.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


2 posters

    fıkra arşivi

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:37 pm

    Yeşilhisar ağzı, lakabına Kirimin Mehmet derler. Gençlik çağıdır. Askerliği gelir vatani görevini yapmak üzere askere gider. Birliğine teslim olur. Aylar geçer, yıllar geçer askerlik devam eder. Bölük komutanı İstanbulludur. İstanbul lehçesi kullanır nazik ve nezaketli ince ruhlu bir insandır. Mehmet Emmi bir kaza sonucu parmağını kırar. Revire çıkma gereği hasıl olur. Bölük komutanına varır: -Gomutanım benim bannağım kırıldı beni revire gönder. Komutan, Mehmet Emmiye tuhaf tuhaf bakar: -Oğlum Mehmet, parmak de bakayım. Mehmet Emmi söyleyemez bir türlü: -Bannak gomutanım. Terhis olana dek komutanı parmak de oğlum. Mehmet Emmi: -Bannak gomutanım. Mehmet “parmak” demeden terhis olur gelir.

    Yeşilhisar’ın yaşlılarından Hediye Hala şu an rahmetlidir. Halanın yaşlı bir ineği varmış. Ağzında dişi kalmamış, sütten kesilmiş yaşlı hayvanı satmak istermiş. Kendisinin okur-yazarlığı olmadığından hesaba aklı ermez. Ürgüp eşrafından ineğe talip çıkar. Hala derler:
    -Sende inek varmış, almak istiyoruz bakalım;

    Yavrum buyurun inek burada bakın. Gelen müşteri ineğe bakar, ağzını yoklar, altına bakar, üstüne bakar. Hediye halaya bu ineğin yaşı kaç diye sorarlar. Hediye hala der ki:
    -Ne bileyim yavrum, gadasını aldıklarım. Tahdaşı Ali’nin hanımı gelin olduğunda doğduydu. Adamlar bakar:
    - Hala biz ne bilelim Ali Emmiyi, hanımın yaşı kaç.

    Kayserilinin biri hemşehrisi olan pastırmacının dükkanına gider:
    -Bu akşam misafirim gelecek, iyi yerinden biraz pastırma ver.
    -Misafirin gelecekse pastırmadan vazgeç, sana hindi sucuğu vereyim. -Hem lezzetli hem daha ucuz.
    -Neden?
    -Pastırma accuk karışık. Sen beni dinle., hindi sucuğu al.
    -Hindi sucuğuna bir şey karıştırmadın inşallah.
    -Sen yabancı değilsin. Doğrusunu söylemek gerek. Biraz eşek eti var.
    -Ne kadar? -Çok değil. Bir hindiye, bir eşek...

    İncili Çavuş, eşeğine binip pazara gidiyormuş. Yolda şakacı bir köylüye rastlamış. Köylü eşeğini göstererek sormuş:
    - Hemşehrim ikiniz nereye gidiyorsunuz böyle? İncili Çavuş lafın altında kalır mı:
    -Üçümüz için pazardan arpa ve saman almaya
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:37 pm

    Ülkemizin hemen her ilinde Karadenizli esnaflara sıkça rastlarız. Kayseri ilimizde de yerleşmek isteyen esnaf grubu başarılı olamamıştır. Şöyle ki: İşlek çarşılara dükkan açan Karadenizli esnafın işleri yolunda gider. Bizim Kayserili esnaf kara kara düşünür. Çareler aramaya başlar ve aralarında şu karara varırlar. Sabah çevremizdekiler Karadenizli esnaftan beziryağı isteyeceklerdir. Akşama kadar 20-30 kişi beziryağı ister. ( O yıllarda aydınlanmada beziryağından gaz yağına geçilmektedir) Bizim Karadenizli esnaflar bütün sermayelerini beziryağına aktarırlar. Bir sonraki gün hiç kimse beziryağı istemez. Durumu anlayan Karadenizli esnaflar bir ipte iki cambaz oynamayacağını anlayarak “bize burada ekmek yok” der, Kayseri’yi terk ederler.

    İstanbul’a giden bir Kayserili ne satıldığını anlayamadığı bir dükkana, dikkati çeker bir şekilde bakmaya başlar. Kuşkulanan dükkan sahibi: -Ne bakıyorsun aptal aptal, diye sorar.
    Kayserili:
    -Hiç! Burada ne satılıyor diye merak ettim. Dükkan sahibi:
    -Eşşek başı satılıyor der. Kayserili bu münasebetsizliğin altında kalır mı hiç. Belli… belli… görülüyor, der. Hepsi satılmış bir tane kalmış!

    Öğretmen okula yeni gelen öğrencilerden memleketlerini sorarken sıra Kayseriliye gelince:
    -Manisalıyım, diye atar... Bu öğrencinin Kayserili olduğunu bilen arkadaşları gülüşürler. Bunun sebebini soran öğretmene çocuklardan biri:
    -Arkadaş yalan söyledi. O Manisalı değil, Kayserili. Öğretmen Kayserili öğrenciye:
    -Neden Manisalıyım diyorsun? Kayserili öğrenci gayet ciddi cevabı kondurur:
    - Övünmek gibi olmasın diye efendim.

    Kasabamızda kış bitimi gençler dışarıya çalışmaya giderler. Süleyman Eryılmaz’ın çocukları –iki oğlu- da çalışmaya gider. Sonbahar geldiğinde geri gelirler. Komşular: -Nasıl senin oğlanlar bir şeyler getirdi mi? İşleri iyi miymiş? Gibi göz aydın ederler. Süleyman Eryılmaz, yaz boyunca işlerin de kendine kalması oğullarının da tatmin edici bir şeyler getirmemesi üzerine: - Ne olacak gurbete giden bi mot, bi got getiriyor

    Padişah II.Ahmet döneminde Erzurum korkunç bir sel felaketine uğrar. Sadrazam padişahın huzuruna çıkar ve olayı haber verir. Allah sizi korusun hünkarım bir acı haber vereceğim. Erzurum şiddetli bir sel felaketine uğradı, şehir çok zarar gördü, çok sayıda insan ve hayvan can verdi. Padişah şöyle konuşur: -Cenab-ı Hak Kayserili kullarımı bu gibi felaketlerden korusun. Aradan bir süre geçtikten sonra acı bir haberi daha padişaha verir: -Devletlüm bugün Üsküp şehri yangınla mücadele verdi. Şehrin yarısı yandı, zarar çok fazla. Padişah yine üzgün bir tavırla şöyle konuştur: -Üsküplü kullarımın kederini canı gönülden paylaşıyorum. Allah Kayserili kullarımı bu gibi felaketlerden korusun. Her felaket haberinden sonra padişahın Kayserili kullarını koruması veziri-azamı hayrete düşürür, sonunda dayanamaz ve sorar. Padişah, vezirine şu açıklamayı yapar: -Erzurum sel felaketine uğrayabilir ama bunun etkisi geçince halk yerli yerine döner, eski hayatını yaşamaya başlar. Her vilayet için aynı şeyi düşünebiliriz ama Allah göstermesin Kayseri’de bir felaket ortaya çıkarsa Kayserililer yurda dağılır ve tüm halkın işlerini ellerinden alırlar. İşte asıl felaket o zaman olur, der
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:37 pm

    1970`li yıllarda komşu illerden bir yolcu Kayseri`ye gelmiş. Pastırmanın çok methini duymuş, hatta birkaç sefer de yemiş. Ancak pastırma aleyhinde çıkan dedikodulardan da oldukça rahatsızmış. Tek problemi eşek etinden pastırma satmayan bir dükkan bulup oradan almakmış.

    Adamcağız şüpheli bakışlarla pastırmacılar çarşısını dolaşıp dükkanları inceleyip (şurası satar, burası satmaz: şurası daha temiz, burası pasaklı v.b.) düşünürken, yazı tura atmak gelmiş aklına. Atmış yazı turayı, denk gelen dükkana girmiş. Adamın şüpheli bakışlarla girip pastırmaları incelediğini anlayan Kayserili esnaf, adamın ne için bu kadar incelediğini de tahmin etmiş ve bir oyun oynamayı düşünmüş. “Buyur” demiş esnaf. Adam yine tedirgin:
    - Pastırma alacağım da... diye kekelemiş korkarak.
    -Tabii derhal, ne kadar?
    - İki yüz gram yeter. Çok severim de... Ama... Öbür tarafını diyememiş. (Yani aman eşek eti olmasın diyecek.) Kayserili anlamış vaziyeti. Parçayı tarttıktan sonra satırla kıymaya başlamış: Hemşehrim bu niye bu kadar zor kesiliyor öyle... Kayserili hemen taşı gediğine oturtmuş:
    - Sorma birader, bu namussuz eşek iken de böyle inattı

    Kayseri Karpuzatan’da pastırmacıların olduğu yerde bir pastırmacı pastırmaları kuruturken bir köpek büyük bir parça pastırmayı kaptığı gibi koşmaya başlamış. Bunu gören pastırmacı köpeği kovalamaya başlamış ve bütün Yeşil Mahalleyi dolaşmışlar. Epey bir kovalamadan sonra köpek ve pastırmacı bayağı yorulmuşlar. Köpek son bir gayretle Keykubat Tepelerine doğru koşmaya başlamış. Pastırma sahibi de tepenin eteğinde soluksuz ve nefes nefese kalmış , giden köpeğin arkasından bakarken ardından bağırmış: - Tamam tamam, bu da babamın hayrına olsun demiş.

    Bilirsiniz, eskiden Kayseri’de Ermeniler yoğun olarak yaşarlarmış. Bir gün Ermeni’nin biri yolda yürürken elinde altın para olan küçük bir çocuğa rastlar. Nasıl olsa bu çocuğun aklı ermez, şu parayı elinden alayım diye düşünür. Çocuğun yanına yaklaşıp gülümseyerek çocuğu sever ve tatlı bir dille: -Sen bu elindekini bana ver, ben sana şeker, leblebi alayım. Bu senin işine yaramaz. -Tamam vereyim ama eşek gibi anıracaksın. Ermeni pişman olur, ne yapalım der ve sokak ortasında eşek gibi anırır. Çocuk: - Sen eşek aklınla bunun değerini biliyorsun da, ben bilmez miyim? Ermeni’nin olay karşısında ağzı açık kalmıştır.

    Zamanın Bünyan Kaymakamı “gece kimse fenersiz gezmeyecek” diye emir verir. Emrine uyulup uyulmadığını kontrol etmek için geceleri gezmeye çıkar. Bir gün Aşık Mustafa’ya rastlar. Aşığın elinde fener yerine keven otu yandığını gören kaymakam, kızgın kızgın sorar: -Hani senin fenerin? Aşık Mustafa hiddetlenerek cevap verir: Ottan olur aşıkların feneri, Yeni çıktı Kaymakamın hüneri Çeker isem belimdeki döneri Haddini bildiririm kaymakam. Neye uğradığını şaşıran kaymakam, çevredekilere sorar. -Bu kim yahu? Çevresindeki görevliler: -Efendim buna Bünyan’ın meşhur Aşık Dayısı derler. Bu halk aşığıdır. Kaymakam bir şey söylemeden çeker, gider.

    Yolda yemek için yanına aldığı pastırmayı çaldıran Kayserili, hayli hiddetlenir .Onun “of, puff” diye sıkıntısını anlayan hemşehrisi, “Kendisine bu kadar dert etme.” diyerek onu teselli etmeye çalışır: -Bir parça pastırmayı çaldırdığına bu kadar hayıflanmanın bir anlamı yok. Boş ver , gel bendekini beraber yeriz. Yol arkadaşı, pastırmayı çaldırdığına bu kadar hayıflanmadığını belirterek durumu izah eder: -Adamın çaldığına yanmıyorum, pastırma doğramasını bilmeyen bir adamın eline geçmişse diye ona üzülüyorum, demiş.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:38 pm

    Adamın Biri Kayseride 7 Katlı Bi Binaya Bakıyormuş Oranı Halkından Biri Yanına Gitmiş Ve Hemşerum Kaçıncı Kata Bakıyorsun Demiş Adam-2. Kata Bakıyorum Demiş-Tamam O zaman 50 Milyon Çıkar Demiş Adam 50 Milyon Vermiş Ve Giderken içinden -Enayi Ben 7. Kata Bakıyorum Dİye Mırıldanmış

    Uzaya gönderilmek üzere bir adam aranıyormuş. Gazetelere ilanlar verilmiş. Başvurular degerlendirilmiş. İlk elemeyi kazanan Alman, Fransız ve Kayserili mülakat için tekrar çagrılmışlar. Üçüde aynı odaya getirilmiş. Ve başkan bu üç kişiye "Beyler bu iş için her yönüylen uygun oldugunuza karar verdik. İş uzaya gönderilecek adama ödenecek para konusuna geldi. Bu konuda görüslerinizi almak istiyoruz. Siz bu iş için ne kadar alacaksınız?" diye her üçünede sorulmuş.
    Soruya Alman şöyle cevap vermiş. - "Ben bu iş için 20.000 Dolar ücret isterim. 10.000 Doları benim için,10.000 Doları ise ben uzaya çıktıktan sonra burada geçimlerini sürdürsünler diye ailem için...
    "Fransız soruya şu şekilde cevap vermiş.- "Ben bu iş için 30.000 Dolar alırım. 10.000 Doları bana, 10.000 Doları aileme ve 10.000 Doları da metresime..."
    Cevap sırası Kayserili'ye gelince bakmışlar ki Kayserili harıl harıl hesap yapıyor. Neyse Kayserili hesabi tamamlayip söyle cevap veriyor:- Ben bu iş için 40.000 Dolar isterim. Bu paranın 10.000 Dolarını Başkana rüşvet olarak, 20.000 Dolarını uzaya gitmesi için Alaman'a veririm. Kalan 10.000 Dolar da kısa günün karı, Allah bereket versin.

    Yahyalı’ya Adanalı bir ilköğretim müfettişi geldi ve kısa zamanda ahbap olduk. Kendisine köylere gittiğinde genç öğretmenlere yük olmamasını, onların imkanlarının kıt olduğunu anlattım. Çevreyi iyi bildiğim için falan köye gidince falan kişiye selam söyle, onda misafir ol, falan köyün muhtarının hali vakti iyidir, onda kal gibi notlar verdim. Dikme köyüne varınca da Ateş Ağa’da misafir ol, fakat o çok nüktedandır, dikkat et, bir laf söyler altından kalkamazsın, dedim. Günlerden bir gün müfettiş, Ateş Ağa’ya misafir olmuş. Çok iyi ağırlamışlar, ertesi gün ahırdan atını eşeğini çıkartmış, hazırlamış, müfettişi ata bindirmiş, kendisi de eşeğe binmiş, öbür köye kadar götürüyormuş. İki günden beri hiç de o anlattığım gibi nüktedan bir adam olarak göremediği Ateş Ağayı müfettiş yavaş yavaş yoklamaya başlamış: - Ateş Ağa, maşallah senin Karakaçan çok hızlı, ateş gibi yürüyor, demiş. - Evet beyefendi iyi yürür, demiş. Beklediği cevabı bulamayan müfettiş, biraz sonra Ateş Ağanın eşeği yerde gördüğü tütün paketinin kağıdını eğilip koklayınca, Müfettiş yine söz açmış: -Ateş Ağa, senin Karakaçan okuma da biliyor herhalde, demiş. Artık sabrı tükenen Ateş Ağa: -Evet bilir beyefendi. Biraz daha okusa müfettiş olacaktı zaten, demiş.

    Vaktiyle Kayseri Sanayi Bölgesinde sobacı ustası İsmail Ağa mesleğini icra ederdi. Ticaret hayatı işte... Bir gün verdiği senedin tutarını ödemekte zorlanmış. Senedi protesto olmuş ve ihbar İsmail Ustanın adresine ulaşmış. Protestoyu öğrenen usta utancından ne yapacağını şaşırmış ve bağa kaçmış. Etrafına da haber sızdırmamış. Ama kulağı tetikteymiş. Emniyet güçleriyle jandarma ya da alacağı olanlar grup halinde işyerine gelerek kendisini protesto edecekler diye günlerce kaçarmış. Aradan epey zaman geçtikten sonra ne olduysa olmuş. Hele bir gidip ortalığı kolaçan edeyim demiş ve iş yerine uğradığında herkesin aldırmaz bir halde işine gücüne devam ettiğini görmüş. Hiç kimse kendisiyle ilgilenmiyormuş. Protestoya dair kimse bir kelime bile söylemiyormuş. Merak etmiş ve dükkan komşularına sormuş: -Beni protesto edenler olmadı mı? -Hayır. -Polis, jandarma ya da kalabalık bir alacaklı grubu gelmedi mi? -Hayır. Ama komşusu noterden bu protesto evraklarının geldiğini söylemiş ve evrakı ustaya uzatmış. Usta protesto kağıdını almış, masanın üzerine çarpmış: - Protesto dedikleri bu muydu? Bu ise her gün gelsin be birader!

    Doktor, muayenehaneye ilk kez gelen hastadan 50 bin, sonraki muayenelerde 30 bin lira alıyordu. Bunu öğrenen Kayserili, muayeneye ilk gidişinde: -"İşte yine geldim doktor bey" dedi. Doktor soyunmasını söyledi. Muayene etti, ücretini aldı: - Sağlığınız düzeliyor. Aynı ilaçları kullanmaya devam edin!
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:38 pm

    ir uçakta, 99’u Laz, biri Kayserili, 100 kişi yolculuk yapmaktadır. Yolculuk sırasında uçağın motoru arıza yapar. Kaptan pilot: İrtifa kaybediyoruz, lütfen valizleri aşağı bırakın. Bütün valizler aşağı bırakılır. Uçağın arızası hala devam eder, koltuklar da aşağı atılır ve nihayet uçağın yer döşemesi de bırakılır, yolcular tavandaki korkuluklara tutunarak uçmaya devam ederler. Bu sırada kaptan pilotun sesi duyulur: Sayın yolcular bütün fazla ağırlıkları attık ama bir yolcunun ağırlığı maalesef fazla geliyor. İçinizden biri fedakarlıkta bulunsun. Buz gibi bir hava eser, herkes susar. Uzun bir aradan sonra Kayserili seslenir: -Arkadaşlar hepiniz akrabasınız, birbirinizden ayrılamazsınız,ben aşağı atlıyorum. Bütün yolcular büyük bir sevinçle Kayseriliyi alkışlamaya başlar.

    Kayserili bir hayvan tüccarı ineğini satmak için pazara götürür. İnek ahırdayken ineğin gözü önünde on bin lirayı sayıp cebine koyar. Pazarda ineği on iki bin liraya satmak isteyen tüccara derler ki:
    - Bu inek on iki bin lira etmez. Kayserili yemin eder:
    - Vallahi de billahi de bu inek sabahtan on bin lirayı gördü

    Kolkola


    Hayvanat bahçesinde iki ahtapot kollarını birbirine sarmış dolaşıyorlardı.Erkek ahtapot eğildi hafif bir sesle dişi ahtapotun kulağına fısıldadı:
    -Ne güzel bir gece değil mi sevgilim?...Mehtap,yıldızlar,sen,ben...Ve bu güzel gecede seninle ikimiz böyle kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola dolaşıyoruz...

    Renk insanı değiştirir



    Amerika'da bir fuar açılmıştı. Fuarda zencileri beyaza dönüştüren bir makine tanıtılıyordu. Denemek 10 dolardı. iki zenci fuarı gezerken bu makineyi gördüler ve denemeye karar verdiler. Birinin 11 doları diğerinin ise 9 doları vardı. 9 doları olan arkadaşına dönüp
    -Sen 1 dolarını bana ver. Gidip birlikte beyaz olalım. dedi. Arkadaşı ise :
    -Dur! Önce ben gireyim, deneyeyim. Eğer memnun kalırsam sana 1 dolarımı veririm. Sen de beyaz olursun. dedi.
    Anlaştılar. Zenci gidip makineye girdi ve bir süre sonra beyaz olarak çıktı. Dışarıda kalan zenci duruma çok sevinmiş olarak arkadaşının yanına gidip :
    -Hadi dedi. 1 doları ver ben de beyaz olayım.
    -Hadi oradan pis zenci!;

    Topun Hacmi



    Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir mühendise bir kırmızı top verip bunun hacmini nasıl bulacaklarını sormuşlar. Matematikçi, bir mezura ile etrafını ölçüp formülle yarıçapını hesapladıktan sonra diğer bir formülle yarıçapından hacmini bulacağını söylemiş. Fizikçi ise topu suya batırıp yer değiştiren suyun hacmini ölçerek topun hacmini bulabileceğini söylemiş. Top son olarak mühendisin eline verilmiş, mühendis topu şöyle biraz çevirip bakmış ve sonra: "Bana kırmızı toplar kataloğunu bulun"
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:38 pm

    Teknoloji



    Bir Türk, Japon arkadaşının daveti üzerine Japonya'ya gidiyor. Birkaç gün gezdikten sonra arkadaşı onu çalıştığı fabrikaya götürüyor. Teknoloji muazzam. "Bak !", diyor Japon : "Burada robot yapıyoruz. Şu Robotlar öğle yemeğini hazırlar ve getirir. Şunlar bebek bakar. Şunlar araba bile kullanır." Bizim Türk vatandaşı hayretler içinde kalır. Dolastıkça gözleri fal taşı gibi açılır. Japonya'dan ayrılırken arkadaşı Türkiye'ye mutlaka gelmek ve teknolojisini görmek istediğini söyler. Ve o gün gelir. Fakat bizim Türk nereyi gezdireceğini bir türlü bilemez. Düşünür ne göstermelide altında kalmamalı Japonyada gördüklerinin. Aklına hamam gelir. Japon ne anlar Türk Hamamından. Alır götürür. Japona ilginç gelir: "Ne oluyor burada?" "Biz burada insan yapıyoruz." " Sahi mi?" der Japon. Bir odanın kapısını açarlar. İçeride tellak bir adamın kolunu ovmaktadır. "Bak der bizimki, burada kollar monte ediliyor." " Bir başka odada bacak ovulmaktadır. "Buradada bacaklar takılıyor." Japon bu sefer hayrette. Diğer odanın kapısını açarlar. İçeride bir kadının üstünde bir erkek iş üstünde. Japon sorar : "Peki burada ne oluyor." "Burada montaj bitmiş delikler açılıyor."

    Sinekler

    Dokuz yaşındaki oğlan cocuğu elinde raket, gözünü pencere c..... konmuş çiftleşmekte olan sineklere dikmis..
    - "Anneee!!" diye cağırmış.. "Sineklerin erkeği olur mu?"
    Anne bu masum sorudan kuskulanmadığı için "Olur yavrum.." cevabını verince, oğlan sorusunu ikilemiş
    - "Peki sineğin dişisi olur mu?"
    Kadın o zaman soruların çetrefilli bir yere gideceğini sezip, yan çizmiş
    - "Olmaz evladım.."
    Oğlan aradığı cevapları alınca elindeki raketi hırsla sineklerin çzerine yapıştırmış.
    "İbneler!"

    Haremağasının İntikamı



    Ahmed sarayın hizmetkarlarından biri.. Yıllardır Kraliçeyi görür ve onun göğüslerine hayran olurmuş.. Artık bir saplantı halini almış Kraliçenin göğüslerine dokunmak, öpmek.. Tüm cesaretini toplayıp haremağasına açılmış..
    "Bana sultanın memelerini koklat.. Ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin" demiş.. Harem ağasının aklı yatmıs bu karlı işe..
    Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı, büyücü karşımı bir kadın varmış.. Ona gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyeceği korsaya iyice sürmüş.. Sultan çıplak tenine korsayı takınca, losyon etkisini hemen göstermiş. Memeleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış.. Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar.. Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek.. Harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha "Saray hizmetkarlarından Ahmet, derdinize derman olabilir. Onun salyası, herşeye iyi geliyor. Tek çare, Ahmed'in dili.. Kraliçemizi ancak o kurtarır, eğer izin verirseniz" demiş.. Padişah çaresiz çağırmış Ahmed'i hareme.. Ahmed bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş... Ne var ki söz verdiği halde 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış.. "Bu olayı açıklarsan ikimizin de kellesi gider. Bunu göze alamazsın.. Hadi bakalım, çek arabanı" demiş, haremağasına.. Çok kızmış harem ağası.. Öyle kızmış ki.. Ertesi gün aynı yakıcı losyonu padişahın, banyodan sonra giyeceği donuna iki kat sürmüş..

    Güvenilmez



    Adamın biri gazetedeki iş ilanı üzerine gelmiş ve sırası gelince görüşmeye girmiş.
    İş ilanında üniversite mezunu, iyi fransızca konuşan, pazarlama konusunda tecrübeli bir yönetici arandığı yazıyormuş.
    - Hoşgeldiniz, hemen başlayalım. Hangi üniversite mezunusunuz?
    - Üniversite mezunu değilim.
    - Öyle mi? O zaman yabancı dilinize güveniyor olmalısınız.
    - Yabancı dil bilmem.
    - Demek bilmiyorsunuz. O zaman tecrübenize güvenerek geldiniz.
    - Pazarlama konusundan anlamam.
    - O zaman niye geldiniz canım kardeşim ?
    - Bu işte bana güvenmeyin. Onu demeye geldim.

    Penguenler



    Alaska'da bir bardan içeri iki İngiliz girmişler ve içki söylemişler. Bir süre sonra bir tanesi barmene
    - Buralarda siyah kadın bulunur mu ?
    - Hayır, bulunmaz elbet.
    - Peki buralarda siyah beyaz kadın bulunur mu ?
    - Bulunmaz tabi
    Bunun üzerine Laz arkadaşına dönerek :
    - Sanırım dün gece iki penguenleydik
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:39 pm

    Cennet-Cehennem Ligi



    Bir devrin tüm en klas futbolcuları cennette toplanmışlar. Cennetin baş meleğide futbola çok meraklıymış. Şeytanı çağırtmış ve :
    -Cennetle cehennem arasında bir maç düzenleyelim ne dersin?
    -Bosuna oynamayalım, biz kazanırız, demiş şeytan.
    -Olur mu en iyi futbolcular bizde. Ne kadar da kötü futbolcu varsa sizde. Şeytan şeytanca gülümsemis ve :
    -Ama bütün hakemler de bizde

    Müsrif



    Salamon be! Benim hanım çok müsrif, para yetişmiyor. İnanamazsın, Pazar günü benden 200 frank istedi, Pazartesi 300, Salı 400, Çarşamba 500, Perşembe 800, dün de 1000 frank!..
    - Acıdım sana be Mison. Nereye harcıyor bu kadar parayı?
    - Ne bileyim ben, verdiğim yok ki...

    Bizi de Uyandırır mısınız?



    Adam otele gelip resepsiyona kaydını yaptırırken görevli sordu :
    - Sabah sizi kaçta uyandırmamızıi istersiniz? Adam başını salladı :
    - Hiç gereği yok. Ben her sabah saat beşte kendim uyanırım. Resepsiyonda ki görevlinin yüzü güldü :
    - Aman ne iyi. Lütfen uyandığınız zaman bizi de uyandırır mısınız?..

    İran Halısı



    Kadının biri pahalı halılar satan bir dükkana girer.. ve ilk bakışta çok beğendiği bir iran halısına doğru yönelir. Halıya daha yakından bakmak üzere yere doğru eğildiğinde istemeyek sesli bir şekilde gaz kaçırınca çok utanır ve hemen kimse duydumu diye etrafına bakınır ve arkasında duran satıcıyı görünce konuyu unutturmak için aceleyle adama
    -Bu İran halısı kaç para? diye sorar. Satıcı gayet pişkin şöyle yanıt verir.
    - Valla hanımefendi, halıya sadece bakmakla osurduğuna göre fiyatını duysan zıçarsın

    Masum Şeytan



    Bir gün şeytan büyük bahçeli koskoca bir malikaneye girmiş. Merdivenleri çıkmış. Bir kuzu görmüş. Kuzunun boynunda bir ip varmış. Şeytan ipi çıkarmadan sadece biraz gevşetmiş. Kuzu malikenenin önünde bulunan aynayı görmüş. Şaşırınca bir hamle yapıp aynayı kırmış. Çıkan gürültüye evin hizmetçisi gelmiş. Sen naaptın? ben şimdi burayı nasıl temizliycem. Evin beyi bunu duyunca kesin beni kovar demiş ve kuzuya bir tekme atmış. Kuzu merdivenlerden düşünce ip yetmemiş ve kuzunun boynunu kesip onu öldürmüş. Bu sırada evin uşağı gelmiş. Neler olduğunu sormuş. Kadın anlatınca bunu nasıl yaparsın. Bey şimdi ikimizi de kovucak. O kuzu onun için çok değerliydi demiş. Ve hafifçe kadını itmiş. Kadın dengesini kaybetmiş ve merdivenlerden düşüp boynunu kırmış. Sesi duyunca evin hanımı gelmiş. Olanları öğrenince sinirlenmiş. Tam uşağı dövmek için uşağa yaklaşırken uşak lütfen beni bağışlayın ve beni kovmayın diyerek diz çökmüş. Uşağın üstüne hızla gelen kadın ise ona çarpıp merdivenlerden yuvarlanmış ve ölmüş. Evin beyi gelip de olanları dinleyince belinden silah çekip uşağı vurmuş. Sonra kendi kendine eyvah ben ne yaptım? bir kuzu, aynanın kırılması ve sevmediğim karım için elimi kana bulamaya, katil olmaya değermiydi? demiş ve silahı çekip bir kurşunda kendine sıkmış. Bütün bu olanları bir kenardan izleyen şeytansa sırıtarak "Ben hiç bişey yapmadım ki. Sadece acıyarak kuzunun boynundaki ipi gevşettim, o kadar..." demiş...
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:39 pm

    Alış-Veriş



    Eski İstanbul'da bir yaptığı veresiye alış verişlerde pek borcunu ödemeyen bir memur varmış. Bir gün bir alışverişteyken çarşıyı denetleyen belediye başkanı adı Mehmet olan bu adama da hal hatır sormuş:
    - Ooo Mehmet Efendi nasılsın?
    - İyi alış veriş yapıyorum. Bu cevap üzerine ağzı Mehmet Efendi'den yanan dükkan sahibi hemen atılmış:
    -Vallahi efendim şu ana kadar yalnızca aldı. Çok şükür daha bir şey verdiğini pek görmedik

    İddia



    Nasreddin Hoca, bir gün eşeğiyle odun getirir. Hava da cok sıcak olduğundan hem kendisi hem eseği kan ter içinde kalırlar. Hoca odunları indirir, yerleştirir. Karısına:
    - Hatun, eşek cok yoruldu, onu bir yemleyiver, diye seslenir.
    Karısıda o gün yorgun olduğundan:
    - Efendi, benim işim var, sen yemleyiver, der.
    Hoca sıcaktan iyice bunalmış vaziyette kendini minderin üzerine atar.
    - Olmaz! Hiç halim yok, veremem, sen ver der.
    Eşeğin yemini sen vereceksin ben vereceğim derken iş kızışır. Epeyce tartışırlar. En sonunda Hoca:
    - Pekala! Öyleyse aramızda bahse tutuşalım. Kim önce konuşursa eşeğe o yem versin. Anlaştık mı? der.
    Karısı teklifi kabul eder. İkisi de birer köşeye çekilirler. Az sonra kadın, el işini alarak komşuya gider. Hoca birşey diyemez. Aradan biraz zaman geçer. Eve bir hırsız girer. Hoca'yı görünce kaçacak olur. Ama Hoca'dan hiç ses ve tepki gelmediğini anlayınca kaçmaktan vazgeçer. Ortalıkta ne var ne yoksa koca bir çuvala doldurur. Hoca'nın gözleri önünde çuvalı yüklenerek evden çıkar. Karısı epey zaman sonra eve girip evin halini görür. Eşyaların yerinde yeller esmektedir. Telaşla:
    - Bu ne hal? Efendi! diye çiğlik atar.
    Hoca yattığı yerden doğrularak:
    - Haydi bakalım Hatun, bahsi kaybettin. Eşeğin yemini sen vereceksin! der.

    Mutlu Bebek



    İki gey birlikte yaşamaktadır. Her şey çok iyi gitmekte oldukça iyi geçinmektedirler. Sonunda evlenmeye karar verirler. Evlilikleride oldukça mutludur ancak tek bir dertleri vardır oda çocuk sahibi olamamak. Bu onları yiyip bitirmektedir. Birgün akıllarına bir fikir gelir kiralık bir anne bulacaklar spermlerini birleştirerek mikroenjeksiyon yöntemi ile hamile bırakacaklardır. Operasyon gerçekleşir ve bebeklerinin doğumunu beklemeye başlarlar. Doğum günü gelmiştir ve her ikiside heyecanla hastane koridorunda beklemektedir. Sonunda hemşire gelir ve
    -"müjde nur topu gibi bir oğlunuz oldu" diyerek mutlu haberi verir. Çok heyecanlanan gey ler bir an önce bebeklerini görmek isterler ve yeni doğan bebeklerin olduğu bölüme hemşire ile birlikte giderler. Fakat bütün bebekler feryat figan ağlamakta ancak bir bebek mutluluktan uçarcasına gülücükler atmaktadır. Heyecanla hemşireye bebeklerinin hangisi olduğunu sorduklarında hemşire
    - "gülen bebek sizinki" der. Şaşıran geyler "nasıl olur bütün bebekler ağlarken bizim bebeğimiz gülüyor" hemşire
    - "kıçındaki dereceyi çekeyim siz ozaman görün ağlamak nasıl oluyor."

    Meraklı Deve



    Genç deve annesine sormuş
    -"Anne niye bizim ayaklarımız bu kadar büyük?"
    Anne cevap vermiş:
    -"Çölde kuma batmamak için."
    Genç deve tekrar sormuş:
    -"Peki kipiklerimiz niye bu kadar gür.
    Anne tekrar cevap vermiş:
    -"Çölde kum fırtınalarında kum kaçmasın diye."
    Merakı yatışmamış olan genç deve bir soru daha sormuş:
    -"Bizim niye hörgüçlerimiz var."
    Anne deve sabırla yanıtlamış :
    -"Çölde çok uzun süre susuz idare edebilmek için suyu hörgüçlerimizde depolarız."
    Sonunda dayanamayan genç deve sormuş :
    -"Peki biz bu hayvanat bahçesinde ne işimiz var?"

    Kırşehirli Muavin


    Bir kamyonun şoförü Nevşehirli, muavini de Kırşehirli'ymiş. Bir gün kamyona 6 metre yüksekliğinde yük yükleyip yola çıkmışlar. Bir süre sonra yüksekliği 5 metre olan bir köprüden geçeceklermiş. Kırşehirli muavin sağa sola bakınmış, Nevşehirli şoföre "Trafik yok, geç ağbi" demiş
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:39 pm

    Yolunacak Kaz



    Cok soguk bir kis gunu padisah, tebdil'i kiyafet gezmeye karar vermis.Yanina basvezirini alip yola cikmis. Bir dere kenarinda calisan yasli bir adam gormusler.. Adam elindeki derileri suya sokup, doverek tabakliyormus. Padisah, ihtiyari selamlamis.
    " Selamunaleykum ey pir'i fani..."
    " Aleykumselam ey serdar'i cihan..." Padisah sormus.
    " Altilarda ne yaptin ?"
    " Altiya alti katmayinca, otuz ikiye yetmiyor..." Padisah gene sormus.
    " Geceleri kalkmadin mi ?"
    " Kalktik...Lakin, ellere yaradi..." Padisah gulmus.
    " Bir kaz gondersem yolar misin ?"
    " Hem de ciyaklatmadan..." Padisahla basvezir adamin yanindan ayrilip yola koyulmuslar. Padisah basvezire donmus.
    " Ne konustugumuzu anladin mi ?"
    " Hayir padisahim..." Padisah sinirlenmis.
    " Bu aksama kadar ne konustugumuzu anlamazsan kelle ni alirim." Korkuya kapilan basvezir, padisahi saraya biraktiktan sonra telasla dere kenarina donmus. Bakmis adam hala orada calisiyor..
    " Ne konustunuz siz padisahla..." Adam, basveziri soyle bir suzmus.
    " Kusura bakma. Bedava soyleyemem. Ver bir yuz altin soyleyeyim.." Basvezir, yuz altin vermis.
    " Sen padisahi, serdar'i cihan, diye selamladin. Nereden anladin padisah oldugunu.."
    " Ben dericiyim. Onun sirtindaki kurku padisahtan baskasi giyemezdi.." Vezir kafasini kasimis.
    " Peki, altilara alti katmayinca, otuz ikiye yetmiyor ne demek..." Adam, bu soruya cevap vermek icin de bir yuz altin daha almis.
    " Padisah, alti aylik yaz doneminde calismadin mi ki, kis gunu calisiyorsun, diye sordu. Ben de, yalnizca alti ay yaz degil, alti ay da kis calismazsak, yemek bulamiyoruz dedim." Vezir bir soru daha sormus...
    " Geceleri kalkmadin mi ne demek ?" Adam bir yuz altin daha almis. " Cocuklarin yok mu diye sordu..Var, ama hepsi kiz. Evlendiler, baskasina yaradilar, dedim..." Vezir gene kafasini sallamis.
    " Bir de kaz gonderirsem dedi, o ne demek..." Adam gulmus.
    " Onu da sen bul..."

    Borsa



    Köylünün biri eşşeğini satmaya karar vermiş.50 milyon fiyat biçmiş. Herkes itiraz etmiş bu yüksek fiyata. Derken başka bir köylü razı olmuş ve satın almış. Satan köylünün akşam gözüne uyku girmemiş, demek ki var bir hikmeti de eşşeği satın aldı demiş. Ertesi sabah sattığı kişiye gidip 75 milyon teklif etmiş. Tekrar satın aldığı eşşek bu sefer diğer köylüyü rahatsız etmiş. Sabahı sabah edip ilk sahibine 125 milyon verip tekrar almış. Bu böyle devam etmiş.
    -Birgün meydanda müthiş bir kalabalık bağıra bağıra bir eşşeğin etrafında toplanmışlar. Bir yabancının dikkatini çekmiş ve eşşeğin fiyatını sormuş; 995 milyon cevabını alınca: Olur mu be! En fazla 20 milyon eder demiş. Bir Köylü hemen itiraz etmiş:
    -Abi sen ne diyorsun!Var ya bu eşşek 1 Milyar direncini geçti mi 1.5 Milyara kadar yolu var...

    Oscar



    Atlas Okyanusu'nda giden geminin kaptanı gemide olan bütün herkesi güverteye çağırmış. Herkes gelince
    -Size bir iyi bir kötü haberim var.
    Önce hangisini söyliyeyim.
    Herkes: "İyi" demiş.
    -13 dalda oscar kazanacağız

    Yüzbaşı



    Bir Astsubay'la bir gözü takma Yüzbaşı aynı bekar lojmanında birlikte kalıyorlardı. Yüzbaşı her gece yatmadan takma gözünü çıkartır su dolu bir bardağa koyar sabah tekrar yerine takardı. Sıcak bir Yaz akşamı gece yarısı Astsubay susadı,el yordamıyla sehpadaki bardağı kaptı bir dikişte yuvarladı oda ne..suyla birlikte gözüde yutmuştu.Astsubay farkına vardı ama artık iş işten geçmişti. Ertasi gün sabah sporundan sonra Astsubay tuvalete gitme ihtiyacı duydu .Koşar adımla tuvate gitti pantolonunu sıyırdı başladı ıkınmaya fakat mümkün değildi bir türlü rahatlayamıyordu.Onun ıkınma sesini duyan tuvalet nöbetcisi er telaşlandı nazikçe kapıyı tıklattı..
    -Komutanım yardımcı olayım.. Astsubay can havliyle kapıyı açtı,
    -Bak oğlum şurada ne var bir türlü s...çamıyorum deyip er'e doğru döndü. Er eğilip bakar bakmaz hazırola geçti ve selam durdu.Bunu gören Astsubay sinirlendi,
    - Ne selam durdun evladım diye bağırdı..
    Asker yanıtladı; -Nasıl selam durmayım Komutanım içeriden Yüzbaşım bakıyor......

    Denize girmek yasak




    Bir grup İngiliz, Amerikan ve Türk gemiyle yolculuk ediyorlarmış. Birden şiddetli bir fırtına kopmuş. Geminin batacağını anlayan kaptan hemen yolculara koşup gemiyi boşaltmalarını istemiş. Fakat kimse buna inanmayarak kendini denize atmayı kabul etmemiş. Bir süre sonra bütün yolcuların ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gören kaptan hemen bir tayfasını çağırmış. "Git bir de sen dene onları gemiden atlamaya ikna etmeyi" demiş. Tayfa gitmiş ve kısa bir süre sonra geri dönmüş. Kaptan merakla sormuş:
    -Eee, noldu?
    -Hepsi atladılar efendim.
    Kaptan çok şaşırmış:
    -Nasıl olur, daha demin kıllarını bile kıpırdatmamışlardı. Ne dedin onlara?
    -Çok kolay. İngilizlere "Sizin gibi soylu insanlar batmak üzere olan bir gemide olmamalılar" dedim.
    Amerikalılara deniz suyunun insan vücudu için çok faydalı olduğunu söyledim.
    -Peki ya Türklere ne dedin?
    -Onlara da "Denize girmek yasak! " dedim.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:40 pm

    Vantrolog


    Vantrolok eline geçirdiği kukla ile konuşuyor ve aptal sarışın fıkraları anlatıyormuş. Gösterisi biraz ilerledikten sonra birden orta sıralardan sarışın bir kadın ayağa kalkmış ve yükses sesle :
    - Afedersiniz !
    Bu çıkış üzerine vantrolog ve kalabalık durmuşlar ve sarışına bakmaya başlamışlar, sarışın :
    - Görüyorum ki sarışınların ne kadar aptal olduğuna dair şakalar yapmaktasınız. Peki söyler misiniz, bu kanıya nereden vardınız ? Tek suçumuz saçımızın rengi mi yani ? Sizin bu yaptığınınz ırkçılık olmuyor mu ? Kadınların birçoğunun sarışın olduğu ülkelerdeki kadınlara hakaret etmiş olmuyor musunuz ? Tanımadığınız bu kadar kadına ettiğiniz hakaretler sizi rahatsız etmiyor mu ? Söyler misiniz ?!!
    Bunun üzerine vantrolog çok mahçup ve üzgün bir yüz ifadesi ile :
    - Şey, ... ben özür dilerim, ... sadece şaka yapıyordum. Eğer sizi ...
    Sarışın Vantrolog'un sözünü keser ve :

    - Ben sizle konuşmuyorum bayım. O elinizdeki küçük terbiyesiz adamla konuşuyorum ! Siz onu savunmayın, o cevap versin.

    Loto
    Brandi adında sarışın bir iş kadınının işleri çok kötü gidiyormuş. İflas edince yardım için Tanrıya başvurmaya karar vermiş. Gece yatmadan başlamış duaya; "Tanrım, iflas ettim ve işyerimi kaybettim. Eğer yakın zamanda elime para geçmezse evimi de laybedeceğim. Lütfen Lotoyu kazanmamı sağla." Ertesi gün o haftanın loto çekilişi yapılmış ve başka biri kazanmış. Yine bir loto çekilişi öncesinde kadın yine dua etmiş;"Tanrım, işyerimi kaybettim, evim, kaybettim, eğer yakın zamanda elime para geçmezse arabamı da kaybedeceğim. Lüften yarınki lotoyu kazanmamı sağla." Ertesi gün lotoyu yine bir başkası kazanmış. Sonraki loto arefesinde kadın yine dua etmeye başlamış;"Tanrım, beni neden unuttun? İşyerimi, evimi, arabamı kaybettim, çok zor durumdayım, lütfen, lütfen bu seferki lotoyu kazanmamı sağla da işlerimi yoluna koyayım." Birdenbire ortalık ilahi bir beyaz ışıkla aydınlanırken gök aralanmış ve Tanrı seslenmiş:
    - Brandi kızım, Lotoyu kazanmak için önce Loto bileti alman lazım...

    Esmer, Kızıl ve Sarışın



    Bir sarısın, bir kızıl ve bir esmer kız yanmakta olan bir binanın çatısında mahsur kalmışlar. itfaiye hemen olay mahalline gelmiş, gerekli cihazları cıkarmışlar.Catıdan atlayanları tutmak icin yanlarında getirdikleri carşafı tuttuktan sonra, çatıya doğru seslenmişler;
    "Atla. Bu tek sanşımız".
    Esmer olan kız çatının kenarına kadar gelmiş ve kendisini aşağıya bırakmış. Tam çarşafa gelirken, itfaiyeciler birden çarşafı kenara çekmişler. Esmer kız domates salçası gibi yere yapışmış.
    Itfaiyeciler tekrar catıya seslenmişler;
    "Hadi atla. Yoksa kurtulamayacaksın." Kızıl saçlı aşağıya bağırmış;
    "Atlamam. Biraz once yaptığınız gibi çarşafı çekersiniz siz".
    İtfaiyeciler; "Hayır, çekmeyiz. Biz sadece esmerler icin bunu yaparız". Boyle söylenince, kızıl saçlı da kendisini çatıdan aşagıya bırakmış. Itfaiyeciler esmer kızda oldugu gibi yine aniden çarşafı kenara çekince, kızıl saclı da elmalı kek gibi yere serilmiş.
    Çatıda sadece sarışın kalmış. itfaiyeciler daha once de yaptıkları gibi;
    "Atla, atla. Yoksa yanarak oleceksin".
    Sarışın; "Kesinlikle atlamam. İki arkadaşım atladığında çarşafı çektiniz. Ben atlarken de çekersiniz".
    itfaiyeciler; "Kesinlikle cekmeyecegiz. Söz veriyoruz".
    Sarışın kız; "Bakın, sizin çarşafı çekmeyeceğinize güvenemiyorum. şimdi çarşafı yere bırakın ve etrafından çekilin...

    Soru Cevap



    Soru: Bir sarisini butun gun nasil oyalarsiniz ?
    Cevap: Yuvarlak bir odada gidip köşede oturmasini soyleyerek.
    S: Bir sarisini evlenmeye nasil razi edersiniz ?
    C: Ona hamile oldugunu soyleyerek
    S: Bir sarisinin Cumartesi gunu boyunca gulmesini nasil saglarsiniz ?
    C: Carsamba gunu bir espri yaparak.
    S: Bir sarisin niye iki saat boyunca portakal suyu kutusuna bakar?
    C: Uzerinde " konsantre " yazdigi icin.
    S: Sarisin civi cakarken parmagini niye civinin ustune koyar?
    C: Cikan sese dayanamadigi icin.
    S: ABD'de sarisin ve zeki kadina ne denir ?
    C: Turist
    S: Bir sarisinin fikrini nasil degistirirsiniz ?
    C: Kulagina ufleyerek
    S: Bir sarisinin bir baska sarisinin kulagina uflemesine ne denir ?
    C: Bilgi transferi
    S: Hamile oldugunu ogrenen sarisin ne der?
    C: Benim olduguna emin misin ?
    S: Bira sisesi ile sarisinin ortak ozelligi nedir ?
    C: Ikisinin de boyun kismindan yukarisi bostur.
    S: Bir sarisini saatlerce nasil oyalarsiniz ?
    C: Eline iki tarafina da " Ters cevir " yazili bir kagit tutusturarak.
    S: Komurlukteki iskelete ne denir ?
    C: Gecen yilin sarisinlar arasi Saklambac Turnuvasi Sampiyonu.
    S: Kazalarin cogunun ev civarinda oldugunu duyan sarisin ne yapar.
    C: Tasinir.
    S: Zekasinin yuzde 90'ini kaybetmis sarisina ne denir ?
    C: Bosanmis .
    S: Kac sarisinla elektrik akimi olustrulabilir ?
    C: Iki . Biri kuvete girer digeri sac kurutma makinesini uzatir.
    S: Bir bilgisayarin onunde bir sarisin oturdugunu nereden anlarsiniz
    C: Ekrandaki tipex izlerinden.
    S:Bir sarisinla bir utu masasi arasindaki fark nedir?
    C:Ütü masasinin bacaklari daha zor acilir.

    Skorbord

    ,

    Temel, evli bir arkadaşını ziyarete gider. Evin hanımı çok güzel bir içki masası hazırlamıştır. Hep birlikte yiyip, içip sohbet ederler. Kimse zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmaz. İçkinin etkisiyle, ev sahibi sızar ve horlamaya başlar. Kadın, Temel'e yaklaşır ve kulağına fısıldar:
    - Haydi biraz sevişelim.
    Temel sıkılarak:
    - Nasıl olur? Sen benim arkadaşımın eşisin. Hem sonra ya aniden uyanırsa ?
    Kadın, üstündeki son giysiyi de çıkartırken: - Yer yerinden oynasa, uyanmaz artık. Temel eğilir ve arkadaşının göğsünden bir kıl kopartır. Arkadaşının horultusunda hiçbir değişme olmaz. Bunun üzerine kadınla çılgınca sevişmeye başlar.
    Kadın, bir süre sonra içli bir sesle:
    - Haydi bir daha.
    Temel, arkadaşının göğsünden bir kıl daha kopartır, horultu yine devam etmektedir. Bir kez daha sevişirler. Olay, sabaha kadar tam beş kez tekrarlanır. Güneşin ilk ışıkları odaya dolarken, Temel bir kıl daha koparınca, arkadaşı: - Bak dostum, bütün gece karımla seviştin. Ses çıkartmadım. Ama beni skorboard olarak kullanmaya devam edersen, canına okurum ha!
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:40 pm

    Çukur işi



    Temel bir grup arkadaşıyla çukur açıyormuş.Bir başka grupda gelip çukurları kapıyomuş. Adamın biri çok merak etmiş ve ne yaptıklarını sormuş.
    Temel: -Bir grup daha fardu, onlarda fidan dikeydu, bucün gelmeduler, piz de pizim işler geri kalmasın diye çalişayruz...

    Dedikoducu ........



    Temel hergün evine trenle gidip gelmektedir.Yine bir gün trende giderken karşısında oturan adamın biri ........ der. Temel şaşırır acep bağamı dedi diye sağına soluna bakınır. Adam yine ........ der.Temel yine şaşkınlık içinde sağa sola bakınır; sanırım bağa dedi der. Olay çıkmaması için ilk durakda iner ve olayı evde karısına anlatır.
    -Fadime bugün trende adamın biri bağa ........ dedi der.
    Fadime ; hadi ya bak terbiyesize der.
    Temel ertesi gün aynı adamla tekrar trende karşılaşır.Adam bu sefer Temel'e bakarak şöle der:
    -Dedikoducu ...........

    Dile benden ne dilersen



    Temel, Dursun'a arabasının öyküsünü anlatıyordu :
    -"Bir gün otostop yapıyordum ki önümde, bu arabayla, mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köşeye çekti. Mini eteğini iyice yukarı çekip, dudaklarını ıslattı ve "Benden ne istersen alabilirsin" dedi, ben de arabasını aldım."
    Dursun : -"iyi etmişsin Temel, zaten mini etek sana hiç yakışmazdı!."

    Firar



    Ufak bir suçtan hapse düşen Temel'in koğuş arkadaşı sık sık hastalanmakta haftada bir doktora gitmektedir.Adamın doktordan her gelişinde bir uzvu kesilmektedir.Bir gün bacağı,sonra kolu,eli...Son gelişinde Temel koğuş arkadaşının kulağına eğilir manalı bir gülüşle: -Uy!Hemşerim sanmaki anlamayrum,bağa öyle geliyoki galiba sen kısım kısım firar edeysun

    İşaret
    Balığa çıkacak olan Lazlar konuşuyorlarmış :
    - Dün balık avladığımız yeri işaretledin mi ?
    - Evet kayığa işaret koydum
    - Aptal! Ya bugün başka kayıkla balığa çıkarsak ?!
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:41 pm

    Paça
    Adamın biri Karadeniz'i gezerken bakmış bir köyde bütün koyunlar üç bacaklı. Merak etmiş ve arabasından inip çobana sormuş niye koyunlar böyle diye. Bunun üzerine çoban :
    - Canımız her paça istediğinde koca koyunu kesecek değildik herhalde...

    Yassı Tavuk



    Karadeniz'i gezen bir adam yolda aniden önüne çıkan tavuğu ezmiş. Hayvanı ezdiği için üzüntü duymuş ve gidip sahibine en azından parasını vermek istemiş. Almış tavuğu ve hemen oradaki köye gitmiş. Elindeki tavukla kahveden içeri girmiş ve :
    - Afedersiniz; ben hemen köy dışında bu tavuğu ezdim. Sahibini arıyorum, en azından parasını vereyim diye. Acaba bu tavuğun sahibi kim ? Bunun üzerine hep beraber tavuğa bakan Lazlar :
    - Hemşerim sen yanlış geldin. Bizim köyde böyle yassı tavuk bulunmaz.

    Mendil




    Temel ve İdris sahilde gezinirken Temel'in kafasına martı sıçmış. Temel :
    - Mendilin var mı
    - Var da, ne yapacaksın ? Martı çoktan uzaklaştı.

    Sarı Bar(yeni)



    Temel eğlenmek için bir yer arıyormuş.Daha önce bir çok bara gitmiş fakat simdi gidecek farklı bir yer arıyormuş.Bir arkadaşı ona Sarı Bar adlı bir yer önermiş.Oda gitmiş fakat diğer yerlerden hiçbir farkı yokmuş.Neyse demiş içkisini içmiş tuvalete gitmiş . Bir de ne görsün altın bir pisuar var. Çok şaşırmış daha sonra pisuara işeyip gitmiş. Öbür gün yine gelmiş ve içkisini içip tuvalete gitmiş. Bir de ne görsün altın pisuar yerinde yok. Barmene gidip"Tek farkınız altın pisuardı,şimdi o da yok"demiş. Barmen barda oturan iri yarı adama dönüp "Necmi abii senin saksofona işeyen adam geldi" demiş

    Kizartma Tavuk

    Bizim Temel karakolda başkomiserdir. Bir gün bir kadın gelir: - Komiser bey komiser bey! Kocama tavuklu bezelye yapacaktım ... Ben onu haşlayana kadar kocamı markete bezelye almaya gönderdim. Gidiş o gidiş gelmedi... Ben ne yapacağım? Komiser Temel kadına hiç bakmadan: - En eyisi siz o tavuğu kizartma yapin.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:41 pm

    Otelci Temel

    Otelci Temel’in kapısını bir gece bir İspanyol asilzadesi çalmış. -Boş odanız var mı? -Kimsunuz? -Jose de Santana de Monte Cristo de Santa Cruzo. -Haa, pu kadar uşağu alacak yerum yok

    Temel Kitap Yazarsa?



    Temel bir gün bir kitap yazmaya karar verir ve hemen Orhan Pamuk'a koşar 'Sevgili üstat, ben bir kitap yazmaya karar verdim ama çok satsın istiyorum ne yapmalıyım ?' der. Pamuk, bak Temel Türkiye'de tutan üç şey vardır. Birincisi ...., ikincisi asalet, sonuncusu da de gizem. Sen kitaba bunları içeren bir başlık koyarsan kitabın en az on bin satar. Temel hemen başlamış kitabi yazmaya, 3 ay sonra geri gelmiş. Orhan Pamuk kitabın adını sormuş, temel de, 'Kontesi kim sikti?' demiş. Orhan 'Afferim, çok güzel olmuş, kontes ile asaleti, sikmekle ....i vurgulamışsın, kim de gizemle ilgili. Ama sana söylemeyi unuttuğum bir şey daha var. Bu baslığa bir de din katabilirsen en çok satanlar listesine tepeden girersin. Temel yine çıkmış ve kitabı değiştirmeye başlamış. 1 ay sonra tekrar geri gelmiş. Orhan Pamuk kitabin adini sorunca Temel: 'Allah Allah, kontesi kim sikti?

    Temel Ve Maymun



    Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylik ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel'in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş. Maymunun görevleri: "Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek..." diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış : "Maymunu iyi besle

    Kolay Ameliyat



    Büyük bir hastahane de 5 meşhur cerrah oturmuş hangi meslekten olan insanları ameliyat etmenin kolay olduğuna dair sohbet ediyorlarmış. İlk cerrah;
    "Ben" demiş "Muhasebecileri, hesap uzmanlarını ameliyat etmeyi severim. İçlerini açtığım zaman her şey numaralıdır, iş kolay olur" İkincisi;
    "Doğru ama" demiş "Elektrikçilerin, elektronikçilerin ameliyatı daha kolay olur. Her şey ayrı, ayrı renktedir" Üçüncü cerrah;
    "Siz bir de kütüphanecileri, arşivcileri görün. Her sey alfabetik sıradadır, onun için onların ameliyatı çok kolay olur" Dördüncüsü;
    "İnsaatçıların ameliyatı da pek kolay olur" demiş.
    "Üstelik onlar iş bittikten sonra içeride parçalar, yabancı maddeler kalmasına alışıktırlar" Sonuncu cerrah;
    "Arkadaşlar" demiş "Siz her halde hiç politikacıyı ameliyat etmediniz. Onları kalbi, yürekleri yoktur. İçleri bomboştur. Beyinleri de öyle. Üstelik kafaları ile popoları birbirlerinin yerine takılabilinir"
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:42 pm

    Tamamen Duygusal



    Bülent Dede bak memurlara...
    "-Neyine bakacam be?... Herşeye çare buldular, şu başbakanlığın basılmasına bir çare bulamadılar... Ayıptır be..."
    -Açıııızzz...
    "-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak para var orda para... At onu cebine..."
    -!...
    "-Bülent Ecevit 1997... Hıııhh... 70 yaşında, gencecik bir delikanlıyım... Herkes perişan... Başbakan yapmak istiyorlar... Beni tercih ettiler... Neden ben dersen, özel bir nedeni yok... Tamamen kaygısal..."
    -Hop... Hop... Hooop...
    "-Zıplama kız Mesut gibi... Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
    -Tamamen kaygısal...

    -Necmettin Dede bak savcılara...
    "-Neyine bakacam be... Herşeye çare buldular, şu siyaset yolunu açmaya bir çare bulamadılar... Ayıptır be..."
    -Aiihmmm...
    "-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak para var orda para... At onu cebine..."
    -!...
    "-Necmettin Erbakan 1997... Hıııhh... 28 Şubat'tan yeni çıkmışım... Herkes karşımda... Hapse atmak istiyorlar... Altınoluk'u tercih ettim... Neden Altınoluk dersen, özel bir nedeni yok... Tamamen yargısal..."
    -Hop... Hop... Hooop...
    "-Zıplama kız gardiyan gibi. Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
    -Tamamen yargısal...

    -Süleyman Dede bak gazetecilere...
    "-Neyine bakacam be... Binanaleyh uzaya bile muhabir gönderdiler, şu sokağa bir canlı yayın aracı koymadılar... Ayıptır be..."
    -Babaaaa...
    "-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak para var orda para... At onu cebine..."
    -!...
    "-Süleyman Demirel 2000... Hıııhh... Köşk'ü yeni bırakmışım... Görev süremi uzatmak istiyorlar... Ben Güniz Sokağı tercih ettim... Neden Güniz Sokak dersen, 5 artı 5 nedeniyle... Tamamen rakamsal..."
    -Hop... Hop... Hooop...
    "-Zıplama kız Cavit gibi. Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
    -Tamamen rakamsal...

    -Rıza Dede bak liderlere...
    "-Neyine bakacam be... Herşeye çare buldular, şu liderlerin halka ettiğine bir çare bulamadılar... Ayıptır be..."
    -Gaaaak...
    "-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak domates var orda domates... At onu da çantaya..."
    -!...
    "-Vatandaş Rıza 2001... Hıııhh... İşten yeni atılmışım... Bir lokma yiyecek yok... Zıvanadan çıkarmak istiyorlar... Ben çöpten yiyecek toplamayı tercih ettim... Neden çöp dersen, özel bir neden yok... Tamamen toplumsal..."
    -!...
    "-Zıplama kız döviz gibi. Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
    -Tamamen toplumsal
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:42 pm

    Mantıklı Karar
    Güneydoğu'da 15 yıl süren çatışmalı ortam; doğrusuyla, düzmecesiyle, abartısıyla binlerce hikayeye kaynaklık etmiştir. İşte bu binlerce hikayeden biri de şöyle rivayet edilir. Bir TV kanalında bir PKK itirafçısı geçmişini anlatmaktadır. Muhabir: 'Anlat bakalım, yasadışı-bölücü-terör örgütü ile nasıl tanıştın?' İtirafçı başlar anlatmaya: ' Bir gece pekakalılar bizim köye gelmiştir. Duymuşuzdur. Birden kapı vurulmuştur: taak taak takk.. Açmışız biz de. Bakmışım ki anarşitler. Bana demiştir ki; bize yemek vereceksin, ekmek,su vereceksin, yardım edeceksen yataklık edeceksen yani ha! Yook demişim, olmaz demişim, siz hayınsınız, anarşitsiniz, bölücüsünüz, size ekmek su yok.. O zamaan anayı vururuk demişlerdir. Yine benden yardım yok... Anayı vurmuşlardır. Sonra gene gelmişlerdir anarşitler, demişlerdir bize yardım edeceksin, ekmek, su... Demişim yok... Babayı da vurmuşlardır. Ertesi gün gene gelmişlerdir... Bize yardım, yoksa karıyı vururuk, yok demişim, karı da gitmiştir. Sonra çocuklar..... Herkes ölmüştür. Ben evde bir başıma düşünürem bir gece... Yine kapı çalmıştır... Takkk takkk takkk!. Açmışım kapıyı, onlar! Demişlerdir ki bize yardım edeceksin, ekmek su vereceksen...Ben demişim, size yardım yok,siz hayınsınız... Bana demişler ki; yoksa seni vururuk...! Biraz düşünmüşüm, bana mantıklı gelmiştir, kabul etmişim... İşte böyledir....


    Sana koysunlar!



    Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında fırınları geziyormuş. Kendisine, ağzı oldukça bozuk bir fırıncı pasta ikram etmiş. Fahrettin Bey, şöyle bir tadına bakmış ve sormuş:
    "Hımmm!... Çok güzelmiş, ne kattın buna?"
    Fırıncı gülümseyerek yanıtlamış:
    "Sana koydum efendim!"
    Fahrettin Bey, bu söz üzerine pastadan bir lokma daha almış ve devam etmiş:
    "Ben de bütün fırıncılara söyleyeyim de, hepsi Sana koysunlar!..."


    Bağdat mı?



    Clinton bir gün Bağtada gider, Saddam'ın karşısına oturur. Bir bakar ki Saddamın koltuğunda 2 tane düğme var ve bunlar ne diye sorar;
    SADDAM: Bak göstereyim birincisine basmış alttan bir el cıkmış clintonu gıdıklamaya baslamıs saddam güler ikinci dugmeye basmıs bir el cıkıp clintona vurmaya baslamıs saddam kahkahalara boğulmus. Peki demis clinton haftayada bizim oraya amerikaya bekleriz. Bu kez Saddam amerikaya gider. Clintonun masasında 2 dügme. Saddam sormuş bunlar ne ise yarar
    Clinton: Kak göstereyim der düğmenin birine basar clinton baslar gülmeye saddam saskın ne oldu diye... Clinton ikinci düğmeyede basar clinton gülmekten ölecek durumdadır. Biraz sonra saddam musade ister derki:
    Ben artık bağdata geri döneyim clinton: Bağdat ? ne Bağdatı ??

    Suikastçiler



    Yeltsin içkiden ölmüş. Yöneticiler kara kara düşünüyorlarmış halka bunu nasıl açıklarız diye ve çözümü bulmuşlar. Halka Yeltsinin bir suikasta kurban gittiğini açıklamışlar. suikasçıları da açıklamışlar.
    1. Jonny Walker
    2. JB
    3. Jack Danielson

    Öldükten sonra




    Rusya'da torunu babaannesine sormuş. "Lenin nasıl biri?" Babaanne " Çok iyi biriydi bize ekmek verdi" demiş. Torun "Peki Brejnew nasıl biriydi?" Babaanne "Çok kötüydü çok insan öldürdü ve bizi ekmeksiz bıraktı" Torun "Peki Yeltsin nasıl?" Babaanne " Eee daha bilmiyoruz. Öldüğü zaman öğreniriz."
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:42 pm

    Rus devlet başkanı Brejnev Amerika'yı ziyaret ettiğinde Ford'un davetlisi olarak Beyaz sarayda davet edilmişti. Ziyaretin ertesi sabahı Ford Brejnev'e geceyi nasıl geçirdiğini sordu: Çok iyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm. Yaa ne gördünüz? Beyaz sarayda komünist bayrağının dalgalandığını gördüm. Brejnev'in bu cevabına Ford karşılık vermedi. Bir yıl sonra Ford'da Rusya'ya ziyarete gitti. Sabah olunca Brejnev ona nasıl uyuduğunu sordu.Ford: İyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm. Ne gördünüz? Kremlin'de komünist bayrağı dalgalanıyordu. Brejnev pek memnun olmuştu.Ford devam etti: Ama bayrakta acaip yazılar vardı. Ne yazıyordu ne yazıyordu? Vallahi okuyamadım zira yazılar Çince idi

    Sayın Başkan


    Bütün bebekler aynı sayıda hücreden oluşurlar. Embriyodaki hücreler 9 ay boyunca gelişerek çeşitli organları oluştururlar. Sorun erkek bebeklerin oluşmasında çıkar.. Hücre sayısı aynı olduğuna göre, o önde sallanan alet nasıl oluşacak. Bilim adamları araştırma yapmışlar ve erkek üreme organını oluşturan hücrelerin nerden geldiğini bulmuşlar.. Beyinden.. Yani erkeğin beyin hücrelerinden bir bölümü asağılara göç edip, erkek cinsel organını oluşturuyorlar. Boylece kız çocuklar erkek çocuklardan daha akıllı uslu oluyorlar. Çocuklar ergenlik çağına gelince sorun daha da büyüyor. Çocuk büyüdükçe sadece beyinleri arasındaki fark büyümüyor, düşünme merkezleri de değisiyor. Kadın başı ile düşünürken, erkek düşüceleri bir ölçüde, aşağılara göç etmiş eski beyin hücrelerinde oluşuyor. Tabii sorunun büyüklüğü erkekten erkeğe değişiyor. Bazı erkeklerde aşağı göç eden beyin hücresi sayısı az. Bunlar hemen tüm mental kapasiteye sahip ama, cinsellik açısından çok sıkıcı adamlar oluyorlar. Bunlara tıp dilinde "Cumhuriyetçi" deniyor.. Bazılarında daha çok beyin hücresi aşağı iniyor.. Tip dilindeki isimleri, "Demokratlar!.." Çok ender olarak hemen tüm beyin hücreleri aşağı göç etmiş erkekler var. Bunlara da "Sayın Başkan" diyoruz!..

    Uyanık Eco



    Birgün A.Necdet Sezerle Ecevit avrupada bir konseye katılıyorlar bizimkiler tam yemeğe başlayacaklar ecevitin gözü sezere takılıyor sezer o anda vay be ne güzel kaşık bunu semraya götürsem iyi sükse yaparım deyip kaşığı cebine indiriyor bunu gören ecevit içinden ulan bunu rahşan semrada görürüse oda ister deyip bitane araklamaya karar veriyor tabi konseyde herkesin önünde bir çan var kaşığı buna vurunca konuşma sırası sana geçiyor ecevit tam kaşığı alacak kaşık çana çarpıyor bunu üzerine ecevit bizi davet ettiniz sağolun deyip olayı kapatıyor tam tekrar davranıyor yine çarpıyor yine yine derken ecevit sinirleniyor son bidefa daha alacakken yine çarpıyor bu sefer ecevit diyorki: Bakın size bir sihirbazlık yapacam şimdi şu kaşığı göüyorsunuz dikkatli bakın şimdi bunu alıyorum cebime indiriyorum bakın

    Akıllı Eşek



    Milletvekilinin biri bir köyu gezerken, bağlı olduğu değirmeni döndüren bir eşek görmüş.
    Yanındaki köylüye sormuş;
    Bu eşeğin boynundaki zil ne işe yarıyor ?
    Efendim, demiş köylü, o zil sustuğunda eşeğin durduğunu anlıyorum. Müdahale edince tekrar harekete başlıyor.
    Akıllıca ,demiş vekil peki eşek olduğu yerde durupta başını sağa sola sallarsa nereden anlayacaksın durduğunu?
    Anlayamam ama, ne gezer efendim sizin gibi akıllı eşek buralarda

    Devlet Sırrı

    İşsizdi, parasızdı, kalacak yeri, yiyecek ekmeği, iki satır muhabbet edebileceği bir arkadaşı da yoktu. Nerden geldiği bilinmez "Küçükistan Ceza Kanunu" diye bir kitap geçmişti eline bir gün onu okuyarak vakit geçiriyordu ki "Ülke başbakanına hakaret etmenin cezası altı ay" kitabı ve gözlerini kapattı.
    "Hem bütün hırsımı ondan alırım, hem bütün gazeteler, televizyonlar benden söz eder meşhur olurum, hemde altı ay ekmek elden su gölden yiyecek, yatacak derdim olmadan çiçek gibi kışı geçiririm." diye düşündü.
    Ertesi gün mitinge gitti, Küçükistan Başbakanı konuşurken milletin arasından fırlayıp bütün gücüyle bağırmaya başladı.
    - İnbe başbakan, inbe başbakan ! Güvenlik kuvvetleri hemen müdahale edip yaka paça götürdüler. Ertesi gün mahkemeye çıktı, şahitler dinlendi, savunması alındı. Hakim kararı açıkladı.
    - Sanığın suçu sabit görüldüğünden yirmi sene altı ay hapsine karar verilmiştir.
    Birden gözleri karardı ayakta sendeledi, sonra kendini toparladı, ve haykırdı :
    - İtiraz ediyorum hakim bey, Küçükistan Ceza Kanunu'nun şu maddesinin şu bendine göre başbakana hakaret sadece altı ay, bir yanlışlık var bu işte !
    Hakim acıyan gözlerle adama baktı ;
    - Haklısın oğlum, başbakana hakaret altı ay fakat devlet sırrını açığa vurmak yirmi sene.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:43 pm

    Klasik ve Karizmatik



    Çok eskilerde türkiyede yaşayan vatandaşımız uzun senler yurt dışında kaldıktan sonra bir arkadaşıyla konuşuyormuş...türk siyaseti ve siyasetçileri hakkında..
    telefonda sormuş
    - eskiden çok karizmatik bir adam vardı ismi ecevitdi ve bir de çok klasik bir politikacı olan birisi vardı..demirel..şimdi ne oldu onlara neler yapıyorlar diye
    bizimkisi cevaplamış
    - ikisi de duruyor..ikisi de başımızda hala...yanlız bitakım değişiklikler oldu..birinin karizması gitti "tik" i kaldı...diğeri ise klasiği gitti "*ik" i kaldı...onunla da anamızı belledi..biz de ona "baba" diyoruz artık ...

    Demi Moore'ın cezası



    Masal bu ya, Demirel ölmüş, öbür dünyaya gidince kendisine ceza olarak çok çok çirkin bir kadın vermişler ve bu dünyada hayatını bununla geçireceksin demişler. O da kaderine boyun eğmiş. Ama birde gezerken ne görsün, karşıda Ecevit yanında Demi Moore'la beraber değil mi?. Çok sinirlenmiş ve Şeytana çıkıp bunun bir haksızlık olduğunu söylemiş. Şeytanda ' Eh ! ne yapalım senin cezan böyle, Ecevit'e gelince o da Demi Moore'ın cezası

    Sana



    Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında fırınları geziyormuş. Kendisine, ağzı oldukça bozuk ve muhalif bir fırıncı pasta ikram etmiş. Fahrettin Bey, şöyle bir tadına bakmış ve sormuş:
    "Hımmm!... Çok güzelmiş, ne kattın buna?"
    Fırıncı gülümseyerek yanıtlamış: "Sana koydum efendim!"
    Fahrettin Bey, bu söz üzerine pastadan bir lokma daha almış ve:
    "Ben de bütün fırıncılara söyleyeyim de, hepsi Sana koysunlar."

    Aptal milletvekili



    Birgün bir amerikalı milletvekilini bir odaya almışlar ve sormuşlar:
    '-karınmı yoksa devletinmi.'
    amerikalı düşünmeden cevaplamış:
    '-devletim.'
    ordakiler:
    '-o zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.'
    adam sıkılmış terlemiş ve sonunda dayanamıyarak:
    '-yapamayacağım.' demiş.
    daha sonra bir türk milletvekilini
    aynı odaya almışlar.aynı soruyu sormuşlar:
    '-karınmı yoksa milletinmi?'.
    millet vekili hiç düşünmeden:
    '-devletim' demiş
    '-o zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.'
    odadan önce bir silah sesi sonra bir cam sesi gelmiş.çıkınca sormuşlar:
    '-ne oldu.'
    '-sizin verdiğiniz silah kurusıkı çıktı bende karıyı camdan aşağı attım

    Mezar Soyguncusu

    Köyün birinde bir mezar soyguncusu varmış. cenaze gömüldükten bir gün sonra mezara bir gidilirmişki, mezar soyulmuş, bütün ziynet eşyaları çalınmış. köylü bu mezar soyguncusunu blirmiş bilmesinede bir türlü yakalayamazmış. gel zaman git zaman bu böyle sürüp giderken mezar soyguncusu ölüm döşeğine düşmüş ve oğlunu çağırarak; -Bak oğlum. Ben bu güne kadar sizin rızkınızı mezar soyarak çıkardım. Şimdi ölüp gidiyorum. Arkamdan tüm köylü bayram yapacak.Bir kişi bile 'Allah rahmet eylesin' demeyecek. 'ohbe öldü de kurtulduk' diyecekler, diye itirafta bulunmuş. Bu olay oğlanın çok gücüne gitmiş. Babasına;
    -Baba sana söz veriyorum herkes arkandan rahmet okuyacak demiş.
    Ve derken mezarcı ölmüş. Bütün köylü bayramda. Birkaç gün sonra köyde gene bir cenaze. Ama köylünün içi rahat. Cenaze tüm ziynetiyle beraber gömülmüş. Bir gün sonra mezarlığa gidildiğinde odane!
    Mezar gene soyulmuş ve eskisinden farklı olarak cenazenin kıçına koca bir kazık çakılmış. Köylüler bunu görünce;
    -Yahu Allah Rahmet eylesin A.. efendide mezar soyardı ama hiç olmadık kazık çakmazdı. demişler
    ŞİMDİKİ SİYASETÇİLERE DUYURULUR!
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:43 pm

    Romeo & Juliet

    Yıldırım Akbulut bir gün AKM Opera gişesine gider ve eğilip 'hanımefendi 2 bilet rica ediyorum' der, gişedeki kadın gayri ihtiyari sorar 'Romeo ve Juliet için mi efendim?'.
    Akbulut sinirlenip 'hayır, tabii ki karım ve benim için!'.

    Dönmeler

    Bir gün yıldırım akbulut yolda iki otostopçu dönmeyi arabasına almış.
    Bir süre gittikten sonra dönmelerden biri,
    -Biz dönmeyiz demiş,
    Akbulut da,
    -Bu kadar yol geldikten sonra dönülmez zaten. demiş....

    Yüzme bilmiyor

    Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememisti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basin hergün kendisiyle ugrasiyordu. Nihayet :
    -Öyle bir sey yapayim ki, gazeteciler mat olsun, diye düsündü ve ilan etti :
    -Pazar günü saat 10'da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçecek.
    Pazar sabahi saat 10'da tüm basin mensuplari toplandilar orada.Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye basladi. Karsi kiyiya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehsetle açilmisti.
    Fakat ertesi günü tüm gazetelerde su baslik okundu :
    -Bakan yüzme bilmiyor!

    Adamin biri Erzurum'a vali tayin edilmis. Gitmis, görevi devralmis. Halki ve çevreyi tanimak için çiktigi gezilerin birinde köy halkina sormus : -Simdiye kadar Erzurum'a tayin edilmis valiler içinde size en çok hizmet eden hangisiydi?
    Köylünün biri cevap vermis :
    -Sizden iki önceki valiydi ; Mehmet Pasa.
    -Yaaaa, öyle mi, peki size ne gibi hizmetler yapti?
    -Daha Erzurum'a gelirken, yolda, Bayburt'ta öldü!

    Ege bir göl mü?

    Sayin Cumhurbaskanimiz Suleyman Demirel'in sair bir tarihte duzenledigi bir basin toplantisindan aynen aktariyorum,
    -Ege bir yunan golü deeldir.
    -Ege bir Turk golü de deeldir.
    -Binanaleyhh Ege bir gol deeldir..
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:43 pm

    Asker



    Temel bir gün her işe karışan Cemal'e patlar;
    -Ula uşağum sen asker misun da her işe purnuni sokaysun

    Elektrikler kesik



    Amerikalı bir hükümet yetkilisi Şili'deki darbenin hemen sonrasında ülke hapishanelerini incelemek için Şili'ye gitmiş. Herhangi bir hapishanede bir süre inceleme yapan yetkili infaz yerlerini merak etmiş ve hep birlikte hapishanenin mahzenine inmişler. İner inmez çığlıklar duyan misafir yetkili görevlilere bunun nedenini sormuş. Görevliler de ölüm cezalarını uyguladıklarını söylemiş. Amerikalı yetkili, kendi ülkelerinde elektrikli sandalye kullandıklarını ve bu konuyu daha kolay hallettiklerini söylemiş, aynı uygulamayı yapabileceklerini uyarıcı bir dille ifade etmiş. Hapishane görevlisi 'efendim, biz de elektrik kullanıyoruz ama elektrikler kesik olduğu için şimdilik mumla idare ediyoruz' demiş.

    HAZIR KIRAT



    Süleyman Demirel Güniz sokaktaki evinden cikip kapinin önünde bagli hazir duran kiratina binerek Anadolu'da dolasmaya baslar. Demirel - Bi Islamköy vardi ya, Isparta'da ....ben dogdum... Bi soru vardi ya, ben demagoji yaptim... Bi kösk vardi ya, yukarlarda... ben indim...Ilksan paralari sorun olmus, ne var ki? Verdimse ben verdim. Ombudsman deme, diilim...Cumbaba deme, diilim..Ben özgürüm, sadece üzgünüm. Hazir ol kirat.. Binaleyh yeni maceralar bizi bekliyor deeh...Kiraaat. Ben özgürüm. Dis ses - Kahramanimiz siyasetle bir daha nerede karsilasacak bilin,sponsor olun. Bakanligi kapin

    Enflasyon



    Bir gün Cumhurbaşkanı çocuk parkından geçerken çocuğun birinin uçurtmasını indirmeye çalıştığını ama bir türlü indiremediğini görmüş ve yardım etmek istemiş. Çocuğa:
    -'Ben sana yardım ediyim demiş.' çocuk ise şöyle demiş:
    -'Sen onu indiremezsin amca, çünkü üzerinde enflasyon yazıyor.' demiş

    Devlet Sırrı
    İçip kafayı bulan bir sarhoş, sokakta 'öküz başbakan öküz başbakan' diye sayıklıyormuş. İki polis adamı karakola götürmüşler. Sonra adam mahkemeye çıkmış. İdam cezası almış. İdam edilmeden önce cezasının nedenini sormuş:
    -Bu ülkede demokrasi vardı hani? Herkes istediğini söyler.
    -Senin suçun o değil ki..Devlet sırlarını açıklamak...
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:44 pm

    Başım belada


    Siyasal gerginliğin dşında iki toplumun insanlarının arasındaki sosyo-kültürel farklılığın da büyük boyutlara ulastığı bir dönem de, bir Türk gurbetçisinin evi: Küçük oğlan, akşam üstü okuldan gelmiş... Kapıdan girer girmez:
    'Anne!' diye seslenmiş, 'ben Alman oldum!'
    Annesi:'O nasil söz? Sakın bir daha tekrarlama...'
    'Anne ben Alman oldum. Bugün sınıfta karar verdik. Ben Almanım artık...
    'Annesi 'sus' bakayım diye tiz perdeden bağırırken,babası da içerden duyup kosmuş. Bir tokat, bir tokat daha... Çocuk bir yandan yediği dayaktan korunmaya çalışırken, bir yandan da konuşmasını sürdürüyormuş:
    'Şu dünyanin işine bakın! Alman oldum. Yarım saat sonra Türklerle başım derde girdi!...'

    Başkanlar



    ABD Başkanı Bill Clinton, İngiltere Başbakanı Tony Blair ve Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit, bir gün, bir toplantıda bir araya gelmişler.
    Tabii, 3 lider bir arada olur da, sormaz mı gazeteciler? Önce Clinton'a sormuşlar:
    "ABD'de bir memur ne kadar parayla geçinir? Siz kaç para veriyorsunuz?" Cevap vermiş Clinton:
    "Valla ben, 2 bin dolar veririm. Bin doları ile geçinirler... Geri kalan bin doları ne yaparlar, nerede harcarlar, hiç sormam!"
    Gazeteci, aynı soruyu Blair'e de sormuş... O da cevap vermiş: "Ben, memuruma 3 bin sterlin veririm. Geçinmesi için 2 bin sterlin yeterli. Artan bin sterlini ne yapar, nerede harcarlar, beni hiç ilgilendirmez!"
    Her ikisinden bu cevapları alan gazeteci, bu defa da Ecevit'e sormuş aynı soruyu:
    "Türkiye'de bir memurun geçim standardı nedir? Kaç para ile geçinebilirler? Siz kaç para veriyorsunuz?"
    Ecevit ne dese beğenirsiniz?
    "Valla, Türkiye'de bir memurun geçinebilmesi için en az 300 milyon lira lâzım. Ama ben 150 milyon lira veriyorum!.. Geri kalan 150 milyonu nereden bulurlar, nasıl geçinirler beni hiç ilgilendirmiyor!"

    Dünya Türklerin Olacak

    Dünyanın gelişmiş ülkeleri bir araya gelmişler. Bir gün, en son teknolojilerle üretilmiş bir bilgisayara bütün ülkelerle ilgili verileri yüklemişler ve sormuşlar: "Dünyanın sahibi kim olacak?"
    Bilgisayar uzun süre bilgileri değerlendirmiş ve büyük an gelmiş. Nefesler tutulmuş. Bilgisayar, sonucu yazıcıya göndermiş. Hakem heyeti sonucu ilan etmiş. "Türkiye"
    Herkes şaşırmış. Mutlaka bir yanlışlık olmuştur düşüncesiyle aynı soruyu bir kez daha sormuşlar Bilgisayar uzun süre çalıştıktan sonucu yazıcıya göndermiş. "Türkiye"
    Tüm dünya şoka girmiş. Birisinin aklına "niye?" diye sormak gelmiş. Herkes bu fikri beğenmiş ve bilgisayara sormuşlar. "Niye?"
    Bilgisayar sonucu yazıcıya hiç düşünmeden göndermiş. "Herkes bir gün uzaya çıkacak ve dünya Türklere kalacak"

    Kıyamet



    Tanri sonunda kiyameti koparmaya karar vermis.Ama gene de kullarimi haberdar edeyim demis..Bu amacla dunyanin en unlu 3 sahsiyetini cagirmis.Bill Clinton, Yeltsin ve Bill Gates. Onlara
    "Kullarima soyleyin haberdar olsunlar da yureklerine mureklerine
    inmesin" demis..
    Clinton Aksam TV'de aciklama yapmis:
    Sevgili Amerikalilar , size bir iyi bir de kotu haberim var.
    -Iyi haber biz hakliyiz.Tanri var.Kotu haber .Yarin kiyamet kopacak.
    Yeltsin gene TV'de konusmus.
    Sevgili Rus halki.Size iki kotu haberim var.
    -Malesef Tanri varmis. Yarin kiyamet kopacakmis.
    Bill Gates ise herkese mail atmis:
    Sevgili dostlar size iki iyi haberim var:
    -Dunyanin en populer 3 adami arasina girdim. Year 2000 problemi diye bir sorunumuz artik kalmadi.

    Düşünce suçu

    Adamın birinin bir papağanı varmış.Papağan devamlı televizyon
    seyrediyormuş.Adamda işten eve evden işe giden bir kişiymiş.Bir gün
    adam papağanını kafesiyle birlikte balkona bırakmış ve işe gitmiş...
    Bir saat sonra sokaktan polis aracı geçerken papağan bağırmaya
    başlamış. KAHROLSUN PARALI EĞİTİM KAHROLSUN POLİS V.S.
    Ekip aracı hemen durup sesin geldiği yere ateş etmeye başlamış.Ev
    darmadağın olmuş.Eve gelen adam hayretler içinde bakakalmış.Neyse
    diyerek evi yaptırmış. Ertesi gün aynı olay tekrarlayınca adam evi
    gözlemeye başlamış.Ekip aracı karşıdan görününce başlamış papağan yine slogan atmaya tabi polis te ateş etmeye. Durumu gören ev sahibi papağanı alıp tavuk kümesine atmış.Papağan kümeste başlamış volta atmaya bunu gören tavuklar gülüyorlarmış.
    Papağanın kafasıda atmış, tavuklara dönüp şöyle demiş...
    -Ne gülüyonuz lan ben sizin gibi fahişelikten yatmıyorum.Düşünce suçundan yatıyorum...
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:44 pm

    İki ihtimal

    2. Dunya Savasinda 2 yahudi Almanlara esir olmustur.Bunlardan biri
    digerine kendilerine ne yapacaklarini sorar.O da baslar anlatmaya
    " 2 ihtimal var ya bizi oldururler yada esir kampina yollarlar. Oldururseler
    sorun yok, kampa gidersek 2 ihtimal var ya kursuna diziliriz ya da gaz
    odasinda olduruluruz. Kursuna dizilirsek sorun yok, gaz odasina gidersek
    2 ihtimal var bizden ya sabun yaparlar yada kagit. Sabun yaparlarsa
    sorun yok kagit yaparsalar 2 ihtimal var ya gazete kagidi oluruz yada
    tuvalet kagidi. Gazete kagidi olursak sorun yok tuvalet kagidi olursak
    iste o zaman boku yedik

    Devletin ayak bastığı yer

    Vali köylerden birisine gezmeye gitmis.Köye valinin geldigini duyan
    Mehmet dayi acele köy meydanina kosarak gelir. IYI BIR TEMANNAH ÇEKTIKTEN SONRA sayin valim ne olur bizim eve gidelim der.Valiyi zorla eve götürür.Eve gelir gelmez dama bir merdiven dayar valim yukariya çikalim der valiyi dama çikarir baslar dolastirmaya vali merakla sorar beni niçin dolastiriyorsun diye.Sayin Valim der köylü devletin ayak bastigi yerde ot bitmez derler benim damda her yagmurda akiyor bundansonra insallah akmayacak der!

    Mumya

    Bir gun Misir'da bir mumya bulunur ve bunun kac tarihine ait oldugu ogrenilmek icin Amerika, Ingiltere ve Turkiye'den uzmanlar istenir. Tabii ki Turkiye'den emniyet gorevlileri gider. Neyse Ilk Amerikalilar baslarlar. 3-5 saat sonra cikarlar ve olsa olsa 300-600 senelerine aittir derler.Ingilizler girerler. Bir kac gun sonra cikarlar ve olsa olsa 300-420 arasidir derler. Nihayet sira Turkiye'den giden emniyet gorevlilerine gelir ve iceri girerler. Girerler girmesinede, aradan 10 gun gectigi halde hala disari cikmazlar. Nihayet 15. gun cikarlar ve merakla gozlerinin icine bakan Misirli bilginlere tam t..... 427 derler.Tabiiki herkes sasar bu ise ve nasil olur yahu derler. Bizimkiler gayet ciddi,
    - "Biraz zor oldu amma, sonunda dili cozuldu keratanın ..

    bir gün üç karınca varmış hotele gitmişer boş yer varmı? diye sormuşlar kasaya bakan genç yoktur demiş karıncalar biz buluruz demiş ve yukarı çıkmışlar karıncanın biri anahtar deliğine girmiş biri tuvalete diğeri ise halını altına girmiş sabah oluncakarınca sormuş geceniz nasıl geçti hhalının altındaki
    __hiç iyi uyuyamadım üstümden bi tır gidiyo bitır geliyordu peki siz
    tuvaletteki
    __bende uyuyamadım önge bir gök gürüledi sonra yağmur yağdı sonra kalın kalın kar yağdı
    peki sen nasıl yatın diye devam etmişler söze
    anahtarlık deliğindeki
    bir demir kafa gelip vurdu sonra sağa sola çevirip bıraktı

    Vietnam savasının en kritik günleriydi. Genç Amerikalı asker memleketteki eşine mektup yazarken itirafta bulunacağı tuttu: - “ sevgilim, buradaki kadınlar yalnız para için yatıyorlar. Böylesine para canlısı insanlara daha önce hiç rastlamadım.” Kısa süre sonra eşinden söyle bir cevap geldi: - “ sevgilim,sakın onlara 50 dolardan fazla para verme,ben burada ancak o kadar alabiliyorum
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:45 pm

    Kardeşlik
    Bir zamanlar, birbirine bitisik iki çiftlikte yasayan iki erkek kardes vardi.Günlerden birgün bu iki kardes arasinda bir anlasmazlik basgösterdi. Iki kardes arasinda o zamana degin ilk kez görülen anlasmazlik, giderek büyüdü ve kardesler arasinda ayriliga neden oldu.Iki kardes, birbirlerine yalnizca küsmekle kalmadilar, yillardir ortaklasa kullandiklari tarim makinelerine degin sahip olduklari tüm araç gereçlerini ve mal varliklarini da ayirdilar. Küçük bir yanlis anlama sonucu baslayan anlasmazligi izleyen ayrilik,giderek büyüyen bir uçuruma dönüstü ve en sonunda yerini, karsilikli kullanilan hos olmayan sözlere birakti.Bunun arkasindan da beklenenler oldu ve kardesler arasinda önce siddetli bir kavga, sonra da ürkütücü bir sessizlik yasanmaya basladi.Bir sabah, bu iki kardesten büyügünün kapisina bir usta geldi.Elinde büyük bir marangoz çantasi vardi.
    Ev sahibinden geçici bir is istedi:
    -Yapilacak ufak tefek bir isiniz varsa, size yardimci olmak isterim,dedi.
    -Elimden hemen her is gelir. Birkaç gün çalisirim, isi bitiririm.Büyük kardesin aklina o an bir "is" geldi.
    -Evet, sana göre bir isim var` dedi ve küçük
    kardesinin çiftligini isaret etti.
    -Su derenin karsisindaki çiftlik, komsumundur. Daha dogrusu,benim küçük kardesime aittir o çiftlik. Geçen haftaya dek benim çiftligimle onun çiftligi arasinda bir otlak vardi.Sonra
    o, buldozeriyle oraya irmak bendi
    yapti ve simdi aramizda, otlak yerine, çiftliklerimizi birbirinden ayiran bir dere var.Is isteyen adam, büyük kardesin söylediklerini dikkatle dinledikten sonra sordu:
    -Benden ne yapmami istiyorsunuz? dedi.Büyük kardes önce kuskusunu, sonra da kararini
    açikladi:-Kardesim bunu, bana aci vermek için yapmis olabilir,dedi.-Fakat simdi ben, onun yaptigindan daha büyük bir sey yapacagim.Bunlari söyledikten sonra adami aldi, ahirlarin oldugu yere götürdü ve duvarin dibinde yigili duran kütükleri gösterdi: -Senden, bu kütükleri kullanarak, iki çiftlik arasinda üç metre yükseklikte
    bir çit yapmani istiyorum , dedi.
    -Kaç gün çalisirsan çalis, nasil yaparsan yap ama bana öyle bir çit yap ki,
    gözlerim kardesimin çiftligini artik görmek zorunda kalmasin.Is arayan usta, basini salladi:-Sanirim durumu anladim, efendim, dedi.
    -Simdi bana çivilerin, kazma küregin yerini gösterin ki hemen isime baslayayim.Büyük kardes ustaya kazma, küregin ve çivilerin oldugu yeri gösterdikten
    sonra, alisveris yapmak için kasabaya gitti. Usta ise, tüm gün boyunca ölçerek, keserek,çivileyerek sikı bir biçimde çalismaya koyuldu.Aksam günes batarken o isini bitirmis, çiftlik sahibi büyük kardes ise alisverisini tamamlamis, kasabadan dönüyordu. Çiftlige gelir gelmez ustanin yaptiklarina bakti ve saskinliktan gözleri, yuvalarindan firlayacakmis gibi açildi. Karsisinda, yapilmasini istedigi çit yoktu ama,derenin bir yakasindan öteki yakasina uzanan görkemli bir köprü vardi. Biri kendi çiftliginin topragina,
    öteki küçük kardesinin çiftliginin topragina oturtulmus saglam iki ayak üzerinde,yanlarindaki
    korkuluklarina varincaya dek tüm
    ayrintilariyla yapilmis ve tam anlamiyla "ustaisi" denilecek kusursuzlukta bir köprü uzaniyordu.Büyük kardes, hâlâ geçmeyen saskinligiyla bu köprüyü seyrederken,karsidan
    birinin geldigini gördü. Dikkatle baktiginda gelen kisinin, komsusu, yani küçük kardesi oldugunu anladi.Kardesi, kollarini iki yana açmis olarak köprünün karsi ucundan kendisine dogru yürüyordu.-Benim sana karsi yaptigim bunca haksizliga ve söyledigim bunca kötü sözlere karsin sen, bu köprüyü yaptirarak ne denli iyi ve ne denli büyük bir insan oldugunu gösterdin,dedi agabeyine.-Simdi bir büyüklük daha yap ve sen de kollarini açarak bana gel...Köprünün iki ucundan ortaya dogru yürüyen kardesler,köprünün ortasinda bir
    araya geldiler ve özlemle kucaklastilar. Büyük kardes bir ara arkasina baktiginda,çantasini toplayip, oradan ayrilmakta olan ustayi gördü.
    -Gitme, dur, bekle, diye seslendi ona.
    -Sana yaptiracagim birkaç is daha var, çiftligimde...
    Usta gülümsedi;-Ben buradaki isimi tamamladim, gitmem gerek, dedi ve ekledi:-Yapmam gereken daha çok köprü var. Köprüleri kurabilecek gücünüz hiç eksik olmasin,Köprüleri kurduktan sonra da, yikilmamasi için sık sık bakimini yapin, yani sevdiklerinize zaman ayirin, o köprü yoluyla sık sık gönüllerini ziyaret edin."
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:45 pm

    Hakkari ve Adalet



    Bir acelesi olduğunu, onu görür görmez anlamıştım. Sağanak hâlinde yağan
    yağmura aldırış bile etmiyor ve bükülmüş beline rağmen sağa sola
    koşuşuyordu.
    Yanına sokularak:? Hayrola teyzeciğim, dedim. Bir derdiniz mi var? Sıcak
    bir tebessümle:
    - Buraların yabancısıyım evlâdım, dedi. Hastahane tarafına gidecek bir
    araba arıyorum.
    -Biraz beklerseniz aynı dolmuşa binebiliriz, dedim. Oraya geldiğimizde
    size haber veririm. Teşekkür ederek yanıma yaklaştı ve küçük bir çocuk
    gibi şemsiyemin altına girdi. Nurlu yüzü yağmur damlacıklarıyla ıslanmış
    ve yanacıkları pembe pembe olmuştu.
    -Torunlarımdan biri menenjit geçirdi, diye devam etti. Ziyaret saati
    bitmeden dolaşmak istemiştim. Saatime baktıktan sonra:
    -20 dakikanız var, dedim. Hastahane yakın ama, bu havada pek araba
    bulunmuyor.
    Durağa herkesten önce geldiğimiz için dolmuşa da rahatça bineceğimizi
    zannediyordum. Ancak araba yanaştığında, arkamızda duran 4-5 kişinin bir
    anda hücum ettiğini gördüm. İçeriye doluşan ve arkadaş oldukları anlaşılan
    adamlara:
    - İlk önce biz gelmiştik, dedim. Sırayı bozmaya hakkınız var mı? Ön
    koltukta oturanı:
    -Hak istiyorsan Hakkâri’ye gideceksin arkadaşım, dedi. Hem oradaki
    haklardan K.D.V. de alınmıyormuş. Bu lâf üzerine attıkları kahkahalarla
    bindikleri araba sarsılmış ve sinirlerim allak bullak olmuştu.
    Sakinleşmeye çalışarak:
    - Ben biraz daha bekleyebilirim, dedim. Ama şu ihtiyar teyzenin
    hastahaneye yetişmesi gerekiyor. Bu defa şoför lâfa karışıp:
    - Teyzenin arabaya falan ihtiyacı yok be kardeşim, dedi. Okuyup üfledi mi
    hastahaneye uçuverir. Tekrar kopan kahkahalarla birlikte araba uzaklaşıp
    gitti. Yaşlı kadına baktım, tevekkülle susuyordu. 5-10 dakika sonra gelen
    bir başka dolmuşa onunla beraber bindim ve şoföre, teyzeyi hastahanede
    indirmesini söyledim. Yaşlı kadın, yapacağı ziyaretten ümitsiz görünmesine
    rağmen şikâyet etmiyordu. Üstelik trafik de yarı yolda tıkanıp kalmıştı.
    Şoför:
    -Yolun bu durumu hayra alâmet değil, dedi. Sebebini anlasam iyi olacak.
    Arabayı çalışır vaziyette bırakıp ileriye doğru yürüdü ve biraz sonra
    döndüğünde:
    - Kısmete bak yahu, dedi. Bizden önce kalkan dolmuşa kamyon çarpmış.
    Heyecanla:
    - Bir şey olmuş mu, diye atıldım. Yâni yaralı falan var mı?
    - Herhalde, diye cevap verdi. Dolmuşta bulunanları, teyzenin gideceği
    hastahaneye kaldırmışlar.
    Göz ucuyla yaşlı kadına baktım. Solgun dudaklarıyla bir şeyler
    mırıldanıyor ve sanki onlar için dua ediyordu. Şoför, koltuğuna yavaşça
    otururken:
    -Kısmet işte, diye tekrarlayıp duruyordu. Sen kalk koca bir kamyonla
    çarpış. Hem de Türkiye’nin öbür ucundan gelen Hakkâri plâkalı bir
    kamyonla.
    Adalet er veya geç yerini bulur. Ama mutlaka bulur.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:45 pm

    İmam ve osuruk



    Küçük bir köyde imamlık yapan Ahmet ezanın okunmasıyla namazı kıldırmak üzere caminin yolunu tutar.Yine her zamanki gibi dualarını,ayetlerini okumaya başlar.Ortalık sessiz,herkes Allah aşkıyla duasını ederken Ahmet kendini tutamaz ve osurur.Herkes kahkalarla gülmeye başlar.Atılan kahkalar bütün köye yayılmıştır.Ahmet ne yapacağını bilemez.Utancından yerin dibinde yer olsa oraya da girecek.İnsan içine çıkamıyor.En sonunda tayin istemekten başka bir çözüm yolu bulamaz.Aradan uzun seneler geçer.Ahmet içindeki köy özlemini yenemeyerek kendi kendine :
    -"Olayı ben bile hatırlamıyorum köydekiler de unutmuştur" der ve kendini köyün yolunda buluverir.
    Köye vardığında bir çocukla karşılaşır onunla koyu bir muhabbete dalarlar.
    İmam:-Sen kaç yaşındasın evladım?
    Çocuk:-İmam osurduğunda 3 yaşımdaymışım...

    Brezilyalı



    Amerikada bir supermarkette, musteri yarim kivi
    satin almak istiyor.
    Tezgahtar bunun mumkun olmadigini soyluyor. Kavga
    cikiyor.
    Tezgahtar kosa kosa mudure cikiyor:
    - "Efendim, hayvanin biri yarim kivi almak istiyor",
    der demez soyle bir arkasina donunce ne gorsun!!
    Musteri birlikte gelmis, ensesinde duruyor...
    Tezgahtar hemen musteriyi isaret ediyor:

    -"Bu beyefendi de diger yarisini almak istiyor,
    efendim..."
    Mudur durumu anliyor, adama yarim kiviyi mecburen
    verip gonderiyorlar.
    Mudur bir saat sonra tezgahtari cagirtiyor:
    -"Tebrik ederim, cok zeki davrandin, iyi idare ettin,
    nerelisin sen?
    -" Brezilyaliyim efendim..."
    -"Amerika'ya niye geldin?"
    -"Brezilya cazip bir yer degil efendim, orada insanlar
    ya ******, ya da futbolcu..."
    -"Biliyor musun benim karim da Brezilyali..."
    -"Yaa oyle mi, acaba kariniz hangi takimda futbol
    oynuyordu?

    Porsche
    Sn. Ferdinand Porsche, rahmetli oluyor ve karsilaniyor. Karsilayan
    melek kendisinin büyük icadindan dolayi bir dilek hak ettigini söyler,Porsche :
    - Tanri ile 1 saat konusmak isterdim." der.
    Melek derhal istegini yerine getirmek üzere Sn.Porsche'yi bir salona götürür. Porsche Tanriya sorar:
    -" Kadini yaratirken düsüncelerin nerdeydi?"
    Tanri:
    -" Ne demek istiyorsun?"
    Porsche:
    -" Çok hatali yaratmissin."
    1.Ön tarafi pek aerodinamik degil.
    2.Çok ses yapiyor.
    3.Bakim masraflari yüksek.
    4.Ayda 5 ile 6 gün tamamen arizali ve kullanilmaz durumda.
    5.Arka taraf çok sarkik duruyor.
    6.Sürekli boyanmasi ve yenilenmesi gerekir.
    7.Egsoz, emisyona çok yakin.
    8.Far genellikle küçük.
    9.Yakiti da extrem yüksek.

    Tanri kisaca düsündükten sonra cevap verir:
    - Ferdinand, Ferdinand, bunlarin hepsi dogru olabilir ama istatistiklere göre bir çok erkek benim icadima senin icadindan daha fazla biniyor."
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 3 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:46 pm

    Temel Usülü Intihar

    Dursun birgün ormanda gidiyormus. Temeli bir agaca belinden bagli sekilde
    bulmus. "Napiyosun Temel" demis Dursun; Temel de "Intihar ediyorum" demis.
    Dursun "Benim bildigim öyle intihar edilmez; o ipi beline diil boynuna
    bagliyacaksin" demis. Temel de: onu da denedim; az daha boguluyodum...
    Palavraci Komutan

    Temel ve Dursun parasüt egitimlerini tamamladiktan sonra ilk atlayislari için
    havalanirlar. Makul seviyeye geldiklerinde komutanlari son kontrolleri yapip;
    -Atladiktan bi süre sonra parasütün sag tarafindaki ipi çekin parasütleriniz
    açilacaktir... Sayet açilmazsa hiç telasa kapilmayin, sol tarafta yedek
    parasütün ipi var onu çekin sorun kalmaz... Indiginizde sizi bir jip bekliyor
    olacak sizi karargaha geri götürecek.
    Askerler korkarak da olsa atlamislar. Heyecanla sag taraftaki iplerine
    asilmislar... Tik yok. Tas gibi düsüyorlar. Hemen sol taraftaki iplere asilmislar
    ama parasütler yine açilmamis... Temel bunun üzerine bagarmaya baslamis :
    - Ula bu komutanun hiçbir dedugu çikmiyor... Hele bir de asagida jip yoksa o
    zaman anasini .......!..
    am Sorry

    Temel bara gitmis. Geçmis bir kenara oturmus, biraz sonra bara bir adam girmis
    ve siska uzun boylu bir adamin kafasinin üzerine sise koymus, çekmis silahi
    ates etmis sise paramparça... Ates eden adam elini kaldirmis;
    - I am Pekosbill...
    demis ve çikip gitmis. Daha sonra bara bir baska adam girmis ve yine o siska
    adamin kafasinin üzerine konserve kutusu koymus, çekmis silahi ates etmis
    kutu paramparça... Ates eden adam elini kaldirmis;
    - I am Redkit...
    demis ve bardan çikip gitmis...
    Temel bunlari seyrettikten sonra dayanamamis, eline bir elma almis ve o siska
    adamin kafasinin üzerine elmayi yerlestirmis, çekmis silahi ates etmis ve adami
    tam anlinin ortasindan vurmus... Elini kaldirip;
    - I am sorry...
    demis ve çikip gitmis...

    Kamyon Söförü Temel

    Temel kamyon söförüymüs. Bir gün kamyonu ile yokus asagi inerken freninin
    patladigini farketmis. Ileriye dogru baktiginda da yolun ikiye ayrildigini görmüs.
    Bir tarafta pazar kuruluymus ve yüzlerce insanin alisveris yapiyormus. Diger
    tarafta ise küçük bir çocuk yolun ortasinda oyun oynamaktaymis. Temel çok
    hizli bir sekilde düsünerek "pazar yerune çirersem pi sürü insan ölür en eyisu
    çocigu ezeyum" demis.
    Ertesi gün gazetelerde söyle bir baslik; "pazara giren kamyon dehset saçti.
    150 ölü"
    Temel e sormuslar :
    - Sende hiç kafa yokmu? Bu kadar insani ezecegine bari çocugu ezseydin.
    Temel cevap vermis :
    - Ula siz benu salak mi sandunuz? Bunu bende düsündüm... Tabii ki çocugu
    ezecektim ama cocuk pazara dogri kosunca ben ne yapayim?

    Mercedes-Benz

    Temel Istanbul da bir is yeri açar ve isler tikirinda gidince altina hemen
    Mercedes marka bir araba çeker. O günlerde Trabzon dan annesi arar ve :
    - Temel oglum, baban öldi. Hemen cel.
    Temel arabaya atlar ve hemen yola koyulur. 6 saatte trabzona varir.
    Neyse, babasinin cenazesini kaldirirlar, aksam annesinden izin ister ve isleri
    yüzünden hemen Istanbul a dönmesi gerektigini söyler. Annesi onayladiktan
    sonra Istanbul a telefon açip yaninda çalisanlara :
    - Usaklarim, benceliyoryum beni karsulayun.
    Usaklar bekler Temel gelmez. 1 gün geçer, Temel yok. 2 gün geçer Temel,
    yok. 3 gün geçer Temel yok. 4 gün sonunda Temel gelir. Hemen sorarlar
    - Patron 6 saatte gittin, 4 günde döndün. Çok merak ettik seni.
    Temel bunun üzerine usaklaruna döner ve der ki :
    - Ula usaklarum bu Almanlari anlamiyorum... Arabaya 5 tane ileri fites
    koymuslar, sanki isin geri dönüsü yok gibi geri fitesten sadece 1 tanecik
    koymuslar. O sebepten geç celdum.;

      Forum Saati Paz Nis. 28, 2024 11:39 am