.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    trabzonun tanıtımı

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:21 am

    İLİN TARİHÇESİ

    Kent merkezi kuzeyde denizden, güneyde Boztepe'nin üzerine kadar düzgün olmayan teraslar halinde yükselir. Değirmendere, Kuzgundere (ya da Tabakhane) ve Zağnos dereleri yerleşimi güneyden kuzeye derin boğazlarla bölmüştür. Tabakhane ve Zağnos dereleri arasında kalan ve düzgün olmayan yüksek bir masa formundaki alan üzerinde, kentin bilinen eneski yerleşim kalıntıları tespit edilmiştir. İşte bu nedenle Trabzon adının eski Grekçe masa ya da trapez/yamuk biçimi karşılığı olarak "trapezos" kelimesinden geldiği görüşü ağırlık kazanmaktadır. Trabzon adına, Trapezos olarak ilk kez, Yunanlı komutan Kesnophon tarafından kaleme alınan, M.Ö. 4. Yüzyılda geçen olayların anlatıldığı "Anabasis" adlı antik kaynakta rastlanmaktadır.

    İyon kökenli Miletoslular Batı Anadolu'dan sonra M.Ö. 7. Yüzyılda Karadeniz'e de gelerek kıyılarda koloni kentleri kurmuşlardır. Trabzon da, merkezi Sinop olan bu kolonilerin arasında sayılmaktadır ve birçok araştırmacı, kentin ilk kuruluşu olarak bu dönemi göstermektedir. Oysa Kolkhlar, Driller, Makronlar gibi yerli kavimler Trabzon civarında çok daha önceden beri yaşamaktaydılar.

    Aynı yüzyılda Karadeniz Bölgesi Kafkasya'dan gelen Kimmerler ve onların ardından İskitlerin akınlarına uğramıştır. Ancak bu akımların kolonilerin kuruluşundan önce mi yoksa sonra mı olduğu konusu tartışmalıdır. M.Ö. 6. Yüzyılda ise Trabzon Perslerin egemenliğine girerek, Pont Kapadokyası adı verilen satraplık içinde kalmıştır.

    Makedonya Kralı Büyük İskender M.Ö. 334 yılında tüm Anadolu'da Pers hakimiyetine son vermiştir. İskender'in ani ölümünden sonra oluşan karışıklık sırasında Pont satrabı II. Ariantes'in oğlu Mithridates, yerli halkın desteğiyle Karadeniz'de Pontus Devletini kurmuştur. Trabzon, M.Ö. 280 yılında merkezi Amasya olan Pontus devletinin sınırları içinde kalmıştır.

    M.Ö. I. Yüzyılda batıda güçlenen Romalılar Anadolu'yu da işgal etmeye başlamışlardır. Roma kralı Pompeius'un Pontus Kralı V. Mithridates'i Kelkit vadisinde bozguna uğratması üzerine Pontus Krallığı dağılmıştır. Böylece Trabzon , M.Ö. 66 yılında Roma yönetimine girmiştir. Roma'da Avgustus'la birlikte M.Ö. 27 yılındanitibaren imparatorluk dönemi başlamıştır. Avgustus'un idari düzenlemesi sonucu Trabzon, Pontus Polemoniacus adı verilen vasallık içinde yer almış, İmparator Tiberius zamanında (M.S. 14-37), diğer bir idare bölüm olan Kapadokya Eyaleti sınırları içinde kalmıştır. İmparator Nero döneminde ise (54-68) serbest kent olma ayrıcalığına kavuşturulmuştur. Trabzon bu dönemde "ünlü" ve "zengin" kent tanımlamasıyla tarihçilerin kitaplarında yer alır. Roma İmparatorluğunun doğu sınırının savunmasına önem veren Vespasian zamanında (69-79) Trabzon, Kapadokya -Galatya Eyaletine dahil edilmiştir.

    Ünlü Roma İmparatoru Hadrian Döneminde (117-138) tüm imparatorlukta olduğu gibi Trabzon'da da önemli imar etkinliklerinde bulunulmuş, birçok dini ve askeri binalar ile yollar, su kemerleri ve yakın zamana kadar kalıntıları görülebilen yapay bir liman inşa edilmiştir Hadrian'dan sonra Trabzon'un parlak dönemi sona ermiş, 244 yılında para basma yetkisi elinden alınmıştır. Roma Döneminde basılan Trabzon sikkelerinin ön yüzlerindeRoma İmparatorlarının büstü olmakla birlikte, arka yüzlerinde Pontus Krallığı döneminden beri süregelen kendi mitolojik figürlerine yer verilmiş ve Grekçe yazı kullanılmıştır.

    Trabzon, 276 yılında tüm Doğu Karadeniz Bölgesine akınlar yapan Gotların saldırısına uğramış, bu saldırıda tüm kent yakılıp yıkılmıştır. Roma İmparatorluğunun son dönemlerinde 4. Yüzyılın başında Diocletian Maximian, Constantinius ve Galerius'tan oluşan dörtlü idare zamanında Trabzon'da yeniden bir takım imar etkinliklerinde bulunulduğunu Trabzon Müzesindeki Latince bir kitabeden anlıyoruz.

    Roma İmparatorluğu 395 yılında ikiye ayrılınca Trabzon, merkezi İstanbul olan Doğu Roma / Bizans İmparatorluğunun sınırları içinde kalmıştır. Bizans İmparatoru Justinianus (527-564) Trabzon'da kent surlarını restore ettirerek yeni bir imar etkinliğini başlatmıştır. Heraclius zamanında (610-641) imparatorluk askeri bölgelere ayrılmaya başlanmış, Trabzon, Teophilos zamanında (829-842) kurulan Khaldia Temasının merkezi olmuştur.

    Müslüman Araplar 8. Yüzyılın başlarından itibaren Anadolu'ya düzenledikleri baskınlarda Doğu Karadeniz ve Trabzon'a gelmişlerdir.

    Bizans İmparatorluğunun 1204 de IV. Haçlı seferleriyle gelen Latinlerin eline geçmesi üzerine, imparator I. Andronikos Komnenos'un İstanbul'dan kaçan torunları Alexios ve David, Gürcü Kraliçesi Tamara'nın da yardımıyla Trabzon'da 1204 yılında bağımsız olarak Komnenos Krallığını kurmuşlardır. Anadolu Selçukluları ile evlilik bağı oluşturarak ve vergi ödeyerek siyasi varlıklarını sürdürebilen Komnenos Krallığı, I. Manuel Komnenos zamanında (1238-1265) en parlak dönemini yaşamıştır. Gümüşhane'deki gümüş madenlerinin etkisiyle de ekonomik olarak güçlenen Manuel I'in sikkeleri üzerinde "en mutlu" ünvanı yer almaktadır.

    I. Bayezid'in 1398 de Samsun yöresini almasından sonra Trabzon Komnenos Krallığı Osmanlı Devletine yıllık vergi ödemek zorunda bırakılmıştır. David Komnenos, iktidarı döneminde (1458-1461) vergi ödemeyi durdurarak, önceden ödediklerini de Akkoyunlu Devleti Sultanı Uzun Hasan aracılığıyla geri istemiş, Osmanlılara karşı Avrupa'daki büyük devletlere ittifak önerisinde bulunmuştur. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet'in öncülüğündeki Osmanlı Kuvvetleri Bölgeyi kuşatarak, 1461 yılında Trabzon'u ele geçirmiş ve Komnenosların egemenliğine son vermiştir.

    Trabzon, Osmanlı Döneminde önce eyalet ve sancak olarak şehzade ve mutasarrıflar tarafından idare edilmiştir. İlk sancak beyi Hızır Bey'dir. 1470 yılında sancak beyliği küçük yaşta Şehzade Abdullah'a verilmiş; Abdullah, annesi Şirin Hatunla birlikte 1479 yılına kadar Trabzon'da yaşamıştır. Yavuz Sultan Selim de şehzadeliği sırasında (1491-1512) Trabzon'da Sancak Beyi olarak bulunmuş, sonradan Kanuni ünvanı alacak olan oğlu Sultan Süleyman burada doğmuştur.

    Trabzon 16. yüzyılda, merkezi Batum olan Lazistan Sancağı ile birleştirilerek eyalete dönüştürülmüş ve bu yeni idari birimin merkezi olmuştur. 1867 yılında Trabzon'da büyük bir yangın çıkmış, bir çok kamu binası da bu sırada yanmış ve kent daha sonra yeniden düzenlenmiştir. 1868 yılında vilayet olmuş, merkez sancağı dışında Lazistan, Gümüşhane, Canik Sancakları da buraya bağlanmıştır.

    Birinci Dünya Savaşı sırasında, Ruslar Trabzon'a saldırır (14 Nisan 1916). Trabzonlulardan oluşan vurucu güçler (Milis), bu saldırı sırasında gerilla savaşı verirler. Bu sıralarda, cepheye gönderilmek üzere Hamidiye Zırhlısının desteğinde Trabzon Limanına gelen cephane Trabzonlu gençlerce büyük bir heyecan içinde boşaltılıp Maçka'ya taşınır.

    Çaykara'da Sultan Murat Yaylasında (10 Haziran 1916), Of'ta Baltacı, Arsin'de Yanbolu Derelerinde Ruslara karşı başarılı savaşlar verilmiş, ancak o yıllardaki koşullar altında düşmanın Trabzon'a girmesine engel olunamaz ve Ruslar 14 Nisan l916 yılında Trabzon'a girer. Rusların Trabzon'da kaldığı bir yıl, on ay, on günlük süre içinde özellikle Rumlar ve Ermeniler, yerli halka büyük işkenceler yaparlar; sayısız insan öldürürler.

    1917'de Rusya'da "Bolşevik Devrimi" olur, Çarlık Yönetimi yıkılır. Bunun üzerine Rus ordusunda büyük bir panik başlar. Bu Rusların Trabzon'dan çekilmesine de yol açar. Öte yandan, batıdan doğuya doğru kayan ve Karadağ'da toplanan Türk Çeteleri, Akçaabat'a inerek Yüzbaşı Kahraman Bey'in komutasında üç koldan Trabzon'a doğru yürürler ve 24 Şubat 1918 tarihinde Trabzon'a girer.

    Ulu Önder ******, Cumhuriyet döneminde Trabzon'a üç kez gelir; 1924, 1930 ve 1937 yıllarında, ilk geldikleri 15 Eylül 1924 günü, Trabzonlularca "ATATÜRK GÜNÜ" olarak kabul edilir ve bu kendisine bir telle bildirilir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:22 am

    COĞRAFİ YAPI
    GENEL DURUM

    4.664 km2 yüzölçüme sahip Trabzon ili, Doğu Karadeniz Dağlarının oluşturduğu yayın ortasındaki Kalkanlı dağlık kütlesinin kuzeye bakan yamaçlarında 38° 30' - 40° 30' doğu meridyenleri ile 40° 30' - 41° 30' kuzey paralelleri arasında yer almaktadır.

    Kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Gümüşhane ve Bayburt, doğusunda Rize, batısında Giresun ili bulunmaktadır.
    BİTKİ ÖRTÜSÜ

    Sahanın dikey boyutta değişken olan ılıman ve her mevsim yağışlı iklim şartları, farklı türlerden oluşan bitki örtüsü, farklı türlerden oluşan bitki örtüsü kuşaklarını meydana getirmiştir. Buna göre; 0-300 m. yükseltilerinden Akdeniz bitki türlerinin sokulduğu psöudomaki (Trabzon hurması, akçaağaç, şimşir, karayemiş, defne, prekanta, muşmula, katran ardıcı, kocayemiş ... gibi) elemanları dağılış gösterirken, kıyıya yakın kesimlerden itibaren geniş yapraklı etek ormanları yer almakta (kızılağaç, kestane, meşe türleri, dışbudak, ıhlamur, adi fındık, beyaz söğüt, kavak, doğu çınarı ... gibi), bu katın üzerinde geniş yapraklıların hakimiyetindeki geniş-iğne yapraklı karışık ormanlar (Avrupa kestanesi, adi kızılağaç, adi gürgen, adi fındık, doğu gürgeni, meşe, akçaağaç, üvez, çitlenbik, defne, mor çiçekli ormangülü, kayın, ladin ve köknar) ve daha yukarıda da iğne yapraklıların hakimiyetindeki ormanlar (sarıçam, ladin, mor çiçekli ormangülü ve bazı çalı türleri) dağılış göstermektedir.

    Aşağı kuşağın kıyı kesimlerinde orman örtüsünün tamamına yakınında, daha üst yükselti seviyelerde ise yer yer yerleşim ve tarım alanı açmalarıyla oluşan kesintilere rağmen, 500-1850 m. yükseltileri arasında hala zengin ve sık bir orman örtüsü varlığını sürdürmektedir. Daha yukarı seviyeler ise fizyolojik bakımdan ağaç yetişmesine müsait olmayan Alpin çayır alanlarıdır. Kış mevsiminde sert iklim şartları nedeniyle hiçbir ekonomik faaliyetin yapılamadığı, daimi yerleşim merkezlerine pek uzak olmayan bu geniş saha, yöre insanlarına hayvancılık bakımından son derece elverişli bir potansiyel sunar. Bu kattaki hayvacılığın diğer alanlardakinden ayrılmasının en önemli nedeni, otların yaz mevsimi boyunca yeşil kalabilmesidir. Çünkü denizden gelen su buharı sayesinde otlar canlılığını yitirmemekte ve hatta korunmaya alındığında çayır haline gelebilmektedir. Böylece yöre hayvancılığı içerisinde büyükbaş hayvan (sığır) besleyiciliği önem kazanmış ve daimi yerleşim alanlarının yetersiz ekip-biçme fonksiyonunu destekleyerek, çoğunda alternatif geçim kaynağı haline gelmiştir.
    JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER

    Trabzon ilinin başlıça yeryüzü şekilleri; güneyde su bölümü çizgisi boyunca Doğu-Batı doğrultusunda uzanan dağlık alanlar, bunların ana akarsuyun kolları arasına, Kuzeye doğru sokulan ve gittikçe alçalan tepelik sahalar ile sahadaki mevcut şekillenlenmeyi sağlayan önemli dış etmen olan Solaklı, Yomra, Değirmendere, Sera, Kalenima, Foldere gibi akarsuların oluşturduğu vadiler ve deltalardır.

    Jeolojik oluşumu; stratigrafi bakımından alttan üste doğru üst kretase yaşlı, tortul ara katkılı volkanik seriler, konglomera, kumaşı, marn, kil ve kireç taşlı denizsel üst miosen ve serileri; çakıllı, kumlu, siltli ve killi, kuaterner yaşlı taraça dolguları ile çakıllı kumlu, siltli, killi, killi akarsu ve kıyı alüvyonları şeklindedir.
    VADİLER, YAMAÇLAR, AKARSU VE GÖLLER

    Akarsuların oluşturduğu vadiler özellikle ikinci dereceden kolların ve onlara karışan yan derelerin bulundukları kısımlarda oldukça dardırlar. Bu özellik sahanın büyük kısmında hakimdir. Yörenin nemli iklim karakteri, havzaların hızlı akışlı olması ve fazla yük taşımaları, derine aşındırmada başlıça rolü oynamıştır. Aşınmaya karşı dayanıksız olan tüf, aglomera ve kalkerli yapılarda, derine aşındırma hızlanarak bir taraftan konsekant kollar gelişirken dik "V" şekilli vadiler oluşmuş, diğer taraftan da bu vadilerin yamaçlarında meydana gelen tali kollar arttırdıkları aşındırma faaliyetleri ile yamaçları iyice parçalamışlardır. Böylece sahada bugün görülen dantritik drenaj ağının oturduğu muntazam denize doğru alçalan vadi sistemi meydana gelmiştir. Dar bir alana sahip olsa bile erozyonla taşınan molozların vadi tabanına yakın alçak yamaçlarda birikmesiyle, düşük eğimli kısmi düzlükler oluşmuştur. Aynı zamanda bu tür alanlar taşıma elverişlidir.

    Trabzon ilindeki en gelişmiş vadiler, batıda güney-kuzey yönünde uzanan Foldere Vadisi, Değirmendere akarsuyunun kurulu olduğu güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda Karadere Vadisi ve doğudaki güney-kuzey uzanış gösteren Solaklı Deresi vadisidir.

    Güneyde 1.900 m. yükseltisindeki Horos ve Kalkanlı dağlarının su bölümü çizgisine yakın, kuzeye bakan yamaçlarından başlayan Değirmendere Vadisi giderek derinleşerek Maçka'ya kadar uzanır. Burada vadi tabanı yaklaşık 270 m.'ye kurulmuş ve 30 km. mesafede 1.630 m.'lik yükselti farkını kat eden yüksek eğimi ortaya çıkmıştır. Maçka'da aniden daralan vadi, buradan kuzeye doğru hem yana hem de derine doğru genişler, Esiroğlu yakınlarında ortadan kalkarak aşağı çığıra geçer.

    Trabzon ilinin batısındaki Foldere ve Değirmendere'nin doğusunda kalan Karadere ve Solaklı dereleri kaynaklarını Horos, Soğanlı ve Haldizen Dağları'ndan almaktadır. Foldere, Değirmendere, Karadere ve Solaklı Deresi'nin yukarı havzaları güneyde birbirleriyle kavuşurken, daha küçük havzalar halindeki Kalenima Deresi, Yanbolu Deresi, Küçükdere ve Manahos Deresi, kısa boyları ve hızlı akışlarıyla oldukça dar vadiler meydaa getirirler. Yamaçların farklı kayaçlardan meydana gelmesi de engebeyi kuvvetlendiren diğer bir faktördür. Tortul ve volkanik sediman karakteri taşıyan yüzeyler kolay aşınırken, volkanik kayaçlar yamaç boyunca yer yer ortaya çıkarak normal yamaç seviyesinden yüksek satıhları oluşturmuşlardır.

    İlimizdeki göller, Uzungöl heyelan seti gölü, Balıklı Göl, Aygır Gölü, Kara Göl ve Haldizen Dağları'ndaki büyüklü, küçüklü diğer buzul gölleri ile Sera heyelan seti gölüdür.
    DELTALAR

    Karadeniz'e dökülen akarsular, Pleistosen esnasında deniz seviyesinin alçalıp yükselmesi dolayısıyla, kıyılardaki aşındırma ve biriktirme faaliyetleri üzerinde de önemli etkilerde bulunmuşlardır. Yataklarını 90 m. kadar yarmışlar, son post-glasyal dönemde deniz seviyesinin yükselmesine bağlı olarak aktıkları vadiler boğulmuş, deniz, vadi ağızlarında karaya doğru girinti yapmıştır. Daha sonra akarsuların getirdiği alüvyonlar, dolu bir vadi şeklinin gelişmesine neden olmuştur. Bunlardan en önemlisi olan Değirmendere Deltası'nın günümüzdeki kıyı uzunluğu yaklaşık 4 km., vadi içine uzantısı 3,5 km. ve alanı 7 km2 civarındadır. Diğer deltalar ise Fol Deresi'nin Vakfıkebir, Sera Deresi'nin Yıldızlı, Kalenima Deresi'nin Söğütlü, Yomra Deresi'nin Yomra, Yanbolu Deresi'nin Yalıboyu, Karadere'nin Araklı, Küçük Dere'nin Aşağı Çavuşlu, Manahos Deresi'nin Sürmene ve Solaklı Deresi'nin Of yakınlarında oluşturdukları daha dar alüvyal düzlüklerdir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:22 am

    İKLİM

    Trabzon ili, kuzeydeki kutbi hava kütleleriyle, güneydeki tropikal hava kütlelerinin geçiş sahası üzerinde yer alır. Kışın, güneşim zahiri hareketlerine bağlı olarak, Tropikal Yüksel Basınç'ın güneye inmesiyle, genellikle kuzeyden gelip Anadolu yüksek kara parçası üzerine yerleşmiş bulunan Sibirya Antisiklonu'nun ve kuzeyde Doğu Avrupa üzerinde yer alan kutbi kava kütlelerinin etkisindeki bir konverjans sahası özelliği taşır. Ancak, yeryüzüne yakın kısımlarda, kış sıcaklıkları, kuzeyde Karadeniz'in varlığı ve kıyıya yakın mesafede set gibi uzanan Doğu Karadeniz Dağları'nın bulunuşu nedeniyle, aynı enlemlerdeki diğer sahalara göre oldukça ılıman hale gelir.

    Yağışlar, kıyıya yakın alanlarda yağmur, orta ve yüksek kesimlerde ise genellikle kar şeklindedir. Yazın ise yeryüzüne yakın atmosfer bölümlerinde Azor Yüksek Basınç Alanı'nın uzantıları ve Basra Alçak Basınç Merkezi arasında gelişen kuzey sektörlü hava akımları ile Karadeniz üzerinden taşınan nemli kara kütleleri, kıyı kesiminde orografk yağışlara yol açmakta, zaman zaman yine kuzeyden sokulan serin hava baskınları ile soğuk cephe sağanak yağışları da sık sık görülmekte, yüksek seviyelerin soğuk hava damla durumlarında büyük kararsızlık ve önceden kestirilemeyen gelişmeleri ile bol yağışlar düşmektedir. Bölgede bu mevsimde ortalama sıcaklık 18,8°C civarındadır.

    Bahar mevsimleri kış ve yaz arasında yumuşak bir geçişi sağlamakta ve bol yağmurlarıyla dikkati çekmekte, özellikle kıyıya yakın alanlar bu aylarda yoğun ekip-dikme faaliyetlerine sahne olmaktadır. İlkbahar mevsimi Mart ayından itibaren kendini göstermeye başlar, Nisan ve Mayıs aylarını içine alır. Bu mevsimde aylık ortalama sıcaklıklar 15 °C'nin üzerine çıkar. Sonbahar mevsimi ise yaklaşık üç aylık bir dönemi kapsar ancak Eylül ayı kısmen yaz, Kasım ayı da nispeten kış mevsimi özelliklerini taşır.

    Aktüel basınç değerlerinin Trabzon için yıllık gidişine bakıldığında toplam 1011,1 mb'lık bir değerin olduğu görülür. Yaz aylarında basınç diğer aylara göre düşüktür, oysa kış aylarında yıllık ortalamanın üzerine çok az çıkar.

    İlimizde rüzgar yönü frekansları, sahada etkili olan basınç merkezlerinin yıl içindeki hareketleri, yer şekli özellikleri ve Karadeniz'in etkisi altındadır. Karadan ve denizden esen meltem rüzgarları kuzey ve güney yönlü rüzgarların hakimiyetini hissetmektedir. Deniz kıyısına yakın kesimlerde güney ve güneybatıdan esen rüzgarlar daha etkilidir. Fön rüzgarları Şubat, Mart ve Nisan aylarında görülmekte ve yılda ortalama on iki günü bulabilmektedir.

    Trabzon ilinde yıllık yağış miktarı ve yıl içindeki gidişi, sahanın Karadeniz'e cephe olması nedeniyle yağış şartlarının oluşumunda, hemen kıyıdan itibaren artan bir eğimle yükselen kara sathı ile Karadeniz'in sıcaklığa bağlı ilişkisi etkili temel faktördür. Yağış şartlarının kısa mesafelerde değişiklik göstermesi (mikroklima alanları) yöremizin önemli bir özelliğidir. Bu nedenle İlimizde gerek kıyı boyu ve gerekse iç kesimler arasında farklılıklar gösterir.

    Yörede nisbi nem oranlarının yaz mevsiminde yüksek olduğu ve özellikle iç kısımlara doğru arttığı görülmektedir. Bu mevsimde Karadeniz kuzeyinden olan buharlaşmanın, havanın sakin olduğu zamanlarda kıyıya yakın kesimleri etki altında bulundurması ve zamanla güneydeki yüksek alanlarda oluşan alçak basınç merkezine doğru yönelen Meltem rüzgarları sayesinde, nemin doğrudan buralara taşınması nedeniyle, yayla alanlarında çoğu zaman öğleye kadar devam eden açık-berrak bir hava hali ardından vadiler boyunca yükselen su buharı, sahayı tamamen kaplamakta ve bazen günlerce çekilmemektedir.
    DAĞLIK ALANLAR

    Dağlık alanlar, Doğu-Batı doğrultusunda uzanmakta olup, Kuzeyinde Karadeniz kıyılarını gören yay gibi bir antiklinal ekseni oluştururlar. Bölgenin yüksek dağ karakteri, permiyen sonundan itibaren oluşan ve üst kretase sonuna kadar süren kara rejiminde ve üst Pliyosen'deki vertikal hareketler sonucunda teşekkül etmiş, Pleistosen'de son şeklini almıştır.

    Doğu-Batı yönünde uzanan su bölümü hattının en yüksek bölümü doğudaki Haldizen Dağları'dır. Bu dağlar aynı zamanda Doğu Karadeniz Dağları'nın en yüksek bölümü olan Kaçkarlar'ın batıya doğru olan son uzantılarıdır. Üst Kretase yaşlı kayaçlardan meydana gelirler. Önemli yükseltileri; Demirkapı (3.376 m.), Kayışkıran (3.156 m.) ve Karakaya (3.139 m.) tepeleridir.

    Buzul vadilerinden zirvelere doğru çıkıldıkça hemen her vadide dağılış gösteren yirmiye yakın, bazıları peş peşe birer gideğenle birbirine bağlı, alanları 100-1900 m2 genişliğinde değişen buzul gölleri yer almaktadır. Karagöl, Sarıgöl, Balıklı Göl ve Aygır gölleri en önemlileri olarak sayılabilir. Demirkapı, Sağ ve Multat dereleri kaynaklarını bu dağların Kuzey yamaçlarından alırlar. Her biri buzul vadilerine kurulu cılız akarsulardır. Yan dereleri almaya başladıkları yaklaşık 2000 m. seviyelerinden itibaren taşıma güçlerinin artmasıyla birlikte Kuzeye doğru flüviyal topoğrafya kendini iyice belli etmeye başlar. Solaklı Deresi'nin doğudaki önemli kolu olan Haldizen Deresi, Demirkapı, Sağ ve Multat derelerinin katılımıyla Kuzeyde 1.150 m. Seviyelerinde Uzungöl'e ulaşır. Buradan itibaren Solaklı Deresi adı altında devam ederek Karadeniz'e karışır.

    Daha batıda yer alan Soğanlı dağlık kütlesi bir bindirme fayından itibaren aralarına üst kretase –eosen yaşlı riyolit ve porfiridasitlerin sokulduğu dasitik lavlardan meydana gelmiştir. Solaklı Deresi'ni oluşturan Büyük Dere ile Haldizen Deresi arasında ortalama 2.500 m. Yüksekliğinde çok geniş bir plato düzlüğü yer almakta, Soğanlı Dağları'nın alçaldığı bu kesimlerde kıyıyı iç kesimlere bağlayan Of-Çaykara-Bayburt karayolu geçidi bulunmaktadır. Su bölümü hattı batıya doğru Kemerlik Dağı (2.746 m.) ve Ziyaret Tepesi (2.850 m.) ile devam eder. Bu hat aynı zamanda Karadere'nin güneyindeki su bölümü çizgisini de teşkil etmektedir. Karadere'nin Yağmurdere koluyla birleştiği kesime doğru kuzeye girinti yapan su bölümü çizgisi, bu kolu içine alacak şekilde güneybatıya doğru uzanarak Değirmendere Havzası su bölümü hattına ulaşır. Karadeniz sahil yolundan güneye, Karadere boyunca ayrılan Araklı-Dağbaşı karayolu, bu bölgede Taşköprü civarında alçalan su bölümü hattından güneye doğru Gümüşhane'ye ulaşır.

    Su bölümü çizgisi Değirmendere Havzası güneyi boyunca Kostan Dağı ( 2.582 m .) üzerinden Deveboynu (3.082 m .) ve Kolat Dağları'nı alçalan bir şekilde aşarak Zigana Dağları'nda bir omuz oluşturur. Burası, 2.000 m . seviyesi, Karadeniz kıyılarını iç bölgelere bağlayan önemli bir jeo-stratejik geçit olan Trabzon-İran transit karayoluna zemin oluşturur. Trabzon ili sınırları bu bölümde dağ zirvelerinden güneye doğru girinti yapmıştır.

    Dağlık alanların batı kısmını Kalkanlı ve Horos Dağları oluşturmakta ve genel yükselti seviyesi giderek düşmektedir. Viran Kilise Tepesi (1.784 m.), Taşoluk Tepesi (2.420 m.), Ayeser Tepesi (2.423 m.) yayın batı kanadını, Kalkanlı Tepesi (2.193 m.) ise doğu kanadını meydana getirir. Bu yaya bütünüyle Kalkanlı Dağları adı verilir. Kuzeybatı-Güneydoğu yönünde uzanan Horos Dağları 10° - 15° lik eğime sahiptir. Değirmendere ana akarsuyuna güneybatıdan karışan Maçka Deresi, Çeşmeler Deresi adı ile kaynağını Taşoluk Tepesi'nin güney eteklerinden alırken, yeser Deresi, Horos Dağları'nın su bölümü hattından doğarak, kuzeye doğru derin olmayan "V" şeklindeki bir vadi ile Uçurum (2.349 m.) ve Ayeser tepelerini birbirinden ayırır. Bu dağlık kütlenin tamamı 2.000 m.'nin üzerindedir. Zirvelere yakın kısımlardan itibaren etkili olan akarsuların mekanik aşındırması dışında özellikle 2.400 m.'nin üzerinde yer alan konjelifraksiyon hakimiyeti vardır. Uçurum Tepesi'nin kuzey yamaçlarında eğimin yükselmesi dolayısıyla akarsuların mekanik tesirleri de artmıştır. İl sınırları bu bölgede yaklaşık 2.000 m. seviyelerinden geçer. Horos Dağları zirvelerinden batıya doğru giderek alçalan bu bölümü hattı Erikbeli Yaylası'na kadar devam eder.
    TEPELİK ALANLAR

    Dağlık kütlenin kuzeye doğru devam eden vadiler arası bölümleri giderek daralmış ve yan derelerle önemli ölçüde parçalanmışlardır. Bu nedenle tepelik alanlar, yükseltileri güneyden kuzeye doğru giderek alçalan komşu havzalarla olan su bölümü çizgilerini takip eder.

    Doğudan batıya doğru başlıça tepeler olan Haldizen ile Karadere akarsuları arasındaki Mador Tepesi (2.742 m.), Polot Tepesi (2.880 m.), Ziyaret Tepesi (2.829 m.), Seslikaya Tepesi (2.117 m.), Gümüşki Tepesi (2.375 m.), Karadağ (1.946 m.), Oba Tepesi (1.951 m.), Güzelyayla Tepesi (1.945 m.) ve Yankaya Tepesi (1.410 m.) havzaların iç kısımlarında, akarsu kolları aralarına doğru sokulan bir dağılış göstermektedirler. Batıdaki akarsu kollarının az oluşu, bu alanın daha az parçalanmasına neden olmuştur.
    KÜTLE HAREKETLERİ

    Trabzon ilinin Jeomorfolojik unsurlarından birisi de kütle hareketleridir. Bunlar büyüklüklerine göre heyelanlar, toprak akması ve soliflüksiyondur. Trabzon ilinin şekillenmesinde son derece önem taşıyan kütle hareketlerinin oluşmasının temel nedeni zeminin yapısıdır. Hakim materyaller olan lavlar ve tüfler bünyelerindeki yarık ve çatlaklarından dolayı az çok su geçirme özelliğine sahiptir. Yine yaygın halde bulunan tüfler büyük ölçüde gözenekler ihtiva ederler. Yörenin oldukça fazla yağış alması, sıcak ve nemli oluşu, kayaçların derinliklerine kadar ayrışmasına sebep olurken, genel yamaç eğimlerinin 25° - 30° nin üzerinde oluşu ve yıl içerisindeki belli aylarda alınan toplam yağışın uç değerlere yakın miktarlara ulaşması da kütle hareketlerini teşvik etmektedir. Günümüze kadar meydana gelmiş olan heyelanların en önemlileri; Çaykara-Ulucami (1929, 146 ölü), Sera (1949), Maçka-Çatak (1988, 63 ölü), Sındıran (1990) ile Karakaş ve Kavak heyelanlarıdır.

    Toprak akmalarında örnek olarak Maçka'nın kuzeybatısındaki Ormanüstü Köyü'nün Maçka Deresi'ne bakan yamaçlarının eteklerindeki ve biraz daha güneyindeki sahaları verilebilir.

    Yamaç Soliflüksiyonu ise en çok yüksek eğimli ve vadi yamaçları ile yayla ve mezralardır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:23 am

    NÜFUS
    GENEL DURUM

    Türkiye'de ilk nüfus sayımının yapıldığı 1927 yılında 293.055 olan Trabzon İli Nüfusu 2007 yılı Adrese Dayalı nüfus sayımına kadar geçen 80 yıllık süre içerisinde yaklaşık 2,5 kat artarak 740.569'a ulaşmıştır. Aynı dönem içerisinde ise Türkiye Nüfusu yaklaşık 5,2 kat artarak 13.648.270'den 70.586.256'ya ulaşmıştır.

    2007 yılı Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre 740.569 olan nüfusun 364.103'ü (%49,17) erkek, 488.180'i (%50,83) kadındır.. Şehirler nüfusu 396.646 (% 53,56), köyler nüfusu ise 343.923 (% 46,44)'dür. Merkez İlçe nüfusu 292.513'dür.

    2007 yılı Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre Trabzon 81 İl içinde toplam nüfus itibariyle 26'ncı sırada yer almakta ve Türkiye nüfusunun %1,05'ini teşkil etmektedir.
    YILLARA GÖRE NÜFUS DAĞILIMI
    YIL ERKEK KADIN ŞEHİR KÖY TOPLAM
    1927 132.711 160.344 32.836 260.219 293.055
    1935 166.514 194.165 40.093 320.586 360.679
    1940 181.233 209.500 43.015 347.718 390.733
    1945 184.632 210.752 40.243 355.141 395.384
    1950 195.413 224.866 46.089 374.190 420.279
    1955 214.478 247.771 59.781 402.468 462.249
    1960 251.086 281.913 83.692 449.307 532.999
    1965 281.583 314.199 108.492 487.290 595.782
    1970 312.736 346.384 138.435 520.685 659.120
    1975 354.636 364.372 171.570 547.438 719.008
    1980 349.503 381.542 186.580 544.465 731.045
    1985 380.147 406.047 239.553 546.641 786.194
    1990 386.642 409.207 303.612 492.237 795.849
    2000 486.957 488.180 478.954 496.183 975.137
    2007 364.103 376.466 396.646 343.923 740.569
    NÜFUSUN EĞİTİM DURUMU

    Trabzon İlinde Okuma ve yazma bilen nüfusun oranı Türkiye genelinde olduğu gibi her iki cinsiyet için de sürekli artış göstermiştir. 1935 yılında erkeklerin % 28'i, kadınların % 3,7'si okuma yazma bilirken, bu oran 2000 yılında erkeklerde % 95.9'a, kadınlarda % 81.1'e yükselmiştir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:23 am

    EĞİTİM
    EĞİTİMİN TARİHİ GELİŞİMİ

    Meşrutiyetten önce Trabzon'da eğitim kuruluşu olarak 8 medrese, öğretim süresi 4 yıl olan 5 ilkokul, 1 Sanat Yurdu, 1 Askeri Rüştiye, İdadi ve 1 Darülmuallimin vardı. Aynı tarihlerde İmarette ve Ortahisar'da 2'de kitaplık bulunmaktaydı.

    Önceleri olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de Trabzon, Karadeniz Bölgesinin eğitim ve öğretim yönünden en gelişmiş İlidir. Bugün ana okulundan Üniversiteye dek çeşitli öğrenim kuruluşlarının bulunduğu İlimizde halk, eğitim ve öğretime büyük ilgi göstermektedir.
    OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

    İlimizde 4'ü özel olmak üzere 24 bağımsız anaokulu, 6'sı özel 347 anasınıfı ve 9 da diğer kurumlara ait (657 S.K.nin 191.maddesine göre kurulan ve SHK Kreşleri) anaokulu/anasınıfı mevcut olup, anaokulları, anasınıfları ve diğer kurumların anaokulu/anasınıflarının toplam 533 dersliği ve 700 şubesi mevcuttur.

    Anaokullarda 2.578, anasınıflarında 11.441 ve diğer kurumların anaokulu/anasınıflarında ise 1.174 olmak üzere toplam 15.193 öğrenci öğrenim görmektedir.

    Anaokullarında 82, anasınıflarında 161 ve diğer kurumların anaokulu/anasınıflarında ise 35 öğretmen ve ayrıca 463 usta öğretici görev yapmaktadır.

    Okulöncesi eğitimde okullaşma oranı (48-72 ay) % 71,50'dir.
    İLKÖĞRETİM

    İlimizde 385 (6'sı özel) ilköğretim okulu ve bunların 4.344 dersliği ve 98.710 öğrencisi mevcut olup, bu okullarda 5.602 (2.840 branş, 2.762 sınıf) öğretmen mevcuttur.

    Taşımalı okul sayısı 428, taşıma merkezi sayısı 179, taşınan okulsuz yerleşim birimi sayısı 540'dır. İlköğretim okullarında 21.939 taşımalı öğrenci mevcuttur.

    İlköğretim okullarında bir öğretmene 18, bir dersliğe de 23 öğrenci düşmektedir.

    İlköğretimde okullaşma oranı % 99,99'dur.
    ORTA ÖĞRETİM

    Lise ve Dengi okul sayımız 106'dır. Bu okulların 1.508 dersliği, 35.842 öğrencisi mevcut olup, Lise ve dengi okullarında 2.870 öğretmeni vardır.

    Bir öğretmene 13, bir dersliğe de 24 öğrenci düşmektedir.

    Ortaöğretimde okullaşma oranı % 94,26'dır.
    YÜKSEK ÖĞRETİM

    Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) ülkemizin dördüncü eski üniversitesi olup, İstanbul ve Ankara dışında Anadolu'da kurulan ilk üniversitedir. 20 Mayıs 1955 yılında kurulmuştur.
    KTÜ'nün Havadan Görünümü

    2 Aralık 1963 tarihinde öğretime açılan Karadeniz Teknik Üniversitesi 1966 yılında bugünkü kampusuna taşınmıştır.

    KTÜ'nün 14 Fakültesi mevcuttur (Fen Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Mimarlık Fakültesi, Orman Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Tıp Fakültesi, Fatih Eğitim Fakültesi, İletişim Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Eczacılık Fakültesi, Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi ve Of Teknik Eğitim Fakültesi).

    Ayrıca 1 adet KTÜ Devlet Konservatuarı ile 13 adet Yüksek Okulu mevcuttur (Trabzon Sağlık Yüksek Okulu, Yabancı Diller Yüksek Okulu, Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu, Trabzon Meslek Yüksek Okulu, Trabzon İlahiyat Meslek Yüksek Okulu, Turizm ve Otelcilik Meslek Yüksek Okulu, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, Beşikdüzü Meslek Yüksek Okulu, Maçka Meslek Yüksek Okulu, Vakfıkebir Meslek Yüksek Okulu, Sürmene Abdullah Kanca Meslek Yüksek Okulu, Vakfıkebir Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, Akçaabat Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu).

    Üniversite bünyesinde Fen Bilimleri, Sağlık Bilimleri ile Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüleri bulunmaktadır. Bütün bu birimlerde 1.770 öğretim elemanı görev yapmakta olup, toplam 28.878 öğrenci öğrenim görmektedir.

    İlimizde Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait 3 yurttan birincisi Trabzon Yurdu olarak KTÜ Kampusu içerisinde olup, 1.636'sı kız, 1.660'ı erkek olmak üzere 3.296 kapasitelidir. İkincisi Akçaabat ilçesinin Söğütlü Beldesindeki Akçaabat Yurdu 1.162 kız, 690 erkek olmak üzere toplam kapasitesi 1.852'dir. Üçüncüsü Sürmene ilçesinde olup, 32 kız ve 168 erkek olmak üzere toplam kapasitesi ise 200 öğrenciliktir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:24 am

    SAĞLIK
    KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ

    İl genelinde koruyucu sağlık hizmetlerinde, 130 sağlık ocağı, 126 sağlık evi, 4 Verem Savaş Dispanseri, 2 A.Ç.S./AP ve 1 Sağlık Merkezi ile hizmet verilmektedir.

    Bu birimlerde 180 doktor, 225 hemşire ve 368 ebe görev yapmaktadır.
    TEDAVİ EDİCİ SAĞLIK HİZMETLERİ

    İlimizde 16 Devlet, Karadeniz Teknik Üniversitesine bağlı 1 ve Özel'de 2 olmak üzere toplam 19 Hastane mevcuttur.

    Özel Karadeniz Hastanesinde 67 yatak mevcut olup, hizmetler 18 uzman doktor, 3 pratisyen doktor, 52 hemşire ve 6 ebe ile yürütülmektedir.

    Özel Imperial Hastanesinde ise; 64 yatak mevcut olup, hizmetler 28 uzman doktor, 3 pratisyen doktor, 47 hemşire ve 7 ebe ile yürütülmektedir.

    16 Devlet hastanesinde; toplam 2.187 yatak mevcut olup, bu kurumlarda hizmetler 310 uzman doktor, 18 pratisyen doktor ve 1.879 yardımcı sağlık personeli ile yürütülmektedir.

    KTÜ Farabi Hastanesinde 723 yatak mevcut olup, hizmetler 189 uzman doktor, 361 pratisyen doktor, 429 hemşire ve 3 ebe,
    DİĞER KURUM HİZMETLERİ

    Sağlık Müdürlüğü, Ağız Diş Sağlığı Merkezi, Halk Sağlığı Laboratuarı ve 112 Acil Sağlık Hizmetlerinde 2 uzman doktor, 43 pratisyen doktor, 45 hemşire ve 18 ebe görev yapmaktadır.

    Ayrıca, İlimizde tamamen özel çalışan 24 uzman doktor, 4 pratisyen doktor, 9 hemşire, 6 ebe ve 118 diş hekimi bulunmaktadır.
    SAĞLIKTA DEMOGRATİF HIZLAR
    DEMOĞRATİF HIZLARI TRABZON (Binde) TÜRKİYE ORTALAMASI (Binde)
    Kaba Doğum Hızı 12,39 20,50
    Kaba Ölüm Hızı 3,21 6,40
    Bebek Ölüm Hızı 14,17 28,70
    Doğal Nüfus Artış Hızı 9,18 15,00
    İSTATİKSEL VERİLER

    Trabzon genelinde toplam nüfusa göre bir doktora 564 kişi, 243 kişiye ise 1 fiili yatak düşmektedir.

    İlimiz genelinde 571 uzman doktor, 742 pratisyen doktor, 1.758 hemşire, 675 ebe, 176 diş hekimi ve 287 eczacı bulunmaktadır.

    Sağlıkla İlgili Diğer Bilgiler :

    Ambulans Sayısı : 101

    Özel Klinik Sayısı : 8

    112 Acil Yardım İstasyonu Sayısı : 15

    Eczane Sayısı : 260

    Yeşil Kartlı Sayısı : 152.356
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:24 am

    SPOR

    İl Merkezinde 25.000 kapasiteli (Hüseyin Avni AKER) stadyumu ile Akçaabat ilçesinde Fatih Stadyumu mevcut olup, İl genelinde 5 adet stat, 5 adet çim, 2 adet sentetik yüzeyli, 19 adet toprak yüzeyli olmak üzere toplam 30 adet futbol sahası, 10 adet spor, 9 adet antrenman spor salonu olmak üzere toplam 19 adet spor salonu, 1 adet kapalı yüzme havuzu, 1 adet atış poligonu, 5 adet tenis sahası, 1 adet Kamp Eğitim Merkezi, 3 adet Gençlik Merkezi, 1'er adet Aerobik, Bilardo ve Masa Tenisi Salonu ile 166 spor kulübü vardır.
    Hüseyin Avni Aker Stadyumu

    Sporun futbol branşında 6.500'ü faal 24.392, diğer branşlarda ise 3.142'si faal 16.385 sporcu, 1.030 hakem ve 60 antrenör görev almaktadır.

    Trabzon'da spor denince şüphesiz ilk akla gelen futboldur. İlimizin tanıtımında çok önemli yer tutan futbol takımımız TRABZONSPOR gerek ülkemizde ve gerekse Avrupa'da elde ettiği büyük başarılardan dolayı İlimizin ve Ülkemizin tanıtımında önemli rol oynamaktadır. 2 Ağustos 1967 tarihinde Bordo-Mavi renklerle kurulan Trabzonspor 1973-1974 sezonunda Türkiye Birinci Ligine çıkmış ve bugüne kadar 6 kez 1. Lig Şampiyonluğu, 7 kez Türkiye Kupası, 7 kez Cumhurbaşkanlığı Kupası ve 5 kez de Başbakanlık Kupasını müzesine götürmüştür.

    Ayrıca, İlimizin ilçe takımı olan Akçaabat Sebat Spor 2002-2003 sezonunda Birinci Süper Lige çıktıktan sonra 2005 yılında tekrar ikinci lige düşmüştür.

    Avcılık, atıcılık, atletizm, basketbol, boks, güreş, judo, voleybol, hentbol, futbol ve su sporları dallarında spor faaliyetleri yapılmaktadır. Her dalda ülke çapında dereceler alan Trabzonlu sporcular futbolda da birçok başarılar kazanmışlar ve isimlerini yurt dışına taşırmışlardır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:25 am

    KÜLTÜR VE SANAT
    KÜLTÜRÜN TARİHİ GELİŞİMİ

    Bilinen tarihi geçmişi en az 4000 yıl öncesine dayanan Trabzon, konumu itibarıyla tarihin bütün evrelerinde tüm dünyanın ilgisini çekmiş ender kentlerden biridir. Coğrafi önemi, tam bir geçiş noktasında bulunması, değişik medeniyetlere ev sahipliği yapması Trabzon'u önemli kılan etkenlerin başında gelmektedir. Böylesine köklü geçmişe sahip bir kentin kültürel hayatı da renkli olmak zorundadır. Bir kere Trabzon bildiğimiz "kent kültürü"nü yüzyıllardan bu yana bünyesinde yaşatmaktadır. Ticari ve idari merkez olarak Trabzon'da yüzyılların ötesinden bu yana kurulu bulunan eğitim-kültür-ticaret merkezlerinin varlığı ketin etrafıyla birlikte canlı ve süregelen bir kültürel birikime sahip olduğunun göstergesidir.

    Büyük Türk Padişahı Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u 1461'de fethinden sonra daha da gelişen Trabzon'da kültür kurumlarının varlıklarına bir çok tarihi belgede rastlamamız mümkündür. Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal ATATÜRK'ün "Halkı zeki, üretken, girişimci ve çalışkan" olarak nitelendirdiği Trabzon'da çok gayretli çalışmalar yapılmış, eğitim ve kültür hareketlerine büyük önem verilmiştir.

    Dünyaca ünlü gezginlerin ziyaret ettiği Trabzon, yüzyıllar boyunca, bütün dünyanın ilgisini çekmiştir. Ksenophon'dan, Evliya Çelebi'ye, Fallmerayer'den, Frunze'ye kadar yüzlerce seyyahın ziyaret edip düşüncelerini tarihe birer belge olarak aktardıkları "seyahatnamelerde"ki ana buluşma noktası "gizemli doğası, coğrafi konumu, Orta Asya, Kafkasya, Uzakdoğu, Ortadoğu'nun İstanbul ve Avrupa ile ilişkisinde önemli bir ticaret ve kültür merkezi" oluşundan kaynaklanan kentin vazgeçilmezliğidir.
    TRABZON KÜLTÜR KURUMLARI

    Tüm yerleşim birimlerine kadar inmiş okullarımızın yanısıra Trabzon'un kültür hayatına renk veren, yeşermesini sağlayan kütüphane ve kültür merkezleri açısından da oldukça zengin Trabzon'da, İlköğretim çağından - yüksek eğitime kadar aranılan bütün eğitim kurumları bulunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'nun 17 vilayetinden biri olan Trabzon fetihten sonra yoğun bir kültürel gelişmeye sahne olmuştur. Bu gelişme içinde kütüphanelerin rolü büyüktür. Tarih seyri içinde kütüphanelerimizden söz etmek istiyoruz :

    Saraçzade Kütüphanesi : Saraçzade Mustafa Efendi tarafından 1762 tarihinde kurulmuştur. Ortahisar Camii'nin karşısında bulunan mescidin üst katında bulunmaktadır.

    Fetvahane Kütüphanesi : Trabzon Valisi Hazinaderzade Osmanpaşa tarafından 1845 tarihinde hizmete açılmıştır. Ortahisar Camii'ne batı yönünde bitişik yer alan bu kütüphanede önemli eserler bulunmaktaydı. Trabzon'un işgali sırasında Rus asar-ı atika müzesi müdürü prof. İnavovitch Ouspenski tarafından 497 kitap seçilerek Rusya'ya nakledilmiştir.

    Ortahisar Kütüphanesi : Ortahisar Camii doğu tarafında yer alan bir odasında 1842 yılında valiliğinin son yılında Trabzon Valisi Hazinedarzade Osman Paşa tarafından açılmıştır.

    Hatuniye Kütüphanesi : 1844 yılında Gülbahar Hatun Camii külliyesi içinde Trabzon Valisi Hazinedarzade Osman Paşa tarafından açılması tasarlanmasına rağmen, onun ölümü üzerine kardeşi Abdullah Paşa tarafından açılmıştır.

    Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Kütüphanesi : Milli Mücadele yıllarında Trabzon'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kütüphanesi olarak hizmet vermiştir. Trabzon halkını milli mücadele fikri etrafında birleştirmek için kurulan bu kütüphaneye çeşitli yollardan kitaplar hediye edilerek zenginleştirilmiştir.

    Trabzon Muallimler Cemiyeti Kütüphanesi : Mustafa Reşit Tarakçıoğlu tarafından Trabzon'da kurulan Muallimler Cemiyeti olarak faaliyet gösteren kuruluşun kütüphanesi idi. “Gelecek kuşakların modern irfan ve milli düşüncelerle cihazlanmaları, milli duygularla hürmetli vatanperver, çalışkan eleman olarak yetiştirilmelerini temin için kurulan Muallimler Cemiyeti”nin kitaplarının daha sonra kurulan Trabzon Halkevi Kütüphanesi'ne devredilmiştir.

    Trabzon Türkocağı Kütüphanesi : Gençlerin kahve köşelerinden kurtulmasını temin etmek maksadıyla Trabzon'da Türkocağı tarafından ilk kez 1925 yılında Çocuk Kütüphanesi kurulmuştur. Milli şuurun güçlenmesini amaçlayan Türkocağı'nın kütüphanecilik faaliyetleri de bu amaç doğrultusunda sürmüştür.

    Trabzon Halkevi Kütüphanesi : Trabzon Halkevi 24 Haziran 1932 yılında kurup, kütüphanesini hizmete açtı. Kütüphane 1943 yılında 3000 ciltlik kitaba ulaştı. Çıkardığı “İNAN” isimli dergi ile kentin kültürel hayatına katkıda bulundu. 47.000'e ulaşan kitap sayısı ile okuyucu hizmetlerini geniş halk kitlelerine yaydı.

    Trabzon İl Halk Kütüphanesi : Trabzon İl Halk Kütüphanesi 1 Ekim 1927 yılında hizmete açıldı. Açıldığı sırada adı Milli Kütüphane idi. Daha sonra Trabzon Genel Kütüphanesi olarak adı değişti. 1960 yılından itibaren de İl Halk Kütüphanesi olarak tüm Türkiye'de birliktelik sağlanmış şekilde bugünkü ismini almıştır. 19 Mayıs 1966 tarihinde Kütüphaneler Genel Müdürlüğü tarafından 400.000 liraya yaptırılarak bugünkü Atapark'daki yerine taşınmıştır. Daha önceleri bugün Gazeteciler Cemiyeti olarak hizmet veren meydandaki tarihi binada faaliyetini sürdürmekteydi.

    İl Halk Kütüphanesi bugün 50.000'i aşkın kitabı, yıllık 100.000'i aşan okuyucusu ile bilgisayarlı sisteme geçmiş vaziyette hizmet vermektedir. Ayrıca nadide el yazmaları ve “şeriye sicilleri” ile de araştırmacılara ve tarihe ışık tutacak kaynak eserlere sahip önemli bir kültür merkezidir.

    Bugün Trabzon'da kütüphanecilik hizmetleri kırsal alana kadar yayılmış ilçelerimizin yanısıra beldelerimizde de halk kütüphaneleri hizmet vermektedir.

    Ayrıca Trabzon Belediyesi'nin Semt Kütüphaneleri ile İsmail Hakkı Berkmen Tarih Kütüphanesi kent merkezinde önemli hizmet vermektedir.

    Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin bünyesinde hizmet veren kütüphanesi daha çok akademik personel, öğrenci ve araştırmacılara hizmet vermektedir.
    TARİHİ ZENGİNLİKLER

    İlimizde Kültür Bakanlığı tarafından tescillenmiş ve koruma altına alınmış 550 tarihi tescilli kültür varlığı bulunmaktadır. Bunun yanısıra "Tabiat Varlığı" olarak belirlenmiş ve koruma altına alınmış bölgelerimiz de bulunmaktadır.

    İl merkezi ve ilçelerde sayısız tarihi esere rastlamak mümkündür. Bunların başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz :

    "Trabzon Kalesi, Kalepark, Yenicuma Camii, Cephanelik, Su Kemerleri, Akçakale, Ayasofya, Küçük Ayvasıl, Ortahisar Camii, Molla Nakip Camii, Kudrettin Camii, Hüsnü Göktuğ Camii, Kızlar Manastırı, Kaymaklı Manastırı, Kuştul Manastırı, Sumela Manastırı, Santa Maria Kilisesi, Gülbaharhatun Camii, İskenderpaşa Camii, Tophane Hamamı, Sekiz Direkli Hamam, Meydan Hamamı, Çeşmeler, Köprüler, ****** Köşkü, Memişağa Konağı, Erdoğdu Bey Camii, Musa Paşa Camii, Saraçzade Medresesi, Ortahisar Muvakkithanesi, Emir Mehmet Türbesi, Hamzapaşa Türbesi, Bedesten"

    Karadeniz kıyısında kurulmuş en eski kentlerden biri olan Trabzon'da yukarıda kısaca isimlerini sunduğumuz eserlerin dışında her bir köyde ve mahallede sevimli çeşmeler, evler, köprüler bize tarihin geçmiş sevimli yüzünü yansıtmaktadır. Akçaabat Orta Mahalle, Sürmene evleri, Ortahisar mahallesindeki eski Türk evleri, konaklar bugün bile işlevlerini yürüten diğer irili ufaklı tarihi eserlerin hepsi ilimizin birer kültür ve tabiat varlığıdır.
    TÜRKÜLER

    Kısa ve nettir türkülerimiz. Öyle lafı geveleme, eğirme, büğürme yoktur türkülerimizde. Ne denecekse söylenir. Hüküm verilir, mesaj iletilir. Kısadır, acıdır özlemler, sevinçler, sevgiler, yergiler hep bir türkülerde dile gelir. Coşku dolu yürekler kemençenin eşliğinde söyler türküsünü. Söyler türküsünü de, yol olur bu türkü dağ aşar, deniz aşar, gurbet aşar sevgilinin gözünde kimi zaman bir damla yaş, kimi zaman da gülen yüzde bir çiçek olur açar...

    Yöre türkülerinde sadece sevda yoktur. Savaş, sel, çığ, vurgun, toprak kayması, gibi durumlarda yakılan ağıtlar birer türkü olmaktan çok destanımsı özellikler taşımaktadır. Halk edebiyatımızın en yaygın ürünlerinden olan mani biçimindeki türkülerimiz kendiliğinden doğaçlama olarak dökülür, kemençenin tellerinde ezgi olur.

    Gara gara gazanlar / Gara yazı yazanlar / Cennet yüzü görmesin / Aramızı bozanlar
    Çömber çömber üstüne / Çömber bağlamadın mi / Asker ettiler beni / E gız ağlamadın mı

    Atma Türküler : Atma türkü geleneği yöremizde yaygındır. Karşılıklı olarak bir konu üzerinde türküler oluşturulduğu gibi, herhangi bir eğlence mekanında da eğlencelik olsun diye atma türküler söylenir. Çoğu zaman kemençe eşliğinde doğaçlama yoluyla söylenen atma türküler yoluyla sanatçıların birbirlerinin ustalıklarını da denemiş olurlar.

    ERKEK (1) : Derin derin göllerin / Dibine dalacağım / Ahdettum yemun ettum / Kız seni alacağum
    KADIN (2) : Derin derin göllerin / Dibine dalamazsın / Ne kadar yemin etsen / Sen beni alamazsın

    KADIN (1) : Uşak gelme peşume / Anamın tek kızıyım / Nazar edersun beni / Göğlerin yılduzuyum
    ERKEK (2) : Böyü kavağum böyü / Göğe mi alacasun / Almam seni deyisun / Bekar mı kalacasun
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:26 am

    DEYİMLER VE ATASÖZLERİ

    Trabzon'un çeşitli yörelerinde söylenen kendine has anlam ifade eden deyimler ve yine bölgeye göre değişkenlik gösteren fakat genel anlamda atasözleri çerçevesinde ele alınan hoş sözler vardır :

    Ağzı var dili yok ... / Burnu büyümek ... / Çomak sokmak ... / Ekmek elden su gölden ... / Elin ağzında sakız olmak ... / Hayıflanmak ... / Ağzını yoklamak / Attan enup eşeğe binmek / Sokma akıl yedi adım gider / Ander gaybana / Kesene bereket
    BATIL İNANÇLAR

    Batıl inançlar nerden gelip nasıl toplum içinde yerleştiği belli olmayan ama yüzyıllardan beri belki de değişik inanışların ya da insanların kendi kurgularının sonucu hiçbir temel dayanağı ve mantığı izahı olmadan yerleşmiş inanışlar alarak günümüze kadar süre gelmiş olan inanışlardır. Bugün bile çeşitli şekillerde kendini gösteren bu inanışların temelinin insanlık tarihi kadar eski olduğu bilinmektedir. Yöresel özellikler arzeden bu inanışlara ilimizde de rastlamak mümkündür. Bazı batıl inançlardan örnekler :

    - Saçayak boş olarak yanan ateşte bırakılırsa ölü suyu bekler.
    - Ellerini bağlayanın kısmeti bağlanır.
    - Bir kadın aş ererken birine bakarsa çocuğu ona benzer.
    - Çocuğunun güzel olması için gebe kadına ayva yedirilir.
    - Gece tırnak kesilmez.
    - Yeni gelinin kucağına oğlan çocuk verilirse ilk çocuğu erkek olur.
    - Evde incir ağacı yakılmaz yakılırsa ev ocak söner.<
    - Kapı eşiğinde oturan kişi iftiraya uğrar.

    Hastalıkların tedavisinde yararlı olduğuna inanılan kocakarı ya da halk ilaçları, halk hekimliği diye anılan temelde bilimsel değeri olmamasına rağmen doğal tedavi yöntemi olarak ta günümüzde bile tartışılan tedavi yöntemlerinin bir kısmına bütün Anadolu'da olduğu gibi ilimizde de rastlamak mümkündür.

    Arı Sokması : Arının ısırdığı yere demir basılır.

    Sarılık : Sarılığa yakalanan hastanın ustura ile damak, el ve ayak tırnaklarının dipleri kesilir. Bu işleme sarılık kesme denir.

    Çıban : Çıbanların olgunlaşıp boşalmaları için üzerine damar otu denilen geniş yapraklı bir ot sarılır.

    Üşütme : Nezle, grip gibi durumlarda bir bardak süte bir parmak bal karıştırılıp hastaya içirilir.

    Baş Ağrısı : Başa patates sarılır, ayrca mısır hamuru ayranla karıştırılarak bir çömberle başın ön kısmına bağlanır.

    Mide Hastalığı : Yörenin ünlü kestane balı yedirilir.

    Karında Kurt : Çocukların ağzından sular akar, çelimsiz olurlar. Şeftali yaprağı ve ham meyvası kaynatılır, hasta iki üç sabah aç karına içer. Kurtçuklar dökülür.

    Yanık : Özellikle yoğurt sürülür.
    HORONLAR

    Horon bir tutkudur Trabzon'da Kemençenin kıvrak sesi bir yerden yankılanmaya görsün, ya da davulun zurnanın nağmeleri işitilmeye... Başlar önce ayaklar oynamaya. Sonra eller havaya kalkar... Sonra bir sihirli alemin içinde genişler de genişler horonun halkası...

    Horon gibi canlı, hızlı bir halk oyunu yoktur. Vücudun tümünün iştirak ettiği yegane oyundur denilebilir horona. Genelde erkek ve kadın diye horonları ayırmamakla birlikte erkek horonlarının daha sert, kadın horonu ise daha yumuşak figürlerle oynanmaktadır.

    Horon dizisi iki kişiden oluşsa bile içlerinden biri mutlaka horonbaşıdır. Horonu ya çalgıcı ya da içlerinden usta olan bir horoncu yönetir. Horoncuların coşkularını canlı tutmak, horon kurmak, aşağı almak, değişik horon düzenine geçmek için horoncubaşı farklı komutlar verir. Horoncular “yürüyürü, dik oyna, kim ula, dikkat dikkat, ha uşak ha, alaşağı, ula ula, aloğlu, kim kim kim, şaşma, horonu bozma, taktum,...” gibi horoncubaşı tarafından verilen komutların ne anlama geldiğini bilirler ve horon düzenini buna göre sürdürürler.
    BİLMECELER

    Hattur hurttur arnavuttur, adam kapar. (Isırgan Otu) / Üstü çayır biçerim, altı çeşme içerim. (Koyun) / Soluğu var canı yok, gövdesi var kanı yok. (Körük) / Sarıdır sarkar, düşeceğim diye korkar. (Ayva) / İp çektim küp geldi. (Kabak) / Ağzı açık alamet, içi kızıl kıyamet. (Fırın) / Allah yapar yapısını, bıçak açar kapısını. (Kabak) / Yer altında evleri, eğri büğrü yolları. (Karınca)
    YEMEKLER

    Trabzon yemekleri denince akla hemen, mısırdan, lahanadan, hamsiden, fasulyeden, patatesten, pidelerden, turşudan meydana gelen yüzlerce yemek tarifi gelir. Trabzon mutfağı zengin bir mutfaktır. Kim sevmez karalahana çorbasını, kim istemez kıymalının, peynirlinin damakta kalan tadını. Hani derler ya hamsinin kırk çeşit yemeği yapılır Trabzon'da... Doğrudur, hamsi kışın sofraların baş tacı yazın da yaylalarda, köylerde soğuk suların başında tuzlamasıyla aranan yiyeceğidir... Hamsi denince akla Trabzon, Trabzon deyince de akla hamsi gelir...

    Trabzon'un yemeklerinin başlıcalarını şöylece sıralayabiliriz : Mısır sarması, etli lahana sarması, içli tava, hamsili pide, hohollu pide, pazı burmalısı, hamsili pilav, kuymak, su böreği, yufka tatlısı, laz böreği, gulya, turşu kavurması, pazı plakisi, lahana kavurması, kaygana, hamsi kuşu, mısır çorbası, ısırgan çorbası, hamsili pilav, hamsili ekmek, etli mısır sarması, Trabzon kebabı, Hamsiköy sütlacı, zumur, kaz kaldıran, hoşmeli, tomara kaygana, hamsi plaki, sütlü kabak, lapa, borani, hamsi çıtlaması, hamsi ızgara..
    DOĞUM

    Doğumdan ölüme kadar kültürümüzün bütün renklerini görebildiğimiz yöremizde her anlamlı günün bir geleneği ve adeti vardır. Mesela hamile kadına çok iş yaptırılmaz. Ağır yük taşıttırılmaz, doğum yapan geline hediyeler alınır, komşuları yemek getirir, çocuğun kundağına para konur, altın takılır, iki lohusa kadın basmasın diye kırkı çıkana kadar birbirini ziyaret etmez. Mevlit okutulur, dualar edilir çocuğun da annenin de sağlık ve sıhhati temennisinde bulunulur. Biraz da erkek çocuğu oldu mu sevinç daha fazla olurdu. Ama günümüzde bu anlayış ta artık ortadan kalkmaktadır.
    SÜNNET

    Erkek çocukları yaşı çok geciktirilmeden sünnet ettirilir. Tek yaşlarda sünnet ettirilmesine özen gösterilir. Eskiden eli çantalı sünnetçiler köylerde dolaşıp çocukları sünnet ederlerdi. Çocuklar da bunları gördüklerinde canlarının yanacağını anlayınca kaçarlardı. Şimdi sağlık mensuplarına sünnet ettirilmekte. Çoğunlukta da çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından toplu sünnet törenleri düzenlenmektedir. Çalgılı sünnet törenleri olabildiği gibi mevlitli sünnet törenleri de yapılmaktadır. Sünnet öncesi çocuklar gezdirilerek gönülleri hoş edilir, sünnet sonrası aile yakınları konu komşu çocuklara para, altın veya çeşitli hediyeler verilir. Yemekler yenir, “İnşallah evlilik mürivetini de görürsünüz” diye anne ve babaya iyi dileklerde bulunulur.
    DÜĞÜN

    Çoğu zaman gençler birbirini ya düğünde, ya yaylada, ya bir şenlikte ya da çarşı pazarda görür ve “gönlüne düşürür”. Aile büyükleri devreye giren yengeler görücü olur. Kız da, oğlan da beğenilme aşamasında birbirini tanımaya çalışır. Ama en son söz aile büyüklerinindir. Kararı aile meclisi toplanır verir. Ama ailenin “rıza”sı kimi zaman tam değildir. Karar olumsuzdur. Birbirlerini seviyorsa gençler, ortaya bölgemizde halen geçerli olan “kız kaçırma” olayı çıkar. Evlenecek olan gençler birbirlerini ne kadar sevse de son sözü aile büyükleri söyler. Kız istemek için ailenin büyükleri, annesi, babası, ağabeyi, ablası, akrabalarından amcası, dayısı veya bir başka büyüğü kızın evine gider. Ön konuşmalar ve genel sohbetlerden sonra laf bir şekilde esas konuya getirilir ve kızın ailesinden “Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz” denir. Kız tarafı da hemen tamam demez. “Nasipse, kısmetse, bakalım bir düşünüp karar verelim” deyip, işi ağırdan alarak kendini “naza çeker”. Erkek tarafı “he, tamam, olur” cevabını alabilmek için kız tarafının kapısını biraz aşındırmak zorunda kalır. Kız tarafı sonunda razı olunca “söz kesilir.” Bir küçük bahşiş sonunda kızın nüfus kağıdı ailenin o andaki en büyüğüne işlemeli mendile veya özenle hazırlanmış bir zarfın içene koyularak verilir. Hayırlısı olsun temennisiyle kız tarafının ikramlar yendikten sonra evden ayrılınır. Söz kesme olayından sonra sıra “nişan”a gelmiştir. Nişanda kız ve erkek tarafı karşılıklı olarak birbirlerine gelin ve damat adayına hediyeler alır. Bu arada düğün tarihi için karar verilir. Yeni evlilere alınacak eşyanın kim tarafından ne alınacağına karar verilir. Düğün zamanı gelince “ağırlık görme” ye gidilir.

    Cuma günü, kızın çeyizi oğlan evine götürülerek yerleştirilir. Komşular düğüne davet edilir. Cumartesi gününün gecesi kız evinde yapılan ve sabaha yakın sona eren şenliğe ise “kına gecesi” denir. Eskiden kına gecesi Çarşamba günü akşamı yapılır, Perşembe günü, düğün olur. Cuma günü de “Cumalık” yapılırdı. Kına gecesi, kadınlar ve genç kızlar gelin evine toplanmaya başlarlar. Bu gecede, kadınlar ve genç kızlar gelin evine toplanmaya başlarlar. Çeşitli çalgılar çalınmak ve oyunlar oynanmak suretiyle eğlenilir ve kız ağlatılır. Gelini ağlatmak için kızlar maniler, türküler ve ilahiler söylerler.

    Düğün günü (Perşembe veya Pazar) erkek tarafı kalabalık bir grup halinde öğleye doğru, tabanca - tüfek ata ata, yaya ve atlı olarak gelin evine gidilir. Hemen kızı alıp dönmek isterler. Ancak kız tarafı misafirlere yemek ikram ederler. Yemekten sonra, kızın bir erkek kardeşi, o da yoksa dayısı, erkek tarafından bahşiş alır ve kızı ata bindirilir. Yine silah atıla atıla erkek evine doğru yollanılır. Eve varıldığı zaman kız attan indirilerek evin içine alınır. Daha sonra erkekler ve kadınlar ayrı ayrı yerlerde düğüne devam ettirirler. Düğün şenliklerinde horon tepmek vazgeçilmez bir adettir. Akşam olunca gelin ve güvey yan yana durdurularak her ikisine de şerbet ikram edilir. Daha sonra köyün hocası getirilerek dini nikahları kıyılır. Gelin evinden en son kızın çok yakını olan iki kadın ayrılınca düğün bitmiş olur.

    Ertesi gün ise Cumalık yapılır. Kadınlar çeşitli oyunlar oynarlar ve geline hediyeler verirler. Düğünden bir hafta sonra ise, erkek tarafı kız evine “yedi” ye gider. Damat büyüklerin elini öper, sini ve sofraya davet edilir. Sofrada önüne, üstü kapalı üç tabak koyulur, birinde yumurta, birinde sütlaç ve birinde de su vardır. Damattan yumurtayı bulması beklenir. Geç saate kadar kızın babasının evinde kalınıp, güzelce ağırlandıktan sonra geriye dönülür. Günümüzde bu adetlerin büyük bir kısmı “salon düğünleri” nedeniyle yaşatılmaz olmakla birlikte, köylerimizde geleneksel düğün törenlerine rastlamaktayız.
    ÖLÜM

    Düğünler kadar da ölümler de hayatın bir parçasıdır. Sevinçte bir olan halkımız hüzünde de beraberdir. Mahalle veya köy camiinde selalar okunur. Kent merkezinde belediye hoparlöründen ilan yapılır. Ölen kişinin ailesinin kimliği tanıtılır. Ölü evine akşamdan taziyeye gidilir. Evde sabaha kadar ölünün yakınları ile birlikte oturulur. Sabahleyin defin hazırlıkları başlar. Bu arada civar komşular ölü evine yiyecek getirir. Üzüntülü olan aile bireylerine katkıda bulunulur. Cenaze eş, dost ve komşular tarafından kaldırıldıktan sonra evde Kur'an-ı Kerim okutulur. Başsağlığı dilekleri kabul edilir. Kırk mevlidi, ölünün kırkıncı gününde yapılır. Mezarlar bakımlı ve düzgün tutulmaya çalışılır. Bilhassa dini bayramlarda olmak üzere mezarlar sık sık ziyaret edilerek dualar, Kur'an-ı Kerim okunur.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:26 am

    ÇEVRE
    HAVA KİRLİLİĞİ

    İlimizde 03.11.1993 tarihinden itibaren, İl Mahalli Çevre Kurulu Kararı gereği Temiz Hava Programı uygulanmaktadır.
    Kış sezonundaki hava kirlilik ortalama değerleri :
    KIŞ SEZONU SO2(MicroGram/m3(*) Duman(MicroGram/m3(*)
    2005 87 91
    2006 78 88
    2007 61 112

    (*) Kış sezonu ortalaması sınır değerleri;

    - Kükürtdioksit (SO2): 89 MicroGram/m3

    - Havada asılı partikül madde (PM) : 99 MicroGram/m3
    ISINMA AMAÇLI KÖMÜR MİKTARLARI

    İlimizde son üç yılda sanayide kömür kullanılmamaktadır.
    Yıllar İtibarıyla Isınma Amaçlı Tüketilen Kömür Miktarları (Kg.) :
    YILLAR MİKTAR (Kg.)
    2003 953.519.968
    2004 1.040.527.051
    2005 915.486.594
    2006 1.001.387.484
    2007 1.163.948.325
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:27 am

    EKONOMİ
    EKONOMİK HAYATIN TARİHİ GELİŞİMİ

    1750'lerden itibaren, özellikle 19. yüzyıl boyunca gelişen Avrupa Sanayi, yakın doğu ile ticari ilişkilerinin büyümesi ve ticaret hacminin artması, İran Transit Yolunun da başlangıç noktasında bulunan Doğu Karadeniz'in bu büyük ve önemli kapısı Trabzon'da ekonomik ve sosyal gelişmeye yol açmıştır. Bunun sonucu olarak Trabzon, Osmanlı döneminde (1868) Vilayet haline getirilmiştir.

    Trabzon kültürel ve sosyal yönden gelişmiş olmasına rağmen, arzulanan ekonomik gelişmeyi sağlayamamıştır. İlin ekonomisi halen tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır; nüfusun % 65'i bu faaliyetlerde elde edilen gelirlerle geçimini sağlamaktadır. Ticaret, sanayi, el sanatları, taşımacılık, inşaat ve diğer hizmetler alanında istihdam edilenler ise nüfusun % 35'ini oluşturmaktadır.

    Trabzon'da toplam üretim içinde katma değerin payı % 59, girdi payı ise % 41'dir. Trabzon'da girdi oranları Türkiye geneline göre kıyasla daha yüksektir. Bu durum maliyetlerin yükselmesi sonucunu doğurmaktadır.
    GELİR DURUMU

    Trabzon'da kişi başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla 2001 yılında 1.506 dolar olarak gerçekleşmiştir.

    2001 yılı verilerine göre Trabzon Kişi başına GSYİH sıralamasında 45. sırada yer almaktadır.
    Trabzon'da yıllara göre vergi türlerine göre Mükellef Sayıları :
    YIL KURUMLAR VERGİSİ MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ KATMA DEĞER VERGİSİ GELİR VERGİSİ
    2003 4.195 65.000 18.699 33.855
    2004 4.239 70.779 17.247 34.208
    2005 3.948 74.855 16.992 34.482
    2006 4.100 82.726 17.169 34.651
    2007 4.378 90.548 17.256 34.503
    VERGİLERİN TAHAKKUK-TAHSİLAT DURUMU (YTL)
    YIL TAHAKKUK TAHSİLAT TAHSİLAT ORANI (%)
    2000 93.973.000 85.465.000 90
    2001 139.356.724 173.328.565 90
    2002 196.944.152 173.328.565 88
    2003 289.434.003 249.484.343 86
    2004 394.676.000 356.984.000 90
    2005 498.210.551 441.537.010 89
    2006 341.007.944 272.072.329 80
    2007 532.953.438 441.403.074 83
    İHRACAT - İTHALAT DURUMU
    Son İki yıl itibarıyla İhracat ve İthalat Miktarları :
    İHRACAT MİKTARI ($) İTHALAT MİKTARI ($)
    2006 727.140.182 371.588.299
    2007 371.588.299 425.799.049
    BANKALAR

    İlimizin eskiden beri bir ticaret merkezi olması nedeniyle bankaların kuruluşu da eski tarihlere dayanır. 1926 yılında Ziraat Bankası, 1928 yılında da Türkiye İş Bankası ve Osmanlı Bankası açılmıştır. Bugün İlimizde 16 banka mevcut olup, bu bankaların merkez ve ilçelerimizdeki şube sayısı 70'dir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:28 am

    TARIM
    ARAZİ DAĞILIMI

    466.400 hektarlık toplam arazinin, ancak 106.203 ha (% 23) kadarı tarıma elverişlidir. Geriye kalan kısım 184.815 hektarı (%39) orman, 111.628 hektarı (% 24) çayır-mera ve 64.754 hektarı (% 14) ürün getirmeyen arazidir.
    İlçeler itibarıyla arazi dağılımı (Ha.) :
    İLÇELER TARIM ALANI ORMAN VE FUNDALIK ÇAYIR VE MERA TARIM DIŞI ARAZİ TOPLAM
    Merkez 14.186 865 965 2.884 18.900
    Akçaabat 14.675 12.287 1.918 6.521 35.401
    Araklı 7.178 14.695 7.800 3.527 33.200
    Arsin 8.439 5.453 509 3.899 18.300
    Beşikdüzü 5.076 1.141 100 183 6.500
    Çarşıbaşı 4.073 3.045 115 467 7.700
    Çaykara 1.241 22.240 18.235 9.584 51.300
    Dernekpazarı 972 1.422 5.184 622 8.200
    Düzköy 2.927 7.935 418 521 11.801
    Hayrat 2.968 12.962 3.902 13.768 33.600
    Köprübaşı 1.246 5.472 5.949 11.733 24.400
    Maçka 8.476 39.597 43.669 5.058 96.800
    Of 10.171 10.571 498 159 21.399
    Sürmene 5.456 8.660 7.600 884 22.600
    Şalpazarı 2.644 10.685 700 271 14.300
    Tonya 3.526 11.939 9.808 126 25.399
    Vakfıkebir 5.918 4.429 1.558 2.395 14.300
    Yomra 7.582 8.261 2.700 3.757 22.300
    TOPLAM 106.754 181.659 111.628 66.359 466.400
    TARIMCILIK

    Bölgenin önemli geçim kaynağı çay ve fındıktır. Tarım arazisinin % 62,4'ünde fındık ve çay üretimi yapılmaktadır. Mısır ve fasulye ekimine % 24,5, tütün ve patates üretimine % 8 ve sebze-yem bitkileri üretimine % 5,1'lik tarım arazisi ayrılmaktadır.

    975.137 olan İl nüfusunun 496.183'ü köylerde yaşamaktadır. Tarım, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık ve avcılık işlerinde çalışanların sayısı ise 263.783'dür. Traktör ve benzeri araçların tarımsal faaliyetlerde kullanılması, arazi yapısı gereği olarak, pek mümkün değildir. Bu nedenle, tarımda emek yoğun bir üretim söz konusudur. Optimal ölçeklere sahip tarım işletmeleri yok denecek kadar azdır. Fındık, çay, tütün ve balık ürünlerinin dışında tarımsal üretim dahili ihtiyaçlar için yapılmaktadır. Yani Trabzon'da tarım kesiminde bir bakıma kapalı ev ekonomisi şartları geçerlidir.

    Trabzon'da tarımsal ürün olarak ilk akla gelen fındıktır. Normal ürün döneminde gerçekleştirilen yıllık ürün miktarı 55 bin tondur. Bu miktar, Türkiye fındık üretiminin % 11'ini teşkil etmektedir. Fındık alanlarında alternatif ürün yetiştirme çalışmaları kapsamında 36 adet sera yapım aşamasındadır. 2004 yılı fındık rekoltesi 14.586 ton, 2005 yılı fındık rekoltesi 47.863 ton, 2006 yılı fındık rekoltesi 55.006 ton ve 2007 yılı fındık rekoltesi 43.763 tondur.

    İkinci önemli tarımsal ürün olarak çay, ilin Araklı, Sürmene, Of, Hayrat, Vakfıkebir ve Dernekpazarı ilçelerinde üretilmektedir. Bu yörelerde üretilen yıllık yaş çay miktarı 150 bin ton kadardır.

    Trabzon'un merkez ilçe sınırları ile Akçaabat ilçesinin sahile yakın bazı köylerinde tütün üretimi de yapılmaktadır. Ancak bu ürüne olan talebin giderek azalması ve üretimindeki güçlükler nedeniyle üretim miktarı her yıl değişik miktarda olmaktadır (2001 yılında 2.015.000 kg., 2002 yılında 1.150.000 kg. ve 2003 yılında 1.100.000 kg. ve 2004 yılında 1.125.000 kg., 2005 yılında 1.190.000 kg., 2006 yılında 1.095.000 kg ve 2007 yılında 1.000 tondur.).
    HAYVANCILIK

    İlimizde hayvancılık daha çok süt ve süt mamulleri üretimine yönelik olarak yapılmaktadır. Daha çok büyükbaş hayvan beslenebilmektedir. Yıldan yıla yerli kara sığırdan melez ve saf inek tercihine doğru hızlı bir istek gözlenmektedir. Toplam büyükbaş hayvan sayısı 156.377, küçükbaş hayvan sayısı 94.312 ve kümes hayvanı sayısı ise 33.755'dir.

    Balıkçılık, Trabzon için önemli bir gelir kaynağı olmakla birlikte Karadeniz'in sürekli olarak kirletilmesi neticesinde, balık üretiminde hissedilir oranda bir düşme görülmüştür. Balık türlerinin en önemlisini teşkil eden hamsi üretiminde yıllar itibariyle dalgalanmalar yaşanmaktadır. Geçmiş yıllarda 50 bin tona kadar yükselmiş olan hamsi üretiminin bazı yıllar 1.000 tona kadar gerilediği görülmüştür. 2006 yılında hamsi üretimi 16 bin tondur. Trabzon'da halen 1.134 tekne sahibi balıkçılıkla iştigal etmektedir. Deniz balık avcılığına alternatif olarak 3 adet denizde olmak üzere toplam 95 adet Alabalık İşletme Tesisi kurulmuş ve üretime geçirilmiştir.
    TARIMSAL KURUMLAR

    İlimizde Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı olarak; 83 Tarımsal Kalkınma, 17 Su Ürünleri olmak üzere 100 kooperatif, ayrıca 1 Hayvancılık, 1 Tarımsal Kalkınma ve 1 Su Ürünleri Kooperatifi olmak üzere toplam 3 Kooperatif Birliği mevcuttur. Halen yoğurt, peynir ve tereyağı üretimi yapan 3 adet Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 23 adet de özel sektöre ait fabrika ve üretim merkezi mevcuttur.
    TARIMSAL GELİR DURUMU
    GELİR TÜRÜ GAYRİ SAFİ GELİR (YTL)
    Bitkisel Üretim 393.834.870
    Hayvansal Üretim 184.284.624
    Su Ürünleri Üretimi 8.241.000
    TOPLAM 666.360.494

    Bir çiftçi ailesine düşen ortalama tarım arazisi 10,3 dekardır.

    Bir çitçi ailesine düşen yıllık GSMH 6.539 YTL. olup, bir kişiye düşen yıllık GSMH 1.308 YTL.'dir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:28 am

    TURİST DAĞILIMI
    YILLAR YERLİ YABANCI TOPLAM TURİZM GELİRİ($)
    2000 652.655 175.750 828.405 79.087.500
    2001 740.462 278.777 1.019.239 84.300.000
    2002 895.663 345.107 1.240.770 84.107.650
    2003 940.813 262.832 1.202.645 65.458.000
    2004 958.395 266.712 1.225.107 53.044.200
    2005 1.122.210 385.189 1.507.399 75.037.800
    2006 1.196.214 477.665 1.673.879 95.533.000
    2007 1.369.909 631.700 2.001.609 126.340.000
    TESİS KAPASİTESİ

    İlimizde halen faaliyette bulunan Turizm işletme belgeli 23 adet tesisin 1.195 oda ve 2.427 yatağı mevcuttur. Yatırım belgeli tesis sayısı ise 13 adet olup, bunların da 920 odası ve 1.781 yatak kapasitesi vardır. Uzungöl konaklama tesislerinde 41 tesisin 1.191 nitelikli yatağı mevcuttur. Ayrıca belediye belgeli tesis sayısı 164 ve bunlarında yatak sayısı da 5.300'dür. İl genelinde toplam yatak sayısı 10.699'dur.

    Kültür ve Turizm Bakanlığı işletme ve yatırım belgeli lokanta sayısı 3 adet olup, kapasitesi 600 kişidir.

    İlimizde 7 adet Kentsel Sit Alanı, 14 adet Doğal Sit Alanı, 5 adet Arkeolojik S,t Alanı ve 595 adet Sivil Mimari, 21 adet Resmi Yapı, 306 adet Anıtsal Yapı, 13 adet Mezarlık ile 48 adet de Anıtsal Ağaç mevcuttur.

    Ayrıca İlimizde 26 adet A grubu Acente, 4 adet A Grubu Acente Şubesi, 3 adet b Grubu Acente ve 4 adet de C Grubu Acente mevcuttur.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:29 am

    ULAŞIM
    KARAYOLLARI

    Devlet yollarının 120 km.'si beton asfalt, 82 km'si asfalt sathi kaplama, 34 km'si de stabilize ve 1 km.si de geçit vermeyen yoldur.

    İl yollarının ise; 19 km'si beton asfalt, 414 km'si asfalt sathi kaplama, 131 km'si stabilize ve 24 km.si toprak yol ve 16 km.si de geçit vermeyen yoldur.

    Buna göre; Devlet yollarının % 85'i, İl yollarının da % 72'si asfalt kaplamadır.
    KÖY YOLLARI

    Türkiye'de köy yolu ağı toplamı 282.976 km. olup, iller sıralamasında Trabzon 10.617 km.'lik köy yolu ağıyla ilk sırayı almaktadır.

    İlimizdeki 10.617 km. lik köy yolu ağının 8.335 km.si stabilize, 547 km.'si tesviye, 363 km.si hamyol ve 1.372 km.'si ise beton ve asfalttır.
    HAVA YOLU

    Hava ulaştırması bakımından Doğu Karadeniz Bölgesi sadece Trabzon'da bir Hava Limanına sahiptir. Önceleri 1.572x30 mt. ebadındaki küçük bir pist ile hizmet veren Hava Limanı, bu piste paralel olarak inşa edilen ve 1987 yılında hizmete giren 2.640x45 mt. boyutlarındaki yeni pist ile uluslararası hava trafiğine açıktır. Yeni inşa edilen dışhatlar terminal binası ise 18.05.1998 tarihinde hizmete verilmiştir.
    Uçak Trafiği :
    YIL Dışhat Uçak Trafiği (Gelen-Giden) İçhat Uçak Trafiği (Gelen-Giden) TOPLAM
    2000 9996 5.080 6.076
    2001 986 3.908 4.894
    2002 1.395 3.726 5.121
    2003 1.512 3.821 5.333
    2004 1.518 6.328 7.846
    2005 2.474 9.091 11.565
    2006 2.408 11.658 14.066
    2007 2.990 11.584 14.574
    Yolcu Trafiği :
    YIL Dışhat Yolcu Trafiği (Gelen-Giden) İçhat Yolcu Trafiği (Gelen-Giden) TOPLAM
    2000 77.772 461.788 539.560
    2001 54.317 358.260 412.577
    2002 92.902 329.353 422.255
    2003 56.497 371.592 428.089
    2004 57.539 719.531 777.070
    2005 60.888 1.022.171 1.083.059
    2006 65.985 1.406.995 1.472.980
    2007 85.585 1.397.715 1.428.760

    2007 yılı sonu itibarıyla Havalimanından İlimize toplam 11.375.472,00 YTL gelir sağlanmıştır.
    DENİZ YOLU

    Doğu Karadeniz Bölgesinde ilk liman 1946-54 yılları arasında Trabzon'da inşa edilmiştir. 3.5 milyon ton/yıl yükleme-boşaltma kapasiteli Trabzon Limanı, Sovyetler Birliğinin dağılması sonucu ortaya çıkan B.D.T ülkeleri ile özellikle bağımsızlıklarına kavuşan Türk Cumhuriyetlerinin, Baltık-Karadeniz (Ren-Tuna) su yolu projesinin yıllar sonra gerçekleşmesiyle de küreselleşen dünya ticaretinin batı ile doğu arasında gelişmesini sağlayacak "Transkafkasya" koridorunda dünyaya açılmakta olan önemli kapılarından biridir.
    Yolcu Trafiği :
    YILLAR Gelen-Giden
    2000 38.217
    2001 30.252
    2002 32.061
    2003 25.369
    2004 22.247
    2005 22.454
    2006 31.153
    2007 45.191
    Liman Faaliyetleri :
    YILLAR Yükleme (Ton) Boşaltma (Ton) Transit (Ton) TOPLAM (Ton)
    2000 24.000 534.000 4.000 558.000
    2001 77.000 491.000 9.000 568.000
    2002 258.000 739.000 13.000 997.000
    2003 301.992 1.051.332 13.073 1.353.324
    2004 326.000 1.089.000 10.000 1.415.000
    2005 231.000 969.000 4.000 1.204.000
    2006 421.000 1.108.000 7.000 1.536.000
    2007 635.000 1.323.000 51.000 2.009.000
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:30 am

    K A L E L E R

    AKÇAKALE

    Trabzon'un 18 km batısında bulunan Akçakale'de denize hâkim bir terasta ilçeye ismini veren kale yer almaktadır. Kalenin 1297-1330 yılları arasında İmparator Aleksios11 tarafından Selçuklulara korunmak amacıyla yaptırıldığı sanılmaktadır. Trabzon'un fethinden sonra Kale yedi yıl daha savunulmuş ve sonra Fatih Sultan Mehmed'in komutanlarından Mahmut Paşa tarafından ele geçirilmiştir. Kuşatma sonunda şehit düşen Mahmut Paşa da kaleye gömülmüştür. Osmanlı döneminde onarım geçiren ve bazı yeni ilavelerle genişletilen kale önemli bir askeri üs olma özelliğini yüzyılımızın başlarına kadar korunmuştur.

    Moloz ve kesme taştan yapılan kalenin birçok bölümü yıkılmış olmasına rağmen yinede orijinal görünümünden pek fazla uzaklaşmamıştır. Ancak katlar arasının ahşap oluşu bu bölümlerin günümüze ulaşmasını engellemiştir.

    TRABZON KALESİ

    Büyük bir bölümü ayakta kalan surlar şehrin eski yapılarını oluştururlar. Bugünkü surların en eski bölümü Roma devrine MS 5. yüzyıla tarihlenmektedir. Surların daha eski safhaları hakkında tarihi kaynaklar bilgi verirler. MÖ. 5. yüzyılda şehri gören Kesenefon surların varlığından sözetmektedir. Trabzon surları Yukarı Hisar, İçkale, Orta Hisar ve Aşağı Hisar olmak üzere üç bölüme ayrılmaktadır.

    Yukarı Hisar ile Orta Hisar, Kuzgun Dere ile İmaret (İskeleboz ) deresi arasındaki yüksek kaya kitlesi üzerine kurulmuştur. Bu bölüm kalenin en eski bölümünü meydana getirmekte ve kaba olarak bir yamuğa benzemektedir. Şehrin adı bu Trapez-Trabezus yamuk şeklinden gelmektedir.

    CEPHANELİK

    İreni ve Fatih kulesi olarak bilinen yapının Yıldız Sarayı albümlerindeki resminin altında H.1305 yılında yaptırıldığı yazılıdır. Kapısı üzerinde II.Abdülhamit tuğrası ve kitabe de bunu doğrular. Cephaneliğin 1887 yılında yaptırıldığı kesin olarak anlaşılmaktadır.

    Yaklaşık 25-40 m. çapında iç içe dairevi iki bölümden oluşmaktadır. İç bölüm dört, dış bölüm ise üç katlıydı. İç ve dış yapılarda oval kemerli üçer adet pencere bulunmaktadır. Yüksek bir koruma duvarı içine alınmış olup batı yakınında ise karakol hanesi vardı. 1916-1918 Rus işgali sırasında mühimmat deposu olarak kullanılmış ve 9 Temmuz 1919'da bir patlamayla örtüsü yıkılmıştır.

    Günümüzde özel sektör tarafından aslına uygun olarak restore edilmektedir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:31 am

    M Ü Z E L E R

    ATATÜRK KÖŞKÜ

    Köşk, 19. yüzyıl başlarında Trabzon'a hakim Soğuksu Sırtlarında Konstantin Kabayanidis tarafından yazlık olarak yaptırılmıştır. Avrupa ve Batı Rönesans mimarisinin etkilerini taşıyan binada büyük ve gösterişli Avrupa simgeleri kullanılmıştır. Bununla birlikte Köşkün dış cephesinde taş işçiliği kullanılmış olup, bahçesi çam ağaçlarıyla çevrilidir. İç cephede tuğla kullanılmış merdivenler ahşap ve korkulukludur. Katlarda karo kullanılmış ve tavanlar ampir tarzda alçı süslemelidir. Su ve ısı tesisatı ise zamanın ileri teknolojisiyle döşenmiştir. ****** Köşkü, bodrum katıyla birlikte 4 katlı tesçilli bir yapıdır. Giriş katında oturma odası, dinlenme odası, yemek odası ve misafir odası bulunmaktadır.

    Kattaki mekanlara geçit veren giriş katı salonunda ******' ün 15 Eylül 1924 tarihi akşamı Belediyece verilen yemekte yaptığı konuşmalarının metni asılıdır. Salonun ortasında bilardo masası bulunur. Tavana asılı porselen gövdeli avize Nemlizade Konağı' ndan temin edilmiştir. Salonun kuzey girişindeki dinlenme odasında büyük önder mal varlığının büyük bir bölümünü millete armağan etme kararını imzalamıştır.

    Birinci katta çalışma odası, büyük yatak odası, bekleme odası ve toplantı odası vardır. Bu odalara geçit veren salon duvarlarında ******'ün değişik yurt gezilerine ait fotoğrafları ve bizzat kendi kurşun kalem işaretlerinin bulunduğu Türkiye haritası bulunmaktadır. İkinci katta ise salon ve salona açılan iki oda bulunmaktadır.

    Büyük önder ****** Trabzon'u üç kez ziyaret etmiştir. ****** Eylül 1924 tarihinde Trabzon'a ilk ziyaretini gerçekleştirdi. 15 Eylülde Trabzon Belediyesi'ne ve 3. Genel Müfettişliği ziyaretlerinden sonra Soğuksu' ya gezi amaçlı götürülmüş ve burada dinlenmek için durmuştur. ****** ikinci kez Kasım 1930'da Trabzon'u tekrar onurlandırdığında Köşk'te ağırlanmış ve çok memnun kalmıştır. Büyük Önder Haziran 1937 tarihinde Trabzon'u üçüncü kez ziyaretlerinde kendisi için hazırlanan Köşkte iki gece kalmıştır. 11 Haziran gecesi Köşk'te bütün mal varlığını, canından çok sevdiği Türk Ulusuna armağan etme kararı almış olan ****** mal varlığının bir listesini hazırlayarak gereğinin yapılması için Başbakan' a göndermiştir.

    ****** Trabzon'daki Köşk' ten mal varlığını milletine adarken şöyle diyordu: “İnsanın serveti manevi kişiliğinde olmalıdır. Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime vermekten ferahlık duyuyorum.”

    Bilinmeyen bir sebepten dolayı Soğuksu'daki Köşk Türk Ulusuna armağan edilen mal varlığı listesinde yoktu ve ölümünden sonra kız kardeşi Makbule BOYSAN' a kaldı.

    Bütün mal varlığını Ulusuna bağışlama kararı alan ******'ün Başbakanlığa gönderdiği listede Köşk' ün yer almaması konusunda değişik görüşler ileri sürülmüştür.

    8 Temmuz 1942'de Trabzon Belediyesi BOYSAN'dan Köşk'ü 10.000 lira karşılığında satın almıştır. Trabzon İcra Memurluğu tarafından binanın yevmiyesi yapılmış ve aynı yıl Köşk halka açık müze haline dönüştürülmüştür. ****** Köşkü Trabzon'a gelen ziyaretçilerin çoğunluğu tarafından ziyaret edilen tarihi bir mekandır.

    AYASOFYA MÜZESİ

    Günümüzde müze olarak kullanılmakta olan Trabzon Ayasofya Kilisesi, 1. Manuel Komnenos zamanında (1238-1263) inşa edilmiştir.

    Fatih Sultan Mehmet'in 1461 yılında Trabzon'u fethini takiben yapı, camiye çevrilmiş ve vakıf eser olmuştur. Ayasofya, yüzyıllar boyunca şehri ziyarete gelen seyyah ve araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Trabzon üzerine anlattıkları ile ünlü Evliya Çelebi (1648), Pitton Tournefort (1701), Hamilton (1836), Texier (1864), Trabzonlu Şakir Şevket (1878) ve Lynch (1893) yapıya önem veren kişiler arasındadır.

    1868 yılında harap durumda olan caminin Bursa'lı Rıza Efendi'nin teşvikleriyle yeni baştan onarıldığı bilinmektedir. Bina I. Dünya Savaşı yıllarında sırası ile depo, hastane daha sonraları yine cami olarak kullanılmıştır. 1958-1962 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Edinburg Üniversitesi'nin işbirliği ile restore edilerek 1964 yılından sonra müze olarak ziyarete açılmıştır.

    Geç Bizans kiliselerinin güzel bir örneği olan yapı, kare-haç planlıdır ve yüksek bir merkezi kubbeye sahiptir. Nartex denilen giriş holüne sahip olan bina üç neflidir. Neflerden ortadaki beşköşeli, yanlardakiler ise yuvarlak birer apsisle son bulmaktadır. Nartex' in üzerinde şapel vardır. Yapının kuzey, batı ve güneyinde üç revaklı giriş bulunmaktadır.

    Kubbe ve kasnağı oniki köşelidir. Kubbe monoblok dört mermer sütun, kemerler ve pandantiflerle taşınmaktadır. Yapı ana kubbenin etrafında değişik tonozlarla örtülmüş, çatı farklı yükseklikler verilerek kiremitle kaplanmıştır.

    Üstün bir işçiliğin görüldüğü taş plastiklerde Hıristiyan sanatının yanı sıra Selçuklu Dönemi İslam sanatının da etkileri görülmektedir. Kuzey ve batıdaki revak cephelerinde görülen geometrik geçmeli bezemeleri içeren madalyonlarla, batı cephesinde görülen mukarnaslı nişler Selçuklu taş işlemelerindeki özellikleri taşımaktadır.

    Binanın en görkemli cephesi güneyidir. Burada Adem'le Havva'nın yaratılışı kabartma olarak bir friz halinde anlatılmıştır.

    1.Sahnede; Adem ile Havva' nen yaradılışı,

    2.Sahnede; Adem ile Havva'nın cennette yaşayışları,

    3.Sahnede; Yasak elma,

    4.Sahnede; Adem ile Havva'nın cennetten kovuluşları,

    5.Sahnede; ilk cinayetin tasviri (Kabil'in Habil' i öldürmesi) tasvirleri yer almaktadır.

    Yine bu cephede kemerin kilittaşı üzerinde Trabzon'da 257 yıl hüküm süren Komnenosların sembolü olan tekbaşlı kartal motifi bulunmaktadır. Benzer bir kartal tasviri ana apsisin dışında doğu tarafta yer alır. Bu cephede, kentaur - grifon gibi mitolojik varlıklar, güvercinler, merkezlerinde yıldız ve hilal bulunan kare panolar, içleri bitkisel motifli madalyonlar yer almaktadır.

    Yapının ana kubbesinin altına rastlayan kısmında opus-sectula tarzında çok renkli mermerden yapılmış bir yer mozaiği bulunmaktadır.

    Ayasofya'nın süslemelerinin önemli bölümünü meydana getiren fresklerde İncil'den alınmış konular canlandırılmıştır:

    Kubbede ana tasvir Hz. İsa'nın tanrısal yönünü aksettiren Pantacrator İsa'dır. Bunun altında bir kitabe kuşağı, daha altta ise melekler frizi bulunur. Ana kubbenin pencere aralarında İsa'nın on iki havari tasvir edilmiştir. Pandantiflerde değişik kompozisyonlar yer almaktadır. İsa'nın doğumu, vaftizi, çarmıha gerilişi, kıyamet günü gibi sahneler betimlenmiştir.

    Ayasofya Müzesi'nin doğu yönündeki ana apsisin dış cephesinde yer alan ve 1450-1850 yılları arasına tarihlenen değişik form ve büyüklükteki kayık ve yelkenli kazımaların kimler tarafından ve ne amaçla yapılmış oldukları kesin olarak bilinmemektedir.

    Değişik kişilerin elinden çıktığı açıkça anlaşılan bu kazımaların zaten denizci bir millet olan yöre halkının inanışları gereği; avlanırken ve yolculuk esnasında tanrının kendilerini koruması ve bol kazanç vermesi amacıyla çizmiş olabilecekleri düşünülmektedir.

    Kule : Ayasofya Kilisesinin yanıbaşında yükselen kule, 1427 yılında yapılmıştır. Şapel olarak kullanılan kulenin birinci katı yıkılmış, çatı tonozları düşmüş ve üzerindeki resimler tahrip olmuştur. Bununla birlikte şapelin duvarları üzerindeki tasvirler günümüze iyi bir şekilde ulaşmıştır. Kulenin güneyinden bir merdivenle çıkılan apsis bölümü yer almaktadır. Kule, biri kuzeyde diğeri güneyde olmak üzere iki pencereden ışık alır. Kemer pencereleri kuzey ve güney duvarlarının merkezini doldurmaktadır. Apsis cephesi üzerindeki tasvirlerin yapımına 1443 yılında başlanmış ve çok kısa bir sürede bitirilmiştir.

    CEVDET SUNAY MÜZESİ

    İlimiz Çaykara İlçesine 21 km. uzaklıkta bulunan, Çaykara-Sultan Murat Yaylası yolu üzerindeki Ataköy beldesindedir.

    1900 yılında Ataköy'de doğan, Genelkurmay Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin 5. Cumhurbaşkanlığı ve Kontenjan senatörlüğü yaptıktan sonra 1982 yılında ölen İlimizin yetiştirdiği devlet adamı Cevdet SUNAY'ın doğduğu ev, restore edilerek 2001 yılında Cevdet Sunay Evi-Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

    Yapı iki katlı tipik bir köy evi olup dış duvarları kesme taştan, iç bölmeler ahşaptan yapılmıştır. Alt kat depo olarak kullanılmaktadır. Müze olarak düzenlenen zemin katın doğu-batı istikametinde iki kapısı vardır.

    Girişte geniş bir salon yer almakta olup, geleneksel köy evinin oturma mekanı olarak aslına uygun biçimde düzenlenmiştir. Duvarlar Cevdet SUNAY'ın yaşamından kesitleri yansıtan fotoğraflarla dekore edilmiştir.

    Çalışma odası olarak düzenlenen mekanda; Cevdet SUNAY'ın kitapları, fotoğrafları, şilt, berat ve diğer belgelerle birlikte çalışma masası ve koltuklar yer almaktadır. Yatak odası, kendi kullandığı karyola, komidin ve diğer özel eşyalarla, misafir odası da yine kendisine ait özgün eşyalarla düzenlenmiştir.

    Cevdet Sunay Evi-Müzesi; gerek burada sergilenen birbirinden kıymetli özel eşyaların gerekse Sultan Murat Yaylası Yolu üzerinde bulunan Ataköy'ün doğal güzelliklerinin yakından görülmesi ve hissedilmesi açısından görülmeye değer bir yerdir.

    Cevdet Sunay Evi-Müzesi Pazar günü hariç haftanın diğer günlerinde ziyarete açıktır.

    TRABZON MÜZESİ

    Trabzon Müzesi olarak düzenlenen konak, Zeytinlik Caddesinde 1900'lü (1898-1913) yılları başlarında Banker Kostaki Teophylaktos tarafından büyük programlı konut olarak yaptırılmıştır. Konağın mimarlarının ismi tespit edilememiştir. Ancak mimarlarının İtalyan olduğu belirlenen yapıda kullanılan bir çok malzemenin İtalya'dan getirildiği bilinmektedir. Kostaki Teophylaktos 1917 yılında iflas edince, bu yapıyla birlikte bütün mal varlığına haciz konulmuş ve konak Nemlioğlu ailesi tarafından satın alınmıştır. Milli Mücadele yıllarında karargah binası olarak kullanılan yapı, 1924 yılında ******'ün Trabzon'u ilk ziyaretinde konaklaması için düzenlenmiştir. ****** ve eşi Latife Hanım be beraberindekiler 15-17 Eylül 1924 tarihlerinde bu konakta kalmışlardır. Trabzon Valisi Ali Galip Bey zamanında 25.000.TL bedelle kamulaştırılan yapı, 1927-1931 yılları arasında Hükümet Konağı, 1931-1937 yılları arasında Genel Müfettişlik binası olarak kullanılmıştır. 1937 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'na tahsis edilen yapı, 50 yıl Kız Meslek Lisesi olarak hizmet verdikten sonra müze olarak düzenlenmek üzere 1987 Kültür Bakanlığına tahsis edilmiştir. 1987-2001 yılları arasında Kültür Bakanlığınca yaklaşık 13 yıl süren restorasyon sonucunda aslına uygun olarak yenilenen konak 22 Nisan 2001 tarihinde arkeolojik ve etnografik eserlerin sergilendiği Trabzon Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Ülkemizin sayılı sivil mimarlık örnekleri arasında yer alan, yaklaşık 1500 m 2 kullanım alanı olan konağın bodrum kat hariç tüm kat duvarları tamamen kalem işi bezelidir.

    Kronolojik sıraya göre düzenlenen arkeolojik eser seksiyonları dört mekandan oluşmaktadır. Giriş salonu olarak kullanılan birinci mekanda; 1997 yılında Trabzon Tabakhane Mevkiinde Trabzon Müze Müdürlüğünce yapılan kurtarma kazısında çıkarılan, M.S. 2. yüzyılla tarihlenen Roma Dönemi Bronz Hermes heykeli sergilenmektedir. Heykel Müzenin en önemli eserleri arasında yer almakla birlikte normal insan boyutundadır. Bu mekanda ayrıca aynı kazıda çıkarılan mermer tapınak buluntularına, Roma Dönemi mermer mimari parçalar ve Osmanlı Dönemi Mermer Mimari parçalar yer almaktadır. Bunun dışında arkeolojik eser seksiyonlarında giriş salonunun sağında kalan;
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:32 am

    1.Bölümde Eski Tunç, Urartu, Demir Çağı, Hellenistik ve Roma Dönemi Eserlerin yanı sıra yine müzenin önemli eserleri arasında yer alan Asur Dönemi silindir mühür sergilenmektedir.

    2.Bölümde yine Roma ve Hellenistik Dönem bronz, pişmiş toprak ve cam eserlerin ve Roma Dönemi sikkelerin teşhiri yapılmıştır.

    3.Bölümde Bizans Dönemi sikkeler, ikonalar ve Osmanlı Dönemi objelere yer verilmiştir.

    Konağın giriş katı diğer bölümlere nazaran daha yoğun kalem işi süslere sahiptir. Bu kattaki bazı odalarda halen orijinal ipek duvar kağıtları da yer almaktadır. Kat kısman orijinal mekanlara da bağlı olarak konak teşhir bölümü olarak düzenlenmiştir. Bu bölümde sağdan sola doğru oturma odası, çalışma odası, gündüz oturma salonu, yemek odası, oyun odası seksiyonları yer almaktadır. Katta ayrıca günümüzde ziyaretçi bekleme salonu ve kafeterya olarak düzenlenen eğlence salonu yer almaktadır. Dönemin eğlence salonu, müzik dinletisi, konferans vb. amaçlarla da kullanılan salonda Barok üslubun yoğun izlerini taşıyan loca (balkon) bölümü bulunmaktadır. Salon günümüzde sergi salonu olarak ta kullanılmaktadır.

    Giriş katına göre daha sade olan birinci kat etnoğrafik eserler seksiyonu olarak düzenlenmiştir. Bu katta, İslami eserler, silahlar, yazma eserler, dokumalar, takılar, giysiler gibi bölümlerin yanında; T.C. 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay seksiyonu ve Büyük Önder ******'ün yatak odası düzenlenmiştir. 1924 yılında ******'ün kaldığı yatak odasının mobilyaları konağın ikinci sahipleri Nemlioğulları'ndan sergilenmek üzere satın alınmıştır.

    Konağın asma katı Trabzon Müzeler Müdürlüğü olarak düzenlenmiş olup, idari kat olarak kullanılmaktadır.

    Trabzon Müzesinde kullanılan süsleme ve mimari tarzı 19. yüzyıldan itibaren, Osmanlı İmparatorluğunun geleneksel sanat etkilerinden uzaklaşıp Avrupa'da geçmişi yaklaşık olarak yüzelli yılı bulan Barok rokoko üslubudur. Saray Mimarilerinde kullanılan bu üslupların şayana değer bir ustalıkla kullanılması, konağın Trabzon'da tek olmasıyla dikkati çekmektedir.

    Barok, artistik görüşe dinamik bir öğe bir açıklık ve biçimlendirici ve yapıcı bir derinlik görüşü getirebilmesi sanatıdır. Avrupa sanatını niteleyen bir üslup anlayışıdır. 19 yüzyıl Endüstri Devriminin yapıları değişmesi ile eski değerleri canlandırma çabaları tüm batı toplumlarını sarmış ancak batılı etkilerin dışında bırakamamıştır. Bu dönemde yapılan ve günümüzde Milli Saraylar adı altında toplanan köşk ve kasırlarda kullanılan Barok ve Rokoko tarzları bilinen yapılar arasında yapın tarihlerine göre sırasıyla; Aynalı Konak Kasrı, Dolma Bahçe Sarayı (1842-1856), Ihlamur Kasrı (1849-1855), Küçük Su Kasrı (1856-1857), Maslak Kasırları (1861-1865) ve Yıldız Şale Köşkü (1 kısım; 1879-1880, 2. kısım 1889, 3. kısım 1998) yer almaktadır… Trabzon Müzesi olarak ziyarete açılan Kostaki Konağı da bu dönemdeki Barok ve bu sanatın davamı olan Rokoko (küçük barok) sanatlarının kullanıldığı şayana değer süslemeleriyle ülkemizin sayılı köşk ve kasırları arasına girebilecek niteliktedir.

    Kalem işi ve ustaları ve mimarları İtalyan'dır ki anılan köşk ve kasırların ressam ve mimarlarının da İtalyan olduğu kesin tespit edilmiştir. Barok sanatı asıl istek, sınırsız, anlaşılmaz, sonsuz etkisi yaratmaya çalışmaktadır. Duvarlarda ve özellikle kubbelerde hayali resimler gösterişli portreler, hareketli ve dramatik sahneler yer alırken süsleme ve tasvirler gittikçe dekoratif bir nitelik kazanmaktadır.

    Trabzon Müzesi olarak ziyarete açılan konakta Barok ve Rokoko sanatlarının etkisi olarak, ana salonda yer alan dört sütun da Marmorina (imitasyon mermer) tekniği kullanılmıştır. Sütunlar Geç Roma Dönemi Korint başlığı tarzında işlenmiştir. Ayrıca konakta sütün başlıklarının yanı sıra Marmorino tarzında kartonpiyerler kullanılmıştır.

    Aslında konağı bu kadar özel kılan eklektik mimari tarzıdır. Tarzın bir etkisi olarak kullanılan Ion Hymationu (Roma Döneminde kullanılan yumurta dizini şekilde süsleme bezemesi) nun nasıl ustalıkla kartonpiyerlerinin altında Lotuspalmet dizinleriyle kullanıldıkları görülmeye değerdir. Salona girdiğinizde tavanda sizi karşılayan Venüs Adonis'i ve Eros'un Geç Dönem Roma tasvirleriyle yaratılan Neoklasizim akımının etkisi büyüleyicidir. Kapıdan içeri girerken sağınızda ve solunuzda yer alan Grifon'lar (mitolojik varlık-kanatlı aslan) yada eğlence salonunun arasındaki bölmede cam çerçeveler üzerinde yer alan Art-neo Tarzı işlemeler, oturma salonları tavan süslemeleri madalyonları içine yerleştiren Trabzon Surları yada Değirmendere Mevkiinde yer alan tescilli tarihi Nemlioğlu Köprüsü betimlemelerinin yanında doğa portreleri görülmeye değerdir. Belki de sadece bugün oyun salonu olarak düzenlenen orijinalde muhtemel fal odasının tavanında yer alan burçlar kuşağının ustalıkla işlenmesi ve aynı tavan göbeğinin kenarlarında yer alan madalyonlardaki Hermes ve Zeus tasvirleri başlı başına bir sanat eseridir. Yemek odasının tavanında yer alan balık ekmek ve içki betimlemeleri ise insanın iştahını kabartmakla birlikte servis penceresinin bölmesi olarak kullanılan kesimdeki bölme de olağan üstü bir sanatçının izleri taşımaktadır.

    Binanın taban döşemesinde; taş mekanlarda mozaik tekniğiyle yapılmış karo taş ve fayanslar kullanılmıştır. Giriş kat ve idari kata çıkan merdiven kenarları da dahil olmak üzere duvarlar zeminde yaklaşık 1m. yüksekliğinde zaman zaman deri zaman zaman ahşap lampirilerle kaplanmıştır. Binanın dış kısmında da İtalyan Mimarisinin izleri yer almakta olup, iç mekanda kullanılan ahşaplar Rus işçiliği göstermektedir. Dış cephede düzgün kesme taştan inşa edilen binanın bodrum katı granit, diğer kısımlar yatay bölümlere ayrılan gül kurusu andozit taşla örülmüştür. Bölüm araları yaklaşık bir metre yüksekliğinde sıva boşluklarıyla ayrılmıştır. Binanın iç bölmeleri bağdadi tekniği ve ahşap kullanılarak oluşturulmuştur. Binada kullanılan eklektik (karışık) mimari anlayışı çatı örtüsünde de kendini göstermektedir. Kuzey doğu köşesinde sekizgen kuleyi andıran bölüm balık pulu şeklinde kurşun plakalarla örtülüdür. Kuzey batı köşede yer alan sekizgen odanın üzeri ise kaburgalı ve hafif konik tarzda kurşun balık pulu şeklinde kubbe ile örtülüdür. Kuzey doğu köşede yer alan enine dikdörtgen şeklindeki odanın çatı kısmında daire ve oval pencerelerin bulunduğu mekanın üzerine teras oluşturur. Zemin kattaki eğlence salonunun üzerini beşik tonoz biçimini andıran camekânlı çatı ile örtülmüştür. Diğer kısımlar ise alaturka kiremitle kapatılmıştır. Örtü sistemindeki eklektik mimari anlayışı cephe düzenlemelerinde de görülür. Ön cephede balkonlu odaların balkon kapıları aydınlık görevini de yapmaktadırlar. Odalar büyüklüklerine göre dikdörtgen pencerelerle aydınlanırlar. İnce işçilik gösteren ahşap pencere kepenkleri, pencerelerin kullanım özelliklerine bağlı olarak, yukarıdan aşağıya yada yanlara açılabilen ve kullanılmadıklarında duvar içine gizlenebilen iki ayrı kepenk sistemine sahiptir.

    Güney doğu köşede bulunan kulede mimari estetiği arttırmak için pencere üstlerinde sıraltı kabartma tekniğiyle yapılmış mavi renkli çiniler kullanılmıştır. Bu çinilerde binanın iç mekanlarında kullanılan camlar gibi İtalya'dan getirilmiştir. Bahçe düzenlemesinde ise yine Noeklasızım akımım etkisi altında kalındığı konağın hemen girişinde yer alan Tyke (Şehirlerin Kurucusu Tanrıça) heykelinden açıkça görülmektedir. Bahçenin diğer süslemeleri arasında güney doğu köşesinde, ortasında alttaki daha geniş iki kenarları dilimli çanakları bulunan şadırvanlı yuvarlak havuz yer almaktadır. Bahçe çam, palmiye ağaçları ve çeşitli çiçeklerle düzenlenmiştir.
    TRABZONSPOR MÜZESİ

    Maraş Caddesi Halkevi Sokak'taki Sadri Şener Sosyal Tesisleri Binası'nın 2.katında yer almaktadır. Trabzon'un özgün tarihi eserlerinden biri olan binadaki müze barındırdığı kupalarla Türk futbol tarihinde önemli bir yere sahip olmasının yanında Cumhuriyet Dönemi Trabzonspor tarihinin de belleği konumundadır.

    Geniş bir salonda sergilenen eserler içinde kendi kategorisinde tek ve özgün kupalar yer almaktadır. Girişte soldan itibaren kronolojik bir sırayla yerleştirilmiş olan kupa, şilt ve beratların her biri kendine özgü anıları yaşatmaktadır.

    Müzenin es eski belgesi İdmanocağı Kulübü'nün kurulmasına dair 1921 tarihli Osmanlıca berattır. 1927 tarihinde Mustafa Kemal tarafından İdmanocağı Kulübü'ne verilmiş olan büst ve bayraktan sonra Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı tarafından 1924 yılında aynı kulübe verilen mıntıka birinciliğine dair kupa yer almaktadır. Bu bölümde, 1967 tarihinde birleşerek Trabzonspor Kulübü'nün kuruluşunu sağlayan İdmanocağı, İdmangücü, Karadenizgücü ve Martıspor kulüplerinin başta futbol olmak üzere, yüzme, güreş, kürek, gülle atma ve atıcılık dallarında aldıkları madalya, şilt ve beratlar sergilenmektedir.

    Müzede en ilginç kupa ise 1958 yılında Türkiye Amatör Futbol Şampiyonası'nda Trabzon İdmanocağı'nın kazandığı yarım kupadır. Futbol Federasyonu tarafından 1958 yılında düzenlenen Türkiye Şampiyonası Finalleri'nde Ankara Havagücü takımı ile Trabzon İdmanocağı takımlarının puanlarının ve averajlarının aynı olması ve her iki takımın da ayrı bir maç yapmayı kabul etmemelerine üzerine Futbol Federasyonu iki takımı da şampiyon ilan etti ve kupa ortadan ikiye bölünerek her iki takıma da yarımşar olarak verildi. Şimdi kupanın yarısı Trabzonspor Müzesi'nde, diğer yarısı ise Ankara Havagücü Müzesi'ndedir.

    Müzeyi süsleyen diğer ilginç ve özgün kupa ise; 1965 yılında İdmanocağı ve Beşiktaş arasında oynanan ve İdmanocağı'nın 1-0 kazanarak aldığı Türkiye Kupası ile bu maçta 22 kişinin peşinden koşturduğu toptur.

    Müzenin diğer bir bölümünde ise, Trabzonspor'un kuruluşundan sonraki kupalar sergilenmektedir. Bunlardan ilki ve belki de en ilginç olanı, 1.Lig'e çıktığı ilk yılda Beşiktaş, Galatasaray, Kıbrısgücü ve Trabzonspor'un katılımıyla düzenlenen turnuvayı birinci olarak tamamlayarak alınan Kıbrıs Barış Kupası'dır.

    Türk futbol tarihine adını altın harflerle yazdıran Trabzonspor, başta futbol olmak üzere sualtı sporları, atıcılık ve judo gibi spor dallarında aldığı kupa Müze'nin geniş salonuna sığmayacak kadar çoktur.

    Ulusal spor tarihine ilişkin önemli bir kesitin yer aldığı Trabzonspor Müzesi'nin çıkış kapısına yaklaşıldığında minikler ve paf futbol takımlarının aldıkları kupaların sergilendiği iki vitrin yer almaktadır.

    Türkiye'deki tüm müzeler gibi tatil günleri de açık olan Trabzonspor Müzesi ziyaretçiler tarafından ücretsiz gezilebilmektedir.

    Trabzonspor'un kazandığı 6 lig, 7 Cumhurbaşkanlığı, 7 Türkiye Kupası yanında, sayısız kupanın yer aldığı müzede azmin, mücadelenin ve zaferlerin çok sayıda belgesi ve tanığıyla karşılaşılmaktadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:33 am

    C A M İ L E R

    AHİ EVREN DEDE CAMİİ

    Trabzon'a hakim Boztepe semtinde yapılmış olan caminin tarihi bilinmemektedir. Bununla beraber Şemsettin Sami'nin belirttiğine göre Sultan Orhan döneminde Ahi Evren'in bir derviş dergahı inşa ettirdiği bunun da bugünkü cami ve türbenin yerinde olduğundan bahsetmektedir. Komplekse ait kesin bir bilgimiz yoktur. Burada aynı isimli bir cami inşa edildi. Ahi Evren Dede camisi Hacı Hakkı Baba'nın Abdulaziz döneminde H.1305 (1888) katkılarıyla tamir ettirilerek günümüze ulaştırılmıştır.

    ÇARŞI CAMİİ

    Cami, uzun yıllar Trabzon'da valilik yapmış Hazinedarzade Osman Paşa tarafından H.1225, M.1839 yılında yaptırılmıştır.

    Caminin kurulduğu saha eğimli olduğu için kuzey cephesinde son cemaat mahallinin altına dükkanlar yerleştirilmiştir. Şehrin en büyük camisidir. Yapıda muntazam bir taş işçiliği göze çarpar. Örtüsü bütünüyle kurşunla kaplanmıştır. Kapı ve pencere silmelerinde barok süslemeli bordürler görülür.

    Cami, son cemaat mahalli ve harim kısmından meydana gelmekte ve altı istinatlı olarak planlanmış bulunmaktadır. Son cemaat mahalli üç bölümlü, kubbeli dört sütunun arasına yerleştirilen ince perde duvarlı ampir bir revaktan meydana gelmektedir.

    ERDOĞDU BEY CAMİİ

    H.985 M.1577 yılında Trabzon Valisi Erdoğdu Bey tarafından yaptırılmıştır. Cami birçok onarım geçirmiş ve geniş ölçüde özelliklerini yitirmiştir.

    Son cemaat mahalli ile harimin girişindeki ahşap mahfiller üstten irtibatlıdır. Mihrap nişinin mukarnaslı bir kavsarası vardır. Köşeliklerde birer gülbezek ile üst kısımda yazı kuşağı yer alır. Burada bulunan H.1317, M.1899 tarihi caminin son onarımına aittir. Minber ahşap olup sade bırakılmıştır.

    GÜLBAHARHATUN CAMİİ

    Gülbaharhatun Camii

    Yavuz Sultan Selim'in annesi Gülbahar Hatun'un hatırası için Orta Hisar'ın batısında Zağnos Köprüsü'nün yakınında bir külliye içersinde yapılmıştır. Külliyeden cami ile türbe günümüze gelebilmiş; imaret, medrese, hamam ve mektep yıkılmıştır. Mektebin yerine 1899 tarihinde bugünkü Gülbahar Hatun İlkokulu yapılmıştır. Kaynaklar Gülbahar Hatun'un ölümünden sonra 1514 yılında yaptırıldığını göstermektedir. Caminin inşa kitabesi yoktur. Cami erken devir Osmanlı mimarisinde ayrı bir plan tipi oluşturan Zaviyeli Camiler grubuna girmektedir. Duvar işçiliği özenlidir. Pencereler, son cemaat mahalli, kemerleri ve minarede koyu gri ve sarımsı beyaz taş kullanılmıştır. Caminin örtüsü kurşun kaplıdır.

    Mihrap mermerden yapılmıştır. Kenar bordürleri sade, tepeliği bitkisel süslemelidir. Beşgen niş mukarnaslı bir kavsara ile son bulur. Köşeliklerinde ikişer kabara (gülbezek) motifi yer alır. Minberde mermer olup sade bırakılmıştır.

    Caminin klasik dönem süslemeleri bozulmuştur. Bugünkü süslemeler son onarımlarda yapılmıştır. Avlusundaki şadırvan eskiden kubbe ile örtülüydü. Bu örtü son onarımlarla konik külaha dönüştürülmüştür.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:34 am

    İSKENDERPAŞA CAMİİ

    Yapının esas planı İznik'teki Yeşil Camiye benzemektedir. Muhtemelen öndeki üç bölümlü olan son onarımlarla değiştirilmiş ve kırma çatı ile örtülmüştür. Son cemaat mahallinden ara bölüme girilir. Burası, yan duvarlarla ve güneyden iki sütuna oturan ortada bir kubbe, doğu ve batısındaki tonoz parçaları ile örtülmüştür. Harim kısmı pandantiflerle oturan bir kubbeye sahiptir.

    Mihrap ve minber mermerden yapılmıştır. 19. Yüzyıl barok süslemelerine sahiptir. Üzerlerinde iri yapraklı kıvrım dallı bordürler, kartuşlar bulunmaktadır. Caminin içerisinde kalem işi süslemeler de bulunmaktadır.

    Caminin H. 936, M .1529 tarihli inşa kitabesi cephedeki giriş kapısı üzerindedir. Ayrıca burada yapının bugünkü haline kavuştuğu 1882 yılı onarımına ait kitabe de bulunmaktadır.

    ORTAHİSAR CAMİİ

    Yapı altınbaşlı Meryem Kilisesi Chrysokephalos olarak adlandırılmıştır. Kuruluşu 914 yılına kadar inmektedir. Bu yapının manastır içerisinde bazilikalı planlı olarak yapıldığı sanılmaktadır. Bugünkü planın : esası 12. Yüzyılda gerçekleştirilmiş olmalıdır. Araştırmacılar yapının 6 esas onarım devri geçirdiğini belirtmişlerdir. Ana plan Yunan haçı şeklindedir. Üç nefli olan yapının apsisi içten yuvarlak dıştan çokgendir. Bir iç ve bir dış narteksi vardır. Kuzey girişi 14. Yüzyılda inşa edilmiştir. Merkezi kubbe pandantiflere oturur ve 12 köşeli yüksek bir kasnağa sahiptir. Zamanında şehrin baş kilisesi, katedrali olduğu için yapının süslemesine önem verilmiştir. Freskler bugün sıvanmıştır. Bema duvarlarında ve zeminde opus sectile tarzında mozayik süsleme yer almaktadır.

    Fetihten sonra camiye çevrilmiş ve belki de Fatih, ilk Cuma namazını burada kılmıştır. Fatih Medresesi de yapıya bitişik olarak kurulmuştur. Türk devrinde caminin esas girişi kuzeye alınmış, güney duvarının ortasına bir mihrap yerleştirilmiş, minber konulmuş ve minare yapılmıştır.

    Mihrap taştan yapılmış olup, süsleme bakımından zengindir. Mihrabı çevreleyen geometrik geçmeli bordürler, mukarnaslı niş ve alındığındaki rozetler Selçuklu örneklerini hatırlatmaktadır. Ceviz ağacından yapılmış minber değerli bir sanat eseridir.

    Orta Hisar Camii'ne değişik zamanlarda nakışlı süslemeler yapılmış ve kitabeler konulmuştur. Mihrabın doğusundaki oda 1842 yılında kütüphane haline getirilmiş ve kapısı üzerine bir kitabe yerleştirilmiştir.

    TAVANLI CAMİİ

    Trabzon'un tipik çatılı camilerinden birisidir. 1874 yılında Nemlizadeler tarafından yapılmıştır. Geniş bir haziresi vardır. Dikdörtgen planlı olan yapı son cemaat mahalli ve harim kısmından meydana gelmektedir. Kalın taş duvarlar özenli bir işçilik gösterir.

    Harimin giriş kısmı üzerinde ahşap mahfil yer almaktadır. Caminin aydınlatılması bütün cephelerdeki pencerelerle sağlanır. Taş mihrap bordürleri vazodan çıkan ağaçlar ve kıvrım dallarla kabartma olarak süslenmiştir. Minber sade tutulmuştur. Harimin ahşap tavanı da ortada göbeklidir.

    YENİCUMA CAMİİ

    Traszon'un kurtarıcı ve koruyucu azizi Eugenios'a izafe edilmiştir. İlk kilisenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Araştırmacılar ilk yapının bazilika olduğunu belirtmektedir. Ayrıca 1291 yılına ait bir kitabe bulunmuştur. Bugünkü yapının 14. Yüzyılda haç planlı olarak inşa edildiği muhtemeldir.

    Yapının bugün narteksi yoktur. Üç nefli ve üç apsislidir. Orta apsis içten yuvarlık dıştan beş köşelidir. Diğerleri içten at nalı, dıştan yuvarlaktır. Merkezi kubbe doğuda haç biçimli iki ayağa, batıda yuvarlak iki dorik sütuna pandantifler yardımıyla oturur. Yan neflerin üzeri tonozlarla örtülmüştür.

    Bu yapıda da fresk izleri ve zemin mozayiklerinin kalıntıları bulunmaktadır. Ayrıca orta apsisin dışında kartal ve güvercin kabartmalarına yer verilmiştir.

    Trabzon'un fethinden sonra camiye çevrilen yapıya kuzey giriş kısmı ile minare ilave edilmiştir. Büyük apsisten bir giriş daha açılmıştır. Taştan yapılan mihrap barok karakterlidir. Minberi ahşaptan yapılmış olup sade bırakılmıştır. Mahfilde iyi bir ahşap işçilik görülür. Bu ilavelerden başka caminin içinde çok değerli kalem işi süslemeler vardır. Pandantiflerin yazıları ünlü hattat Hafız Hasan Rıfat'ın eseridir. Kullanılan diğer kısımlardaki yazı ve nakışlar yenilenmiştir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:34 am

    T Ü R B E L E R

    AÇIK TÜRBE

    Küçük İmaret Mezarlığında Hamzapaşa Camisinin doğusunda yer alır. 18. yüzyıla tarihlenen altı köşeli baldaken bir türbedir. İçerisinde üç mezar bulunmaktadır. Bunlardan H.1148, M.1735 tarihli olan Hamza Paşaya aittir.

    GÜLBAHAR HATUN TÜRBESİ

    Büyük İmaret (Hatuniye) camisinin doğusunda yer alır. Yavuz Sultan Selim'in annesi Gülbaharhatun için 1506 yılında yaptırılmıştır. Türbe iyi bir taş işçiliği gösterir. Sarımsı renkli kesme taşlardan inşa edilmiştir. Pençerelerinin tahfif (sağır) kemerlerinde olduğu gibi gri taşlar dekoratif olarak kullanılmıştır. Sekizgen planlı türbe gövde üzerinde yine sekizgen bir kasnağa sahiptir. Kubbe sekiz köşeli olup kurşunla kaplanmıştır.

    AHİ EVREN DEDE TÜRBESİ

    Boztepe'de bulunan Ahi Evren Dede Camii'nin bitişiğindedir. Kare planlı türbe, bir kubbe ile örtülüdür. H.1307 (1887-1888) yıllarında Hacı Hakkı Baba tarafından onartılan bu türbe günümüzdeki halini almıştır.
    Ahi Evren Dede'nin mezarının (türbesinin içinde) yanında Hacı Hakkı Baba ve oğullarının mezarı da yer alır.

    EMİR MEHMET TÜRBESİ

    Eski kabak meydanında Trabzon Lisesi'nin güneyinde yer alır. Kitabesinden 1523 yılında Emir Mehmet için yaptırıldığı anlaşılmıştır. Ancak yakınındaki Kadiri Tekkesi (Hatuncuk Camii) Şeyhi Osman Baba da 1877 yılında bu türbeye defnedilmiştir.

    Sekizgen Planlı türbe kesme taştan yapılmıştır. Girişi kuzeydoğudandır. Mevcut iki pencere doğu ve batıya açılmaktadır. Kapı ve pencereler sağır sivri kemerlere sahiptir. Kurşun kaplı kubbe sekizgen bir kasnak üzerine oturur.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:35 am

    M A N A S T I R L A R

    KAYMAKLI MANASTIRI

    Trabzon'un 3 km güneydoğusunda Boztepe'nin Değirmendere vadisine bakan yakasında kurulmuştur. 1424 yılında inşa edilmiştir. Yapılar topluluğu dikdörtgen alan içerisinde, ortada tek apsisli kilise, kuzey batıda çan kulesi, güney doğuda ise küçük bir şapel ve manastır hücrelerinden oluşmaktadır. Manastır yapıları birçok defa onarım görmüştür. En eski kısım kilisenin beşken apsis bölümüdür. Kilise içerisindeki freskler 18. yüzyıla tarihlenmektedir.

    KIZLAR MANASTIRI

    Boztepe'nin yamacında şehre hakim bir mevkide kurulmuştur. İki teras üzerine inşa edilen manastır kompleksi yüksek bir koruma duvarı ile çevrilmiştir. Manastır III. Alexios zamanında (1349-1390) kurulmuş birkaç defa onarılmış som şeklini 19. yüzyılda almıştır. İlk olarak güneyde içinde kutsal su bulunan kaya kilisesi ve onun girişindeki şapel ve birkaç hücreden ibarettir. Kaya kilisesinin içerisinde kitabeler ve Alexios III karısı Theodora ve annesi Eirene' nın portreleri yer almaktadır.

    KUŞTUL MANASTIRI

    Bu manastır Trabzon'un Esiroğlu Beldesinin Kuştul (Şimşirli) ismi verilen köyündedir. Yapının bulunduğu yere gidiş şöyle olmaktadır. Önce Esiroğlu Beldesine gidilip, oradan minibüs veya jiip kiralanır. Soldaki yol takip İkidere Köyüne gelinir. Bu köyde yol ikiye ayrılır. Yolun biri sağa diğeri sola gider. Sağa giden yol yamaçta bnulunan Konaklar Köyüne varır. Buradan Kuştul daha uzak olmasına rağmen ulaşım daha iyidir. Katır veya yaya olarak gidilirse manastıra bir-iki saatte varılabilir.

    Vadinin tabanından dirsek şeklindeki kaya üzerine oturtulan bu yapı, kale gibi, vadiye hakim bir tepede kurulmuştur.. Maçka yolu üzerinde ve bağımsız bir amir gücüne sahip olan, üçüncü manastırdır. MS. 752 yılında kurulduğu söylenen bu manastır 1203 senesinde yağma edilip, terk edildi. Ama 1393 yılında tekrar kurulup 15. yüzyılın başında yine eski önemini kazandı. Bu asrın binalarının çoğu 1904 yılında çıkan büyük bir yangınla harap olduktan sonra manastır, bir daha inşa edilmiştir.

    Manastıra batı cephesindeki bir merdivenle varılmaktadır. Büyük kilise açık geniş hollü ve galeri İtalyan stilinde yapılmış bir bina idi. Doğu cephesindeki kaya tepesi üzerinde, manastır duvarlarının dışında, normal büyüklükte ve kare-haç stilinde bir kilise vardı. Manastır, defineciler tarafından harap edilmiştir. Zamanımızda büyük kilise yıkılmış olup, bir merdivenle alt avluya bağlanırdı. Doğu cephesindeki dağda, manastırın 300- 400 m . güneyinde bir mağara vardır. Cumot'un manastırı eski halini gösterir 1903 yılına ait netleşmiş olduğu resim bize bilgi vermektedir. Resimlerden de anlaşılacağı gibi dört katlı ve çok pencereli bir bina idi. Çatısı kiremitle örtülü olup, uzaktan görünüşü derebeyi şatosunu andırıyordu.

    Manastır içinde bulunan mağaranın kuzey köşesine yaslı ve batı ile kuzey duvarları kaya olan küçük bir kilisecik vardı. Bunun içinde bir niş mezarının oluğu muhtemeldir. Şimdi görülebilen kilisecik kalıntısı çok eski değildir. Fakat çevredeki manastır kiliseciklerinin küçük bir benzeridir. Manastır içerisinde vadiye kadar herhangi bir tehlike anında kullanılmak üzere yapılmış, gizli dehliz vardı. Fakat bu dehliz toprak ve taşlarla dolmuştur. Bu manastır da Trabzon bölgesindeki diğer manastırlar gibi kutsal bir mağara ve ayazmanın etrafında kurulmuştur.

    SÜMELA MANASTIRI

    Trabzon'un Maçka İlçesinin Altındere Köyü sınırları içinde, Altındere vadisine hakim Karadağ'ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuş olan Sumela Manastırı, halk arasında “Meryem Ana” adı ile anılır. Vadiden yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunan yapı, bu konumuyla manastırların şehir dışında, ormanlarda, mağara ve su kenarlarında kurulma geleneğini sürdürmüştür.

    Meryem Ana adına kurulan manastırın “Sumela” adını “siyah” anlamına gelen “melas” sözcüğünden aldığı söylenmektedir. Bu ismin manastırın kurulduğu koyu renkli Karadağlar'dan geldiği düşünülmekte ise de, Sumela kelimesi buradaki Meryem tasvirinin siyah rengine bağlanabilmektedir. Ünlü tarihçi J.P.Fallmerayer'in de (1790-1861) yılında buraya geldiğinde dikkatini çektiği gibi renginin koyu, hata teşhis edilemeyecek derecede siyah oluşu bu adın esasının teşkil etmiş olması mümkündür. Gürcü resim sanatında, XII.yüzyılda sanat aleminde siyah Madonna ismi altında tanınan bir takım Meryem ikonlarının yapıldığı ve yayıldığı bilinir.

    Buranın başlıca gelir kaynağı olan bir Meryem Ana resminin eksikliğine ve mucizeler yarattığına halkı inandırmak böylece onun değerini büyütmek için uydurulduğu kolayca sezilen rivayete göre, güya bu resim, İsa'nın havarilerinden Lukas tarafından yapılmış. Lukas'ın terekesinden Atina'ya geçmiş fakat Theodosius devrinde, 4.yüzyılda resim kendiliğinden buradan ayrılmak istemiş, bir gün melekler tarafından gökte uçurularak Trabzon dağlarındaki bu kovuğa getirilip bir taşın üzerine bırakılmıştır. Tam bu sıralarda Atina'dan Trabzon'a gelen Barnabas ve Sophronios adlarında iki keşiş de bu ücra dağın ıssız yamacında bu resmi bulmuşlar ve burada Anakaya Kilisesini inşa ettirmişlerdir. 6.yüzyılda imparator Justinianus'un manastırın onarılarak genişletilmesini istemesi üzerine generallerinden Belisarios tarafından tamir edildiği de söylenmektedir. Yine başka bir efsaneye göre, büyük bir kasırga sırasında Meryem'in yardımı ile canını kurtaran III.Alesios burasını yeni bir tesis halinde inşa ettirmiş, zengin vakıflar bağışlamış bir Khrysobullos yeni bir ferman ile de bu vakıflarını sağlam esaslara bağlamıştır.

    Manastırın 1650'ye kadar dış kapısı üzerinde görülebilen 1360 tarihli, beş mısralık bir manzum kitabede III.Alesios, bu tesisin kurucusu (ktetor), “Doğu ve Batı (=Iberia)'nın hakimi imparator” olarak gösterilmişti. Alesios 1361 yılındaki bir güneş tutulmasını burada karşılamıştır. Bu prensin sikkelerinde güneş resmi bu olayla ilgili kabul edilmektedir. 1365 tarihli “vakfiyesi” ile de manastırın bütün idari şartlarını, arazisini, gelirlerini düzene koyduktan başka, Trabzon'a gelecek bir tehlikeyi, bir Türk akınını önlemek üzere, buradaki keşişlerin daima uyanık bulunmalarını da bildirir.

    Sumela Manastırı'nın kuruluşu bilimsel verilere göre 13.yüzyıla kadar inmektedir. Kısacası Trabzon Sumela Manastırı, Trabzon Kommenoslar olarak bilinen ve 1204 tarihinde Trabzon'da kurulan Kommenos Prensliği'nden III.Alexios (1349-1390) zamanında manastırın önemi artmış ve fermanlarla gelir sağlanmıştır.

    Doğu Karadeniz kıyılarının Türk egemenliğine girmesini takiben Osmanlı Padişahlarından Yavuz Sultan Selim (1512-1520) manastıra iki şamdan hediye ettiği, ayrıca Trabzon fatihi II.Mehmet'in de manastırın haklarını tanıdığı ve birçok manastırda olduğu gibi Sumela'nın da haklarının fermanlarla korunduğu bilinmektedir.

    Manastırla ilgili Sultan II.Bayazıt, I.Selim, II.Selim, III.Murat, İbrahim, IV.Mehmet, II.Süleyman, Mustafa ve III.Ahmet tarafından fermanlar da çıkarıldığı bilinmektedir.

    Sumela Manastırı'nın 18. yüzyılda birçok bölümü yenilenmiş, bazı duvarlar fresklerle süslenmiştir. 19.yüzyılda büyük binaların ilave edilmesiyle manastır muhteşem bir görünüm kazanmış, en zengin ve parlak dönemini yaşamıştır. Bu dönemde son şeklini alan manastır pek çok yabancı seyyahın ziyaret ettiği, yazılarına konu edilen bir yer haline gelmiştir. Bu yazarlar arasında, Ghikas (1755), Stephan (1764), Hysilantes (1775), G.Palgrave (1826-1888) sayılabilirler. Trabzon'un 1916-1918 yılları arasındaki Rus işgali sırasında manastıra el konulmuş, 1923'den sonra tamamıyla boşaltılmıştır.

    Sumela Manastırı'nın başlıca bölümleri; Ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazmadır. Bu yapılar topluluğu oldukça geniş bir alan üzerine inşa edilmiştir.

    Manastırın girişinde su getirdiği anlaşılan büyük su kemeri yamaca yaslanmış durumdadır. Çok gözlü olan bu kemerin büyük bölümü restore edilmiştir. Dar uzun bir merdivenle manastırın ana girişine ulaşılmaktadır. Giriş kapısının yanında muhafız odaları bulunmakta, buradan bir merdivenle iç avluya inilmektedir. Solda, manastırın esasını teşkil eden ve kilise haline getirilen mağaranın önünde çeşitli manastır binaları bulunmaktadır. Sağ tarafta kütüphane yer almaktadır. Manastırın kütüphanesinde evvelce kataloğu yapılan ve çoğunluğu 17-18. yüzyıllara ait çeşitli el yazmalarından 66 tanesi Ankara Müzesi'nde, içinde minyatürler olan ve Bizans eseri 1000 tanesi İstanbul'da Ayasofya Müzesi'ndedir. Ayrıca 150 kadar da taş baskı kitap vardır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:36 am

    Sultan Selim'in hediye ettiği şamdanlar 1877'de çalınmıştır. Manastıra ait başka bir Meryem ikonası da Oxford'da özel bir koleksiyondadır. 1436 tarihli işlemeli gümüş madalyon ile 1438 tarihli işlemeli bir örtü de Atina'daki Benaki Müzesi'ndedir. Yine sağda yamacın ön yüzünü kaplayan büyük balkonlu bölüm keşiş odaları ve misafir odaları olarak kullanılmıştır ve 1860 yılına tarihlenmektedir. Avlunun etrafındaki binalarda odalardaki dolapları, hücreleri, ocakları ile Türk sanatının etkileri de görülmektedir. Manastırın ana ünitesini meydana getiren kaya kilisesinin ve ona bitişik şapelin iç ve dış duvarları fresklerle donatılmıştır. Kaya kilisesinin içinde avluya bakan duvarda III. Alexios dönemine ait fresklerin varlığı tespit edilmiştir. Şapeldeki freskler ise 18. yüzyılın başlarına tarihlenmektedir ve üç ayrı devirde yapılan üç tabaka görülmektedir. En alt tabakanın freskleri daha üstün niteliktedir. Her tabakada konuların da değiştiği dikkati çekmektedir.

    Buradaki fresklerin 1710-1732 yıllarında yapıldıklarını bildiren yazılar tespit olunmuştur. Halbuki mağara kilisenin inde avluya komşu duvarda III.Alexios devrine ait freskler de tespit edilmiştir. Bugün bu portrelerden hiçbir iz kalmamıştır. Dışarıda kaya sathına işlenmiş ve bugün yalnız üst şeritleri kalabilmiş olan büyük bir mahşer sahnesinin dökülen sıvalarının altından başka sahnelerin gün ışığına çıktığı görülmektedir. Üzerinde bir ejder ile süvari iki aziz (Georgios ve Demetrios) tasvir edilmiş bulunan küçük bir şapelin duvarında tabakanın altında üç tabaka daha resim bulunduğu tespit edilmiştir.

    Nitekim bir yerde en alt tabakada imparator kıyafetinde diademli bir figürün üstünde diademli başka bir figür bunun üstünde de matemorphosis, yan itabor adında İsa'nın görünüşünün değişmesi (suretinin değişmesi) sahnesi işlenmiş bulunmaktadır. Bu durum karşısında Sümela Manastırı'nın eski ve o nispette de değerli duvar resimleri, sıvaların tamamen dökülmediği yerlerde alt tabakalarda da mevcuttur.

    Kutsal suyu toplayan şadırvanda sivri kemerleriyle Türk Mimarisi karakterindedir. Sümela'nın yüz metre kadar kuzeyinde yine dağ yamacına oyulmuş erişilmez durumda ve içinde freskleri olan şapeller bulunmaktadır. Sümela Manastırı'nda 1998'den beri Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca yürütülen bir proje dahilinde zarar gören duvarlar temizlenip restore edilerek koruma altına alınmıştır.

    Manastırın ana bölümü üst çatıyla kaplanmış olup, Ana Kaya Kilisesindeki freskler temizlenerek sağlamlaştırılmıştır. Ve sonuç olarak ziyaretçilerin Sümela Manastırı'na daha rahat ve güvenli bir şekilde ulaşabilmeleri için patika yol doğal yapı bozulmadan genişletilerek yeniden düzenlenmiştir.

    VAZELON MANASTIRI

    Bu manastıra Maçka'yı 14 km geçtikten sonra iki yolla gidilmektedir. Birinci yol; Kiremitli kahvelerinden yaklaşık 500 m . sonra sağa ayrılan, yeni yapılmış stabilizedir. Diğeri ise; Kiremitli köyünden vadiye inip, vadiden 2,5-3 saatlik yaya gidilmesi gereken yoldur. Fakat bu yol zahmetli ve daha uzun olduğu için tercih edilmez. Birinci yol daha iyi ve emindir. Manastıra giden yol dik olmasına karşın, çam ormanlarının içinden geçip, güzel çiçek kokularını teneffüs ederek bakir manzarayı görünce, bu zahmete gerçekten değdiğini anlarız. Yolun sonunda manastır binası karşıdan bütün ihtişamıyla gözükür.

    Yapının, Vazelon ismini kurulmuş olduğu “Zabulon Dağı” ndan aldığı görüşü kuvvetli ihtimaldir. Manastır ıssız, sakin yerde seçilmesi, ona daha kutsal bir hava vermek istenmesindendir. (bu gibi yapıların Trabzon ve çevresinde, evvelce Hıristiyan Halk tarafından içinde kutsal bir suyun bulunduğu “Ayazma” etrafında yahut yakınında kurulması önemli etkenlerden birisi olmuştur).

    Çoğu araştırmacı yapının tarihini kesin olarak vermemekle birlikte; bazıları ilk inşa tarihini MS. 270 , bazıları MS. 317 olarak belirtir. Manastır, Yahya Peygamber'e adanmıştır. Fakat ilk kuruluşu ile bugüne kadar çeşitli değişiklikler geçirdiği kesindir. (527-565) yılları arasında Justinyen tarafından tamir ettirilmiştir. 644 yılının Şubat ayında hücreler tamamen tamir edilip, kütüphanesi zenginleştirilmiştir. 702 yılı ile onu izleyen yıllar içinde esaslı şekilde yenilenmiştir. Vazelon Manastırı, 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Maçka'nın ekonomik, sosyal ve kültürel hayatında etkinliğini sürdürmüştür. 14. yüzyılda sahip olduğu arazi ve geliri 1890 yılına kadar yirmi köyde devam etmiştir.. Vazelon Manastırı vaktiyle bölgede bulunan manastırların en yetkilisi ve zengini durumundaymış. Bir rivayete göre; Vazelon geliri ile bir Sumela Manastırı daha yapılabilirmiş. Manastır 19. yüzyılda etraflıca onarılmıştır. Binayı batı kısmındaki merdivenle girilmektedir. Merdiven basamakları kırık olduğundan, yukarı çıkarken dikkatli olmak gerekir.

    Bugün zemin kat kısmı sağır kapı ve pencereler ile kapalıdır. Fakat birince kata bahsedilen merdivenle çıkıldığında, küçük bir antre ile karşılaşırız. Bu kısmın sağında ve solunda iki dar koridor vardır. Bu koridorlara sağdan ve soldan üçer olmak üzere toplam altı oda açılmaktadır. Odaların tavan kısımları ahşap olduğundan günümüze gelememiştir. Girişteki ek kısmın 19. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Çok pencereli çok pencereli bir karaktere sahip, sert taşlardan ibarettir.

    Manastırın asıl eski bölümüne evvelce ahşap bir merdivenle çıkıldığı için, bu merdiven halen yoktur. Diğer kata geçmek için tırmanarak, yahut alt katta bulunan gizli dehlizlerden sürünerek varılabilir. Tournefort, bu manastırı ziyaret sırasında bahsettiği merdiven bu kısımda olsa gerek. “Buradaki keşişler, manastıra ilkel olarak yapılan bir merdivenle çıkarlar. Bu merdiven; gemi direği büyüklüğünde, iki meşe ağacı gövdesinden ibarettir. Bunlar duvara yaslanır. Bunların yardımı olmaksızın, ben binaya çıkabilmek için iyi bir ip cambazı olmalıydım” diyor.

    Eski manastır bölümüne çıkıldığında, bazı bina kalıntılarına rastlanır. Soldaki büyük kısmın yemek salonu, ona bitişik olanın ise manastır görevlilerine ait olduğu sanılmaktadır. Sağdaki binalar ise; su kanallarından anlaşıldığına göre mutfak ve yemekhane idi. Bunların yukarısında üzeri tonozla örtülü büyük bir su sarnıcı bulunmaktadır. Bunun yanıbaşında ise üç nefli bir Bizans kilisesi bulunmaktaydı. Kilisenin apsis kısmında nişler halen mevcut olup, girişi kuzeydendir. Batısında bulunan iki kapının açıldığı mağara hücresi, manastırın ilk kiliseciği için uygun yerdir. Kilisenin kuzey dış duvarındaki freskler, son hüküm (mahşer günü) , İsa'nın bin yıllık denilen kürsüsünün hazırlanışını, cennet-cehennemi tasvir ederler. Manastır ve bölümlerinin üzerleri ahşap olduğundan bugün çürümüş ve yıkılmıştır. Bina 1923 yılında terkedilmiştir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:37 am

    K İ L İ S E L E R

    KÜÇÜK AYVASIL KİLİSESİ

    Şehrin en eski kiliselerinden birisidir. Üç nefli bir bazilikadır. Narteksi yoktur. Nefler içten ve dıştan yuvarlak planlıdır. Zemininde kriptası bulunur. Naosta T şekilli iki ayak ile iki İon başlıklı sütün bulunur. Giriş kapısında bir Bizans kabartması ile 884-885 tarihinde I. Basil zamanına ait onarım kitabesi bulunmaktadır. İçerisinde daha geç dönemlere ait fresk kalıntıları bulunmaktadır.

    SANTA MARİA KİLİSESİ

    Sultan Abdülaziz'in müsaadeleriyle inşaatına başlanılan Merkez Kemerkaya Mahallesinde bulunan tarihi tescilli yapı, Vatikan idaresi tarafından 1852-1874 yılları arasında yaptırılmıştır.

    Etrafı yüksek duvarlarla çevrili bahçe içerisindeki kilise, lojman ve ek binalarla oluşan bir komplekstir. Ayrıca, Samsun'daki katolik kilisesi içerisinde asılı bulunan tarihçede Trabzon'daki katolik kilisesinin yapımı için 1845'de bir heyet oluşturulmuş, evin inşaasına 1852 yılında başlanıldığı, kilisesinin ise 1869-1974 yıllar arasında yapıldığı belirtilmektedir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:37 am

    H A N L A R
    ALACA HAN

    Büyük İmaret (Hatuniye) camisinin doğusunda yer alır. Yavuz Sultan Selim'in annesi Gülbaharhatun için 1506 yılında yaptırılmıştır. Türbe iyi bir taş işçiliği gösterir. Sarımsı renkli kesme taşlardan inşa edilmiştir. Pençerelerinin tahfif (sağır) kemerlerinde olduğu gibi gri taşlar dekoratif olarak kullanılmıştır. Sekizgen planlı türbe gövde üzerinde yine sekizgen bir kasnağa sahiptir. Kubbe sekiz köşeli olup kurşunla kaplanmıştır.

    BEDESTEN

    Trabzon çarşısının merkezinde yer alan şehrin en eski ticaret yapısıdır. Dıştan 20.60 x 22.60 m boyutlarıyla kaleye yakın dikdörtgen planlıdır. Türk Bedestenleri içerisinde tek kubbeli olan tek örnektir. Ayrıca yapı Gülbaharhatun Vakıfları arasında gösterilmiştir. Bunun için yapının fetihten sonra 15. yüzyılın sonlarında yapıldığını söyleyebiliriz.

    VAKIF HAN

    Bedestenin kuzey batısında yer alır. Üç katlı avlulu bir handır. Birlikte inşa edildiği güneydoğu kısmındaki caminin şadırvanı üzerindeki kitabeye göre Hicri 1196 Miladi 1781 yılında Hacı Yahya adında bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır. Zemin katın esas girişi doğudandır. Açık avluyu revak ve arkasındaki odalar çevirir. Birinci katın girişi güneydedir. Bu katta cephede dört dükkan, şadırvan ve caminin giriş kapısı bulunmaktadır. Avlu etrafında sıralanan odalar farklı büyüklüktedir. Kuzeyde orta kısımda bir eyvan yer alır. İkinci katta revaklı avlu odaları ve cami bulunmaktadır. Bu caminin güneydoğu köşesindeki minaresi yıkılmıştır.

    TAŞ HAN

    Osmanlı dönemi avlulu, iki şehir hanlarının güzel bir örneğidir. Kaynaklara göre 1531-1533 yılları arasında Trabzon Valisi İskenderpaşa tarafından yaptırılmıştır. Muhtelif zamanda yapılan onarımlarla günümüze gelmiştir. Kuzey cephesine geç devir dükkanları eklenmiştir. Duvarlar düzgün yontu taştan yapılmıştır. Revak kemerleri ve tonoz örtü tuğladır. Önceleri alaturka kiremit kaplı çatısı 1980 yılındaki onarımda beton mozaik olarak değiştirilmiştir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    trabzonun tanıtımı Empty Geri: trabzonun tanıtımı

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 1:38 am

    H A M A M L A R

    MEYDAN HAMAMI

    19. yüzyılın sonlarında kazazadeler tarafından yaptırılmış bir çifte hamamdır. Erkekler bölümü doğudadır. Soyunmalık kısmı orijinalliğini korur. Soğukluktan sonra ılıklığa girilir. Sıcaklık kısmında dört eyvanlı köşe hücreli plan uygulanmıştır. Yalnız doğudaki halvetlerin duvarları yapılmamıştır. Kadınlar bölümü kuzey-güney doğrultusunda uzanır. Soyunmalık soğukluk ve sıcaklık kısımlarından meydana gelir. Sıcaklık haçvari dört eyvanlı köşe hücreli plana sahiptir.

    PAŞA HAMAMI

    Çarşı Camisinin güneyinde yer alan bir çifte hamamdır. İskenderpaşa'nın vakıfları arasında adı geçmektedir. 1521-1533 yılları arasında yapılmış olmalıdır. Erkekler kısmı batı tarafındadır. Bu kısım soyunmalık soğukluk ve dikdörtgen planlı sıcaklıktan meydana gelir. Kadınlar kısmı da soyunmalık soğukluk ve iki hücreden ibaret sıcaklıktan oluşmaktadır.

    SEKİZ DİREKLİ HAMAM

    Pazarkapı mahallesinde yer alır. Trabzon Belediyesince onarılmış kuzeyindeki soyunmalı kısmı yeniden yapılmıştır. Soyunmalığının güney köşesinden soğukluğa girilir. Sıcaklık bölümü kare planlıdır. Köşelere yerleştirilmiş duvar yükseklikleri 2.5 m olan dört halveti vardır. Ortada sekizgen göbek taşı ve etrafında yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanan sekiz sütün sekizgen planlı kubbemsi bir tonozu taşır. Bu tonozla yan duvarlar arasındaki boşluk çepeçevre beşik tonozla örtülmüştür. Hamamın tarihlendirilmesi tartışmalıdır. Bazı kaynaklarca Selçuklu Hamamı olarak adlandırılır.

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 1:38 am