.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Burdur Şehir Tanıtımı

    vega
    vega
    çalışkan üye
    çalışkan üye


    Erkek
    mesaj sayısı : 252
    Yaş : 33
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Burdur Şehir Tanıtımı Empty Burdur Şehir Tanıtımı

    Mesaj  vega Paz Nis. 26, 2009 12:44 pm

    İlin Tarih Öncesi Çağları

    İlimizin tarihi Neolotik Çağa kadar inmektedir.1957-1960 yılları
    arasında Prof.J.Mellaart tarafından Hacılar’da yapılan kazılarda
    Neolitik kültürün bütün ayrıntılarını ortaya
    çıkarmıştır. Bu bulgular M.Ö.7000 yıllarına inmektedir.
    Yine 1978-1988 yılları arasında Kuruçay Höyükte ve
    1989-1992 yılları arasında Bucak Höyücek Höyükte
    Prof.Dr.Refik DURU tarafından yapılan kazılarda da Neolitik
    çağın kültürüne rastlanılmıştır. Bu çağın
    en önemli özelliği: İnsanların,hayvanları
    evcilleştirmesi,çanak-çömlek yapımını öğrenmiş
    bulunmasıdır. Anadolu’nun ilk heykelcikleri olarak bilinen ANA
    İLAHE’yi temsil eden pişmiş toprak figürünler ve
    süs eşyaları Neolitik Çağda Hacıların en önemli
    eserleridir.
    Kalkolitik Çağ;
    Neolitik çağdan sonra gelen M:Ö.5400-3000 yılları
    arasındaki çağdır. Bu çağda taş,kemik ve ağaç
    aletlerin yanısıra,madenin de kullanılmaya başlamış olması en
    önemli özelliğidir. Kuruçay Höyükte bulunan
    madeni keskiler,ok uçları gibi aletler çağın
    özelliğini yansıtırlar. Ayrıca Uğurlu Höyük,Kızılkaya
    Höyük,Karamanlı Çamur Höyük,Tefenni
    Beyköy Höyükte bu çağı destekleyen malzemeler
    elde edilmiştir.M.Ö. 3000-2000 yılları arasına tarihlenen Eski
    Tunç Çağında,medeniyet daha gelişmiş,taş aletlerin yerini
    tunçtan yapılan aletler almıştır. Çağın
    özelliklerini yansıtan bir başka grup da,pişmiş toprak ve
    mermerden yapılmış keman tipi idollerdir. İlimizde Yassıgüme
    Höyük,Burdur Höyük,İncirdere
    Höyük,Tepecik Höyük gibi yerleşim yerlerinde eski
    tunç çağı malzemesi yaygın olarak tespit
    edilmiştir.İlimiz,Antik çağlarda. bugünkü sınırları
    ile Isparta ve Antalya illerini de içine alan antik PİSİDİA
    bölgesinde kalmaktadır. Bu bölge Pers döneminin
    ortalarına kadar karanlıkta kalmış,henüz aydınlatılamamıştır.
    Bölge, M.Ö. 2000 yıllarında ARZAVA konfederasyonunun siyasi
    merkezi olmuştur. Bu durum M:Ö. 1000 yılına kadar çeşitli
    toplumların yerleşmesiyle devam eder.M.Ö. 8.yy’da
    Pisidia’nın batı bölgesi Friglerin hakimiyetine girmiştir.
    Yarışlı Gölü’ndeki yerleşim yerinde Frig keramiklerinin
    bulunması bu tezi desteklemektedir. M.Ö. 696-676 Frig devletini
    yıkan Lidyalıların bölgeye hakim olduğunu
    görüyoruz.M.Ö. 546 yılında Lidyalıları yenen
    Persler,bölgeyi ele geçirmişlerdir. M.Ö. 334’te
    Büyük İskender,Biga Çayı kenarında Persleri mağlup
    eder ve Anadolu’ya yönelir. Önce Bodrum,Milet ve
    Phaselis’i alır. Daha sonra Perge,Side,Aspendos’u alır ve
    M.Ö.333’te de Sagalassos ve Kremna’yı da zapteder.
    Büyük İskenderin M.Ö. 323 yılında
    ölümü,imparatorluğun paylaşılmasına sebep olur.
    Bölgeye, M.Ö. 321 yılında komutan Antigonos hakim olur.Fakat
    M.Ö.301 yılında İpsos Savaşında Selefkoslulara yenilince
    ülkesini kaybeder. Selefkoslardan sonra bölge,Bergama
    krallığına ve daha sonra da Roma’ya bağlanır. Bu durum,M.S. 395
    yılına kadar devam eder. Bu yıl Roma İmparatorluğu ikiye
    bölünür;bölge Doğu Roma(Bizans) idaresine girer. Bu
    durum M.S. Xl yy sonlarına kadar devam eder ve bu tarihten itibaren
    Türk hakimiyeti başlar. Roma çağında Psidia’nın her
    tarafında kesif bir yerleşme vardır. Bir çok yeni şehir
    kurulmuş, eski merkezler yeniden onarılmıştır.

    Burdur’un Türk Tarihi Dönemi


    1071 Malazgirt Meydan Muharebesinden sonra ise bölge; sırasıyla
    Selçuklular, Hamitoğulları ve Osmanlıların hakimiyeti altına
    girmiştir.
    Anadolu’ya yayılan Oğuz boyları muhtemelen 1075’lerde o
    zaman Psidia diye adlandırılan bölgeye ve Burdur’a
    yerleşmeye başladılar. İlk yerleşim yerleri Şekerpınarı-Hamam bendi
    mevkii olmuştur. Çoğunluğu Kınalı aşiretinden olan
    Türkmenler, en az 2000 çadırdan meydana gelen bir
    toplulukla yerleşim yerleri kurmaya başladılar. Başlangıçta
    kendi başlarına hiçbir devlete bağlı olmadan ve komşuları olan
    Bizanslılarla mücadele ederek varlıklarını
    sürdürdüler. Bu mücadelelerin en önemlisi
    Dinar yakınlarında Bizanslı Manüel Kommenos komutasındaki orduyu
    yenmeleridir.
    Bilhassa Haçlı Seferleri döneminde Selçuklu
    Hükümdarı I. Mesut ve II. Kılıçarslan'ın Erle ovasında
    bu orduyu yenilgiye uğratması Selçuklu Hakimiyetini bu
    bölgede kolaylaştırdı. Selçuklu Hükümdarı II.
    İzzeddin Kılıçarslan Denizli, Uluborlu, Burdur ve Antalya'ya
    kadar olan bölgeyi ve Türkmen aşiretlerini idaresi altına
    aldı.

    Fakat Türkmen aşiretleri üzerinde tam bir otorite
    sağlayamadı. Bölge; 1219 ve 1236 yıllarında tekrar I. Keykavus ve
    Alaaddin Keykubat tarafından alındı. Böylece, bölge
    kesinlikle Selçuklu hakimiyetine girmiş oldu. 1257 yılında
    Selçuklu Devleti üç kardeş arasında pay edildi.
    Fakat II. Alaaddin Keykubat ölünce, II.İzeddin ve IV.
    Rukneddin Kılıçarslan arasında paylaşıldı. Ama iki kardeş
    arasında çıkan şavaşta Rukneddin yenildi ve Burdur kalesine
    hapsedildi. 1259 tarihinde hapisten çıkarak Selçuklu
    tahtına oturdu. Rukneddin Kılıçarslan hapis dönemi
    olaylarının intikamını almaya başladı. Bu yüzden huzursuzluk
    arttı. Bu arada Baba İlyas ve Baba İshak isyanları da devletin
    otoritesini sarstı. Ve nihayet Selçuklu Devleti 1303 yılında
    tamamen ortadan kalktı.
    Bu otorite boşluğundan istifade eden Selçukluya bağlı aşiret ve
    oymakların "Uç" Beyleri de kendi başlarına hükümet
    kurmaya başladılar.
    Antalya ve Denizli'nin Türk hakimiyetine girmesinden sonra akın
    akın gelen aşiret ve oymaklar, bilhassa Kayı, Avşar, Bayındır,
    Büğdüz, Yazır, Yiva ve diğerlerinin toplamı 200 bin
    çadıra ulaşmıştı. Bu türkmen nüfusunun merkezi de
    Burdur olmuştur. Celaleddin Harzemşah'ın komutanlarından ve Yomut
    kabilesinden olan Hamit Bey, Selçukluların döneminde Burdur
    ve Çığralı'ya kadar olan bölgenin sınır beyiydi.
    Selçuklunun yıkılma dönemine denk gelen Hamitoğulları
    Beyliğinin esas kurucusu Hamit Bey'in torunu olan Felekeddin
    Dündar Beydir. Bir "Uç" beyi olan Dündar Bey,
    beyliğini Burdur'da ilan ederek, beyliğini dedesinin adına
    hürmeten "Hamitoğulları" olarak duyurdu. Hamitoğullarının en
    parlak dönemi Dündar Bey'in zamanıdır. Beyliğin sınırları
    genişlemiş, Antalya, Gölhisar ve Korkuteli beyliğe katılmıştır.
    Burdur ili, dönemin en önemli merkezi olmuştur. Sanat,
    ticaret ve nakliye gelişmiştir.
    Burdur Şehir Tanıtımı Burdur1
    İlhanlılar Anadolu’ya geldiğinde diğer beylikler gibi
    Hamitoğulları da bağlılıklarını Başvezir Emirçoban’a
    bildirerek, İlhanlı fırtınasını kazasız atlatma yoluna gitmiştir.
    Emirçobanoğlu Timurtaş’ı (Demirtaş), Anadolu Valisi olarak
    atamıştır. Timurtaş Anadolu’daki beylikleri tek tek ortadan
    kaldırmaya başlamıştır. Hamitoğulları'nın da üzerine
    yürüdü. Dündar Beyi 1323 yılında Antalya’da
    öldürdü ve Hamitoğullarının toprağını ilhak etti. Bu
    durum karşısında Dündar Beyin oğulları memleketten
    kaçtılar. Bu hakimiyet 1327 yılına kadar devam etti. Oğlunun
    yaptıklarını tasvip etmeyen Emirçoban, Anadolu’ya gelerek
    oğlunu ortadan kaldırmak istedi. Timurtaş Mısır’a kaçtı,
    fakat orada öldürüldü.
    Dündar Beyin oğlu Hızır Bey Eğirdir’e gelerek Hamitoğulları'nın topraklarının bir kısmında hakimiyet kurdu.
    Hızır Beyin ölümünden sonra yerine, Dündar Beyin
    diğer oğlu İshak Bey geçti. İshak Beyin Beyşehir ve
    Akşehir’e kadar beyliğin sınırlarını genişlettiğini
    görüyoruz.
    İshak Beyin 1335’te ölümünden sonra yerine oğlu
    Muzafereddin Mustafa Bey geçti. Onun da yerine oğlu
    Hüsameddin İlyas Bey 1349’da başa geçti. İlyas Bey
    Karamanoğullarıyla savaştı fakat, topraklarını kaybetti.
    Germiyanoğullarının yardımıyla topraklarını geri aldı.
    Yerine geçen Kemaleddin Hüseyin Bey,
    Karamanoğulları’nın saldırısına uğradı. Ama Osmanlılar ve
    Germiyanoğulları’nın yardımıyla kurtuldu.
    Bu sırada Anadolu’nun Söğüt Bölgesinde
    gittikçe büyüyen ve kuvvetlenen ve Osmanoğulları
    tarafından kurulan Osmanlı Devleti dikkat çekiyordu. Osmanlı
    padişahı Murat Hüdavendigar Kosova’da şehit olunca yerine
    oğlu Yıldırım Beyazıt geçmişti. Yıldırım Beyazıt’ın
    hükümdarlığını başta Karamanoğulları olmak üzere diğer
    beylikler de tanımadılar. Yıldırım Beyazıt Anadolu’ya
    geçerek bu beylikleri teker teker ortadan kaldırdı.
    Hamitoğulları Beyliğini de ortadan kaldırarak Anadolu Beylerbeyliğinin
    merkezi olan Kütahya’ya bağladı. (1391)
    Böylece Hamitoğulları ve diğer beylikler ortadan kalkmış ve
    Anadolu’da Türk Birliği sağlanmıştır. Hamitoğullarının son
    beyi Kemaleddin Hüseyin Beyin oğlu Mustafa Bey, Osmanlı komutanı
    olarak görev almıştır. Böylece Burdur’un Osmanlı
    Dönemi başlamıştır
    Osmanlı Şehzadelerinden I. Beyazıt ve ll. Selim Kütahya’da
    Beylerbeyi olarak bulundular. ll. Beyazıt zamanında Şah Kulu
    ayaklanması ortaya çıkmıştır. Şah Kulu Şehzade Korkut’un
    Antalya’dan Manisa’ya giden hazinesini yağmalamış, Antalya,
    İstanos, Elmalı, Burdur ve Keçiborlu’yu basarak, buraların
    kadılarını ve bir çok insanı öldürmüştür.
    Şah Kulu sonunda İran’a sığınmış ve böylece tehlike ortadan
    kalkmıştır.
    XVl. yy'a kadar Burdur'da önemli olaylar olmamıştır. 1522’de
    de Burdur Tirkemiş İlçesi merkezi durumundadır. Bu dönemde
    şehir eskiye nazaran daha gelişmiştir.
    XVl. yy'ın sonuna doğru şehir biraz daha
    büyümüştür. Ekonomi canlanmıştır. Bu bakımdan
    verilen vergiler fazlalaşmıştır.
    1839 Tanzimat hareketinden sonra Burdur, Kütahya ilinden ayrılarak
    Konya ilinin Isparta kaymakamlığına bağlandı. 1850 yılına kadar bu
    bağımlılık sürdü.
    Daha sonra başta Saden oğlu Hacı İsmail Ağa olmak üzere
    Burdur’un Sancak olması için uğraşmışlar ve 1872 yılında
    Burdur sancak olmuştur. Burdur’un ilk sancakbeyi Mehmet İzzet
    Paşadır.
    Osmanlı Devleti 1914’de 1. Dünya Savaşına katılınca
    bütün yurtta seferberlik ilan edilmiş ve aynı yıl
    Burdur’da şiddetli bir deprem olmuş, yaklaşık 4000 kişi
    ölmüş ve şehrin önemli dini yapıları bu depremde
    yıkılmıştır.
    Her iki felaket birleşmiş ve Burdurlular birkaç yıl bu kötü şartlar altında yaşamışlardır.
    1920 yılında müstakil mutasarrıflık olan Burdur, doğrudan
    hükümet merkezi olan İstanbul’a bağlanmıştır.
    1.Dünya Savaşının yenilgi ile neticelenmesinden sonra İtalyanlar
    Antalya’ya asker çıkardılar. Burdur’a gelerek merkez
    komutanlığı kurdular. Burdur düşmanın yurttan atılmasından sonra
    kurulan yeni Türkiye Cumhuriyetinde 1923 yılında İl olarak yerini
    almıştır.
    Burdur Şehir Tanıtımı Burdur2
    vega
    vega
    çalışkan üye
    çalışkan üye


    Erkek
    mesaj sayısı : 252
    Yaş : 33
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Burdur Şehir Tanıtımı Empty Geri: Burdur Şehir Tanıtımı

    Mesaj  vega Paz Nis. 26, 2009 12:45 pm

    Batı Akdeniz, Ege ve Orta Anadolu Bölgeleri arasında iklim,jeolojik yapı bakımından bir geçit alanı olan Burdur İl’i; tarihi hadiselerde de, bilhassa Pisidia, Roma ve Selçuklular devrinde de bir geçit alanı olmuştur. Mevcut antik şehirler ve hanlar, daha çok yerleşimden ziyade, Ege kıyılarında bulunan Efes ve Bergama gibi büyük tarihi yerleşim yerleri ile, Side, Aspendos gibi Batı Akdeniz sahilinde bulunan büyük ve tarihi yerleşim yerleri arasında gerek savaşlar, gerek idari yönden ve gerekse o zamanın sportif temasları yönünden de bir geçit alanıdır.
    Selçuklular devrinde de ilin, bilhassa Bucak İlçesi civarı, Akdeniz’de bulunan Alanya ve Antalya’nın, Konya ile bağlantısı bakımından bir geçit alanı olmuştur. Bundan dolayıdır ki, Burdur İli; folklorunda, kültüründe, sosyal yaşantısında, hatta ekonomisinde olduğu gibi, bugün de önemli bir transit merkezidir. Batıdan, Orta Anadolu’dan,Akdeniz’e, hatta Fethiye gibi güney Ege sahillerine giden bütün yollar Burdur İlinden geçer.
    Doğal ve tarihi zenginlikler, iklim, folklor, tarım, tabiat gibi turizm unsurları, Burdur’a bir çok bölgemizden daha fazla avantaj sağlamaktadır. Türkiye turizminde önemli bir yeri olan Akdeniz, Ege ve Orta Anadolu bölgeleri arasında tabiat güzellikleri, tarihi zenginlikleri ve folklor olmak üzere üç önemli turizm unsuru burayı bir turistik cazibe merkezi haline getirmektedir.Burdur, Göller Bölgesi'nin karakteristiğini en güzel şekilde aksettiren ilimizdir.
    Kış aylarında Eşeler Dağında kayak yapmaya, yaz aylarında ise bilhassa Burdur, Salda, Yarışlı, Karataş ve Gölhisar Gölleri ile, Yapraklı ve Karacaören Baraj Gölleri; yüzmek, avlanmak ve su sporları yapmaya son derece elverişli yelerdir. Bu göllerin etrafında bulunan dağ ve tepeler ormanlarla kaplıdır. Bu ormanlar içerisinde çoban çeşmeleri, en eski medeniyet kalıntıları, göl kıyılırında temiz kumsallar, bozulmamış doğa, en leziz Türk yemekleri, Türk motifleri ile işlenmiş kilim ve halılar, şifalı sular, kıvrak Teke Yöresi musikisi ve Burdur folkloru ile, tabiat harikası İnsuyu Mağarası gibi tabiatın Burdur iline turizm yönünden bağışladığı güzelliklerdir. Salda gölü yurt içi ve yurt dışından gelen gençlere ucuz tatil imkanı sağlayan tesis ve kamp merkezlerine sahiptir.
    vega
    vega
    çalışkan üye
    çalışkan üye


    Erkek
    mesaj sayısı : 252
    Yaş : 33
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Burdur Şehir Tanıtımı Empty Geri: Burdur Şehir Tanıtımı

    Mesaj  vega Paz Nis. 26, 2009 12:45 pm

    Genel Bilgiler

    Yüzölçümü:
    6.887 km² Nüfus:
    254.899 (1990) İlk insanların yaşadıkları, yerleşim yerleri, antik kentleri ve Türk İslam eserleri ile önemli bir turizm merkezidir. Burdur İnsuyu mağarası ve gölleriyle ilgi çekmektedir.

    İLÇELER:

    Burdur ilinin ilçeleri; Ağlasun, Altınyayla, Bucak, Çavdır, Çeltikçi, Gölhisar, Karamanlı, Kemer, Tefenni ve Yeşilova' dır.

    Ağlasun: İl merkezine 32 km. uzaklıkta, "Sagalassos Antik Kenti" ile Burdur'un en önemli turizm çekiciliği olan ilçelerinden biridir. İlçede yeraltı sularının bolluğu nedeniyle alabalık tesisleri yaygındır. İlçede 2276 m. yüksekliğinde Akdağ dağcılık ve dağ-doğa yürüyüşü için çok elverişlidir.

    Bucak: Burdur'a 45 km. uzaklıktadır. İlçenin kuzey-doğusunda Roma Dönemine ait "Cremna Antik Kenti" bulunmaktadır. Susuz Kervansarayı ve İncirhan önemli eserlerdendir.

    Gölhisar: İl merkezine 107 km. uzaklıkta bulunan ilçenin yakınında yer alan Cibyra Antik Kenti ile önemli bir turizm potansiyeline sahiptir.

    Tefenni: İlçenin merkeze uzaklığı 70 km.dir. İlçenin güneyindeki Çamur höyükte, Kalkolitik Döneme ilişkin yüzey araştırması bulguları burasının çok eski bir yerleşim merkezi olduğunu göstermektedir.

    Yeşilova: İl merkezine uzaklığı 60 km.dir. En eski yerleşim yerlerinden birisi olan ilçe sınırları içindeki Dereköy ve Gençali'de yapılan yüzey araştırmaları sonucunda Kalkolitik Döneme ait (M.Ö. 5000) çanak- çömlekler gün ışığına çıkmıştır.
    vega
    vega
    çalışkan üye
    çalışkan üye


    Erkek
    mesaj sayısı : 252
    Yaş : 33
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Burdur Şehir Tanıtımı Empty Geri: Burdur Şehir Tanıtımı

    Mesaj  vega Paz Nis. 26, 2009 12:45 pm

    BURDUR TURİSTİK YERLER

    ANTİK KENTLER:


    DÜĞER (TYMBRİANASSUS) :
    Burdur’da Klasik Çağ’a ait bilinen en eski yerleşim yeri, Düğer Köyü’ndedir. Yunan Arkaik Dönemi’ne rastlayan ve Frig Kültürü özelliklerini gösteren Tymbrianassus Antik Kenti, Yarışlı Gölü’nün doğu kıyısındaki yarımadada yer alır. Kent M.Ö. 6. yüzyılın sonlarında kurulmuştur. Düğer’de bilimsel kazı yapılmamış, kaçak kazılarda ortaya çıkarılan buluntuların ele geçirilebilen büyük kısmı Burdur Arkeoloji Müzesi’nde toplanmıştır.
    Bulunan eserler arasında, tapınak olduğu sanılan birkaç yapının pişmiş topraktan kaplama levhaları vardır. Bu levhalar yapıyı doğanın yıpratmasından ve yangından korumak için yapılmıştır. Levhaların üzerinde bulunan “Grifon” başlı hayvan figürleri de, dinsel inançlar göre yapıyı kötü ruhlardan korumaktadır. Dönemin süsleme motifi ise, dört yapraklı yoncadır.

    KİBYRA :
    Burdur’un Gölhisar İlçesinde yer almaktadır. Çok yüksek olmayan üç tepecik üzerinde kurulmuştur. Çevresinin sağlam surlarla çevrili olduğu sanılan antik kent, dörtlü bir tetrapolisin başkentidir. Tetrapolis, Kibyra, Oinoanda, Balbura ve Budon sitelerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
    Kibyra’nın atları ve silahşörleri ünlüdür. Kibyra’da hayvancılık ileriydi. Aşağı agorada dericilik yapılıyordu. Yakın zamana kadar işletilen maden ocakları ve arazinin doğal yapısında bulunan demir madeni, Kibyra’da demircilik sanatının varlığının kanıtlarıdır.
    En parlak dönemi M.S. 2. yüzyılda yaşayan antik kentin geçmişi Helenistik döneme kadar uzanıyor. Kibyra’nın ilk halkı, Milias kökenli Pisidyalılardır. Volkanik bir arazide kurulu şehir, sık sık deprem felaketine uğramış, son bir depremden sonra halkı yavaş yavaş çekilmiş ve Bizans döneminde küçük bir yerleşme olarak varlığını sürdürmüştür.
    Kibyra, Burdur yöresinin oldukça iyi korunmuş antik kentlerinden birisidir. Stadyum, tiyatro ve 4 bin kişi alabilen küçük bir tiyatro havasındaki odeon, Kibyra’da sosyal ve kültürel bir kavmin yaşadığını gösteriyor. Antik Frigya, Pisidya, Likya ve Karya arasında bir geçiş bölgesi oluşturan Kibyra, Kültür karakteri olarak bu dört antik bölge kültürünün ortak izlerini taşıyor.

    KREMNA :
    Burdur’un Bucak İlçesinin Çamlık köyü yakınlarında yer alıyor. Aksu vadisine hakim dil biçiminde bir tepe üzerinde kurulu kentte, konumu nedeniyle Eski Yunanca’da “Uçurum” anlamına gelen Kremna adı verilmiştir.
    Antik PİSİDYA bölgesinin önemli kentlerinden bir olan Kremna’nın en eski kavmi Solymoslular’dır. Antik kent, sırasıyla Lidya, Pers Makedonya, Bergama Krallığı, Roma ve Bizans egemenliğinde kalmıştır. En parlak dönemini M.S. 2. yüzyılda Roma devrinde yaşayan Kremna’nın kalıntıları, Roma dönemine aittir. 1970-1972 yılları arasında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan olağanüstü güzellikteki Athene, Leto, Nemesis, Asklepios, Hygeia, Herakles ve Apollon heykelleri, Burdur Müzesi’nde sergilenmektedir. (Daha fazla bilgi için tıklayın)

    KODRULA :
    Bucak ilçesine bağlı Kestel Köyü’nün yakınlarında yer alır. Bugünkü Kestel Köyü’nün adı da antik Kodrula’dan gelmektedir. Helenistik dönemden Bizans dönemine kadar kesintisiz yerleşim yeri olmayı sürdüren antik kentin yapıları, zirveden yamaçlara kadar inmektedir. Etekte işlevi anlaşılamayan büyük bir yapı bulunmakta, bunun doğusunda Dor düzeninde yapılmış bir tapınak yer almaktadır. Nekrtopol, şehrin cephesindeki kesme taşlardan yapılmış sur kalıntılarının dışındadır.

    SİA (TAŞTANDAM) :
    Bucak İlçesinin Kızılkaya bucağına bağlı Karaot Köyü sınırları içindedir. Kalıntıları nedeniyle “Taştandam” denilen Sia Antik Kenti, bir Pamfilya kentidir. Taştandam tepesi ile güney ve batı etekleri üzerinde kurulu kentin, kuzey, doğu ve güney kayalıkları iki üç katlı ve güçlendirilmiş surlarla çevrilidir. Eteklerinde kısmen düz ve çamlık yerler, şehrin kutsal ve nekropol alanıdır. Mezar anıtları da buradadır. Helenistik ve Roma dönemlerine ilişkin kalıntılar içeren şehir, yerleşim yerinden uzaklığı ve yolunun olmayışı nedeniyle çok iyi korunarak günümüze kadar gelmiştir.

    SAGALASSOS :
    Sagalassos antik kenti ilk kez 1706’da Fransız bir gezgin tarafından bulundu. Ancak bu yerleşim yerinin Batı Torosların en önemli antik kentlerinden Sagalassos olarak tanımlanması ancak 1824’te gerçekleşti. Bu kentte kazılara 1985’te başlandı. Kazılar günümüzde de hala devam ediyor. Bu yerin seçilmesinin başlıca nedeni dağların sağladığı koruma olsa gerek.Ayrıca Tekne Tepe’nin batısında bulunan geçitin kontrolü de önemli nedenler arasında. Bölgenin en geç M.Ö 6000’de yerleşime açıldığı düşünülüyor. Sagalassos kentinin ise M.Ö 3000’lerde yerleşime sahne olduğu, yine aynı zamanlarda adını aldığı düşünülüyor. Pisidia kabilelerinin M.Ö 1000’de buraya varmışlar. Ormanların kesilmesi M.Ö 1700’lerde bölgede Pisidia’lilarin yaşadığına bir kanıt oluşturuyor. Daha sonra tarımın yoğunlaşmış ve ekonominin Hitit İmparatorluğunun çöküşüyle başlayan karanlık çağlarda kapalı ekonomi ile en üst düzeye ulaşmıştır. M.Ö....

    (Daha fazla bilgi için tıklayın)

    BUBON :
    Gölhisar ilçesinin İbecik Köyü yakınlarında, Dikmen Tepesi denilen mevkidedir. Pınar meşesi denilen sık çalılıkların içinde gizlenen Bubon Antik Kenti, 1960’lı yıllarda büyük bir yağmaya uğramış, M.S. 2. yüzyıla tarihlenen birçok bronz heykel başı yurt dışına kaçırılırken yakalanarak Burdur Müzesi’ne kazandırılmıştır. Görkemli Apollon heykeli, müzede sergilenmektedir. Bu buluntular, Bubon’da antik çağlarda bir bronz heykelcilik okulu ve atölyesinin varlığını kanıtlamaktadır. Kaçak kazılarda çok büyük tahribata uğramış şehirde, günümüze kadar gelen kalıntılardan Agora, Tiyatro, Su Sarnıcı, Çeşme ve Mabetlerin olduğu anlaşılmaktadır.
    Bubon antik kentinin geçmişi hakkında fazla bir şey bilinmiyor. M.Ö. 190 yıllarında Araxs’ın müttefiki olarak savaşa giren, daha sonra Oioanda, Balbura ve Kibyra kentlerinin oluşturduğu Tetrapolis’te yer alan Bubon, diğer şehirlerle birlikte Likya’ya geçmiştir. M.S. 1. yüzyılda ise bir Roma kenti olarak karşımıza çıkmaktadır.

    BURDURDA’Kİ DİĞER ANTİK KENTLER, KALINTILAR; YERLERİ VE DÖNEMLERİ

    MOATRA : Merkeze bağlı bereket Köyü’nde, Klasik dönem Roma şehri.
    KORMASA : Merkeze bağlı Boğaziçi Köyü’nde, Klasik dönem Psid şehri.
    MALLOS : Merkeze bağlı Karacaören Köyü’nde, Klasik dönem Roma şehri.
    HADRİANİ : Merkeze bağlı Cavurören Köyü’nde, Roma şehri.
    SYSİANAİ : Merkeze bağlı Karakent Köyü’nde, Roma şehri.
    MALGASA : Merkeze bağlı Kavacık Köyü’nde, Psid şehri.
    OLBASA : Merkeze bağlı Belenli Köyü’nde, Klasik dönem Roma şehri.
    MACROPEDİUM : Merkeze bağlı Akören Köyü’nde, Klasik dönem Roma şehri.
    KERAİTAE : Bucak Belören köyünde, Klasik dönem Roma şehri.
    KOMAMA : Bucak’a bağlı Kızılkaya Kasabasının Ürkütlü Köyü’nde, Klasik dönem Yunan yerleşim yeri.
    NEKROPOL: Uylupınar köyünde, Frig-Pers dönemi mezarlık alanı.
    POLYETTA : Yeşilova’nın Yarışlı Köyü’nde, Psid şehri.
    TAKİNA : Yeşilova Yarışlı köyünde, Psid şehri.
    TÜMÜLÜS : Tefenni’nin Yuvalak Köyü’nde.
    ÜÇTEPELER TÜMÜLÜSLERİ : Yeşilova’nın Mürseller Köyü’nde, Klasik dönem.
    MABET KALINTISI : Burdur şehir merkezinde, Frig dönemi.
    KAYA KABARTMASI : Tefenni Yuvalak Köyü’nde, Klasik dönem Yunan Çağı.
    MALYASTARA : Lengüme Köyü’nde, Psid şehri.
    PANEMÖTEİKHAS : Bucak Boğazköy’de, Roma Dönemi.
    vega
    vega
    çalışkan üye
    çalışkan üye


    Erkek
    mesaj sayısı : 252
    Yaş : 33
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Burdur Şehir Tanıtımı Empty Geri: Burdur Şehir Tanıtımı

    Mesaj  vega Paz Nis. 26, 2009 12:46 pm

    CAMİLER ve TÜRBELER:

    SELİMZADE CAMİSİ : Kentin doğusundadır. Yapım tarihi bilinmemekle birlikte 1889’da yapılan türbeden daha eski olduğu sanılmaktadır. Duvarlar moloz taştandır. Alt sıradaki pencereler yuvarlak taş kemerlidir. Yapının kuzeyinde ahşap direkler üzerinde son cemaat yeri bulunmaktadır. İzlerden önceleri burada sundurmalı bir son cemaat yeri bulunduğu anlaşılmaktadır. Minare tabanı taştandır. Taş gövde 1914 depreminde yıkılınca yeniden ahşap olarak yapılmıştır.
    Caminin kuzeyindeki son cemaat yerine açılan taçkapı taştandır. Dar ve yuvarlak kemerli, tek kanatlı ve dikdörtgen çerçeve içinde oluşu bu kapının önemli özelliğidir. Kapı kemerinin yanlarındaki iki küçük rozet de yapıya gerçek bir görünüm kazandırmaktadır.

    TEPE CAMİSİ : Tepe mahallesindedir. Mescitken sonradan camiye dönüştürülmüş bir karkas yapıdır. Üstü oluklu çinkoyla örtülüdür. Minaresi ve yazıtı yoktur.

    KAYIŞOĞLU CAMİSİ : Burdur’un en eski yerleşme yerlerinden Kuyu mahallesindedir. Taş temel üstünde yükselen ahşap bir minaresi vardır. Yapının 1872’de onarıldığı bilinmektedir. Kapıdaki yazıtında Kınalızade Emin Bey adı geçmektedir.

    MUSTAFA HOCA CAMİSİ : “Kuyu Camisi” adıyla da anılmaktadır. Çatısı kiremitle örtülüdür. Caminin kubbemsi tavanının ortası süslemelidir. Ahşap gövdeli minaresi saçla kaplanmıştır.

    HECİN CAMİSİ : Eski yazıtına göre 1875 yılında yapılmış, 1914 depreminde yıkılmış, 1930’da yeniden yapılmıştır. Ahşap ve karkas caminin üstü oluklu çinko ile örtülüdür. İlk yapımında ahşap olan minaresini, yıkıldıktan sonra 1900’de Hacı Hacer yeniletmiştir.

    SELİMOĞLU CAMİSİ : Yazıtına göre Arap Selimoğlu yaptırmıştır. 1914 depreminde yıkılmış, Kahya oğlu Hacı Osman ve kardeşi Hacı Hüseyin’ce yeniden yaptırılmıştır. Bağdadi karkas biçimli olan yapı, sıvalıdır. Üstü oluklu çinko ile örtülüdür. Minaresi, eski taş temeli üstüne, Kağıtçı Hacı Süleyman Efendi tarafından yeniden ahşap olarak yaptırılmıştır.

    GAZİ CAMİSİ : Gazi Caddesindedir. 1914 depreminde yıkılmış, yeniden yaptırılmıştır. Taş temel üstünde, ahşap karkasdır. Kiremitle örtülüdür. Minaresi yerli ustalarca kesme Burdur taşından yapılmıştır.

    ÇEŞMEDAMI CAMİSİ : Çeşmedamı mahallesindedir. 1842 tarihli bir vakıfnamede camiden “Muallimhane” olarak söz edilmektedir. 1914 yılında yıkılmayan birkaç yapıdan biridir. Üstü kiremitle örtülüdür. Minaresi, yazısı ve kadınlar bölümü yoktur.

    NURCAMİ : Eski Hıristiyan mahallesindedir. 1953’de hayırseverlerce yaptırılmıştır. İç duvarları betonarme, dış kaplamaysa kesme Burdur taşındandır. Burdur’un tek kubbeli camisidir. Minaresi yerli ustalarca ve Burdur taşından işlemeli biçimde yapılmıştır. Özellikle tekniği açısından başarılıdır.

    TAŞCAMİ (TAŞDEMİR CAMİSİ) : Yenice mahallesindedir. 1782’de Hacı Molla yaptırmıştır. 1914’deki depremde yıkılmış, ahşap olarak yeniden yapılmıştır. 1971 depreminden sonra onarılmıştır. Yıkılan minaresi yeniden kesme taştan yapılmıştır.

    DİVANBABA CAMİSİ : Değirmenler mahallesindedir. Yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak, minarenin yazıtında 1775’de Tilurizade Hacı Süleyman’ca yaptırıldığı belirtilmektedir. 1971 depreminden sonra onarılmıştır.

    ŞEYH SİNAN CAMİSİ : Sinan mahallesindedir. 1776’da Çelik Mehmet Paşa tarafından medreseyle birlikte yaptırılmıştır. Burdur kesme taşından ince görünümlü minaresi 1914 depreminde yıkılmıştır.

    ULUCAMİ : Pazar mahallesindeki Pazar düzlüğünde, yüksek bir tepededir. Vakıf kayıtlarına göre Hamit Oğlu Dündar Bey yaptırmıştır. 1914 depreminde yıkılan minaresinin yazıtında 1300’de yaptırıldığı yazılıdır. Çelik Mehmet Paşa 1749’da onartmıştır. Depremden sonra 1919’da ahşap karkas olarak yapılmıştır.
    Doğu kuzey ve batısında üç kapısı vardır. İçten yarım kubbelidir. Kuzey kapısı yönündeki ikinci cemaat yerini, üç kubbe örtmektedir. 1971 depreminde zarar görmüşse de Vakıflar İdaresince onartılmıştır.

    Ayrıca Tabak, Taş, Karasenir Saden (Aşağı Dilbaba), Manastır, Eskiyeni, Çakmakçı, Recep, Ağıl (Hacı Bayram), Kazancıoğlu camileri sayılabilir.

    Bunların yanında Nur, Bahçelievler, Kasaboğlu, Şirinevler, Kameriye, Marangozlar Sitesi, Yeni Pazar, Hilal ve Gölhisar’da Dengere camileri de yeni yapılan camilerdir.

    SELİMOĞLU TÜRBESİ : Selimoğlu Camisinin kuzeybatısındadır. Minare tabanına bitişiktir. Kesme taştan kare planlıdır. Yazıtına göre 1889’da Hacı İsmail yaptırmıştır. Kapısı yuvarlak kemerli olup, mekan küçük bir kubbeyle örtülmüştür.

    HIDIRLIK TÜRBESİ : Kesme taştan yaptırılmıştır. XIV. ya da XV. y.y.’da yapılmış olan türbe, Hıdrellez (Hıdırlık) denen bahçeler arasındadır. Kare planlı türbenin kapı eşiğinden yukarısı, sekizgen bir biçim alır. Büyükçe bir bölümü toprağa gömülü ve yıkıktır. Sekizgen bölüm daha yüksektir, pahlı silmeyi izleyen üçgen çatılı bir külahla örtülüdür. Dış kenarlarında zeminin dolması ile tüm kenarlar aynı yükseklikte görünmektedir. Zeminden dört taş sırası (Yaklaşık 150 cm.) yüksekte olan kapıya duvarlardan konsol biçiminde dört basamak merdivenle çıkılmaktadır. Kapı önünde küçük bir sahanlıkla kırık basamaklar vardır. İki bölümlü yapının altı mezarlıktır. Bölümler ahşap bir döşemeyle ayrılmaktadır. Duvarlar kesme taş ve sıvasızdır. Doğu yanındaki pencere içte üst üste iki kemerlidir. Güney yüzde, nişler içinde üstü mukarnas dolgulu mihrap vardır. Mekanın içten kubbeyle örtülü olduğu sanılmaktadır.

    ONACAK TÜRBESİ : Halen Yeşilova ilçesine bağlı Yeşilova’ya 31, Burdur’a 50 km. uzaklıkta Erli Ovası’nda küçük bir köydür. Köyün ismi olan “Onacak” kelimesi "Onmak"tan gelmektedir.

    DOĞAL GÜZELLİKLER


    İNSUYU MAĞARASI

    Burdur İnsuyu Mağarası, Burdur-Antalya Karayolu üzerinde, Burdur’a 15 km. uzaklıkta bulunan ve ülkemizde turizme ilk açılan mağaradır. 597 m. Uzunluğundadır. Su yüzeyine paraleldir. İçinde akarsular ve göller bulunmaktadır.
    Mağara ilk kez mağarabilimci Jeolog Dr. Temuçin AYGEN tarafından bulunmuş ve dönemin Valisi Vefik KİTAPÇIGİL’in çabalarıyla 1966 yılında turizme açılmıştır.
    597 metrelik bölümü gezilebilen mağaranın içinde birbirleriyle bağlantılı irili ufaklı dokuz göl vardır. Bunlardan "Büyük Göl" adıyla anılanı 512 m2’lik alanıyla Türkiye’nin en büyük yer altı gölüdür.
    Oluşumu 10 milyon yıl öncesine dayanan mağara, yukarıdan damlayan kireçli suların katılaşmasıyla oluşan kolonlar ve tavandan aşağıya sarkan kalker birikintileriyle bir saray görünümündedir. Dilek Gölü’nde bulunan dikit, 6 metrelik boyuyla Türkiye’nin en büyük dikiti ve bir doğa harikasıdır

    KÜLTÜR VARLIKLARIMIZ


    GELENEKSEL TÜRK EVLERİ

    TAŞODA
    17. yüzyılda yapılmış geleneksel Türk sivil mimarlık örneklerinden biridir. Bahçe içinde iki katlı bir konaktır. Alt kat depo ve ahır, üst kat oturma bölümü olarak inşa edilmiştir. Adını baş oda kısmının kesme taştan yapılmış olmasından almaktadır. Yapının en eski ve orijinal bölümü, "Başoda" diye adlandırılan odasıdır. Başoda’nın girişinde solda yüklük ve dolaplar, karşı duvarda gömme dolaplar ve ocak sağda ise bir Bursa kemeriyle ayrılmış ve çıkmayla son bulan seki yer almaktadır. Pencere kepenkleri ve dolap kapaklarının aynaları altın varak kaplı kornişlerle çevrelenmiş, yüklük kapakları kündekari tekniğinde yapılmıştır. Yüklük kapakları altın ve gümüş varaklarla bezenmiş, gümüş varakların üzeri kapak işi stilize bitki motifleri ile süslenmiştir. Taşoda’nın sofa ve başodasının tavanları ahşap tavan işçiliği, kalem işi, altın gümüş varak işlemelerle göz alıcıdır. Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılmak üzere restore edilmiştir.

    KOCAODA
    Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerinden birisidir. 17. yüzyılda yapılmıştır. Bahçe içinde, iki katlıdır. Taş temel üzerine kerpiç ve ahşap yapı malzemesiyle inşa edilmiştir. Tavanları, hayat bölümü ve özellikle başodası, altın ve gümüş varak kullanılarak geometrik, arabesk çiçek motifleriyle bezenmiştir. Başoda kapısından başlayarak pencere ve vitray pencereleri, dolap kapakları ve üzerindeki nişleri, davlumbazı, yüklük kapakları, pencereler arasındaki ahşap kaplanmış boşlukları, pervazları ve tavan süslemeleriyle ender rastlanan güzellikte bir odadır. "Müze Ev" olarak kullanılmak üzere restore edilmiştir.

    MISIRLILAR EVİ
    Kent merkezinde, Oluklaraltı semtinde bulunan Mısırlılar Evi, dış yapısı, planı ve süslemeleriyle devrinin tüm özelliklerini taşıyan sivil mimarlık örneklerinden biridir. 19. yüzyılda yapılmış bu yapı, küçük bir bahçe içinde ve iki katlıdır. Alt katı taştır. Üst kat ise Bağdadi tekniğinde yapılmıştır. Geç dönem Osmanlı Mimarisi’nin güzel bir örneği olan Mısırlılar Evi, alçı şerbetlik, ahşap yüklükler, ahşap tavan ve tabanlarla süslüdür. Başoda’nın tavanında dairelerle oluşturulmuş, çiçek motifleriyle bezenmiş bir orta göbek ve bunu çevreleyen baklava dilimi motifleriyle süslü bir bordür yer almaktadır.

    PİRKULZADE KÜTÜPHANESİ
    Burdur Müzesi’nin içinde bulunan kütüphane yapısı, Osmanlı mimarisinin güzel bir örneğidir. Kütüphane bugün var olmayan Pirkulzade Medresesi’nin bir parçasıdır. 1824 tarihli vakfiyeye göre, Burdur Müftüsü Küçük Şeyh Mustafa Efendi tarafından yaptırılmıştır. Son hafızı kütüpleri Pirkulzade Hacı Hasan Efendi ve oğlu Hacı Necip Efendi olduklarından, Pirkulzade adı ile günümüze kadar gelmiştir. Pirkulzade Kütüphanesi, kare planlı, kubbeli, tek bir mekandan oluşmaktadır. Dış cephesi yöresel bir taşla örülüdür. Doğudan, geniş bir eyvanın ortasındaki kapıdan girilen yapının, güney dışında tüm cephelerinde demir kafesli pencereler vardır. Pencere üstleri beyaz taşlarla yapılmış yalancı kemerlerle süslüdür. İç kısımda güney duvarına, kitap rafları için kemerli niş biçiminde bölmeler bırakılmıştır.
    vega
    vega
    çalışkan üye
    çalışkan üye


    Erkek
    mesaj sayısı : 252
    Yaş : 33
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Burdur Şehir Tanıtımı Empty Geri: Burdur Şehir Tanıtımı

    Mesaj  vega Paz Nis. 26, 2009 12:46 pm

    KERVANSARAYLAR
    SUSUZHAN
    Susuz Köyü’ndedir. Yazıtı yoktur. Ancak mimari özeliklerinden ve süslemelerinden XIII. Yüzyıl sonlarındaki Selçuklu sanatının ürünü olduğu sanılmaktadır. Kareye yakın dikdörtgen planda, tamamı kesme taştan bir yapıdır. En gösterişli yeri taç kapısıdır. Kapının yan söve kanatları, boş yer kalmayacak biçimde geometrik desenlerle süslenmiştir. Giriş nişinin üstünde geometrik oyma süslü iki kabara rozeti bulunmaktadır. Asıl nişin sağında ve solunda, kemer biçiminde yılan kabartmalarda iki küçük niş daha vardır. Bunların kalınlığında da iki ejder başı süslemeyi tamamlamaktadır.

    İNCİRHAN
    Bucak İlçesinin İncirdere Köyü’ndedir. XIII. Yüzyılda Selçuklu Hükümdarı Gıyasettin Keyhüsrev bin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. Kapalı bölümü dikdörtgen biçimindeki kervansaray, kesme taştan yalın bir işçilikle inşa edilmiştir. Ortasındaki anıtsal taç kapının ön yüzü ve kapı nişinin içi, yapının genel mimarisiyle uyum sağlayacak biçimde süslenmiştir.
    Sütun başlıklarının iki yanında incelikle işlenmiş iki rozet, eyvan kemerlerinin başladığı yerlerde iki aslan kabartması ve iki güneş kursu yapının süslemelerini oluşturmaktadır.

    HAMAMLAR
    BALTAOĞLU HAMAMI
    Çeşmedamı mahallesindedir. Burdur’un en eski hamamı olduğu sanılan yapının hangi dönemde yapıldığı bilinmemektedir. Toprak yüzeyinin çok altındadır. Hamam 1950’lerdeki sahibinin adıyla anılmaktadır.

    ESKİYENİ HAMAMI
    Üçdibek mahallesindedir. Yazıtı yoktur. Aynı adla anılan caminin yanındadır. Burdur’un en eski eserlerindendir. Vakıflar İdaresine aittir. Eskiyeni Hamamı’nın 1803’de Mehmet Kethüda tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır.

    TABAK HAMAMI
    Ulu Cami’nin kuzeydoğusundaki Tabak Cami’nin bitişiğindedir. Vakıf kayıtlarına göre 1523’de Şeyhülislam Bedayi Efendi tarafından yaptırılmıştır. Önemli bir özelliği yoktur. Ahşap çatılı kare planlı, soyunmalığın iki yanındaki sıcaklık bölümlerinin çıkıntılar oluşturması, geleneksel taşra hamamlarına özgüdür. Moloz taştan beden duvarlarında yer alan kapı ve pencerelerin çıkıntılı işlenmiş kesme taş, söve ve silmeleri, geç dönem özellikleridir. Soyunmalığı tepeden aydınlatan ahşap fener kiremit çatının ortasındadır.

    Ayrıca Hocabali, Yenice hamamları da kayda değer özellik taşımaktadır.

    ÇEŞMELER

    Çeşmelerin pek çoğu günümüzde tümüyle yıkık ya da kullanılmayacak durumdadır. Oysa üstlerindeki süslemeler ve hat sanatı, Türk Taş işçiliğinin ince örnekleridir. Ayrıca kurnalar da bir ustalık ürünüdür.
    Burdur’da çok sayıda çeşme vardır.
    Sebilhane adıyla da anılan Pazaryeri Çeşmesi (1723)
    Kuyu mahallesindeki Şahin Sokağı Çeşmesi (1862)
    Divan Baba Camisinin yanındaki çeşme (1862)
    İnönü mahallesindeki çeşme (tarihsiz)
    Recep mahallesi Cami sokağındaki çeşme (1865)
    Özgür mahallesindeki Cümbüşlü Çeşme (1839)
    Uzun Çarşı’daki Kahve yanı Çeşmesi (1921)
    İstasyon karşısındaki Cadde Çeşmesi (1649)
    Pazar mahallesi Özdemir Sokaktaki Çeşme (1829-1830)
    Üçdibek mahallesi İstiklal caddesi, Çay kıyısındaki Çeşme (1902)
    vega
    vega
    çalışkan üye
    çalışkan üye


    Erkek
    mesaj sayısı : 252
    Yaş : 33
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Burdur Şehir Tanıtımı Empty Geri: Burdur Şehir Tanıtımı

    Mesaj  vega Paz Nis. 26, 2009 12:47 pm

    Burdur tarihi ve tanıtımı

    Burdur


    Güneybatı Anadolu''nun "Göller Yöresi " diye bilinen bölgesinde 6.887 km²'' lik bir alanı kapsar. Güneyinde Antalya, batısında Denizli, güneybatısında Muğla, Kuzeyinde Afyon , Kuzey ve kuzeybatısında Isparta illeri bulunmaktadır.
    Batı Toroslar''ın arasında Tektononik ve Karstik çöküntü alanlarından oluşur. Oldukça engebeli ve dalgalı bir yapıya sahiptir. Tektonik çukurlardan oluşan Karataş, Salda, Yarışlı, Akgöl, Gölhisar ve Burdur gölleri bu yöreye " göller yöresi " denilmesine neden olmuştur. Söğüt, Eşeler, Kestel, Katrancık , Rahat ve Koçaş dağları önemli yükseltilerdir. En yüksek yeri Koçaş 2598 m.dir. Ortalama yükselti 1000 m. civarındadır.



    Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıd Han 1391 yılında Hamidoğulları beyliğine son verecek, bu beylii Anadolu Beylerbeyliği Merkezi olan Kütahya''ya bağladı.
    Timur''un 1402 Ankara Savaşında Yıldırım Beyazıd Han''ı yenmesi üzerine yeniden bağımsızlığına kavuşan Hamidoğulları 1430 yılından itibaren kesin olarak Osmanlı himayesine girmiştir.

    Burdur, Şahkulu ayaklanması sırasında birkaç ay isyancıların elinde kalmıştır.
    1839 yılında kentin ileri gelen ailelerinden olan Çelikpaşazadeler ile Çiloğulları arasında ayaklanmaya tanık olan Burdur, aynı yıl Konya-Karaman vilayetine bağlı Hamid (Isparta) sancağının bir kazası durumuna getirildi. 1852 yılında liva olan Burdur, 1867 yılında kaza, sonra tekrar sancak oldu. 1920 yılında bağımsız sancak olan Burdur, 1923 yılında Cumhuriyetin ilanıyla birlikte il olmuştur.

    Hamidoğulları ülkesi Osmanlılara geçtikten ve Burdur kaza olduktan sonra kendi haline terk edilmiş ve önemini yitirmişti. Osmanlılar döneminde Burdur''da devlet tarafından önemli sayılacak bir eser yapılmamıştır.
    vega
    vega
    çalışkan üye
    çalışkan üye


    Erkek
    mesaj sayısı : 252
    Yaş : 33
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Burdur Şehir Tanıtımı Empty Geri: Burdur Şehir Tanıtımı

    Mesaj  vega Paz Nis. 26, 2009 12:47 pm

    Burdur Gölü
    Burdur
    Gölü, Söğüt Dağı ile Sulu Dere Yayla dağ
    kütleleri arasında kuzeydoğu - güneybatı doğrultusunda uzanan
    oluk şeklindeki tektonik çöküntünün sularla
    dolması ile oluşmuştur. Gölün batı kesimi boyunca uzanan fay
    hattı nedeniyle bu kısımda kıyı çizgisi çok dardır. Bu
    dar bölgelerde göl birden derinleşir.


    Burdur Şehir Tanıtımı Burdurgolu

    Gölün güney ve kuzeyinde ise alüvyonların birikmesi
    ile sazlarla kaplı ve delta oluşumu başlamıştır. Kapalı bir havuzda yer
    alan gölün akıntısı yoktur. Göl suyu oldukça
    tuzlu olup ülkemizin en derin göllerinden biridir. Derinlik
    bazı yerlerde 100 metreyi buluyor. Göl su seviyesinin son
    yıllardaki aşırı düşüşüne, gölü besleyen dere
    ve çaylar üzerinde yapılan barajlar ve son yıllardaki
    bölgede yaşanan aşırı kuraklığın neden olduğu sanılmaktadır.
    Göl üzerinde yapılan araştırmalara göre besin maddeleri
    yönünden çok zengin olmadığı belirtilmektedir. Buna
    karşılık gölün yüze yakın kuş türüne ve
    yaklaşık olarak 300 bine yakın su kuşunu barındırdığı tahmin
    edilmektedir. Göl ile prehistorik yerleşim yeri Kuruçay
    Höyüğü arasındaki uzaklık yaklaşık 7 km dir.
    vega
    vega
    çalışkan üye
    çalışkan üye


    Erkek
    mesaj sayısı : 252
    Yaş : 33
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Burdur Şehir Tanıtımı Empty Geri: Burdur Şehir Tanıtımı

    Mesaj  vega Paz Nis. 26, 2009 12:47 pm

    Burdur Yöresi Halk Oyunlari
    1 - Teke Zortlatması: Halk
    oyunlarımız, İnsan - doğa ilişkilerini konu almakta olup, teke
    zortlatması, tekenin yani erkek keçinin hareketlerini
    anlatmaktadır. Dirmilcikten gider yaylanın yolu, Ak Fasülle oldu
    mu, İlimonum Sulandı, Eli Elekli Gelin gibi 9/16'lık
    ölçüyle çalınıp, hızlı oyunlar olup, başlıca
    figürler: tekil yürüme, çiftli yürüme,
    tekil dönme, çiftli dönme, tam dönme ve
    dönmedir.

    2 - Teke Zeybeği: 9/8'lik
    ölçüyle çalınan en hızlı zeybek türü
    olup; Sarı Zeybek, Şu Dirmilin Çalgısı, Haymanalı,
    Kozağaç Zeybeği gibi çok değişik ezgileri vardır.
    Teke Zeybeğinde başlıca figürler: Çiftli yürüme,
    tekil yürüme, dönme, çökme ve dönerek
    çökmeden oluşur. Erkek ve kadınların kolları birbirinden
    farklıdır.
    3 - Serenler Zeybeği:
    9/8'lik ölçüyle oynanan bir kesinti zeybeğidir. Eğer
    söz söyleniyorsa oynananlar gezelemektedirler. Söz
    bitince oyun kısmı başlar. Teke zeybeklerinden biraz daha yavaş
    oynanmakla birlikte oldukça zor ve değişik figürleri vardır.

    Burdur Şehir Tanıtımı Oyun

    4 - Alyazma Zeybeği: 9/4'lük
    ölçü ile oynanır. Serenler zeybeğinden daha çok
    ağırdır. Kesinti zeybeği olup, söz söylenirken müzik
    ritmine uygun olarak gezeleme yapılmakta, söz bitince de oyuna
    girilmektedir.
    5 - Avşar Zeybeği: 9/4'lük ölçü ile oynanır. Yörede çok sevilen ağır zeybeklerdendir.
    6 - Kezban Yenge: Sözlü
    olarak hızlı şekilde, baştan sona, sağ ayak tabanı üstünde
    hafifce alçalıp, sol ayak burnu üzerinde yükselerek,
    oynanan bir kadın oyunudur. Kollar, sürekli olarak, dirsekten
    aşağı yukarı hareket ettirilir.
    7 - İğdem Düştü: 9/8'lik
    ölçü ile oynanan sözlü kadın zeybeğidir.
    Oyun, erkek zeybekler kadar heybetli olmamakla birlikte, yine de
    kendine özgü bir tavırla oynanır.
    8 - Gabardıç (Kaba Ardıç): 2/4'lük ölçüyle kadınlar ve erkekler tarafından oynanan sözlü bir oyundur.
    vega
    vega
    çalışkan üye
    çalışkan üye


    Erkek
    mesaj sayısı : 252
    Yaş : 33
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Burdur Şehir Tanıtımı Empty Geri: Burdur Şehir Tanıtımı

    Mesaj  vega Paz Nis. 26, 2009 12:48 pm

    Bakibey Konaği (koca Oda)
    Burdur
    merkez Değirmenler Mahallesi Divanbaba Caddesindedir. 17 yy. Osmanlı
    sivil mimarisinin en güzel örneklerindendir. Kültür
    Bakanlığı tarafından kamulaştırıldıktan sonra 1988 yılında retorasyonu
    tamamlanmıştır. Bakibey konağı, Koca Oda adıyla da bilinir. Bilinen en
    eski tapu kaydı 1830 yıllarında Reşit Bey üzerinedir. Ancak
    konağın Reşitbey'in dedesi Ahmet Paşa veya onun babası Çelik
    Mehmet Paşa zamanında yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir.
    Burdur Şehir Tanıtımı Bakibey2
    Konak zemin katı, pencere bitimine kadar devam eden taş temelin
    üzerinde ahşap ve kalın masif kerpiç duvarlardan oluşmuş
    iki katlı bir yapıdır. Alt katta ahır, anbar gibi odalar vardır.
    Üst kata taş merdivenle çıkılmaktadır. Üst katın
    bahçeye ve arka sokağa bakan geniş bir eyvanı vardır. Eyvanın
    tavanı çıtalarla süslüdür. Çıtaların arası
    da yeşil, kırmızı toprak boyalarla süslenmiştir. Konağın beşik
    çatısı alaturka kiremitlerle örtülmüştür.
    Saçağın ahşap yüzeyleri de aynen eyvanın tabanı gibi yeşil,
    kırmızı toprak boyalarla süslü çıtalarla
    donatılmıştır. Direkler arasındaki boyalı süslü sivri
    kemerler, eli böğründeler geniş ve boyalı çakma
    çatılı bu saçaklık mimariyi tamamlayan aksesuarı
    oluşturmaktadır.

    Burdur Şehir Tanıtımı Bakibey1

    Eyvanın doğu kenarında selamlık, yani Başoda yer almaktadır. Konağın en
    göz alıcı odası Başodadır. Başoda kapısından başlayarak pencere,
    vitray pencereleri, dolap kapakları ve üstündeki nişleri,
    davlumbaz, pencere üzerinde dolaşan pervazlar, yüklük
    kapakları, dört tarafı çeviren koltuk silmeleri, tavan ve
    tavan göbekleri altın ve gümüş varakla ve kalem işi
    boyalarla süslüdür. Motifler bütünüyle
    devrin bitkisel süslemelerini yansıtırlar. Bütün bu
    altın ve gümüş kaplamalar, ahşap işçiliği ile kalem
    işi denilen boyalı süslemeleriyle ender rastlanan güzellikte
    bir baş oda ortaya çıkarmıştır. Başodanın tabanı iki
    kademelidir. Cumbalı kısım döşemeden yükseltilmiştir.

    Burdur Şehir Tanıtımı Bakibey3

    Başodadan sonra yan yana eyvana ve işten bir birine açılan iki
    küçük oda yer alır. Gerek malzeme ve gerekse
    süsleme yönünden sade olmakla birlikte
    altın-gümüş varak kaplamalı ve kalem işi olarak yapılan
    süslemeler göze çarpar. Bu odalardan biri ahşaptan,
    süslemeli davlumbazlıdır. Diğer ikinci küçük oda
    da ahşap tavan çıtalarla karelere bölünmüş ve
    pervazları kalem işi boyalı süslenmiştir. Orijinalinde evin
    devamında en az bir odanın daha olduğu düşünülmektedir.
    Ancak yıkılarak yok olmuştur. 2003 yılında Kültür ve Turizm
    Bakanlığı ile Burdur Valiliği arasında yapılan bir protokol ile bakım
    ve teşhiri Valiliğimize devredilen konak yerli ve yabancı turistlerin
    hizmetine sunulmuştur.
    vega
    vega
    çalışkan üye
    çalışkan üye


    Erkek
    mesaj sayısı : 252
    Yaş : 33
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Burdur Şehir Tanıtımı Empty Geri: Burdur Şehir Tanıtımı

    Mesaj  vega Paz Nis. 26, 2009 12:48 pm

    Turizm
    DÜĞER (TYMBRİANASSUS) :
    Burdur’da Klasik Çağ’a ait bilinen en eski yerleşim
    yeri, Düğer Köyü’ndedir. Yunan Arkaik
    Dönemi’ne rastlayan ve Frig Kültürü
    özelliklerini gösteren Tymbrianassus Antik Kenti, Yarışlı
    Gölü’nün doğu kıyısındaki yarımadada yer alır.
    Kent M.Ö. 6. yüzyılın sonlarında kurulmuştur.
    Düğer’de bilimsel kazı yapılmamış, kaçak kazılarda
    ortaya çıkarılan buluntuların ele geçirilebilen
    büyük kısmı Burdur Arkeoloji Müzesi’nde
    toplanmıştır.
    Bulunan eserler arasında, tapınak olduğu sanılan birkaç yapının
    pişmiş topraktan kaplama levhaları vardır. Bu levhalar yapıyı doğanın
    yıpratmasından ve yangından korumak için yapılmıştır. Levhaların
    üzerinde bulunan “Grifon” başlı hayvan figürleri
    de, dinsel inançlar göre yapıyı kötü ruhlardan
    korumaktadır. Dönemin süsleme motifi ise, dört yapraklı
    yoncadır.

    KİBYRA :
    Burdur’un Gölhisar İlçesinde yer almaktadır.
    Çok yüksek olmayan üç tepecik üzerinde
    kurulmuştur. Çevresinin sağlam surlarla çevrili olduğu
    sanılan antik kent, dörtlü bir tetrapolisin başkentidir.
    Tetrapolis, Kibyra, Oinoanda, Balbura ve Budon sitelerinin
    birleşmesiyle oluşmuştur.
    Kibyra’nın atları ve silahşörleri ünlüdür.
    Kibyra’da hayvancılık ileriydi. Aşağı agorada dericilik
    yapılıyordu. Yakın zamana kadar işletilen maden ocakları ve arazinin
    doğal yapısında bulunan demir madeni, Kibyra’da demircilik
    sanatının varlığının kanıtlarıdır.
    En parlak dönemi M.S. 2. yüzyılda yaşayan antik kentin
    geçmişi Helenistik döneme kadar uzanıyor. Kibyra’nın
    ilk halkı, Milias kökenli Pisidyalılardır. Volkanik bir arazide
    kurulu şehir, sık sık deprem felaketine uğramış, son bir depremden
    sonra halkı yavaş yavaş çekilmiş ve Bizans döneminde
    küçük bir yerleşme olarak varlığını
    sürdürmüştür.
    Kibyra, Burdur yöresinin oldukça iyi korunmuş antik
    kentlerinden birisidir. Stadyum, tiyatro ve 4 bin kişi alabilen
    küçük bir tiyatro havasındaki odeon, Kibyra’da
    sosyal ve kültürel bir kavmin yaşadığını gösteriyor.
    Antik Frigya, Pisidya, Likya ve Karya arasında bir geçiş
    bölgesi oluşturan Kibyra, Kültür karakteri olarak bu
    dört antik bölge kültürünün ortak
    izlerini taşıyor.

    KREMNA :
    Burdur’un Bucak İlçesinin Çamlık köyü
    yakınlarında yer alıyor. Aksu vadisine hakim dil biçiminde bir
    tepe üzerinde kurulu kentte, konumu nedeniyle Eski
    Yunanca’da “Uçurum” anlamına gelen Kremna adı
    verilmiştir.
    Antik PİSİDYA bölgesinin önemli kentlerinden bir olan
    Kremna’nın en eski kavmi Solymoslular’dır. Antik kent,
    sırasıyla Lidya, Pers Makedonya, Bergama Krallığı, Roma ve Bizans
    egemenliğinde kalmıştır. En parlak dönemini M.S. 2. yüzyılda
    Roma devrinde yaşayan Kremna’nın kalıntıları, Roma dönemine
    aittir. 1970-1972 yılları arasında yapılan kazılarda ortaya
    çıkarılan olağanüstü güzellikteki Athene, Leto,
    Nemesis, Asklepios, Hygeia, Herakles ve Apollon heykelleri, Burdur
    Müzesi’nde sergilenmektedir.

    KODRULA :
    Bucak ilçesine bağlı Kestel Köyü’nün
    yakınlarında yer alır. Bugünkü Kestel
    Köyü’nün adı da antik Kodrula’dan
    gelmektedir. Helenistik dönemden Bizans dönemine kadar
    kesintisiz yerleşim yeri olmayı sürdüren antik kentin
    yapıları, zirveden yamaçlara kadar inmektedir. Etekte işlevi
    anlaşılamayan büyük bir yapı bulunmakta, bunun doğusunda Dor
    düzeninde yapılmış bir tapınak yer almaktadır. Nekrtopol, şehrin
    cephesindeki kesme taşlardan yapılmış sur kalıntılarının dışındadır.

    SİA (TAŞTANDAM) :
    Bucak İlçesinin Kızılkaya bucağına bağlı Karaot Köyü
    sınırları içindedir. Kalıntıları nedeniyle
    “Taştandam” denilen Sia Antik Kenti, bir Pamfilya kentidir.
    Taştandam tepesi ile güney ve batı etekleri üzerinde kurulu
    kentin, kuzey, doğu ve güney kayalıkları iki üç katlı
    ve güçlendirilmiş surlarla çevrilidir. Eteklerinde
    kısmen düz ve çamlık yerler, şehrin kutsal ve nekropol
    alanıdır. Mezar anıtları da buradadır. Helenistik ve Roma
    dönemlerine ilişkin kalıntılar içeren şehir, yerleşim
    yerinden uzaklığı ve yolunun olmayışı nedeniyle çok iyi
    korunarak günümüze kadar gelmiştir.

    SAGALASSOS :
    Burdur’un Ağlasun ilçesine 7 km. uzaklıktadır. Antik
    Pisidya bölgesinin en büyük ve önemli
    merkezlerinden biridir. Akdağ’ın 1700 metre yükseklerinde,
    Bergama Antik Kenti’nde olduğu gibi teraslama yöntemiyle
    kurulmuş kentin çekirdeğini kuzey terastaki yapılar
    oluşturmaktadır.
    Helenistik ve Roma dönemi kalıntıları içeren Sagalassos, en
    parlak dönemini M.S. 2. yüzyılda yaşamıştır. Kazı ve onarım
    çalışmaları sürdürülen kentin en önemli
    yapıları, Athonius Mabedi, Büyük Cadde, Aşağı Agora, Yukarı
    Agora, Tiyatro, Bazilika, Helenistik Çeşme, Kütüphane,
    Nympheus (Su ile ilgili anıtsal yapı), Hamam, Yuvarlak Anıt,
    Valentinian Anıtı ve Küçük Mabed’dir.
    Kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan keramik fırınlar,
    Sagalassos’un Anadolu’nun önemli keramik
    merkezlerinden biri olduğunu göstermektedir. Sagalassos
    keramikleri, antik çağlarda Mısır ve Suriye’ye
    ihraç ediliyordu.
    Çok büyük bir alana yayılan Sagalassos antik şehri,
    iyi bir onarımla açık hava müzesi olabilecek niteliktedir.

    BUBON :
    Gölhisar ilçesinin İbecik Köyü yakınlarında,
    Dikmen Tepesi denilen mevkidedir. Pınar meşesi denilen sık
    çalılıkların içinde gizlenen Bubon Antik Kenti,
    1960’lı yıllarda büyük bir yağmaya uğramış, M.S. 2.
    yüzyıla tarihlenen birçok bronz heykel başı yurt dışına
    kaçırılırken yakalanarak Burdur Müzesi’ne
    kazandırılmıştır. Görkemli Apollon heykeli, müzede
    sergilenmektedir. Bu buluntular, Bubon’da antik çağlarda
    bir bronz heykelcilik okulu ve atölyesinin varlığını
    kanıtlamaktadır. Kaçak kazılarda çok büyük
    tahribata uğramış şehirde, günümüze kadar gelen
    kalıntılardan Agora, Tiyatro, Su Sarnıcı, Çeşme ve Mabetlerin
    olduğu anlaşılmaktadır.
    Bubon antik kentinin geçmişi hakkında fazla bir şey bilinmiyor.
    M.Ö. 190 yıllarında Araxs’ın müttefiki olarak savaşa
    giren, daha sonra Oioanda, Balbura ve Kibyra kentlerinin oluşturduğu
    Tetrapolis’te yer alan Bubon, diğer şehirlerle birlikte
    Likya’ya geçmiştir. M.S. 1. yüzyılda ise bir Roma
    kenti olarak karşımıza çıkmaktadır.

    BURDURDA’Kİ DİĞER ANTİK KENTLER, KALINTILAR; YERLERİ VE DÖNEMLERİ

    MOATRA : Merkeze bağlı bereket Köyü’nde, Klasik dönem Roma şehri.
    KORMASA : Merkeze bağlı Boğaziçi Köyü’nde, Klasik dönem Psid şehri.
    MALLOS : Merkeze bağlı Karacaören Köyü’nde, Klasik dönem Roma şehri.
    HADRİANİ : Merkeze bağlı Cavurören Köyü’nde, Roma şehri.
    SYSİANAİ : Merkeze bağlı Karakent Köyü’nde, Roma şehri.
    MALGASA : Merkeze bağlı Kavacık Köyü’nde, Psid şehri.
    OLBASA : Merkeze bağlı Belenli Köyü’nde, Klasik dönem Roma şehri.
    MACROPEDİUM : Merkeze bağlı Akören Köyü’nde, Klasik dönem Roma şehri.
    KERAİTAE : Bucak Belören köyünde, Klasik dönem Roma şehri.
    KOMAMA : Bucak’a bağlı Kızılkaya Kasabasının Ürkütlü Köyü’nde, Klasik
    dönem Yunan yerleşim yeri.
    NEKROPOL: Uylupınar köyünde, Frig-Pers dönemi mezarlık alanı.
    POLYETTA : Yeşilova’nın Yarışlı Köyü’nde, Psid şehri.
    TAKİNA : Yeşilova Yarışlı köyünde, Psid şehri.
    TÜMÜLÜS : Tefenni’nin Yuvalak Köyü’nde.
    ÜÇTEPELER TÜMÜLÜSLERİ : Yeşilova'nın Mürseller Köyü'nde klasik dönem
    MABET KALINTISI : Burdur şehir merkezinde, Frig dönemi.
    KAYA KABARTMASI : Tefenni Yuvalak Köyü'nde, klasik dönem Yunan Çağı
    MALYASTARA : Lengüme Köyü’nde, Psid şehri.
    PANEMÖTEİKHAS : Bucak Boğazköy’de, Roma Dönemi.

      Forum Saati Çarş. Mayıs 08, 2024 6:25 pm