malatyamızı tanıyalım Hitskin_logo Hitskin.com

Bu Hitsikin.com temayı önceden görmekte fırsat veriyor.
Tema yerleştirmekTemanın fişine geri dönmek

.talk4her
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

malatyamızı tanıyalım

Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:24 pm

BU
BÖLÜMDE MALATYA LİNKLERİ, RESİMLER, MALATYA
TÜRKÜLERİ (mp3), MALATYALI ÜNLÜLER, MALATYA'NIN
DELİLERİ, MEŞHUR ŞEKER HOCAMIZ, MALATYA MUTFAĞI, MALATYA EFSANELERİ,
MALATYA BELGESELİ (video) MALATYA İLE İLGİLİ KİTAP TANITIMI VE MALATYA
İLE İLGİLİ BİRÇOK KONUYU BULABİLİRSİNİZ.



malatyamızı tanıyalım Malatyaharita



Malatyamızdan Resimler

Battalgazi
malatyamızı tanıyalım Battalgazi_001

Arapgir

malatyamızı tanıyalım 01barajaynalisazan

Arguvan

malatyamızı tanıyalım Arguvan_etkinlik_001

Darende

malatyamızı tanıyalım Darende012

Doğanşehir

malatyamızı tanıyalım Dogansehir_019

Doğanyol

malatyamızı tanıyalım Doganyol_002

Hekimhan

malatyamızı tanıyalım 29

Kale

malatyamızı tanıyalım Kale009

Kuluncak

malatyamızı tanıyalım Kuluncak10

Yazıhan

malatyamızı tanıyalım Yazihan_0003

Yeşilyurt

malatyamızı tanıyalım Yesilyurt_002

malatyamızı tanıyalım Yesilyurt_003

malatyamızı tanıyalım Yesilyurt_007

Yeşilyurt'a biraz iltimas gösterdik malum Şeytandereliyiz malatyamızı tanıyalım Smile

ve şimdi Malatya Merkez

malatyamızı tanıyalım Merkez01

malatyamızı tanıyalım Merkez02

malatyamızı tanıyalım Merkez08

malatyamızı tanıyalım Merkez10

malatyamızı tanıyalım Merkez11

malatyamızı tanıyalım Merkez15

malatyamızı tanıyalım Merkez14

malatyamızı tanıyalım Merkez20

malatyamızı tanıyalım Merkez16

malatyamızı tanıyalım Merkez24

malatyamızı tanıyalım Merkez23

malatyamızı tanıyalım Merkez25

malatyamızı tanıyalım Merkez26

malatyamızı tanıyalım Merkez35

malatyamızı tanıyalım Merkez31

malatyamızı tanıyalım Nemrut004

Malatya Malatya Bulunmaz eşin
Beydağı'ndan doğar ayla güneşin
Al al olmuş kaysı gibi beneklimisin
Derme gibi akışın var 'Kernek'limisin ..
Aman Aman Aman Aman Kerneklimisin
Kerneğe gelmeye yeminlimisin.


malatyamızı tanıyalım TurkiyeMalatya-harita
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:25 pm

BATTAL GAZİ DESTANI ve BATTAL GAZİ DESTANININ (BATTALNAMENİN) ÖZETİ
BATTAL GAZİ DESTANI

Destanlar tarihin bir şey söylemediği tarihsel dönemlerin
ışık tutan yegane kaynaklardır. Destanlar adeta milletlerin
masallaştırdıkları tarihleri olup, yaşanan sosyal olayların bıraktığı
izler zaman içerisinde, halkın muhayyilesi ile yoğrula yoğrula
şekillenir. Zaman ve mekan bakımından değişikliğe uğrasa da toplum
hayatında yaşananlara ait izleri hep muhafaza ederler. Destanlar ortaya
çıktıkları dönemde halk değerleri içerisinde
önemli yere sahip; meziyetleri(yiğitlik, mertlik) öne
çıkararak , özellikle milletlerin tarihlerindeki
“yeni Kuruluş” dönemlerinde hasımlarla yapılan
mücadelelerde halkın birbiri ile ve vatanları ile kenetlenmelerine
hizmet ederler.

Battal Gazi ve destanı da bu bağlamda yani Anadolu‘nun
Türkleştirilmesi ve Müslümanlaştırılması döneminde
Bizans’lılarla yapılan mücadelelerin ortaya çıkardığı
kahraman ve bu kahramanın yiğitliğini anlatan hikayesidir.

Anadolu’ya Türk akınları 359 yılında Hun akınları ile
başlamıştır. VII. Yüzyıl başlarında İslamiyetin doğuşu ile
birlikte güçlenen İslam devleti Anadolu’ akınlar
yapmaya başlamış, Abbasiler döneminde İslamı seçen
Türklerden oluşturulan İslam ordularının Anadolu akınları VIII.
Yüzyılın ikinci yarısından itibaren yoğunlaşarak devam etmiştir.

1071 yılına gelinceye kadar Anadolu ‘nun doğu sınırları
Müslümanlarla Bizaslılar arasınsa sık sık el değiştiren
bölgeler olagelmiştir. Özellikle Tarsus-Malatya doğrultusunda
çizilecek hattın kuzey ve güneyi büyük
ölçüde devamlı mücadele sahası olan bir
bölge idi.[1]

İşte Battal Gazi destanı bu tarihsel bağlamda doğmuştur.

Arap ve Türk edebiyatında özellikle halk romanlarındaki yiğit
ve cengâver Battal Gazi ile eski adıyla Akroinon yeni adıyla
Seyitgazi kasabasında büyük bir külliyenin
içerisinde yatan Abdullah El Battal’ın aynı kişi olup
olmadıkları kesin olarak bilinememekle beraber ; Bu büyük
destan kahramanının yaşayıp yaşamadığı hakkında her hangi bir
münakaşaya lüzum görmüyoruz, zîra hem
matbuatta, hem halk şiirinde hem de halk geleneğinde Battal Gazi
yaşamış ve yaşamaktadır.[2]

Seyyit Battal Gazi'nin yaşadığı hakkında en küçük bir
şüphemiz yoktur. Ancak maceralarının bütünü doğru
mudur? Bu soruya şöyle cevap vermekle yetineceğiz: Seyyit Battal
Gazi, halk hikayelerinde ve yazarların çeşitli eserlerinde
«Fevkal beşer» dediğimiz olağan üstü yetenek ve
gücü ile tanıtılmış ve yakınlığı. olan bütün
olaylar O'na mal. edilmiştir. Gerek manevi, gerekse maddi yönden
O'nun varlığı büyüklüğü ortaya koyulmağa
çalışılmıştır. [3]

BATTAL GAZİ DESTANININ (BATTALNAMENİN) ÖZETİ

Bir gün Hz. Muhammed ashabiyle otururken vahy gelmediğinden
bahisle güzel mevzulardan konuşulmasını ister. Ashabdan
Abdülvehhab, Rum vilayetinden bahseder. O anda gelen vahyde bu
vilayetin iki yüzyıl sonra Cafer adında bir yiğit tarafından
Müslüman edileceği bildirilir. Hüseyin Gazi, peygamber
soyundan bir kişidir. Malatya'ya yerleşmiştir Malatya'nın önde
gelen kişilerindendir. Bir oğlu vardır ve adı Cafer'dir.

Hüseyin Gazi, bir av esnasında Rum beylerinden Mihriyayil
tarafından hile ile öldürülür. Cafer genç
bir delikanlı iken babasının katillerini öldürür ve
Serasker olur. Bundan sonra Kayser ordularıyla yapılan iki savaşta
Cafer üstün başarılar gösterir ve Malatya beylerinin
güvenini kazanır.Kayser, Ahmer komutasındaki bir. başka orduyu
Malatya üzerine gönderir. Cafer, Ahmer'le yaptığı ferdi
mücadeleyi kazanır. Bunun üzerıne Ahmer, müslüman
olur. Kendisine Cafer tarafından «AHMET» ismi verilir.
Ahmet de Cafer' e «Battal» ismini verir[4].

Bu an dan itibaren Battal Gazi Bizanslarla girdiği sayısız savaşta gösterdiği kahramanlıklar destansı bir dille anlatılır.

Artık Anadolu’da müslümanlar açısından Bizans
tehlikesi bertaraf edilmiş Battal gazi de Medine’ye yerleşmiştir.
Ancak Battal Gaziden aman dilemiş Kayser Kanatur, Battala verdiği
sözü unutur ve Malatya üzerine ordu gönderir. Ordu
şehri yakıp yıkar Battal durumu işitince topladığı ordu ile Kayser
‘le savaşır. Kayser Nesih kalesine saklanır. Battal kaleyi
kuşatır. Kale duvarının dibinde dinlenmek amacıyla uzanır ve uyur.
Kaleden Battalın uyuduğunu gören Kayser ‘in kızı O’na
aşık olur. Gelmekte olan Bizans ordusundan haberdar etmek için
bir not yazar ve bu notu taşa sararak O’na atar.Uyandırmak
için âşığı tarafından atılan taş Battalın başına değer ve
Battalı öldürür. Prenses Battalın
öldüğünü görünce kederinden kendi
hançeri ile kendini öldürür.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:26 pm

Malatya Mutfağından Köfteler

malatyamızı tanıyalım Kofte


| Yavandan Etli Patatesli Köfte | Yeşil Fasulyeli Ekşili
Köfte | Yumru Köfte | Etli Dolma Köfte | Fasulye
Yaprağından Domatesli Köfte | Ayva Yaprağından Ekşili Köfte |
Fasulye Yaprağından Ekşili Köfte | Sıcak Çiğleme | Elmalı
Köfte | Ispanaklı Ekşili Köfte | Kebap | Kiraz Yaprağından
Ekşili Köfte | Tiritlı Dolma Köfte | Kabaklı Yoğurtlu
Köfte | Sıkma Köfte | Yavandan Etli İçli Köfte |
Mercimekli Çiğ Köfte | Patlıcanlı Köfte | Pat
Köfte

MALATYA'NIN MEŞHUR ŞEKER HOCASI


Şeker Hoca bir alem hoca: "Peygamberimiz yaşasaydı cipe binerdi,zaten
devenin de iyisine binmiş!" diyor.Teravih namazında eli boş gelen
kadınlara "Televizyon programlarına börek çörek yapıp
gidersiniz,buraya eliniz boş geliyorsunuz!" diye
takılıyor.Söylediklerini oya sunuyor,Cuma namazının farzını
kıldırıp "Memleketin 330 milyar dolar borcu var,haydi şimdi gidip
çalışın!" diye cemaati işlerinin başına gönderiyor.O
Malatya'nın ünlü Şeker Camii'nin Şeker Hoca lakaplı imamı
Celal Tigen.Basın Yayın Halkla İlişkiler mezunu.Yaşını sorduğumuzda "52
modelim!" diyor.

İşte sorular ve cevaplar:

Cemaatiniz camiden taşıyormuş.Nedir bunun esbab-ı mucizesi?
"Zebanilerden,cehennemde kaynayan kazanlardan,cehennem ateşinde
yananlardan bahsetmem.Cami korkutma yeri değil,sevdirme yeridir.Adam
camiye zaten dert,ızdırap içinde geliyor.Bir de cehennemden mi
bahsedeceğiz?"

Camide promosyon uygulamanız varmış?
"Gelenleri caminin
monoton havasından kurtarmak lazım.Camiye gelen çocuklara camiyi
sevdirmek gerekir.Onlara sorular soruyorum,bilseler de bilmeseler de
şehirler arası bilet,çeyrek,cumhuriyet altını veriyorum."

Camilerde niye devamlı ayakkabılar çalınır?
" Bizde ayakkabılar kaskoludur.Ayakkabısı çalınana ayakkabı alıyorum."

Hep böyle grand tuvalet mi giyersiniz?
"İslam dini
cübbe,sarık,takke ve tesbihten ibaret değildir.Peygamberimiz sıcak
iklimde yaşadığı için entari giymişti.Kutuplarda yaşasa
öyle mi giyecekti?"

Hurafeler ve batıl inançlara niçin bu kadar itibar ediliyor?
"Şİddetle karşıyım.Gidiyorlar türbelere,çaputlar
bağlıyorlar, "Al sana göbek,ver bana bebek!" bunlarla
uğraşıyorlar.Malatya'da Keşşaf Baba Türbesi var.Bir baktım
kadınlar türbenin etrafında neredeyse içki kokteyli
yapıyorlar.Yakını içki içen eline viski,şarap,rakı ne
varsa mezara getirmiş.Şimdi bu adam kalksa bunları kovalasa haklı değil
mi? Bunlar dini takvim yapraklarında,cami diplerinde öğrendikleri
için oluyor."

Allah bilir sizin internet siteniz de vardır?
"Cemaate; www.celalhoca.com.tr
'ye girin,sorular sorun dedim.Cemaat araştırmış."Hocam bulamadık!"
dediler.Sitem yok,esri yapmıştım.Ama hazırlıkları yapılıyor,yakında
olacak."

Cuma Namazının farzını kıldırıp cemaati gönderdiğiniz oluyormuş,niye?
"Bu memleketin 330 milyar dolar borcu var.Namazın farzını kıldırdıktan
sonra; "Haydi şimdi gidin çalışın,memleket düzlüğe
çıksın!" diyorum."

Sizden rahatsızlık duyanlar yok mu?
"Neşeli şeyler
anlatıyorum diye çok tepki verdiler.Dini preslemişler,monoton
hale getirmişler.İslam dini güler yüzlü bir din ama
namazı bile somurtarak kılıyoruz."


Şeker Hoca devam ediyor:

"Şeker Camii'ne yalınayak gelinmesini yasakladım.Ayağında
mantar,egzama,başka bir hastalık olabilir.İnsanlar o ayakla basılan
yere secde ediyorlar.Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı'na cemaate galoş
giydirelim edim.Henüz alamadım ama 1000 tane alıp koyacağım
camiye."

"Bir gün sabah namazı için camiye
gelmiştim.Üstünde hırka olan birini gördüm ama
çok karanlıktı,tanıyamadım."Kimisiniz?" dedim,"Turgut
Özal'ım" dedi.O sırada Başbakandı.Korumalarını atlatıp
gelmiş.Annesi Hafize Hanım'la tanıştırıp aile imamları olmamı,dini
konularda onları yönlendirmemi ve yılda 5 kere hatim indirmemi
istedi."Babam için 5 kere hatim indirmiyorum,ancak bir kere
yapabilirim!" dedim."Peki öldükten sonra mezarıma 5 yıl
boyunca gelip dua okur musun?" dedi."Ya Amerika'da,Arabistan'da
ölürseniz,nasıl geleyim?" dedim,onu da kabul etmedim.Ama 4
yıl boyunca Özal ailesinin aile imamlığını yaptım."

"Bir zaman cami yeni yapıldığı zamanlarda 4 avize
gerekiyordu.Halde çalışan birine; "Sen camiye avizeleri
getir,ben senin reklamını yapayım!" dedim.Cami doluyken cemaate;
"Namazın farzı kaç diye sorsam aranızda bilen olur,bilmeyen
olur.Haydi ondan da vazgeçtim,abdestin farzını sorsam onu da
bilen olur,bilmeyen olur..Ama kaliteli,ucuz sebze ve meyvenin hal
binası No:47 Şahin Topaloğlu'nda satıldığını bilip oraya gidersiniz!"
dedim.15 gün sonra avizeleri getirdi."Hocam,gelen giden benim
dükkanı soruyor,caminin başka ihtiyacı var mı?" diye sordu."

"Bir ara dünya kupası maçı vardı.Birkaç
rütbeli kişi teravih namazını da,maçı da kaçırmak
istemiyordu."Hocam ne yapacağız?" diye sordular."Teravihe gelin,hızlı
kıldırıp sizi maça yetiştiririm!" dedim.Birkaç rekatı
hızlı hızlı kıldırdım.Sonra biraz rolantiye almışım.Maça
geciktiler."Hocam ne yaptın?İyi gidiyordun,sonra birden yavaşladın?"
dediler."Yahu radara yakalandık! Görmediniz mi,cemaatin arasında
Malatya Müftüsü vardı?" dedim"



KAYNAK : Genç Beyin Dergisi / Sayı 46 / Sayfa 60
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:27 pm

GELENEK VE GÖRENEKLER

DOĞUM VE ÇOCUKLA İLGİLİ GELENEKLER

Doğum; insan hayatının üç önemli safhasından ilkidir.
Doğum-evlenme-ölüm... Bu önemli üç safha
etrafında birçok gelenek görenek, adet, töre ve
tören oluşturulmuştur.

Evlenen çiftlerin evliliklerinin en geç 1-2 yılında
çocukları olması beklentisi vardır. Bu süre
içerisinde çocuk olmayınca, özellikle geleneksel
kültürde halk hekimliği ilaçlarına dayalı
çeşitli çarelere başvurulduğu, ziyartelere, köy
ebelerine gidildiği görülür. Bu uygulamaların yanı sıra
doktora başvurmalar da artmıştır. Hamile kadına yörede "İki canlı,
hamile, yerikli" adları verilir. Hamilelik süresi
içerisinde doğacak çocuğun kız mı, oğlan mı olacağını
hamilenin yediği yiyecekler, baktığı, dokunduğu vb. ile ilgili olarak
birçok uygulama ve inanışlar mevcuttur.

Hamile kadın elma yerse kızı, çok tatlı yerse oğlu olur.
Rüyasında boynuna altın takılmışsa kızı, el bileğine altın
takılmışsa oğlu olurmuş. Hamilelik döneminde baykuşa, yılana,
çirkinlere bakamamaya dikkat edilir. Çünkü,
bakıldığında çocuğun bunlara benzemesi inancı hakimdir. Bu
dönemde güzel şeylere bakılmaya dikkat edilir. Kırdan
toplanan çiğdem destesi bir metre kadar yüksekten atılır,
eğer top yere düşerse oğlan, dağılırsa kız olacağı inancı
mevcuttur. Kadının aşerme döneminde canının çektiği
yiyecekleri temin etmek için ailesi büyük çaba
sarfeder. Doğum yaklaştıkça, çocuk için
hazırlıklar da yoğunlaşır. Evde beşik donatma, bebek için
yorgan, yastık, yatak, giysiler ve bezler hazırlanır. Doğumu yaptıran
kadına "ebe" denilir. Çocuğun göbeği kesildikten sonra ya
bir cami duvarı dibine, ya da ayak değmeyecek bir yere dua okunarak
gömülür.

Yeni doğan çocuk tuzlanır. Bu işlem çocuğun pişmemesi,
terlememi ve çiğ kalmasını önler. Yeni doğan çocuk
önceleri "öllük" denilen kırmızımsı bir toprak ile
belenir. Bu pratik günümüzde ortadan kalkmıştır. Yeni
doğum yapmış kadına yörede "loğusa", ya da "Dığasken" adı verilir.
Loğusa kadına ilk önce undan hazırlanan ve içerisinde
pekmez katılarak yapılan kuymak yedirilir. Bu, özel gün
yemeği sayılır.

Doğum yapan kadınla çocuğu, inanışa göre kırk gün dış
zararlardan ve tehlikelerden korunur. Kırkgün boyunca yattıkları
odanın ışığı söndürülmez. Yastıklarının baş tarafına
Kur'an-ı Kerim konulur. İki kırklı kadın birbiriyle karşılaştıklarında
iğne değiştirirler ki, kırkları birbirini basmasın. Evde değirmenden
un, bulgur Sünnetten bir görünüm

getirildiğinde çocukla kadın birkaç adım dışarı
çıkarılır. Yine yakın bir evden cenaze çıkmışsa, kırkı
çıkmamış loğusayla çocuğu cenaze oradan
götürülürken dışarı çıkarılır. Bu
âdetler kırk basmaması için yapılır.

Yine kırk basmaması için "kırklama" yapılır. Çocuğun
yıkanacağı suya yirmi ve kırkıncı günde kırk kaşık şu, ya da kırk
tane arpa sayılarak atılır. Çocuğun başı üzerinde bir
kalburdan su dökülür. Böylece kırk
çıkarılır. Kırk çıktıktan sonra çocuk ve anneye
zarar verecek etkenler de ortadan kalkmış olur.

Lohusalık döneminde geleneksel kültür içerisinde
anne ve çocuğa zararı dokunacağına inanılan "Alkarısı" adını
verdikleri saçı başı dağınık, dişleri iri, parmakları çok
uzun çirkin bir yaratığın olduğundan da söz edilir. Buna
karşın geçmişte annenin ve çocuğun yatağının
çevresine kıl ip bırakıldığı, yastığına iğne takıldığı
görülmüştür.

Böylece alkırısı denilen mahlûkun zarar veremeyeceği inanışı
yaygınken, günümüzdeki bu tür uygulamalar kalkmış
olup, yatılan yerin başucuna Kur'an-ı Kerim konulmaktadır.

Yeni doğum yapmış lohusayı ve çocuğunu görmeye gitme
âdeti vardır. Bu gidişle birlikte giyim eşyası vb.
götürülür. Özellikle ilk doğumda kadının
annesi tarafından beşik donatılır.

Çocuğun ilk dişi çıktığında buğday kaynatılarak hedik
yapılır. Bazen hedik taneleri bir ipliğe dikilerek bebeğin boynuna
takılır. Çağırılan akraba ve komşulara "Diş Hediği" ikram
edilir. Çocukluk çağı içerisinde birçok
geleneklere dayanan uygulamaların varlığı da dikkati çeker.
Doğup yaşamayan çocuklara "Tıpkı" oldu derler ve tıpkı
çeşmesi denilen suda yıkarlar. Hekimhan'ın Güzelyurt
beldesindeki Tıpkı/Tıpka çeşmesine bu gaye ile gidilir. Konuyla
ilgili olarak bir kişi yılanın veya yengecin ağzında bir böcek
görürse çocuğu doğup yaşamayanın adını seslice
söylediğinde yılan veya yengeç ağzındakini bıraktığında
Tıpkı'nın geçeceğine inanılır. Çocuk yürümede
geç kalmışsa, iki ayak bileğine ip bağlanır, hızla biri gelerek
ayağındaki bu ipi keserek kaçar buna "Duşak Kesme" denilir.
Geç konuşan, konuşma güçlüğü olan
çocuklar için ziyaretlere gidildiği
görülür.

Uyumayan, korkan çocuklara "okutulur"; çocuğa
korkularının geçmesi için geleneksel bazı pratikler
uygulanır. Nazar değmemesi için kulak memesinin ardına kara
çalınır. Omuz başına ya da giysisinin iç tarafına
nazarlık takılır. Bebeklik çağındaki sancılarına, kulak
ağrılarına ve rahatsızlıklara yönelik uygulamalar
günümüzde az da olsa devam etmektedir. Şehirleşmenin
hızlandığı yörelerde doktora başvurmalar artmıştır.

SÜNNET VE KİRVELİK GELENEKLERİ

Malatya ve köylerinde dinî vecibeler gereği erkek
çocuklarına yapılan sünnet ve geleneksel bir kurum olarak
kirvelik önemli bir yer tutar.

Kirvelik: Yerleşik ve kurumlaşmış bu özelliğiyle, çocuğun
sünneti ile birlikte ve hatta kirveliğin kurulmasıyla da daha
önceden doğarak pekiştirilmiş yakın dostluklar, ilişkiler
bütününü oluşturur. Yörede erkek çocuğu
sünnette tutan kirve, çocuğun manevi babası sayılır. Bu
kişiye kirve, kivre gibi isimler verilir. Kirveliklerin kurulmasında,
seçim ve teklifin geleneksel bir yeri vardır. Kirve,
çocuğun babasının sevdiği bir dostu, arkadaşı olabilir. Bu
teklif geleneğe göre reddedilmez. Kirvelik "Peygamber Dostluğudur"
derler. Onun için kirve olmaya karar verenler, kendilerini artık
birbirileriyle akraba sayarlar. Çocuklar ise birbirleriyle
kardeş sayılır. Bazı yöreler de ise çocuk, kirvenin kızıyla
evlenemez. Bu âdetin temelinde çocuğun kanının kirvenin
kucağına düşmesi yatar.

Sünnet: Bebeklik çağı ile 11-12 yaşlarına kadar olan
dönemde gerçekleştirilir. Düğüne davet ya okuyucu
vasıtasıyla, ya da davetiye gönderilerek yapılır. Sünnet
düğünleri çalgılı veya çalgısız yapılır.
Mevlüd okutulur. Düğüne davet edilenlere yemek verilmesi
âdeti yaygındır.

Sünnet olacak çocuğun giysisi kirve ta rafından alınır.
Kirve çocuğa altın, saat vb. gibi armağanlar getirir.
Çocuğun babası tarafından kirveye halı, elbise vb: gibi armağan
verilir. Çocuk otomobille ya da atla gezdirilir. Sünneti,
sünnetçi veya sağlık memuru yapar. Son yıllarda doktora
yaptırılan sünnetlerde artış görülmektedir. Çocuk
sünnet edilirken acıyı fazla duymasın diye ağzına lokum verilir.
Bazen de çocuk, eline aldığı bir çiğ yumurtayı şaka olsun
diye sünnetçinin kafasına atar. Sünnetten sonra
çocuğu ziyarete gelirler, çeşitli armağanlar verirler.
Sünnetle birlikte iki kirve ailesi arasındaki dostluk ilişkileri
daha da pekiştirilmiş olur. Artık sünnet olan çocuk,
geleneğe göre erkekliğe ilk adımı atmış sayılır.

EVLENME ÂDET VE GELENEKLERİ

Evlenme, hayatın üç önemli safhalarından biridir. Bu
dönemlerde doğum, evlenme ve ölüm etrafında
birçok gelenek, görenek, âdet, töre ve
tören oluşturulmuştur. Malatya'da evlenmeler;
görücü usûlünün yanı sıra karşılıklı
anlaşmaya dayalı olarak gerçekleşmektedir. Bunların dışında
"Kaçmak" yoluyla evlenmeler az da olsa olmaktadır.

Görücü usûlünde isteklerin aileye duyurulması
ilk basamağı oluşturur. Gençler, evlenme isteklerini direkt
olarak babaya açamazlar. İstekler, ya anne vasıtasıyla, ya da
başka vasıtalarla duyurulur.

Evlenme yaşı, erkeklerde "18 yaş civarında başlar. Bu yaş genellikle
ailenin ekonomik durumu, bazı erken evlendirmeyi gerektiren şartlarda
ön plana çıkar. Ortalama evlenme yaşı ise askerlik sonrası
başlar. Kızlarda ise önceleri 15-16 yaşlarında evlenme yaygınken,
bu yaş sınırı 18-19 yaşa çıkmıştır.

Gençler, evlenme isteklerini duyururken gelenek gereği bazı
davranışlarda bulunurlar. Eve geç gelme, bıyık bırakma, huysuz
davranışlar gösterme, hastalık bahanesiyle işe-güce gitmeme,
pişirilen yemeği beğenmeme gibi davranışların yanı sıra ev eşyası
almak, giyimine özen göstermek gibi hareketler sergiler.
Genç kızlarda ise bu gibi davranışlara pek rastlanmaz.
Davranışları aşikar değil, imalıdır. Hiç olmadık zamanlarda
yakınmalar, serzenişler görülür. Evlenme geleneği
içerisinde aile tarafından gencin evlendirilmesine kesin karar
verilmişse, "Görücü Gezme" ya da bir diğer
söylenişle "Kız Bakma" başlar. Evlendirilecek gencin ailesi
çocukları için temiz süt emmiş, kendilerine
lâyık bir kız bulmak için düğün, nişan komşu
gezmeleri, akraba ve tanıdıklarının tavsiyeleri vb. vesilelerle kız
beğenirler.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:28 pm

"Kız bakmaya" gitmeden önce tanıdıklar vasıtasıyla el altından
kız tarafına haber gönderilir. Kız evine gidildikten sonra,
genç kız el öper ve misafirlere kahve ikram eder. Bu
ziyaret sırasında kız yakından incelenir. Kızın bir sakatlığı var mı,
hamarat mı öğrenilmeye çalışılır. Kızın niyeti yoksa
görücülere asık suratlı davranır. Ayakkabılarını dağınık
bırakır ve yanlarında pek durmaz. Bu görücü
gezmelerinde, kız beğenilmişse durum aile içerisinde tekrar
görüşülür, danışılır. Kızı istemeye karar verilir.
Kız evine haber gönderilir. Aile kızı vermeye niyetli ise, "Kız
evi naz evi" deyiminden hareketle kendilerini naza çekerler.
Hele bir danışalım-görüşelim hayırlı ise olur, derler,
Neticede kız evine gidiş-gelişler birkaç sefer tekrarlanır.
Gün kararlaştırılır. Daha sonra kızı istemeye giderler. Her iki
tarafın yakın akrabaları bu istemede hazır bulunurlar. Kız istenirken,
oğlan ve kız babasını temsilen birer kişiye vekâlet verilir.
Oğlan tarafını temsil eden kişi kızı "Allah'ın emriyle, Peygamberin
kavliyle" üç kere ister. Üçüncü
tekrarın sonunda, kız babası "Allah yazdıysa bize diyecek söz yok,
biz de verdik" diyerek cevaplar. Orada bulunan hoca dua okuyarak "Allah
hayırlı eylesin" der. Bu törenin Malatya köylerindeki adına
kız isteme, söz kesme veya el öpme adı verilir. Kız
istenildikten sonra, köylerde görülen bir âdet ise
gencin kulağının çekilmesi ve bahşiş alınması geleneği vardır.
Ayrıca, "Süt hakkı" adıyla kızın annesine hediye verme adeti
vardır. Söz kesildikten sonra ağız tatlılığı için şerbet
ezilerek dağıtılır. Ardından "başlık" görüşülür.
Başlığın, yöredeki adı "Galin" dır. Bu gelenek bazı köylerde
devam etmektedir. Birçok yerde ise kalkmıştır. Başlık istenen
yörelerde babanın isteği orada bulunanların ricasıyla makul bir
seviyeye indirilir. Başlık geleneğinin kalktığı yörelerde liste
verme geleneği vardır. Bu listeye istenilen ev eşyaları, altın vb.
yazılır. Başlık geleneğinin sürdürüldüğü
köylerde kaçırma yoluyla yapılan evliliklerde normal
durumda alınan başlığın iki katı miktarda "Kan" adı verilen başlık alma
geleneği de görülebilmektedir.

Söz kesmenin ardından belirlenen bir günde nişan takılır. Bu
törene bazı köylerde göreye gitme, şerbet içme
gibi isimler verilir. Nişanda oğlan tarafı bir heybe hazırlar, bir
gözüne şirincelik denilen çerez konulur, diğer
gözüne ise kız ailesine gömlek ve kumaş gibi hediyeler
konulur. Şirincelik, misafirlere dağıtılır. Kız anasına
götürülen hediyeye ise, "Ana keteni" denir. Kız, nişanda
oğlan tarafının aldığı elbiseleri giyer. Büyük teştlerde
şerbet ezilerek dağıtılır. Yüzükler kadınlar tarafından
takılır. Nişanlılara para ve altn gibi hediyeler verilir. Bundan sonra
erkek tarafı nişanlı kızdan söz ederken "bizimgelin" der.
Nişanlılık döneminde gençlerin birbirlerini
serbestçe görmeleri hoş karşılanmaz. Bu yasaklama
şehirleşmenin başladığı yörelerde zayıflamıştır.

Nişanlılık döneminde kız tarafına dini bayramlarda koç
gönderilir. Ayrıca altın, saat, elbiselik gibi hediyeler de
götürülür. Bu hediye götürme âdeti
erkeğin nişanlısını ziyaretinde de geçerlidir. Nişanlılık
dönemi "evli evinde gerektir" düşüncesinden hareketle
fazla uzatılmaz.

Nişandan sonra gelen tören düğündür.
Düğünler köylerde hasat sonuna rastlar. Şehirlerde ise
bahar ve yaz aylarında yapılır. Düğün günü
kararlaştırıldıktan sonra kız tarafından da nişanlı kızla beraber 3-4
kişi alınarak şehre düğün pazarlığına gidilir. Geline, eşya,
elbise, altın vb. alınır. Bazı köylerde buna "yük" de
denilmektedir. Düğünden önce oğlan tarafından aldığı
yün ile kız tarafı yatak yapar. Düğün öncesi bir
gelenek de "Yolların sağlanması" adı altında kızın amcasına, dayısına
ve erkek kardeşine hediye alınarak onların gönüllerini
almaktır. Bunlara emmi yolu-dayı yolu denilir. Bu gönül alma
işi bir elma götürülerek de para
götürülerek de olur.

Düğüne davet; köylerde "okuntu' denilen çağırma
şekliyle olur. Okuntu dağıtana bahşiş verilir. Bu adet yerini
davetiyelere bırakmıştır. Düğünler önceleri
çarşamba ve perşembe günleri yapıldığı gibi Cuma,
cumartesi, pazar günleri de yapılmaktadır. Düğünün
başladığını belli etmek için oğlan evinin damına Türk
bayrağı asılır. Bayrağın asıldığı uzun sopanın ucuna bazı köylerde
elma konur. Düğünlerde özellikle köylerde
davul-zurna çalgısı bulunur. Düğün sırasında
özellikle yörenin seyirlik oyunları oynanır. Şehirde ise
davul-zurna yerine orkestra ağırlıktadır. Arapgir ilçesinde
klarnet, keman cümbüş vb. çalgılar kullanılmaktadır.

Köylerde; bayraktar, düğün vekili, aşçı, kahveci
gibi hizmet grubu misafirlerle ilgilenir. Gelin getirmeye gitmeden
önceki gün, kız tarafına "kınacılar" ve "ekmekçiler"
gönderilir. Kınada, oyunlar oynanır ve gelin kıza kına yakılır.
Kına yakımanda tepsi başlar üzerinde dolaşırken Malatya'nın kına
havası olan "Yüksek eyvanlarda bülbüller öter"
türküsü söylenir. Gelin kızın önce sağ eline
kına yakılır, içerisine bir madeni para konularak dolakla
(yazma) sarılır. Sonra diğer eline yakılır. Kınadan bir
bölümü oğlan tarafına gönderilir. Kına sırasında
"gelin övme" ya da "gelin ağlatma" törenleri yapılır. Bu
törenler sırasında çeşitli türküler ve maniler
söylenir. Kına gecesinin sabahı oğlan evinde toplanan gelin alayı
dağlık yörelerde at ile diğer yörelerde traktör ve
otomobil ile gelin almaya giderler. Gelincik adı verilen gelin arabası
dikkatle süslenir. Kızın köyüne yaklaşıldığında gelin
alayı durdurularak "sapancalık" denilen bahşiş alınır. Ayrıca kız
evinin kapısı kapatılarak bahşiş alınır, sonra açılır.

Düğünden üç gün sonra kız tarafı oğlan
tarafına tatlı gönderir. Bir hafta sonra gelinle kocası kız
tarafını ziyaret ederler. Buna "Haftasına gitmek" adı verilir. Kız
tarafı ise onbeş gün sonra karşı tarafı ziyaret eder.
Önceleri çok yaygın olarak görülen evin
büyüklerine karşı "gelinlik etme" âdeti bugün
önemini kaybetmiştir. Gelinlik etmek; kaynana, kayınbaba ve diğer
aile büyüklerinin yanında sofraya oturmamak, çok
sessiz konuşma gibi davranışlardır.

ÖLÜMLE İLGİLİ ÂDETLER

İnsanoğlu doğar, yaşar ve ölür. Bu dönem
içerisinde birçok inanç, âdet ve pratiklerin
gelişmiş olduğunu görürüz.

Ölümle ilgili inanç ve uygulamalar ölüm
öncesi, ölüm sırası ve ölüm sonrası olmak
üzere üç bölümde incelenebilir.

Ölüm Öncesi: Yöredeki halkın inanışlarına göre
ölümün habercisi olarak adlandırılan hayvanlarla ilgili
düşünceler bulunmaktadır. Bunlar; köpeğin gereksiz yere
uzun uzun uluması, evin damına baykuşun kaçıp ötmesi. Bu
gibi durumlar bir kara haberin geleceğine ve ölü olacağına
yorumlanır. Ölüme yorumlanabilecek rüyalar da vardır:
Önceden ölen bir yakınının kendisini de yanma
çağırması, rüyasında evin orta direğinin yıkılması, evin
bir yanının yıkılarak göçmesi, gibi rüyalar
ölüme yorumlanır. Hastanın öleceği düşüncesi
şu belirtilerle anlaşılır: Gözleri kayar ve soğur, burnu
çöker, nefes alıp vermede hırıltı olur, daha önceden
ölen bir kimsenin kendisini çağırdığını söyler,
gurbette olan çocukları varsa onları sayıklar, su ister,
yanındakilerden helallik alır, ağzına köpük yığılır.

Ölüm Sırası:

Bir kişinin öldüğü, vücudunun hareketsiz ve kaskatı
kesilmesinden, göğüs kafesinin inip kalkmasından,
bakışlarından ve vücudunun soğumasından anlaşılır. Ayrıca, şu
pratiklere de başvurulur, Ağzına ayna tutulur, Aynada buharlaşma olursa
yaşadığı, yoksa öldüğü anlaşılır. Ayrıca nabzına da
bakılır. Ölüm haberi çabuk duyulur, derler. Yakın
çevrelerine ya telefon edilerek, haberci gönderilerek ya da
camiden duyuruda bulunulur. Öldüğü anlaşılır anlaşılmaz
çenesi çekilir ve bağlanır. Gözleri açıksa
kapatılır. Elleri yanlara getirilir, ayak başparmak uçları bir
iplikle bağlanır. Gözü açık ölmüşse bir
beklediği var düşüncesiyle ve gözü arkada kalmasın
duygusuyla elle sıvazlanarak kapatılır. Temiz bir yatağa alınır, buna
'rahat döşeği' denilir. Ölen kişinin üzerindeki giysiler
yırtılarak çıkarılır. Bu giysilere ölünün soykası
da denildiği olur. Yatakta sağ yanı kıbleye gelecek biçimde
bırakılan ölünün üzerine çarşaf serilir.
Bazen karnının üzerine, şişmemesi için bir bıçak
veya makas konulur. Yatağın etrafında halka biçiminde oturularak
beklenir.

Yakınları tarafından kefen hazırlanır. Kara kazanda su ısıtılır.
Ölü evinin pencereleri açılarak havalandırılır. Bu
arada ölenin giysileri, yatak ve yorganı bir kadın tarafından
yıkanır. Bu kadına birkaç kalıp sabun verilir. Akşam gün
batımına yakın zamanda cenaze defnedilmez. İnanışa göre, gün
batımından sonra yer mühürlüdür, kimseyi kabul
etmez inancı hakimdir. Ertesi sabah defnedilir. Bu beklemenin bir amacı
da uzaktaki yakınlarının gelmesi içindir. Erkek cenazesini
erkekler, kadın cenazesini kadınlar yıkar. Abdesti aldırılır. Yıkama
işi "Teneşir" denilen bir tahta kerevet üzerinde yapılır.
Ölen kişi nişanlı veya yeni gelin ise yanma gelinliğinin
konulduğu, saçının ardına kına yakıldığı da olur. Saçları
örülür veya boynuna dolanır. Kefenlenen cenaze
çam veya kavak ağacından yapılmış kapaklı tabuta veya "Salaca"
denen dört kollu tabuta konur. Ölen kadın ise tabutun
üzerine yazması atılır. Erkek ise giysisi çoğu zaman
konulmaz, üzerine bir örtü atılır. 3-4 aylık
çocuklar bir kişinin kolları arasında mezara
götürülür. Yıkama işlemi bittikten sonra bazı
yörelerde kazan ters çevrilir. Gece orada ışık yakılır.

Cenaze yıkandıktan sonra bekletilmeden mezara götürülme
işlemi başlar. Kadının mezarı göğüs hizası yüksekliği
kadar, erkek mezarı göbek hizası yüksekliği kadar derinlikte
eşilir. Eşilen mezarda başkasına ait kemik çıkmışsa bunlar bir
köşeye toplanır. Bazı yörelerde âdet gereği mezara
madeni para atılır. (Böylece inanışa göre o yer alınmış
sayılır) Cenaze namazı kılındıktan sonra mezara indirilir. Mezar,
oradakiler tarafından hızlı bir şekilde toprak atılarak kapatılır.
Kapatma işlemi bittikten sonra üzerine su dökülür.
Bu inanış bazı yörelerde sorgusunun ve sualinin çabuk ve
kolay verilmesi içindir. Mezarın yanında gün batınımdan
sonra ateş yakmak geleneği yaygındır. Bunun amacı yabani hayvanlar
tarafından cenazeye zarar gelmemesi içindir.

Mezar Sonrası Yapılan İşlemler: Mezar dönüşü cenaze
evine gelinir ve Kur'an okutulur. Kadınlar tarafından ağıtlar yakılır.
Yaygın bir gelenek olarak, ölen kimse kadın ise sağlığında
komşularından ödünç bir şeyler almıştır ve hakkı
geçmesin düşüncesinden hareketle kadınlara sabun,
iplik gibi şeyler dağıtılır.

Daha önceleri mezar dönüşü cenaze çıkan ev
tarafından bir yemek verme âdeti vardı. Bazı köylerde bu,
bugün de devam etmektedir. Ölü evinde üç
gün ile yedi gün arası yemek yapılmaz, komşular tarafından
getirilir. Ölü sahipleri, ikinci günün sabahı
mezarı ziyaret ederler. Ölü çıkan eve komşu, tanıdık,
akraba gelerek başsağlığı diler. Cenaze çıkan evin erkekleri en
az bir hafta sakal traşı olmazlar. Kadınlar ise alınlarını siyah veya
beyaz bir yazma ile bağlarlar. Ölümün
üçüncü ya da yedinci günü ölü
evi yemek yaparak mevlüd okutur. Helva dağıtılır ve yemeğe
köyün tamamı katılır. Üçüncü
günü ile kırkıncı günü arası hatim indirilir.
İnanışa göre elliikinci günde et kemikten ayrılır. Bu
günün akşamı Kur'an okutulduğu görülür.
Ölümden sonra gelen Ramazan ve Kurban Bayramı ölen
kişinin "İlk Yas Bayramı"dır. Köylerde bayramlaşma ilk önce
bu evlere ve hasta olanlara gidilerek yapılır. İlk yas bayramında
mezara gidilerek şeker, leblebi gibi yiyecekler dağıtılır.

ÖLÜ-ÖLÜM-MEZARLIKLA İLGİLİ İNANIŞLAR

1- Mezarlık, parmakla işaret edilerek gösterilmez, unutularak gösterildiğinde parmak ısırılır.

2- Gece sakız çiğneyene "Ölü eti çiğniyorsun" diye müdahale edilir.

3- Mezardaki ölünün canına batar düşüncesiyle gece şiş ile çorap örülmez.

4- Mezar ziyaretinde ağlayıp kendini kaybedenlerin başı üzerine toprak serpilir.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:29 pm

Malatya Tarihi


Malatya çevresinin çok
eskiden beri bir yerleşme alanı olduğu bilinir. Malatya ovasında eski
yerleşmeleri belirten birtakım yığma tepelere (höyük) ve
megalitik kalıntılara rastlanır. Başlıca yerleşmeler, ovada tabii su
deposu olan güneydeki dağların eteğinden uzaklaşmadı ve şehir
birkaç defa yer değiştirdiği halde, bütün tarih
devirleri boyunca, adını hemen hemen değiştirmedi. Şehrin ilk kuruluş
yeri bugünkü Malatya’nın 4km. kuzeydoğusundaki Orduzu
(Bahçebaşı) kasabası toprakları içinde yer alan Aslantepe
höyüğüdür. Son yıllarda İtalyan arkeologları
tarafından bu bölgede sistemli araştırmalar yapıldı ve şehrin eski
tarihini aydınlatan önemli belgeler ele geçti.
Aslantepe’de yapılan kazılarda, Neolitik çağda yerleşilmiş
olan bu höyüğün üst kısımlarında M.Ö. XIII.
yy.da yapılan bir Hitit sarayı ile daha sonra Asurlu bir valiye ait
sarayın kalıntıları ortaya çıktı. Arkeolog L. Delaporte, burdaki
Hitit şehrinin adını Maldiya şeklinde tespit etti.; bu ad Asur veya
Urartu belgelerinde Milidya, Melid, Melidi ve Meliddu
biçimlerinde geçer. Yüzyıllarca sonra bu eski
yerleşmenin yerini alacak Roma şehrine de Melita (veya Melitine) adı
verildi; bu adı da müslüman devrinin Malatya’sı izledi.
Adın anlamı bilinmemekle birlikte, Hitit kuruluşları arasında Malazia
ve Malita gibi adlara rastlanır, Aslantepe’de kurulan Hitit
şehrinin çok daha eski bir neolitik yerleşmenin yerini aldığı
anlaşılmaktadır. Aslantepe adının da, burada ele geçen ve
1895’te yayımlanan bir aslan avı sahnesini gösteren kabartma
resimle ilgili olduğu sanılır. M.Ö.XII. yy. başına kadar
Büyük Hitit devleti toprakları içinde bulunan şehir,
bu devletin M.Ö. 1190’a doğru ortadan kalkmasıyla,
küçük bir devlete başkent oldu; M.Ö. 1114’e
doğru Asur hükümdarı Tiglatpleser I tarafından vergiye
bağlandı. M.Ö. 1115-675 yılları arasında geçen 440 yıl
içinde Malatya’da 23 hükümdar adı tespit edildi.
“Dana ayağı şehri” diye de tanımlanan Malatya, bir
süre Kargamış krallığına bağlı kaldı, sonra tekrar Asurlulara
vergi verdi; bundan sonra M.Ö. 800 yıllarına doğru Urartu (Haldi)
devleti, M.Ö. 722’ye doğru Asur hükümdarı Sargon
II’nin eline geçerek halkı başka yere
sürüldü ve onların yerine Basra körfezi
taraflarından esir alınan halk yerleştirildi; ayrıca burada bir Asur
sarayı yaptırıldı. VII. yy.da, Asur devleti yıkıldığı sırada, halkının
ova içinde başka yerleşme noktalarına dağıldığı anlaşılır.
Bununla birlikte M.S. I. yy.a doğru burada kurulan Roma askeri kamp
şehrine hemen aynı adı verilmiş olması, eski şehrin adının
unutulmadığını gösterir. Roma şehrine, yörenin adı olan
Melitene ismi verildi. Romalılar, şehirlerini Hitit şehrinin 4 km.
kuzeyinde, ondan 100m. kadar alçakta ova içinde kurararak
surlarla çevirdiler. Bu şehir bugün Eski Malatya
(Battalgazi) adıyla tanınan, ilçe merkezi,
küçük bir kasaba durumundadır. İmparator Titus
devrinde (I. yy.), bir Roma lejyonuna kamp olan Melitine, Trajanus
(98-117) döneminde büyüdü, şehir haline geldi;
Diocletianus (284-305) zamanında önemi arttı; İmparator
Constantinus tarafından yaptırılan surlar 532’de Bizans
imparatoru Justinianus tarafından bitirildi ve kale-şehir,
imparatorluğun doğu sınırları yakınında büyük önem
kazandı. Malatya, Sasani imparatorluğunun saldırılarına uğradı, VII.
yy.da, İslam orduları Malatya çevresinde göründü.
Nitekim İslam kumandanı İyaz bin Ganim, Şimşat’ta (Şamşat)
bulunduğu sırada Habib ibni Mesleme’yi göndererek
Malatya’yı ele geçirdi; fakat Bizanslılar şehri geri
aldılar. Muaviye, Suriye ve Elcezire valisi olunca, Habib, ani bir
saldırıyla Malatya’yı alarak (657-658), şehre bir süvari
bölüğü bıraktı ve bir vali tayin etti; öte yandan
Muaviye, Anadolu seferi sırasında Malatya’ya gelerek buradaki
muhafız sayısını arttırdı. Bu suretle Malatya, Anadolu’ya karşı
yapılan yaz seferlerinin genel karargahlarından biri durumuna geldi.
Bununla birlikte halife Abdülmelik ve Abdullah bin Zübeyr
zamanında iç karışıklıklar çıkınca, halk şehri bıraktı;
bundan yararlanan Rumlar burayı ele geçirerek tahrip ettiler.
Daha sonra Malatya’ya Ermeniler ve aramca konuşan
köylüler (Nabatiler) yerleştiler (712). Bu suretle şehrin
nüfusu arttı ve müslümanlarla ilgisi kuvvetlendi.
Nitekim Halife Ömer, İbni Ali, daha önce şehri terketmiş olan
Turanda (Darende) halkını Malatya’ya yerleştirdi ve Beni Amir
kabilesinden Cenana bin el Haris’i buraya vali tayin etti.
740-741 yılında Bizans generali Aşkivaş kumandasındaki bir ordu ile
Malatya üstüne yürüyerek, şehri ve yakınlarını
yağmaladı. Malatya halkı şehrin kapılarını kapatarak El-Rusafe’de
bulunan Halife Hişam’a bir haberci yolladı. Kısa bir süre
sonra Bizanslılar çekildiler. Hişam, bir süvari birliği
gönderdi, kendisi de Bizanslıların üstüne
yürüdü ve tahrip edilen şehir onarılıncaya kadar M
alatya önünde karargah kurdu. 750-751’de İmparator
Konstantinos VI, Kopronymos, Ebu Müslim Horasani’nin
Emevileri şiddetle takip ettiği bir sırada, fırsattan faydalanarak,
Kemah gibi Malatya üstüne de yürüdü. Halkın
Elcezire’den yardım istemesi bir yarar sağlamadı. Durumu
öğrenen imparator, şehrin boşaltılmasını istedi. Halk sonunda
çaresiz kalarak boyun eğdi ve taşıyabildiği yükü
yanında götürerek Elcezire’ye çekildi. Bunun
üstüne imparator şehri yıktı. 756’da Abbasi halifesi
Mansur devrinde Salih bin Ali bin Abdullah, Konstantinos’un
kumanda ettiği 100.000 kişilik bir Bizans ordusunu yenerek
Malatya’yı geri aldı. Bunu izleyen aylarda Halife, yeğeni imam
Abdül Vahhab bin İbrahim’i Elcezire ve hudut valisi tayin
etti. İmam 758’de yanında Hasan bin Kahtaba ve 70.000 asker
olduğu halde buraya geldi; harap şehrin önünde karargah
kurarak, getirdiği işçi ve duvarcılara Malatya’yı yeniden
kurdurdu; bir cami ile askerleri için büyük kışlalar
yaptırdı. 6 ay sonra şehrin yeniden kurulması tamamlandı. Mansur,
Malatya’ya 4.000 asker yerleştirerek bunlara yüksek
ücret ve geniş tımarlar verdi. 759’da, Muhammed bin İbrahim,
şehri Bizanslılardan korumak üzere, bir orduyla Malatya’ya
geldi ve şehrin güvenliğini sağladı, göç edenler
geriye döndüler. Girişilen bir Bizans saldırısı Halife
Harun-ür-Reşid tarafından püskürtüldü. Memun
zamanında, oğlu Elcezire valisi Abbas, Malatya’yı üs olarak
kullanarak Bizanslılara karşı harekete geçti. 837 yazında Bizans
imparatoru Theophilos Ermenilere karşı açtığı seferde
Malatya’yı yağma ve tahrip ettirdi; dönüşte halkını
esir olarak götürdü. Ertesi sene El-Mutasım zamanında
Malatya halkı, Afşin, emir Ömer bin Abdullah el-Akta ve 10.000
Türkün yardımıyla birlikte hareket ederek imparator
Theophilos’un kuvvetlerini Dazimon kalesi yakınında yendi. Fakat
Bizanslılar 841’de Malatya havalisini aldılarsa da kalesini elde
edemediler.

Nitekim IX. yy.ın ortalarına doğru Malatya’nın batı ve
kuzeyindeki büyük kısmına yerleşen Hıristiyanlıkta ayrı bir
mezhebe bağlı Pavlikiyanlar, Bizansa karşı isyan ettikleri zaman,
Malatya emiri Ömer el-Akta onları korudu ve bunların reislerine,
bu bölge Argavan, Divriği ve Amara gibi yeni kaleler kurdurdu.
Bunu izleyen yıllarda yapılan mücadeleler sonunda Ömer
el-Akta bütün ordusuyla Merc el-Uskuf’ta (Uskuf
çayırı) Bizanslılar tarafından öldürüldü.
Bunun üstüne imparator Basileios I, Tephrike ve Turanda
(Darende) üstüne yürüdü; Zibatra ve
Sumeysat’ı yol ederek bugünkü Çirmikli suyunda
karargah kurdu; fakat Malatya’yı ele geçiremedi; kuşatma
sırasında ordusu büyük kayıplara uğradı. 916-917’de
Malatya emiri Munis, buradan hareket ederek, Kappadokia’ya
(Kayseri, Sivas) doğru bir akın yaptı. 926-927’de Bizanslılar
karşı harekete geçtiler. Ermeni aslından Domestikos Joannes
Kurkuas kumandasındaki kuvvetlerle Malatya topraklarına girerek, şehrin
surlarına yaklaştılar; geçtikleri yerleri yakıp yıkarak
Şimşat’a (Şamşat) kadar ilerlediler. Şehrin emiri, oğlu Ebu
Hafs’ı ve kumandan Ebul Eşas’ı Kurkuas’a
göndererek, imparatora bağlılığını bildirdi. Kurkuas, Malatya ve
Sumaysat havalisini Ermeni reisi Meleh’e verdi; fakat Meleh,
Musul Hemedanı emiri Nasırüddevle’nin amcası
Saidüddevle tarafından buradan atıldı. Öte yandan
934’te Ebu Hafs ile Ebul Eşas’ın ölümlerinden
sonra Kurkuas ve Meleh, çift sur ve su dolu hendekle korunan
Malatya önünde göründüler. Açlıktan
korkan şehir halkı Malatya’nın teslimi için bunlarla
görüşürken, Rumlar, hileyle kuzey kapısından şehre
girdiler ve burayı 19 mayıs 934’te işgal ettiler, halk şehri terk
etti; surlar yıkıldı ve böylece şehir her türlü
saldırıya açık bir duruma geldi. Daha sonraki yıllarda Hemedan
emiri Seyfüddevle birkaç kere Malatya topraklarını istila
etti. 932’de yapılan yeni Hemedan akınlarıyla bölge tahrip
edildi.

İmparator Nikephoros Phokas, Suriye ve Yukarı Elcezire’yi
alınca, harap ve savunmasız kalan şehri yeniden iskan etmek istedi.
Ancak, Bizanslılar, arap akınlarından çekindikleri için
buna razı olmadılar. Bunun üstüne, imparator Suriye’den
hıristiyan mezhebinden olan Yakubileri getirmeye karar verdi ve patrik
Mar Yohannan Sarigta’ya Malatya ve çevresine yerleşecek
Yakubilerin rahatsız edilmeyeceklerini bildirdi. Bunun üstüne
şehirde nüfus arttı (969); zamanla sayısı çoğalan
manastırlar kuruldu; 1100’e doğru Malatya ve çevresinde 53
kilise ve 60.000 hıristiyan olduğu bilinmektedir. Fakat imparator
Nikephoros Phokas sözünde durmadı. Bu durum Yakubileri yavaş
yavaş Araplara yaklaştırdı. İmparator Joannes Tzimiskes,
Nisaybin’e yaptığı seferde Malatya yakınından Fırat ırmağına
geçti (927). Bu sırada isyan eden Bardas Skleros,
Malatya’yı ele geçirdi; şehri imparator adına yöneten
Strategos’u esir aldı ve kendisini basileus ilan etti. Daha sonra
Bardas Skleros, 7 yıl Dicle üzerindeki adalardan birinde esir
olarak kaldıysa da sonunda kaçtı ve Bedevilerin yardımıyla,
Malatya’ya geldi. 987’de şehrin valisini esir aldı ve
yeniden kendisini basileus ilan etti. Fakat geçerken Skleros,
geleceğin imparatoru Bardas Phokas, 14 eylül 987’de
Malatya’dan 1008’de Hamdanilerden Ebul Heyca, Mirdasilerden
Mansur Lulu’nun önünden kaçarak Malatya’ya
sığındı ve imparator tarafından buraya vali tayin edildi.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:30 pm

Malatya, Bizans hakimiyetindeyken şehir Türk
akınlarına maruz kaldı. Türkler ilk defa 1058’de şehir
civarında göründüler; halk bunlardan kaçarak,
yakındaki dağlara sığındı, 3.000 kişiden kurulu Türk kuvvetleri,
emir Ebu Dinar kumandasında 10 gün süreyle şehir ve civarını
yağmaladı. Fakat dönüşleri sırasında Sasun bölgesi halkı
tarafından pusuya düşürülerek yok edildi. Türkler,
imparator İsaak I (1057-1059) zamanında yeniden Malatya’ya
girdiler ve halkını esir ederek götürdüler. Bunun
üstüne İsaak’ın yerine geçen Konstantinos Dukas
X, 1060’ta (veya 1061) Malatya’nın iki sur ve hendeğini
yeniden yaptırdı ve İstanbul’da oturan Malatya ileri
gelenlerinden bir kısmını doğdukları şehre dönmelerini sağladı.
Çok kısa bir zamanda şehir yeniden onarıldı. Ancak sürekli
saldırılar yapan Türkler, burada büyük bir direnme
görmediler; Malatya etrafında karargah kuran ordular, başıbozuk
kuvvetlerle Türkler üzerine yürümek için,
Fırat’ı geçmekten çekindiler. Bununla beraber
Türkler, şehri kuşatmadılar ve Kayseri’ye
yürüyerek burayı aldılar. Romados Diogenes IV, 1068’de
Selçuklulara karşı harekete geçince, sınırları, Türk
kumandanı Afşin’in akınlarından korumak üzere
Malatya’ya bir kumandan gönderdi; aynı yıl, Flafatos
kuvvetleriyle Suriye sınırında kendisine geçici bir devlet kurdu
ve Malatya’ya Hetomoğlu Thoros’u vali olarak tayin etti.
Thoros’dan sonra ermeni Hareb, Balatianos (Valentianus) ve rum
Gabriel, Bizanslıların Türklere uzun süre dayanamayacaklarını
anlayınca, Malatya üstündeki hakimiyetini önce halifeye
onaylattı, sonra türlü hilelere başvurarak, Türk
kuvvetlerini Malatya’dan uzaklaştırdı ve daha sonra bu kuvvetler
Malatya’yı kuşatınca, Sivas’a hakim olan Danişmendoğlu
Gümüştigin’e başvurdu; onun yardımıyla Türklerle
barıştı. Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan I,
Malatya’yı ilk defa 1100’de kuşattı; fakat kızı
Morfia’yı Urfa kontu Baudouin ile evlendiren Gabriel’in,
Frankları yardıma çağırması üstüne geri
çekildi. Daha sonra Gümüştigin şehrin çevresini
yağmaladı. Bunun üstüne Antakya hükümdarı Mohemond,
yeğeni Riccordo ve bir süvari kuvvetiyle harekete geçti,
fakat Maraş yakınında tuzağa düşürülerek esir alındı ve
Niksar’a (veya Sivas) gönderildi (1100). Fakat Urfa hakimi
Baudouin’i yardımına çağırdı. Baudouin Malatya’yı
kuşatmadan kurtardı ve üç gün süre ile
Gümüştigin’i izledi. Urfa’ya dönerken
uğradığı Malatya’yı Gabriel kendisine teslim etti, o da, şehri
korumak için, buraya 50 süvari bıraktı. Bununla beraber
Gümüştigin aynı senenin sonbaharında halkın isteğine uyarak
yine Malatya önlerine geldi; halkın Gabriel’i teslim etmesi
üstüne Malatya’ya girdi (18 eylül 1101).
Böylece Malatya’da Danişmendli hakimiyeti başladı. İmparator
Aleksis Kommenos’un isteği üzerine Gümüştigin,
Malatya’ya getirdiği Bohemond’u 100.000 dinar karşılığında
serbest bıraktı (1103). Gümüştigin, Malatya’yı aldıktan
2 yıl sonra öldü (1103-1104). Yerine oğlu Yağıbasan
geçti. Bunun zamanında Anadolu Selçuklu Sultanı
Kılıç Arslan, 28 haziranda kuşattığı Malatya’ya hakim oldu
(2 eylül 1106). Fakat bir yıl sonra Tutuş’a mağlup olarak
Habur nehrinde ölünce, en küçük oğlu Tuğrul
Arslan, Malatya’da onun yerini aldı. Kılıç Arslan’ın
öteki oğulları arasındaki mücadeleler sırasında Mesud,
Malatya’ya kaçtı. Bu sırada Bohemond, Ceyhan ırmağının
yukarısındaki Elbistan ve Malatya çevresini ele geçirdi.
Fakat 1111’de Malatya sultanının atabeki Belek, Ceyhan
üzerindeki araziyi ondan geri aldı. Kılıç Arslan’ın
dul eşi Belek ile evlenmek üzere, 1113’te Malatya’dan
ayrıldı, fakat Büyük Selçuklu Sultanının oğlu
tarafından yakalandı. 15 mart 1118’de Kemah ve Erzincan emiri
Mengücek Gazi, Malatya çevresini yağmaladı. Bunun
üstüne genç hükümdarın annesi
Urfa’daki Joscelin’den yardım istedi. Ertesi yıl Tuğrul
Arslan, Danişmendli Gazi ve Bizanslıları yenen Belek’in
yardımlarıyla Ceyhan üzerindeki toprakları ve Elbistan’ı
aldı. Belek, Manbic önünde ölünce de Gerger’i
eline geçirdi. Bir süre sonra Danişmend Gazi, damadı
Selçuklu Sultanı Mesud ile birlikte Malatya üstüne
yürüyerek şehri kuşattı (1124); halkın yardımıyla
Malatya’ya girdi. Bu hükümdar devrinde Malatya barış
içinde yaşadı. 1135’te yerine oğlu Melik Muhammed
geçti; fakat kısa bir süre sonra Bizans imparatorunun
yaklaştığını haber alarak, şehri bıraktı. Joannis Kommenos II,
Suriye’ye kadar ilerlediği sırada, Selçuklu Sultanı Mesud,
Kilikya’ya saldırarak esir aldığı Adana halkını Malatya’ya
gönderdi. 1139’da Melik Muhammed de Kilikya seferine
çıktı. Ölümünden sonra Zünnun onun yerine
geçti. Bunun üstüne kardeşi Aynüddevle,
Malatya’yı kuşattı; şehirdeki Türk muhafızlar; Bureydiye
kapısını açarak Malatya’yı ona teslim ettiler. Bundan
sonra Selçuklu Sultanı Mesud, Aynüddevle’nin
kendisine bağlanmaması üstüne Malatya’yı iki kere
kuşattı fakat alamadı (1143-1144). Aynüddevle ölünce (12
haziran 1152) yerine oğlu Zulkarneyn geçti. Ancak çok
küçük yaşta olduğundan önceleri annesi onun
yerine saltanat sürdü; bir süre sonra genç
hükümdarı öldürmek istediği için, şehirden
çıkarıldı. Bunu bahane eden Mesud, yeniden şehri ele
geçirmek istedi (24 temmuz 1152); başaramadı. 1162’de
Zulkarneyn’in yerine küçük yaştaki oğlu
Nasırüddin Muhammed geçti. Eğlenceye
düşkünlüğü sebebiyle halkın gözünden
düştüğü için Malatya’yı bırakmak zorunda
kaldı (1170). Kardeşi Ebulkasım onun yerini aldı. 1172’de
ölünce yerine küçük kardeşi Feridun
geçti. Durumu haber alan Selçuklu Sultanı Kılıç
Arslan II, Malatya üstüne yürüdü; önce
şehri alamadı fakat Feridun, kardeşi Muhammed tarafından
öldürülünce dört ay süren bir kuşatma
sonunda şehre girdi (1178). Şehrin iki surunu onarttı (1181).
1185’te devlete bağlı olmayan Türkmenler Malatya
topraklarına saldırdılar. Bir süre sonra Kılıç Arslan
ülkeyi oğulları arasında bölerken Malatya’yı oğlu
Muizzüddin Kayserşah’a verdiyse de sonradan diğer oğlu
Kutbüddin Melikşah’a bırakmak zorunda kaldı. Salahaddin
Eyyubi’den destek gören Muizzüddin Malatya hakimi oldu.
1200’de kardeşi Tokat hakimi Rukneddin Süleyman,
Malatya’yı Muizzüddin’in elinden aldı. Bundan sonra
Malatya Selçuklu Sultanlarının elinde kaldı. Alaeddin Keykubat I
zamanında (1231) Moğollar, Malatya yakınındaki Fırat ırmağına kadar
ilerlediler. Alaeddin, Malatya’dan 100.000 kişilik bir ordu
toplayarak, Hisn Ziyad’ı aldı. Gıyaseddin Keyhüsrev II
zamanında Selçuklulardan ayrılan Harizmliler Malatya’ya
saldırdıkları gibi, 1241’de Baba İshak’ı Horasani’nin
başında bulunduğu Türkmenler şehri yağmalamak istediler (1241).
Gıyaseddin Keyhüsrev II’nin Kösedağ savaşında Moğollara
yenilmesi (1243), Malatya’nın zararına oldu. Şehrin subaşısı
Reşidüddin, Selçuklu hazinelerini yağmaladı, şehrin
ilerigelenleri Haleb’e çekildiler. Moğollar şehri
sardılar.

Selçuklu Devletinin Hulagu tarafından kardeşler arasında
bölünmesi üstüne, önce İzzeddin Keykavus II,
Malatya’da hüküm sürdü; sonra yerine
Rükneddin Kılıç Arslan IV geçti. İzzeddin asker
toplamaları için Malatya bölgesine adamlar gönderdi
(1257); fakat şehirliler adamlarını Moğolların korkusundan kabul
etmediler. Abaka zamanında (1265-1282) yapılan yeni bir
bölünme sonunda Malatya, Gıyaseddin Mesud II’nin
hissesine düştü. Cimri olayı (1277) sırasında Malatya
bölgesinde bulunan Germiyan Türkmenleri Kütahya
bölgesine geldiler. Memluklar Malatya’yı almak üzere
birçok teşebbüste bulundular. 1316’da
Melikünnasır Muhammed zamanında Malatya önüne gelen bir
Memluk ordusu şehri alarak tahrip etti. Bundan sonra Malatya
Memlukların bir uç kalesi oldu. Ancak Dulkadıroğulları Elbistan
dolaylarında kuvvet kazanınca Memluklu hakimiyeti etkisini kaybetti.
Osmanlılar, Yıldırım Beyazıd zamanında etki alanlarını Doğu’ya
kaydırdıkları sırada Malatya, Akkoyunlular, Memluklar ve Osmanlılar
arasında birçok savaşa yolaçtı. Sivas ve Kayseri hakimi
kadı Burhaneddin Ahmed, Amasya beyi Şadgeldi Ahmed Bey ve onun
yardımına gelen Yıldırım Beyazıd yüzünden Malatya’ya
kaçtı, fakat Divriği yakınlarındaki Karayel’de Akkoyunlu
hükümdarı Karayölük Osman Bey tarafından
öldürülünce (1398) Yıldırım Beyazıd, kadı
Burhaneddin’in topraklarına sahip çıktığı gibi Malatya
üstünde de hak ileri sürdü. Malatya’yı
korumak isteyen Dulkadıroğlu Suli Bey, kızı Emine hatunu, Yıldırım
Beyazıd’ın oğlu Şeyhzade Süleyman ile nişanlayarak
Osmanlılar tarafına geçti. Memluk sultanı Berkuk, bu olay
üstüne Suli Bey’i öldürterek Malatya’yı
Sadaka Bey’e verdi. Suli Bey’in yeğeni Nasırüddin
Mehmed Bey, Yıldırım Beyazıd’a başvurarak kendisine yardım
edilirse Osmanlılara bağlanacağını bildirdi. Bunun üstüne
Yıldırım Beyazıd, Berkuk’un ölümünden ve yerine
Ferec’in geçmesinden yararlanarak Dulkadırlılar
üstüne yürüdü ve Memluklu emiri
Çakmak’tan Malatya’yı aldı (1399). Ancak
Osmanlıların şehirdeki hakimiyeti bir yıl kadar sürdü. Timur
Malatya’yı Osmanlılardan aldı (1401). Yıldırım Beyazıd’a
haber göndererek Osmanlılara sığınan Sultan Ahmed Celayir ile
Karayusuf’a karşı şehrin geri verilebileceğini bildirdi. Yıldırım
Beyazıd bu isteği kabul etmedi; fakat Ankara’da yenildi (1402).
Dulkadırlılar, Timur’un Anadolu’dan gitmesinden sonra,
Memluklar döneminde Malatya’ya hakim oldular. Ancak,
Memluklar bu şehre ayrı bir önem verdiklerinden vali
göndermekten de geri kalmadılar. Bu yüzden Dulkadırlılarla
araları açıldı. Nitekim Beyazıd II devrinde
Çukurova’da yapılan Osmanlı-Memluk savaşları sırasında
(1485-1491), Dulkadıroğlu Alaüddevle Bozkurt, Osmanlılarla
işbirliği yaparak Malatya’ya hücum etti, başarı
sağlayamayarak Memluklularla anlaşmak zorunda kaldı (1485). Bu
yüzden Memluklar Malatya’ya en seçkin emirlerini vali
olarak gönderdiler. Nitekim son Memluklu Sultanı Kansu Gavri,
Malatya’da valilik yapmış, Osmanlı lehçesinde şiirler
yazmıştır. Yavuz Sultan Selim, Memluk seferine çıkarken
Malatya’yı aldı (1516). Temmuz sonunda Malatya önlerine
gelen Türk ordusu, Hadım Sinan Paşa ile birleşerek
Malatya’ya girdi. Yavuz Selim Dulkadıroğlu topraklarını
Şahsuvaroğlu Ali Bey’e verdi. Mısır’ın alınmasından sonra
(1517) Malatya kesin olarak Osmanlı sınırlarına katıldı ve bir
uç şehri olmaktan çıktı. Şehsuvar Bey’in bir iftira
yüzünden Kanuni devrinde Ferhad Paşa tarafından
öldürülmesiyle Malatya’da Dulkadır soyu son buldu
(1522). XVII’nci yüzyılda Celali isyanları başladığı zaman
Malatya, asilerin soygunlarına uğradı. Celalilerden Bölükbaşı
Kara Ahmed, Malatya’ya çok zarar verdi. Kocasinan Paşa,
Kara Ahmed’i devlet hizmetine aldı. Malatya, İran seferleri
sırasında orduya erzak sağladı. XVIII’nci yüzyılda
Malatya’da imar çalışmaları başladı. Bazı cami ve
mescidler yapıldı veya onarıldı. XIX’ncu yy.da Kavalalı Mehmet
Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’ya yenilen ve esir olan
Mehmet Reşid Paşa, serbest bırakılarak sadaretten azledildikten sonra
Diyarbakır-Sivas-Harput valiliklerine gönderildi. Paşa bu arada
Malatya’yı onarmak için 1833’te 40 tabur askerle
şehre geldi. Arguvan bölgesindeki Dirican, Nermigan,
Arapgir’deki Atmalı, Şötikak ve Akçadağ’daki
Kürne, Kürecik, Gözene aşiretleriyle Adıyaman, Besni
civarındaki aşiretler arasında güvenliği sağladı. Bu başarı, İzolu
çevresindeki aşiret reislerini telaşa düşürdü.
Fırat’ı geçecek olan Osmanlı askerlerinin kayıklarını
batırarak bunların kendi üstlerine gelmesini önlemek
istediler. Bu olaya kızan Mehmed Reşid Paşa, olayı yaratanları astırdı.
Mısır meselesi üstünde 1839’da Mahmud II’nin
emriyle Hafız Mehmed Paşa, karargahını Elazığ’da kurarak Kavalalı
ile çarpışmaya hazırlandı. Orduyu Malatya’ya getirdi.
Askerlerin içinde Alman kurmayları da vardı. General Moltke, o
sırada yüzbaşı rütbesiyle Malatya’da bulunuyordu. Hafız
Mehmed Paşa, askerini Orduzu’ya 4 km. uzaklıktaki Eski
Malatya’nın içine yerleştirdi. Han, ev ve köşkleri
işgal etti. Halk, Bağlar bölgesinden (Aspuzu) şehre inemedi. Bağ
evlerinde kışı geçirdi. Aspuzu’da yerleşen halk, burada
bir şehir kurarak bir daha eski yerine dönmedi. Böylece
Malatya, ad değiştirmeden, bir üçüncü defa yer
değiştirdi. Malatya, Tanzimattan sonra, yeni yerinde gelişmeye başladı.
Büyük iş merkezlerinden biri durumuna geldi. Cumhuriyetten
önce mutasarrıflık; cumhuriyetten sonra il oldu
.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:31 pm

MALATYA LINKLERI :

· Malatya Valiligi http://www.malatya.gov.tr
· Malatya Belediyesi http://www.malatya.bel.tr
· Inönü Üniversitesi http://www.inonu.edu.tr
· Malatya Emniyet Müdürlügü http://www.malatyaemniyet.gov.tr
· Malatya Il Milli Egitim Müdürlügü http://malatya.meb.gov.tr
· Malatya Il Saglik Müdürlügü http://www.malatya.saglik.gov.tr
· Malatya Il Çevre ve Orman Müdürlügü http://www.malatyacevreorman.gov.tr
· Malatya Il Tarim Müdürlügü
http://www.malatya-tarim.gov.tr
· Malatya Gençlik ve Spor Il Müdürlügü http://www.malatya-gsim.gov.tr
· Malatya Defterdarligi http://www.malatyadefterdarligi.gov.tr
· Turgut Özal Tip Merkezi http://totm.inonu.edu.tr
· ******çü Düsünce Dernegi Malatya Subesi http://www.addmalatya.org
· Malatya Spor Kulübü
http://www.malatyaspor.org.tr
· Malatya TEDAS http://malatya.tedas.gov.tr
· Köy Hizmetleri Malatya Il Müdürlügü http://www.khgm.gov.tr/iller/malatya.htm
· Malatya PTT Müdürlügü Telefonlari http://www.ptt.gov.tr/tr/telno/malatya.htm
· Arapgir Kaymakamligi http://www.arapgir.gov.tr
· Arguvan Kaymakamligi http://www.arguvan.gov.tr
· Dogansehir Kaymakamligi http://www.dogansehir.gov.tr
· Doganyol Kaymakamligi http://www.doganyol.gov.tr
· Hekimhan Kaymakamligi http://www.hekimhan.gov.tr
· Pütürge Kaymakamligi http://www.puturge.gov.tr
· Akçadag Belediyesi http://www.akcadag.bel.tr
· Battalgazi Belediyesi http://www.battalgazi.bel.tr
· Haniminçiftligi Belediyesi (Merkez) http://www.haniminciftligi.bel.tr
· Ipekyolu Belediyesi (Hekimhan) http://www.ipekyolu.bel.tr
· Dogansehir Ilçe Milli Egitim Müdürlügü http://www.dogansehirmem.com
· Malatya Sanat Toplulugu http://www.malatyasanattoplulugu.com
· Malatya Satranç Il Temsilciligi http://www.malatyasatranc.com
· Malatya Ticaret Borsasi http://www.malatyatb.tobb.org.tr
· Malatya Ticaret ve Sanayi Odasi http://www.malatyatso.org.tr
· Malatya Tabip Odasi http://www.malatyatabip.org
· Malatya Dishekimleri Odasi http://www.mdo.org.tr
· Malatya Eczaci Odasi http://www.malatyaeczaciodasi.org.tr
· Malatya SMMM Odasi http://www.malatya.smmmo.org.tr
· Kayisi Birlik http://www.kayisibirlik.com
· Malatya Ticaret Borsasi http://www.ticaretborsalari.com/malatya/show.asp
· Malatya I. Organize Sanayi Bölgesi http://www.malorsa.org.tr
· Kobi Malatya.Com http://www.kobimalatya.com
· Kültür ve Turizm Bak. Malatya Sayfasi http://www.kultur.gov.tr/portal/dest....asp?belgekod= 45893&belgeno=45985&baslik=Detay+Bilgi
· Kültür Bakanligi Malatya Sayfasi http://www.discoverturkey.com/iller/malatya.html
· Kültür Bakanligi Malatya Sayfasi (ing.) http://www.kultur.gov.tr/portal/defa...p?belgeno=2173
· Malatya ****** Evi Müzesi http://www.******.net/ata/malatya.html
· Malatya Kültürünü Yas. ve Yard. Der. http://www.malatya.org.tr
· Malatyali Is Adamlari Dernegi http://www.miad.org.tr
· Malatya Aktif Isadamlari Dernegi http://www.makiad.org.tr
· Istanbul Malatyalilar Dernegi http://www.malatyalilardernegi.org
· Berlin Malatyalilar Dernegi http://www.makyad-berlin.de
· Malatyali Üniversite Ögrencileri Dernegi http://www.unimalatyalilar.org
· Malatya Hava Alani http://www.dhmi.gov.tr/malatya.htm
· MTA Malatya Maden Haritasi http://www.mta.gov.tr/mta_web/maden/malatya.asp
· Malatya Askerlik Celpleri http://www.asal.msb.gov.tr/er_isleml...p-malatya.html
· DIE Malatya Istatistikleri http://www.die.gov.tr/TURKISH/ISTATI...ALAT/malatya.h tm
· TRT Malatya Televizyon Frekanslari http://www.trt.net.tr/wwwtrt/frekans...aspx?Ilid=387& tur=TV
· TRT Malatya Radyo Frekanslari http://www.trt.net.tr/wwwtrt/frekans...aspx?Ilid=387& tur=RD
· TCDD Anahat Trenleri Seferleri ve Saatleri http://www.tcdd.gov.tr/yolcu/trenler.htm
· Malatya ve ilçeleri karayolu mesafeleri http://www.kgm.gov.tr/ilce1.asp
· Malatya’da Hava Durumu http://www.meteor.gov.tr/2003/iller/MALATYA.htm
· Türkiye Faal Futbol Hakemleri Dernegi Malatya Subesi http://www.malatyahakemleri.com
· Malatya Basketbol Hakemleri http://www.malatyabasket.com
· Malatya Gençlik Gelisim Dernegi http://www.malatyagenclikgelisim.com
· Malatyaspor Haberleri http://www.superspor.com/malatyaspor
· Uni – Kaplanlar Trabzon http://www.arfentour.com/arfentour.com_non_ssl/erbil/
· Malatya BJK Dernegi http://www.malatyabjk.com
· Malatya Sonsöz Gazetesi http://www.sonsozgazetesi.com
· Malatya Yenigün Gazetesi http://www.malatyayenigun.com
· Malatya Görüs Gazetesi http://www.gorusgazetesi.com
· Malatya Haber http://www.malatyahaber.com
· Malatya Güncel http://www.malatyaguncel.com
· Haber 44 http://www.haber44.com
· Ajans Malatya http://www.ajansmalatya.com
· Malatya Hayat http://www.malatyahayat.com
· Malatya’nin Sesi Dergisi http://www.malatyaninsesi.com
· Malatya Bölge Dergisi http://www.malatyabolge.com
· Malatya Gündem http://www.malatyagundem.com
· Günes TV & Gerçek Gazetesi http://www.gunestv.net
· Tv Malatya http://www.malatyatv.com
· ER TV Malatya http://www.malatyaertv.com
· Radyo Malatya http://www.radyomalatya.com
· Radyo Mega http://www.radyomega44.com
· Radyo Zafer http://www.radyozafer.com
· Radyo Çaglar http://www.radyocaglar.com
· Malatya Yerel Gündem 21 http://www.malatya21.net
· Kent Haber – Malatya http://www.kenthaber.com/iller.aspx?IlKodu=44
· Yerel NET – Malatya http://www.yerelnet.org.tr
· Kentimiz NET – Malatya http://www.kentimiz.net/malatya/
· Malatya Online Sayfasi http://www.malatya.now.nu
· Malatya Yerel Medya Adresleri http://www.malatya.gov.tr/basin/basin.htm
· Malatya Yerel Medya Adresleri http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ...iYayinlar/mala tya.htm
· Malatya Tecde Mahallesi Tanitim Sayfasi http://www.tecde.net
· Malatya Kernek Mahallesi Tanitim Sayfasi http://www.kanalboyu.com
· Malatya Yesilevler Toplu Konutlari Web Sayfasi http://www.yesilevler.com
· Akçadag Kozluca Beldesi Sayfasi http://www.kozlucalilar.net
· Akçadag Yagmurlu Köyü http://www.yagmurlu.8k.com
· Akçadag Kürecik Sayfasi http://www.kurecik.com
· Akçadag Kürecik - Çakillipinar Köyü http://www.bilamon.tr.gs
· Akçadag Kürecik - Çevirme Köyü http://www.cevirme.tk
· Akçadag Bayramusagi Köyü http://www.bayramusagi.com
· Akçadag Bekirusagi Köyü http://www.bekirusagi.com
· Arapgir Ilçesi Sayfasi http://www.arapgir.cjb.net
· Arapgir Kalkindirma Dernegi http://www.arapgir.org
· Arapgir Aktas Köyü http://aktaskoyluleri.gq.nu
· Arguvan Vakfi http://www.arguvanvakfi.org.tr
· Arguvan Eymir Köyü http://www.eymirkoyu.com
· Arguvan Çavus Köyü http://www.cavuskoyu.com
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:32 pm

· Arguvan Halpuz Köyü http://www.halpuz.com
· Arguvan Isa Köyü http://www.isakoyu.com
· Arguvan Kizik Köyü http://www.kizik.net
· Arguvan Yayikli Köyü http://www.yayiklikoyu.com
· Arguvan Karahüyük Köyü http://www.karahuyuk.cjb.net
· Arguvan Ermisli Köyü http://www.hguven.8k.com
· Darende Haber http://www.darendehaber.com
· Darende Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Vakfi http://www.hulusiefendivakfi.org.tr
· Darende Somuncu Baba Dergisi http://www.somuncubaba.net
· Darende Ilçesi Sayfasi http://www.darendeli.de
· Darende Ilçesi Tanitimi http://www.sadikozen.com
· Darende Ilçesi Tanitimi http://www.kemalozkan.com
· Darende Ilçesi Tanitimi http://www.ocakbey.com.tr.tc
· Darende Ilçesi Tanitimi http://www.darendem.com
· Dogansehir Ilçesi Sayfasi http://www.dogansehir.beldesi.com
· Dogansehir Erkenek Beldesi http://www.erkenek.com
· Dogansehir Erkenek Beldesi http://www.erkenekliyiz.biz
· Dogansehir Erkenek Beldesi http://www.erkenek.8k.com
· Dogansehir Kurucaova Beldesi http://www.kurucaova.beldesi.com
· Dogansehir Resadiye Köyü http://www.resadiyeliler.org
· Dogansehir Haber.Com http://www.dogansehirhaber.com
· Dogansehir Dedeyazi Köyü http://www.dedeyazi.com
· Hekimhan Ilçesi Sayfasi http://www.hekimhan.com
· HekimhanNET http://www.hekimhan.net
· Hekimhan Güzelyurt Kasabasi http://www.guzelyurdum.org
· Hekimhan Güzelyurt Kasabasi http://www.guzelyurt44.com
· Hekimhan Igdir Köyü http://www.igdirkoyu.com
· Hekimhan Köylü Köyü http://www.koyder.com
· Hekimhan Köylü Köyü http://koylukoyu.sitemynet.com
· Hekimhan Basak Köyü http://www.basakli.com
· Hekimhan Davulku Köyü http://www.davulku.com
· Hekimhan Salicik Köyü http://salicik.sitemynet.com
· Hekimhan Yagca Köyü http://www.yagca.com
· Kale Kozluk Köyü http://www.kozluk.net
· Kuluncak Ilkögretim Okulu http://www.kuluncakilkogretim.com
· Yazihan Fethiye Dernegi http://www.fethiye-malatya.org
· Yazihan Karaca Köyü Dernegi http://www.karder.org.tr
· Yazihan Karaca Köyü Dernegi - Avrupa http://www.malatya-karaca.de
· Yesilyurt Ilçesi Sayfasi http://www.yesilyurtunsesi.com
· Yesilyurt Milli Egitim Müdürlügü http://yesilyurt-meb.gov.tr
· Yesilyurtlular Yardimlasma Dernegi http://www.yesilyurtlular.org.tr
· Yesilyurt Gündüzbey Belediyesi http://www.gunduzbey.bel.tr
· Yesilyurt Gündüzbey Dernegi http://www.gunduzbeyder.8m.com
· Yesilyurt Çok Programli Lisesi http://www.ycp.lisesi.com
· Yesilyurt Kadirusagi Köyü http://www.kadirusagi.com
· Malatya Tanitimi Sayfasi http://www.insankaynaklari.gokceada....a/malatya.html
· Malatya Tanitimi Sayfasi http://www.malatya.0catch.com/index.htm
· Malatya Tanitimi Sayfasi http://www.malatya.web.tr/mlty/default.asp
· Malatya Tanitimi Sayfasi http://www.malatyam.org
· Malatya - Nemrut - Adiyaman Tanitimi Sayfasi http://www.nemruthaber.com
· Malatya Haber ve Ilan Sayfasi http://www.malatyamiz.com
· Malatya Ilan Sayfasi http://www.bilgi44.com
· Malatya Haber ve Ilan Sayfasi http://www.malatyamalatya.com
· Malatya Tanitimi Sayfasi http://www.gencbilgi.50g.com
· Malatya - Kayisi Tanitimi ve Satis Sayfasi http://malatyakayisisehri.sitemynet.com

MALATYA TICARI FIRMA LINKLERI :
· Esenlik Market http://www.esenlik.com.tr
· Malatya Fuarcilik http://www.malatyafuar.com
· Aksoganoglu Zafer Turizm http://www.zaferturizm.com.tr
· Beydagi Turizm http://www.beydagi.com.tr
· Bilgiç Insaat - Yapi Malzemeleri http://www.bilgicinsaat.com
· NazarWeb Internet Hizmetleri http://www.nazarweb.com
· Öz Bilgen Insaat Malzemeleri http://www.ozbilgen.com
· Besiciler Et Market http://www.besiciler.com












__________________
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:33 pm

MALATYA ADININ ASLI

Malatya, kuruluş ve isim itibariyle başlangıçtan zamanımıza
kadar büyük bir değişikliğe uğramadan gelen Anadolu
şehirlerinden birisidir. Kültepe vesikalarında "Melita" şeklinde
görülen Malatya'dan Hitit vesikalarında "Maldia" olarak
bahsedilmektedir. Asur lmparatorluk devri vesikalarında ise Meliddu,
Melide, Melid, Milid, Milidia olarak geçmektedir. Urartu
kaynaklarında ise Melitea denilmektedir. Malatya kelimesinin
Hititçe "bal" anlamana gelen "Melid"den türediği
anlaşılmaktadır. Hitit hiyeroglif kitabelerinde Malatya şehri, bir
öküz başı ve ayağı ile ifade edilmektedir.[1]

Eski çağ coğrafyacılarından Strabon (M.Ö. 58- M.S. 21)
Malatya'yı sürekli "Melitene" adı ile zikretmiştir. Kesin olarak
yerini vermediği geniş bir alan içerisinde "Kataonia" ile Fırat
Nehri arasında Kommagene sınırında Kapadokya Krallığı'nın (M.Ö.
280-212) on Valiliğinden birisi olarak gösterir. Ona göre
Melitene, Sophene (takriben bugünkü Elazığ ile Fırat Nehri
arasındaki bölgeyi ifade eder) nin karşısında kurulmuş bir eyalet
olduğu kadar kentleri bulunmayan bir bölgenin adıdır. Strabon'a
göre bu yöre; zeytin-üzüm ve meyva
ağaçlarıy1a bezenmiş, Kapadokya'da bir benzeri bulunmayan tek
yerdir.

Pline'ye dayanarak Malatya'nın Asur kraliçesi Semiramis
tarafından "Meliten" adıyla kurulduğunu kayıt eder. Bu bilgi, daha
sonraki çalışmalarda aynen doğrulanmıştır.

Gelişen Maldia-Melite ne (Malatya), Kalkomik çağdan beri iskan
görmüş ve bugünkü Aslantapede 27 kültür
katı bırakmıştır. Buradan 4 km. kuzeyde yer alan Battalgazi'ye M.S.
79-81 yıllarında Roma kralı Titus zamanında lejyon karargah olarak
taşınmıştır. Yine şehre bu dönemde de Melitene adı verilmiştir.
Artık bundan böyle bir şehir adı olarak bu isim kullanılmaya
başlanacaktır. Roma şehir surları bu dönemde yapılmaya
başlamıştır. Burası Roma devrinde, Hudutlarının korunması, coğrafi
konumu ve jeopolitik önemi dikkate alınarak mühim bir merkez
olarak muhafaza edilmekteydi. Bizans döneminde de bu değerini
siyasi iktisadi bakımdan da korumuştur.[2]

Bizans-Arap mücadelesi sonucunda şehir" İslam hakimiyetine
geçmiştir. (M.S. 659) Bizans kaynaklarında da Melitene şeklinde
kullanılan Malatya şehir adı, Araplar tarafından, kadim şekline yakın
bir imla ile "Malatiyye" adıyla anılmaya başlanacaktır. Araplar,
"Sugür EI-Cezeriye "nin merkezi haline getirdikleri bu şehri aynı
zamanda bölgenin en büyük ve mamur bir beldesi
yapmışlardır. Abbaslerden Harun Reşit döneminde (M.S. 786-809)
"EI-Avasım" adıyla oluşturulan müstakil bir idari bölgenin
merkezi olma hüviyetini kazanır. Böylece Malatya, 1stanbul'a
kadar uzanan Rum kazalarının hareket üssü olma
özelliğini de taşır. Bu merkezin bir diğer özelliği ise
Tarsus, Adana, Maraş şehirleri gibi Horasan'dan nakledilen
Türkler'in önemli bir yerleşim yeri durumuna gelmiş
olmasıdır. Malatya'ya çok eski zamanlardan beri çeşitli
sebeplere bağlı olarak Türk yerleşiminin olduğu bilmekteyiz. Bu
bölgede Türk varlığı, Arap - Bizans mücadeleleri
sırasında ortaya çıkmıştır. Türkler, bu güzel ve
önemli beldenin adını değiştirmeyerek Araplardan aldıkları Malatya
şekliyle günümüze taşımışlardır. 11. yüzyıl
başlarından itibaren Anadolu bir Türk yurdu haline gelmeye
başlamıştır. Bu bölge de Türk-Bizans mücadelelerinin
odaklaştığı şehirlerden biri olmuştur. 1056-1101 yılları arasında
birkaç defa el değiştirmiştir. 1101 yılında Danişmenli Melik
Muhammed Gazi'nin hakimiyetine geçen Malatya, bir daha kayıp
edilmemek üzere Türk Beldesi haline getirilmiştir.
Selçuklular döneminde "Vilayet-i Malatya" olarak anılan
şehir, bir üstünlük ve asalet ifadesi olarak
"Daru'r-Rifa" (Saadet, mutluluk yeri) olarak anılmıştır.

Memlüklü devleti kaynaklarında, DulkadirIiler ve diğer
Türkmenlerle meskun olan Malatya ve havalisi için "İklim
AI-Ozaria (Üzeyir Ülkesi) lakabı kullanılmıştır.

Osmanlılar döneminde aynı adla anılan şehirde , daha önce
belirtildiği gibi, 1838 yılında Osmanlı ordusu ikamet ederek
kışlamıştır. Yöre insanı Aspuzu bağları olarak bilinen yazlığa
göç etmiş, orada yerleşerek bugünkü şehir
oluşmuştur. Malatya, günümüze modern bir yapılanma ile
gelirken asıl tarih çekirdeğini oluşturan Battalgazi (Eski
Malatya), yöre insanının deyimi ile "Aşağı Şeher”,
bugün turistik bir ilçe olarak varlığını
sürdürmektedir. Bu bilgiler ışığında Malatya, isim olarak
fazla bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir













__________________
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:33 pm

MALATYA TURİZMİ, GÜZEL SANATLAR VE KÜLTÜRÜ



Malatya’nın sanat eserleri
bugünkü yerleşme merkezinden 12 km uzaklıkta bulunan Eski
Malatya’dadır. Buradaki eserler Hitit, Asur, Selçuklu,
Memluk ve Osmanlı devirlerine aittir. Malatya’da
görülen en eski eser, şehrin yakınındaki Aslantepe’de,
kazılarda bulunmuş olan Hitit ve Asur devirlerine ait saray
kalıntılarıdır. Öteki önemli eserler;

Nemrut, karayoluyla,
Pütürge ilçesi, Tepehan beldesi üzerinden
ulaşılan Doğu ve Batı medeniyetlerinin, 2150 m yükseklikte
muhteşem bir piramitteki kesişme noktası, Dünyanın sekizinci
harikası Nemrut, yüksekliği 10m’yi bulan
büyüleyici heykelleri, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle,
UNESCO Dünya Kültür Mirasında yer almaktadır. Nemrut
Malatya ile Adıyaman sınırında bulunmaktadır.

Aslantepe höyüğü,
Malatya’nın 4km. kuzeydoğusundaki Orduzu (Bahçebaşı)
kasabası toprakları içinde yer alan Aslantepe’de yapılan
kazılarda, Neolitik çağda yerleşilmiş olan bu
höyüğün üst kısımlarında M.Ö. XIII. yy.da
yapılan bir Hitit sarayı ile daha sonra Asurlu bir valiye ait sarayın
kalıntıları ortaya çıkmıştır.

Malatya kalesi, bugünkü
Malatya şehrinin 8 km kuzeyinde Eski Malatya (Melitene) şehrinin
kalesi, I. yy. da Roma imparatoru Titus tarafından yaptırıldı.
532’de Bizans imparatoru Justinianus kaleyi tamir ettirdi.
575’te İran hükümdarı Hüsrev I zamanında ve
934’te Bizanslılar tarafından tahrip edilen kaleyi 1057-1067
yılları arasında Bizans imparatoru Dukas ve 1181’de Kılıç
Arslan II yeniden tamir ettirdiler. Malatya kalesinin planı yamuğa
benzer. Doğu cephesi 850 m, kuzey cephesi 500 m, batı cephesi 800 m,
güney cephesi de 750 m uzunluğundadır. Doğuda 24, kuzayde ve
batıda 23, güneyde 24 kule ve burcu, ayrıca 11 kapısı vardır. Sur
ve burçların yapımında düzgün şekilde yontulmuş taşlar
kullanılmıştır. Kale yüksekliği 20 m.’yi bulan iki sıra
surla çevrilidir. Birinci sur değerinden 15 m kadar daha
alçaktır.

Ulucami, Eski Malatya şehri
surlarının ortasındadır. Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubad I
devrinde, Yakuboğlu Mansur tarafından yaptırıldı (1224). Plan
bakımından klasik <> tiplerinden farklı olarak
derinliğine bir mekanı vardır. Mihrap önü kubbesi, eyvan ve
revaklı avlusuyla İran’daki büyük Selçuklu
camilerine benzer. Tuğladan yapılmış olan ilk yapıdan bugüne,
iç avludaki eyvan, eyvan tonozu, mihrap önü kubbesi ve
avlu çevresindeki batı revakları kaldı. Ayrıca, yapıldığı
devirden kalan çini, mozaik ve sırlı tuğla dekorlar da ilgi
çekicidir. Çeşitli devirlerde yapılan onarımlardan en
önemlisi, XIV. yy.ın ikinci yarısında Memluklar tarafından
yapıldı. Bu arada yapılan bir takım eklerle yapı ilk biçimini
kaybetti. Güney cephesindeki portal ve basık kubbe, Memluk
devrinde yapıldı. Caminin, üzeri zengin dekorlu ahşap mimberi
çok ilgi çekicidir; bu mimber, 1932’den beri Ankara
Etnografya müzesinde muhafaza edilmektedir. Malatya Ulucamii,
zengin sırlı tuğla ve mozaik çini dekorları bakımından da
Selçuklu camilerinin tipik bir örneğidir. Caminin yanında
güney yönünde çok harap bir medrese kalıntısı
vardır. Yapının tarihi kesin olarak belli değildir, XIII. yy.ın
ortalarında yapıldığı sanılır;

Ulucami medresesi, Eski Malatya’da
Ulucami’nin güneyinde bulunan medresenin yapılış tarihi
kesin belli değidir. Fakat elde kalan birkaç parça
süslemenin karakter ve üslubu XIII. yy.a ait bir
Selçuklu yapısı olduğunu gösterir. Bugün yalnız esas
eyvanı ve kapısının batı tarafında bir odası kalmıştır. Çok
harap olmasına rağmen, mihrap üzerinde sarmaşık motifleriyle
işlenmiş stalaktitlerin izi görülür.

Musalla-namazgah, Eski Malatya
surlarının dışında Malatya-Sivas karayolu üzerinde (Meydanbaşı
mahallesi), Selçuklu sultanı Keyhüsrev II zamanında
Sucaeddin İshak’ın oğlu olan Selçuklu kumandanı Kemeleddin
Kamyar tarafından yaptırıldı (1243). Memluklar devrinde sultan
Meliküleşref Ebül Nasr Kayıtbay tarafından tamir ettirildi
(1474). Anadolu’da bu tipin ender örneklerinden biri olan
yapıdan, bugün mihrap ve mimber duvarı kaldı. Kemer
biçimindeki mihrap nişini, Selçuklu taş
işçiliğinin bir örneği olan, içleri yıldız
motifleri, örgüler, lotus ve zincir motifleriyle
süslü dört bordür çevirir. Mihrap nişi de
alternatif dizilmiş iki renkli kesme taştan yapılmıştır.

Hörümdede minaresi,
Meydanbaşı mahallesinde, Ulucami’nin güneyinde tuğladan
yapılmış tipik bir Selçuklu minaresidir. Yapılış tarihi belli
değildir (XIII. yy.a ait olduğu sanılır). Minare, sekizgen tuğla kaide
üzerinde silindirik olarak yükselir. Firuze renkli
çini frizler ve şerefe altındaki kufi kitabe ilgi
çekicidir. Son zamanlarda minarenin tuğla kaidesinin alt kısmı
moloz taştan bir kılıf içine alındı ve şerefeyle üst kısım
yıkıldı;

Meliksunullah camii
(Adile camii de
denir), Alacakapı mahallesinde , Ulucami’nin batısında, Eski
Malatya’da Memluk devrine ait eserlerden bugüme kadar
kalabilmiş tek örnektir. Halk arasında Vaizocağı veya Vaizbaba
adıyla da anılır. Memluk sultanı Melikülzahir Berkuk zamanında
Abdullah Hüsnüoğlu Cerkeş tarafından yaptırıldı (1394).
Bugün caminin yalnız minaresi ayakta durmaktadır. Minarenin kesme
taştan kaidesi kare biçimindedir. Silindirik gövdeye
tuğladan yapılmış sekizgen bir kasnakla geçilir. Şerefenin
altında bugün çoğu dökülmüş firuze renkli
çinilerden meydana gelen bir friz vardır. Tuğla mukarnas dekorun
altında da süslemeler görülür. Şerefeden sonraki
kısmı yıkılmıştır;

Akminare camii, şehir surunun
dışında, Değirmenönü mahallesinde Selim II zamanında, Zaim
Yusufoğlu Himmet Bey tarafından yaptırıldı (1573-1574). Kare mekanlı,
tek kubbeli, tek minareli karakteristik bir Osmanlı camiidir. Kesme
taştan yapılmış olan yapının güney ve batı duvarlarında ikişer
pencere yer alır. İç kısmı, mihrap ve mimberi çok
sadedir. Mihrabın solunda vaiz kürsüsü olarak kullanılan
bir niş vardır. Kesme taştan yapılmış minare, kuzeydoğuda ve yapıdan
biraz uzaktadır. Kare kaide üzerinde sekizgen şeklinde ikinci bir
kaide ve üzerinde minare gövdesi yükselir. Mukarnaslarla
süslü şerefe ve üst kısım bugün yıkılmış durumdadır;

Sütlüminare camii, şehir
surlarının güneyinde, Meydanbaşı mahallesinde (Evliya
Çelebi’nin Seyahatname’simde Çermikmahalle
camii olarak kaydedilir) XVI. yy. sonuna ait bir Osmanlı yapısıdır.
Bugün yalnız minaresi sağlamdır. Duvarları çok harap
olmakla birlikte tek kubbeli, kare mekanlı bir cami olduğu anlaşılır.
Cami ve minare kesme taştan yapılmıştır;

Karahan camii, surların dışında,
Karahan mahallesindedir. Kuzey cephesinde girişin üzerinde yer
alan kitabeye göre Malatya miralayı Abdullah oğlu Hüsrev Bey
tarafından yaptırıldı (1583). 1900’de onarıldı. Kare planlı
küçük bir camidir.
Üçbölümlü bir son cemaat yeri vardır.
İç kısım iki sütun dizisiyle üç nefe
ayrılmıştır. Mihrap ve mimber basittir; üzerlerinde süs
yoktur. Son onarımlarda yapılmış olan minare, onaltı köşelidir.
Kesme taştan kare bir kaidesi ve tuğladan sekizgen bir geçişi
vardır. Şerefe altında tuğla frizler yer alır;

Emirömer mescidi ve türbesi,
Alacakapı semtinde, Emirömer mhallesinde, Emirülazam
Ömer Bey adına yaptırıldı (1563). Kesme taştan yapılmış
dörtgen planlı tipik bir Osmanlı mescididir. Çok sade olan
iç kısımda kesme taştan yapılmış sivri kemerler yer alır.
Sanduka, girişin sağındadır. Taş portal, süslemesi bakımından ilgi
çekicidir;

Sittizeynep türbesi, surların
dışında, Karahan mahallesindedir. Kesme taştan yapılmış sekizgen
gövdeli bir mezar yapısıdır. XIII. yy. sonuna ait bir
Selçuklu eseri olan yapının üzerini yine sekizgen bir
külah örter. Gövdeden külaha üç
kademeli bir silme ile geçilir. İç kısımda kime ait
olduğu bilinmeyen bir mezar vardır;

Hacınefisehatun türbesi,
Meydanbaşı mahallesindedir. Kitabesi yoktur. Kare planlı, kubbeli bir
yapıdır. İç kısımda Nefise Hatuna ait olduğu bilinen bir sanduka
vardır.

Eski Malatya’daki diğer türbeler arasında
Üçkardeşler türbesi, Beşkardeşler tübesi,
Karababa türbesi, Alibaba türbesi, Ahmetduran mescidi ve
türbesi sayılabilir. Öteki önemli tapılar:

Kanlıkubbe, Meydanbaşı mahallesinde,
köşelerinde payeler olan kare planlı taş ve tuğla karışımı bir
yapıdır. Üzeri kasnaksız, tuğladan bir kubbeyle
örtülüdür.

Silahtarmustafapaşa kervansarayı,
şehrin batısında Alacakapı mahallesindedir. Eski Malatya’da
Osmanlı devrine ait en önemli eserdir. Murad IV’ün
silahtarı Bosnalı Mustafa Paşa tarafından yaptırıldı (1637). Bugün
bir harabe durumunda olan yapının dikdörtgen avlusu ve holü
ile tipik kervansaray planındadır. Doğu cephesindeki portalden
çevresi revaklı avluya girilir. Bugün sadece
güneybatıdaki revaklardan bir kısmı ayaktadır. Revaklardan sonra
dışa açılan mekanlar gelir. Bunların dükkan olduğu
sanılıyor. Ayrıca kervansarayın ısınması için yapılmış konik
külahlı ocak nişleri ile misafirlere ayrılmış oniki oda vardır.
Kuzey, doğu ve güney cephelerinden hiçbir iz kalmadı; batı
cephesi son yıllarda restore edilmeye başlandı.

Malatya ****** Evi Müzesi,
Malatya ****** Evi, eski Halkevi binasında 1981 yılında
düzenlenerek ziyarete açılmıştır. ******'ün
Malatya'ya ilk geldiği zaman bir gece kaldığı eski Türk Ocağı,
daha sonra Halkevi Binası'nın giriş katındaki iki oda, 1981 yılında
****** Evi olarak düzenlenmiştir. Girişte, sağdaki ilk oda
******'ün Halkevini ziyaret ettiği sarada kullandığı masa ve
koltukla döşenmiş, işlemeli bir sehpa konulmuştur. Girişin
solundaki odada, ****** kitapları sergilenmiştir.

Kaynak: Meydan Larousse
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:36 pm

DOĞAL GÜZELLELİKLER VE MESİRE YERLERİ
Orduzu Pınarbaşı
Orduzu Pınarbaşı, Malatya merkezinde adı en çok bilinen mesire
yeridir. Malatya-Elazığ karayolu üzerinde, merkeze 5 km. mesafede
Bahçebaşı (Orduzu) semtinde kaynak sularının önüne set
çekilerek bir gölet oluşturulmuştur. Yamaçları
çam ağaçlarıyla çevrili olan bu yer yaz aylarında
şehir halkının dinlenme yeridir. Yazın sıcak günleri Malatyalılar
ve zaman zaman da dışarıdan gelenler Pınarbaşı'na akın eder ve göl
kenarında piknik yapıp dinlenirler. Yazlık gazinolar, Malatya
Belediyesi tarafından göl kenarında yaptırılan dinlenme tesisleri
ve Mişmiş park'ta inşa edilen Kayısı Fuarı alanı Orduzu Pınarbaşı'nı,
kentimizin en gözde dinlenme alanı haline getirmiştir. Ayrıca,
yörenin güzelliği ve sakinliği göz önüne
alınarak, buraya Malatyaspor Kulübü, Spor Kompleksi ve
yüzme havuzu yaptırmıştır. Futbolda kentimizi temsil eden
Malatyaspor, yıl boyunca söz konusu tesislerden yararlanır.
Kompleksteki çim saha, Malatyaspor tarafından antrenman alanı
olarak kullanılırken, toprak saha amatör takımların hizmetindedir.
Ek olarak, açık yüzme havuzu yaz aylarında yüzme
müsabakalarına sahne olduğu gibi, halkın kullanımına da sunulur.

Horata
İl merkezine 5 km. mesafedeki
Konak Kasabası'nda, Beydağı'nın eteklerinde çıkan Horata suyunun
çevresinde bir mesire yeridir. Yaz aylarında kent merkezinden
Horata'ya akın eden Malatya halkı, durgun, temiz ve soğuk suların
yanında dinlenme fırsatı bulmaktadır.

Gündüzbey
Malatya'ya 8
km. uzaklıktaki Yeşilyurt llçesi'nin kasabası olan
Gündüzbey, Derme Deresi'nin kaynak yeridir. Yeşile bezeli
doğal güzellik, suyun bolluğu ve kasabanın sakinliği halkın
ilgisini çeker ve yaz aylarında ziyaretçi akınına uğrar.
Kasaba içindeki ve yakınındaki parkların yanı sıra, Kapılık
adıyla bilinen mevki görülmeye ve dinlenmeye değer yerler
arasındadır.

Davullu Pınar

Yeşilyurt ilçe merkezine 2 km. mesafedeki Taftacık
mevkiinde kaynak sularının kayaların arasından çıkıp dereye
karıştığı bir dinlenme yeridir.

İnek Pınarı
Yeşilyurt
İlçesindeki İnek Çayı'nın kaynağındadır. ilçeye 5
km. mesafede, Kadir Uşağı köyüne giden yol üzerindeki,
Altmalı mevkiindedir. Doğal güzelliği, sakinliği ve yöredeki
meyva bahçelerinin bolluğu, İnek Pmarı'nı görülmeye
değer kılar. İnek Pınarı, yaz aylarında ilçedeki
vazgeçilmez piknik yerlerinden biridir.

Sürgü Takaz
Doğanşehir
llçesi'nin, Sürgü Kasabası'nda kaynak sularının
çıktığı Sürgü Vadisinde yer alır. Malatya'ya 70 km.
mesafededir. Asfalt yol ile ulaşılan mesire yeri bol, temiz ve soğuk
sulu Takaz kaynağının oluşturduğu doğal bir akvaryum
görünümünde olup, alabalık üretme tesisleri de
bulunmaktadır.

SürgüTakaz, halkın, piknik için ilgisini
çekerken, yöreyi ziyaret edenler, lezzetli alabalıkların
tadına bakmaktan geri kalmazlar.

Sulu Mağara
Doğanşehir
İlçesi, Polat Kasabası'na 6 km. mesafede olup, mağara
içerisinde sarkıt ve dikitler mevcuttur. Görülmeye
değer doğal bir güzeliktir.

Günpınar Şelalesi
Darende
Ilçesi'nin 10 km. batısındadır. Günpınar Çayı,
kaynağından çıktıktan sonra kayalar arasında oldukça
yüksek bir düşüş yapar. Şelalenin çıkardığı ses,
toz halinde çevreye yayılan su zerreciklerinin kayalar
üzerinde akışı izlenmeye değer görüntüler ortaya
çıkarır. Şelalenin çevresini kaplayan ağaçlar,
Günpınar'm görünümünü daha da muhteşem
hale getirir. Şelale, her yıl çok sayıda ziyaretçinin
akınına uğramaktadır. Günpınar'ın çevre düzenlemesi
Özel idarece yaptırıldıktan sonra, şelalenin cazibesi daha da
artmış bulunmaktadır.

Somuncu Baba ve Çevresi
Darende ilçesi, eski Darende mevkiinde yer alan Somuncu Baba
Camii önünde bulunan balıklı havuzu, balıkların
çıktığı kuyu ile, caminin hemen yanında akan Tohma suyunun
geçtiği vadi ve Tohma kenarındaki Kudret hamamı
görülmeye değer yerlerdir.

Yukarıda sayılanların dışında, Arguvan ilçe merkezine 10
km. uzaklıktaki Kızık Köyü'nde bulunan, Balıklı Çeşme
ile Bemara Çayı'nın geçtiği yeşilliklerle
örtülü vadi, ilçenin 3 km. uzağındaki Dolaylı
Mahallesi'nde Büyük Bağ adındaki su başı ile Gürge
Köyü'ndeki Deliklitaş Arguvan Ilçesi'nin;
Güzelyurt, Ilıcak, Uğurpınar, Şıp Şıp, Zurbahan ve Yücekaya
Hekimhan ilçesinin mesire yerleridir.



SAĞLIK (İÇME VE KAPLICA) VE DAĞ TURİZMİ İMKANLARI
İspendere İçmesi
Malatya Elazığ yolu üzerinde Malatya'nın 28 km. doğusunda
ispendere köyündedir. içme, ağaçlar arasında
açık bir alanda olup, üç kaynaktan çıkan su
hem içme, hem de banyo yapma amaçlı kullanılmaktadır.
Suyu; sindirim sistemi, idrar yolları ve karaciğer hastalıklarına iyi
gelmektedir. îl Özel idaresince yaptırılan bir motel ve
gazinosu mevcuttur.

Balaban İçmesi
Darende
İlçesi, Balaban bucağına 1 km. uzaklıktadır. Mide, böbrek
rahatsızlıkları ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.

Harap Şehir İçmesi
Doğanşehir
ilçesindeki bu içmenin suyu, idrar yolları hastalıkları
ve böbrek rahatsızlıklarına ivi çelmektedir.


AV TURİZMİ VE BALIKÇILIK
Malatya'da kara avcılığının yanı sıra, Karakaya Baraj Gölünde
su ürünlerinin yetiştirilmesi, balıkçılığın
gelişmesini sağlamıştır. Kara avcılığı, keklik avına dayanır, ilin her
bölgesinde dağlık ve meşelik kesimlerdeki kekliklerin
bilinçsizce avlanması, bu hayvanın sayısında azalmaya yol
açmıştır. Arapgir ve Pütürge ilçesinde yaban
domuzu ve tavşan avlanması da yapılmaktadır.

Su avcılığı için Fırat Nehri, Tohma Çayı ve Karakaya
Baraj Gölü'nden yararlanılmaktadır. Söz konusu
yerlerdeki avcılık, yöre insanına ekonomik katkı sağlamaktadır.

GENÇLİK, SPOR VE KONGRE TURİZMİ
Amatör spor ve halk oyunları çalışmalarının yoğunlaşması,
bölge ve Türkiye birinciliklerinin zaman zaman Malatya'da
yapılması gençlik turizmine hareket katmaktadır.

Ayrıca, İnönü Üniversitesi'nce 22-24 Ekim tarihleri
arasında düzenlenen "Battal Gazi Malatya Çevresi Halk
Kültürü Sempozyumu" ilde kongre turizmine katkıda
bulunmaktadır.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:37 pm

MALATYA'DA BELİRLİ GÜNLER, FESTİVAL VE ETKİNLİKLER
Türkiye çapında kutlanan belirli günlerin yanı sıra,
******'ün Malatya'ya ilk gelişinin kutlanması 13 Şubat, II.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün ölüm
yıldönümü nedeniyle yapılan anma töreni 25 Aralık,
Malatya Kayısı Bayramı ve Fuarı 17-31 Temmuz, Arapgir ilçesi
Bağbozumu Şenlikleri Eylül ayının ilk haftası, Darende
ilçesi Somuncubaba ve Hulusi Efendi Kültür
Etkinlikleri 25 Haziran ile Zengibar Karakucak Güreş ve
Kültür Festivali 26-27-28 Ağustos, Yeşilyurt Kiraz Festivali
17-18 Haziran, Akçadağ Kültür ve Sanat Şenlikleri
Eylül ayında ve çilek hasat mevsimi, Pütürge
ilçesinde bal festivali, Kale ilçesinde de "En iyi
Çilek Üretimi – Kale Çilek Festivali" Haziran
ayının 3.haftası, yarışmaları düzenlenmektedir.



YÖRENİN DİĞER ÇEKİCİLİKLERİ
Kent ve ilçelerinin doğal güzelliğinin yanı sıra,
kültürel ve tarihsel eserler ile bazı yerler, turistik
açıdan öneme sahiptir ve ilgi çeker. Ancak şu bir
gerçektir ki, ülkemize her yıl önemli bir girdi
sağlayan turizm sektöründe Malatya adına ilginin kaynağı
tartışılmaz biçimde Nemrut Dağı ve bu dağdaki açık hava
mabedinde sergilenen eserlerdir. Nemrut'u Battalgazi
Ilçesi'ndeki eserler izler.



NEMRUT DAĞI
"Dünyanın 8.
Harikası" nitelemesini hakeden Nemrut Dağı, Commagene Kralı I.
Antiochos tarafından yaptırılmış bir açık hava mabedidir.
Mabedde yer alan tanrı heykelleri ve kralın anıt mezarı olduğu tahmin
edilen tümülüsün bulunduğu Nemrut Dağı, Malatya ve
Adıyaman il sınırları içerisinde bulunmaktadır.

Güneydoğu Torosların (Tümülüsle birlikte 2.150
metre) en yüksek noktası olarak kabul edilen zirvedeki arkeolojik
kalıntılar, sadece ülkemiz bazında değil, dünya bazında da
büyük öneme sahiptir. 196O'lı yıllara kadar zirveye
herhangi bir motorlu araçla ulaşmak mümkün değildi. O
yıllara dek Nemrut'a ancak yürüyerek veya at sırtında ulaşmak
mümkündü. Sonraları, Malatya ve Adıyaman tarafından ayrı
ayrı yapılan yollar, zirveye minibüs, taksi gibi araçlarla
ulaşmayı mümkün kıldı.

Tümülüsün yapımıyla oluşturulmuş 50 metre
yüksekliğindeki tepe, onlarca kilometre uzaktan bile
görülebilir. Uzaktan bakıldığında tepe, ucu sivriltilmiş bir
kalem ucu görüntüsü vermektedir. Bu tepenin altında
kral ve yakınlarının mezar odaları ile hazinenin olduğu ortaya
atılmışsa da, şimdiye kadar yapılan çalışmalarda henüz
böyle bir şeye rastlanmamıştır. Tümülüs, baş ve
kafa büyüklüğündeki taşlarla kapatılmıştır. Taban
yarıçapı 1.50 metre olan tepeyle birlikte, Nemrut Dağı 2.150
metreye kadar yükselir.

Nemrut Dağı'na Mayıs – Kasım ayları arasında ulaşılabilir.
Diğer aylarda, yöreye özgü iklim koşulları ve coğrafya
nedeniyle, dağa gidilmez. Bu aylarda karla dolu yollar ve dağlar
geçite izin vermez. Dağın eteğinde Malatya Valiliğince
yaptırılan 40 yataklı Güneş Otel, ziyaretçilere turizm
sezonu boyunca hizmet verir.

Nemrut Dağı, sadece heykeller ve röliyefleri görmek
için ziyaret edilmez. Güneşin doğuşu ve batışı,
yörenin diğer çekiciliğidir. Akşam bulutların arasında
yavaş yavaş kaybolan, sabah ise tersini yaparak yükselen
güneş, izleyicilere unutulmaz dakikalar yaşatır ve karelerce film
harcatır. Acele etmeden, yavaş yavaş yüzünü
gösteren güneşin ışıkları çevresinde, aylara göre
değişen, renk cümbüşleri oluşur. Bazen inanılmaz
güzellikteki rengin adı mor olur, bazen kızıl, bazen de menekşe...
Gece vakti, güneş battıktan sonra, bu kez ay sahneye çıkar.
Eğer ay yüzünü tamamıyla gösterdiği bir
dönemde ise, yani dolunaysa, zirveden bakarak Adıyaman, Malatya,
G. Antep, Diyarbakır ve Ş.Urfa'yı kıvrıla kıvrıla kateden Fırat'ı
seyretmek apayrı bir zevktir.

M.Ö. I. yüzyılda Commagene Krallığı'na hükmetmiş,
I. Antiochos tarafından yaptırılan heykeller, tanrıları simgeler.
Nemrut'un kalıntıları yapımından sonra, yüzyıllar boyu yalnızlığa
terkedilmişlerdir. Sadece Dutluca, Harik, Gerger, Pütürge
gibi yörelerden gelen avcılar ve çobanlar haberdar
olabilmişler ve bunlar, günümüzden yaklaşık 150 yıl
önce askeri amaçlarla yöreyi gezen, Prusyalı subaylar
Helmut ile Moltke'yi kalıntılardan haberdar etmişlerdir. Sonrasında
Nemrut Dağı zirvesindeki heykel başlarından tüm dünya
haberdar olmuş, araştırmalar, kazılar birbirini izlemiş, Nemrut ile
ilgili bir yığın bilgi ortaya çıkarılmıştır.


Zirvedeki Arkeolojik Eserler
Törenler
için kullanılan yol, zirveye güneyden ulaşır. Platformlar
kuzey, batı ve doğu'da yapılmıştır. Zirveye kadar gelip aracınızdan
indiğinizde, zirveye doğu, batı ve kuzeyden ulaşabilirsiniz. Batı ve
doğu platformlarında yan yana konulmuş tahtlar bulunur. Yıllar
önce tahtların üzerinde Kral Antiochos ve tanrıların
heykelleri bulunmaktaydı. Sonrasında heykeller tahtlarla birlikte
yıkıldı. Ayrıca, geriye kalan başlar koptu.

Heykeller birbirinin üzerine konulmuş sekiz mermer bloğundan
oluşur. İlk iki blok baş, üçüncüsü omuz,
dördüncüsü bel ve göğüs, beşincisi
kalça, altıncısı baldır ve taht, yedincisi ayak ve baldırın arka
bölümleri ve son olarak sekizincisi tahtların ayağıdır.

Heykellerin ve tahtların yapımında kullanılan beyaz mermerler 30
km. mesafedeki Gerger'den, röliyeflerin yapımında kullanılan siyah
mermerler ise 5 km. uzaklıktaki Karabela'dan getirtilmiştir. Heykeller
doğu ve batı platformlarında simetrik olarak yan yana dizilmişlerdir.
Bu heykeller şunlardır:

Herkül: Yunan Mitolojisinde yarı insan yarı tanrı bir karakter.

Artragenes: Mitolojide savaş tanrısı.

Ares: Pers tanrısı.

Kral I. Antiochos: Kral kendisini tanrı sayardı. Bu nedenle heykelini eril ve dişil tanrı heykellerinin arasına koydurdu.

ZeusOramasdes (Ahuramazda): Bu tanrı, Pers ve Yunan
uygarlıklarındaki belli başlı bütün tanrıları semebolize
eder. Bu heykelin başı, en büyük Zeus heykel başlarından biri
olarak bilinir.

Fortuna: Şans ve kader tanrıçası. Bu heykelin başı sebze ve meyve figürleriyle süslenmiştir.

Apollo: Mitra, Helio ve Hermes karışımı güneş tanrısı.

Bunların yanı sıra, heykellerin hemen yanında kartal ve aslan
heykelleri mevcuttur. İnanışa göre, kartal
gökyüzünden, aslan ise yeryüzünden gelecek
tehlikeleri savuşturacaktı.

Ayrıca, güney platformda Pers Kralı Darius'a ait bir portre
bulundu. Kralın annesine mi, yoksa karısına mı ait olduğu
belirlenemeyen bir portre de doğu platformda bulundu. Antiochos'un anne
tarafından Büyük İskender'e, baba tarafından Darius'a
dayandığı söylenir. Bu yüzden heykellerin tamamında Pers ve
Yunan etkileri gözlenir. Bazı tanrı başları taçla
süslenmiştir.

Kitabeler
Heykellerin önünde birer kitabe
vardır. Kitabelerde 5 cm. uzunluğunda Pers ve Yunan dilinden yazılara
rastlanır. Bunlar Kralın doğum gününü, başarılarını ve
yasalarını anlatır. Bir kitabede Antiochos, "dinine bağlı olduğunu
göstermek için bütün bunları yaptırdığını ve bu
kutsal huzur tören yerinin zaman içerisinde asla zarar
görmeyeceğini" anlatırken, bir başkasında "halkının doğum
günlerinde buraya gelip dans etmesini" ister.

Röliyefler
Zirvede ilginç denebilecek
röliyefler (kabartma) de mevcuttur. Bazıları kralın tanrılarla el
sıkışmasını gösterir. Tanrılarla el sıkışma ve aslan heykelleri
Hitit etkisinin varlığını gösterir. Özellikle, kuzey
platformunda birçok aslan ve kartal heykeli vardı.

Boyutları 1.75 X 2.40 olan aslan kabartmaları tarihteki en eski
burçlardan biri olarak kabul edilir. Göğüs ve
çene arasında bir hilal, 19 yıldız ve vücudun değişik
bölgelerinde üç Yunanca harf (Jüpiter,
Merkür ve Mars'ı simgeleyen) vardır. Başlangıçta bu
sembollerin anlamı bilinmiyordu. Brovvn Üniversitesi'nden Otto
Nongrtovver, uzun araştırmalar sonrası, kabartmaların esrarını
çözdü. Ona göre, M.Ö. 62 yılını
gösteren bu semboller, Kral Antiochos'un tahta çıktığı ve
tapınağı bu tarihte yaptırmaya başladığını gösteriyordu.

Yukarıda, hakkında özet bilgi verilen Nemrut Dağı,
günümüzde birçok turistin ilgisini
çekmektedir. Mart ayından başlayarak Nemrut'a Malatya'dan
ulaşmak mümkündür. Malatya-Nemrut arasındaki
Pütürge ilçesi üzerinden giden yol, Mart ayında
dağa 10 km. mesafedeki Büyüköz köyüne kadar
ulaşır. Büyüköz'e kadar araçla gelen turistler,
yollarına at sırtında devam ederler. Çünkü, yol halen
karla kaplıdır. Nisan ayından başlayarak Nemrut Dağı'nın girişine kadar
gitmek Malatya tarafından sorun değildir. Kasım ayma kadar Nemrut
için ziyaretçi akını başlamıştır. Avustralya ve Yeni
Zelanda'dan tutun Avrupa ülkelerine kadar, hatta haritada
gösterilmesi güç, ismini çoğu kimsenin
bilmediği ülkelerden bile turist gelmiştir. (Örneğin, 1995
yılında Makao'dan ziyaretçi gelmiştir. Bu ülke,
Çin'in güneyinde, HongKong'a yakındır).

Nemrut en yoğun ilgiyi, gezip görmeyi adeta meslek haline
getirmiş, kendilerine "backpacker" denen sırt çantalı
turistlerden görür. Yanlarına gezdikleri ülkelerle
ilgili bilgilerin yer aldığı kitaplardan tutun çadır
malzemelerine kadar herşeyi alan bu tür turistler, Turizm îl
Müdürlüğü'nün öncülük ettiği
"organize turlar" sayesinde Nemrut'a gider ve dönerler. Seyahat
acentalarının organize ettiği gruplara dahil olan turistler,
backpacker'lar kadar yoğun sayıda gelmezler. Turistler Nemrut
ziyaretlerinden ve Malatya'da gördükleri konukseverlik ve
ilgileden o kadar memnun kalırlar ki; bugün Avrupa'da yayınlanan
birçok rehber kitapta kentimizden övgüyle
bahsedilmekte, turistlerin Nemrut ziyareti için Malatya'yı
tercih etmeleri önerilmektedir. Bu "memnun ayrılan bir turist bin
turist demektir" sloganının çarpıcı örneklerinden sadece
bir tanesidir.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:37 pm

Battagalgazi (Eskimalatya) İlçesi
Malatya'da turizmin ilgi odaklarından bir tanesi de Battalgazi
ilçesinde yer alan eserlerdir. Bilindiği gibi Battalgazi halk
arasında "Eskimalatya" adıyla anılmaktadır. Kuşkusuz bu tanımlama
yersiz değildir. Roma döneminden 1838 yılına kadar Malatya halkı
kent merkezi olarak bugünkü Battalgazi ilçesini
seçti, "Aspuzu Bağları" denen günümüz Malatyası
yazlık olarak kullanıldı. Söz konusu tarihte yapılan Nizip Savaşı
nedeniyle Doğu Anadolu Kuvvetleri Komutanı Hafız Ahmet Paşa, orduyu
Elazığ'dan boş olan Eskimalatya'ya getirdi. Aspuzu'ya yazlık
için giden halk, ordu Eskimalatya'da kışlayınca dönemedi ve
binaların tahtalarına kadar yakarak kente büyük zarar verdi.
Böylece Yeni Malatya kentinin temelleri atılmış oldu. Malatya
halkı, tarihin çeşitli dönemleri değişik uygarlıkların
hükmü altında yaşarken, Eskimalatya'da çeşitli eserler
inşa edildi.

Ulu Camii ve Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı bunlardan en
önemlileridir. Camii Kebir olarak da anılan Ulu Camii ilk kez 7.
yüzyılda Araplar tarafından yaptırılmıştır. Türkiye'de
yaptırılan ilk camii olduğu sanılmaktadır. 1224 yılında Selçuklu
Emiri Sabahattin îlyas tarafından yemden yaptırılmış, Memluk ve
Osmanlılar döneminde onarılmıştır. Cumhuriyet döneminde
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce de onarımı
yaptırılmıştır. Camii süsleme sanatının güzel
örneklerine sahiptir. Kapı kemeri, büyük kubbe ve
kasnağındaki işlemeli taş oyma motifleri, beyaz, siyah, lacivert, yeşil
ve firuze renkli çini mozaikler ilgi çekicidir.

Eski Malatya'da turistlerin ilgisini çeken diğer eser
Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı'dır. 1632 yılında Silahtar Bosnalı
Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Karakaya Baraj Gölü
Büyük bir bölümü Malatya sınırları
içinde kalan Karakaya Barajı Göl alanında, Malatya
Valiliğince Kırkgöz Köprü mevkiinde yaptırılan turistik
tesisler ve feribot işletmesi çalışmaları ile ilde göl
turizmine canlılık katılmıştır. 1993 yılından başlayarak Valilik,
mahalli imkânları kullanmak suretiyle, Kırkgöz
köprüsünden başlamak üzere Kömürhan
karayolu köprüsüne kadar devam eden kıyı boyunca bir
sahil yolunun yapımı çalışmalarına başlamıştır. Bunun dışında,
baraj kıyısında Turizm Bakanlığınca Turizm Geliştirme Planları yapılmış
olup, arazi mülkiyet tespiti gerçekleştirilmiştir.

Kaynak: Malatya Valiliği web sayfası



İLÇELERDE TURİZM :



AKÇADAĞ

Akçadağ yöresinde ilk yerleşim eski Tunç devrinde
başlamış, Geç Hitit, Roma ve Bizans devirlerinde devam etmiştir.
Akçadağ Arga Tepesi, Ören, İkinciler Höyük ve
Levent Vadisinde yapılan arkeolojik çalışmalar ilçe
tarihine ışık tutmaktadır. Osmanlı döneminde bugünkü
Levent bucağı da tahminen 1850 yıllarında teşkilatlandırılmış,1858
yılında ilçe merkezi şimdiki yerine, Arga’ya, nakil
edilmiştir. Cumhuriyet döneminde Malatya’ya bağlı bir
ilçe olmuştur. Akçadağ yüzey yapısı olarak engebeli
ve ovalık bir yapı arz eder. Karasal iklim hakim olup,
çiftçiliğin her türlüsüyle
uğraşılmaktadır. Yörede el dokumasıyla kilim, halı, koç
başı, çuval, omuz çantası, şal ve kuşak yapılmaktadır.
Ekonomik nedenlerden dolayı ilçede kayısıcılık gelişmekte,
halıcılık azalmaktadır. Okuma yazma oranı %98’dir. İlçe
sınırları içinde TİGEM’e bağlı Sultansuyu üretme
çiftliği mevcut olup, ülkemizin ünlü yarış atları
burada yetiştirilmektedir. Tarihi ve doğal eserler açısından
zengindir. Levent vadisi ilçenin en önemli doğal varlığını
oluşturmaktadır. Bu alanın turizme kazandırılması çalışmaları
devam etmektedir.



ARAPGİR

M.Ö. 1200 yıllarında kurulduğu sanılan ve eski adı Daskuza olan
ilçe Malatya civarındaki en eski yerleşim merkezlerinden
biridir. Sırasıyla; Asur, Danişment, Anadolu Selçuklu,
Karakoyunlu egemenliğinde kalmıştır. Çaldıran Savaşı’ndan
sonra 1514’de Osmanlı Devletinin egemenliğine girer ve Sivas
eyaletinin yedi sancağından biri olur. Diyarbakır’a
1834’te, Elazığ’a 1874’te bağlanan Arapgir, 1927
yılında Malatya iline bağlı bir ilçe yapıldı.Doğu Anadolu
Bölgesinin yukarı Fırat bölümünde yer alır. Keban
Baraj Gölünün etkisiyle son yıllarda, iklimi yumuşayarak
karasal iklim özelliğini yitirmeye başlamıştır. Tarihi eser
açısından oldukça zengindir.Ulu Cami, Cafer Paşa Cami,
Mirliva Ahmet Paşa Cami, Mola Eyüp Cami,
Gümrükçü Osman Paşa Cami Hamamı ve
Çobanoğlu Konağı sayılabilecek tarihi eserlerden
bazılarıdır.Oldukça hareketli bir toplumsal yapısı olan Arapgir,
çevre ilçeler açısından merkezi bir konuma
sahiptir. Tarihte önemli bir kültür, ticaret ve sanat
beldesi olan, bir zamanların 40 000 nüfuslu yerleşim birimi
Arapgir, sanayileşme ve ekonomik gelişmenin yarattığı ortama ayak
uyduramaması sonucu, hızla nüfus kaybetmektedir. Arapgir’den
başka bir yerde yetişmeyen siyah Köhnü ile Aşık Beyazı
üzümünü tanıtmak için her yıl Eylül
ayında Bağ Bozumu şenlikleri yapılmaktadır.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:38 pm

ARGUVAN

İlçede en eski yerleşimin Kalkolitik çağda başladığı,
eski Tunç, Hitit, Roma ve Bizans devirlerinde devam ettiği
yüzey araştırmaları sonucu anlaşılmıştır. Bu araştırmalar
Morhaman, Kara Höyük ve İsa Köy’de yapılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Tahir bucağı adı ile
Arapgir’e bağlı olan Arguvan sonradan ilçe olarak
Diyarbakır’a, 1873 yılında ise Keban’a bağlanmıştır.
Cumhuriyetin ilanıyla merkez ilçe olarak Malatya’ya
bağlanmıştır. Dağlık ve ovalık bir araziye sahip ve Doğu Anadolu
bölgesinin iklim özelliklerini gösterir. Su kaynakları
açısından zengin olan ilçede Şotik Çayı, Morhamam
Çayı Söyütlü Çay ve Çavuş
Çayı bulunmaktadır. Karahöyük Köyü, İsa
Köyü ve Tarlacık Köyüne bağlı Horumhan mezrasındaki
Morhamam Höyükler’in yanı sıra Kızık
Köyü’nde de Kutsal Balıklı Park bulunmaktadır. Halk
ozanları açısından zengin olan ilçe’nin Arguvan
ağzı halk türküleri meşhurdur.



BATTALGAZİ

Malatya’nın ikinci yerleşim yeri olan ve 1988 yılına kadar
Eskimalatya adıyla anılan ilçenin tarihi çok eskidir.
Asur ve Urartu kaynaklarında bu yöre Maldia, Melidda, Melit,
Melide, Melita olarak değişik şekilde isimlendirilmiştir. Uzun yıllar
Bizans, Arap ve Selçuklu Beylikleri arasında el değiştirmiştir.
1838 yılında Osmanlı ordularının burada konaklaması üzerine halkın
yazlık olarak kullandığı Aspuzu bağlarının bulunduğu şimdiki Malatya
yöresine yerleşmesi ile Eskimalatya önemini kaybetmiştir.
Cumhuriyet döneminde Malatya’nın il olmasından sonra 1928
yılında belediye, 1932 yılında nahiye oldu. 1987 yılında Eskimalatya
ismi Battalgazi olarak değiştirilerek ilçe statüsü
kazandı. İlçe ekonomisinin temeli tarıma dayalı kayısıcılık ve
hayvancılıktır. Karakaya Barajının yapılmasıyla yumuşayan bir karasal
iklim hakimdir.Tarihi eserlerinden birkaçı şunlardır: Ulu Cami,
Melik Sunullah Cami, Ak Minare, Karahan, Toptaş, Alacakaya Cami, Sıddı
Zeynep Kümbeti, Emir Ömer Türbesi, Hasan Basri, Ahmet
Turan, Ali Baba, Kara Baba, Edir ile Bedir Türbeleri, Kanlı
Kümbet, Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı, Sütlü
Minare, Namazgah, Kırkkardeşler Mezarlığı. Karakaya Baraj
Gölü’nün ilçenin çok yakınında yer
alması turizmin ve su sporlarının gelişme açısından
ilçeye önem kazandırmıştır. Barajda balıkçılık
yapıldığı gibi Özel İdareye ait gemiyle de baraj gezisi
yapılabilmektedir.



DARENDE

Farsça , ‘sahip olan, var olan’, Türkçe
‘ otuz yapraklı gül’ anlamındaki Darende ismi
çeşitli değişimlerden sonra bugünkü halini almıştır.
Geçmişi 7000 yıllık bir tarihe uzanır. Hititlerden kalma bir
yerleşim merkezidir. Darende, Asurlular, Persler ve Romalılardan sonra
8. yüzyıldan itibaren Müslümanlar tarafından
fethedilerek bir kültür ve ticaret merkezi haline
getirilmiştir. 1517’de Osmanlı yönetimine girerek Sivas
iline; 1934’de ise Malatya’ya bağlanmıştır. Doğuyu batıya
bağlayan ana güzergah üzerinde bulunması nedeniyle tarihin
her döneminde ticaret merkezi olmuşken sonradan bu yolun
özelliğini kaybetmesi nedeniyle ticaret anlamında durgun bir
döneme girmiştir. İlçenin en büyük geliri
kayısıcılıktır.İnönü Üniversitesi’ne bağlı Darende
İlahiyat fakültesi Darende merkezindedir. Tarihi eser
açısından zengin olan İlçede Mehmet Paşa Halk
Kütüphanesi, Somuncu Baba, Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi,
Balaban Şeyh Abdurrahman Erzincani Camisi bulunmaktadır.
Kütüphanelerde nadide el yazması eserler vardır.
İlçede bulunan tarihi eserlerin başlıcaları şunlardır. Ulu Cami
ve Minaresi, Danabey Minaresi, Hacı Müşrif Cami,Tacettin
Mescidi,Somuncu Baba Cami ve Külliyesi, Çilehanesi, Ozan
Anıt Mezarı, Aslan Taş, Zengibar Kalesi, Bedesten, Dum Dum Mehmet Paşa
Külliyesi, Balaban İçmeceleri, Uzunok, Hacılar ve Nadir
Köprüsüdür. İlçede ayrıca; Günpınar
Şelalesi, Somuncu Baba Camisi çevresi ve Tohma Çayı
boyunca doğal güzellikler, mesire yerleri yer alır.



DOĞANŞEHİR

M.Ö. 66 yılında yerleşildiği bilinen Doğanşehir; Bizans ve
Araplar’dan sonra 1399 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından
Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1441 yılında Timur tarafından
yağmalanmış ve 1515 yılında tekrar Osmanlı topraklarına katılan
ilçe Besni’ye bağlı nahiye olmuştur. 1946 yılında
Akçadağ’dan ayrılarak Malatya’ya bağlı bir
ilçe olmuştur. En önemli gelir kaynağı tarımdır. Tarihi ve
mesire yerleri açısından zengindir. Merkezde tarihi sur
kalıntıları mevcuttur. Sürgü Höyük yüzey
kalıntıları M.Ö. II-IV bine kadar inmektedir. Mesire yeri olarak
Erkenek vadisinde bulunan Şelale ile Pınarbaşı sayılabilir.
Özellikle Sürgü Takas’da bulunan kutsal Balıklı
Havuzlar büyük miktarda ziyaretçi çekmektedir.
Sürgü’de güzel bir alabalık yiyebilirsiniz.



DOĞANYOL


500 yıl önce bir köy olarak kurulduğu sanılan ve eski adı
Keferdiz olan Doğanyol 1990 yılında ilçe olmuştur. Osmanlı
İmparatorluğu zamanında Adıyaman ilinin Kahta ilçesine, daha
sonra Elazığ iline, Cumhuriyetten sonra da Malatya iline bağlanmıştır.
İlçe bölgeye hakim engebeli bir arazi üzerinde yer
alan tipik bir Anadolu kasabası niteliğindedir. Güney ve doğu
kesimleri dağlarla kaplı olduğundan tarıma elverişli arazi ancak
ilçe kuzeyinde mevcuttur. İlçenin 2116m ile en
yüksek yeri Ulubaba Dağı’dır. Orman açısından zengin
bir yapıya sahiptir.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:38 pm

HEKİMHAN

İlk yerleşimin M.Ö. 5 000-3 500 yılları arasında geç
kalkolitik devrinde başladığı yapılan arkeolojik kazılarda
anlaşılmıştır. Güzelyurt Höyük yüzey buluntularında
yörede M.Ö. 3000’lerde de yerleşim izlerine
rastlanmıştır. Roma ve Bizans dönemlerinden sonra
Selçuklular zamanında Türklerin eline geçen
ilçe Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına
katılmıştır. Tarihi eser kalıntılarından İpekyolu ve Likya Kralı Giges
tarafından yaptırılan Kral yolunun ilçeden geçtiği
anlaşılmaktadır. İlçe merkezi önceleri Keban’a bağlı
bir köy daha sonra bucak olarak Akçadağ’a bağlı iken
1927 yılında ilçe olarak Malatya’ya bağlanmıştır.
İlçeye adını veren Taşhan ve Köprülü Mehmet Paşa
Cami tarihi eserler arasındadır.



KALE

20 Mayıs 1990 tarihinde kurulmuş olup, eski ismi yörede
İzollu’dur. Osmanlı Tahrir defterinde İzoli köyü olarak
geçmektedir. 3 km uzaklıkla Malatya’ya en yakın
ilçedir. Yöre halkı başta kayısı olmak üzere tarım ve
hayvancılıkla geçimini sağlamaktadır. Malatya merkeze göre
daha ılıman bir iklimi vardır. Halk tarımla uğraşır. Okuma yazma oranı
%86 dır. Arkeolojik alanların başında Pirot Höyük gelir.
Kazısı tamamlanan Höyük ile Urartu dönemine ait kaya
yazıtı Karakaya Baraj Gölü’nün suları altında
kalmıştır. İzollu Yazıtı’nın bir kopyası Malatya
Müzesi’nde sergilenmektedir.



KULUNCAK

Yörede yayla hayatı süren halkın kışı geçirmek
için konakladıkları yerdir. İlçenin adı kuytu bir yerde
olduğu için Kuluncak’tır.20 Mayıs 1990 tarihinde
ilçe statüsünü almıştır. Mehmet Halife
Türbesi, Kabak Abdal ve Siyahi Baba türbesi tarihi eserler
arasındadır.



PÜTÜRGE

İlk adı güzel yer, istenilen yer anlamına gelen
“İmrun” olup, bundan 300 yıl önce kurulmuştur. 1892
yılında ilçe olarak Elazığ iline bağlanan Pütürge,
Cumhuriyetin ilanıyla Malatya’ya bağlanmıştır. Topografik yapı
itibariyle sarp ve dağlık bir yapıya sahiptir. İlçe sınırında
bulunan Kubbedağı çok sert geçen kış mevsimlerinde yoğun
kardan kapanabilmektedir. Bu nedenle geçim kaynağı tarımdan
çok hayvancılıktır. Nemrut Dağı’nın doğu yakası
ilçe hudutları içinde yer almaktadır. Ayrıca Gerar Kalesi
ve Battalgazi Ziyareti gibi tarihi yerler de vardır.
Kubbedağı’ndaki Vali Çeşmesi soğuk suyuyla, yaz aylarında
geçenlerin uğrak ve piknik yeridir. Pütürge
ilçesinde Bal Festivali düzenlenmektedir.



YAZIHAN

Tarihi İpekyolu-Bakıryolu kervanlarının yol güzergahı
üzerinde bulunan Yazıhan, 1936 yılında demiryolunun, 1937 yılında
karayolunun geçmesiyle önce köy daha sonra da 1947
yılında nahiye olmuştur. Karasal iklimin hakim olmasına rağmen Karakaya
Baraj gölünden sonra iklim yumuşamaya başlamıştır.
Geçim kaynağı hayvancılık ve tarımdır. Tarımla uğraşılan zamanın
dışında, kadınlar Dirican Halısı dokuyarak ekonomiye katkı
sağlamaktadırlar. Tarihi eser olarak Fethiye Köyü Hasan Basri
Cami, Fethiye Höyük, Ansur (Buzluk) Mağaraları, Hacı
Höyük sayılabilir.



YEŞİLYURT

İlçenin kesin tarihi bilinmemekle beraber Bizans döneminde
yerleşime başladığı arkeolojik kazı çalışmalarından
anlaşılmaktadır. Osmanlı döneminde Çırmıktı, Cumhuriyetten
sonra İsmetpaşa adıyla anılan ilçenin 1957 yılında ilçe
statüsünü alarak Yeşilyurt adını almıştır. Beylerderesi
Vadisi boyunca 3 km ‘lik bir vadi üzerine kurulmuş olan
ilçe, dağların çok dik ve ormansız oluşu nedeniyle
erozyon ve sel taşkınlarına maruz kalmaktadır. Yeşilyurt hudutları
içinde yer alan ve yapımı devam eden Malatya – Yeşilyurt
– Adıyaman karayolu ilçe ekonomisine hareketlilik
kazandıracaktır.Tarihi eser bulunmamakla beraber Malatya’nın
mesire yeri özelliğini taşımaktadır. Yeşilyurt’un
ünlü dalbastı kirazını tanıtmak için her yıl Haziranın
son haftasında kiraz festivali düzenlenmektedir. İlçenin
tarıma uygun araziye sahip olmaması yüzünden halk ticaretle
uğraşmakta, gençler ise eğitim-öğretime büyük
önem vermektedir. Bu yüzden Malatya ekonomisinin önde
gelen bir çok ismi Yeşilyurt ilçesinden
çıkmaktadır.
Bakınız http://www.yesilyurtunsesi.com


MÜZE VE ÖREN YERLERİ

Kernek Meydanı’ndaki Malatya Arkeoloji Müzesi ve Malatya
merkeze 6 km. uzaklıkta Orduzu semtindeki Aslantepe ören yeri,
pazartesi hariç, mesai saatleri dahilinde açıktır.
Müzenin telefon numarası 0(422) 321 30 06, Aslantepe’ninki
ise 0(422) 337 10 02’dir. Müzede Fethiye, Gelinciktepe ve
Aslantepe kazılarında ele geçen eserler ile Asur ticaret
kolonilerine ait ağırlık taşları, taş kabartmalar, Romalılara ait
seramik heykelcikler, gözyaşı ve koku şişeleri, Bizanslılara ait
seramikler, Selçuklulara ait çini tabaklar bulunmaktadır.
Aslantepe ören yerinde, kazı alanı dışında, görülecek
pek eser yoktur. Çünkü bu eserler müzeye
konulmaktadır.



TARİHİ VE TURİSTİK ÇEKİM YERLERİ

Deniz Turizmi: Malatya’da böyle bir
imkan yok. Ancak Karakaya Baraj Gölü üzeri ve
çevresinde çekimler yapılabilir.



Kültür Turizmi: Malatya zengin bir
kültürel mirasa sahip. Başta Eskimalatya (Battalgazi
ilçesi) olmak üzere Malatya’nın tüm
ilçelerinde görüntülenebilecek tarihsel mekanlar
bulunuyor. Malatya üzerinden Nemrut Dağı’na ulaşılıp
çekim yapılabilir.



Kongre Turizmi: 17-31 Temmuz tarihleri arası
Malatya Fuarı ve Kayısı Şenlikleri etkinlikleri
çerçevesinde kayısı konulu kongre, sempozyum
vb.düzenleniyor. İnönü Üniversitesi ve bağlı
fakülteler alanlarında (tıp, iktisat, matematik vb.) kongreleri
düzenliyor. Ancak bu kongrelerin belirli bir tarihi yok. İhtiyaca
göre ilgili fakülte ve üniversitenin işbirliğiyle
planlanıyor. Üniversite ile bağlantı kurulup bu tarihler
saptanabilir ve çekim yapılabilir.



Kış Turizmi: Malatya tipik karasal iklimiyle
kar yağışı alan bir kent. Ancak kış turizmi ile ilgili henüz bir
faaliyet yoktur. Beydağı Kayak Tesisleri düşünülmektedir.



Termal Turizm:
Şehre 28 km. mesafede İspendere içmeleri var. Ancak bu turizm dalında ciddi bir faaliyet olduğu söylenemez.



Eko Turizm: Malatya’nın topoğrafik
yapısı eko turizme çok uygun. Pütürge ilçesinde
yaylalar ve yayla yaşamı belirgin biçimde göze
çarpıyor. Akçadağ ilçesine bağlı Levent beldesinde
yüzlerce mağara bulunuyor. Nehirleri, barajları ve diğer doğal
güzellikleriyle Malatya eko turizme çok şey sunuyor.
Özellikle Sultansuyu ve çevresi ile bu mekanda yetiştirilen
yarış atları fotoğrafçıların gözde çekim merkezleri
arasına girebilir.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:39 pm

Turizm Amaçlı Sportif Faaliyetler:
Av turizmi potansiyel oluşturmuyor. Çünkü
bilinçsiz avlanma bir çok hayvanın neslini tüketti.
Rüzgar sörfü, hava sporları, bisiklet, atlı doğa
yürüyüşü ve trekking Malatya’da yaygın turizm
faaliyetleri değil. Ancak bu alanda çok yüksek bir
potansiyel var, kullanılmıyor. İnönü Üniversitesi
Havacılık Kolu Yamaç Paraşütü eğitim ve atlama kursu
düzenliyor. Baraj gölleri ve nehir kenarlarında oltayla balık
avı yaygın.



Gençlik Turizmi: Eğitim döneminin
sonlarında ilk ve orta dereceli okullar ile üniversite
öğrencileri Malatya içinde veya yakınında (Adıyaman, Şanlı
Urfa başta olmak üzere) mekanları ziyaret ediyorlar.



KÜLTÜR
Halk Oyunları: Halay ve semah halk oyunlarının iki unsurudur. 7,9 veya
11 kişiyle Ağırlama, Alkışta, Aşırma, Bapuri, Berde, Beşayak,
Çarşı, Gelin, Kartal Oyunu ve Topal Oyunu halayları
çekilir. Belli başlı semahlar ise Hızır, Bozok (Kırklar), Demdem
(Dem Geldi), Arguvan ve Kırat Semahı’dır.



Geleneksel Giysi: Modern yaşam geleneksel
giyimi önemli ölçüde değiştirmiştir. Geleneksel
giyime daha çok kırsal kesimde rastlanır. Kadınlar ak-kara,
damalı çarşaf, el dokuması peştamal (kimi yörelerde
bervanik diye adlandırılır), çarşafın içine zıbın ve
altına şalvar giyerler. Erkekler ise başlarına papak, yakası boğazı
iyice saracak şekilde kolları düğmesiz gömlek,
göğüs ortasına yelek, bellerine bel kuşağı ve şalvar
giyerler. Üzerlerine ise (günümüzde yerini ceket,
palto vs. almıştır) aba giyerler.



Yöresel yemekler: Bulgur, et ve kaysı
yöresel yemeklerin temel maddeleridir. Bulgur ve et karışımıyla
adına köfte denen yaklaşık 70 tür yemek yapılır. Kaysı
özelllikle tatlı yapımında yoğun biçimde kullanılır.
Analı-kızlı içli köfte, kağıt kebabı, kaysı hoşafı, kaysı
tatlısı, tandır ekmeği, sıkma köfte, yaprak sarma belli başlı
yemeklerdir.



Yöresel türküler: Malatya
Malatya Bulunmaz Eşin, Yüksek Eyvanlarda Bülbüller
Öter, Sarıdır Kurdelam Sarı, Tren Gelir Hoş Gelir, Kaleden Kaleye
Şahin Uçurdum, Su Gelir Lüle Lüle, Armudu Taşlayalım,
Boran Geldi Kış Geldi, Dambaşında Duran Kız , Yüce Dağ Başında Ay
Kandil Olur, Bugün Ben Dostumu Gördüm, Güzel Gel
Beri Beri, yüzlerce Malatya türküsünden sadece
birkaçıdır.



Gelenek-görenekler: Evlenmede
görücülük yöntemi halen yaygındır.Geleneksel
düğünlerin yanı sıra salon düğünlerine
rastlanmaktadır. Doğum öncesi ‘iki canlı’ veya
‘yerikli’ diye nitelenen hamile kadına özel ilgi
gösterilir. Evde beşik donatma yapılır. Bebek doğumunun yedinci
günü törenle yıkanır. Çocuk ilk dişini
çıkarınca ‘diş hediği’ töreni yapılır. Bu
amaçla komşulara hedik, yani haşlanmış buğday, dağıtılır.
Sünnet düğünü geleneği yaygın olup, kirveliğin
toplumsal ilişkilerde saygın bir yeri vardır. Ölüm
geleneklerinde ise, dinsel kuralların yanı sıra başka gelenekler de
yerine getirilir. Ölü evinde üç gün ateş
yakılmaz, ağıt yakılır, ölünün elbiseleri (soyka)
yoksullara verilir. Bazı yörelerde ölü evi, bazı
yörelerde ise komşular cenazeye gelenlere yemek hazırlarlar.
Ölen kişinin mezarı önemli günlerde ziyaret edilir.



ULAŞIM

Karayolu: Terminal şehrin 5 km. dışında Karakavak mevkiindedir.
Minibüs, belediye otobüsü ve taksiyle ulaşılabilir.
Önemli firmalar : Aksoğanoğlu Zafer, Kayısıkent, VIP Malatyalılar,
Medine ve Beydağı Turizm. Bu firmaların saat 13.00, 15.00, 17.00 ve
19.30 İstanbul, 10.30 ve 21.00 Adana, 09.30 , 20.00 ve 21.30, Ankara,
14.00 Trabzon, 12.30 Aydın, 14.00 Antalya ve 15.30, 19.00 İzmir
yönüne seferleri bulunuyor.



Demiryolu: Merkez İstasyon mevkiinde. Her
gün 14.55’de Ankara’ya Mavi Tren bulunuyor. Pazartesi,
Çarşamba, Cuma ve Pazar günü 16.25, Salı, Perşembe ve
Cumartesi günü saat 18.10’da ise Ekspres tren seferi
var. Kent merkezine 3 kilometre. Taksi, minibüs ve belediye
otobüsüyle ulaşılabilir.



Havayolu: Sivil havaalanı olmadığı için
Erhaç askeri havaalanı kullanılıyor. Şehre 30 kilometre
mesafede. Taksi ve Havayolu şirketi servisleri ile havaalanına
varılabilir. THY, Atlas Jet ve Onur Air firmaları haftanın her
günü İstanbul – Malatya – İstanbul
uçuşları ile Ankara bağlantılı uçuşlar yapmaktadır.
Ayrıca İzmir ve Antalya uçuşları da yapılmaktadır. Fly Air
firması da Ankara – Malatya – Ankara seferleri yapmaya
başlamıştır.


YAPMADAN DÖNME!

Eskimalatya, Aslantepe ve Arkeoloji Müzesi gezilmeli, Sultansuyu
ve Nemrut Dağı görülmeli, Nemrut’a çıkarken
Kubbedağı’ndaki Vali Çeşmesinde ve Haydaran’da mola
verip buz gibi sularından içmeli, merkezde iyi bir lokantada
kağıt kebabı, analı – kızlı, içli köfte ve tereyağlı
kaysı tatlısı ile Karakaya Barajına bakan lokantalarda balık
köfte, Sürgü’de alabalık yenmeli, kayısı ve yan
ürünlerinin satıldığı Şire Pazarında alış – veriş
yapılmalı
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:41 pm

MALATYA EFSANELERİ
Malatya (Beydağı) Efsanesi

Torosların bir kolu olan Beydağı’nda
uyuyan, taşa dönmüş bir ermişi anlatır. Ermiş yılda bir kez
uyanıp şu soruyu sorarmış:
-Malatya ovası altın sabanla sürülüyor mu? Olumsuz yanıt
alınca tekrar uykuya dalarmış. Malatya ovası çok verimlidir. İyi
sürülüp işlenirse bereket, bolluk artacak ve sabanlar
bile altından yapılacaktır. O gün ermişin yeniden canlanacağına
inanılmaktadır. Ermiş o günü beklemektedir.


Eskimalatya Efsanesi

Eskimalatya XIX.yy başlarında terkedilmiştir. Halk
Aspuzu bağlarına yaz için göç etmektedir.
Söylence bu göçle ilgilidir. Eskimalatya’lılar
her yıl Aspuzu’ya göç ederken ateşlerini bir kuyuya
doldurup üstünü kapatmakta,dönünce de aynı
kuyudan ateşlerini almaktadırlar. O yıl Aspuzu’dan dönen
halk ateşlerinin söndüğünü görür. Bunu
uğursuzluk sayar ve kenti terk ederler.


Derme Suyu Efsanesi

Suyun kaynağı Malatya yakınlarındaki
Gündüzbey Köy’ündedir. Hem içilir hem
de bir kanalla bağları bahçeleri sular. Söylenceye
göre; İsa, Havarileriyle bu yöreden geçerken
yanındakiler su içmek isterler. İsa’nın asasını vurduğu
yerden Derme suyu fışkırmıştır. Bu nedenle suyun adının Deyr-i
Mesih’ten geldiğine inanılmaktadır.


Gelin Kayası Efsanesi

Orduzu’nun Bahçebaşı
köyündeki Arslantepe,yöredeki ilk yerleşim alanıdır.
Burada yaşayan yoksul bir kıza,komşu ülke kralının oğlu
sevdalanmıştır. Kral karşı koysa da oğlunu bu sevdadan caydıramaz.
Sonunda gençler kırk gün kırk gece süren bir
düğünle evlenirler ve gelin alayı yola koyulur. Kız bir ara
gelin alayını durdurur,evine iki atlı gönderip unuttuğu oklavayı
istetir. Buna kızan anası `’gelinlik tacınla, askerinle, alayınla
taş ol’’ diye beddua edince tüm alay taş olur.


Koca Vaiz Efsanesi

Koca Vaiz, Anadolu Selçukluları
döneminde Malatya ve çevresinde uç beyidir.
Yörede büyük bir din bilgini ve savaşçı olarak
tanınır. Bizans üzerine sayısız akınlar yapmıştır. Bunlardan
birinde bir kılıç vuruşuyla başı gövdesinden ayrılır. Vaiz
Baba başını koltuğuna alarak Malatya’ya döner. Eskimalatya
yakınlarında bir kadın, Koca Vaizi görür,korkuyla bağırır.
İşte o zaman koca vaiz düşüp ölür.
Öldüğü yere türbesi yapılır.
Günümüzde de halkın en çok ziyaret ettiği yerdir.


Hekimhan’ın Kuruluşuna Ve Adına Ait Efsane

Bir sefer sırasında Köprülü Mehmet
Paşa’nın yolu Hekimhan dolaylarına düşer. Doğanın
güzelliğine hayran kalır,burada konaklanmasını buyurur. Askerler
çevreyi dolaşmaya çıktıklarında
günümüzdeki Hasan Ağa Çeşmesi’nin yanındaki
dereye gelirler. Dere suyunun al al aktığını görürler,suyu
izlediklerinde yaralı bir adam bulurlar ve Paşa’ya haber
verirler. Paşa hekimiyle birlikte gelir, hekim hastanın durumunun
umutsuz olduğunu söyleyince, Paşa sorar.
-Hiç mi canı kalmamıştır?
Hekim:’’Ancak onda bir canı var’’ der.
Köprülü bu yanıt karşısında kızar ve şöyle haykırır.
`’Onda bir canı kalmış adamı ölüme mi bırakırsın?Ya
bunu kurtarırsın ya da senin kanını da bununkine katarım.’’
Hekim hemen işe koyulur yaralıyı üç günde ayağa kaldırır.
Yaralıya kim olduğu sorulduğunda:
Kendisinin de hekim olduğunu, ilaç yapmak için bitki
toplarken, eşkıyalarca vurulduğunu anlatır. Köprülü
ağaçları kestirip açtırdığı yere adam için bir
han, hamam ve cami yaptırır. Çevreden de birkaç aile
getirip yerleştirir. Buraya önceleri Hekimin Hanı, daha sonra da
Hekimhan denilmiştir
.

Zurbahan’a Ait Söylence

Hekimhan yöresindeki Ayrancı Dağlarının en
yüksek tepesine halk Zurbahan Dağı der.Buraya ait çok fazla
söylence anlatılır.

Zurbahan’ın 6-7 km güneybatısında Asarkaya denilen sarp bir
kaya vardır. Kayanın tepesinden, aşağı basamaklı ve dik bir tünel
iner. Buradan yuvarlak, dar bir boğaza varılır.
Günümüzde boğazın ağzı taşlarla
örtülüdür. Boğazın bir yanı Maltepesi’ne,bir
yanı Ballıkaya’ya,bir yanıda Zurbahan’a
açılmaktadır. Maltepesi’nde altından yapılmış
gereçler, Ballıkaya’da depolar dolusu bal,
Zurbahan’da da eşsiz takılar vardır.

Zurbahan’daki takıları ele geçirmek isteyenlerin
tünelde 1-2km ilerleyince fenerleri söner, geri dönmek
zorunda kalırlar. İnanışa göre fener tünelin tılsımıyla
sönmektedir, kimse Zurbahan’a ulaşamamaktadırlar.

Yöreye ilişkin bir başka söylencede şöyledir:
`’Güzelyurt’lunun biri savaşta tutsak düşer.
Yanına yaklaşan bir adam nereli olduğunu sorar. Söyleyince:
``Yurduna döndüğünde çeşmenin başına var. Bir
pire tut,kayanın üstünde öldür, sakın
unutma’’der.

Adam yıllar sonra tutsaklıktan kurtulup yurduna
döndüğünde söyleneni anımsar. İsteneni yapar.
Pireyi öldürmesiyle üstüne arılar
üşüşür. Arılardan korunmak için abasını başına
çeker. Abanın içinde üç arı kalmıştır.
Ortalık durulunca adam abayı başından atar, üç altın
yuvarlanır. Korkup abasını başına çekmese tüm arılar altın
olacaktır.’’
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz