Blood, Sweat & Tears (Kan, Ter ve Gözyaşı)
KEVIN GARNETT
“DA KID” artık büyüdü ve tek hedefi takımını başarıya taşıyarak “DA M.V.P” olmak!!
Kevin Garnett, şüphesiz son yıllarda NBA’deki en
büyük oyunculardan biri. Ama NCAA’i pas geçerek
doğrudan NBA’e atılması onun önüne bir çok
zorluk çıkarttı. NBA zaten acımasız ve büyük para
oyunlarının döndüğü bir ligdir eğer insanlar sizin
hassas olduğunuz bir noktayı yakalarsa, etik olsun ya da olmasın,
kazanmak için bunu size karşı kullanmakta bir an için
bile tereddüt etmez. KG’de küçük yaşta
kurtlar sofrasına atılmasına rağmen tanrı vergisi yeteneği ve
mücadeleden asla kaçmayan yapısıyla sağ kalmasını bildi ve
NBA değirmeninde öğütülen onca genç ve yetenekli
oyuncudan biri olmamayı başardı. Kendi ifadesiyle o, her çıktığı
maçta bir “yaşam” mücadelesi verdi ve takımı
yenilse de çoğu kez bu mücadeleden galip ayrıldı. Artık O,
NBA’de herkesin saygı duyduğu bir oyuncu. Geçtiğimiz NBA
All-Star maçında aldığı MVP ödülü, yıllardır bir
ünvana susamış KG’nin NBA’in en iyi oyuncularından
biri olduğunu tasdik ederken, KG’i öyle bir kamçıladı
ki 7-9 Şubat tarihindeki All-Star haftasonundan sonra çoşan
KG’yi ve onun Timberwolves’unu durdurmak neredeyse imkansız
hale geldi. Bu kez Garnett, All Star MVP ödülünden
çok daha büyük ve prestijli bir ödülü
gözüne kestirdi ve şu ana kadar ortaya koyduğu performansla
bu onuru sonuna kadar hakediyor: Normal Sezon MVP
Ödülü!!..
DNA, yani Deoksiribo Nükleik Asit; adenin, guanin, sitozin ve
timin bazlarından oluşan ve canlıların kalıtsal bilgisini yapısında
saklayan bir sır küpü... 19. yüzyılda Darwin ve
Lamarck'ın çalışmalarıyla başlayan genetik bilmi, Charles
Davenport'un düşünceleriyle sadece bilimsel bir temele
oturmaktan çıkarak Hitler'in ideolojisine temel oluşturup
siyasal platforma bile taşındı. Modern anlamda genetik bilimi ise
özellikle son 10 yılda büyük bir atılım gösterdi.
İnsanın gen haritasının çıkarılması ile Kanser gibi
hastalıkların sonunun getirilebileceğine dair olan inançla yola
çıkılan projeler birkaç yıl önce, DNA
çiftlerinin kopyalanarak insan klonlamayı amaçlayan bir
projeyle meydana gelen kopya koyun Dolly ile beraber başka bir boyut
kazandı ve bilim adamları arasında oldukça şiddetli tartışmalara
konu oldu. Bu arada geçtiğimiz ay içinde sevgili ilk
klonlanmış koyunumuz Dolly, nadiren görülen bir akciğer
hastalığı nedeniyle genç yaşta hayata gözlerini yumdu. Ve
günümüzde Genom Projesi sonucunda bilim adamları
neredeyse insanların gen haritasını çıkartma işlemini tamamlamış
durumda. Ama kimi çevreler, ürettikleri komplo
teorilerinde, genetik hakkındaki araştırmaların insanlığı amansız
hastalıkların pençesinden kurtarmaktan çok Amerika'nın
hegemonya stratejisinin bir ürünü olarak kimyasal
silahlardan bile etkilenmeyen "Kaptan Amerika" tarzı süper
askerler üretmek adına yapıldıldığını iddia etmekte.
X-files’ta ajan Fox Mulder bu tip iddialar üretir de biz
üretemez miyiz!! Pekala süper asker yaratmayı kafasına koyan
bir devlet, süper sporcular, süper basketbol oyuncuları
yaratmayı da düşünebilir. Mesela beni böyle bir projenin
başına getirseler ve neredeyse kimsenin eşleşemeyeceği bir basketbol
yıldızı üretmemi isteselerdi sanırım bu oyuncu pivot fiziğinde ama
bir guard kadar hızlı, top sürebilen, pas verebilen, bir off guard
kadar orta mesafenden attığını sokabilen bir oyuncu olurdu; yani tıpkı
Kevin Garnett gibi!..
Adam Olacak Çocuk
Kevin Maurice Garnett, 19 Mayıs 1976’da Mauldin-Güney
Carolina’da doğdu. KG çocukken birazcık sokakta gezen
belalı tiplerden de olsa (Okulda beyaz bir çocuğun bileğinin
kırıldığı bir kavgaya karıştığı için tutuklanmıştı) genelde
vaktinin çoğunu idolü Magic Johnson gibi iyi bir
basketbolcu olabilmek için Springfield Park’ta basketbol
oynayarak geçiriyordu. Hatta Kevin, kendisini basketbola o kadar
kaptırıyordu ki yanında biri olsun ya da olmasın çoğu kez gece
yarısına kadar parkta kalarak şut atmaktaydı. Kevin’ın öz
babası O’Lewis McCullough da tam anlamıyla bir basketbol
delisiydi. KG’nin üvey babası ise onun basketbol oynamasına
pek de sıcak bakmıyordu. Annesi Shirley Irby Garnett de
çocuğunun basketbol gibi “boş işler” ile
uğraşacağına oturup ders çalışarak üniversiteye gitmesini
arzulamaktaydı. Ama KG’nin okul ve derslerle arası pek iyi
değildi. Onun tek yapmak istediği basketbol oynamaktı. Bu yüzden
Kevin, herkesten gizli olarak lisesinin basketbol takımı Mauldin
Mavericks’te oynamaya başladı. Kevin’ın ailesinin ise
bundan haberi yoktu. Öğrendiklerinde de çoktan iş işten
geçmiş ve Garnett maçlara çıkmaya başlamıştı.
Artık Kevin’ın basketbol oynamasının engellenemeyeceği aşikardı.
Üstelik Kevin, bu oyunu gayet de iyi oynuyordu. Lisedeki ikinci
yılında KG’nin ünü giderek yayılmaya başladı.
Garnett’in maçlarını kaçırmak istemeyen insanlar
Mauldin Lisesi’nin salonuna akın ederek onun basketbol şovunu
izliyordu. KG, o günlerde basketbol vasıtasıyla Stephon Marbury
isminde New York’lu bir genç ile tanışıyor ve ikilinin
arasındaki dostluk, kısa zamanda adeta iki kardeşin ilişkisine
dönüşüyordu. KG, Güney Carolina’da Mauldin
Lisesinde “Mr.Basketball” seçildikten sonra son
sınıfta Chicago, Illinois Eyaleti’ndeki Farragut
Akademisi’ne geçmek zorunda kalmıştı. 1995 sezonunda %66.6
şut yüzdesi ile 25.2 sayı, 17.6 ribaund, 6.7 asist ve 6.5 blok
ortalamarıyla oynayarak, spektaküler smaçları ile adını
duyuran ama ne yazık ki kötü bir trafik kazası sonucunda bir
lise efsanesi olmaktan öteye gidemeyen Ronnie Fields
(1996’da Amerikanın en iyi beş lise oyuncusundan biri olarak
seçilmişti) ile birlikte takımını 28-2’lik bir seride
sırtlayan oyuncu olurken Amerika’nın en yüksek tirajlı
gazetelerinden USA TODAY tarafından yılın basketbol oyuncusu olarak
seçilirken, Parade ve Slam Dergilerince de Amerika’daki en
iyi beş lise oyuncusundan biri olarak gösterildi. Kevin’ın
Brooklyn’li kankası Steph ise Parade tarafından 1995 yılının en
iyi lise oyuncusu seçilmişti.
Garnett, Springfield'da düzenlenen birinci Nike Hoop Summit
turnuvasında, Amerikan Genç Milli takıma davet edildi ve ilk
defa Amerikan Ulusal formasını giydi. Yapılan maçta Amerikan
Genç Milli Takımı, uluslararası oyunculardan oluşan karma takımı
zor da olsa 86-77 mağlup ederken KG, 10 sayı, 10 ribaund ve 9 blokla
triple-double'ı kıl payı kaçırıyordu. (1999'da KG, Porto
Riko’da düzenlenen Amerika Kıtası Olimpiyat elemelerinde
ikinci kez milli formayı giyme şansını yakaladı. KG'li Amerikan Milli
takımı, 11 günde çıktığı 10 maçın 10'unda da galip
gelerek altın madalyaya uzanırken, Garnett 11.9 sayı, 7.0 ribaund, 1.9
asist, 2.2 blok ve 1.7 top çalma ortalamaları ile Gary Payton,
Tim Duncan ve Jason Kidd ile birlikte takıma kattığı yüksek enerji
ve nefes kesen smaçlarıyla seyircilerin beğenisini toplamıştı)
Tekrar KG’nin Lise son sınıftaki son günlerine dönelim.
KG, Ron Mercer, Shareef Abdur-Rahim ve Stephon Marbury gibi
ülkenin en iyi lise oyuncularını karşı karşıya getiren
St.Louis’deki 1995 McDonalds All-American maçında 18 sayı,
11 ribaund, 4 asist ve 3 blok üreterek, Most Outstanding Player
ödülünü kucaklarken (1995 McDonalds All-American
maçında oynayan ve şimdi NBA’de forma giyen diğer
oyuncular: Kobe Bryant, Vince Carter, Paul Pierce, Chauncey Billups,
Antawn Jamison ve Robert Traylor) ardında toplam 2533 sayı, 4807
ribaund ve 739 blokluk bir lise kariyeri bırakıyordu. Normal şartlar
altında Kevin Garnett çapında bir oyuncuyu kapmak için
çoğu NCAA takımı kıyasıya bir yarışa girerdi (KG’nin
NCAA’de oynayamıyacağı belli olmadan önce Michigan, Michigan
State, DePaul, North Carolina ve Illinois üniversiteleri ile
görüştüğü söyleniyordu) ama Kevin, son SAT
sınavında kaldığında artık koleje kabul edilme ihtimali ortadan
kalkmıştı. İşte bu yüzden artık şansını NBA’de denemeye
karar verecekti.