.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:21 pm

    Baki kalacak salih ameller
    Sual: Kehf suresinin 46. âyetinde bildirilen Allah' ın sevdiği ve baki kalacak salih ameller nelerdir?
    CEVAP
    Bu âyette bildirilen salih ameller, namaz, hac, oruç ve diğer bütün iyi iş ve hareketlerdir. Bir de (Sübhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber) tesbihidir. Bu en kıymetli tesbihlerden biridir.

    Salih amellerden birkaçı:
    1- Namaz. Bunun da en kıymetlisi vaktinde kılmaktır. Bunun da daha kıymetlisi vaktinin evvelinde, yani vakti girer girmez geciktirmeden kılmaktır. Herkes uyurken namaz kılmak da çok kıymetlidir. Beş vakit namaz, en kıymetli ibadettir. Hadis-i şerifte (Namaz dinin direğidir) buyuruldu. Direksiz bina ayakta duramadığı gibi, namazsız insanın İslam binasını ayakta tutması da çok zordur. Namazın terk edilmesi de çok büyük günahtır.

    2- Hac. Haccın da kıymetli olanı, hacc-ı mebrurdur. Yani günah işlemeden, şartlarına uygun yapılan, kabul olan hacdır. Hadis-i şerifte (Suyun kirleri temizlediği gibi, hac da günahları temizler) buyuruldu. [Taberani]

    3- Ana-babaya iyilik. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Allah indinde en faziletli amel, vaktinde kılınan namazdan sonra ana-babaya iyiliktir.) [Müslim]

    4- Cihad. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (En kıymetli amel cihaddır.) [Taberani]
    (İnsanların en üstünü, canı ve malı ile Allah yolunda cihad edendir.) [İ. Ahmed]

    5- Emr-i maruf. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda savaşa verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Savaşın sevabı da, emr-i maruf ve nehy-i anilmünker sevabı yanında denize göre, bir damla su gibidir.) [Deylemi]

    6- Allahü teâlâyı zikretmek, anmak. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (İnsanın derecesini en fazla yükselten, en kıymetli amel, altın ve gümüş vermekten daha kıymetlisi Allah' ı anmaktır.) [Beyheki]

    7- Az da olsa, devamlı yapılan amel kıymetlidir. (Müslim)
    Bütün bu ibadetleri yapabilmek için ilim ve ihlas şarttır. Bunlarsız ibadetlerin hiç kıymeti olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (İlimsiz çok amelin kıymeti olmaz.) [Deylemi]
    (Allahü teâlâ, ancak ihlas ile yapılan ameli kabul eder.) [Nesai]

    İlim ve ihlasın gereği olarak da, Allah dostlarını sevmek, Allah düşmanlarını da sevmemek gerekir. Hadis-i şerifte, (İbadetlerin en kıymetlisi, hubb-ı fillah, buğd-i fillahtır) buyuruldu. Yani sevdiklerini yalnız Allah için sevmek, buğzettiklerine yalnız Allah rızası için buğzetmektir. (Ebu Davud)

    Bütün bu ibadetlerin sahih ve kabul olması için, doğru itikada sahip olmak şarttır. Yani Ehl-i sünnet itikadında olmayanın hiçbir ameli kabul olmaz. Ehl-i sünnetten başkası bid'at ehlidir. Bid'at ehlinin ibadetleri kabul olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Allahü teâlâ, bid'at sahibinin namazını, orucunu, zekatını, haccını, umresini, cihadını, farz ve nafile hiçbir ibadetlerini kabul etmez. Yağdan kıl çıkar gibi, müslümanlıktan kolayca çıkar.) [İbni Mace]


    İlim maldan hayırlıdır
    Sual: En iyi ibadet nedir?
    CEVAP
    Her zaman doğru iman sahibi olmaya, farzları yapıp haramlardan kaçmaya, tevbe edip farz borçlarını ödemeye çalışmalıdır! Bunları doğru yapabilmek de, ancak ilimle mümkündür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Gece bir müddet ilim öğrenmek, bütün gece ibadet etmekten sevaptır.) [R. Nasıhin]
    (Sabah-akşam ilimle meşgul olmak, cihaddan efdaldir.) [Deylemi]
    (İlmi bir mesele öğrenmek, yüz rekat [nafile] namazdan daha kıymetlidir.) [İbni Abdilber]

    Hz. Ali buyurdu ki:
    (İlim, maldan hayırlıdır. Çünkü malı sen korursun, fakat ilim seni korur.
    Mal sarf etmekle azalır, ilim sarf etmekle çoğalır.)

    Hz. İbni Abbas buyurdu ki:
    (Hz. Süleyman; mal, ilim ve hükümdarlık arasında muhayyer bırakıldı. O ilmi tercih etti ve bu sayede diğer ikisine de malik oldu.)

    İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
    İnsanın diğer mahlukattan üstünlüğü ilmi iledir, güç ve kuvvetiyle değildir. Çünkü deve insandan kuvvetlidir. İrilik bakımından da değildir. Çünkü fil insandan çok iridir. Cesaret bakımından da değildir. Çünkü aslan insandan cesurdur. Çok yemesiyle de değildir. Çünkü mandanın karnı, insanın midesinden daha büyüktür. Şu halde ilim çok üstün bir vasıftır.

    Yemek ve içmekten kesilen hasta, ölmeye mahkum olduğu gibi, ilim ve hikmetten mahrum kalb de ölüme mahkumdur. O halde, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okuyup, dinimizi doğru olarak öğrenmeliyiz.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:22 pm

    Önemlinin de önemlisi
    Sual: Önemli şeylerin daha önemlisi oluyor. Bu konuda bildirilenler nelerdir?
    CEVAP
    Peygamber efendimiz, bazı önemli şeyleri bildirip, daha önemlisini açıklamıştır. Bu konuda hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
    (Her şeyin bir yolu vardır. Cennetin yolu ilimdir.) [Deylemi]
    (Her şeyin direği vardır. Dinin temel direği fıkıhtır.) [Beyheki]

    (Her şeyin bir özü vardır. İmanın özü de namazdır.) [Beyheki]
    (Her şeyin bir zekatı vardır. Vücudun zekatı ise oruçtur.) (İ.Mace)

    (Her şeyin bir zekatı vardır. Evin zekatı ise, misafir odasıdır.) (A.Rifai)
    (Her şeyin kapısı vardır. İbadetin kapısı da oruçtur.) [İbni Mübarek]

    (Her şeyin temeli var. Dinin temeli de eshab-ı kiramı ve ehl-i beyti sevmektir.) [İbni Neccar]
    (Her şeyin kaynağı vardır. Takvanın kaynağı, ariflerin kalbleridir.) [Taberani]

    (Her şeyin esası vardır. İmanın esası da vera [takva]dır.) [Hatib]
    (Her şeyin süsü vardır. Kur'an-ı kerimin süsü de güzel sestir.) [Hakim]

    (Her şeyin dalı budağı vardır. İmanın dalı budağı da sabırdır.) [Hatib]
    (Her şeyin cilası var. Kalbin cilası da Allah' ı anmaktır.) [Beyheki]

    (Her şeyin cilası var. kalbin cilası da "Estağfirullah" demektir.) [Deylemi]
    (Her şeyin kalbi var. Kur'anın kalbi Yasindir.) [Tirmizi]

    (Her şeyin efendisi vardır. Oturmanın efendisi de kıbleye yönelmektir.) [Taberani]
    (Her şeyin Allah ile arasında perde vardır. Ana baba duasında perde yoktur.) [Deylemi]

    (Her şeyin bir afeti vardır. Ümmetimin afeti, paraya gönül vermektir.) [Deylemi]
    (Her ümmetin fitnesi [imtihanı] vardır. Ümmetimin fitnesi paradır.) [Hakim]

    (Her ümmetin seyahati vardır. Ümmetimin seyahati de cihaddır.) [Taberani]
    (Her dinin özelliği vardır. Ümmetimin özelliği hayadır.) [İ.Mace]

    (Her ağacın meyvesi vardır. Kalbin meyvesi de çocuktur.) [Bezzar]
    (Her şeyin anahtarı vardır. Cennetin anahtarı namazdır.) [Deylemi]

    (Her şeyin anahtarı vardır. Cennetin anahtarı fakirleri sevmektir.) [İbni Lal]
    (Her şeyin anahtarı vardır. Göklerin anahtarı "La ilahe illallah" sözüdür.) [Taberani]

    (Her derdin şifası vardır. Kalbin şifası, Allahü teâlâyı anmaktır.) [Beyheki]
    (Her derdin devası vardır. Yalnız ölüme çare yoktur.) [Taberani]

    (Her şeyin bozucu bir afeti vardır. Bu dinin afeti ise kötü idarecilerdir.) [Haris]
    (Her şeyin hakikati vardır. Kadere inanmayan imanın hakikatine erişmez.) [Nesai]

    (Her şeyin direği vardır. Müminin direği de aklıdır, aklı kadar ibadet eder.) [İ.Gazali]
    (İmanın alameti Ensarı sevmek, münafıklığın alameti Ensara buğz etmektir.) [Buhari]

    Hikmet ehli de buyuruyor ki:
    Her şeyin bir kıymeti vardır, insanın kıymeti ise, ilmi, ihsanı ve edebidir.
    Her şeyin tohumu vardır. Düşmanlığın tohumu da şaka ve alaydır.
    Her şeyin kestirme yolu vardır. Cennetin kestirme yolu da cihaddır.
    Her şeyin pası vardır. Kalbin pası da tokluktur.
    Her şeyin bir zekatı vardır, aklın zekatı da hüzün ve tefekkürdür.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:22 pm

    Haramdan kurtulmanın en kısa yolu
    Sual: Haramdan kurtulmanın en kısa yolu nedir?
    CEVAP
    Her Müslümanın dinimizin emirlerine uyup, yasak ettiklerinden kaçması gerekir. Haramların hepsinden kaçmak çok zordur. Ama İmam-ı Rabbani hazretlerinin bildirdiği yol ile dinin emir ve yasaklarına uymak kolaylaşıyor. O da salihlerle, sadıklarla beraber olmaktır.
    Bir âyet-i kerime meali de şöyledir:
    (Allah' tan korkup sadıklarla [doğrularla] beraber olun!) [Tevbe 119]

    Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
    (Âlimin yüzüne bakmak ibadettir.) [Ebu Davud]
    (Âlimle beraber bulunmak ibadettir.) [Deylemi]
    (Haramdan sakınan kimse ile oturmak ibadettir.) [Deylemi]

    İyilerle beraber olan iyi, kötülerle beraber olan da kötü olur. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
    (Kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz.) [Nisa 140]

    Zaruret olmadıkça kâfirlerle, bid' at ehli ile oturmak uygun değildir. Allah adamları ile, evliya ile salih âlimlerle birlikte bulunmaya çalışmalıdır. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
    (Onlarla beraber olan şaki olmaz.) [Buhari]

    Peki salih ulema ve evliyayı bulamayan ne yapacak? Bunu da bildirmişler: (Onları bulamayan, kitaplarını okurlarsa, bunlar da şaki olmaz) buyurmuşlardır. O halde Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını büyük nimet bilip okumaya çalışmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Allahü teâlâ buyurdu ki: Benim evliyam şunlardır ki, ben anılırsam, onlar hatırlanır, onlar hatırlanınca ben anılırım.) [Ebu Nuaym]

    (Evliya görülünce, Allahü teâlâ hatırlanır.) [İbni Mace]

    Salih bir zatın oğluna nasihati şöyledir:
    Oğlum, salihlerle beraber ol! Eğer ilim sahibi isen, ilmin onlara faydalı olur. İlim sahibi değilsen, onlardan bir şeyler öğrenirsin. Allahü teâlâyı hatırlamayanlarla beraber olma! İlim ehli de olsan, ilmin onlara faydası olmaz. İlim ehli değilsen, daha çok zarara girersin. Eğer Allahü teâlâ onlara gazap ederse, sen de helâk olursun. İyilerle beraber iken, Allahü teâlâ onlara rahmet ederse, layık olmasan da, sen de o rahmetten faydalanırsın. Peygamber efendimize kimlerle beraber olmak gerektiği sual edildiğinde buyurdu ki:
    (Gördüğünüzde sizlere Allahü teâlâyı hatırlatan, konuşması ilminizi artıran, ilmi ahireti düşünmenize yarayanla beraber olun!) [Ebu Ya' la]

    Arş' ın altında şöyle yazılıdır:
    (Bir kimse, salihler gibi amel işlese; fakat günahkârlarla düşüp kalksa, iyi amelleri boşa gider, kıyamette kötülerle beraber haşrolur. Bir kimse de, kötüler gibi amel işlese; fakat salihleri sevse, onlarla beraber olsa, günahları iyiliğe çevrilir, iyilerle beraber haşrolur.) [Ka' b-ül-Ahbar]

    Salih bir arkadaş bulunca, ona gerekli hürmeti göstermeli! Onun can ve malını, kendi can ve malından önce tutmalı! Ayıplarını araştırmamalı, aybı olsa bile görmemeli ve kimseye söylememeli, hatta unutmalı! Sözüne itiraz etmemeli, onunla tartışmamalı! Aleyhinde konuşan olursa, uygun şekilde susturmalı, alınacağı veya üzüleceği bir söz söylememeli! Suizanda bulunmamalı, uygunsuz hareketlerini dalgınlığa veya unutkanlığa yormalı! Yani bir mazeret arayıp suçsuz olduğunu kabul etmelidir! Çünkü güzel ahlak sahibi, insanları mazur görür. Onların kusurlarını meydana çıkarmaz, insafla hareket eder, fakat başkasından bu insafı beklemez. Böyle bir arkadaşın sevdiklerini sevmeli, sevmediklerinden uzak olmalı! Onu kendisine dost ve kardeş bilmeli! Ona hürmet göstermedikçe, ilminden istifade edemez.

    Salihlerle beraber olmak
    Salihlerle beraber olan, onlardan hiçbir şey öğrenemese bile, yedi ikrama kavuşur:
    1- İlim talebesinin faziletine kavuşur.
    2- Onlarla beraber iken günahtan uzak olur.
    3- Evinden çıkışından itibaren rahmete girer.
    4- Onlara inen rahmetten o da faydalanır.
    5- Onları dinlerken, kendine sevap yazılır.
    6- Melekler ondan memnun olup, dua eder.
    7- Attığı her adım, günahına kefaret olur.

    Allahü teâlâ da ona altı ikramda bulunur:
    1- İlim ehliyle bulunmayı ona sevdirir.
    2- Âlime uyanlar gibi sevaba kavuşur.
    3- O salihlerden birinin şefaatine kavuşur.
    4- Günahkârların gittiği yerlerden soğur.
    5- O da salihlerin yoluna girmiş olur.
    6- Dinimizin emirlerine uymuş olur.

    Bir kimse, Peygamber efendimize, (Kıyamet ne zaman kopacaktır?) diye sordu. Ona cevaben, (Kıyamet için ne hazırladın?) buyurdu. O kimse, (Fazla ibadetim yok. Fakat Allah ve Resulünü seviyorum) dedi. O kimseye, (Herkes sevdiği ile beraber olacaktır. Sen de, ahirette sevdiğinle beraber olacaksın) buyurdu. (Buhari)

    Hikmet ehli buyuruyor ki:
    1- Âlimlerle beraber olanın ilmi artar.
    2- Salihlerle beraber olanın, ibadete rağbeti ve günahlardan kaçma arzusu artar.
    3- Fasıklarla [açıktan günah işleyenlerle] düşüp kalkanın günah işleme cüreti artar.
    4- Zenginlerle düşüp kalkanın dünya sevgisi artar.
    5- Fakirlerle beraber olanın şükrü artar. Bir kimse, bir âlimle dünyayı dolaşsa, âlimden dinine ait bir mesele öğrense, birlikte yaptıkları seyahati boşa gitmiş olmaz. Bir kimse de, âlimlerle, salihlerle beraber olsa, hiçbir şey istifade edemese bile, onların yüzüne bakması, onun için büyük bir nimettir. Çünkü salih Müslümanın yüzüne bakmak ibadettir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (İyi arkadaş, güzel koku satan gibidir. Sana koku sürmese de, yanında bulunduğun müddetçe güzel kokusundan faydalanırsın.) [Müslim]

    Kötü arkadaş, bir tane olsa da çoktur. İyi arkadaş bin tane olsa da azdır. İyilerle dost olmalı ve sayısını çoğaltmaya çalışmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Çok dostunuz olsun; çünkü Rabbiniz kerimdir. Kıyamette dostları arasında bulunan kuluna azap etmekten haya eder.) [Şir' a]

    (Çok tanıdığınız olsun! Kıyamette hepsi de şefaat eder.) [Şir' a]

    (Allahü teâlâ, rıza-i ilahi için bir din kardeşi edinenin Cennetteki derecesini yükseltir.)
    [İ. Ebiddünya]

    (Allah için ahiret kardeşliği yapan, ahirette öz kardeşinden daha faydalı yardımları, o ahiret kardeşinden görür. Allahü teâlâ, ahiret kardeşini çok seveni, o nispette çok sever.) [Ey Oğul İlm.]

    İyilerle arkadaşlık, dostluk böyle kıymetli iken, kötülerle arkadaşlık daha kötüdür. İnsanın dünyasını da, ahiretini de yıkar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Kişinin dini arkadaşının dini gibidir. Şu halde kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin!) [Hakim]

    Akıllı, ilim sahibi, iyi ahlaklı, doğru sözlü, cömert ve günahlardan kaçan kimselerle arkadaşlık etmelidir! Kur'an-ı kerimde mealen, (Benim yolumda gidenlere uy) buyuruluyor. (Lokman 15)

    Allahü teâlâ Hz. Davud' a vahyetti ki:
    (Beni sevmeyenlerle arkadaşlık etme! Bunlar senin düşmanındır. Kalbini karartır ve seni benden uzaklaştırır.) [İ.Gazali]

    Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Ev almadan önce komşu, yola çıkmadan önce arkadaş edinin! Yolculuktan önce de azık tedarikine çalışın!) [Taberani] (Ahiret yolcusunun azığı doğru iman ve arkadaşı da salih ise ne mutlu ona)
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:23 pm

    Günahtan kaçmak sevaptan önce gelir
    Sual: Bir sünneti işlerken mekruh işlemek zorunda kalan veya bir farzı işlerken haram işlemek zorunda kalan ne yapar?
    CEVAP
    Mekruh işlememek için sünnet, haram işlememek için farz tehir veya terk edilir. Çünkü günahtan kaçınmak, ibadet yapmaktan önce gelir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Küçük bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir.) [R. Nasıhin]

    İbadetleri dinimizin bildirdiği şekilde yapmak, mesela beş katlı bir İslam binasına sahip olmak için, önce bir iman arsası gerekir. Sonra, sıra ile katları çıkmak gerekir. Bu katlar; Haramlardan kaçma katı, Farzları ifa katı, Vacipleri ifa katı, Mekruhlardan kaçma katı, Sünnetleri [ve nafileleri] ifa katıdır.

    Arsa: Arsa yoksa bina kurulmaz. Bu arsa, doğru imandır. İman olmadan Müslümanlık olmaz. İslam binasının kurulacağı arsa, bataklıkta, oynak yerlerde olursa, üzerine emniyetli bina kurulamaz, yıkılır. Onun için imanın doğru olması şarttır. Yani küfür pisliklerinden temiz olması gerekir. Ehl-i sünnet olmayanın [bid'at ehli sapıkların] ibadetleri sahih olmaz. İman arsası olmayanın, haramlardan kaçması veya ibadet yapması bir şey ifade etmez. Kâfir içki içmese, kumar oynamasa, cami, çeşme yaptırsa, her ibadeti yapsa bir sevap kazanamaz. Bir bina yaparken ikinci katı yapmak için önce birinci katın yapılması şart olduğu gibi, İslam binasını kurarken de aynı sistem geçerlidir:

    1- Haramlardan kaçma katı: Avret yerini açmadan necaseti temizlemek mümkün değilse namazı öyle kılar. Çünkü necaseti temizlemek emir, avret yerini açmak yasaktır.

    2- Farzları ifa katı: Haramlardan kaçmadan farz katı inşa edilemez. Haram işleyerek, farz yapılmaz. Yani farzları sahih olsa da kabul olmaz. Cünüp kimse tenha yer bulamazsa, teyemmüm eder. Çünkü farz olan bir emri yapmak, bir haram işlemesine sebep olursa, haram işlememek için, o emir yapılmaz, tehir edilir. Zengin olan Hanefi bir kadının yanında mahremi olmadan hacca gitmesi haramdır. Farz olan tavafı da, erkeklere sürtünerek, yani haram işleyerek yapamaz. (R.Muhtar)

    3- Vacipleri ifa katı:Vacipleri de yapabilmek için haramlardan kaçmak gerekir.

    4- Mekruhlardan kaçma katı: Mekruh işleyerek sünnet yapılmaz. Cemaat ile namaz kılınırken, sünnete başlamak mekruhtur. Mekruh işlememek için, sabahın sünneti bile terk edilir.

    5- Sünnet ve nafileyi ifa katı: Camiye girince tehıyyat-ül-mescid namazı kılmak sünnettir. Eğer kerahet vakti ise bu sünnet olan namaz kılınmaz, mekruh olur. Vakit daralınca, ilk sünneti kılmak, farzın kazaya kalmasına sebep olursa, bu sünneti kılmak haram olur. Sabah camiye gelen, imam teşehhüdde ise, sünneti kılmadan imama uyar. Daha sonra da sünneti kılmaz. Sünneti kılınca, ikinci rekatın teşehhüdüne yetişme ihtimali varsa, dışarıda kılacak bir yer de yoksa direk arkasında sünneti kılar. Kamet okunduktan sonra, sabahın sünnetini kılacak cemaatten ayrı bir yer yoksa, cemaat içinde sünnete durulmaz.

    Binanın taşıyıcı kolonları, zemin betonları, duvarları eksikken, beşinci katı yapmaya kalkmak mümkün olmaz. İkinci katı eksik veya yıkık olanın, beşinci katı yapmaya kalkması mümkün olmaz. İman arsası bataklıkta olan veya farzları ifa katı olmayan kimseye, (beşinci katın yıkıktır, sünnet ve nafile ile uğraş) demek, ne kadar çok yanlış olur. Duvar olmadan üstüne sıva yapılmaz. Sıva olmadan süsler yapılmaz. Duvar farzları yapmaktır. Sıva sünnetlerdir. Süsler ise nafile ve müstehab olanlardır.

    İşte bu sebeplerden dolayı hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
    (Farz borcu varken, nafile kılan, boş yere zahmet çekmiş olur, kazasını ödemedikçe, nafile namazları kabul olmaz.) [Fütuhul gayb]

    Günahın küçüğü olmaz
    Dinimizde, günahtan kaçınmak, sevap kazanmaktan önce gelir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
    (Ufacık bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir) [R. Nasıhin]

    (Az bir haramdan kaçmak, 80 bin nafile hac sevabından efdaldir.) [Deylemi]

    Günah işlemeyi düşünmek, işlemeye niyet etmek, karar vermek günah olmaz, yapmak günah olur. Günah işlemeye karar verip bir kere yaparsa, ısrar olur. Hiç yapmazsa, devamlı yapmaya kasd etmesi, karar vermesi ısrar olmaz. Devamlı yapmaya karar verip ve işleyip de pişman olur, terk ederse ısrar olmaz. Tekrar yapıp yine tevbe ederse, ısrar olmaz. Günde çok kere yapıp, her birinden sonra tevbe etmek, ısrar olmaz.

    Tevbe ederken, günah işlediğine pişman olup üzülmek ve günahtan hemen vazgeçmek ve bir daha yapmamaya karar vermek şarttır. Bu üç şartı yapmadan, yalnız dil ile tevbe etmek, yalancılık olur. Küçük günahta ısrar etmek, büyük günah olur, büyük günahı bir kere yapmaktan daha büyük olur. Tevbe edince, büyük günah da affolur. Küçük günahı küçük görmek, büyük günahtır. Küçük günah işlediğini söyleyerek övünmek, büyük günah olur. Küçük günah işleyeni, âlim ve salih sanmak da, büyük günah olur.

    İmanı olan, büyük günaha düşmemek için, küçük günahtan kaçar, günahın küçüğü olmaz, Allah a olan her muhalefet büyüktür.

    Şüpheli bir şeyle karşılaşınca, eli kalb üzerine koymalı. Kalb çarpması artmazsa, o şeyi yapmalı. Eğer, fazla çarparsa yapmamalı. Hadis-i şerifte, (Elini göğsüne koy! Helal şeyde kalb sakin olur. Haram şeyde çarpıntı olur. Şüpheye düşersen yapma! Din adamları fetva verseler de yapma!) buyuruldu.

    Büyük günahlar çok yapılırsa, iman gidebilir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
    (Şu yedi büyük günahtan kaçının: 1- Allah a şirk koşmak 2- Büyücülük 3- Katillik 4- Harpten kaçmak 5- Yetim malı yemek 6- Faizcilik. 7- Namuslu kadına iftira etmek.) [Taberani]

    (En büyük günah, kişinin, geçimi kendisine ait olanları ihmal etmesidir.) [Müslim]
    (En büyük günah, kişinin borcunu ödemek için mal bırakmadan ölmesidir.) [Ebu Davud]

    (Ana babaya eziyet ve yalan yere şahitlik büyük günahtır.) [Deylemi]
    (Yalan yere yemin büyük günahtır.) [Buhari]

    (İlimde cimri olmayın, ilmi öğretmekten geri kalmayın. İlmi gizlemeyin. Çünkü ilmi gizlemekle yapılan hıyanet, malda yapılan hıyanetten daha büyük günahtır.) [Ebu Nuaym]

    (Üç büyük günah: Asiler etrafında toplanmak, ana babaya isyan, zalime yardım.) [Taberani]
    (Vasiyette vârislerden birini zarara sokmak büyük günahtır.) [İbni Cerir]

    (Şirkten sonra en büyük günah zinadır.) [İbni Ebiddünya]
    (Şarap içmek, büyük günahtır. Bütün kötülüklerin anasıdır, başıdır.) [Zevacir]

    (Avret yerlerini [başkasının görmesi haram olan yerleri] açmak büyük günahtır.) [Hakim]
    (Bir müslümanın kalbini kırmak, Kâbe yi yetmiş kere yıkmaktan daha günahtır.) [R. Nasıhin]
    (Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete giremez.) [Taberani]


    Önemli kaideler
    Sual: (Takkesiz kimsenin, cemaatle namaz kılması mı evla, yoksa yalnız başına takkeli mi kılması evladır?) sualine (Cemaatle namaz kılmak sünnettir. Takkesiz namaz kılmak mekruhtur. Takkesi olmayan cemaate uymaz, takkeyi bulup yalnız kılması, takkesiz cemaatle kılmasından evladır) deniyor. Bu yanlış değil mi? Çünkü burada iki sünnet meselesi var, hangisi önemli ise o yapılmaz mı? Yani cemaatle kılmak daha evla değil mi? 27 derece sevap daha fazla değil mi?
    CEVAP
    Bu konudaki kaideleri bildirelim:
    (Bir sünnet ile bir mekruh çatışınca, yani sünnet işlemek için mekruh işlemek zorunda kalınca sünneti bırakmak gerekir. Yani mekruhtan kaçmak, sünneti yapmaktan önce gelir.)

    (Bir farz ile bir haram çatışınca, yani farz işlemek için haram işlemek zorunda kalınca farzı tehir etmek gerekir.)

    Bir örnek verelim:
    Bir kadına hac farz olsa, fakat yanında mahremi bulunmadan hacca gidemez. Giderse hac borcu ödenir ama, işlediği günah, kazandığı sevaptan daha fazla olur.

    Emir ile yasakta da bir kaide vardır:
    Üstünde namaza mani olacak kadar necaset bulunan kimse, temizlemesi mümkün değilse, başka elbisesi de yoksa, öyle kılar, çıplak kılmaz. Hatta temizleme imkanı olsa; fakat yanında yabancılar bulunsa, temizlemeden kılar. Çünkü başkalarının yanında avret yerini açmak yasak edilmiştir. Necaseti temizlemek ise emredilmiştir. Kaide şöyledir:
    (Emir ile yasak bir araya gelince, yasaktan kaçılır. Çünkü, haramdan kaçmak, farzı yapmaktan önce gelir.)

    Yine önemli bir kaide de şudur:
    (Haramdan kaçmanın sevabı, farzları yapmanın sevabından daha fazladır. Farzları yapmamanın günahı, haram işlemek günahından daha çoktur.)

    Burada sanki ibadet etmek haramdan kaçmaktan önce geliyor sanılabilir. Ama öyle değildir. Yine haramdan kaçmak önce gelmektedir.

    Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
    Teberri etmedikçe, tevelli olmaz. Yani uzaklaşmadıkça, dostluk olmaz. Farzları herkes yapabilir; ama haramlardan herkes kaçamaz. Ancak salihler kaçar. İyi olan da, kötü olan da, iyilik yapabilir. Kötülük yapmamak ise, ancak Allah adamlarının özelliğidir. Sıddıklar günah işlemez.

    Farzları yapmamanın günahı, haram işlemek günahından daha çoktur meselesine gelince, haramların terkinde sadece tasdik yani bunlar haramdır diye inanmak ve kaçınmak vardır, amel yoktur. Farzlar da ise tasdik ile beraber ameli de yapmak vardır. Amel terk edildiği için günahı daha fazladır. Başka bir ifadeyle, farzları yapmayan ameli terk ettiği için, haramları işlemekten daha büyük günaha girer. Haram işi yapmayan mesela içki içmeyen; namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek gibi ameli gerektiren işleri yapmıyor. İçki içen sadece bir haram işlemiş olur. Namaz kılmayan ise, çok ameli terk etmiştir. Bir namazda 12 farz var. Beş vakit namazda 60 farz var. Günde 60 kere büyük günah işliyor namaz kılmayan. Diğer farz ve günahlar da buna benzer.

    O örnekte, cemaat sünnetini işlemek için takkesiz namaz kılmak yani mekruh işlemek meselesi var. Cemaat sünnetini terk etmek mekruh olsa idi, iki mekruh çatışacağı için, sizin dediğiniz doğru olurdu. Ancak, cemaatsiz, tek başına namaz kılmak mekruh değildir. Burada cemaat sünneti ile takkesiz kılma mekruhu çatışıyor. (Mekruh işlememek için sünnet terk edilir) kaidesi uygulanıyor. O örnekte iki sünnet yok. Takkesiz kılmak mekruhtur, cemaate katılmadan kılmak, yani tek başına kılmak mekruh değildir. Mekruh olsa idi, iki mekruhtan hafif olan tercih edilirdi. Çünkü kaideler şöyledir:
    (İki sünnet çatışınca, evla olan tercih edilir.)
    (İki mekruh çatışınca, hafif mekruh olan tercih edilir.)

    Mesela, mekruh vakitte ve abdest sıkıştırırken de namaz kılmak mekruhtur. İkindi, abdest sıkışık vaziyette mekruh vakit girmeden kılınacak olsa, sıkışık kılındığı için namaz mekruh olur. Abdest alıp kılınacak olunca mekruh vakit girecekse, bu ikisi arasında daha hafif olan tercih edilir. Daha hafif olan ise, ikindinin mekruh vakte kalmasıdır. Abdestin sıkışık olması, biraz daha kerihtir. Onun için, namaz mekruh vakte de girse, sıkışık kılmamak için abdest alıp rahat kılmalıdır. İki şerden birini yapmak zorunda kalan da hafif olanı yapar. Mecelle kaidesi şöyledir:
    (Ehveni şerreyn tercih olunur.)
    Yani iki zararlı şeyden birini yapmak zorunda kalanın hafifini tercih etmesi gerekir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:23 pm

    Günah günahı çeker
    Sual: Anneme, (Saçlarımı açmam günahtır. Ben bu günahı işliyorum, kollarımı ve bacaklarımı da açsam ne olur ki) diyorum. Annem razı olmuyor. Hatta namazını kıl diyor. Ben de hiç günah işlemesem kılarım diyorum. Ha bir günah işlemişim ha üç günah, ne fark eder diyorum. Ben haklı değil miyim?
    CEVAP
    Günah işleyene sen haklısın denmez. Maalesef günümüzde ibadetlerde ya hep ya hiç mantığı var. Ya hep ya hiç imanda olur, günahlarda ve ibadetlerde olmaz. İmanın azı çoğu olmaz. İman ya vardır, ya yoktur. Bazı ibadetleri yapamayana veya bazı günahlardan kaçamayana sen günahkârsın artık ibadete lüzum yok denmez. Günah küçük olsa da kaçmaya çalışmalıdır. Bir günaha alışan, ötekilerini de işlemek isteyebilir. Bir günah öteki günahları davet eder. Günah demek, isyan demektir. Akıllı olan, Rabbine isyan sayısını hiç artırır mı? Aksine azaltmaya çalışır.

    İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
    Bütün günahlara tevbe edip hepsinden kaçmak büyük nimettir. Bu yapılamazsa, bazı günahlara tevbe etmek de nimettir. Bunların bereketiyle belki bütün günahlara tevbe etmek nasip olur. "Bir şeyin bütünü ele geçmezse, hepsini de kaçırmamalı" buyuruldu. (2/66)

    Birkaç günaha müptela olan kimse, birinden vazgeçmek isterse, ona, (Diğerlerini bırakmadığına göre bu günaha da devam et) denmez. Günah miktarı ne kadar azaltılırsa o kadar iyi olur. Çünkü Allah tan korkarak bir günahtan vazgeçmek iman alametidir. Hadis-i şerifte, (Ömründe bir defa Allah ı anan veya Ondan korkan Müslüman, Cehennemden çıkar) buyuruldu. (Tirmizi)

    Günahkâr birisi bir ibadeti yapıyorsa, (Aman bunu bari bırakma) demeli! Bu ibadeti de yapmazsa, dinden tamamen uzaklaşabilir. Korkutmaktan çok, müjdeleyici olmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
    (Allah ın rahmetinden ümit kestirip dinden nefret ettirene lanet olsun!) [Nesai]
    (Kolaylaştırın, güçleştirmeyin, müjdeleyin, sevdirin, nefret ettirmeyin!) [Buhari]

    Bir genç, Peygamber efendimize, (Şu üç günahı bırakamıyorum) dedi. O üç günah, yalan, zina ve içki idi. Resulullah efendimiz, (Bu üç günahtan birini benim için bırak) buyurdu. O genç de üç günahtan biri olan yalanı bırakmayı, kabul edip gitti. Daha sonra, diğer iki günahı işlemek isteyince, (Bu günahları işleyip Resulullahın karşısına çıkınca, "Ben işlemedim" desem yalan söylemiş olurum. Eğer işlediğimi söylersem, cezaya maruz kalırım) diye düşündü. Diğer iki günahtan da vazgeçti. (Şir a)

    İnsanlardan utanarak günahı gizlemek de hayadandır. Haya da imandandır. Günah gizlenmezse, fasıklar bundan cesaret alır. (Falanca günah işliyor. Ben de işlesem ne çıkar?) diyebilirler. Falancalar şunu bunu yapıyor, onlara günah değil de bize mi günah diyebilirler. Buna sebep olmamalı.

    Her ne kadar bazı sapıklar, (günah işleyen, mesela namaz kılmayan kâfir olur) diyorlarsa da, günah işleyen, Müslümanlıktan çıkmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Cebrail aleyhisselam, "Ümmetine müjde ver ki, müşrik olarak ölmeyen Cennete girer" dedi. Ben, "Zina ve hırsızlık eden de mi Cennete girer" diye üç defa sordum. Evet, zina ve hırsızlık eden de Cennete girer" dedi. Daha sonra, "İçki içse de, yine sonunda Cennete girer" dedi.) [Buhari]

    Bu Ehl-i sünnet itikadıdır. Günahları hafif görmek değildir. Bu inanış, insanı günaha sevk etmemeli! Her günah, kalbi karartır ve insanı küfre sürükleyip ebedi Cehennemde kalmaya sebep olabilir. Her günahtan kaçınmalı, çünkü Allah ın gazabı günahlar içinde saklıdır. Belam-ı Baura, çok ibadet eden büyük bir âlim iken, bir günah yüzünden kâfir oldu. Günah işleyen hemen tevbe etmelidir! (K.Saadet)
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:23 pm

    Büyük ve küçük günah sayısı
    Sual: Nisa suresinin Eğer yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, küçük günahlarınızı örter, sizi şerefli bir makama yükseltiriz mealindeki 31. âyetindeki büyük günahlar nelerdir?
    CEVAP
    Büyük günahların sayısı çoktur. İnsan, her günahtan korkup sakınsın diye, büyük günahların hepsi isim olarak açıklanmamıştır. Günah Allah a isyan etmektir. Günahkâr ise, âsi demektir.

    Günahların hepsi Allahü teâlânın emrini yapmamak, olduğundan büyüktür. Fakat bazısı bazısına göre küçük görünür. Bir küçük günahı yapmamak bütün cihanın nafile ibadetlerinden daha sevaptır. Çünkü nafile ibadet yapmak farz değil, günahlardan kaçmak ise herkese farzdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Küçük görülen günahlardan sakının! Bu şuna benzer: Bir topluluk bir vadide konaklar. Ekmeklerini pişirmek için herbiri çalı çırpı getirir, böylece yeterli odun toplanır. İşte küçük gibi görülen günahlar da, toplanınca sahibini helâke götürür.) [Buhari]

    (Herkes, en küçük günahı sebebiyle de cezalandırılırım diye korksun.) [Ebu Nuaym)
    (Günahın küçüklüğüne bakmayın, onu büyük bilip yapmayın!) [K. Saadet]
    (Büyük günah tevbe edilince küçülüp silinir, küçük günaha devam edilince büyür.) [İ. Asakir]

    (İşlenen hata kalbde bir iz bırakır, tevbe ve istiğfar edilince, o leke kaybolur, kalb cilalanır. Hataya devam edilirse, o siyah nokta büyüyerek bütün kalbi kaplar.) [Tirmizi]

    (Mümin, günahını dağ gibi görüp, üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise, günahını burnunun üzerine konan ve hemen uçacak sinek gibi görür.) [Buhari]

    Mümin, iman nuruyla küçük günahları da büyük görür. Her günah işleyişte kalbi sızlar. Günah, kulun yanında küçük ve kıymetsiz görününce, Allahü teâlâ katında büyük olur. Kul küçük günahı büyük görünce, o günah Allahü teâlânın katında küçülür. Günah küçük olsa da, devam edilince büyük günah olur. Bir taşın üzerine devamlı damlayan su, taş üzerinde iz bırakır, zamanla taşı bile deler. İyiliği, az çok demeden sayarak değil, saçarak yapmalı. Allahü teâlânın rahmeti iyilikler içinde gizlidir. Küçük sanılan bir iyilik yüzünden rahmete kavuşur. Büyük küçük demeden her günahtan da kaçmaya çalışmalı Çünkü Allahü teâlânın gazabı da günahlar içinde gizlidir. Küçük sanılan bir günah yüzünden, Allahü teâlânın gazabına uğrayabilir, helak olabiliriz. Kedisini aç bırakarak ölmesine sebep olan bir kadın, sırf bu yüzden Cehennemlik oldu. Susuzluktan kıvranan bir köpeğe acıyarak kuyudan su çekip ona veren fahişe de hidayete kavuştu. Bir köpeğe yaptığı iyiliğin neticesi bu olursa, bir müslümana yapılan iyiliğin hesabını düşünmek gerekir.

    Günahı küçümsemek veya günahı ile övünmek o günahı büyütür. Falancanın yaptıklarını yüzüne vurarak rezil ettim diyerek günahın açıklanması, günahı daha da büyütür. Çünkü o günahın başkaları tarafından yapılmasını teşvik etmiş olur. Halka rehber ve örnek durumunda olanların hareketleri örnek alınır, birçok kimsenin o günahı işlemesine sebebiyet verir. Bir âlim, halka kötü örnek olmuş, sonra tevbe etmişti. Allahü teâlâ, o kavmin Peygamberine şöyle vahyetti:
    (Eğer günahlarını gizleseydi affederdim. Fakat birçok insanın sapıtıp, Cehennemlik olmasına sebep oldu.) [Tibyan]

    Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
    (Her mümin affedilebilir, ancak günahını başkalarına açıklayan hariç.) [Buhari]

    (Günahlardan uzak durun. Günah işleyen de, onu örtsün, günahını kimseye söylemesin ve tevbe etsin. Günahını açıklayana dinin hükmünü uygularız.) [Beyheki]

    (Allahü teâlâ, pervasızca günah işleyen şuursuz mümine gazap eder.) [Ukayli]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:24 pm

    Mekruh işlemek günah mıdır?
    Sual: Mekruhların hepsi aynı derece günah mıdır?
    CEVAP
    Mekruh ikiye ayrılır: Tahrimen mekruh, tenzihen mekruh.
    Tahrimen mekruh: Vacibin terkidir. Harama yakın olan mekruhtur. Bunları kasıtla işleyen günahkâr olur. Cehennem azabına layık olur. Namazda vacipleri özürsüz terk ederek tahrimen mekruh işleyenin, o namazı iade etmesi vaciptir. İmam-ı Muhammed, tahrimen mekruh haram demektir buyurdu. İmam-ı a zam ile imam-ı Ebu Yusuf ise, harama yakındır dedi. Tahrimen mekruh işlemek, küçük günah olur. Küçük günaha devam edenin adaleti gider fasık olur.

    Tenzihen mekruh: Mubah, yani helal olan işlerine yakın olan, yahut, yapılmaması yapılmasından daha iyi olan işlerdir. Gayri müekked sünnetleri veya müstehapları yapmamak gibi. Mekruh tek başına kullanınca tahrimen mekruh anlaşılır.

    Tahrimen mekruhlardan bazıları:
    Akşam namazından önce nafile kılmak. Alınan kaporayı izinsiz kullanmak. Altın ve gümüş kap ile yiyip içmek ve kullanmak. Ana babayı ve kadın kocasını adı ile çağırmak. Balık hariç, deniz hayvanlarını, deniz haşaratını yemek. Birkaç kişinin, aynı yerde, yüksek sesle Kur an okumaları.

    Cami resmi bulunan seccadeyi yere sermek. Camide yüksek sesle konuşmak, nutuk söylemek, kavga etmek, dünya kelamı ile meşgul olmak. Camiye veya eve kapanıp hep ibadet etmek ve yiyip içip, evlenmek, gezmek gibi eğlenceleri terk etmek. Canlı resmi olan elbise ile namaz kılmak. Farz kılmaya az bir zaman varken sünnete başlamak. Sabahın sünneti hariç.

    Cenazeyi görünce, olduğu yerde ona karşı dikilip beklemek. Fasıkın ezan okuması ve imam olması. Oturarak ezan okumak. Fuhuş söz söylemek. Hıristiyan ve Yahudi kadın ile evlenmek. Hutbe ile namaz arasında hatibin dünya işlerinden söylemesi. (Mesela kaybolan şemsiyemi bulan getirsin) demek gibi.

    Başına mendil sarıp, tepesi açık namaz kılmak. İkinci rekatta, ilk okuduğu âyetten öncekini okumak veya ikinci rekatta birinciden üç âyet uzun okumak. Unutarak okursa, mekruh olmaz. İkinci rekatta birincide okuduğu âyeti tekrar okumak tenzihen mekruhtur. İmam olanın, kıraati ve tesbihleri sünnetten fazla okuması. İmamdan önce rükuya veya secdeye gitmek yahut önce kalkmak. İmamın arkasında Fatiha okumak. İpekle veya çalınmış elbise ile namaz kılmak.

    Kadının özürsüz saçını kazıması. Erkeklere benzetmemek şartı ile kulaklara kadar kısaltması caizdir. Kadınların birbiriyle öpüşmesi veya cenazeye gitmeleri. Kendisi muhtaç iken sadaka vermek. Kibir, gösteriş için mendil kullanmak. İhtiyaç için, mesela ter veya burun silmek için caizdir.

    Kıbleye karşı ayaklarını veya bir ayağını uzatmak. Özür ile veya yanlışlıkla uzatmak mekruh olmaz. Koltuk ve kasık kıllarını tıraş etmeyi kırk günden fazla geciktirmek. Namaz vakti daraldığı zaman sünnet kılmak. Namazda müekked sünneti terk. Müekked olmayan sünneti terk, tenzihen mekruh olur. Sünnetleri özürsüz kılmamakta ısrar etmek, küçük günah olur. Sünnete önem vermeyen ise kâfir olur.

    Namazda ve camide iki elin parmaklarını birbirine geçirmek. Başka yerlerde tenzihen mekruhtur.

    Özürsüz nafile orucu bozmak, bozulan nafile orucu kaza etmemek. Ramazan olup olmadığı şüpheli olan günde, Ramazan orucu tutmak. Yatsıyı gecenin yarısından sonraya, ikindiyi akşama yakın vakte kadar geciktirmek. Tavla, satranç gibi oyunları oynamak. Devamlı veya kumar ile yapılırsa haram olur.
    Zemzem suyu ile, yaprak ile, kağıt ile taharetlenmek. Tuvalette kıbleye önünü ve arkasını dönmek. Unutulursa veya başka özür varsa, mekruh olmaz. Zekatı farz olduktan sonra vermeyip geciktirmek.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:25 pm

    Vacip olan işler
    Sual: Vacip olan işler nelerdir, vacibi terkin hükmü nedir?
    CEVAP
    Allahü teâlânın açık olan emirlerine Farz, açık olmayıp, zan ile anlaşılanlarına Vacip denir. Vacibi terk etmek tahrimen mekruhtur, harama yakındır. Tahrimen mekruh olan şeyi terk etmek vaciptir.

    Canlı cansız varlıklardaki hesaplı nizama, düzene bakıp bunlardaki incelikleri düşünmek, kâinattaki her şeyin anlamsız yaratılmadığını anlamak herkese vaciptir. Her müminin, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri iman edilecek şeyleri öğrenmesi ve bunlara göre inanması vaciptir.

    Fıtra ve kurban nisabına malik olana zengin denir. Bunun fıtra vermesi vacip olur. Mükellef ise, yani akıl baliğ ve mukim ise, kurban kesmesi de vacip olur. Zekat alması haram olur ve fakir olan mahrem kadın akrabasına ve çalışamayan fakir erkek akrabasına nafaka vermesi, yardım etmesi vacip olur.

    Ana babaya ve kocaya taat olan işlerdeki emirlerini yapmak. Ana, baba aciz ve fakir iseler, zimmi olsalar bile, nafakaları, çocuğa vacip olur. Dedeler, nineler de, ana baba gibidir. Harbi olanlarına nafaka verilmez. Ana, baba, zimmi olsalar da, hizmet etmek, ihsanda bulunmak vaciptir. Küfre teşvik edenlerine gidilmez. Salih olan mahrem akrabayı ziyaret etmek vaciptir.

    Mehirsiz evlenen erkeğin, mehri misil [yani âdet olan mehir] vermesi vacip olur. Kadın mehrini istediği zamanda, istemedi ise, ikisinden biri ölünce, verilmesi vaciptir.
    Müminin mümine dargın duramayıp, üç gün sonra gidip selam vermesi vaciptir.
    Ehl-i beyti ve Eshab-ı kiramın hepsini sevmek.
    Evliyanın kerametine inanmak...

    Nezri [adağı] yerine getirmek. Mesela, Allah için bir ay oruç tutmak nezrim olsun dese yahut şu işim olursa, bir ay oruç nezrim olsun dese ve o şeyi bulsa, oruç tutması vacip olur. Kefaret veremez.

    Kabul edeceği zan olunan kimseye emr-i maruf yapmak vaciptir. Kul hakkıdır. Bir şeyi bilmeyene nasihat vermek vaciptir. Kendine ve Müslümanlara zarar gelecek olursa, el ile yapılan emr-i marufu terk etmek vacip olur. Fitne çıkacaksa dil ile yapılan emr-i marufu terk etmek vacip olur.

    Ölüm halinde su içirmek sünnettir. İhtiyacı görülürse vacip olur.
    Ölünce defin için acele etmeli, bozulup kokmak ihtimali varsa, acele etmek vacip olur.

    Diğer vaciplerden bazıları şunlardır:
    Birinin evine girileceği zaman izin istemek.
    Bozulan sünnet ve nafile namazları iade etmek.
    Zekatı acele edip, hemen vermek.

    Allahü teâlânın ismini işitince ve söyleyince, celle celalüh veya teâlâ yahut sübhanallah diyerek saygı göstermek. Tekrar edince de, söylemek müstehaptır.

    Delilini bilmese de, müctehidin sözüne uymak. (Dürr-ül-muhtar)
    Bugün için dört mezhepten birinde bulunmak. (Tahtavi)

    Borçlu fakiri sıkıştırmamak.
    Bir kimseye zaruri lazım olan malı ona satmak.

    Dinimizin yasak etmediği âdetlere uymak.
    Davacının istediği zaman şahit olmak.

    Çocuğun selamına cevap vermek.
    Kadının eşine karşı temiz ve ziynetli olması.

    Herkese, sanatının ilmini öğrenmesi.
    Çocuğun, babasına hizmet etmesi ve babanın da fakir oğlunu evlendirmesi.
    Borçları ödeyerek, emanetleri sahiplerine vererek, ölüme hazırlanmak ve vasiyet yazmak.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:26 pm

    Günah işlemenin insana zararı
    Sual: Günah işlemenin insana zararı nedir?
    CEVAP
    Günah işleyen, dünya ve ahirette büyük sıkıntılara maruz kalır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Günah işleyince kalbde siyah bir nokta hasıl olur. Eğer tevbe edilirse o leke silinir. Günahlara devam edilirse, o leke büyür ve kalbinin tamamını kaplar.) [Nesai] [Kalb kararınca da, artık ibadet etmek zor olur, günahları işlemek kolay gelir.]

    (Günaha devam edenlerin zamanla kalbi mühürlenir. O kimse artık sevap işleyemez olur.) [Bezzar]

    (Derdiniz günahlardır, devası istiğfardır.) [Deylemi] [İnsanların başına gelen bütün sıkıntılar günahları yüzündendir. İstiğfar edince, yani pişman olup tevbe edince günahlar silinir.]

    (Kendini günahlardan korumayanı Allahü teâlâ [dünya ve ahirette felaketlerden] korumaz.) [İbni Hüzeymi] [Günahtan kaçmaya gayret edersek, Allahü telâlâ da bize yardım eder. Günaha önem vermezsek, felaketlerden kurtulamayız.]

    (Kişi işlediği günahlardan dolayı rızkından mahrum kalır.) [Hakim] [Günah işleyenin kazancında bereket olmaz. Ömrü sıkıntı içinde geçer.]

    Her günahı çok tehlikeli görmelidir! Müminin alametlerinden biri de günahını çok tehlikeli görür. Hadis-i şerifte, (Mümin, günahını başucunda dağ gibi görür, hemen üzerine yıkılacağından korkar. Münafık ise burnuna konmuş sinek gibi görür, hemen uçacağını zanneder) buyuruldu. (Buhari)

    Gizli işlediği bir günahı ona buna duyurmak da ikinci bir günahtır. Böyle günahların affı zor olur. Hadis-i şerifte, (Her mümin affedilir, ancak günahını başkalarına açıklayanlar hariç) buyuruldu. (Buhari)
    Kabahat gizli de, açık da işlenmez. Bir âyet-i kerime meali:
    (Açık da olsa, gizli de olsa günahlardan sakının!) [Enam 120]

    Fakat gizli işlenmiş bir günahı açığa vurmak ayrıca günahtır. İbni Âbidin hazretleri, (Günahını açığa vurmak ayrıca günah olur. Gizli yapılan günahı başkalarına anlatmak da günahtır) buyuruyor. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
    (Kim, dünyada günahını gizlerse, Allahü teâlâ da, kıyamette o günahı herkesten saklar.) [Müslim]
    (Bir günaha düşen, Allah ın örtüsünü, onun üzerinde bulundursun!) [Müslim]

    Günahtan el çekemeyen kimse, kötü örnek olmamak için günahını gizlemelidir. Oruç tutmayan kimse, orucunu gizli yemelidir. Açıktan yemesi ayrıca günah olur. İşte atalarımızın, (Kabahat de gizlidir) demeleri bu sebeptendir.

    Günahların hepsi Allahü teâlânın emrini yapmamak olduğundan büyüktür. Hadis-i şerifte, (Ufacık bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir) buyuruldu. (R.Nasıhin)

    Demek ki günah işleyerek ibadet yapılmaz. O halde, bir farzı yaparken haram işlemek mecburiyeti olursa haram işlememek için farz tehir edilir. Bir sünneti işlerken de, mekruh işlemek gerekirse, mekruhtan kaçmak için sünnet terk edilir.

    Allahü teâlânın yasak ettiklerinden kaçmamak günah olduğu gibi, emirlerine riayet etmemek de günahtır. Haram işlememek, farzı yapmaktan önce gelirse de, farzları yapmamanın günahı, haram işlemek günahından daha çoktur. Mesela, namaz kılmamak içki içmekten daha büyük günahtır.
    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Günahtan nefret eden ve ibadetten lezzet alan, hakiki mümindir.) [Taberani]
    (Günahlardan çok korkan, Allah a en çok ibadet edenlerden olur.) [İbni Mace]

    Günah işlemeye devam eden kimse unutkan olur, ahmaklaşır, aklı da azalır. Hadis-i şerifte (Günah işleyenin bir aklı gider, bir daha geri dönmez) buyuruldu. (İ.Gazali)
    O halde günah işlemekten çok sakınmalıdır.

    Sual: Günah işlemenin dünya işlerine de zararı olur mu?
    CEVAP
    Evet günahların dünya işlerinde de zararı olur. Fakat bir iş, neticesi ile ölçülür. Hadis-i şerifte, (Dünya ahiretin tarlasıdır) buyuruldu. Dünyada ekmezsek, ahirette ne biçeceğiz?
    Günah işleyenin aklı azalır, hafızası bozulur. Böyle bir kimse, dünya işlerini de beceremez. Ahiretine de zararı çok olur. Hadis-i şerifte, (Günah işleyenin, bir daha gelmemek üzere, aklı azalır) buyuruldu. İbni Mesud hazretleri, (Günah işleyen, bildiklerinden bazısını unutur) buyurdu. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
    (Günah işleyen rızıktan mahrum kalır.) [İbni Mace]

    Fudayl bin Iyad hazretleri, (Arkadaşlarının sana verdiği sıkıntılar, günahların neticesidir) buyurdu. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
    (Şikayet ettiğiniz şeyler, amellerinizin bozukluğundandır.) [Beyheki]

    Bir zat da, (Farelerin evimi istila etmesini, günahımın cezası olarak bilirim) buyurdu. Bir hadis-i şerifte, (Nefsin arzularını taate tercih eden, ibadetin zevkini alamaz) buyuruldu.

    Ariflerden bir zat, çamurlu ve kaygan bir yolda giderken, çamura düşmemek için dikkatli yürür. Buna rağmen çamura yuvarlanır. Her yeri çamur olur. Artık hiç dikkat etmeden yürümeye başlar. Sonra ağlayarak der ki: "İşte günaha düşmeden önce günahlarından sakınan adamın hâli budur. Bir iki defa günaha düştükten sonra, artık o günahları işlemekten çekinmez. Bu da gösteriyor ki, bir günah, başka bir günahı çeker."

    Günaha engel olunmazsa, herkes zarar görebilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Fuhuş yayılınca zelzele ve fitne çoğalır.) [Deylemi]

    (Masiyetler zuhur edince, iyi-kötü herkes umumi bir azaba maruz kalır. Daha sonra iyiler Allahü teâlânın rızasına nail olur.) [Taberani]

    Her ne kadar küfür hariç, büyük günah işleyenlere kâfir dememek gerekir ise de, günahlara devam eden kimsenin, zamanla kalbi kararır, haramları işlerken içi sızlamaz, imanı da zayıflayıp bir gün tamamen sönebilir. Günahların küçüğünden de büyüğünden de çok sakınmak gerekir.

    Allahü teâlânın hakkı olan günahlar için tevbe etmeli, pişmanlık ve üzüntü duymalı, günahı terk etmeli, kefaret olmak için çok sevap işlemelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Günah işlediğin zaman, karşılığında onu mahvedecek sevap işle!) [İ. Gazali]

    Kul hakkının kefareti için, hak sahibi ölmüş ise, o kimseyi rahmetle anmalı, çoluk çocuğuna ve vârislerine ihsanda bulunmalıdır. Günahları için istiğfara devam etmelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Allahü teâlâ, istiğfara devam edeni, her sıkıntıdan kurtarır, her darlıkta bir genişlik verir ve ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai]

    (Allahü teâlâ buyurdu ki: "Ey kullarım, koruduklarım müstesna, hepiniz günahkârsınız. Günahınıza istiğfar ederseniz, sizi affederim. Kim kendisini affetmeye kadir olduğumu bilirse, onun günahlarını affederim.") [Tirmizi]

    (Bir kimse, "Rabbim, seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Nefsime zulmettim. Kötü işlerde bulundum. Senden başka günahımı affedecek kimse yoktur. Sen beni affet!" derse karıncalar sayısınca günahı olsa, Allahü teâlâ affeder.) [Beyheki]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:26 pm

    Günahı önemsiz saymak ne demek
    Sual: Bazıları (İçki içmeye devam eden kimse, haram olduğuna önem verse, içmez, açık gezen bayan, bunun haram olduğuna önem verse kapanır. O halde bunlar, işlediği günahlarına üzülmedikleri, yani haramı önemsiz saydıkları için kâfirdir) diyorlar. Bu hususu açıklar mısınız?
    CEVAP
    Günahı önemsiz saymanın ne demek olduğu çok kimse tarafından bilinmemekte, bu yüzden günahkarlara kâfir denmektedir. Bu yanlıştır. Üzülmeyen, önem vermeyen kâfir olur ama, üzülmek, önem vermemek ne demektir?

    Mesela namazını kılan bir bayan, açık gezmenin günah olduğunu biliyorsa, (Kapanmak Allah ın emri, kapansak iyi olur ama, bu zamanda kapanamıyoruz) derse, bu bayana kâfir denmez. Bunun gibi içki içen kimse de, (İçki haramdır, fakat alıştık bırakamıyoruz) derse, bu kimseye kâfir denmez.

    Aksine, hiç içki içmeyen birisi, (Bir bardak şarap içmek günah sayılmaz) dese küfre girer. Yahut, (Herkes açık geziyor, ne oluyor, biz de geziyoruz, herkes içiyor, biz de içiyoruz, sarhoş olmadıktan sonra ne zararı olur) diyerek haramı önemsiz saymak küfür olur.

    Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde saklıdır. Bir günah yüzünden büyük azaba maruz bırakabilir. Yüz bin sene ibadet eden iyi bir kulunu, sonsuz olarak Cehenneme koyabilir. Mesela yüz bin sene itaat eden İblis, kibrederek secde etmediği için sonsuz olarak Cehennemlik oldu. Âdem aleyhisselamın oğlu, bir adam öldürdüğü için ebedi Cehennemlik oldu. Her duası kabul olan Belam-ı Baura, bir günaha meylettiği için imansız gitti. Karun zekat vermediği için malı ile helak oldu. O halde her günahtan kaçmaya çalışmalı. Hadis-i şerifte, (Çok küçük bir günahtan kaçmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir) buyuruluyor. (R. Nasıhin)

    İmanla ölen günahkâr, cezasını çektikten sonra Cennete gider. Ancak, bir kimse, (Cennete gitmek için amel şart değildir) diyerek ibadet etmezse, işlediği günahlar kalbini karartır ve imanı gidebilir. İman, muma benzer, ibadetler mum etrafındaki fener gibidir. Mum ile birlikte fener de, İslamiyet tir. Fenersiz mum çabuk söner. İmansız İslam olmaz, İslam olmayınca, iman da yoktur. (K.Saadet)

    Allahü teâlânın rızasının ve gazabının hangi işte, hangi sözde olduğunu bilmeyiz. Bu bakımdan hiç bir sözü, hiç bir iyiliği ve kötülüğü küçük görmemelidir. Cenab-ı Hak, rızasını iyilikler içinde, gazabını da günahlar içinde saklamıştır. Önem verilmeyen bir günah, Allahü teâlânın gazabına sebep olabilir. Onun için sözümüze dikkat etmeliyiz. Atalarımız, (Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir) demişlerdir.

    İbadet yapmamak, günahlardan kaçmamak insanın kalbini karartır, zamanla küfre sokar, kâfir olur. Günahların hepsi Allahü teâlânın emrini yapmamak olduğundan büyüktür.

    İslam âlimleri buyuruyor ki:
    Nefsin gıdası haramlardır. Nefsi emmare ise kâfirdir ve ahmaktır. Her isteği kendi aleyhine, zararınadır. Bu yüzden onun isteklerini yapıp, gıdasını vermemeli, yani haram, günah işlememelidir. Nefs ve şeytan hakimiyeti ele geçirirse, insan istemese bile, kendini günahlardan alıkoyamaz, bile bile işler. Aynı freni patlayan veya direksiyonu boşa dönen arabaya şoförün hakim olamadığı gibi. Nerede duracağı, nereye çarpacağı belli değil.

    İbni Münkedir hazretleri ölüm döşeğinde ağlıyordu. Sebebini sordular. "Kasden büyük bir günah işlemedim. Önemsiz saydığım küçük bir günah, Allahü teâlânın gazabına sebep olduysa diye korktuğum için ağlıyorum" dedi.

    İşte böyle korkular müslümanın kurtuluşuna sebeptir. Çünkü hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, kıyamette buyurur ki: "Dünyada iken bir gün beni hatırlayıp ananı, benden bir kerecik korkanı, Cehennemden çıkarın") buyuruldu. (Tirmizi)

    Günah işleyince de ümitsizliğe kapılmamalı, hemen tevbe etmelidir. Mümin hem Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmemeli, hem de Ondan çok korkmalıdır. Hadis-i şerifte (Müminin kalbinde korku ile ümit varsa, Allahü teâlâ onu umduğuna kavuşturur, korktuğundan da emin eder) buyuruldu. (İbni Mace, Tirmizi)

    Yani bir mümin, Allahü teâlânın azabından korkar, rahmetinden de ümidini kesmez, haramlardan kaçıp ibadetlerini yapmaya çalışırsa Cennete gider.

    Bir insan ne kadar büyük günah işlerse işlesin, Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmemelidir. Hatta azılı bir kâfir bile tevbe edip "La ilahe illallah Muhammedün Resulullah" dese, bütün günahları affolur, tertemiz bir insan olur. Yani dünyada iken Allahü teâlânın affetmediği günah yoktur. Tevbe edince şirki yani kâfirliği de affeder. Ancak, öldükten sonra artık kâfirlere af yoktur.

    Hadis-i kudside buyuruldu ki:
    (Kulum, göklere ulaşacak günah işlese; fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, benden mağfiret dilerse, affederim.) [Tirmizi]

    Kur an-ı kerimde de mealen buyuruldu ki:
    (Ey günahı çok olan kullarım, Allah ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah bütün günahları affeder. O sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir.) [Zümer 53]

    Hem Allahü teâlânın azabından emin olmamalı, hem de Onun rahmetinden ümit kesmemeli!
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:27 pm

    Günah işleyene kâfir denmez
    Sual: Günah işlediği sanılan veya günah işleyen müslümanlara kâfir denir mi, onlara lanet edilir mi?
    CEVAP
    Günah işleyen müslümana kâfir denmez. Çünkü Ehl-i sünnete göre, bir insan günah işlemekle kâfir olmaz. Bid'at fırkaları, günah işleyene, kendileri gibi düşünmeyen müslümanlara kâfir demek sapıklığında bulunmuşlardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Mümine kâfir diyenin, kendisi kâfir olur.) [Buhari]

    Müslümanım diyen, kelime-i şehadet söyleyen kimseye kâfir denmez. Bir savaşta, kelime-i şehadet getiren birisini öldüren kimseye, Resulullah efendimiz, (Kelime-i şehadet söyleyen kimseyi niçin öldürdün?) buyurdu. O da, (Dili ile söylüyordu ama kalbi ile inkâr ediyordu dedi. (Kalbini yarıp da baktın mı?) diyerek onu tekdir buyurdu.)

    Onun için mümine kâfir demekten ona lanet etmekten sakınmalıdır! Lanet, sahibine döner. Hadis-i şerifte, (Kul, lanet ettiği zaman, lanet edilen buna müstahak değilse, kendine döner) buyuruldu. (Beyheki)


    Sual: Günah işleyen ve ibadet etmeyen kâfir olup ebedi Cehennemde kalır mı?
    CEVAP
    Günah işleyen ve ibadet etmeyen müslümana kâfir denmez. Kâfirden başkası, ebedi Cehennemde kalmaz. Günah işleyen müslümanın kâfir olmayacağı hakkında birçok âyet ve hadis vardır. Mutezile, (Günah işleyen ve ibadet etmeyen kâfirdir) demişse de, Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
    Küfrün zıddı iman, günahın zıddı ise ibadettir. İmanı bırakan kâfir olur, ibadeti terk eden günahkâr olur. Amelsiz iman makbuldür, imansız amel ise makbul değildir. Kadınların, muayyen hallerinde, namaz, oruç gibi ibadetleri bırakmaları caiz ve lazım iken, imanı hiçbir zaman bırakmaları caiz olmaz.
    Çünkü Kur an-ı kerimde mealen bildiriliyor ki:
    (İman edip salih amel işleyenler...) [Araf 42, Hud 23, Rad 29, Hac 50]

    Bu ve benzeri âyetler, iman ile amelin başka başka olduğunu, amelin, imanın içinde değil, dışında olduğunu gösterir. Eğer aksi olsaydı, (ve amilussalihât) sözü lüzumsuz tekrar edilmiş olurdu. Halbuki âyet-i kerime için lüzumsuzluk düşünülmez. Eğer amel, imanın parçası olsa idi, âyet-i kerimede ayrıca bildirilmezdi. Bir şey başka şeye atfedilince, ikisinin başka başka oldukları anlaşılır. (İhyâ)

    Kur an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
    (Allah şirki [küfrü, bozuk imanı] asla affetmez. Diğer bütün günahları ise, istediği kimselerden affeder.) [Nisa 48]

    (Ey günahı çok olan kullarım, Allah ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah bütün günahları affeder. O, sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir.) [Zümer 53]

    (Müminlerden iki fırka birbiriyle dövüşürse, aralarını bulun!) [Hucurat 9]
    Bu âyet-i kerimede, birbirini öldürenlere de mümin denmektedir.

    (Allah a iman etmeyenlerin yaptıkları faydalı işler, fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu küller gibidir. Ahirette o işlerin hiçbir faydasını bulamazlar.) [İbrahim 18]

    (Kıyamet günü onların iyi işlerini, bizim için yapmadıklarından, kimler için yaptılar ise, onlara doğru saçılan ince toz hâline getiririz.) [Furkan 23]

    (Emekleri en ziyade boşa gidenler, dünyada güzel iş yaptıklarını sanır. Halbuki boşuna uğraşırlar, Rablerinin âyetlerine ve kıyamette Onun huzuruna çıkacaklarına inanmazlar. Biz de onların iyiliklerini yok ederiz. İyilikleri ile kötülüklerini ölçmeyiz.) [Kehf 103-105]

    (Kâfirlerin cami yapmaları caiz değildir. Yerinde ve yarar bir iş değildir. Onların cami yapmaları ve diğer bütün beğendikleri işleri, kıyamette boşa gidecek ve Cehennemde, sonsuz olarak cezalandırılacaktır.) [Tevbe 17]

    (İşte ahirette onlara ateşten başka bir şey yoktur. İşledikleri şeyler boşa gitmiştir. Zaten yapmakta oldukları da bâtıldır.) [Hud 16]

    (Kâfirlerin dünyada yaptıkları iyi işler, çölde görünen serâba benzer. Susuz kalan adam onu uzaktan su sanır. Fakat, yanına varınca, umduğunu bulamaz. Kâfirler de, kıyamette, dünyada yaptıkları iyilikleri serap gibi yapan, yani yok eden Allah ı bulur ve hesabını Ona verir.) [Nur 39]

    Bu âyet-i kerimeler de, amelin, imanın bir parçası olmadığını, kâfirlerin hiçbir amelinin fayda vermeyeceğini göstermektedir.
    Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
    (İkrar ettiği şeyi, inkâr etmeyen, kâfir olmaz.) [Taberani]
    (Zina etmiş, hırsızlık yapmış, içki içmiş mümin de Cennete girer.) [Buhari]

    (Ömründe bir defa Allah�ı anan veya Ondan korkan müslüman, Cehennemden çıkar.) [Tirmizi]
    (Kalbinde zerre kadar imanı olan Cehennemde kalmaz.) [Buhari]

    Müslümanlığın temeli, Allahü teâlânın birliğine ve Muhammed aleyhisselamın bildirdiği belli olan emirlerin ve yasakların hepsini, Allah tarafından getirmiş olduğuna inanmaktır. Yani emirleri yapmak ve yasak edilenleri yapmamak imanın şartı değil ise de, yapmak ve yapmamak lazım olduğuna inanmak imanın şartıdır.

    Böyle imanı olmayan, yani müslüman olmayana kâfir denir. Kâfirler, ne kadar iyi iş yapsa da, ahirette azaptan kurtulamaz. İmanın ve iman ile birlikte olan ibadetlerin ve bütün iyi işlerin dünyada da, ahirette de çok faydası vardır. Fakat imansız olana, iyi işlerin ahirette faydası olamaz. Günahı çok olan bir mümin, tevbe etmeden ölmüş ise, Allahü teâlâ dilerse, günahlarının hepsini affeder, dilerse günahları kadar azap eder; fakat sonunda yine Cennete koyar. Ahirette kurtulmayacak olan yalnız kâfirlerdir. Zerre kadar imanı olan kurtuluşa kavuşur. (Mektubât-ı Rabbani)
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:27 pm

    Kendini hesaba çekmek
    Sual: Peygamber efendimiz, (Ölmeden önce ölün, hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin) buyuruyor. Kendimizi hesaba nasıl çekeriz?
    CEVAP
    Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Kıyamet günü terazi kurarız. O gün, hiç kimseye zulmedilmez. Herkesin, yaptığı zerre kadar iyilik ve kötülüğü meydana çıkarıp, teraziye koyarız. Herkesin hesabını yapmaya yetişiriz.) [Enbiya 47]

    Peygamber efendimiz de buyurdu ki:
    (Akıllı kimse, günü dörde ayırır, birincisinde, yaptıklarını ve yapacaklarını hesap eder. İkincisinde, Allahü teâlâya münacat eder, yalvarır. Üçüncüsünde, bir işte çalışıp, helal para kazanır. Dördüncüsünde, istirahat eder ve mubahlarla kendini eğlendirir, haramlardan kaçar.) [İ.Gazali]

    İslam âlimlerinin en büyüklerinden imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
    Peygamberlerin gönderilmesi, İslamiyet' in emirleri yasakları, hep, nefsi kırmak, ezmek içindir. Onun taşkınca isteklerini önlemek içindir.

    İslamiyet' e uyuldukça, nefsin istekleri azalır. Bunun içindir ki, İslamiyet' e uymak, nefsin isteklerini yok eder.

    Nefsin zararını önlemek için, iki cihad yolu vardır:
    1- Ona uymamak, onun arzularını yapmamaktır. Buna, riyazet çekmek denir. Riyazet vera ve takva ile olur. Takva, haramlardan sakınmak, Vera haramlarla birlikte, mubahları ihtiyaçtan fazla kullanmaktan da sakınmaktır.

    2- Nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Buna, mücahede denir. Bütün ibadetler mücahededir.
    Bu iki cihad, nefsi terbiye eder. İnsanı olgunlaştırır. Ruhu kuvvetlendirir. Salihlerin yoluna kavuşturur.
    Allahü teâlâ, kullarının ibadetlerine muhtaç değildir, onların günah işlemesi Ona hiç zarar vermez. Nefsi terbiye için bunları emretmiştir.

    İmam-ı Rabbani hazretleri yine buyuruyor ki:
    Evliyanın çoğu her gece, yatacağı zaman, o gün yapmış olduğu işlerini, sözlerini, hareketlerini, hareketsizliklerini, düşüncelerini, her birinin niçin olduğunu anlarlar. Kusurlarını ve günahlarını temizlemek için, tevbe ve istiğfar ederler. Allahü teâlâya boyun bükerler, yalvarırlar. İbadetlerini ve iyiliklerini de, Allahü teâlânın hatırlatması ile ve kuvvet vermesi ile olduğunu bilirler. Bunun için, Hak teâlâya hamd ve şükür ederler.

    Muhyiddin-i Arabi hazretleri, kendini böyle muhasebe edenlerden biri idi. (Ben kendimi hesaba çekmekte, Meşayıh-ı kiramın hepsinden ileri gittim. Niyetlerimi, düşüncelerimi de hesaba kattım) buyururdu.

    Her gece yatarken yüz defa (Sübhanallahi velhamdü lillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber) okuyan kimse, yüz defa tesbih, tahmid ve tekbir söylemiş olur. Böylece, muhasebe yapmış, kendini hesaba çekmiş sayılır. [Tesbih sübhanallah, tahmid elhamdülillah, tekbir de Allahü ekber demektir.]
    Tesbih söylemek, tevbenin anahtarıdır. İnsan bunu çok okumakla, kusurlarının, günahlarının affedilmesini istemiş olur.

    Günah işleyen bir kimse, bu emirlerin ve yasakların sahibinin azametini ve kibriyasını düşünmüş olsaydı, Onun emirlerine karşı gelemezdi. Günahları yapması, Onun emirlerine ve yasaklarına kıymet vermediğini göstermektedir. Böyle şeyden, Allahü teâlâya sığınırız. Tenzih kelimesini, [yani yukarıda yazılı olan tesbihi] çok okumakla, bu kusur affolunur.

    İstiğfar etmek, günahların örtülmesini istemektir. Tenzih kelimesini okumak ise, günahların yok olmasını istemektir. O nerede, bu nerede?

    Sübhanallah şaşılacak bir kelimedir. Söylemesi çok kısadır. Manaları ve faydaları ise pek çoktur.

    Tahmid [Elhamdülillah] kelimesini çok okumakla, Allahü teâlâya şükredilmiş olur. Onun verdiği nimetlerin şükrü yapılmış olur.

    Tekbir [Allahü ekber] kelimesi, Allahü teâlânın, kulların yaptığı şükürlerden çok yüksek olduğunu, Ona yakışan şükür yapılamayacağını göstermektedir. Çünkü, Ona yapılan istiğfarlar, af dilemekler için de, çok istiğfar etmek gerekir.

    Hak teâlâya yakışan hamd, ancak Onun tarafından yapılabilir. Bunun içindir ki kendisi, Saffat suresinin sonunda, (Sübhane Rabbike...) buyurmuştur. Kendini hesaba çekmek isteyen, bu âyet-i kerimeyi çok okumalıdır! Böylece istiğfar ve şükretmiş olur. İstiğfar ve şükredemediğini de ve kusurlarını da bildirmiş olur. (Mektubat-ı Rabbani c.1, m.309)

    Hesaba çekilme riski var
    Ahirette hesaba çekilen herkes sıkıntı görür. Onun için sorgusuz sualsiz Cennete girmeye çalışmalı! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Kıyamette hesaba çekilen, helak olmuştur.) [Buhari]
    (Hesaba çekilen azap görmüş olur.) [Bezzar]

    (Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz:
    1- Ömrünü nasıl geçirdi?
    2- İlmi ile nasıl amel etti?
    3- Malını nereden, nasıl kazandı, nereye harcadı?
    4- Bedenini nerede yordu?) [Tirmizi]

    Ancak hesabı çok kolay geçenler de olacaktır. Mesela (Sen falanca mısın?) diye sorulacak, sonra bekletmeden Cennete konacaktır. Mesela Hz. Osman bunlardan biridir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Osman' ın şefaati ile Cehennemlik olan 70 bin kişi, sorgusuz sualsiz Cennete girer.) [İbni Asakir]

    (Kıyamette hesaba çekilirken, üç defa "Allah' tan alacağı olanlar, kalksın ve Cennete girsin" diye ses duyulur. Oradakiler, "Allah' tan alacaklı olan da olur mu ki?" derler. "İnsanları affedenlerdir" denir. Bunlar, kalkıp hemen sorgusuz sualsiz Cennete girerler.) [Taberani]

    (Hacca giderken veya gelirken ölenin, bütün günahları affolur. O kimse, hesaba çekilmeden ve azap görmeden Cennete girer.) [İsfehani]

    (Sabırlı ve ihlaslı olanlar, hesaba çekilmeden Cennete girer.) [Taberani]
    (Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan mümin, hesaba çekilmeden Cennete girer.) [İbni Hibban]

    (Allahü teâlâ, namazlarını doğru olarak kılana, azap etmeden, sorgusuz sualsiz Cennete koyacağına söz vermiştir.) [Hakim]

    (Din kardeşinin bir işini yapmak için gidenin, her adımında 70 günahı affedilir ve ona 70 sevap verilir. Bu iş bitinceye kadar böyle devam eder. İş yapılınca, bütün günahları affedilir. Bu işi yaparken ölürse, sorgusuz sualsiz Cennete girer.) [İ.Ebiddünya]

    (Ümmetim üç sınıftır. Bir kısmı sorgusuz sualsiz Cennete girer. Bir kısmı hafif hesaba çekilerek girer. Bir kısmı da günahlardan temizlenerek girer.) [Taberani]

    Suda boğularak ölen şehitlerin kul borçları da affedilir. Hak sahipleri, bu şehitten haklarını istedikleri zaman, Allahü teâlâ, (Ondaki haklarınızı benden isteyin) buyuracak, hak sahiplerine alacaklarını fazla fazla verecektir. Şehit de, sorgusuz sualsiz Cennete girecektir.

    Cennete sorgusuz sualsiz giren fazilet sahiplerine, sizin ameliniz ne idi diye sorulduğunda, (Dünyada bize yapılan hakarete ve zulme sabreder ve bunları affederdik) derler.

    Bazı kimseler de sorgusuz sualsiz Cehenneme girecektir. Yani hesapları da zor olacaktır. Mesela bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Altı sınıf kimse, altı şeyden hesaba çekilir, suçlu görüldükleri takdirde mahşer yerinde azap gördükten sonra, Cehenneme atılır:
    1- Hükümdarlar zulümden,
    2- Araplar ırkçılık gayretinden,
    3- Köy muhtarları kibirden,
    4- Tüccarlar hıyanetten,
    5- Köylüler cehaletten,
    6- Âlimler hasetten.) [Ebu Ya' la]

    Salih müslüman olan, hesaba çekilmeden sorgusuz sualsiz Cennete girer. O halde iyi bir müslüman olmaya çalışmalıdır!

    Ölmeden önce ölmek
    Sual: Ölmeden önce ölmek ne demektir?
    CEVAP
    (Dünyaya en az kim rağbet eder?) diye sual eden bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
    (Kabri ve kabirde çürüyüp toprak olacağını unutmayan, dünya ziynetini terk eden, ecri baki olan ahireti, fani dünyaya tercih eden, bugünün işini yarına bırakmayan, kendini ölmüş sayan, ölmeden önce ölen kimsedir.) [İbni Ebiddünya]

    Demek ki, ölmeden önce ölmek, öldükten sonra başına gelecekleri düşünerek, dinin emri ve yasaklarına riayet etmektir.

    Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
    (Eğer Cennet ve Cehennemi görseydiniz, az güler çok ağlardınız.) [Müslim]
    (Gülerek günah işleyen, ağlayarak Cehenneme gider.) [Ebu Nuaym]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:27 pm

    Kalbi karartan işler
    Sual: Kalb ve yürek aynı şeyler midir? Kalbi temizlemek için ne yapmak lazımdır?
    CEVAP
    Kalb, göğsümüzün sol tarafındaki et parçası değildir. Buna, yürek denir. Yürek, hayvanlarda da bulunur. Kalb, yürekte bulunan bir kuvvettir. Görülmez. Ampulde bulunan elektrik cereyanı gibidir. Buna, kalb veya gönül diyoruz. Gönül, insanlarda bulunur. Hayvanlarda bulunmaz.

    Bedendeki bütün organlar, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün bilgiler kalbde toplanır. İnsanın, inanmak, sevmek, korkmak, kalbindedir. İman eden ve kâfir olan kalbdir. Güzel, iyi ahlakın ve kötü huyların yeri kalbdir.

    Kalbi temizlemek için riyazet ve mücahede gerekir.
    Riyazet, nefsin arzularını yapmamaktır. Nefsimiz, dinimizin yasakladığı haramları, mekruhları arzu eder. Bunlardan kaçmak gerekir.

    Mücahede, nefsin istemediği şeyleri yapmak demektir. Nefsimiz, iyilik ve ibadet yapmak istemez. İyilik ve ibadet ederek kalbi temizlemelidir!

    Allahü teâlâ, dinleri, Peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi. Kalbi temiz olan, dinimizin emirlerine uyar, yasak ettiklerinden kaçar.

    Günah işleyenlerin kalbi temiz olmaz. Günah kalbi karartır. Namaz kılmamak en büyük günahlardan biridir. Namaz kılmayanın, içki içenin kalbi çok kararmış demektir.

    Müminlerin kalbi temizdir. Fasıkların kalbi kirlidir, karadır. Kâfirlerin kalbi ise kapkaradır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
    (Müminin temiz kalbinde parlayan bir ışık vardır. Kâfirin kalbi simsiyahtır.) [Taberani]

    (Günah işleyenin kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Eğer tevbe ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür ve kalbini kaplar, kalb kapkara olur.) [Harâiti]

    (Günaha devam edenin zamanla kalbi mühürlenir, o artık sevap işleyemez olur.) [Bezzar]

    İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
    Allahü teâlânın emirlerini yapmamak kalbin bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk olması, dine tam inanmamaktır. İmanın alameti, dinin emirlerini seve seve yapmaktır.

    Kalb, sevgi yeridir. Sevgi bulunmayan kalb ölmüş demektir. Kalbde, ya dünya sevgisi veya Allah sevgisi bulunur. Allahü teâlâyı anarak, ibadet yaparak, kalbden dünya sevgisi çıkarılınca, kalb temiz olur. Bu temiz kalbe, Allah sevgisi, kendiliğinden dolar.

    Günah işleyince, kalb kararır, hastalanır, dünya sevgisi yerleşir ve Allah sevgisi gider. Kalbin bu hâli, bir şişeye benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu boşaltınca, hava kendiliğinden dolar. Bir bardaktaki hava çıkmadıkça içine su girmez. İçine su koyunca da, bu suyu çıkarmadan başka şey koyulmaz. Kalb de bardak gibidir. Kalbi Allah sevgisiyle doldurmak için, başka her şeyi, her sevgiyi kalbden temizlemek gerekir.

    Her hastalık zıddı ile tedavi edilir. Günah sebebi ile kararan kalb, iyilik nuru ile temizlenir. Geçim ihtiyacından dolayı gelen her sıkıntı, müslümanın kalbini dünyadan soğutur ve nefret ettirir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Öyle günahlar vardır ki, onları ancak geçim hususunda çekilen sıkıntılar yok eder.) [Hatib]
    O halde, helal kazanmak için geçim için sıkıntılara katlanmak nimet olur.

    Kararan kalbi temizlemek
    Kalbi temiz olan hep iyi işler yapar, kalbi bozuk olan da, kötü işler yapar. Hadis-i şerifte, (Kalb bozuk olunca, bedenin işleri de hep bozuk olur) buyuruldu. O halde kalbi karartmaktan sakınmalıdır.

    Zünnun-i Mısri hazretleri buyurdu ki: Kalbin kararmasının dört alameti vardır:
    1- İbadetin tadını duymaz.
    2- Allah korkusu hatırına gelmez.
    3- Gördüklerinden ibret almaz.
    4- Okuduklarını, öğrendiklerini anlayıp kavrayamaz.

    Namaz kılmayan ve günah işleyen kimsenin kalbi kararır, hasta olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Çok gülmek kalbi öldürür.) [Tirmizi]
    (Üç şey kalbe kasvet verir: Yemeği, uykuyu ve rahatı sevmek.) [Deylemi]
    (Çok yiyip içmekle kalbinizi öldürmeyin!) [İ.Gazali]

    (Haram karıştırmadan, kırk gün helal yiyenin kalbi nurla dolar. Kalbine nehir gibi hikmet akar. Dünya sevgisi kalbinden çıkar.) [Ebu Nuaym]

    Muhammed Parisa hazretleri buyuruyor ki:
    İnsanı Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşturan yol kalbdir. İnsanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylerin en zararlısı dünya sevgisinin kalbi karartmasıdır. Kalbi kararan dünyayı [faydasız şeyleri] sever. Dünya sevgisi, kötü arkadaşlardan ve lüzumsuz ve zararlı şeyler seyretmekten hasıl olur. Faydasız kitap, [roman, hikaye, gazete, dergi] okumak, lüzumsuz şeyler konuşmak, bu sevgiyi arttırır. Kadınlara bakmak, kadın resimleri [resimli dergi, filmler, tv] seyretmek, şarkı, çalgı dinlemek, bu sevgiyi kalbde yerleştirir. Bunların hepsi, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır.

    Malı, makamı ve Allah' tan gayrisini sevmek ve günah işlemek, kalbi temizlemeye engeldir. Kalbin temizlenmesi, İslamiyet' e uymakla olur. Namaz kılmak, kalbi temizler. Kur' an-ı kerim okumak ve ölümü çok hatırlamak günah işleyince, hemen tevbe ve istiğfar etmek ve oruç tutmak kalbi temizler. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Paslanan her şeyin bir cilası vardır. Kalbin cilası "Estagfirullah" demektir.) [Deylemi]
    (Her ay 3 gün oruç tutanın kalbinin pası temizlenir.) [Nesâi]

    (Kalb, ekin; yemek ise yağmur gibidir. Fazla su ekini kuruttuğu gibi, fazla yemek de kalbi öldürür. Kalbini az gülüp, az yemekle ihya et, açlıkla temizle ki yumuşayıp parlasın!) [İ.Gazali]

    (Rutubette demirin paslandığı gibi, günah kiri kalbi paslandırır. Kalbin cilası ölümü çok hatırlamak ve Kur'an-ı kerim okumaktır.) [Beyheki]

    O halde kalbi temizlemek için günahlardan kaçarak dinimizin emirlerine uymamız gerekiyor.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:28 pm

    Hediyelerin hazırsa!..
    Bir kimse, Peygamber efendimize gelerek dedi ki:
    -İzin ver yâ Resulallah, ölümümü temenni edeyim.
    Peygamber efendimiz buyurdu ki:
    -Ölüm öyle bir şeydir ki onun için hazırlıklı ol! Yol uzun, azık ister. Ölümü temenni edenin on hediye hazırlaması lazım.

    O kimse sordu:
    - Hediyeler kime yâ Resulallah?

    Peygamber efendimiz buyurdu:
    1- Azrail'in hediyesi
    2- Kabrin hediyesi
    3- Münker ve Nekir'in hediyesi
    4- Mizanın hediyesi
    5- Sırat köprüsünün hediyesi
    6- Malik'in hediyesi
    7- Rıdvan'ın hediyesi
    8- Ruhun hediyesi
    9- Peygamberinin hediyesi
    10- Rabbinin hediyesi.

    - Bu hediyeler nelerdir, ya Resulallah?

    Azrâil'in hediyeleri dörttür:
    1- İyi huylu olmak
    2- Geçirdiğin ibadetleri kaza etmek
    3- Ölüme hazırlanmak, sefere çıkacak yolcu gibi
    4- Kalbinde Allah aşkını taşımak.

    Kabrin hediyeleri de dörttür:
    1- Söz taşımayı terk
    2- Elbiseye idrar sıçratmamak
    3- Kur'an-ı kerimi okumak
    4- Salevât-ı şerifeyi çok okumak.

    Münker ve Nekir'in hediyeleri:
    1- Doğru konuşmak
    2- Gıybeti terk etmek
    3- Hakkı kabul etmek
    4- Tevazu sahibi olmak.

    Mizanın hediyesi:
    1- Amelini ihlâs ile yapmak
    2- Başkasına eza yapmaktan sakınmak
    3- Güzel ahlak sahibi olmak
    4- Allah' ı çok zikretmek.

    Sırat Köprüsü'nün hediyesi:
    1- Gadabını yutmak, kızmamak
    2- Takva sahibi olmak
    3- Cemaate devam etmek
    4- İbadetlere ara vermeden devam etmek.

    Malik'in hediyeleri:
    1- Allah korkusundan ağlamak
    2- Gizli sadaka vermek
    3- İsyanı terk etmek
    4- Anne ve babaya iyilik etmek.

    Cennet meleği Rıdvan'ın hediyesi:
    1- Kötülüklerden kaçınmak
    2- Nimetlere şükretmek
    3- Malını Allah yolunda infak etmek
    4- Emaneti muhafaza etmek.

    Ruhun hediyesi:
    1- Az yemek
    2- Az konuşmak
    3- Az uyumak
    4- İstiğfara devam etmek.

    Peygamberin hediyesi:
    1- Ehl-i beyti sevmek
    2- Sünnete uymak
    3- Peygamberin sevdiklerini sevmek
    4- Sahabe-i kiramı sevmek.

    Allahü zülcelalin hediyeleri:
    1- Allah'ın emirlerini yapmak
    2- Nehyettiği, yasak ettiği şeylerden kaçınmak
    3- İnsanlara nasihat etmek
    4- Bütün mahlukata karşı merhametli olmak.

    Bunlara hazırsan ölümü temenni edebilirsin.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:28 pm

    İpek böceği gibi olmamalı
    Sual: Uzun emelin dindeki yeri nedir?
    CEVAP
    Peygamber efendimiz, üç tane çubuk aldı. Birini önüne, birini de yanına dikti. Diğerini de uzaklara attı. Sonra, (Bu çubuk insan, yanındaki de eceli, uzaktaki ise emelidir. İnsan emellerinin peşinde koşar; fakat eceli onu yakalar, emeline ulaşamaz) buyurdu.

    Ölüm korkunç olduğu halde, insanların ölümden habersiz gibi yaşamaları, ölümü az düşündüklerindendir. Hatta dünya zevkleri ile meşgul olan kalb ile düşününce etkisi az olur veya hiç olmaz. Korkunç olan ölümün kolay geçmesi için, ölümü hatırdan hiç çıkarmamak gerekir. Bunun için de, kendi arkadaşlarından kendinden önce ölüp, çoluk çocuklarını, mallarını, dostlarını bırakarak toprak altına girenleri düşünmelidir. Makam sahibi olanların etki ve yetkilerinin kalmadığı, toprağın onları nasıl çürüttüğü, düşünülmelidir. Hayatta iken neler yapıyor, nasıl konuşuyorlardı. Yapılacak birçok işi vardı. Ölümü unutup yaşıyorlardı. Kimi malı ile kimi makamı ile, kimi gençliği ile gururlanıyordu. Ölüm bunları ansızın yakaladı. Şimdi hepsi unutulup gitti, hayal oldu.

    İşte bir kimse de, bunları düşünüp mezarlarını ziyaret ederek kendisinin de aynı akıbete uğrayacağını bilirse, kalbi yumuşayabilir, dünyanın faydasız şeylerine dört elle sarılmaktan vazgeçebilir.

    Uzun emelli olmaktan sakınmalıdır. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
    (Cenneti isteyen, uzun emelli olmasın, dünya işleri ile uğraşması, ona ölümü unutturmasın, haram işlemekte Allah' tan haya etsin!) [Berika]

    (Allah' tan utanın! Başkalarına kalacak şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyin! Kavuşmayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayın; ihtiyacınızdan fazla bina yapmakla hayatınızı harcamayın!) [Beyheki]

    Azrail aleyhisselamla kardeş gibi görüşen Yakub aleyhisselam dedi ki:
    - Senden bir ricada bulunacağım. Ecelim yaklaşınca bana haber ver!
    - Sana birkaç haberci gelir.
    Bir müddet sonra Hz.Azrail yine gelir. Hz.Yakub sorar:
    - Ziyaretime mi geldin?
    - Canını almaya geldim.
    - Hani bana birkaç haberci gelecekti?
    - Sana haberci gelmedi mi? Saçların ağarmadı mı? Vücudun zayıflamadı mı? Dimdik duran belin bükülmedi mi?

    Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
    İnsan öleceği zamanı bilseydi, aklı başından giderdi. İyi ki ölüm vakti gizlendi. Eğer gaflet olmasaydı, hiç kimse bir işine bakmazdı. Gaflet ve uzun emel, kötü olduğu kadar aynı zamanda iki büyük nimettir. Eğer bu ikisi olmasaydı, müslüman sokakta yürüyemez hale gelirdi.

    İnsan genelde ahmak olarak yaratılmıştır. Eğer her şeyi inceden inceye düşünebilseydi, hiç kimse geçimi için çalışmazdı. Dünya, mamurluğunu, ahmakların gafletine borçludur.

    Ne gariptir ki, ölüm senin peşinde, sen ise dünyalık peşindesin.
    Zahitlik, kaba kumaş giymek değil, uzun emeli bırakmaktır.

    Ölüm boyna asılı, dünya ise sırtınıza yüklenmiştir. İnsan, kılıç, boynuna vurulacak gibi ölüme hazır olmalıdır.

    Her gün ölüme yaklaşmaktasın. Ecelin geldi denilmeden ölüme öyle hazırlıklı ol ki, Azrail aleyhisselam gelince, (Az izin ver de, bende hakkı olanlarla helalleşeyim, oğluma telefon edeyim, şu işimi şöyle yapsın, kiminde borcum var, kiminde alacağım var. Bu işlerimi bir halledeyim) demek ihtiyacını hissetmemek gerekir. Vasiyeti her zaman hazır bulundurmalıdır.


    Dünyaya aldanan insan ve ipek böceği
    Sual: Hadis-i şerifte (Dünya melundur) buyuruluyor. Dünya nedir?
    CEVAP
    Dünya, dinimizin yasakladığı haram ve mekruhlardır. Bunlara dalıp da ahireti unutan aldanmıştır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Sonunu düşünmeyip dünyaya aldanan insan, ipek böceği gibidir. İpek böceği kendine yuva örer ve sonunu bilmez. Sonra oradan çıkmak ister, çıkacak yer bulamaz, ördüğü yuvasında ölür ve çalışması başkalarına yarar.) [Risale-i Münire]

    O halde haramlardan, mekruhlardan ve lüzumsuz mubahlardan sakınmak gerekir!
    Haramlardan ve şüpheli şeylerden kaçarak helal kazanmalıdır. Ahir zamanda bunlara dikkat eden az bulunur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Ahir zamanda, helal para ile kendisine itimat edilen arkadaş az bulunur.) [İ. Asakir]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:29 pm

    Dünya ahiret saadetinin başı nedir
    Sual: Dünya saadetinin başı nedir, nasıl elde edilir?
    CEVAP
    Dinimizin emir ve yasaklarına riayet eden, yani iyi bir müslüman olan herkes, dünya ve ahirette mutlu olur. Dünya ve ahiret saadetinin başı, en iyisi, Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmaktır. Bu da dinimize uyarak, yani farzları, sünnetleri yaparak ve haramlardan, mekruhlardan sakınarak kazanılır. Fakat bunları ihlas ile yapmak gerekir.

    İhlas, kalbin temiz olması demektir. Kalbin temiz olması da, dünyaya düşkün olmaması, onu sevmemesi, yalnız Allahü teâlâyı sevmesidir. Kalbin Allahü teâlâyı sevmesi için, bir şey yapmak, çalışmak gerekmez. Kalb, dünya sevgisinden kurtulursa, Allah sevgisi kalbe kendiliğinden yerleşir. Kalbin dünya sevgisinden kurtulması için, dünyayı unutması gerekir. Dünyayı unutmaya Fenafillah denir. Fenafillaha kavuşmak, Allahü teâlâyı çok anmakla veya evliyadan büyük bir âlimin [mesela imam-ı Rabbani hazretlerinin] kitaplarından faydalanmakla da olur.

    Allahü teâlâyı anmak üç türlü olur: Kalb ile çok Allah demek, çok çok La ilahe illallah demek ve dine uyarak, sanat, ticaret ve her mubah işleri yapmaktır. Yahut âlim ve veli olan bir zatın hayatını okuyarak, onu çok sevip, çok hatırlamak, ona yalvarmak da fenaya (Allah rızasına kavuşmaya) yardım eder. Kabrini ziyaret edince, faydası daha çok olur. Kalb fani olunca, aklın, fikrin ve hafızanın da dünya işlerini unutması gerekmez. Kalb fani iken de, bütün organlara, akla, fikre, hafızaya, her çeşit dünya işlerini yaptırır, başka insanlar gibi dünya işlerine de çalışır. Bütün insanlık vazifelerini, her iyiliği yapar. Yaptığı bütün dünya işleri dine uygun olduğu için hepsi de zikir yani Allahü teâlâyı anmak, hatırlamak olur.

    Her Müslümanın arzusu, Allahü teâlânın rızasını kazanmak olmalıdır. Yunus Emre, (Gel Allah' ın rızasını kazanalım yerine, gel dosta gidelim dosta) diyerek bu durumu şöyle anlatıyor:

    Dosta gidelim
    Uzakta kalmayalım, dosta gidelim dosta,
    Hasretle ölmeyelim, dosta gidelim dosta.
    Yol alalım durmadan, tan yeri ağarmadan,
    Araya el girmeden dosta gidelim dosta.

    Hakka kılalım zârı, terk edelim diyârı,
    Ele geçirip yârı, dosta gidelim dosta.
    Dünyaya dalmayalım, fanidir kanmayalım
    Asla ayrılmayalım, dosta gidelim dosta.

    Aşk şarabı içelim, kendimizden geçelim,
    Dost iline göçelim, dosta gidelim dosta.
    Kılavuzluk yap bana, yönümüz dosttan yana
    Aldırma ona buna, dosta gidelim dosta.

    Zulüm olmaz pâyidâr, sen ol bana sadık yâr,
    Ne derse desin ağyar, dosta gidelim dosta
    Erenleri bulalım, dost yolunu soralım,
    Yunusu da alalım, dosta gidelim dosta.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:29 pm

    Amel defteri ve Karne
    Sual: Oğlum karneyi getirince, 2 zayıf dersi için azarladım. (Baba, bizim ailece karnemiz zayıf sen sadece bana ne kızıyorsun) dedi. Ne demek istediğini sorunca, gazetenizde çıkan bir yazıyı anlattı. Bu yazıyı okumamışım. Nasıl bir yazıydı o?
    CEVAP
    O yazıda Başmakçı Müftüsü sayın Vehbi Akşit, özetle diyor ki:
    İnsanların dünyada benimsedikleri inançlar ile yaptıkları amellerin kayıtlı bulunduğu ve ahirette kendilerine verilecek olan kitaba [sahibinin durumunu açıklayan belgeye] amel defteri denir. Kiramen kâtibin denilen meleklerin yazıp kaydettiği bu kitap insanın, hak-batıl, yalan-doğru, hayır-şer, iyi-kötü bütün inanç, düşünce, söz ve davranışlarını kapsar.

    Öğrencilerin her dersten aldıkları notları gösteren belgeye karne denir. Her yıl öğrencilere birinci ve ikinci dönemin sonunda, aldıkları not durumlarını gösteren karne verilmektedir. Öğrenci velileri, anne ve babalar bu karnelere bakarak çocuklarının durumunu anlar.

    Amel defterleri Cennetliklere sağdan, Cehennemliklere soldan veya arkadan verilecektir. Amel defteri olarak düşünebileceğimiz karneler, öğrencilere yılda iki defa verilmektedir. Karneyi alanlar, ders notlarını gördükleri zaman bunun iyiye veya kötüye işaret olup olmadığını gayet iyi anlamaktadır.
    Kur' an-ı kerimde, insanın dünya hayatındaki didinmeleri sona erip Rabbine kavuştuğunda şayet kitabı sağ eline verilenlerden ise hesabının kolay olacağı ve mutlu bir hayatı hak edeceği, kitabı arkadan verilenlerden ise alevli ateşe atılacağı bildirilmiştir. (İnşikak 6-12)

    Karne verilirken kimi öğrencilerin yüzleri gülmekte, başarılarını süsleyen teşekkür veya takdir belgesi ile sevincini yaşarken, zayıfı olan öğrenciler ise üzüntülü ve mahcup bir haldedir.

    Amel defterini sağdan alan "yüzleri parlak zümre" sevinip umduğuna kavuşacak, soldan alan "bedbaht zümre" ise başına gelecek felaketi anlayarak yok olmayı isteyecektir. (Hakka 18-27)

    Evet, ahirette bizlere verilecek olan amel defterine benzer bir belgeyi çocuklarımız bizlere yılda iki defa getirmektedir. O karneye bakarken acaba basit bir belge olarak mı bakıyoruz. Yoksa ahirette bizlere de verilecek olan amel defteri ile bir bağlantı kurabiliyor muyuz?

    Bugün derslerinde zayıf alan oğlumuzu, kızımızı, derslerine çalışmadığı, oyuna dalıp derslerini ihmal edip, ödevlerini yapmadığı için azarlarken; karneye bakıp da kızarken acaba aklımıza şunlar gelmiyor mu?

    Bir gün bu karne gibi bana da bir karne, amel kitabı, defteri verilecek. Yapmış olduğum her şeyin yazılı olduğu, kayıtlı olduğu bir amel defteri... Büyük-küçük ne varsa, ne yaptım ise her şeyin, zerre miktarına kadar iyilik veya kötülüğün yazılı olduğu bir amel defteri... Ben çocuğumu zayıf aldı diye azarlarken, derslerine çalışmadı diye kızarken, Allahü teâlâ da "Kulum, sana, mal, mülk, evlat, servet gibi bir çok nimet verdim. Niçin bana kulluk etmedin? Beş vakit namaz kılmayı emrettim. Sen ise günde beş defa okunan ezanlara kulak vermedin," derse ne cevap veririz?

    Çocuğumuzun karnesine bakarken, ahireti, hesabı, mizanı, sırat köprüsünü, mahşeri düşünelim. Daha önce, alelade bir belge olarak baktığınız, iyi olduğu zaman, teşekkür aldığı, takdir aldığı zaman sevindiğiniz, öğündüğünüz o karne size çok şeyler anlatacaktır. Çocuğunuz kötü bir karne getirdiği zaman bile, Allahü teâlânın eşsiz merhametini düşünerek, acıyarak çocuğunuza güzel tavsiyelerde bulunacaksınız. Halbuki bu tavsiyelerin öncelikle kendinize lazım olduğunu asla unutmayacaksınız. Böylece daha amel defteri açılmadan, kendinize gerekli olan dersi alacak, hayatınıza bir çeki düzen vereceksiniz.

    Karneye bakarken, amel defterinizdeki şeyleri görecek ve gayri ihtiyari olarak "Ben yapmadım"diyeceksiniz. Kıyamet günü kulakların, gözlerin ve derilerin şahitlik edeceğini, ağızların mühürlenip ellerin ve ayakların insanın işlediği fiillere şahitlik yapacağını bildirmesi amel defteriyle ilgili olarak Allahü teâlânın kıyamet sahnelerinden bizi haberdar ettiğini göstermektedir. (Fussilet 20, Yasin 65)

    Bir nebze de olsa, dünyadan misal getirerek, ahireti hatırlayabildiysek ne mutlu... Artık karnelere bir başka gözle bakarız inşallah...
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:30 pm

    Ölmek felaket değildir
    Sual: Efendim, gencim ama ben ölümden çok korkuyorum. Bana ne tavsiye edersiniz?
    CEVAP
    İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
    Ölmek felaket değildir. Öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek, tedbirini almamak felakettir.

    Senin yaşta iken günahı azken ölmek elbette büyük nimet olur. Bizim her gün günahımız artıyor. Ölümü günde yirmi kere düşünen şehid olarak ölür. Hep ölümden bahsetmek sünnettir. Ölümden kaçış olmaz. Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşturan köprüdür.

    Ölüm müslümana hediyedir. Ölüm, ölmemek üzere doğuştur. Ölüm olmasaydı bu hayat hiç çekilir miydi? Ölüm, müslümanın teselli kaynağıdır, hasretidir. Hatta bir evliya zat buyurur ki, (Ben Azrail aleyhisselamı Cebrail aleyhisselamdan daha çok seviyorum). Derler ki efendim hikmeti ne? (Çünkü o beni Rabbime kavuşturuyor) cevabını verir.

    Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
    Allahü teâlâya kavuşturduğu için, ölüm sevilir. Sevdiğim kimsenin kalmasını da, ölmesini de severim. Dost dosta kavuşmak istemez mi? Azrail aleyhisselam, İbrahim aleyhisselamdan ruhunu almak için izin istediğinde, (Nasıl olur, Dost, dostun canını alır mı hiç?) dedi. Allahü teâlâ, Azrail aleyhisselam ile haber gönderip, (Dost dosta kavuşmaktan kaçınır mı?) buyurunca, (Ya Rabbi, Ruhumu hemen al!) diye dua eyledi


    Aynı şeyler için ya Cennete ya Cehenneme gideceksin
    [Büyüklerin sözleri]

    * Dünya, zıll-i zâildir, yani yok olan bir gölge, bir görüntüdür. Aynadaki görüntü gibi. Bu görüntü ahiretin görüntüsüdür. Ahirette ne var, Cennet, Cehennem. İbadetlerimiz, iyiliklerimiz, Cennetin dünyadaki görüntüsüdür. Günahlar, kötü yerler, karanlık sıkıntılı izbe yerler de Cehennemin görüntüsüdür.

    * Cennetlik, Cennetlik işleri, Cehennemlik olan da Cehenneme götürücü işler yapar. Demiri çürüten, kendi pası olduğu gibi, insanı Cehennemlik eden de kendi günahlarıdır. Mıknatıs demiri nasıl kendine çekiyorsa, haramlar Cehenneme, ibadetler Cennete çeker. Kıyamette nereye gitmek istiyorsak, ona göre hazırlık yapmalıyız. Ahirette Cennet ve Cehennemden başka yer yoktur. Cennete girmek için, doğru iman sahibi olmak ve dine uymak gerekir. Cehenneme götürücü tuzaklara yakalanmamalı. Bu tuzaklar şöyle bildiriliyor: (Dünya hayatı ancak bir laib [oyun], lehv [eğlence], ziynet [süs], aranızda tefahür [övünme] ve mal ve evlâdı çoğaltma isteğinden ibarettir.) [Hadid 20] Bunların bir tanesine yakalananın gönlü ölür. Çalışın ve nefslerinizi, içinde yer alacakları ölüm ötesi için hazırlayın.

    Önünüzde çözümü zorlaşan şeyleri Allah'ın ilmine havale edin. Öbür âleme geçmeden önce bir şey hazırlayın ki, oraya vardığınızda karşınıza çıksın. Çünkü Allahü teâlâ, buyuruyor ki: (O gün [kıyamette] herkes, dünyada ne hayır yapmışsa, onu karşısında hazır bulacak, ne kötülük yapmışsa, onlarla kendi arasında uzun bir mesafe olmasını arzu edecektir. Kullarına karşı şefkatli, esirgeyici olan Allah size kendinden korkmanızı emreder.) [Al-i imran 30]

    O halde, Allah'tan korkun, yani Onun emir ve yasaklarına riayet edin. Sizden önce gelip geçenlerden de ibret alın. Unutmayın ki, yarın küçük büyük bütün davranışlarınızın karşılığını bulacaksınız.

    * Rızk mukadderdir. Yani herkesin rızkı bellidir, artmaz eksilmez, rızkını almadan dünyadan ayrılmaz. İsteyene helalden gelir, isteyene haramdan. Gelen miktar aynıdır. Ecel mukadderdir. Yani herkesin ömrü bellidir, uzamaz kısalmaz, vakti dolunca dünyadan ayrılır. Kaza ve kader, hayır ve şer, zaten imanın şartlarındandır. Peki, daha ne diye isyan ediyorsun, daha ne diye şükretmiyorsun? Rızkın belli, ömrün belli, başına gelenler Allah'tan. İster isyan et, ister şükret. Değişen bir şey yok. İsyan edenin yeri Cehennem, şükredeninki Cennet. Yani aynı şeyler için, ya Cennete gideceksin ya Cehenneme.

    * Dünya misafirhanedir. Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmak ahmaklıktır. Göğsünü kıbleden çevirenin namazının bozulduğu gibi, yüzünü İslamiyet'ten çevirenin hem dünyası hem ahireti bozulur.

    * Laf ile Müslümanlık olmaz. Dinin emir ve yasaklarına önem vermeyenin imanı gider. Önem vermemek, işlediği günaha üzülmemek demektir.

    * Dinin en büyük düşmanı cehalettir. Cahillik Cehenneme götürür.

    * Kıyamet derdini bilseydiniz, dünyada dert diye bir şey tanımazdınız. Bütün geçimsizlikler, ölümü unutmaktandır.

    * İnsanların çokluğu, dilediklerini yapmaları, gaflet içinde yaşamaları sakın seni de gaflete düşürmesin. Sen tek olarak öleceksin, tek olarak kabre gireceksin, tek olarak hesabını vereceksin. Sen dini, imanı, Allah' ın emir ve yasaklarını unuttun. Sen unuttun ama unutulmadın
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:30 pm

    Tevbe edilen günah affedilir
    Sual: Tevbe edince çok büyük de olsa günahımız affolur mu? Tekrar günah işleme ihtimalinden dolayı, tevbe etmemek daha iyi olmaz mı?
    CEVAP
    Tevbe edenin günahları affolur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
    (Tevbe eden, günah işlememiş gibi olur.) [İbni Mace]

    Tekrar günah işlerim korkusu ile tevbeden vazgeçmemelidir! Günahkâr bir kul, tevbe edince, Cenab-ı Hak, hem o kulunun günahlarını affeder, hem de kulu tevbe ettiği için sevinir. İki hadis-i şerif meali:
    (Çölde devesini kaybedip sonra bulan kimsenin sevinmesinden çok, Allahü teâlâ, kulunun tevbe etmesine sevinir.) [Buhari]

    (Allahü teâlâ, tevbe edenin tevbesinden dolayı, susamış kimsenin, suya kavuşmasından, çocuğu olmayanın çocuk sahibi olmasından ve bir şey kaybedenin o yitiğini bulmasından daha çok sevinir. Her kim içten ve bir daha günaha dönmemek üzere Allah' a tevbe ederse, Allah da onun günahlarını yazan iki meleğe, kendi organlarına ve günah işlediği yere, bütün bunlara günahlarını unutturur.) [Ebu-l-Abbas] (Allahü teâlâ, herkese unutturunca günah işlediğine şahit kalmaz.)

    Ne büyük lütuf ve ihsan. Biz günahımıza pişman olunca, Cenab-ı Hak seviniyor. Bir âyet meali de şöyledir:
    (Ey müminler, Allah' a tevbe edin ki kurtuluşa eresiniz.) [Nur 31]

    Sual: Günahım çok, ne yapsam Allah beni affetmez demek doğru mudur?
    CEVAP
    Çok yanlıştır. Çünkü Cenab-ı Hak, tevbe edilen her günahı affeder. Bir kâfir, küfrüne tevbe ederse, mümin olur, bütün günahları affolur. Bir mümin de Allah' a şirk koşsa, sonra pişman olup tevbe etse Allahü teâlâ affeder. Bir âyet-i kerime meali:
    (Ey günahta haddi aşanlar, Allah' ın rahmetinden ümit kesmeyin! Zira Allah, bütün günahları affeder. O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur.) [Zümer 53]

    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Allah' ın rahmetinden ümit kestirip [dinden] nefret ettirenlere Allah lanet etsin! Kolaylaştırın, güçleştirmeyin!) [Nesai]

    (Allah' ı kullarına sevdirin ki, Allah da sizi sevsin!) [Taberani]
    (İnsanlara Rablerinden bahsederken, korku ve sıkıntı veren şeylerden söz etmeyin!) [Beyheki]

    (Hak teâlâ buyurdu ki, kulumun, günahı göklere kadar yükselse, benden ümit kesmeyip, af dilerse affederim.) [Tirmizi]

    (İhlasla "La ilahe illallah" diyen Cennete girer.) [Beyheki]

    (Bir kimse, yakînen Allah' ın Rab, benim de Peygamber olduğuma inansa, Cehennem ona haram olur.) [Hakim]

    (Allahü teâlâ, günahını affından büyük görene şiddetli gazap eder.) [Deylemi]
    (Kâfir, Allahü teâlânın rahmetinin çokluğunu bilse, Cennetten ümit kesmezdi.) [Müslim]

    (İyilik ve ibadet edene büyük ecir verileceğini müjdeleyin, nefret ettirmeyin!) [Şir' a]
    (Ömründe bir defa Allah' ı anan veya Ondan korkan Cehennemden çıkar.) [Tirmizi]

    (Allahü teâlâ buyurdu ki, "Ey kulum, af dilediğin müddetçe, günahlarının çokluğuna bakmadan affederim. Günahların bulutlara kadar yükselse de yine affederim. Yer dolusu günahla gelsen, yer dolusu mağfiretle karşılarım. Yeter ki iman ile gel!") [Tirmizi]

    Allahü teâlâ, Davud aleyhisselama vahyetti ki:
    - Ya Davud beni sev, beni seveni sev! Beni de kullarıma sevdir!
    - Ya Rabbi bunu nasıl yapayım?
    - Nimet ve ihsanlarımı onlara hatırlat, onlar benden ancak iyilik beklesinler.

    Allahü teâlâya hüsn-i zan
    Müslüman ömrünün sonlarına doğru, öleceği zaman Allahü teâlâya daha çok hüsn-i zan etmelidir! Yani (Ben her ne kadar günahkâr isem de, Allahü teâlâ beni affeder) diye ümit etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Ölürken mutlaka Allahü teâlâya hüsn-i zan etmelisiniz.) [Müslim]
    (Allahü teâlâ, "Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl zannederse öyle bulur" buyurdu.) [İbni Hibban] (Yani "Allah, beni affeder" diye ümit ediyorsa onu affeder. Allah' tan ümidini keserek, "Ben mutlaka Cehennemliğim" diyorsa Cehenneme gider.)

    Ölüm döşeğindeki birisi, Peygamber efendimize (Cehenneme gitmekten korkuyorum; fakat Allah' ın rahmetinden de ümidimi kesmiyorum) dedi. Resul-i ekrem, (Müminin kalbinde korku ile ümit varsa, Allahü teâlâ da ona umduğunu verir, korktuğundan da emin eder) buyurdu. (Tirmizi)
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:31 pm

    Tevbe istiğfar nasıl yapılır
    Sual: Tevbe-istiğfar nedir, nasıl yapılır?
    CEVAP
    İstiğfar etmek, estağfirullah demektir. Tevbe, haram işledikten sonra, pişman olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya azmetmek, karar vermektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Tevbe, günahtan sonra o günahı bir daha yapmamaktır.) [İ.Ahmed]

    Günahtan hemen sonra tevbe etmek farzdır. Tevbeyi geciktirmek de büyük günahtır. Bunun için de, ayrıca tevbe etmek gerekir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Allah' a tevbe edin!) [Nur 31]
    (Allahü teâlâ, tevbe edenleri sever.) [Bekara 222]
    (Allah' a tevbe-i nasuh yapınız!) [Tahrim 8]

    Nasuh kelimesine 23 mana verilmiştir. Bunlardan en meşhuru günahlara pişman olup, istiğfar etmek ve bir daha işlememeye karar vermektir. Nasuh tevbesinin ne olduğunu soran zata Peygamber efendimiz buyurdu ki:
    (Tevbe-i nasuh, günahkârın işlediği günahtan pişman olması, Allah' tan mağfiret dilemesi, bir daha böyle bir günah işlememesi demektir.) [Beyheki]

    İstiğfarın fazileti çok fazladır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (İstiğfar okuyunuz! İmdadınıza yetişirim.) [Hud 52]

    Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
    (Allahü teâlâ, günah işleyip pişman olanı, istiğfar etmeden önce affeder.) [Taberani]

    (Küçük günahlarda ısrar edilirse küçük kalmaz. Büyük günahlara istiğfar edilirse büyük kalmaz.) [Deylemi]

    (İstiğfar eden, günde 70 defa aynı günahı işlese ısrar etmiş sayılmaz.) [Tirmizi]
    (Günde 70 defa istiğfar edenin, 700 günahı affolur.) [Beyheki]

    (İstiğfara devam edeni, Allahü teâlâ, dertlerden, sıkıntılardan kurtarır. Ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai]

    (Bir mümin günah işleyince, melek üç saat bekler, eğer o kimse istiğfar ederse, o günahı yazmaz.) [Hakim]

    (Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, pişman olunca, Allahü teâlâ, tevbenizi kabul eder.) [İbni Mace]

    (Günahlar kalbi paslandırır, karartır. Kalblerin cilası ise istiğfardır.) [Beyheki]
    (Derdinizi ve devasını bildireyim. Derdiniz, günahlar, devası da istiğfardır.) [Hakim]

    (Bir günahkâr, istiğfar eder, sonra bu günahı tekrar yapar, sonra istiğfar eder. Üçüncüde yine yapar, yine tevbe ve istiğfar ederse, dördüncü defa yapınca, büyük günah yazılır.) [Deylemi]

    (Günaha devam edip, dili ile istiğfar eden, Rabbi ile alay etmiş sayılır.) [Beyheki]

    (Herkes günah işler. Fakat günahkârların en iyisi tevbe edendir.) [Hakim]

    (Günahına pişman olup abdest alıp, namaz kılanı ve günahı için istiğfar edeni, Allahü teâlâ affeder.) [Nesai]

    (Kıyamette, amel defterinde çok istiğfar bulunana müjdeler olsun!) [Beyheki]

    Peygamber efendimiz ("Estağfirullahellezi la ilahe illa hüverrahmanürrahim el-hayy-ül- kayyumüllezi la-yemutü ve etubü ileyh Rabbiğfir li" istiğfarını 25 defa okuyanın, odasında, ailesinde, evinde ve şehrinde kaza, bela olmaz) buyurdu. Bunu her sabah ve akşam okumalıdır! Âlimlerin çoğu, talebelerine ve evlatlarına bunu okumalarını tavsiye etmişler, çok faydasını görmüşlerdir. Bu nimetlere kavuşabilmek için Ehl-i sünnet itikadında olmak ve dinimizin emir ve yasaklarına riayet etmek şarttır. İtikadı bozuk olanın, bid'at ehlinin okuması fayda vermez. (Mearicülhidaye)

    Ehl-i sünnet itikadında olmak, kul haklarını ve kazaya kalan farzlarını ödemek ve haramlardan vazgeçmek şartı ile Cuma günü sabah namazından önce, aşağıdaki duayı okuyanın bütün günahlarının affedileceği hadis-i şerifle bildirildi. Dua şudur:
    (Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh.) [Ramuz]

    Günaha pişmanlık
    Tevbe istiğfardan önce yapılmalıdır! Tevbe çirkin şeyi bırakıp güzel olana dönmek demektir. İstiğfar, günahın çirkinliğini görüp, ondan yüz çevirdikten sonra, mağfiret talep etmektir. Hadis-i şerifte (Pişmanlık tevbedir) buyuruldu. (Hakim)

    Yapılan günahları her hatırlayışta istiğfar etmelidir! Günahları hatırladıkça istiğfara devam edilirse, geçmiş günahlar affolur.

    Tevbe edebilmek, Hak teâlânın büyük nimetlerinden biridir. Günah işleme korkusu ile tevbeyi asla geciktirmemelidir! Çünkü, hadis-i şerifte (Sonra yaparım diyenler helak oldu) buyuruldu. Yani tevbeyi ve diğer iyi işleri geciktirenler, bu günün işini yarına bırakanlar, aldandı, ziyan etti. (İ.Gazali)

    Günah, kulun yanında küçük ve kıymetsiz görününce, Allahü teâlâ katında büyük olur. Kul küçük günahı büyük görünce, o günah Allahü teâlânın katında küçülür. Mümin, iman ve marifetiyle küçük günahları da büyük görür. Her günah işleyişte kalbi sızlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Mümin, günahını dağ gibi görüp, üstüne düşeceğinden korkar. Münafık ise, burnunun üzerine konan ve hemen uçacak sinek gibi görür.) [Buhari]

    Günah işlediğini bilmek
    Şu halde, günah işlediğini bilmek büyük nimettir. O kişinin mümin olduğunu gösterir. Allahü teâlânın hakkı olan günahları için tevbe etmeli, pişmanlık ve üzüntü duymalı, günahı terk etmeli, kefaret olması için çok sevap işlemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Günah işlediğin zaman, karşılığında onu mahvedecek sevap işle!) [İ.Gazali]

    Kul hakkının kefareti için, hak sahiplerine iyilik ve dua etmelidir! Hak sahibi ölmüş ise, o kimseyi rahmetle anmalı, çoluk çocuğuna ve vârislerine ihsanda bulunmalıdır! Günahları için istiğfara devam etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Allahü teâlâ, istiğfara devam edeni, her sıkıntıdan kurtarır, her darlıkta bir genişlik verir ve ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai]

    Bir kimse günah işleyince, Allahü teâlânın bu günahı işlerken gördüğünü bilse, Allahü teâlâ, kulunun kendisini hatırlaması sebebiyle günahını affeder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (İşlediği günahı, Allahü teâlânın bildiğine inanan, günahına tevbe etmese bile, Allahü teâlâ onu affeder.) [Taberani]

    İşlediği günahı, Allahü teâlânın bildiğine inanan kimse, Allah' a inanıyor demektir. Allahü teâlâya inanan kimse de günah işleyince, günahını Allahü teâlâ gördüğü için utanır ve ister istemez pişmanlık duyar. Pişmanlık ise tevbedir. Tevbe eden kimseyi de Allahü teâlâ affeder. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Ya Rabbi, iyilik edince müjdelenen, kötülük edince istiğfar edenlerden eyle.) [Buhari]

    (Yatağa girince, 3 defa "Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa huv el-hayyel- kayyume ve etubü ileyh" diyenin günahları, deniz köpükleri kadar çok olsa da, affolur.) [Tirmizi]

    ("Rabbim, seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Kötü işlerde bulundum. Senden başka günahımı affedecek yoktur. Beni affet!" diyenin karıncalar sayısınca günahı olsa, Allahü teâlâ affeder.) [Beyheki]

    (Ey kullarım, koruduklarım hariç, hepiniz günahkârsınız, benden mağfiret dileyeni bağışlarım. Mağfiret etmeye kadir olduğuma inananı affederim.) [Tirmizi]

    (Günahtan korunmayanı Allahü teâlâ da [dünya ve ahirette felaketlerden] korumaz.) [İ.Huzeyme]
    (Müminler için, her gün 25 defa, istiğfar okuyanın kalbinden kin, hile ve haset çıkar. İsmi evliyalar arasına yazılır. Ona bütün müslümanlar sayısınca, sevap verilir. Kıyamette bütün müminler, "Ya Rabbi, bu kulun bizim için istiğfar okudu. Sen de onu affet!" derler.)

    Müminler için istiğfar:
    (Allahümmağfir-li velivalideyye veli üstaziyye velil-müminine vel-müminat, vel-müslimine vel-müslimat, el-ahya-i minhüm vel-emvat, birahmetike ya erhamerrahimin.) [Miftah-ün-necat]

    Günah işlemeye devam eden kimse unutkan olur, ahmaklaşır, aklı da azalır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki :
    (Günah işleyenin bir aklı gider, bir daha geri dönmez.) [İ.Gazali]

    Günahların hepsi Allahü teâlânın emrini yapmamak olduğundan büyüktür. Hadis-i şerifte, buyuruldu ki:
    (Ufacık bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir.) [R.Nasıhin]

    Günahı küçük görmek
    Günahların bazısı, bazısına göre küçük görünse de, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak olduğu için hepsi de büyüktür. Çünkü Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde gizlidir. Hadis-i şerifte, (Küçük günaha devam edilirse, büyük olur) buyuruldu. Küçük görülen günah büyür.
    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Günahların küçük görüneninden sakının! Bunlar toplanınca sahibini helak eder. Bu şuna benzer ki, bir kavim bir vadiye iner, çerçöp, odun ne bulurlarsa toplayıp getirirler. Böylece koca bir yığın olur. Bunu yakıp ateşinde ekmeklerini pişirirler. İşte küçük görünen günahlardan hesaba çekilen de helak olur.) [Taberani]

    (Hep günah işleyenin kalbi mühürlenir, artık sevap işleyemez olur.) [Bezzar]

    (Bir kimse, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Eğer tevbe ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür ve kalbin tamamını kaplar, kalb, kapkara olur.) [Harâiti]

    Biri, 2-3 defa (Vay günahlarım) deyince, Resulullah efendimiz, (Allahümme mağfiretüke evseu min zünubi ve rahmetüke erca indi min ameli diye dua et) buyurup, o kişiye üç defa tekrarlattıktan sonra (Allah seni affetti) buyurdu. (Hakim)

    Yukarıdaki duanın tercümesi şöyle:
    (Allah' ım, benim günahlarıma göre senin rahmetin çok fazladır. Ben amelime güvenmiyor, senin rahmetini ümit ediyorum.)

    Günahlarına tevbe eden, pişman olan kimsenin kul borçları, namaz, oruç gibi kazaları hariç, günahları affolur. Borçlarını ödemeli veya helalleşmelidir! Kazalarını da bir an önce bitirmelidir!

    Hz. Bera' ya "Kendinizi elinizle, tehlikeye atmayın" âyeti düşmanla karşılaşıp şehid düşene kadar savaşan kimse hakkında mıdır?" diye sorulunca; Hz. Bera, (Hayır! Bir günah işleyip sonra da Allah onu bağışlamaz diyen hakkındandır) dedi. (Hakim)

    Hasan-ı Basri hazretlerine birisi kıtlıktan şikayet etti. Başka birisi fakirlikten, diğer birisi de çocuğunun olmadığından şikayette bulundu. Hepsine de istiğfar etmesini tavsiye etti. Daha başka insanlar da çeşitli konularda sual ettiler. Onlara da istiğfar etmelerini tavsiye etti. Sebebini sorduklarında, Nuh suresi 10,11 ve 12. âyet-i kerimesini okudu.

    Eshab-ı kiramdan bir zat, çocuğu olmayan birisine istiğfara devam etmesini söyledi. O kimse günde yedi yüz defa istiğfar ederdi. Nihayet bu şahsın on çocuğu oldu.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:31 pm

    Pişmanlığın fazileti
    Sual: Büyük bir günah işleyenin, artık Allah beni affetmez diye düşünmesi doğru mu?
    CEVAP
    Çok yanlıştır. İnsan ne kadar büyük günah işlerse işlesin, Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmemelidir. Bir günah işleyince, hemen tevbe etmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Eskiden bir kimse 99 adam öldürür, sonra pişman olur. Bir rahibe gidip sorar:
    - Benim tevbem kabul olur mu?
    Rahip der ki:
    - Hayır tevben kabul olmaz.

    Adam bunu da öldürür. Sonra büyük bir âlimi bulur. Ona da durumu anlatıp sorar:
    - Tevbem kabul edilir mi?
    Âlim der ki:
    Elbette her günahın tevbesi vardır. Ancak ülkene gitme, orada kötü insanlar var. Bunu, iyi insanların bulunduğu başka bir yere gönderir. Adam giderken yolda ölür. Azap melekleri ile rahmet melekleri gelir. Ölüyü almak isterler. Başka bir meleği hakem tayin ederler. Bu melek de o kimsenin, çıkış yeri ile gideceği köy arasını ölçer. İyi insanların bulunduğu yere bir karış yakın olduğu için ölüyü rahmet meleklerine verir. Allahü teâlâ, iyi insanların bulunduğu köyü yakınlaştırdığından melekler orayı daha yakın bulurlar. Böylece ölü mağfiret olur.) [Buhari]

    Samimi pişmanlık
    Sual: İşlediğim günaha çok pişman oldum. Ne tavsiye edersiniz, intihar mı edeyim?
    CEVAP
    İnsan, ne kadar büyük günah işlerse işlesin, pişman olur ve bir daha aynı günahı işlemezse, günahı affolur. İşlediği günahları kimseye söylemezse, ahirette o günahlar açıklanmaz. Hiç kimseye bir şey söylemeden, "Günahlarıma tevbe ettim. Bir daha işlememeye karar verdim. Ya Rabbi, günahlarımı affet" demek kâfidir. Namazınızı hiçbir zaman aksatmayınız!

    Cenab-ı Hak, tevbe edilen her günahı affeder. Bir kâfir, küfrüne tevbe ederse, mümin olur, bütün yaptıkları affolur. Bir mümin de, her büyük günahtan daha büyük günah olan Allah' a şirk koşarak kâfir olsa, sonra pişman olup tevbe etse Allahü teâlâ yine affeder. İşte birkaç âyet-i kerime meali:
    (Ey günahta haddi aşanlar, Allah' ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları affeder. O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur.) [Zümer 53]

    (Kim, kötülük eder, nefsine zulümde bulunur da, sonra mağfiret dilerse, Allah' ı çok affedici, çok merhametli bulur.) [Nisa 110]

    (Ey müminler, Allah' a tevbe edin ki kurtuluşa eresiniz.) [Tahrim 8]

    Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
    (Günahına tevbe eden, günah işlememiş gibi olur.) [İbni Mace]

    (Hak teâlâ buyurdu ki, kulumun, günahı göklere kadar yükselse, benden ümit kesmeyip, af dilerse affederim.) [Tirmizi]

    Artık bu kadar müjdeden sonra hemen, ellerinizi açıp dua edin, günahlarımızı, sadece pişman olmakla affettiği için Allahü teâlâya şükredin!

    İntihar, bir kurtuluş, bir çare değil, aksine tarifi imkansız büyük azaba kendini atmak demektir. Ahiret sıkıntıları, dünya sıkıntıları ile mukayese bile kabul etmez. Ahiret sıkıntısı çok ağırdır. Dünya sıkıntılarına katlanamayan ahiretinkine nasıl katlanabilir?

    Dinimizde bir kimseyi öldürmek büyük günahtır. Kendini öldürmek ise başkasını öldürmekten daha büyük günahtır. (Hindiyye)
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:31 pm

    Allah tevbe edeni sever
    Sual: Çok günah işleyen biri, Allah' ın sevgili kulu olabilir mi?
    CEVAP
    Elbette olur. Tevbe edenin günahları affolur. Allahü teâlâ, tevbe edenleri sever. Hadis-i şerifte, (Tevbe eden Allah' ın habibidir) buyuruldu. (İ.Ebiddünya) [Habib, sevgili demektir.]
    Tevbe edip bir daha günah işlemeyen, Allahü teâlânın sevdiği kul olur.
    Kur'an-ı kerimde de mealen, (Allah, tevbe edenleri sever) buyuruluyor. (Bekara 222)

    Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
    (Bir kimse, istirahat için ıssız bir çölde uyur. Uyanınca yiyip içeceği bulunan bineğinin, yanından kaybolduğunu görür. Her tarafta arar bulamaz. Yorgunluk içinde eski uyuduğu yere gelir, "Bu ıssız çölde aç susuz kalacağım için ölmem mümkündür" diyerek ümitsizlik içinde uyuyakalır. Uyandığı zaman devesini ve yiyip içeceğini yanı başında görünce çok sevinir. İşte Allahü teâlâ da bu kulun sevinmesinden çok, tevbe edene sevinir.) [Müslim]

    [Yani Allahü teâlâ, yiyip içeceği ile devesini kaybedip, ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalan ve ümidini kestikten sonra yiyip içeceği ile birlikte devesini bulan kimsenin sevincinden çok, kulun, kendisine yönelip, tevbe etmesine sevinir.]

    Sual: Pişman olup tevbe edilen her günah affolur mu?
    CEVAP
    Allahü teâlâ, tevbe edilen her günahı affeder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Bir kimse, işlediği günaha tevbe edince, Allahü teâlâ meleklerine buyurur ki: "Şu kimseye bakın, günah işledi, günahın cezasını veren ve affeden bir Rabbi olduğunu hatırlayıp tevbe etti. Şahit olun ki onu affettim.") [Buhari]

    Bedevinin biri Peygamber efendimize sual etti:
    - Ya Resulallah! Kıyamette insanların hesabını kim görecektir?
    - Allahü teâlâ görecektir.
    - Bizzat kendisi mi?
    - Evet.

    Bedevi memnuniyet içinde güldü. Peygamber efendimiz sordu:
    - Niçin gülüyorsun?
    - Kerem sahibi gücü yettiği vakit affeder, hesap gördüğü vakit de müsamaha eder.
    - Doğru söyledin. Allah' tan daha keremli kimse olamaz. O her keremliden daha keremlidir.

    Peygamber efendimiz, oradakilere, (Bedevi fakih oldu) buyurduktan sonra şöyle devam etti:
    - Bir kimse, Allahü teâlânın şeref verdiği Kâbe' yi yıkıp yaksa, Allah' ın dostlarından birine hakaret etmek kadar büyük günah işlemiş olmaz.

    - Ya Resulallah, Allah' ın dostları kimlerdir?
    - Müminlerin hepsi Allah' ın dostlarıdır. Kur'an-ı kerimde şu âyeti duymadın mı? (Allah
    müminlerin yardımcısıdır. Onları karanlıklardan nura çıkarır.) [Bekara 257]

    Hadis-i şeriflerde de, (Mümin Kâbe' den üstündür) ve (Kalb kırmak, Kâbe' yi yetmiş defa yıkmaktan daha kötüdür) buyuruldu. Görüldüğü gibi iman nimeti çok büyük bir nimettir.
    Mümin ölürken, yani Cenneti, Cehennemi ve ahiret hallerini gördüğü vakit bile tevbe etse, bütün günahları affolur. Fakat imansızın tevbesi kabul olmaz.

    Sual: Bir kişi, en büyük günahları işlese, sonra tevbe edip Hak yola dönse, Allah bunun tevbesini kabul eder mi? Şirkin tevbesi olmaz mı?
    CEVAP
    Bir kimse, en büyük günahları işlese, hatta Allah' ı inkâr etse, şirk koşsa, sonra pişman olup tevbe ederse, Allahü teâlâ onun bütün günahlarını affeder. Cenab-ı Hakkın rahmeti bu kadar boldur. Kur'an-ı kerimde, (Şirki affetmem) buyurması, (Şirk üzere imansız ölenleri affetmem) demektir. Yoksa ölmeden önce yaptığı şirklere tevbe edenin tevbesini kabul eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, tevbe edince, Allahü teâlâ tevbenizi kabul eder.) [İbni Mace]

    Bu hadis-i şerif kul hakkı bulunmayan günahlar içindir. Eğer işlenen günahlarda kul hakkı da varsa, sahibi ile helalleşmek gerekir. Borcu varsa, borçlarını ödemelidir. Kul borçlarını ödeyip onlarla helalleşen, diğer günahlarına da tevbe edip bir daha işlemeyen kimse, hiç günah işlememiş gibi olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
    (Tevbe eden, günah işlememiş gibi olur.) [İbni Mace]

    Sual: Şirk ne demektir?
    CEVAP
    Şirk, Allahü teâlâya ortak yapmak, benzetmek demektir. Benzeten kimseye müşrik, denir. Küfrün çeşitleri vardır. Hepsinin en kötüsü, en büyüğü şirktir. Bir şeyin her çeşidini bildirmek için, çok defa, bunların en büyüğü söylenir. Bunun için, âyet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde bulunan şirk, her nevi küfür demektir. Mesela Nisa suresinin 48 ve 116. âyetinde mealen, (Allahü teâlâ, kendisine şirk koşanları [yani müşrikleri, kâfirleri] affetmez ve şirkten [yani her çeşit küfürden] başka olan günahları affeder) buyuruluyor.

    Şu halde her çeşit günahın en kötüsü küfürdür. Küfür ise kâfirlik demektir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:32 pm

    Son nefeste tevbe
    Sual: Son nefeste yapılan tevbeler kabul olur mu?
    CEVAP
    Evet son nefeste yapılan tevbe kabul edilir.
    Son nefeste Müslümanın tevbe etmesi sahih olur ise de, kâfirin tevbesi, yani imana gelmesi sahih olmaz. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Kötülükleri işleyip dururken, ölüm gelince;"Şimdi tevbe [iman] ettim" diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi [imanı] makbul değildir.) [Nisa 18]

    (Firavun boğulacağı an, "İsrailoğullarının inandığından başka ilah olmadığına inandım, artık ben de Müslüman oldum" dedi. Ona, "Şimdi mi inandın, daha önce baş kaldırmış ve bozgunculuk etmiştin" dendi.) [Yunus 90, 91]

    (Artık o çetin azabımızı [azap meleklerini] gördükleri zaman, Allah' a inandık derler. Fakat o zaman inanmaları bir fayda vermez.) [Mümin 84]

    Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
    (Güneş batıdan doğmadığı müddetçe, tevbe eden kimsenin tevbesi [iman etmesi] kabul olur.) [Müslim]

    (Can boğaza gelmediği müddetçe, kulunun tevbesini [iman etmesini] Allahü teâlâ kabul eder.) [Tirmizi]

    (Ölümünden bir saat önce, tevbe eden kimsenin tevbesi [iman etmesi] kabul olur.) [İ. Ahmed]


    Bir terzi, büyüklerden birine sordu:
    - Ölüm yaklaşınca tevbenin kabul edileceğini bildiren hadis-i şerifin açıklaması nasıldır?
    - Evet tevbe kabul edilir; ama senin mesleğin nedir?
    - Terziyim, elbise dikerim.

    - Terzilikte en kolay iş nedir?
    - Kumaşı makasla kesmektir.

    - Kaç yıldır terzisin?
    - Otuz yıldır.

    - Canın gargaraya gelince kumaş kesebilir misin?
    - Hayır kesemem.

    - Otuz yıl kolaylıkla yaptığın işi, o zaman yapamazsan, ömründe hiç yapmadığın tevbeyi, can gargarada iken nasıl yapabilirsin? Bugün gücün yerinde iken tevbe eyle! O zaman yapman çok güç olur. Şimdi tevbe edersen, o zaman da tevbe etmek nasip olur.
    Terzi tevbe edip, salihlerden oldu. (R.Nasıhin)
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:32 pm

    Fasık ve günah
    Sual: Meal okuyorum, ancak kafayı üşütmek üzereyim. Fasık, kâfir demek midir?
    CEVAP
    Fasık, kâfir demek değildir. Okuduğunuz Kur'an tercümeleri ile dini doğru öğrenmeniz mümkün olmaz. Birçok kelime, her ilimde, ayrı manada kullanılır. Mesela, zalim kelimesi tefsir ilminde, kâfir demektir. Fıkıh ilminde, başkasının hakkına saldıran kimse denir. O halde, bir ilme ait bir kitabı okuyup anlayabilmek için, önce kelimelerin bu ilimdeki özel manalarını bilmek gerekir. İşte, birkaç sene Arabi öğrenenlerin ve eline bir cep lügati alıp da, Kur'an-ı kerimi ve hadis-i şerifleri tercümeye kalkışan türedilerin, para kazanmak için yaptıkları tercüme ve tefsirler, bozuk ve zararlı olmaktadır. Mealden tefsirden din öğrenilmez.

    Tevbe edip bir daha günah işlemeyen hemen fasıklıktan kurtulur. Cenab-ı Hak, tevbe edilen her günahı affeder. Bir kâfir, küfrüne tevbe ederse, mümin olur, bütün günahları affolur. Bir mümin de her çeşit günahı işlese, hatta Allah' a şirk koşsa, sonra pişman olup tevbe etse, Allahü teâlâ yine affeder. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
    (Ey günahta haddi aşanlar, Allah' ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları affeder. O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur.) [Zümer 53]

    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Tevbe eden, günah işlememiş gibi olur.) [İbni Mace]

    (Hak teâlâ buyurdu ki, kulumun, günahı göklere kadar yükselse, benden ümit kesmeyip, af dilerse affederim.) [Tirmizi]

    (Allah' ın Rab, benim de Peygamber olduğuma yakînen inanana, Cehennem haram olur.) [Hakim]

    (Hak teâlâ, "Günahını affımdan büyük görene şiddetli gazap ederim" buyurdu.) [Deylemi]

    (Allah' ın rahmetinden ümit kesmeyen fasık, Allah' ın rahmetinden ümit kesen abidden, rahmete daha yakındır.) [Hakim]

    (Mümin, Allah' ın azabını bilseydi, Cenneti ümit etmezdi. Kâfir de Allah' ın rahmetini bilseydi, Cennetten ümidini kesmezdi.) [Müslim]
    [Allah' ın rahmeti bu kadar bol iken Onun rahmetinden hiç ümit kesilir mi?]

    (Allahü teâlâ, hiç kimsenin hatırına gelmeyen bir mağfiretle, günahkâr müslümanları affeder.) [Beyheki]

    (Allahü teâlâ buyurdu ki, "Ey kulum, af dilersen, günahlarının çokluğuna bakmadan affederim. Günahların bulutlara kadar yükselse de affederim. Yer dolusu günahla gelsen, yer dolusu mağfiretle karşılarım. Yeter ki iman ile gel!") [Tirmizi]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları - Sayfa 2 Empty Geri: MERAK edilen SORUlar ve CEVAPları

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Nis. 29, 2009 8:33 pm

    Bir damlacık gözyaşı
    Sual: Ağlayıp gözyaşı dökmenin Allah korkusu ile bir ilgisi var mıdır?
    CEVAP
    Her ağlamanın Allah korkusu ile ilgisi yoktur. Rol icabı da olsa ağlayıp gözyaşı dökenler çoktur. Ancak, Allah korkusu ile ağlamanın fazileti büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Allah' ı anarken, Allah korkusu ile gözünden yaş akana, kıyamette azap olmaz.) [Hakim]
    (Allah korkusu ile ağlayan göze, Cehennem ateşinin dokunması haramdır.) [Nesai]

    (Kıyamette herkes ağlayıp gözyaşı dökecektir. Ancak dünyada Allah korkusu ile, bir damlacık gözyaşı dökenler ağlamayacaktır.) [İsfehani]

    (Allah korkusu ile, gözünden yaş akan mümini, Hak teâlâ ateşten koruduğu gibi, ateşi de onun nurundan korur.) [İbni Mace]

    (Allah için gözlerinden yaş akan müminin vücudunun, Cehennem ateşinde yanması haramdır. Bir damla gözyaşı ile yanağı ıslanan kimsenin yüzü, hiçbir zaman darlığa düşmez. Kıyamette her şey ölçülür, tartılır. Bunlardan Allah korkusu ile akan gözyaşı, ateş deryasını söndürecek güçtedir.) [Beyheki]

    (Vücudu Allah korkusu ile ürperen kimsenin günahları, ağaçtan yaprakların dökülmesi gibi dökülür.) [Beyheki]

    (Allahü teâlâ, Hz. Musa' ya buyurdu ki: "Benden korkup ağlayarak yapılan ibadet, diğer ibadetlerden üstündür.") [Taberani]

    (Cenab-ı Hak, yemin ile buyuruyor ki: "Dünyada benden korkarak ağlayanı, Cennette ebedi güldürürüm.") [Beyheki]

    (Sağılan süt, tekrar memeye girmediği gibi, Allah korkusundan ağlayan da ateşe girmez.) [Tirmizi]

    (Allahü teâlânın, himayesinden başka hiçbir himayenin bulunmadığı kıyamette, himayesine aldığı yedi kimseden biri de, yalnız iken Allah' ı anıp gözünden yaş akan kimsedir.) [Buhari]

    (Allah korkusu ile gözden akan bir damla göz yaşından veya Allah yolunda akıtılan bir damla kan damlasından daha kıymetli, Allah indinde bir damla yoktur.) [Tirmizi]

    (Ağlayın, ağlayamazsanız, kendinizi zorlayın, hüzünlenin! Kıyametteki azabın dehşetini bilseniz, ayakta duramayacak hâle gelinceye kadar namaz kılar, sesiniz kısılıncaya kadar ağlarsınız.) [Buhari]

    (Her mümin dağlar kadar günah ile mescidimizde bulunsa, ağlayan şu kişinin hürmetine oradakilerin hepsinin günahları affolur. Çünkü melekler "Ya Rabbi, ağlayanları, ağlamayanlara şefaatçi kıl!" derler.) [Beyheki]

    İbni Ömer hazretleri buyurdu ki:
    (Allah korkusu ile bir damla gözyaşı akıtmak, binlerce altın sadaka vermekten daha kıymetlidir.) [İhya]

      Forum Saati Perş. Mayıs 02, 2024 1:14 pm