.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    trabzonun tanıtımı

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:38 am

    Y A Y L A L A R

    ÇAKIRGÖL YAYLASI

    Maçka-Meryemana (Sumela) yolundan 58 km. mesafede ve denizden uzaklığı 2.504 metre olan yayla çevresinde Armutluk, Kırantaş, Akarsu, Aykarsa, Livayda, Kurugöl, Mesaraş, Furnoba, Kasapoğlu, Camiboğazı, Ortaoba ve Dereboyu yaylaları mevcuttur.

    HAÇKA OBASI YAYLASI

    1784 metre yükseklikteki yaylaya Düzköy ilçesinden güneye 12 km. toprak yolla ulaşmak mümkündür. Elektrik, PTT, çeşme gibi altyapıya sahip olan yaylada, kasap, manav, fırın ve pansiyon mevcuttur.

    HARMANTEPE YAYLASI

    Köprübaşı İlçesi Yeşilyurt Beldesi sınırları içerisinde bulunan Harmantepe Yaylasında 1. Dünya Savaşından kalma siperler ve şehit mezarları vardır. Her yıl 29 Haziran tarihinde anma günü tertip edilir. Cösk tepesi görülmeye değer yerlerden birisidir.

    LAPAZAN YAYLASI

    27 km lik bir stabilize yolla ulaşılabilen yayla, Maçka ilçesine bağlı Gürgenağaç köyünün güneyinde ve denizden mesafesi 2.200 metredir. Alt yapısının olmadığı yaylada ziyaretçilere uyku setlerini, yiyecek ve içeceklerini yanlarına almalarını öneriyoruz.

    SAZALAN YAYLASI

    1850 metre yükseklikte bulunan yaylaya Erikbeli Turizm Merkezi yolundan 25 km geçerek varılabilir. Burada çeşitli altyapı hizmetleri mevcuttur.

    SİSDAĞI YAYLASI

    1850 metre yükseklikte bulunan yaylaya, Erikbeli Turizm Merkezi yolundan 25 km geçerek varılabilir. Burada çeşitli altyapı hizmetleri mevcuttur.

    SULTANMURAT YAYLASI

    Trabzon İli Çaykara İlçesine 25 km. mesafede olan ve Aydıntepe'nin 54 km. kuzeybatısında bulunan Sultanmurat Yaylasında elektrik, içme suyu ve wc bulunmaktadır. 1. Dünya Savaşından kalma siperler ve şehit mezarlarını her yıl binlerce insan ziyaret etmektedir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:39 am

    YAYLA ŞENLİKLERİ TAKVİMİ

    ŞENLİK/FESTİVAL ADI YAPILDIĞI YER TARİH
    Hıdırellez Bahar Bayramı Şalpazarı - Acısu Mayıs ayının ilk Pazar günü
    Şalpazarı Ağasar Kültür Şenliği Şalpazarı Haziran ayının ilk Pazar günü
    Sultan Murat Şehitleri Anma Günü Çaykara - Sultan Murat Yaylası 23 Haziran
    Harmantepe Şehitleri Anma Günü Köprübaşı - Harmantepe 29 Haziran
    Deniz Eğlenceleri Akçaabat 6 Temmuz
    Soğuksu Şenlikleri Maçka Ocaklı Köyü Lişer Yaylası 7 Temmuz
    Hamsiköy ve Civar Köyleri Sütlaç Festivali Hamsiköy ve Civarı Temmuz ayının ilk Cumartesi
    Hırsafa Karadağ Şenlikleri Düzköy - Karadağ Temmuz ayının 3.Cumartesi ve Pazar Günü
    Karadağ Yaylası Şenlikleri Vakfıkebir - Karadağ Temmuz ayının 2. Cumartesi ve Pazar Günü
    Akçaabat Uluslararası Müzik ve Halkoyunları Festivali-Geleneksel Hıdırnebi Yayla Şenliği Akçaabat - Hıdırnebi Yaylası 15-20 Temmuz
    Kadırga Yaylası Şenlikleri Tonya-Şalpazarı-Gümüşhane-Giresun Sınırı Temmuz ayının 3. Cuma Günü
    Alaca Yaylası Şenliği Şalpazarı - Alaca Yaylası Temmuz ayının 3. Pazar Günü
    Taşköprü Kültür ve Yayla Şenliği Arsin - Yomra Taşköprü Yaylası Temmuz ayının 3. Pazar Günü
    Sisdağı Şenlikleri Beşikdüzü - Şalpazarı Sis Dağı Temmuz ayının 4. Cumartesi Günü
    Kaldırım Yaylası Şenliği Çarşıbaşı Temmuz ayının 4. Cumartesi Günü
    Sürmene Kültür ve Turizm Şenliği Sürmene 31 Temmuz
    Uzungöl Kültür ve Turizm Şenliği Çaykara - Uzungöl 1 - 2 - 3 Ağustos
    Uluslararası Maçka-Sumela Festivali Maçka Ağustos Ayının ilk haftası
    Kurtdağı Yayla Şenlikleri Çaykara Ağustos Ayının ilk hafta sonu
    Yeşiltepe Yayla Şenlikleri Maçka Ağustos ayının ilk Pazar Günü
    Akçaabat Kayabaşı Karaabdal Yayla Şenlikleri Kayabaşı - Akçaabat Ağustos ayının 2.Pazar günü
    Kuşmer Yaylası Şenliği Çaykara - Kuşmer Yaylası Ağustos'un 2. Cumartesi - Pazar Günü
    Ağa Konağı Şenliği Şalpazarı- Üzümözü Köyü Ağustos ayının ilk Pazar Günü
    Kamena Şenliği Düzköy Yaylası 8 Ağustos
    Zarha Dağı Şenlikleri Sürmene Ağustos Ayının ikinci haftası
    Ilaksa Yayla Şenliği Maçka - Mataracı Köyü Ağustos'un 2.hafta sonu
    Sultanmurat Şenlikleri Çaykara 20 Ağustos
    Honefter Şenliği Düzköy -Honofter Yaylası 20 Ağustos
    Akçaköy Harmancık Şenlikleri Akçaabat - Derecik - Akçaköy 22 Ağustos
    Çoban Derneği Şenliği Düzköy - Alazlı Yaylası 27 Ağustos
    İzmiş Şenliği Tonya, Beşikdüzü ve Şalpazarı'nın birleştiği nokta (Gölkiriş Köyü İzmiş Tepesi Mevkii) Ağustos Ayının Son Pazar Günü
    Kadıralak Yayla Şenliği Tonya Eylül Ayının 1.Haftası
    Karadağ Serda Şenliği Düzköy - Karadağ Yaylası Serda Mevkii Eylülün 1 Haftası
    Sivri Şenliği Vakfıkebir - Tonya Sınırı Sivri Tepesi 4 Eylül
    Uluslararası Kültür Sanat Festivali Trabzon - Merkez 21-25 Eylül
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ekim 11, 2008 1:04 pm

    İlçelerimiz

    AKÇAABAT
    Akçaabat'ın kuruluş dönemine ışık tutan kaynakların pek çoğu yok olup gitmiştir. Roma, Bizans ve hatta Osmanlı dönemine ait yapıtlar yakılıp yıkılmıştır. Özellikle Akçaabat'ın yakın geçmişini aydınlatan belgeler, anılar, armağanlar 1916-1918 yıllarını kapsayan Rus işgali sırasında yağma edilmiştir.
    Kuruluş dönemine ilişkin çok fazla görüş ortaya atılmasının sebebi de bu olsa gerek. Ancak konumu itibariyle Trabzon'a yakın olduğu için, Trabzon tarihinde vuku bulan olayların pek çoğu Akçaabat'ı da etkilemiştir. Aslında Akçaabat Trabzon'un bir ilçesi olmaktan çok, onun oldukça gelişmiş bir mahallesi gibidir. Şu da Akçaabat için bilinen bir gerçek ki; Doğu Karadeniz Bölgesi'nin en önemli ticaret merkezi olan Trabzon'un tek doğal limanı Akçaabat'tır.
    Trabzon'a rıhtım yapılmadan önce, bu civardaki yük ve yolcu gemileri fırtınalı havalarda Akçaabat limanına kaçmak zorunda kalırlardı. Doğal liman niteliğinde olan Akçaabat tarih boyunca bu yöreye gelen ticaret ve savaş gemilerinintrabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=223321&RESIMISIM=402_small barınağı olmuştur.
    Kuruluş dönemine ilişkin ortaya atılan görüşlerden biri şöyledir:
    Akçaabat'ın eski ismi Pulathane idi. Daha doğrusu bugün ilçe merkezinin olduğu yere Pulathane, çevresine ise Akçaabat denirdi. Trabzon' daki Rumların puta taptıkları o dönemlere, Pulathane' deki Rumlar da kavak ağacına taparlardı. Zaten Rum dilinde pulathane kavak ağacı anlamına gelirdi. Kavak ağacına tapan bu insanların yaşadığı bu bölgeye Pulathane denirdi. Daha sonraları halkının zengin oluşu nedeniyle 'Abat olmuş zengin' anlamına gelen 'Akçaabat' adıyla adını almıştır.
    Kronolojik sıralama ile Akçaabat için önemli olayları şu şekilde sıralamak mümkün;
    MÖ 700 Akçaabat Miletos ticaret kolonilerinin bir uzantısıdır.
    MÖ 312 Akçaabat Pontus krallığının eline geçti.
    1214 Akçaabat Trabzon Rum İmparatorluğunun eline geçti.
    1461 Akçaabat Trabzon'la birlikte Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı devleti topraklarına katıldı. Akçaabat'ın 10 km. batısında Akçakale denilen yerde halen duvarları duran bir kale vardır. Fatih Trabzon'u ve Akçaabat'ı aldığı zaman, çevre halkı bu kaleye kaçmış ve Osmanlı ordusuna karşı direnmiştir.
    1810 Akçaabat tarihi açısından Osmanlı döneminin en önemli olayı 1810 yılı ramazan ayında yaşanan SARGANA DESTANI' dır. Bu tarihte 18 gemiden oluşan bir Rus donanması Akçaabat'ın Sargana mevkiine çıkarma yapmak isteyip yöreyi işgale kalkışmıştır. Ancak, Akçaabat halkı ile yöreden yetişenlerin kahramanca direnmeleri karşısında Rus kuvvetleri tutunamayıp bozguna uğramış ve gerisin geri kaçmışlardır.
    1884 Akçaabat, Teşkilat Nizamnamesi gereği ilçe kimliğini kazandı.
    20 Nisan 1916 Birinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Karadeniz Bölgesi'ni işgale kalkan Çarlık Rusya kuvvetleri önce 18 Nisan 1916'da Trabzon'u, iki gün sonra da 20 Nisan 1916'da Akçaabat'ı işgal etmişlerdir.
    17 Şubat 1918 Ancak bu işgal uzun sürmedi ve 17 Şubat 1918'de düşman işgalinden kurtulan Akçaabat, Cumhuriyet döneminde kültür, sanat, eğitim, ticaret gibi alanlarda hızla gelişen ve adına layık zengin olan bir ilçe durumuna geldi.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ekim 11, 2008 1:05 pm

    ARAKLI
    Doğu Karadeniz'deki diğer yerlerde olduğu gibi Araklı'nın da tarih öncesi arkeolojik çalışmalarla aydınlatılmış değildir. Ancak binyıllar boyunca Doğu-Batı ticaretinin en canlı güzergahı olan İpek yolunun Karadeniz'e ulaştığı toprakların üzerinde kurulmuş olması ticari değerinin yanında askeri ve jeo-stratejik değerlere sahip olması ilçedeki yerleşimin Trabzon'dan çok sonra olmadığını düşündürtmektedir. trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=223321&RESIMISIM=10
    Doğu Karadeniz'i Güneyden kuşatan ve savunmasını kolaylaştıran, dağlar Anadolu'ya hükmeden yönetimlerin bölge üzerinde otorite kurmasını, ticari ve sair ilişkilerle bölge kültürünün değiştirilmesini uzun süre engellemiş kendi bildiğince kendine yeterek yaşamayı benimseyen bir insan tipinin oluşmasına neden olmuştur. Hititler döneminde bölgenin madenlerini işleyen halkı Haliblerden maden alındığı, Asurluların Batı İran'dan gelerek bölgeyle sınırlı ticari ilişkilerde bulundukları bilinmektedir. Bölge ilk sömürgeci ziyaretini
    M.Ö.750 yıllarında Miletliler vasıtasıyla yaşadı. Ancak bu yıllarda Kafkasya üzerinden başlayan Kimmer akınları sebebiyle sömürgeciler bölge yerleşmeye fırsat bulamadılar. Kimmerler'den sonra İskitler ,Medler ve Persler kısa süreli hakimiyetleri olmuştur.Trabzon çevresindeki halklardan bunların özelliklerine yaşama biçimlerine yetiştirdikleri karakterlere dair bilgilerden söz eden Ksenefon M.Ö.400 yılında Bayburt-Trabzon yolculuğunda bölgenin yerli halkları olan Kolhlar Makronlarla savaşlarını Anabasis adlı eserinde yazar. Diğer kaynaklarda onaylandığı gibi bölgemiz halkı savaşçı arıcılık meyvecilik ve madencilikle meşgul denizden de faydalanır durumdaydılar.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ekim 11, 2008 1:06 pm

    ARSİN
    Arsin İlçesi Ortaçağdan bu yana yerleşim merkezi olarak varlığını sürdürmekte olup, Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u Fethi ile 26 Ekim 1461 tarihinde Osmanlı topraklarına katılmıştır. 13 Nisan 1916 tarihinde Rus işgaline uğrayan Arsin 24 Şubat 1918 tarihinde işgalden kurtarılmıştır.

    Arsin, 1946 yılına kadar Yomra İlçesine bağlı iken bu tarihte bucak olmuştur. 1957 yılında çıkarılan 7033 Sayılı Yasayla İlçe durumuna gelmiş ve 4 Nisan 1959 tarihinde fiilen teşkilatlandırılmıştır.

    Arsin, temiz ve arınmış anlamına gelmektedir. Bu adını, tabii plaj durumundaki İlçe kıyılarındaki temiz kumsallardan aldığı söylenmektedir.
    BEŞİKDÜZÜ
    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=223321&RESIMISIM=tarihce_smallTrabzon'un batı yakasının sınırıdır Beşikdüzü. Doğusunda Vakfıkebir İlçesi, Batısında Giresun'un Eynesil ilçesi, kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Şalpazarı ilçesi ve kısmen Tonya İlçesinin İskenderli Beldesi ile çevrili, denizden yüksekliği 10 metre olan şirin bir yerleşim merkezidir. 2000 yılı nüfus sayımına göre ilçe merkezinde 44307, köylerinde 21857 kişi yaşamaktadır. Yıl 1834 Beşikdüzü Padişah fermanı ile kuruldu. Şalpazarı İlçesi dahil olmak üzere 80 yıl müstakil tam teşkilatlı ilçe gibi ilçe gibi idari teşkilatta yerinin alır.
    1914 1. Dünya Harbi arifesinde valilik kararı ile Vakfıkebir'e bağlanmışsa da müstakil oluşunu devam ettirir. 7/12/1953 gün ve 4/1949 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile eskiden olduğu gibi Bucak Sulh Hakimliği, Nüfus, Tapu Sicil Müdürlüğü, Özel İdare Müdürlüğü, Noterlik gibi teşkilatları kurulur. Ancak 1958 yılında Tapu ve Ziraat Dairesi hariç diğer devlet daireleri kaldırılır. Dilden dile nakil edilen sahih rivayetlere göre çevre halkı 13 ve 14. yy' larda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan gelen Türkmen boylarını torunlarıdır. Bugünkü köy adlarının dikkat edildiğinde rivayetlerin doğruluğu ispatlanmış olur.
    Mesala, Oğuz, Türkelli, Şahmelik, Kalegüney, Anbarlı, Seyitahmet eldeki en eski belgelere göre Beşikdüzü'nün 1834 yılında Padişah 2. Sultan Mahmut Fermanı İle resmen kurulduğunu öğreniyoruz. Kısa bir müddet sonra tayin edilen Nahiye Müdürü 30 kadar zaptiyesi ile işe başlamıştır. Bu müdür ayrıca o zaman nahiye olan Vakfıkebir ve Tonya'ya da baktığından her birinde 4'er ay kalarak başlangıçta mülki idare ile bu şekilde yürütülmüştür. O zamana kadar süre gelen ahir idaresi resmi yönetime düşmüştür.
    Beşikdüzü bir müddet Görele ilçesine sığına Şarlı adı ile bağlı kalmıştır. Buradan ayrıldıktan sonra doğruca Trabzon vilayet merkezine tıpkı ilçe merkeziymiş gibi bağlanmıştır. Böylece dahi müstakil ve tam teşkilat ile yöre idaresinin özellikle ilçe milli eğitimde hizmetlerini yürütmüştür o zamanların usulüne göre her kazanan bir mümessil ile vilayet meclisine gönderilirken Beşikdüzü'nde kaza imiş gibi bir mümessilimizin bulunurdu son mümessilimiz nahiyenin Zemberek köyünden İspiroğullarından Kadı Mehmet Efendi'dir.
    1914 1. Dünya Savaşı arifesinde ve mümessillimizin de hazır bulunduğu vilayet meclisinde ekseriyetle alınan bir kararla Vakfıkebir'e bağlanmıştır. İlçemiz 150 senelik mazisinin 80 yılı bir ilçe gibi geçirmiştir. Beşikdüzü 4 Temmuz 1987 tarih ve 19507 sayılı resmi gazetede yayınlanan 3797 sayılı kanunla ilçelik hürriyetini kazanmış ve ilk kaymakamı 04 ağustos 1998 tarihinde atanarak görevine başlamıştır.
    Not. Kaymakamlıkların web sayfası olmayan ilçelerimizde belediyelerinkileri kullanıyoruz.
    ÇARŞIBAŞI
    Çarşıbaşı İlçesi Doğu Karadeniz Bölgesi'nde Trabzon - Giresun sahil yolu üzerinde , Trabzon ilinin 34 km. batısında kurulmuş güzel bir yerleşim merkezidir Çarşıbaşı'nın eski adı İskefiye olup 1962 yılında değiştirilmiştir . Bunun yanında , Vakfıkebir ' de kurulan pazara gidecek olan insanların konaklama yeri olduğu için Çarşıbaşı'na Pazarönü de denilmekteydi. Çarşıbaşı Trabzon'dan ayrı olarak düşünülemez . Bu bakımdan Çarşıbaşı'nın Trabzon tarihi içerisinde incelemek gerekir . Zaten Çarşıbaşı Tarihi'ni aydınlatacak araştırmalar da henüz yapılmış değildir .
    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=223321&RESIMISIM=ta040_small

    Trabzon'a ve Çarşıbaşı'na ilk yerleşenlerin kimler oldukları tam olarak bilinemiyor . Ancak Milet' lilerin Trabzon çevresine yerleşmelerinden çok önceleri bu yörede yerli toplulukların yaşadıkları, hatta Türk oldukları bilim adamlarınca kabul edilen İskit' lerin buraya yerleştikleri ileri sürülmektedir. Miletliler ekonomik amaçlarla Karadeniz' e açılmış, önce Sinop' ta koloni kurup bundan sonra Doğu Karadeniz'e doğru gelişmelerini sürdürmüşler, Trabzon ve çevresine hakim olmuşlardır. Miletliler Trabzon ' da koloni kurup etrafını da kontrol altına almışlardır. Trabzon' da Milet egemenliği 700 yıl devam etmiştir. Bu süre içerisinde Sinop' tan gönderdikleri valiler aracılığı ile Trabzon ve çevresini yönetmişlerdir .Miletliler ekonomik amaçlarla Karadeniz'e açılmış,önce Sinop'ta koloni kurup bundan sonra Doğu Karadeniz'e doğru gelişmelerini sürdürmüşler, Trabzon ve çevresine hakim olmuşlardır. Miletliler Trabzon ' da koloni kurup etrafını da kontrol altına almışlardır . Trabzon ' da Milet egemenliği 700 yıl devam etmiştir . Bu süre içerisinde Sinop 'tan gönderdikleri valiler aracılığı ile Trabzon ve çevresini yönetmişlerdir .
    Bundan sonra Pers' ler Trabzon ' a hakim olmuşlar ve Hellenistik Döneme kadar hakimiyeti ellerinde tutmuşlardır. Hellenistik Dönemin sonunda Trabzon ve çevresi Pont krallığına bağlanmıştır. Daha sonra Romalılar Trabzon'a hakim olmuşlar ve 395 yılına kadar roma hakimiyeti devam etmiştir . Bu tarihte Roma ikiye ayrıldığı için Trabzon ve çevresi Doğu Roma İmparatorluğu'nun kontrolü altına girmiştir . Doğu Roma İmparatorluğu zamanında Trabzon'un kale dışındaki yerleşim merkezlerine Bayburt üzerinden Çepni ve Yüreğir Türkleri göç ederek yerleşmeye başlamışlardır. Daha sonra Bizans'ı hakimiyeti altına alan Latinler'den kaçan bir kısım Rumlar Gürcüler'den aldıkları yardımla Trabzon'a gelerek burada Pontus Rum İmparatorluğu'nu kurmuşlardır.
    Pontus Rum hakimiyeti Fatih Sultan Mehmet ' in Trabzon'u fethine kadar devam etmiştir. Pontus Rumları son zamanlarında Akkoyunlular ile yakınlık kurarak güçlenmeye çalışmışlardır. Sultan II. Mahmut zamanında, denizden bir Rus baskınını önlemek, memleket savunmasını kolaylaştırmak amacı ile Trabzon kıyılarına top tabyaları yerleştirilmeye başlanmıştır. Bunlardan birisi de Çarşıbaşı'na kurulmuştur. Bu top tabyalarının görevini tam olarak yerine getirebilmesi için asker ve malzeme yönünden eksikleri giderilmiş ve bu hususta emirler yayınlanmıştır. Bunun yanı sıra, devam eden Osmanlı-Rus harbi için bu yöreden asker alınması amacı ile bir emir çıkarılmış ( 1828 ) ve Vakfıkebir ' den 140 kişinin alınacağı belirtilmiştir .
    Tanzimat sonrasında Trabzon vilayet olunca etrafındaki merkezler Trabzon'dan yönetilmeye başlanmıştır. Çarşıbaşı ise Vakfıkebir'e bağlanmış ve bu bağlılık uzun süre devam etmiştir.

    Fatih Sultan Mehmet 1461 yılında karadan ve denizden Trabzon' u muhasara ederek, buradaki Pontus Rum hakimiyetine son vermiştir.Trabzon 'un kısa sürede Türkleşmesi ve Müslüman bir şehir statüsüne kavuşması için diğer fethedilen yerlerde uygulanan iskan politikası burada uygulanır. Samsun, Niksar, Ladik, Bafra, Osmancık, Çorum, Tokat ve Torul ' dan Türk aileler getirilip Trabzon ve çevresine yerleştirilir. Böylece Trabzon ve çevresi Türk nüfusunun yerleşimine açılmış olur. Osmanlı Devleti zamanında sancak olan Trabzon' a etrafındaki yerleşim merkezleri bağlanır. Bu durum Kanuni Sultan Süleyman'ın tahta geçişine kadar devam etmiştir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Trabzon ve çevresi Erzurum' a bağlanır. Kanuni Sultan Süleyman'ın vefatından sonra Trabzon Erzurum'dan ayrılır. 16 . ve 17 . yüzyıllarda Trabzon ve etrafındaki yerleşim yerlerinin ekonomik ve sosyal bakımdan iyi bir durumda olduğu görülüyor. Nitekim 17 . yüzyılda Trabzon'u gezen ünlü seyyahımız Evliya Çelebi " Seyahatname " isimli eserinde Vakfıkebir ve Çarşıbaşı hakkında şunları yazmıştır.

    " Yine kuzeye gidip Kilye ( Kılıta ) kalesine geldik . Bu da Trabzon'un nahiyalerindendir. Gayet mamur köyleri vardır. Tek başına zeamet olup subaşısı vardır. Deniz kıyısında bir yüksek tepe üzerinde Ceneviz yapısı eski bir kalesi vardır. Buradan Poruz Burnu ( Yoroz ) kalesine geldik. Bu kale deniz kıyısında kayalık bir durum üzerinde dört köşe şeklinde yapılmış ve küçük bir kale olup dört tarafında mamur köyler vardır. Bir Rum papazı tarafından yapıldığı için Poruz ( Yoroz ) kalesi derler. "
    Birinci Dünya Savaşı'nda Ruslar'a karşı açılan Doğu Cephesi'ne Trabzon' un bir çok yerinden ve bu arada Çarşıbaşı'ndan da askerler katılmıştır. Bu askerlerden bir çoğu salgın hastalıklar ve dondurucu soğuklardan dolayı şehit düşmüştür. Ardından Ruslar' ın Trabzon'u işgal etmeleri üzerine burada düşman esareti altında yaşayamayacağını anlayan insanlarımız göç etmek zorunda kalmış ve İzmit' e kadar olan yerlere gitmişlerdir. Göç etmeyen insanlarımız ise, kendi köyünü düşmana vermemek için direnmişler ve düşmanlar bu köylere girememişlerdir.Göç eden insanlarımızın gittikleri yerlerde açlıkla, salgın hastalıklarla ve kendi topraklarından ayrı kalmanın hüznü içerisinde büyük sıkıntılarla karşılaştıklarını söylemek mümkündür. Çarşıbaşı'ndan göç eden insanlar geri döndüklerinde medrese ve karakol binası ile diğer yerlerin yakıldığını taş üstünde taş kalmadığını görmüşlerdir. Çarşıbaşı bundan sonra Vakfıkebir' e bağlılığını sürdürmüş, 1944 yılında bucak olmuş, 01. 12. 1954 tarihinde Çarşıbaşı Belediyesi kurulmuş ve 12. 08. 1991 tahinde ilçe olmuştur.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ekim 11, 2008 1:08 pm

    ÇAYKARA
    İlçenin Tarihi, genelde Trabzon'un Tarihi ile ilişkilidir. Tarihi bilgilere göre İlçemiz, Eti'lerden itibaren bir çok Kavimlerin uğrağı olmuştur. Peçeneklerin ve Bizanslıların hakimiyeti altına girmiştir. En son olarak 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u Pontus Devletinden alması ile kesin olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimine geçmiştir.
    1915 yılında Birinci Dünya Savaşı sırasında İlçemiz Rus Ordusunun işgaline uğrar. İlçemizin 27 km güneyindeki Sultan Murat yaylasında bulunan "Şehitler Tepesi" bu savaşta şehit düşen Türk Askerlerinin ölümsüz anıtıdır.
    İlçemiz 1925 yılına kadar Of ilçesine bağlı bir köy iken, 1925 yılında Bucak, 01.06.1947 yılında 5071 sayılı kanunla İlçe statüsüne kavuşmuş, 01.01.1948 tarihinde de fiilen teşkilatlandırılmıştır. 27 Şubat İlçemizin Kurtuluş Günü olarak kutlanmaktadır.
    İlçe " Çaykara" adını Solaklı ve Yeşilalan derelerinin birleştiği yere yakın taşların arasından çıkan "Çaykara Suyu"'ndan almıştır.
    İlçemiz, dağlık ve kayalık bir yapıya sahiptir. Trabzon iline 76 km uzaklıktadır. İlçe merkezi denizden 280 m yükseklikte ve 25 km içeridedir. Of ilçesinden Bayburt ili İstikametine uzanan vadinin içinde kurulmuştur.
    Soğanlı Dağları ve Uzungöl beldesinin doğu ve güneyinde bulunan dağlardan çıkan sular, Ataköy Kasabası yakınında birleşerek Solaklı Çayı adını alır ve Of ilçesinde denize dökülür. Solaklı Çayı'nın yatağı dar olduğundan, bu çayın kenarında bulunan İlçemizin yerleşim alanı da dardır. Çaykara, Trabzon'un deniz sahilinden içeride olan 6 ilçesinden biridir.
    İlçenin 420 km2. lik bir yerleşim alanı vardır. Of -Dernekpazarı-Çaykara-Bayburt Devlet Karayolu, Solaklı Çayı'nı takip eder. Bayburt ili sınırları içinde bulunan Soğanlı Dağlarının yüksekliği yer yer 3.000 metre yi geçer.
    DERNEKPAZARI
    Dernekpazarı, Solaklı vadisinin batısında eğimli arazinin Solaklı Çayı kıyısındaki dar düzlüğünde kurulmuştur. 1980’lerde yeni yapılan Of-Çaykara karayolunun doğu tarafında oluşan (Solaklı Çayı’nın doğu yakasında) önemli yerleşim alanları, ilçenin genişlemesine olanak sağlamıştır.trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=223321&RESIMISIM=drnk2k

    1929 yılında yaşanan sel felaketi Dernekpazarı’nı da etkilemiştir. Ulucami’den kayan toprak kütlesiyle önü kapanan Solaklı Çayı’nın oluşturduğu birikim, önündeki engeli yıkınca her şeyi silip süpürmüştür. 1959 yılında da daha az etkili olan bir sel felaketi yaşanmıştır.

    İlçe merkezine yakın, Holo deresinin Solaklı Çayı’na birleştiği yerde kurulu olan Süt Fabrikası bu bölgede üretilen sütü işlemektedir. Gurbet gelirleri dışında çay, fındık üretimi ve arıcılık önemli gelir kaynaklarıdır.

    Cumhuriyetten önce medreselerin bulunduğu Dernekpazarı’nda eğitime her dönemde çok büyük önem verilmiştir. Ayrıca, özel girişimcileriyle de dikkat çeken ilçeden değişik alanlarda öne çıkan isimler vardır.
    DÜZKÖY
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ekim 11, 2008 1:13 pm

    DÜZKÖY

    İlçemiz Haçka adında köy iken 1944 yılında Bucak yapılmış, 1961 yılında ise ismi değiştirilerek Düzköy adıyla Belediye olmuştur. Akçaabat ilçesine bağlı belediye iken 9 Mayıs 1990 tarih ve 3644 sayılı yasa gereğince İlçe statüsüne kavuşmuştur. Düzköy ilçesi; Düzalan, Orta Mahalle, Büyük Mahalle, Cevizlik Mahallesi ve Yenimahalle, olmak üzere beş mahalleden oluşmaktadır.

    İlçeye 4'ü belediye (Düzköy Merkez, Çalköy, Çayırbağı ve Aykut Belediyeleri), 6'sı köy (Alazlı, Çiğdemli, Gökçeler, Taşocağı ve Küçüktepe köyü) olmak üzere toplam 10 yerleşim birimi bağlıdır. 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre İlçe Merkez Nüfusu 6.863 kişi, Beldelerin nüfusu 13.416 kişi, köylerin toplam nüfusu 4.613 kişi olmak üzere toplam nüfus 24.892 kişidir.
    Nüfus hareketleri açısından yayla ve mezra(mezere)lar önem taşımaktadır. Halkın büyük bir bölümü nisan ayından sonbahar başlarına kadar mezra ya da yaylalara göç etmektedir.
    İlçe topraklarının % 80'i engebeli bir bölge özelliğine sahiptir. İlçemizin işlenebilir arazisinde ise mısır, patates, fasulye ve benzeri tarım ürünleri yetiştirilmekte, ekonomi tarımsal ve hayvansal üretime dayanmaktadır.

    İlçemizin kuzeyinde Akçaabat, doğusunda Maçka, Batısında Vakfıkebir, Güneybatısında Tonya ilçeleri bulunmaktadır. İlçemizin yüzölçümü 117 kilometrekare-dir. İlçemiz Trabzon'a 35 km. uzaklıkta ve komşu ilçemiz Akçaabat'a ise 27 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Ulaşım yolu asfalt olup, Tonya ile stabilize yolla bağ-lantısı dışında daha iç kesimlere bağlantısı yoktur.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ekim 11, 2008 1:14 pm

    HAYRAT

    Trabzon
    iline bağlı olan Hayrat 1991 yılında ilçe statüsüne geçmiş, 1992
    yılında bir çok birimi oluşturularak Of ilçesinden ayrılmıştır. Hayrat
    tarihi incelenirken Of'dan yeni ayrılarak ilçe olması nedeniyle Of'un
    tarihiyle bir bütünlük içinde ele alınması gerekir. Bu doğrultuda Of'un
    geçirdiği tarihi süreç Hayrat içinde geçerli olmaktadır. Dönem hakkında
    bilgi veren kaynaklarda bu bilgiyi desteklemektedir.


    Bazı
    yerel yayınlarda Of'un Mitos'lu denizcilerce kurulan şehirlerden biri
    olduğu ve M:Ö:312'de Pontus Kırallığı sınırlarına girene kadar bağımsız
    olduğu yazılmakla birlikte bunu doğrulayan bir belge veya kaynak
    yoktur. Bölge ile ilgilien eski kaynak Heredot Tarihi'dir. trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=223321&RESIMISIM=100_1584


    Heredot
    , bölgeye gelen Milletlerin bu bölgedeki Amazon (kadın savaşçı) denen
    bir toplulukla karşılaştığını, bunun dışında bölgede bazı yerli
    kavimlerden bahseder. Milletlerden önce Trabzon yöresinin Hititlere ait
    olduğunu,M.Ö. 1900'lerde Hitit İmparatorluğu'nun kurulduğu ,
    M.Ö.1200'lü yıllarda Hititler zayıflayınca Doğu Karadeniz'de Azzi'ler
    diye bir topluluğun oldu bütün tarih ders kitaplarında yazılıdır.
    Trabzon ve çevresi ile ilgili en geniş bilgi Ksenophon'un yazdığı
    "Anabasis" adlı kitapta vardır.


    M.Ö.400
    yılında yazılan bu kitapta Trabzon'un şehir dışındaki yerlerinden ve
    dağlarından bahsederken bunları o dönemin isimleriyle geniş olarak
    anlatır. Miletler'in Trabzon'u yaklaşık M.Ö.750 yıllarında kurduğu
    bilindiğine göre aradaki dönemde Of ta bağımsız bir yönetimin olduğu
    söylemek kesinlikle yanlıştır.


    Trabzon
    şehri Of ile birlikte Müslüman Türklerin eline geçtiği 1461 yılına
    kadar Of 'a sırasıyla koloniciler , Persler , Selevkiya Krallığı ,
    Pontus Krallığı , Roma imparatorluğu , Bizans İmparatorluğu , Trabzon
    Rum Pontus İmparatorluğu hakim olmuştur. Rum Pontus İmparatorluğu
    sözündeki Rum ibaresinin Yunanlılık ile hiç ilgisi olmayıp kelime
    olarak Romalı manasına geldiği kesin hükümdür.


    Ayrıca
    özellikle Bizans dönemimde, Müslüman Arap ve Terklere karşı Bizanslılar
    çareyi Balkanlardan getirdikleri bir çok Türk boyunu Trabzon ve Of '
    tan başlayarak güneye doğru Akdeniz sahillerine kadar yerleştirmekle
    bulmuştur. Ancak yerleşen bu insanlar genelde dağlık kesimlere
    yerleşmişlerdir. Burada dilleri Rumca ( bugünkü Yunanca ' dan farklı )
    , dinleri Hıristiyan , çoğu kültürleri Türk olan insanlar vardır. Yine
    bu yöre insanı ile kafkas insanı arasında da kültür ve yaşam biçimi
    olarak çok sayıda benzerlik vardır. Bunlar ile ilgili bir çok yayın
    Of-Hayrat Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi'ndeki kütüphanede
    bulunmaktadır.


    Of ,
    1461 ' de alındıktan sonra Of ' a ilk Müslüman -Türk yerleşmesi
    genellikle asker aileleri açısından olmuştur. Of 'ta Solaklı ve Baltacı
    deresinin adları da buraya solaklı ve baltacı bölüklerinden yerleşen
    askerlerle ilgilidir. Of'a Müslümanların yerleşmesi ile ilgili kesin
    bilgiler arasında şu nüfus bilgileri verilebilir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ekim 11, 2008 1:15 pm

    KÖPRÜBAŞI

    Köprübaşı
    ilçesinin tarihçesi ve ilk yerleşmeler hakkında ilmi bilgi yok denecek
    kadar azdır. Eldeki tarihi bilgilere göre Trabzon ve havalisinin Orta
    Asya'dan gelen kavimlerce iskan edilmesi ile, önce sahil şeridi, daha
    sonra da Köprübaşı iskan edilmiştir.

    Köprübaşı'nı ilk iskan
    eden kavimler gür ormanlar arasında Güneş'ten ara bir yer bularak
    buraya yerleşmişlerdir. İlk iskan edilen bu yer ilk önce Güneş'ten ar,
    daha sonra GÜNEŞARA adını almıştır. Bugünkü Fidanlı, Gündoğan ve
    Akpınar Mahalleleri ile Çifte Köprü, Güneşli (GÜNEŞERA) Köyü adı
    altında tek muhtarlık olarak 1929 yılına kadar devam etmiştir.


    1929
    yılında bugünkü Kahraman, Yağmurlu, Koyuncular, Konuklu, Dağardı, Büyük
    Doğanlı, Yılmazlar ve Arpalı köylerinin iştirakiyle KÖPRÜBAŞI (İki dere
    ve birbirine çok yakın iki köprü arasında kaldığından bu ismi almıştır)
    adı altında KÖPRÜBAŞI bucağı teşekkül ettirilmiştir. Daha sonra
    Fidanlı, Akpınar ve Gündoğan Mahallelerinin birleştirilmesi ile 1965
    yılında KÖPRÜBAŞI BELDESİ kurulmuştur. 05 Mayıs 1990 tarihinde 3644
    sayılı Kanunla Sürmene İlçesinden ayrılarak yeni bir İlçe olarak
    kurulmuştur.

    Köprübaşı, Kuzeyde Sürmene ilçesi, Güneyinde
    Bayburt ili, Doğusunda Çaykara, Of ve Dernekpazarı ilçeleri, Batısında
    Sürmene İlçesine bağlı Oylum Beldesi vardır. 9 Mahalle, 4 Köyü vardır.
    İlçe merkezinde rakım 200 metre, yüzölçümü ise 132 km2 dir. Trabzon
    ilinin Bayburt iline bağlayan en yakın yola sahiptir.

    MAÇKA

    Turizm
    bakımından Doğu Karadeniz'in ve Trabzon'un en önemli ilçelerinden olan
    Maçka, sınırları içerisinde yer alan tarihi eserlerle birlikte adeta
    tarihe ev sahipliği yapıyor.


    Trabzon-Gümüşhane
    karayolu üzerinde bulunan Maçka, denizden 365 metre yükseklikte
    bulunuyor. Çam ormanlarının süslediği vadilerin bir dere yatağına
    kurulmuş olan ilçe, doğal güzellikler bakımından Trabzon'un en güzel
    ilçeleri arasında yer alıyor.Tamamıyla yüksek ormanlardan oluşan
    Maçka'nın sınırları, 2000 metreye kadar ormanlarla, daha yükseklerde
    ise yaylalar ve dağlara kadar oluşuyor.


    İlçede bulunan tarihi eserler ise şunlar:

    Sümela Manastırı: İlk
    olarak 4. Yüzyıl'da Atinalı iki keşiş tarafından mevcut bir mağarayı
    genişleterek yapılan kilise, 6. ve 13.yüzyıllarda da genişletilmiştir.
    Meryem Ana'ya ithaf edilen manastır ismini Latincedeki "Panaghia Tou
    Melas" dan (Karadağın Bakiresi)almaktadır. 1461 yılında bölgenin
    Osmanlı egemenliğine girmesinden sonra da faaliyetlerine devan etmiştir.trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=223321&RESIMISIM=macka_1_small


    Su
    kemerleri, kilise ayazma, mutfak, öğrenci odaları, kütüphane, erzak
    depoları ve mahzenler bulunan manastırdaki fresklerin bir bölümü tahrip
    edilmiştir. Trabzon'a 47 kilometre , Maçka'ya 17 kilometre uzaklıkta
    Altındere Milli Parkı içinde bulunan manastıra, yaz aylarında turizm
    acentaları tarafından günü birlik turlar düzenlenmektedir.


    Vazelon Manastırı: Maçka'ya
    8 kilometre uzaklıkta Gümüşhane karayolu üzerinde çam ormanları
    arasında yer almaktadır. Manastırın ilk kurucusu ve yapım tarihi
    bilinmemektedir. Bununla birlikte bazı araştırmacılar MS 270 ve MS 317
    tarihleri arasında kurulduğunu belirtiyorlar. Günümüze oldukça büyük
    değişiklerle gelebilen manastırı, imparotor Justinianus onartmıştır.
    Bugünkü görünümünde manastırın sağır duvarlı birinci katına batısına
    merdivenle çıkılmakta ve buradan da küçük bir hole ulaşılmaktadır.


    Bu
    girişin iki yanındaki koridorlar ve çevresinde üçerden altı oda yer
    almaktadır. Son derece harap ve perişan durumdaki manastırda yalnızca
    yapı kalıntıları vardır. Manastır 1923 yılında terkedilmiştir.


    Kuştul
    Manastırı: Maçka'nın Esiroğlu Beldesi Kuştul Köyü'nde bulunan manastır,
    vadiye hakim bir tepe üzerinde kurulmuştur. Diğer manastırlar kadar
    önemli olmamakla birlikte gelen yabancı turistlerin büyük ilgisini
    çekiyor.


    İlçenin
    Şolma Yaylası; merkeze 22 km. uzaklıkta çam ormanları ile çevrilmiş,
    soğuk suyu düz çimenleri ve çeşitli kokulu çiçekleri ile görülmeye
    değer bir yayla konumundadır.


    Maçka
    ilçesinde turistik değerlere sahip görülmeye değer birçok yayla vardır.
    Bunlardan bazıları; Kiraz Yaylası, Lapazan Yaylası, Kulindağı Yaylası,
    Maura Yaylası ve Lişer Yaylalarıdır. Lişer Yaylası her yıl 7 Temmuz
    günü çevre yaylalar ve köylerden gelen insanlarla "Soğuksu
    Şenlikleri"ni kutlamaktadır.

    OF






    Miletoslu
    denizcilerce kurulan kolonilerden biri olan Of’un İÖ. 312’de Pontos
    Krallığı sınırları içine girinceye kadar bağımsız bir yönetim olduğu,
    Pontos egemenliğinin yıkılması ile Roma sonrada Bizans egemenliğine
    girdiği, Trabzon Rum İmparatorluğu döneminde ise önemli bir ticaret
    merkezi olduğu bilinmektedir. Cenevizliler ve Trabzonlular arasında
    uzun süre paylaşılamayan Of 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından
    Osmanlı topraklarına katılmıştır.


    Tarihçi
    Şemsettin Sami ve Ali Cevat Of’un Trabzon Vilayeti Lezistan Sancağına
    bağlı bir kazası olduğunu, 60.000 nüfusu ile 100’ün üzerinde köyü
    bulunarak tahıl, meyve, fındık ve ceviz üretimindeki öneminden
    bahsedilmektedir.


    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=223321&RESIMISIM=ad7832e1f3341.Dünya
    savaşında Çanakkale savaşlarından sonra Osmanlı Genel Kurmayının
    Çanakkale birliklerini II. Ordu adıyla Doğu Anadolu’ya kaldırmak kararı
    üzerine Rus’ların Doğu Anadolu’yu işgal etmeleri üzerine bir Rus
    Tümeninin de Karadeniz sahilinde kıyı şeridini işgale başlaması ile Of
    15 Mart 1916 da Rus kuvvetlerince işgal edilmiştir. Yaklaşık 2 yıl Rus
    ve ayrılıkçı Ermeni güçlerinin elinde kalan Of 28 Şubat 1918 de Türk
    Birliğince kurtarılır.


    Of
    adının kaynağı kesin olarak bilinmemekle birlikte bu konuda çeşitli
    belirleme ve tahminler bulunmaktadır. Bunlardan birisi Koman
    Türklerinde “Vatanı hiddetli bir şekilde korumak” anlamına gelen
    “OFSİN” kelimesinin zamanla söyleniş değişikliğine uğrayarak “OF”
    olarak kullanılmaya dönüşmüş olabileceğidir. İkinci ise Yunanca da
    “Yılan Kavi veya Bölüm” anlamına gelen “OFİS” kelimesinin zamanla “OF”
    olarak kullanılmış olabileceğidir. Of’un o zamanki yollarının çok
    dönümlü, iniş-çıkışlı olduğundan bu adın kullanılmış olabileceği ileri
    sürülmektedir.


    İlçenin
    en büyük akarsuyu olan Sulaklı Deresinin bir dönem İlçenin adı olarak
    kullanıldığı, Sulaklı kelimesinin Özbek Türklerinde bir oymak adı
    olduğu ve ayrıca Of kelimesinin “Silah” anlamına geldiği dikkate
    alınırsa Of kelimesinin Türkçe olduğu daha büyük ihtimal taşımaktadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ekim 11, 2008 1:15 pm

    SÜRMENE

    Sürmene’nin
    tarihini Doğu Karadeniz Bölgesinin genel tarihi içinde ve onunla bir
    bütün olarak ele almalıyız. Karadeniz kıyısı boyunca sahile paralel
    olarak uzanan dağlar doğuya doğru gidildikçe sahile daha dik olarak
    iner. Sahilde yerleşimi mümkün kılacak düz alanlar yok denecek kadar
    az, bol yağmur nedeniyle dağlar orman ve sık bitki örtüsü ile
    kaplıdır. Vadilerde oluşan dereler sahilden iç kesime ulaşım için doğal
    bir geçiş yolları
    oluşturmaktadır.


    Bölge
    kültürünün, batı dünyası ile ilk tanışmasına dair efsaneler,genç bronz
    çağı dönemine atfedilen ve mitolojik Yunan kahramanlarının
    yolculuklarını anlatan öykülerdir. Eski Yunan mitolojisinde önemli bir
    yer tutan bu öykülerde Doğu Karadeniz sahilleri ‘KOLCHİS’,burada
    yaşayan insanlarda ‘KOLCHİ’ adıyla anılır. Eski Yunan denizcilerinin bu
    yolculukları zamanla ticari faaliyetlere dönüşerek bölge sahillerinde
    Pazar yerlerinin kurulmasına yol açtı.



    MÖ.500
    yıllarında bu Pazar yerleri kolonici tüccarlara ait iskelelere
    dönüşmesi ile Xenophon tarafından yazılan Anabasis adlı eserde Doğu
    Karadeniz bölgesinde TRAPEZOS isimli ilk yunan kolonisinden
    bahsedilmektedir.



    Daha
    sonraki çağlara ait tarihsel kayıtlarda Tzani adıyla anılan Doğu
    Karadeniz dağlı yerlileri ile karşılaşan Yunanlılar bunlarla dost
    olarak sahillere ulaşmayı başarmalarına rağmen daha sahilde yaşayan
    Kolşi’lerle pek dost olamamışlardır. MÖ. 335 yılında kendi parasını
    basan yunan kolonisi Trapezos uzunca bir süre serbest bir ticaret
    bölgesi olarak bölgenin yerli halkıyla batı dünyası arasındaki köprü
    olmuştur.



    MÖ.
    114 yılında Anadolu’da Romalılarla egemenlik mücadelesine giren İran
    menşeli Mithridat VI Trapezos ve çevresini hakimiyeti altına alır.
    Fakat bir sonraki yüzyılda egemenlik tekrar Romalılara geçer. Fakat bu
    egemenlik değişmelerinden bölgenin yerli halkı etkilenmediği sonraki
    asırlardaki kayıtlardan
    anlaşılmaktadır.



    MS.I
    yüzyıla ait bir haritadan geliştirildiği düşünülen Tabula Peutingeriana
    isimli bir Roma yol kılavuzu,muhtemelen günümüzdeki ile ilişkili gibi
    görünen yerleşime dair en eski bilgiyi içermektedir. Bu belgede geçen
    HYSSİLİME adının bugünkü Sürmene olduğu söylenebilir. Bu belgeye göre
    Trapezunte’den sonra Hyssilime daha sonra da Opiunte gelmektedir ve
    Hyssilime; sahilde Trapezunte ile Opiunte arasında bir Roma askeri
    istasyonu olarak
    görülmektedir.



    MS.550
    yıllarının başında gemiyle Traapezus’dan doğuya seyahat eden Prokopius,
    ‘Trapezunt bölgesinden SUSURMENA köyüne ve Rize denilen yere varılır ’
    bilgisini seyahatnamesine ekler. Prokopius, TZANİKA memleketi olarak
    adlandırdığı bölgenin yüksek kesimlerine yaptığı gezilerde seyahat
    namesinde anlatmıştır.


    Trabzon
    çevresinin dağlık kesimine ve yerli halkına dair oldukça sağlam
    bilgiler içeren bu notlara göre asırlar önce Xenophon’nun izlediği
    güzergahi kullanarak Bayburt tarafından bugünkü Soğanlı dağlarını aşan
    Prokopius Sürmene ve Of yaylalarının bulunduğu yerleri gecerek
    Trapezus’a ulaşmıştır. Bu yolculuğu sırasında bugünkü Sürmene, Of
    yaylaları ile ilgili gözlemleri ve orada karşılaştığı dağlı yerlilerin
    yaşam biçimleri ile ilgili aktardığı bilgiler bölgenin bugünkü kültürel
    dokusunun kökleri ile ilgili önemli ipuçları vermektedir. Bu
    tarihlerden sonra Doğu Karadeniz bölgesi genellikle Bizanslıların
    hakimiyeti altında olmasına rağmen zaman zaman İranlılar, Avarlar
    arasında hakimiyetler değişmiştir.


    İslamiyet’in
    ortaya çıkması ile güçlenen Araplarla Bizanslılar arasında savaşlar
    devam etmiş ve 715 yılında Müslüman Arapların Anadolu’ya yaptıkları
    seferde Trbzon’uda kısa bir süre hakimiyetleri altına almışlardır.
    Araplarla Bizanslıların mücadelesi X. Yüzyıl sonuna kadar devam
    etmektedir. Bu tarihten sonra Anadolu’ya Türk akınları başlamıştır.
    Malazgirt savaşı ile Anadolu’ya giren Türkler Anadolu’da bazı
    bölgelerde hakimiyet alanları oluşturmaya başladı.


    Malazgirt
    savaşı ile Bizans içinde başlayan karışıklıklar sonucu Gürcistan
    kraliçesi Thamar’ın yardımıyla Trabzon’da Trabzon Rum İmparatorluğu
    Kommenos hanedanı tarafından kurulur (1204 1222). Bu tarihten sonra
    Trabzon yöresi ve Karadeniz bölgesi bir çok Türk boylarının akınına
    uğramış bazen hakimiyet sağlanmış bazen savaşlar
    kaybedilmiştir. Trabzon’un Türkler tarafından kesin alınışı 1461
    yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından
    gerçekleştirilir.



    Sürmene
    kelimesine ‘Sürmene’ olarak ulaşılabilen en eski kaynak 1461 yılında
    Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethinden sonra idari bölümde bir
    nahiye ismi olarak gösterilmiştir. Humurgan ismi ise 1583 yılında
    Trabzon Sancağı Mufassal Tapu Tahrir defterinde Zaruha (Soğuksu,Orta,
    Çamlıca,Çarşı mahalleleri) köyünün bir mahallesi olarak
    gösterilmektedir. 1832-1834 yıllarında yaşanan Tuzcuoğlu isyanlarından
    sonra yanarak tahrip edilen Sürmene çarşısı (Halanik şimdiki Zeytinli
    mahallesi) dağıtılarak Manahos deresi vadisindeki köyler için bu
    vadinin ağzındaki Humurgan köyünde haftanın bir günü pazar kurulmaya
    başlandı.



    Tuzcuoğlu
    isyanından sonra 1854 yılında yayınlanan vilayet nizamnamesine göre;
    Sürmene bir nahiye ve bu nahiyeye bağlı 69 köy olarak yeniden
    teşkilatlandırılmış 1870-1871 tarihine kadar nahiye olarak Of kazasına
    bağlı olan Sürmene 1871-1872 ‘den itibaren merkez kaza olan Trabzon’a
    bağlanmış 1873 yılında ise kaza olmuştur. 1876 yılında belediye
    açılarak faaliyete geçmiştir. 1903-04-05 tarihlerinde yayınlanan
    Trabzon salnamelerinde bütün kazada 26.930 ev,29 han,390 dükkan 340
    mağaza, 163 değirmen ve büyük küçük 318 fırının bulunduğu
    yazılmaktadır.



    Hükümet
    konağı Trabzon salnamelerine göre Araklı konak önünde bulunuyordu ve
    yaz mevsiminde Sürmene’ye (Gölansa’ya;şimdiki devlet hastanesi
    civarına) taşınırdı. Bu taşınma işlemi kaymakamlık, nüfus,ve tapu
    daireleri için söz konusu idi. Daha sonra kurulan Askerlik şubesi,
    telgrafhane, ve belediye çarş’i kebirde kurulduğu için bunların
    taşıması söz konusu değildi. Bu durum 1914 yılına kadar devam etti.1915
    yılında I.dünya savaşı nedeniyle ilan edilen seferberlik esnasında
    resmi dairelerin dağınıklığı sorun yarattığı için bugünkü hükümet
    konağının bulunduğu arsada kırmızı tuğlalarla tek katlı bir bina
    yapılarak buraya taşınmıştır. Bu bina 1916’daki Rus işgalinden önce
    evrakları Ordu’ya nakledilerek askeriye için fasulye deposu yapılmış
    daha sonrada yakılarak Rusların binayı kullanması engellenmiştir.


    Cumhuriyetin
    ilanından sonra 1926 yılında yine aynı yerde Arap kaymakam diye tanınan
    kaymakam Saadettin Goloğlu tarafından hükümet binası inşa
    edilmiştir.



    Sürmene
    ilçesi; 40 derece 55 dakika enlem, 40 derece 05 dakika boylam
    koordinatlarında ,Trabzon ilinin 36 km. doğusunda Trabzon_Rize karayolu
    üzerinde ve doğusunda Of, batısında Araklı, ilçeleri,kuzeyinde
    Karadeniz ve güneyinde Köprübaşı ilçesi ve Gümüşhane ili ile komşudur.
    ilçenin yüzölçümü 473 kilometrekare iken Köprübaşı beldesinin ilçe
    olarak Sürmene’den ayrılması üzerine yüzölçümü yaklaşık olarak 312
    kilometrekare kalmıştır.



    İlçe
    nüfusu 2000 yılında yapılan sayımda 37.044 olarak tesbit edilmiş olup
    belediye dahilinde yaşayan nüfus ise 17.029 olarak belirtilmiştir. Bu
    nüfus sayıları yaz ve kış aylarında oldukca fazla miktarda değişkenlik
    göstermekte olup yazın bu nüfusun 60-70.000 civarına çıktığı tahmin
    edilmektedir.



    İlçemiz gerek
    konumu gerekse sosyal yapısının diğer ilçelerden farklı olması dolayısı
    ile bir cazibe merkezi durumundadır. Belediyemizin yapmış olduğu alt
    yapı çalışmaları %95 bitmiş durumdadır ve buna bağlı olarak
    gerçekleştirilen üst yapı çalışmaları (cadde, tretuar düzenlemeleri,
    sanat yapılar) çevre belediyeler ve gezmeye gelen misafirlerimizden
    büyük takdir almaktadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ekim 11, 2008 1:16 pm

    ŞALPAZARI

    Yavuz
    Sultan SELİM'in (I. Selim) Hükümdarlığı döneminde Trabzon, Torul ve
    Vakfıkebir arasındaki bölgeye "Vilayeti Çepni" denilmekte idi.
    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=223321&RESIMISIM=11_smallTrabzon
    sancağı, Görele Kazasına bağlı olan Şalpazarı 1809 tarihinde çıkarılan
    bir fermanla Vakfıhatuniye (Vakfıkebir) Kazasına bağlandı. 1914'te
    Vakfıkebir'e bağlı bucak haline getirilen Şalpazarı daha sonra bu
    teşkilat kaldırılmış ve 1927 yılında Vakfıkebir'e bağlı olarak yeniden
    kurulmuştur. Bakanlar Kurulunun 07.12.1953 tarih ve 4-1945 Sayılı
    kararı ile tam teşekküllü bucak haline getirilen Şalpazarı, 02.06.1968
    tarihinde Belediye teşkilatına kavuşmuş ve 7.12.1987 tarihinde de ilçe
    olmuştur. Merkez nüfusu 5570'tir. ilçenin, Kireç, Çamkirişi, Dereköy,
    Kalecik, Sugören ve Turaluşağı olmak üzere altı mahallesi ile Ağırtaş,
    Çarlaklı, Çetrik, Doğancı, Dorukkiriş, Düzköy, Fidanbaşı, Gökçeköy,
    Gölkiriş, Güdün, Kabasakal, Karakaya, Kasımağzı, Kuzuluk, Pelitçik,
    Sayvançatak, Simenli, Sinlice, Sütpmar, Tepeağzı, ve Üzümözü adlarında
    22 köyü, Yeni Mahalle, Gültepe, Yeşilyurt Mahallelerinden oluşan
    Geyikli (Alagavur) adında beldesi vardır.


    Halk
    şal dokumalarıyla uzun müddet giysilerini kendi el tezgahlarında
    yapmıştır. Döşeme ve örtünme ihtiyaçlarını dastar ve çul dokuyarak,
    taşıma ihtiyaçlarını çentiye (çentik), zembil (camdan), heybe
    dokuyarak. Sarma ve taşıma ihtiyaçlarını dırmaç, urgan ve ip dokuyarak.
    Bel bağı, yörek bağı dokuyarak dü süs ve beşik ihtiyaçlarını
    gidermişlerdir. Yine kendi el tezgahlarında sarma keten yapılarak iç
    çamaşırı ve gömlek gibi ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Ayrıca zıpka,
    aba, şal ve başlık gibi ihtiyaçlarını da bizzat kendileri dokuyarak
    karşılamışlardır. Zamanla bölge bu giyim ve dokuma mallarının
    alım-satım yapılması nedeniyle "ŞARPAZARI" daha sonra değişikliğe
    uğrayarak "ŞALPAZARI" adını almıştır.


    Şalpazarı
    çevresine Ağasar da denilmektedir. Rivayetlere göre Çelebi Türklerinin
    genç Ağası yörenin en güzel kızı ile birbirlerine sevdalanırlar.
    Muhteşem bir düğünle evlenirler. Ağayı çok seven gelin Ağaya sık sık
    "Ağa sar, Ağa beni sar, sarıl" şeklinde maniler söyler. Böylece "Ağa
    Sar" yörenin adı olarak kalır.
    Başka
    bir rivayete göre de yörede yaşayan Ağanın ayağının aksaması nedeniyle
    "Ağa aksak, Ağa aksar" kelimeleri zamanla "AĞASAR" olarak telaffuz
    edilir ve Ağasar sözcüğü yörenin adı olarak kalır.


    Bir
    diğer rivayete göre ise 40 civarında aile yöreden göç ederken Beşikdüzü
    Takazlı mevkiinde göçenlerin kaç kişi oldukları sorulur. Onlar da "Aha
    Say" derler. Bu ifade zamanla "AGASAR'a" dönüşmüş ve yörenin adı olarak
    kalmıştır. Esasen Ağasar sözcüğünün Akhisar sözünün değiştirilmiş şekli
    olduğu da söylenebilir. Zaman, zaman kaynaklarda bu şekilde de
    geçmektedir .
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ekim 11, 2008 1:17 pm

    TONYA

    Tonya
    İlçesinin ilk kuruluşu hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte,
    İlçenin kuruluşunun 13. yüzyılın sonları İle 14. yüzyılın başlarında
    olduğu anlaşılmaktadır.1461 yılında Trabzon'un Türkler tarafından
    alınması ile Rum Pontus Devletinin egemenliği sona erer. Bölge tamamen
    Türklerin eline geçer. Bundan sonra Bayburt, Gümüşhane, Erzurum ve
    diğer yörelerden gelen Türk boyları Tonya'da yerleşirler. Osmanlı
    dönemi yerli Rumlarla, göçmen olarak gelen Türklerin kaynaşması ile
    geçmiştir. Bu dönem içerisinde gerek Rum kültürü, gerek Türk kültürü
    karşılıklı olarak birbirlerini etkilenmişlerdir. Bu etkileşim şimdi
    bile kendini göstermektedir. Yerli halkın bazı inançları, gelenek ve
    göreneklerinde bu etkileşim izlerini görmek mümkündür.


    İlçemize
    bağlı 15 köy bulunmaktadır. Ayrıca merkeze bağlı 5 mahalle ve
    İskenderli Beldesine bağlı 2 mahalle olmak üzere toplam 7 mahalle
    mevcuttur.


    Tonya,
    Vakfıkebir İlçesine bağlı bir bucak merkezi olarak yönetilmiştir.
    Osmanlı Devleti döneminde Tonya'da derebeylik egemendi. 19.yüzyıl
    derebeylerinin tamamen egemen olduğu bir dönem olmuştur. Bu
    derebeylerinden en önemlisi Ali Ağa, kendisine ait topraklarda özel
    asker besler, kendi savunmasını bunlarla yapardı.


    İlçeye
    bağlı Kaleönü Mahallesinin güney yönünde bulunan ormanlar içerisindeki
    yüksek kaya Ali Ağa kalesi olarak bilinir. Bu kayada halen iskan
    edildiğine dair izler görünmektedir.


    Tonya,
    1854 yılında bucak merkezi olarak teşkilatlanmışsa da, bucak yönetimi
    yıllarında bile derebeylik egemenliğini sürdürmüştür.


    Birinci
    dünya Savaşından sonra Osmanlı Devleti toprakları itilaf Devletleri
    tarafından paylaşılmaya başlanınca Doğu Karadeniz bölgesini de Ruslar
    istila etmişlerdi. Rusların bu istilasına karşı Tonya'nın yerli halkı
    düzenli ordu kuvvetlerine yardımcı olarak aylarca savunmada bulunmuşlar
    ve bunda da oldukça başarılı olmuşlardı. Harşit Cephesinde bulunan Türk
    Kuvvetleri bozulunca Ruslar bütün güçleriyle Tonya üzerine yürümüş ve
    sonra da yerli halk batıya doğru göç etmek zorunda kalmıştır. 16 Temmuz
    1916 tarihinde Tonya işgal edilmiş oldu . Rus kuvvetleri daha sonra 17
    Şubat 1918 tarihinde çekilince Tonya düşman işgalinden kurtulmuş oldu.


    5
    Mart 1954 tarihinde 3264 sayılı kanun ile Tonya İlçe olarak
    teşkilatlanınca Vakfıkebir'den ayrıldı. Aynı yıl içinde belediye
    teşkilatı kuruldu. Tonya'nın İlçe olarak teşkilatlandığı yıllarda adı
    Orta Mahalle olarak geçer. Bu ad o yıllarda belediye teşkilatının içine
    almış olduğu merkez mahallenin adından gelmiştir.


    "Tonya" adının ilçeye verilişi ile ilgili çeşitli söylentiler olmakla birlikte bunlardan gerçeğe uygun olarak görüleni şöyledir;

    Bölgeye
    ilk yerleşen Rumlar döneminde bir Rum Beyi Tonya adındaki kızına
    bölgeyi çeyiz olarak vermiş, bundan böyle bu bölgenin adı da kızın
    adına izafeten Tonya Olarak kalmış. Ayrıca Tonya ilçesinin merkezine
    yöre halkı tarafından Konakyanı adı verilir.


    Derebeylik
    döneminde merkezde bulunan derebeyin konağından gelmektedir.
    Konağınyanı söylenişi zamanla Konakyanı olarak kalmıştır.


    Tonya
    İlçesi, Doğudan Düzköy ve Maçka, Güneyden Gümüşhane İline bağlı Kürtün
    İlçesi, kuzeyden ve batıdan Vakfıkebir ile Şalpazarı ilçeleri ile
    çevrilidir.


    İlçenin
    genel alanı 264 Km2'dir. Denizden yüksekliği 755 metredir. Arazi genel
    Olarak engebelidir. Yüksek dağ sıralarına rastlanmamakla birlikte
    mevcut tepeler kuzeyden güneye doğru uzanır. Bu uzantılar arasında
    bulunan Fol Deresi ile Çamlık Deresi Vadisi Tonya sınırları içinde
    kalır. İlçe merkezi Fol Deresi Vadisinde kurulmuştur.


    Tonya'nın
    en yüksek tepesi 1900 m. Yüksekliğindeki Karakısrak tepesidir. İlçe
    sınırları içinde büyük akarsu ve göl yoktur. En önemli akarsu fol
    deresidir. Fol deresi Tonya'nın güneyinde Kürtün İlçesi sınırlarındaki
    Erikbeli Tepesinden doğar. Kuzeye doğru Tonya topraklarını geçtikten
    sonra Vakfıkebir İlçesi merkezinden Karadenize dökülür. İkinci önemli
    akarsu Toksar tepesinden kaynağını alarak Beşikdüzü İlçesinden denize
    dökülen Çamlık Deresidir.


    Akarsuların
    rejimi düzenli değildir. Bahar aylarında karların erimesi ile su
    miktarı artar. Yaz aylarında azalır. Bununla birlikte yukarıda sözü
    edilen akarsuların kuruduğu hiç görülmemiştir.


    İklim,
    Karadeniz iklimi ile karasal iklim arasında bir geçiş alanıdır.
    Karadeniz kenarından yükselen tepeler üzerinde bulunan ormanlar sürekli
    nem çekerler. Denizden gelen su buharı burada yoğunlaşır, sis haline
    gelir . Bu nedenle özellikle yaz aylarında günlerin büyük bir bölümü
    sisli geçer. Güneşli havalar daha çok sonbaharda görülür. Yaz aylarında
    ortalama sıcaklık 20 derece, kış aylarında 6-7 derece civarındadır.
    Çevrede iklimin etkisiyle bitki örtüsü bir paralellik gösterir.
    Arazinin büyük bir çoğunluğunu meralar ve ormanlar kaplar ve yoğun
    ormanlar ilçenin güney yönünde ki Kalınçam Köyü çevresindedir Bu
    ormanlar yayvan ve iğne yapraklı ağaçlardan oluşur. Bölgede en iyi
    yetişen ağaç kızılağaçtır. İnsan emeği olmadan kendi kendine
    yetişebilmektedir.

    VAKFIKEBİR

    Vakfıkebir'in
    kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber çok eski bir yerleşim
    yeridir. Tarihi boyunca Hitit, Pers, Roma, Bizans ve Trabzon Rum
    İmparatorluğu’nun hakimiyetinde kalan Vakfıkebir 1461 yılında Fatih
    Sultan Mehmet’in Trabzon Rum İmparatorluğu’nu yıkması ile Osmanlı
    İmparatorluğu’nun hakimiyetine girmiştir.


    Trabzon’un
    fethinden sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun değişik bölgelerinden gelen
    Türk boyları Vakfıkebir’e yerleşmişlerdir. Gelen boyların yeni yerleşim
    yerlerini benimsemeleri ve kültürlerini bölgeye taşımaları sonucunda
    Vakfıkebir çok kısa sürede bir Türk yurdu olmuştur.


    Osmanlı
    İmparatorluğu’nun sınırlarına katılmasından sonra çeşitli idari
    kademelere ve isimlere maruz kalan Vakfıkebir 1864 tarihli Osmanlı
    Vilayet Kanunu çerçevesinde 1874 yılında Trabzon vilayetine bağlı bir
    ilçe olmuştur.


    İlçemiz
    20 Temmuz 1916 tarihinde Rus Çarlığının işgaline uğramış ve 14 Şubat
    1918 tarihinde kahraman ordumuz tarafından düşman işgalinden
    kurtarılmıştır. İşgal altında geçen dönem halk arasında “Muhaceret”
    olarak anılmakta ve her yıl 14 Şubat tarihinde büyük törenlerle
    kutlanmaktadır.


    İlçe
    halkı ülkenin kurtulması ve bağımsız bir Türk devleti kurulması
    çalışmalarında hep ******’ün yanında yer almıştır. Bu çerçevede ilçe
    halkı aldıkları bir kararla Kellecioğlu Abdullah Hasip (Ataman) Beyi
    Erzurum Kongresi’ne Büyükliman Delegesi olarak göndermiştir. Abdullah
    Hasip Bey, Erzurum Kongresi'nin iki yazmanından birisi olarak görev
    yapmıştır.


    Vakfıkebir
    Cumhuriyetin kuruluşu ile beraber ilçe olma özelliğini ve sınırlarını
    korumuştur. Bu tarihte ilçenin merkez ile birlikte beş nahiyesi ve 129
    köyü vardır. Bu nahiyelerden 10.03.1954 tarih ve 6324 sayılı kanunla
    Tonya, 19.06.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla Beşikdüzü ve Şalpazarı,
    09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla Çarşıbaşı ilçe olmuş ve
    ilçemizden ayrılmışlardır. Bugün bir beldesi ve 34 köyü
    mevcuttur. Vakfıkebir’in ilk adı Fol'dur. Bu ismi ilçenin 45 km.
    güneyinden doğan ve ilçe merkezinde denize dökülen aynı isimli dereden
    almıştır.


    Vakfıkebir’in
    ikinci adı Büyükliman’dır. Vakfıkebir’in doğusunda yer alan Fener
    (Yeros) Burnu ile batısındaki Zeytin (Yobol) Burnu arasında kalan kısım
    karayele kısmen kapalı doğal bir limandır. Vakfıkebir bu doğal limanın
    merkezinde yer almaktadır. Bu nedenle Vakfıkebir uzun yıllar Büyükliman
    adıyla anılmıştır.


    Vakfıkebir
    bugünkü adını, Yavuz Sultan Selim annesi Gülbahar Hatun’dan almıştır. O
    tarihte Trabzon Valisi olan oğlu Şehzade Selim’i görmek için
    İstanbul'dan Trabzon’a deniz yoluyla seyahat eden Gülbahar Hatun büyük
    bir fırtınaya yakalanmış, kurtulması halinde karaya ayak basacağı
    toprakları Allah'a vakfedeceğini adamıştır. O zamanki adıyla Büyükliman
    olan yerleşim merkezinde toprağa ayak basan Gülbahar Hatun bu
    toprakları vakfeder. Vakfedenin büyük (padişah eşi) olmasından dolayı
    bu tarihten sonra yörenin adı Vakfıkebir (Büyük Vakıf) olmuştur.
    Vakfıkebir adının beş yüz yıllık geçmişi olmasına rağmen halk arasında
    Fol ve Büyükliman adları zaman zaman kullanılmaktadır.


    En son bir_dost tarafından C.tesi Ekim 11, 2008 1:22 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ekim 11, 2008 1:17 pm

    YOMRA

    Çok
    eski bir şehir olan Trabzon M.Ö. 2000 yıllarında kurulduğu Roma‘nın
    Bizans’ın kuruluşundan daha eski olduğunu yapılan araştırmalar ortaya
    çıkarmış bulunmaktadır.


    Hitit,
    Asur, İskit, Makron, Kimri, Amazon, Kolh gibi Türk topluluklarının
    bölgede yaşadıklarını düşünecek olursak Trabzon ‘un kuruluşunda Rum
    Pontus ya da Bizansçılıktan öte Türklük vardır.Orta Asya ‘dan gelen bu
    Türk kavimlerinden sonra Milletlilerin,Romalıların,Bizanslıların,
    Kommenlerin idaresine girmiştir. Falmerayer isimli bir Alman tarihçisi
    bile bu hususta “Trabzon’u ilk kuranlar buralara ilk yerleşen Kafkas
    taraflarından gelen turani bir ırktır.” diyerek bu görüşlere
    katılmaktadırlar.Fatih Sultan Mehmet Han’ ın 1461 deki Trabzon ‘u
    fethiyle tekrar Türk hakimiyetine geçmiştir. Trabzon ‘u ilk kuranlar
    buraları ilk iskan edenler ve bu şehirde yerleşenler Orta Asyalı
    Türklerdir.


    Şu
    halde Yomra “Trabzon” un yaşadığı bütün işgalleri görmüş, imar
    faaliyetlerini beraberce sürdürmüş, saldırılara beraberce göğüs germiş
    yerleşen kavimleri bağrında barındırmış öz bir Türk yurdudur.
    Miletlilerin, Bizanslıların, Kommenlerin, Romalıların istilâsına
    uğramış, Kommenler devrinde toprak gelirlerinin bir kısmı Anadolu
    Selçuklu devletine ödendiği görülmüştür


    Yine
    Anadolu Selçuklu devletinin parlak devrini yaşatan Alaaddin Keykubat
    zamanında komutanlarından Ertoguş Bey mahiyetindeki orduyla buraların
    kesin olan Türk hakimiyetine girmesi için Trabzon muhasara edilmiş,
    ancak bu toprakların Türkleşmesi 133 yıl daha gecikmiştir. (1228)


    Nihayet
    Fatih Sultan Mehmet Han'ın 26 Ekim 1461 yılında Trabzon’u fethetmesiyle
    Anadolu’da son toprak parçası da Türk birliğine katılmıştır.Bundan
    sonra Trabzon’un doğu taraflarının işgaliyle Şehzade Beyazid ‘in lalası
    Hızır Bey memur edilmiştir. Yomra’da o’nun vasıtasıyla Osmanlı
    imparatorluğunun içine girmiştir.Hızır Bey aynı zamanda Trabzon‘un ilk
    valisi olmuştur.Yomra topraklarının geliri ve iskan işiyle kale
    muhafızlarını görevlendirmiş, ilk yerleşme de Hızır Bey zamanında
    başlamıştır.


    Tarih
    boyunca birçok kavimlere yurt olmuş olan Yomra, uzun zaman Trabzon’un
    bünyesinde kalmıştır. Trabzon’un ekili biçili arazileri ve meyve
    bahçeleri Yomra ve çevresi olup 20. yüzyılın başına kadar Trabzon’un
    meyve ihtiyacını karşılamaktaydı. O yıllarda Yomra’da armudun, elmanın,
    fındığın, kirazın, karayemişin, üzümün ,incirin en alâsı
    yetiştirilmekteydi.


    17.
    yüzyılda Yomra’dan geçen Evliya Çelebi, ünlü Seyahatnamesinde çevrede
    gördüğü meyveleri şöyle anlatmaktadır: “Yiyeceklerinden meyvaları,
    bilhassa kiraz, lahican armudu, Gülabi armudu, Sinop elması, Namık
    üzümü, Meleki üzümü ve Frenk üzümü gayet nefis olur. Badılcan
    (Patlıcan) inciri derler bir inciri olur. Bu incir o kadar lezzetli
    olur ki benzerine Nazilli de bile rastlanmaz.”Evliya Çelebi ünlü
    Seyahatnamesinde “Levrek balığı, kefal balığı gayet lezzetlidir. Bir
    karıştan uzun kırmızı başlı tekir balığı, uskumru balığı ve bin çeşit
    balıkları vardır. Fakat bunlardan en önemlisi ticaretinin yapıldığı
    hamsi balığı vardır. Bu balık Hamsin’de çıktığı için bu adı almıştır.”
    demektedir.


    1228
    yılında Trabzon Seferi ile yine Oğuz Türklerinin çevreye indiklerini
    görmekteyiz. Faruk Sümer’in “ Oğuzlar “ adlı eserinde 1358 yılında
    Kalabalık bir asker ile Çepnilerin Maçka’ya geldiklerini burada
    düşmanla çarpıştıklarını yazar. Aynı yılda Trabzon İmparator Türk
    akınlarını durdurmak için her zaman yaptığı gibi kızını Çepni Beyi Hacı
    Emir’e verir. Osmanlı coğrafyacılarından Mehmet Aşıkinin 16. yüzyıl
    sonlarında yazdığı “Menazür-Ül Evalim” adlı eserinde Trabzon yöresinde
    yaşayan Türk halkından ehemniyetli bir kısmının Çepnilerden meydana
    geldiğini belirtir.


    En son bir_dost tarafından C.tesi Ekim 11, 2008 1:23 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı - Sayfa 2 Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ekim 11, 2008 1:19 pm

    Kaleler



    Trabzon Kalesi

    Büyük
    bir bölümü ayakta kalan surlar şehrin eski yapılarını oluştururlar.
    Bugünkü surların en eski bölümü Roma devrine MS 5. yüzyıla
    tarihlenmektedir. Surların daha eski safhaları hakkında tarihi
    kaynaklar bilgi verirler. MÖ.
    5. yüzyılda şehri gören Ksenefon surların varlığından sözetmektedir.
    Trabzon surları Yukarı Hisar, İçkale, Orta Hisar ve Aşağı Hisar olmak
    üzere üç bölüme ayrılmaktadır.


    Yukarı
    Hisar ile Orta Hisar, Kuzgun Dere ile İmaret (İskeleboz ) deresi
    arasındaki yüksek kaya kitlesi üzerine kurulmuştur. Bu bölüm kalenin
    en eski bölümünü meydana getirmekte ve kaba olarak bir yamuğa
    benzemektedir.


    Şehrin adı bu Trapez-Trapezus yamuk şeklinden gelmektedir.



    Akçakale

    Trabzon'un
    18 km batısında bulunan Akçakale de denize hakim bir terasta ilçeye
    ismini veren kale yer almaktadır. Kalenin 1297-1330 yılları arasında
    İmparator Alexios II tarafından Selçuklulara korunmak amacıyla
    yaptırıldığı sanılmaktadır.Trabzon’un fethinden sonra Kale yedi yıl
    daha savunulmuş ve sonra Fatih Sultan Mehmet'in komutanlarından Mahmut
    Paşa tarafından ele geçirilmiştir. Kuşatma sonunda şehit düşen Mahmut
    Paşa da kaleye gömülmüştür. Osmanlı döneminde onarım geçiren ve bazı
    yeni ilavelerle genişletilen kale önemli bir askeri üs olma özelliğini
    yüzyılımızın başlarına kadar korumuştur.


    Moloz
    ve kesme taştan yapılan kalenin birçok bölümü yıkılmış olmasına rağmen
    yine de orijinal görünümünden pek fazla uzaklaşmamıştır. Ancak katlar
    arasının ahşap oluşu bu bölümlerin günümüze ulaşmasını engellemiştir.
    Meryem Ana (Sumela) Manastırı



    Trabzon’un
    Maçka İlçesinin Altındere Köyü sınırları içinde, Altındere vadisine
    hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuş olan
    Sumela Manastırı, halk arasında "Meryem Ana" adı ile anılır. Vadiden
    yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunan yapı, bu konumuyla manastırların
    şehir dışında, ormanlarda, mağara ve su kenarlarında kurulma geleneğini
    sürdürmüştür.


    Meryem
    Ana adına kurulan manastırın "Sumela" adını "siyah" anlamına gelen
    "melas" sözcüğünden aldığı söylenmektedir. Bu ismin manastırın
    kurulduğu koyu renkli Karadağlar’ dan geldiği düşünülmekte ise de,
    Sumela kelimesi buradaki Meryem tasvirinin siyah rengine
    bağlanabilmektedir.


    Rivayete
    göre; Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375-395) Atinadan
    gelen Barnabas ve Sophranios isimli iki rahip tarafından kurulmuş olan
    manastır, 6.yüzyılda İmparator Justinianus’ un manastırın onarılarak
    genişletilmesini istemesi üzerine Generallerinden Belisarios tarafından
    tamir edilmiştir.


    Sumela
    Manastırı’nın şimdiki durumuyla varlığını 13.yüzyıldan itibaren
    sürdürdüğü bilinmektedir. 1204 tarihinde kurulan Trabzon Komnenosları
    Prensliği’ nden III Alexios (1349-1390) zamanında manastırın önemi
    artmış ve fermanlarla gelir sağlanmıştır. III Alexios’ un oğlu III
    Manuel ve sonraki prensler döneminde de Sumela yeni fermanlarla
    zenginleştirilmiştir.


    Doğu
    Karadeniz kıyılarının Türk egemenliğine girmesini takiben Osmanlı
    Padişahları pek çok manastırda olduğu gibi Sumela’ nın da haklarını
    korumuşlar, bazı imtiyazlar vermişlerdir.


    Sumela
    Manastırı’nın 18. yüzyılda bir çok bölümü yenilenmiş, bazı duvarlar
    fresklerle süslenmiştir. 19. yüzyılda büyük binaların ilave edilmesiyle
    manastır muhteşem bir görünüm kazanmış, en zengin ve parlak dönemini
    yaşamıştır. Bu dönemde son şeklini alan manastır pek çok yabancı
    seyyahın ziyaret ettiği, yazılarına konu edilen bir yer haline
    gelmiştir.


    Trabzon’un 1916-1918 yılları arasındaki Rus işgali sırasında manastıra el konulmuş, 1923’den sonra tamamıyla boşaltılmıştır.

    Sumela
    Manastırı’nın başlıca bölümleri; Ana kaya kilisesi, birkaç şapel,
    mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazma’dır.
    Bu yapılar topluluğu oldukça geniş bir alan üzerine inşa edilmiştir.



    Manastırın girişinde su getirdiği anlaşılan büyük su kemeri yamaca
    yaslanmış durumdadır. Çok gözlü olan bu kemerin bugün büyük bölümü
    yıkılmıştır.

    Dar uzun bir merdivenle manastırın ana girişine
    ulaşılmaktadır. Giriş kapısının yanında muhafız odaları bulunmaktadır.
    Buradan bir merdivenle iç avluya inilmektedir. Solda, manastırın
    esasını teşkil eden ve kilise haline getirilen mağaranın önünde çeşitli
    manastır binaları bulunmaktadır. Sağ tarafta kütüphane yer almaktadır.
    Yine sağda yamacın ön yüzünü kaplayan büyük balkonlu bölüm keşiş
    odaları ve misafir odaları olarak kullanılmıştır ve 1860 yılına
    tarihlenmektedir.Avlunun etrafındaki binalarda odalardaki dolapları,
    hücreleri, ocakları ile Türk sanatının etkileri de görülmektedir.


    Manastırın
    ana ünitesini meydana getiren kaya kilisesinin ve ona bitişik şapelin
    iç ve dış duvarları fresklerle donatılmıştır. Kaya kilisesinin içinde
    avluya bakan duvarda III. Alexios dönemine ait fresklerin varlığı
    tespit edilmiştir. Şapeldeki freskler ise 18. yüzyılın başlarına
    tarihlenmektedir ve üç ayrı devirde yapılan üç tabaka görülmektedir. En
    alt tabakanın freskleri daha üstün niteliktedir.


    Sumela
    Manastırı’nda yer yer sökülerek alınmış olan ve oldukça harap bir
    görünüm taşıyan fresklerde işlenen başlıca konular İncil’den alınmış
    sahneler, Hz. İsa ve Meryem Ana’nın hayatı ile ilgili tasvirlerdir.


    Manastırın tehlike arzeden önemli bir bölümü restore edilmiş olup, restorasyon ve konservasyon çalışmaları devam etmektedir.


    En son bir_dost tarafından C.tesi Ekim 11, 2008 1:24 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 1:07 am