.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Otomobil Terimleri----> Okumaya değer !

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Otomobil Terimleri----> Okumaya değer ! Empty Otomobil Terimleri----> Okumaya değer !

    Mesaj  AsiRuH Salı Mayıs 05, 2009 12:03 pm

    TURBO (KOMPRESÖR)


    Motorlar normalde atmosferdeki basınçla çalışır. Yani, dışarıdaki hava alınarak motora verilir ve yanma odasında yakıtla karıştırılarak yanma sağlanır. Bu durumda, yanma verimliliği bakımından belli bir hava yakıt oranı gözetildiğinden hacmi arttırmadan daha fazla güç elde etmek için basınçlı hava verilir. Bu sayede, yanma odasına normalden daha çok hava, ve buna bağlı olarak daha fazla yakıt verilir. Turbonun basıncına göre alınan güç de artar. Düşük turbo basıncı daha yumuşak bir kullanım sağlar ve motorun parçalarını daha az yorar. Yüksek turbo basıncıyla çalışan motorların genel olarak daha sağlam yapılması gerekir. Turbo motorlar genelde aynı güçteki daha yüksek hacimli motorlara göre daha az yakıt tüketir ve tork değerleri de daha iyidir. Ayrıca atmosferik emmeli motorlara göre torku daha düşük devirlerden itibaren sunarlar. Bazı üreticiler turbo sistemlerine kompresör adını vermektedir. Bu sistemde ise doğrudan krank miline bağlı olarak çalışan basınçlı hava sistemi sayesinde motorda rölantiden itibaren daha yüksek güç ve tork elde edilir.
    __________________________________________________ _______________

    DEĞİŞKEN SUPAP ZAMANLAMASI

    Honda'nın ünlü V-TEC motorlarıyla gündeme gelen bu sistemde motordaki supapların zamanlaması devirlere göre değişir. Motor çalışırken her bir silindirdeki iki emme supabı (silindir başına dört supaplı motor) açılarak hava ve yakıt karışımının silindire girmesini sağlar. Bu karışım yanıp motora hareket gücü sağladıktan sonra egzoz (çıkış) supapları açılarak yanmış gazları dışarı verir. Bu işlem saniyede binlerce keze varan hızlarda gerçekleştirilir. Havanın silindire giriş ve çıkışı devirlere göre farklılık gösterir. Normal motorlarda daha çok kullanılan orta devirlere göre bir supap ayarı yapılır ve yarış otomobillerinde de yüksek devirlere göre bir supap ayarı kullanılır. Binek otomobillerinin motorları bu nedenle motor orta devirlerde verimli çalışırken çok düşük devirlerde (örneğin, rölantide) ve çok yüksek devirlerde yeterince verimli değildir. Aynı şekilde yüksek devirlerde performans sağlayacak şekilde hazırlanan motorlar da düşük devirlerde verimli çalışmaz (çok yakıt tüketir). Değişken supap zamanlaması bu iki farklı ayarın motora aynı anda uygulanmasına olanak tanıyor. Motor işletim sistemi devire göre hangi supap zamanlamasının kullanılacağını belirliyor ve her devirde en verimli çalışmayı sağlıyor. Böylece motor düşük devirlerde az yakıt tüketirken yüksek devirlerde de iyi bir performans sunuyor. Değişken supap zamanlamasına sahip motorlarda motor hacminin litresi başına elde edilen güç çok yüksektir. Örneğin, litre başına 100 beygire kadar çıkabiliyor (1.6 litrelik motor 160 beygir gibi).

    __________________________________________________ _______________

    OVERDRIVE (Ekonomi Vitesi)


    Overdrive kısaca düşük yakıt tüketimi sağlayan vites olarak nitelendirilebilir. Bazı araçların beşinci vitesi (ya da varsa altıncı vitesi) aracın hızını arrtırmak için değil yakıt tüketimini düşürmek için tasarlanmıştır. Örneğin, 4. viteste 100 km/s hızda giderken araç 4000 d/devirde ise, 5. viteste 300 devire iner. Normal beşinci vitesten farkı, son hıza dördüncü viteste ulaşılmasıdır. Örneğin, 94 model Şahin'de kullanım kitapçığındaki bilgilere göre 4. viteste son hız 160 km/s. Ama beşinci viteste araç ancak 155 km/s son hıza ulaşabiliyor. Bu beşinci vitese "overdrive" denir. Türkçe olarak "ekonomi vitesi" diyebiliriz.

    __________________________________________________ _______________

    KATALİTİK KONVERTÖR (KATALİZATÖR)

    Motordan çıkan zararlı maddeleri zararsız maddelere dönüştürmek için araçlara takılır. Seramikten yapılan yapılan ve gözenekleri katalitik etki sağlayan maddelerle (katalizör) kaplı katalitik dönüştürücünün içinden geçen egzoz gazları reaksiyona girerek zararsız maddelere dönüşür. Dönüştürücüye NOx (Azot Oksit), CO (Karbon monoksit) ve HC (Hidrokarbonlar) olarak giren maddeler reaksiyon sonucunda canlılara zararsız N2 (Azot), CO2 (Karbon dioksit) ve H2O (su) olarak egzozdan dışarı verilir. Dizellerde ayrıca is parçacıklarını yakalamak için ek bir sistem ve EGR denilen (Exhaust Gas Recirculation) egzoz gazı devirdaimi sistemi bulunur. Bazen performans arttırmak için katalitik dönüştürücünün iptali gündeme gelmektedir. Bu işlem araca ek güç sağlasa da çevreyi kirletmesine neden olduğu için kaçınılması gereken bir durumdur. Aracın egzozundan zararlı gazlar çıktığında bundan yine en çok kendimiz ve yakınlarımız zarar görür. Son olarak, katalizör ile katalizatör arasındaki dikkat edilmesi gereken farklılık: katalizör, katalitik etki sağlayan madde demektir, katalizatör ise katalitik etki sağlayan cihaz. Katalitik konvertör yerine katalitik dönüştürücü de denilebilir. Böylece herkes anlayabilir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Otomobil Terimleri----> Okumaya değer ! Empty Geri: Otomobil Terimleri----> Okumaya değer !

    Mesaj  AsiRuH Salı Mayıs 05, 2009 12:04 pm

    EMNİYET KEMERİ (Gergi Sistemi vb.)

    Emniyet kemeri herkesin çok alıştığı ve kullandığı ama değeri fazla da bilinmeyen bir güvenlik sistemidir. Otomobildeki en önemli güvenlik öğelerinden biridir. Her şeyde olduğu gibi, ancak doğru kullanıldığında en iyi şekilde çalışır. Emniyet kemerinin alt bölümü iki tarafta legen kemiğinin üzerinden ve üstte de omuzun üzerinden geçmelidir. Emniyet kemerinin görevini en iyi şekilde yapabilmesi için bu gereklidir. Emniyet kemeri yükseklik ayarı, emniyet kemerinin farklı boylardaki insanlara göre ayarlanabilmesini sağlar. Bir çarpışma sırasında emniyet kemerinin makarası kilitlenir ve aracın içindekilerin fazla hareket etmesini önler. Son yıllarda emniyet kemerini kaza sırasında gererek yolcuları daha iyi tutan sistemler de kullanılmaya başlanmıştır. Bu sistemde, emniyet kemerindeki boşluğu almak için (özellikle kışın kalın giysiler giyildiğinde) bir algılayıcıya bağlı bir gergi sistemi hemen devreye girerek yolcu emniyet kemeri üzerine yüklenmeden önce kemeri gerer ve yolcunun hareketini en aza indirmiş olur. İki tip gergi sistemi kullanılıyor. Birincisi yaylı tip; burada, algılayıcıdan gelen uyarı sonucunda bir yay tetiklenir ve emniyet kemeri gerilir. İkinci tipte ise hava yastığında olduğu gibi bir ateşleme mekanizması kullanılır. Darbe uyarısı geldiğinde bir gaz ateşlenerek emniyet kemeri gerilir. (Bu ikincisine Türkçe olmayan bir şekilde "piroteknik" de denilmektedir, Türkçe "ateşlemeli" denilebilir). Bunlara ek olarak emniyet kemerinin vücuda uyguladığı yükü sınırlandırmak için belli bir düzeyden sonra kemeri biraz gevşeten ve yolcunun aniden büyük bir yüke maruz kalmasını önleyen sistemler de kullanılmaktadır.
    __________________________________________________ _______________

    ABS

    Almancadaki Anti-Blockier System'in kısaltmasından oluşur. Bunu bazı firmalar ALS (Anti-Lock System) adıyla da kullanıyor. Tekerleklerin frenleme sırasında kilitlenmesini önler. Bu sistemde her bir tekerlekteki algılayıcılar yoluyla ABS'nin beynine tekerleklerin durumu hakkında bilgi gönderilir. Tekerleğin durduğu iletildiğinde sistem devreye girerek freni kısa bir süre için serbest bırakır. Frenleme sürdüğü için yeniden tekerlek kilitlenir ve sistem yeniden freni serbest bırakır. Bütün bunlar aslında frenleme sırasında bazı sürücüler tarafından uygulanan "pompalama" işleminin makine tarafından yapılan biçimidir. Doğal olarak, bu sistem çok daha çabuk ve etkili bir şekilde çalışır. ABS ile ilgili yanlış bir inanış fren mesafesini "her zaman" kısalttığıdır. Genel olarak bakıldığında otomobillerin çoğunda ABS sayesinde fren mesafesi biraz daha kısadır ama bazılarında ABS ile fren mesafesi değişmez ya da biraz daha uzun olabilir. Ama ABS'nin esas işlevi frenleme sırasında direksiyon kontrolünü sağlamaktır. Böylece, bir virajda lastikleri kilitleyecek kadar sert fren yapıldığında araç viraj dışına kaymadan normal çizgisine yakın bir çizgide frenleme yapabilir. Ya da, frenlemeye rağmen araç duramayacaksa öndeki araç ya da engele çarpmamak için direksiyonu kırarak yana geçebilir ve böylece kaza önlenmiş olur. ABS'li araç kullanan sürücülere uyarı: A.B.D.'de yapılan bir araştırmaya göre ABS'li araç kullanan sürücülerin daha fazla kaza yaptığı ve bu kazalarda araçların daha fazla hasar gördüğü belirlenmiş. Bunun nedeni ise, ABS'nin nasıl kullanılacağının doğru bilinmemesi. ABS ile ilgili olarak şunların akılda tutulması gerekir: Birincisi, ABS ancak herhangi bir tekerlek kilitlendiğinde devreye girer. Yani tekerlekler kilitlenmediği sürece normal bir fren gibi kullanılır (yani, fren yapılır). İkincisi, ABS'li araçların fren pedallarına normal frenlerde olduğu gibi basılır; hafif fren için biraz, sert fren için daha sert gibi. Yapılan araştırmada Amerikalı sürücülerin araçta ABS bulunmasına güvenerek frene az bastığı ve bu nedenle (sürücüye bağlı olarak) daha çok kaza ve hasar meydana geldiği belirlenmiş.

    __________________________________________________ ______________

    AERODİNAMİK

    Aerodinamik, hava ile havanın içinde hareket eden katı kütlelerin etkileşimini inceleyen bilim dalıdır. Otomobille ilgili olarak, otomobillerin havanın içinde nasıl hareket ettiğini incelemekte kullanılır. Otomobillerin hava sürtünme katsayısının düşük olması ve havanın içinden daha kolay geçebilmesi, hem aracın dengesini hem de yakıt tüketimini olumlu etkiler. Günümüzde normal otomobillerin sürtünme katsayısı 0.30 civarındadır. Opel Calibra 0.26'lık sürtünme katsayısıyla binek otomobilleri içinde en iyi değere sahiptir. Fiat Tempra ise 0.28'lik bir sürtünme katsayısına sahiptir. İlk bakışta Tempra'nın nispeten köşeli olduğu düşünülebilir ama bu aracın avantajı bagajının yüksek olması. Çünkü aracın havayla karşılaşması olduğu kadar havadan ayrılırken oluşturduğu akımlar ve girdaplar da sürtünmeye etki eder. En ideali bir su damlasının şeklidir. Uçakların kanatlarının uzunlamasına kesiti incelendiğinde su damlasına benzediği yani önde yuvarlak ve kalın, arkada ince olduğu görülür.
    __________________________________________________ _______________

    AIRBAG (HAVA YASTIĞI)

    Kazalardaki yararı son derece yüksek bir ek koruma sistemidir (SRS). Emniyet kemeri ile birlikte kullanıldığında sürücünün başını ve gövdesinin üst bölümünü korur. Uzun süreden beri kullanılan ön hava yastıklarına ek olarak artık gövdeyi ya da kafayı yandan çarpmalara karşı koruyan yan hava yastıkları da yaygınlaşmaya başlamıştır. Hava yastığı bir çarpışma sırasında, ön hava yastıkları için aracın ön kısmına, yan hava yastıkları için de aracın yan kısmına (kapı v.b.) yerleştirilen algılayıcılardan gelen uyarı sonucunda şişerek, çarpışma yönünde yolcuyu karşılar ve yolcunun hareketini yumuşatır. Hava yastığı şiştikten sonra kısa bir süre içinde söner çünkü çarpışmadan sonra aracın hareketinin devam edebileceği ve bu nedenle özellikle de sürücünün etrafını görmesinin ve direksiyonu kontrol edebilmesinin gerektiği belirlenmiştir. Bazı sürücüler kazadan sonra aracındaki hava yastığının şişmediğini iddia ederek yetkili firmaları aramaktadır. Hava yastığı ancak belli bir hızın üzerindeki çarpışmalarda devreye girecek şekilde ayarlanmıştır. Örneğin 10 km/s hızla gerçekleşen bir çarpışmada hava yastığı çalışmaz çünkü bu hızdaki bir çarpışmada hava yastığı gerektirecek bir tehlike söz konusu değildir. Bu şekilde gereksiz masraflar önlenmiş olur. Genel olarak, emniyet kemeri kullanımının daha düşük olduğu A.B.D.'de hava yastıkları daha erken devreye girmek üzere ayarlanmaktadır (15-20 km/s). Avrupa'da ise emniyet kemeri kullanımı daha yaygındır ve bu nedenle hava yastıkları daha geç devreye girmek üzere ayarlanmıştır (20-25 km/s). Bazen emniyet kemeri mi yoksa hava yastığı mı daha fazla koruma sağlıyor gibi bir soru soruluyor. Bu sorunun cevabı, en iyisi her ikisini de kullanmaktır. Eğer ille de birini seçmek gerekirse, emniyet kemerinin tek başına hava yastığından daha fazla koruma sağladığını belirtmek gerekir çünkü (ön) hava yastığı sadece önden çarpışmalarda koruma sağlar; emniyet kemeri ise devrilme dahil her türlü kazada sürücü ve yolcuları yerinde tutar ayrıca hava yastığı tek bir darbede görev yaparken emniyet kemeri art arda gelebilecek darbelerde yolcuları korur. Hava yastığı emniyet kemerine ek olarak tasarlanmıştır bu nedenle SRS (Suplementary Restraint System) adı verilmektedir.
    __________________________________________________ _______________

    SİLİNDİR


    Motorlarda gücü sağlayan hareketli parçalar olan pistonların yukarı aşağı (boxer motorlarda yatay yani sağa-sola) hareket ettiği silindir şeklindeki yuvalar. Motora güç sağlayan işlem olan ateşleme için hava ve yakıt karışımı silindire verilir, burada buji tarafından ateşlenir ve oluşan patlamanın gücüyle silindirin içindeki hareketi ileten parça olan piston aşağıya itilir. Aşağıya itilen piston da krank mili denilen ve diğer silindirlerdeki pistonların da bağlı olduğu bir mili döndürür. Bu mil, vites kutusu (şanzıman) yoluyla gücü tekerleklere aktarır.
    SİLİNDİR HACMİ (CC) Silindirin hacmi cc yani, santilitre (ayrıca santimetreküp -cm3- de denir) olarak belirtilir. Bir motorun silindir hacmi 1.6 litre denildiğinde aslında bu yuvarlak bir rakamdır. Gerçek rakam 1598 cc ya da 1580 cc gibi bir rakamdır. Örneğin 4 silindirli bir motorda dört silindirin hacimleri toplamını gösterir. Silindirin taban alanı ile strokunun, yani, geometrik olarak düşündüğümüzde bir silindirin taban alanı ile yüksekliğinin çarpılmasıyla bulunur. Daha fazla tork elde etmek ya da daha yüksek devirli yapmak gibi amaçlarla motordaki silindirin çapı ve stroku daha büyük ya da daha küçük yapılmaktadır (hacim aynı kalarak).
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Otomobil Terimleri----> Okumaya değer ! Empty Geri: Otomobil Terimleri----> Okumaya değer !

    Mesaj  AsiRuH Salı Mayıs 05, 2009 12:04 pm

    SUPAP (VALF)

    Otomobil terimlerinin çoğu gibi Fransızca'dan Türkçe'ye geçmiş bir kelimedir, daha çok supap olarak kullanılmaktadır. İngilizce'den yapılan çeviriler nedeniyle bazıları tarafından aynı şeye valf de denmektedir. Supap, silindirin üstünde yer alır ve açılıp kapanarak yakıt/hava karışımının silindire emilmesine ya da egzoz gazlarının silindirden atılmasına olanak tanır. Bu nedenle emme supabı ve egzoz supabı olarak ikiye ayrılır. 8V ve 16V gibi işaretler otomobilin kaç supaplı olduğunu gösterir. Motorlar çoğunlukla dört silindirli olduğu için bu iki ifadeyi en sık görürüz. 8V dört silindirli bir motorda 8 supap bulunduğunu yani her silindire iki supap düştüğünü (1 emme, 1 egzoz supabı) gösterir. Dört silindirli motor için kullanılan 16V (ya da 16 supap) ifadesi ise o motorda silindir başına 4 supap (2 emme, 2 egzoz) bulunduğunu gösterir. 24V ise altı silindirli bir motorda silindir başına 4 supap bulunduğunu gösteriyor. Ayrıca, örneğin Citroen'in 4 silindirli 12 supaplı (silindir başına 3 supap, 2 emme, 1 egzoz) turbodizel motoru, son zamanlarda Volkswagen'de gördüğümüz 5 silindirli 20 supaplı motor (silindir başına dört supap) ve Ferrari'nin kullandığı silindir başına 5 supaplı motor (3 emme, 2 egzoz) gibi örnekler de vardır.
    __________________________________________________ _______________

    DOHC, SOHC


    Double Over Head Cam, Single Over Head Cam: Türkçesi üstten çift eksantrikli, ya da üstten tek eksantrikli. Otomobillerin teknik özelliklerinin geçtiği birçok yerde karşılaşılan bu kısaltmalar otomobilden anlamayanların gözünü boyamak için, böyle İngilizce ve kısaltma halinde bırakılır. Ya da bu metinleri hazırlayan kişiler bunların ne olduğunun farkında değildir. Bu kısaltmalar motorun supaplarının silindirin üstünde bulunan bir ya da iki eksantrik mili tarafından hareket ettirildiğini gösterir. Daha eski otomobillerde eksantrik mili silindirlerin altında bulunur ve silindirin üstünde yer alan supapları uzun itecek kolları ile hareket ettirirdi, örneğin '94 model eski motorlu Tofaş Şahin'de olduğu gibi. SOHC, yani üstten tek eksantrikli motora örnek olarak 95'ten itibaren Şahin'de ve diğer Tofaş-Fiat modellerinde kullanılan motorları gösterebiliriz. Tipo 2.0 i.e. modelinde ise DOHC, yani üstten çift eksantrikli motor bulunuyor. SOHC ile DOHC arasındaki fark birincisinin iki supaplı ve ikincisinin de genelde 4 supaplı olmasıdır. Bazen üstten çift eksantrikli motorlar 5 supaplı da olabilmektedir.

    __________________________________________________ _______________

    TUBELESS, DUBLEKS

    İç lastiksiz lastik. Eskiden lastiklerde havanın kaçmasını önlemek için ince bir iç lastik (şambrel) bulunurdu. Yeni tip lastiklerde artık bu iç lastik kullanılmıyor, dış lastik eski tip lastiklerdeki her iki bölümün görevini de yapıyor. Halk arasında dubleks dendiği için sanki iki kat lastikmiş gibi de anlaşılabiliyor. Aslında tek ve sağlam bir kat lastikten oluşuyor. Eski lastiklere göre avantajı çivi gibi küçük ve ince cisimler tarafından delindiğinde hemen havasının inmemesi. Lastiğe çivi girdiğinde bazen lastik çok yavaş inerken bazen de hiç inmez. Bazı lastikçiler lastiklerin üzerinden dört beş çivi birden çıkardıklarını söylüyor. Yani, ancak dördüncü ya da beşinci çividen sonra lastik inebiliyor. Normalde ortalama büyüklükteki bir çivi birkaç gün içinde otomobilin lastiğinin havasının gözle görülür bir şekil azalmasına neden olur. Bu nedenle arabanın yanına gelirken ve arabadan uzaklaşırken lastiklere bir göz atmak genel olarak iyi bir alışkanlıktır.
    __________________________________________________ ______________

    SIKIŞTIRMA ORANI, STROK

    Silindirin içinde yakıt hava karışımının yakılarak güç elde edildiği odacığın (yanma odası) en büyük hacmi ile en küçük hacmi arasındaki oran. Silindirin içinde piston en üstte iken hacim en küçüktür ve piston en alt noktaya ulaştığında da en büyüktür. Örneğin 10:1 olarak belirtilen bir sıkıştırma oranı (kompresyon oranı da denir) silindirin içindeki hacmin motorun çalışması sırasında 10'dan bire indiğini ve tekrar ona çıktığını gösterir. Dizel motorlardaki sıkıştırma oranı daha yüksektir, örneğin 22:1 gibi. Bunun nedeni buji kullanılmayan bu motorlarda yakıtı ateşleyebilmek için daha yüksek bir basınca gerek duyulmasıdır. Dizel motorları daha fazla basınca dayanabilmesi için daha sağlam (kalın) yapıldığından ağırlıkları da daha fazladır. STROK, silindirin hareketi sırasında çıktığı en üst düzey ile indiği en alt düzey arasındaki uzunluktur. Sıkıştırma oranını kullanarak şöyle de tanımlayabiliriz. Pistonun (yukarıdaki örneğe göre) sıkıştırma oranının 10:10 olduğu konum ile sıkıştırma oranının 10:1 olduğu konum arasındaki hareket mesafesi. En basit haliyle silindir hareketinin uzunluğu diyebiliriz.

    __________________________________________________ ______________

    TORK


    Tork döndürme kuvveti demektir. Motorların gücünün yanında torku da belirtilir, örneğin, 3800 dakika/ devirde 145 Nm gibi. Ne işe yarar? Basit olarak açıklamaya çalışırsak, bir otomobilin, daha doğrusu motorunun torku iyiyse kullanımı daha rahat olur çünkü motor daha geniş bir devir aralığında vites değiştirmeden kullanılabilir. Ya da acil durumlarda yine daha az vites değiştirme ihtiyacı hissedilir. En yüksek tork olarak belirtilen rakamın yanında bu rakamın elde edildiği devir de önemlidir. Motorlar daha çok düşük ve orta devirlerde kullanıldığı için özellikle şehir içinde, torkun düşük devirlerden itibaren yüksek olması çok kullanışlıdır. Böylece alt vitese geçmeden hareketi sürdürmek mümkün olur. Genel olarak motor hacmi yükseldikçe tork artar ama aynı motor hacmine sahip motorların torkları ve "tork eğrileri" farklı olabilmektedir. Bunun nedeni de motor tasarımındaki farklılıklardır. Silindirlerin çapı ve stroku, ateşleme zamanlaması ve diğer bazı niteliklerden oluşan genel olarak "teknoloji" diyebileceğimiz özelliklerdir bu farkı yaratan. Ayrıca herkesin bildiği gibi dizeller "torklu" motora sahiptir. Bunun anlamı düşük devirde yüksek tork sağlıyor olmasıdır. Benzinli motorlardan farklı olarak dizel motorlarının en yüksek torku 1800-2500 dakika/devirde elde edilir. Bu sayede çok devire gerek kalmadan motor "çeker". Diyelim ki bir benzinli motorla bir dizel aynı en yüksek torka sahip olsun, yine dizel motor daha avantajlıdır çünkü bu torku daha düşük devirde sağlıyor. Bunun pratik avantajı, örneğin bir yokuş çıkarken üçüncü viteste 2000 d/d'de iken dizel motorlu arabada gaza basarsınız ve araba hızlanabilir, benzinli motora sahip araba ise hızlanamaz ve büyük bir olasılıkla bir alt vitese geçmek zorunda kalır. Düşük devirlerde yüksek çekiş gücü sağladığı için dizel motorlar özellikle ticari araçlarda kullanılmaktadır. Motorun beygir gücü ile torku karıştırılmamalıdır. Bunlar farklı şeylerdir. Torkun anlamını somut olarak anlamak için şöyle bir örnek de verilebilir. Diyelim ki iki tane aynı beygir gücüne sahip araba var. Torkları ise farklı. Her iki arabayı arkaları birbirine doğru gelecek şekilde yanaştırıp bağladığınızda, iki araç birden hareket ettiğinde (halat çekme oyunu gibi) beygir güçleri aynı olmasına rağmen, torku yüksek olan diğerini çeker.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Otomobil Terimleri----> Okumaya değer ! Empty Geri: Otomobil Terimleri----> Okumaya değer !

    Mesaj  AsiRuH Salı Mayıs 05, 2009 12:05 pm

    HP - PS - BG (DIN - SAE)

    Bütün bu kısaltmalar aslında aynı şeyi temsil ediyor, yani beygir gücünü. HP, İngilizce'deki Horse Power'ın kısaltması (BHP de kullanılıyor), PS, Almanca'daki Pferde Starke'nin kısaltması ve BG de Türkçe'deki Beygir Gücü'nün kısaltması. Türkçe bir metinde BG olarak gösterilmemesi okura metni hazırlayanların Türkçe bilmediğini ya da bazı terimlerin Türkçesini aramaya üşendiğini gösterir. Beygir gücü Avrupa ülkelerinde daha DIN (Alman Standardı) normuna göre veriliyor. İngiliz BHP ile Alman DIN normuna göre PS (beygir gücü) arasında "1bhp = 1,013872 hp DIN" olarak belirtebileceğimiz bir farklılık bulunuyor. Amerika'da ise SAE normu kullanılıyor. SAE normu motor dinamo, hava filtresi vb. olmadan doğrudan dinamoya bağlandığında elde edilen güçtür. DIN normuna göre ölçülmüş beygir gücü daha düşük çıkar. Örneğin yaklaşık 100 beygir/SAE olarak belirtilen aracın gücü 90 beygir/DIN civarındadır. Türkiye'de bir ara bazı şirketler motor güçlerini SAE olarak belirtiyordu. Bunun tüketiciyi yanıltıcı bir davranış olduğunu düşünüyoruz. Tüketicinin farklı marka araçları karşılaştırabilmesi için verilen değerlerin aynı standarda göre olması gerekir. Beygir gücüyle ilgili standartların ülkeden ülkeye farklılık göstermesi nedeniyle metrik sistemin kullanılması yaygınlaşmaya başladı ve AB ülkelerinde artık otomobillerin güçleri Watt cinsinden veriliyor. Avrupa'da 1 metrik beygir gücü = 735.499 Watt olarak kabul ediliyor. ABD ve İngiltere'deki 1 beygir gücü ise 746.6999 Watt olarak kabul ediliyor. Buna göre Avrupa'da 100 kW olarak belirtilen bir aracın gücü 136 BG'ye karşılık geliyor.
    __________________________________________________ _______________

    PANİK FREN (ANİ FREN)

    Panik Fren deyimi, "Bir aptal kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış" sözüne güzel bir örnektir. Bu yanlış nitelemeyi birisi ortaya attı ve bir süre sonra diğerleri de bunu benimsedi. Şimdi artık otomobil dergilerimizde bu deyimi sıkça görüyoruz. Ani fren anlamında kullanılıyor. Ani fren demek varken buna ne gerek vardı ya da neden böyle dendi, üzerinde düşünmek gerekir. Herhalde daha çarpıcı olduğu düşünüldü. Doğrusu panik kelimesinin frenlemeyi nitelemekte kullanılması pek doğru bir şey değil. Paniğe kapılmak demek ya gereksiz ya da yanlış yere korkuya kapılmak demek. Burada anlatılmak istenen beklenmedik bir anda karşılaşılan durum nedeniyle frene çok basmak. Ani fren sözü zaten bunu karşılıyor. Bu nedenle, panik fren dendiğinde Türkçe'yi doğru konuşan ve doğru anlayan insanlar tarafından gereksiz bir korkuya kapılarak frene basmak ya da yanlış bir şekilde frene basmak gibi anlaşılabilir. Paniğe kapıldığında insan yanlış bir şey yapar, örneğin acemi sürücüler karşısına bir şey çıktığında paniğe kapılarak fren yerine gaza basabiliyor. Yani yapmaması gereken bir şeyi yapıyor. Arabadergisi.com'da böyle uyduruk laflar görmeyeceksiniz.
    __________________________________________________ _______________

    FRENLEME (FRENAJ)
    Fren kelimesi diğer birçok otomotiv terimi gibi Fransızca'dan Türkçe'ye geçmiş terimlerden biri. Türkçe'nin kurallarına uygun olarak "Fren"den "Frenleme" kelimesi türetilmiş ve yıllardan beri kullanılıyor. "Frenaj" lafını ortaya atan kişinin Fransızca bilgisinin ne olduğu çok önemli değil ama Türkçe bilmediği ya da Türkçe'yi özenli kullanmadığı kesin. Anlaşılan çevirmenin birinin aklına frenleme gelmemiş o da "frenaj" demiş.
    __________________________________________________ _______________

    AKSELERASYON (HIZLANMA)


    Eskilerin ivmelenme dediği, bugünkü dilde ise hızlanma olarak kullandığımız terimin yabancı dilden Türkçe'ye uydurulmuş hali. Bir arabanın hızlanmasından söz ederken "akseleresi iyi" gibi Türkçe'ye özen gösterenlere saç baş yoldurtan kullanımları (!) da vardır.
    __________________________________________________ _______________

    IMMOBILIZER (MOTOR KİLİDİ)

    (Elektronik) Motor kilidi. Anahtar çıkarıldıktan sonra motorun elektronik olarak kilitlenmesini sağlayan sistem. Ancak aracın kendi anahtarı sokularak belli bir elektronik şifre gönderildikten sonra motorun tekrar çalışmasına izin verir. İngilizcesi aynen çevrilirse hareketsizleştirici demek. Yeni bir terim olduğu için Türkçesi henüz oturmadı. Şifreli kontak anahtarı diyenler de var.
    __________________________________________________ _______________

    BAKIMSIZ AKÜ (BAKIM GEREKTİRMEYEN AKÜ)

    İngilizce'deki "maintenance-free" terimini dilimize "bakımsız" diye çevrilip koca koca firmaların kataloglarına da böyle basılıyor. Bakımı olmayan, yani bakım gerektirmeyen akü yerine "bakımsız akü" denildiğinde insan akünün üstü başı dağınık ya da makyajsız mı diye düşünüyor.
    __________________________________________________ _______________

    DİNGİL MESAFESİ (DİNGİL ARALIĞI, AÇIKLIĞI) (WHEELBASE)

    Ön tekerleklerin merkezi ile arka tekerleklerin merkezi arasındaki uzaklık. Aynı dingildeki iki tekerleğin merkezleri arasındaki uzaklık olan dingil genişliği ile karıştırılmamalıdır. Dingil mesafesi ne kadar büyük olursa kabinde yolculara o kadar geniş alan kalır. Ayrıca büyük dingil mesafesi aracın dengesini ve sürüş özelliklerini de olumlu etkiler.

    __________________________________________________ _______________

    INTERCOOLER (ARA SOĞUTUCU)


    Ara soğutucu. Turbo motorlarda havanın soğutulması için kullanılan ek soğutucu. Hava soğukken molekülleri daha küçük olduğu için silindire verilen hava soğuk olduğunda silindirin içine daha fazla hava (oksijen) sığabilir ve bu şekilde daha iyi yanma sağlanır ve daha fazla güç elde edilir.

    __________________________________________________ _______________

    CRUISE CONTROL (HIZ SABİTLEYİCİ)

    Araçları belli bir hızda tutan ve sürücünün ayağını gazdan çekmesine olanak tanıyan bir sistem. Araç istenilen hıza geldiğinde sürücü bir düğmeye basar ve sonra ayağını gazdan geçer. Sürücü tekrar gaza ya da frene bastığında sistem devreden çıkar.

      Forum Saati C.tesi Nis. 27, 2024 12:22 pm