.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:20 am

    F ile başlayan isimler
    FADALE: (Ar.) Er. 1. Fazileüi. 2. Rasulullah'a tabi olmuş sahabedendir. Medineli ilk müslümanlardandır. Birçok hadis rivayeti mevcuttur.
    FADIL: (Ar.) Er. (bkz. Fâzıl).
    FADİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Fazıl).
    FADİME: (Tür.) Ka. (bkz. Fatma). FADL: 1. İyilik. 2. Fazilet. 3. Erdemlilik. Fadl b. Abbâs b. Abdülmuttalib: Rasulullah'ın amcası Abbâs (r.a.)'ın oğludur.
    FAHAMET: (Ar.) Ka. 1. Fahimlik, ululuk. 2. İtibar, kıymet, değer.
    FAHHAR: (Ar.) Er. 1. Çok övünen, kendini çok metheden. 2. Çanak, çömlek, toprak testi. 3. Saksı.
    FAHİM: (Ar.) Er. 1. Akıllı, anlayışlı, kavrayışlı.2. Ulu, büyük, sayan.
    FAHİME: (Ar.) Ka. (bkz. Fanim).
    FAHİR: (Ar.) Er. 1. Övünülecek, iftihar edilecek. 2. Şerefli, kıymetli. 3. Parlak, güzel, mükemmel.
    FAHİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Fahir).
    FAHREDDİN: (Ar.) Er. Dinin övdüğü, diniyle övünen. Dinin seçkini. Fahreddin Razi: (Rey 1149Horat 1209). Müfessir, kelamcı. Dilbilimci. Fizikçi. Tıpçı.
    FAHRİ: (Ar.) Er. Bir karşılık beklemeden yalnızca şeref ve iftihar vesilesi olarak kabul edilen iş. (İş, sıfat, unvan). Fahri aza, fahri üye; maaşsız, ücretsiz veya müessese için gurur kaynağı olan kişi.
    FAHRİYYE: (Ar.) Ka. (bkz. Fahri). İslami edebiyatla, şairlerin kendi vasıflarından, faziletlerinden ve şairlik kuvvetlerinden bahsettikleri şiirler. Daha çok kasidelerin bir bölümü bu şekildedir.


    FAHRUNNİSA: (Ar.) Ka. (bkz. Fahir). Çok övünen, şanlı, şerefli, onurlu kadın.
    FAİK: (Ar.) Er. 1. Üstün, seçkin, yüksek, ileri. 2. Mümtaz, manevi olarak üstün olan.
    FAİKA: (Ar.) Ka. (bkz. Faik).
    FAİZ: (Ar.) Er. Fevz bulan, muradına ulaşan, basan kazanan. Kur'an'da müslümanları vasfetme sadedinde birçok yerde geçmektedir.
    FAİZA: (Ar.) Ka. (bkz. Faiz).
    FAKI: (Tür.) Er. Fakih'ten bozma kelime. Anadolu'da okuryazar ve bilgili imam, hoca gibi kimselere eskiden verilen unvan.
    FAKİH: (Ar.) Er. 1. Bir şey bilen yahut anlayan kimse. 2. Fıkıh ilminde üstad. İslam hukuk bilgini.
    FALİH: (Ar.) Er. 1. Felaha eren, başari kazanan, muradına eren. 2. Toprağı süren, eken.
    FARABİ: (t.h.i.) Er. 870950 yıllan arasında yaşamış ve Aristo felsefesinin İslam aleminde yayılmasına yol açmış Türk filozofudur. Kendisine muallimi sani (Aristo'dan sonra 2. üstad) unvanı verilmiştir. Eserlerinin İbni Sina üzerinde büyük tesiri vardır. Kanun dediğimiz çalgının mucididir. Asıl adı "Ebû Nasır Muhammet'tir.
    FARİS: (Ar.) Er. 1. Atlı (süvari). 2. Binici, ata binmekte maharetli. 3. Ferasetli, anlayışlı. 4. İran'ın güneyindeki Şiraz vilayeti.
    FARİSE: (Ar.) Ka. (bkz. Faris).
    FARUK: (Ar.) Er. 1. Haklıyıhaksızı ayırmakta güçlü olan. 2. Doğruyu yanlıştan ayıran. 3. Keskin. Hz. Ömer'in lakabı; haklıyı haksızdan ayırederek adaleti tam yerine getirmekte ün kazandığı için "Faruk" kelimesiyle adlandınlmıştır.
    FARÛKİ: (Ar.) Er. Hz. Ömer'in nesline yahut adaletine mensup.
    FARYAB: (Fars.) Er. 1. Dere ve ırmak suyu ile sulanan yer. 2. Eski Horasan'da Delh'e yakın bir şehir.
    FATİH: (Ar.) Er. 1. Fetheden, açan. 2. Bir ülkeyi, şehri veya kaleyi zapteden kimse. 3. Hüküm veren anlamında, Cenabı Hakk'ın sıfatlanndan biridir. A'raf suresi 89. ayet. İstanbul'u fetheden yedinci Osmanlı padişahı Sultan Mehmet Haria bu fethinden ötürü verilen unvan.
    F \ UN: (Ar.) Er. 1. Zeki, anlayışlı. 2. Zihni açık, kavrayışlı. Uyanık.
    FATINE: (Ar.) Ka. ((bkz. Fatin).
    PATIMA: (Ar.) Ka. 1. Sütten kesilmiş. 2. Kendisi ve zürriyeti cehennemden uzak kılınmış. Hz. Peygamber'in Hz. Hatice'den dünyaya gelen en küçük kızının adıdır. Hicretten 18 yıl önce 605'te Mekke'de dünyaya gelmiştir. 632 yılında Medine'de vefat etmiştir. 18 yaşında iken Hz. Ali ile evlenmiş, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Ümmü gülsüm ve Hz. Zeyneb adında dört çocuğu vardır. Rasûlullah (s.a.s)'tan sonra 6 ay yaşamıştır. Lakabı Zehra'dır.
    FATMAGÜL: (Ar.) Ka. (bkz. Fatma).
    FATMANUR: (Ar.) Ka. (bkz. Fatma).
    FAYİH: (Ar.) Er. Kendiliğinden dağılan güzel koku.
    FAYİHA: (Ar.) Ka. 1. Çiçek veya meyve kokusu. 2. Güzel kokulu nesne.
    FAYSAL: (Ar.) Er. \. Keskin hüküm, karar. 2. Halletme, neticelendirme. 3. Keskin kılıç. 4. Hakim.
    FAZIL: (Ar.) Er. 1. Faziletli, fazilet sahibi. 2. Erdemli, faik, üstün. (bkz. Faik, Fadıl).
    FAZILA: (Ar.) Ka. (bkz. Fazıl).
    FAZİLET: (Ar.) Ka. 1. İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye olan devamlı ve değişmez istidat, güzel vasıf. 2. Kişiyi, ahlaklı ve iyi hareket etmeye yönelten manevi kuvvet. 3. İnsanın yaratılışındaki iyilik, iyi huy, erdem. 4. İyi ahlak, iffet. (bkz. Erdem).
    FAZLI: (Ar.) Er. 1. Değer, üstünlük, iyilik, fazilet, lütuf. 2. Fazla, ziyade, artık, baki. 3. İki sayının birbirinden olan farkları. 4. İlim ve irfan sahibi. 5. Âli, cenablık, ihsan, cömert. 6. Olgunluk.
    FAZLULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın fazlı, erdemi, lütfü.
    FECRİ: (Ar.) Er. Sabaha karşı güneş doğmadan önce ufkun gündoğusu tarafından görülen aydınlığı, tanyerinin ağarması.
    FECRİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Fecri). FEDAİ: (Ar.) Er. 1. Canını esirgemeyen, mühim bir maksat uğrunda canını vermeye hazır bulunan. 2. Allah yoluna başkoymuş.
    FEDAKÂR: (Fars) Er. Birleşik isim. Kendini veya şahsi menfaatlerini esirgemeyen.
    FEDAYİCAN: (a.f.i.) Er. Canını vermeye hazır, canını verme.
    FEHAMET: (Ar.) Ka. (bkz. Fahamet).
    FEHİM: (Ar.) Er. Zeki, anlayışlı, pek çok anlayan.
    FEHMİ: (Ar.) Er. Fchme mensup, fchim ile ilgili (bkz. Fchim).
    FEHMİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Fehmi).
    FELAH: (Ar.) Er. Kurtuluş, selamet, mutluluk, bahtiyarlık.
    FELAK: (Ar.). 1. Gün ağarması. 2. Kur'ân! Kerim'in 113. suresinin adı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    FELİN: (Ar.) Mantar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    FENER: (Yun.) Er. İçinde ışık kaynağı bulunan şeffaf mahfaza.
    FERAĞ: (Fars.) Er. Serin rüzgar.
    FERAH: (Ar.) Ka. 1. Gönül açıklığı. 2. Sevinç, sevinme.
    FERAHENGİZ: (f.b.i.) Ka. Ünlü bir çeşit lale.
    FERAHET: (Fars.) Şan ve şeref. Erkek ve kadın adı.
    FERAHFEZA: (a.f.i.) Ka. 1. Ferah artıran. 2. Türk müziğinin mürekkeb makamlarından. 3. Meşhur bir lale türü.
    FERAHNA: (Fars.) Ka. 1. Bolluk, genişlik. 2. Geniş yer.
    FERAHNAK: (a.f.b.s.) Ka. Sevinçli. Türk müziğinin mürekkeb makamlarından.
    FERAHNAZ: (Fars.) Ka. Nazlı kız.
    FERAHŞAN: (a.f.b.s.) Ka. 1. Sevinç veren. 2. Ferah saçan.
    FERAMUŞ: (Fars.) Er. Unutma, hatırdan çıkma, nisyan.
    FERASET: (Ar.) Ka. Anlayışlılık, çabuk seziş.
    FERAY: (Fars.) Ka. Aydınlık, parlak ay, canlılık, süs, zinet.
    FERDA: (Fars.) Ka. 1. Yarın. 2. Gelecek zaman, ati. 3. Ahiret, öbür dünya.
    FERDANE: (Ar.) Ka. Tekli, yalnız.

    FERDİ: (Ar.) Er. Fertle ilgili, ferde has, tek başına yapılan.
    FERDİYYE: (Ar.) Ka. (bkz. Ferdi).
    FEREC: (Ar.) Er. 1. Gam, tasa ve sıkıntıdan kurtulma. 2. Zafer.
    FERHAD: (f.h.i.) Er. Anadolu Anonimi'nde Ferhad ve Şirin adıyla meşhur olan eski bir hikayenin erkek kahramanı olup Şirin'in aşıkıdır. (bkz. Ferhat).
    FERHAL: (Fars.) Ka. Kıvırcık ve dolaşık olmayan uzun saç.
    FERHAN: (Ar.) Er. 1. Sevinçli, mesut. 2. Şen, memnun.
    FERHAT: (Ar.) Er. Sevinç, neşe. (bkz. Ferhad).
    FERHUNDE: (Fars.) Ka. Mübarek, mesut, meymenetli, kutlu, uğurlu.
    FERİD: (Ar.) Er. Tek, eşsiz, eşi olmayan, kıyas kabul etmez, ölçüsüz, üstün. Türk dil kurallarına göre "d/t" olarak kullanılır.
    FERİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Ferid). Kendi reyiyle hareket eden, kibirli, gururlu kimse.
    FERİDUN: (Fars.) Er. 1. Sekizinci gök. 2. Pişdadilerin 6. padişahı olup Cemşid sülalesinden demirci Gave'nin yardımıyla Dahhakı Mari'yi öldürmüştür. Lakabı Ferruh'tur.
    FERİDÜDDİN: (Ar.) Er. Dinin feridi, tek, eşsiz, kıyas kabul etmez kimse.
    FERİT: (Fars.) Er. 1. Avcı kuş. 2. Donmuş, katılaşmış şey.
    FERMA: (Fars.). 1. Emreden, buyuran. 2. Amir. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    FERMAN: (Fars.) Er. 1. Emir, buyruk. 2. Padişah tarafından verilen yazılı emir, berat, buyrultu.
    FERMEND: (Fars.) Er. Mevki ve şeref sahibi.
    FERRUH: (Fars.) Er. 1. Uğurlu, kutlu. 2. Mübarek. 3. Aydınlık insan. (bkz. Mübarek).
    FERRUHİ: (Fars.) Er. 1. Femıha ait. 2. Uğurluluk, meymenet. 3. İranlı ünlü şair.
    FERZAN: (Fars.) Ka. İlim ve hikmet.
    FERZANE: (Fars.) 1. Alim, bilgin, seçkin. 2. Benzerlerinden, akranlarından ileride. 3. Hakim, feylesof. 4. Tasavvufta, nefsani bağlantılardan sıyrılmış olan derviş. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

    FESAHAT: (Ar.) Açıklık, duruluk. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    FETANET: (Ar.) Ka. Zihin açıklığı, zihnin yaratılıştan bir şeyi çabuk ve iyi kavraması. Peygamberlere mahsus beş sıfattan biridir.
    FETHİ: (Ar.) Er. Fethe mensup. Fetih hakkında yazılan kaside.
    FETHİYYE: (Ar.) Ka. (bkz. Fethi).
    FETHULLAH: (Ar.) Er. Dinin açılması. Yaşamaya başlamak. Allah'ın nusreti.
    FETİH: (Ar.) Er. 1. Açma, açış, açılma. 2. Bir ülkeyi, şehri veya kaleyi ele geçirme. 3. Zafer. 4. Kur'anı Kerim'in 48. suresi. 5. Kapalılığı giderme, ihtilafı halletme.
    FETTAH: (Ar.) Er. 1. Açan, açıcı, zafer kazanmış, üstün gelmiş. 2. Kullarının kapalı işlerini açan, Cenabı Hakk'ın isimlerinden.
    FEVZi: (Ar.) Er. 1. Kurtuluşla ilgili. 2. Zafere ait. 3. Galip gelen, üstün olan.
    FEVZİYE: (Ar.) Ka. 1. (bkz. Fevzi). 2. Tarihte, yeniçeri ocağının kaldırılması üzerine 2. Sultan Mahmud tarafından eski adalar mevkiine verilen ad.
    FEYHA: (Ar.) Büyük, geniş, engin. Erkek ve kadın adı olarak kullandır.
    FEYYAZ: (Ar.) Er. 1. Çok faydalı, çok verimli. 2. Feyiz, bereket ve bolluk veren.
    FEYZA: (Ar.) Ka. 1. Suyun taşıp akması. 2. Bolluk, çokluk, verimlilik, fazlalık, gürlük, ilerleme, çoğalma. 3. İlim, irfan. 4. Feyz ile dolu olan.
    FEYZİ: (Ar.) 1. İlim, irfan. 2. Akma, suyun akıp taşması. 3. Bolluk çokluk, verimlilik. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    FEYZULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın feyzi, bolluğu, bereketi.
    FEZA: (Ar.) 1. Ucu bucağı bulunmayan boşluk. 2. Dünyanın sonsuz olan genişliği, sema. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    FEZZAN: (Ar.) Büyük Sahra'da, Trablus ülkesinin güneyinde bir ülke. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    FIRAT: (Ar.) Er. 1. Taüı su. 2. Türkiye'nin en uzun nehri.
    FİDAN: (Yun.) Ka. 1. Yeni yetişen körpe ağaç. 2. Fidan boylu: İnce uzun mütenasip.
    FlDE: (Yun.) Ka. Bahçıvanlıkta, yastıklarda tohumdan yetiştirilip başka yerlere dikilmek için hazırlanan sebze veya körpe çiçek.
    FİGEN: (Fars.) Ka. Atıcı, yıkıcı, düşürücü.
    FİKRET: (Ar.) Er. 1. Fikir, düşünce. 2. İdrak. 3. Zihin, akıl. 4. Murat, maksat, niyet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    FİKRİ: (Ar.) Er. Fikre ait, fikirle ilgili, düşünerek meydana getirilen şey.
    FİKRİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Fikri).
    FİLİZ: (Ar.) Ka. 1. Bitkilerde yeni sürgün, tohumdan çıkan yeni uçlar. 2. Ocaktan çıkarılmış, eritilmemiş ham maden, cevher, gümüş, filiz. 3. Betonarmede demirleri eklemek için bırakılan uzantılar. 4. İnce taze ve güzel vücutlu.
    FİRAS: (Ar.) Er. 1. Yiğit, mert. 2. Binici, at yetiştirici.
    FİRAZENDE: (Fars.) Yükselten. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    FİRDEVS: (Ar.) Ka. 1. Cennet, 2. Bostan, bahçe. Firdevsi: İran'ın milli destanı olan "Şeyhname"nin yazandır. Adı, Mansur b. Hasan'dır. 9341020 yıllan arasında yaşadığı tahmin edilmektedir.
    FİRUZ: (Ar.) Er. Mesut, muüu, sevinçli, ferah, uğurlu, iyi bahtlı.
    FİRUZE: (Ar.) Ka. 1. (bkz. Finiz). 2. Nişabur*da çıkan açık mavi renkli ve değerli bir yüzük taşı. 3. Açık yeşil, dağ yeşili ile gök mavisi arasında ve bal mumu parlaklığında maruf kıymetli taş.
    FİTNAT: (Ar.) Ka. Zihin açıklığı, zeyreklik. Zihnin herşeyi çabuk anlayışı. Türk şairlerinden meşhur bir İslam hanımının adıdır. Asıl adı Zübeyde'dir.
    FUAD: (Ar.) Er. Kalb, yürük, gönül.
    FULYA: (İtal.) Ka. Nergisgillerden, sarı renkte çiçeği keskin ve güzel kokulu bir bitki, san soğançiçeği.
    FUNDA: (Tür.) Ka. Kırcık yerlerde yetişen ve birçok çeşidi olan çalı.
    FURAT: (Ar.) Er. (bkz. Fırat).
    FURKAN: (Ar.) Er. Hakkı, batıldan, doğruyu yanlıştan ayırma, tefrik.
    FUZULİ: (Ar.) Er. 1. Boşuna, yersiz, lüzumsuz, haksız. 2. Boşboğaz lüzumsuz işlerle uğraşan. 3. Yetkisi olmadığı halde başkası namına tasarrufta bulunan. Fuzuli Mehmed: XVI. yy. 'da yaşamış büyük Türk şairlerinden. Çağatay edebiyatı da dahil olmak üzere, Türk edebiyatının birçok sahalarında kuvvetli tesir ve nüfus sahibidir. Türkçe, Arapça, Farsça, manzum, mensur birçok eserleri vardır. Bunlar arasında "Leyla ve Mecnun" mesnevisi çok meşhurdur.
    FÜRUZAN: (Fars.). Parlayıcı, parlayan, parlak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    FÜSUN: (Ar.) Ka. Büyü sihir. Şaşırtıcı güzelliğe sahip, hayret verici derecede güzel.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:21 am

    G ile başlayan isimler
    GABRA: (Ar.) Ka. Yer, yeryüzü, arz.
    GAFFAR: (Ar.) Er. 1. Kullarının günahlarını affeden, Allah. 2. Çok merhamet eden. Allah'ın isimlerinden. (bkz. Abdülgaffar).
    GAFUR: (Ar.) Er. Mağfiret eden, yarlığayan, affeden, bağışlayan, merhamet eden Allah. Allah'ın isimlerinden. (bkz. Gaffar).
    GAGAUZ: (Tür.) 1. Gökoğuzlar. 2. Hristiyanların Ortodoks mezhebine bağlı Türk kavmi. Balkanlar ve Rusya'da yaşamaktadırlar. Deliorman, Dobruca, Beşerabya ve Ukrayna'da oturan Hristiyan Türklere verilen ad.
    GALİB: (Ar.) Er. 1. Galebe çalan, muzaffer, yenen. 2. Güçlü kuvvetli, kudretli, hükmeden. 3. Üstün baskın. Şeyh Galip: Meşhur divan şairlerinden. 17571798 yıllan arasında yaşamıştır. Türk dil kurallarına göre "b/p" olarak kullanılır.
    GALİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Galib).
    GAMZE: (Ar.) Ka. 1. Süzgün bakış. 2. Çene veya yanak çukurluğu.
    GANİ: (Ar.) Er. 1. Zengin varlıklı, bol doygun. 2. Sahip olduğunda fazlasını istemeyen. Allah'ın isimlerinden. (bkz. Abdülgani).
    GANİYE: (Ar.) Ka. 1. Zengin kadın. Zengin kız. 2. Çok hoş. 3. Şarkıcı.
    GANİM: (Ar.) Er. Ganimet alan. GANİME: (Ar.) Ka. (bkz. Ganim).
    GANİMET: (Ar.) Ka. Kafirlerle yapılan savaş sonucu ele geçirilen mal, para, silah gibi metalar. İslami usullere göre tasnif edilip, beytülmale, fakirlere, yoksullara ve mücahidlere dağıtılır.
    GARİB: (Ar.) Er. 1. Yabancı, acaib. Kimsesiz, memleketinden uzak. Türk dil kuralları açısından "b/p" olarak kullanılır.
    GARİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Garib).
    GAVS: (Ar.) Er. 1. Suya dalma, dalgıçlık. 2. Yardım muavenet. 3. Yardım istemek için bağırmak. 4. Yardımcı, imdada yetişen. 5. Allah'ın velileri, hakkında kullanılır. Daha çok unvan olarak verilir. Gavsı Azam: Tarikat kurucusu, özellikle Abdülkadir Geylani için kullanılır.
    GAYE: (Ar.) Ka. 1. Maksat, meram. 2. Netice, son, hedef.
    GAYRET: (Ar.). 1. Çalışma, çabalama. 2. Kıskanma, çekememe. 3. Aziz ve kutsal bir şeye tecavüz edildiğini görmekten doğan asil temiz duygu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GAZA: (Ar.) Er. Din uğruna savaş.
    GAZAL: (Ar.) Er. 1. Ceylan. 2. Geyik, âhû. 3. Geyik yavrusu. 4. Güzel göz, irigöz.
    GAZALE: (Ar.) Ka. Dişi geyik.
    GAZANFER: (Ar.) Er. 1. İri arslan, şir. 2. Cesur, yürekli, yiğit adam. 3. Hz. Ali'nin lakabı.
    GAZEL: (Ar.) Er. 1. Latif. 2. Kuruyarak dökülmüş ağaç yaprağı. 3. Divan, Fars ve Arap edebiyatlarında en yaygın nazım şekli.
    GAZİ: (Ar.) Er. 1. Allah yolunda savaşan kişi. 2. Gaza sırasında yaralanan kimse. 3. Gaza sırasında yararlıklar gösteren kumandanlara verilen unvan. 4. 2. Mahmud zamanında çıkarılan altın sikke.
    GAZİR: (Ar.) Er. 1. Yumuşak, mülayim. Tatlı, nazik, uysal.
    GAZİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Gazir).
    GAZİYÜDDİN: (Ar.) Er. Din uğrunda yara alan, yaralanan. Savaşan.
    GAZZAL: (Ar.) Er. İplikçi.
    oGAZZALİ: (Ar.) Er. İslam aleminin büyük mütefekkirlerinden. Babası "Gazzaliplikçi" sanatçısı olduğu için kendisine Gazali adı verilmiştir.
    GELİNCİK: (Tür.) Ka. 1. Yazın kırlarda yetişen kırmızı ve büyük çiçekli bitki. 2. Sansargillerden ince yapılı, sivri çeneli, küçük bir hayvan. 3. Mezgitgillerden, yılan balığına benzer eti sevilen bir balık.
    GENÇ: (Fars.) Er. 1.Hazine define. 2. (a.) Naz, eda, cilve.
    GENCAL: (Tür.) Er. Genç kal. (bkz. Genç).
    GENÇ AY: (Tür.) Er. Ayın bir haftalik oluncaya kadar ki şekli, hilal.
    GENCE: (Fars.) Er. Kuzey Azerbaycan'ın Baku'dan sonra en büyük şehri.
    GENCER: (Tür.) Er. Yeni taze, körpe kimse, yiğit.
    GENÇYAZ: (Tür.). İlkbahar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GERMA: (Fars.) Ka. Sıcak yaz.
    GEVAN: (Fars.) Er. Kahramanlar, yiğitler.
    GEVHER: (Fars.) Ka. 1. Değerli taş. 2. Elmas. 3. Bir şeyin aslı, esası.
    GEVHER ŞAD: (Fars.) Ka. Pırlanta gibi kıymetli ve neşeli. Gevherşad: Baysungurun annesi.
    GEYSU: (Fars.) Ka. Uzun saç, saç örgüsü, zülüf.
    GEZEGEN: (Tür.) Er. Güneş etrafında dolanan, ondan aldıkları ışığı yansıtan gök cisimlerinin ortak adı.
    GIYAS: (Ar.) Er. Yardım, gavs, nusret.
    GIYASEDDİN: (Ar.) Er. Dinin yayılması için yardımı dokunan zat. Gıyaseddin Keyhüsrev I: Anadolu Selçuklu Sultanı. Türk dil kuralına göre "d/t" olur.
    GİLMAN: (Ar.) Er. 1. Tüyü, bıyığı çıkmamış delikanlılar gençler. 2. Köleler, esirler. 3. Cennette hizmet gören erkekler.
    GİLŞAH: (Fars.). 1. Balçık şah. 2. Balçıkta yapıldığı için Hz. Adem'in lakabı. 3. Parsların masal kahramanı Keyyummers'in lakabı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GİRAMİ: (Fars.) Er. Aziz, muhterem, saygın ulu.
    GİRAY: (Tür.). Kuvveüi, kudretli. Kınm harılan tarafından unvan olarak kullanılmıştır. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GİRGİN: (Ar.). Herkesle çabucak yakınlık kurarak işini yürütebilcn. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GİR YAR: (Fars.). Ağlayıcı, ağlayan, (bkz. Nalan). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GİZEM: (Tür.) Ka. Sır karşılığı olarak kullanılan uydurma bir kelime.
    GONCA: (Fars.) Ka. 1. Henüz açılmamış gül, tomurcuk. 2. Sevgilinin ağzı.
    GÖĞEM: (Tür.). Halk dilinde yeşile çalan mor. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÖKALP: (Tür.) Er. Göklerin yiğidi bahadır.
    GÖKBEN: (Tür.). Gökle ilgili, uzay sema. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÖKÇAY: (Tür.), (bkz. Gökçe). Kuzey Kafkasya da az tatlı su gölü. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÖKÇE: (Tür.) Ka. 1. Gökle ilgili göğe ait semavi. 2. Mavi, mavimsi. 3. Güzel hoş güzelce, latif. 4. Gösterişli.
    GÖKÇEK: (Tür.) Er. 1. Güzel çok güzel. 2. Hoş, sevimli, cana yakın alımlı. 3. înce narin zarif. 4. Güler yüzlü.
    GÖKÇEN: (Tür.) Ka. (bkz. Gökçe).
    GÖKDOĞAN: (Tür.) Kuzey yarımkürede yaşayan bir doğan türü.
    GÖKEKİN: (Tür.) Yeni başak meydana getirmiş ekin. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÖKKIR: (Tür.) At donlarından maviye çalan kır. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÖKKUŞAĞI: (Tür.) Düşmekte olan yağmur damlacıklarında güneş ışınlarının kırılıp yansımasıyla gökyüzünde oluşan yedi renkli kemer biçimindeki görüntü alkı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÖKMEN: (Tür.) Ka. Mavi gözlü ve sansın kimse.
    GÖKSEL: (Tür.) Er. Semavi, gökçül karşılığı olarak kullanılan uydurma kelam.
    GÖKSEVİM: (Tür.) Ka. Sevimli gök.
    GÖKSU: (Tür.) 1. Türklerin oturduğu birçok akarsuya verilen isim. 2. Adana'dan gelerek Akdeniz'e dökülen Seyhan nehrinin önemli kollarından. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÖKSÜN: (Tür.) Binboğa dağlarından Elbistan'ın güney batısında Seyhan nehrine kansan çay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÖKŞEN: (Tür.) Ka. Gökle ilgili, aydınlık ışıklı gök, uydurma bir kelime.
    GÖKTEPE: (Tür.) Er. Mavi tepe.
    GÖKTÜRK: (Ar.) Er. Orta Asya'da yaşamış eski bir Türk ulusu ve bu ulustan olan kimse.
    GÖKYÜZÜ: (Ar.) Göğün görünen yüzeyi (sema). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÖNENÇ: (Tür.) Ka. Refah hali, mutluluk.
    GÖNÜL: (Tür.) Ka. 1. İnsanın manevi varlığının ifadesi, inancı ve hislerinin kaynağı. 2. İstek, arzu, heves, niyet. 3. Duygu, his, aşk. 4. Kibir, gurur. 5. Tabiat, huy.
    GÖRGÜ: (Tür.) Ka. 1. Bir topluluğa ait uyulması gereken nezaket kaideleri muaşeret adabı. 2. Deneme, tecrübe. 3. Görmüş olma durumu, görgü şahidi.
    GÖRKEM: (Tür.) 1. İhtişam, gösteriş karşılığı olarak kullanılan bir kelimedir. 2. Gösterişli, heybetli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÖRSEL: (Tür.) Görmekle ilgili manasına kullanılan uydurma bir kelime. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÖZDE: (Tür.) Ka. 1. Göze girmiş olan sevilen beğenilen, benimsenen. 2. Beğenilen kadın. 3. Osmanlı sarayında padişahın ilk dört cariyesine verilen unvan.


    GÖZEN: (Tür.) Ka. Bir nevi alageyik.
    GÖZLEM: (Tür.) Müşahade, gözlemek karşılığı olarak kullanılan kelime. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GUFRAN: (Ar.) Günahların affı.
    GULAM: (Ar.) Er. 1. Oğlan, uşak. 2. İran ve Hindistan'da (abd) kelimesi yerine kullanılmıştır. Gulam Ali, Gulam İshak Han gibi.
    GURBET: (Ar.) Doğup yaşanılmış olan yerden uzakta yer. Erkek ve kadin adı olarak kullanılır.
    GÜÇLÜ: (Tür.) Er. 1. Gücü olan kuvvetli zorlu. 2. Bir musiki dizisinde duraktan sonraki en önemli perde.
    GÜFTAR: (Fars.). Söz, kelam. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÜFTE: (Fars.) Ka. 1. Söyleniş, söylenmiş. 2. Bir söz eserinin bestelenmiş bulunan manzum sözleri.
    GÜHER: (Fars.) Gevher, cevher, (bkz. Gevher). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÜHERPARE: (Fars.) Ka. Cevher parçası.
    GÜL: (Fars.) Ka. 1. Çiçek. 2. Bilinen çiçek, gül çiçeği, gülağacı. 3. Tasavvufta Allah'ın birliğinin remzi. 4. Başına ve sonuna ek ve isimler getirilerek yeni isimlerin türetilmesinde kullanılan bir isimdir. (Ayşegül, Gülay, vb).
    GÜLABİ: (Fars..) Er. Gülsuyu.
    GÜLAFET: (Fars.) Ka. Nefes kesen güzellikte. Gül ve âfet kelimesinden oluşmuş birleşik bir isimdir.
    GÜLBAHAR: (Fars.) Ka. 1. Bahar gülü. 2. Ebru sanatında kullanılan koyu kırmızı renkte toprak. Gülbahar Hatun: Mehmet Il.'nin hanımı. Bayezid H ve Gevher Sultan'ın annesi.
    GÜLBANU: (Fars.) Ka. Gülhanım. Gül gibi güzel kadın. Gül hatun.
    GÜLBEDEN: (Fars.) Ka. Zarif, ince vücuda sahip. Gülbeden Begüm, Babur Şah'ın kızı.
    GÜLBERK: (Fars.) Gül yaprağı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÜLBEŞEKER: (Fars.) Ka. Birçeşit gül tatlısı.
    GÜLBEYAZ: (f.U.) Ka. Beyaz gül.
    GÜLBİN: (Fars.) Ka. Gül kökü, gül biten yer.
    GÜLBİZ: (Fars.) Ka. Gül serpen, gül serpilmiş.
    GÜLCİHAN: (Tür.) Ka. Cihana, aleme bedel gül.
    GÜLCE: (Fars.) Ka. Gülcük, küçük gül.
    GÜLÇİN: (Fare.) Ka. Gül toplayan, gül devşircn.
    GÜLDEHAN:( Fars.) Ka. Gül ağızlı, ağzı gül gibi olan.
    GÜLDESTE: (Fare.) Ka. Güldemeti, çiçek destesi. Türk müziğinde mürckkeb makamlardan.
    GÜLENAY: (Tür.) Ka. Devamlı gülen, ayyüzlü kişi. GÜLENBEY: (Tür.) Er. (bkz. Gülenay).
    GÜLENDAM: (Fars.) Ka. Gül endamlı, gül boylu, nazik, güzel endam.
    GÜLENNUR: (Tür.) Ka. Gülmesiyle etrafı aydınlatan, ışık saçan kimse.
    GÜLER: (Tür.) Ka. Gülen, sevinçli, handan.
    GÜLFAM: (Fars.) Ka. 1. Gül renkli. 2. Gül gibi kızıl olan.
    GÜLGONCA: (Fars.) Ka. Açılmamış gül.
    GÜLGÜN: (Fars.) Ka. Gül renkli, gül renginde, pembe.
    GÜLHAN: (Fare.) Er. Gül evi, ateşhane.
    GÜLHANIM: (Tür.) Ka. 1. iyi huylu, nazik hanım. 2. Gül yüzlü hanım.
    GÜLHAYAT: (Tür.) Ka. 1. Mutlu, huzurlu bir hayat. 2. Gül gibi güzel hayat.
    GÜLİBAR: (Tür.) Gül fırtınası. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÜLİSTAN: (Fare.) Ka. 1. Gül bahçesi, güllük. 2. Azerbaycan'da Karabağ bölgesinde bir mevki.
    GÜLİZAR: (Fars.) Ka. 1. Gül yanaklı. 2. Al yanaklı. 3. Türk musikisinde mürekkep bir makam.
    GÜLKIZ: (Tür.) Ka. Güle benzeyen kız.
    GÜLLÜ: (Tür.) Ka. 1. Gülü olan. 2. Gül desenli (kumaş). Daha çok örfte kullanılır.
    GÜLNAK: (Fare.) Er. Hisar, kule.
    GÜLNAME: (Fars.) Er. Sevgiliye yazılan mektup, kaside.
    GÜLNAR: (Fars.) Ka. Nar çiçeği. GÜLNAZ: (Fars.) Ka. 1. Gül yüzlü kadın. 2. Gül gibi, nazlı narin. Birleşik isim.
    GÜLNİHAL: (Fars.) Ka. 1. Gül fidanı. 2. Gül ağacı. Birleşik isim.
    GÜLNUR: (Tür.) Ka. Etrafına ışık saçan, aydınlatan gül.

    GÜLNÜŞ: (Fars.) Ka. 1. Güliçen. 2. Gülle özdeşleşmiş, gül gibi. b
    GÜLPERİ: (Fare.) Ka. Gizli gül.
    GÜLRANA: (Fars.) Ka. Güzel gül, dışı san içi kırmızı renkte olan bir çeşit gül.
    GÜLRİZ: (Fars.) Ka. 1. Gül saçan, gül serpen. 2. Meşhur bir çeşit lale.
    GÜLRUHSAR: (Fare.) Ka. Gül yanakli.
    GÜLSEREN: (Tür.) Ka. Gül toplayan, gül dağıtan.
    GÜLSEVİM: (Tür.) Ka. Sevimli, güzel, hoş görünüşlü gül. GÜLSU: (Tür.) Ka. Gül renkli su, taze su.
    GÜLSUNA: (Tür.) Ka. Gül gibi çekici kadın. Güzel sevgili.
    GÜLSÜM: (Tür.) Ka. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in kızlarından birinin adı.
    GÜLŞAH: (Fars.) Ka. 1. Güllerin şahı. 2. Varaka'nın sevgilisi, masal kadın.

    GÜLSEN: (Fars.) Ka. Gülbahçesi, gülistan, gülizar,
    GÜLTANE: (Tür.) Ka. Yeni açmış gül, gonca.
    GÜLTEKİN: (Tür.) Er. Genç delikanlı, nazik.
    GÜLTEN: (Fars.) Ka. Gül tenli, gül vücutlu.
    GÜLZAR: (Fars.) Ka. Gülbahçesi, gül tarlası.
    GÜNAY: (Tür.) Ka. Gündüz, gün aydınlığında ay.
    GÜNEŞ: (Tür.) Ka. Çevresindeki sisteme ait gezegenlerin etrafında döndüğü, ışık ve ısı yayan büyük gök cismi, şems.
    GÜNEY: (Tür.) Dört ana yönden biri. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÜNSEL: (Tür.) Er. Hızlı akan sel. GÜRAY: (Tür.) Er. Yeni doğan ay.
    GÜRBÜZ: (Tür.) Er. 1. İyi, yetişmiş, sağlam ve kuvvetli. 2. Cesur, kuvvetli. 3. Sağlıklı, sıhhatli.
    GÜRCÜ: (Tür.) Er. Gürcistan ahalisinden veya bu ahalinin soyundan olan. Gürcistan ahalisine ait.
    GÜRÇINAR: (Tür.) Er. Çok büyümüş, gelişmiş, serpilmiş.
    GÜRDAL: (Tür.) Er. Güçlü, gelişmiş dal.
    GÜREL: (Tür.) Er. Maiyeti geniş, çevresi güçlü kuvvetli.
    GÜRGAN: (Fars.) Er. 1. İran'ın kuzeydoğusunnda bir yer. 2. Aksak Timur'un lakabı.
    GÜRHAN: (Tür.) Er. 1. Hanlar hanı. 2. KaraHitay prenslerine verilen unvan.
    GÜRKAN: (Tür.) Er. 1. Bol kan. Genç, taze, gelişmiş, serpilmiş.
    GÜROL: (Tür.) Er. Büyü, serpil, geliş.
    GÜRSU: (Tür.) Temiz, pak, hızlı su. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÜVEN: (Tür.) 1. Korku ve kuşku duygusundan uzak. 2. İnanma ve bağlanma duygusu. 3. Yüreklilik, cesaret. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    GÜVENÇ: (Tür.) Er. 1. Güvenme, dayanma, itimat. 2.Övünme, gurur.
    GÜZİDE: (Fars.) Ka. Seçkin, seçilmiş, beğenilmiş.
    GÜZİN: (Fars.) Ka. Seçen, seçilmiş, seçkin, beğenilmiş. Hz. Muhammed (s.a.s)'in dostu (halifesi) Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali (r.anhum).
    GÜZİR: (Fars.) Çare, derman. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:22 am

    H ile başlayan isimler
    HABBAN: (Ar.) Er. Güney Arabistan'da bir kasaba.
    HABİB: (Ar.) Er. Sevgili. Seven, dost.
    HABEŞİ: (Ar.) Er. Habeşler gibi derisinin rengi çok koyu esmer olan kimse. Habeş ırkına mensup.
    HABİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Habib)
    HABİBULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın sevgilisi. Hz. Peygamber.
    HABlL: (Ar.) Er. Habil: Hz. Adem'in oğullarından, Kabil'in kardeşi, Kabil tarafından öldürülmüştür. Yeryüzünde ilk öldürülen kişidir.
    HABİNAR: (Ar.) Ka. Nar tanesi.
    HABİR: (Ar.) Er. 1. Taze, haberli, bilgili, agah, vakıf. 2. Cenabı Hak. HACCAC: (Ar.) Er. 1. Delil ikame eden. Delille galip olan. 2. Irak valisi olup, Hz. Muhammed soyuna ve taraflarına eziyet eden Yusuf b. Sakafi'nin unvanı. Yezid'in komutanlarından.
    HACCE: (Ar.) Ka. 1. Hacca giden, Kabe'yi ziyaret eden hacı kadın. 2. Bir çeşit akdiken. Daha çok lakab olarak kullanılır.
    HACE: (Fars.) Er. 1. Hoca. 2. Bilgin, öğretmen. 3. Çelebi, sahip, muallim, profesör. Daha çok lakab olarak kullanılır.
    HACER: (Ar.) Ka. 1. Taş, kaya. Haceri Esved: Kabe'nin duvannda bulunan meşhur kara taş. 2. Hz. İsmail'in annesi ve Hz. İbrahim'in cariyesinin adı.
    HACERUNNUR: (Ar.) Ka. Kükürt ile demirin birleşmesinden meydana gelen altın şansı renginde.
    HACI: (Ar.) Er. 1. Hacca giden, Kabe'yi ziyaret eden, hacı. 2. Dini bir mahalli ziyaret eden kimse.
    HACİB: (Ar.) Er. Birinin bir yere gitmesine engel olan. 2. Kapıcı. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
    HACİR: (Ar.) Er. 1. Hicret eden, bir başka yere geçen. 2. Sayıklayan.
    HADDAS: (Ar.). Çabuk kavrayan, anlayışlı, kavrayışlı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HADİ: (Ar.) Er. 1. Yenilene yardım eden, yardımcı. 2. Hidayet eden, doğru yolu gösteren. Kılavuz, rehber. 3. Önde giden kimse. 4. Mızrak ucu.
    HADİC: (Ar.) Er. Erken doğan oğlan çocuğu.
    HADİCE: (Ar.) Ka. Vakitsiz, erken doğan kız çocuğu. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır. Hadice: Hz. Muhammed (s.a.s)'in ilk eşi.
    HADİD: (Ar.) Er. 1. Keskin. 2. Demir. 3. Öfkeli, hiddetli, şiddetli, titiz. 4. Kur'anı Kerim'in 50. suresinin adı.
    HADİM: (Ar.) Er. Hizmetkar, yardım eden. Hadimi Harameyn: Haremi Şerifin hizmetkarı. Hicaz'm alınmasından sonra Osmanlı sultanlarına verilen lakap.
    HADİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Hadi).
    HAFAZA: (Ar.) Ka. 1. İnsanın yaptığı işleri yazmakla görevli melekler. 2. Bekçiler.
    HAFİ: (Ar.) Er. l. Çok ikram eden, insanı güler yüzle karşılayan. 2. Yalınayak yürüyen, koşan adam.
    HAFİD: (Ar.) Er. Erkek torun.
    HAFİDE: (Ar.) Ka. Kız torun. (bkz. Ncbirc).
    HAFİZ: (Ar.) Er. 1. Allah'ın adlanndandır. Muhafaza eden, saklayan, esirgeyen, koruyan. 2. Kur'an'ı ezbere bilen ve usulüne uygun okuyan kimse. HAFİZE: (Ar.) Ka. (bkz. Hafız).
    HAFİZÜDDİN: (Ar.) Er. Dinin koruyucusu. Daha çok unvan olarak verilir.
    HAFSA: (Ar.) Ka. Hz. Ömer'in kızı. Hz. Peygamberin zevcelerinden, Ümmü'1Mü'minin.
    HAKAN: (Tür.) Er. 1. Eski Türk ve Moğol hükümdarlarının kullandığı unvanlardan biri, hanlar hanı. 2. Kağan.
    HAKEM: (Ar.) Er. 1. Bir uzlaşmazlığın halli için tarafların üzerinde anlaştıkları kimse. 2. Çeşitli yarışmaları, müsabakaları idare eden kimse. 3. Jüri, bir yarışmada değerlendirme yapan kimse. 4. Allah'ın isimlerinden. Hüküm veren, karar veren, bütün meselelerin kendisine döndüğü hüküm sahibi.
    HAKGÜZAR: (a.f.i.). Hakkı tanıyan, haktan ayrılmayan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HAKİ: (Fars.) Er. 1. Yeşile çalan koyu san renk, toprak rengi. 2. Topraktan, toprağa mensup. Mütevazi kişi.
    HAKİKAT: (Ar.) Ka. 1. Bir şeyin aslı ve esası, mahiyeti. 2. Gerçek, doğru, gerçekten, doğrusu. 3. Sadakat, doğruluk, bağlılık, kadirbilirlik.
    HAKİM: (Ar.) Er. 1. Her şeye hükmeden, hikmet sahibi olan Allah. 2. Hükmeden, dava yargılama işine memur olan, yargıç. 3. Üstte bulunan. 4. Hekim, akıllı, becerikli. 5. Kadı, vali, amir, hükümdar, emir.
    HAKİME: (Ar.) Ka. (bkz. Hakim).
    HAKİMİYET: (Ar.) Ka. Hakimlik, amirlik, üstünlük, egemenlik. Sulta.
    HAKKI: (Ar.) Er. 1. Doğruluk ve insaf sahibi. 2. Bir insana ait olan şey.
    3. Dava, iddiada hakikate uygunluk. 4. Emek. 5. Pay, hisse. 6. Layık, münasip.
    HAKTAN: (Tür.) Er. Allah'tan gelen, Allah'ın verdiği.
    HAKTANIR: (a.t.i.) Er. Herkesin hakkını gözeten kimse.
    HALAS: (Ar.) Er. Kurtuluş, kurtulma.
    HALASKAR: (Ar.) Er. Kurtarıcı.
    HALDUN: (Ar.) Er. Devamlılar, sürekli olanlar.
    HALE: (Ar.) Ka. Ayın ve güneşin etrafında bazı zamanlarda görülen ışıklı halka, ayla, ağıl.
    HALEF: (Ar.) Er. 1. Babadan sonra kalan oğul. 2. Memurlukta, birinden sonra gelip onun yerine geçen kimse.
    HALENUR: (Ar.) Ka. (bkz. Hale).
    HÂLİD: (Ar.) Er. 1. Sonsuz, daim, ebedi. 2. Bir yıldan çok yaşayan. 3. Türk dil kurallarına göre "d/t" olarak kullanılır. Hâlid b. Velîd: Ünlü sahabi. Allah'ın kılıcı olarak anıldı.
    HALİDDİN: (Ar.) Er. Dinin sonsuzluğu ölümsüzlüğü. HALİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Hâlid).
    HALİFE: (Ar.) Er. 1. Halef, naib. 2. Hz. Peygamber'in vekili ve dünyadaki müslümanların başı olan kimse.
    HALİL: (Ar.) Er. Samimi dost, Allah'ın dostu.
    HALİLULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın dostu. Hz. İbrahim (a.s.).
    HALİM: (Ar.) Er. 1. Sakin, sessiz. 2. Tabiatı yavaş olan, yumuşak huylu. Allah'ın isimlcrindendir. "Abd" takısı alarak kullanılması tercih edilir.
    HALİME: (Ar.) Ka. (bkz. Halim). Peygamberimizin (s.a.s) süt annelerinden.
    HALİS: (Ar.) Er. 1. Hilesiz, katkısız. 2. Karışmamış, kanşıksız, saf, hilesiz. Temiz. 3. Yalnız, sadece. (bkz. Muhlis).
    HALİSE: (Ar.) Ka. (bkz. Halis).
    HALLAÇ: (Ar.) Er. Pamuk, yatak, yorgan atan kimse. Hallacı Mansur: 922 yılında "Ene'1Hak" dediği için asılan ve divan edebiyatında adına sık sık rastlanılan ünlü sufî.
    HALUK: (Ar.) Er. İyi huylu, insaniyetli, geçim ehli olan.
    HAMAN: (Ar.) Er. Hz. Musa'ya karşı acımasızca mücadele eden Mısır Firavunu'nun veziri.
    HAMASE: (Ar.) Er. Yiğitlik, kahramanlık şiirleri, marşlar.
    HAMASET: (Ar.) Ka. 1. Cesaret, kahramanlık, yiğitlik. 2. Kahramanca şiir.
    HAMDİ: (Ar.) Er. 1. Allah'ı övmek. 2. Allah'a şükretmek. 3. Şükreden, şükredici.
    HAMDİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Hamdi).
    HAMDULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın övgüsü.
    HAMİ: (Ar.) Er. Himaye eden, koruyan, koruyucu, sahip çıkan, gözeten.
    HAMİD: (Ar.) Er. 1. Koru sönmediği halde alevi sönen ateş. 2. Hamdeden, şükreden kul. 3. Hz. Pey. (s.a.s)'in lakaplarından.
    HAMİD: (Ar.) Er. Övülmeye değer. Allah'ın isimlerinden (bkz. Abdülhamid). Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    HAMİDE: (Fars.) Ka. (bkz. Hamid).
    HAMİL: (Ar.). 1. Yüklü. Gebe. 2. Sahip, malik. 3. Taşıyan, gözeten. 4. Uhdesinde bir poliçe bulunan. 5. Hamili vahy: Cebrail (a.s.). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HAMİYE: (Ar.) Ka. 1. Himaye eden, koruyan korucu. 2. Kayıran, kayırıcı.
    HAMİYET:(Ar.) Ka. 1. Milli onur ve haysiyet. 2. İnsanlık, fazilet. 3. İzzeti nefs.
    HAMMAD: (Ar.) Er. 1. Çok hamdedcn, çok şükür ve dua eden. Hammad b. Ebû Süleyman'. Hadisçi. Tabiindendir.
    HAMMADE: (Ar.) Ka. (bkz. Hammad).
    HAMRA: (Ar.) Ka. Daha, pek çok kızıl, kırmızı. elHamra: İspanya'nın Gırnata şehrinde Araplardan kalma meşhur saray.
    HAMZA: (Ar.) Er. 1. Arslan. 2. Heybetli, azametli demektir. Hz. Peygamber'in amcası, Mekke döneminde müslüman olmuş, Uhud Savaşı'nda Vahşi tarafından şehid edilmiştir.
    HANBELİ: (Ar.) Er. Ahmed b. Muhammed b. Hanbel (Öl. 855): Ehli sünnetin dört ana mezhebinden birisi olan Hanbeli mezhebinin imamı.
    HANDAN: (Fars.) Ka. 1. Gülen, gülücü. 2. Güler yüzlü, sevimli.
    HANDE: (Fars.) Ka. l. Açılış, açılma. 2. Gülme, gülüş.
    HANDEGÜL: (Fars.) Ka. Gülün açması.
    HANEDAN: (Fars.) Er. Kökten, asil ve büyük aile.
    HANEF: (Ar.) Er. Doğruluk, istikamet.
    HANEFİ: (Ar.) Er. İmamı Azam Ebû Hanife'nin mezhebinden olan. Hanefi mezhebine mensup kişi.
    HANİF: (Ar.) Er. 1. Tek Allah'a, Allah'ın birliğine inanan. 2. İslam inancına sıkı ve samimi olarak bağlanan. 3. Hz. Muhammed (s.a.s)'in tebliğinden önce Mekke'de tek Allah'a inananlar.
    HANİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Hanif). HANIM: (Tür.) Ka. 1. Kadınlar için kullanılan saygı sözü. 2. Eş, kan, zevce. 3. Ev sahibesi.
    HANNAN: (Ar.) Çok acıyan, çok merhametli. Allah'ın isimlerinden "abd" takısı alarak isim yapılır. Abdülhannan.
    HANNAS: (Ar.) Şeytan. İsim olarak kullanılmaz.
    HANSA: (Ar.) Ka. Arapların en büyük ünlü hanım şairi. Müslüman olmuştur.
    HANSOY: (Tür.) Er. (Han sülalesine mensup.
    HANZADE: (Fars.) Ka. Hükümdar çocuğu.
    HANZALE: (Ar.) Ka. Doğu Arabistan'da bir Arap kabilesi.
    HARE: (Fars.) Ka. 1. Sert taş, kaya. 2. Meneviş, menevişli kumaş.
    HAREM: (Ar.) Ka. 1. Yasak kılınmış mukaddes olan şey. 2. Evlerde yabancı erkeklerin girmesine izin verilmeyen, kadınlara ait bölüm. 3. İç avlu. 4. Hicaz'da ihrama girilen yerden Ka'be'ye dek uzanan bölüm. 5. MekkeMedine'nin ismi.
    HARİKA: (Ar.) Ka. İmkanların üstünde olup insanda hayret uyandıran şey.
    HARİM: (Ar.) Er. 1. Biri için kutsal olan şeyler. 2. Harem dairesi, harem. 3. Evin içi gibi, başkalarına kapalı olan yer. 4. Bir evin civan. 5. Avlu. 6. Ortak, şerik. 7. Hacıların, hac zamanı giydikleri giysi.
    HARİME: (Ar.) Ka. Kişinin dilediği gibi kullanabilecek hakka malik olduğu malı (bkz. Harim).
    HARİS: (Ar.) Er. 1. Muhafız, bekçi, gözcü. 2. koruyan, koruyucu. 3. Son derece hırslı olan. 4. Yemen'de bir Arap kabilesinin adı.
    HARİSE: (Ar.) Ka. (bkz. Haris).
    HARİZM: (Fars.) Er. Amuderya'nın aşağı kısmının her iki yanında bulunan ülke. Bu ülkede XIII. yy'a kadar dilini muhafaza ederek yaşamış olan İran kavminin adı.
    HARMAN: (Ar.) Er. 1. Tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması. Bu işin yapıldığı mevsim, sonbahar. 2. Birçok çeşitten birer parça alıp yeni bir bileşim oluşturmak.
    HARRAS: (Ar.) Er. Ekinci, çiftçi, toprağı işleyip ekin eken.
    HARUN: (Ar.) Er. Kur'anı Kerim'de bahsedilen peygamberlerdendir. Musa Peygamberin büyük kardeşi. Fir'avun erkek çocukların öldürülmesi emrini kaldırdıktan sonra doğmuştur. Hz. Musa'dan 3 sene sonra doğduğu söylenir.
    HARUT: (Ar.). 1. Arkadaşı Marut ile tanınan melek, büyü ve sihir ile uğraştıkları için kıyamete kadar kalmak üzere Babil'de bir kuyuya hapsedil
    mişlerdir. 2. Babil halkına korunmaları için büyü öğreten iki melekten biri, sihir yapar. İsim olarak kullanılmaz.
    HARZEM: (Fars.) Er. (bkz. Harizm).
    HASAFET: (Ar.) Er. 1. Hükümde sağlamlık, kuvvet ve olgunluk. 2. Görüş sağlamlığı.
    HASAN: (Ar.) Er. Güzellik, iyilik, hüsn sahibi olmak. Hasan b. Ali b. Ebî Talib: Ali (r.a.)'nin büyük oğlu. Peygamber Efendimizin torunu. Kur'an'da geçen kelimelerdendir.
    HASBEK: (Tür.) Er. Dürüst, iyi, saf insan.
    HASBİ: (Tür.) Er. İsteyerek ve karşılık beklemeksizin yapılan.
    HASBİNUR: (Ar.) Ka. (bkz. Hasibe).
    HASEKİ: (Ar.) Er. Hükümdarların
    hizmetine tahsis edilmiş şahıs ve
    zümrelere verilen ad.
    HASEN: (Ar.) Er. 1. Güzel, süslü. 2. Güzel işler, hayırlar. Hasan şeklinde kullanılır.
    HASENE: (Ar.) Ka. 1. İyilik, iyi hal, iyi iş, hayırlı iş. 2. Dünya ve ahiret saadeti. 3. Eski altın paralardan birinin adı.
    HASENİ: (Ar.) Ka. Kasene ait. HASGÜL: (Ar.) Ka. Değerli, eşsiz gül.
    HASHANIM: (Ar.) Ka. 1. Çıtıpıtı, ince, narin kadın. 2. Bilge, değerli kadın. Birleşik isim.
    HASİB: (Ar.) Er. 1. Hayır sahibi, eliaçık, cömert. 2. Değerli, itibarlı, soyu temiz, muhterem, saygın, şahsi meziyet sahibi. 3. Muhasebeci, sayman.
    HASİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Hasib).
    HASİF: (Ar.) Er. Hasafeüi, aklı başında olgun adam.
    HASİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Masif).
    HASNA: (Ar.) Ka. İffetli, şerefli, namuslu. (bkz. Hesna).
    HASKIZ: (Tür.) Ka. İyi nitelikleri kendinde toplamış genç kız.
    HASLET: (Ar.) İnsanın yaratılışındaki huyu, tabiatı, mizacı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HASPOLAT: (Tür.) Er. Katışıksız, saf, çelik gibi.
    HASRET: (Ar.) Ka. 1. Ele geçirilemeyen veya elden kaçırılan bir nimete veya kıymetli şeye üzülüp yanmak. 2. İç çekme, inleme, üzüntü, iç sıkıntısı, keder, zahmet, eseflenme, özleyiş.
    HÂŞİM: (Ar.) Er. 1. Haşmetli, gösterişli, muhteşem. 2. Kuru ekmek kırıntısı doğrayan. Ezen, kıran, yaran, parçalayan. Beni Hâşim: Hz. Peygamber'in (s.a.s) soyu.
    HAŞİMÎ: (Ar.) Er. Haşime mensup, Haşimilerden olan.
    HAŞMET: (Ar.) Er. İhtişam, gösterişlilik, heybet, büyüklük. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    HAŞMEDDİN: (Ar.) Er. Dinin büyüklüğü, ihtişamı.
    HATEM: (Ar.) Er. 1. Mühür, üstü mühürlü yüzük. 2. En son. 3. Hatemü'lEnbiya: Peygamberlerin sonuncusu, Hz. Muhammed. 4. Halemi Tai: Arap kabileleri arasında tanınmış "Tayy" kabilesine mensup ve cömertliğiyle meşhur olan "İbn Abdullah b. Sa'd"ın lakabı. 5. Çok cömert olan.
    HATIR: (Ar.) Er. 1. Şan ve şeref sahibi. 2. Yüce, ulu. 3. Tehlikeli.
    HATIRA: (Ar.) Ka. Hatıra gelen, hatırda kalan şey, andaç.
    HATIRNEVAZ: (a.f.i.) Ka. Gönlü okşayan, hatırnaz.
    HATIRSAZ: (a.f.i.) Er. Gönül yapan, hoşnut eden.
    HATİB: (Ar.) Er. 1. Hitab eden, söz söyleyen. 2. Camide hutbe okuyan. 3. Güzel, düzgün konuşan kimse. Sahabe isimlerindendir.
    HATİCE: (Ar.) Ka. Erken doğan kız çocuğu. Hz. Haticetü'lKübra; Hz. Peygamber'in ilk eşi ve 6 çocuğunun annesi. Ümmü'lMü'minin.
    HATİF: (Ar.) Er. 1. Kuvvetli, sert ve tiz bir sesle tebliğ veya davet eden kimse. 2. Göz kamaştıran. 3. Göze görünmeyen.
    HATİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Hatif).
    HATİM: (Ar.) Er. 1. Sona erdiren, bitiren. 2. Mühürleyen, mühürleyici. HATİME: (Ar.) Ka. (bkz. Hatim).
    HATUN: (Ar.) Ka. 1. Kadın. 2. Eş, zevce. 3. Eskiden yüksek kişilikli kadınlara ya da hakan eşlerine verilen unvan. Örfte isim olarak kullanılır.
    HAVER: (Fars.). 1. Şark, doğu. 2. Güneşin doğduğu gün. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HAVLE: (Ar.) Ka. 1. Etraf, çevre, güç, kuvvet. 2. Sahabe hanımlarından birisi. Hakkında ayet inmiştir.
    HAVVA: (Ar.) Ka. Esmer kadın. Havva: Hz. Adem (a.s.)'in kansı, ilk kadın. Adem (a.s) cennette uyurken sol kaburga kemiğinden yaratılmıştır. İnsan soyunun başlangıcı yani türeyiş, onların bir arada yaşamaya başlamasıyla vaki olmuştur.
    HAY: (Ar.) Er. 1. Canlı, diri. 2. Allah'ın sıfatlarından. "abd" takısı alarak kullanılır. "Abdülhay".
    HAYA: (Ar.) Ka. 1. Utanma, sıkılma. 2. Ar, namus, edep. 3. Allah korkusu ile günahtan kaçınma.
    HAYAL: (Ar.) Ka. 1. İnsanın kafasında canlandırdığı şey. 2. Bir olay veya eşyanın zihinde kalan izi. 3. Gerçekte olmadığı halde görüldüğü sanılan şey, görüntü.
    HAYALİ: (Ar.) Er. 1. Hayal niteliğinde ya da hayal ürünü olan. 2. Kanuni Sultan Süleyman devrinin büyük şairlerinden biri. �
    HAYAT: (Ar.) Ka. 1. Yaşayan, diri. 2. Canlılarda doğumdan ölüme kadar geçen süre. 3. Yaşama, yaşayış.
    HAYATEFZA: (a.f.i.) Ka. Hayat anıran.
    HAYATENGİZ: (a.f.i.) Ka. Yaşatan, yaşamaya zorlayan.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:23 am

    HAYATİ: (Ar.) Er. 1. Dirilik, canlılık. 2. Büyük önem taşıyan. 3. Hayata, yaşayışa ait, hayatla ilgili.
    HAYDAR: (Ar.) Er. 1. Arslan, esed, gazanfer, şir. 2. Cesur, yiğit adam. 3. Hz. Alî'nin lakabı.
    HAYİM: (Ar.) Er. 1. Şaşkın, hayrette. 2. Sevgiden dolayı şaşkına dönmüş.
    HAYME: (Ar.) Ka. Çadır.
    HAYR: (Ar.) Er. İyi, faydalı, hayırlı, yarar. Hayru'lVera: Halkın, alemin hayırlısı, Hz. Muhammed. Hayru'lBeşer. İnsanların hayırlısı, Hz. Muhammed.
    HAYRAN: (Ar.) Er. 1. Şaşmış, şaşa kalmış, şaşırmış. 2. Çok tutkun. 3. Aşın derecede sevgi duyan.
    HAYRAT: (Ar.) Er. 1. Sevap kazanmak için yapılan hayırlı işler, iyilikler. 2. Sevap için kurulan müessese.
    HAYREDDİN: (Ar.) Er. Dinin hayırlı eylediği mübarek kıldığı insan. Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır.
    HAYRET: (Ar.) Ka. Şaşma, şaşırma, şaşakalmış, ne yapacağını bilmeme.
    HAYRI: (Ar.) Er. Hayırla, iyilikle ilgili, uğur ve kutluluğa ait.
    HAYRİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Hayri).
    HAYRULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın hayırlı ettiği erkek.
    HAYRUNNİSA: (Ar.) Ka. Kadınların hayırlısı.
    HAYSİYET: (Ar.) Er. Şeref, onur, itibar, değer. .:
    HAYYAM: (Ar.) Er. 1. Çadırcı. 2. İran'ın meşhur şairlerinden Ömer Hayyam,
    HAZAL: (Ar.) Ka. Kuruyup dökülen ağaç yapraklan.
    HAZAN: (Fars.) Ka. Sonbahar, güz.
    HAZAR: (Ar.) 1. Sabit meskeni olanlann oturduklan memleket. 2. Banş ve güven. Erkek ve kadın adı olarak kullanılabilir.
    HAZEN: (Ar.) Ka. Üzüntü. Ga keder.
    HAZER: (Ar.) Deniz, bahr, büyük su. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HAZIM: (Ar.) Er. Hazmeden, hazimli, ihtiyatlı, akıllı, İşinde gözü açık, sağlam olan.
    HÂZİM: (Ar.) Er. Zafer kazanan, galip, hazimete uğratan.
    HÂZİME: (Ar.) Ka. Sindirici kuvvet, (bkz. Hazim).
    HAZİN: (Ar.) Er. 1. Hüzünlü, üzüntülü, acıklı. 2. Üzüntü veren, gamlandıran, kederlendiren.
    HAZİNE: (Ar.) Ka. 1. Devlet malının parasının saklandığı yer. 2. Gömülü ya da saklıyken bulunan değerli şeyler.
    HAZİZ: (Ar.) Er. 1. Mesud, mutlu. 2. Hisse ve nasibi olan.
    HAZİZE: (Ar.) Ka. (bkz. Haziz).
    HAZLAN: (Ar.) Er. 1. Terketmek. 2. Allah ilminde, Allah'ın insanı lütuf ve nusretinden mahrum etmesi. İsim olarak kullanılmaması daha uygundur.
    HAZRÂ: (Ar.) Ka. 1. Yeşil, sebze, hadra. 2. Gökyüzü. 3. Türk musikisinde mürekkep bir makam.
    HAZREC: (Ar.) Er. 1. Bir Arap kabilesinin ismi. 2. Hz. Peygamberi Mekkeli muhacirlerle, Medine'de kabul eden ve ilk İslam devletinin temelini teşkil'eden ensârın en önemli kolu.
    HEBİB: (Ar.) Er. Rüzgar.
    HECİL: (Ar.) Ka. İki dağın arasındaki kısım, vadi, dere.
    HEDEF: (Ar.) Er. 1. Nişan, nişan alınacak yer alanı. 2. Meram, maksat, gaye, amaç.
    HEDİYE: (Ar.) Ka. 1. Hediye, armağan. 2. Karşılıksız verilen şey. Hediyetullah: Allah'ın hediyesi.
    HEKİM: (Ar.) Er. 1. İnsan hastalıklarının teşhis ve tedavisi ile uğraşan kimse, doktor. 2. Hikmet sahibi kişi, filozof.
    HENNÂ: (Ar.) Ka. Kına ağacı, (bkz. Kına).
    HEPER: (Tür.) Er. Cesur, yiğit kimse.
    HEPGÜL: (Tür.) Ka. 1. Gül gibi güzel kadın. 2. Neşeli ol.
    HEPŞEN: (Tür.) Ka. (bkz. Hepgül).
    HEPYENER: (Tür.) Er. (bkz. Heper).
    HESNA: (Ar.) Ka. 1. Güzel kadın. 2. Hanım, kadın.
    HEYBÂN: (Ar.) Er. 1. Korkunç, korku veren. 2. Çok utangaç.
    HEYBET: (Ar.) Er. 1. İnsanlarda korku ile birlikte saygı uyandıran görünüş. 2. Karizma, doğal etkileyiş.
    HEZÂR: (Fars.). 1. Bülbül. 2. Çok, pek çok. 3. Bin. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HEZÂRE: (Ar.) Ka. Afganistan'ın dağlık kesiminde oturan bir kabile.
    HEZARFEN: (Fars.) Er. Çok bilen, elinden her iş gelen. Bin türlü iş beceren. Hezarfen Ahmet Çelebi: Türk bilgini. Yapay kanatlarla ilk defa uçma deneyimini başaran adam. A T >
    HIDIR: (Ar.) Er. (bkz. Hızır). HIFZI: (Ar.) Er. 1. Saklama, koruma ile ilgili. 2. Ezberleme, akılda tutma.
    HIFZURRAHMAN: (Ar.) Er. Merhamet eden, acıyan. Allah'ın koruyuculuğu. Allah'ın uhdesinde. HIFZİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Hıfzı).
    HIFZULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın koruması, saklaması.
    HINCAL: (Tür.) Er. Öç al.
    HIYRE: (Fars.) Ka. Kamaşık, donuk, fersiz göz.
    HIZIR: (Ar.) Er. 1. Yeşil. Yeşillik. 2. Kehf suresinde 5981. ayetlerde bahsi geçen ve Hz. Musa'nın onunla buluşarak imtihan olunduğu şahsın müfessirlerin ekseriyetinin üzerinde ittifakla durdukları ismi. Hızır hakkında çok çeşitli rivayetler vardır.
    HIZIRHAN: (Ar.) Er. Seyyid. Seyyidi sülalesinin kurucusu, Malik Süleyman'ın oğlu.
    HIZIR BEY: (Ar.) Er. İstanbul'un fethinden sonra oranın ilk kadısı olan Türk alimi ve şairi. HIZLAN: (Tür.) Er. Hız kazan, hızını artır.
    HiBE: (Ar.) Ka. Bağışlama, bağış.
    HlBETULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın bağışlaması, bağışı.
    HİCAB: (Ar.) Er. 1. Utanma, sıkılma. 2. Perde, ikişeyi birbirinden ayırmaya yarayan perde.
    HİCABİ: (Ar.) Er. (bkz. Hicab).
    HiCRAN: (Ar.) Ka. 1. Ayrılık. 2. Unutulmaz acı, keder.
    HİCRET: (Ar.) Ka. 1. Bir memleketten, başka bir memlekete göç ediş. 2. Rasulullah'ın Mekke'den Medine'ye göç etmesi, takvim başlangıcı olan Miladi 622 yılında vuku bulmuştur.
    HİÇSÖNMEZ: (Tür.) Er. (bkz. Sönmez).
    HlÇYILMAZ: (Tür.) Er. (bkz. Yılmaz).
    HİDAYET: (Ar.). Hak yoluna doğru yola girme. 2. Müslüman olmak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HİDAYEDDİN: (Ar.) Er. Dinin gösterdiği doğru yol.
    HİDİV: (Ar.) Er. İmtiyazlı, Mısır valisi veya bu valinin unvanı.
    HİKEM: (Ar.) Er. Hikmetler.
    HlKMEDDİN: (Ar.) Er. Dinin hikmeti. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    HİKMET: (Ar.). 1. Hakimlik, feylesofluk. 2. Sebeb, gizli, Allah'ın hikmeti. 3. Felsefe. 4. Ahlaki söz, öğüt verici, kısa öz, öğretici söz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HİKMETULLAH: (Ar.) Er. 1. Ancak Allah'ın bileceği iş. 2. Allah'ın hikmeti.
    HİLÂ: (Ar.) Er. Hükümdarın taltif etmek istediği kimseye verdiği kıymetli elbise. Hil'at.
    HİLÂL: (Ar.) Ka. 1. Hilal, yeni ay şeklinde olan ay, ayça, gençay. 2. Bir yazı sitili. 3. Hilaliyye: Kadiri tarikatı şubelerinden birinin adı.
    HİLMİ: (Ar.) Er. Yumuşak huylu,
    sakin tabiatlı.
    HİLMİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Hilmi).
    HİLYE: (Ar.) Ka. 1. Süs, zinet, cevher. 2. Güzel sıfaüar. 3. Güzel yüz. 4. Bir yazı sitili. 5. Hz. Muhammed'in mübarek vasıflarım ve güzelliklerini anlatan manzum ve mensur eser.
    HİMAYET: (Ar.) Er. Koruma, korunma.
    HİMMET: (Ar.) Er. 1. Gayret, emek, çalışma, çabalama. Yüksek irade. 2. Ermiş kimsenin tesiri. 3. Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır.
    HİMYER: (Ar.) Er. Yemen'de bir kavmin adı.
    HİND: (Ar.) Ka. 1. Hindistan. 2. Sahabeden Ebû Süfyan'ın kansı.
    HİRAM: (Fars.) Er. Salınma, salınarak edalı yürüme.
    HİSAR: (Ar.). 1. Kuşatma, etrafını sarma. 2. Kale etrafı istihkamlı bent. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HİŞAM: (Ar.) Er. Hişam elMelik: Emevi halifesi.
    HİZBER: (Ar.) Er. 1. Arslan, esed, gazanfer, şir, bahadır. 2. Cesur, yürekli adam.
    HİZBULLAH: (Ar.) Er. Allah'a inananlar topluluğu.
    HİZRAN: (Fars.) Ka. 1. Hezaren ağacı. 2. Harun crReşid'in annesi.
    HOŞEDA: (Fars.) Ka. Hareket ve davranışı hoş, güzel. Cazibeli.
    HOŞENDAM: (Fars.) Ka. Boyu boşu güzel, düzgün olan.
    HOŞFİDAN: (Fars.) Ka. Güzel endamlı, boylu boslu kadın.
    HOŞKADEM: (Fars.) Ka. Ayağı uğurlu.
    HOŞNEVÂ: (Fars.) Ka. Güzel sesli.
    HOŞNİGAR: (Fars.) Ka. Güzel, hoş sevgili.
    HOŞTEN: (Fars.) Ka. Güzel vücutlu.
    HUBEYB: (Ar.) Er. 1. Küçük taze buğday taneceği. Tanecik. Hubeyb b. Adiyy el-Ensarî (Öl. 625): islam'ın ilk şehitlerindendir. Uhud'un ardından tutsak edildi ve Mekke'ye köle olarak götürüldü. Uhud'ta öldürülen Haris'e mukabil, işkence edilerek vahşi bir biçimde kazığa vuruldu ve şehid oldu.
    HUBTER: (Fars.) Ka. Pek güzel, en güzel.
    HÜCCET: (Ar.) Er. Delil.
    HUCESTE: (Fars.) Ka. Uğurlu, hayırlı, kutlu.
    HUCURÂT: (Ar.) 1. Hücreler odalar. 2. Kur'anı Kerim'in 49. suresinin adı.
    HUD: (Ar.) Er. Hz. Hud (a.s). Ad kavmine gönderilen peygamber. Kur'an'da ismi geçen 24 peygamberden biridir. Dalalet ve sapıklık içinde olan kavmini ıslah için çok uğraştı fakat onlar, Hud'a inanmadılar ve ani bir fırtına ile yok olarak tarihten silindiler.
    HUDA: (Ar.). 1. Doğru yol gösteren, hidayet eden. 2. Allah'ın isimlerinden. 3. Kur'anı Kerim. Ek almadan isim olarak kullanılmaz. Hudanur gibi.
    HUDAVENDİGAR: (Fars.) Er. 1. Sahip, hükümdar, bay. 2. Fars edebiyatında Allah manasında kullanılır.
    HUDAVENDİ: (Fars.) Er. 1. Hükümdarlık. 2. Efendi, sahip, maliklik. 3. Hakim, hükümdar.
    HUDA Yİ: (Fars.) Er. Allah'a mensup, Allah'ın yarattığı.
    HUDEYBİYE: (Ar.) Er. 1. Mekke'den ağır yürüyüşle 17 km mesafede bir vadi. 2. İslam tarihinde Hudeybiye Musalahası olarak bilinen anlaşmanın yapıldığı yer.
    HULAGU: (Fars.) Er. Moğol hükümdarı olup, İran'da Moğol hanedanının kurucusudur.
    HULKÎ: (Ar.) Er. 1. Hulk, yaratılışla ilgili, doğal tabi. 2. İyi ahlaklı, iyi huylu.
    HULUSİ: (Ar.) Er. 1. Halis olan, saf, iç temizliği. 2. Samimi, candan. (bkz. Halis).
    HUMEYRA: (Ar.) Ka. 1. Beyaz tenli kadın. 2. Hz. Aişe'nin lakabı.
    HUNALP: (Tür.) Er. Cesur, kahraman.
    HUNDE: (Ar.) Ka. Sükun, sulh ve mütareke, (bkz. Hudeybiye). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HURDAZ: (Fars.) Er. Parsların kullandığı şemsi senenin 3. ayına verilen isim.
    HURl: (Ar.) Ka. 1. Cennet kızı. 2. Sevgili. Daha çok lakab olarak kullanılır.
    HURİSER: (a.f.i.) Ka. Cennet kızlarının başı, hurilerin başı.
    HURİYE: (Ar.) Ka. Coşkunluk hallerinde hurilerle buluştuklarına inanan bir tarikat
    HURREM: (Fars.) Ka. 1. Şen, sevinçli, güleryüzlü, gönülaçan, taze, hoş. 2. Bir yazı sitili. 3. Hurrem Sultan: Kanuni Sultan Süleyman'ın gözde zevcelerinden. Osmanlı siyasetinde etkin rol oynayan hanımlardan.
    HURŞİD: (Fars.) Er. Güneş, aftab,
    mihr, şems. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    HUSREV: (Ar.) Er. Hükümdar, padişah.
    HUZUR: (Ar.) Er. Baş dinçliği, gönül rahatlığı, dirlik, erinç.
    HÜCCET: (Ar.) Er. 1. Senet, vesika, delil. 2. Seçkin alimlere verilen unvan. Hüccetü'lİslam: Gazali.
    HÜDAİ: (Ar.) Er. (bkz. Hüdayi).
    HÜDAVENDİGAR: (Fars.) Er. 1. Amir, hükümdar. 2. Osmanlı padişahlarından I. Murad'ın unvanı,
    HÜLYA: (Ar.) Ka. Kuruntu.
    HÜMA: (Ar.) Er. 1. Devlet kuşu. 2. Saadet, mutluluk.
    HÜMEZE: (Ar.) Birini arkasından çekiştirmek. Kur'anı Kerim'in 104. suresinin adı. İsim olarak kullanılmaz.
    HÜNER: (Fars.) Ka. Bir işte gösterilen incelik ve beceriklilik, maharet, ustalık marifet.
    HÜNKAR: (Fars.) Er. 1. Uğurlu. 2. 1529 yaş arasında Osmanlı Sultanlarına verilen isim.
    HÜR: (Ar.) Er. Özgür, bağımsız.
    HÜRAY: (a.t.i.). Ay gibi özgür, ay kadar bağımsız. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HÜRCAN: (a.t.i.). (bkz. Hüray).
    HÜRDOĞAN: (a.t.i.) Er. (bkz. Hüray).
    HÜREYRE: (Ar.) Er. Kedicik, kedi yavrusu. Ebû Hüreyre: Ashabı Kiram'dan en çok hadis rivayet eden sahabi. Kedi yavrularını çok sevdiği için bu ismi aldığı söylenir.
    HÜRGÜL: (Tür.) Ka. Gül gibi özgür güzel.
    HÜRKAL: (Tür.) Er. Esir olma.
    HÜRKAN: (Tür.) Er. Özgür soydan gelen.
    HÜRMET: (Ar.) Ka. Saygı.
    HÜRMÜZ: (Fars.) Er. 1. Zerdüşüerin hayır tanrısı. 2. Eski İran takviminde güneş yılının ilk günü. 3. Jüpiter, müşteri, erendiz. 4. Sasani sülalesinden 5. padişahın adı.
    HÜROL: (Tür.) Er. (bkz. Hürkal).
    HÜRREM: (Fars.) Ka. 1. Yeşil taze. 2. Gönülaçıcı. 3. Şen şakrak, sevinçli.
    HÜRRİYET: (Ar.) Ka. 1. Hürlük, serbestlik. 2. istediğini herhangi bir engelle karşılaşmadan karar dairesi içinde yapabilme hali.
    HÜRSEL: (Tür.) Er. (bkz. Hürol).
    HÜRSEV: (Tür.) Er. Hürriyeti seven kişi.
    HÜR YAŞAR: (Tür.) Er. (bkz. Hürsev).
    HÜSAM: (Ar.) Er. Keskin kılıç.
    HÜSAMEDDİN: (Ar.) Er. 1. Dinin keskin kılıcı. 2. Mevlana'nın halifesi olan Hüsameddin Çelebi, Mevlana'nın Mesnevi'yi dikte ettirdiği kişidir. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    HÜSEYİN: (Ar.) Er. 1. Küçük sevgili. 2. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in torunu, Hz. Ali'nin küçükoğlu.
    KÜSMEN: (Tür.) Er. Hüseyin'den bozma olarak yapılan isim. f
    HÜSNİ: (Ar.) Er. Güzelliğe ait, güzellikle ilgili.
    HÜSNİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Hüsni). HÜSNÜ: (Ar.) Ka. Çok güzel.
    HÜSNÜGÜL: (a.f.i.) Ka. Gülün güzelliği. .,�',
    HÜSNÜGÜZEL: (Tür.) Ka. San çiçekli, güzel yapraklı süsbitkisi.
    HÜSNÜHAL: (Ar.) Ka. Davranış güzelliği.
    HÜSREV: (Fars.) Er. 1. Padişah, hükümdar, sultan. 2. Hüsrcv şirin masalının erkek kahramanı. Hüsrev: Eserlerini daha çok Farsça yazmış bir Türk şairi ve edibi olup 1253-1325 yıllan arasında Hindistan'da yaşamıştır.
    HÜTEYN: (Ar.) Er. Hicaz ve Mısır'da dağınık halde yaşayan büyük bir göçebe kabile.
    HUVARE: (Ar.) Ka. Berberi kabilesinin en önemlilerinden birinin adı.
    HÜVEYDÂ: (Fars) Ka. Açık, apaçık, belli, besbelli, zahir.
    HÜZEY: (Ar.) Er. Kuzey Arabistan'da büyük bir Arap kabilesi.
    HÜZZAM: (Fars.) Ka. Türk müziğinin en eski birleşik makamlarından.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:23 am

    ANA SAYAFA
    İSİMLER SÖZLÜĞÜ
    H ile başlayan isimler align=

    H ile başlayan isimler
    HABBAN: (Ar.) Er. Güney Arabistan'da bir kasaba.
    HABİB: (Ar.) Er. Sevgili. Seven, dost.
    HABEŞİ: (Ar.) Er. Habeşler gibi derisinin rengi çok koyu esmer olan kimse. Habeş ırkına mensup.
    HABİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Habib)
    HABİBULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın sevgilisi. Hz. Peygamber.
    HABlL: (Ar.) Er. Habil: Hz. Adem'in oğullarından, Kabil'in kardeşi, Kabil tarafından öldürülmüştür. Yeryüzünde ilk öldürülen kişidir.
    HABİNAR: (Ar.) Ka. Nar tanesi.
    HABİR: (Ar.) Er. 1. Taze, haberli, bilgili, agah, vakıf. 2. Cenabı Hak. HACCAC: (Ar.) Er. 1. Delil ikame eden. Delille galip olan. 2. Irak valisi olup, Hz. Muhammed soyuna ve taraflarına eziyet eden Yusuf b. Sakafi'nin unvanı. Yezid'in komutanlarından.
    HACCE: (Ar.) Ka. 1. Hacca giden, Kabe'yi ziyaret eden hacı kadın. 2. Bir çeşit akdiken. Daha çok lakab olarak kullanılır.
    HACE: (Fars.) Er. 1. Hoca. 2. Bilgin, öğretmen. 3. Çelebi, sahip, muallim, profesör. Daha çok lakab olarak kullanılır.
    HACER: (Ar.) Ka. 1. Taş, kaya. Haceri Esved: Kabe'nin duvannda bulunan meşhur kara taş. 2. Hz. İsmail'in annesi ve Hz. İbrahim'in cariyesinin adı.
    HACERUNNUR: (Ar.) Ka. Kükürt ile demirin birleşmesinden meydana gelen altın şansı renginde.
    HACI: (Ar.) Er. 1. Hacca giden, Kabe'yi ziyaret eden, hacı. 2. Dini bir mahalli ziyaret eden kimse.
    HACİB: (Ar.) Er. Birinin bir yere gitmesine engel olan. 2. Kapıcı. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
    HACİR: (Ar.) Er. 1. Hicret eden, bir başka yere geçen. 2. Sayıklayan.
    HADDAS: (Ar.). Çabuk kavrayan, anlayışlı, kavrayışlı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HADİ: (Ar.) Er. 1. Yenilene yardım eden, yardımcı. 2. Hidayet eden, doğru yolu gösteren. Kılavuz, rehber. 3. Önde giden kimse. 4. Mızrak ucu.
    HADİC: (Ar.) Er. Erken doğan oğlan çocuğu.
    HADİCE: (Ar.) Ka. Vakitsiz, erken doğan kız çocuğu. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır. Hadice: Hz. Muhammed (s.a.s)'in ilk eşi.
    HADİD: (Ar.) Er. 1. Keskin. 2. Demir. 3. Öfkeli, hiddetli, şiddetli, titiz. 4. Kur'anı Kerim'in 50. suresinin adı.
    HADİM: (Ar.) Er. Hizmetkar, yardım eden. Hadimi Harameyn: Haremi Şerifin hizmetkarı. Hicaz'm alınmasından sonra Osmanlı sultanlarına verilen lakap.
    HADİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Hadi).
    HAFAZA: (Ar.) Ka. 1. İnsanın yaptığı işleri yazmakla görevli melekler. 2. Bekçiler.
    HAFİ: (Ar.) Er. l. Çok ikram eden, insanı güler yüzle karşılayan. 2. Yalınayak yürüyen, koşan adam.
    HAFİD: (Ar.) Er. Erkek torun.
    HAFİDE: (Ar.) Ka. Kız torun. (bkz. Ncbirc).
    HAFİZ: (Ar.) Er. 1. Allah'ın adlanndandır. Muhafaza eden, saklayan, esirgeyen, koruyan. 2. Kur'an'ı ezbere bilen ve usulüne uygun okuyan kimse. HAFİZE: (Ar.) Ka. (bkz. Hafız).
    HAFİZÜDDİN: (Ar.) Er. Dinin koruyucusu. Daha çok unvan olarak verilir.
    HAFSA: (Ar.) Ka. Hz. Ömer'in kızı. Hz. Peygamberin zevcelerinden, Ümmü'1Mü'minin.
    HAKAN: (Tür.) Er. 1. Eski Türk ve Moğol hükümdarlarının kullandığı unvanlardan biri, hanlar hanı. 2. Kağan.
    HAKEM: (Ar.) Er. 1. Bir uzlaşmazlığın halli için tarafların üzerinde anlaştıkları kimse. 2. Çeşitli yarışmaları, müsabakaları idare eden kimse. 3. Jüri, bir yarışmada değerlendirme yapan kimse. 4. Allah'ın isimlerinden. Hüküm veren, karar veren, bütün meselelerin kendisine döndüğü hüküm sahibi.
    HAKGÜZAR: (a.f.i.). Hakkı tanıyan, haktan ayrılmayan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HAKİ: (Fars.) Er. 1. Yeşile çalan koyu san renk, toprak rengi. 2. Topraktan, toprağa mensup. Mütevazi kişi.
    HAKİKAT: (Ar.) Ka. 1. Bir şeyin aslı ve esası, mahiyeti. 2. Gerçek, doğru, gerçekten, doğrusu. 3. Sadakat, doğruluk, bağlılık, kadirbilirlik.
    HAKİM: (Ar.) Er. 1. Her şeye hükmeden, hikmet sahibi olan Allah. 2. Hükmeden, dava yargılama işine memur olan, yargıç. 3. Üstte bulunan. 4. Hekim, akıllı, becerikli. 5. Kadı, vali, amir, hükümdar, emir.
    HAKİME: (Ar.) Ka. (bkz. Hakim).
    HAKİMİYET: (Ar.) Ka. Hakimlik, amirlik, üstünlük, egemenlik. Sulta.
    HAKKI: (Ar.) Er. 1. Doğruluk ve insaf sahibi. 2. Bir insana ait olan şey.
    3. Dava, iddiada hakikate uygunluk. 4. Emek. 5. Pay, hisse. 6. Layık, münasip.
    HAKTAN: (Tür.) Er. Allah'tan gelen, Allah'ın verdiği.
    HAKTANIR: (a.t.i.) Er. Herkesin hakkını gözeten kimse.
    HALAS: (Ar.) Er. Kurtuluş, kurtulma.
    HALASKAR: (Ar.) Er. Kurtarıcı.
    HALDUN: (Ar.) Er. Devamlılar, sürekli olanlar.
    HALE: (Ar.) Ka. Ayın ve güneşin etrafında bazı zamanlarda görülen ışıklı halka, ayla, ağıl.
    HALEF: (Ar.) Er. 1. Babadan sonra kalan oğul. 2. Memurlukta, birinden sonra gelip onun yerine geçen kimse.
    HALENUR: (Ar.) Ka. (bkz. Hale).
    HÂLİD: (Ar.) Er. 1. Sonsuz, daim, ebedi. 2. Bir yıldan çok yaşayan. 3. Türk dil kurallarına göre "d/t" olarak kullanılır. Hâlid b. Velîd: Ünlü sahabi. Allah'ın kılıcı olarak anıldı.
    HALİDDİN: (Ar.) Er. Dinin sonsuzluğu ölümsüzlüğü. HALİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Hâlid).
    HALİFE: (Ar.) Er. 1. Halef, naib. 2. Hz. Peygamber'in vekili ve dünyadaki müslümanların başı olan kimse.
    HALİL: (Ar.) Er. Samimi dost, Allah'ın dostu.
    HALİLULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın dostu. Hz. İbrahim (a.s.).
    HALİM: (Ar.) Er. 1. Sakin, sessiz. 2. Tabiatı yavaş olan, yumuşak huylu. Allah'ın isimlcrindendir. "Abd" takısı alarak kullanılması tercih edilir.
    HALİME: (Ar.) Ka. (bkz. Halim). Peygamberimizin (s.a.s) süt annelerinden.
    HALİS: (Ar.) Er. 1. Hilesiz, katkısız. 2. Karışmamış, kanşıksız, saf, hilesiz. Temiz. 3. Yalnız, sadece. (bkz. Muhlis).
    HALİSE: (Ar.) Ka. (bkz. Halis).
    HALLAÇ: (Ar.) Er. Pamuk, yatak, yorgan atan kimse. Hallacı Mansur: 922 yılında "Ene'1Hak" dediği için asılan ve divan edebiyatında adına sık sık rastlanılan ünlü sufî.
    HALUK: (Ar.) Er. İyi huylu, insaniyetli, geçim ehli olan.
    HAMAN: (Ar.) Er. Hz. Musa'ya karşı acımasızca mücadele eden Mısır Firavunu'nun veziri.
    HAMASE: (Ar.) Er. Yiğitlik, kahramanlık şiirleri, marşlar.
    HAMASET: (Ar.) Ka. 1. Cesaret, kahramanlık, yiğitlik. 2. Kahramanca şiir.
    HAMDİ: (Ar.) Er. 1. Allah'ı övmek. 2. Allah'a şükretmek. 3. Şükreden, şükredici.
    HAMDİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Hamdi).
    HAMDULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın övgüsü.
    HAMİ: (Ar.) Er. Himaye eden, koruyan, koruyucu, sahip çıkan, gözeten.
    HAMİD: (Ar.) Er. 1. Koru sönmediği halde alevi sönen ateş. 2. Hamdeden, şükreden kul. 3. Hz. Pey. (s.a.s)'in lakaplarından.
    HAMİD: (Ar.) Er. Övülmeye değer. Allah'ın isimlerinden (bkz. Abdülhamid). Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    HAMİDE: (Fars.) Ka. (bkz. Hamid).
    HAMİL: (Ar.). 1. Yüklü. Gebe. 2. Sahip, malik. 3. Taşıyan, gözeten. 4. Uhdesinde bir poliçe bulunan. 5. Hamili vahy: Cebrail (a.s.). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HAMİYE: (Ar.) Ka. 1. Himaye eden, koruyan korucu. 2. Kayıran, kayırıcı.
    HAMİYET:(Ar.) Ka. 1. Milli onur ve haysiyet. 2. İnsanlık, fazilet. 3. İzzeti nefs.
    HAMMAD: (Ar.) Er. 1. Çok hamdedcn, çok şükür ve dua eden. Hammad b. Ebû Süleyman'. Hadisçi. Tabiindendir.
    HAMMADE: (Ar.) Ka. (bkz. Hammad).
    HAMRA: (Ar.) Ka. Daha, pek çok kızıl, kırmızı. elHamra: İspanya'nın Gırnata şehrinde Araplardan kalma meşhur saray.
    HAMZA: (Ar.) Er. 1. Arslan. 2. Heybetli, azametli demektir. Hz. Peygamber'in amcası, Mekke döneminde müslüman olmuş, Uhud Savaşı'nda Vahşi tarafından şehid edilmiştir.
    HANBELİ: (Ar.) Er. Ahmed b. Muhammed b. Hanbel (Öl. 855): Ehli sünnetin dört ana mezhebinden birisi olan Hanbeli mezhebinin imamı.
    HANDAN: (Fars.) Ka. 1. Gülen, gülücü. 2. Güler yüzlü, sevimli.
    HANDE: (Fars.) Ka. l. Açılış, açılma. 2. Gülme, gülüş.
    HANDEGÜL: (Fars.) Ka. Gülün açması.
    HANEDAN: (Fars.) Er. Kökten, asil ve büyük aile.
    HANEF: (Ar.) Er. Doğruluk, istikamet.
    HANEFİ: (Ar.) Er. İmamı Azam Ebû Hanife'nin mezhebinden olan. Hanefi mezhebine mensup kişi.
    HANİF: (Ar.) Er. 1. Tek Allah'a, Allah'ın birliğine inanan. 2. İslam inancına sıkı ve samimi olarak bağlanan. 3. Hz. Muhammed (s.a.s)'in tebliğinden önce Mekke'de tek Allah'a inananlar.
    HANİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Hanif). HANIM: (Tür.) Ka. 1. Kadınlar için kullanılan saygı sözü. 2. Eş, kan, zevce. 3. Ev sahibesi.
    HANNAN: (Ar.) Çok acıyan, çok merhametli. Allah'ın isimlerinden "abd" takısı alarak isim yapılır. Abdülhannan.
    HANNAS: (Ar.) Şeytan. İsim olarak kullanılmaz.
    HANSA: (Ar.) Ka. Arapların en büyük ünlü hanım şairi. Müslüman olmuştur.
    HANSOY: (Tür.) Er. (Han sülalesine mensup.
    HANZADE: (Fars.) Ka. Hükümdar çocuğu.
    HANZALE: (Ar.) Ka. Doğu Arabistan'da bir Arap kabilesi.
    HARE: (Fars.) Ka. 1. Sert taş, kaya. 2. Meneviş, menevişli kumaş.
    HAREM: (Ar.) Ka. 1. Yasak kılınmış mukaddes olan şey. 2. Evlerde yabancı erkeklerin girmesine izin verilmeyen, kadınlara ait bölüm. 3. İç avlu. 4. Hicaz'da ihrama girilen yerden Ka'be'ye dek uzanan bölüm. 5. MekkeMedine'nin ismi.
    HARİKA: (Ar.) Ka. İmkanların üstünde olup insanda hayret uyandıran şey.
    HARİM: (Ar.) Er. 1. Biri için kutsal olan şeyler. 2. Harem dairesi, harem. 3. Evin içi gibi, başkalarına kapalı olan yer. 4. Bir evin civan. 5. Avlu. 6. Ortak, şerik. 7. Hacıların, hac zamanı giydikleri giysi.
    HARİME: (Ar.) Ka. Kişinin dilediği gibi kullanabilecek hakka malik olduğu malı (bkz. Harim).
    HARİS: (Ar.) Er. 1. Muhafız, bekçi, gözcü. 2. koruyan, koruyucu. 3. Son derece hırslı olan. 4. Yemen'de bir Arap kabilesinin adı.
    HARİSE: (Ar.) Ka. (bkz. Haris).
    HARİZM: (Fars.) Er. Amuderya'nın aşağı kısmının her iki yanında bulunan ülke. Bu ülkede XIII. yy'a kadar dilini muhafaza ederek yaşamış olan İran kavminin adı.
    HARMAN: (Ar.) Er. 1. Tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması. Bu işin yapıldığı mevsim, sonbahar. 2. Birçok çeşitten birer parça alıp yeni bir bileşim oluşturmak.
    HARRAS: (Ar.) Er. Ekinci, çiftçi, toprağı işleyip ekin eken.
    HARUN: (Ar.) Er. Kur'anı Kerim'de bahsedilen peygamberlerdendir. Musa Peygamberin büyük kardeşi. Fir'avun erkek çocukların öldürülmesi emrini kaldırdıktan sonra doğmuştur. Hz. Musa'dan 3 sene sonra doğduğu söylenir.
    HARUT: (Ar.). 1. Arkadaşı Marut ile tanınan melek, büyü ve sihir ile uğraştıkları için kıyamete kadar kalmak üzere Babil'de bir kuyuya hapsedil
    mişlerdir. 2. Babil halkına korunmaları için büyü öğreten iki melekten biri, sihir yapar. İsim olarak kullanılmaz.
    HARZEM: (Fars.) Er. (bkz. Harizm).
    HASAFET: (Ar.) Er. 1. Hükümde sağlamlık, kuvvet ve olgunluk. 2. Görüş sağlamlığı.
    HASAN: (Ar.) Er. Güzellik, iyilik, hüsn sahibi olmak. Hasan b. Ali b. Ebî Talib: Ali (r.a.)'nin büyük oğlu. Peygamber Efendimizin torunu. Kur'an'da geçen kelimelerdendir.
    HASBEK: (Tür.) Er. Dürüst, iyi, saf insan.
    HASBİ: (Tür.) Er. İsteyerek ve karşılık beklemeksizin yapılan.
    HASBİNUR: (Ar.) Ka. (bkz. Hasibe).
    HASEKİ: (Ar.) Er. Hükümdarların
    hizmetine tahsis edilmiş şahıs ve
    zümrelere verilen ad.
    HASEN: (Ar.) Er. 1. Güzel, süslü. 2. Güzel işler, hayırlar. Hasan şeklinde kullanılır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:25 am

    HASENİ: (Ar.) Ka. Kasene ait. HASGÜL: (Ar.) Ka. Değerli, eşsiz gül.
    HASHANIM: (Ar.) Ka. 1. Çıtıpıtı, ince, narin kadın. 2. Bilge, değerli kadın. Birleşik isim.
    HASİB: (Ar.) Er. 1. Hayır sahibi, eliaçık, cömert. 2. Değerli, itibarlı, soyu temiz, muhterem, saygın, şahsi meziyet sahibi. 3. Muhasebeci, sayman.
    HASİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Hasib).
    HASİF: (Ar.) Er. Hasafeüi, aklı başında olgun adam.
    HASİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Masif).
    HASNA: (Ar.) Ka. İffetli, şerefli, namuslu. (bkz. Hesna).
    HASKIZ: (Tür.) Ka. İyi nitelikleri kendinde toplamış genç kız.
    HASLET: (Ar.) İnsanın yaratılışındaki huyu, tabiatı, mizacı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HASPOLAT: (Tür.) Er. Katışıksız, saf, çelik gibi.
    HASRET: (Ar.) Ka. 1. Ele geçirilemeyen veya elden kaçırılan bir nimete veya kıymetli şeye üzülüp yanmak. 2. İç çekme, inleme, üzüntü, iç sıkıntısı, keder, zahmet, eseflenme, özleyiş.
    HÂŞİM: (Ar.) Er. 1. Haşmetli, gösterişli, muhteşem. 2. Kuru ekmek kırıntısı doğrayan. Ezen, kıran, yaran, parçalayan. Beni Hâşim: Hz. Peygamber'in (s.a.s) soyu.
    HAŞİMÎ: (Ar.) Er. Haşime mensup, Haşimilerden olan.
    HAŞMET: (Ar.) Er. İhtişam, gösterişlilik, heybet, büyüklük. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    HAŞMEDDİN: (Ar.) Er. Dinin büyüklüğü, ihtişamı.
    HATEM: (Ar.) Er. 1. Mühür, üstü mühürlü yüzük. 2. En son. 3. Hatemü'lEnbiya: Peygamberlerin sonuncusu, Hz. Muhammed. 4. Halemi Tai: Arap kabileleri arasında tanınmış "Tayy" kabilesine mensup ve cömertliğiyle meşhur olan "İbn Abdullah b. Sa'd"ın lakabı. 5. Çok cömert olan.
    HATIR: (Ar.) Er. 1. Şan ve şeref sahibi. 2. Yüce, ulu. 3. Tehlikeli.
    HATIRA: (Ar.) Ka. Hatıra gelen, hatırda kalan şey, andaç.
    HATIRNEVAZ: (a.f.i.) Ka. Gönlü okşayan, hatırnaz.
    HATIRSAZ: (a.f.i.) Er. Gönül yapan, hoşnut eden.
    HATİB: (Ar.) Er. 1. Hitab eden, söz söyleyen. 2. Camide hutbe okuyan. 3. Güzel, düzgün konuşan kimse. Sahabe isimlerindendir.
    HATİCE: (Ar.) Ka. Erken doğan kız çocuğu. Hz. Haticetü'lKübra; Hz. Peygamber'in ilk eşi ve 6 çocuğunun annesi. Ümmü'lMü'minin.
    HATİF: (Ar.) Er. 1. Kuvvetli, sert ve tiz bir sesle tebliğ veya davet eden kimse. 2. Göz kamaştıran. 3. Göze görünmeyen.
    HATİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Hatif).
    HATİM: (Ar.) Er. 1. Sona erdiren, bitiren. 2. Mühürleyen, mühürleyici. HATİME: (Ar.) Ka. (bkz. Hatim).
    HATUN: (Ar.) Ka. 1. Kadın. 2. Eş, zevce. 3. Eskiden yüksek kişilikli kadınlara ya da hakan eşlerine verilen unvan. Örfte isim olarak kullanılır.
    HAVER: (Fars.). 1. Şark, doğu. 2. Güneşin doğduğu gün. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HAVLE: (Ar.) Ka. 1. Etraf, çevre, güç, kuvvet. 2. Sahabe hanımlarından birisi. Hakkında ayet inmiştir.
    HAVVA: (Ar.) Ka. Esmer kadın. Havva: Hz. Adem (a.s.)'in kansı, ilk kadın. Adem (a.s) cennette uyurken sol kaburga kemiğinden yaratılmıştır. İnsan soyunun başlangıcı yani türeyiş, onların bir arada yaşamaya başlamasıyla vaki olmuştur.
    HAY: (Ar.) Er. 1. Canlı, diri. 2. Allah'ın sıfatlarından. "abd" takısı alarak kullanılır. "Abdülhay".
    HAYA: (Ar.) Ka. 1. Utanma, sıkılma. 2. Ar, namus, edep. 3. Allah korkusu ile günahtan kaçınma.
    HAYAL: (Ar.) Ka. 1. İnsanın kafasında canlandırdığı şey. 2. Bir olay veya eşyanın zihinde kalan izi. 3. Gerçekte olmadığı halde görüldüğü sanılan şey, görüntü.
    HAYALİ: (Ar.) Er. 1. Hayal niteliğinde ya da hayal ürünü olan. 2. Kanuni Sultan Süleyman devrinin büyük şairlerinden biri. �
    HAYAT: (Ar.) Ka. 1. Yaşayan, diri. 2. Canlılarda doğumdan ölüme kadar geçen süre. 3. Yaşama, yaşayış.
    HAYATEFZA: (a.f.i.) Ka. Hayat anıran.
    HAYATENGİZ: (a.f.i.) Ka. Yaşatan, yaşamaya zorlayan.
    HAYATİ: (Ar.) Er. 1. Dirilik, canlılık. 2. Büyük önem taşıyan. 3. Hayata, yaşayışa ait, hayatla ilgili.
    HAYDAR: (Ar.) Er. 1. Arslan, esed, gazanfer, şir. 2. Cesur, yiğit adam. 3. Hz. Alî'nin lakabı.
    HAYİM: (Ar.) Er. 1. Şaşkın, hayrette. 2. Sevgiden dolayı şaşkına dönmüş.
    HAYME: (Ar.) Ka. Çadır.
    HAYR: (Ar.) Er. İyi, faydalı, hayırlı, yarar. Hayru'lVera: Halkın, alemin hayırlısı, Hz. Muhammed. Hayru'lBeşer. İnsanların hayırlısı, Hz. Muhammed.
    HAYRAN: (Ar.) Er. 1. Şaşmış, şaşa kalmış, şaşırmış. 2. Çok tutkun. 3. Aşın derecede sevgi duyan.
    HAYRAT: (Ar.) Er. 1. Sevap kazanmak için yapılan hayırlı işler, iyilikler. 2. Sevap için kurulan müessese.
    HAYREDDİN: (Ar.) Er. Dinin hayırlı eylediği mübarek kıldığı insan. Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır.
    HAYRET: (Ar.) Ka. Şaşma, şaşırma, şaşakalmış, ne yapacağını bilmeme.
    HAYRI: (Ar.) Er. Hayırla, iyilikle ilgili, uğur ve kutluluğa ait.
    HAYRİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Hayri).
    HAYRULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın hayırlı ettiği erkek.
    HAYRUNNİSA: (Ar.) Ka. Kadınların hayırlısı.
    HAYSİYET: (Ar.) Er. Şeref, onur, itibar, değer. .:
    HAYYAM: (Ar.) Er. 1. Çadırcı. 2. İran'ın meşhur şairlerinden Ömer Hayyam,
    HAZAL: (Ar.) Ka. Kuruyup dökülen ağaç yapraklan.
    HAZAN: (Fars.) Ka. Sonbahar, güz.
    HAZAR: (Ar.) 1. Sabit meskeni olanlann oturduklan memleket. 2. Banş ve güven. Erkek ve kadın adı olarak kullanılabilir.
    HAZEN: (Ar.) Ka. Üzüntü. Ga keder.
    HAZER: (Ar.) Deniz, bahr, büyük su. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HAZIM: (Ar.) Er. Hazmeden, hazimli, ihtiyatlı, akıllı, İşinde gözü açık, sağlam olan.
    HÂZİM: (Ar.) Er. Zafer kazanan, galip, hazimete uğratan.
    HÂZİME: (Ar.) Ka. Sindirici kuvvet, (bkz. Hazim).
    HAZİN: (Ar.) Er. 1. Hüzünlü, üzüntülü, acıklı. 2. Üzüntü veren, gamlandıran, kederlendiren.
    HAZİNE: (Ar.) Ka. 1. Devlet malının parasının saklandığı yer. 2. Gömülü ya da saklıyken bulunan değerli şeyler.
    HAZİZ: (Ar.) Er. 1. Mesud, mutlu. 2. Hisse ve nasibi olan.
    HAZİZE: (Ar.) Ka. (bkz. Haziz).
    HAZLAN: (Ar.) Er. 1. Terketmek. 2. Allah ilminde, Allah'ın insanı lütuf ve nusretinden mahrum etmesi. İsim olarak kullanılmaması daha uygundur.
    HAZRÂ: (Ar.) Ka. 1. Yeşil, sebze, hadra. 2. Gökyüzü. 3. Türk musikisinde mürekkep bir makam.
    HAZREC: (Ar.) Er. 1. Bir Arap kabilesinin ismi. 2. Hz. Peygamberi Mekkeli muhacirlerle, Medine'de kabul eden ve ilk İslam devletinin temelini teşkil'eden ensârın en önemli kolu.
    HEBİB: (Ar.) Er. Rüzgar.
    HECİL: (Ar.) Ka. İki dağın arasındaki kısım, vadi, dere.
    HEDEF: (Ar.) Er. 1. Nişan, nişan alınacak yer alanı. 2. Meram, maksat, gaye, amaç.
    HEDİYE: (Ar.) Ka. 1. Hediye, armağan. 2. Karşılıksız verilen şey. Hediyetullah: Allah'ın hediyesi.
    HEKİM: (Ar.) Er. 1. İnsan hastalıklarının teşhis ve tedavisi ile uğraşan kimse, doktor. 2. Hikmet sahibi kişi, filozof.
    HENNÂ: (Ar.) Ka. Kına ağacı, (bkz. Kına).
    HEPER: (Tür.) Er. Cesur, yiğit kimse.
    HEPGÜL: (Tür.) Ka. 1. Gül gibi güzel kadın. 2. Neşeli ol.
    HEPŞEN: (Tür.) Ka. (bkz. Hepgül).
    HEPYENER: (Tür.) Er. (bkz. Heper).
    HESNA: (Ar.) Ka. 1. Güzel kadın. 2. Hanım, kadın.
    HEYBÂN: (Ar.) Er. 1. Korkunç, korku veren. 2. Çok utangaç.
    HEYBET: (Ar.) Er. 1. İnsanlarda korku ile birlikte saygı uyandıran görünüş. 2. Karizma, doğal etkileyiş.
    HEZÂR: (Fars.). 1. Bülbül. 2. Çok, pek çok. 3. Bin. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HEZÂRE: (Ar.) Ka. Afganistan'ın dağlık kesiminde oturan bir kabile.
    HEZARFEN: (Fars.) Er. Çok bilen, elinden her iş gelen. Bin türlü iş beceren. Hezarfen Ahmet Çelebi: Türk bilgini. Yapay kanatlarla ilk defa uçma deneyimini başaran adam. A T >
    HIDIR: (Ar.) Er. (bkz. Hızır). HIFZI: (Ar.) Er. 1. Saklama, koruma ile ilgili. 2. Ezberleme, akılda tutma.
    HIFZURRAHMAN: (Ar.) Er. Merhamet eden, acıyan. Allah'ın koruyuculuğu. Allah'ın uhdesinde. HIFZİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Hıfzı).
    HIFZULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın koruması, saklaması.
    HINCAL: (Tür.) Er. Öç al.
    HIYRE: (Fars.) Ka. Kamaşık, donuk, fersiz göz.
    HIZIR: (Ar.) Er. 1. Yeşil. Yeşillik. 2. Kehf suresinde 5981. ayetlerde bahsi geçen ve Hz. Musa'nın onunla buluşarak imtihan olunduğu şahsın müfessirlerin ekseriyetinin üzerinde ittifakla durdukları ismi. Hızır hakkında çok çeşitli rivayetler vardır.
    HIZIRHAN: (Ar.) Er. Seyyid. Seyyidi sülalesinin kurucusu, Malik Süleyman'ın oğlu.
    HIZIR BEY: (Ar.) Er. İstanbul'un fethinden sonra oranın ilk kadısı olan Türk alimi ve şairi. HIZLAN: (Tür.) Er. Hız kazan, hızını artır.
    HiBE: (Ar.) Ka. Bağışlama, bağış.
    HlBETULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın bağışlaması, bağışı.
    HİCAB: (Ar.) Er. 1. Utanma, sıkılma. 2. Perde, ikişeyi birbirinden ayırmaya yarayan perde.
    HİCABİ: (Ar.) Er. (bkz. Hicab).
    HiCRAN: (Ar.) Ka. 1. Ayrılık. 2. Unutulmaz acı, keder.
    HİCRET: (Ar.) Ka. 1. Bir memleketten, başka bir memlekete göç ediş. 2. Rasulullah'ın Mekke'den Medine'ye göç etmesi, takvim başlangıcı olan Miladi 622 yılında vuku bulmuştur.
    HİÇSÖNMEZ: (Tür.) Er. (bkz. Sönmez).
    HlÇYILMAZ: (Tür.) Er. (bkz. Yılmaz).
    HİDAYET: (Ar.). Hak yoluna doğru yola girme. 2. Müslüman olmak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HİDAYEDDİN: (Ar.) Er. Dinin gösterdiği doğru yol.
    HİDİV: (Ar.) Er. İmtiyazlı, Mısır valisi veya bu valinin unvanı.
    HİKEM: (Ar.) Er. Hikmetler.
    HlKMEDDİN: (Ar.) Er. Dinin hikmeti. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    HİKMET: (Ar.). 1. Hakimlik, feylesofluk. 2. Sebeb, gizli, Allah'ın hikmeti. 3. Felsefe. 4. Ahlaki söz, öğüt verici, kısa öz, öğretici söz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HİKMETULLAH: (Ar.) Er. 1. Ancak Allah'ın bileceği iş. 2. Allah'ın hikmeti.
    HİLÂ: (Ar.) Er. Hükümdarın taltif etmek istediği kimseye verdiği kıymetli elbise. Hil'at.
    HİLÂL: (Ar.) Ka. 1. Hilal, yeni ay şeklinde olan ay, ayça, gençay. 2. Bir yazı sitili. 3. Hilaliyye: Kadiri tarikatı şubelerinden birinin adı.
    HİLMİ: (Ar.) Er. Yumuşak huylu,
    sakin tabiatlı.
    HİLMİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Hilmi).
    HİLYE: (Ar.) Ka. 1. Süs, zinet, cevher. 2. Güzel sıfaüar. 3. Güzel yüz. 4. Bir yazı sitili. 5. Hz. Muhammed'in mübarek vasıflarım ve güzelliklerini anlatan manzum ve mensur eser.
    HİMAYET: (Ar.) Er. Koruma, korunma.
    HİMMET: (Ar.) Er. 1. Gayret, emek, çalışma, çabalama. Yüksek irade. 2. Ermiş kimsenin tesiri. 3. Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır.
    HİMYER: (Ar.) Er. Yemen'de bir kavmin adı.
    HİND: (Ar.) Ka. 1. Hindistan. 2. Sahabeden Ebû Süfyan'ın kansı.
    HİRAM: (Fars.) Er. Salınma, salınarak edalı yürüme.
    HİSAR: (Ar.). 1. Kuşatma, etrafını sarma. 2. Kale etrafı istihkamlı bent. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HİŞAM: (Ar.) Er. Hişam elMelik: Emevi halifesi.
    HİZBER: (Ar.) Er. 1. Arslan, esed, gazanfer, şir, bahadır. 2. Cesur, yürekli adam.
    HİZBULLAH: (Ar.) Er. Allah'a inananlar topluluğu.
    HİZRAN: (Fars.) Ka. 1. Hezaren ağacı. 2. Harun crReşid'in annesi.
    HOŞEDA: (Fars.) Ka. Hareket ve davranışı hoş, güzel. Cazibeli.
    HOŞENDAM: (Fars.) Ka. Boyu boşu güzel, düzgün olan.
    HOŞFİDAN: (Fars.) Ka. Güzel endamlı, boylu boslu kadın.
    HOŞKADEM: (Fars.) Ka. Ayağı uğurlu.
    HOŞNEVÂ: (Fars.) Ka. Güzel sesli.
    HOŞNİGAR: (Fars.) Ka. Güzel, hoş sevgili.
    HOŞTEN: (Fars.) Ka. Güzel vücutlu.
    HUBEYB: (Ar.) Er. 1. Küçük taze buğday taneceği. Tanecik. Hubeyb b. Adiyy el-Ensarî (Öl. 625): islam'ın ilk şehitlerindendir. Uhud'un ardından tutsak edildi ve Mekke'ye köle olarak götürüldü. Uhud'ta öldürülen Haris'e mukabil, işkence edilerek vahşi bir biçimde kazığa vuruldu ve şehid oldu.
    HUBTER: (Fars.) Ka. Pek güzel, en güzel.
    HÜCCET: (Ar.) Er. Delil.
    HUCESTE: (Fars.) Ka. Uğurlu, hayırlı, kutlu.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:25 am

    HUD: (Ar.) Er. Hz. Hud (a.s). Ad kavmine gönderilen peygamber. Kur'an'da ismi geçen 24 peygamberden biridir. Dalalet ve sapıklık içinde olan kavmini ıslah için çok uğraştı fakat onlar, Hud'a inanmadılar ve ani bir fırtına ile yok olarak tarihten silindiler.
    HUDA: (Ar.). 1. Doğru yol gösteren, hidayet eden. 2. Allah'ın isimlerinden. 3. Kur'anı Kerim. Ek almadan isim olarak kullanılmaz. Hudanur gibi.
    HUDAVENDİGAR: (Fars.) Er. 1. Sahip, hükümdar, bay. 2. Fars edebiyatında Allah manasında kullanılır.
    HUDAVENDİ: (Fars.) Er. 1. Hükümdarlık. 2. Efendi, sahip, maliklik. 3. Hakim, hükümdar.
    HUDA Yİ: (Fars.) Er. Allah'a mensup, Allah'ın yarattığı.
    HUDEYBİYE: (Ar.) Er. 1. Mekke'den ağır yürüyüşle 17 km mesafede bir vadi. 2. İslam tarihinde Hudeybiye Musalahası olarak bilinen anlaşmanın yapıldığı yer.
    HULAGU: (Fars.) Er. Moğol hükümdarı olup, İran'da Moğol hanedanının kurucusudur.
    HULKÎ: (Ar.) Er. 1. Hulk, yaratılışla ilgili, doğal tabi. 2. İyi ahlaklı, iyi huylu.
    HULUSİ: (Ar.) Er. 1. Halis olan, saf, iç temizliği. 2. Samimi, candan. (bkz. Halis).
    HUMEYRA: (Ar.) Ka. 1. Beyaz tenli kadın. 2. Hz. Aişe'nin lakabı.
    HUNALP: (Tür.) Er. Cesur, kahraman.
    HUNDE: (Ar.) Ka. Sükun, sulh ve mütareke, (bkz. Hudeybiye). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HURDAZ: (Fars.) Er. Parsların kullandığı şemsi senenin 3. ayına verilen isim.
    HURl: (Ar.) Ka. 1. Cennet kızı. 2. Sevgili. Daha çok lakab olarak kullanılır.
    HURİSER: (a.f.i.) Ka. Cennet kızlarının başı, hurilerin başı.
    HURİYE: (Ar.) Ka. Coşkunluk hallerinde hurilerle buluştuklarına inanan bir tarikat
    HURREM: (Fars.) Ka. 1. Şen, sevinçli, güleryüzlü, gönülaçan, taze, hoş. 2. Bir yazı sitili. 3. Hurrem Sultan: Kanuni Sultan Süleyman'ın gözde zevcelerinden. Osmanlı siyasetinde etkin rol oynayan hanımlardan.
    HURŞİD: (Fars.) Er. Güneş, aftab,
    mihr, şems. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    HUSREV: (Ar.) Er. Hükümdar, padişah.
    HUZUR: (Ar.) Er. Baş dinçliği, gönül rahatlığı, dirlik, erinç.
    HÜCCET: (Ar.) Er. 1. Senet, vesika, delil. 2. Seçkin alimlere verilen unvan. Hüccetü'lİslam: Gazali.
    HÜDAİ: (Ar.) Er. (bkz. Hüdayi).
    HÜDAVENDİGAR: (Fars.) Er. 1. Amir, hükümdar. 2. Osmanlı padişahlarından I. Murad'ın unvanı,
    HÜLYA: (Ar.) Ka. Kuruntu.
    HÜMA: (Ar.) Er. 1. Devlet kuşu. 2. Saadet, mutluluk.
    HÜMEZE: (Ar.) Birini arkasından çekiştirmek. Kur'anı Kerim'in 104. suresinin adı. İsim olarak kullanılmaz.
    HÜNER: (Fars.) Ka. Bir işte gösterilen incelik ve beceriklilik, maharet, ustalık marifet.
    HÜNKAR: (Fars.) Er. 1. Uğurlu. 2. 1529 yaş arasında Osmanlı Sultanlarına verilen isim.
    HÜR: (Ar.) Er. Özgür, bağımsız.
    HÜRAY: (a.t.i.). Ay gibi özgür, ay kadar bağımsız. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    HÜRCAN: (a.t.i.). (bkz. Hüray).
    HÜRDOĞAN: (a.t.i.) Er. (bkz. Hüray).
    HÜREYRE: (Ar.) Er. Kedicik, kedi yavrusu. Ebû Hüreyre: Ashabı Kiram'dan en çok hadis rivayet eden sahabi. Kedi yavrularını çok sevdiği için bu ismi aldığı söylenir.
    HÜRGÜL: (Tür.) Ka. Gül gibi özgür güzel.
    HÜRKAL: (Tür.) Er. Esir olma.
    HÜRKAN: (Tür.) Er. Özgür soydan gelen.
    HÜRMET: (Ar.) Ka. Saygı.
    HÜRMÜZ: (Fars.) Er. 1. Zerdüşüerin hayır tanrısı. 2. Eski İran takviminde güneş yılının ilk günü. 3. Jüpiter, müşteri, erendiz. 4. Sasani sülalesinden 5. padişahın adı.
    HÜROL: (Tür.) Er. (bkz. Hürkal).
    HÜRREM: (Fars.) Ka. 1. Yeşil taze. 2. Gönülaçıcı. 3. Şen şakrak, sevinçli.
    HÜRRİYET: (Ar.) Ka. 1. Hürlük, serbestlik. 2. istediğini herhangi bir engelle karşılaşmadan karar dairesi içinde yapabilme hali.
    HÜRSEL: (Tür.) Er. (bkz. Hürol).
    HÜRSEV: (Tür.) Er. Hürriyeti seven kişi.
    HÜR YAŞAR: (Tür.) Er. (bkz. Hürsev).
    HÜSAM: (Ar.) Er. Keskin kılıç.
    HÜSAMEDDİN: (Ar.) Er. 1. Dinin keskin kılıcı. 2. Mevlana'nın halifesi olan Hüsameddin Çelebi, Mevlana'nın Mesnevi'yi dikte ettirdiği kişidir. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    HÜSEYİN: (Ar.) Er. 1. Küçük sevgili. 2. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in torunu, Hz. Ali'nin küçükoğlu.
    KÜSMEN: (Tür.) Er. Hüseyin'den bozma olarak yapılan isim. f
    HÜSNİ: (Ar.) Er. Güzelliğe ait, güzellikle ilgili.
    HÜSNİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Hüsni). HÜSNÜ: (Ar.) Ka. Çok güzel.
    HÜSNÜGÜL: (a.f.i.) Ka. Gülün güzelliği. .,�',
    HÜSNÜGÜZEL: (Tür.) Ka. San çiçekli, güzel yapraklı süsbitkisi.
    HÜSNÜHAL: (Ar.) Ka. Davranış güzelliği.
    HÜSREV: (Fars.) Er. 1. Padişah, hükümdar, sultan. 2. Hüsrcv şirin masalının erkek kahramanı. Hüsrev: Eserlerini daha çok Farsça yazmış bir Türk şairi ve edibi olup 1253-1325 yıllan arasında Hindistan'da yaşamıştır.
    HÜTEYN: (Ar.) Er. Hicaz ve Mısır'da dağınık halde yaşayan büyük bir göçebe kabile.
    HUVARE: (Ar.) Ka. Berberi kabilesinin en önemlilerinden birinin adı.
    HÜVEYDÂ: (Fars) Ka. Açık, apaçık, belli, besbelli, zahir.
    HÜZEY: (Ar.) Er. Kuzey Arabistan'da büyük bir Arap kabilesi.
    HÜZZAM: (Fars.) Ka. Türk müziğinin en eski birleşik makamlarından.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:26 am

    I ile başlayan isimler
    İDİK: (Tür.) Er. Kutsal, mübarek.
    IDIKUT: (Tür.) Er. 1. Eski Türklerde bir san. 2. Devlet yönetme gücü.
    IKNAT: (Ar.) Ka. 1. Allah'a dua etme, yalvarma. 2. inkisar etme. 3. Namazda kıyamı uzatma ve hacca devam etme.
    İLDİR: (Tür.) Er. 1. Parıltı, parlayış. 2. Alacakaranlık.
    ILDIZ: (Tür.). 1. Yıldız. 2. Gündönümünden 10 gün önceki zaman. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ILGAR: (Tür.) Er. 1. Çok çabuk, hızlı. 2. Hücum, akın. 3. Verilen söz. 4. Havanın parlak, açık olması. 5. Öfke.
    İLGAZ: (Tür.). 1. Atın dört nalla koşması. 2. Hücum, akın. 3. Çankırı ilinin ilçe merkezi. 4. Batı Karadeniz bölgesinin en yüksek dağ kitlesi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ILGAZER: (Tür.) Er. (bkz. Ilgar).
    İLGİ: (Tür.) Er. 1. Soy sop. 2. Sürü. 3. Çoban. 4. Hısım, akraba.
    ILGIM: (Tür.) Ka. 1. Serap. (bkz. Serap). 2. Gök erimi, serap. 3. Belli belirsiz.
    ILGIN: (Tür.) Ka. Kumlu topraklarda yetişen ve çit bitkisi olarak kullanılan ağaççık. ,
    ILICAN: (Tür.) Er. Ilıkça, biraz ılık.
    IRAK: (Tür.) Ka. (bkz. Uzak).
    IRAZ: (Tür.) Ka. (bkz. Irak).
    IRIZ: (Tür.) Er. Cesur, yiğit
    IRMAK: (Tür.) Ka. Çoğunlukla denize dökülen, genişliği ve taşıdığı su niceliği bakımından en büyük akarsu, nehir.
    IŞIK: (Tür.) Ka. 1. Bazı cisimler tarafından tabii halde ve akkor haline gelinceye kadar ısıtıldığında yayılan, cisimleri görmemizi sağlayan ışıma, aydınlık, ziya, nur (bkz. Ziya, nur). 2. Aydınlatma cihazı, mum, lamba, ampul, fener. 3. Işık tutma, bir konuda aydınlatıcı bilgi vermek.
    IŞIKALP: (Tür.) Er. (bkz. Işık).
    IŞIKAY: (Tür.). (bkz. Işık). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    IŞIKER: (Tür.) Er. (bkz. Işık). IŞIKHAN: (Tür.) Er. (bkz. Işık).
    IŞIL: (Tür.) Ka. Çok aydınlık, parlak ışık.
    IŞILAR: (Tür.) Ka. 1. Parlayan, ışıldayan. 2. Neşeli, canlı, şen.
    IŞIMAN: (Tür.) Er. Parlak, aydınlık yüzlü kimse.
    IŞIN: (Tür.) Ka. Bir ışık kaynağından çıkarak her yöne yayılıp giden ışık demeti.
    IŞINBAY: (Tür.) Er. (bkz. Işın).
    IŞINBİKE: (Tür.) Ka. (bkz. Işın).
    IŞINER: (bkz. Işın).
    IŞINSU: (Tür.) Er. (bkz. Işın).
    IŞKIN: (Tür.) Ka. Bitki sürgünü, asma filizi.
    ITIR: (Ar.) Ka. 1. Güzel, hoş koku. 2. Sardunyagillerden, yapraklan güzel kokan bitki, turnagagası.
    ITRİ: (Ar.) Er. Itrî (Buharizâde Mustafa Efendi). Türk besteci, hattat ve şair.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:26 am

    İ ile başlayan isimler
    İBADULLAH: (Ar.) Er. 1. Allah'ın kullan, insanlar, (bkz. Abdullah). 2. Çok, pek çok.
    İBER: (Ar.). İbretler, alınan kötü dersler. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İBHAC: (Ar.). Sevindirme, sevindirilme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İBİŞ: (Tür.) Er. 1. Ortaoyunu ve kukla tiplerinde gülünç şahıs. 2. Avanak, sersem. Daha çok takma isim olarak kullanılır.
    İBN: (Ar.) Er. Erkek çocuk demektir. Araplarda birçok şahıs babalarının isimleriyle anılmıştır. İbn Abbâs (Abdullah): Rasulullah 'm amcası Abbas'ın oğlu. Sahabedendir.
    İBRA: (Ar.). Beri kılma, beraat etme, temize çıkarılma, aklanma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İBRAHİM: (Ar.) Er. 1. İnananların babası. 2. Hakların babası. 3. Kur'an'da ismi geçen İbrahim peygamber.
    İBRET: (Ar.) Ka. 1. Bir olaydan, kötü bir durumdan ders alma. 2. İbret alınacak olay, iş, acaip, tuhaf.
    İBRİN: (Ar.) Ka. Yüzü parlak, güzel olan sevgili.
    İBRİNŞAK: (Ar.) Ka. Ağaçta, çiçek açma, ağacın çiçeğinin tomurcuğunu yanp çıkması.
    İBRİZ: (Ar.). Halis, saf altın. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İBSAN: (Ar.) Er. İnsanın yüzü veya huyu güzel olma.
    İBŞAR: (Ar.) Müjde verme, müjdeleme, muştulama. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İCAZET: (Ar.) Ka. 1. İzin, ruhsat. 2. Diploma.
    İÇAB: (Ar.) Er. 1. Lazım gelme, gerçek. 2. Bir sözleşme için ilk söylenen söz. 3. Olumlama, olumlu hale gelme.
    İCABET: (Ar.) Ka. 1. Kabul etme, kabul edilme. 2. Razı olma, uyma.
    İCÂBI: (Ar.) Er. (bkz. İcab).
    İÇİ: (Fars.) Er. 1. Hükümdar veziri vekili. 2. Atmaca.
    İCLÂL: (Ar.) Ka. 1. Büyültme, saygı gösterme, ikram. 2. Büyüklük, kudret ve kuvvet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İCMA: (Ar.) Ka. Dağınık şeyleri toplama, biraraya getirme.
    İCMAL: (Ar.). 1. Özetleme. 2. Özet. 3. Cem, toplama. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İÇKİN: (Tür.). Varlığın içinde bulunduğu varlığın yapısına karışmış olan. 2. Yalnızca bilinçte olan. 3. Deney içinde kalan, deneyi aşmayan. 4. Dünya içinde dünyada olan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İÇÖZ: (Tür.) Er. İçli, özlü değerli.
    İÇTEN: (Tür.). Yürekten, candan, samimi. En önemli, can alıcı noktasından. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İDÎCANAN: (Ar.) Ka. Sevgilinin bayramı.
    İDİKUT: (Tür.) Er. 1. Kutlu, saadetli. 2. Yüksek rütbeli. 3. Eski Türklerde bir hükümdar unvanı.
    İDİL: (Yun.i.) Ka. 1. Kır hayatını konu edinen yazı veya şiir, aşk hakkında. 2. Küçük ve şairane resim. 3. İçten ve saf aşk.
    İDLÂL: (Ar.) Ka. Naz etme, nazlanma, aşın derecede nazlanma.
    İDRİS: (Ar.) Er. 1. Meyvesi hoş kokulu, kerestesi güzel bir kiraz türü. 2. İlim ve fende ileri seviyede olan anlamında. 3. Kur'anı Kerim'de ismi geçen İdris peygamber. 4. İlk kez giysi dikip giydiği için terzilerin, ilk kez kalem kullandığı için yazarların piri sayılmaktadır.
    İFAKAT: (Ar.) Ka. 1. Hastalıktan kurtulma, iyileşme. 2. Ayılma.
    İFAZA: (Ar.). 1. Feyizlendirme, feyz ve nur verme. 2. Kabı taşıncaya kadar doldurma. Kadın ve erkek adı olarak kullanılır.
    İFDAL: (Ar.). 1. Lütuf ve bağış. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İFFET: (Ar.) Ka. 1. Ariflik, temizlik. 2. Namus.
    İFHAR: (Ar.) Er. Onurlandırma, üstün etme.
    İFTİHAR: (Ar.). 1. Şeref, şan. 2. Övünme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İĞDEMİR: (Tür.) Er. Marangozlukta ağaç delmek için kullanılan çelik araç.
    İHLAS: (Ar.) Er. 1. Halis, temiz doğru sevgi. 2. Gönülden gelen dostluk, samimiyet, doğruluk, bağlılık. 3. Kur'anı Kerim'in 112. suresinin adı.
    İHMİRÂR: (Ar.) Ka. Kızarma, kızıllık.
    İHSAN: (Ar.) Er. 1. İyilik etme. 2. Bağış bağışlama. 3. Verilen bağışlanan şey. 4. Lütuf, iyilik. . ,.»*
    İHTİMAM: (Ar.) Er. Dikkatle çalışma, önemle inceleme.
    İHTİRAM: (Ar.) Er. Saygı, hürmet
    İHTİŞAM: (Ar.). Büyüklük, göz alıcılık, gösterişlilik, görkem. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İHVAN: (Ar.). 1. Sadık, samimi candan dostlar. 2. Aynı tarikata mensup insanlar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İHYA: (Ar.). 1. Diriltme, diriltilme, canlandırma. 2. Taze can verircesine iyilik lütfetme. 3. Yeniden kuvvetlendirme. 4. Uyandırma, canlandırma, tazelik verme. 5. Allah'ın sıfatlarından. İsim olarak kullanılmaz.
    İKAN: (Ar.). Sağlam biliş, bilme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İKBÂL: (Ar.). 1. Birine doğru dönme. 2. Bahttalih. 3. İşlerin yolunda gitmesi, bahtlı, saadetli, mutlu olması. 4. Arzu, istek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İKBÂR: (Ar.). Büyük, ulu görme, görülme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İKDAM: (Ar.). 1. İlerleme. 2. İlerlemeye çalışma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İKLİL: (Ar.) Ka. Taç esfer.
    İKLİM: (Yun.). Bir ülke ya da bölgenin ortalama hava durumunu belirleyen meteorolojik olayların tümü. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İKRAM: (Ar.). 1. Hürmet, saygı gösterme. 2. Ağırlama. 3. Bir şeyi hediye, armağan olarak verme. 4. Hesap dışı yapılan inceleme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İKRAMULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın ikramı, nimeti, bağışı.
    İKSİR: (Ar.). 1. Ortaçağ kimyacılarının olağanüstü etkili güçte varsaydıkları cisim. 2. Etkili, yarar şurup. 3. En etkili neden. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İKTİDAULLAH: (Ar.) Er. Allah'a tabi olma, uyma.
    İLBAŞI: (Tür.) Er. Selçuklular'da köy yöneticisi.
    İLBEY: (Tür.) Er. Bir müddet "vali" karşılığında resmen kullanılan uydurma kelime.
    İLBEYİ: (Tür.) Er. Eski Türklerde ve Osmanlılarda bazı oymak beyleri ve ileri gelenler için kullanılan unvan.
    İLBİLGE: (Tür.) Er. Bir ülkenin tanınmış saygın, bilgin kişisi.
    İLCAN: (Tür.) Er. Ülkenin canı, sevdiği kişisi.
    İLDEMİR: (Tür.) Er. Ülkenin en sağlam, güçlü, kuvvetli kişisi,
    İLDENİZ: (Tür.). 1. Ülkenin denizi. İldeniz Şemseddin: Azerbaycan Atabeyleri diye de anılan İldcnizler Sülalesinin kurucusu. Kapçaklardandır. (Öl. 1175). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLENÇ: (Tür.) Er. İlenmek amacıyla söylenen söz, ilenme.
    İLEY: (Fars.). 1. Huzur. 2. Yan, yön, karşı taraf. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLGAR: (Tür.) Er. 1. Eski Türklerde at koşularına ve tören olarak yapılan koşulara verilen ad. 2. Atın dört nala koşması.
    İLGARİ: (Tür.). 1. Artuklulann Mardin ve Silvan kolundan iki Atabeyin adı. 2. Komutan, önder.
    İLGİ: (Tür.). 1. İki nesne arasındaki bağ, alaka. 2. Kimyada bir cismin başka bir cisimle birleşmeye olan meyli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLGÜ: (Tür.). Engel, mania. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLGÜL: (Tür.) Ka. 1. Ülkenin gülü. 2. Çok güzel kadın.
    İLGÜN: (Fars.) Ka. Halk, ahali.
    İLHAM: (Ar.). 1. Allah tarafından insanın gönlüne doldurulan şey. 2. Peygamberin gönlüne gelen ilahi düşünceler. 3. Günlük, olağan şey. 4. İçegönüle doğma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLHAMİ: (Ar.) Er. (bkz. İlham).
    İLHAN: (Fars.) Er. Moğol hükümdarlarına verilen unvan.
    İLİG: (Tür.) Er. Hükümdar ve hükümdar ailesi mensupları.
    İLİGHAN: (Tür.) Er. Karahanlı hükümdar.
    İLKAN: (Tür.) Er. 1. İlk kan. 2. İran'da İlhanlılar'dan sonra bir devlet kuran Türk hükümdarı.
    İLKAY: (Tür.). Yeni ay, ayın ilk hali. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLKBAHAR: (Tür.) Ka. Yılın ilk mevsimi, bahar.
    İLKBAL: (Tür.) Ka. İlk doğan kız çocuklarına verilen ad.
    İLKCAN: (Tür.) Er. İlk doğan erkek çocuklarına verilen ad.
    İLKE: (Tür.) 1. Kendisinden türetilen ilk madde. 2. Temel düşünce, temel kanı, umde, prensip. 3. Temel bilgi. 4. Öncül. 5. Davranış kuralı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLKEHAN: (Tür.) Er. Yeni ilkeler, kanunlar koyan hükümdar, yönetici.
    İLKER: (Tür.) Er. İlk doğan çocuk. İLKİM: (Tür.). İlk doğan çocuklara verilen ad. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLKİN: (Tür.) Önce, öncelikle, uydurma bir kelime. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLKNAZ: (Tür.) Ka. İlk doğan kız çocuklarına verilen isim.
    İLKNUR: (Tür.) Ka. İlk ay, ayın ilk hali.
    İLKSEL: (Tür.) Uzun süre çocuğu olmayanların daha sonra ikiz ve üçüz çocukları olduğunda verilen isim. Erkek ve kadın adı olarak kulanılır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:27 am

    LKSER: (Tür.) Er. İlk baş, ilk önce, birinci.
    İLKSEV: (Tür.) Ka. (bkz. İlknaz). İLKSEN: (Tür.) Ka. (bkz. îlksen).
    İLKUT: (Tür.) Er. Kutlu, mutlu, uğurlu ülke.
    İLKUTAY: (Tür.) Er. Kutsal ülke.
    İLKYAZ: (Ar.) Ka. İlkbahar, yaz başlarında doğanlara verilen ad.
    İLLİYYUN: (Ar.). Gökyüzünün ve cennetin en yüksek tabakası. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLMA: (Ar.). 1. Parlatma. 2. Belirleme, işaret etme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLMEN: (Tür.) Er. Bir ülke halkından olan kimse, yurttaş. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLMİ: (Ar.) Er. İlimle, bilgi ile ilgili.
    İLMİYE: (Ar.) Ka. İlme ait, ilme mensup.
    İLSAK: (Ar.) Birleştirme, kavuşturma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLSAVUN: (Tür.) Er. Ülkeni düşmanlardan koru.
    İLSEV: (Tür.) Ülkeni sev, ülkesini seven. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLSEVEN: (Tür.) (bkz. tisev).
    İLSU: (Tür.) Ülkenin suyu, bereketi, bolluğu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLŞEN: (Tür.) Ka. Muüu, şen ülke.
    İLTAN: (Tür.) Er. Ülkeni tanı, ülkesini tanıyan seven.
    İLTAY: (Tür.) Er. (bkz. İltan). '
    İLTEBER: (Tür.) Er. Eski Türklerde vali, kumandan anlamlarında ünvan
    İLTEKİN: (Tür.) Er. Tek ve eşsiz ülke.
    1LTEMİR: (Tür.) Er. (bkz. İltekin).
    1LTEMİZ: (Tür.) Er. (bkz. İltekin).
    İLTEMÜR: (Tür.) Er. (bkz. İltekin). ,<. .�!,<;.«;/; .«.BUJİ?, &� �ni&ıî 1LTER: (Tür.) Er. Yurdunu seven, koruyan, gözeten.
    İLTİCAULLAH: (Ar.) Er. Allah'a sığınma, iltica etme. 1LTİFAF: (Ar.) Ka. 1. Sarınma, bürünme, örtünme. 2. Çiçeklerin burum burum katmerleşmesi. İLTİFAT: (Ar.) 1. Yüzünü çevirip bakma. 2. Dikkat. 3. Hatır sorma, gönül alma. 4. Sözünü başka bir kişiye çevirme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İLTİKA: (Ar.) Ka. Rast gelme, kavuşma, karşılaşma, buluşma.
    İLTİKAULLAH: (Ar.) Allah'a kavuşma, hidayete erme. İLYAS: (İbr.) Er. Yağmurlara hükmeden İsrail peygamberi. Kur'anı Kerim'de 3 yerde adı geçen peygam
    berin ismidir. Hızır (a.s.) olduğunu söyleyenler vardır.
    İMAD: (Ar.) Er. Direk, kolon.
    İMADEDDİN: (Ar.). 1. Dinin direği. Daha çok unvan olarak kullanılır. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    İMAM: (Ar.) Er. 1. Namazda kendisine uyulan kimse. 2. Önde bulunan, önayak olan kimse. 3. Halife. Devlet başkanı. 4. Mezhep kuran yüksek dereceli alim. 5. Hz. Ali neslinden gelen. 6. tmamı Âzam: Hanefıyye mezhebinin kurucusu.
    İMÂR: (Ar.) Er. Şenlendirme, bayındırma.
    İMAREDDİN: (Ar.) Er. Dini alanda yenilik yapan, dinin yönlendirdiği kimse. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    İMDÂD: (Ar.) Er. 1. Yardım eden. 2. Yardıma gönderilen kuvvet. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    İMER: (Tür.) Çok zengin, varlıklı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İMGE: (Tür.) Hayal karşılığı olarak kullanılan ve Fransızca İmaj kelimesine benzetilerek uydurulan kelime.
    İMRÂN: (Ar.) Er. 1. Evine bağlı kalan. 2. Hz. Meryem'in babası, Âli İmran: İmran ailesi. Musa, HarunMeryem ve İsa. Kur'anı Kerim'in 3. suresi.
    İMREN: (Tür.) Görülen bir şeyi veya herhangi bir isteği elde etmek istemi, gıbta. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İMRUZ: (Fars.) Bugün. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İNAK: (Ar.) Er. Gerçek dost, arkadaş, sırdaş.
    1NAKA: (Ar.) Ka. Aşın güzelliği ve çekiciliği ile hayat verme, verilme. ÎNALKUT: (Tür.) Er. inanılan doğru, uğurlu ve kutlu kimse.
    İNALTEKİN: (Tür.) Er. (bkz. İnalkut).
    İNAMULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın nimeti, iyiliği.
    İNAN: (Ar.) Er. 1. Dizgin. 2. idare etme, yürütme. 3. (Tür.) Bir kimse ya da şeyin doğruluğunu büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman.
    İNANÇ: (Tür.) Er. 1. Bir fikre olan bağlılık, kesin kabul. 2. iman. 3. Kesin kabulle bağlanılan şey. 4. inanılır şey. 5. Doğru, emin.
    İNANÖZ: (Tür.) Er. Özünde inanç olan, iman eden.
    İNARE: (Ar.). Nurlandırma, aydınlatma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İNAYET: (Ar.) Ka. 1. Dikkat. 2. Gayret, özenme. 3. Lütuf, ihsan, iyillik.
    İNAYETULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın lütfü. Allah'ın ihsanı. İnayetullah Kenbu: Şah Cihan dönemini anlatan, Şahcihanname isimli yapıtın sahibi. Hintli tarihçi, yazar.
    İNCİ: (Tür.) Ka. 1. İstiridye cinsinden deniz hayvanlarının içinde çıkan parlak, yuvarlak ve ziynet eşyası olarak kullanılan kıymetli taş. 2. Küçük, temiz ve sevimli. 3. Kıymetli.
    İNCİFEM: (t.a.i.) Ka. İnci gibi güzel ağızlı.
    İNCİFER: (t.f.i.) Ka. İnci gibi parlak güzel.
    İNCİLÂ: (Ar.) Ka. 1. Parlama, cilalama. 2. Görünme, belli olma. 3. Parlaklık, ışık.
    İNCİLAY: (Tür.) Ka. Ay'ın en ince olan zamanı. İnci ve ay kelimelerinden birleşik isim.
    İNCİSER: (t.f.i.) Ka. Baş inci, en güzel inci.
    İNDİRA: (Ar.) 1. Girişim. 2. Öne geçme. 3. Bulut altından sıyrılma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İNFAKULLAH: (Ar.). Allah'ın yardımı, nafakası, infakı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İNKİYADULLAH: (Ar.) Er. Allah'a boyun eğme, teslim olma, kendini teslim etme.
    İNŞAT: (Ar.) Er. Neşelendirme, (bkz. Neşet).
    İNŞAULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın yapması, meydana getirmesi.
    İNŞİLÂL: (Ar.) 1. Şelale oluşturma. 2. Şiddetle dökülme, atılarak akma.Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İNŞİRAH: (Ar.) Er. 1. Açılma. 2. Açıklık, ferahlık. Kur'anı Kerim'de bir süre adı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İNŞİRAK: (Ar.) 1. Çatlayıp yarılma, yank olma. 2. Parlama. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İPAR: (Tür.) Ka. 1. Yüksek dağların kar tutmayan yerlerinde yetişen bir çeşit dikenli otun sanmtrak çiçekleri, kurusa bile uzun süre kokusu gitmez.
    2. Güzel koku, misk, anber.
    İPEK: (Tür.) Ka. İpekböceği denilen ve dut yaprağı ile beslenen kurdun ördüğü koza çözülerek elde edilen, kumaş dokumada kullanılan parlak ve ince tel.
    İRADE: (Ar.) Er. 1. İstem. 2. Emir.
    3. (bkz. İstem). '�*'
    İRCA: (Ar.) 1. Geri çevirme, geri döndürme. 2. (Kim.) indirgeme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İREM: (Ar.) 1. Cennet bahçesi. 2. Ok veya kurşun atılan nişan tahtası. 3. Cenk denilen musiki aleti ve bunu icad edenin adı. 4. Ad kavmi zamanında, Şeddad tarafından cennete benzetilme amacıyla yapılan bahçe olup, Şam'da veya Yemen'de bulunduğu söylenir. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İREN: (Ar.) 1. Özgür, hür. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İRFAN: (Ar.) 1. Bilme, anlama. 2. Gerçeği sezme, kavrama gücü. 3. Dini gerçek ve sırlan biliş. 4. Kültür. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İRFAT: (Ar.) Er. Yardım etme, bir şey verme.
    İRGÜN: (Tür.) Sabahın erken saatleri. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İRMAN: (Fars.) 1. Çağrısız gelen kimse. 2. Dalkavuk. 3. Eğreti. 4. Arzu, istek. 5. Pişmanlık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İRMEGÂN: (Fars.) Ka. 1. Uğurluluk, saadet, ikbal. 2. Terbiye eden.
    İRSAD: (Ar.) Ka. 1. Hazırlama. 2. Hazır olma. *
    İRSALULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın göndermesi, yollaması, Allah'tan gelen.
    İRSEN: (Ar.) Miras olarak, anadan babadan geçerek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İRŞAD: (Ar.) 1. Doğru yolu gösterme uyarma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İRŞADULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın irşadı.
    İRTEK: (Tür.) Er. 1. Şafak vaktinde doğan. 2. Masal, efsane.
    İRTİZA: (Ar.) Er. Razı olma, uygun bulma, beğenme, seçme.
    İRVA: (Ar.) Ka. Suya kandırma.
    İRZA: (Ar.) Gönlünü etme, hoşnut etme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İRZİZ: (Ar.) Ka. 1. Titreme. 2. Dolu tanesi. 3. Dik ses.
    İSA: (Ar.) Er. Dört büyük peygamberden biri. Dört büyük kitaptan İncil'in kendisine gönderildiği, Fir"avunlarla verdiği muhteşem mücadeleyle bilinen büyük peygamber. Kur'an'da 25 yerde ismi geçmektedir.
    İSABET: (Ar.) 1. Düşme, (isabet). 2. Düşme, çıkma. 3. Değme, tutma. 4. Yerindelik, yazılmazlık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İSAD: (Ar.) Er. 1. Yüceltme, yükseltme. 2. Kutlu kalma.
    İSADE: (Ar.) Ka. (bkz. İsad).
    İSAF: (Ar.) Er. Bir isteği, dileği yerine getirme.
    İSÂR: (Ar.) Er. 1. İkram, bahşiş. 2. Cömertlikle verme. 3. Dökme, saçma, serpme. 4. Kendi muhtaç olduğu halde bahşiş verme.
    İSARE: (Ar.) Ka. (bkz. İşar).
    İSASE: (Ar.) Ka. 1. Göz ucuyla bakma. 2. Camiyct. 3. Zenginlik, servet.
    İSFENDİYAR: (Fars.) Er. İran mitolojisinde adı geçen hükümdarın adı.
    İSFİD: (Fars.) 1. Ak, beyaz renkli. 2. (bkz. Esfid). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İSHAK: (İbr.) Er. 1. İbranice "Gülme" anlamına geldiği söylenir. 2. Hz. İbrahim'in 2 oğlundan biri olan ve Ya'kub (a.s.)'un babası. Peygamberdir. Kur'an'da 17 yerde ismi geçen peygamberlerdendir.
    İSKENDER: Er. M.Ö. 356323 yıllan arasında yaşayan ve 20 yaşında hükümdar olan Makedonya kralı, Aristo'dan ders almıştır. Yunanistan, İran, Anadolu, Suriye, Mısır, Hindistan'ı istila eden hükümdara, Büyük İskender lakabı takılmıştır. 33 yaşında ölmüştür.
    İSLÂM: (Ar.) Er. 1. Muhammed^.a.s)'e nazil olan ve kendisi tarafından insanlığa tebliğ edilen din, Allah'ın en son dini. 2. Allah'a teslim olma, onun emirlerine uyup, yasaklarından kaçınma. 3. İyi geçinme, barış içinde olma.
    İSMÂH: (Ar.) Er. 1. Semahatli, cömert kılma. 2. Mülayim ve itaatli.
    İSMAİL: (Ar.) Er. Hz. İbrahim' (a.s.)'in oğlu. İbrahim (a.s.) O'nu Allah'a kurban olarak adamış ve sözünde durmak için harekete geçmiştir.
    Fakat Allah (c.c.) O'nu son anda Cebrail aracılığıyla durdurmuş ve bu imtihanı kazandığını bildirmiştir. İsmail (a.s.) Kur'an'da ismi geçen peygamberlerdendir ve babasıyla beraber Ka'be'yi inşa etmişlerdir.
    İSMET: (Ar.) 1. Masumluk, günahsızlık, temizlik. 2. Haramdan namusa dokunan hallerden çekinme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Peygamberin sıfatlanndandır.
    İSMİHAN: (Ar.) Hükümdar isimleri. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İSMİNAZ: (a.f.i.) Ka. 1. Naz isminde. 2. Çok nazlı olan.
    İSMİNUR: (Ar.) Ka. Nur ismini alan.
    İSMİRAR: (Ar.). Esmerleşme, kara olma, kararma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılabilir.
    İSNÂ: (Ar.) 1. Övme, şükretme. 2. Değerini yükseltme. 3. Bir yerde uzun zaman kalma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:27 am

    İSNÂ: (Ar.) 1. Övme, şükretme. 2. Değerini yükseltme. 3. Bir yerde uzun zaman kalma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İSRA: (Ar.) Ka. 1. Yürütme, geceleyin yürütme gönderme. 2. Hz. Peygamberin miraç gecesi. 3. Kur'anı Kcrim'in 17. suresi.
    İSRÂC: (Ar.) 1. Yakma, yandırma. 2. Aydınlatma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İSRAFİL: (Ar.) Er. Dört büyük melekten sura üfürme görevi verilen melek.
    İSRAİL: (İbr.) Ya'kub peygamberin lakabı. Sonradan onun soyundan gelenler İsrailoğullan diye anılmışlardır. İsrailoğullan, Kur'an'da çok sık kullanılan bir isimdir.
    ÎSTÂRE: (Fars.) Ka. Yıldız, necm, sitare.
    İSTEM: (Ar.) 1. Zulüm ve sitem. 2. İsim olarak kullanılması uygun değildir.
    İSTEMİHAN: (Tür.) Göktürk devletinin kurucusu Bumin kağanın kardeşi olan Türk hakanı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İSTİHSAN: (Ar.) Güzel bulma, beğenme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İSTİKBAL: (Ar.) 1. Gelecek zaman. 2. Geleni karşılama. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İŞCAN: (Tür.) Er. Çalışmayı seven, çalışkan.
    İŞVE: (Ar.) Ka. Güzellerin gönül alıcı, gönül aldatıcı, nazlı davranışı.
    İTKAN: (Ar.) Er. 1. Sağlamlaştırma. 2. İnanma.
    İVAR: (Fars.) Ka. Düzülmüş, koşulmuş, hazırlanmış.
    İYEM: (Tür.) Güzellik. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İYİSAN: (Tür.) İyi adla anılan, iyi tanınan kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İZAN: (Ar.) 1. Anlayış, kavrayış, akıl. 2. Terbiye, edcb. 3. Boyun eğme, göz dinleme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İZANULLAH: (Ar.) Er. Allah'a boyun eğme, Allah'ın terbiyesi.
    1İZEM: (Ar.) Büyüklük, ululuk. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İZGİ: (Tür.) (bkz. İzgü).
    İZGÜ: (Tür.) İyi güzel, akıllı, adaletli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İZGÜL: (Tür.) Ka. (bkz. İzgü). İZGÜN: (Tür.) Er. (bkz. İzgü).
    İZHAN: (Tür.) Er. İyiliğin, güzelliğin hakimi, yönetici.
    İZHANIM: (Tür.) Ka. (bkz. İzhan).
    İZHAR: (Ar.) Er. Gösterme, meydana çıkarma.
    İZRA: (Ar.) 1. Aşın övme. 2. Altın arama. 3. Korkutma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    İZZET: (Ar.) Er. 1. Değer kıymet yücelik, ululuk. 2. Kuvvet, kudret. 3. Hürmet, saygı ikram izan.
    İZZETTİN: (Ar.) Er. 1. Dünün kıymeti, kudret, ulviyeti. 2. Asıl şekli "İzzü'ddin"dir. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    İZZİ: (Ar.) Er. Sabırlı, dayanıklı kimse.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:33 am

    J ile başlayan isimler
    JALE: (Fars.) Ka. Gece meydana gelen ve sabah çiçekler üzerinde görülen su damlacığı, çiğ, şebnem (bkz. Şebnem).
    JENGAR: (Tür.) Ka. 1. Bakır pası. 2. Göktaşı. 3. Deniz yeşili renk. JERFÎ: (Fars.) Er. Derinlik. Derin deniz.
    JEYN: (Fars.) Er. (bkz. Jiyan).
    JİYAN: (Fars.) Er. Coşmuş, kükremiş, kızgın.
    JÜLİDE: (Fars.) Ka. 1. Karışık, karmakarışık, dağınık. 2. Derinlik.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:33 am

    K ile başlayan isimler
    KAAN: (Tür.) Er. 1. Çin ve Moğol imparatorlarına verilen isim. 2. Hakan, hükümdar.
    KA'B: (Ar.) Er. 1. Topuk kemiği, aşık kemiği anlamında. 2. (Mecazen): Şeref, şan, onur anlamında kullanılır. 3. Ka'b b. Züheyr (Vll.yy.): Sahabedendir. Rasulullah için okuduğu Kasidei Biirde çok meşhurdur. Birçok dillere çevirisi yapıldı.
    KABİL: (Ar.) Er. 1. Olabilir, müm'kün. 2. Cins, soy, sınıf, tür, çeşit. Hz. Âdem'in büyük oğlu olup kardeşi Habil'i öldürmüş ve yeryüzünde ilk kan döken insan olmuştur.
    KADEM: (Ar.). 1. Ayak. 2. Adım. 3. Yarım arşın uzunluğunda bir ölçek. 4. Uğur. Kadın ve erkek adı olarak kullanılır.
    KADEMRAN: (Fars.). 1. İlerleyen. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KADER: (Ar.) Ka. 1. İman esaslarından, Allah'ın bütün yaratıklar için hüküm ve irade ettiği hallerin oluş şekli, alın yazısı, takdir. 2. Talih, baht. 3. Kötü talih. 4. Güç kuvvet.
    KADI: (Ar.) Er. 1. Hüküm, karar, hakimlik. 2. Seri devlette, mahkeme reisi. İlim sahibi yetkili. Kadı /yaz: (İyaz b. Musa b. Ümran esSebtî: (10831149). Meşhur fıkıh ve hadis bilgini. İspanya'da Gırnata kadılığı yaptı. 20'yi aşkın eseri vardır.
    KADİFE: (Ar.) Ka. Yüzü ince sık tüylü, parlak ve yumuşak kumaş.
    KADİM: (Ar.) Er. 1. Ayak basan, ulaşan, varan. 2. Ezeli, evvelsiz. 3. Çok eski zamanlara ait eski atik. 4. Yıllanmış. Kelamı Kadim, Kur'ân! Kerim.
    KADIN: (Tür.) Ka. 1.Yetişkin dişi insan. 2. Evlenmiş kadın. 3. Evli ve itibarlı kadın, hanım.
    KADİR: (Ar.) Er. 1. Değer, kıymet, itibar. 2. Parlaklık. 3. Kudret sahibi kudretli, kuvvetli, güçlü. 4. Allah'ın isimlerinden. Kur'anı Kerim'de 50'ye yakın yerde geçmektedir. Başına"abd" takısı olarak "Abdülkadir" olarak kullanılır.
    KADİRBİLLAH: (Ar.) Er. 1. Allah'la güçlenen. Gücünü Allah'tan alan. 2. Ebu'lAhmed b. İshak. Abbasi halifesi (Öl. 1031). Halife Muktedir'in torunu.
    KADİRE: (Ar.) Ka. Güçlü kuvvetli.
    KADİRŞAH: (a.f.i.) Er. 1. Güçlü, kuvvetli hükümdar, padişah. 2. Kadir ve şah kelimelerinden türetilmiş birleşik isimdir.
    KADREDDİN: (Ar.) Er. Dinin kudreti, gücü. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    KADRİ: (Ar.) Er. 1. Değer, itibar. 2. Onur, şeref, haysiyet, meziyet. 3. Rütbe, derece.
    KADRİCAN: (a.f.i.) Er. Değerli, itibarlı, can, ruh. Kadri ve Can isimlerinden meydana gelen birleşik isim.
    KADRİHAN: (a.t.i.) Er. Değerli hükümdar, yönetici.
    KADRİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Kadri).
    KÂFİ: (Ar.) Er. El veren, yeter, yetecek, yetişen, kifayet eden.
    KAFİYE: (Ar.) Ka. 1. Şiirde, mısra sonunda yer alan kelimelerin ses benzerliği, ses uyuşması, uyak. 2. Eski nesrimizde zaman zaman yer alan ses benzerliği ve uygunluğuna dayanan sanat, seci.
    KAĞAN: (Tür.) Er. 1. Hakan, imparator. 2. Kükremiş, öfkelenmiş, kükreyen, öfkelenen.
    KAHHAR: (Ar.). 1. Ziyadesiyle kahreden, kahredici, yok edici batıncı. 2. Allah'ın isimlerinden. İsim olarak kullanılmaz. (bkz. Abdülkahhar).
    KAHİR: (Ar.) 1. Allah'ın sıfatlarmdandır. Kur'anı Kerim'de iki yerde geçer. 2. Kahredici, zorlayan. 3. Yok eden. 4. Ezici kuvvet. Kahir B Ulah: Abbasi halifesi. (Ebû Mansur Muhammed elMutezid). Muktedir'in kardeşi.
    KAHRAMAN: (Fars.) Er. 1. Yiğit, cesur, (bahadır). 2. Hüküm sahibi, iş buyuran. 3. Fars mitolojisinde Rustem'in yendiği kimse. (bkz. Bahadır).
    KÂHTA: (Tür.) Er. Fırat nehri kollarından birinin adı, Malatya'da aynı isimle yerleşim bölgesi vardır.
    KÂHYA: (Fars.) Er. 1. Efendi, emir. 2. Ev sahibi, aile reisi. 3. Çiftlik yöneticisi.
    KAİD: (Ar.) Er. 1. Rehber kumandan. 2. Atlan yedekte götüren. 3. Oturan, ikamet eden.
    KAİDE: (Ar.) Ka. 1. Oturan. 2. Temel, esas. 3. Başkent.
    KAİM: (Ar.) Er. 1. Duran, ayakta duran. 2. Bir şeyi yapan icra eden. 3. Allah'ın emrini ifa eden.
    KAİME: (Ar.) Ka. 1. (bkz. Kaim). 2. Türklerde kağıt para manasına gelmektedir.
    KÂİNAT: (Ar.) Er. 1. Var olanların hepsi. Yaratıklar. Yer gök. (bkz. Evren).
    KALAGAY: (Tür.) Er. Al, kırmızırenk.
    KALENDER: (Fars.) Er. 1. Dünyadan elini eteğini çekip başı boş dolaşan. 2. Alçak gönüllü, gurur ve kibirden uzak, üstüne başına dikkat etmeyen bulduğu ile yetinen kimse.
    KALGAY: (Tür.) Er. 1. İzci kumandanı. 2. Kınm hanlığında veliahta verilen unvan.
    KALKAN: (Tür.) Er. 1. (bkz. Kalgay). 2. Kahramanoğullan'nın han soyundan, ceddi de Kalhan adını taşımaktadır.
    KAM: (Ar.) Er. 1. Hekim. 2. Düşünür. 3. Büyücü, sihirbaz.
    KAMACI: (Tür.) Er. Top kaması yapan ya da onaran kimse.
    KAMANBAY: (Tür.) Er. (bkz. Kamar).
    KAMAN: (Tür.) Er. Dağların doruğuna yakın olan yerler.
    KAMARAN: (Ar.) Ka. Kızıl Deniz'de Yemen kıyılan yakınında bir ada.
    KAMBAY: (Tür.) Er. Hekim, tabib, doktor.
    KAMBER: (Ar.). 1. Sadık dost, köle. 2. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KAMBİN: (Fars.) Ka. Mutlu, bahtiyar.
    KÂME: (Fars.) Ka. Kâm, istek, arzu.
    KAMELYA: (Ar.) Ka. 1. Çaygillerden, büyük beyaz, kırmızı veya penbe renkte çiçekler açan dayanıklı yapraklı bir bitki. 2. Yabangülü, çingülü.
    KAMER: (Ar.). 1. Ay. 2. Sadık hizmetkâr. 3. Kur'anı Kerim'in 54. suresi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KÂMİL: (Ar.) Er. 1. Bütün tam noksansız, eksiksiz. 2. Kemale ermiş olgun. 3. Yaşını başını almış terbiyeli, görgülü. 4. Alim, bilgin, geniş bilgili. (bkz. Kemal).
    KÂMİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Kamil).
    KAMRAN: (Fars.) Er. İsteğine kavuşmuş olan.
    KÂMURÂN: (Fars.). 1. Kâm sürücü, süren, arzusuna isteğine kavuşmuş mutlu. 2. Arzusuna erişen, bahtiyar, mutlu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KÂMVER: (Fars.) Er. İsteğine kavuşmuş, mutlu.
    KANBER: (Ar.) Er. 1. Hz. Ali'nin sadık, vefakâr kölesi. 2. Bir evin gediklisi.
    KANDEMİR: (Tür.) Er. Güçlü soydan gelen.
    KANİ1: (Ar.) Er. 1. Kanaat eden, yeter, bulup fazlasını istemeyen. 2. İnanmış kanmış.
    KANİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Kani).
    KANSU: (Tür.) Ka. 1. Çin'in kuzey batısında önemli bir sınır kenti. 2. Çin'de müslümanların en çok bulunduğu eyalet.
    KANTARA: (Ar.). 1. Köprü, özellikle taştan yapılmış. 2. Su yolu, bcnd, hisar anlamına da gelir. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KANUN: (Ar.) Er. 1. Devletin teşri, yasama kuvveti tarafından herkesçe uyulmak üzere konulan her türlü nizam, kaide kural. 2. Herhangi bir mevzu üzerindeki kanunu taşıyan kitap.
    KANUNİ: (Ar.) Er. 1. Kanuna ait kararla ilgili. 2. Osmanlıların 10. padişahı Sultan 4. Süleyman'ın lakabı, Osmanlıların yükselme devrinin son padişahı. Daha çok lakab olarak kullanılır.
    KANVER: (Tür.) Er. Kanını ver, asil.
    KAPAR: (Tür.) Er. Akıl, ruh. KAPKIN: (Tür.) Er. Uygun, düzenli.
    KAPLAN: (Tür.) Vahşi kedigillerden, benekli, yırtıcı hayvan. KAPLAN GİRAY: (Tür.) Er. (16801738) yıllan arasında Kınm hanı oldu. 3 defa han olmuştur.
    KAPSAM: (Tür.) Şümul ihtiva, ihata, istiab, manalarına gelen uydurma bir kelime. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KAPTAN: (İtal). 1. Bir geminin sevk ve idare sorumlusu. 2. Şehirlerarası otobüs şoförü. 3. Baş pilot.
    KARAALP: (Tür.) Er. Esmer, kara yağız yiğit.
    KARABEY: (Tür.) Er. (bkz. Karacabey).
    KARABUĞRA: (Tür.) Er. Esmer,erkek deve.
    KARACA: (Tür.) Er. 1. Rengi karaya çalan, esmer, yağız. 2. Geyikgillerden, küçük, boynuzlu, güzel görünüşlü av hayvanı. 3. Üst kol.
    KARACABEY: (Tür.) Er. Esmer bey, rengi karaya çalan.
    KARACAN: (Tür.) Er. (bkz. Karaca).
    KARAHAN: (Tür.) Er. Esmer bey, Esmer hükümdar. Karahanlılar devle tinin kurucusu.
    KARARAN: (Tür.) Er. Bir tür dağ ağacı.
    KARAMAN: (Tür.) Er. 1. Esmer, yağız insan. 2. Güncybatı'da esen yel.
    KARANALP: (Tür.) Er. Karayağız, kahraman yiğit.
    KARANFİL: (Ar.) Ka. Bir çeşit kokulu çiçek.
    KARANİ: (Ar.) Er. 1. Orta Anadolu'da bir köy. 2. Veysel Karani'nin
    doğduğu yer. *
    KARASU: (Tür.) Er. 1. Ağır akan su. 2. Çoğunlukla gözün iç basıncının çoğalmasıyla kendini gösteren körlüğe neden olabilen bir göz hastalığı.
    KARATEĞİN: (Tür.) Er. Amuderya'yı vücuda getiren nehirlerden Surhab üzerinde önemli bir kent.
    KARÇİÇEĞİ: (Tür.) Ka. Süsengillerden, beyaz pembe çiçekler açan soğanlı bitki.
    KARDELEN: (Tür.) Ka. 1. Çiğdem. 2. Nergisgillerden baharda çok erken çiçek açan soğanlı bir bitki.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:34 am

    KARGIN: (Tür.) Er. 1. Taşkın su. 2. Bol, çok. 3. Doymuş, tok. 4. Erimiş buz ve kar parçalarının oluşturduğu akarsu. 5. Çağlayan.
    KARGINALP: (Tür.) Er. Coşkulu, taşkın, hareketli yiğit.
    KARHAN: (Tür.) Er. (bkz. Kargın).
    KARİN: (Ar.) Er.l. Yakın. 2. Nail olan. 3. Hısım komşu. 4. Mabeynci.
    KARLUK: (Tür.) Er. Türk boylarından biri.
    KARLUKHAN: (Tür.) Er. (bkz. Karluk).
    KARMEN: (Fars.) Ka. Parlak kırmızı renk.
    KARNEYN: (Ar.) Er. 1. İki boynuz. 2. Zülkameyn: Kur'anı Kerim'de Kehf 83, 86, 94. ayetlerde adı geçen ve nebi mi, veli mi olduğunda tereddüt edilen zat. 3. Büyük İskender.
    KARTAL: (Tür.) Er. 1. Kartalgillerden, beyazla kanşık siyah tüylü, kıvnk ve kuvvetli gagalı, geniş kanatlı büyük yırtıcı kuş. 2. Yeniden diriliş ve güçlülük sembolü.
    KARTAY: (Tür.). Er. Yaşlı, pir. KARTEKİN: (bkz. Kartay).
    KARUN: (Ar.) Er. 1. Beni İsrail'de zenginliğiyle meşhur olan ve bu yüzden kendisini herşeyin sahibi gibi görmeye başlayıp Allah'a karşı büyüklenen, belki de dünya kapitalistlerinin en eskisi ve en büyüğü olan kişi. Hz. Musa dönemlerinde yaşamış bu müstekbir, ilahi kahır ve intikama uğrayarak bütün servetiyle birlikte ani bir zelzele ve tufan sonucu yerin dibine geçmiştir. 2. Hurman ile Beni İsrail'e zulmeden Fir'avun'un müşrik nazırlarından. 3. Çok zengin kimse.
    KARYE: (Ar.) Ka. Köy küçük kasaba. Kabile reisi veya eşraftan birine oturduğu karyeyle aynı isim verilmektedir.
    KASEM: (Ar.) Er. 1. Yemin etmek. 2. Bölmek.
    KÂSİB: (Ar.) Er. Kesbeden, kazanan, kazanç sahibi.
    KÂSİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Kasib).
    KASIM: (Ar.) Er. 1. Taksim eden, ayıran bölen. Kasım b. Muhammed (s.a.): Hz. Muhammed (s.a.s)'in oğlunun ismi. Küçük yaşta vefat etmiştir. 2. Kinci, ezici, ufaltıcı. 3. Yılın 11. ayı. 4. Yılın kış bölümü.
    KÂŞİF: (Ar.) Er. Keşfeden, bulan, meydana çıkaran.
    KÂŞİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Kaşif). KATADE: (Ar.) Er. 13 yy.'dan itibaren Mekke'de hakim olan Şeriflerin atasına verilen ad.
    KATİB: (Ar.) Er. 1. Yazıcı. Bir kuruluşta yazı işleriyle vazifeli kimse, sekreter. 2. Osmanlı devletinde divanın resmi yazılarını yazan vazifeli. 3. Devlet memuru. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır. Katib Çelebi 1609-1658 yıllan arasında yaşamış ünlü bilgin. En mühim eseri Keşfü'zZünun'dur
    KATİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Katib). KATİFE: (Ar.) Ka. 1. Kadife. 2. Bir nevi çiçek.
    KATRE: (Ar.) Ka. 1. Damla. Damlayan şey.
    KAVAS: (Ar.) Er. Okçu, tüfekçi, tüfekli alet.
    KAVİ: (Ar.) Er. 1. Yakar, yakıcı. 2. Kuvvetli, güçlü. 3. Sağlam inanılır. 4. Zengin varlıklı.
    KAVİS: (Ar.) Er. 1. Yay. 2. Gökyüzü, ay, burcu.
    KAVİY: (Ar.) Er. 1. Kuvveüi, güçlü, dayanıklı, metin muhkem, sağlam. 2. Şiddetli, zorlu. 3. Kudret sahibi herşeye gücü yeten. Cenabı Hakk'ın güzel isimlerinden biri. Kur'anı Kerim'de 10'dan fazla yerde geçer.
    KAVRAM: (Tür.). 1. Bir nesnenin zihindeki soyut ve güzel tasanmı, mefhum. 2. Nesnelerin ya da olaylann ortak özelliklerini kapsayan ve ortak bir ad altında toplayan genel tasanm. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KAVUŞUM: (Tür.). 1. Yeryuvarlağı bir uçta kalmak üzere yerin güneşin ve herhangi bir gezegenin bir doğru üzerine gelmeleri. 2. İçtima. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KAYA: (Tür.) Er. 1. Büyük ve sert taş kütlesi. 2. Kayalık sarp dağ.
    KAYAALP: (Tür.) Er. Kaya gibi güçlü er.
    KAYACAN: (Tür.) Er. Canı kaya gibi güçlü.
    KAYAER: (Tür.) Er. Kaya gibi güçlü er.
    KAYAN: (Tür.) 1. Akarsu sel. 2. Yassı, düz, kat kat oluşmuş taşlar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KAYANSEL: (Tür.) Er. (bkz. Kayan).
    KAYGUN: (Tür.) Er. 1. Etkili, hüzünlü, dokunaklı. 2. Akdoğan.
    KAYHAN: (Tür.) Er. Sert, güçlü sesli okuyucu, kayayı bile delecek güçte sesi olan okuyucu.
    KAYI: (Tür.) Er. 1. Yağmur, sağanak, bora. 2. Oğuz boylarından Osmanlı hanedanının mensup olduğu boy. 3. Sağlam, güçlü, sert.
    KAYIHAN: (Tür.) Er. Güçlü hükümdar.
    KAYITBAY: (Tür.) Er. Kayıtbay elZahiri: Ünlü Mısır ve Suriye sultanı.
    KAYMAZ: (Tür.) Er. 1. Dağ eteği. 2. Güneydoğu'dan esen bir rüzgar.
    KAYNAK: (Tür.) 1. B ir suyun çıktığı yer, menşe. Bir haberin çıktığı yer. 2. Araştırma ve incelemede yararlanılan belge. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KAYRA: (Tür.) Yüksek büyük tutulan ya da sayılan birinden gelen iyilik lütuf, ihsan atıfet, inayet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KAYRAALP: (Tür.) Er. İyiliksever, yiğit.
    KAYRABAY: (Tür.) Er. İyiliksever, saygın kimse.
    KAYRAK AN: (Tür.) Er. (bkz. Kayra alp).
    KAYRAK: (Tür.) Er. 1. Taşlı, kumlu, ekime elverişli olmayan toprak. 2. Kaygan toprak. 3. Bileği taşı.
    KAYRAL: (Tür.) Er. Kayrılan, himaye edilen (kimse).
    KAYRAR: (Tür.) Er. 1. Orman içindeki ağaçsız kalan. 2. Kayan yer. 3. İnce çakıllı, kumlu toprak.
    KAYS: (Ar.) Er. 1. Leyla ile Mecnun hikayesinin erkek kahramanı olan Mecnuni Amiri'nin asıl adı. 2. Umman Denizi'nde küçük bir ada.
    KAYSER: (Ar.) Er. Roma ve Bizans (Alman) imparatorunun lakabı. Daha çok unvan olarak kullanılır.
    KAYTUS: (Ar.) Bir yıldız kümesi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KAYYUM: (Ar.) 1. Gökleri, yeri ve hcrşeyi tutan. Herşeyin varlık sahibi olabilmesi için gerekeni veren. Allah'ın isimlerinden.
    KAZA: (Ar.) Er. Hüküm karar verme, emir tesbit vs.
    KAZAK: (Tür.) Er. 1. Göçebe akıncı. 2. Rusya'da yaşayan bir Türk kavmi. 3. Genç, taze. 4. İnatçı.
    KAZAKHAN: (Tür.) Er. (bkz. Kazak).
    KAZAN: (Tür.) Er. 1. Su çevrisi, kayra. 2. Sazlık yerlerde dibi bulunmayan sulu yer. 3. Girdap.
    KAZANHAN: (Tür.) Er. (bkz. Kazan).
    KÂZIM: (Ar.) Er. 1. Öfkesini yenen kimse. Hırsını dizginleyen. 2. Kinini yenen.
    KEBİR: (Ar.) 1. Büyük, ulu azim. 2. Yaşça büyük yaşlı. 3. Çocukluktan çıkmış genç. 4. Allah'ın isimlerinden. Abdülkebir şeklinde kullanılmalıdır.
    KEBİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Kebir). KEBUTER: (Fars.) Ka. Güvercin.
    KEFFARET: (Ar.) Ka. 1. Günahı örten anlamına gelir. 2. Günahların ödenmesi gereken bedeli.
    KELAMI: (Ar.) Er. Söze ilişkin, sözle ilgili.
    KELEBEK: (Tür.) Ka. 1. Vücudu kanatlan ince pullarla ve türlü renklerle örtülü, dört kanatlı, çok sayıda türü olan böcek. 2. Narin, ince kadın.
    KELİM: (Ar.) Er. 1. Söz söyleyen, konuşan. 2. Kelimullah: Tur'u Sina'da Cenabı Hakla konuşmasıyla Hz. Musa'ya verilen unvan. 3. Surei Kelim: Tana suresi. KELİME: (Ar.) Ka. (bkz. Kelim).
    KEMAL: (Ar.) Er. 1. Olgunluk, yetkinlik, tamlık, eksiksizlik. 2. En yüksek değer, mükemmellik, değer baha. 3. Bilgi, fazilet.
    KEMALAT: (Ar.) Ka. İnsanın bilgi ve ahlak güzelliği bakımından olgunluğu.
    KEMALEDDİN: (Ar.) Er. 1. Din'de olgunluğa eren, dinin son derecesi. 2. Din bilgisi kuvvetli. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    KEMANDAR: (Fars.) Er. Yay tutan, yay tutucu.
    KEMYAB: (Fars.) Ka. Az bulunan, nadir.
    KENAN: (Ar.) Er. 1. Hz. YaTuıb'un memleketi, Filistin. 2. Yusufi Kenan: Hz. Yusuf. Piri Kenan: Hz. Ya'kub. Hz. Nuh'un iman etmeyen oğlunun adının da Kenan olduğu rivayet edilmektedir.
    KENTER: (Tür.) Ka. Şehirli, kenüi.
    KERAM: (Ar.) Er. (bkz. Kirami).
    KERAMEDDİN: (Ar.) Er. 1. Kerem bağış ihsan lütuf sahibi. 2. Dinde üstün mertebelere ulaşan. 3. Keramet sahibi derviş veli. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    KERAMET: (Ar.) Ka. 1. Birine karşı ikramda bulunmak. 2. Allah'ın bir kimseye cömertliği, lütfü, himayesi ve yardımı olarak ele alınır.
    KEREM: (Ar.) Er. 1. Asalet, asillik, soyluluk. 2. Cömertlik, el açıklığı lütuf, bağış, bahşiş.
    KEREMŞAH: (Ar.) Er. (bkz. Kerem).
    KERENÂY: (Fars.) Ka. Eskiden kullanılan bir çeşit nefesli saz.
    KERİM: (Ar.) Er. 1. Kerem sahibi, cömert, verimcil. 2. Ulu, büyük. 3. Lütfü, ihsanı bol, ihsan yönünden ulu. 4. Allah'ın isimlerinden, "abd" takısı alarak kullanılır, (bkz. Abdülkerim).
    KERİMAN: (Ar.) Ka. (bkz.Kerim).
    KERİME: (Ar.) Ka. 1. (bkz. Kerim). 2. Âyet. 3. Kız evlat.
    KERİMHAN: (a.U.) Er. (bkz. Kerim).
    KEŞİF: (Ar.) Er. Açma, meydana çıkarma.
    KEVÂR: (Ar.) Ka. Büyük Sahra'da önemli bir vaha.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:34 am

    KEVKEB: (Ar.) Yıldız gökyüzündeki parlak cisimleri ifade eden genel isim. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KEVNİ: (Ar.) Er. Var olmayla, varlıkla ilgili.
    KEVSER: (Ar.) Ka. 1. Maddi ve manevi çokluk, kalabalık nesil. 2. Cennette bir havuzun ırmağın adı. 3. Kur'anı Kerim'de en kısa sure.
    KEYÂN: (Tür.) Er. Büyük hükümdar, şah.
    KEYFER: (Fars.) 1. Karşılık. 2. Mükafat veya mücazat. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KEYHAN: (Fars.) Dünya. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KEYHUSREV: (Fars.) Er. 1. Adil ve ulu padişah. 2. Keykavus'un torunu, Siyavuş'un oğlu olan meşhur hükümdar.
    KEYKÂVUS: (Fars.) Er. 1. Adil, necip. 2. Keyaniyan'm II. padişahı olup Keykubat'ın torunu ve halefidir. Key'lerin ikinci padişahı.
    KEYKUBAD: (Fars.) Er. 1. Büyük ve ulu padişah. 2. Keykavus'un dedesi olan ünlü padişah. 3. Key'lerin ilk padişahı. Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır.
    KEYS: (Ar.) Er. Zeka, anlayış, kavrayış.
    KEYVAN: (Fars.) Ka. Satürn yıldızı.
    KEYYİS: (Ar.) 1. Akıllı, anlayışlı, kavrayışlı. 2. İnce zarif.
    KEYYİSE: (Ar.) Ka. (bkz. Keyyis).
    KEZBAN: (Fars.) Ka. 1. Bir yeri yöneten kadın kahya. 2. Ev kadını, evine ve kocasına bağlı kadın.
    KEZER: (Fars.) Er. Kahraman.
    KILAVUZ: (Tür.) Er. Yol gösteren, rehber.
    KILIÇALP: (Tür.) Er. Kılıç gibi keskin yiğit.
    KILIÇASLAN: (Tür.) Er. (bkz. Kılıçalp). İlk Selçuklu Sultanı Süleyman Şah'ın oğlu. Daha sonra O da Selçuklu hanedanının başına geçti.
    KILIÇHAN: (Tür.) Er. (bkz. Kılıçalp).
    KILINÇ: (Tür.) Er. 1. Çelikten silah. 2. Davranış, yaratılış, huy.
    KINAY: (Tür.) Çok çalışkan, etkin, faal. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KINCAL: (Tür.) 1. İnce zarif. 2. Aksi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KINER: (Tür.) Er. (bkz. Kıncal).
    KINIK: (Tür.) Er. 1. Kaynak, menba. 2. İstek, arzu, gayret. 3. Obur. 4. Oğuzların 24 boyundan biri.
    KINIKASLAN: (Tür.) Er. (bkz. Kınık).
    KINNESRİN: (Ar.) Ka. Kuzey Suriye'de bir şehir, eski Halepde denilmektedir.
    KIRALP: (Tür.) Er. Kır beyi, taşrada oturan.
    KIRA Y: (Tür.) Er. 1. Genç, delikanlı. 2. Ürün vermeyen arazi. 3. Eşkıya yol kesen.
    KIRCA: (Tür.) Er. 1. Dolu. 2. Ufak ve sert taneli kar, rüzgarla karışık yağmur.
    KIRDAR: (Tür.) Er. Ölçülü davranış, soğukkanlılık.
    KIRGIZ: (Tür.) Er. 1. Gezici, gezgin. 2. Kırgızistan'da oturan halk. KIRTEKİN: (Tür.) Er. (bkz. Kıralp).
    KISMET: (Ar.) Ka. 1. Bölme, pay etme, hisselere ayırma. 2. Talih, nasip, kader. 3. Şayi olan hisseyi tayin etme belirtme.
    KIVANÇ: (Tür.). 1. Sevinç, memnuniyet. 2. Övünen, güvenen, iftihar eden. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KIYAM: (Ar.) Er. 1. Kalkma, ayağa kalkma, ayakta durma. 2. Namazda ayakta durma. 3. Bir işe başlama. 4. Ayaklanma. 5. Ölümden sonra dirilme, ayağa kalkma.
    KIYAS: (Ar.) Er. 1. Bir şeyi başka şeye benzeterek hüküm verme. 2. Karşılaştırma, örnekseme. 3. Umum kaideye uyma.
    KIYMET: (Ar.) Ka. 1. Değer. 2. Bedel, baha, tutar. 3. Şeref, onur, itibar.
    KIZILÖZEN: (Tür.) Ka. Kızılırmak, güney Azerbaycan'ı 2 defa katederek Gilan'da Hazer denizine dökülen ırmak.
    KİBAR: (Ar.) Ka. 1. Duygu, davranış ve hareket bakımından ince, zarif, nazik, çelebi. 2. Büyük cömert, asil, zengin. 3. Şık, seçkin. 4. Büyükler, ulular. 5. Kibirli.
    KİBARİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Kibar).
    KİÇİHAN: (Tür.) Er. Küçük hükümdar.
    KİFAYET: (Ar.) Ka. 1. Yetişme, el verme, kafi gelme. 2. Bir işi yapabilecek yetenekte olma.
    KİMEK: (Tür.) X. yy. İrtiş'in orta bölgesinde yaşayan bir Türk kavmi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KİRAM: (Ar.) Er. 1. Soydan gelenler, soyu temizler, ulular, sergeliler. 2. Cömertler, eliaçıklar. Sahabenin lakabı olmuştur.
    KİRAMI: (Ar.) Er. 1. Cömertçe, eli açıklara özgü. 2. Soylular, ulular, şereflilerle ilgili.
    KİRAZ: (Yun.) Ka. Gülgillerden, yapraklanmadan önce çiçek açan, düz kabuklu ağaç ve bu ağacın yuvarlak sulu ve tek çekirdekli yemişi.
    KİRMAN: (Fars.) Er. 1. Hisar, kale. 2. İran'da bir eyalet ve bu eyaletin bugünkü merkezi.
    KİRMANŞAH: (Tür.) Er. (bkz. Kirman).
    KİSRA: (Fars.) Er. İran şahlarının adı.
    KİŞVER: (Fars.) Ka. Ülke.
    KİTİARAZ: (Fars.) Ka. Dünyayı süsleyen, dünyanın süsü olan.
    KİYAN: (Fars.) Ka. 1. Yıldız. 2. Merkez.
    KİYASET: (Ar.) Ka. Uyanıklık, anlayışlılık.
    KOCA: (Tür.) Er. 1. Eş. Ev ve ailenin yaşça en büyüğü. 2. İri, kocaman. 3. Akıllı, tedbirli yiğit.
    KOCAALP: (Tür.) Er. Yaşlı, ulu, yiğit
    KOÇAK: (Ar.) Er. Yürekli, eli açık. 2. Yüce gönüllü. 3. Konuk sever. 4. Yiğit, korkmayan kişi, savaşçı. 5. Açık kestane renginde olan.
    KOÇAKALR: (Tür.) Er. Cömert, kahraman, yiğit.
    KOÇAKER: (Tür.) Er. Cömert, kahraman kimse.
    KOÇAŞ: (Tür.) Er. 1. Kılavuz, rehber. 2. Yağmur bulutu.
    KOÇAY: (Tür.) Er. Koç gibi güçlü.
    KOÇER: (Tür.) Er. Sağlıklı, yürekli er.
    KOÇHAN: (Tür.) Er. (bkz. Koçer).
    KOÇUBEY: (Tür.) Er. Koçu arabasını kullanan kişi. Koçu: Gelin arabası.
    KOÇYİĞİT: (Tür.) Er. Yürekli, cesur, kahraman.
    KONGAR: (Tür.) Er. (bkz. Kongur).
    KONGUR: (Tür.) Er. San ile siyah karışımı bir renk, koyu kumral, kestane rengi.
    KONGURALP: (Tür.) Er. (bkz. Kongur).
    KONGURTAY: (Tür.) Er. (bkz. Konguralp).
    KORUR: (Tür.) 1. Açık san, açık kestane renkli. 2. Kimseyi beğenmeyen gururlu, kendini beğenmiş. 3. Süslü, çalımlı, şık.
    KONURALP: (Tür.) 1. Cesur, yiğit, er. Orhan Gazi'nin komutanlanndan biri.
    KORAL: (Fran.) Er. 1. Batı musikisinde dini şarkı. 2. Sınır muhafızı.
    KORALP: (Tür.) Er. (bkz. Koral). KORAY: (Tür.) Er. İyice kor rengine gelen ay.
    KORÇAN: (Tür.) Er. Ateşli, canlı, hareketli.
    KORÇAN: (Tür.) Er. Çağlayan. KORGAN: (Tür.) Er. Hisar kale.
    KORHAN: (Tür.) Er. Ateşli, canlı, güçlü hükümdar.
    KORKUT: (Tür.) Er. 1. Büyük dolu tanesi. 2. Korkusuz, yavuz, heybetli. 3. Cin, şeytan.
    KORKUTALP: (Tür.) Er. (bkz. Korkut).
    KORT AN: (Tür.) Er. 1. Yanan, sıcak ten. 2. Yalçın ve kesik kaya. 3. Pelikan kuşu.
    KOTUZ: (Tür.) Er. Gururlu, kibirli.
    KOTUZHAN: (Tür.) Er. (bkz. Kotuz).
    KOYAK: (Tür.) Er. 1. Vadi, dere. 2. Dağlar ve kayalıklar üzerindeki doğal çukurlar. 3. Dağ yolu üzerindeki otluk. 4. Etkili, dokunaklı.
    KOYAŞ: (Tür.) Er. Güneş. Erkek ve kadın adı olur.
    KOYGUN: (Tür.) Er. 1. Etkili, hüzünlü, dokunaklı. 2. Akdoğan.
    KOYTAK: (Tür.) Er. Rüzgar almayan çukur yer.
    KOYTAN: (Tür.) Er. Dağ bucağı.
    KOZA: (Tür.) Ka. İçinde tohum ya da krizalit bulunan koruncak.
    KÖKEN: (Tür.) Er. 1. Bir şeyin çıktığı, dayandığı temel, biçim neden yada yer. 2. Kavun, karpuz, kabak gibi bitkilerin toprak üstüne yayılan dalları. 3. Soy, asıl, ata.
    KÖKER: (Tür.) Er. Köklü soydan gelen kimse.
    KÖKLEM: (Tür.) Er. İlkbahar KOKSAL: (Tür.) Er. Yer altında geniş bir alana dağılan kök.
    KÖKSAN: (Tür.) Er. Tanınmış, ünlü ad.
    KÖKŞİN: (Tür.) Er. 1. Gök renginde. 2. Yaşlı, koca.
    KÖKTEN: (Tür.) Er. 1. Köklü, yüzeyde kalmayan, derine inen. 2. Soylu.
    KÖRNES: (Tür.) Ayna. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KÖSE: (Fars.) Er. Sakalı bıyığı hiç çıkmayan veya seyrek olan. Daha çok lakab olarak kullanılır.
    KÖSEM: (Tür.) Ka. 1. Sürüler önünde rehber vaziyetinde giden. 2. Cildi temiz, pürüzsüz. 3. Kösem Sultan: IV. İbrahim'in annesi ve torunu zamanında Osmanlı iktidarında etkin olan Sultan.
    KUBİLAY: (Tür.) Er. Cengiz Han'dan sonra Moğol imparatorluğu tahtına çıkan büyük kağanların en meşhuru 35 yıl saltanat sürmüş ve 1294 yılında 80 yaşında ölmüştür.
    KUDDUS: (Ar.) Er. 1. Temiz, pak. 2. Hatadan, gafletten, eksiklikten uzak. 3. Çok aziz, mübarek. Allah'ın isimlerinden. "Abd" takısı alarak kullanılırsa daha iyi olur.
    KUDDUSİ: (Ar.) Er. 1. Kuddus olan Allah'ın nimetine mazhar olan 2. 19. yy. Bor'lu meşhur mutasavvıf Türk şairi.
    KUDRET: (Ar.) Ka. 1. Kuvvet, takat, güç. 2. Allah'ın ezeli gücü. 3. Varlık, zenginlik. 4. Allah yapısı, yaratılış, insan eliyle yapılamayan şeyler. 5. Ehliyet kabiliyet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KUDRETULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın gücü.
    KUDSİ: (Ar.) Er. Kutsal, muazzez, mukaddes. Allah'a mensup, ilahi.
    KUDSİYYE: (Ar.) Ka. (bkz. Kudsi)
    KUDÜS: (Ar.) Er. 1. Filistin'in merkezi olan şehir. Ruhu'1 Kudüs: Cebrail, Hz. İsa'ya üiurülen ruh.
    KUHİSTAN: (Fars.) Er. Dağlık memleket, İran yaylasında dağların çok olduğu bölge.
    KUHRUD: (Fars.) Dağ ırmağı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KÛHSAR: (Fars.) 1. Dağlık. 2. Dağ tepesi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KULA: (Tür.) Er. 1. Kumral. 2. Sansın, mavi gözlü. 3. Vücudu koyu san, kuyruğu ve yelesi siyah olan at.
    KULAHAN: (Tür.) Er. (bkz. Kula).
    KULAN: (Tür.) Er. 1. Anayurdu Asya olan at ile eşek arası görünüşte yabanıl bir at türü. 2. İki, üç yaşında dişi tay, kısrak. 3. Zafer kazanmış kişi.
    KUMAN: (Tür.) Er. XI. yy ile XIV. yy. arasında Güney Rusya bozkırlarında göçebe olarak yaşayan bir Türk boyu.
    KUMANBAY: (Tür.) Er. (bkz. Kuman).
    KUMRU: (Fars.) Ka. Güvercinlerden, uzunca kuyruklu, boynunun yanlarında benekler bulunan ve güvercinlerden daha küçük olan boz renkli kuş.
    KUMRUL: (Fars.) Er. (bkz. Kumru).
    KUMUK: (Tür.) Er. 1. Kılıç. 2. Kuzeydoğu Kafkasya ile Hazar denizinin batı kıyısında yaşayan bir Türk boyu.
    KUMUKBAY: (Tür.) Er. (bkz. Kumuk).
    KUNT: (Tür.) Er. 1. Sağlam ve iri yapılı. 2. Ağır dayanıklı, kalın. 3. Biı tür güvercin.
    KUNTA Y: (Tür.) Er. (bkz. Kunt). KUNTER: (Fars.) Er. Sağlam, kuvvetli.
    KUNTMAN: (Tür.) Er. Sağlam ve iri yapılı, sağlıklı kimse.
    KURA: (Tür.) Er. 1. Cesur. 2. Çelik. 3. Toprak içinde bulunan büyük taş.
    KURAL: (Tür.) Er. 1. Davranışlara ya da bir sanata bir bilime yön veren ilkeler. 2. Araç. 3. Silah.
    KURAY: (Tür.) Er. Ay gibi.
    KURBAN: (Ar.) Er. 1. Allah'ın rızasını kazanmaya vesile olan şey. 2. Eti, fakire parasız olarak dağıtılmak niyetiyle farz, vacib, ve sünnet olarak kesilen hayvan. 3. Bir gaye uğruna feda olma.
    KURÇEREN: (Tür.) Er. Dayanıklı ve yiğit adam.
    KUREYŞ: (Ar.) Er. Hz. Peygamberin soyu.
    KURMAN: (Tür.) Er. Yüksek aşamalı, nitelikli kimse.
    KURRE: (Ar.) Ka. Tazelik, parlaklık. Mısır valiliği yapmış bir zatın adıdır.
    KURTARAN: (Tür.) Er. Kurtulmasını sağlayan.
    KURTULUŞ: (Tür.) Er. 1. Kurtulmak fiili, kurtulma. 2. Tehlike, sıkıntı, zorluk veya esaretten, istiladan kurtulmuş olma hali, halas, necat, reha, selamet. 3. İstanbul'da bir semt adı.
    KUSAY: (Ar.) Er. 1. Uzaklaşmak. 2. Peygamberin 5. dereceden atası olup İslamiyetten önce Mekke'de Kabe'yi tamir ettirmiş ve yeniden düzenlemiştir.
    KUSVÂ: (Ar.) Er. 1. Son derece bulunan. 2. Nihayet son. 3. Erişilecek son nokta son sınır. 4. Peygamber (s.a.s)'in devesinin adı.
    KUŞEYR: (Ar.) Er. Büyük beni Amir b. Şaşa'a grubuna dahil bir Arap kabilesi. Kuşeyri: İslam aleminin büyük sufı müelliflerinden. Kuşeyri Risalesi adıyla ünlü eseri bulunmakta.
    KUTAL: (Tür.) Er. Muüu ol.
    KUTALMIŞ: (Tür.) Er. Mutlu olmuş, kutlu olmuş.
    KUTALP: (Tür.) Er. Kutlu, uğurlu, yiğit.
    KUTAM: (Ar.) Er. Akbabaya benzeyen.
    KUTAN: (Tür.) Er. 1. Dua, yalvarma. 2. Saka kuşu. 3. Saban. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    KUTAY: (Tür.) Er. 1. Mübarek ay. 2. Borneo adasının doğu tarafından bir
    sultanlık.
    KUTBAY: (Tür.) Er. (bkz. Kutalp).
    KUTBERK: (Tür.) Er. (bkz. Kutbay).
    KUTCAN: (Tür.) Er. Kuüu, uğurlucan.
    KUTEL: (Tür.) Er. Uğurlu el.
    KUTER: (Tür.) Er. Muüu, uğurlu kişi.
    KUTERTAN: (Tür.) Er. (bkz. Kuter).
    KUTHAN: (Tür.) Er. (bkz. Kuter).
    KUTKAN: (Tür.) Er. Saygın, kutlu soydan gelen.
    KUTLAN: (Tür.) Er. Kutlu, mutlu ol.
    KUTLAR: (Tür.) Er. Mutluluklar, uğurlar.
    KUTLAY: (Tür.) Er. 1. Uğurlu kutlu ay. 2. Kır donlu at.
    KUTLU: (Tür.) Er. 1. Uğurlu, hayırlı. 2. Mübarek. 3. Mesut, bahtiyar. KUTLUALP: (Tür.) Er. Uğurlu yiğitKUTLUAY: (Tür.) Er. Uğurlu ay.
    KUTLUBAY: (Tür.) Er. (bkz. Kutlu).
    KUTLUCAN: (Tür.) Er. (bkz. Kutlu).
    KUTLUĞ: (Tür.) Er. Uğurlu, mutlu, şanslı, kutlu.
    KUTLUĞHAN: (Tür.) Er. (bkz. Kutluğ).
    KUTLUTEKİN: (Tür.) Er. (bkz. Kutlu).
    KUTSAL: (Tür.) Er. Kudsi, kuüu mübarek, mukaddes.
    KUTSALAN: (Tür.) Er. Uğur getiren, kutlu kimse.
    KUTSALMIŞ: (Tür.) Er. (bkz. Kutsal an).
    KUTSAN: (Tür.) Er. Uğurlu, talihli
    KUTSEL: (Tür.) Er. (bkz. Kutsan).
    KUTSOY: (Tür.) Er. (bkz. Kutsel).
    KUTULMUŞ: (Tür.) Er. Kurtulmuş, aydınlığa kavuşmuş.
    KUTUN: (Tür.) Er. Kutlu, kutsal.
    KUTUNALP: (Tür.) Er. (bkz. Kutun).
    KUTUNER: (Tür.) Er. (bkz. Kutun).
    KUTYAN: (Tür.) Er. Uğurlu kimse.
    KUVVET: (Ar.) Er. 1. Güç, kudret, takat, sıhhat, sağlamlık. 2. Bir hükümetin askeri gücü.
    KUYAŞ: (Tür.) Er. 1. Güneş. 2. Çok sıcak, güneşin etkili vurması.
    KÜBRA: (Ar.) Ka. 1. Büyük olan (Ekber'in müennesi). 2. Hadicetü'lKübra: Hz. Peygamberin ilk hanımı.
    KÜLTİGİN: (Tür.) Er. Göktürk prensi ve komutam.
    KÜLÜK: (Tür.) Er. 1. Meşhur ünlü. 2. Taşçı, çekici, balyoz.
    KÜRBOĞA: (Tür.) 1. İri, güçlü, sarsılmaz boğa. Kuvvetli iri yapılı boğa. Selçuklu komutanı ve Musul emirinin adı.
    KÜREMA: (Ar.) Er. 1. Kerim, asil, necip, iyiliksever, hayır sahibi cömert, eli açık kimseler. 2. Ulular, bü yükler.
    KÜRHAN: (Tür.) Er, Yiğit, yürekli han.
    KÜRŞAD: (Tür.) Er. Eski Türklerde yiğit, alp.
    KÜRÜMER: (Tür.) Er. topluluk, sürü.
    KÜŞAD: (Fars.) Er. 1. Açılış, açma. 2. Fetih, fethetme. 3. Açılış merasimi, küşad resmi. 4. Yayın gerilip bırakılması. 5. Musikide uvertür. 6. Bir cins tavla oyunu. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    KÜŞADE: (Fars.) Ka. 1. (bkz. Küşad). 2. Açık. 3. Ferah.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:35 am

    L ile başlayan isimler
    LÂCEREM: (Ar.) Ka. 1. Şüphesiz. 2. Besbelli, elbette.
    LAÇlN: (Tür.). 1. Bir cins şahin. 2. Sarp, yalçın. 3. Şiddetli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    LAHİB: (Ar.) Er. Açık yol.
    LÂHİK: (Ar.) Er. 1. Yetişip ulaşan. 2. Eklenen. 3. Yenisi.
    LAHİKA: (Ar.) Ka. (bkz. Lahik).
    LÂHZA: (Ar.) Ka. 1. Bir bakış, bir göz atma. 2. Göz kırpacak kadar zaman an. 3. Bir kez göz kırpma.
    LAJVERDİ: (Fars.) Ka. 1. Lacivert. 2. Koyu mavi değerli bir süs taşı.
    LÂLE: (Fars.) Ka. l. Zambakgillerden, uzun yapraklı, güzel ve çeşitli renklerde çiçekli soğanlı bir bitki. 2. Eskiden sucuların boyunlarına asılan iki ucu lale gibi kıvrak demir halka, pranga. 3. Ağaçtan meyve koparmaya yarayan ucu çatallı sırık.
    LÂLEFAM: (Fars.) Ka. Lale renginde.
    LÂLEGUN: (Fars.) Ka. Lale renginde.
    LÂLEGÜL: (Fars.) Ka. Türk musikisinde bir makam.
    LÂLERUH: (Fars.) Ka. 1. Lale yanaklı, yanağı lale gibi kırmızı olan. 2. Türk müziğinde mürekkeb bir makam. ;
    LÂLEVEŞ: (Fars.) Ka. Lale gibi.
    LÂLEZAR: (Fars.) Ka. Lalelik, lale yetişen yer, lale bahçesi.
    LÂMt: (Ar.) Er. Parlayan, parıldayan parlak. Lamii: 14721532 yılları arasında yaşayan Türk edebiyatında haklı bir ün kazanmış mutasavvıf ve sanatkar.
    LÂMİA: (Ar.) Ka. (bkz. Lami).
    LÂMİH: (Ar.) Er. 1. Hz. Nuh'un erkek kardeşi. 2. Parlayan, parıldayan, parlak.
    LÂMİHA: (Ar.) Ka. (bkz. Lamih).
    LAMİNUR: (Ar.) Nur saçarak parlayan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    LÂNAZİR: (Ar.) Eşsiz, benzersiz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    LÂNE: (Fars.) Ka. Yuva, ev, aşiyan.
    LÂSİF: (Ar.) Er. Parlayan, parlayıcı.
    LÂTİF: (Ar.) Er. 1. Allah'ın isimlerindendir. 2. Yumuşak, hoş, güzel, nazik. 3. Bütün inceliklere vakıf.
    "abd" takısı alarak kullanılabilir. (Abdüllaüf).
    LÂTİFE: (Ar.) Ka. Güldürecek, tuhaf ve güzel söz ve hikaye şaka.
    LÂTİME: (Ar.) Ka. Misk, güzel koku.
    LAVANTA: (İtal.) Ka. Lavanta çiçeğinden elde edilen güzel koku.
    LÂYEZAL: (Ar.) Zevalsiz, bitimsiz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılabilir.
    LÂYİH: (Ar.) Er. 1. Parlak, parlayan. 2. Aşikar, meydanda, hüveyda. 3. Hatıra gelen.
    LÂYİHA: (Ar.) Ka. 1. Düşünülen bir şeyin yazı haline getirilmesi. 2. Tasarı.
    LÂYİK: (Ar.) Er. Yakışan, yakışıklı.
    LÂZIM: (Ar.) Er. Gerekli şey. Gerekçe.
    LÂZIME: (Ar.) Ka. (bkz. Lazım). LEÂL: (Ar.) Ka. İnciler.
    LEBABE: (Ar.) Ka. Akıl sahibi olma.
    LEBÂBET: (Ar.) Akıllılık, zeyreklik. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    LEBİB: (Ar.) Er. Akıllı, zeki, fatin. LEBİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Lebib). LEFİF: (Ar.) Er. Durulmuş sarılmış.
    LEMA: (Ar.) Pırıltı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    LEMAN: (Ar.) Ka. Parlama, parıltı.
    LEMARİZ: (Fars.) Parlayan, parıldayan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    LEMEAT: (Ar.) Ka. Parıltılar.
    LEMEHÂT: (Ar.) Ka. Bir defa bakışlar, bir göz atışlar.
    LEMİ: (Ar.) Er. (bkz. Leman).
    LEMYEZEL: (Ar.) 1. Zail olmaz, baki, kalıcı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    LERZÂN: (Fars.) Ka. Titrek, titreyen.
    LERZE: (Fars.) Er. Titretme.
    LERZENDE: (Fars.) Ka. Titreyen, titrek.
    LETAFET: (Ar.) Ka. 1. Latiflik, hoşluk. 2. Güzellik. 3. Nezaket. 4. Yumuşaklık.
    LEVAMI: (Ar.) Parlamalar, nurlar.
    LEVEND: (İtal.) 1. Osmanlı donanmasında vazifeli asker denizci. 2. Eskiden Venedikliler'in şark memleketlerinden maaşla topladıktan denizciler. 3. Yakışıklı, boylu poslu kimse. 4. Atak, gözü pek, hareketli ve çevik.
    LEVNİZ: (Ar.) Er. 1. Renk, boya,yüz. 2. Nevi, çeşit, Türk.
    LEVZİ: (Ar.) 1. Badem biçiminde olan. 2. Bademle ilgili. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    LEVZİYYE: (Ar.) Ka. 1. (bkz. Levzi). 2. Badem erik, kayısı vişne, kiraz ve benzer meyvelerin içinde anıldıkları grup.
    LEYAL: (Ar.) Ka. Geceler.
    LEYÂN: (Fars.) Ka. Parlayan, parlayıcı, konforlu, lüks hayat.
    LEYFUNNUR: (Ar.) Geceyi aydınlatan nur, ışık.
    LEYLÂ: (Ar.) 1. Çok karanlık gece. 2. Arabi ayların son gecesi. 3. Leyla ile Mecnun hikayesinin kadın kahramanı.
    LEYLÂK: (Ar.) 1. Zeytingillerden hoş kokulu salkım şeklinde mor ve beyaz renklerde çiçek açan bir bitki ve bitkinin çiçeği.
    LEYS: (Ar.) 1. Yokluk. 2. Arslan, esed, haydar, gazanfer, şir.
    LEZİR: (Fars.) Akıllı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    LİSAN: (Ar.) 1. Dil. 2. Konuşulan dil. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    LİVA: (Ar.) Er. 1. Bayrak. 2. Mülki idarede kazavilayet arasında bir derece, sancak. 3. Tugay. 4. Tuğgeneral. 5. Livai saadet, Livai şerif. Hz. Muhammed (s.a.s)'in bayrağı Livaü'lHamd: Muhammed ümmetinin mahşer günü altında toplanacakları bayrak. Makamı Ahmedi.
    LİYÂKAT: (Ar.) Ka. 1. Layık olan, değerlilik, yararlılık. 2. İktidar, hüner, fazilet.
    LOKMAN: (Ar.) Er. 1. Eski kavimlerde, ahlaki öğütler veren hekim. 2. Kur"anı Kerim'de bir sure adı.
    LULUBAR: (Ar.) Ka. İnci yağmuru. : ;
    LUT: (Ar.) Er. 1. Hz. İbrahim'in peygamber yeğeni. 2. Kendisine itaat etmeyen ve eşcinsel olarak yaşamayı adet edinmiş olan Sodom ve Gomorrah halkına gelmiştir. Hanımı da helak olanlar arasındadır. Lut (a.s.) Kur'an'da adı geçen peygamberlerdendir.
    LÜBBETÜLAYN: (Ar.) Ka. Göz bebeği.
    LÜTFİ: (Ar.) Er. Hoşluk, güzellik, iyi davranış. s , ,,
    LÜTFİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Lütfi).
    LÜTFULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın lütfü. Allah'ın iyi, hoş ve letafet sahibi kıldığı kişi demektir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:35 am

    M ile başlayan isimler
    MACİD: (Ar.) Er. Şan ve şeref sahibi olan kimse. İyi ahlaklı. Ulu.
    MACİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Macid).
    MAĞFİRET: (Ar.) Ka. Allah'ın kullarının günahlarını bağışlaması, örtmesi.
    MAHBUB: (Ar.) Er. 1. Muhabbet olunmuş, sevilmiş, sevilen, sevgili. 2. Mahbubi Hûda, (Allah'ın sevgilisi) Hz. Muhammed (s.a.s).
    MAHBUBE: (Ar.) Ka. Muhabbet olunmuş, sevilmiş, sevilen. (bkz. Mahbub).
    MAHFER: (Fars.) Ka. Ay aydınlığı, ay ışığı.
    MAHFİ: (Ar.) Er. Gizli, saklı.
    MAHFUZ: (Ar.) Er. Korunmuş, gözetilmiş. Gizlenmiş, saklanmış.
    MAHİN: (Ar.) (bkz. Hz. Peygamberin isimleri).
    MAHİNEV: (Fars.) Ka. Yeni ay, ayça, hilal.
    MAHİNUR: (Fars.) Ka. 1. Ayın nuru, ışığı. 2. Ay yüzlü güzel.
    MAHiR: (Ar.) Er. Maharetli, hünerli, elinden iş gelir, becerikli.
    MAHİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Mahir). MAHİZAR: (Fars.) Ka. İnleyen ay.
    MAHİZER: (Fars.) Ka. San, altın renginde ay.
    MAHMUD: (Ar.) Er. 1. Hamd olunmuş, sena edilmiş, övülmeye değer. Makamı Mahmud: Hz. Muhammed'in en büyük şefaat makamı, cennet. 2. Ebrehe'nin Kabe'yi yıkmak üzere getirdiği filin adı. 3. Mahmud (Kaşgarlı) Karahanlılar'dan olan bu Türk bilgini "Divanu Lügati'tTürk" adlı eseriyle tanınmıştır. 4. Mahmudiye: 2. Mahmut devrinde basılan altın para.
    MAHMUDE: (Ar.) Ka. Bingör otu, sakmunya.
    MAHMUR: (Ar.) Er. 1. Sarhoşluğun verdiği sersemlik. 2. Uyku basmış, ağırlaşmış, yan baygın göz.
    MAHMURE: (Ar:) Ka. (bkz. Mahmur).
    MAHPARE: (Fars.) Ka. Ay parçası, çok güzel kadın.
    MAHPERİ: (Fars.) Ka. Ay gibi peri kadar güzel.
    MAHPERVER: (Fars.) Ka. Mehtap.
    MAHPEYKER: (Fars.) Ka. 1. Yüzü ay gibi parlak, güzel, nurlu. 2. Kösem Sultan'ın adı.
    MAHRA: (Ar.) Ka. 1. Elverişli, uygun şey. 2. Değerli kimse.
    MAHRU: (Fars.) Ka. Ay yüzlü, yüzü ay gibi olan güzel. MAHŞER: (Ar.) Er. Huy, tabiat.
    MAHSUN: (Ar.) Er. Güçlendirilmiş, güçlü.
    MAHSUNE: (Ar.) Ka. Kuşatılmış, sarılmış, çevrilmiş.
    MAHSUT: (Ar.) Er. Hasat edilmiş, ekini biçilmiş. Biçilmiş ekin.
    MAHTER: (Fars.) Ka. Yeni ay, ayça, hilal.
    MAHUR: (Fars.) Türk musikisinde rast perdesinde karar kılan bir makam. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MAİDE: (Ar.) Ka. 1. Üzerinde yemek bulunan sofra. Yemek, şölen. 2. Kur'ân! Kerim'in 5. suresinin adı. 3. Isa ve Havarilerine gökten inen sofra (Maidei Mesih).
    MAİL: (Ar.) Er. 1. Bir yana eğilmiş, eğik. 2. Hevesli, istekli, yetenekli. Taraflı, içten istekli. 3. Andırır, benzer. 4. Tutkun.
    MAİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Mail).
    MAKAL: (Ar.) Er. Söz, lakırdı. Söyleme, söyleyiş.
    MAKBUL: (Ar.) Er. Kabul olunmuş, alınmış, alman. Beğenilen, hoş karşılanan, geçer.
    MAKBULE: (Ar.) Ka. (bkz. Makbul).
    MAKRUN: (Ar.) Ulaşmış, kavuşmuş, yakın. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MAKSUD: (Ar.) Er. 1. Kasdolunan, istenilen şey, istek. Maksad, niyet, murat. 2. Varılmak istenen yer.
    MAKSUDE: (Ar.) Ka. (bkz. Maksud).
    MAKSUM: (Ar.) Er. Ayrılmış, bölünmüş. Kısmet. Rızkı Maksim; Allah tarafından takdir edilmiş nzık.
    MAKSUME: (Ar.) Ka. (bkz. Maksum).
    MAKSUR: (Ar.) Er. 1. Kasrolunmuş, kısaltılmış, kasılmış. 2. Alıkonulmuş. Bir şeye ayrılmış.
    MAKSURE: (Ar.) Ka. (bkz. Maksur).
    MAKUL: (Ar.) Er. Akla uygun bulunan. Akıl ile bilinir, akılla kanıtlanan. Oldukça akıllı, sözü akla yakın.
    MAKULE: (Ar.) Ka. (bkz. Makul).
    MÂLİK: (Ar.) Er. 1. Sahip, bir şeye sahip olan, bir şeyi olan. Malikü'lMülk, Allah. 2. Yedi cehennemin hakimi ve kapıcısı olan melek. 3. Zebanileri idare eden melek, imam Malik, Maliki mezhebinin kurucusu. Ashab bu ismi kullanmıştır.
    MALİKE: (Ar.) Ka. (bkz. Malik). 1. Mal sahibi olan kadın. 2. Peri, su perisi.
    MALKOÇ: (Tür.) Er. Akıncı ocağı reisi
    MALUM: (Ar.) Er. Bilinen, belli. Herkesçe bilinen. Faili belli olan fiil.
    MAMUR: (Ar.) Er. l. Bayındır, şenlikli. 2. îmar edilmiş, işlenmiş yer. 3. Beyti mamur: Kabe.
    MANA: (Ar.) 1. Mana, anlam. 2. iç, içyüzü. 3. Rüya, düş. (bkz. Anlam). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MANOLYA: (Frans.) Ka. Manolyagillerden. Beyaz renkli ve güzel kokulu çiçekleri olan, süs bitkisi olarak yetiştirilen ağaç ve bu ağacın çiçeği.
    MANSUR: (Ar.) Er. 1. Yardım olunmuş, Allah'ın yardımıyla galip, üstün gelmiş. 2. Türk musikisinde bir düzen. 3. Bir ney çeşidi.
    MANSURE: (Ar.) Ka. (bkz. Mansur).
    MANZUR: (Ar.) Er. Bakılan, nazar olunan. Gözde olan, beğenilen.
    MANZURE: (Ar.) Ka. (bkz. Manzur).
    MARAL: (Tür.) Ka. Dişi geyik, ceylan, karaca.
    MARİFET: (Ar.) Ka. 1. Herkesin yapamadığı ustalık, herşeyde görülmeyen hususiyet, ustalıkla yapılmış olan şey. 2. Bilme, biliş. 3. Hoşa gitmeyen hareket. 4. Vasıta aracı, ikinci el. Marifetname: İbrahim Hakkı Bey'in divan kültürüne ait hazırladığı meşhur eseri.
    MÂRİYE: (Ar.) Ka. Şen'un adında birinin kızı olup hicretin 7. yılında kızkardeşi Şirin ile birlikte, Mukavkıs tarafından Hz. Muhammed'e (s.a.s) hediye edilen kıbti bir cariye. Hz. Peygamberin hanımlarından küçük yaşta ölen oğlu İbrahim'in annesi.
    MARUF: (Ar.) Er. 1. Herkesçe bilinen tanınmış belli. Meşhur ünlü. 2. Şeriatın emrettiği, uygun gördüğü.
    MARUFE: (Ar.) Ka. (bkz. Maruf). MÂRUT: (Ar.) Arkadaşı "Harut" ile meşhur olan bir melek olup büyü ile uğraştıklarından dolayı kıyamete kadar kalmak üzere Babil'de bir kuyu içerisine hapsedilmişlerdir. İsim olarak kullanılmaz.
    MASUM: (Ar.) Er. 1. Suçsuz, kabahatsiz, günahsız, ismet sahibi. 2. Saf, temiz. İmamı Rabbani'nin oğlu.
    MASUME: (Ar.) Ka. (bkz. Masum). İmamiye mezhebinde günahsız sayılan ehli beyt mensubu.
    MASUN: (Ar.) Er. Korunmuş, korunan.
    MASUNE: (Ar.) Ka. (bkz. Masun).
    MAŞUK: (Ar.) Er. Sevilen, sevilmiş.
    MAŞUKA: (Ar.) Ka. (bkz. Maşuk).
    MATLUB: (Ar.) Er. İstenilen, aranılan, talep edilen şey.
    MATLUBE: (Ar.) Ka. (bkz. Matvlub).
    MATUK: (Ar.) Er. Azat olunmuş, özgürlüğü bağışlanmış.
    MATUKE: (Ar.) Ka. (bkz. Matuk).
    MAUN: (Ar.) Er. Zekat. Kur'anı Kerim'in 107. suresi.
    MAVERA: (Ar.) Ara, geri, bir şeyin ötesinde bulunan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MAVİYE: (Ar.) Ka. Suya ait.
    MA YE: (Fars.) Ka. 1. Maya, asıl ve gerekli madde. 2. Para, mal. İktidar güç. 3. Bilgi.
    MAZHAR: (Ar.) Er. 1. Bir şeyin göründüğü çıktığı yer. 2. Nail olma, şereflenme. 3. Bazı tekkelerde oturarak uyurken dayanılan kısa değerde. 4. Bir çeşit tef.
    MAZLUM: (Ar.) Er. 1. Zulüm görmüş. 2. Halim, selim, sakin, sessiz.
    MAZMUN: (Ar.) Er. 1. Borçluluk, kefalet. 2. Ödenmesi gereken şey.
    MAZYAR: (Ar.) Er. Taberistan'daki Karini hükümdarlarının sonuncusu.
    MEBDE: (Ar.) Baş, başlangıç, ilke.
    Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MEBHUR: (Ar.) Er. Soluyan, soluğan, nefes darlığına yakalanmış olan.
    MEBHURE: (Ar.) Ka. (bkz. Mebhur).
    MEBRUK: (Ar.) Er. Tebrike şayeste. Kutlu.
    MEBRUKE: (Ar.) Ka. (bkz. Mebruk).
    MEBRUR: (Ar.) Er. Beğenilmiş, hayırlı, yararlı.
    MEBRURE: (Ar.) Ka. (bkz. Mebrur).
    MEBSUDE: (Ar.) Ka. (bkz. Mebsut).
    MEBSUT: (Ar.) Er. Açılmış, yayılmış. Uzun uzadıya anlatılan.
    MEBŞURE: (Ar.) Ka. Yüzü beyaz, gösterişli güzel kadın.
    MECDİ: (Ar.) Er. (bkz. Mecid). MECDİDE: (Ar.) Ka. Rızkı bol, nasibi açık, bahtiyar. MECERRE: (Ar.) 1. Samanyolu. 2. Harekete müsait yol, cadde veya yer.
    Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MECİD: (Ar.) Er. Çok ulu, yüce, şan ve şeref sahibi. Allah'ın sıfatlarından. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır. Abdülmecid, Allah'ın (Mecid'in) kulu..
    MECİDDİN: (Ar.) Er. Dinin ululuğu, büyüklüğü. Türk dil kuralı açısından "dA" olarak kullanılır.
    MECİDE: (Ar.) Ka. Büyük ulu. Şan ve şeref sahibi.
    MECNUN: (Ar.) Er. 1. Cin tutmuş, cinlenmiş. 2. Delice seven, tutkun. Leyla ile Mecnun hikayesinin erkek kahramanı.
    MECRA: (Ar.). Suyun aktığı yatak, su yolu. Bir işin gidiş yolu. Bedendeki ahlatın alıştığı yol. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MECUT: (Ar.) Er. Talihi açık, mutlu, şanslı kimse.
    MED'UV: (Ar.) Er. Davet olunmuş, çağırılmış, davetli. Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerinden.
    MEDÂ: (Ar.). Mesafe. Son. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MEDAR: (Ar.). 1. Dayanak. 2. Dönence. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MEDENÎ: (Ar.) Er. 1. Medine'ye mensup, şehirli, şehir halkından olan. 2. Bir memleketle ilgili olan. 3. Terbiyeli, görgülü, nazik. Daha çok lakab olarak kullanılır.
    MEDİD: (Ar.) Er. Uzun, çok uzun süren. Arap aruzunun 2. bendi.
    MEDİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Medid).
    MEDİH: (Ar.) Er. Methetmeye, övmeye sebeb olan şey, övme mevzuu.
    MEDİHA: (Ar.) Ka. (bkz. Medih).
    MEDİNE: (Ar.) Ka. Arabistan'da bir şehir. Hz. Peygamberin kabrinin bulunduğu şehir. Hacıların Mekke'den sonra ziyaret ettikleri şehir.
    MEFAHİR: (Ar.) İftihar edilecek, övünülecek şeyler. Erkek ve kadın
    MEFHAR: (Ar.) Er. Övünme. Övünmeye sebeb olan, güvenmeyi gerektiren. Mefhari kainat: Muhammed (s.a.s).
    MEFHARET: (Ar.) Ka. İftihar duyma, övünme.
    MEFKURE: (Ar.) Ka. Ülkü, ideal.
    MEFRUZ: (Ar.) Er. Farz olunmuş, varsayılmış.
    MEFRUZA: (Ar.) Ka. (bkz. Mefruz).
    MEFTUH: (Ar.) Er. 1. Açılmış, açık. 2. Ele geçirilmiş.
    MEFTUHA: (Ar.) Ka. (bkz. Meftah).
    MEFTUN: (Ar.) Er. 1. Fitneye düşmüş, sihirlenmiş. 2. Gönül vermiş, tutkun vurgun. Hayran olmuş, şaşmış.
    MEFTUNE: (Ar.) Ka. (bkz. Meftun).
    MEHDİ: (Ar.) Er. 1. Kendisine rehberlik edilen. Allah tarafından hidayet verilmiş olan. Doğru yolu tutan. 2. Şiilere göre 12 imamın sonu.
    MEHDİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Mehdi).
    MEHİB: (Ar.) Er. 1. Heybetli, azametli, korkunç (mehub). 2. Arslan (Esed, gazanfer, haydar, şif).
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:37 am

    MEHİR: (Fars.) Ka. Ay.
    MEHLİKA: (Fars.) Ka. Ay yüzlü güzel.
    MEHMET: (Tür.) Er. Muhammed isminin türkçesi. (bkz. Muhammed).
    MEHPARE: (Fars.) Ka. Ay parçası, çok güzel.
    MEHRE: (Tür.) Ka. Hind okyanusu sahili ile Hadramut arasında bir ülke.
    MEHRU: (Fars.) Ka. Ay yüzlü güzel.
    MEHTAP: (Fars.) Ka. 1. Ay aydınlığı, ay ışığı. Dolunay. 2. Alay, eğlence, zevklenme. Türk dil kuralı açısından "b/p" olarak kullanılır.
    MEHVEŞ: (Fars.) Ka. Ay gibi, ay yüzlü, güzel.
    MEKİN: (Ar.) Er. 1. Temekkün eden, oturan yerleşen. 2. Vakarlı, temkinli, vakar, iktidar sahibi. Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerinden.
    MEKİNE: (Ar.) Ka. (bkz. Mekin). 1. İktidar ve onur sahibi. 2. Yer tutup oturan, yerleşmiş.
    MEKNUN: (Ar.) Er. Saklı, gizli, iyice korunmuş.
    MEKNUNE: (Ar.) Ka. (bkz. Meknun).
    MEKNUZ: (Ar.) Er. Gömülü. Hazineye konulmuş, saklanmış.
    MEKNUZE: (Ar.) Ka. (bkz. Meknuz).
    MEKREMET: (Ar.) Er. Kerem, cömertlik. Saygı, ağırlama.
    MEKŞUFE: (Ar.) Ka. Açılmış, açık. Bilinmez değil, keşfolunmuş.
    MELÂ: (Ar.) Ka. 1. Doluluk. 2. Topluluk. 3. Ova.
    MELAHAT: (Ar.) Ka. Güzellik, yüz güzelliği.
    MELDÂ: (Ar.) Ka. Genç, körpe ve nazik.
    MELEK: (Ar.) Ka. 1. Allah'ın nurdan yarattığı varlıklar. Allah'ın emirlerine tam itaat eden varlıklar. 2. Halim, selim güzel huylu kimse.
    MELEKNAZ: (a.f.i.) Ka. (bkz. Melek).
    MELEKNUR: (Ar.) Ka. (bkz. Melek).
    MELEKPER: (a.f.i.) Ka. Melek kanatlı.
    MELEKRU: (a.f.i.) Ka. Melek yüzlü.
    MELEKSİMA: (a.f.i.) Ka. Melek şimali.
    MELHUZ: (Ar.) Er. Umulur, beklenir.
    MELHUZA: (Ar.) Ka. (bkz. Melhuz).
    MELİH: (Ar.) Er. Melahat sahibi, güzel, şirin, sevimli.
    MELİHA: (Ar.)Ka. (bkz. Melih).
    MELİK: (Ar.) Er. 1. Padişah, hakan, hükümdar. 2. Mal sahibi. 3. Allah'ın isimlerinden, (bkzi Abdülmelik). Melikşah: Sultan Sencer'in babası olan büyük Selçuklu hükümdarı.
    MELİKANBER: (Ar.) Er. Kudretli, nüfuzlu, Habeş köle. Melik ve anber isimlerinden birleşik isim.
    MELİKE: (Ar.) Ka. Kadın hükümdar. Hükümdar karısı.
    MELİKSERVER: (Ar.) Er. Doğu Sultanı hükümdar.
    MELODİ: (Yun.) Ka. Nağme, ahenk, ezgi.
    MELTEM: (Tür.) Ka. Yazın düzenii olarak karadan denize doğru esen rüzgar.
    MEMDUD: (Ar.) Er. Uzatılan.
    MEMDUDE: (Ar.) Ka. (bkz. Memdud).
    MEMDUH: (Ar.) Er. Övülmüş, övülecek.
    MEMDUHA: (Ar.) Ka. (bkz. Memduh).
    MEMNUN: (Ar.) Er. 1. Minnet altında bulunan. 2. Sevinmiş, sevinçli. Razı hoşnut, (bkz. Dilşad).
    MEMNUNE: (Ar.) Ka. (bkz. Memnun). Sevinmiş, sevinçli.
    MEMUN: (Ar.) Er. Emin bulunan, korkusuz, tehlikesiz, sağlam, (bkz. Emin).
    MENAF: (Ar.) Er. 1. Dağın sivri tepesi. 2. Cahiliye döneminde Arapların putu. İsim olarak kullanılmaz.
    MENDERES: (Yun.) Er. Akarsu yataklarının dolanbaçlı kısmı. Ege bölgesindeki 3 afcarsudan birisinin adı.
    MENEKŞE: (Fars.) Ka. Menekşegillerden birçok çeşitleri bulunan koyu mor çiçek açan süs bitkisi. Koyu mor renk.
    MENGÜ: (Tür.) Ebedi ölümsüz, bengi. Mengtt suyu: Abı hayat. Erkek ve kadın adı olarak kullandır.
    MENGÜALP: (Tür.) Er. Ölümsüz, güçlü, kuvvetli, yiğit.
    MENGÜBAY: (Tür.) Er. Varlıklı kimse.
    MENGÜBERT: (Tür.) Er. Allah verdi.
    MENGÜCEK: (Tür.) Er. Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar'ı içine alan bölgeyi fethederek XII. yy.'ın ilk yansına kadar elinde tutan Türk sülalesi.
    MENGÜÇ: (Tür.) Er. Yaşlı.
    MENGÜER: (Tür.) Er. (bkz. Men gü).
    MENGÜTAY: (Tür.) Er. (bkz. Mengüer).
    MENNAN: (Ar.) Er. Çok ihsan eden, verici, ihsanı bol. Abd takısı alarak kullanılır. Allah'ın isimlerinden (bkz. Abdülmennan).
    MENSUR: (Ar.) Er. Saçılmış, dağılmış. Ölçüsüz, uyaksız, manzum olmayan söz.
    MENSURE: (Ar.) Ka. (bkz. Mensur).
    MENŞUR: (Ar.) Er. Neşrolunmuş, dağıtılmış, yayılmış.
    MENSURE: (Ar.) Ka. (bkz. Menşur).
    MENZUR: (Ar.) Er. Adanmış, vadedilmiş. Adak olarak belirtilmiş.
    MENZURE: (Ar.) Ka. (bkz. Menzur).
    MERAFİ: (Ar.) 1. Dağın sivri tepesi. 2. İslam'dan evvel Arapların putu. isim olarak kullanılmaz.
    MERAHÂN: (Ar.) Er. 1. Ferah, sevinç. 2. Zayıf olma hali.
    MERAL: (Tür.) Ka. (bkz. Maral).
    MERAM: (Ar.) Ka. Arzu istek, içten tasarlanan niyet.
    MERCAN: (Ar.) Selenterelerin mercanlar sınıfından olup kayalık yerlerde koloni meydana getirerek yaşayan, iskeleti kalkerli kırmızı renkli deniz hayvanı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MERD: (Fars.) Er. 1. Adam, insan. 2. Özü sözü doğru kabadayı, yiğit. Türk dil kurallarına göre "d/t" değişmesiyle kullanılır.
    MERDAN: (Fars.) Er. Mertler, insanlar, erkekler, yiğitler.
    MERDİ: (Fars.) Er. Mertlik, erlik. Cesaret, yüreklilik, insanlık.
    MERDÜM: (Fars.) 1. insan, adam. 2. Gözbebeği. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MEREVİŞ: (Tür.) Ka. Terementi ağacının tohumu.
    MERĞUB: (Ar.) Er. 1. İstenilen, sevilen. 2. Herkes tarafından sevilip aranılan.
    MERĞUBE: (Ar.) Ka. (bkz. Mergup).
    MERİÇ: (Tür.) Balkan yarımadasının güneydoğu kesiminden geçen akarsu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MERİH: (Ar.) Er. Dünya'dan sonra güneşe en yakın olan gezegen.
    MERKÜR: (Fran.) Er. Güneşe en yakın gezegen.
    MERSA: (Ar.) Ka. Liman.
    MERT: (Fars.) Er. 1. Özü, sözü doğru yiğit. 2. Erkek insan.
    MERTEL: (f.t.i.) Er. (bkz. Mert).
    MERTER: (f.t.i.) Er. (bkz. Mert).
    MERTKAL: (f.t.i.) Er. Her zaman doğru kal.
    MERTKAN: (f.t.i.) Er. Mert soydan gelen.
    MERTOL: (f.t.i.) Er. Her zaman sözünün eri ol.
    MERVAN: (Ar.) Er. Emevi sülalesinin Mervan kolu.
    MERVE: (Ar.) Ka. Mekke'de bir dağın adı olup hacılar, Merve ile Safa arasında Sa'y ederler yani 7 defa gidip gelirler.
    MERYEM: (Ibr.) Ka. 1. Abid. İbadete düşkün insan. 2. Hz. isa'nın annesi.
    MERZAT: (Ar.) Er. Rıza, hoşnutluk.
    MERZUK: (Ar.) Er. Rızıklandmlmış, nzık verilmiş.
    MERZUKA: (Ar.) Ka. (bkz. Merzuk).
    MESERRET: (Ar.) Ka. Sevinçler. Şenlik, sevinç.
    MESlH: (Ar.) Er. 1. Üzerine yağ sürülmüş. 2. Mesholunmuş, başka bir şekle girmiş olan. 3. Acaip, tuhaf. 4. Ölmek. Mesih: Hz. isa'nın elini sürdüğü hastaların derhal iyileşmesi dtolayısıyla kendisine isim olarak verilmiştir.
    MESRUR: (Ar.) Sevinçli, memnun, sevinmiş meramına ermiş. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MESRURE: (Ar.) Ka. (bkz. Mesrur).
    MESUD: (Ar.) Er. Saadeüi, bahtlı, bahtiyar, kutlu. Türk dil kurallarına göre "dA" olarak kullanılır.
    MESUDE: (Ar.) Ka. (bkz. Mesud).
    MEŞHED: (Ar.) Er. Bir adamın şehit olduğu veya bir şehidin gömüldüğü yer. iran'da ziyaretgah olan meşhur şehir. Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerinden.
    MEŞHUR: (Ar.) Er. Ünlü, argın, tanınmış.
    MEŞHURE: (Ar.) Ka. (bkz. Meşhur).
    MEŞKUR: (Ar.) Er. Beğenilmiş, övülmüş. Teşekkür edilmeye değer olan.
    MEŞKURE: (Ar.) Ka. (bkz. Meşkur).
    METE: (Tür.) Er. Büyük TürkHun İmparatoru (M.Ö. 209174). ; :
    METEHAN: (Tür.) Er. (bkz. Mete)
    METHİYE: (Ar.) Ka. Birini övmek maksadıyla yazılmış eser, kaide.
    METİN: (Ar.) Er. 1. Metanetli, sağlam, dayanıklı. 2. Özü, sözü doğru, sebatkar, itimat edilir. Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerinden.
    METİNER: (Tür.) Er. (bkz. Metin).
    MEVA: (Ar.) Ka. Sığınılacak yer, yurt, mesken,
    MEVCUD: (Ar.) Er. Var olan, bulunan. Hazır olan, hazır bulunan. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır. , .,
    MEVCUDE: (Ar.) Ka. (bkz. Mevcud).
    MEVDUT: (Ar.) Er. Sevilmiş, sevilen. Gaznelilerin bir hükümdarı.
    MEVEDDET: (Ar.) Ka. Sevgi, muhabbet. Dostluk.
    MEVHİBE: (Ar.) Ka. Vergi, ihsan, bağış.
    MEVLUD: (Ar.) Er. 1. Yeni doğmuş çocuk. 2. İhsanın doğduğu yer. 3. Doğulan zaman. Hz. Muhammed'in doğumunu anlatan manzum eser. Türk dil kurallarına göre "d/t" olarak kulla bılır.
    MEVLUDE: (Ar.) Ka. (bkz. Mevlud).
    MEVSİM: (Ar.) Ka. 1. Yılın dört bölümünden biri. 2. Dağlamak suretiyle damga vurmak.
    MEVSUL: (Ar.) Er. Hz. Peygamber'in isimlerinden.
    MEVSUNNE: (Ar.) Ka. 1. Bahar yağmuru yağmış toprak. 2. Baştan aşağı süslü zırh.
    MEVZUN: (Ar.) Er. Biçimli, yakışıklı, güzel.
    MEVZUNE: (Ar.) Ka. (bkz. Mevzun).
    MEYMUN: (Ar.) Er. Uğurlu, bereketli, kutlu.
    MEYMUNE: (Ar.) Ka. (bkz. Meymun). Hz. Peygamberin en son hanımı.
    MEYSUR: (Ar.) Er. Kolaylanmış, kolaylaştırılmış şeyler.
    MEYSURE: (Ar.) Ka. (bkz. Meysur).
    MEZİD: (Ar.) Er. Artmış, artırılmış, büyümüş. Türk dil kuralı açısından "dA" olarak kullanılır.
    MEZİYET: (Ar.) Ka. Bir kişiyi başkalarından ayıran ve yücelten vasıf, üstünlük, değerlilik yüksek karakter.
    MİDHAT: (Ar.) Er. Övme. Türk dil kuralı açısından "d/t" değişmesiyle kullanılır.
    MİFTAH: (Ar.) Er. 1. Anahtar. 2. Şifre cetveli. 3. Dil öğrenirken yapılacak tercüme ve meselelerin halledilmiş şekillerini gösteren kitap. 4. Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerinden.
    MİHİN: (Fars.) Er. Büyük, ulu.
    MİMİNE: (Fars.) Ka. (bkz. Minin).
    MİHNE: (Ar.) Düzleştirmek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MİHRACE: (Sanskritçe.) Ka. Hindistan'da kral ve prenseslere verilen unvan.
    MİHRAN: (Ar.) Nehir. Pakistan'dan geçen İndus nehrine İslam müellifleri tarafından verilen isim. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MİHRİ: (Fars.) Ka. 1. Güneş. 2. Sevgi. 3. Eylül ayı. Mihr ü mah, güneş ile ay.
    MİHRİBAN: (Fars.) Ka. Şefkatli, merhametli, muhabbetti, güleryüzlü, yumuşak huylu.
    MİHRİCAN: (Fars.) Sonbahar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MİHRİMAH: (Ar.) Ka. Güneş ile ay.
    MİHRİNAZ: (Fars.) Ka. Naz güneşi. Çok nazlı.
    MİHRİNİSA: (Fars.) Ka. Kadınlığın güneşi, erdemli, nitelikli kadın.
    MİHRİNUR: (Fars.) Ka. Işık saçan, aydınlatan güneş.
    MİHRİŞAH: (Fars.) Ka. Şahların güneşi.
    MİHRİYE: (Fars.) Ka. Güneşe ait,
    güneşle ilgili. ..^
    MİKAİL: (Ar.) Er. Dört büyük melekten nzıklarm taksimine memur melek.
    MİKAT: (Ar.) Er. 1. Tesbit edilen yer ve zaman. 2. Mekke yolu Üzerinde hacıların ihrama girdikleri yer.
    MİMOZA: (Lat.) Ka. Baklagillerden ince ve san yapraklı çiçek açan bir cins süs bitkisi, küstümotu.
    MİNA: (Ar.) Ka. 1. Camın ana maddesi. 2. Liman, iskele. 3. Gökyüzü.
    MİNE: (Fars.) Ka. 1. Maden ve çini üzerine vurulan camı andırır cila. 2. Dişlerin üzerindeki ince ve parlak tabaka. 3. İnce ve parlak nakış.
    MİNŞAR: (Ar.) 1. Cennet. 2. Şişe sırça. 3. Zümrüt, zebercet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MİR1 AT: (Ar.) Ka. 1. Ayna. 2. Meşhur bir çeşit lali.
    MİRAÇ: (Ar.). 1. Merdiven. 2. Göğe çıkan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Hz. Muhammed (s.a.s)'in göğe çıktığı gece ki, Recep ayının 27'sine rastlayan kandil gecesidir. O gecede 5 vakit namaz farz kılınmıştır.
    MİRAN: (Fars.) Er. Beyler.
    MİRAY: (Fars.) Ka. Ayın ilk günleri. MİRCAN: (Fars.) Ka. Canın içi.
    MİRHAN: (Fars.) Ka. (bkz. Mircan).
    MİRKELAM: (Fars.) Er. Güzel, nazik konuşan kimse.
    MİRNUR: (Fars.) Ka. (bkz. Mircan).
    MİRZA: (Fars.) Er. 1. Emiroğlu beyi, hükümdar soyundan gelen. 2. Doğu Türk devletlerinde asalet unvanı. 3. Dubbi Ekber yıldız kümesindeki parlak yıldız.
    MİSAK: (Ar.) Sözleşme, yemin, and, ahid. Erkek ve kadın adı olarak
    kullanılır.
    MİSBAH: (Ar.) Er. Aydınlatma cihazı, ışık çırağı. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in isimlerinden.
    MİZAN: (Ar.) Er. 1. Terazi. 2. Sağlama.
    MUADDAL: (Ar.) Er. (bkz. Hz. Peygamberin isimlerinden).
    MUALLA: (Ar.) Ka. 1. Yüce, yüksek, (bkz. Bülent). Makamı, rütbesi yüksek. 2. Bir yazı stili.
    MUAMMER: (Ar.) Ömür süren, yaşayan, yaşamış. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MUARRA: (Ar.) Ka. Çıplak, soyulmuş. An, temizlenmiş.
    MUATTAR: (Ar.). Güzel kokulu, ıtırlı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MUÂVİYE: (Ar.) Er. Emevi devletinin ilk hükümdarı olup Hind ve Ebû Süfyan'ın oğludur. Mekke'de doğmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in kayınbiraderi ve vahiy katibidir.
    MUÂZ: (Ar.) Er. 1. Korunan, sığınan. 2. Çok aziz, izzet sahibi, saygı uyandıran, kıymetli, muhterem, sevgili. Muâz b. Cebel, sahabeden.
    MUAZZEZ: (Ar.) Ka. (bkz. Muâz). Ta'ziz edilmiş, izzetlendirilmiş. İzzet ve şeref sahibi. İkram ve izaz olunan, ağırlanan, hürmetle, saygı ile kabul olunan. Kıymetli, değerli, aziz.,
    MUBAHAT: (Ar.) Ka. Günahı, sevabı olmayan, işlemesi ne haram, ne de helal olan (mubah).
    MUCİB: (Ar.) Er. 1. İcabet eden, uyan. İcap eden, gereken. 2. Sebeb olan, vesile teşkil eden. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    MUCİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Mucib).
    MUCİD: (Ar.) Er. 1. Yaratıcı. 2. Bir buluş ortaya çıkaran kimse.
    MUCİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Mucid).
    MUCİZE: (Ar.) Ka. Hayran bırakan, olağanüstü olay. İnsan aklının alamayacağı.
    MUFADDAL: (Ar.) Er. Fazileüi, fazileti çok adam.
    MUHABBET: (Ar.) Ka. 1. Sevme, sevgi. 2. Dostluk. Dostça konuşma.
    MUHACCEL: (Ar.) Er. 1. Ayağı sekili beyaz at. 2. Gerdeğe konulmuş.
    MUHACİR: (Ar.) Er. Göç eden, göçmen.
    MUHAFIZ: (Ar.) Er. Muhafaza eden, değiştirmeyen, koruyan. Bekçi.
    MUHAMMED: (Ar.) Er. 1. Birçok defalar hamdu sena olunmuş, tekrar tekrar övülmüş. 2. Birçok güzel huylara sahip. Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerindendi r. Dedesi Abdülmuttalib tarafından, gökte hak yerde halk övsün niyetiyle bu ad konulmuştur. Kur'an'da dört yerde zikredilmiştir.
    MUHARREM: (Ar.) Er. 1. Tahrim olunmuş, haram kılınmış. 2. Kamer takviminin birinci ayı aşura ayı. Müslümanlıktan önce bu ayda savaşmak yasak olduğu için bu ad verilmiştir. Bu ayın ilk 10 gününde Kerbela vakasının yıldönümünde matem yapılır. 10. gününde aşure pişirilir.
    MUHBİR: (Ar.) Er. Haber veren, haberci.
    MUHDİN: (Ar.) Er. (bkz. Hz. Peygamberin isimlerinden). h
    MUHİB: (Ar.) Er. 1. Seven, sevgi besleyen, dost. 2. Tutkan, yer. 3. Bir tarikata intisap etmemekle birlikte yakınlığı olan.
    MUHİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Muhib). MUHİDDİN: (Ar.) Dini saran, çevreleyen. Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır.
    MUHLİS: (Ar.) Er. Halis, katıksız. Dostluğu, samimiliği ve her hali içten gönülden olan.
    MUHLİSE: (Ar.) Ka. (bkz. Muhlis).
    MUHSİN: (Ar.) Er. İhsan eden, iyilikte, bağışta bulunan. ; .» , *
    MUHSİNE: (Ar.) Ka. (bkz. Muhsin).
    MUHTAR: (Ar.) Er. 1. İhtiyar eden, seçilmiş, seçkin. Hareketinde serbest olan, istediği gibi davranan, dilediğim yapan. 2. Köy veya mahalle işlerine bakmak üzere halkın seçtiği kimse. Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerinden. MUHTEREM: (Ar.) Ka. İhtiram olunmuş. Saygıdeğer, sayılan.
    MUHTEŞEM: (Ar.) İhtişamlı, tantanalı, debdebeli, görkemli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MUHYİ: (Ar.) İhya eden, dirilten, canlandıran, hayat veren. Allah'ın isimlerindcndir. "Abd" takısı alarak kullanılır. Abdultnuhyi. ,4
    MUİD: (Ar.) Er. Öğretmen yardımcısı. Asistan.
    MUİN: (Ar.) Er. Yardımcı. Çırak. MUİNE: (Ar.) Ka. (bkz. Muin).
    MUİZ: (Ar.) Ağırlayıcı, izzet ve ikram edici. Allah'ın isiralerindendir. "Abd" takısı alarak kullanılır. Abdulmuiz.
    MUKADDEMUN: (Ar.) Er. (bkz. Hz. Peygamberin isimlerinden).
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:38 am

    MUKADDER: (Ar.) 1. Takdir olunmuş, kıymeti biçilmiş, kadri değeri bilinmiş, beğenilmiş. 2. Yazılı, yazılıp belirlenmiş ilahi taktir. 3. Yazılı olmayıp sözün gelişinden anlaşılan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Hz. Peygamberin isimlerinden.
    MUKADDES: (Ar.) Takdis edilmiş, mübarek kutsal temiz. Mübarek, kutsal kitaplar, Kur'ân, Tevrat, Zebur, incil. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MUKAFFA: (Ar.) Er. Uyaklı, kafiyeli. (bkz. Hz. Peygamberin isimlerinden).
    MUKAYYET: (Ar.) Er. 1. Kayıtlı, bağlı, bağlanmış. 2. Ayağında zincir ve pranga bulunan. 3. Bir işe ehemmiyet veren. 4. Kaydolunmuş, deftere geçmiş.
    MUKBİL: (Ar.) Er. İkballi, kuüu, mutlu, bahtiyar, mes'ud.
    MUKBİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Mukbil).
    MUKÎM: (Ar.) Er. İkamet eden, oturan. Hz. Peygamberin isimlerinden.
    MUKİME: (Ar.) Ka. (bkz. Mukim).
    MUKMİR: (Ar.) Er. Ay ışıklı, mehtaplı.
    MUKMİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Mukmir).
    MUKTEDİR: (Ar.) Er. Iktidarlı, gücü yeten, becerebilen.
    MUKTEFİ: (Ar.) Er. 1. İktifa eden. 2. Ardı sıra izinden gidilmiş örnek olan. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in isimlerinden.
    MUNGAR: (Tür.) Er. Eli açık, cömert.
    MUNİS: (Ar.) Er. Ünsiyetli alışılan, yadırganmaz, alışılmış. Cana yakın sevimli. İnsandan kaçmayan.
    MUNİSE: (Ar.) Ka. (bkz. Munis).
    MUNTEKA: (Ar.) Er. (bkz. Hz. Peygamberin isimlerinden).
    MURAD: (Ar.) Er. Arzu, istek, dilek. Maksat meram. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    MURADİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Murad).
    MURATHAN: (Ar.) Er. (bkz. Murat).
    MURTAZA: (Ar.) Er. 1. İrtiza edilmiş, beğenilmiş seçilmiş. Güzide. 2. Allah'ın razı olduğu kişi, kendisinden razı olunan kişi. Aliyyü'lMurtaza: Hz. Ali'nin lakabı.
    MUS'AB: (Ar.) Er. Zor. Güçlü, dayanıklı. Ashâbdan ünlü şehid Mus'ab b. Umeyr'in adıdır.
    MUSA: (Ar.) Er. Vasiyet edilmiş. Vasi nasbolunmuş, vasiyeti yerine getirmekle vazifelendirilmiş. Tavsiye olunmuş. Sina yanmadısında, Eymen vadisinde Tur dağında Allah'ın lütfuna mazhar olarak, kavmine "on emir" adı altında Allah'ın şeriatını bildiren peygamber. Büyük kitaplardan Tevrat ona indirilmiştir.
    MUSADDIK: (Ar.) Er. Gerçekliğini ve geçerliliğini resmi yazı ile bildiren. Tasdik eden.
    MUSLİH: (Ar.) Er. İslah eden, iyileştiren, düzeltici, arabulucu. Barıştıran. Bu kelime Kur'an'da birkaç defa zikredilmiştir.
    MUSLİHİDDİN: (Ar.) Er. Dinin salahı için çalışan.
    MUSTAFA: (Ar.) Er. 1. Temizlenmiş, seçilmiş, güzide. 2. Hz. Peygamberin isimlerinden. 3. Sa'd Suresi 47. ayette geçer.
    MUŞTU: (Tür.) Er. Müjde, sevindirici haber.
    MUŞTUBEY: (Tür.) Er. (bkz. Muştu).
    MUTA: (Ar.) Er. İtaat olunan, boyun eğilen, başkalarının kendisine itaat ettikleri. Hz. Peygamberin isimlerinden.
    MUTAHHAR: (Ar.) Takdir edilmiş, temizlenmiş, temiz. Temiz mübarek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MUTALLA: (Ar.) Ka. Yaldızlanmış, yaldızlı.
    MUTARRA: (Ar.) Çok taze, parlak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MUT ASIM: (Ar.) Er. 1. İtisam eden, eliyle tutan, yapışan. 2. Günahtan çekinen. 3. Allah'ın ipine sımsıkı sarılan.
    MUTE: (Ar.) Er. Ürdün'de Lut gölünün kuzeyinde verimli bir ova. Peygamberliğin son dönemlerinde hristi
    yanlarla yapılan savaşın adı.
    MUTEBER: (Ar.) Ka. 1. İtibarlı, hatın sayılır, saygın. 2. İnanılır, güvenilir. 3. Yürürlükte olan geçer.
    MUTENA: (Ar.) Ka. 1. Özenle dikkatle seçilmiş. 2. Önemli, seçkin. 3. Az bulunur.
    MUTİ: (Ar.) Er. 1. İtaat eden, baş eğen, veren. Tabi, bağlı. 2. Rahat ve uslu.
    MUTİA: (Ar.) Ka. (bkz. Muti).
    MUTLAY: (Tür.) Mutlu, sevinçli ay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MUTLU: (Tür.) Talihli, uğurlu. Bahtiyar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MUTLUALP: (Tür.) Er. (bkz. Mutlu).
    MUTLUGÜN: (Tür.) Er. (bkz. Mutlu).
    MUTLUHAN: (Tür.) Er. (bkz. Mutlay).
    MUTLUKANÎ: (Tür.) Er. (bkz. Mutlu). 3
    MUTLUTEKİN: (Tür.) Er. (bkz. Mutlay).
    MUTTALİB: (Ar.) Talepte bulunan, isteyen, (bkz. Abdülmuttalib)
    MUTLUER: (Tür.) Er. (bkz. Mutlu).
    MUVAFFAK: (Ar.) Er. 1. Allah'ın yardımına ulaşmış, işi rast gitmiş kimse. 2. Başaran beceren.
    MUVAHHİD: (Ar.). Allah'ın birliğine inanan. Allah'tan başka hiçbir ilah ve kanun koyucu tanımayan, yalnız Allah'tan gelen emirleri kabul eden. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MUVAKKAR: (Ar.) Er. Tevkir edilmiş, ağırlanmış, saygı gösterilmiş olan. Vakarlı, ağırbaşlı.
    MUZAFFER: (Ar.) Zafer, üstünlük kazanmış, üstün. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MUZİ: (Ar.) Işık veren parlayan parlak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MUZAM: (Ar.) Er. Bir şeyin en büyük kısmı.
    MÜ'MİN: (Ar.)Er. İman etmiş, İslam dinine inanmış, müslüman.
    MÜ'MİNE: (Ar.) Ka. (bkz. Mü'min).
    MÜBAHAT: (Ar.) Ka. Övünme, iftihar etme.
    MÜBAREK: (Ar.) Er. 1. Berekeüi, feyizli. Uğurlu, hayırlı, kutlu, mutlu. 2. Beğenilen, sevilen, kızılan şaşılan kimse. Bir şey hakkında sözleşme.
    MÜBAREKE: (Ar.) Ka. (bkz. Mübarek).
    MÜBECCEL: (Ar.) Ka. Yücelmiş, saygı gösterilmiş yüce, ulu.
    MÜBELLİĞ: (Ar.) Er. 1. Tebliğ eden, haber veren bildiren. 2. Büyük camilerde imamın söylediğini tekrarlayan kimse. Hz. Peygamberin isimlerinden.
    MÜBERRA: (Ar.) Temize çıkmış aklanmış, müstesna, azade, arınmış. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Hz. Peygamberin isimlerinden.
    MÜBEŞŞİR: (Ar.) Er. Müjdeci, muştucu. Hz. Peygamber (s.a.s)'in
    isimlerinden.
    MÜBİN: (Ar.) Er. 1. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hayn serden ayıran. 2. Açık anlaşılır, aşikar, belli. 3. Kur'an'ı Kerim'i bazen de peygamber (s.a.s.)'i vasfetmek için kullanılmıştır.
    MÜBİNE: (Ar.) Ka. (bkz. Mübin).
    MÜBŞER: (Ar.) Er. İbşar olunmuş, müjdelenmiş, mübeşşer.
    MÜBTEHİC: (Ar.) Er. Sevinçli, sevinmiş, memnun, mesrur, şad. (bkz. Behçet, Şadari).
    MÜCAB: (Ar.) Er. Kabul cevabı almış olan. Duası kabul olunan.
    MÜCADELE: (Ar.) Er. 1. Uğraşma, savaşma, çatışma. 2. Kur'ân surelerinden birisinin adı.
    MÜCAHİD: (Ar.) Er. 1. Cihad eden, din düşmanlarıyla savaşan. Savaşan, uğraşan, savaşçı. 2. Gayret eden, çok çalışan. 3. Tasavvufta nefsine karşı gelerek kendini terbiye eden ve böylece manevi makamlara erişen kimse, derviş. Türk dil kurallarına göre d/t olarak kullanılır.
    MÜCAHİDDİN: (Ar.) Er. Din savaşçısı, İslam askeri.
    MÜCD: (Ar.) Ka. Kıvırcık, kıvrılmış, lülelerimi ş saç.
    MÜCEDDET: (Ar.) Ka. Yeni, henüz kullanılmamış.
    MÜCELLA: (Ar.) Ka. Parlatılmış, parlak, cilalı.
    MÜCEVHER: (Ar.) Ka. 1. Değerli süs eşyası. 2. Arap alfabesinde noktalı olan harf.
    MÜCMEL: (Ar.) Kısa ve az sözle anlatılmış, öz, özet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MÜCTEBA: (Ar.) Er. Seçilmiş, seçkin. Hz. Peygamberin isimlerinden.
    MÜCTEHİD: (Ar.) Er. İctihad eden, gücü yettiği kadar çalışan. Ayet ve hadislerden seri hükümler çıkaran din alimi. İmamı Azam gibi.
    MÜDAFİ: (Ar.) Er. Müdafaa eden, koruyan. Savunan,dayanan.
    MÜDEBBER: (Ar.) Ka. Tedbir alınmış, düşünce ile hareket edilmiş.
    MÜDRİK: (Ar.) Er. İdrak eden, anlayan, aklı ermiş.
    MÜDRİKE: (Ar.) Ka. (bkz. Müdrik).
    MÜEMMİL: (Ar.) Er. Temin edilmiş, sağlanmış, emniyete alınmış. Hz. Peygamberin isimlerinden.
    MÜESSER: (Ar.) Ka. Kendisine bir şey tesir etmiş olan.
    MÜEYYED: (Ar.) Teyid edilmiş, kuvvetlendirilmiş, sağlam. Doğrulanmış. Yardım gören. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MÜFAHİR: (Ar.) Er. Övünen.
    MÜFAHİRE: (Ar.) Ka. Fahreden, övünen.
    MÜFERREC: (Ar.) Er. 1. Meydanı olan, geniş. 2. Keder gideren.
    MÜFERRİH: (Ar.). Ferahlık veren, iç açan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MÜFİD: (Ar.) Er. l. İfade eden, anlatan, manalı. 2. Faydalı. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    MÜFİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Müfid). 196
    MÜFİZ: (Ar.) Er. Feyizlendiren, feyiz veren. Allah'ın isimlerinden. "Abd" takısı alarak kullanılır. Abdulmuflz.
    MÜFTEHİR: (Ar.) Er. 1. İftihar eden, övünen. Şanlı, şerefli. 2. Parasız işgören, fahri.
    MÜGE: (Fran.) Ka. İnci çiçeği.
    MÜHEYMİN: (Ar.) Birini korkudan koruyan. Allah'ın isimlerinden. "Abd" takısı almadan kullanılmaz. Abdulmüheymin.
    MÜHEYYA: (Ar.) Ka. Hazır.
    MÜHİB: (Ar.) Er. 1. Heybetli, korkunç, korkutan. 2. Tehlikeli ve saygı uyandıran.
    MÜHİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Mühib).
    MÜHRE: (Fars.) Ka. 1. Bir çeşit yuvarlak şey. 2. Cam boncuk. Mührei Zar: Güneş.
    MÜJDAT: (Fars.) Er. Müjdeler, sevinçli haberler.
    MÜJDE: (Fars.) Ka. 1. Muştu, sevinç haberi, büşra. 2. Hayırlı, sevinçli bir haber getirene verilen bahşiş.
    MÜJGÂN: (Fars.) Ka. Kirpikler, kirpik.
    MÜKÂFAT: (Ar.) Ka. Ödül. Değerlendirici, sevindirici davranış.
    MÜKAFÎ: (Ar.) Er. Eşit, beraber.
    MÜKERREM: (Ar.) Muhterem, aziz sayın, saygıdeğer, sayılan, onurlandıran, hürmet ve tazime erişmiş. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MÜKREM: (Ar.) Er. Kerem ve şeref ile nitelenmiş olan.
    MÜKREMİN: (Ar.) Er. İkram olunmuş, ağırlanmış.
    MÜKRİM: (Ar.) Er. İkramcı, ikram eden, ağırlayanağırlayıcı, misafirperver.
    MÜKRİME: (Ar.) Ka. (bkz. Mükrim).
    MÜLAYİM: (Ar.) Er. 1. Uygun, muvafık. 2. Yumuşak huylu, yavaş kimse. Pekliği olmayan.
    MÜLHİM: (Ar.) Er. İlham veren, içe doğduran, esinlendiren.
    MÜLHİME: (Ar.) Ka. (bkz. Mülhim).
    MÜLKET: (Ar.) Er. Ülke.
    MÜLTEKA: (Ar.) Kavuşma, buluşma, birleşme yeri. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MÜLTEMl: (Ar.) Er. Parlayan, parıldayan.
    MÜMTAZ: (Ar.) Er. İmtiyaz tanınmış, ayn tutulmuş, üstün tutulmuş. Seçkin.
    MÜNCl: (Ar.) Er. İnca eden, kurtaran, halaskar. Hz. Peygamberin isimlerinden.
    MÜNEVVER: (Ar.) Ka. Tenvir edilmiş, nurlandmlmış, aydınlatılmış, ışıklı. Aydın.
    MÜNİB: (Ar.) Er. 1. İnabe eden, asiliği, azgınlığı bırakarak Allah'a yönelen. 2. Güzel yağan, faydalı yağmur. 3. Taze ve verimli bahar.
    MÜNİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Münib).
    MÜNÎF: (Ar.) Er. 1. Yüksek, ulu, büyük, ali, bülend. 2. Yüksek, büyük hükümler.
    MÜNİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Münif).
    MÜNİM: (Ar.) Er. Nimet veren, yedirip içiren. Takı alarak kullanılır. Abdülmün'im.
    MÜNİR: (Ar.) Er. 1. Nurlandıran, ışık veren, parlak, ziyalar. 2. Kur'an'da peygambere ve ilahi kitaplara sıfat olarak kullanılmıştır.
    MÜNİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Münir).
    MÜNŞİ: (Ar.) Er. İnşa eden, yapan. Yapısı, üslubu güzel olan, iyi katib.
    MÜNTEHA: (Ar.) Son, nihayet, uç, en son, akıbet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MÜNZİR: (Ar.) 1. Akıbetinin kötülüğünü söyleyerek korkutan. 2. Kafirleri ve münafıkları sapıklıklarından döndürmek için cehennem azabı ile korkutan. Rasulullah için kullanılmıştır. Birçok sahabe de bu ismi kullanmıştır.
    MÜRDÂZ: (Fars.) İran güneş yılı nın 5. ayı.
    MÜREN: (Tür.) Akarsu, dere, ırmak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    MUREVVA: (Ar.) Ka. Aklı, fikri, düşünüşü görünüşü sağlam.
    MÜRİD: (Ar.) Er. 1. İdare eden, emreden buyuran. 2. Bir şeyhe bağlı olan kimse. Türk dil kurallarına göre "dA" olarak kullanılır.
    MÜRİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Mürid).
    MÜRSEL: (Ar.) Er. 1. Gönderilmiş yollanılmış. Şeriat sahibi peygamberler. 2. Salıverilmiş suç. 3. Bir yazı sitili. Hz. Peygamberin isimlerinden.
    MÜRŞİD: (Ar.) Er. 1. İrşad eden, doğru yolu gösteren kılavuz. 2. Tari arka çıkan, yardım eden, koruyan.
    MÜZDÂD: (Ar.) Er. Ziyadeleşmiş, artmış, çoğalmış. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    MÜZEHHER: (Ar.) Ka. Çiçekli, çiçeklenmiş, çiçek açmış. (bkz. Zühre).
    MÜZEKKİR: (Ar.) Er. Zikreden, hatıra getiren anan. Zikreden ibadet eden. Hz. Peygamberin isimlerinden.
    MÜZEMMİL: (Ar.) Er. 1. Bir şeye sarılmış sargılanmış. 2. Kur'anı Kerim'de bir sure adı.
    MÜZEYYEN: (Ar.) Ka. Zinetlendirilmiş, süslenmiş, süslü.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:38 am

    N ile başlayan isimler
    NABİ: (Ar.) Er. 1. Haberci, haber veren. 2. Yüksek, yüce. 3. Büyük Türk şairidir. 17. asrın ikinci yansında yaşamıştır.
    NABİA: (Ar.) Ka. Yerden çıkıp fışkıran, kaynayan, akan.
    NABİYE: (Ar.) Ka. 1. Ulu, şerefli kimse. 2. Sonradan şair olan kimse. 3. Haberci, haber veren.
    NACİ: (Ar.) Er. Necat bulan, kurtulan, selamete kavuşan. Cehennemden kurtulmuş, cennetlik.
    NACİL: (Ar.) Er. Soyu sopu temiz olan kimse.
    NACİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Naci).
    NADAN: (Fars.) Ka. Kaba, dobra.
    NADİDE: (Fars.) Ka. Görülmemiş görülmedik. Pek seyrek bulunan, çok değerli.
    NADİM: (Ar.) Er. Pişmanlık duyan, pişman. Tevbe eden.
    NADİME: (Ar.) Ka. (bkz. Nadim).
    NÂDİR: (Ar.) Er. Seyrek, az, ender bulunur.
    NADİ: (Ar.) Er. 1. Nida eden, haykıran, çağıran. 2. Toplantı, meclis, (bkz. Nida).
    NÂDİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Nadir).
    NADİYE: (Ar.) Ka. 1. Bağırıp, çağıran, seslenen. 2. Toplantı, meclis.
    NÂFERİZ: (Fars.) Er. 1. Göbek düşüren. 2. Koku saçan.
    NAFİ': (Ar.) Yararlı, kârlı. Şifalı, hayır ve fayda verici şeyler yaratan Allah. Esmaü'lHüsna'dandır. "Abd" takısı alarak kullanılır.
    NÂFİA: (Ar.) Ka. Bayındırlık işleri.
    NAFİH: (Ar.) Er. Üfleyen, üfleyici.
    NAFİLE: (Ar.) Ka. Mal, ganimet, ihsan bağış.
    NAFİZ: (Ar.) Er. 1. Delen, delip geçen. İçeriye giren, işleyen. 2. Tesir eden, sözü geçen.
    NAFİZE: (Ar.) Ka. (bkz. Nafiz).
    NÂGEHAN: (Fars.) Ka. Ansızın, birdenbire.
    NAĞME: (Ar.) Ka. Ahenk güzel ses. (bkz. Ezgi).
    NAHİD: (Fars.) Er. Venüs (zühre) gezegeni. (Arapça'da) Yeni yetişen kız. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    NAHİDE: (Fars.) Ka. (bkz. Nahid).
    NAHİRE: (Ar.) Ka. Ayın ilk günü ya da son gecesi.
    NAİB: (Ar.) Er. 1. Vekil, birinin yerine geçen, kadı vekili, Şeriata göre hükmeden hakim. 2. Nöbet bekleyen, nöbetle gelen.
    NAÎBE: (Ar.) Ka. Vekil, birinin yerine geçen.
    NAiL: (Ar.) Er. Muradına eren, ermiş, ele geçiren. Naili: Divan edebiyatı şairlerinden olup asıl adı Salih'tir. Manastır'da doğmuş, Mısır'da vefat etmiştir.
    NAİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Naü).
    NAİM: (Ar.) Er. 1. Bollukta yaşayış. 2. Cennetin bir kısmı. Daru'nNaim: Cennet.
    NAlMA: (Ar.) Er. Haleb'te doğmuş, asıl adı Mustafa Naim'dir. Naima tarihiyle meşhurdur.
    NAlME: (Ar.) Ka. Güzel zarif kadın. Nazlı büyütülmüş kadın.
    NAİRE: (Ar.) Ka. Ateş, alev, sıcaklık.
    NAKl: (Ar.) Er. 1. Temiz, pak. 2. Çok ince, çok güzel, zarif.
    NAKİB: (Ar.) Er. Bir kavim veya kabilenin reisi veya vekili. Bir tekkede, şeyhin yardımcısı olan ve en eski derviş veya dede.
    NAKİBE: (Ar.) Ka. 1. İnsan ruhu. 2. Akıl.
    NAKİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Naki).
    NAKŞlDİL: (Ar.) Ka. Gönül resmi, gönül süsü.
    NÂLÂN: (Fars.) Ka. İnleyen, inleyici, ağlayan, feryad eden. Manası dolayısıyla isim olarak kullanılmamalıdır.
    NALE: (Fars.) Ka. İnleme, inilti.
    NALEZEN: (Fars.) Ka. İnleyen, inildeyen.
    NAM AL: (Tür.) Er. Adın duyulsun, ün kazan.
    NAMDAR: (Fars.) Er. Namlı, ünlü.
    NAME: (Fars.) Ka. Sevgiliye ve aşka ait yazılmış mektup. Mektup. Kitap, dergi.
    NAMİ: (Fars.) Er. Namlı, şöhretli ünlü.
    NAMIK: (Ar.) Er. Yazıcı, katip, yazar
    NAMIKA: (Ar.) Ka. (bkz. Namık).
    NAMİYE: (Ar.) Ka. Olma, yerden bitme kuvvetli, gelişme yetişme.
    NAMUS: (Ar.). 1. Kanun nizam. 2. Ar, edep, haya, ırz. 3. Temizlik, doğruluk. 4. Allah'a yakın olan büyük melek
    NAMVER: (Fars.) Er. Adlı, ünlü.
    NARDAN: (Fars.) Ka. 1. Nar taneleri. 2. Gözyaşı damlaları.
    NARDANE: (Fars.) Ka. Nar tanesi.
    NARDİN: (Fars.) Ka. Bir çeşit sümbül.
    NARGÜL: (Fars.) Ka. Ateş renginde, kırmızı gül.
    NARİN: (Fars.) Ka. İnce, zarif yapılı, nazik. Zayıf çelimsiz.
    NARİYE: (Ar.) Ka. Ateşle ilgili, cin peri. İsim olarak kullanılmaz.
    NASIH: (Ar.) Er. Nasihat eden, öğüt veren. Nasıhı Emin: Hz. Nuh (a.s.).
    NÂSIHA: (An» Ka. (bkz. Nasıh).
    NASIR: (Ar.) Er. Yardımcı, yardım eden (muin). "Abd" takısı alarak kullanılırsa daha iyi olur. Abdünnasır.
    NASİB: (a.i) Er. Pay hisse. Birinin elde ettiği şey. Allah'ın kısmet ettiği şey. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
    NASİBE: (Ar.) Ka. Dikili taş. Yollara nişan için dikilen taş.
    NASR: (Ar.) Er. Yardım. Üstünlük (zafer). Kur'anı Kerim'in 110. suresi. Nasrullah: Allah'ın yardımı.
    NASRUDDİN: (Ar.) Er. (Dine yardımı dokunan. Dilimizde "Nasreddin" şeklinde kullanılır.
    NASRULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın nusreti, yardımı.
    NASUH: (Ar.) Er. 1. Nasihatçı, öğütçü. 2. Halis, temiz.
    NASUHİ: (Ar.) Er. Bozulmaz şekilde tevbe edici.
    NÂŞİD: (Ar.) Er. Şiir okuyan, şiir söyleyen, şiir yazan.
    NÂŞİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Naşid).
    NAŞİR: (Ar.) Er. Neşreden, dağıtan, yayan, yayınlayan.
    NATIK: (Ar.) Er. 1. Söyleyen konuşan. 2. Düşünen. 3. Bildiren, bildirici. NATIKA: (Ar.) Ka. (bkz. Natık).
    NÂYAB: (Fars.) Bulunmaz. Benzeri olmaz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NAYMAN: (Moğ.) Er. Sekiz. Batı Moğolistan'da yaşayan sekiz kabileden oluşan Türk topluluğu.
    NAZ: (Fars.) Ka. 1. Kendini beğendirmek için takınılan yapmacık cilve, işve. 2. Bir şeyi beğenmiyormuş gibi gözükme. Şımarıklık. 3. Yalvarma, rica.
    NAZAN: (Fars.) Ka. Nazlı.
    NAZENDE: (Fars.) Ka. Naz edici, nazlı, hoş edalı.
    NAZENİN: (Fars.) Ka. 1. Cilveli, oynak. Çok nazlı yetiştirilmiş, şımarık.
    2. Narin ince yapılı.
    NAZIDİL: (Fars.) Ka. Gönül nazı, gönül cilvesi.
    NAZIM: (Ar.) Er. Tanzim eden, düzenleyen. Sıra sıra, dizi dizi olan şey.
    NÂZIME: (Ar.) Ka. (bkz. Nazım).
    NAZIR: (Ar.) Er. 1. Nazar eden, nezaret eden, bakan, gözeten. 2. Vekil bakan. 3. Bir yüzü bir tarafa yönelik olan.
    NAZİF: (Ar.) Er. Temiz, pak, nazik, zarif ve şık giyimli.
    NAZİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Nazif).
    NAZİK: (Fars.) Ka. 1. İnce, narin. 2. Terbiyeli, saygılı. 3. Güzel zarif.
    NAZİL: (Ar.) Er. Yukardan aşağıya inen. Bir yere konan, bir yerde konaklayan.
    NAZİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Nazil).
    NAZİR: (Ar.). Er. 1. Taze. 2. Altın. 3. Benzer eş.
    NAZİRE: (Ar.) Ka. 1. Örnek karşılık. 2. Manzum eserde ayn vezin ve kafiyede benzer olma hali.
    NAZLAN: (Tür.) Ka. Kendini beğendir, nazlı ol.
    NAZLI: (Tür.) Ka. Naz yapan, kendini ağıra satan. Değer verilen sevgili.
    NAZLIGÜL: (Tür.) Ka. (bkz. Nazlı).
    NAZLIHAN: (Tür.) Ka. (bkz. Nazh.)
    NAZMl: (Ar.) Er. Dizme, teıtib etme, sıraya koyma. Sıra, tertip. Vezinli, kafiyeli söz.
    NAZMİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Nazmi).
    NAZRA: (Ar.) Ka. Bir tek bakış.
    NAZRET: (Ar.) Tazelik. 2. Bakma, bakış. 3. İdare, reislik. 4. Nazırlık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NEBA: (Ar.) Haber. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NEBAHADDİN: (Ar.) Er. Dinin şanı ve şerefi. Türk dil kuralına göre "dA" olarak kullanılır.
    NEBÂHAT: (Ar.) Ka. 1. Şan, şeref, onur. 2. Şan, şeref sahibi.
    NEBÂLET: (Ar.) Ka. 1. Zekilik. 2. Büyüklük, ululuk. 3. Cömertlik.
    NEBl: (Ar.) Er. Haberci. Peygamber.
    NEBİH: (Ar.) Er. Namlı, şerefli.
    NEBİHE: (Ar.) Ka. (bkz. Nebih).
    NEBİL: (Ar.) Er. 1. Yüksek meziyet ve onur sahibi. 2. Akıllı, anlayışlı. Bilgili, fazileüi.
    NEBİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Nebil). NEBİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Nabiye).
    NECÂBET: (Ar.) Er. Soyluluk, soy temizliği.
    NECAETTİN: (Ar.) Er. Dine girip hidayete eren, kurtulan.
    NECÂH: (Ar.) Er. İsteğine ulaşma. Kurtulma. İhtiyaçlarını temin edebilmek.
    NECAT: (Ar.) Er. Kurtulma, kurtuluş. Selamet.
    NECATİ: (Ar.) Er. Kurtulmaya mensup, kurtuluşla ilgili. Necati: 15 asır meşhur Osmanlı şairi olup asıl adı İsa'dır.
    NECCAR: (Ar.) Er. Dülger. Marangoz. Daha çok lakab olarak kullanılır.
    NECDET: (Ar.) Er. Kahramanlhk yiğitlik, efelik. Korkusuz olmak.
    NECEF: (Ar.) Er. Yüksek, sırt tepe, tümsek. Küfe civarlarında Hz. Ali'nin türbesinin bulunduğu yer.
    NECİB: (Ar.) Er. 1. Soyu sopu temiz pak olan kimse. 2. Asilzade, kıymetli, üstün. 3. Güzel ahlak sahibi. Türk dil kuralı açısından "b/p" olarak kullanılır.
    NECİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Necip).
    NECİD: (Ar.). Yüksek yayla. Arabistan'ın sahil ovasına ve çukur sahaya zıt olan yüksek kısım. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NECİL: (Ar.) Er. Soylu, soyu sopu temiz, kişizade. Asıl.
    NECİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Necil).
    NECİY: (Ar.) Er. Sırdaş.
    NECİYULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın kurtuluş verdiği kişi. Hz. Peygamberin isimlerinden.
    NECLA: (Ar.) Ka. Çocuk, evlat. Kuşak, soy, nesil.
    NECMİ: (Ar.) Er. Yıldızla ilgili. Necmüddin: Dinin yıldızı. Dilimizde "Necmettin" şeklinde kullanılmaktadır.
    NECMİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Necmi).
    NECVE: (Ar.) Ka. Tümsek ve yüksek yer.
    NEDÂ: (Ar.). Çiğ, nem rutubet, (bkz. Şebnem). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NEDİM: (Ar.) Er. 1. Meclis arkadaşı, sohbet arkadaşı. 2. Büyükleri fıkra ve hikayeleri ile eğlendiren. Güzel hikayeler anlatan, tatlı konuşan. Nedim: Osmanlı şairlerinden. Asıl adı Ahmed'tir. Lale devri şairlerindendir.
    NEDİME: (Ar.) Ka. (bkz. Nedim). Zengin veya itibarlı bir kadının arkadaşı. Saray hayatında Sultan hanımlarının yardımcıları.
    NEDRET: (Ar.). Azlık, seyreklik, az bulunurluk. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NEDVE: (Ar.) Er. Görüşme konuşma. Daru'nNedve: Cahiliyye zamanında Mekke'de, kabile işlerini konuşmak için yapılmış olan meşhur bina.
    NEFASET: (Ar.) Ka. Nefislik, nefis olma hali. Kıymetlilik.
    NEFER: (Ar.) Er. 1. Bir adam, tek kişi. 2. Er, asker.
    NEFİ: (Ar.) Er. Çıkar ile ilgili faydacı, menfaat, kâr. Neft', Divan edebiyatının başarılı şairlerindendir. 4. Murad zamanında yaşamıştır.
    NEFİS: (Ar.) Ka. Çok hoş, hoşa giden, beğenilen.
    NEFİSE: (Ar.) Ka. Pek hoş, çok hoşa giden, en güzel, çok beğenilen.
    NEHÂR: (Ar.) Ka. Gündüz.
    NEHİB: (Ar.) Er. 1. Dehşet, korku. 2. Yağmacı, çapulcu. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
    NEHİR: (Ar.) Ka. Akarsu, ırmak. Çok bol su.
    NEHİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Nehir).
    NEHRİ: (Ar.) Er. Nehirle ilgili, ne
    hire ait.
    NEJAD: (Fars.) Er. Soy, nesil.
    NEMA: (Ar.) Ka. 1. Artma, çoğalma. 2. Büyüme, uzanma. 3. Faiz.
    NEMİR: (Ar.) Ka. Taüı su. NEMRUD: (Ar.) Er. Babil'in kurucusu olduğu sanılan hükümdar. M.Ö. 2640'ta yaşamış Hz. İbrahim'i ateşe attırmıştır. Babil kulesinin onun zamanında yapıldığı söylenmektedir. İsim olarak kullanılmaz.
    NEPTÜN: (Lat.) Er. Güneşe yakınlığı 8. sırada olan gezegen.
    NERGİS:(Fars.) Ka. Nergisgillerden çiçekleri ayrı veya bir köksap üzerinde şemsiye vaziyetinde bulunan ve beyaz san nevilesi de olan bir süs çiçeği.
    NERİM: (Fars.) Er. Pehlivan, yiğit, bahadır.
    NERİMAN: (Fars.) Ka. (bkz. Nerim). Rüstem'in dedesi olan Şam'ın babası.
    NERMİ: (Fars.) Er. Yumuşak, gevşeklik.
    NERMİN: (Fars.) Ka. Yumuşak. NESEFİ: (Ar.) Er. Yapı ustası.
    NESİB: (Ar.) Er. Soylu, soyu temiz baba.
    NESİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Nesib).
    NESİF: (Ar.) Er. İki kişi arasında olan sır.
    NESİL: (Ar.) Er. Aynı çağda, aynı yaşta bulunan kimselerin tümü, kuşak.
    NESlM: (Ar.) Er. 1. Hafif rüzgar. 2. Hoş, mülayim insan.
    NESİME: (Ar.) Ka. (bkz. Nesim). NESLİ: (Ar.) Ka. Nesle ait, soya ait.
    NESLlGÜL: (a.f.i.) Ka. Gül soyu, gül gibi güzel soydan gelen.
    NESLİHAN: (a.f.i.) Ka. Han nesline ait, hanın soyundan.
    NESLİŞAH: (a.f.i.) Ka. Şah soyundan gelen.
    NESRİN: (Fars.) Ka. Yaban gülü Ağustos gülü. Mısır gülü. Van gülü. NEŞTERİN: (Fars.) Ka. Ağustos gülü, yaban gülü.
    NEŞAT: (Ar.) Er. Sevinç, neşe, şenlik, keyif. İran şairlerinden birisinin adı.
    NEŞET: (Ar.) Er. 1. Meydana gelme, gelişme. 2. Kaynak olma, bir mecradan çıkış. Neşet: 19. yy. Türk şairlerinden biri.
    NEŞE: (Ar.) Ka. Neşe keyif, sevinç. Az sarhoşluk, çakırkeyif. NEŞECAN: (a.t.i.) Ka. Canın neşesi, mutluluğu.
    NEŞEGÜL: (a.f.i.) Ka. (bkz. Neşe).
    NEŞENUR: (Ar.) Ka. Işık saçan neşe, sevinç. (bkz. Neşe).
    NEŞEVER: (a.t.i.) Ka. Çok neşeli.
    NEŞİD: (Ar.) Er. (bkz. Neşide).
    NEŞİDE: (Ar.) Ka. Manzum şiir. Atasözü derecesinde kullanılan meşhur beyit veya mısra.
    NEŞVE: (Ar.) Ka. Sevinç.
    NEVA: (Fars.) Ka. 1. Ses, şada, makam, ahenk, name. 2. Refah, zenginlik. Güç, kudret. 3. Doğu müziğinde bir makam.
    NEVADİR: (Ar.). Az bulunan şeyler. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NEVÂL: (Ar.). 1. Talih, kısmet. 2. Bahşiş, bağış. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NEVAZ: (Fars.) Er. Okşayan, okşayıcı.
    NEVBAHAR: (Fars.) Ka. İlkbahar. Yeni bahar.
    NEVBAHT: (f.a.i.) Ka. Yeni şansı açılmış, şansı açık.
    NEVBAR: (Fars.) Ka. 1. Genç kız. 2. Turfanda çıkan meyve ve çiçek.
    NEVBARE: (Fars.) Ka. Turfanda yemiş. Taze yeşillik.
    NEVCİ: (Fars.) Er. Makam, ahenk ve nasip ile ilgili. Ali Şakir'in lakabı.
    NEVCİVAN: (Fars.) Er. Genç, delikanlı.
    NEVEDA: (Fars.) Ka. Yeni tavır, yeni eda. "Nev" ve "eda" kelimelerinden birleşik isim.
    NEVESER: (Fars.). Türk müziğinde birleşik bir makam. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NEVFEL: (Ar.) Er. Deniz. (bkz. Derya). Sahabe isimlerindendir.
    NEVGÜL: (Fars.) Ka. Yeni açılmış gül.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:39 am

    NEVHİZ: (Fars.) Er. Genç. Yeni yetişmiş, yeni çıkmış.
    NEVİDE: (Ar.) Ka. İyi, sevinçli haber.
    NEVİN: (Fars.) Ka. Yepyeni, yeni şey, yeni olan.
    NEVİNUR: (Fars.) Ka. Renk ışık.
    NEVİR: (Ar.) Ka. 1. Parlaklık. 2. Ağaç çiçeği.
    NEVİT: (Fars.) Er. İyi, sevinçli haber, müjde.
    NEVNİHAL: (Fars.) Ka. Taze fidan, ağacın taze sürgünü.
    NEVRA: (Ar.) Ka. 1. Işıklı olma, parlaklık. 2. Çiçek, özellikle beyaz çiçek.
    NEVRED: (Fars.). Gezen, dolaşan, yol alan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NEVREDDİN: (Ar.) Er. Dinin ışığı, aydınlığı. Türk dil kuralına göre "dA" olarak kullanılır.
    NEVRES: (Fars.). Yeni yetişen, yeni biten. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NEVRESTE: (Fars.) Ka. (bkz. Nevres).
    NEVRİYE: (Ar.) Ka. Işıkla, parlaklıkla, aydınlıkla ilgili.
    NEVRUZ: (Fars.) Ka. 1. Yeni gün. 2. İlkbahar başlangıcı. 3. Türk müziğinin makamlarından.
    NEVSAL: (Fars.) Er. Yeni yıl.
    NEVSALE: (Fars.) Ka. Genç, taze, küçük.
    NEVŞAH: (Fars.) Er. 1. Yeni dal. 2. Yeni bitmiş .geyik boynuzu.
    NEVZAD: (Fars.) Er. Yeni doğmuş. Yeni doğan. Türk dil kuralı açısın dan "d/t" olarak kullanılır.
    NEVZAR: (Fars.). Yeni ağlayış, ağlaması güzel olan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NEVZENİN: (Fars.). Yeni tarz yeni yöntem. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NEYYİR: (Ar.) Er. Nurlu, parlak. Işıklı cisim. Güneş.
    NEYYİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Neyyir).
    NEYZEN: (Fars.) Er. Ney çalan kimse.
    NEZAFET: (Ar.) Ka. Temizlik, paklık.
    NEZÂHAT: (Ar.) Ka. Temizlik, paklık. İncelik, rikkat.
    NEZÂKET: (Fars.) Ka. 1. Naziklik., 2. Zariflik, incelik. 3. Terbiye. 4. Ehemmiyet.
    NEZİH: (Ar.) Er. Temiz, pak.
    NEZİHE: (Ar.) Ka. (bkz. Nezih).
    NEZİHİ: (Ar.) Er. Temizlik, saflık, incelikle ilgili.
    NEZİR: (Ar.) Er. 1. Birini doğru yola (Sıratı Müstakim'e) yöneltmek için Allah'ın azabıyla gözdağı verecek korkutmak. 2. (Fıkıh'ta) Adak, dilek, tahsis. 3. Kendisini Allah yoluna adayan kişi. Kur'an'da 40'tan fazla yerde geçmektedir. Hz. Peygamberin isimlerinden.
    NEZİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Nezir).
    NEZZAM: (Ar.) Er. Nizam veren düzenleyen.
    NİDA: (Ar.) Ka. 1. Çağırma, bağırma, seslenme. 2. Ses verme.
    NİGAH: (Fars.) Ka. 1. Bakış, bakma. 2. Göz.
    NİGAR: (Fars.) Ka. 1. Resim. 2. Resmedilmiş, resmi yapılmış. Put. 3. Sevgili. 4. Türk musikisinde bir makam. Nigar Hanım: Meşhur kadın şairlerdendir. Osman Paşa'nın kızıdır.
    NİHAD: (Fars.) Er. Tabiat huy, yaratılış, kişilik, bünye. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    NİHAL: (Fars.) Ka. 1. Sevgili. 2. Taze, düzgün fidan, sürgün.
    NİHALE: (Ar.) Ka. 1. Yeni yetişmiş, düzgün, fidan. 2. Avcı, korkuluğu. 3. Döşeme, döşenecek şey.
    NİHAN: (Fars.) Ka. Gizli, saklı. Bulunmayan, görünmeyen.
    NİHAVEND: (Fars.) Ka. 1. İran'ın batı yöresinde ünlü bir kent. 2. Musikide bir makam.
    NİHAYET: (Ar.). 1. Son. Sonunda. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NİJAD: (Fars.) Er. Soy, nesil, neseb. Tabiat, cibilliyet, (bkz. Nejad).
    NİKÂN: (Fars.) İyiler, hoşlar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NİKBİN: (Fars.) Ka. İyimser.
    NİKHU: (Fars.) İyi huylu, huyu güzel. Kadın ve erkek adı olarak kullanılır.
    NİL: (Ar.) Ka. 1. Çivit otu. 2. Mısır'dan geçen Akdeniz'e dökülen meşhur nehir.
    NİLAY: (Ar.) Ka. İki nil. Seyhan ve Ceyhan nehirleri. Fırat ve Dicle nehirleri.
    NİLGÜN: (Fars.) Ka. Çividî, çivit renginde, lacivert.
    NİLHAN: (Ar.) Ka. Nil havzası hanlarından.
    NİLSU: (Tür.) Ka. (bkz. Nil).
    NİLÜFER: (Fars.) Ka. Çiçek adı.
    NİMET: (Ar.) Ka. 1. İyilik, lütuf, ihsan, bahşiş. 2. Azık, yiyeceğe, içeceğe dair şeyler. 3. Saadet, mutluluk. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NİMETULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın nimeti.
    NİMRE: (Ar.) Ka. Dişi kaplan.
    NİSA: (Ar.) Ka. 1. Kadınlar. 2. Kur'anı Kerim'in 4. suresi.
    NİSAN: (Süry.) Ka. 1. Bolluk, bereket, cömertlik. 2. İlkbaharın 4. ayı. 3. Sur.
    NİŞAN: (Fars.) Er. 1. İm, iz, belirti. 2. Amaç, hedef. 3. Tuğra, madalya.
    NİŞANBEY: (f.t.i.) Er. (bkz. Nişan).
    NİYAZ: (Fars.) Er. 1. Yalvarma, yakarma. Dua. 2. Bazı tarikatlarda küçüğün büyüğe karşı olan selam, saygı ve duası. 3. İhtiyaç, muhtaçlık.
    NİYAZİ: (Fars.) Er. 1. (bkz. Niyaz). 2. Yalvancı, niyaz edici. Sevgili. Türk mutasavvıflarından birisi. 18. yy .'da yaşamıştır.
    NİZAM: (Ar.) Er. l.TDizi, sıra. Düzen, usul, tertip, yol, kaide. 2. Kanunlar. 3. Hindistan'daki küçük devletlerin hükümdarlığı. Nizamüddin: Dinin nizamı, düzeni. Dilimizde "Nizamettin" olarak kullanılır.
    NİZAMİ: (Ar.) Er. 1. Usulüne uygun, terkipli, düzenli. 2. Kanun ve nizama ait, onunla ilgili. Nizami; İran'ın en büyük şairlerinden olup, Genceli'dir.
    NUH: (Ar.) Er. Nuh peygamber. Kur'anı Kerim'de ismi geçen 25 peygamberden baştan 3. sırada gelen kişi. Zamanında Nuh tufanı olmuştur. Kur'anı Kerim'in 71. suresinin adı.
    NUHAYLE: (Ar.) Er. İrak'ta, Kufe'ye yakın bir mevki.
    NUHBE: (Ar.) Ka. Herşeyin seçilmişi, seçkin, seçilmiş, aydınlanmış.
    NUHCAN: (a.t.i.) Er. (bkz. Nuh).
    NUHİ: (Ar.) Er. Nuh'a ait, Nuh ile ilgili. Pek eski.
    NUMAN: (Ar.). 1. Kan. 2. Gelincik. Hanefi Mezhebi'nin imamı, Nu'man b. Sabit.
    NUR: (Ar.) Ka. 1. Aydınlık, parıltı, parlaklık, niran. 2. Mekke'deki Hıra dağı. Işığın bir şeye yansımasından meydana gelen parlaklık. Zünnureyn: Hz. Peygamberin 2 kızıyla evlendiği için Hz. Osman'a verilen unvan, onur sahibi. Kur'anı Kerim'in 24. suresinin adı.
    NURAL: (a.ti.) Ka. Nur, ışık al, ışıklı ol.
    NUR ALEM: (Ar.) Ka. Evrenin nuru, alemi aydınlatan.
    NUR ALP: (a.t.i.) Er. Nurlu, yiğit.
    NURAN: (Fars.) Ka. Işıklı. Nurlu, nura ait.
    NURANİ: (Fars.) Er. Işıklı, ışık saçan. Saygı uyandıran, nurlu. NURATAY: (a.ti.) Er. (bkz. Nuralp).
    NURAY: (a.t.i.) Ka. Işık saçan ay. Ayın en çok ışık saçtığı dönem.
    NURBAKİ: (Ar.) Er. Sürekli aydınlık olan, nurlu sabah.
    NURBANU: (a.f.i.) Ka. Nur yüzlü hanım, gelin, prenses. Nur ve banu'dan birleşik isim.
    NURBAY: (a.ti.) Er. Nurlu, aydınlık kimse.
    NURCAN: (a.t.i.) Ka. Canlı, neşeli, hayat dolu.
    NURCİHAN: (a.f.i.) Ka. Cihan'm nuru, ışığı. Dünyaya ışık saçan. TürkHind imparatoru Cihangir'in zevcesi.
    NURCİVAN: (a.f.i.) Er. 1. Parlak, neşeli, genç. 2. Mert, gözüpek, genç.
    NURÇİN: (a.f.i.) Ka. Nur toplayan, ışık derleyen,
    NURDAĞ: (a.t.i.) Er. Nurdağı, Nurdan dağ.
    NURDAN: (a.ti.) Ka. Nur'a ait, nurdan yapılmış.
    NURDANAY: (a.t.i.) Ka. (bkz. Nurdan).
    NURDİL: (a.f.i.) Ka. Nurlu, ışıklı gönül.
    NURDOĞAN: (a.ti.) Ka. Nurlu insan.
    NUREDDİN: (Ar.) Er. Dinin nuru, ışığı.
    NUREFŞAN: (a.f.i.) Ka. Aydınlık veren, ortalığı ışık içinde bırakan. Nur ve efşan kelimelerinden birleşik isim.
    NUREL: (a.t.i.) Ka. Nurlu el.
    NURER: (a.ti.) Er. Nurlu insan.
    NURERSİN: (a.t.i.) Er. (bkz. Nurer).
    NURFER: (a.f.i.) Ka. Işık ve aydınlık.
    NURFİDAN: (a.f.i.) Ka. Taze ve pml pml genç, zarif hanım.
    NURGÖK: (a.ti.) Ka. Nurlu, aydınlık gökyüzü.
    NURGÜL: (Fars.) Ka. Gülün en parlak olanı.
    NURGÜN: (a.t.i.) Ka. 1. Nurlu gün, ışıklı gün. 2. Günün ve bütün hayatın nurlu parlak olması.
    NURHAN: (a.t.i.) Ka. Nur"un yöneticisi, hakimi.
    NURHİLAL: (Ar.) Ka. (bkz. Nuray).
    NURİ: (Ar.) Er. Nura ait, nurla ilgili.
    NURİNİSA: (Ar.) Ka. Nurlu kadın.
    NURIŞIK: (a.t.i.) Ka. Bol ışık, aydınlık.
    NURİYYE: (Ar.) Ka. Rufai tarikatı şubelerinden biri.
    NURKAN: (a.t.i.) Er. Temiz, berrak oydan gelen.
    NURKUT: (a.t.i.) Er. (bkz. Nurkan).
    NURMAH: (Fars.) Ka. Işıklı ay, ay gibi güzel ve nurlu.
    NURMELEK: (Ar.) Ka. (bkz. Melek).
    NURNİGAR: (a.f.i.) Ka. Işıklı, aydınlık, sevgili.
    NUROL: (a.t.i.) Er. Nurlu ol, ışıklı ol.
    NURPERl: (a.f.i.) Ka. Işıklı, peri kadar güzel.
    NURSABAH: (Ar.) Ka. Aydınlık sabah.
    NURSAÇ: (a.t.i.) Ka. Işık saç, aydınlat
    NURSAL: (a.t.i.) Er. Işık saç, aydınlat
    NURSEL: (a.t.i.) Ka. Nur, ışık seli akışı.
    NURSELİ: (a.t.i.) Ka. (bkz. Nursel).
    NURSEMA: (Ar.) Ka. Işıklı, aydınlık gökyüzü.
    NURSEN: (a.t.i.) Ka. Nurlu, ışıklı, kişi, insan.
    NURSENİN: (a.t.i.) Ka. (bkz. Nursen).
    NURSER: (a.f.i.) Ka. Nurlu, aydınlık, münevver kafalı insan.
    NURSEREN: (Ar.) Ka. (bkz. Nurser).
    NURSEV: (a.ü.) Ka. Işığı sev.
    NURSEVİL: (a.t.i.) Ka. (bkz. Nursev).
    NURSlM: (Fars.) Ka. Aydınlık ve gümüş gibi parlak.
    NURSİMA: (Fars.) Ka. Işıklı, aydınlık yüz.
    NURSİNE: (Fars.) Ka. Işıklı, aydınlık yürek.
    NURSU: (a.t.i.) Ka. Nurlu su.
    NURSUN: (a.t.i.) Ka. (bkz. Nurser).
    NURŞAH: (Fars.) Er. Parlak hükümdar.
    NURSEN: (Fars.) Ka. Çok çok ışıklı, neşeli insan.
    NURTAÇ: (a.t.i.) Er. Nurdan taç.
    NURTAN: (a.t.i.) Er. Işıklı tan.
    NURTANE: (a.ti.) Ka. Nurlu, biricik insan.
    NURTEK: (a.ti.) Ka. (bkz. Nurtane).
    NURTEKİN: (a.t.i.) Er. Aydın ve güvenilir, emin.
    NURTEN: (a.t.i.) Ka. Beyaz, parlak, ten.
    NURULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın nuru.
    NURVER: (a.t.i.) Ka. (bkz. Nursun).
    NUR VEREN: (a.t.i.) Ka. (bkz. Nursun).
    NURZAT: (Tür.) Er. Nurlu, aydınlık kişi.
    NURZEN: (a.f.i.) Ka. Nurlu, ışıklı kadın.
    NURZER: (Ar.) Ka. Altın gibi parlak ışık, altın ışık.
    NUSRET: (Ar.). 1. Yardım. 2. Allah'ın yardımı. 3. Zafer, muzafferiyet. Basan, üstünlük. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NUSRETTİN: (Ar.) Er. 1. Dinin yardım ettiği. 2. Dinin başarılı temsilcisi.
    NUŞAT: (Fars.) Er. İçkiden sarhoş olmuş, mest olmuş.
    NUŞİN: (Fars.) Er. Tatlı, hoş, güzel.
    NUŞİREVAN: (f.h.i.) Er. İran'da 531579 yıllan arasında hükümdarlık etmiş ve doğruluğuyla şöhret bulmuş olan Sasani Şahı, "adil" lakabıyla anılır.
    NUTKİ: (Ar.) Er. Söz, lakırdı, konuşma. Nutuk, söylev, söyleyen.
    NUYAN: (Fars.) Er. Şehzade, prens.
    NÜKHET: (Ar.) Ka. 1. Nükteler, herkesin anlayamayacağı ince, zarif, manalı sözler. 2. Koku.
    NÜVE: (Ar.). Çekirdek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NÜVEYT: (Ar.). Çekirdekçik. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    NÜVİD: (Fars.) Ka. Müjde, muştu. Hayırlı haber. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Türk dil kuralı açısından son harf olan "d/t" olarak kullanılır.
    NÜVİDE: (Fars.) Ka. (bkz. Nüvid).
    NÜZHET: (Ar.). 1. Neşe, eğlence, eğlence yerlerini seyredip gezme. 2. Sevinç, ferahlık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:53 am

    İSİMLER SÖZLÜĞÜ
    O ile başlayan isimler align=

    O ile başlayan isimler
    OBA: (Tür.) Er. 1. Çadırlarda yaşayan göçebe ailelerin meydana getirdiği topluluk. 2. Genellikle bölmeli göçebe cadın. 3. Yabancı. 4. Zeka ya da yetenekleri olağanüstü işler başaracak kadar üstün olan kimse, dahi. 5. Ova.
    OBUZ: (Tür.) Er. 1. Su kaynağı. 2. Akarsulardan oluşan küçük derecik. 3. İki derenin birleştiği dar yer. 4. Karların erimesiyle oluşan ufak dere.
    ODHAN: (Tür.) Er. Atak, hareketli ve canlı lider.
    ODKAN: (Tür.) Er. 1. Canlı, coşkulu kimse. 2. Ateş kanlı. 3. Atak. Delidolu
    ODMAN: (Tür.) Er. Ateş gibi canlı, coşkulu, hareketli kimse.
    OFLAS: (Tür.) Er. (bkz. Oflaz).
    OFLAZ: (Tür.). 1. İyi, güzel, eksiksiz, tam. 2. Gürbüz, yakışıklı, güzel giyinen. 3. Becerikli. 4. Eflatun rengi. 5. İşe yarar uygun. 6. Cesur kabadayı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OFLAZER: (Tür.) Er. Oflaz er. Gürbüz, becerikli, eksiksiz, yiğit.
    OĞAN: (Tür.). (bkz. Okan).
    OGANER: (Tür.) Er. Oğan er.
    OGÜN: (Tür.). Anımsanan belirli bir günde doğan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OGANER: (Tür.) Er. Oğan er. OĞANSOY: (Tür.) Er. Oğan soy.
    OĞUÇ: (Tür.) Er. 1. Oymak. Hısım, akraba. 2. Bereket.
    ÖĞÜR: (Tür.) Er. 1. Uğur. 2. Samimi, içten dost. 3. Bir şey yapabilmek için ele geçen zaman ya da elverişli durum.
    OĞURALP: (Tür.) Er. Samimi, içten yiğit.
    OĞURATA: (Tür.) Er. Uğurlu ata.
    OĞUŞ: (Tür.) Er. Erkek çocuk.
    OĞUZ: (Tür.) Er. 1. Mübarek, saf ve iyi yaratılışlı. 2. Genç, sağlam, güçlü. 3. Anlayışı kıt, bön. 4. Köylü. Tosun. 5. Türk efsanelerinde geçen büyük bir kahraman. Büyük bir Türk boyu.
    OĞUZ ALP: (Tür.) Er. Oğuz boyundan, yiğit, savaşçı.
    OĞUZ ATA: (Tür.) Er. 1. Oğuz'a mensup, güçlü yiğit baba. 2. Oğuz kahramanı.
    OĞUZBALA: (Tür.) Er. 1. Oğuz çocuğu. 2. Yiğit gürbüz çocuk.
    OĞUZBAY: (Tür.) Er. Oğuz bay.
    OGUZCAN: (Tür.) Er. Oğuz can.
    OĞUZER: (Tür.) Er. Oğuz er.
    OĞUZHAN: (Tür.) Er. 1. Yiğit han, hakan. 2. Oğuz boylarının efsanevi kahramanı.
    OĞUZKAN: (Tür.) Er. Damarlarında Oğuz kanı taşıyan.
    OĞUZMAN: (Tür.) Er. Güçlü, sağlam, iyi yürekli, dost kimse.
    OĞUZTAN: (Tür.) Er. Görkemli, aydınlık.
    OĞUZTÜZÜN: (Tür.) Er. 1. Sağlam, yiğit. 2. Yumuşak huylu, sakin.
    OKAN: (Tür.) Er. 1. Anlayışlı. Anlama, öğrenme. 2. Tanrı, oğuz.
    OKANALP: (Tür.) Er. 1. Anlayışlı yiğit. 2. Tanrısal gücü olan yiğit.
    OKANAY: (Tür.) Er. Okan ay.
    OKANDAN: (Tür.) Er. Tanrı'dan gelen, Tann'nın verdiği.
    OKANER: (Tür.) Er. (bkz. Okanalp).
    OKATAN: (Tür.) Er. Ok atan.
    OKATAY: (Tür.) Er. Ok atay.
    OKAY: (Tür.). 1. Baht, talih, şans. 2. Bahtlı, talihli. 3. Beğenme. 4. Satürn gezegeni. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OKBAŞ: (Tür.) Er. Ok baş.
    OKBOĞA: (Tür.) Er. Hızlı ve boğa gibi güçlü.
    OKBUDUN: (Tür.) Er. Birlik içinde olan. Dürüst soya mensup.
    OKCAN: (Tür.) Er. Canlı, hareketli canı tez.
    OKÇUN: (Tür.) Er. Uzak, öte, uzakta bulunan.
    OKDAĞ: (Tür.) Er. Ok dağ.
    OKDEMİR: (Tür.) Er. 1. Demir gibi sağlam ve atak. 2. Demirden yapılmış ok.
    OKER: (Tür.) Er. Hızlı, canlı, hareketli kimse.
    OKERGÜN: (Tür.) Er. Ok ergin.
    OKGÜÇ: (Tür.) Er. Ok gibi güçlü ve hızlı.
    OKHAN: (Tür.) Er. Hızlı, atak ve güçlü lider, han.
    OKKAN: (Tür.) Er. Ok kan.
    OKMAN: (Tür.) Er. 1. Ok gibi hızlı, güçlü kimse. 2. Okçu. Kemankeş.
    OKSAL: (Tür.) Er. Ok sal.
    OKSALMIŞ: (Tür.) Er. Ok atmakla meşhur.
    OKSAR: (Tür.) Er. Ok atışına hazırlan.
    OKSAY: (Tür.) Er. Ok ve Say'dan birleşik isim.
    OKSEV: (Tür.) Er. Ok ve Sev'den birleşik isim.
    OKSEVEN: (Tür.) Er. Ok seven.
    OKSU: (Tür.) Er. Hızlı ve düzenli akan su.
    OKŞAK: (Tür.) Er. 1. Benzeyiş. 2. Benzeyen, andıran.
    OKŞAN: (Tür.) Ka. Daima övülen, beğenilen insan ol.
    OKTAN: (Tür.) Er. Ok tan. tty& OKTAR: (Tür.) Er. Ok tar. 110
    OKTAY: (Tür.) Er. Öfkeli, sinirli, kızgın.
    OKTUĞ: (Tür.) Er. Ok tuğ.
    OKTUNA: (Tür.)Er. Oktuna.
    OKTÜRE: (Tür.) Er. Ok türe.
    OKTÜREMİŞ: (Tür.) Er. Ok türemış.
    OKUŞ: (Tür.) Er. 1. Zeka, akıl, anlayışlılık (Öküs'ten). 2. Çağn, davet.
    OKUŞLU: (Tür.) Er. Zeki, akıllı, anlayışlı.
    OKUTAN: (Tür.) Er. Eğitici, öğretmen.
    OKUTMAN: (Tür.) Er. Okutan, öğreten, öğretmen.
    OKUYAN: (Tür.) Er. 1. Okumayı seven. 2. Çağıran, davet eden.
    OKYALAZ: (Tür.) Er. Ateş gibi canlı ve çabuk.
    OKYAN: (Tür.) Er. Ok yan.
    OKYANUS: (Yun.) Ana karaları birbirinden ayıran büyük deniz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OKYAR: (Tür.) Er. Ok yar.
    OKYAY: (Tür.) Er. Ok yay.
    OLCA: (Tür.) Savaşta düşmandan ele geçirilen mal, ganimet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OLCAY: (Tür.) Ka. Baht, talih, ikbal.
    OLCAYTU: (Tür.) Er. Bahüı, şanslı, talihli.
    OLCAYTUĞ: (Tür.) Er. (bkz. Olcaytu). , ,
    OLCUM: (Tür.) 1. Eli işe yatkın, becerikli, usta. 2. Kendini olduğundan üstün gösteren. 3. Hekimlik taslayan kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OLDAÇ: (Tür.) Er. Şişman, büyümeye, gelişmeye elverişli olan.
    OLGAÇ: (Tür.) Er. Olgun, yetişkin, iyi gelişmiş.
    OLGUN: (Tür.) Bilgi, görgü ve hoşgörüsü gelişmiş kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OLGUNA Y: (Tür.) Olgunay, dolunay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır
    OLGUNER: (Tür.) Er. Olgun er. Yetişmiş, iyi gelişmiş kimse.
    OLGUNSOY: (Tür.) Er. Tanınmış
    soydan gelen. / « * >�.
    OLGUNSU: (Tür.) Er. Olgunsu OLSAR: (Tür.) Er. Adın duyulsun.
    OMAÇ: (Tür.) Hedef, gaye, amaç. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OMAY: (Tür.) 1. Seçkin, seçilmiş. 2. Özet, öz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ONAR: (Tür.) Daha iyi bir duruma giren, muüu olan. Hastalıktan, dertten kurtulan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ONARAN: (Tür.) Er. 1. Düzelten, yararlı bir duruma getiren. İyileştiren, tedavi eden. 2. Başaran, bitiren.
    ONAT: (Tür.) 1. İyi, güzel, düzgün. 2. İyi yaratılışlı. 3. Doğru, dürüst nitelikli. 4. Kolay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ONATKAN: (Tür.) Er. Onat kan.* Temiz, dürüst soydan gelen.
    ONATSÜ: (Tür.) Er. Güzel, dürüst asker. Nitelikli asker.
    ONAY: (Tür.). Uygun bulma, onaylama. Uygun yerinde. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ONBULAK: (Tür.) Er. On bulak.
    GAR: (Tür.) Er. Kurtuluş. :;^nn
    ONGAY: (Tür.) Er. Kolay.
    ONGU: (Tür.) Ka. 1. Gönül rahatlığı, mutluluk, sağlık. 2. Bayındırlık, gelişmişlik.
    ONGUN: (Tür.) 1. Eksiksiz, tam. 2. Verimli, bol, Bayındır. 3. Kutlu, uğurlu, beğenilen. 4. Kurtulmuş, onmuş. 5. Gelişmiş, gürbüz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ONGUNALP: (Tür.) Er. Kutlu, uğurlu, beğenilen yiğit.
    ONGUNER: (Tür.) Er. Gelişmiş, gürbüz genç.
    ONGUNSU: (Tür.) Er. Bol ve gür akan su.
    ONGUNER: (Tür.) Er. Ongüner.
    ONGÜNEŞ: (Tür.) Er. Ongüneş.
    ONUK: (Tür.) Er. Sevgili, aziz.
    ONUKER: (Tür.) Er. Onuk er. Sevilen, sevgili insan, saygı değer.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:54 am

    ONUL: (Tür.) İyileş, iyi ol, sağlıklı ol. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ONULTAN: (Tür.) Er. İyileştiren, düzelten, sağlığına kavuşturan.
    ONUR: (Tür.) Er. 1. İnsanın kendisine karşı duyduğu saygı. 2. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı değer, şeref.
    ONURAD: (Tür.) Er. Onuruyla tanınmış ad.
    ONURAL: (Tür.) Er. Şan, şeref kazan.
    ONURALP: (Tür.) Er. Onuruyla tanınmış kimse. Yiğit ve onurlu.
    ONURHAN: (Tür.) Er. Onurlu han, hükümdar.
    ONURKAN: (Tür.) Er. Onurlu, soylu kandan gelen.
    ONURSAL: (Tür.) Er. Onurla ilgili. Saygı için verilen san.
    ONURSAN: (Tür.) Er. Onuruyla tanınmış, şerefli.
    ONURSAY: (Tür.) Er. Onur say. ONURSEV: (Tür.) Er. Onur sev.
    ONURSOY: (Tür.) Er. Onurlu soydan gelen.
    ONURSU: (Tür.) Er. Onur su. ONURSÜ: (Tür.) Er. Onurlu asker.
    ORAK: (Tür.) Er. 1. Ekin biçme zamanı, hasat. 2. Ekin biçme aracı.
    ORAL: (Tür.) Er. Kuleyi, şehri ele geçir, zaptet.
    ÖR ALMIŞ: (Tür.) Er. Kale, şehir almış.
    ORAN: (Tür.) Er. 1. Ölçü, nispet, derece. Ölçülü, hesaplı. 2. Tahmin. 3. Anlayışlı. 4. Abartma, abartı. 5. Özel işaret, nişan.
    ÖRAY: (Tür.) 1. Ateş gibi kızıl renkte ay. 2. Şehirli, şehirde yaşayan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ORBAY: (Tür.) Er. Ordu komutanı. Ordu beyi.
    ORBEK: (Tür.) Er. Şehir beyi.
    ORBEY: (Tür.) Er. Bekçi muhafız.
    ORCAN: (Tür.) Er. 1. Bey can. 2. Üstün, kıdemli kişi.
    ORCANER: (Tür.) Er. (bkz. Orcan).
    ORÇUN: (Tür.) Er. Ardıllar, halefler.
    ORGUN: (Tür.) Er. Gizli saklı.
    ORGUNALP: (Tür.) Er. Orgun alp.
    ORGUNTAY: (Tür.) Er. Orgun tay.
    ORGÜL: (Tür.) Ka. Ateş gibi kırmızı renkte gül.
    ÖRGÜN: (Tür.) Er. Sıcak gün.
    ORGUNALP: (Tür.) Er. Örgün alp.
    ORHAN: (Tür.) Er. Şehrin yöneticisi, hakimi. Orhan Gazi: Osmanlı imparatorluğunun ikinci padişahı.
    ORHON: (Tür.) Er. (bkz. Orhun).
    ORHUN: (Tür.) Er. 1. Orta Asya'da bir ırmak. 2. Orta Asya Türklerinin kullandığı en eski yazı. 3. Yüksek, yüce Hun anlamında.
    ORKAN: (Tür.) Er. Ör kan. ORKİDE: (Fran.) Ka. Çiçeklerinin güzelliği nedeniyle seralarda yetiştirilen değerli bir süs bitkisi.
    ORKUN: (Tür.) Er. (bkz. Ör hun).
    ORKUT: (Tür.) Er. Kutlu, uğurlu şehir.
    ORKUT A Y: (Tür.) Er. Ör kut ay.

    ORTAÇ: (Tür.) Er. 1. Tepe, ozanların bulunduğu. 2. Mirasçı. 3. Veliaht. 4. Sıfat fiiller.
    ORTAN: (Tür.) Er. Ateş renginde kızıl tan.
    ORTANCA: (Tür.) 1. Pek çok türü bulunan süs bitkisi. 2. Yaş bakımından üç kardeşin büyüğü ile küçüğü arasındaki kardeş. İsim olarak kullanılmaz.
    ÖRTÜN: (Tür.) Er. Ortanca kardeş.
    ORTUNÇ: (Tür.) Er. Ateş renginde tunç.
    ORUÇ: (Tür.) Er. İslam'ın beş şar
    tından birisidir. Tan yerinin ağarmasından güneş batana kadar Allah nzası için yiyip içmekten cinsi münasebetten sakınmak. İbadet. Savm. Oruç Reis; Önceleri Cezayir'de olup daha sonra Osmanlı donanmasına katılan ünlü denizci.
    ORUK: (Tür.) Er.l. Aile, oymak. Göçmen olarak gelip bir yere yerleşen. 2. Yol, çare, imkan.

    ORUN: (Tür.) Er. 1. Özel, yer. Önemli bir görevlinin çalıştığı yer, makam. 2. Gizli, habersiz. 3. Huy, yaratılış.
    ORUS: (Tür.) Er. Eski uygur adlanndandır. "Talih, baht, saadet" anlamındadır.
    ORUZ: (Tür.) Er. Düşün, düşünce.
    OSKAN: (Tür.) Er. Akıllı.
    OSKAY: (Tür.) Neşeli, mutlu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OSMAN: (Ar.) Er. 1. Bir tür kuş ya da ejderha. 2. Hz. Muhammed (s.a.s)'in damadı ve Hz. Ömer'den sonra devlet başkanı olan III. halife. 3. Osmanlı devletinin kurucusu, Osman Gazi.
    OTAC: (Tür.). Hekim, doktor. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OT ARAN: (Tür.) Er. Hayvanları otlatan çoban.
    OT AY: (Tür.) Ateş renginde ay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OYA: (Tür.) Ka. 1. Genellikle ipek ibrişim kullanılarak iğne, mekik, tığ ya da firkete ile yapılan ince dantel. 2. İnce, güzel, nazik.
    OYAL: (Tür.) Oy al. Erkek ve kadin adı olarak kullanılır.
    OYALP: (Tür.) Er. Oy alp.
    OYANALP: (Tür.) Er. Oğan alp. Güçlü yiğit.
    OYHAN: (Tür.) Er. Oy han.
    OYKAN: (Tür.) Er. Oy kan. OYKUT: (Tür.) Er. Oy kut.
    OYLUM: (Tür.) 1. Vadi, koyak. Çukur, oyuk. 2. Bir cismin uzayda kapladığı boşluk. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OYMAN: (Tür.) Er. Görüş, düşünce sahibi.
    OYTUN: (Tür.) 1. Kutsal, mübarek. 2. Beğenilen, güzel yer. Alçak yer, ova. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OYTUNÇ: (Tür.) Er. Oy tunç.
    OYUM: (Tür.) Oymak işi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    OZAN: (Tür.) Er. 1. Şiir yazan, şair. Halk şairi. 2. Şakacı, tatlı, güzel konuşan.
    OZANALP: (Tür.) Er. Şiir söyleyen tatlı dilli yiğit.
    OZANER: (Tür.) Er. Ozan er.
    OZANSOY: (Tür.) Er. Güzel konuşan, şiir yazan bir soydan gelen.
    OZANSÜ: (Tür.) Er. Güzel konuşan, şiir yazan asker.
    OZGAN: (Tür.) Er. Öne geçen, kazanan, başarılı.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:55 am

    ANA SAYAFA
    İSİMLER SÖZLÜĞÜ
    Ö ile başlayan isimler align=

    Ö ile başlayan isimler
    ÖCAL: (Tür.) Er. Yapılan kötülüğün acısını çıkar, öcünü al.
    ÖÇALAN: (Tür.) Er. İntikam alan.
    ÖDÜL: (Tür.) l Bir basan ya da iyilik karşısında verilen armağan. 2. Yanşma veya müsabakalarda bir tarafın, kazanana verdiği hediye, mükafat. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖĞE: (Tür.) 1. Çok akıllı. Yaşlı kimse. 2. Bir ulusun büyüğü, ileri geleni. 3.. Hekim. 4. Ün, şöhret. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖGEDAY: (Tür.) Er. 1. Çok akıllı, bilgili. 2. Moğol hükümdarı Cengiz Han'ın oğlu.
    ÖGER: (Tür.) Er. Akıllı, bilgili kimse.
    ÖGET: (Tür.) Beğenilen, aranılan, övülen, iyi güzel. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖGETÜRK: (Tür.) Er. Akıllı, bilgili Türk.
    ÖĞÜN: (Tür.) 1. Kendini yücelt, gurur duy. 2. Zaman vakit. 3. Kez, defa.
    4. Önde, ileride olan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖĞÜT: (Tür.) Bir kimseye yapması ya da yapmaması gereken şeyler için söylenen söz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖKE: (Tür.) Er. (bkz. Öğe).
    ÖKER: (Tür.) Er. Akıllı kimse.
    ÖKKEŞ: (Ar.) Er. 1. Erkek örümcek. 2. Bir dağ adı.
    OKLU: (Tür.) Er. Akıllı.
    ÖKMEN: (Tür.) Er. Akıllı, zeki, bilgili kimse.
    OKMENER: (Tür.) Er. Akıllı, bilgili kimse.
    ÖKTEM: (Tür.) Er. Güçlü, onurlu, gösterişli, korkusuz.
    ÖKTEMER: (Tür.) Er. (bkz. Öktem).
    ÖKTEN: (Tür.) Er. Akıllı, bilgili, fazıl, kahraman, cesur.
    ÖKTÜRK: (Tür.) Er. Akıllı, güçlü Türk.
    ÖMER: (Ar.) Er. İslam Devleti'nin II. Halifesi Ömer b. Hattab. Dünya durdukça adaletinden dolayı ondan bahsedilecek, Cennetle müjdelenmiştir. Hak ile Batılı çok iyi ayırt edebilen bir alim olduğu için Ömeru'1Faruk adını almıştır.
    ÖMÜR: (Ar.) 1. Hayat müddeti, yaşama süresi. 2. Hayat, dirilik. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖMÜRAL: (a.t.i.) Er. Uzun ömürlü ol.
    ÖMÜRCAN: (a.t.i.) Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖNAL: (Tür.) Er. İleri git, lider ol anlamında.
    ONAY: (Tür.) Ayın ilk günlerindeki hali, hilal. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ONAYDIN: (Tür.) Ka. Ön aydın.
    ÖNCEL: (Tür.) 1. Birine göre kendinden önce yerini tutmuş olan kimse. 2. Bizden önce yaşamış olanlar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖNCÜBAY: (Tür.) Er. Klavuz, rehber, önder kişi.
    ÖNDER: (Tür.) Bir davada, fikri siyasi bir harekette önde giden, önayak olan, kitleyi idare eden kimse, lider, şef. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖNEL: (Tür.) Bir işin tamamlanması için verilen süre, vade, mühlet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖNEN: (Tür.) Hak, adalet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖNER: (Tür.) 1. Önde gelen, başta gelen. 2. Yön. 3. Sıra. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖNGAY: (Tür.) Jüpiter gezegeni. Erkek ve kadın adı olarak kulfanılır.
    ÖNGEL: (Tür.) Er. Ağır başlı.
    ONGEN: (Tür.) Basan, zafer. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖNGÜ: (Tür.) Er. 1. İlk, önce, önceki. 2. Direnme, inat. ÖNGÜL: (Tür.) 1. Direnen, inatçı kimse. 2. Ön ayak olan, teşvik eden. 3. Kılavuz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖNGÜT: (Tür.) Er. 1. Saklanarak yanaşma, izinden yürüme. 2. Hücum etmek için elverişli yer.
    ÖNKAL: (Tür.) Er. Ön kal.
    ÖNNUR: (Tür.) Ka. Ön nur.
    ÖNSAL: (Tür.) Er. Ön sal.
    ÖNSOY: (Tür.) Er. İlk soy.
    ONUR: (Tür.) Kendinden önceki, eski. Öne geçen, ileriye giden. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖREN: (Tür.) 1. Eski yapı ya da kent kalıntısı. 2. Şehir kent. Köy. 3. Bitek ova. 4. Ormanlık yer. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖRENEL: (Tür.) Er. Cömert ve geniş el.
    ÖRENER: (Tür.) Er. Geniş, güven veren yiğit.
    ÖRENGÜL: (Tür.) Er. Yaban gülü.
    ÖRGEN: (Tür.) Er. 1. Organ. 2. İnce halat, urgan.
    ORSAN: (Tür.) Er. Yüce adı olan. ÖRSEL: (Tür.)Er. Örsel.
    ÖTÜKEN: (Tür.) Er. 1. Oğuz destanında Tiyenşan dağlarıyla Orhun havzası arasında bulunduğu belirtilen, ormanlık kutsal bölge. 2. Moğolca'da yer Tanrıçası. İsim olarak kullanılmaz.
    ÖVEÇ: (Tür.) Er. 2, 3 yaşındaki erkek koyun.
    ÖVÜNÇ: (Tür.) Övünmeye yol açan, övünülecek şey. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖYMEN: (Tür.) Er. Evcimen, evine
    ÖZ: (Tür.) 1. Bir kimsenin betiği, manevi varlığı. 2. Bir şeyin temel öğesi. 3. Kan bağı ile bağlı olan. 4. Katıksız, an. 5. Çay, dere. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZAK: (Tür.) Er. Öz ak. Özü temiz, doğru kimse.
    ÖZAKAN: (Tür.) Er. Öz akan.
    ÖZAKAY: (Tür.) Öz akay. Özü temiz kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZ AKIN: (Tür.) Er. Öz akın.
    ÖZAKINCI: (Tür.) Er. Öz akıncı.
    ÖZAKTUĞ: (Tür.) Er. Beyaz tuğ.
    ÖZAL: (Tür.) Er. Öz al.
    ÖZALP: (Tür.) Er. Özünde yiğit olan kimse.
    ÖZALPMAN: (Tür.) Er. Özünde yiğit olan kimse.
    ÖZALPSAN: (Tür.) Er. Yiğitliğiyle tanınan kimse.
    ÖZALTAN: (Tür.) Sabah seher vöaktinde göğün kızıllaşarak aydınlanması. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZALTAY: (Tür.) Er. Altaylara mensup. Öztürk.
    ÖZALTIN: (Tür.) Özü altın gibi değerli olan kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZALTUĞ: (Tür.) Er. Kırmızı tuğ.
    OZAN: (Tür.) Ka. Öz an.
    ÖZARI: (Tür.) An gibi çalışkan kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZARKIN: (Tür.) Er. Öz arkın.
    ÖZASLAN: (Tür.) Er. Aslan gibi güçlü, soylu kimse.
    ÖZATA: (Tür.) Er. Ata ve Öz kelimelerinden birleşik isim.
    ÖZATAY: (Tür.) Er. Özü herkesçe tanınan kimse.
    ÖZAY: (Tür.). Özü ay gibi temiz, parlak, aydınlık kimse.
    ÖZAYDIN: (Tür.) Özü temiz, aydınlık kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZBAL: (Tür.) Er. Balın özü. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZBALA: (Tür.) Er. Öz çocuk.
    ÖZBAŞ: (Tür.) Er. Öz baş.
    ÖZBAŞAK: (Tür.) Ka. Öz başak.
    ÖZBATU: (Tür.) Er. Öz batu.
    ÖZBAY: (Tür.) Er. Yiğit, Türk Alpi.
    ÖZBEK: (Tür.) 1. Yiğit, cesur, özü güçlü. 2. Orta Asya'da yaşayan bir Türk boyu ve bu boydan olan kimse. 3. Dere, çay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZBEKKAN: (Tür.) Er. Özbek soyundan gelen.
    ÖZBEN: (Tür.) Soyluluk ve asalette öz, temel. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZBERK: (a.f.i.) Er. Özü güçlü kimse.
    ÖZBEY: (Tür.) Er. (bkz. Özbay).
    ÖZBİL: (Tür.) Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZBİLEK: (Tür.) Güçlü bilek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZBİLEN: (Tür.) Kendisi bilen, kendiliğinden bilen. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZBİLGE: (Tür.) Bilgelik taşıyan. Doğasında bilgelik bulunan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZBİLGİN: (Tür.) Öz bilgin. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZBİLİR: (Tür.) Asıl bilgiye ulaşan, temel bilgi sahibi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZBİR: (Tür.) Er. Soy, temel, asıl birliği.
    ÖZBOĞA: (Tür.) Er. Öz boğa.
    ÖZCAN: (Tür.) Candan, samimi, içten. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZCANAN: (t.f.i.) Ka. Kişiye en yakın, sevgili.
    ÖZCEBE: (Tür.) Er. Zırh, cevşen, silah, mühimmat işleriyle uğraşan.
    ÖZÇAM: (Tür.) Er. Öz çam.
    ÖZÇELİK: (Tür.) Er. Özü çeîik gibi sert ve güçlü.
    ÖZÇEVİK: (Tür.) Er. Canlı, çevik, hareketli kimse.
    ÖZÇIN: (Tür.) Er. Özü doğru, saf, temiz kimse.
    ÖZÇINAR: (Tür.) Er. Öz çınar.
    ÖZDAĞ: (Tür.) Er. Öz dağ.
    ÖZDAL: (Tür.) Öz dal. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZDAMAR: (Tür.) Er. Öz damar.
    ÖZDEĞER: (Tür.) Er. Bir şeyin gerçek değeri.
    ÖZDEK: (Tür.) Er. 1. Temel, esas, kök. 2. İç, öz, çekirdek. 3. Madde.
    ÖZDEL: (Tür.) Hediye. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZDEMİR: (Tür.) Er. Özü demir gibi güçlü.
    ÖZDEN: (Tür.) 1. Soyca temiz, köleliği olmayan, özgür. 2. Özle, özvarlıkla, gerçekle ilgili. 3. Sulann geçtiği yer, su geçidi. 4. Özsu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZDENER: (Tür.) Er. Özden er. ÖZDEREN: (Tür.) Ka. Öz deren.
    ÖZDEŞ: (Tür.) Her türlü nitelik bakımından eşit olan, benzer olan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZDİL: (Tür.) Er. Gönülden, içten.
    ÖZDİLEK: (Tür.) Candan dilenen dilek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZDİLMAÇ: (Tür.) Er. Tercüman, çevirmen.
    ÖZDİNÇ: (Tür.) Er. Özlü, canlı, dinç olan kimse.
    ÖZDİNÇER: (Tür.) Er. Özü canlı, dinç olan kimse.
    ÖZDOĞA: (Tür.) Er. Gerçek, bozulmamış tabiat.
    ÖZDOĞAL: (Tür.) Er. Öz doğal.
    ÖZDOĞAN: (Tür.) Er. Öz doğan.
    ÖZDOĞRU: (Tür.) Er. Özünden temiz, dürüst kimse.
    ÖZDORU: (Tür.) Er. Öz doru.
    ÖZDORUK: (Tür.) Er. Zirve. Yüksek şahsiyet.
    ÖZDÜR AN: (Tür.) Er. Öz duran.
    ÖZDURDU: (Tür.) Er. Öz durdu.
    ÖZDURU: (Tür.) Er. Özü duru, katıksız olan.
    ÖZEK: (Tür.) 1. Güç. 2. Çalışkan. 3. Küçük dere. 4. Ağacın, bitkinin özü, içi. Bitki filizi. 5. Bir şeyin ortası. 6. Sel yarıntısı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZEKAN: (Tür.) Er. Öze kan.
    ÖZEL: (Tür.) Öz el. 1. Yalnız bir kişiye, bir şeye ait ya da ilişkin olan. Devlete değil, kişiye ait olan. 2. Her zaman görülenden, olağandan farklı, dikkate değer. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZEN: (Tür.) 1. Bir işin elden geldiğince iyi olması için gösterilen çaba. 2. içerlek, tam orta, en içeride olan. 3. ilk söz. 4. Bir birine yakın iki dağın arasındaki uzaklık, ara. Dere, ırmak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZENAY: (Tür.) Ka. Özen ay.
    ÖZENDER: (Tür.) Er. Ender bulunan yaratılışta olan, değerli.
    ÖZENGİN: (Tür.) Er. Özü engin, geniş ve derin.
    ÖZENGÜL: (Tür.) Ka. Özen gül.
    ÖZENİR: (Tür.) Ka. Çaba gösteren, en iyisini yapmaya çalışan.
    ÖZENLİ: (Tür.) Er. Özenle çalışan kimse.
    ÖZER: (Tür.) Yiğit, doğru kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZERCAN: (Tür.) Er. Özer can.
    ÖZERDAL: (Tür.) Er. Öz er dal.
    ÖZERDEM: (Tür.) Er. Bütün erdemleri özünde toplayan.
    ÖZERDİM: (Tür.) Er. Özüne erdim, ulaştım.
    ÖZERDİNÇ: (Tür.) Er. Özünde canlı, dinç olan erkek.
    ÖZEREK: (Tür.) Er. Asıl amaç, ulaşılmak istenen şey.
    ÖZERHAN: (Tür.) Er. Yiğit, cesur han.
    ÖZERK: (Tür.) Er. Kendi kendini yönetme yetkisi olan.
    ÖZERKİN: (Tür.) Er. Özgür, güçlü kimse.
    ÖZERKMEN: (Tür.) Er. � Özünde güçlü olan.
    ÖZERMAN: (Tür.) Er. 1. Bir şeyi çok isteyen. 2. Pişmanlık duyan.
    ÖZEROL: (Tür.) Er. Gerçek yiğit ol.
    ÖZERTAN: (Tür.) Er. Öz ertan.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    erkek ve bayan isimleri ve anlamları - Sayfa 2 Empty Geri: erkek ve bayan isimleri ve anlamları

    Mesaj  AsiRuH Cuma Ekim 10, 2008 12:56 am

    ÖZERTEM: (Tür.) Er. Özünde erdemli olan.
    ÖZGE: (Tür.). 1. Başka, gayrı, diğer. Yabancı, ağyar. 2. İyi, güzel. 3. iki dağ arasındaki dereciklerin birleştiği yer, derenin başlangıcı. 4. Şakacı. 5. Cana yakın, sıcakkanlı. 6. Yürekli, gözü pek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZGEBAY: (Tür.) Er. İyi, güzel, yürekli erkek.
    ÖZGEER: (Tür.) Er. İyi güzel erkek.
    ÖZGEN: (Tür.) Özü geniş, rahat, sakin kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZGENALP: (Tür.) Er. Sakin, ağırbaşlı yiğit.
    ÖZGENAY: (Tür.) (bkz. Özgenay). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. ÖZGENÇ: (Tür.) Er. Öz genç.
    ÖZGENER: (Tür.) Er. (bkz. Özgenalp).
    ÖZGER: (Tür.) iyi, güzel kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZGlRAY: (Tür.) Er. Kuvvetli, kudretli yiğit. Kırım hanlarının kullandığı isimlerden.
    ÖZGÜ: (Tür.) 1. Kutsal. 2. Özellikle birine ya da bir şeye ait olan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZGÜÇ: (Tür.) Er. Temel güç. Ana kuvvet.
    ÖZGÜL: (Tür.) Ka. 1. Özü gül gibi olan. 2. Özellikle bir türe ait olan.
    ÖZGÜLAY: (Tür.) Ka. Öz gül ay.
    ÖZGÜLEÇ: (Tür.) Güler yüzlü, içten gülen kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZGÜLER: (Tür.) Ka. Öz güler.
    ÖZGÜLÜM: (Tür.) Ka. Öz gülüm.
    ÖZGÜN: (Tür.) Nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan. Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZGÜNAY: (Tür.) Özgün ay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZGÜNEL: (Tür.) Ka. Üstün, kerem sahibi cömert el.
    ÖZGÜNER: (Tür.) Er. Öz güner.
    ÖZGÜNEŞ: (Tür.) Güneş gibi parlak ve kapsamlı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZGÜR: (Tür.) 1. Kendi kendine hareket etme, davranma karar verme gücü olan. 2. Tutuklu olmayan, hür. Başkasının kölesi olmayan. Bağımsız. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZGÜRCAN: (Tür.) Er. Özgürlüğüne düşkün kimse. ÖZGÜREL: (Tür.) Er. Özgür davranan kimse.
    ÖZGÜVEN: (Tür.) Kendine güvenen. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZHAKAN: (Tür.) Er. Hakan soyundan gelen.
    ÖZHAN: (Tür.) Er. Hükümdar soyundan gelen.
    ÖZİL: (Tür.) Gerçek ülke. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZİLHAN: (Tür.) Er. Ülkenin hanı, reisi.
    ÖZİLTER: (Tür.) Er. Yurdun gerçek savunucusu, koruyucusu.
    ÖZİNAL: (Tür.) Er. Gerçek arkadaş, dost.
    ÖZİNAN: (Tür.) Özden gelen inanç, iman. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZKAN: (Tür.) Er. Temiz kan, soylu kimse. ;
    ÖZKAR: (Tür.) Er. Öz kar.
    ÖZKAYA: (Tür.) Er. Öz kaya.
    ÖZKAYRA: (Tür.) Er. İçten gelen bağış, iyilik.
    ÖZKE: (Tür.) Sağlam, sağlıklı. Temiz yürekli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZKENT: (Tür.) Er. Öz kent.
    ÖZKER: (Tür.) Er. Sağlam, temiz yürekli er.
    ÖZKOÇ: (Tür.) Er. Cesur, savaş
    kan yapılı..
    ÖZKÖK: (Tür.) Er. 1. Esas, temel, aynak. 2. Neslin geldiği soy ağacı.
    ÖZKUL: (Tür.) Er. Gerçek kul. Hakkıyla ibadet eden kul.
    ÖZKURT: (Tür.) Er. Öz kurt. ÖZKUT: (Tür.) Er. Kutsanmış, kadr sahibi.
    ÖZKUTAL: (Tür.) Er. Gerçek mutluluk senin olsun.
    ÖZKUTAY: (Tür.) Er. Özü uğurlu ve ay gibi parlak olan.
    ÖZKUTLU: (Tür.) Er. Kutlu olan eyin kendisi. Özü kutlu, uğurlu lan.
    ÖZKUTSAL: (Tür.) Er. Öz kutsal.
    ÖZLEK: (Tür.) 1. Toprağın özlü, verimli yeri. 2. Zaman. 3. Doğa üstü güç, felek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZLEM: (Tür.) Ka. Yeniden görme, tekrar kavuşma arzusu, hasret tahassür. Bir şeye karşı duyulan istek, meyil.
    ÖZLEN: (Tür.) 1. Su kaynağı. Küçük dere. 2. Ağaç kökü. 3. Özlenecek kadar sevilen bir kişi ol. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZLÜ: (Tür.) Er. 1. Özü benliği olan. 2. içten gerçek. 3. Verimli.
    ÖZLÜER: (Tür.) Er. Şahsiyet sahibi, olgun kişi.
    ÖZMEN: (Tür.) Özlü kimse, özü iyi, sağlam kişilikli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZMERT: (Tür.) Er. Mert yapılı.
    ÖZMUT: (Tür.) Er. Yapısında mutluluk olan.
    ÖZNUR: (Tür.) Özü ışıklı, aydınlık kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZOĞUL: (Tür.) Er. Öz oğul.
    ÖZOĞUZ: (Tür.) Er. Oğuz'a mensup. Oğuz'a ait.
    ÖZOK: (Tür.) Er. Özü ok gibi güçlü olan.
    ÖZOL: (Tür.) Er. Özün değişmesin, göründüğün gibi ol.
    ÖZOZAN: (Tür.) Er. Gerçek şair.
    ÖZÖĞE: (Tür.) Er. Bir şeyin aslı, özü.
    ÖZÖNDER: (Tür.) Er. Gerçek önder.
    ÖZÖZ: (Tür.) Gönlü geniş kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZPALA: (Tür.) Er. Pala gibi sert ve keskin kişilikli. * ;
    ÖZPEKER (Tür.) Er. Özünde çok güçlü olan yiğit.
    ÖZPINAR: (Tür.) Öz pınar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZPOLAT: (Tür.) Er. Özü çelik gibi sağlam olan.
    ÖZPULAT: (Tür.) (bkz. Özpolat).
    ÖZSAN: (Tür.) Adı duyulmuş ünlü. Erkek ve kadın adı olarak kulla
    mlır ^ıijhMirvn ÖZSEL: (Tür.). Özle ilgili, öze ilişkin. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZSELEN: (Tür.) Gerçek haber. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZSEVİ: (Tür.) İçten gelen sevgi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZSU: (Tür.) Bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvılara verilen ad. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZSUNGUR: (Tür.) Er. Sakin, soğukkanlı yapısı olan.
    ÖZSU: (Tür.) Er. Gerçek asker. Askeri kişilik ve yapı sahibi.
    ÖZSÜER: (Tür.) Er. (bkz. Özsu).
    ÖZŞAHİN: (Tür.) Er. Şahin gibi güçlü, atak, çabuk yapılı.
    ÖZŞAN: (Tür.) Er. Öz şan. ÖZŞEN: (Tür.) Er. Şen yapılı.
    ÖZTAN: (Tür.) Er. Karanlığı bitiren, aydın başlangıç.
    ÖZTANIR: (Tür.) Er. Gerçeği ayırabilen.
    ÖZTARHAN: (Tür.) Er. 1. Büyük nüfuz sahibi. 2. Komutan, han. 3. Toprak zengini. (bkz. Tarhan).
    ÖZTAŞ: (Tür.) Er. Öz taş.
    ÖZTAY: (Tür.) Er. Öz tay.
    ÖZTAYLAN: (Tür.) Er. (bkz. Taylan).
    ÖZTEK: (Tür.) Er. Öz tek.
    ÖZTEKİN: (Tür.) Er. Yapısında emniyet ve güven taşıyan.
    ÖZTEN: (Tür.) Ka. Öz ten.
    ÖZTİMUR: (Tür.) Er. Özü demir gibi güçlü.
    ÖZTİN: (Tür.) Er. Ruhun özü. Sağlam bir ruh yapısı olan.
    ÖZTİNEL: (Tür.) Er. Öz tinel.
    ÖZTİNER: (Tür.) Er. Ruhsal yönden sağlıklı erkek. (bkz. Tiner).
    ÖZTOYGAR: (Tür.) Er. (bkz. Toygar).
    ÖZTUNA: (Tür.) (bkz. Tuna). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZTUNÇ: (Tür.) Er. Özü tunç gibi güçlü olan.
    ÖZÜAK: (Tür.) Er. Özü tertemiz olan kişi
    ÖZÜDOĞRU: (Tür.) Er. Dürüst ve doğruluğu ilke edinen.
    ÖZÜM: (Tür.) Kardeş gibi tutulup sevilen. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. ,
    ÖZÜN: (Tür.) 1. Hakkıyla kazanılmış ün. 2. Şiir. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZÜPEK: (Tür.) Er. Ruhen güçlü.
    ÖZVER: (Tür.) Er. Öz ver.
    ÖZVERDİ: (Tür.) Er. Öz verdi.
    ÖZVEREN: (Tür.) Er, Özveride bulunan, fedakar.
    ÖZVERİ: (Tür.) Bir amaç ya da kişi için kendi yararlarından vazgeçme, fedakarlık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZYAY: (Tür.) Yay gibi çevik ve atılgan yapılı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. �» uu«*
    ÖZYURT: (Tür.) Anavatan, anayurt. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZ YUVA: (Tür.) Ata evi, dönülecek asıl yer. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ÖZYÜREK: (Tür.) Er. Güçlü korkusuz. ;

      Forum Saati Perş. Kas. 14, 2024 3:12 pm