OF
Trabzon ilinin doğusunda yer alan ve tarihi çok eskilere dayanan
bir ilçedir. Arazisini Of'tan Karadeniz'e dökülen
Solaklı, Baltacı ve İyidere derelerinin aşağı havzaları oluşturur.
İlçenin güneyinde Hayrat ve Dernekpazarı ilçeleri,
doğusunda Rize ili, batısında Sürmene ilçesi ve kuzeyinde
Karadeniz bulunur. İlçe Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet'in
ilk yıllarında daha büyük yüzölçüme
sahipti, fakat 1948 yılında Çaykara'nın, 1990 yılında da
Hayrat'ın ilçe olmasıyla ilçenin
yüzölçümü
küçülmüştür.
Of, ülkenin yönetiminde söz sahibi olan birçok
siyasetçi ve bürokrat yetiştirmiştir. Tarihi,
kültürel, siyasi ve ekonomik olarak zengin bir ilçedir.
İsminin kaynağı nedir
Of isminin nereden geldiğine dair Yunan ve Türk resmi siyasi tezlerini yansıtan üç iddia vardır.
* Birinci iddia: Yunanca Ofis (yılan) kelimesinden
türediğidir. Bölgenin parçalı bir arazi yapısına sahip
olması nedeniyle solaklı nehrinin tıpkı bir yılan kıvrımı gibi şekil
almasından dolayı bu ismin verildiği söylenmektedir. ama burada
yollar yılankavi ise doğu karadenizin bütün yolları
böyle oralara neden bir kaç yerde daha bu isim verilmedi
tartışmak gerekir. 1933 yılındaki Dahiliye Nezareti kaynaklarında
köy listelerinde bir kaç yerde of var
ve bunlar türklerin yoğunlukta yaşadığı doğu anadoludadır.
* İkinci iddia: Eski çağlarda yörenin Turani(?)
kökenli ve silah yapımında oldukça usta olan boylarla
meskun olması dolayısıyla, isminin de Güney Sibirya
Türklerinde silah anlamına gelen "Op"
sözcüğünün halk arasında "Of" şeklini aldığı
rivayet edilmektedir. Op veya ob kelimesi Ortaasyada sıkça
kullanılan coğrafi adlardandır.bizim yörede de b sözü
genelde rumlarca f olarak kullanılır. Türkler yazılı hayatta ve
belgesel hayatta kesinlikle rumlardan çok başarılı olduğundan
onların kaynaklarında of olarak geçmiş olacağı
düşüncesi akla çok yakındır.
* Üçüncü iddia: Kuman menşeli "Ofşin" ya da
"Afşin" ( anlamı, hiddetli bir tavırla vatanını korumak )
sözcüğünün giderek halk arasında Of şekliyle
anılmasıyla türediği iddia edilir ve Kumanların diğer adları olan
Kıpçakların veya Kumanların bölgeye özellikle 11. ve
12. yüzyıllarda geldikleri idda edilir. Bu konuda ilk Of Kitabı
yazarı Hasan Hikmi Umur'un 1945- 1953 ve 1955 yıllarında yazdığı Of
Tarihi, Of Tarihine Ek ve OIf Muharebeleri adlı kitaplarında, Haşim
Albayrak'ın Doğu Karadeniz'de Etnik Yapılanmalar ve Pontus adlı
kitabında Mehmet Bilgin'in Doğu Karadeniz adlı kitabında geniş bilgiler
bulmak mümkündür.
Bu konudaki tezlerin kaynağı; 1125 - 1210 yılları arasında
Gürcüstan'dan gelerek Of'a ve Trabzon'un doğu tarafında yoğun
oranda yerleştiği iddia edilen Hrıstıyan Kuman Türkleri(?)
tezidir.Kuman Türklerinin diğer adı Kıpçak
Türkleridir. 11. yüzyılda bu günkü Kırım ve Ukrayna
Deşt-i Kıpçak diye adlandırlırdı.buranın insanları önce
Gürcistan'a oradanda Gürcü Krallığının
yönlendirmesiyle Trabzon'un doğpusuna kadar yerleşmişlerdir.
Tarihçe
Doğu Karadeniz Bölgesinin tarihi ve özellikle bölgenin
en önemli şehri olan Trabzon'un tarihi ele alındığında, batılı
tarihçilerin büyük bir çoğunluğu bölge
tarihinin Yunan kolonileriyle başladığını vurgulamaktadırlar. Halbuki
bölgeye Yunan kolonileri gelmeden önce birçok
tarihçinin de belirttiği gibi bölgede yerli kavimler
bulunmakta idi. Bu insanlar muhtemelen en eski çağlardan beri bu
toprakların yerlileri olarak Doğu Karadeniz Bölgesinde
yaşamaktaydılar. Bölge muhtelif zamanlarda Yunanlılar tarafından
işgal edilmiş ve kısa süreli koloniler kurulmuştur. Bu koloni
idareleri, yerli halkı kapsamıyordu. Bu koloni devletlerinin en
güçlü oldukları zamanlarda bile
hükümranlıkları ancak bulundukları surlar içinde
sınırlı kalmıştır. Sur dışında yaşayan yerli kabileler bağımsız
topluluklar olarak yaşamışlardır.
Bölge, Roma İmparatorluğunun parçalanmasıyla Doğu Roma
olarak bilinen Bizans'ın payına düşer. Bu hakimiyet, 1204 yılında
Latinlerin İstanbul'u işgal etmesine kadar devam eder. Bu tarihten
sonra 1461 yılına kadar (Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethi), yine
Bizans İmparatorluğunun uzantısı olan, Bizans hanedanı Komnenosların
kurmuş olduğu Trabzon Rum Devleti'nin egemenliğinde kalır. 4. yy.
başlarında Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu tarafından resmi din
olarak kabul edilmesiyle, bu din halk arasında hızla ve
serbestçe yayılmaya başladı. Daha önce Doğu Karadeniz'de
yaşayan kavimler de Hıristiyanlığa geçmeye başladılar.
Hiristiyanlaşan bu kavimler tedrici bir şekilde Doğu Kilisesi'nin resmi
dili olan Yunanca'yı öğrenmek zorunda kaldılar. Özellikle 10.
yy. dan sonra Papazların telkinleriyle bu dili konuşmak daha da
yaygınlaştı. Zira Papazlar "İncil'in dili dışında bir dilde konuşulan
her kelime cehenneme gitmek için işlenen bir günah olarak
hesaplanacaktır" şeklinde telkinlerde bulunmakta idi. Bu durum, yerel
halkın kendi dilleriyle karışık bir Yunanca ya da halk arasında bilinen
adıyla Rumca konuşulmasına neden olmuştur. İzlenen bu Bizans siyaseti,
yerel dillerin, inançların ve geleneklerin büyük bir
çoğunluğunun belleklerden silinmesine, kısaca yerli unsurların
asimile olmasına neden olmuştur.
12. asırda Çepni Türkmenleri Doğu Anadolu üzerinden
göç ederek Doğu Karadeniz'e yerleşmiştir. Trabzon'un batı
bölgelerine yöresine yerleşen Çepniler den Trabzon'un
doğusuna da yerleşmeler olmuş ve bu gün dahi Trabzon'un
Çaykara ilçesinde soyadı Çepni olan aileler
mevcuttur. Of ve çevresi 1461 yılında Trabzon'un Fatih
tarafından fethedilmesiyle Osmanlı İmparatorluğunun eline
geçmiştir. bu tarihten sonra gittikçe
Müslümanlaşmaıştır. 1717 yılında Rizeli Tuzcuoğlu isyanında
Tuzcuoğlu Memiş Ağa, kaçarak Oflulara sığınmışlar, Osmanlı
Ordusu Ofluları kırmaya başlamasına rağmen kendilerine sığınan Memiş
Ağa teslim edilmemiştir. Ancak Memiş Ağa kendi isteği ile Ofluların
kırılmaması için teslim olmuştur.Yunan Kaynaklarında
belirtildiğine göre 1912 yılında Of'taki Rum nüfusun oranı
ancak yüzde 1 olmuştur. Oflular bölgenin tarıma elverişli
olmayışı nedeniyle ya gurbete ya eğitime yönelmişleridr. bu
doğrultuda koskoca Osmanlı İmparatorluğunun din adamı yetiştiren
müesselerinin çoğu İstanbul'dan sonra Of'ta olmuştur. Oflu
hocalar kaybolmaya yüz tutmuş din ilimlerini tekrar
canlandırmışlar, Hazerfen Ahmet Çelebi gibi uçan yedi
Türkten üçü Oflu Hocalardan olmuş, en dakik saat
bulma aletlerini yapmışlar ve uygulamışlar,Kurtuluş Savaşı sırasında
******'ü desteklemişler, İstanbul'da en büyük
medreselerde müderrislik yapmışlar, padişaha kafa tutmuşlar,
Mehmet Akif'in şiirlerine konu olmuşlardır. Türkiyenin her yerinde
Oflu Hocalar simge olmuşlar, şarkılara, fıkralara konu olmuşlar, Of
dışında bir çok yerde Oflu Hoca mezarları yatır haline
dönüşmüştür.Bölgede yaşayan bazı aileler
Tellioğlu,Çakıroğlu,Sarıalioğlu,Nuhoğlu,Ayazoğlu,K
ılıçoğlu,Kemhacıoğlu,Kancıoğlu aileleridir
Trabzon ilinin doğusunda yer alan ve tarihi çok eskilere dayanan
bir ilçedir. Arazisini Of'tan Karadeniz'e dökülen
Solaklı, Baltacı ve İyidere derelerinin aşağı havzaları oluşturur.
İlçenin güneyinde Hayrat ve Dernekpazarı ilçeleri,
doğusunda Rize ili, batısında Sürmene ilçesi ve kuzeyinde
Karadeniz bulunur. İlçe Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet'in
ilk yıllarında daha büyük yüzölçüme
sahipti, fakat 1948 yılında Çaykara'nın, 1990 yılında da
Hayrat'ın ilçe olmasıyla ilçenin
yüzölçümü
küçülmüştür.
Of, ülkenin yönetiminde söz sahibi olan birçok
siyasetçi ve bürokrat yetiştirmiştir. Tarihi,
kültürel, siyasi ve ekonomik olarak zengin bir ilçedir.
İsminin kaynağı nedir
Of isminin nereden geldiğine dair Yunan ve Türk resmi siyasi tezlerini yansıtan üç iddia vardır.
* Birinci iddia: Yunanca Ofis (yılan) kelimesinden
türediğidir. Bölgenin parçalı bir arazi yapısına sahip
olması nedeniyle solaklı nehrinin tıpkı bir yılan kıvrımı gibi şekil
almasından dolayı bu ismin verildiği söylenmektedir. ama burada
yollar yılankavi ise doğu karadenizin bütün yolları
böyle oralara neden bir kaç yerde daha bu isim verilmedi
tartışmak gerekir. 1933 yılındaki Dahiliye Nezareti kaynaklarında
köy listelerinde bir kaç yerde of var
ve bunlar türklerin yoğunlukta yaşadığı doğu anadoludadır.
* İkinci iddia: Eski çağlarda yörenin Turani(?)
kökenli ve silah yapımında oldukça usta olan boylarla
meskun olması dolayısıyla, isminin de Güney Sibirya
Türklerinde silah anlamına gelen "Op"
sözcüğünün halk arasında "Of" şeklini aldığı
rivayet edilmektedir. Op veya ob kelimesi Ortaasyada sıkça
kullanılan coğrafi adlardandır.bizim yörede de b sözü
genelde rumlarca f olarak kullanılır. Türkler yazılı hayatta ve
belgesel hayatta kesinlikle rumlardan çok başarılı olduğundan
onların kaynaklarında of olarak geçmiş olacağı
düşüncesi akla çok yakındır.
* Üçüncü iddia: Kuman menşeli "Ofşin" ya da
"Afşin" ( anlamı, hiddetli bir tavırla vatanını korumak )
sözcüğünün giderek halk arasında Of şekliyle
anılmasıyla türediği iddia edilir ve Kumanların diğer adları olan
Kıpçakların veya Kumanların bölgeye özellikle 11. ve
12. yüzyıllarda geldikleri idda edilir. Bu konuda ilk Of Kitabı
yazarı Hasan Hikmi Umur'un 1945- 1953 ve 1955 yıllarında yazdığı Of
Tarihi, Of Tarihine Ek ve OIf Muharebeleri adlı kitaplarında, Haşim
Albayrak'ın Doğu Karadeniz'de Etnik Yapılanmalar ve Pontus adlı
kitabında Mehmet Bilgin'in Doğu Karadeniz adlı kitabında geniş bilgiler
bulmak mümkündür.
Bu konudaki tezlerin kaynağı; 1125 - 1210 yılları arasında
Gürcüstan'dan gelerek Of'a ve Trabzon'un doğu tarafında yoğun
oranda yerleştiği iddia edilen Hrıstıyan Kuman Türkleri(?)
tezidir.Kuman Türklerinin diğer adı Kıpçak
Türkleridir. 11. yüzyılda bu günkü Kırım ve Ukrayna
Deşt-i Kıpçak diye adlandırlırdı.buranın insanları önce
Gürcistan'a oradanda Gürcü Krallığının
yönlendirmesiyle Trabzon'un doğpusuna kadar yerleşmişlerdir.
Tarihçe
Doğu Karadeniz Bölgesinin tarihi ve özellikle bölgenin
en önemli şehri olan Trabzon'un tarihi ele alındığında, batılı
tarihçilerin büyük bir çoğunluğu bölge
tarihinin Yunan kolonileriyle başladığını vurgulamaktadırlar. Halbuki
bölgeye Yunan kolonileri gelmeden önce birçok
tarihçinin de belirttiği gibi bölgede yerli kavimler
bulunmakta idi. Bu insanlar muhtemelen en eski çağlardan beri bu
toprakların yerlileri olarak Doğu Karadeniz Bölgesinde
yaşamaktaydılar. Bölge muhtelif zamanlarda Yunanlılar tarafından
işgal edilmiş ve kısa süreli koloniler kurulmuştur. Bu koloni
idareleri, yerli halkı kapsamıyordu. Bu koloni devletlerinin en
güçlü oldukları zamanlarda bile
hükümranlıkları ancak bulundukları surlar içinde
sınırlı kalmıştır. Sur dışında yaşayan yerli kabileler bağımsız
topluluklar olarak yaşamışlardır.
Bölge, Roma İmparatorluğunun parçalanmasıyla Doğu Roma
olarak bilinen Bizans'ın payına düşer. Bu hakimiyet, 1204 yılında
Latinlerin İstanbul'u işgal etmesine kadar devam eder. Bu tarihten
sonra 1461 yılına kadar (Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethi), yine
Bizans İmparatorluğunun uzantısı olan, Bizans hanedanı Komnenosların
kurmuş olduğu Trabzon Rum Devleti'nin egemenliğinde kalır. 4. yy.
başlarında Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu tarafından resmi din
olarak kabul edilmesiyle, bu din halk arasında hızla ve
serbestçe yayılmaya başladı. Daha önce Doğu Karadeniz'de
yaşayan kavimler de Hıristiyanlığa geçmeye başladılar.
Hiristiyanlaşan bu kavimler tedrici bir şekilde Doğu Kilisesi'nin resmi
dili olan Yunanca'yı öğrenmek zorunda kaldılar. Özellikle 10.
yy. dan sonra Papazların telkinleriyle bu dili konuşmak daha da
yaygınlaştı. Zira Papazlar "İncil'in dili dışında bir dilde konuşulan
her kelime cehenneme gitmek için işlenen bir günah olarak
hesaplanacaktır" şeklinde telkinlerde bulunmakta idi. Bu durum, yerel
halkın kendi dilleriyle karışık bir Yunanca ya da halk arasında bilinen
adıyla Rumca konuşulmasına neden olmuştur. İzlenen bu Bizans siyaseti,
yerel dillerin, inançların ve geleneklerin büyük bir
çoğunluğunun belleklerden silinmesine, kısaca yerli unsurların
asimile olmasına neden olmuştur.
12. asırda Çepni Türkmenleri Doğu Anadolu üzerinden
göç ederek Doğu Karadeniz'e yerleşmiştir. Trabzon'un batı
bölgelerine yöresine yerleşen Çepniler den Trabzon'un
doğusuna da yerleşmeler olmuş ve bu gün dahi Trabzon'un
Çaykara ilçesinde soyadı Çepni olan aileler
mevcuttur. Of ve çevresi 1461 yılında Trabzon'un Fatih
tarafından fethedilmesiyle Osmanlı İmparatorluğunun eline
geçmiştir. bu tarihten sonra gittikçe
Müslümanlaşmaıştır. 1717 yılında Rizeli Tuzcuoğlu isyanında
Tuzcuoğlu Memiş Ağa, kaçarak Oflulara sığınmışlar, Osmanlı
Ordusu Ofluları kırmaya başlamasına rağmen kendilerine sığınan Memiş
Ağa teslim edilmemiştir. Ancak Memiş Ağa kendi isteği ile Ofluların
kırılmaması için teslim olmuştur.Yunan Kaynaklarında
belirtildiğine göre 1912 yılında Of'taki Rum nüfusun oranı
ancak yüzde 1 olmuştur. Oflular bölgenin tarıma elverişli
olmayışı nedeniyle ya gurbete ya eğitime yönelmişleridr. bu
doğrultuda koskoca Osmanlı İmparatorluğunun din adamı yetiştiren
müesselerinin çoğu İstanbul'dan sonra Of'ta olmuştur. Oflu
hocalar kaybolmaya yüz tutmuş din ilimlerini tekrar
canlandırmışlar, Hazerfen Ahmet Çelebi gibi uçan yedi
Türkten üçü Oflu Hocalardan olmuş, en dakik saat
bulma aletlerini yapmışlar ve uygulamışlar,Kurtuluş Savaşı sırasında
******'ü desteklemişler, İstanbul'da en büyük
medreselerde müderrislik yapmışlar, padişaha kafa tutmuşlar,
Mehmet Akif'in şiirlerine konu olmuşlardır. Türkiyenin her yerinde
Oflu Hocalar simge olmuşlar, şarkılara, fıkralara konu olmuşlar, Of
dışında bir çok yerde Oflu Hoca mezarları yatır haline
dönüşmüştür.Bölgede yaşayan bazı aileler
Tellioğlu,Çakıroğlu,Sarıalioğlu,Nuhoğlu,Ayazoğlu,K
ılıçoğlu,Kemhacıoğlu,Kancıoğlu aileleridir