.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


2 posters

    fıkra arşivi

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:26 pm

    Yağmurlu, soğuk bir günde Amerika'da dünya polis teşkilatlarının yarışması vardır. Yarışmada Amerikan polisleri, Alman polisleri, Rus polisleri, İtalyan polisleri ve Türk polisleri yarışmaktadır. Yarışmanın amacı ormanda bir fili hangi ülkanin polis teşklatı daha az sürede yakalayacakdır. Yarışma başlar ve Alman polisleri ormana girerler aradan 30 dakika geçer ve Alman polisleri gelir. Sıra Rus polislerine gelir ve aynı şekilde ormana girerler aradan 15 dakika geçer ve Rus polisleri gelir. Amerikan polislerine sıra gelince üstün elektronik aletleriyle fili 10 dakikada ormandan çıkarırlar. Sıra gelir Türk polisine ormana girerler ve aradan 3 dakika geçer ve beraberinde'de bir ayı getirirler, bütün polis teşkilatları şaşkınlık içerisinde türklere sorarlar biz sana fil dedik siz bize ayı getirmişsiniz diyince Türkler daha cevap vermeden ayı atılır söze abi anam avradım olsun ki ben filim der.

    Bir gün Fatih Terim Fransa milli takımı antrönörü Aime jacquet ile karşılaşmış. - Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de şampiyon oldunuz? demiş. -Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim demiş ve Zidane'ı çağırmış. - Zidan'a oğlum söyle bakayım senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir? Zidane biraz düşünmüş, tabiiki ben oluyorum demiş. Fatih Terim bundan çok etkilenmiş. Türkiye'ye döner dönmez Hakan Şükür'ü çağırmış. - Hakan sana bir soru soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir? Hakan biraz düşünmüş işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Arif'i bulmuş. - Arif annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir? Arif cevap vermiş: Benim tabiiki, Hakan sevinçle Fatih Terim'in yanına dönmüş: - Sorunun cevabını buldum hocam: Arif'imiş Fatih Terim köpürmüş
    - Vay salak herif Arif olur mu hiç, doğru cevap Zidane idi

    Baba kutup ayısı ile oğlu dolaşıyorlarmış.
    Yavru ayı: -Baba, benim dedem kutup ayısı mıydı? diye sormuş.
    Babası da: -Tabii ki oğlum diye cevaplamış. Biraz daha yürüdükten sonra
    Yavru ayı: -Peki, dedemin babası kutup ayısı mıydı?
    Baba biraz meraklanarak: -Tabii ki yavrum, dedenin babası da kutup ayısıydı, niye merak ettin ki?
    Yavru ayı: -Hiiç... diye cevap vermiş. Biraz daha yürüdükten sonra
    Yavru ayı yine: -Peki, dedemin annesi?
    Baba, biraz da sinirlenerek: -Evet yavrum, o da kutup ayısıydı sertçe karşılık vermiş. Aradan fazla geçmeden
    Yavru ayı yine: -Peki baba, dedemin babasının babası, annesi, amcası filan hepsi kutup ayısı mıydı? diye sormuş.
    Babası bu sefer kızarak: -Evet, hepsi kutup ayısıydı. Benim babam, annem, annenin babası, annesi, onaların babaları, annaleri, senin bütün sülalen kutup ayısı tamam mı? diye bağırmış. Ardından da niye soruyosun bunları diye azarlamış oğlunu.
    Oğlu da: -Nerden bileyim. Üşüyorum, ?mına koyim. demiş

    Adamın biri bayan bevliye mütehasısına muayene için gider.Bayan doktor hastaya derdini sorar. Hasta adam "VALLA DOKTOR HANIM YAPAMIYORUM"der. Doktor hanım hastayı muayene eder, tahliller yapar sonunda reçetesini yazar ve hastayı bir ay sonra tekrar gelmek üzere gönderir. Bir ay sonra hasta adam tekrar kontrole gelince doktor hanım sorar "NE OLDU TEDAVİM İŞE YARADIMI?". Hasta "MAALESEF DOKTOR"der. Doktor "ALLAH ALLAH" der. Tekrar aynı muayene ve tahlilleri yapar hastaya reçeteyi düzenleyip bir ay sonra gelmek üzere gönderir. Bir ay sonra hasta tekrar gelir, sonuç aynı. Doktor aynı işlemleri tekrarlar fakat sonuç değişmez. Doktor en son kontrole gelişinde artık yaptığı tedaviden sonuç alamamanın kızgınlığıyla hastaya "GEÇ ODAYA SOYUN"der. Hasta soyunur, doktorda soyunur, bir güzel işi bitirirler. Doktor sinirlenir ve "HANİ ULAN YAPAMIYORDUN" der. Hasta sırıtarak "BULUNCA YAPIYORUM DOKTOR" der.

    Adam bürosuna gelir gelmez sekreterine kendisini arayan olup olmadığını sormuş. Sekreter bir beyin geldiğini ancak adını söylemediğini belirtmiş. Adam "O sersem kardeşim olmalı" diye söylenince sekreter, "Olabilir efendim. Çünkü size çok benziyordu" demiş.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:27 pm

    Temel bir gün bir kitap yazmaya karar verir ve hemen Orhan Pamuk'a koşar 'Sevgili üstat, ben bir kitap yazmaya karar verdim ama çok satsın istiyorum ne yapmalıyım ?' der. Pamuk, bak Temel Türkiye'de tutan üç şey vardır. Birincisi ...., ikincisi asalet, sonuncusu da de gizem. Sen kitaba bunları içeren bir başlık koyarsan kitabın en az on bin satar. Temel hemen başlamış kitabi yazmaya, 3 ay sonra geri gelmiş. Orhan Pamuk kitabın adını sormuş, temel de, 'Kontesi kim s*kti?' demiş. Orhan 'Afferim, çok güzel olmuş, kontes ile asaleti, s*kmekle ....i vurgulamışsın, kim de gizemle ilgili. Ama sana söylemeyi unuttuğum bir şey daha var. Bu baslığa bir de din katabilirsen en çok satanlar listesine tepeden girersin. Temel yine çıkmış ve kitabı değiştirmeye başlamış. 1 ay sonra tekrar geri gelmiş. Orhan Pamuk kitabin adini sorunca Temel: 'Allah Allah, kontesi kim s***i?

    Barda uzun süre tek başına içki içen adam bir süre sonra barmene "Biliyor musun, ben sol gözümü ısırabilirim" demiş Doğal olarak barmen buna inanmamış. 1,000,000 Lirasına iddiaya girmişler. Adam, takma olan sol gözünü çıkarmış; ısırmış ve barmenin hayret dolu bakışları arasında parayı cebine atmış. Bir kaç kadeh daha içtikten sonra adam gene barmene dönmüş ve "Biliyor musun" demiş; "ben sağ gözümü de ısırırım!" Adamın tavırlarından kör olmadığını; dolayısıyla öbür gözünün de takma olamayacağını düşünen barmen, parasını kurtarabilmek umuduyla hemen 1,000,000 sına iddiaya girmiş. Adam sakin sakin takma dişlerini çıkarıp sağlam olan sağ gözünü de ısırmış. Aradan bir kaç saat geçince, müşteri barmene "İki milyonunu kurtarmak için sana bir fırsat vermek istiyorum" demiş. "İki milyonuna iddiaya girerim ki bu oturduğum yerden taaa öbür köşeye yerleştireceğin bir bira şişesinin içine, bir damla bile etrafa sıçratmadan işeyebilirim." Barmen uzun uzun bu işin altında nasıl bir üç kağıt olabileceğini düşünmüş; bulamamış ve iddiayı kabul etmiş. Salonun en uzak köşesine bir şişe yerleştirmişler ve adam işemeye başlamış. Değil etrafa bir damla damlatmamak; ortalığı tam anlamıyla berbat etmiş. Barmen paralını kurtarmanın sevinciyle olduğu yerde zıplamaya başlamış. Biraz sakinleşince adama dönüp "Kesinlikle kaybedeceğini bile bile neden böyle bir iddiaya girdin?" diye sormuş. "Kaybettiğimi de nerden çıkardınız?" demiş adam; "Şu karşı masada oturan iki asık suratlı adamı görüyor musunuz? İşte onlarla ""barın orta yerine işerim, barmen de sevinçten zıplar"" diye 5'er milyon lirasına iddiaya girdim".

    İki tavuk markette geziyorlarmış. Yumurta reyonuna geldiklerinde l.tavuk diğerine 40.000 tl değerindeki yumurtaları göstererek "bak bunları ben yaptım"der. Biraz daha ilerler, biraz önceki yumurtalardan daha küçük ve 30.000 tl değerindeki yumurtaları görürler. Bu sefer diğer tavuk "bak bunları da ben yaptım, seninkilerden yapacaktım ama kocam 10.000 tl için kıçını yırtmaya değmez dedi" der

    Bir kadınla en çok kimin birlikte olabileceği konusunda bir yarışma yapılıyormuş, dayanırsa kadın dayanamazsa yarışmacı büyük ödülü alacakmış. Nam-ı Kemal de oradaymış. Her postadan sonra da duvara çarpı atılıyormuş. Alman başlamış 1,2,3.. tıkanmış. İngiliz başlamış 3,5,7.. o da tıkanmış. Fransız 15,20.. derken o da kalmış. Bizim Nam-ı Kemal başlamış 70,80,90 derken durmak bilmiyor. Bakmış kadın iş kötü, Nam-ı Kemal'in duracağı yok, 95.yi yaparken "yok efendim bu 94." diye tutturmuş. Nam-ı Kemal, "Olur mu hanfendi 95 oldu, burada boşuna mı çarpı atıyoruz, sayıyoruz" dese de kadın dinlemiyor, "hayır bu daha 94." diyormuş. En sonunda bizimki zıvanadan çıkmış: "Başlarım şimdi çarpına da sana da, sil hepsini sıfırdan başlıyoruz!"

    Adamın biri motosiklet almış. Satıcı adama bir kutu vazelin hediye ederek "yağmurlu havalarda bunu metallere sür, pas yapmaz" demiş. Adam motorunu göstermek üzere kız arkadaşına gitmiş. Akşama doğru kız "gel seni bize götürüp ailem ile tanıştırayım, hem de akşam yemeği yeriz." demiş. Hemen arkasındanda bir hatırlatmada bulunmuş. "Yalnız dikkat et bizim evde yemek yerken kimse konuşmaz. Konuşan olursa o bütün bulaşıkları yıkar..." Adam 4 kişinin bulaşığından ne olacak diye düşünürken eve girdiklerinde bir de ne görsün dağ taş her yer bulaşık...Uulan bir konuşursak yandık demiş... Yemek yerken aklına "Ben şimdi bu kızın elini tutsam kimse bir şey diyemez." fikri gelmiş. Kızın elini tutmuş, kimseden çıt yok. Bir de öpeyim demiş, Öpmüş gene çıt yok.. Ulan ben bununla bu işi burada pişireyim demiş. Herkesin gözü önünde kızla yatmış ama gene çıt yok.. Adam iyice pişkinliğe vurup yahu bunun anası da güzelmiş deyip onunla da yatmış. Gene çıt yok. Tam bu sırada dışarıda gök gürleyip yağmur yağmaya başlamış. Bizimki motoru paslanmasın diye aldığı vazelini cebinden çıkardığı anda kızın babası bağırarak ayağa fırlamış. "Tamam tamam koy onu yerine bulaşıkları ben yıkarım"
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:27 pm

    Karı koca oturmuş televizyon izlerken, erkeğin canı sevişmek ister. Gider mutfaktan bir bardak su ile iki aspirin getirir, karısına uzatır: - "Al karıcığım, sana su ve aspirin getirdim!" - "Neden hayatım? Başım ağrımıyor ki?" - "Allaha şükür!"

    10 kişiyi öldürmekten ömür boyu hapis mahkumu olan adam hapisten kaçar. Kaçarken önüne çıkan bir eve girer ve yataklarında uyumakta olan bir çifti esir alır. Adamı bir sandalyeye, kadını da yatağa bağlar. Bir an etrafına bakınıp kadının üstüne atlar ve boynunu öpmeye başlar. Aradan bir dakika bile geçmez, mahkum yeniden ayağa fırlar ve odayı terkeder. Bunun üzerine adam karısıyla konuşmaya başlar: - "Sevgilim, bu adam yıllardır kadın görmemiş. Boynunu nasıl öptüğünü gördüm. Sanırım geri gelince seninle birlikte olmak isteyecektir. Aman ne derse yap, onu sinirlendirme, sadece memnun olmasını sağla ki burdan sağ çıkabilelim. Unutma ki hayatımız buna bağlı. Dayanıklı ol ve unutma, seni seviyorum!" Kadın bu sözler üzerine gülümser ve sakince konuşur: - "Haklısın sevgilim bu adam yıllardır kadın görmemiş ama o sırada benim boynumu öpmüyor, kulağıma senin çok yakışıklı olduğunu, seni çok beğendiğini söylüyordu. Hemen ardından da bana vazelinin banyoda olup olmadığını sordu. Dayanıklı ol ve unutma, ben de seni seviyorum!"

    Bir gün doktorlar, tımarhanede yaptıkları araştırmada en akıllı deliyi seçeceklermiş. Bir gün delilerden biri bahçede bulunan havuza düşmüş ve boğulmak üzereymiş. Delilerden biri havuza düşen arkadaşını kurtarmaya çalışmış. Bunu gören doktorlar arkadaşını kurtaran deliyi yanlarına çağırmışlar ve "seni en akıllı seçiyoruz" demişler. Doktorlardan biri: "Peki kurtardığın arkadaşını çağır da sana teşekkür etsin" demiş. Deli: "Gelemez ki!" Doktor: "Neden gelemezmiş?" Deli: "Çünkü kuruması için onu astım!"

    Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim, bir delinin oturmuş, birşeyler yazdığını gördü: - "Kolay gelsin ne yazıyorsun?" - "Mektup yazıyorum efendim." - "Yaaa..Kime yazıyorsun?" - "Kendime.." - "Peki ne yazılı mektupta?" - "İlahi doktor bey, deli misiniz siz.. Mektubu daha almadım ki içinde ne yazdığını bileyim?"

    Deliler hastanesinde bir deli arkadaşına peygamber olduğunu söyler, arkadaşı da ona inanmaz. - "Oğlum" der, "kafayı yedik de bu kadar da değil." Daha sonra bir diğer arkadaşının yanına gider ve der ki: - "Hasan peygamber olduğunu iddia ediyor". Bunun üzerine diğer arkadaşı: - "Yalan, çünkü ben öyle bir peygamber gönderdiğimi hatırlamıyorum."
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:27 pm

    Yeni evlenen bir çift ilk gecelerini geçirmek için bir otele gitmişler. Adam kadına: - "Sen hazırlan ben geliyorum" demiş. Adam banyoya girmiş ve kahkaha atmaya başlamış. Kadın şaşırmış: - "Bu daha ilk gece, şimdi sormayayım daha sonra sorarım" demiş. Aradan yıllar geçmiş, çift evlilik yıl dönümlerini kutlamak için ilk gecelerini geçirdikleri otele gitmeye karar vermişler. Adam yine banyoya girmiş. Kahkaha atmaya başlamış. Kadın "bu sefer sorucam" demiş. - "Sen ilk gecemizde de böyle gülmüştün, ne oluyor içerde?" demiş. Adam: - "Yirmi sene önce gravatıma işemiştim şimdi paçama işedim", demiş

    Nasreddin Hoca'ya yapılan sataşmalar tükenip bitmez. Akşehirliler bir gün Hoca'ya takılır ve sorarlar: - "Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir aslı var mıdır?" Hoca'nın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar: - "Her halde öyle olmalı." - "Böyle kişiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini herkese kanıtlar. Hoca madem kabullendin göster bir mucize de görelim!" Hoca: - "Pekala şimdi size bir numara yapalım" der.. Karşısında durmakta olan çınar ağacına; - "Ey ulu çınar çabuk yanıma gel!" der. Tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca yürümeye başlar ağacın yanına varır. Akşehirliler: - "Ne oldu Hoca ağacı getiremedin, kendin oraya gittin!" diye gülünce Hoca: - "Bizde kibir yoktur, dağ yürümezse abdal yürür", der.

    Bir gün Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş, bir arkadaşı arkadan seslenmiş "aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar doluydu". Hoca istifini bozmadan "bana ne" demiş. Arkadaşı, "ama hoca helva kazanı sizin eve gidiyordu, buna ne dersin?" demiş; hoca yine istifini bozmadan "o zaman sana ne?" demiş.

    Adamın biri çok kuvvetli öksürüyormuş, doktora gitmiş derdini anlatmış. Doktor da adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine müshil ilacı vermiş ve demiş ki: - "Bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yanıma gel." Adam bir hafta sonra gelince doktor: - "Öksürüğün nasıl oldu?", deyince adam da: - "Cesaret edip de öksüremiyorum ki!"

    Hastanenin çocuk hastalıkları servisine yeni tayin olan genç hemşireye servis şefi olan doktor sordu: - "Çocuk sever misiniz?" Hemşire yavaş sesle: - "Severim doktor bey. Ama biz yine de önlem alsak daha iyi olur..."
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:28 pm

    Yaşlı bilge ile ormana yeni gelen tavşan birlikte ormanda tur atarlar.Tavşan meraklı her gördüğünü sorar.biraz sonra önlerine bir katır çıkar.Tavşan -Bilge bu nedir ne ilginç hayvan.diye sorar. -O Katır dır.Eşşek ile Atın karışımıdır evladım der yaşlı bilge. Belirli bir süre sonra bu sefer karşılarına Kurtköpeği çıkar.Tavşan tekrar sorar.-Peki ya bu nedir?? yaşlı bilge cevap verir.-O Kurtköpeği.Kurtla köpeğin birleşimidir evladım.Tavşanın aklında yavaş yavaş birşeyler belirir..Kısa süre sonra karşılarına bir Devekuşu çıkar.Tavşan tekrar sorar.Yaşlı bilge onun adının Devkuşu olduğunu söyler .Tavşan uzun zuzun bakar ve oha der

    Adamın biri bayan bevliye mütehassısına muayene için gider.Bayan doktor hastaya derdini sorar. Hasta adam "VALLA DOKTOR HANIM YAPAMIYORUM "der. Doktor hanım hastayı muayene eder, tahliller yapar sonunda reçetesini yazar ve hastayı bir ay sonra tekrar gelmek üzere gönderir. Bir ay sonra hasta adam tekrar kontrole gelince doktor hanım sorar "NE OLDU TEDAVİM İŞE YARADIMI ? ". Hasta "MAALESEF DOKTOR "der. Doktor "ALLAH ALLAH" der. Tekrar aynı muayene ve tahlilleri yapar hastaya reçeteyi düzenleyip bir ay sonra gelmek üzere gönderir. Bir ay sonra hasta tekrar gelir, sonuç aynı. Doktor aynı işlemleri tekrarlar fakat sonuç değişmez. Doktor en son kontrole gelişinde artık yaptığı tedaviden sonuç alamamanın kızgınlığıyla hastaya "GEÇ ODAYA SOYUN "der. Hasta soyunur, doktorda soyunur, bir güzel işi bitirirler. Doktor sinirlenir ve "HANİ ULAN YAPAMIYORDUN" der. Hasta sırıtarak "BULUNCA YAPIYORUM DOKTOR" der.


    Bir gün iki evli kadın kocalarını evde bırakıp gece dışarı çıkmak istemişler ve çıkmışlarda bir bara gidip içmişler içmişler dozunu kaçırmışlar. Artık bardan çıkıp eve gitme vakti gelmiş.Tam mezarlığın ordan geçerken tuvaletleri gelmiş..

    Kadınlar ne yapalım başka çaremiz yok demiş yapacağız buraya tabi işlerini bitirmişler ama neyle silecekler etrafta hiç bir şey yok birisi külodunu çıkarıp silmiş diğeri ben çıkarmam demiş ve arkadaki çelenkten bir kağıt koparmış ve silmiş sonrada eve gitmişler sonra sabah olmuş ve birisinin kocası diğerine telefon etmiş ya arkadaş bizim karılar dün akşam fingirdediler herhalde diğeri sorar:

    -Nerden anladın
    -Bizimkisi eve donsuz geldi
    -Ooohh.. Seninkisi yine iyi bizimkisinin poposunda seni hiç unutmayacağız adlı bir kağıt vardı.....


    Adamın biri, bir gün ağacın altında namaz kılıyormuş. Ağaçta bulunan başka biri de onu izliyormuş. Namazını bitiren adam daha sonra namazının kabul olması için Allah'a dua etmeye başlamış. - "Allahım sen namazımı kabul et." Ağaçtaki adam: - "Etmem", diye cevap vermiş. Adam şaşırmış. Tekrarlamış: - "Allahım sen kıldığım namazı kabul et." - "Etmem." Adamın şaşkınlığı iyice artmış. Yine: "Allahım sen namazımı kabul et", demiş. Ağaçtaki adam tekrar: - "Etmem", deyince adam sinirlenmiş. "Etmezsen etme. Zaten abdestsiz kılmıştım."

    Adam bakmış, küçük oğlu Hz. İsa'nin resmi önünde dua ediyor. - "Tanrım anneme, babama, büyük babama uzun ömür ver. Güle güle anneanne..." Bir anlam verememiş bu duaya... Ancak ertesi gün acı haber gelmiş. Anneanne sizlere ömür... Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine duada: - "Tanrım anneme babama uzun ömür ver. Güle güle büyükbaba..." Ertesi gün büyük baba da ölmüş... Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine duada: - "Tanrım anneme uzun ömür ver. Güle güle baba..." Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmiş yatmış. Tetkikler, tahliller, kalp elektrosu, röntgen çekimleri... Sapasağlam. Bakmış karısı iki gözü iki çeşme ağlıyor. - "Ne oldu hanım?" - "Bizim postacı", demiş hanım. "Ne iyi adamdı. Bugün haber aldım. Ölmüş!"
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:28 pm

    Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında "şunlara son bir test yapalım da görelim akılları başlarına gelmiş mi?" demişler. Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve: - "Buyrun beyler, yiyiniz." demişler. Delilerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, öteki araya girmiş: - "Önce kaçanları yiyelim, öbürleri nasıl olsa duruyor!"

    İki deli bir gün deliler hastanesinden kaçmışlar. Kimse bu delileri bulamamış. Doktorlar ümitlerini kestikleri an deliler çika gelmiş. Doktorlar hayretle "niye geldiniz?" demişler.. Deliler: - "Yarın kaçacağız da, onun provasını yaptık."

    Ünlü diş hekimi sam ve eşi 50. evlilik yıldönümlerni kutluyorlardı. Sam birden eşine bir soru sordu: - "Sevgilim, bu elli yıl içinde beni hiç aldattın mı?" - "O da nerden çıktı?" diye sinirlendi eşi, "cevabı öğrenmek istemezsin herhalde" dedi. "İsterim" dedi Sam. "Lütfen anlat." - "Madem öğrenmek istiyorsun, evet, seni üç kez aldattım" diye cevap verdi eşi. "Kimlerdi bunlar?" diye sordu Sam. "İlki" diye anlatmaya başladı eşi "hani sen 30 yaşındaydın ve kendi kliniğni kurmak istiyordun da hiçbir banka sana kredi açmıyordu. Sonra bir banka müdürü eve geldi; hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen en modern aletlerle kliniğini açabildin..." - "Canım benim. Benim için kendini feda ettin demek. Benim sevgili karıcığım" dedi Sam. "Peki ikincisi?" - "Hani 50 yaşında kalp krizi geçirmiştin ya, kritik bir by-pass ameliyatı olman gerekıyordu, hiçbir doktor o cesareti gösteremiyordu. Her an ölebilirdin. Dr. Halery onca yoldan kalktı geldi, ameliyatını yaptı. Sen hayata döndün" dedi eşi. - "Ah benim sevgili karım. Hayatımı kurtarmak için kendini bir kez daha feda ettin, öyle mi? Peki üçüncü aldatışın?" - "Hatırlıyor musun, yıllar önce diş hekimleri odası başkanı olmak istemiştin de 247 oy eksikti...'


    Günün birinde İstanbul’da sarışının biri hayattan o kadar bezmiş ki kendini boğazın soğuk sularına bırakarak hayatına son vermeye karar vermiş.

    Boğaziçi köprüsünden geçerken arabasını durdurmuş, bariyerlere çıkmış ve titreyerek az sonra kendisini bu çekilmez hayattan kurtaracak olan sulara baka baka ağlarken yanına genç ve yakışıklı bir genç gelmiş.

    Genç ona acımış ve sarışının ellerini tutup "Bak, yasaman için çok neden var.Yarın sabah gemim Amerika'ya gitmek üzere demir alacak. Eğer istersen, seni de çaktırmadan gemiye alıp saklayabilirim. Sana hem yemek getiririm hem de sana çok iyi bakarım." demiş.

    Sarışın bakmış kaybedecek bir şey yok; belki de Amerika'ya gidip yeni bir başlangıç yaparım umuduyla denizcinin teklifini kabul etmiş. O akşam denizci genç onu gemiye almış ve filikalardan birine saklamış.Her gece sarışına üç sandviç ve bir meyve getiriyormuş, sonra da sabaha kadar sevişiyorlarmış.

    Bir kaç gün sonra, kaptan rutin kontrolleri sırasında sarışına rastlamış.Orada ne aradığını sormuş. Sarışın da "Ben bu gemideki denizcilerden biriyle anlaştım. O bana her gün yemek getiriyor ve Amerika'ya gitmemi sağlıyor. Ben de onun benimle sevişmesine izin veriyorum." demiş.

    Kaptan,
    "Seninle seviştiği kesin küçük hanım da .... Bu Kadıköy-Beşiktaş vapuru".
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:29 pm

    Nasreddin Hoca'ya dert yanıyorlar: - "Yahu Hoca senin karın çok geziyor." Hoca: - "Olur mu canım? O kadar gezse arada bir bizim eve de uğrardı."

    Hocanın bir gün subaşıya işi düşmüş. Adam haraç ve rüşvet yiyen biriymiş. Hoca fakir, ne yapsın. Bir çömleğe toprak doldurmuş ve üstüne bal sıvamış. Gitmiş işini görmüş, ilamını almış, memnun. Ertesi gün kapısında bir adam bitmiş: - "Hoca demiş, subaşı ilamda bir kusur etmiş. Geri istiyor..." Hoca yutar mı: - "Kusura bakmasın evlat", demiş. "Kusur ilamda değil çömlekteydi."


    Doktorun telefonu geceyarısı deli gibi çalıyor. Doktor gidip açıyor, karşısında telaş içinde bir adam: - "DOKTOR! Hemen gelmelisiniz! Eşim duştan çıktı, havlusunu yere düşürünce almak için eğildi, tam o anda poposundan içeri bir fare girdi!" Doktor: - "Tamam sakin olun. Poposuna doğru bir parça peynir tutun bekleyin, ben geliyorum", der ve arabasına atladığı gibi adamın evine gider. İçeri girince ne görsün, adam kadının arkasına eğilmiş, elinde peynir yerine bir balık! - "Ben size ne dedim?" demiş. "Peynir dedim ama bu balık da nerden çıkıyor?" Adam kan ter içinde: - "Dediğinizi yaptım doktor" demiş. - "Ama fare tam kafasını uzatmıştı ki kedi onu avlamak için atıldı..."

    Tıp Fakültesi birinci sınıfta, profesör öğrencileri kadavranın başında toplamış ve "arkadaşlar" demiş "birinci kural; kadavradan iğrenmeyeceksiniz, mideniz bulanmayacak" der ve hemen kadavranın arkasını çevirir, parmağını kadavranın kıçına sokar ve sonra da ağzına götürüp yalar, tüm öğrenciler de iğrenerek bakarlar ama çare yoktur; hepsi de aynı hareketi tekrarlar. Bütün sınıf aynı işlemi yaptıktan sonra profesör yeniden kadavranın başına geçer ve "arkadaşlar" der; "ikinci ve en önemli kural, kesinlikle çok dikkatli olacaksınız, asla en küçük bir ayrıntıyı bile atlamayacaksınız... Mesela az önce ben işaret parmağımı kadavranın kıçına sokup, orta parmağımı ağzıma götürdüm ama hepiniz bunu atladınız..."

    Adam kitabevinden içeri girdi, tezgahta duran gence sordu:
    - Sizde "Kadınlara Karşı Zafer Kazanan Erkek" romanı var mı?
    Tezgahtar eliyle az ötesini işaret etti:
    - Var efendim, orada masal kitapları bölümünde bulabilirsiniz.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:29 pm

    Okyanusta büyük bir gemi hızla ilerliyorken, bir an gemi kaptanı herkesi güverteye çağırmış. Herkes güverteye toplanınca:
    - "Size bir kötü bir de iyi haberim var" demiş. "Hangisi ile başlayayım?"
    - "İyi olanla" demiş yolcular...
    - "11 dalda oscar kazanacağız..."

    Adamın biri kazada kulaklarını kaybetmiş. Araştırmaları sonucu iyi bir plastik cerrah bulmuş, ve girmiş ameliyata.
    Ameliyat sonrası bandajlar açıldıktan bir süre sonra: - "Aman Allahım Doktor! Bana kadın kulakları takmışsınız!" diye bağırmaya başlamış.
    - "Kulak kulaktır!" demiş Doktor... "Kadını erkeği olmaz!"
    - "Yanılıyorsunuz!" demiş hasta... "Herşeyi duyuyorum ama hiçbir sey anlamıyorum!"

    Anne kız konuşurlar. Küçük kız annesine sorar:
    - Anne melekler uçar mi?
    - Uçar.
    - Bütün melekler mi?
    - Evet.
    - Peki bizim hizmetçi kız neden uçmuyor?
    Annesi şaşırır:
    - Hizmetçi neden uçacakmış kızım?
    - Babam konusurken ona hep "Melegim!" diyor da.
    Anne öfkeyle fırlar:
    - Ya öyle mi, o halde az sonra hemen uçar.

    Adamın biri birgün felç olan bir arkadaşını ziyaret etmiş. Sohbet sırasında felçli arkadaşı adama:
    - "Terliklerim yukarıda kalmış onları bana getirir misin lütfen" diye rica etmiş...
    Adam yukarı çıkmış, bir de ne görsün; felçli arkadaşının afet gibi dipdiri iki kızı var! Hemen pratik zekasını çalıştırarak:
    - "Babanız beni sizinle yatmam için gönderdi" demiş... Kızlar:
    - "Nasıl olur!! İmkansız!" demişler... Adam:
    - "İnanmıyorsanız soralım" demiş ve aşağıya seslenmiş:
    - "İKİSİNİ DE Mİİİİİİ!"... Felçli adam bağırmış:
    - "İKİSİNİ DE! İKİSİNİ DEEEE!!"

    Kadın, gece yarısı yanından kaybolan kocasını bulmak için kalkar. Evde yalnızlık içinde, aşağıdan bir ses duyar. Aşağı iner ve tekrar dinlemeye başlar, ama kocasını bulamaz.
    Biraz daha aramak için aşağı depo'ya iner, orda kocasını dizleri üstüne çökmüş, duvara dönmüş ağladığını görür... Ve merakla sorar:
    - "Kocacığım, neyin var, ne oldu ?" Kocası:
    - "Hatırlıyor musun, Baban bizi beraber yakaladığında bir soru sormuştu, ya evlenirsin yada 20 yıl hapis çekersin."... Kadın şaşırarak:
    - "Eeee ne oldu?" Adam:
    - "Bugün, hapisten çıkmış olacaktımm"
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:29 pm

    Temel'le Fadime ormanda gezerlerken birkaç adam bunlara saldırır. Temel'i ağaca bağlayıp Fadime'yi başlarlar soymaya...
    Fadime bağırır:
    - "Temeeel bunlar galiba, gali-ba beni ...." Temel:
    - "Başım ağrıyo de, başım ağrıyo dee!!!"

    Adam barda gördüğü güzel bayanla konuşmanın yollarını arıyordu. Sonunda cesaretini toplayarak kıza yaklaştı ve,
    - "Biraz konuşabilir miyiz, acaba?" dedi. Kız birden haykırdı:
    - "Terbiyesiz! Ben senin bildiğin kızlardan değilim!"
    Adam utancından yerin dibine girmişti. Herkes ona bakıyordu. Gitti ve masasına oturdu. Bir süre sonra kız ona yaklaştı. Gülümseyerek,
    - "Az önceki olay için özür dilerim. Ben psikoloji öğrencisiyim ve utandırıcı durumlarda insanların nasıl davrandiklarını inceliyordum..." dedi...
    Adam avaz avaz bağırarak cevap verdi:
    - "Nee? Gecesi 200 dolar mı? Deli misin sen?"

    Karadenizliler ile Ruslar cephede uzunca bir müddet savaşmışlar. Günlerce siperin arkasından ateş edip durmuşlar, ama hiç ölen olmamış. Sonunda Rusların aklına bir kurnazlık gelmiş:
    - "Ünlü bir laz ismi bulalım hep birlikte bağıralım, onlar ayağa kalkar seslenirler, biz de öldürürüz." Olur mu Olur... Ne diyelim, ne diyelim derken TEMEL akıllarına gelmiş:
    - "Tamam Temel diyeceğiz... Bir, iki, üc: Temeeeeel!"
    Karadeniz cephesinde Temeller ayağa kalkmış:
    - "Ne vaaaaar!" Ruslar ayağa kalkan Temelleri öldürmüş. Ruslar:
    - "Güzel oldu, bu sefer DURSUN diyelim," demişler... "Bir, iki, üc: Dursuuuuun?" Dursunlar ayakta...
    - "Ne vaaaar?" Ruslar, ayağa kalkan Dursunları da öldürmüşler.
    - "Güzel bu sefer İDRİS diyelim," demişler... Bir, iki, üç:
    - "İdriiiiis!" İdrisler ayakta...
    - "Ne vaaaaar?" Ayağa kalkan İdrisleri de öldürmüşler... Karadenizliler cephesinde:
    - "Bu böyle olmaz hep azalıyoruz. Aynı oyunu biz de onlara oynayalım."
    - "Tamam oynayalım. Ne diyelim?"
    - "VLADEMIR diyelim."
    - "Tamam. Bir, iki, üç:
    - "Vlademiiiir!" çıt yok...
    - "Vlademiiiir!" çıt yok...
    Birazdan karşı cepheden:
    - "Kim seslendiiii?" Karadenizliler hep birlikte ayakta:
    - "Biiiz..."

    Dünyanın en ünlü kalp doktoru De Bakey'ın arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve De Bakey'e dönerek:
    - "Size birşey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerde olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım!!. Söylesenize nasıl oluyorda siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum?"
    Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş:
    - "BUNLARIN HEPSİNİ MOTOR ÇALIŞIYORKEN YAPMAYI DENESENİZE!!!"

    Bir suçlu yurt çapında aranıyormuş. Bütün emniyet müdürlüklerine suçlunun bir adet cepheden ve iki adet profilden resmi dağıtılmış. İki gün sonra Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nden bir fax gelmiş:
    - Suçlulardan ikisini yakaladık. Üçüncüsünün yakalanması an meselesi
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:30 pm

    Temel ilk kez baleye gitmiş. Parmaklarının uçlarında dans eden kızlara bakmış, bakmış VE:
    - "Taha uzun poylu kizlaru seçselerdu ya!" demiş...

    Yaşlı bir amca parkta bir banka çökmüş etrafı seyrediyormuş... derken yanına bir delikanli gelmiş ki saçları kırmızı, turuncu, mavi, sarı renk boyalı... Adam çocuğa bakakalmış... Çocuk da küstah bir sesle:
    - "Ne var moruk, sen hayatında hiç çılgınca bişey yapmadın mı!" demiş... Adam gülümsemiş:
    - "Yaptım.. bir seferinde çok sarhoştum ve bir papağanı becermiştim.. Şimdi de acaba sen benim oğlum musun diye merak ediyorum..."

    Temel birgün keçinin boynuna tasma takmış gezdiriyormuş. Arkadaşı Dursun yolda onu görüp:
    - Ula Temel Napiysin ?...
    - Ula cörmiymisin Çöpeğimi cezdurayrum Dursun kardeşim...
    - Ula Temel bunun boynuzlari var....
    - Valla ben onin özel hayatina karişmayrum

    Temel dünya turuna çıkar ve yolu Canada'ya da düşer. Kırk yılda bir Karadeniz'de hamsi avlamaktan daha değişik bir fırsat çıktığını düşünerek buz tutmuş bir gölde, buzu kırıp balık tutmaya özenir ve işe koyulur. Tam buzu kıracakken, insanın içini titreten bir ses duyulur:
    - Oğlum burada balık yok!
    Temel az öteye gidip tekrar buzu kıracakken ses yine gürler,
    - Burada balık yok dedim sana...
    Temel'in eli ayağı titreyerek seslenir:
    - Tanrım, sen misun yoksa?
    Ses yeniden duyulur,
    - Hayır oğlum, ben buz hokeyi stadının spikeriyim.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:30 pm

    Bir gün 75 yaşında bir ihtiyar sperm testi yaptırmak için doktora gider. Doktor adama bir kavanoz verir ve:
    - "Bunu doldurup yarın bana getirin" der...
    Ertesi gün ihtiyar kavanozu getirip doktora verir. Doktor kavanoza bakar ve boş olduğunu görür ve sebebini sorar. İhtiyar anlatmaya başlar:
    - "Doktor bey, dün gece sağ elimle denedim olmadı, sol elimle denedim gene olmadı. Karımı çağırdım, o da sağ ve sol elleriyle denedi, ağzıyla denedi önce dişini çıkararak sonra dişini takarak denedi gene olmadı. Baktık olacak gibi değil komşunun karısını çağırdık o da iki elini ve ağzını denedi gene olmadı, deyince doktor kendini tutamamış:
    - "Naaptınız, komşunun karısını da mı çağırdınız" diye sormuş.
    İhtiyar yanıtlamış:
    - "Napalım, açamadık şu lanet kavanozu bir türlü."

    Temel bir gün kahvede otururken arkadaşlarından biri ona:
    - "Ula temel senin hanım seni aldatıyo" demiş.
    Bunu duyan temel hemen eve koşmuş, evi aramış taramış fakat kimseyi bulamayınca sevincinden oracıkta ölmüş. Öbür alemde dolaşırken bir anda arkadaşı Dursun'u karşısında görmüş ve şaşkınlıkla:
    - Ula dursun ben seni daha dün gördüydüm nasıl olduda ölüp buraya geldin.
    - Valla temel hiç sorma donarak öldüm, peki sen nası öldünde buraya geldin.
    - Dün kahvedeydim biri geldi bana senin hanım seni aldatıyo dedi bende hemen eve gittim aradım taradım ama kimseyi bulamayınca orada yığıldım kaldım.
    - Ula buzdolabına baksaydın ikimizde şimdi sağ olacaktık.

    Üç kovboy Teksas'ta bir barda masaya oturmuş, kafayı çekiyorlar... Bir sarhoş girmiş içeri. Parmağı ile ortadakini işaret etmiş: - "Senin anan," demiş "Teksas'ın en çılgın .... manyağıdır" demiş..
    Masanın etrafı bir anda boşalmış.. Ama ortadaki adam duymazdan gelmiş, içkisine devam etmiş. Sarhoş çıkmış gitmiş.. 10 dakika sonra geri gelmiş. Gene aynı masanın başında dikilmiş..
    - "Senin o fahişe ananı az önce becerdim, harikaydı" demiş. Etraf masalar gene bir anda boşalmış.. Bizimki gene kılını kıpırdatmadan içmeye devam etmiş. Sarhoş çıkmış gitmiş.. 10 dakika sonra gene gelmiş..
    - "Senin anan var ya, senin anan" diye başlarken, kovboy nihayet lafını kesmiş:
    - "Evine git de yat.. Gene zurna gibi içmissin, baba!.."

    Temel trene binmiş, Kontrol gelmiş, biletinin İstanbul'a olduğunu, trenin Ankara'ya gittiğini söylemiş. Temel kendinden emin:
    - Peçi maçinist yanlış istikamete cittiğini piliy mi?

    Temel ile Dursun Sultanahmette gezinirken bir turist gelip kendilerine bir adres sorar. Turist ingilizce, almanca ve fransızca sorar fakat bizim lazlar anlamaz...
    - Ula dursun bir yabancı dil öğrenemedik gitti
    - Ula neye yarayacakki bak adam üç dil biliyor yine derdini anlatamıyo...
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:30 pm

    Otelci Temel'in kapısını bir gece bir İspanyol asilzedesi çalmış.
    - Odanız var mı?
    - Kimsunuz?
    - Jose de Santana de Monte Cristo de Santa Cruzo.
    - Haa, pu katar uşağu alacak yerum yok!

    Avukat hırsızlıkla suçlanan müvekkilini yaratıcı bir savunma ile hapisten kurtarmak istemektedir. Avukat Yargıca hitaben;
    - "Müvekkilim, arabanın camından içeri sadece kolunu sokup çantayı almıştır. Müvekkilimin kolu, muvekkilimin bizzat kendisi değildir. Sadece bir kol tarafından işlenen bir suç için niye bütün bir kişiyi cezalandırıyorsunuz." der...
    Yargıç , gülümseyerek;
    - "Peki o zaman aynı mantıkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yıl hapse mahküm ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eşlik edebilir." der...
    Müvekkil gülümser. Avukatın yardımıyla müvekkilin takma kolunu çıkartırlar ve dönüp giderler...

    Bir makine mühendisi, bir eLektrik mühendisi ve bir de biLgisayar mühendisi binmisLer bir arabaya gidiyoLar. YoLun yarIsIna geLdikLerinde araba bozuLuyor ve makine mühendisi;
    - "ben haLLederim" deyip yatIyor arabanIn aLtIna, bi kaç yere çekiç vuruyo, vida sIkIyo faLan, biniyorLar arabaya, haLa bozuk. Bu sefer eLektrik mühendisi hemen atLIyo,
    - "Bana bIrakIn" diye... KabLoLarI kontroL ediyo, eLektrik aks..... bakIyo, biniyoLar arabaya ama tIk yok gene. Makina ve eLektrik mühendisi biLgisayar mühendisine dönüyorLar. sIranIn kendisine geLdigini anLayan biLgisayar mühendisi:
    - "eee.. şey... arabadan çIkIp bi daha girsek?"

    Lazlar havuzlardan konuşurlarken bir tanesi:
    - Ben geçen gün bir lüks otelin havuzuna gittim ama kovuldum.
    - Niye ?
    - Çünkü havuza işedim.
    - Amaan, herkes işiyor...
    - Ama ben tramplenden işedim...

    Adam karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider. Muayene biter ve doktor odasından çıkarak kadının yanına gelir ve Kocanızın ölmemesini istiyorsanız şu kağıda yazdıklarımı uygulayacaksınız der:
    1- Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve ise mutlu gitmesini sağlayın
    2- Ögleleri eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesine yardım edin.
    3- Akşamları eve geldiğinde yemek özellikle güzel olmalı. Eve gelince eline bir kadeh içki verin dinlenmesini sağlayın.
    4- Haftada en az üç kere birlikte olun, eğer isterse daha fazla birlikte olun. Ve tamamıyla tatmin olduğundan emin olun.
    - "Eger bu dediklerimi harfiyyen uygularsanız kocanızın sağlık yönünden hiçbir problemi olmayacak" der doktor.
    Eve geldiklerinde adam karısına sorar,
    - "Ne dedi doktor sana?"
    - "... ölecekmişsin.."
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:31 pm

    Küçük temel annesine sorar,
    - Anne hepimiz laz miyuz?
    - Öyle
    - Dedem de laz miydu?
    - Lazidi.
    - Onun babasi?
    - Hepisi lazidi.
    - Öyle te olsa artik sabah kahvaltilarinda hamsi yemek istemeyrum

    Genç rahibelerden biri koşarak gelir ve başrahibenin önünde diz çökerek;
    - "Değerli hemşire, sormayın başıma neler geldi ..."
    - "Neler geldi kızım ???"
    - "Arka bahçede çiçek topluyordum, nerden geldi bahçivanın oğlu ortaya çıktı ve maalesef bana,,,,,"
    - "Tecavüz mü etti?"
    - "Evet..."
    - "Hımmmm, peki kızım sen şimdi git, mutfaktan bir limon al, kes ve suyunu iç.."
    - "Aaa, limon hamileliği önler mi ???"
    - "Hamileliği önlemez de, en azından sırıtmanı engeller..."

    Adam melon şapkasının üzerinden kafasının kaşımaya çalışan bir başka adam görmüş ve yanına giderek:
    - Afedersiniz, siz Laz mısınız?
    - Evet, neden sordun?
    - Şapkanızın üzerinden kafanızı kaşımaya çalışıyordunuz da.
    - Ne olmuş yani?! Sen kıçın kaşınınca pantalonunu mu çıkarıyorsun?

    Dort kaplumbaga piknige cikmaya karar veriyorlar. Erzaklari hazirlayip yola koyuluyorlar. Bir yil, iki yil, bes, on yil derken 30 yil sonra piknik yerine variyorlar. Hemen erzaklari cikariyorlar, gazozlar, yiyecekler, hersey ortaya cikiyor.
    Gazozlar da sise gazoz. Ve acacak YOK! Tek cozum, birinin eve gidip acacagi alip getirmesi. Dogal olarak en genc kaplumbagayi seciyorlar. Genc eleman:
    - "Giderim, ama bir sartim var." der ve ekler.
    - "Buradaki yiyeceklerin hicbirine ben gelinceye kadar dokunulmayacak." Digerleri de bunu kabul eder. Elemanimiz yola cikar. Aradan bir, iki, on, yirmi yil gecer. Bu arada yasli kaplumbagalardan birisi fenalasir, ölmek uzeredir. Arkadaslari ne yapsa faydasiz. Kaplumbaga'nin son dilegi olup olmadigini sorarlar. O da:
    - "Gerci genc kaplumbagaya soz verdik ama, suradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu?" der. Digerleri de kiramaz ve:
    - "Elbette!" diyerek, sarmalardan birini verirler.
    Tam agzina atacagi sirada genc kaplumbaga calilarin arasindan firlar ve:
    - "Gitmiyorum iste, gitmiyorum!"

    Temel bi gun kahveye girmis. Ustu basi yirtikmis. N'oldu diye sormuslar.
    Temel: "Kaynanami gomduk."
    Kahvedekiler: "Iyi de bu halin ne?"
    Temel: "Biraz direndi de."
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:31 pm

    Küçük temel annesine sorar,
    - Anne hepimiz laz miyuz?
    - Öyle
    - Dedem de laz miydu?
    - Lazidi.
    - Onun babasi?
    - Hepisi lazidi.
    - Öyle te olsa artik sabah kahvaltilarinda hamsi yemek istemeyrum

    Genç rahibelerden biri koşarak gelir ve başrahibenin önünde diz çökerek;
    - "Değerli hemşire, sormayın başıma neler geldi ..."
    - "Neler geldi kızım ???"
    - "Arka bahçede çiçek topluyordum, nerden geldi bahçivanın oğlu ortaya çıktı ve maalesef bana,,,,,"
    - "Tecavüz mü etti?"
    - "Evet..."
    - "Hımmmm, peki kızım sen şimdi git, mutfaktan bir limon al, kes ve suyunu iç.."
    - "Aaa, limon hamileliği önler mi ???"
    - "Hamileliği önlemez de, en azından sırıtmanı engeller..."

    Adam melon şapkasının üzerinden kafasının kaşımaya çalışan bir başka adam görmüş ve yanına giderek:
    - Afedersiniz, siz Laz mısınız?
    - Evet, neden sordun?
    - Şapkanızın üzerinden kafanızı kaşımaya çalışıyordunuz da.
    - Ne olmuş yani?! Sen kıçın kaşınınca pantalonunu mu çıkarıyorsun?

    Dort kaplumbaga piknige cikmaya karar veriyorlar. Erzaklari hazirlayip yola koyuluyorlar. Bir yil, iki yil, bes, on yil derken 30 yil sonra piknik yerine variyorlar. Hemen erzaklari cikariyorlar, gazozlar, yiyecekler, hersey ortaya cikiyor.
    Gazozlar da sise gazoz. Ve acacak YOK! Tek cozum, birinin eve gidip acacagi alip getirmesi. Dogal olarak en genc kaplumbagayi seciyorlar. Genc eleman:
    - "Giderim, ama bir sartim var." der ve ekler.
    - "Buradaki yiyeceklerin hicbirine ben gelinceye kadar dokunulmayacak." Digerleri de bunu kabul eder. Elemanimiz yola cikar. Aradan bir, iki, on, yirmi yil gecer. Bu arada yasli kaplumbagalardan birisi fenalasir, ölmek uzeredir. Arkadaslari ne yapsa faydasiz. Kaplumbaga'nin son dilegi olup olmadigini sorarlar. O da:
    - "Gerci genc kaplumbagaya soz verdik ama, suradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu?" der. Digerleri de kiramaz ve:
    - "Elbette!" diyerek, sarmalardan birini verirler.
    Tam agzina atacagi sirada genc kaplumbaga calilarin arasindan firlar ve:
    - "Gitmiyorum iste, gitmiyorum!"

    Temel bi gun kahveye girmis. Ustu basi yirtikmis. N'oldu diye sormuslar.
    Temel: "Kaynanami gomduk."
    Kahvedekiler: "Iyi de bu halin ne?"
    Temel: "Biraz direndi de."

    Laz kola otomatiğine gitmiş, para atıp düğmeye basmış ve kolasını almış. Bir para daha atmış, yine düğmeye basmış ve yine kolasını almış. Bunun üzerine heyecanla arkadaşlarının yanına gitmiş ve :
    - Çabuk bütün bozuk paralarınızı verin, bugün şansım çok iyi!

    Yillarca, iki kahraman heykeli, biri erkek, biri disi, birbirlerine bakar durumda parkta dururlarmis, bir gun bir melek cennetten gelene kadar...
    "Sizler iyi ve ornek heykel oldunuz, bu yuzden ben de size ozel bir hediye verecegim. Yarim saat icin sizi canlandiracagim, siz de bu sure icinde ne isterseniz yapabileceksiniz!" demis.
    Ve melek ellerini cirpar cirpmaz heykeller canlanmis, birbirlerine biraz utanarak yaklasmislar, ama sonra hizla parktaki caliliklarin arkasina kosmuslar. Kisa bir sure sonra caliliklarin arkasindan kikirdesmeler, kahkahalar duyulmus, calilar sallanmis. Onbes dakika sonra, caliliklardan cikmislar, ikisinin de yuzunde genis bir tebessum varmis.
    "Onbes dakikaniz daha var!" demis melek, gozlerini anlamli anlamli kirparak... Disi heykelin yuzundeki tebessum biraz daha yayilmis ve erkek heykele donmus:
    "Harika! Ama bu sefer guvercini sen tut, ben siccam kafasina !..."

    Lazların atölyesinde bir iş kazası olmuş ve bir Lazın parmağı kopmuş. Lazlar hemen ilk yardım yaparak kopan parmağı bir buz torbası içinde hastaneye yetiştirmişler. Koşarak cerraha parmağı vermişler. Parmağı alan cerrah :
    - Güzel, parmağa birşey olmamış. Hasta nerde?
    - Ne hastası? Onu da mı getirmemiz gerekiyordu?

    Koleler ciftlikten kacarken sihirli lamba bulmuslar ve cini lambadan cikarmislar. Cin 10 zenciye sormus: Dileyin benden ne dilerseniz. Birer dilek dileme hakkInIz var.
    1. zenci 'beyaz olmak istiyorum' demis, olmus.
    10. zenci tebessum etmeye baslamIs.
    2. zenci de beyaz olmak istedigini soylemis, olmus.
    10. zenci sIrItmaya devam etmi?.
    3. zenci de beyaz olmus diledigi dilegiyle...
    10. zenci kIkIrdamaya baslamIs.
    4. zencinin de istegi aynI... 10. zenci gulmeye devam...
    5,6,7,8 derkeeen 9. zenci de beyaz olma yonunde istegini kullanmIs. sIra 10. zenciye gelmis ama adam yerlerde... Gulmekten geberiyor. Cin istegini sormus... Adam nefes almaya fIrsat buldugu bi ara istegini garip bir bogurtu ile belirtmis:
    "HEPSİNİ ZENCİ YAP!".
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:31 pm

    Bir mahkeme saLonu düsünün... Bir davada tanIkLIk etmesi için kürsüye yasLI bir teyzeyi çagIrIrLar.. KadIn yerine oturur ve davaLInIn avukatI kadIna yakLasIr...
    - "Bayan Jones.. Beni tanIyor musunuz?" YasLI teyze cevap verir:
    - "Ah evet Bay WiLLiams sizi çocukLugunuzdan beri tanIyorum.. siz taa o zamanLar biLe aiLeniz için tam bir bas beLasIydInIz.. sürekLi yaLan söyLüyorsunuz, karInIzI komsunuzLa aLdatIyorsunuz, en yakInIm dediginiz insanLarIn arkasIndan konusuyorsunuz, 2 doLar fazLa kazanmak için herkesi satarsInIz..."
    DavaLInIn avukatI basta oLmak üzere bütün saLon sok oLur.. Adam ne yapacagInI biLemez bir haLde kadIna tekrar sorar:
    - "Peki Bayan WiLLiams, ya karşI tarafIn avukatInI tanIyor musunuz?" KadIn yine cevapLar:
    - "ELbette tanIyorum.. çocukLugunda ona dadiLik yapmIstIm.. TembeL, ödLek ve aLkoLik adamIn tekidir.. etrafInda bir tek dostu yoktur ve herkes onun haLa geceLeri aLtIna kaçIrdIgInI söyLüyor.."
    Yine herkes sokta.. bütün saLonu bir gürüLtü kapLar.. hakim kürsüye tak tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafIn avukatInI da kürsüye çagIrIr.. Ve ikisine de egiLmeLerini söyLerek kuLakLarIna sunu fIsILdar...
    - "Eger bu kadIna beni tanIyIp tanImadIgInI sorarsanIz ikinizi de harcarIm.


    Temel çok para kazanmis. Ailece en lüks lokantaya gitmisler. En pahali sarabi seçip ismarlamis. Garson :
    - Hangi yıl tercih ederdiniz, diye sorunca,
    - Pi mahzuru yoksa hemen isteyrum.


    Temel kütüphaneye gider. Shakespeare'nin bir kitabini ödünç almak ister. Memur sorar,
    - Hangisini?
    Bir süre sessizlikten sonra,
    - Vilyum.

    Jack ve arkadasi Bob, kayak yapmaya Kuzeye gitmisler. Bir kaç saat yol aldiktan sonra korkunç bir kar firtinasina yakalanmislar. Yakindaki bir çiftlik evine arabalarini çekmisler ve evin çekici hanimindan geceyi orada geçirmek için izin istemisler.
    - "Dul bir kadinim ben" diye açiklamis hanim,
    - "Eger evimde kalmaniza izin verirsem komsular dedikodu yaparlar."
    - "Endiselenmeyin" demis Jack, "ahirda da rahat edebiliriz."
    Bir sene sonra Jack, dulun avukatindan bir mektup almis. Arkadasi Bob'u çagirarak sormus:
    - "Bob, su çiftliginde kaldigimiz çekici dul kadini hatirliyor musun?"
    - "Evet, hatirliyorum."
    - "O gece geç vakit eve gidip, o kadinla yattin mi?"
    - "Evet, itiraf etmeliyim ki bunu yaptim."
    - "Ona kendi adin yerine benimkini verdin mi peki?"
    Bob yüzü kizararak cevap verir:
    - "Evet, korkarim öyle yaptim."
    - "Eh, sana çok tesekkür borçluyum dostum. Kadin ölmüs ve çiftligini de bana birakmis."

    Temel Fadime'yle tiyatro gişesine gitmiş:
    - Pize içi pilet lütfen.
    - Leyla ile Mecnun için mi?
    - Hayir Fadime'yle penum için.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:33 pm

    Adamın biri yine Karadeniz'i gezerken bakmış bir tepenin üzerinde Lazlar dansediyor ve ara sıra aralarından birini tepeden aşağı atıyorlar. Adam korka korka Lazların yanına yaklaşıp sorar :
    - Pardon ama ne yapıyorsunuz ?
    - Körmüsün daa, Temel atma töreni yapıyoruz

    Piyanist büyük konser için Viyana'dadır. Çok güzel bir konser sonrası soyunma odasına giderken yolda bir adam çiçeklerle yanına gelir ve :
    - Bravo hemşerim Karadeniz seninle gurur duyuyor.
    Piyanist bunun üzerine çok şaşırır ve sorar :
    - Sen nereden bildim benim Karadenizli olduğumu ?
    - Valla genelde piyanonun başına oturan piyanist, taburesini piyanoya doğru çeker. Sen piyanoyu kendine doğru çekince anladım.

    Supermarkete bir eleman aranmaktadır. Elemanın süper tezgahtarlık bilgisine sahip olması on koşuldan biridir. Bunun için her gelen adaya bir de uygulama yaptırılarak performansına bakılmaktadır. Bir gün içeri bir aday daha girer ve işe talip olduğunu söyler. Bunun üzerine oradaki deneyimli tezgahtarlardan biri gelerek sınamak için,
    - "Evlat şimdi beni iyi izle" der. İlk gelen müsteri "Bir paket çim tohumu istiyorum" der. Bunun üzerine tezgahtar yeşil, sarı, uzun, kısa, çabukbüyüyen, kalın, ince bir sürü çesit çim tohumunu ballandıra ballandır anlatır ve adam sonunda "Bana yeşil ve ince olanından bir paket lütfen" der ve tam parayı ödeyip çikacak bizim kurt tezgahtar,
    - "Beyefendi bir dakika. Size bir de çim biçme makinesi verelim" diyerek söze girer ve onlarca çesit çim biçme makinesini avantajlarını, ödeme kolaylıklarını, bir daha böyle bir fırsat bulamayacağını adama gene ballandıra ballandıra anlatır ve sonunda adam çim biçme makinesini de alarak mağazadan ayrılır. Bizim kurt "Hadi evlat bi de seni görelim" der ve evlat tezgaha geçer.
    Yeni gelen bay müşteri bizim adaydan orkid ister. Bunun uzerine eleman bayağı ateşli bir şekilde orkid çesitlerini, renklerini, kalınlıklarını vs. vs. bizim kurt tezgahtardan hiçte aşağı kalmayacak biçimde anlatır. Müşteri en sonunda bilmemne renkte orkidden bir düzine kadar alır. Parayı ödeyip çikacakken bizim aday,
    - "Beyefendi size bir de çim biçme makinesi satalım" der. Adam,
    - "Hoppalaaa, niye ki?" diye sorunca bizimki,
    - "Beyefendi hafta sonu bi iş yapamiyacaksiniz, bari çimleri biçin !"

    Laz bir inek çiftliği satın alır ve inekleriyle birlikte bir fotoğraf çektirerek ailesine yollar. Aile heyecanla zarfı açarlar ve fotoğrafı görürler. Fotoğrafın altında ise şu yazmaktadır :
    - Okla işaretli olan benim
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:33 pm

    Laz gazetedeki iş ilanı üzerine gelmiş ve sırası gelince görüşmeye girmiş. İş ilanında üniversite mezunu, iyi fransızca konuşan, pazarlama konusunda tecrübeli bir yönetici arandığı yazıyormuş.
    - Hoşgeldiniz, hemen başlayalım. Hangi üniversite mezunusunuz?
    - Üniversite mezunu değilim.
    - Öyle mi? O zaman yabancı dilinize güveniyor olmalısınız.
    - Yabancı dil bilmem.
    - Demek bilmiyorsunuz. O zaman tecrübenize güvenerek geldiniz.
    - Pazarlama konusundan anlamam.
    - O zaman niye geldiniz canım kardeşim ?
    - Bu işte bana güvenmeyin. Onu demeye geldim

    Laz sahilde yürürken bir şişe bulur. Merak edip mantarını çıkarınca birden içinden bir cin çıkar ve :
    - Beni kurtardın. Üç dilek hakkın var.
    - Cebimde param hiç bitmesin.
    Cin parmağını şıklatır. Laz elini cebine atar, para doludur. Bütün parayı çıkarıp tekrar sokar, yine para doludur. Laz ikinci isteğini düşünür :
    - Bir şişe rakım olsun ama hiç bitmesin
    Cin parmağını şıklatır ve Laz'ın önünde bir şişe rakı belirir. Laz şişeyi açar ve yere döker ama şişeyi doğrultur doğrultmaz yine dolmuştur. Bir daha döker ve şişe yine dolar. Bunun üzerine:
    - Bu şişeyi çok sevdim. Bir tane daha istiyorum.

    Adam iş için kasabaya giderken bakmış derenin kenarında Laz komşusu bir kedi yıkıyor. Adam Laza :
    - Bak o kediyi yıkıyorsun ama sonra hayvanı öldürürsün.
    - Birşey olmaz merak etme.
    Adam bunun üzerine kasabaya devam etmiş. Birkaç saat sonra dönüş yolunda bakmış ki Laz komşusu toprağa birşeyler gömüyor. Adam dayanamamış ve :
    - Demiştim ben. Yıkaya yıkaya öldürdün hayvancağızı değil mi ?
    - Hayır hayır yıkarken değil, sıkarken öldü.

    Belediyeye soför alinacakmis, hiç karadenizli almamislar. Sebebi sorulunca: Bizim otobüsler kalabalik olur , "sıkışın" diye bagirmak gerekir. Dogru
    söyleyebilen bir karadenizli bulamadik
    Laz her balık dönüşünde paçaları ıslak vaziyette kayıktan iniyormuş. Bir gün arkadaşları sormuş paçalarını, o da:
    - Valla oltayı atıp balığı beklerken sıkılıyorum ve bir sigara yakıyorum. Sigaram bitince de sigarayı denize atıyorum, ondan sonrada ayağımla söndürüyorum.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:34 pm

    Balığa çıkacak olan Lazlar konuşuyorlarmış :
    - Dün balık avladığımız yeri işaretledin mi?
    - Evet kayığa işaret koydum
    - Aptal! Ya bugün başka kayıkla balığa çıkarsak

    Genç adam heyecanla eve gelmiş annesinin yanına giderek;
    "Anneciğim, evlenmeye karar verdim ve hayalimdeki kadını buldum. Ancak senin de aynı fikirde olup olmayacağını merak ediyorum. Eğlence olsun diye yarın sana üç tane hanım arkadaşımı getireceğim. Bakalım hangisi ile evleneceğimi bulabilecek misin?"
    Anne merakla kabul etmiş, getir bakalım, demiş.
    Ertesi gün, genç adam yanında üç tane güzel hanımla eve gelmiş. Hep beraber oturmuşlar, sohbet etmeye baslamışlar.
    Bu arada anne çay, pasta servisi yaparken, sorular soruyormuş.
    Akşam olunca hanımlar izin isteyip, kalkmışlar.
    Genç, annesine dönerek; "Tahmin et bakalım. Hangisiyle evleneceğim?"
    Anne, büyük bir kararlılıkla; "Kızıl saçlı olanla evleneceksin"
    Genç çok şaşırmış; "Nasıl olur, nasıl tahmin ettin? Tam isabet"
    "İçlerinden bir tek onu sevmedim"

    Mecidiyekoy-I.U Avcilar kampusu otobusune ara duraklarda yasli bir Teyze bindi. Yasli teyze:
    -Evladim biletim yok bir sonraki durakta inip bilet alabilirmiyim.
    Sofor:
    -Tamam ama once iceriye bir sorun.
    Teyze arkasini doner ve arkaya dogru yuksek sesle:
    -Pardon acaba bundan sonraki durakta inip bilet alabilirmiyim

    Temel'e sormuslar, "bir homo....uelin aklini nasil karistirirsin?"
    Temel uzun sure dusundukten sonra "58 rakami ile" demis.
    "O da ne demek hicbirsey anlamadik" denildigi zaman
    "Bak nasil akliniz karisti sizi homolar sizi

    Adamin biri is ariyormus. Calismak istedigi firma ile gorusmeye girmis. Sorular... sinavlar... adam berbat,hic bir iste calismasi mumkun degil. Ama torpili yuzunden bir oneri getirmeleri de sart!!!
    "Marketing dusunur musunuz?" diye sormuslar.
    "Nee?!!" demis adam, "daha iyi birsey yok mu?!"
    "Peki, satis sorumlusu olur musunuz?"
    "Olmaz" demis, "daha nitelikli birsey isterim."
    "Finans isleriyle ilgilenseniz?"
    "Yok daha neler, hayatta yapmam; daha iyi birsey, daha iyi birsey!!!" diye sizlanmis bu sefer.
    "Peki o zaman" demisler. "size icinde hem seyahat hem .... olan bir sey onerelim."
    "Hah!"diye bagirmis adam "aynen boyle birsey ariyorum. Nedir o?"
    "Si**ir git."
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:34 pm

    Adamin biri cok lüks bir restorana girmiş.... yemegini ismarlamiş gelmesini beklerken bi bakmiş yan masada sarişin, iri goguslu uzun bacakli bi fistik......
    Bir sure agzi 5 kariş acik vaziyette baktiktan sonra dayanamamiş garsonu cagirmiş:
    "Yan masadaki şu nefis yaratigi goruyo musun..... ona en pahali şarabinizdan ismarlamak istiyorum"
    Boylece garson restorandaki en pahali şaraptan 1 şişeyi bizim fistiga goturmuş.... kadin bi şişeye bakmiş bi adama bakmiş ve cantasindan bi kagit cikarip bişiler yazmiş, adama goturmesi icin garsona vermiş....
    Garson kagidi adama vermiş adam bi bakmiş ki şoyle yaziyor:
    "Bayim, eger garajinizda son model bir BMW, banka hesabinizda 10 milyon ve bacaklarinizin arasinda da 20 cm.lik bişeyiniz varsa gonderdiginiz şişeyi zevkle kabul ederim....."
    Adam bunlari okuduktan sonra bi an durmuş, o da bi kagit cikarip bişiler karalamiş ve garsona vermiş "bayana gotur bunu" demiş...... garson notu goturmuş sarişin afet kagidi acmiş ve aynen şoyle yaziyor:
    "Sadece bilmeni istedim benim garajimda bir Ferrari Testarosa, bir BMW 850iL ve bir de Mercedes 560SEL var, banka hesabimda ise tam 30 milyon dolar......... ama senin gibi muhteşem bi kadin icin bile 3 cm. kestirmeye hic niyetim yok onun icin ŞİŞEYİ GERİ GÖNDER...."

    İki adam Akmerkez'de karılarını kaybetmiş hararetle arıyorlarmış.
    Ortada koşuşturup dururken birbirlerine çarpmışlar. Ne oluyor birader demeye kalmamış,birisi: Kardeş kusura bakma karımı kaybettim de onu arıyorum demiş.
    Diğeri sende kusura bakma ama bende karımı arıyorum demiş.
    Adamlardan birinin aklına bir fikir gelmiş ve demiş ki: Arkadaşım madem ikimizde karılarımızı arıyoruz, karılarımızın tipini birbirimize tarif edelim ve ayrı ayrı yerlerde aramaya başlayalım. Eğer rastlarsak saat 12 'de Mac Donalds 'ın önüne gitmesini söyleriz demiş. Diğeri tamam demiş ve başlamış karısını tarif etmeye:
    - Benim karım sarışın, mavi gözlü, 21 yaşında, 1.75 boyunda, 60 kg, topuklu beyaz ayakkabı ve kırmızı mini etekli tek parça elbise giyiyor demiş.
    Ve diğer adama "Senin karın nasıl biri ?" diye sormuş. Diğer adam:
    - S....et benimkini seninkini arıyalım...

    Köyden Kayseri’ye gelen köylü sabah kahvaltısı için bir lokantaya girmiş. Sabahın erken saatleri olduğu için oldukça kalabalık olan lokantada yer bulamayan köylü kasiyerin yanındaki küçük masaya oturmuş. Garson gelince mercimek çorbası söylemiş, fakat bizim köylünün karnı çok acıkmıştır ve çorba gelene kadar ekmek sepetindeki bütün ekmekleri yemiş.. Çorba gelince onu da içmiş. Giderken kasada oturan Hacı Ağa’ya borcunu sorduğunda Hacı Ağa: “Ekmeğin parasını ver de çorba bizden olsun” demiş.

    Köyden Kayseri’ye gelen köylü sabah kahvaltısı için bir lokantaya girmiş. Sabahın erken saatleri olduğu için oldukça kalabalık olan lokantada yer bulamayan köylü kasiyerin yanındaki küçük masaya oturmuş. Garson gelince mercimek çorbası söylemiş, fakat bizim köylünün karnı çok acıkmıştır ve çorba gelene kadar ekmek sepetindeki bütün ekmekleri yemiş.. Çorba gelince onu da içmiş. Giderken kasada oturan Hacı Ağa’ya borcunu sorduğunda Hacı Ağa: “Ekmeğin parasını ver de çorba bizden olsun” demiş.

    Kayseri meşhur belediye başkanlarından Osman Kavuncu, ufak tefek bir adamdır. Onun şöhretini duyan bir kadın, derdimi çözse çözse Kavuncu çözer diyerek başkanın mak..... gelir ve başkanı beklemeye başlar. Kavuncu gelince kadını da içeri alırlar ama kadın bu ufak tefek adamı başkanlığa hiç yakıştıramamış olacak ki: “Ben Kavuncu’yu görmeye geldim, nerede?” diye sorar. Kavuncu da: -Sen derdini bana söyle teyze, gelince ben kendisine iletirim diyerek hem tevazu göstermiş, hem de kadının derdine deva olmuş.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:34 pm

    Kayseri meşhur belediye başkanlarından Osman Kavuncu, ufak tefek bir adamdır. Onun şöhretini duyan bir kadın, derdimi çözse çözse Kavuncu çözer diyerek başkanın mak..... gelir ve başkanı beklemeye başlar. Kavuncu gelince kadını da içeri alırlar ama kadın bu ufak tefek adamı başkanlığa hiç yakıştıramamış olacak ki: “Ben Kavuncu’yu görmeye geldim, nerede?” diye sorar. Kavuncu da: -Sen derdini bana söyle teyze, gelince ben kendisine iletirim diyerek hem tevazu göstermiş, hem de kadının derdine deva olmuş.

    Kayseri meşhur belediye başkanlarından Osman Kavuncu, ufak tefek bir adamdır. Onun şöhretini duyan bir kadın, derdimi çözse çözse Kavuncu çözer diyerek başkanın mak..... gelir ve başkanı beklemeye başlar. Kavuncu gelince kadını da içeri alırlar ama kadın bu ufak tefek adamı başkanlığa hiç yakıştıramamış olacak ki: “Ben Kavuncu’yu görmeye geldim, nerede?” diye sorar. Kavuncu da: -Sen derdini bana söyle teyze, gelince ben kendisine iletirim diyerek hem tevazu göstermiş, hem de kadının derdine deva olmuş.

    Kayseri meşhur belediye başkanlarından Osman Kavuncu, ufak tefek bir adamdır. Onun şöhretini duyan bir kadın, derdimi çözse çözse Kavuncu çözer diyerek başkanın mak..... gelir ve başkanı beklemeye başlar. Kavuncu gelince kadını da içeri alırlar ama kadın bu ufak tefek adamı başkanlığa hiç yakıştıramamış olacak ki: “Ben Kavuncu’yu görmeye geldim, nerede?” diye sorar. Kavuncu da: -Sen derdini bana söyle teyze, gelince ben kendisine iletirim diyerek hem tevazu göstermiş, hem de kadının derdine deva olmuş.

    Bir yabancı elçiyi padişah kabul edecekti. Bu elçi, ülkesinin çok varlıklı olduğunu göstermek İçin, .ne kadar altın, inci, elmas gibi süs eşyası varsa, bunları üstüne başına takıp takıştırıp huzura çıkmak istedi. Saray görevlileri bu adamın yaptığı garipliğin önüne geçmek istiyorlardı ama ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Hemen akıllarına İncili çavuş geldi : -Aman çavuş, şu adamı sen yola getirirsin Ne yapacaksan yap şu haline engel ol . İncili, ''Çaresini buluruz'' dedi. Bir süre düşündü. Sonra atın- inci karışımı sedef kakmalı bir çift takunyayı onun gireceği tuvalete koydu. Adam tuvalete girip bunları görünce şaşırdı. Çıkınca İncili Çavuş 'a sormadan edemedi: -Altın, inci, sedef kakmalı nalın tuvalete konulur mu? Yazık değil mi?'' İncili, taşı gediğine koyacağı zamanı bulmuştu. Hemen cevabını yapıştırdı : - Bizim padişahımız böyle süs eşyasına değer vermez.Elçi, verilen cevabı duyunca, üzerine bakındı, sonra sessizce bunları çıkarıp, huzura girdi...

    İncili Çavuş, İstanbul'da bir ara peş parasız kaldı. Karşıya geçip bir arkadaşından borç para istemeye karar verdi. Ama geçmek için kayıkçıya verecek parası da yoktu. Evinden çıktı, düşünceli bir şekilde iskeleye vardı. Bir kayıkçı, bunu kayığına aldı. Nereye gideceğini sordu. İncili Çavuş sağır ve dilsiz numarası yaparak, eliyle karşıyı işaret etti. Kayıkçı, bunu alıp karşıya geçirdi. Buda başka bir yeri işaret etti. Oraya götürdü. Bir başka yeri gösterdi. Kayıkçımızın da sabrı tükenmişti. İnciliye verip veriştirmeye başladı. Ama onu da ineceği yere götürdü. İncili, kayıktan inerken. konuşmaya başladı : - Gel bakalım kayıkçı evladım. Sen buraya getiresiye kadar bana verip veriştirdin Şimdi Karakola gidelim de şu sövdüklerinin hesabını ver Ondan sonra da ben senin hesabını ödeyeyim. . . Kayıkçı baktı pabuç. pahalıya mal olacak, kıyığı da bıraktığı gibi kaçmaya başladı. İncili de böylece, parasızlığını belli etmeden, arkadaşına ulaşmış oldu
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:35 pm

    Bir mecliste herkes soyundan sopundan bahsederken Avşar Ahmet dayanamamış: -Bana bakın emmiler! Benim dedem Çanakkale’de öldü, onun gardaşı Arıburnu’nda ölmüş. Dedemin babası Cihan Harbinde Hicaz’da ölmüş. Bunlar uzaktakiler. Yakından haber ver derseniz, abiyim de Kurt Kulağı’nda Çerkez’den at çalarken şehit olmuş

    Bir gün Avşar Ahmet, emmilerden birini ziyarete gider. Akrabası olan şahıs Yıldırım Beyazıt Mahallesinde küçük bir dükkanda kaynakçılık yapmaktadır. Dükkanının arkasına kocaman kara bir it bağlamış. İtin boynunda kalın bir zinciri, arada bir kulübeden çıkıp dolaşıyor. Yürürken de önüne ne çıkarsa deviriyormuş. Avşar Ahmet sormuş::
    -Emmi gadası, bu itte bir hal mı var, ne? Tangır tungur her tarafı yıkıyor. Emmi cevaplamış::
    -Ne olucu dezze oğlu, ben burada kaynak yaparken kaynak, itin gözünü alıyor zağar. Dünyayı gördüğü yok zavallının.

    Kayseri’nin gönül insanı Cemil Baba merhum, sabahları çarşıyı boydan boya gezermiş. Esnaflar ona saygı ve sevgi gösterirler, izzet ikramda bulunurlar, bu konuda da birbirleriyle yarışırlarmış. O sırada çarşıya yeni bir esnaf gelmiş. Cemil Babaya esnafın bu ilgisini yadırgamış. Cemil Babanın kılık kıyafetine bakmış, beğenmemiş. Kirlide keramet mi olur demiş. Yüzünü başka tarafa çevirip Cemil Babayı görmezlikten gelmiş.:
    - Şu kirliye herkes Cemil Baba deyip ayağa kalkıyor:
    diye de esnafı ayıplamış. O gece adam rüya görmüş. Rüyada dört kişi adamı tuttukları gibi, bir Camiikebir’in minaresine, bir Kurşunlu’nun minaresine, bir Bürüngüz Camiinin minaresine çıkarmışlar ve “atalım mı aşağı” diye de adamı minareden sallandırıyorlarmış. Adam sabaha kadar ölüm kalım mücadelesi vermiş. Korkudan ölecekmiş neredeyse. Sabahleyin kan ter içinde uyanmış, güç bela dükkanını açmış. Bakmış, karşıdan Cemil Baba geliyor. Hemen koşup sarılmış::
    - Buyur baba bir çay, bir soğukluk ikram edeyim. Cemil Baba, adamın yüzüne bakmadan::
    - Minareyi görmeseydin, aklın başına gelmezdi le? demiş.

    Bünyanlı avcılar Uzunyayla’da ava çıkmışlar. İyi bir av oluyormuş Zamantı boylarında. Avcı, iyi bir sürüye denk gelmiş. Attıkça vuruyormuş. Kuşlardan bir kısmı Zamantı suyunun karşı yakasına düşmüş. Bu yakadakini toplamışlar ama öbür tarafa geçmek mümkün gözükmüyor. Bakmışlar ki karşı tarafta bir Çerkez duruyor. Ona seslenmişler: -Ağa, şu kuşları bu tarafa at! Adam hiç istifini bozmamış. Ne konuştularsa adamdan bir cevap alamıyorlar. Avcılardan biri söylenmeye başlamış: -Ne Çerkez ekesiymiş be birader, kafanı bile çevirip yüzümüze bakmadın! Adam bu lafın üzerine cevaplamış avcıyı: -Bu yaştan sonra Hamidiyelinin (Bünyan) iti mi olacağız. Kuşları atmadan çekmiş gitmiş yoluna.

    Kayserili, iş yerine eleman alacakmış. İşe başvuran gençleri kendisi imtihan ediyormuş. Soru hep aynı: -12, 12 daha kaç eder? Herkes sorunun cevabını kafadan hemen söylüyormuş ama Kayserili kimseyi işe almıyormuş. Akıllı bir genç, Kayserili tüccarın arkadaşını bulmuş ve bu durumu anlatmış. Arkadaşı: -Tamam, sana aynı soruyu sorunca hemen kağıt kalem iste, toplamayı yap göster, o zaman seni işe alır, bu işteki kerameti de kendisi sana söyler, demiş. Delikanlı, tüccarın yanına varmış. Soru yine aynı soru. Delikanlı hemen kağıdı kalemi almış, toplamayı kağıda yazmış, sonucu göstermiş. Kayserili: -İşe alındın, aradığım adam sensin demiş. Delikanlıya sebebini de hemen açıklamış: -Unutma, bir şeyi alırken de satarken de, hesaplarken de her zaman yaz! Akıl unutur, defter unutmaz
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:35 pm

    Zamantı köylerinden birinde bir adam muhtar seçilmiş. Muhtar seçildikten sonra, köylülere, arkadaşlarına, muhtarlığa girerken kapı vurmayı öğretmiş. Köylüler kapıyı vurduklarında muhtar: -Dıhılın! (Girin) diyormuş, köylüler içeri giriyorlarmış. Muzip bir köylü yine kapıyı vurmuş, içerideki seslenmeyi duyunca muhtarı uyarmış: -Yahu muhtarım, ne kadar kabasın, biraz kibar olsana... Dıhılın ne demek? İçerden muhtarın sesi duyulmuş: -Valla haklısın gardaş... dedikten sonra dışarıya seslenmiş: -Dıhılınız!... yani (Giriniz!)

    kayserilinin biri trende gidiyormuş.Çantasından pastırmayı çıkarmış ve yanandaki arkadaşına ikram etmiş.arkadaşı ise soğol benim basurum var demiş.kayserili onuda sonra yeriz demiş

    Harp yılları... Kayseri’de gayrimüslimler zengin, Müslümanlar fakir... Gayrimüslim komşusu Kayseriliye büyük bir para gönderip bozmasını istiyormuş. Kayserili de bunu onur meselesi yaptığı için hemen oğlunu bir başka gayrimüslime gönderip parayı ondan bozdurup diğerine geri gönderiyormuş. Böylece kendi sıkıntısını belli etmiyormuş. Bir gün iki gayrimüslim aralarında konuşurken biri diğerine: -Vallahi şu memleketin en zengin adamı Kayserili Mehmet Ağa, ona ne zaman para göndersem hemen bozar. Diğeri de onun fikrini destekliyormuş: -Vallahi doğru, adamda para çok, ben de onun gönderdiği paraları bozmaktan usandım

    Zamanın birinde avukat olmadığı için dava vekilliği yapan bir Mevlüt Amca varmış. Vatandaşın hukuki sorunları için uğraşır, dertlerine deva olurmuş. Mesela, bir tarla için dava açılıyor. Vatandaşın hakkı gasp olmuş. Mevlüt Emmiye varıyor, derdini anlatıyor. Mevlüt Emmi, dinliyor meseleyi, sakalını sıvazlıyor. Diyor ki: -Üçüncü maddeden tutturursak tamamdır! Bir cinayet davası, yahut bir kavga veya kız kaçırma olayı var. Mevlüt Emmi dinliyor meseleyi, sonra aynı cevabı yine veriyor: -Üçüncü maddeden tutturursak tamam! Bu nasıl üçüncü maddeyse mübarek, her derde deva... Her olayda üçüncü madde işliyor, joker gibi al oraya koy, al bu davada kullan! Yıllar sonra artık işten elini eteğini çekiyor Mevlüt Emmi. Bir adam yanına uğruyor. -Mevlüt Emmi beni hatırladın mı? -Yooo! -Hatırlamazsın, benim dava vekilimdin sen. Şu kadar yıl hapis yattım. Mevlüt Emmi, iştahla soruyor: -Hangi maddeden hüküm giymiştin? Cevap: -Üçüncü maddeden Mevlüt Emmi, üçüncü maddeden!

    Tokat’ın kazanları meşhur imiş. Bir Tokatlı ile Kayserili yan yana gelmişler. Tokatlı lafa bizim orada bir kazanlar yapılır diye başlamış ki ballandıra ballandıra anlatıyor. -Bizim Tokat’ta bir kazan yaparlar, Allah seni inandırsın, kazanın içine üç usta girer, birbirlerinin çekiç seslerini duyamazlar. Kayserili “hadi canım sende…” dememiş de bakın neler anlatmaya başlamış. Önce büyük bir keyifle başını sallamış ve başlamış anlatmaya: -Doğru hemşerim doğru… Bizim orada da Talasaltı denen bir yer var. Allah seni inandırsın, öyle bereketli topraklarda öyle büyük kabak yetiştirirler ki, kabağın büyüklüğünden Ali Dağı görünmez olur. Tokatlı “hık mık” diyecek olmuş, Kayserili daha devam ediyormuş: -Sonra, sizinkiler o kadar büyük kazanları ne için yapıyorlar? İşte bizim kabakları pişirebilmek için… Bu kadar büyük kabak her kazanda pişmez değil mi Tokatlı hemşehrim! Adam ne yapsın söyleyecek söz bulamamış
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:35 pm

    Bir gün gayserilinin biri istanbula iş aramaya gider ve gezerken fabrikanın birinde iş ilanı görür güvenliğe gider oda müdürün yanına gönderir sel.....leyküm der ve müdürün odasına girer müdürde aleykümselam der buyur nası yardımcı olabilirim diye adama sorar adam ben iş müracatı için geldim der müdür adamın konuşmasından Kayserili olduğunu anlar ni iş yaparsın diye sorar adamda ni iş olursa yaparım yiterki iş olsun der müdür gülmeye başlar adam müdür gülünce acaba yanlış bişeymi söyledim der kendikendine müdür hemşerim sen nirelisin der adam gayseriliyim deyince müdür yine güler adamniye gülüyosunuz deyince müdür bende gayseriliyimde ondan gülüyorum adam dayanamaz sorar müdürüm sen kaç senedir burda müdürsün müdür 3 senedir niye sordun adam daha bu fabrikayı 3 senedir üstüne yürütemedinmi sen nası gayserilisin deyince müdür yürütmeye yürütecektimde fabrikanın sahibi de gayserili

    Develi hastanesi inşaatı devam ederken, Kozan’ın Kazım olarak meşhur olan Kazım Kozan, inşaatın bekçiliğini yapıyormuş. Bir gün akşamüzeri bir taraftan içkisini içiyor, bir taraftan da saç kavurma yapıp hem karnını doyuruyor, hem de meze olarak yiyormuş. O arada hastanenin mühendisi, kontrolü gibi denetçileri gelmiş. Kazım Ağa gelenleri buyur etmiş. Saç kavurma zaten az olduğu için birer parça almışlar ve çekilmişler. Ancak yemek gelenlerin de hoşuna gitmiş: -Yahu Kazım Ağa, saç kavurma da güzel olmuş. demişler. Kazım Ağa da: -Yarın öğlene gelin size yine yapayım, demiş. Ertesi gün öğleyin aynı gurup yine inşaata gelmişler. Ancak ortada saç kavurma falan yok: -Kazım Ağa, hani sen saç kavurma yapacaktın? diye sormuşlar. Kazım Ağa gayet sakin: -Amaan, demiş. O zamanki kafa mı! Getirin rakıyı size öküz keseyim.

    Öğretmen Kayserili öğrencisine sorar: -Oğlum, 3 kere 7 kaç eder? Kayserili öğrenci cevap verir: - 30 eder hocam. Öğretmen : -Nasıl olur evladım, sen böyle bir hata yapmazdın ama... neyse...Sen otur arkadaşın gelsin. Öğrenci, yerine otururken tahtaya çıkmakta olan diğer Kayserili öğrenciye seslenir: -Sakın piyasiyi düşürme, yoksa başına geleceklere karışmam

    Kayseriliye sormuşlar:
    - Sizin çocuklar hem ticarette, hem eğitimde başarılı oluyorlar, bunun formülü var mı? Kayserili “ var hemşehrim” demiş ve aşağıdaki tekerlemeyi söylemiş:
    "Ananın ketesi Hocanın nefesi Babanın kesesi Öğrencinin hevesi."
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:36 pm

    Sürekli fiyatların artmasından şikayetçi olan Kozan’ın Kazım, Mehmet Yüceler Gümrük ve Tekel Bakanı olunca Kutlama telgrafı çeker: “Rakıyı eski fiyatına indir, tebrik ederim.”

    Kozanın Kazım, ilçenin o zamanki kaymakamı ile Kızık köyüne gitmiş. Muhtarda bir telaş bir telaş. Nasıl olmasın biri belalı bir adam, diğeri Kozanın amiri. Sohbetler, bilgi alışverişleri birbirini kovalarken muhtar çekinerek Kozanın Kazım’ın kulağına eğilmiş: -Kazım Ağa köye şeref verdiniz. Bir yemek yedirmek isteriz. Acaba tavuk mu kessek horoz mu? deyince Kazım Ağa gürlerek: -Ulan oğlum biz sizin için çalışıyoruz. Siz tavuğu, horozu düşünüyorsunuz. Sizi bir türlü köylülükten kurtaramadım. Tavuğu da kes, horozu da. İsteyen tavuk yer, isteyen horozdan....

    Köylüler sırasıyla koyunlarını her gün otlatmaya götürürlermiş, koç katım zamanı iyi koçu olan köylüye diğer komşular: -Senin koç herkesin koyununa yeter, derlermiş. Bu olay birkaç sene böyle tekrarlanmış, adam komşularından bıkmış ve şöyle demiş: - Komşular bu sene de bana güvenip de koyunlarınızı koçsuz bırakmayın.

    İki köylünün yolculuk esnasında canları sıkılmış. Biri diğerine sormuş: -Ulan Ahmed, günün birinde zengin olsan ne ederdin? Ahmet, düşündükten sonra: -Soğanın cücüğünü yerdim, demiş. Bir süre sonra Ahmet, arkadaşına aynı soruyu sormuş: -Ulan Memed, sen zengin olsan ne ederdin? Mehmet düşünmüş, düşünmüş, düşünmüş: -Ulan bana idecek bir şey komadın ki!!!

    Trende yolculardan birisi, yanında oturan gencin Kayserili olduğunu öğrenince ona takılmak ister: -Ben Kayseri’yi hiç görmedim. Ama orada eşeğin çok olduğunu söylerler doğru mu? Kayserili genç bu sözden huylanır ve hemen de taşı gediğine koyar: -Onlar yerli değildir, çoğu yabancıdır.

    Yine bir büyük şehirde bir Kayserili ile karşılaşan adamın birisi muhatabına takılır: -Yakında Kayseri’ye gideceğim. Orada eşek etinden pastırma yapıyorlarmış. Bunun aslı var mı? Kayserili buna öfkelenir, ama hiç çaktırmadan cevabın verir: -Vallahi eşek etinden pastırma yapıp yapmadıklarını bilmiyorum. Öyle de olsa sen giderken korkma sana ilişmez, senden pastırma yapmazlar
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    fıkra arşivi - Sayfa 2 Empty Geri: fıkra arşivi

    Mesaj  AsiRuH Paz Kas. 02, 2008 9:37 pm

    Ordulu vatandaşın biri, elinde bond çantayla gösterişli bir şekilde un fabrikasına gelir. Orada bulunan görevlilere: -Bin torba un satın alacağım, parası peşin. Orada bulunan görevliler heyecana kapılarak patronu çağırmışlar: -Aman peşin paralı biri geldi acele gel. Adam gelmiş ki adamın elinde çanta, gözünde gözlük: -Aman oğlum hoş geldin. Biraz sohbetten sonra, -Bin torba unu hemen çıkartamayız, bize bir-iki gün müsaade edin, bizim misafirimiz olun. Hemen adama Turan otelinden yer ayırmışlar. -Bu bizim misafirimiz elinizden gelen her şeyi sağlayın. Bu arada fabrikatör uzun zamandır çalıştığı ve çok güvendiği çırağını çağırmış. Çırağına demiş ki: -Oğlum acele Ordu’ya git, falanca filanca esnafları gör. Bu adam kim araştır. Çırak otobüse atlayarak Ordu’ya varmış. Ertesi gün akşama doğru bir yıldırım telgraf gelmiş: -Ahmet ağa aman ha......

    Kıranardılı bir vatandaşın geçirdiği kazadan dolayı eli yüzü yanmış, yüzünde belirgin izler kalmıştı. Yaptığı işten dolayı da o gün hırpani bir kılıkta. Görünümü karşıdaki kişiye fakir fukara, kimsesiz havası vermekte. O gün tıraş olmak için amele pazarında bulunan bir berber dükkanına girer. Berbere: -Bir sakal tıraşı yap.. Berber müşterinin haline vaziyetine bakarak içinden: - Bu adam fakir fukara birine benziyor, bu nasıl olsa para da vermez diyerek adam için taze jilet kullanmayı düşünmez. Kullanılmış jiletle adama acı ve eziyet çektirerek bir güzel tıraş eder. Tıraş olan adamın gözlerinden yaşlar gelir. Sesini de çıkartmaz. İş bittikten sonra berbere dönerek: -Eline sağlık borcum ne kadar? -On kuruş. Müşteri kendisinden beklenmeyecek bir tavırla çıkartır, o zamanın parasıyla 50 kuruş verir ve dükkandan ayrılır. Aradan 2-3 ay geçer. Aynı adam yine aynı berbere tıraş için gelir. Berber de adamı tanır. Bu sefer taze bir jilet ve daha itinalı bir şekilde tıraş eder. Tıraş bittikten sonra çıkartır berbere 10 kuruş verir. Berberin gözüne baktığını gören adam: -O zaman verdiğim 50 kuruş bu tıraş içindi. Şimdi verdiğim bu 10 kuruş da o zamanki tıraş içindi!

    Bünyan’da İkbal Öztürk, kızı Canan hastalanınca annesinden yardım istemiş. Ferdane Ana yaşlı başlı kadın, torununun elinden tutmuş, onu doktora götürmüş. Doktorun yanına vardıklarında doktor Ferdane Ana’ya torununun adını sormuş. Ferdane Ana düşünmüş torununun adını bir türlü hatırlayamamış. Küçük yaştaki torun da zaten doktordan korktuğu için adını sorduklarında söyleyemiyormuş. Doktor, Ferdane Anaya: -Şimdi gidin, çocuğun adını öğrenince gelin demiş. Yolda Ferdane Ana, torununa kızıyormuş: -İnsan adını hatırlamaz mı? Canan deseydin ya... Çocuk mahcup evin yolunu tutarlar. Ferdane Ana, kızı İkbal’e torununu şikayet eder. -Daha bu adını söyleyemiyor. Benim adım Canan diyemiyor. İkbal, anasına: -Peki ana, o daha çocuk, doktordan korkup adını unuttu. Sen niye torununun adını unuttum anacağzım, demiş.

    Vezilet Eme yaşlı ama çok sinirli, tahammülü olmayan sürekli küfreden biridir. Yeşilhisar’da Kel Vezilet lakabıyla tanınır. Sövmesi kimseye batmaz. Herkes hoşgörülü davranır. Şahit olarak mahkemeye hakim huzuruna çıkar, Vezilet Eme. Duruşma başlamadan hakim beye derler: -Efendim bu kadın çok küfreder, seslenme de şunu bir sövdürelim. Hakim “olur” der, seslenmez. Duruşma başlar. Hakim: -Söyle Vezilet Hala olay nasıl oldu anlat. Vezilet Eme başlar anlatmaya, ama mahkeme katibi Ali Ağabey o fırsatı tanımaz Vezilet Emeye. Başlar daktilo ile yazı yazıyormuş gibi takırdamaya. Vezilet Eme dayanamaz uyarır: -Ali oğul, kes şu tıkırtıyı da hakim beyin söylediğini anlayalım. Aldırmaz Ali AĞABEY devam eder. En son patlatır Vezilet Emeyi. Başlar bağırmaya:
    -Karabitin oğlu Ali, ha İrmeninin oğlu Ali, sus da hakimin ne didiğini anlayalım.
    Mahkemedeki herkes kahkahalarını tutamaz.

    Rahmetlidir, Cadalın Şambal Emmi derlerdi. Şakacı bir insandı. Bir gün misafirliğe gitmek üzere yola çıkarlar. Şambal Emmi, abasının(annesinin) kolundan tutar, yavaş yavaş yürürler. Yaşlılarımız büyük motorlu vasıtaları hiç görmemişlerdir. Yeşilhisar’a o tarihlerde yeni yeni kamyon girmektedir. Yol kenarına bir Man kamyon durmuş. Ön kaputu kaldırılmış, şoför arabanın önünde arabanın arızasını gidermektedir. Gazına basılmış, yüksek sesle çalışmaktadır. Şambal Emminin abası ürperir, sorar: -Gadasını aldığım, kölesi olduğum Şambalım, hayvanın ağzını aşmışlar neydiyorlar? Şambal Emmi bu ya hemen başlar: -Aba aba dişi ağrıyormuş, dişini çekiyorlar. -Hele Şambalım, kölesi olduğum, hele nasıl bağırıyordu hayvan.

      Forum Saati Paz Nis. 28, 2024 6:21 pm