Hangi
suçlu ve hangi zalim olursa olsun, cezası ya dünyada
verilir ya da ahirete kalır, ama asla cezasız kalmaz. Zulme uğrayan
kimseler ise hukuki yönden haklarını ararlar, bu yolla haklarını
alamazlarsa ahirete bırakırlar.
Kur'an-ı Kerimde, zinanın cezası şöyle belirtilmiştir:
" Zina eden kadın ile zina eden erkeğin her birine yüz değnek
vurun, Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız,
onlara karşı beslediğiniz acıma duygusu, Allan’ın dinini
uygulamaktan sizi alıkoymasın. Müminlerden bir grup da onlara
uygulanan cezaya şâhit olsun"(Nur, 24/2).
Zina eden kimsenin evli veya bekar olmasına göre caza
değişmektedir. Bekar ise 100 sopa, evli ise recim cezası gerekir. Ancak
bu cezanın verilmesi için ya dört kişinin gördük
diye şahitlik etmesi ya da zina eden kimsenin dört defa ayrı ayır
devlet yetkililerine zina ettiğini ve kendisine ceza verilmesini itiraf
etmesi gerekir. Eğer böyle bir durum yoksa cezası ahirete kalmış
demektir. Zulme uğrayan kimse hakkını alacağı gibi zulmeden de cezasını
hakkıyla çekecektir.
Burada, her şeyden önce belirtilmesi gereken husus şudur ki;
İslam’da hiçbir ceza fertler tarafından tatbik edilemez.
Bilakis, devletin mahkemeleri tarafından böyle bir suçun
geçekleştiği tespit edilirse, yine devlet tarafından verilen
ceza tatbik sahasına konur. Aksi takdirde, birçok garazlarla,
nefis ve şeytanın telkiniyle, kin ve düşmanlık duygusuyla,
iftiralarla hayalî bir suç oluşturulup sahibine keyfi ve
haksız yere ceza uygulanmış olabilir. Ayrıca, "namusu temizleme"
safsatasından dolayı, bir değil –kan davası yüzünden-
onlarca cinayet işlenebilir. Din açısından, birey olarak
hiç kimsenin buna hakkı yoktur.
İslam dini, bir yandan, bu suçun çok çirkin
olduğunu belirterek, bu gibi çirkin işler karşısında,
vicdanlarda tiksinti uyandırarak toplumu fuhuştan uzaklaştırmayı
hedeflemiştir. Diğer yandan bu ağır suçun yalan yere bir kişiye
isnat edilip iftira edilmesi halinde seksen değnek bir had cezasına
çaptırılacağını söylemekle, bu gibi iftiraların
önünü kesmeyi amaçlamıştır.
Ayrıca, zina suçunun ancak dört şahidin "bizzat fiilî
ilişkiyi" gözleriyle görmeleri halinde sabit olacağını karara
bağlayarak, bu konuda herkesi dikkatli olmaya çağırmıştır. Adeta
Kur'ân bu hükmüyle, insanlara "sakın bu konuda ağzınızı
açmayın/dudaklarınızı bile kıpırdatmayın" diye uyarıda
bulunmuştur.
Bu konudaki ayetler şöyledir:
" İffetli kadınlara zina isnat eden, ancak dört şâhit
getiremeyen kimselere seksen değnek vurun. Ve bundan böyle onların
şâhitliğini de asla kabul etmeyin. Çünkü bunlar
tamamen yoldan çıkmış kimselerdir. Ancak daha sonra tevbe edip
kendilerini düzeltenler bu hükmün dışındadır.
Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet
edendir" (Nur, 24/4-5).
Son olarak bu sosyal rezaletin çirkinliğini gösteren
Kur'an'ın bir ifadesine dikkat çekmekte fayda mülahaza
ediyoruz.
" Sakın zinâya yaklaşmayın. Çünkü o, bir
hayasızlıktır. Ve çok kötü bir yoldur" (İsra,17/32).
" Sakın zina etmeyin" yerine, "Sakın zinâya yaklaşmayın"
ifadesinin tercih edilmesinin hikmetlerinden biri şöyle bir ders
vermektir: Toplumda, zinanın önlenmesi, zinaya yaklaştıran
sebeplerin ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Halk arasında kullanılan
"ateşle barut bir arada olmaz" sözü, çok hikmetli ve
pek çok tecrübenin bir ürünüdür.
İnsanlara çarpıcı bir uyarıda bulunan Kur'an, tercih ettiği bu
üslupla, adeta şöyle haykırmaktadır:
"Ey insanlar, sakın zina kokusunun geldiği, ondan hafif bir esintinin
olduğu yere, yaklaşmayın. Çünkü orası bir mayın
tarlasıdır, her an patlamaya hazırdır. Veya dikkat edin, orada
yüksek gerilim hattı vardır; sakın yaklaşmayın büyük
tehlike vardır. Toplumsal, ailevî, insanî ve dinî
açıdan orada kalın bir kırmızı çizgi var, sakın o
çizgiyi ihlal etmeyin!"[/size]
_______________
suçlu ve hangi zalim olursa olsun, cezası ya dünyada
verilir ya da ahirete kalır, ama asla cezasız kalmaz. Zulme uğrayan
kimseler ise hukuki yönden haklarını ararlar, bu yolla haklarını
alamazlarsa ahirete bırakırlar.
Kur'an-ı Kerimde, zinanın cezası şöyle belirtilmiştir:
" Zina eden kadın ile zina eden erkeğin her birine yüz değnek
vurun, Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız,
onlara karşı beslediğiniz acıma duygusu, Allan’ın dinini
uygulamaktan sizi alıkoymasın. Müminlerden bir grup da onlara
uygulanan cezaya şâhit olsun"(Nur, 24/2).
Zina eden kimsenin evli veya bekar olmasına göre caza
değişmektedir. Bekar ise 100 sopa, evli ise recim cezası gerekir. Ancak
bu cezanın verilmesi için ya dört kişinin gördük
diye şahitlik etmesi ya da zina eden kimsenin dört defa ayrı ayır
devlet yetkililerine zina ettiğini ve kendisine ceza verilmesini itiraf
etmesi gerekir. Eğer böyle bir durum yoksa cezası ahirete kalmış
demektir. Zulme uğrayan kimse hakkını alacağı gibi zulmeden de cezasını
hakkıyla çekecektir.
Burada, her şeyden önce belirtilmesi gereken husus şudur ki;
İslam’da hiçbir ceza fertler tarafından tatbik edilemez.
Bilakis, devletin mahkemeleri tarafından böyle bir suçun
geçekleştiği tespit edilirse, yine devlet tarafından verilen
ceza tatbik sahasına konur. Aksi takdirde, birçok garazlarla,
nefis ve şeytanın telkiniyle, kin ve düşmanlık duygusuyla,
iftiralarla hayalî bir suç oluşturulup sahibine keyfi ve
haksız yere ceza uygulanmış olabilir. Ayrıca, "namusu temizleme"
safsatasından dolayı, bir değil –kan davası yüzünden-
onlarca cinayet işlenebilir. Din açısından, birey olarak
hiç kimsenin buna hakkı yoktur.
İslam dini, bir yandan, bu suçun çok çirkin
olduğunu belirterek, bu gibi çirkin işler karşısında,
vicdanlarda tiksinti uyandırarak toplumu fuhuştan uzaklaştırmayı
hedeflemiştir. Diğer yandan bu ağır suçun yalan yere bir kişiye
isnat edilip iftira edilmesi halinde seksen değnek bir had cezasına
çaptırılacağını söylemekle, bu gibi iftiraların
önünü kesmeyi amaçlamıştır.
Ayrıca, zina suçunun ancak dört şahidin "bizzat fiilî
ilişkiyi" gözleriyle görmeleri halinde sabit olacağını karara
bağlayarak, bu konuda herkesi dikkatli olmaya çağırmıştır. Adeta
Kur'ân bu hükmüyle, insanlara "sakın bu konuda ağzınızı
açmayın/dudaklarınızı bile kıpırdatmayın" diye uyarıda
bulunmuştur.
Bu konudaki ayetler şöyledir:
" İffetli kadınlara zina isnat eden, ancak dört şâhit
getiremeyen kimselere seksen değnek vurun. Ve bundan böyle onların
şâhitliğini de asla kabul etmeyin. Çünkü bunlar
tamamen yoldan çıkmış kimselerdir. Ancak daha sonra tevbe edip
kendilerini düzeltenler bu hükmün dışındadır.
Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet
edendir" (Nur, 24/4-5).
Son olarak bu sosyal rezaletin çirkinliğini gösteren
Kur'an'ın bir ifadesine dikkat çekmekte fayda mülahaza
ediyoruz.
" Sakın zinâya yaklaşmayın. Çünkü o, bir
hayasızlıktır. Ve çok kötü bir yoldur" (İsra,17/32).
" Sakın zina etmeyin" yerine, "Sakın zinâya yaklaşmayın"
ifadesinin tercih edilmesinin hikmetlerinden biri şöyle bir ders
vermektir: Toplumda, zinanın önlenmesi, zinaya yaklaştıran
sebeplerin ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Halk arasında kullanılan
"ateşle barut bir arada olmaz" sözü, çok hikmetli ve
pek çok tecrübenin bir ürünüdür.
İnsanlara çarpıcı bir uyarıda bulunan Kur'an, tercih ettiği bu
üslupla, adeta şöyle haykırmaktadır:
"Ey insanlar, sakın zina kokusunun geldiği, ondan hafif bir esintinin
olduğu yere, yaklaşmayın. Çünkü orası bir mayın
tarlasıdır, her an patlamaya hazırdır. Veya dikkat edin, orada
yüksek gerilim hattı vardır; sakın yaklaşmayın büyük
tehlike vardır. Toplumsal, ailevî, insanî ve dinî
açıdan orada kalın bir kırmızı çizgi var, sakın o
çizgiyi ihlal etmeyin!"[/size]
_______________