.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Coğrafi Keşifler

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Coğrafi Keşifler Empty Coğrafi Keşifler

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 05, 2008 4:52 pm

    SORU: COĞRAFİ KEŞİFLER VE SONUÇLARININ OSMANLI DEVLETİNE EKONOMİK VE SİYASİ YÖNDEN NE GİBİ ETKİLERİ OLMUŞTUR?

    COĞRAFİ KEŞİFLER, SEBEPLERİ VE SONUÇLARI


    a. Keşiflerin Sebepleri:

    Bilinmeyen şeylere ve yerlere merak duyulması, en eski çağlardan
    beri insanlığın tabii bir duygusu idi. İlk çağlarda, dünyanın çok küçük
    bir bölümü tanınıyordu. Uzak bölgelere gezi yapanları anlatıp
    yazdıkları daima heycan uyandırmaktaydı. Orta çağda, Avrupa’dan Uzak
    doğu’ya giderek , çin’de kubilay kağa’nın yanında kalan Marko polo’nun
    verdiği bilgilere çok kimse inanmamıştı. Ibn Batuta, ibn Fablan gibi
    islam gezginleri de, “bilinmeyen” ülkelere geziler yaparak,
    gördüklerini kaleme almışlardı. Bunların doğruluğu anlaşıldıkça, “yeni”
    ülkelere duyulan merak daha arttı. Keşiflerin birinci sebebi
    budur.Avrupa’nın islam ülkelerine karşı giriştiği Haçlı seferleri,
    görünüşte dini bir nitelik taşıyordu. Hedef, kutsal kudüs şehrini,
    Müslümanların elinden kurtarmaktı. Fakat, aslında Doğu’nun
    zenginlikleri, o çağda yoksul sayılacak Avrupa’nın gözlerini
    kamaştırıyordu. İki yüz yıla yakın süren haçlı seferleri, İslam
    dünyasındaki bolluğu ve refahı, Avrupa’nın daha yakından tanımasına
    sağladı. Bu varlıklı hayata duyulan özen, Avrupa’da yeni gelir
    kaynaklarının araştırılması çığrını açtı. Bunu yolu ticaretten
    geçiyordu. Özellikle hindistan’dan Avrupa arasındaki ticaret yolları,
    başta Türkler olma üzere, Müslümanların elindeydi. Bu yüzden avrupalı
    tacirler, her uğrak yerinde yüksek vergiler ödemek zorunda
    kalıyorlardı. Bu yüzden, birçok malın Avrupa’ya maliyet çok artıyordu.
    Şu halde, yeni yollar aranması ve bulunması gerekli hale gelmiştir.
    İkinci sebep de budur. Hemen tamamıyla Hıristiyan olan Avrupa,
    kilisesinin ağır baskı altındaydı. Papalığın rızası alınmadıkça, yeni
    topraklara açılmak zordu. Bu bakımdan, erişilecek yerlerde
    Hıristiyanlığın yayılması da göz önünde bulunduruluyordu. Bu da, dini
    bir sebep oluşturuyordu.

    Barutun ve topun kullanılmasıyla ortaya çıkan güçlü krallıklar,
    ticari alanda birbirleriyle rekabete başlamışlardı. Uzak doğu’ya yeni
    yollarla ulaşmak, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin zengin mallarını
    kendileri taşımak için yeni yollara ihtiyaç duyuyorlardı. Bu ise, ancak
    yeni keşiflerle sağlanabilirdi.

    Coğrafya keşiflerinin yapılabilmesi için, elverişli bir bilim
    ortamına da girilmişti. Dünyanın düz değil, yuvarlak olduğu gerçeği
    Müslümanlardan öğrenilmişti. Dünya yuvarlaksa, doğu’ya doğru değil,
    batıya doğru da gidilerek aynı yere (Hindistan’a) ulaşılabilirdi.

    Bunu yapabilmek için teknik imkanlar da elde edilmişti. Pusula,
    rüzgar gülü gibi aletler bunlar arasındaydı. Ayrıca, açık denizlerin
    fırtınalarına dayanıklı büyük ve sağlam gemilerde yapılabiliyordu.

    b) Başlıca Keşifler:

    Daha XV. Yüzyıl ortalarında Portekizliler Afrika’ya keşif
    heyetleri gönderiyorlardı. Bu heyetlerden biri, Bartelemo Diyaz
    yönetiminde, Afrika’nın güneyinde dolaştı (1487). Buraya “Ümit Burnu”
    adı verilirdi.böylece, Hindistan’a deniz yolu ile ulaşma imkanı elde
    ediyorlardı. XV. yüzyılın sonunda Vasko dö Gama, bu yoldan Hindistan’a
    vardı (1498). Bundan sonra Portekizliler Hint okyanusu’na donanama
    gönderdiler ve Uzak Doğu’ya kadar olan bölgelerde ticareti elerine
    geçirerek sömürgeler kurdular.

    Amerika’nın Keşfi: Kristof Kolomb adında Cenevizli bir gemici, hep
    batıya gitmek suretiyle doğuya varılabileceğini ileri sürüyordu.
    Düşüncesini gerçekleştirmek için, denizci devletlere başvurdu. Uzun
    uğraşmalardan sonra, projesi İspanya kralı tarafından kabul edildi ve
    desteklendi. İstediği gemileri ve denizcileri alan Kolomb, Atlas
    Okyanusu’na açıldı. Zorlu bir yolculuktan sonra, Orta Amerika’da
    Bahama’ya vardı (1492). Ancak, yeni bir kıta keşfettiğini bilmiyor,
    Hindistan’a ulaştığını sanıyordu.

    Kısa bir süre sonra Amerigo Vespuçi adlı bir İtalyan denizcisi,
    Güney Amerika’da Brezilya Kıyılarına çıktı. Buranın yeni bir kıta
    olduğunu anladı. Bu sebeple, Amerika’ya Kristof Kolomb’un değil, onun
    adı verildi.

    Balboa ise, bugünkü Panama Kanalı’nın bulunduğu yerden geçerek ilk defa Büyük Okyanus’a çıktı (1513).

    Macellen, Hindistan’a ulaşmak için, Güney Amerika’yı dolaşarak Büyük
    Okyanusa geçti. Uzak Doğuya vardı. Ancak buradaki bir çarpışmada
    öldürüldü. Yanındaki denizciler, yollarına devam ederek İspanya’ya
    döndüler. Böylece, dünyanın çevresi ilk defa dolaşılmış oldu (1521).

    c. Keşiflerin Sonuçları

    Siyasi ve Ekonomik Sonuçlar

    Keşfedilen topraklar,
    keşifleri düzenleyen devletlerin kendi malı oldu. Bunların yeraltı ve
    yerüstü zenginlikleri adeta yağmalandı. Bütün bu zenginlikler Avrupa’ya
    aktı. İspanya, Portekiz, İngiltere, Fransa, Hollanda gibi ülkeler
    giderek zenginleşti. Daha sonraki yüzyıllarda bunlara Belçika, Almanya,
    İtalya da katılacaktı. Bu ülkeler, ele geçirdikleri geniş topraklarda
    çiftlikler, dokuma tesisleri kurdular, maden işlettiler. Yerli halkları
    silah zoruyla, karın tokluğuna çalıştırdılar. Elde ettiklerini kendi
    gemileriyle ülkelerine taşıdılar. Kazanç oranları çok arttı. Deniz
    seferlerini destekleyen kralların maddi varlıkları alabildiğine büyüdü.
    Krallar, bu zenginliklerini, top gibi ağır ve pahalı savaş araçlarına
    harcadılar. Bu silahlar karşısında, derebeyleri çaresiz kaldılar ve
    güçlerini hızla kaybettiler. Buna karşılık, ticaretten zenginleşen yeni
    bir sınıf (burjuvazi) ortaya çıktı. Burjuvaların kuvvetlenmesi, siyasi
    dengeleri değiştirdi. Derebeylerini ortadan kaldıran krallara karşı,
    burjuvalar siyasi haklar kazanma savaşı vermeye başladı. Böylece,
    Avrupa’da ihtilaller ve sarsıntılar meydana geldi.

    Sömürgeci devletler, değerlerine karşı ekonomik ve siyasi üstünlük
    sağladılar. Durumu kötüye giden diğer Avrupa devletleri de, çareyi
    sömürge aramakta buldular. Bunun sonucu olarak, sömürgecilik eğilimi
    daha da hızlandı.

    Büyük denizlere açılacak konumda olmayan Osman İmparatorluğu,
    siyasi üstünlüğünü, daha donanımlı ordu ve donanma hazırlayabilen
    Avrupa devletleri karşısında yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Akdeniz
    çevresinde yoğunlaşan ticari faaliyet önemini kaybetti.

    Sosyal Sonuçlar

    Uzak sömürgelerden mal
    getirilmesi, hemen tamamen deniz yolu ile yapılıyordu. Bu da,
    Avrupa’daki liman şehirlerinin önem kazanması sonucunu doğurdu.
    Şehirleşme genişledi. Şehirlerin nüfusu arttı. XV. Yüzyılda hiçbir
    İngiliz, İspanyol, Portekizli, Belçikalı ların nüfusu 100 bin i
    aşmıyordu. (XVI.yüzyılın sonlarında ise Londra 450 bin, Lizbon 200 bin
    nüfusu aşacaklardır). Dünyanın en büyük dokuz ülkesi arasında hiçbir
    Hıristiyan Avrupa ülkesi yoktu. Bu dokuz devletten bir Çin, sekizi ise
    İslam ülkesiydi. Bu tablo, yaklaşık 200-300 yıl içinde tamamen tersine
    dönecek ve Avrupa ülkeleri doğuya hakim olacaklardır. Şehirleşme yeni
    sosyal grupların ortaya çıkışını sağladı. Hayat seviyesi yükseldikçe
    yaşama şeklide değişti.

    Buna karşılık, keşfedilen yeni ülkelerin halkları tam bir
    soykırımla karşılaştılar. Amerika’nın yerlileri, eski ve ileri
    medeniyetler kurmuşlardı. Ancak, bazı alanlarda gelişmiş değillerdi.
    Tarım yöntemleri, savaş araçları ilkeldi. At’ı tanımıyorlardı.
    Avrupa’nın zırhlı süvarilerini alt tarafı at, üst kısmı insan olan tek
    bir yaratık sanmışlardı. İspanyollar ve Portekizliler, bunları kitle
    halinde öldürdüler. Kalanları köle yaptılar. Ancak, nüfusun az olması
    sebebiyle, Afrika’dan zenci köleler getirtmek zorunda kalmışlardır.
    Böylece, Amerika’da bir “kamçılı medeniyet” kuruldu. Köle ticareti
    zamanla çok kârlı hale geldi. Sömürgeci devletler arasında, köle
    ticareti yüzünden savaşlar bile çıktı. Amerika’nın çeşitli yerlerinde
    zenci nüfus çoğaldı. Avrupa’dan Amerika’ya göç eden beyazlarla zenciler
    arasındaki sürtüşme XX.yüzyıla kadar sürdü.

    Kültürel Sonuçlar

    Kıtalararası ticaret ve taşımacılık sayesinde Avrupa’da
    zenginleşenler, yeni bir hayat tarzı benimsediler. Bunlar, kültür ve
    sanat hareketlerine ilgi gösterip desteklediler. Büyük servetlerin bir
    kısmı bu alanlara harcanınca, eser verenlerin sayısı ve gayreti arttı.
    Böylece, Rönesanssın, İtalya dışındaki Avrupa devletlerinde yayılışı
    hızlandı.

    Buna karşılık, keşfedilen yerlerdeki eski kültürler büyük ölçüde
    mahvoldu. Binlerce yıllık geçmişe sahip İnka, Aztek, Maya
    medeniyetlerine ait eserler yerle bir edildi. Kendine özgü kültürleri
    bulunan insanlar ortadan kaldırıldığı veya köle durumuna getirildiği
    için, medeniyetleri yavaş yavaş silinip unutuldu.

    Keşiflerin sağladığı zenginlik, bilim ve sanat alanındaki
    gelişmelerin maddi kaynağı oldu. Bu ilerlemeler, zamanla daha da
    hızlandı. Osmanlı İmparatorluğu bu alandaki ilerlemeye ayak uyduramadı.
    Sonraki yüzyıllarda Osmanlılar’ın, askeri ve siyasi alandaki
    gerileyişinde keşiflerin dolaylı etkisi oldu.

    Coğrafi Keşiflerin Osmanlı’ya Etkileri

    Avrupa’nın Atlas Okyanusu’na kıyısı olan ülkelerinin
    denizcilikleri XV.yüzyılda Hint ticaretinde söz sahibi olmak, Akdeniz
    ve Asya’daki diğer ticari aracıları ortadan kaldırmak için yeni yollar
    aradılar. Sonuçta Portekiz ve İspanyol denizcileri Afrika’yı dolaşarak
    Hindistan’a varmayı değer taraftan da Amerika’yı bulmayı başardılar.
    Özellikle İspanyollar, Peru ve Meksika’nın altın ve gümüş kaynaklarına
    hakim olup, bu zenginlikleri Avrupa’ya taşıdılar. XVI.yüzyılda
    İngiltere İmparatorluğu İspanya üzerindeki siyasi kontrolü sayesinde
    Amerika’dan taşınan kıymetli madenlerle ekonomik yönden oldukça
    güçlendi.

    Osmanlıların elinde tuttuğu Baharat ve İpek yolu eski önemini
    kaybetti. Yeni keşfedilen yerlerden getirilen yeni tür bitkiler (tütün,
    pamuk …) Avrupa’daki tarım kesimine yeni üretim kaynakları sağladı.
    İspanya’dan başlayıp Akdeniz çevresinde görülmekte gecikmeyen enflasyon
    Osmanlı ülkesine de olumsuz biçimde sıçradı. Bütün bunlar Osmanlı
    devletindeki ticari üstünlüğün Avrupa karşısında kaybedilmesine neden
    olacaktır.


    SORU: OSMANLI DEVLETİNDE DURAKLAMA DÖNEMİNİN SEBEPLERİ NELERDİR?

    OSMANLI DEVLETİNDE DURAKLAMANIN SEBEPLERİ

    Osmanlı Devleti, kurulundan XVI.yüzyılın sonlarına kadar sürekli
    bir ilerleme ve gelişme içinde olmuştur. Üç kıtaya yayılan ülke, en
    geniş sınırlarına ulaşmıştır ancak, ülke XVI.yy sonlarından itibaren
    duraklama sürecine girdi. Duraklama, XVII.yy boyunca devam etti. Bu
    dönemde de bazı başarılar kazanılmışsa da kalıcı olmamıştır.

    Osmanlı devletinin duraklama dönemine girmesinin bir takım sebepleri vardır.

    İç Sebepler

    Yönetimdeki Bozukluklar

    XVII.yüzyıldan itibaren başa geçen padişahların bir kısmı çocuk
    denecek yaştaydı. Devlet işlerini sadrazama ve valide sultanlara
    bıraktılar. Bu yüzden sık sık padişah değişti. I.Ahmet zamanında
    veraset sisteminde değişiklik oldu. Padişahın oğlunun başa geçmesi
    yerine, Osmanoğulları ailesinin en yaşlı ve en akıllısının padişah
    olması kabul edildi.

    Şehzadeler, sancaklara gönderilmeyip, sarayda tutuldular. Bunun
    sonucu olarak, şehzadeler yönetim konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye
    sahip olmadılar. Zaman zaman saray kadınlarının ve entrikacı devlet
    adamlarının etkisinde kalmışlardır.

    Duraklama döneminde iş başına getirilen sadrazam, vezirler ve
    diğer yöneticilerin de büyük bir kısmı yetenekli şahsiyetler değildi.
    Padişaha ve saray kadınlarına yarananlar ön plana çıktılar.
    Azınlıklardan olup da devlet içine sızan kimseler de bazı zararlı
    işlerde bulunmuşlardır. Rüşvet ve iltimas başladı. Halkın devlete olan
    güveni azaldı. Devlet otoritesi sarsıldı ve çeşitli iç isyanlar çıktı.

    Ordu ve Donanmanın Bozulması

    Ordu bir taraftan savaşırken diğer taraftan iç isyanları bastırmak
    için uğraşıyordu. III.Murat’tan itibaren Yeniçeri Ocağı’nın devşirme
    kanunu bozuldu. Askerlikle ilgisi olmayanlar, iltimasla ocağa
    alındılar. Yenilgiyle sonuçlanan bir çok savaşta, yeniçeriler eskisi
    kadar başarılı olamadılar. Tımar sistemi bozulunca, tımarlı sipahiler
    de bozuldu. Ordu ayaklanmalara karıştı. Bazen padişahı bile tahttan
    indirdikleri görülmüştür. Bazı devlet adamlarının kışkırtmaları da bu
    durumlara sebep olmuştur. Donanma eski önemini ve gücünü kaybetmiştir.

    Ekonomik ve Sosyal Durumun Bozulması

    Duraklama devrinde girişilen savaşların uzun sürmesi ve iyi
    neticeler alınması, ganimetlerin azalmasına neden oldu. Bazı
    yöneticilerin ve saray kadınlarının israfı da maliyenin durumunu
    etkilemişti. Sık sık padişah değiştiğinde cülûs bahşişi dağıtmak için
    hazinede para bulunamadı. XVI. yy.dan itibaren nüfus artmış, iş
    alanları eskiye oranla azalmıştır. İç isyanlar çıkınca Anadolu’dan
    büyük şehirlere göç oldu.Paranın değeri düşmüş, fiyatlar artmış bu
    durum ülkede kargaşalık yaratmıştır.

    Ayrıca, bozulan kurumlar arsında medreselerin de olmasının etkisi
    büyüktür. İlmiye teşkilatının bozulması yüzünden, nitelikli din ve
    devlet adamı yetişmemiştir. Özellikle İstanbul’da çıkan gereksiz dinî
    tartışmalar, toplum hayatını olumsuz yönden etkilemiştir.

    Dış sebepler

    Osmanlı Devleti’nin doğal sınırlara kavuşması

    XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti en geniş sınırlarına ulaşmıştı.
    Doğuda Azerbaycan, İran dağları, Hazar Denizi’ne kadar genişlemiş,
    güneyde Umman Denizi’ne kadar uzanmıştı. Kuzey Afrika tamamen
    alınmıştı. Kuzeyde Karadeniz kıyıları ve Kırım Osmanlı Devleti’ne
    bağlanmıştı. Batıda Adriyatik ve Yunan Denizi’ne kadar genişlemiş,
    viyana önlerine kadar gidilmişti. Bu geniş sınırların daha da
    genişlemesine imkân yoktu. Kaldı ki bu sınırları korunması da
    zorlaşmıştı. Dış saldırılar nedeniyle birçok cephe de savaşmak zorunda
    kalan Osmanlı ordusunun gücü bölünmek durumda kalmıştır. Duraklama ile
    birlikte bazı yenilgiler başladı.

    Avrupa devletlerinin Osmanlara karşı tutumları

    Bu devirde kuvvetli devletler hâline gelen Avrupa ülkeleri,
    Osmanlılara karşı birleştiler. Osmanlıları Avrupa’dan atmak için
    aralarında kutsal ittifak kurdular.

    Osmanlıların Avrupa’daki ilerlemelere ayak uyduramaması

    Coğrafî keşifler ve Rönesans sonunda Avrupa zenginleşti. Bilim ve
    teknikte ilerlemeler oldu. Osmanlı Devleti ise bu gelişmelere uzak
    kaldı.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Coğrafi Keşifler Empty Geri: Coğrafi Keşifler

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 05, 2008 4:54 pm

    SORU: BUGÜNKÜ DÜNYANIN DURUMUNDA SANAYİ İNKİLABININ NE GİBİ ETKİLERİ OLMUŞTUR?

    SANAYİ İNKÎLABI

    Rönesans’la birlikte hatta daha önce Avrupa’da başlayan
    gelişmeler, XIX.yüzyılla birlikte üretimle üretimde uygulanmaya
    başladı. Bunun doğal sonucu olarak üretim arttı. Avrupa’da üretim
    artması sermayenin askeri alana da kaydırılmasına sebep oldu. Silah
    endüstrisi de bundan etkilendi. Böylece Avrupa’nın bütün dünya
    üzerindeki hakimiyetinin kurulması sağlandı.

    XVIII.yüzyıla kadar, ekonomik yaşam tarım, küçük el sanatları ve
    ticarete dayanıyordu. Topraklar büyük ölçüde soyluların ve kilisenin
    hakimiyeti altındaydı. Siyasal güç ise aristokrasinin elindeydi. Önce
    İngiltere’de ardı ardına olan devrim, daha sonra ise, kara Avrupa’sında
    Fransız İhtilali’yle gelen liberalizm ve milliyetçilik akımları,
    ekonomik yapıda değişmeleri başlattı. Buhar gücüyle çalışan makinenin
    icat edilmesi, makineleşmiş endüstriyi doğurdu ve Avrupa’da sermayenin
    birikimine sebep oldu. İngiltere’de ise sermaye birikimi merkantilizm
    hareketi ve Cromwell’in denizcilik kanunları büyük ölçüde sağladı.

    Aslında endüstrileşme iki aşamalı olarak gerçekleşen bir olgudur.
    Birincisi 1870 yılına kadar olan makine devrimi, ikincisi ise bu
    tarihten itibaren başlayan teknoloji devrimdir.

    XIV. ve XV.yüzyıllarda Almanya’da maden yataklarında suyu pompalamak için dev araçların yapıldığı da bilinmektedir

    Tekstil alanında Milano şehrinde bir çok yenilikler yapılmıştı.
    İtalya’da. Ham ipeği eğirmek ve dokumak için su ile çalışan bir araç
    yapmışlardı. Ancak Leornado da Vinci’nin yaptığı buluşları göz önüne
    aldığımızda, İtalya’da sanayi devriminin niçin başladığını İtalyan
    şehirlerinin ulusal bir pazara sahip olması ile anlayabiliriz. Ayrıca
    İtalya’da tarım gerilemiş ve sermaye büyük ölçüde azalmıştı. Öyleyse
    endüstri devriminin olgunlaşması için gerekli şartlar nelerdir? Üretim
    yerlerinin limanlara yakın olması, maden, yakıt ve suyun bol olması
    gerekiyordu. Ayrıca ulaşımda kolay olmalıydı. XVI. yüzyılda
    İngiltere’de sanayi bütün Avrupalı devletlerden geri idi. Bir yüzyıl
    sonra ise, durum tersine dönecekti. 1642 iç savaşı başladığında
    İngiltere, Avrupa’nın en sanayileşmiş devleti idi. İngiltere bu
    konumunu yüzyıllar boyunca yitirmedi. İngiltere’de bir çok atölyeler
    çalışıyordu. Ustalar ve işçiler durmadan eritiyorlardı. Fakat bu
    dönemde sanayi devrimi terimi kullanılmaktadır.

    Sanayi devriminde ustaların emeği yerine, üretim araçlarında
    nitelik ve nicelik alarak meydana gelen gelişmeler dolayısıyla maliyet
    yükseldi ve artık işçilerin bunlara tek başına sahip olamayacaklarını
    anlaşıldı. Buharın kullanımını ister istemez makineleri bir araya
    getirmeyi zorladı. Yani makineleri fabrikalara topladı. İşte
    imalathaneden fabrikaya geçiş, sanayileşmenin dönüm noktası oldu. Artık
    nüfus işçileri toplumdan fabrikalarda eşya üreten nüfusa doğru bir
    değişim gösterdi.

    Endüstri Devriminin Başlangıcı ve İlk Dönem, 1870 Yılına Kadar

    Endüstri üretimi aile için üretimi büyük ölçüde etkiledi.
    Makinaları basit el araçlarının yerini aldı. El tezgahları ve eğirme
    makinaları gibi su veya buhar kol gücünün hayvan enerjisinin yerini
    aldı. 1789’daki bu ani değişim birkaç iş kolunu etkiledi. ancak bunlar
    temel iş kolları idi. Madencilik, mühimmat, tekstil ve meteoroloji gibi.

    Demir cevherine olan ihtiyaç kömür madenciliğini XVIII. yüzyılda
    büyük bir iş alanına getirildi. Yüzyıllarca bu işletmede mangal kömürü
    kullanılmıştı. Bu da İngiltere’de hızla ormanları tüketiyordu. Bu yolda
    elde edilen demir maliyeti %80’ini oluşturuyordu. Bu sebeple kömür
    kullanılmaya başladı. XVIII. yüzyılın başında 200,000 tondan çok kömür
    kullanıldı. Artık İngiltere’de kömür ulusal zenginliğin bir simgesi
    haline geldi . Taş kömürü cam, tuğla, şap, şeker, tuz, üretimini ve
    deniz suyunun buharlaştırılması gibi sahalarda da kullanılıyordu. Yine
    endüstrinin ilk dönemlerinde ilk kez maden kömürü ve demiri İngilizler
    kullandılar. Maden kömürünün fırınlarda kullanılması demir üretimini ve
    kömüre duyulan ihtiyaç artırdı.

    1784 yılında James Watt, bir fabrikada bütün tezgahların bağladığı
    buharlı bir makineyi yapmayı başardı. 1807 yılında ilk defa buharlı
    gemi icat edildi. 1814’te de ilk buharlı lokomotif yapıldı.Böylece
    XVIII. yüzyılda başlayan ve XIX.yüzyılda hızlanan sanayi devrimi,
    bilimle tekniği birleşti. Yeni sosyal ve ekonomik gelişmeleri
    beraberinde getirdi. İngiltere’de ilk demir yolu 1830 yılında
    Manchester ile Liverpool şehirleri arasında açıldı.sanayide lokomotifin
    bulunması ve demir yolunun yapılması artık Avrupa ülkelerinin her
    tarafına demir yolları uzandı. Kömür eskiden gidilmeyen yerlere kadar
    taşındı. Böylece endüstrileşme kıyılardan içlere doğru taşınmış oldu.

    XIX. yüzyılın ortalarına kadar süren bu endüstrileşme gelişmeleri,
    demir ve kömürün asıl enerji kaynağını ve hammaddesini oluşturduğu
    makineleşme çagıdır. Bu dönem sanayi devriminin simgeleri fabrika ve
    tirendir.





    Endüstri Devriminin İkinci Aşaması

    1870 yılından sonra endüstri devrimi nitelik değiştirdi. Artık
    bilimsel buluşlar ve bunlar üretime uygulanması ve devletin desteği ve
    gerektiğinde örgütlediği büyük kuruluşların eline geçti.

    İkinci aşamada temel hammadde ve enerji kaynaklarında değişiklik
    ortaya çıktı. Kömür ve demirin yanında çelik, elektrik, petrol ve
    kimyasal maddeler üretim sürecine sokulunca, endüstrileşme bugün
    çevremizde gördüğümüz şeklini aldı.

    İçten yanmalı motor, telefon, mikrofon, telsiz, lamba, araba
    lastiği, bisiklet, daktilo ve ucuz gazete kâğıdı gibi yenilikler ikinci
    dönem ürünleridir. Radyo ve uçak bu dönemde icat edilse de, gelişmeleri
    1914’ten sonra oldu.

    Demir birinci aşamada ne kadar önemli bir yer tutuyordu ise,
    ikinci aşamada onun yerini çelik alacaktı. Özellikle demir yolu
    yapımında çeliğin yeri büyüktü. 1880-1890 yılları arasında A.B.D mevcut
    demir yollarına 115.000 km eklerken, İngiltere 1860-1913 döneminde
    demiryollarını 2 katına çıkardı. Fransa 4, Almanya ise 6 katına
    çıkardı. Rusya ise doğuya doğru Pasifik’e kadar varan ve batıda bütün
    ülkeyi kaplayan bir demiryolu ağını ülkeye döşedi.

    Demiryolları ülkelerin iç kısımlarını ulaşıma açtı ve demir madeni
    ve ağır metallerin daha iç bölgelere taşınmasına imkan tanıdı.

    Bu devrimin ilk ve en açık yönü üretimde görüldü. Daha fazla
    mekanik güç, daha fazla hammadde, daha fazla üretilmiş mal, daha fazla
    ulaşım sanayi ve ticaret hızını beraberinde, getirdi. Bu ürünleri
    pazarlayacak kitleler oluştu ve daha büyük firmalar daha ucuz ve daha
    kaliteli mal üretimi için, ortaya çıktılar. Sömürgecilik artık yeni bir
    anlam kazandı.

    En azından sanayi kadar bu dönemde ulaşımında önemli olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekiyor.

    Büyük Britanya 1840 yılında posta sistemini kurmuştu. 1875 yılında
    ise uluslar arası posta teşkilatı kuruldu. 1837’de bulunan telgraf,
    hızla batı dünyasına yayıldı. 1860’ta Atlantik’i boydan boya aşan ilk
    telgraf kablosu çekildi. Radyo dalgaları ile telsiz telgraf da, 1895’te
    ilk döneminin ardından yayıldı. Haberleşmede görülen bu gelişme, basın
    yoluyla iç politikayı ve diplomasiyi de etkiledi.

    Deniz ulaşımında meydana gelen gelişmeler de önemliydi. 1870’de
    ilk buharlı gemi yapılmıştı. Ama gelişme gösterememesi 1870 yılına
    kadar okyanusta yelkenlerin hakimiyetini kıramamıştı. İlk buharlı
    gemilerin çok kömür harcaması gelişmemesinin çok önemli sebebi idi.
    1870’de daha iyi buhar kazanları ve çelikten teknelerin yapılması
    buharlı gemileri yük taşımada önemli kıldı. Amerika’nın, Arjantin’in
    geniş ve verimli ovalarından daha büyük çoğunlukta tahıl Avrupa’ya
    taşındı. 1869 Süveyş Kanalı’nın açılması ve 1914 Panama Kanalı’nın
    açılmasıyla deniz ulaşımı kolaylaştı. Endüstri devrimi 1830’da Fransa
    ve Belçika’da, 1850’de Almanya ve daha da sonra A.B.D, Rusya ve
    Japonya’da gerçekleşti.

    Endüstri Devriminin Sonuçları ve Toplumsal Alanda Meydana Gelen gelişmeler

    Sanayi devrimi batı dünyasının zenginliğinin büyük ölçüde
    arttırdı. Temizlik, konfor, sağlık önemli gelişmeler sağladı. Gıda
    maddelerinin çoğalması nüfus artışını da hızlandırdı.

    Sanayi devriminin başlangıç aşamasında fabrika işçilerinin yeni
    sanayi kentlerinde, kalabalık topluluklar oluşturması ve eski kentlerin
    hızla gelişmesi, geleneksel kurumların başa çıkamadıkları sorunları
    ortaya çıkardı. Bu durum Karl Marx tarafından, onca bolluğa rağmen,
    işçi sınıflarının haklarını alamaması, bir devrimin yapılacağı ana
    kadar, yoksullaşacakları görüşünü ileri sürmesine sebep oldu. Marx’ın
    bu görüşü 1848 yılı için akla yatkındı. Gerçektende gücünü şehirli
    yoksullardan alan kitlelerin Fransız İhtilali’nde Bastille
    hapishanesine saldırmaları ile ihtilal meşalesini tutuşturdukları
    biliniyordu. Ne var ki, 1848-1849 devrimi başarısızlıkla sunuçlandı.

    Bundan sonra çeşitli toplumsal buluşlar, sanayi toplumundaki erken
    dönemlerin güçlüklerini, denetlemeyi ve gidermeyi başardı. Kentlerde
    düzenin sağlanmasında, kent polisinden yararlanma yoluna gidildi.
    Kanalizasyon şebekelerinin, çöp toplama hizmetlerinin, parkların,
    hastanelerin, sağlık ve kaza sigortalarının etkileri görüldü. Yeni
    okulların açılması, işçi sendikalarının kurulması, yoksul ve öksüzler
    için yurtların yapılması gibi önlemlerin de yararı büyük oldu. Böylece
    sosyalistlerin savunduğu sosyal devlet anlayışı, bir devrim olmadan
    gerçekleşti.

    İşçilerin fabrikalara toplanması ve iş sahalarında daha karmaşık
    işlemler yapması, mesleklerde uzmanlaşmayı getirdiği gibi, nüfusun
    okuma yazmasını da hızlandırmıştır. Yani kaliteli, bilgili, dünyanın
    genelini anlayacak global şartlara hazır nüfus olmaya başladı.

    Fakat sanayi devrimi aynı zamanda hammadde ve pazar aramaya sevk
    ettiği Avrupalı devletleri, gelecekte karşı karşıya getirerek, I. ve
    II. Dünya Savaşlarının çıkmasına sebep olacaktır.

      Forum Saati Çarş. Mayıs 08, 2024 10:14 am