.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:06 pm

    Diyalogcuyu sollayan kişi
    Sual: Bir yazar, sanki azap âyetleri yokmuş gibi, hep rahmet âyetlerini yazarak, Hıristiyanlara kucak açan diyalogcuları geride bırakıyor. Kitap, sünnet, icma ve kıyasa aykırı olarak, mazlum olarak ölen Hıristiyanların şehid olduklarını söylüyor. Şöyle diyor: (Şirke girmemiş, fakat zulümle ölmüş Hıristiyanların bir nevi şehid olduklarını söylemek âyet ve hadislere aykırı değildir. Çünkü Allah' ın rahmeti her şeyi kuşatmıştır.)
    CEVAP
    Yazarın bu sözü dindeki dört delile [Kur' ana, sünnete, icmaya ve kıyas-ı fukahaya] aykırıdır. Şirke girmemiş Hıristiyan demek, Müslüman bir kâfir demektir. Kâfirse Müslüman denmez, Müslümansa kâfir denmez. Bu söz, necasete [pisliğe], temiz necaset demeye benzer. Yani temiz necaset denmez, temiz ise, o zaman necaset değildir. Hıristiyan gayri müslimdir, kâfirdir. Her kâfir şirke girmiştir. Şirke girmemiş olana gayri müslim veya Hıristiyan denmez, o Müslümandır. Şirke girerse kâfir olur. Hangi Hıristiyan Amentü' deki altı esasın hepsine inanıyor ki? Diyalogcu bir yazar da, (Hıristiyanlarla iman birliğimiz, Amentü' de ittifakımız var) diyordu. Ama o mazlum ölen hıristiyana şehid demiyordu.

    Hıristiyanlarla aramızdaki inanç farklılıkları çok ise de birkaçını bildirelim:
    1- Biz bir Allah' a inanırız. Onlar üç ilaha inanırlar. Hz. İsa' ya tanrının oğlu ve tanrı diyorlar. Onlar melekleri kız gibi görüyorlar, biz ise, meleklerde erkeklik dişilik olmadığını biliyoruz. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Allah ile birlikte başka ilah edinen Cehenneme atılır. Rabbiniz oğulları size ayırdı da kendisi için kız olarak melekleri mi edindi? Elbette vebali çok büyük söz ediyorsunuz.) [İsra 39, 40]

    2- Onlar tanrı gökte derler, biz Allah' ı mekandan münezzeh biliriz.

    3- Biz semavi kitapların hepsine inanırız, onlar, Kur' ana inanmazlar.

    4- Biz bütün Peygamberlere inanırız, onlar, Muhammed aleyhisselama inanmazlar. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
    (Kimi, Ona [Resulüme] iman etti, kimi de, Ondan yüz çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek kâfir olanları elbette ateşe atacağız.) [Nisa 55-56]

    Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
    (Bana iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan, mutlaka Cehenneme girecektir.) [Hakim]

    5- Biz hayrın ve şerrin Allah' tan olduğuna inanırız, onlar, (Tanrı kötülükleri takdir etmez) derler.
    Amentü' ye inanmayan Cennete gider mi? Yazar, Allah' ın rahmeti her şeyi kuşatmış diyerek gavurlara da ahirette rahmet edileceğini söylüyor. Rahman, dünyadaki her mahluka acıyan, Rahim, ahirette yalnız müminlere acıyan demektir. Allahü teâlânın rahmeti, şefkati dünyada müminlere ve kâfirlere, herkese birlikte yetiştiği halde, ahirette kâfirlere merhametin zerresi bile yoktur. İşte üç âyet meali:
    (Kâfirlerin cami yapmaları ve diğer bütün [iyi] işleri, boşa gidecek, Cehennemde sonsuz kalacaklar.) [Tevbe 17]

    (Bunlara ahirette yalnız Cehennem vardır. Emekleri ahirette boşa gider.) [Hud 15, 16]
    (Kâfirlerin dünyada yaptıkları iyi işler, çölde görünen seraba benzer.) [Nur 39]

    Doğru iman [Ehl-i sünnet itikadı] şöyledir: Allah' ın azabından emin olmamak, rahmetinden de ümit kesmemek. Dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmak. Hz. Zekeriyya şöyle övülüyor:
    (Korku ile ümit arasında dua ederdi.) [Enbiya 90]

    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Müslüman havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunursa, Allahü teâlâ, ona umduğunu verir ve korktuğundan onu emin kılar.) [Tirmizi]

    (İmanın temeli Müslümanı sevmek ve kâfiri sevmemektir.) [İ.Ahmed]
    (İmanın efdali Allah için sevgi, Allah için buğuzdur.) [Taberani]

    Cenab-ı Hak, Hz. İsa' ya buyurdu ki:
    (Yer ve göklerdekilerin ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve kâfirlere düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.) [K.Saadet]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:06 pm

    Allah' ın azabı çok şiddetlidir
    Sual: Bir yazar, Allah' ın rahmeti her şeyi kuşatmış diyerek mazlum Hıristiyanların Cennete gideceklerini, hatta şehid olacaklarını bildiriyor, rahmet âyetlerini yazıyor, azap âyetlerinden hiç bahsetmiyor. Böyle yapmak uygun mu?
    CEVAP
    İslamiyet, ifrat ve tefritten [aşırılıklardan] uzak bir dindir. Allahü teâlânın rahmeti bol olduğu gibi azabı da şiddetlidir. Mümin havf ve reca arasında olmalıdır. Havf, Allah' tan korkmak, reca da Allah' ın rahmetini ümit etmek demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunan mümin, umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.) [Tirmizi]

    Hep Allah' ın azabından bahsedip insanları korkutmak doğru olmadığı gibi, hep Allah' ın rahmetinden bahsedip azabından hiç bahsetmemek de yanlıştır. Mümin, ikisi arasında olmalıdır! Yaşarken, havfı, ölürken recası daha fazla olmalıdır! Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Kullarıma haber ver ki, ben gafururrahim olduğum gibi, azabım da çok acı, çok şiddetlidir.) [Hicr 49-50]

    (Allah' ın azabı şiddetlidir.) [Bekara 211, Yunus 70, Rad 6,13, 34, Taha 127, Mümin 22, Haşr 7]
    (Allah' ın azabının şiddetli olduğunu bilebilselerdi!) [Bekara 165]
    (Elbette azabım çok şiddetlidir.) [İbrahim 7]

    (İşte o gün, hükümranlık çok merhametli olan Allah' ındır. Kâfirler için de pek çetin bir gündür. O gün, zalim kimse ellerini ısırıp, "Vay başıma gelene, keşke Peygamberin yoluna uysaydım da falancayı [bâtıl yoldakini] dost edinmeseydim.) [Furkan 26-28]

    (Allah ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır.) [Enfal13]
    (Kurtuluşa erenler, Allah' a ve Resulüne itaat edip Allah' tan korkan ve sakınanlardır.) [Nur 52]

    (İşlediklerinin cezası olarak, artık az gülüp, çok ağlasınlar.) [Tevbe 82]
    (Allah katında en kıymetliniz, Ondan çok korkup sakınanınızdır.) [Hucurat 13]

    (Allah' tan nasıl korkmak gerekiyorsa, öylece korkun.) [A.İmran 102]
    (Sizden öncekilere de, size de Allah' tan korkmanızı tavsiye ettik.) [Nisa 131]

    Müminun suresinin, (Rablerinin huzuruna çıkacaklarından kalbleri korku ile çarpar) mealindeki 60. âyetinde bildirilen kimselerin hırsız mı, zani mi olduğu sorulunca, Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Bunlar, namaz, oruç ve zekat gibi ibadetlerini yerine getirdikleri halde "acaba ibadetlerimiz kabul olmadı mı" diye korkan kimselerdir.) [Tirmizi]
    Yine buyurdu ki: (Allah korkusu, her hikmetin başıdır.) [Taberani]

    Hıristiyanlara kucak açıp kiliselere gidip âyinlerine iştirak edenler, onların Cennete gideceklerini, hatta mazlumlarının şehid olacaklarını söyleyenler, şu âyetleri bilmiyorlar mı?

    (Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, [İslam düşmanlığında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51]

    (Müminler, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah' ın dostluğunu bırakmış olur.) [A. İmran 28] [Kâfirlere kucak açanlar da, Allah' ın dostluğunu bırakmış olur.]

    (Sen, onların dinine uymadıkça, Hıristiyanlar ve Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki "Doğru yol, ancak Allah' ın [bildirdiği İslamiyet] yoludur.") [Bekara 120]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:06 pm

    Cennete ancak Müslüman girer
    Sual: Bazı kimseler, Allah kerim diyerek günah işliyorlar. Bu yanlış değil mi?
    CEVAP
    Ş. Yahya Müniri hazretleri buyuruyor ki:
    Allahü teâlâ, kerim, rahim olduğu gibi, azabı da şiddetlidir. Bu dünyada, çoklarına fakirlik ve sıkıntı veriyor. Çok kerim ve rezzak olduğu halde, çiftçilik sıkıntısı çekmeyene mahsul vermiyor. Herkesi yaşatan O olduğu halde, yiyip içmeyen kimseyi yaşatmıyor, ilaç kullanmayan hastaya şifa vermiyor.
    Yaşamak ve mal sahibi olabilmek gibi dünya nimetlerinin hepsi için sebepler yaratmış, sebebine yapışmayana hiç acımayıp dünya nimetlerinden mahrum bırakmıştır. Ahiret nimetlerine kavuşmak da böyledir. Kâfirliği ve cahilliği, ruhu öldüren zehir yapmıştır. Tembellik de, ruhu hasta yapar. İlaç kullanılmazsa, ruh hastalanır, ölür. Küfrün ve cahilliğin tek ilacı, ilimdir. Tembelliğin ilacı da, namaz kılmaktır. Bir kimse, zehir yer ve (Allah rahimdir, rahmeti her şeyi kuşatmıştır, beni korur) derse, hastalanır, ölür. İshal olan müshil içerse, şeker hastası tatlı yerse, hastalık artar.

    "Allah' ın bizim ibadetimize ihtiyacı yok. İbadet yapan, boşuna sıkıntı çekiyor" veya "Ben içki içersem, zina edersem Allah' a ne zararı olur ki" diyen de çıkıyor. Böyle yanlış düşünen kimse, perhiz yapmayan hastaya benzer. Bu hastaya doktor, perhiz tavsiye ediyor. Bu ise, (Perhiz yapmazsam doktora hiç zararı olmaz) diyerek, perhiz yapmıyor. Evet doktora zararı olmaz, fakat kendine zarar vermektedir. Doktor, kendine faydası olduğu için değil, onun hastalıktan kurtulması için, perhiz yapmasını tavsiye etmiştir. Doktorun tavsiyesine uyarsa şifa bulur, uymazsa ölür gider.

    Bazıları, dört delile aykırı olarak, "Mazlum olarak ölen Hıristiyanlar şehiddir. Çünkü Allah' ın rahmeti her şeyi kuşatmıştır" diyorlar. Halbuki âyet-i kerimede, (Rahmetim her şeyi kaplamıştır) buyurulduktan sonra, ([Rahmetim] Allah' tan korkup, haramlardan kaçan, zekatlarını veren ve âyetlerimize inananlar içindir) buyuruluyor. (Araf 156) Bundan sonraki âyette de, (Ümmi Peygamberime (Resulullaha) uyanlar için) buyuruyor. Bektaşi gibi yarısını gizlemekle, Hıristiyanlar Cennete mi gidecektir? Onlar âyetlerimize (Kur'ana) ve ümmi Peygambere (Muhammed aleyhisselama) inanıyorlar mı? (Allah indinde hak din ancak İslam' dır.) [A.İmran 19] (İslam' dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [A.İmran 85] mealindeki âyetlere inanıyorlar mı? İnansalar zaten Hıristiyanlıkta kalmazlar. İnanmayan Hıristiyan kâfiri şehid olur mu hiç? Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki: Müslümana kâfir, kâfire Müslüman diyen kâfir olur. (Birgivi)

    Allah' ın 99 "Esma-i hüsna"sından biri de Kahhar' dır, istediğini kahreder. İki âyet meali şöyledir:
    (Bugün hükümranlık Kahhar olan tek Allah' ındır.) [Mümin 16]
    (Allah' ın kahrı da, cezası da pek şiddetlidir.) [Nisa 84]

    Esma-i hüsnadan biri de Müntekim' dir, intikam alıcıdır. (A.İmran 4, Maide 95, İbrahim 47, Zümer 37), Peygamber efendimize, Kur'an-ı kerime inanmadıkları için mazlum olarak ölen Hıristiyanlardan intikam alacak, sonsuz olarak Cehennemde bırakacaktır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Cennete ancak Müslüman girer.) [Buhari]
    (Bana inanmayan Yahudi ve Hıristiyan Cehenneme girecektir.) [Hakim]

    Cennete girmek için Müslüman olma şartı [Amentüdeki altı esas] vardır. Hıristiyanlar, onların istemesiyle Cennete, bizim istememizle Cehenneme girmez. Hıristiyanlar Müslüman olmadıkları için Cehenneme girer. Müslüman olsun herkes girsin.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:07 pm

    Ehl-i kitapla iman birliğimiz yok
    Sual: Ehl-i kitapla iman birliğimiz var mı?
    CEVAP
    Daha önce açıkladığımız gibi, Hz. Musa' nın getirdiği din bozulunca ve Tevrat' ta değişiklikler yapılınca Allahü teâlâ, Hz. İsa' yı gönderdi. Musevilik böylece yürürlükten kalkmış oldu. İsevilik çok geçmeden bozuldu. Pavlos isimli bir Yahudi Hıristiyanlığı iyice bozdu. Ortaya birbirinden farklı İnciller çıktı. Aralarında eleme yaparak İncil sayısı dörde indirildi. Nihayet, bir daha değişmemek ve hep baki kalmak üzere İslam dini geldi. Bazı cahiller, "Yahudilik de, Hıristiyanlık da hak dindir, onlar da Allah' a inanıyorlar. Onlar da Cennete gidecektir" diyorlar. Hatta bu işte şahince davranan, ehl-i kitaba [Hıristiyan ve Yahudilere] kucak açan bir yazar, "Ehl-i kitapla iman birliğimiz var"diyecek kadar ileri gitti. Amentüdeki altı esasa inanmayanlarda iman birliği olur mu? Ehl-i kitap, bütün peygamberlere [mesela bizim peygamberimize] inanıyor mu ve bütün kitaplara [mesela Kur' an-ı kerime] inanıyor mu?

    Hatta onların Allah' a inançları bile farklıdır. Hıristiyanlar teslise [üç tanrıya] inanırlar, Hz. İsa' ya Allah' ın oğlu dediler, Yahudiler de, Hz. Üzeyir' e Allah' ın oğlu dediler. Bu nasıl iman birliği ki?

    Kur' an-ı kerimde, Ehl-i kitabın kâfir olduğunu bildiren birkaç âyet şöyledir:
    (İbrahim ne Yahudi, ne de Hıristiyandı. O Allah' ı tanıyan doğru bir Müslüman idi.) [A. İmran 67]
    [Her peygamber gibi Hz. İbrahim de Müslüman idi. Ehl-i kitap hak olsa idi, böyle denmezdi.]

    ("Yahudi veya Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız" diyenlere de ki: "Aksine biz, hanif [doğru olan] İbrahim' in dinine uyarız.") [Bekara 135] [Demek ki doğru olmak için Hz. İbrahim' in dini olan İslam' a uymak gerekir.]

    (Yahudiler, Üzeyir' e, Hıristiyanlar da İsa' ya Allah'ın oğlu dediler. Daha önce kâfir olmuş kişilerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin.) [Tevbe 30] [Ehl-i kitap, diğer kâfirleri taklit ettikleri için kötülenmektedir.]

    (Ehl-i kitap [İslam' a] iman edip, [kötülükten] sakınsalardı, kötülüklerini örter ve onları nimetleri bol Cennete sokardık.) [Maide 65] [İslam' a inanmadıkları için iman etmiş olmazlar.]

    (Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, [İslam düşmanlığında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51] [Ehl-i kitap kâfir olduğu için dost olmaz.]

    (Müminler, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah' ın dostluğunu bırakmış olur.) [A. İmran 28] [Kâfirlere kucak açanlar da, Allah' ın dostluğunu bırakmış olur.]

    (Sen, onların dinine uymadıkça, Hıristiyanlar ve Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki "Doğru yol, ancak Allah' ın [bildirdiği İslamiyet] yoludur.") [Bekara 120] [Yani, Ehl-i kitap, doğru yolda, [Allah' ın bildirdiği İslamiyet yolunda] değildir. Ehl-i kitabın bozuk dinine girmedikçe, Resulullahtan hoşnut olmazlar. Kiliseye gitmekle, Papa'nın elini öpmekle, Hıristiyanlar, Müslümanlardan hoşnut olmaz.]

    (İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduğunu söyleyenlere de ki: Siz mi iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah' ın bildirdiğini gizleyenden daha zalim kim olur.) [Bekara 140] [Demek ki her peygamber Müslüman, Ehl-i kitap ise bâtıldır.]


    Sual: Allah'a inanan gayri müslim kâfir mi?
    CEVAP
    Bu konudaki âyet-i kerimeleri yukarıda bildirmiştik. Şimdi üç âyet meali daha bildirelim:
    [Ey Habibim, Yahudi ve Hıristiyanlara] de ki: (Eğer Allah' ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin.) [Al-i İmran 31] [Demek ki Ehl-i kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler, Peygamber efendimize iman etmedikçe, Allahü teâlâ onları sevmez.]

    (De ki: "Ey Ehl-i kitap, gelin aramızda şu müşterek söze uyalım: Ancak Allah' a kulluk edelim, Ona şirk koşmayalım, Allah' ı bırakıp insanları Rabler edinmeyelim" Yine de, yüz çevirirlerse, "Şahid olun ki, biz Müslümanız" deyin!) [Al-i İmran 64] [Ehl-i kitap yani Yahudi ve Hıristiyanlar buna yanaşmadı, yani Müslüman olmadılar.]

    ([Senden önce peygamberlere] iman edenler, Yahudi, Hıristiyan ve sabiinlerden Allah' a ve ahirete inanıp salih amel işleyenler için elbette Rablerinin katında mükafatlar vardır.) [Bekara 62]
    [Hz. Musa zamanında, ona inanan Yahudiler ve Hz. İsa zamanında ona inan Hıristiyanlar, elbette Cennete gidecektir. Çünkü, bütün peygamberler gibi, Hz. İbrahim gibi, Hz. Musa da, Hz. İsa da Müslüman idi.]

    Diğer dinler bozulduğu için Allahü teâlâ, en son olarak İslam dinini gönderdi. Başka dinleri kabul etmediğini açıkça şöyle bildirdi:
    (Allah indinde hak din ancak İslam' dır.) [Al-i İmran 19]
    (Sizin için din olarak İslam' ı beğendim.) [Maide 3]
    (Kim İslam' dan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]

    Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
    (Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]
    (Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan [ve her kâfir] elbette Cehenneme girecektir.) [Hakim]

    (Yahudi ve Hıristiyanlara selam vermeyiniz!) [Müslim]
    (Ehl-i kitap size selam verdiği zaman, ve aleyküm deyin.) [Buhari]

    (Yahudi ve Hıristiyanlar sakal boyamaz. Onlara benzemeyin, boyayın!) [Müslim]
    (Saçlarınızı kırmızı veya sarıya boyayın, ehl-i kitaba muhalefet edin!) [İ. Ahmed]

    Peygamber efendimiz imanı şöyle tarif etmiştir:
    (İman; Allah' a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe [Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allah' tan olduğuna ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah' tan başka ilah olmadığına ve benim Onun kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir.) [Buhari, Müslim, Nesai]

    Amentü' deki altı esastan birini inkâr eden kâfir olur. Sadece Allah' a inandım demek kâfi değildir. Hıristiyan ve Yahudiler, bizim peygamberimiz dahil bütün peygamberlere inanmadıkça kâfirlikten kurtulamazlar. Yahudiler, Hz. İsa' ya, Hıristiyanlar da, Muhammed aleyhisselama inanmadıkları için kâfir oldular. Amentü' de bildirilen altı husustan birini, mesela kaderi inkâr eden, kâfir olur, bütün iyi amelleri yok olur. (Redd-ül Muhtar)

    Cenab-ı Hak buyurdu ki:
    (Onlardan kimi, ona [Muhammed aleyhisselama] iman etti, kimi de, ondan yüz çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek kâfir olanları elbette ateşe atacağız.) [Nisa 55-56]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:07 pm

    Tütün içmek haram mı?
    Sual: Tütün, sigara içmek haram mıdır? İslam âlimleri bu konuda ne bildirmişlerdir?
    CEVAP
    Dürr-ül-muhtar kitabının beşinci cildinde buyuruluyor ki:
    Hanefi âlim İbni Nüceymi Mısri, Eşbah kitabında diyor ki:
    Âyet-i kerimede ve hadis-i şeriflerde haram olduğu bildirilmeyen şeyler, aslı üzere helal olur. Veya helal ve haram diye hüküm verilemez. Hanefi ve Şafii âlimlerinin çoğu, böyle şeyler helal olur dedi. İbni Hümam, Tahrir kitabında da böyle söylüyor. Bunun için, Besmele ile kesildiği bilinmeyen hayvana ve zararı görülmeyen ota helal denir. Tütün de böyledir. Âlimlerin çoğuna göre, helaldir. Birkaçına göre ise, hüküm verilemez. [Uyun-ül-besair' de, Hamevi Eşbahı şerh ederken, (Buradan tütün içmenin helal olduğu anlaşılıyor) buyuruyor.]

    Hanefi âlimlerinden, Şam müftüsü, Abdürrahman İmadi, Hediye adındaki kitabında, (Tütün; soğan, sarmısak gibi mekruhtur) buyurdu. İbni Abidin, bu satırları açıklarken buyuruyor ki:
    Vehbaniyye şerhinde, (Tütün içmek ve satmak yasak edilmelidir) diyor. [Tütünü yasak eden dördüncü Murad han zamanında bulunan Şernblali de, (Halife mubahları yasak edince haram olur) diyerek, tütün yasak edilmeli demiş, fakat yine de haram veya mekruh dememiştir.]

    Mısır' da, Maliki âlimlerinin büyüklerinden Ali Echüri hazretleri tütünün helal olduğunu bildiren kitap yazıp, dört mezhep âlimlerinin, tütünün helal olduğunu bildiren fetvalarını nakletmiştir.

    Abdülgani Nablüsi hazretleri de tütünün mubah olduğunu bildiren, Essulhu beynelihvan kitabında diyor ki:
    Tütün bazılarına zarar verirse, yalnız bunlara haram olur, başkalarına haram olmaz. Bal, safra hastasına zarar verir. Fakat, başkalarına haram değildir. Her şey aslında helaldir. Haram veya mekruh diyebilmek için, delil lazımdır. Şarap habislerin en kötüsü iken ve Resulullah İslamiyetin bildiricisi olduğu halde, şaraba haram demedi. Âyet-i kerime ile yasak edilmesini bekledi. O halde, tütün içmek mubahtır, helaldir. Kokusu ise tab' an mekruhtur. Şer' an mekruh değildir.

    İbni Abidin hazretleri devam ederek buyuruyor ki:
    Tütün içmek Şafii' de haram değil, tenzihen mekruhtur. Hatta, zevce tütünü bırakınca, zarar görmezse, meyve gibi olur. Kocasının tütün parası vermesi lazım olur. Tütünü bırakınca, kadın zarar görürse, ilaç gibi olur.

    Tütünü haram sananların vesika olarak ileri sürdükleri, Berika kitabının sahibi Muhammed Hadimi hazretleri diyor ki:
    Bazıları, (Tütün ve kahve kullanmak da, âdette bid' attir. İkisi de haram değildir ve mekruh da değildir. Doğrusu da budur. Bunlara haram diyen, âdette bid' ati haram etmiş olur) dedi. Bize göre, kahve belki böyledir. Fakat, bunu da, kullanmamak daha iyidir. Çünkü, hakkında söz birliği yoktur. Tütüne gelince, haram olmadığı doğru ise de, mekruh olduğunda şüphe yoktur. Çünkü, helal olmasında söz birliği yoktur. Hadis-i şerifte, (Soğan, sarmısak yiyen, mescidimize gelmesin) buyuruldu. Çünkü, melekler pis kokudan incinir. Cüzzam, baras hastaları, yarası kokanlar, üzeri balık kokanlar da böyledir. tütünü içmek de bunun için mekruh olur dedi. Salih olan kimse, bu hadis-i şeriften korkarak tütün içmez. (Berika)

    Abdülgani Nablusi hazretleri diyor ki:
    Tütün ve kahve için çeşitli şeyler söyleniyor ise de, sözün doğrusu, ikisine de haram ve mekruh dedirtecek bir sebep yoktur. Her ikisi de, (Âdette bid' at)dir. Herhangi bir sebep göstererek bunlara haram diyen kimse, âdette bid' at olan şeye haram demiş olur. Âdette bid' ate haram denilemeyeceğini, cumhuri ulema bildirmiştir. (Hadika s.143)

    İsmail Hakkı hazretleri, ilk zamanlarında tütünün haram olduğunu yazmıştı. Çünkü, sultan Murad, tütün içmeyi yasak etmişti. İçen öldürülüyordu. Bu âlim, tütünü değil, tütün içmeyi, idama sebep olduğu için haram demişti. Hükümet, tütün yasağını kaldırdıktan sonra, yazdığı kitabında, tütünün haram olmadığını bildirmiştir. [Bursa' da Orhan kütüphanesinde bu kitap vardır.]

    Maliki âlimlerinden Ali Echüri hazretleri buyuruyor ki:
    Tütün, aklı gidermiyor. Necis de değildir. Böyle olunca, tütün içmek haram değildir. Başka türlü zararlara sebep olursa haram olur. Zarar vermeyen kimseye haram değildir. Afyonu, aklı gidermeyecek az miktarda yemek caiz olduğu gibi, tütünü de aklı gidermeyecek miktarda içmek caiz olur. Bu ise, insanlara göre ve içilen miktara göre değişir. Bir kimsenin aklını gideren miktar, başkasının aklını gidermez. Tütün haramdır, diye kesin söylenemez. Bunu ancak din cahili olan söyler. Aklı gidermeyince, helal olduğu anlaşılmaktadır. Tütün, israf olduğu için haramdır da denilemez. Çünkü, mubah olan şeyi almak için verilen mal israf olmaz. Zararlı olduğundan haramdır demek de ilmi bir söz değildir. Çünkü, zarar verene haram olur. Zarar vermeyene haram olmaz. Hanefi âlimlerinden şeyh Muhammed Nihriri, uzman doktorun sözü ile veya tecrübe ile zarar verdiğini anlayan kimseye tütün içmek haram olur. Böyle kesin anlaşılmadıkça, helal olduğuna fetva vermiştir. Tütün hakkında bir hadis yoktur. Hanbeli âlimlerinden Meri bin Yusüf Mukaddisi, Tahkikul-burhan fi-şanid-duhan kitabında, başka zarar vermedikçe tütünün haram olmadığını, ateş dumanını ağza çekmek gibi olduğunu, bunun haram olacağını ise kimsenin bildirmemiş olduğunu yazmaktadır. Yeni meydana çıkan bir şey, mubaha benzerse mubah olur. Harama benzerse haram olur. Aklı olan bir din adamı, tütünü elbet mubahlara benzetir. Zarara sebep olmadıkça haram diyemez. Aklı gidermeyecek kadar tütün içmenin haram olmadığını dört mezhep âlimleri sözbirliği ile bildirmişlerdir. (Gayet-ül-beyan)

    Tütün, aklı giderir veya zarar verirse yahut nafakası vacip olanın nafakasını terke veya namazın vaktini kaçırmaya sebep olursa, haram olur. Başkalarının içmesi haram olmaz. Uyuşturucu maddenin aklı gidermeyen kadar az miktarını satmak da caizdir. (Celal-ül-hak fi keşfi ahvali şiraril-halk)

    Tütün içmek, alkollü içkiler ve afyon, morfin, esrar ve benzerleri uyuşturucu maddeler gibi, haram edilmemiştir. İbni Abidin, (Zebaih) kısmında, (Allahü teâlânın, helal ve haram diye açıklamadığı şey, Allahü teâlânın af ettiği şeylerdendir) hadis-i şerifini yazarak, haram olduğu bildirilmeyen ve haram edilmiş olanlara benzemeyen her şeyin mubah olduğunu göstermektedir.

    Kötü alışkanlık, haram işlemeye alışmak demektir. Haram olmayan şeyi kullanmaya kötü alışkanlık denmez. Boğazına düşkün olanlar, yiyeceğe benzetilemez diyerek de tütünü kötülüyorlar. Tütün bitkisini yakıp, dumanını çekmek, ihtiyaç değil, caiz olmaz diyorlar. Günnük, ud ağacı, tütsü otunu yakıp koklamak mubahtır. Bunlar, yenmez, içilmez, caiz olmaz denemez. Ölülerde ve dirilerde kullanılması sünnet olan şeyi de, yakılıp dumanı savruluyor diye, kötülenemez. Bunlar ve pis kokulu otlar, Araf suresindeki, (Yerden çıkardığı ziynet) kelimesine dahil olunmuştur. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
    (Çok yiyince sarhoş eden katı madde ve otların aslı temizdir, mubahtır.) (Redd-ül-muhtar 5/ 295)

    Bir kimseye zarar veren mubah şey, ona haram olur. Zarar vermediği kimselere haram olmaz. Aşırı içen bazı kimselere zarar verirse, bunların çok içmesi haram olur. Fakat, bunların az içmelerine ve zarar görmeyenlere de haram olur denilemez. Çoğu zarar veren şeyin azı da haram olur demek pek yanlıştır. Her şeyin çoğu zarar verir. Ekmeğin, suyun da çoğu, zarar verir. Bunun içindir ki, doyduktan sonra yemek haramdır. Fakat, çoğu zarar veriyor diye, az yemek, içmek, haram olur mu?
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:08 pm

    Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki:
    Yemesi, içmesi zararlı olanlar üçe ayrılır:
    1- Öldürücü olanlar. Her zehir, cam tozu ve benzerleri böyledir. Bunları yemek, içmek haramdır.
    2- Öldürücü olmayanlar. Toprak, çamur, kil ve benzerleri böyledir. Bunları çok yemek, içmek mekruh olup, zararsız miktarları mubahtır.
    3- Organlarında zafiyet olanlara zarar verenler. Sağlam olanlara zarar vermezler. Bazı kimselere balık eti, süt, yumurta, biber gibi şeyler zarar verir. Bunlar, yalnız zarar verenlere haram, mekruh olur. Zarar vermeyenlere ise mubahtır. (Hadika)

    Tütüne zararlıdır diyenler üçüncü maddeye dahil ediyorlar. Her içeni öldürücü bir zehir olduğunu bildiren bir ilim adamı yoktur. Tütündeki nikotinden dolayı, günde bir iki sigara içen zehirlenir diyen de yoktur. Çünkü bu söz, havada, boğucu olan karbondioksit gazı bulunduğu için, nefes alan zehirlenir demeye benzer. Nikotinden çok daha zehirli olan siyanür asidi, acı bademde de vardır. Bu zehirden dolayı acı badem yemek haramdır, mekruhtur diyen yoktur. Her şeyi fazla yemek, içmek zararlı olur. Aşırı tütün içmek elbette zararlıdır. Bunun için sigara herkese zararlıdır, kansere sebep olur diyerek, günde 1-2 sigaranın da zararlı olacağını sanmak, bu yüzden haram veya mekruh demek ilme aykırıdır.
    Hanefi âlimi seyyid Ahmed Tahtavi diyor ki: Şafii âlimlerinin çoğu, tütüne tenzihen mekruh dedi. Hanefi mezhebinde, soğan, sarmısak gibi tenzihen mekruhtur. (Dürr-ül-muhtar haşiyesi)

    İbni Abidin, abdestin sünnetlerini anlatırken diyor ki:
    Pezdevi üsulünde denildiği gibi, haram olduğu açıkça bildirilmeyen her şey, sözbirliği ile mubahtır. Çünkü, Allahü teâlâ Bekara suresinde, (Yerlerde olan her şeyi sizin için yarattım) mealindeki âyet-i kerimede, hepsinin mubah olduğunu bildirmektedir. Tahrir kitabında bildirildiği gibi, Hanefi ve Şafii âlimlerinin çoğunluğuna göre, her şey yaratılışında helaldir. Ekmel-üd-din, (Pezdevi) şerhinde de böyle bildiriyor ve bir şeyin haram olduğunu işitmeyen kimselerin, o şeyi yemesi mubahtır diyor.
    İmam-ı Muhammed, (Leş ve şarap, yasak edildikten sonra haram oldu) diyerek, her şeyin aslında mubah olduğunu, yasak edilince haram olduklarını bildiriyor.

    Milyonlarla salih Müslümanın ve halife-i müsliminin, şeyh-ül İslamların kullandığı şeye, kendi aklı ile kötü alışkanlık demek, bunu haramlara benzetmeye kalkışmak, ancak cahillerin yapacağı iştir. İkinci Abdülhamid han tütün içerdi. Kendisine Şemdinan ve İskeçe şehrinden tütün gelirdi. İskeçe, Şemdinan ve Samsun tütünleri, kıyılmış halinde, latif kokmaktadır. Çubuğa koyup içerlerken, etrafa hoş kokusu yayılmaktadır. Bozuk, karışık tütün içerken iyi kokmazsa, halis ve hoş kokulusu kötülenemez. Acı biberi sevmeyen kimse, tatlı biberi, hatta acısını da kötüleyemez. Bunlara mekruh diyemez. Eğer derse, sözünün kıymeti olmaz. Herkes, sevmediği şeye haram, mekruh derse, din-i İslam, Hıristiyanlığa döner. Onun gibi karmakarışık olur.

    Tütünü bırakmak nefs ile mücadele sevabı kazandırmaz. Bedene ihtiyacını vermemek, zulüm olur.
    Günah olur. Nefs, ihtiyaca kavuşmakla doymaz. İhtiyaçtan fazlasını ve haramları ister. O halde, nefsle mücadele, haramlardan ve mubahların fazlasından sakınmaktır. Günde bir kere tütün içmemek, nefsle mücadele değildir. Tütünü, sıhhate ve keseye zararlı olacak miktarda fazla içmemek mücadeledir. Yalnız tütün ile değil, bütün mubahlarla da nefs mücadelesinin böyle olması gerekir.

    Tütünü, afyona benzetmek de, onun herkese haram olacağını göstermez. Tersine olarak, zarar yapmayacak kadar az içenlere mekruh bile olmadığını, gösterir. Çünkü müctehidler, afyon gibi uyuşturucu maddeleri, haram olan içkilerden ayırmaktadır.

    Dürr-ül-muhtar 3. cilt, 166.sayfada, (Benc veya Ban otu denilen uyuşturucu otu yemek mubahtır. Çünkü ottur. Bununla sarhoş olmak haramdır) diyor. İbni Abidin hazretleri bunu açıklarken buyuruyor ki:
    (İmam-ı Muhammede göre, çoğu sarhoş edenin azı da haram olması, sıvı olan içkiler içindir. Böyle olmasaydı, safran, anber gibi, fazlası sarhoş eden birçok katı maddelerin az miktarını yemek de haram olurdu. Bunlara haram diyen hiçbir âlim yoktur. Ban otu ve benzeri zehirli otların necis olduğunu hiçbir âlim bildirmedi. Ban otunun ilaç olarak kullanılması caizdir. Aklı giderip keyif verici olarak kullanılması caiz değildir. İmam-ı Muhammedin sözü sıvı haldeki içkiler içindir. Ban otu ve benzerleri, katı oldukları için, ancak sarhoş olmak için kullanılmaları haram olur. Bu da, çok miktarda kullanılmaları haram olur demektir. Az miktarda kullanılmaları haram olmaz. Mesela, Amber ve benzerlerini koku için ve Skamonya denilen zehirli mahmude otunu müshil olarak kullanmak ve diğer katı zehirli ilaçları az miktarda kullanmak haram olmaz. Caiz olur. Zarar veren çok miktarlarını kullanmak haramdır.) [Redd-ül muhtar]

    Tütün abes de değildir. Abes, faydasız iş yapmaya, boş yere vakit geçirmeye denir. Çalgı ile, oyun ile vakit geçirmek böyledir. Tütün, vakit öldüren bir iş değildir ki, abes denilsin. Tütün içmek, faydalı iş yapmaya mani olmuyor. Tütün içerken kitap okunur. Misafir ile sohbet edilir.

    Büyüklerin yanında, camilerde, vaazlarda, muhterem yerlerde içilmemesi de, haram veya mekruh olacağını göstermez. Büyüklerin yanında yatılmaz. Bunlara ve Kâbe' ye karşı ayak uzatılmaz. Vaazda, derste ekmek bile yenmez. Böyle, birçok yerlerde ve sıkıntı duyanların yanında yapılmayan çok şey vardır ki, başka yerlerde ve yalnız iken hiçbiri haram veya mekruh değildir. Camide alış veriş etmek, yüksek sesle konuşmak, kan aldırmak mekruhtur. Fakat bunlar, cami dışında mekruh değildir.
    İhtiyaç deyince yalnız yiyip içecekleri anlamak, pek basit bir görüştür. Bedenin, ruhun çeşitli ihtiyaçları olduğu, din kitaplarında yer almaktadır. Bütün duyu organlarımızın farklı ihtiyaçları olduğu gibi, sinir sisteminin, hatta her organın ayrı ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçların, ekmek, su gibi önemli olduğu, herkesçe bilinmektedir. Fıkıh kitaplarında, akla gelmeyen, çeşitli ihtiyaçlar görüyoruz. Mesela, Dürr-ül-muhtar' da, (Burnu ve teri silmek için mendil satın almak, ihtiyaç için olursa caizdir. Gösteriş için olursa, tahrimen mekruhtur) diyor.

    Görülüyor ki, bir şeyi kullanmak bile, niyete göre ihtiyaç olmaktadır. Doyduktan sonra yemek haramdır. Fakat, oruç tutmak veya misafiri utandırmamak için olunca, helal, hatta sevap oluyor. Misafire ikram için, haram, helal oluyor da, haram olmayan tütünü ikram etmek neden suç olsun? Tütünü kötüleyenler, bu hücumlarını, keşke, İslamiyet' in haram ettiği şeylere karşı yapsalardı, çok sevap kazanırlardı. İslam' a büyük hizmet etmiş olurlardı. Fakat, şeytan herkesi bir taraftan yakalıyor. Hem İslamiyet' e saldırtıyor, hem de, ibadet yaptığını sanarak, kibre, ucba sürüklüyor. Bunları anlamadan konuşmak, dine de, söz sahibine de kusur getirir. Hissi, yani kendi görüşlerini, dinin emirleri ve yasakları durumunda göstermeye kalkışmak ve yapılan işlerin, helal mi, haram mı olacağını ayırırken taassuba kapılıp, nasslara dayanmamak felakettir.

    Birkaç âlim ise, nafakadan kesilmesi, dumanı ile başkasını rahatsız etmesi, çok içerek bedene zarar vermesi... gibi şartlarda tütüne haram veya mekruh demişlerdir. Yoksa, mücerret [soyut olarak] tütünün içilmesini kötüleyen hiçbir âlim yoktur. El-Ukud-üd-dürriyye' nin ve Hadika ikinci cildinin sonunda, tütünün haram olmadığı vesikalarla ispat edilmiş ve Tahtavi' nin Merakıl-felah haşiyesi, orucu bozanlarda da uzun yazılıdır.

    Şam âlimlerinden Mustafa Rüştünün Tuhfet-ülihvan ma kile fiddühan kitabında, insanın sıhhatini bozan, zarar veren şeyleri ve israfı uzun anlattıktan sonra, tütünün böyle olmadığını bildiriyor. Tütüne haram demek, vera ve takva da olmaz. Vera sahipleri, Allahü teâlânın haram etmediği şeye, haram diyemez diyor. Hanefi âlimlerinden allame Abdüllah bin Muhammed Nihriri ve Şafii âlimlerinden Ali bin Yahya Nevreddin Ziyadi ve Abdürraufi Münavi ve şeyh Ali Şevberi ve şeyh İsmaili Sencidi ve Maliki âlimlerinden allame Külli ve Hanbeli âlimlerinden şeyh Meri, tütünün haram olmadığına fetva vermişlerdir diyor. Zararı ve lüzumu olmayan şey için mubah, zihin durgunluğunu giderip, hafızasını kuvvetlendirene mendub, terk edince zarar verene vacib, kullanınca zarar verene haram, içmek istemeyene, tütün içmesi mekruh olur, diyor. Şarap böyle değildir. Şaraba alışan, tevbe etse, şarabı terk ettiği için hasta olup, ölse, sevap olur.

    Âlimlerin çoğu tütüne mubah demiştir. Mesela Şeyh-ul İslam Ebülbeka, Ahmed bin Ali Hariri, İsmail Meraşi, kadi Abdürrahim, Ganim bin Muhammed Bağdadi, Şeyhul İslam Behai, Muhammed Tarsusi, Muhammed Kehvaki, Mısır âlimlerinden Yusüf Decvi ve Muhammed bin Abdülbaki Zerkani, allame Abdülgani Nablusi, Abdürrahman bin Muhammed İmadi, allame Ali Echüri, Mahmud-i Samini, Osman Bedreddin, seyyid Abdülhakim efendi, büyük âlim, veliyyi kâmil mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyorlar ki:
    (Zarar ve alışkanlık yapmayacak kadar az içilen tütüne haram ve mekruh demekten sakınmalı, kesesine ve sıhhatine zarar vermeyecek kadar az içenleri fasık, günahkâr bilmemelidir.)

    Tütün içmek israf mıdır?
    İsraf, malı haram olan yere vermektir. Azı da, çoğu da israf olur. Büyük günah olur. İçki ve kumar için vermek böyledir. Sigara haram olsaydı, buna az veya çok verilen para israf olurdu. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
    (İnsanın bazı arzuları, tabiatından ileri gelmektedir. Hiç kimse bu isteklerden kurtulamaz. Mesela, sıcakta, insanın tabiatı serin bir şey içmek ister. Soğukta, sıcak bir şey ister. Böyle istekleri yapmak nefse uymak değildir. Çünkü, tabiatımızın zaruri istekleri mubahtır. Bu ihtiyaç maddelerini lazım olduğu kadar kullanmak sünnettir. Çünkü, bu tabii istekler nefsi emmarenin arzularının dışındadır. Nefs, mubahların lüzumundan fazlasını ve haramları ister.) [Mektubat 3/27]

    Malı, ihtiyaç olan mubahlara harcamak israf değildir. Günah olmaz. Sigaraya alışmış kimsenin tabiatı ekmek ister gibi, tütünü istiyor. Böyle kimsenin, ihtiyacı kadar kullanması israf olmaz.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:08 pm

    Sigara haram değildir
    Sual: Bir tasavvuf kitabında, (kahve, tütün, tömbeki, esrar, şaraptan daha kemdir) deniyor. Kahve, tütün, şaraptan daha kötü nasıl olabilir?
    CEVAP
    Kitaptaki ifadelerde bir nakil hatası olabilir. İstanbul Üniversitesi yayınlarından Gıda Kimyası kitabında deniyor ki:
    (Çaydaki tein ile, eskiden ayrı bir alkaloit olarak kabul edilen Kafeinin aynı olduğu tespit edildi. Çayda %2,5-3, kahvede ise %1,3 oranında kafein bulunur.
    Kafein, zihni açar, kan dolaşımını artırır, vücuda sıcaklık verir, yorgunluğu giderir, sindirimi kolaylaştırır. Fazlası sinir sistemi üzerinde etki yapar. Kalb hastalıklarında, sinirleri zayıf insanlarda ve çocuklarda az miktar kahve bile fena etki yapabilir.) [s. 658]

    Çaydaki kafein, kahvedekinden iki misli fazladır. Kahvedeki kafeine haram denirse, çaydakine de haram denmesi gerekir. Çoğu zarar veren şeyin, zarar verecek miktarını kullanmamalıdır! Vücuda zarar verecek kadar çok yemek de haramdır. Bazı gıdalar, bazı hastalara zararlıdır. Vücuda zarar verdiği bilinen şeyleri kullanmak doğru değildir. Bir kimseye kahve ve çayın fazlası zarar veriyorsa az içmeli, azı da zarar veriyorsa hiç içmemelidir! Hastaya haram olan bir şey, sağlama da haramdır denmez. İmam-ı Münavi hazretleri, Camius-sagir şerhinde kahve içmenin haram ve mekruh olmadığını bildirmiştir. (Hadika s.143)

    Çay ve kahvedeki kafein, tütündeki nikotin, fazla alınırsa elbette zararlı olur. Çoğu zarar veren mubah bir şeyin, zarar vermeyen az miktarının kullanılması haram değildir. Alkollü içkilerin ise, hiç zarar vermese de, damlası haramdır. İmam-ı Nevevi hazretleri buyuruyor ki:
    Sıvı içkilerin azı da haramdır. Esrarın sarhoş etmeyen miktarını ilaç olarak kullanmak caizdir. (Mühezzeb)

    Afyonun da sarhoş etmeyen az miktarı haram değildir. (Feth-ur-rahim s.30)

    İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
    Afyon ve diğer zehirli otların alınan çok miktarları haramdır, fakat az miktarlarını ilaç olarak kullanmak caizdir. (Zevacir)

    Uyuşturucu benc otu mubahtır. Bununla sarhoş olmak haramdır. (D.Muhtar c.3, s.166)

    İbni Abidin hazretleri, bunu açıklarken buyuruyor ki:
    Benc otunu ilaç olarak kullanmak caizdir. Sarhoş edici miktarı caiz değildir. (Çoğu sarhoş edenin azı da haram olur) hadis-i şerifi sıvı içkilere mahsustur. Zehirli bitkileri ve sarhoş edici katı ilaçları az miktarda kullanmak haram olmaz. (R. Muhtar c.5, s.295)

    Ali Echuri hazretleri, (Tütün içmek aklı giderir veya nafaka temininin terkine sebep olursa, haram olur. Böyle bir durum olmazsa haram olmaz) buyuruyor. (Gâyet-ül-beyan)

    Tütün mubahtır. (Essulh-u beynel-ihvan, El-ukudüddürriyye, Tahtavi, Berika)

    Bursalı İsmail Hakkı hazretleri, ilk yazdığı kitaplarında, tütüne haram diyordu. Çünkü zamanın padişahınca tütün yasaklanmış, içene ceza veriliyordu.

    Tütüne israf yönünden hiçbir âlim haram dememiştir. Fakirin su yerine meşrubat içmesi israftır, fakat alıştığı için çay, kahve veya tütün içmesi israf olmaz.
    Şafii âlimlerinin çoğu, sigaraya tenzihen mekruh dedi. Hanefi' de, soğan sarmısak gibi, tenzihen mekruhtur. (Tahtavi)

    Büyük bir âlim, mubah olan bir şeyi yasaklarsa, talebelerinin itaat ederek, o şeyi kullanmamaları gerekir. Fakat bu herkese şamil edilemez.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:09 pm

    Ceffel kalem konuşanlar
    Sual: Ehl-i sünnet olarak bildiğimiz bir hoca, "Eski zamanlarda sigaranın zararı o günkü teknoloji ile tamamen anlaşılmadığı için, âlimler sigaraya ittifakla mubah demişlerdir. Ancak fıkıhta, (Zararı kesin olan şey haramdır) kaidesi vardır. Bugünkü bilim adamları da ittifakla, sigaranın zararlı olduğunu söylüyor. Bu bakımdan sigara kesinlikle haramdır" dedi. Bir ateist de, "Eskiden domuzda trişin ve başka zararlı maddeler olduğu için İslamiyet yasaklamıştı. Bugünkü teknoloji ile domuz etindeki bütün zararlı maddeler yok ediliyor, fazla yağı da alınarak taze kuzu eti gibi yapılıyor. Bu bakımdan yenmesinde mahzur kalmıyor" demişti. Aynı mantıkla, bir bardak biranın zararı olmaz. Halbuki haram olması için illa zararlı olması gerekmiyor. Besmelesiz kesilen kuzu eti de haramdır. Dinde bildirilen bir harama, az miktarının zararı yok diye haram değil demek yanlış değil mi?
    CEVAP
    Bazı şeyler bazı kişilere zararlıdır, bazılarına zararlı değildir. Bazılarına zararlıdır diye herkese haramdır denilemez. Bir de bir şeyin az miktarı zararsız olur da çok miktarı zararlı olur. Mesela eterin azı ayıltır, çoğu bayıltır. Eter zararlıdır, azı da haramdır denemez. Afyon gibi uyuşturuculardan yapılan ilaçlar vardır. Az miktarları faydalıdır, çok miktarları zararlıdır. Çoğu zararlı diye azına da haram demek yanlıştır. (Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır) kaidesi sıvı içkiler içindir. Katı maddelerin az miktarlarını ilaç olarak kullanmakta mahzur yoktur.

    Tanıdığımız salih Müslüman ve branşında uzman bir doktor diyor ki:
    "Bazı astım hastalarına bir tek sigara bile zararlıdır. Hastalıksız insanlara, birkaç tane sigaranın zararı olmaz. Bazı kimselere 5-10 tanesi, hatta 20 tanesi bile zararlı değildir. Çilek, patlıcan gibi bazı besinler alerji yapar, yani zararlıdır. Kendisine zararı dokunan şeyleri elbette yememek gerekir."

    Bir tek sigaranın tütününü içmek yerine, ekmeğin arasına koyup yense vücuda bir zararı olmaz. Eskiden ceffel kalem diye bir tabir kullanılırdı. Düşünülmeden, hemen söylenen sözlere denirdi. Sigaraya da, az çok kaydı koymadan, ceffel kalem haram demek büyük veballi iştir.

    İkincisi asrımıza kadar gelen İslam âlimleri, sigaraya mubah dediğine göre, o günkü teknolojiyle zararı bilinmediği için denmiş demek de, İslam âlimlerini ceffel kalem suçlamak olur. İslam âlimleri, bilmediği bir şeye haram veya helal diyecek kadar sorumsuz kimseler midir? Resulullahın vârisi olan İslam âlimlerini suçlamak vâris sahibi Resulullahı üzmez mi?

    Dinde bildirilen bir harama, az miktarının zararı yok diye haram değil demek çok yanlıştır. Tersi de böyledir. Mubah olan bir şeyin çoğu zarar veriyorsa, azına da haram demek çok yanlış olur. Mesela yemek yemek mubahtır, çok yenince haram olur. Azına da haram demek çok yanlıştır. Aynı mantıkla, faydası tam tespit edilemeyen farzların da terki mümkündür demek doğru mu?

    Harama mubah demek nasıl küfrü gerektiriyorsa, mubaha da haram demek aynı hükme girer. Din hakkında hüküm verirken, Allah' tan korkmalıdır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:09 pm

    Kötü düşünceler nereden geliyor
    Sual: Kalbimize çeşitli düşünceler geliyor. Bunlar nereden geliyor? Hangisinin iyi, hangisinin kötü olduğunu nasıl bileceğiz?
    CEVAP
    İnsanın kalbine, melekten, şeytandan ve kendi nefsinden de çeşitli düşünceler gelir. Melekten gelene ilham, şeytandan gelene vesvese, nefsten gelene ise hevâ denir. Bunların birbirinden farkı nasıl bilinir? Hadis-i şerifte, (Melekten gelen ilham, İslamiyet' e uygun olur. Şeytandan gelen vesvese, İslamiyet' ten ayrılmaya sebep olur) buyuruldu. O halde vesveseyi ilhamdan ayırmak için dinin emrini iyi bilmek gerekir.

    Gayrı müslimlerden peynir, sucuk gibi gıda alırken, (Bunların içine necis madde koymuşlardır) düşüncesi gelirse, hemen dinin bu husustaki hükmü hatırlanır. Dinimiz almanın caiz olduğunu bildiriyorsa alınır. Bu düşüncenin şeytandan olduğu anlaşılır.

    Vesveseye uyulmazsa, şeytan bundan vazgeçip başka vesvese verir. Nefsimizden gelen düşünce ise, devamlıdır. İnsan ölünceye kadar devam eder.

    Şeytan, hayırlı, iyi bir işe mani olmak için daha az iyi olanı yaptırmak maksadıyla vesvese verir. Büyük günaha sürüklemek için küçük iyilikleri yaptırmaya çalışır. Dinini bilen kimseyi, şeytan, asla aldatamaz. Her insan Allah' ın kulu olduğu halde, dinini bilen, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riayet eden kimseler için Kur'an-ı kerimde, şeytana hitap edilirken, (Benim kullarıma senin sultan [hakimiyetin] yoktur) buyuruluyor. (İsra 65)

    Şeytanın vesvesesine aldanmamak için Allahü teâlânın, (Benim Kulum) dediği kimselerden olmalı, yani düzgün bir itikada ve ilme sahip olmalı ve ilmi ile amel etmelidir! "Mesela şeytan vesvese verince, onu hemen uzaklaştırmalıdır! Hadis-i şerifte, (Şeytan vesvese verir. Allah' ın ismi zikredilince, söylenince kaçar. Söylenmezse, vesveselerine devam eder) buyuruldu. (Ebu Ya' la)

    Sünnete uygun abdest almasını bilmeyen kimse, iyi abdest alayım diye fazla su kullanır. Bu ise vesvesedir. Vesvese eden kimse, dine iyi uymak niyetiyle yeni bir şeyler çıkarır, bu ise bid'attir. Bid'at ise haramdır. Başkalarının yiyecek ve içeceklerinin, giyeceklerinin temiz olup olmadığında şüphe eder. Bu da suizanna sebep olur. Müslümana suizan ise haramdır. (Ben her gıdayı yemem, ihtiyatlı davranırım) diyerek kibre düşer. Halbuki zerre kadar kibri olanın Cennete girmesi zordur.

    Fatır suresi 6. âyet-i kerimesinde mealen, (Elbette şeytan size düşmandır. Onu düşman edinin!) buyuruluyor. Vesvese eden, şeytanı kendine dost ve kardeş edinmiş olur. Sünnetleri, mekruhları ve diğer emir ve yasakları bilmeyen, vesvese hastalığına yakalanır. Bunları bilip yerine getiren şüpheye düşmemelidir! Vesvese eden, ruhsatlarla amel etmelidir! Üzerinde necaset görünmeyen her şey temiz kabul edilir. Şüphe etmekle necis olmaz. Gıdalarda necis maddeler var zannı ile gıda almamak vesvesedir, aşırılıktır. Hadis-i şerifte, (Aşırı gidenler helak oldu) buyuruldu. (Müslim)

    İfrat ve tefritten yani aşırılıklardan uzak olmak ve orta yolu tutmak gerekir. Deylemi' deki hadis-i şerifte, (İşlerin hayırlısı vasat olanıdır) buyuruldu. (Hadika)
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:10 pm

    Şeytanla bir âlimin münazarası
    Sual: Şeytan hangi yolla insana vesvese verir?
    CEVAP
    Aşağıdaki konuşmada şeytanın verdiği vesveseler hakkında yeterli bilgi verilmektedir.

    Şeytan, âlim bir zat olan Salih efendiye der ki:
    - Salih efendi, ne kadar çok ibadet ediyorsun? Sanki Allah' ın ibadete ihtiyacı mı var?
    - Evet, Allahü teâlâ, her ihtiyaçtan münezzehtir. Hiç kimsenin ibadetine ihtiyacı yoktur. Ancak bizim ibadete ihtiyacımız vardır. Kur'an-ı kerimde, (Salih amelin faydası, bunu yapanadır) buyuruluyor. (Fussilet 46)

    - Salih efendi, çok ibadet etmek için acele ediyorsun. Acele işlerde hayır olmaz. İşlerini önce bir yoluna koy, bir rahata kavuş, ondan sonra bol bol ibadet edersin. Dünyanı kazanmadan ahiretini nasıl kazanacaksın?
    - Ecel benim elimde değil... Sonra bugünün işini yarına bırakırsam, yarının işini ne zaman yaparım? Hadis-i şerifte, (Yarın yaparım diyenler, helak oldu) buyuruluyor. İbadetler vakitlidir. Her ibadeti zamanında yapmak gerekir.

    - Evet Salih efendi, hayırlı işte acele etmek gerekir. Hayırlı iş olan ibadetleri acele yap ki kısa zamanda daha çok ibadet etmiş olursun.
    - Cenab-ı Hak, çok ibadeti değil, ihlaslı ibadeti kabul eder. Hatasız yapılan az iş, hatalı yapılan çok işten hayırlıdır.

    - Ne mutlu sana Salih efendi, demek az da olsa hatasız ibadet ediyorsun. Toplumda düzgün ibadet yapamayan çok kimse vardır. İbadetinle bunlara örnek olmak için onların göreceği yerlerde ibadet etsen, daha çok sevap kazanırsın. Çünkü hadiste (Bir hayra delalet eden, onu yapan gibidir) buyuruluyor. (İ. Ahmed)
    Örnek olmamakla emr-i marufu terk etmiş olursun.
    - Allahü teâlânın beni görmesi kâfidir. İnsanların da görmesini istersem, ibadete riya karıştırmış olurum. Riya ile yapılan amel kabul olmaz.

    Şeytanın taktikleri
    [Şeytan, Salih efendiye, ibadetlerini beğendirip ucba sürüklemek için vesvese vermeye devam ederek der ki:]
    - Salih efendi, gerçekten büyük insansın. Yaptıkların, adına layık salih işlerdir. Herkes gaflette yüzerken senin şuurluca, akıllıca ibadet etmen her türlü takdirin üstündedir. Dünyada bu dereceye kaç kişi erişmiştir ki?
    - Eğer söylediklerin bende varsa, hepsi Rabbimin ihsanıdır. Her nimetin sahibi yalnız Allahü teâlâdır.

    [Şeytan, Salih efendiyi gizli riyaya sürüklemek için der ki:]
    - Az önce "Allah' ın beni görmesi kâfidir" demiştin. O halde riyadan kurtulmak için, insanların gözünden uzak yerlerde ibadet edersen, yine Allah senin sevgini insanların kalbine yerleştirir.
    - Başkalarına, "Salih efendi ibadetlerini hep gizli yapıyor" dedirterek beni ucba, kibre ve riyaya sürüklemek istiyorsun. Ben kulum, Rabbim, benim ibadetimi dilerse açığa vurur, dilerse gizler. Gizli yapılacak işler var, açık olanları var. İnsanlardan gizlemekle veya onlara göstermekle elime ne geçer?

    İbadeti bıraktırmak ister
    [Şeytan, ibadeti bıraktırmak için bu sefer de tenkit yolunu deneyerek der ki:]
    - Salih efendi, ibadetlerin kusurlu mu, yoksa mükemmel mi?
    - Çok kusurludur.

    - Zaten gizlemen mümkün değildir. Namaz kılarken kalıbın namazda, kalbin dünya işlerindedir. İşlediğin günahları ben bilirim. Bu halinle takva ehli olamazsın. Halbuki Rabbimiz, (Allah, sadece takva ehlinin ibadetlerini kabul eder) buyuruyor. Takva ehli olmadığına göre, yatıp kalkman boşunadır.
    - Benim vazifem Rabbimin emrine uymaktır. Şartlarına uygun olan her ibadet sahihtir. Fakat şartlarına uygun bir ibadeti de kabul edip etmeyeceği Onun bileceği bir iştir. Farz olan ibadetleri terk etmek büyük günahtır. Bu günahlardan kurtulmak için farzları yapmak şarttır. İbadet etmeden, Cennete girmek için dua etmek günahtır. Hadis-i şerifte, (Akıllı, nefsine uymaz, ibadetlerini yapar, ahmak olan da nefsine uyar, sonra Allah' ın rahmetini bekler) buyuruluyor. Dünyada, ne ekersen, ahirette onu biçersin. Ahiret için gereken şeyleri bu dünyada hazırlamak gerekir. Bu da Rabbimizin emirlerine uyup, yasak ettiklerinden kaçmakla olur.

    [Şeytan, bir çok kimsenin ayağının kaydığı kaza-kader konusunda Salih efendiyi kandırmak ister. Der ki:]
    - Sen itikadı düzgün bir insansın, hayrın ve şerrin Allah' tan olduğunu bilirsin. Cennetlik veya Cehennemlik olduğun ezelde takdir edilmiştir. Cehennemliksen, yapacağın ibadetlerin hepsi boştur. Cennetliksen, ibadete ne lüzum var?
    - Bir kimse Cennetlik ise, dünyada Cennete götürücü amelleri işler, Cehennemlikse, günah olan işleri yapar. Kulun vazifesi, Allahü teâlânın emrine uyup Cennetlik amelleri işlemektir. Ezelde takdir edildiği için ibadet ediyorum.

    - "Ezelde Allah' ın takdir ettiği olur" diyorsun. Salih efendi, o halde şu minareye çık, kendini aşağı at, eğer ezelde selametin takdir edilmişse, sana bir şey olmaz.
    - Allah kullarını imtihan eder. Kulun, Allah' ı imtihan etmeye hakkı yoktur. Cenab-ı Hak, (Kendinizi tehlikeye atmayın) buyuruyor. Emretmediği, üstelik yasak ettiği bir iş nasıl yapılır? Minareden kendini atmak intihardır. Onun emrine isyan edip intihara teşebbüs edilir mi?

    - Salih efendi konuyu değiştirme! Benim soruma cevap vermedin. Cennetliksen ibadete ne lüzum var diyorum?
    - Eğer Cennetlik isem, ibadet etmekle derecelerim yükselir. Hak teâlâ, ibadet edenleri Cennete, ibadet etmeyenleri de Cehenneme koyacağını vaat ediyor. Rabbimiz, vaadinde sadıktır, iman edip salih amel işleyenleri Cennete koyacağına söz vermiştir.

    - Salih efendi, "Cennetlik olan Cennete götürücü, Cehennemlik olan da Cehenneme götürücü amelleri işler" dedin. Yani "Allah takdir ettiği için ibadet ediyorum" demek istiyorsun. Peki, ezelde Cehennemlik olarak takdir edilen kimsenin günahı nedir de ona kötü işler işletiliyor?
    - İnsanlarda (İrade-i cüziyye) denilen bir kuvvet vardır. Bir şeyi yapmak ve yapmamakta kullanır. İrade-i cüziyyeyi kullanmakta mecbur değil, serbesttir. Allahü teâlâ, kul, iradesini iyiliğe kullanırsa iyilik, kötülüğe kullanırsa kötülük yaratacağını bildiriyor. Kul, ibadet etmekte ve günah işlemekte serbest olmasa, ahirette iyiliğe mükafat, kötülüğe ceza verilmez. O halde irademizi iyi yolda kullanmalıyız. (Berika)
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:10 pm

    İman ve vesvese
    Sual: Ahiret var mı, Allah' ı kim yarattı gibi vesveseler içimi kemiriyor. Küfre mi giriyorum? Bundan kurtulmanın yolu var mıdır?
    CEVAP
    İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
    Her insana musallat olan en az bir şeytan vardır. Şeytanın vereceği vesveselerden korunmaya çalışmalı! Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
    (Kanın damarlarda dolaştığı gibi, şeytan da, insanın vücudunda dolaşır. Açlıkla [az yemekle, oruç tutmakla] onun yollarını daraltın!) [Buhari]

    Şeytanın kalbe giriş yerlerinden biri de, Allahü teâlânın zatı hakkında düşündürmek, şüpheye düşürmektir. İnsanların en ahmağı zekasına en çok güvenendir. İnsanların en akıllısı da, suçu kendinde arayan ve bilmediklerini âlimlere soran kimsedir. İki hadis-i şerif meali:
    (Şeytan, "seni kim yarattı" diye vesvese verir. O kişi "Allah yarattı" derse, "Onu kim yarattı" diye vesvese verir. Böyle vesvese gelince, "Ben Allah ve Resulüne iman ettim" desin!) [Buhari]

    (Allah' ın yarattığı şeyleri tefekkür edin, ama zatını tefekkür etmeyin.) [Ebu-ş-şeyh]

    Vesvese, dua ve zikir ile azalıp yok olur. Bunun için, bilhassa günaha meyledildiği zaman, hemen Allahü teâlâyı anmalı, istiğfar, salevat ve dua okuyarak şeytanı uzaklaştırmaya çalışmalı!

    Bilhassa 40 yaşını geçince, tevbeyi hiç ihmal etmemeli. Hadis-i şerifte, (Şeytan, 40 yaşını geçtiği halde, tevbe etmeyen için, "Bu artık kolay iflah olmaz" der) buyuruldu. (İ. Gazali)

    Tevbe edip şeytanı çaresiz hâle getirmeye çalışmalı. Bir hadis-i şerif meali:
    (İnsan, yolculukta devesini zayıflatabildiği gibi, mümin de şeytanını zayıflatabilir.) [İ.Ahmed]

    Kötü şeyler düşünerek, kötü yerlere giderek, şeytana yardımcı olmamalı! Çünkü hadis-i şerifte, (Uçurum etrafında dolaşan oraya düşebilir) buyuruldu. (Buhari)

    Haram işlemeye niyet edip, Allah' tan korktuğu için vazgeçen günaha girmez. Bir hadis-i şerif meali:
    (Kalbe gelen kötü şey söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe affolur.) [Beyheki]

    Kibir, hased gibi şeyler böyle değildir. Çünkü bunlar zaten kalb ile olur.

    İbadetleri yapıp imanıma bir zarar gelir diye korkanın ve günahlarım çoktur, ibadetlerim beni kurtarmaz diye düşünenin imanı kuvvetli demektir. (Bezzaziyye)

    İbadetleri yapıp, ilmihal bilgilerini öğrenmeye çalışan kimseye, Allah' ı, ahireti inkâr gibi düşünceler gelmesi, onun imansız olduğunu değil, imanlı olduğunu gösterir. Meyveli ağaç taşlandığı, hırsız mücevher olan eve girmeye çalıştığı gibi, şeytan da imanlı olanlara saldırır. Hadis-i şerifte, böyle vesveselerin imandan olduğu bildirildi, (Vesvese imanın tâ kendisidir) buyuruldu. (Ramuz)

    İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
    Kötü vesveselerin gelmesine sebep imanın kâmil olmasıdır. Çünkü hadis-i şerifte (Böyle vesveseler, imanın olgun olmasındandır) buyuruldu. (1/182)

    Böyle vesveseler birçok kimsede olabilir. İmanım gitti diye şüpheye düşmemeli, böyle düşüncelere önem vermemeli, her zaman Allahü teâlâyı anmaya çalışmalıdır!

    Sual: Bize gelen kötü düşünceler şeytandan mıdır?
    CEVAP
    Evet dine aykırı vesveseler şeytandandır. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Hakikaten şeytan size düşmandır. Siz de onu düşman edinin. Çünkü o, kendine uyanları, [günahlara sokup] Cehennem ehlinden olmaya çağırıyor.) [Fatır 6]

    (Ey iman edenler, şeytanın yoluna [ve vesveselerine] uymayın.) [Bekara 208]

    (Şeytanın izine, yoluna tâbi olmayın. Muhakkak ki, o size apaçık bir düşmandır. Şeytan size ancak kötülüğü, fahşayı [hayâsızlığı, dünyaya düşkün olmayı, nefsin arzularının peşinde koşmayı] emreder.) [Bekara 168-169]

    (Şeytan sizi [Allah yolunda infak ederken] fakir olursunuz diye korkutur ve [sadaka vermemenizi] emreder.) [Bekara 268]

    (Şeytan onları [taşkınlığa meylettirip] hidayete uzak bir sapıklığa düşürmek ister.) [Nisa 60]

    (Şeytana itaat etmeyin, o size açık düşmandır diye size nasihat vermedim mi?) [Yasin 60]

    (Şeytan, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin bırakmak ister. Sizi, Allah' ı zikirden ve namazdan alıkoymak ister. Siz bunlardan [ayıplarını, zararlarını bildikten sonra] hâlâ sakınmaz mısınız?) [Maide 91]

    ([Nefsine uyarak] Allahü teâlânın dininden yüz çevirenlere, [dünyada] bir şeytan musallat ederiz.) [Zuhruf 36]

    Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
    (Melekten gelen ilham, İslamiyet' e uygun olur. Şeytandan gelen vesvese, İslamiyet' ten ayrılmaya sebep olur.) [Tirmizi]

    (Allahü teâlânın rahmeti cemaat üzerinedir. Şeytan, Müslümanların cemaatine katılmayıp muhalefet eden kimse ile beraberdir.) [D.Kulub]

    (Sürüden uzak kalan koyunu kapan kurt gibi, şeytan da insanın kurdudur. Bölünüp parçalanmaktan sakının, cemaat halinde birleşin, mescitlere koşun!) [Tirmizi]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:10 pm

    Şeytanın saldırı yolları
    Sual: Şeytan daha çok hangi yolla insanı kandırmaya çalışır?
    CEVAP
    Şeytan çeşitli yollarla vesvese vermeye çalışır. Hikmet ehli bir zat diyor ki: Şeytanın, bilhassa şu on yolla vesvese verdiğini görüp, ona göre tedbir aldım:

    1- Tul-i emel [uzun emel]
    Zevk ve safa sürmek için çok yaşamayı istemektir. Nerede, ne zaman öleceğimi bilmiyorum. Aniden de ölebilirim diyerek, şu âyet-i kerimeyi hatırladım:
    (Hiç kimse nerede öleceğini bilmez.) [Lokman 34]
    Sonra şu hadis-i şerifi de düşündüm ve böylece şeytanın verdiği vesveseden kurtuldum:
    (Cenneti isteyen, uzun emelli olmasın, dünya işi, ona ölümü unutturmasın!) [İ.Ebiddünya]

    2- Nefse uymak
    Her nimetin çetin bir hesabının olduğunu ve aşağıdaki âyet-i kerimeleri düşünüp, nefsime uymadım:
    (Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş ümit onları oyalayadursun. [Kötü neticeyi] yakında görecekler!) [Hicr 3]

    (Nefslerinin arzularını ilah edinenleri görmedin mi?) [Casiye 23]

    3- Ucub
    Şu âyet-i kerimeyi hatırladım:
    (Onlardan kimi bedbaht, kimi mesuttur.) [Hud 105]
    Hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
    (Üç şey felakete götürür: Cimrilik, nefse uymak, ucbetmek.) [Beyheki]
    Mesut olacağımı bilmediğime göre, üstelik ucbun felaket olduğunu bile bile niye ucbedeyim dedim ve ucubtan kurtuldum.

    4- Kibir
    (Kalbinde zerre kadar kibir olan, Cennete giremez) hadis-i şerifi ile aşağıdaki âyet-i kerimeleri düşünerek kibretmekten sakındım.
    (Allah, kibredenleri sevmez.) [Nahl 23]
    (Allah katında en keremliniz, en çok takva ehli olanınızdır.) [Hucurat 13]
    Aşağıdaki hadis-i şerifi de düşünerek tevazu sahibi olmaya çalıştım:
    (Allahü teâlâ, tevazu üzere olmamı emreyledi. Hiç kimseye kibirlenmeyin!) [E.Davud]

    5- Müslümanlara saygısızlık
    Şu âyet-i kerimeyi hatırladım ve din kardeşlerime hürmet ettim.
    (Asıl şeref, ancak Allah' ın, Peygamberinin ve müminlerindir.) [Münafikun 8]

    6- Haset
    Aşağıdaki âyet-i kerimeyi düşünerek kimsenin malına göz dikmedim:
    (Biz, onların dünya hayatındaki maişetlerini aralarında taksim ettik.) [Zuhruf 32]

    7- Riya
    Aşağıdaki âyet-i kerimeyi düşünüp ihlasa sarılıp riyadan kurtuldum.
    (Rabbine kavuşmayı dileyen, salih amel işlesin. İbadette Ona hiçbir şeyi ortak koşmasın.) [Kehf 110]

    8- Cimrilik, 9- Tamah, 10- Hırs
    Tamah, mal toplama, biriktirme hırsıdır. Cimrilik ise, harcanması gereken yerde para harcamaktan kaçınmaktır. Önce şu hadis-i şerifi düşündüm:
    (Cömertlik iman sağlamlığından ileri gelir. İmanı sağlam olan Cehenneme girmez. Cimrilik, [imandaki] şüpheden ileri gelir, böyle kimse de Cennete giremez.) [Deylemi]
    Sonra şu âyet-i kerimeleri düşünüp Allahü teâlâya güvendim ve insanlardan ümidimi kestim:
    (Sizin yanınızdakiler tükenir. Allah katındakiler bakidir.) [Nahl 96]

    (Kim Allah' tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ummadığı yerden rızkını verir.) [Talak 2-3]

    (Her canlının rızkı Allah' ın üzerinedir.) [Hud 6]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:11 pm

    Şeytanın hileleri ve itirafları
    İbni Abbas hazretleri anlatır:
    Resulullah ile beraber iken birisi izin isteyip içeri girmek istedi.
    Resulullah (O İblistir) dedi. Hz. Ömer, (Ya Resulallah izin verin onu öldüreyim) dedi. (Ya Ömer , biliyorsun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir. Kapıyı açın gelsin) buyurdu. Şeytan, içeri girince (Ben buraya mecburen geldim. Allah gönderdi beni. İnsanları nasıl kandırdığımı doğru olarak anlatacağım) dedi. Resulullah efendimiz sordu:

    - Sevmediğin ve düşman olduğun kimseler kimlerdir?
    - Dünyada en çok sevmediğim ve düşman olduğum kimseler, başta sensin, sonra adil sultanlar, tevazu sahibi ve şükreden ve zekatını veren zenginler, halinden şikayetçi olmayan sabırlı, kanaatkâr ve ihtiyacını bildirmeyen müslüman fakirler, doğru sözlü tüccarlar, ihlas sahibi ve ilmi ile amel eden, şüpheli işlerden kaçan âlimler, din-i İslamı yaymaya çalışan mücahidler, emr-i maruf ve nehy-i münker yapanlar, insanlara karşı merhametli olanlar, tevbe-i nasuh ile tevbe edenler, haramdan kaçınanlar, takva ehli gençler, daima abdestli bulunanlar, daima hayır ve hasenatta bulunan cömertler, hayâ ve edep sahibi güzel huylu olan ve insanlara faydalı olan müslümanlar, Kur'an-ı kerimi tecvide uygun olarak okuyan hafızlar, namazı vaktinde kılanlar ve herkes uyurken namaz kılan kimselerdir. Muhtaçları bulup sadaka verenleri de sevmem.

    - Sevdiğin ve dost olduğun kimseler kimlerdir?
    - Zalim idareciler, kibirli zenginler, hain tüccarlar, içki içenler, kötü yerlerde teganni eden, şarkı söyleyen, fuhuş yapanlar, yetim malı yiyenler, cimriler, yalan söyleyenler, gıybet edenler, kovuculuk edenler, hırsızlar, Allah' tan gayrisi üzerine yemin edenler, şart olsun diyerek ikide bir nikah üzerine yemin edenler, böylece nikahları gider, çocukları veled-i zina olur. Farz borcu dururken nafile ile iştigal edenler, zekat vermeyip sadaka verenler, namaza önem vermeyen ve geç kılanlar, temizlikte, abdestte, namazda vesvese edenler, tul-i emele [uzun dünya arzularına] sahip olanlar, hemen öfkelenip öfkesini yenemeyen kimseler benim dostum, sevdiğim kimselerdir.

    - Kimleri nasıl aldatmaya çalışırsın?
    - En kuvvetli adamlarımın bir kısmını âlimlere gönderirim. Bazısını gençlere, bazısını şeyhlere, bazısını da ihtiyar kadınlara musallat ederim. Bir kısmını âbidlere, bir kısmını da zahitlerin başına dert ederim. Önceki ümmetlerden bir âbid, tam 70 yıl ihlas ile Allah'a ibadet etti. Bu ibadetleri sonucunda ona öyle bir hâl ihsan edilmişti ki; dua ettiği her hasta, şifaya kavuşurdu. Onun peşine takıldım. Ona öyle numaralar yaptım ki, içki içirdim, zina ettirdim ve katil yaptım, sonunda küfre soktum onu.

    - En çok neyi seversin?
    - Yalanı ve kibri. Çünkü ilk yalan söyleyen ve ilk kibirlenen benim. Yalan söyleyen ve kibirlenen benim dostumdur. Yalan ve kibir benim sıfatlarımdandır, kimde ne kadar varsa, o kadar bana benzemiş olur.

    - Sana göre en büyük günah hangisi?
    - Dünya sevgisi ve baş olma sevdası

    - Bir müslüman namaz kılınca, Kur'an okuyunca, tevbe edince ne yaparsın?
    - Namaz kılarken adeta beni bir sıtma tutar. Kur' an okuyunca, o zaman eririm, tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi. Tevbe edince, belim kırılır, saçımı başımı yolarım, bütün emeklerim boşa gitti diye feryat figan ederim.

    Şeytanın tuzakları
    İblis yeryüzüne indiği zaman Allahü teâlâya sordu:
    - Ya Rab, beni kovdun ve yere indirdin. Benim evim yok.
    - Evin hamamlardır.

    - Toplantı yerlerim neresidir?
    - Sokak, çarşı ve pazarlar.

    - Yemeğim nedir?
    - Besmelesiz yenilenler.

    - İçeceğim nedir?
    - Alkollü içkiler.

    - Ezanım nedir?
    - Çalgı aletleri.

    - Kitabım nedir? Ne okuyacağım?
    - Uygunsuz şiirler.

    - Benim hadislerim nedir?
    - Yalan sözler.

    - Av aleti ve tuzağım nedir?
    - Kötü kadınlar.

    - Yatak arkadaşım kimdir?
    - Besmelesiz yatağa girenler ve sarhoşlar.

    - Yol arkadaşlarım kimlerdir?
    - Yola çıkarken, benim rızamı kazanmak değil de nefsinin peşinde gitmeyi düşünenin yol arkadaşı olursun.

    - Yardımcılarım ve elçilerim kimdir?
    - Bid' at ehli senin yardımcılarındır, büyücüler elçilerindir.

    - Kardeşlerim kim?
    - Mallarını israf edenler ve kötü yolda harcayanlar senin kardeşlerindir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:11 pm

    İblisin meleklere sorduğu sualler
    Sual: İblisin meleklere sorduğu sualler nelerdir?
    CEVAP
    Şeytanın, meleklere sorduğu sualleri, Abdülgani Nablusi hazretleri bildirmiştir.

    şeytan dedi ki:
    Kulun ibadetinin Allah' a hiç faydası olmadığı gibi, isyanının da hiçbir zararı yoktur. Allah, neden emrinin yapılmasını, nehyinden kaçılmasını isteyerek kullarını mükellef tutmuştur?
    CEVAP
    İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
    (İnsanlara, ibadetler faydalı, haramlar da zararlıdır. Allahü teâlâ hiçbir şeye muhtaç olmadığı halde emir ve yasaklar vermekle kullarını şereflendirmiştir.) [73. Mektub]

    şeytan dedi ki:
    Kâfirin günah işleyeceği muhakkak iken, onu yaratmasındaki hikmet nedir? Secde kendine yapıldığı halde, Allah, niçin Âdem'e secde etmemi emretti?
    CEVAP
    İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
    (Kul, sahibinin işlerinin sebebini soramaz! Allahü teâlâ bütün insanları Cehenneme koyup, sonsuz azap yapsaydı, kimsenin bir şey söylemeye hakkı olmazdı. Çünkü yarattığı kendi mülkünü kullanmaktadır. Başkasının mülküne tecavüz yok ki zulüm denebilsin?) [266. Mektub]

    Abdülgani Nablusi hazretleri de, naklen buyuruyor ki: (Allahü teâlâ, İblise, (Ey İblis, sen beni tanımadın. Eğer tanısaydın, bana hiçbir işimde karşı gelinmeyeceğini, itiraz edilmeyeceğini bilirdin. Benden başka ilah yoktur. Yaptıklarımdan kimseye hesap vermem) buyurdu.] (Hadika)
    Evet, kâfirin günah işleyeceği muhakkaktır. Fakat Cenab-ı Hakkın âdeti şöyledir ki, isyan etmeden kimseyi Cehenneme sokmaz. Bunun için iman ve isyan imkanı verdiği kullarını imtihandan geçirdikten sonra mükafat veya ceza vermektedir. Böylece kullar için bir bahane kalmamaktadır. İblise de, (Secde et) emrini vererek imtihan etmiştir.

    şeytan dedi ki:
    Ben Allah' a değil, Âdem'e secde etmediğim için niye lanetlendim?
    CEVAP
    Şeytan, "Benim Âdem'e secde etmeyişimle, Allah' a isyanın ne alakası var?" demek istiyor. Şeytan, isyanını Âdem aleyhisselama karşı yaptığını zannediyor. Halbuki Hz. Âdem' in önünde (Secde et!) emrini Allahü teâlâ veriyor. Bu emri dinlememek, Âdem aleyhisselama değil, Hak teâlâya isyandır.

    şeytan dedi ki:
    Lanetlik olduğum halde, niçin insanları sapıtmam için bana imkan ve uzun bir mühlet verildi?
    CEVAP
    Allahü teâlâ, isyan edenle itaat edenin belli olması için (Domuz eti yemeyin, içki içmeyin) gibi bazı yasaklar koydu. Domuzu ve içkiyi yaratıp, yasaklaması gibi, şeytanı yaratarak, insanları sapıtması için ona uzun bir mühlet vermesi de insanlar için bir imtihandır. Bu imtihanı kazanmaları için Allahü teâlâ kurtuluş yolunu da göstermiştir. Öyle bir imtihan yapıyor ki, soru ve cevapların hepsi bellidir. (Şunları yaparsanız imtihanı kaybeder, şunları yaparsanız kazanırsınız) buyurmuştur. İmtihanı kaybedenleri de Cennete koyabilirdi. Fakat mülk Onun olduğu için, iman etmeyenlere Cennetini haram kılmıştır. Hiç kimseyi de gücünün yetmeyeceği işlerle mükellef kılmamıştır. Herkese akıl ve imkan vermiş, yapacağı işlerde serbest bırakmıştır. Artık insanlar için hiçbir bahane kalmamıştır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:11 pm

    Kalbe gelen düşünceler
    Sual: Kalbe gelen kötü düşüncelerden sorumlu muyuz?
    CEVAP
    Düşünce kalbe beş şekilde gelir:
    1- Kalbe gelip gider.
    2- Kalbe gelip kalır. Ama insan o işi yapmak istemez.
    3- Kalbe geleni yapıp yapmamakta tereddüt eder.
    4- Kalbe geleni yapmayı tercih eder.
    5- Kalbe geleni yapmaya kendini zorlar. (Hadika)

    Kalbe gelen, ilk üç düşünce, elde olmadığı için günah olmaz. Diğer ikisine ise sual ve azap ihtimali çoktur. İki hadis-i şerif meali:
    (Allahü teâlâ, kalbe gelip de, söylenmeyen ve yapılmayan kötü şeyleri affeder.) [Buhari]
    (Haram işlemeyi düşünüp, Allah' tan korkarak yapmayana günah yazılmaz.) [Berika]

    Biri, haram işlemeye niyet edip, Allah' tan korktuğu için vazgeçerse, niyetinden dolayı günaha girmez. Nefse ve şeytana uymadığı, Allahü teâlâya itaat ettiği için büyük sevaba da kavuşur. Eğer o haramı işlemeyişi Allah korkusundan değil de, insanlardan utandığı için ise, sevaba kavuşamaz. Hatta böyle düşüncenin de günah olduğunu söyleyen âlimler vardır. Mesela İmam-ı Gazali ve İmam-ı Fahreddin Razi, (Harama kastedip de insanlardan utandığı için işlemeyen kimse günaha girer) buyurdu. Bazı âlimler de, (Haram işlemeyi hatırından geçirse, fakat azmetmese günahkâr olmaz) buyurdu. Azmederse günahkâr olur, ama o işi yapma günahı kadar değildir. (Bezzaziye)

    Bazı âlimler de, (Yalnız kalbe gelen şeyler günah olmaz) buyurdu. Bir hadis-i şerif meali:
    (Kötü düşünce, söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe affolur.) [Beyheki]
    Kibir, ucub, suizan gibi hususlar bunun dışındadır. Çünkü bunlar zaten kalb ile olur.

    Netice olarak kalbe gelen kötü şeyleri defetmeye çalışmalı, kalbi çirkin şeylerden, bozuk düşüncelerden temizlemeli ve güzel ahlakla süslemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Kıyamette fasık-salih herkes pişman olur. Fasık, fıskı bırakıp doğruluk ve takva üzere bulunmadığına, salih ise daha çok ibadet etmediğine pişman olur.) [Feraid-ül fevaid]
    O halde vaktin kıymetini bilip Allahü teâlânın rızasına uygun işler yapmaya çalışmalı!
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:12 pm

    Namazdan sonraki vesvese
    Sual: İnsanın kalbine şeytandan gelen "acaba abdestim var mı? yoksa ve ben ya var diye hatırlıyorsam" gibi vesveseler geldiğinde ne yapmalı?
    CEVAP
    Hem (şeytandan gelen) diyorsunuz hem de ne yapmalı diye soruyorsunuz. Elbette bu vesveselere önem vermemeli. Abdest aldığınızı hatırlıyorsanız mesele yok. Abdestim var kabul edilir.

    Sual: Namazda bazen üçüncü mü dördüncü rekat mı diye şüpheye düşüyorum. Bazen namazdan sonra aklıma geliyor vesvese ve iade ediyorum. Uygun mudur?
    CEVAP
    Uygun değildir. Namazdan sonraki vesveseye itibar edilmez. Şunu hiç unutmayın, çünkü namaz kılan herkese lazımdır: Fıkıhta şüphe ile zan farklıdır. Şüphe, üç mü dört mü kıldığını hiç bilememektir. Zan ise, bir tarafı biraz ağır basar. Zannıma göre üç kıldım denirse üç olur. İbadetlerde zan geçerlidir. Hükümler de ise zan geçersizdir. % 100 bilmek gerekir. Buna göre, üç mü dört mü kıldım diye zan ederse, zannı ne tarafta ise öyle hareket eder. Zan edemiyor da, şüphe ediyorsa, o zaman üç kıldım der ve üçüncüde oturur, bir rekat daha kılar ve secde-i sehv yapar. Zan ile şüpheyi iyi bilmek gerekir.

    Sual: Günah işlememize şeytanlar sebep olduğuna göre, Ramazanda bağlı olan şeytanlar nasıl günah işletiyor?
    CEVAP
    Günah işlememize yalnız şeytanlar değil, kendi nefsimiz de sebep olmaktadır. Nefsin zararı, şeytanınkinden çok fazladır. Nefsin her istediği kendi zararınadır. Ramazanda günah işleten, nefsimizdir. Bu ayda, şeytanlar bağlı olduğu için vesvese veremezler. Ramazanda esnemeler de şeytandan değildir. Asabi esnemeler, yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde meydana gelir. (Mektubat-ı Rabbani)
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:15 pm

    Kalb dönektir
    Sual: Kalbim hep aynı kararda kalmıyor. Bazen çeşitli vesveseler geliyor. Huzursuz oluyorum. Bu hâl normal midir?
    CEVAP
    Kalbe ruh, gönül de denir. Kalb, kelime manası olarak, bir hâlden bir hâle değişme, dönme gibi anlama gelir. Bir müslümana da çeşitli vesveseler gelir. Günahlara meyledebilir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
    (Müminin kalbi, kaynayan tencereden çok değişikliğe maruz kalır.) [İ.Ahmed, Taberani, Hakim, Ebu Nuaym, Hatib, İbni Asakir, İbni Neccar]

    (Kalb, serçe kuşu gibidir, her an bir tarafa yönelebilir.) [Hâkim]

    (Kalb, kıra atılan kuş tüyü gibidir. Bu tüy, rüzgarla nasıl sağa sola uçarsa, kalb de öyledir.) [Taberani, Beyheki]

    İşte bunun için Peygamber efendimiz şöyle dua etmiş ve ümmetine de böyle dua etmelerini bildirmiştir:
    (Ey Kalbleri [iyiden kötüye, kötüden iyiye] çeviren Allah' ım, kalbimi, dininde sabit kıl, [dininden döndürme, ayırma!]) [Tirmizi]

    Bir âyet meali de şöyledir:
    (İman edenlerin kalbleri Allah' ı anmakla itminana [huzura] kavuşur. İyi bilin ki, kalbler ancak Allah' ı anmakla huzura kavuşur.) [Rad 28]

    İman etmeyeceği Allah indinde bilinen kâfirin kalbi ise mühürlüdür. Onun hidayete gelmesi mümkün değildir. Hakkı işitmezler, gerçekleri görmez ve anlamazlar. Birkaç âyet-i kerime meali şöyledir:
    (Allah onların kalblerini de, kulaklarını da mühürlemiştir. Gözlerinde de [gerçekleri görmeyen] perde vardır. En büyük azap onlarındır.) [Bekara 7]

    (Biz onların kalblerini mühürleriz de, onlar [gerçekleri] işitmezler.) [Araf 100]

    (İşte Allah' ın kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimseler bunlardır. Gafiller de bunlardır.) [Nahl 108]

    Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
    (Kalbler dört çeşittir: 1- Kılıfsız kalb, 2- Kılıflı kalb, 3- Ters Kalb, 4- Yamuk kalb.
    Kılıfsız kalb: Bu müminin nurlu kalbidir. Hep iman nuru parlar. [Rahmete açıktır.]
    Kılıflı kalb: Kâfirin kalbidir. [Taş gibidir, hareketsizdir. Rahmete kapalıdır.]
    Ters kalb: Münafığın kalbidir. [Hakkı bildiği halde, inanmaz, ama inanır görünür. Kâfir kalbi gibi bu da terstir.]
    Yamuk kalb: İçinde iman da, nifak da olan kalbdir. Onun imanının misali, bir tohum tanesi gibidir ki, o taneyi su büyütür. Oradaki nifakın misali ise, irin ve kanın büyüttüğü çıban gibidir. Bu ikisinden hangisi diğerine galip gelirse kalbde o hâkim olur.) [İ. Ahmed]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:16 pm

    Affedici olmak
    Sual: Çok affediyorum, bu yüzden ahmak muamelesi gördüğüm de oluyor. Affedici olmak iyi bir şey midir?
    CEVAP
    Af, hak ettiği bir şeyi almayıp sahibine bağışlamak demektir. Allahü teâlâ affedicidir, affedenleri sever. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Affet, marufu emret ve cahillerden yüz çevir!) [Araf 199]

    Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
    (Affedin ki, Allahü teâlâ da sizi affetsin ve şerefinizi yükseltsin!) [İsfehani]
    (Allah rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir.) [Müslim]

    (Kendinden uzaklaşanlara yaklaşmak, zulmedenleri affetmek, kendini mahrum edenlere [Kendine bir şey vermeyenlere] ihsan etmek, güzel huylu olmaktır.) [İ.Süyuti]

    (Sana zulmedeni affet, sana gelmeyene git, sana kötülük edene sen iyilik et, aleyhine de olsa mutlaka doğru konuş.) [Ruzeyn]

    (Musa aleyhisselam, "Ya Rabbi, senin indinde en aziz kimdir?" diye sordu. Allahü teâlâ da, "İntikam almaya gücü yeterken affedendir" buyurdu.) [Harâiti]

    (Allahü teâlâ merhameti olmayana merhamet etmez, affetmeyeni affetmez.) [İ.Ahmed]

    (Affedin ki affa kavuşasınız!) [İ.Ahmed]

    Af taraftarı olmak daha iyidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Ceza vermekteki hata, affetmekteki hatadan daha kötüdür.) [Hakim]

    Sual: Haksızı affetmenin mahzuru olur mu?
    CEVAP
    Haksızı da affedenler, dünya ve ahirette saadete kavuşurlar.
    Kendisini içkiden kurtaramayan bir müslüman, hizmetçisine dört dirhem verir. İçki almasını söyler. Hizmetçi giderken Mansur bin Ammar isimli bir zatın, bir fakire yardım topladığını görür. Mansur, (Bu fakire 4 dirhem verene 4 dua ederim) der. Hizmetçi, fakire 4 dirhemi verir. Mansur der ki:
    - Hangi duayı etmemi istersin?
    - Hizmetçilikten kurtulmak istiyorum.
    - İkinci isteğini söyle!
    - Fakire verdiğim dört dirhem benim değildi. Benden bunu isterler. Dört dirhem isterim.
    - Üçüncü isteğin nedir?
    - Efendimin tevbe edip içkiyi bırakmasını istiyorum.
    - Dördüncü arzun nedir?
    - Allahü teâlânın beni, efendimi, seni, kavmimizi affetmesini istiyorum.

    Mansur bin Ammar, hepsi için gerekli duayı yapar. Hizmetçi evine gidince, efendisi, geç kalmasının sebebini sorar. Hizmetçi durumu anlatır. Efendisi sorar:
    - Sen neler istedin?
    - Hizmetçilikten, kölelikten kurtulmayı istedim.
    - Peki seni azat ettim. Başka ne istedin?
    - Dört dirhem istedim.
    - Al şu dört dirhemi. Başka ne istedin?
    - Tevbe edip içkiyi bırakmanı istedim.
    - Tevbe ettim. Başka ne istedin?
    - Allahü teâlânın hepimizi affetmesini istedim.

    Efendisi duraklar, (İşte bu benim elimde değildir) der. O gece rüyasında, (Sen elinde olanı yaptın da, biz elimizde olanı yapmaz mıyız? Seni de, hizmetçini de, Mansuru da ve orada bulunan hepinizi affettik) denir.

    Her müslüman da elinde olanı esirgememeli, daima affedici olmalıdır!

    Sual: Tam kesin değilse de, suçlu birisini cezalandırmak mı, yoksa affetmek mi daha uygun olur?
    CEVAP
    Suç kesin olmadıkça cezalandırmak caiz olmaz. Af taraftarı olmak daha iyidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
    (Ceza vermekteki hata, affetmekteki hatadan daha kötüdür.) [Hâkim]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:16 pm

    Ahiret kardeşi seçerken
    Sual: Bir erkek bir kadınla ahiret kardeşi olabilir mi? Olabilirse erkek ona yine yabancı mıdır? Ahiret kardeşliği için dikkat edilecek hususlar nelerdir?
    CEVAP
    Erkekle de kadınla da ahiret kardeşi olmak caizdir. Ancak, ahiret kardeşi yine yabancıdır, kadın ise, o yine namahremdir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
    (Allah için ahiret kardeşliği yapan, ahirette öz kardeşinden daha faydalı yardımları, ondan görür. Kim ahiret kardeşini ne kadar çok severse, Allahü teâlâ da, onu o kadar çok sever.) [Ey Oğul İlm.]

    (Allah için dost olan, Cennette hiçbir ameli ile erişemeyeceği dereceye ulaşır.) [İ.Ebiddünya]
    (Allah yolunda bir dost edineni, Allahü teâlâ affeder.) [İ. Rafii]

    (Çok dostunuz olsun! Çünkü Rabbiniz kerimdir. Kıyamette dostları arasında, din kardeşlerinin içinde bulunan kuluna azap etmekten haya eder.) [Şir' a]

    (İyi din kardeşi güzel koku satan kimse gibidir. Sana koku sürmese bile, yanında bulunduğun müddetçe güzel kokusundan faydalanırsın.) [Müslim]

    Ahiret kardeşine yapılacak muameleler:
    1- Senden para isterse, hemen cüzdanı çıkarıp eline vereceksin. İstediğin kadar al diyeceksin. Ne kadar lazımdı, benim de ihtiyacım var falan dersen öyle kardeşlik olmaz.

    2- Her işte onu kendine tercih edeceksin. Malını, canını ondan esirgemeyeceksin. Arkadaşın yanında, şu benim, şu senin dememeli! Salihler, bu benim kalemim diyenle veya gel gidelim diye çağırdığı zaman nereye diye soranla arkadaşlık etmezlerdi. Bunu senin için yaptım demek de onu minnet altında bırakmak olur, soğukluğa sebep olur. "Arkadaşlık ince ve latif bir cevherdir. Korumasını bilmezsen kazaya uğrar" demişlerdir.

    3- Özür dilerse, kabul edeceksin. Bir kusurunu görünce, yetmiş şekilde tevil edip onu temize çıkaracaksın. Yine kalbin mutmain olmazsa, (Sen ne katı yüreklisin! Kardeşin sana yetmiş mazeret buldu. Sen hâlâ kusur arıyorsun) diyerek kendini suçlayacaksın. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

    (Özür dilemesinde samimi olmasa da din kardeşinin özrünü kabul edin. Böyle yapmayan Kevser Havuzunun başında yanıma gelemez.) [Hâkim]

    (Arkadaşınla tartışma! Ona buna onun halini sorma! Belki ona düşman birine rastlarsın da, onun hakkında yanlış bir şey söyleyip aranızın açılmasına sebep olabilir.) [Ebu Nuaym]

    (İki arkadaşın Allah katında en iyisi, arkadaşına karşı daha şefkatli davranandır.) [İ. Gazali]

    4- Ona karşı vefalı olacaksın. Vefa demek, ihtiyaç halinde ona yardım etmektir. Arkadaşın kusurlarını görmemek, vefadandır. Arkadaşın dindeki ihtiyacı, maldaki ihtiyacından daha çoktur. Arkadaşlık, yakın akrabalık gibidir. Çocuğumuz bir günah işlerse onu hemen terk etmeyiz. Arkadaşı da hatasından dolayı terk etmek uygun olmaz. Kusurunu düzeltemeyen arkadaşı bırakmamalı, çünkü dört başı mamur arkadaş bulunmaz. Kusursuz dost arayan dostsuz kalır. (Külfetsiz nimet, dikensiz gül ve engelsiz yâr olmaz) demişlerdir.

    5- Bir menfaat için arkadaşlık edenden uzak dur! Çünkü beklediği şey kesilince; özür kabul etmez. Arkadaştan hiç bir menfaat beklememeli. Ona hizmet etmek için arkadaş olmalı. Eğer bunun tersi olursa, sen kendine arkadaş değil hizmetçi arıyorsun demektir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:17 pm

    Alay etmek
    Sual: Müslümanlarla alay edenlere karşı tavrımız nasıl olmalıdır?
    CE VAP
    İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
    Hindistan' daki İslam düşmanlarının azgınlarını görüyoruz. Müslümanlarla alay ediyorlar. Müslümanları kötülüyorlar. Ellerine fırsat geçerse, güçleri yeterse, Müslümanlara her işkenceyi yaparlar. Hatta hepsini öldürürler. Yahut onları dinden, imandan ayırırlar. İslam terbiyesini, ahlakını, hayasını, şerefini yok ederler. O halde, Müslümanların bu azgın kâfirlere uymamaları, bunlardan sakınmaları, bunlara aldanmamaları, bunun için Allahü teâlâdan haya etmeleri lazımdır. (Haya imandandır) buyuruldu. Müslüman olanın böyle çirkin işlerden sıkılması lazımdır. İslam düşmanlarını, Allah' ın emirleri ile alay edenleri, helale, harama aldırış etmeyenleri zararlı bilmelidir. Bunları aşağı tutmalıdır. Bunlara yardımı dokunan her hareketten sakınmalıdır.

    Bir kimsenin Müslüman olmasına alamet, İslam düşmanlarını tanıması, onlara aldanmaması, sözlerini dinlememesidir. Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde, Tevbe suresi 28. âyetinde kâfirlere Necs yani pis dedi. 95. âyetinde de Rics buyurdu. Rics de pis demektir. Bunun için, Müslümanların kendileri ile alay eden kâfirleri pis ve zararlı bilmeleri lazımdır. Böyle bilince, onlarla arkadaşlık yapmazlar, onları sevmezler, onlardan sakınırlar. Onlarla birlikte bulunmaktan nefret ederler. Böyle kâfirlerle meşveret etmek, işleri onlara danışıp onların sözü ile hareket etmek, bu din düşmanlarına kıymet vermek olur. Hem de, onları çok yükseltmek olur.

    Onlardan yardım, şifa beklemek ve hele onlar vasıtası ile dua ve ibadet etmek boşuna uğraşmaktır. Mümin suresinin 50. âyetinde ve Rad suresinin 14. âyetinde mealen, (Kâfirlerin duaları ancak dalalettir) buyuruldu. Yani, İslam düşmanlarının duaları kabul olmaz, hiç fayda vermez. Kâfirler, papazlar vasıtası ile yapılan duaları Allahü teâlâ hiçbir zaman kabul etmez. Böyle duaların Müslümanlara faydası olmaz. Yalnız bu suretle o dinsizlere bir kıymet verilmiş olur. Onlar, dua ederken, putlarını, Allah' ın düşmanlarını araya korlar. Onlardan dua beklemenin kötülüğünün çirkinliğinin nereye kadar uzandığını, Müslümanlığın temelinden yıkılıp, kokusunun bile kalmayacağını buradan anlamalıdır.

    Büyüklerden biri buyuruyor ki:
    (Sizden biriniz divane olmadıkça, tam Müslüman olamazsınız). Burada (Divane olmak), İslamiyet' i yaymak için çalışmak, çabalamak ve bu arada kendi faydasını ve zararını hatırına bile getirmemek demektir. Müslümanlığa dokunmasın da, her ne olursa olsun, olmayan da olmasın! Yeter ki, Müslümanlığa bir zarar olmasın! Müslümanlık demek, Allahü teâlânın ve Onun Peygamberinin razı olduğu, beğendiği şeyler demektir. Allahü teâlânın razı olduğu şeyden daha kıymetli ne olabilir?) (C1, m.163)

    Küfrü gerektiren sözler
    Muteber kitaplarda buyuruluyor ki:
    Küfre sebep olan bir sözü, tehdit edilmeden söyleyenin imanı gider. Çünkü her müslümanın bilmesi gereken şeyleri öğrenmesi farzdır. Bilmemesi özür olmaz, büyük günahtır. Küfre girenin önceki ibadetleri yok olur. Tevbe ederse, geri gelmez. Tevbe için yalnız kelime-i şehadet söylemek kâfi değildir, küfre sebep olan şeyden de tevbe etmesi gerekir. (Berika, Hadika)

    Burhaneddin-i Mergınani hazretleri, (Kur'an-ı kerimi teganni ile okuyan hafıza, ne güzel okudun diyenin imanı gider. Tecdid-i iman ve tecdid-i nikah gerekir) buyurdu. (Dürr-ül-münteka)

    Ebu Nasr-ı Debbusi hazretleri, Kadi Zahireddin-i Harezmi hazretlerinden naklen buyuruyor ki:
    (Bir şarkıcı dinleyen veya herhangi bir haram işi gören kimse, haram olduğuna inanarak veya inanmayarak, buna, ne güzel dese, o anda imanı gider. (Müjdeci Mek. 266)

    Kâfirlerin ibadet olarak yaptıkları ve kâfirlik alameti olan ve İslamiyet' i inkâr etmek ve inanmamak alameti olan ve tahkir etmemiz vacip olan şeyleri yapan ve kullanan kâfir olur. Bunlardan meşhur olanlarını bilmeyerek veya şaka olarak veya herkesi güldürmek için yapan da, kâfir olur. (Birgivi vasıyyetnamesi)

    Zaruri olan ve tevatür ile bildirilmiş olan din bilgilerine inanmayan kâfir olur. İnanmamayı gösteren her söz, ister şaka olarak, isterse gönülden olmayarak olsun küfür olur. (Milel-nihal)

    Küfre sebep olan bir işi yapmak küfür olur. Mesela beline, zünnar denilen papaz kuşağını bağlamak ve küfre mahsus şey giymek de böyledir. Bunları mizah için, başkalarını güldürmek içi, şaka için kullanmak da küfre sebep olur. İtikadının doğru olması fayda vermez. (Berika)

    Miftah-ül-cenne' de diyor ki
    Filan müslüman benim gözümde yahudi gibidir demek küfürdür. Ahirette olacak şeylerle alay etmek küfürdür. Kabirdeki ve kıyametteki azaplara akla, fenne uygun değildir diyerek inanmamak, faiz helal olsaydı demek, İslam bilgilerini ve din âlimlerini aşağılamak da, küfürdür.

    Akıllı, bilgili, edebiyatçı olduğunu göstermek için veya yanındakileri güldürmek, sevindirmek veya alay etmek için söylenen sözlerde küfre düşmekten çok korkmalıdır. Bir kimse, küçük günah işlese, buna tevbe et denildiğinde, (tevbe edecek bir şey yapmadım ki..) dese, kâfir olur.

    (Filan şey, filan kimsede yoktur, varsa kâfir olayım) diye, yemin eylese, o şey, o kimsede olsun veya olmasın, o kimse, kâfir olayım dediği için küfre girmiştir. Kâfirlerin ibadetleri, İslamiyet' e uymayan işleri güzeldir demek de küfürdür.

    Bir kadın, beline bir kara ip bağlasa, (bu nedir) deseler, (zünnardır) dese, kâfir olur. Nasrani olmak, yahudi olmaktan, [amerikan kâfiri olmak, komünist olmaktan] hayırlıdır demek küfürdür.

    İlim meclisinde ne işim var veya din adamlarının sözü neye yarar demek küfür olur. Biri diğerine, gel fıkıh kitabını okuyalım dese, o da, (Ben ilmi ne yapayım) dese, ilmi hafife aldığı için kâfir olur. (Miftah-ül-cenne)

    Şakası da ciddidir
    Yukarıdaki yazıda, muteber kitaplardan naklederek, hangi sözlerin insanı kâfir edeceğini, şaka ile de söylese yine mürted olacağını bildirdik. Peygamber efendimizin, (Ciddisi de, şakası da ciddidir) buyurduğu hususlar vardır. Bunlardan birkaçı şunlardır:

    Bir kimse, şakadan veya rol gereği, iki şahit yanında evlense, gerçekten evlenmiş olur. Yine bir kimse, şaka ile, alay olsun diye veya hanımını korkutmak niyetiyle (seni boşadım) dese, hanımı gerçekten boş olur.

    Bir kimse, kölesine (seni azat ettim) dese, gerçekten kölesi azat edilmiş olur. Sözünden vazgeçemez. Bir kimse, bir gün oruç nezretmek isteyip de yanlışlıkla bir ay dese, bir ay oruç tutması gerekir. Dinimizin emri budur. (Dürer, Redd-ül Muhtar)

    Tehdit edilmeden, bir zaruret yok iken, şaka ile, alay ile kâfir olayım demek, dini bilgilere hurafe ve inanmıyorum demek, günah işletenlere helal olsun demek küfürdür. Böyle söyleyen müslüman ise mürted olur. Mürted olanın bütün ibadetlerinin sevapları yok olur. Birkaç kişiyi güldürmek için ibadetleri yok etmek akıllı kimseye yakışır mı?

    Küfre düşürücü ifade kullananın imanı gider de haberi olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Öyle bir zaman gelir ki, kişinin imanı gider de haberi olmaz. Halbuki ondan, gömleğin çıktığı gibi, iman çıkmış olur.) [Deylemi]

    (Ameller niyete göredir) hadis-i şerifi, taatlara ve mubahlara niyete göre sevap verileceğini bildirmektedir. Günahlar, niyetsiz veya iyi niyetle de işlenirse, günah olmaktan çıkmaz. Mesela, (Mümini sevindireni Allahü teâlâ sevindirir) hadis-i şerifine uyabilmek için, bir mümini sevindirmek niyetiyle içki masasına oturmak sevap olmaz, günah olur.

    Gülerek küfre düşmek
    Sual: Bazı cahiller, şaka ile (Ben hocaların bulunduğu Cennete değil, artistlerin, dansözlerin şarkı çalıp oynadığı Cehenneme gitmeyi isterim) diyerek gülüyorlar. Böyle söyleyenlere gülen de kâfir olur mu?
    CEVAP
    Cehennem gülüp oynama yeri değil, şiddetli azap çekme yeridir. Dinin bir emrini böyle alaya almak küfrü gerektirir. İsteyerek buna gülen de küfre girer. Yani kâfir olur. İradesi dışında gülerse küfür olmaz. Din ile alay edenler, gülerek günah işleyenler cezalarını elbette ahirette görürler. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Gülerek günah işleyen, ağlayarak Cehenneme gider.) [Ebu Nuaym]

    İnanmayanların alay ettikleri gibi, Cehennem gülüp oynama yeri değil, zalimlerin, hainlerin şiddetli azap görecekleri bir ceza yeridir. Cehennem o kadar korkunç bir yerdir ki günahsız olan melekler bile, onun dehşetinden korkarlar. Peygamber efendimiz, Cebrail aleyhisselamı çok üzgün görünce sebebini sorar. O da, (Cehennemin öyle kızgın bir alevini gördüm ki, onun tesirinden hâlâ kendime gelemedim) diye cevap verir. (Taberani)

    Sual: Kimi din ile, Allah ile alay ediyor. Çirkin iftiralar yapıyor. Böyle bir kimse tevbe ederse affolur mu?
    CEVAP
    Elbette en azılı kâfir pişman olur, sıdk ile ihlas ile Kelime-i şehadet getirirse tertemiz müslüman olur. Bütün günahları affolur. Din ile alay etmeye devam edenin ise, yaptığı yanına kalmaz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Allah' a karşı yalan uyduranların yüzleri, kıyamette simsiyah olacaktır.) [Zümer 60]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:17 pm

    Ayıplanmak korkusu
    Sual: İnsanların kötülemelerine, çekiştirmelerine, ayıplamalarına üzülmek caiz midir?
    CEVAP
    Küfr-i cühudiye sebep olan şeylerden birisi de, insanlardan utanmak ve başkalarının kötülemelerinden, ayıplamalarından korkmaktır. Ebu Talibin küfrü böyledir. Ebu Talib, Resulullah efendimizin Peygamber olduğunu biliyordu. İnsanların kötüleyeceklerinden korkarak ve ayıplayacaklarını düşünerek, inandığı halde, inandığını söylemedi.

    Ebu Talib ölüm döşeğinde iken, Resulullah efendimiz onun yanına gelerek, (Ey amcam! Sana şefaat edebilmem için, la ilahe illallah söyle!) buyurdu. Cevabında, (Ey kardeşimin oğlu, doğru söylediğini biliyorum. Lakin ölüm korkusu ile imana geldi denilmesini istemem) dedi.

    Kureyş kâfirlerinin ileri gelenleri, Ebu Talibin yanına geldiler. Sen, bizim emirimizsin, sözlerin başımızın üzerindedir. Fakat, senden sonra, yeğenin Muhammed ile aramızda düşmanlığın devam edeceğinden korkuyoruz. Ona söyle! Dinimizi kötülemesin, dediler. Ebu Talib, Resulullaha işittiklerini söyledi. Resulullahın, onlar ile sulh yapmayacağını anlayınca, Müslüman olacağı anlaşılacak bazı şeyler söyledi. Bunları işitince, amcasının iman etmesini istedi. (İşitenler bana dil uzatacaklarından korkmasaydım, iman ederdim. Seni sevindirirdim) dedi. Öleceği zaman, bir şeyler söyledi. Bunları işitebilmek için, Abdullah ibni Abbas yanına yaklaştı. İman ettiğini bildiriyor dedi. Ebu Talibin iman ettiği şüphelidir. Ehl-i sünnet âlimlerine göre, iman etmedi. Hz. Ali, Resulullaha gelerek, dalalette olan amcan öldü dediğinde, (Yıka, kefen içine sar ve defnet! Men olununcaya kadar onun için dua ederiz) buyurdu. Birkaç gün evinden çıkmayarak, onun için çok dua etti. Eshab-ı kiramdan bazıları bunu işitince, onlar da, kâfir olarak ölmüş olan akrabaları için dua etmeye başladılar. Bunun üzerine, Tevbe suresinin, (Peygamber ve iman edenler, akrabaları olsalar da, müşrikler için istiğfar etmemelidir) mealindeki 113. âyet-i kerimesi nazil oldu.

    Ebu Talibin öldükten sonra diriltilip iman ettiği Kurtubi tefsirinde bildirilmektedir.

    İnsanların kötülemelerinden ve ayıplamalarından korkmaya karşı ilaç olarak şöyle düşünmelidir: Kötülemeleri doğru ise, ayıplarımı bana bildirmiş oluyorlar. Bunları yapmamaya karar verdim demeli, böyle kötülemelerden ferahlık duymalıdır. Onlara teşekkür etmelidir.

    Hasan-ı Basri hazretlerine, birisinin kendisini gıybet ettiğini haber verdiler. Ona bir tabak helva gönderip, (Sevaplarını bana hediye ettiğini işittim. Karşılık olarak bu tatlıyı gönderiyorum) dedi. İmam-ı a' zam Ebu Hanife' ye, birisinin kendisini gıybet ettiğini söylediler. Ona bir kese altın gönderip, (Bize verdiği sevapları arttırırsa, biz de karşılığını arttırırız) dedi.

    Yapılan kötüleme yalan ise, iftira ise, zararı söyleyene olur. Onun sevapları bana verilir. Benim günahlarım, ona yüklenir demelidir. İftira etmek, nemmamlık yapmak [söz taşımak], gıybet etmekten daha fenadırlar.

    İzzet-i nefsime dokundu demek
    Sual: "Bu söz, izzet-i nefsime dokundu" demek uygun mudur? Nefsin izzeti olur mu?
    CEVAP
    Nefs kelimesi, yirmiyi aşkın anlamda kullanılmakta ise de daha çok iki anlamı vardır. Birisi kâfir olan nefstir. Kâfir olan nefsin izzeti olmaz. Gururuma dokundu demek gibi yanlış bir sözdür. İslam âlimleri buyuruyor ki:

    Ayıplanmak, izzet-i nefse dokunmak kuruntusuna tutulmamalı. Çünkü Allahü teâlâ, bu dini, bozuk âdetleri kaldırmak ve nefs-i emmarenin izzet-i nefs çılgınlıklarını yatıştırmak için gönderdi. (İmam-ı Rabbani)

    Allah sevgisi, nefsi emmarenin azgınlığından meydana gelen, benlik ve izzet-i nefs perdesini yakar. (M. Masum Faruki)

    Zillete sebep olan günah, izzet-i nefse ve kibre sebep olan iyilikten daha hafiftir. (Hikemi Ataiyye)
    Bazı cahiller, öfkelenmeye erkeklik ve izzet-i nefs diyorlar ki bu yanlıştır. (İslam Ahlakı)

    Görüldüğü gibi, nefsi emmare kastedilerek izzet-i nefsime dokundu demek uygun değildir.
    Bir de nefs, bir şeyin özü, kendisi, kişi gibi anlama gelir. Mesela, Kur'an-ı kerimde mealen, (Her nefs, ölümü tadıcıdır) buyuruluyor.

    Yani her canlı, herkes ölecek demektir. Nefsin çoğulu nüfustur. Nüfus sayımında nefsler [kişiler] sayılıyor. Nefs, insan demek olduğuna göre, izzetli insan olur. İzzet, insanlık, şerefinin ve haysiyetinin korunması demektir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
    (İzzet, Allah' ın, Resulünün ve müminlerindir.) [Münafikun 8]

    Demek ki, mümin izzet ve şeref sahibidir. Bu bakımdan "Bu söz, izzet-i nefsime dokundu" demekte mahzur yok ise de, bu tabiri kullananlar öteki anlamdaki nefs için kullanıyorlar. Bu nefse, nefs-i emmare denir. Dine uymayan isteklerin kaynağıdır. O nefsin izzeti olmaz. O şekilde söylemek ise asla caiz olmaz. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
    (Nefsinin arzularını ilah edineni gördün mü?) [Casiye 23]
    (Nefsini temizleyen kurtuluşa ermiş, kötülükte [günahlarda] bırakan, ziyan etmiştir.) [Şems 8]

    Nefs temizlenince, kalb tasfiye bulur. Yani nefs, kötü isteklerden kurtarılınca, kalbin haramlara bağlılığı kalmaz. İslamiyet' e uyanların nefsleri temizlenir. (Mevakib)

    Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
    (Hak teâlâ buyurdu ki: Nefsine düşmanlık et, çünkü o benim düşmanımdır.) [M.Rabbani]
    (Hak teâlâ buyurdu ki: Nefsine düşmanlık ederek bana dost ol.) [İ.Gazali]

    (Akıllı, nefsine uymaz, ibadet eder. Ahmak ise nefsine uyar, [ibadet etmez, günah işler] sonra da Allah' ın rahmetini bekler.) [Tirmizi]

    (İbadet edilen, tapınılan en sevimsiz ilah, kişinin hevasıdır.) [Taberani]
    [Heva, nefsin sevdiği, istediği şeylerdir. Nefsin istekleri ise, hep hayvani arzulardır.]

    (En faziletli amel, nefse en zor gelenidir.) [İ.Gazali]

    İzzet-i nefsime dokundu denirken ekseriya bu nefs kastediliyor, bu ise çok yanlıştır, kâfir olan nefsin izzeti olmaz. Günah işlemek nefse tatlı gelir. Bütün bid' atler, günahlar, Allahü teâlânın düşmanı olan nefsi besler, kuvvetlendirir. Her günahın işlenmesi nefsi kuvvetlendirir. Nefs, insanın en büyük düşmanıdır. İnsanın imanını yok etmek ister. Bundan zevk alır. Bu bakımdan nefsi iyi tanımak, hilelerini bilmek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Nefsini tanıyan Rabbini tanır.) [Deylemi]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:17 pm

    Az iyiliğe çok sevap
    Sual: Bir hoca ufacık bir iyiliğe, dağlar kadar sevap, ufak bir hataya dağlar kadar günah olmaz diyor, doğru mudur?
    CEVAP
    Yanlıştır. Allah rızası için yapılan iyiliklerin, sadakanın, zekatın karşılığı, verenin ihlas derecesine göre, bire ondan bire yediyüze kadar hatta daha fazla olur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Mallarını Allah yolunda harcayanların hâli, yedi başak bitiren ve her başağında yüz dane bulunan bir tohuma benzer. Allah dilediğine daha fazla da verir. O vasi ve âlimdir.) [Bekara 261]

    [Vasi, takat ve kudret sahibidir, ihsan ettiği şeyler Ona darlık vermez.
    Âlim, her şeyi, haliyle, hakikat ve özüyle bilicidir. İnfak edenin niyetini, ihlaslı olup olmadığını ve infak kudretini bilir.
    İnfak, ihtiyaç karşılama demektir.]

    Sabredenlere verilecek sevap da hesapsızdır. Sabredenlere o kadar çok sevap verilir ki, bunun miktarını Allahü teâlâdan başka kimse bilmez. Bir âyet meali:
    (Sabredenlere mükafatları hesapsız verilecektir.) [Zümer 10]

    Bire yediyüz almak
    Hadis-i şeriflerde ise buyuruldu ki:
    (Bir iyiliğe on mislinden 700 misline kadar sevap verilir. Allahü teâlâ, "Ancak oruç hariç, onun mükafatını ben veririm" buyurdu.) [İbni Huzeyme]

    (Rabbiniz, rahimdir. Bir iyilik yapmak isteyip de yapamayana, bir sevap yazar. On mislinden 700 misli veya daha fazla sevap yazar. Kötülük yapmak isteyip de yapmayana bir sevap, yaparsa bir günah yazar, dilerse onu affeder.) [Taberani]

    (Malını Allah yolunda tasadduk edene, mükafatı yediyüz misline kadar artırılır. Oruç tutana verilecek sevabı, Allahü teâlâdan başka kimse bilemez.) [Beyheki]

    (Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç, bir sene oruç tutmaya, bir gecesini değerlendirmek de Kadir gecesini değerlendirmek gibidir.) [İbni Mace]

    (Zilhiccenin ilk on gününden daha faziletli gün yoktur. Bir amele yedi yüz misline kadar sevap verilir.) [Tergib]

    (Bugünlerin herbiri fazilette bin güne, Arefe ise on bin güne eşittir.) [Beyheki]

    (Arefe günü oruç tutana, Âdem aleyhisselamdan, Sura üfürülünceye kadar yaşamış bütün insanların sayısının iki katı kadar sevap yazılır.) [R.Nasıhin]

    (Aşure günü gusleden, yeni doğmuş gibi günahlardan temizlenir.) [Şir' a]
    (Aşure günü, zerre kadar sadaka verene, Uhud dağı kadar sevap verilir.) [Şir' a]

    Allahü teâlânın rahmeti, ihsanı boldur. Zerre kadar bir iyiliğe dağ kadar sevap verir. Mülk Onundur. Dilediğine dilediği kadar ihsan eder. Kimse Ondan hesap soramaz. Sevap-günah miktarını, göklerin büyüklüğünü, uzaklıkları ve ahiretteki zamanları ve dünyanın yaratılışını ve mahlukların sayısını bildiren rakamlar, miktar sayısını göstermek için değil, miktarın çokluğunu anlatmak içindir. (Marifetname)
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:18 pm

    Cimrilik
    Sual: Cimri âlim olur mu?
    CEVAP
    Bilgili olmak ayrı şey, ilmi ile amel etmek ayrı şeydir. Dünyada yapılan bir iyiliğe ahirette 700, hatta daha fazla sevap verileceğine inanan kimse, cömert olmaya gayret eder. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Allah katında, cömert cahil, cimri âlimden daha kıymetlidir.) [Deylemi]
    (Cimrilikle iman, bir kulun kalbinde asla birlikte bulunamaz.) [Nesai]

    (Cimri çok ibadet etse de, Cennete girmez. Cömert, çok günah işlese de Cehenneme girmez.) [R.Nasıhin]

    Bu hadis-i şerifler müminler için söylenmiştir. Kâfir cömert de olsa Cennete giremez.

    [Not: (Cimri, Cennete girmez), (Cimrilik küfürdür) gibi hadis-i şerifleri açıklaması ile birlikte okumalıdır. Açıklamasız okunursa yanlış anlamaya sebep olur. Cimrilik her ne kadar kötü ahlaktan ise de, imansızlık değildir. (Cimri, günahının cezasını çekmedikçe Cennete giremez) demektir. Hatta sevabı günahından çok gelirse, Cehenneme girmeden de Cennete gider. Affa ve şefaate uğrayarak da Cennete gidebilir.

    (Cömert Cennete yakındır) hadis-i şerifi de böyledir. Yani cömerdin imanı yoksa ebedi olarak Cehennemde kalır. İmanı varsa, sevapları fazla ise Cennete gider. Ehl-i sünnete göre, iyilik eden muhakkak Cennete, kötülük eden muhakkak Cehenneme gider diye bir şey yoktur. Bir müminin günahı sevabından çok ise, affa ve şefaate de uğramamışsa, günahının cezasını çektikten sonra Cennete gider. İmanı olmayan kimsenin ise, ne yaparsa yapsın, hiçbir iyiliği onu Cehennemden kurtaramaz. (İslam Ahlakı)]

    Tamah ve cimrilik
    Sual: Cimrilikle tamah aynı mıdır, bunlardan kurtuluş yolu var mıdır?
    CEVAP
    Tamah, mal toplama, biriktirme hırsıdır. Cimrilik ise, harcanması gereken yerde para harcamaktan kaçınmaktır. Cimriliğin içinde tamah da vardır. Her hastalığın çaresi vardır. Önce hastalığı teşhis etmek gerekir! Hastalık belli olunca ona göre ilaç verilir. Allah' tan korkan, kötülük işlemekten çekinir. Tamahın kötü olduğunu bilen müslüman da bundan kaçar. Dinimizde mal sahibi olmak kötü değildir. Kur'an-ı kerimde mala hayır adı verilerek övülmüştür. [Bekara 180]
    Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
    (Mal, salih kimse için ne güzeldir.) [Taberani]

    Mal, kıymetli olduğu için onu israf etmek haramdır. Süfyan-ı Sevri hazretleri, malın insanın silahı olduğunu söyleyerek, insanın canını, malını, sıhhatini, dinini, şerefini mal ile koruyacağını bildirmiştir.
    Dinimiz malı böyle övmüş, fakat mal hırsını, mal sevgisini yermiştir. Zengin olmak başka, mala muhabbet başkadır. Tamah mala muhabbettir. Tamahkâr malını hayırlı işlerde kullanamaz. Mal sevgisinin kötü olduğunu bildiren hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
    (İnsan yaşlandıkça, iki şeyi gençleşir: Uzun yaşama arzusu ve mal sevgisi.) [Buhari]

    (Mal ve makam sevgisinin, müminin dinine vereceği zarar, iki aç kurdun, koyun sürüsüne vereceği zarardan daha fazladır.) [Bezzar]

    (Sakın tamahkâr olmayın! Tamah, fakirliğin tâ kendisidir.) [Taberani]
    (Kanaat eden, en çok şükredenlerden sayılır.) [İ. Mace]

    (Aza kanaat etmeyen, çok ile doymaz.) [Beyheki]
    (Mal ve mevki sevgisi, suyun sebzeyi yeşertmesi gibi kalbde nifakı yeşertir.) [İ. Gazali]

    (İnsanoğlunun iki dere dolusu altını olsa, üçüncüsünü isterdi. Onun gözünü ancak bir avuç toprak doyurur.) [Buhari]

    (Zenginlik, mal çokluğu değil, gönül zenginliğidir.) [Buhari]

    (Şüphelilerden sakınan insanların en abidi olur, kanaat eden en çok şükredenlerden sayılır, kendisi için sevdiğini başkası için de seven kâmil bir mümin olur.) [İbni Mace]

    Kur'an-ı kerimde bildiriliyor ki, İbrahim aleyhisselam, (Ya Rabbi, beni ve çocuklarımı puta tapmaktan koru!) diye dua etmiştir. Puttan maksat para sevgisidir. Demek ki, parayı sevmek, puta tapmak gibidir. Bunun için (Paraya tapan helak oldu) buyuruldu. (Altın ve gümüşün kulu helak oldu. Sürçmedi, tamamen helak oldu) hadis-i şerifi, parayı çok sevenlerin akıbetini haber vermektedir. (Tirmizi)

    Kanaat gibi zenginlik olmaz. (Âlim ilme, tamahkâr da mala doymaz) buyuruldu.

    İnsan, genelde cimridir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (De ki, "Eğer Rabbimin rahmet hazineleri sizin olsaydı, tükenir korkusuyla yine de vermeyip cimrilik ederdiniz." Gerçekten insan çok cimridir.) [İsra 100]

    (Allah' ın ihsan ettiği mal ile cimrilik yapanlar [zekat vermeyenler] iyi yaptıklarını [zengin kalacaklarını] mı zannediyorlar? Halbuki kendilerine kötülük ediyorlar. Cimrilik edip vermedikleri o mallar, [Cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde] boyunlarına dolandırılacaktır.) [A. İmran 180]

    Cimriliğin zararları
    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Cimrilik, helak edicidir.) [Taberani]
    (Allahü teâlâ, yemin ederek cimrinin Cennete girmeyeceğini bildirdi.) [Tirmizi]

    (Cimri abid olsa da, Cennete girmez.) [Taberani]
    (En kötü hastalık cimriliktir.) [D. Kutni]
    (Cimri, öyle bir kedere boğulur ki, artık sevinç ve ferahlık yüzü görmez.) [İ. Gazali]

    (Her sabah iki melekten biri, "Ya Rabbi, infak edene karşılığını ver!" diye, diğeri de, "Cimrilik edenin malını helak et!" diye dua eder.) [Buhari]

    ("Hakkımın zerresinden vazgeçmem" demek cimrilik için kâfidir.) [Hakim]
    (Kaybettiği dünyalığa üzülen, Cehenneme yaklaşmış olur.) [İ. Gazali]
    (Ya Rabbi cimrilikten sana sığınırım.) [Müslim]

    Savaşta ölen oğlu için (Vah şehidim) diye ağlayan kadına, Peygamber efendimiz, (Şehid olduğunu nereden biliyorsun? Belki boş konuşur, belki de cimri idi) buyurdu. (E. Ya' la)

    Cimriliğin tedavisi
    Sual: Cimrilik neden meydana gelir, tedavisi nasıldır?
    CEVAP
    Cimriliğin, diğer kalb hastalıkları gibi, ihlas noksanlığı, iman zayıflığı ve hatta küfürle ilgisi vardır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Cimrilik küfürdendir, küfrün yeri de Cehennemdir.) [Deylemi]
    (Cimrilikle iman, bir kalbde, birlikte bulunmaz.) [Nesai]

    Kur'an-ı kerimde de kâfirlerin cimrilik ettiği bildirilmektedir:
    (Cimrilik eden, hem de herkese cimriliği tavsiye eden ve kendilerine Allah' ın fazlından verdiğini gizleyen kâfirlere hor ve hakir edici bir azap hazırladık.) [Nisa 37]

    Cimrilik mal sevgisinden meydana gelir. Cimriliğin sebebi, uzun yaşama ümidi ile parasız kavuşamayacağı arzularıdır. Eceline üç gün kaldığını bilse, cimriye mal vermek zor gelmez. Fakat çocukları olur, onların yaşamasını kendi yaşaması gibi kabul ederse, cimriliği yine artar. Bu bakımdan çocuklar, cimrilik sebebi olabilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Çocuk, cimrilik sebebidir.) [Hakim]

    Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
    (Mallarınız, çocuklarınız, sizin için fitnedir, imtihandır.) [Tegabün 15]
    (Mallarınız ve çocuklarınız, sizi Allah' ı anmaktan alıkoymasın!) [Münafikun 9]

    Zengin cimriler
    Kimi, çok zengindir, hiç kimsesi yoktur, yaşlanmıştır, öldükten sonra, malının başkasına kalacağını da bilir. Buna rağmen, sırf mala olan sevgisinden dolayı, zekat vermez, hastalansa doktora gitmez, birkaç ilaç almakla yetinir. Hatta kendi malını yemeye bile korkar. Para, insanı ihtiyacına ulaştıran bir vasıta olduğu için sevilir. Tatlıya ulaştıran her şey tatlıdır. Cimri, tatlıyı unutmuş görünüp, tatlı alacak parayı sever.

    Malı, Allah yolunda harcamak için biriktirmenin zararı olmaz. Hadis-i şerifte (İyi kimseye, malın iyisi ne güzel yakışır) buyuruldu. İyi yolda harcanmayan paranın vebali vardır. Taparcasına parayı sevmek kötüdür. Hadis-i şerifte (Altın ve gümüşün kuluna lanet olsun!) buyuruldu. (Tirmizi)

    Her hastalık, sebebinin zıddı ile tedavi edilir. Nefsin çeşitli arzularından kurtulmanın, ilacı, aza kanaat ve sabırdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Allahü teâlânın ihsan ettiği az rızka, kanaat eden mümin, kurtuluşa ermiştir.) [Müslim]
    (Kanaat tükenmez hazinedir.) [Beyheki]

    (Allahü teâlâ kanaat edeni, kanaatkâr yapar.) [Taberani]
    (Aza kanaat etmeyen, çok ile doymaz.) [Beyheki]
    Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz.

    Çocuklarının fakir kalacağı korkusunun ilacı ise, cimrilikle zengin olunamayacağını, bıraktığı malları boşa harcayabileceklerini, hatta bazen servetin kötü yollara sevk ettiğini, zengin olacaklarsa bir başka yerden buna kavuşacaklarını düşünmelidir. Her zenginin, miras sebebiyle zengin olmadığını, mirasa konanların ise, boşa harcadıklarını da bilmek gerekir. Çocukları iyi olursa, Allahü teâlânın onlara kâfi geleceğini, kötü olurlarsa, bıraktığı malları, kötü yollarda harcayacaklarını düşünmelidir!

    Birçok cimrinin gafletle öldüğünü, hasret çektiğini, bıraktığı malı mirasçıların harcadığını göz önüne getirmelidir. Cimriliğin her bakımdan kötü olduğunu düşünmelidir!

    Aşırı mal sevgisinin ilacı, o maldan ayrılıp uzaklaşmaktır. Faydalı işte kullanmadığımız malı, denize atıp aşırı sevgisinden kurtulmak, cimrilikle saklamaktan daha az zararlıdır. Bir malı cimrilikle saklamak, riya ile başkasına vermekten daha kötüdür.

    Mal, yılan gibi, içinde hem zehir ve hem ilaç vardır. Malı kullanmayı bilmek gerekir. Yani biz malı kullanmalıyız, mal bizi kullanmamalıdır!

    Cimrilik, verilmesi gerekeni vermemektir. Mesela yemeği olanın, aç komşusuna vermemesi, cimrilik olur. Cömertlik, cimrilikle israfın arasında orta yoldur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Onlar harcadıklarında, ne israf, ne de cimrilik ederler; bu ikisi arasında orta bir yol tutarlar.) [Furkan 67]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:19 pm

    Cömert miyim, cimri miyim?
    Sual: Bir kimse, kendinin cömert veya cimri olduğunu bilebilir mi?
    CEVAP
    Bir kimseye verdiği şey zor gelmezse, cömert sayılır. Zor gelirse cömert sayılmaz. Mürüvvetin icapları ile iktifa eden, cimrilikten kurtulur. Mürüvvet, insanlık demektir.

    Hz.Hasan da buyurdu ki: "Mürüvvet, kulun, dinini muhafaza edip nefsini korkutması, misafirini iyi karşılaması, münazaalarda, güzel davranması demektir. Ululuk ise, komşuya eziyet etmemek ve zorluklara göğüs germektir. Kerem de istemeden vermek, yerinde yemek yedirmek, saile yumuşak davranmak ve bol vermektir."

    Zekatı severek veren, kurban kesen cömerttir. Hadis-i şerifte, (Zekatını severek veren, misafirini ağırlayan, darda kalana yardım eden cimrilikten kurtulur) buyuruldu. (Taberani)

    Misafir ağırlamak
    Malı saçıp savurmak ne kadar kötü ise, malı korumak da o kadar mühimdir. Misafire ikram etmek ise, malı korumaktan mühimdir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Misafir ağırlamayanda hayır yoktur.) [İ. Ahmed]
    (En iyiniz, yemek yedireninizdir.) [Hakim]

    (Allahü teâlâ, yemek yediren cömertle meleklerine övünür.) [İ. Gazali]
    (Yemek sofrası misafirin önünde bulunduğu müddetçe, melekler, ev sahibine istiğfar ederler.) [Taberani]

    (Arkadaşına, arzu ettiği yemeği ikram edenin günahları affolur.) [Bezzar]

    Bir insanın karnını bir sefer doyurmanın bile ne kadar mühim olduğu görülüyor. Birini ömür boyu doyurmak veya öldükten sonra ebedi olarak doyurmaya sebep olmak daha büyük sevaptır. Bunu esirgemek ise çok kötüdür. Onun için, (Cimrilerin en kötüsü, emr-i maruf ve nehy-i münker yapmayandır) buyurulmuştur.

    Her bakımdan cömert olmaya heves etmelidir! Çünkü, cimrinin malı felakete uğrar, cömert de verdikçe, fazlası ile alır. Hadis-i şerifte (Cömerdin evine rızk, devenin göğsüne vurulan bıçaktan daha tez gelir) buyuruluyor. (İbni Mace)

    Yüksek tansiyonu olanın, hacamat yaptırması sağlık açısından iyidir. Kan vermekle sağlığa, yeni kana kavuştuğu gibi, misafir de rızkı ile gelir, kırk gün bereket bırakıp gider. Gerekli yerlere vermekle, cömerdin eli daralmaz. Peygamber efendimiz, yemin ederek (Sadaka vermekle mal azalmaz) buyurdu. (Tirmizi)

    Şeytan ise cimriliğe teşvik eder. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Şeytan fakirlikle korkutup, size cimriliği emreder.) [Bekara 268]
    Cimri, rızk için endişelenmemelidir! Her mahlukun rızkını Allahü teâlâ verir. (Her canlının rızkı Allah' a aittir.) [Hud 6]

    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Rızk için üzülme, takdir edilen rızk seni bulur.) [İsfehani]
    (Allahü teâlâ, müminin rızkını ummadığı yerden verir.) [İ. Hibban]

    (Allah korkusunu sermaye edinen, rızkına ticaretsiz ve sermayesiz kavuşur. Kur'an-ı kerimde buyuruldu ki: "Kim Allah' tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve rızkını ummadığı yerden gönderir.") [Talak 2,3-Taberani]

    Peygamber efendimize inanan, vermekle malın azalmayacağını bilen bir müslüman, nasıl olur da, şeytana uyup cimrilik edebilir? Yahya aleyhisselam, (Şeytan cimri mümini sever, fasık da olsa, cömertten nefret eder) buyuruyor. Bişr-i hafi hazretleri de (Cimriyle karşılaşanın kalbi katılaşır) buyuruyor. Hadis-i şerifte ise (Aman cimrilikten çok sakının! Sizden öncekileri cimrilik helak etmiştir) buyuruluyor. (Müslim)

    Sual: Misafire fazla ikram veya yüksünerek hizmet etmek günah mıdır?
    CEVAP
    Misafire ikram çok sevaptır. Misafiri nimet bilmelidir. Her nimetin bir külfet karşılığı olduğu unutulmamalıdır! Külfetsiz nimet olmaz. Elbette misafirin sıkıntısı olur. Yüksünmeden hizmet etmelidir! Misafiri ganimet bilmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Allahü teâlâ, bir kavme hayır murat ettiğinde, onlara hediye olarak misafir gönderir. Misafir, rızkı ile gelir-gider. Allahü teâlâ da ev halkını mağfiret eder.) [Ebu Nuaym]

    Hak teâlânın bir hediyesi olan misafire ikram etmelidir! Misafir gelmezse üzülmelidir! Çünkü hadis-i şerifte (Misafir girmeyen eve melek de girmez) buyurulmuştur. Misafir gelmemesini istemek doğru değildir. Çünkü Peygamber efendimiz (Misafir istemeyende hayır yoktur) buyurmuştur. Misafir için fazla ikram ve külfete girmemelidir! Misafir rahatsız olur. Hadis-i şerifte, (Misafir için külfete girmeyin, misafir bundan rahatsız olur. Misafirini küstüren Allah' ı küstürmüş olur. Allah' ı küstürene de Allah buğzeder) buyurulmuştur. (İbni Lal)

    İktisadın önemi
    Sual: İktisat eden cimri sayılır mı?
    CEVAP
    Cimrilik de, israf gibi kötü huydur. Dinimiz, her işte orta yolda olmayı, iktisat etmeyi emreder. Aza kanaat eden, nafakasını kolay temin eder, geçim sıkıntısı çekmez. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Allahü teâlâ, tok gözlü olanı zengin eder.) [Buhari]
    (Müminin izzeti, insanlara karşı tok gözlü olmasıdır.) [Hakim]

    (Yetecek rızka sahip olan ve Allahü teâlânın kendine verdiği rızka kanaat eden müslüman kurtulmuştur.) [Müslim]

    (Kimseye muhtaç olmadan yaşayan kanaatkâr müslümana ne mutlu!) [Tirmizi]
    (Sakın tamahkâr olmayın! Çünkü tamah, fakirliğin tâ kendisidir.) [Taberani]

    (Müjde o kimseye ki, hidayete kavuşmuş, müslüman olmuş, maişeti de yetecek kadardır ve buna kanaat etmiştir.) [Tirmizi]

    (Fakir-zengin herkes kıyamette "Keşke dünyada, geçinecek miktardan fazla malım olmasaydı" diyecektir.) [İbni Mace]

    (Şüphelilerden sakın ki, insanların en abidi olasın! Kanaat et ki, en çok şükredenlerden olasın! Kendin için sevdiğini başkaları için de sev ki, hakiki mümin olasın!) [İbni Mace]

    (İnsan, elindeki ihtiyacına yeterken, kendini azdıracak olan daha fazla mal ister. Aza kanaat etmez, çok ile de doymaz. Ey insanoğlu, vücudun afiyette ve günlük ihtiyacın mevcut olarak sabahlarsan, artık bu sana kâfi gelir.) [Beyheki]

    Tamahtan kurtuluş yolu
    Kanaatkâr kimse, iktisat da ederse, tamahkârlıktan kurtulur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (İktisat eden, sıkıntı çekmez.) [Taberani]
    (Kurtarıcı üç şeyden biri, varlıkta, yoklukta, zenginlikte, fakirlikte, iktisada riayet etmektir.) [Beyheki]

    (İktisat etmek, maişetin yarısıdır.) [Hatib]
    (Tedbirli olmak, geçimin yarısıdır.) [Deylemi]

    (Geçimde iktisat etmek, peygamberliğin yirmide biridir.) [Ebu Davud]
    (İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir.) [Bezzar]

    Rızk için endişe
    İnsan, rızk için endişeye düşüp sıkıntıya girmemelidir! Her mümin, rızkı Allah' ın verdiğine inanıp, Ona güvenmelidir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Yeryüzündeki her canlının rızkı, Allah' a aittir.) [Hud 6]

    (Rabbin, rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Elbette O, kullarının her hâlini bilir. O, her şeyi çok iyi görür. Geçim endişesi ile çocuklarınızı öldürmeyin! Onların da, sizin de rızkınızı veren biziz. Onları öldürmek gerçekten büyük günahtır.) [İsra 30, 31]

    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Ey insanlar, rızkınızı güzel yollardan arayın! Herkes takdir edilenden fazla rızka kavuşamaz. Takdir edilen rızka kavuşup onu yemedikçe de dünyadan göçmez. İstemese de rızkı kendine verilir.) [Hakim]

    (Cebrail aleyhisselam bildirdi ki, rızkını yemeden kimse ölmez. Öyle ise Allah' tan korkun, rızkınızı güzel yollardan arayın!) [Hakim]

    Peygamber efendimiz, (Eğer Allah korkusunu kendinize sermaye edinirseniz, rızkınız, ticaretsiz ve sermayesiz gelir) buyurup şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu: (Kim Allah' tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve rızkını ummadığı yerden gönderir.) [Taberani- Talak 2,3]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 4 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 9:19 pm

    Cömertlik
    Sual: Cömertliğin fazileti nedir?
    CEVAP
    Cömerdin az ibadeti, cimrinin çok ibadetinden üstün olduğu gibi, cömert cahil de, cimri âlimden üstündür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Allahü teâlâ cömerdi, gece gündüz ibadet eden cimriden daha çok sever.) [Tirmizi]
    (Allah katında cömert bir cahil, cimri âlimden daha üstündür. Çünkü cimrilik en ağır hastalıktır.) [Dare Kutni]

    Cömerdin imanı kuvvetli, cimrinin imanı ise zayıftır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Cömertlik iman sağlamlığından ileri gelir. İmanı sağlam olan Cehenneme girmez. Cimrilik, şekten, şüpheden meydana gelir. [İmanda] şüphesi olan da Cennete giremez.) [Deylemi]

    (Bir kulun kalbinde cimrilikle iman bir arada bulunamaz.) [Nesai]

    (Cömert, Allah' a, insanlara, Cennete yakın, Cehennemden uzaktır. Cimri ise bunun aksinedir.) [Tirmizi]

    (Cömert olun ki, Allahü teâlâ da size cömertlik etsin! İyi bilin ki cimrilik küfürdendir, küfrün yeri de Cehennemdir.) [Deylemi]

    Cömert, gayri müslim bile olsa, Cehennemdeki azabı, diğer kâfirlerinki kadar şiddetli olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Cömert kâfir, Cehenneme girerken, Allahü teâlâ, [Cehennemde vazifeli meleklerin en büyüğü olan] Malike, "Bunu, dünyadaki cömertliği nispetinde Cehennemin azabı hafif olan tarafına koy" buyurur.) [Deylemi]

    Cömerdin kazancı, malı bereketi olur. Cömertliği nispetinde malı artar. Misafirin rızkı ile geldiği, kırk gün bereket bıraktığı, sadaka vermekle malın eksilmeyeceği hadis-i şeriflerde bildirilmiştir.
    Cömert olmaya çalışmalı, cimrilikten sakınmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Aman cimrilikten son derece sakının! Sizden öncekileri cimrilik helak etmiştir.) [Müslim]

    Cimrilikten kurtulup cömert olmak
    Sual: Cimrilik nedir? Cömert olmak için ne yapmak gerekir?
    CEVAP
    Cimrilikten kurtulup cömert olmak için, cimriliğin dünya ve ahiretteki zararlarını cömertliğin de faydalarını iyi bilmek ve inanmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Allahü teâlânın evliyasının hepsi cömert ve güzel ahlaklıdır.) [Dare Kutni]

    (Ebdal denilen evliya, çok namaz kıldığı, çok oruç tuttuğu için değil, cömertlik ve halka nasihat etmeleri sebebiyle Cennete girer.) [Ebu Nuaym]

    (Cennet, cömertler yurdudur.) [Ebuşşeyh]
    (Cennette cömertler köşkü vardır.) [Taberani]

    (Rabbim, "İbrahim cömert olduğu için, dost edindim" buyurdu.) [Taberani]
    (Cömert olan ve halktan az şikayet eden, bu ümmetin efendisidir.) [Taberani]

    (Cömert, Allah' a hüsnü zannı olduğu için cömerttir. Cimri de, Allah' a suizannı olduğu için cimridir.) [Ebuşşeyh]

    (Cömertlik, dalları dünyaya sarkmış bir Cennet ağacıdır. Kim bu ağacın bir dalına tutunursa, bu dal onu Cennete götürür. Cimrilik de, dalları dünyaya sarkan Cehennem ağacıdır. Bu dalın birine yapışan, Cehenneme gider.) [Beyheki]

    (Allahü teâlâ, cömertlikle güzel huyu sever, cimrilikle kötü huyu sevmez.) [Berika]
    (Ben kefilim ki, cömert Cennete cimri Cehenneme girecektir.) [İsfehani]

    (Cömerdin yemeği ilaç, cimrinin ki hastalıktır.) [Dare Kutni]
    (Kendi ihtiyacı varken, başkasını tercih edenin günahları affolur.) [İ. Hibban]

    {Kur'an-ı kerimde Eshab-ı kiram, böyle övülüyor: (Kendileri zarurette iken, başkalarını kendilerine tercih ederler.) [Haşr 9]}

    (Cömert olursanız, Allahü teâlâ da size, cömertçe ihsanda bulunur.) [Deylemi]
    (Yukarıdaki el, aşağıdakinden, veren el, alan elden üstündür.) [İ.Huzeyme]

    [Not: (Cimri, Cennete girmez), (Cimrilik küfürdür) gibi hadis-i şerifleri açıklaması ile birlikte okumalıdır. Açıklamasız okunursa yanlış anlamaya sebep olur. Cimrilik her ne kadar kötü ahlaktan ise de, imansızlık değildir. (Cimri, günahının cezasını çekmedikçe Cennete giremez) demektir. Hatta sevabı günahından çok gelirse, Cehenneme girmeden de Cennete gider. Affa ve şefaate uğrayarak da Cennete gidebilir.

    (Cömert Cennete yakındır) hadis-i şerifi de böyledir. Yani cömerdin imanı yoksa ebedi olarak Cehennemde kalır. İmanı varsa, sevapları fazla ise Cennete gider. Ehl-i sünnete göre, iyilik eden muhakkak Cennete, kötülük eden muhakkak Cehenneme gider diye bir şey yoktur. Bir müminin günahı sevabından çok ise, affa ve şefaate de uğramamışsa, günahının cezasını çektikten sonra Cennete gider. İmanı olmayan kimsenin ise, ne yaparsa yapsın, hiçbir iyiliği onu Cehennemden kurtaramaz. (İslam Ahlakı)]

    Cömertlik için ne dediler?
    Sual: Cömertlik nedir, cömert kime derler?
    CEVAP
    Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden ihsanda, bağışta bulunmak demektir. Teşekkür edilmeyi, övülmeyi istemek de cömertliğe yakışmaz. Kerem sahibi bir cömerde sorarlar:
    - Muhtaçlara çok ihsanda bulunuyorsun. Acaba onlar sana minnettarlık hissi içinde bulunuyorlar mı?
    - Hiçbiri bana minnettar kalmaz. Yani onlara o hissi verecek şekilde hareket etmem. Bir şey verirken kendimi aşçının elindeki kepçe gibi kabul ederim. Kepçenin övünmeye, minnete sebep olmaya hakkı yoktur.

    Bir zat da buyurdu ki:
    "Servetiyle ülkeler satın aldığı halde yapacağı ikram ile gönülleri satın almayan adama şaşarım."
    Bir bedeviye (Efendiniz kim?) derler. O da, (Kötü sözlerimize dayanan, isteyene veren, cahilliklerimize göz yuman) der.

    Hz. Hüseyin' in oğlu Ali: "Ben isteyene vermem" diyen cömert sayılmaz. Hakiki cömert, Allah' a itaat eden kullarına Allah hakkını ödeyen, bunun karşılığında teşekkür beklemeyen ve bunu yalnız Allah için yapan kimsedir, demiştir.

    Mala bağlanmak
    Hasan-ı Basri hazretlerine sorarlar:
    - Cömertlik nedir?
    - Allah rızası uğrunda servetini sarfetmektir.
    - Mala nasıl bağlanmalı? [Yani malı korumak için ne yapmalı?]
    - Onu Allah yolunda dağıtarak...
    - İsraf nedir?
    - Mal ve makam sevgisi yolunda infaktır.

    Cimrilik ve cömertliğin ölçüsü insandan insana değişir. Mesela bazı şeyler, fakir için normal karşılanırken zengin için ayıplanır. Yabancılar normal karşılarken aile efradı onu ayıplar. Gençlere normal olan bir husus, ihtiyar için hoş görülmez. Erkekler yaparsa kötü, fakat kadınlar yaparsa önem verilmez.

    Kasaptan, bakkaldan aldığı şey, az noksan diye geri götürüp veren cimridir. Bir şey yer iken, pencereden evine gelen birini görüp, hemen yediğini saklayan, cimridir.

    Dünyalık ele geçirmek veya nefsin kötü arzularına kavuşmak için vermek de cömertlik sayılmaz. Hiçbir karşılık beklemeden dünyalık vermek malda cömertliktir. Dinde cömertlik ise, yine hiçbir karşılık beklemeden Allah yolunda, yalnız Allah sevgisi için canını vermektir.

    Mal, insanoğluna bir fayda için verilmiştir. O malı saklayıp faydalı bir işte kullanmamak cimrilik olur. Faydalı işler, dinin ve mürüvvetin verilmesini iyi gördüğü şeylerdir. Mürüvvet, faydalı olmak, iyilik yapmak, arzusudur. İnsanlık yiğitlik demektir.

    Karşılık beklemek
    Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden vermektir. Muhtaçları gözetmeden vermektir. Muhtaçları gözetmek, istemeden vermek ve verdiğini azımsamak cömertliktir.

    Zaman icabı, ileride bir sıkıntıya düşmemek için malı, parayı saklamak, avam için cimrilik sayılmazsa da, ilim ehli salih kimseler için cimriliktir. Dinin ve mürüvvetin icaplarını yerine getiren cimrilikten kurtulursa da cömert sayılmaz.

    Övülmek veya teşekkür beklemek için veren de cömert sayılmaz. (Biz şunu verelim, o da bana bir şey verebilir, vermezsem ayıp olur, yoksa cimri derler) gibi düşüncelerle veren de cömert değildir.
    Büyükler buyuruyor ki: (Cömert verene değil, verdiğine sevinene denir.)

    Cömertliğin üstün mertebesi olduğu gibi, cimriliğin de aşırı derecesi vardır. Bu da kendine gerekmeyen şeyi vermemektir. Canının istediği şeyleri almaya gücü yeterken param gidecek diye almaz. Hatta hastalansa, bedava ilaç alma yollarını arar. Bunu da bulamazsa tedavi olmaktan vazgeçer.

    Cömertlikte zirve
    Cömertlik, kendine ihtiyacı olmayan şeyleri başkalarına vermektir. İsar ise, kendine gereken şeyleri vermektir. Yani başkalarını kendine tercih etmektir.

    Cömertliğin üstün derecesi olan isar büyük bir haslettir. Ancak bunu büyük insanlar yapar. Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı överken buyuruyor ki:
    (Onlar, fakr-u zaruret içinde olsalar bile, diğerlerini kendilerine tercih edip öz canlarından daha üstün tutarlar.) [Haşr 9]

    Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
    (Kendisine gerektiği şeyi, kendi arzu ve ihtiyacını tehir edip başkasına verirse, Allahü teâlâ onun günahlarını affeder.) [İbni Hibban]

    Medine' nin yerlisi olanlar [Ensar-ı kiram], Medine' ye hicret eden müslümanlara [Muhacirlere] büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Bütün mallarına onları ortak etmişlerdir.

    Resul-i ekrem efendimiz, ganimetlerin taksiminde iki teklifte bulundu. Ya Ensarın evlerinden çıkıp başka bir yerde kalmaları şartı ile ganimetlerin hepsi Muhacirlere verilecek veya Muhacirler, Ensarın evinde bir müddet daha kalmak şartı ile, ganimetler Ensar ile Muhacirler arasında taksim edilecekti. Bu teklifler için Ensar-ı kiram, (Biz ganimet istemeyiz. Hepsi Muhacirlere verilsin! Onların evlerimizden çıkmalarına da asla razı olamayız) dediler. Buna Peygamber efendimiz çok memnun oldu.

    Başkasını kendine tercih
    Peygamber efendimize misafir geldi. Evde yenecek hiçbir şey yoktu. Ensardan biri bu misafiri alıp evine götürdü. Onun da evinde yalnız bir kişilik yiyeceği vardı. Kandili söndürüp yemeği misafirin önüne koydu. Kendi de sofraya oturup yer gibi yapıyor, ellerini yemek kabına götürüp getiriyordu. Sabahleyin Resulullah efendimiz, ev sahibine buyurdu ki:
    (Allahü teâlâ, sizin misafire gösterdiğiniz cömertliğe çok memnun oldu. "Kendileri, ihtiyaç içinde olsalar da, başkalarını kendilerine tercih ederler" âyet-i kerimesini gönderdi.)

    Hz.Musa' ya, Peygamber efendimizin sahip olduğu makamlardan birinin nuru gösterilince, bayılacak hâle geldi, bu dereceye nasıl yükseldiğini sordu. Allahü teâlâ, (Yüksek ahlakı sayesinde bu dereceye kavuştu. Bu ahlak isardır. Ya Musa, ömründe bir kere isar edene, isar ahlakı ile bana kavuşana hesap sormaktan haya ederim) buyurdu. Cenab-ı Hak, Peygamber efendimizi överken (Elbette sen hulk-i azim [büyük ahlak] üzeresin) buyuruyor. (Kalem 4)

      Forum Saati Perş. Mayıs 02, 2024 4:18 pm