OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞTIĞI CEPHELER
** Kendi toprakları üzerindeki cepheler :
Taarruz Cepheleri :
* Kafkas
* Kanal
Savunma Cepheleri :
* Çanakkale
* Irak
* Suriye -Filistin
* Hicaz - Yemen
** Müttefiklerine yardım için savaştığı cepheler :
* Romanya
* Makedonya
* Galiçya
Kafkas Cephesi :
Doğu Cephesinde askerî harekât, 1 Kasım 1914 günü Rus Ordusunun sınırı
geçmesiyle başladı. Bu cephede, Osmanlı devletinin 3. Ordusu
bulunuyordu. 21 Kasım’da sınırı geçerek Erzurum istikametinde ilerleyen
Rus kuvvetleri, önce Köprüköy
ve ardından da Azap muharebelerini kaybederek geri çekilmek zorunda
kaldı. Ancak Türk Ordusu da ağır zayiat verdiği için geri çekilen
düşman takip edilemedi; daha elverişli bir arazide toplanmak, takviye
kuvvetlerinin gelmesini beklemek ve yeni bir Rus taarruzunu karşılamaya
hazır olmak amacı ile geri çekildi.
Avrupa’da savaşın mevzî harbine dönüşmesi ve Galiçya’da
Avusturya’lıların Ruslar karşısında zor durumda kalmaları üzerine;
Harbiye Nazırı ve Türk Başkomutan Vekili Enver Paşa, doğu cephesinde
Rus kuvvetlerinin imhasını hedef alan büyük ölçüde kuşatıcı bir
taarruza karar verdi. Bu amaçla 14 Aralık 1914’te Erzurum’a geldi.
Taarruz için mevsimin uygun olmadığını ve bu nedenle bahara
bırakılmasını isteyen 3 Ordu Komutanını görevden aldı. Ordu
komutanlığını kendisi üstlendi. Savaş plânı, düşmanın cepheden ve
yanlardan kuşatılarak imha edilmesi esasına dayanıyordu.
Tamamen karla örtülü çok yüksek dağlık ve yolsuz bir arazide, o günün
şartları altında kış donatımından yoksun yaya ve atlı birliklerle
yapılan bu hareket çok riskli idi. Nitekim Türk Kuvvetlerinin büyük bir
kısmı donarak öldü. Sarıkamış’a girebilen çok az sayıda bir kuvvet de
Ruslar tarafından geri atıldı. 3. Türk Ordusu tamamen elden çıktı. Bu
savaşta Türklerden 60.000 asker kaybedilmiş, çok sayıda da esir
verilmişti. Bu başarısızlık üzerine Doğu Anadolu’nun kapıları Rus
ordularına açılmış oldu.
1915 Nisan sonlarında Rus ordusu tekrar taarruza geçti. Bu arada, Van
bölgesindeki Ermeniler de ayaklanarak Türk ordusunu arkadan vurmaya
başladılar. Bu durumda Osmanlı Devleti, Ermeni azınlığı, çıkartılan
“Tehcir Kanunu” ile başka yerlere göç ettirerek buradaki Türk
kuvvetlerinin arkasını sağlama almaya çalıştı.
1915 yılı sonunda doğudaki kuvvetlerinin sayısını 700.000’e çıkaran
Ruslar karşı taarruza geçtiler ve Erzurum, Muş Rusların eline geçti.
1916 ve 1917 yıllarında cereyan eden savaşlar sonunda Doğu Anadolu’nun
büyük bir kısmını işgal ettiler. Ruslar, Trabzon ve Erzincan’ı aldılar.
1917 Mart’ında başlayan Rus İhtilâli, cephedeki Rus kuvvetlerini de
etkilemişti. Ekim 1917’de gerçekleştirdikleri bir ihtilalle Rusya’da
Çarlık rejimini yıkarak yönetimi ele geçiren Bolşevikler, savaştan
çekilme kararı aldılar. Bunun üzerine, 16 Aralık 1917’de Ruslarla
Erzincan Mütarekesi yapıldı. Bu mütarekeden sonra Rus kuvvetleri Doğu
Anadolu’yu boşaltmaya başladılar. Rusların boşalttığı bu toprakları bu
kez Ermeni birlikleri istila etti. Ermenilerin bölgedeki Türkleri toplu
katliamlarla yok etmeye başlamaları üzerine; Şubat 1918’de başlarında
ileri harekata geçen Türk ordusu, bütün Doğu Anadolu’yu istiladan
kurtardı.
Sovyetlerle 3 Mart 1918’de yapılan Brest Litovsk Antlaşmasıyla Kars,
Ardahan ve Batum vilayetleri Osmanlı Devleti’ne geri verildi. Bölgedeki
Türk kuvvetleri Azerbaycan içlerinde Bakü’ye ve Hazar Denizi
kıyılarına, İran içlerinde ise Tebriz’e kadar olan geniş bir sahayı ele
geçirdi. Ancak, Mondros Mütarekesi’nden sonra, galip devletlerin
baskısı üzerine, Türk Ordusu harbin başladığı yere 1914 hududuna
çekildi ve İstiklâl Harbinin Doğu Cephesi de tekrar bu huduttan başladı.
Not : İngiltere tepki olarak Çanakkale ve Irak cephelerini açmıştır.
Çanakkale Cephesi (18 Mart 1915) :
Çanakkale’de cereyan eden muharebeler, I. Dünya Savaşı’nın akışını
değiştirmiş, sonucunu etkilemiş olduğu için ayrı bir önem taşır.
Çanakkale geçilebilseydi; Rusya’daki büyük insan kaynağı İtilâf
devletlerinin silah ve malzeme fazlasıyla donatılacak, Rus ordusunun
taarruz gücü artırılacak, büyük bir ihtimalle savaş daha çabuk bitecek,
Rusya’da ihtilâl ortamı meydana gelmeyecekti. Dolayısıyla da Rusya
savaştan yenik olarak erken ayrılmak zorunda kalmayacaktı.
Türk Ordusu, Çanakkale’de kendisinden özellikle ateş gücü bakımından
üstün kuvvetlerin denizden ve karadan yaptıkları saldırılara dokuz ay
süreyle, ağır kayıplar pahasına mukavemet etmiş ve nihayet
saldırganların cepheyi boşaltıp gitmesiyle hak ettiği zaferi kazanmıştı.
Çanakkale Cephesi’nin açılmasına gerçi Rusların isteği üzerine karar
verilmiştir, ama burada bir cephe açılması çok daha önce düşünülmüştü.
Balkan savaşında ele geçirdiği Ege adalarını sağlama bağlamak ve
Türkleri Ege Denizinden uzaklaştırmak isteyen Yunanistan, 19 Ağustos
1914’de Osmanlı Devleti’nin henüz tarafsız bulunduğu günlerde,
İngiltere’ye müracaat ederek Çanakkale’de bir cephe açılmasını
önermişti. O tarihte İngiltere, böyle bir hareketin Osmanlı Devleti’nin
savaşa girmesini hızlandıracağı endişesiyle bu öneriyi reddetmişti.
Türkiye savaşa girdikten sonra Kasım 1914’te İngiliz Bahriye Nazırı
Churchill ve Amiral Fisher, Türk kuvvetlerinin Süveyş’e saldırmalarını
önlemek amacı ile Gelibolu Yarımadasına bir çıkarma yapılmasını
önermişlerdi. Fakat İngiliz savaş kabinesi bu öneriyi kabul etmemişti.
Nihayet, l915 yılı başında Avrupa’daki savaş mevzî harbine dönüşünce
İngilizler, bütün kuvvetlerini Batı Cephesine yığmaktansa Çanakkale ya
da Balkanlarda ikinci bir cephe açarak harbi hareket harbine çevirmeyi
ciddî olarak düşünmeye başladılar. Böylece Rusya’ya lojistik destek
sağlanabileceği gibi; Osmanlı başkentinin ele geçirilmesiyle Osmanlı
Devleti de Alman ittifakından ayrılma mecburiyetinde bırakılacaktı.
Ayrıca, kararsız durumda olan Bulgaristan’ın Merkezi Devletlere
katılması da önlenecektir.
Bu arada, Türklerin Süveyş Kanalına yaptıkları taarruz başarısızlıkla
sonuçlanıp, Mısır’da bulunan kuvvetlerin bir kısmının Çanakkale’ye
aktarılması imkânı da ortaya çıkınca; Boğazın önce donanmayla
geçilmesine ve donanma Marmara’ya girdikten sonra arkadan yetişecek
kuvvetlerin boğazların ve İstanbul’un işgalinde kullanılmasına karar
verildi
* Deniz Harekatı
İtilâf devletleri, Çanakkale harekatına 12’si İngiliz, 4’ü Fransız
olmak üzere 16 Muharebe gemisi, 6 muhrip, 14 mayın arama tarama gemisi
ve 1 uçak ana gemisi ayırmışlardı. Ayrıca, 4 hafif kruvazörle 16
muhribin, 5 İngiliz, 2 Fransız denizaltısının, altı deniz uçağı taşıyan
uçak ana gemisinin de bu harekata katılmasını kararlaştırmışlardı.
Çanakkale Boğazı’ndaki Türk savunma tertibinin belkemiğini Müstahkem
Mevki teşkil ediyordu. Mart 1915 başlarında Çanakkale Müstahkem Mevki
emrinde 27 batarya halinde teşkilatlanmış çeşitli çapta 104 top ve bir
de mayın grubu vardı. Topların bir kısmı savaş gemilerinden çıkarılmış
gemi toplarıydı.
İtilaf Devletlerinin, Çanakkale Cephesi’ne ayırdıkları kara
kuvvetlerinin gücü, iki tümenli bir ANZAK Kolordusuyla, iki İngiliz ve
bir Fransız tümeni ve iki deniz piyade taburuydu. İtilâf devletleri
daha sonra on piyade tümeniyle bir Hint tugayını bu cephede birbiri
ardına muharebeye sokmuşlardır.
İtilâf Devletleri Donanması’nın Boğazlara yönelik ilk hareketi 19 şubat
günü başlayan, Boğazların girişindeki müstahkem mevkilerin bombardımanı
olmuştur. 25 Şubat’a kadar aralıklı devam eden bombardımanla bu
bölgedeki Türk savunma bataryaları susturulmuştu. İtilâf Devletleri
mayın aramatarama gemilerinin, Boğazların girişindeki tüm mayınları
temizlediklerini düşündüklerinden, 18 Mart 1915’ de Müttefik
Donanması’nın boğazları zorlayarak geçmesi kararını almışlardı.
Müttefik Donanması’nın taarruzu 18 Mart günü başladı. Ancak, müttefik
mayın arama-tarama gemileri, Türk mayın gemisi Nusret’in 8 Mart’ta
döktüğü mayınları farkedememişti.
Durgun ve güzel bir havada Boğaza giren Müttefik Donanması’ndan ilk
isabeti “Gaulois” isimli gemi aldı ve sulara gömüldü. Daha sonra
Fransızların Suffren gemisi birkaç isabet aldı. Öğleden sonra ise,
Fransız muharebe gemisi Bauvet aldığı isabetlerle birkaç dakikada
battı. Bir süre sonra da İngilizlerin İrresistable gemisi etkisiz hale
getirildi. Ona yardım için giden Ocean isimli gemi de savaş dışı kaldı.
Her iki gemi de, açılan topçu ateşleriyle batırıldı. Türk topçusunun
isabetli atışları düşman gemileri üzerinde büyük tahribat yapmış ve
mayınlar son darbeyi vurmuştur.
Saat 18.00’de Müttefik Donanması’nın Boğazı terk etmesiyle, tarihin bu
büyük “Boğaz Muharebesi” Türklerin kesin zaferiyle sonuçlandı. Yaklaşık
7 saat devam eden çok şiddetli ateş muharebesi sırasında Müttefik
Donanması tonlarca mermi yağdırmıştır. Sadece İngiliz gemileri
tarafından toplam 3344 top mermisi atılmıştır. Bunca ateşe rağmen, Türk
kuvvetlerin zayiatı 24 şehit 43 yaralıdır. Dört ağır top harap olmuş,
üç top hasara uğramış, bir cephanelik infilak etmiştir. Müttefik
Donanması’na gelince; üç muharebe gemisi (İrresistable, Ocean, Bauvet)
batmış, iki muharebe gemisi ve bir muharebe kruvazörü (İnflexible,
Gaulois, Suffren) ağır yaralanmıştı. İnsan zayiatı ise, çoğu ölü olmak
üzere 800 kişiyi aşmıştır.
Bu büyük mağlubiyet üzerine Müttefikler, Boğazı donanmayla zorlayarak geçme umutlarını tamamen yitirmiş oldular.
** Kendi toprakları üzerindeki cepheler :
Taarruz Cepheleri :
* Kafkas
* Kanal
Savunma Cepheleri :
* Çanakkale
* Irak
* Suriye -Filistin
* Hicaz - Yemen
** Müttefiklerine yardım için savaştığı cepheler :
* Romanya
* Makedonya
* Galiçya
Kafkas Cephesi :
Doğu Cephesinde askerî harekât, 1 Kasım 1914 günü Rus Ordusunun sınırı
geçmesiyle başladı. Bu cephede, Osmanlı devletinin 3. Ordusu
bulunuyordu. 21 Kasım’da sınırı geçerek Erzurum istikametinde ilerleyen
Rus kuvvetleri, önce Köprüköy
ve ardından da Azap muharebelerini kaybederek geri çekilmek zorunda
kaldı. Ancak Türk Ordusu da ağır zayiat verdiği için geri çekilen
düşman takip edilemedi; daha elverişli bir arazide toplanmak, takviye
kuvvetlerinin gelmesini beklemek ve yeni bir Rus taarruzunu karşılamaya
hazır olmak amacı ile geri çekildi.
Avrupa’da savaşın mevzî harbine dönüşmesi ve Galiçya’da
Avusturya’lıların Ruslar karşısında zor durumda kalmaları üzerine;
Harbiye Nazırı ve Türk Başkomutan Vekili Enver Paşa, doğu cephesinde
Rus kuvvetlerinin imhasını hedef alan büyük ölçüde kuşatıcı bir
taarruza karar verdi. Bu amaçla 14 Aralık 1914’te Erzurum’a geldi.
Taarruz için mevsimin uygun olmadığını ve bu nedenle bahara
bırakılmasını isteyen 3 Ordu Komutanını görevden aldı. Ordu
komutanlığını kendisi üstlendi. Savaş plânı, düşmanın cepheden ve
yanlardan kuşatılarak imha edilmesi esasına dayanıyordu.
Tamamen karla örtülü çok yüksek dağlık ve yolsuz bir arazide, o günün
şartları altında kış donatımından yoksun yaya ve atlı birliklerle
yapılan bu hareket çok riskli idi. Nitekim Türk Kuvvetlerinin büyük bir
kısmı donarak öldü. Sarıkamış’a girebilen çok az sayıda bir kuvvet de
Ruslar tarafından geri atıldı. 3. Türk Ordusu tamamen elden çıktı. Bu
savaşta Türklerden 60.000 asker kaybedilmiş, çok sayıda da esir
verilmişti. Bu başarısızlık üzerine Doğu Anadolu’nun kapıları Rus
ordularına açılmış oldu.
1915 Nisan sonlarında Rus ordusu tekrar taarruza geçti. Bu arada, Van
bölgesindeki Ermeniler de ayaklanarak Türk ordusunu arkadan vurmaya
başladılar. Bu durumda Osmanlı Devleti, Ermeni azınlığı, çıkartılan
“Tehcir Kanunu” ile başka yerlere göç ettirerek buradaki Türk
kuvvetlerinin arkasını sağlama almaya çalıştı.
1915 yılı sonunda doğudaki kuvvetlerinin sayısını 700.000’e çıkaran
Ruslar karşı taarruza geçtiler ve Erzurum, Muş Rusların eline geçti.
1916 ve 1917 yıllarında cereyan eden savaşlar sonunda Doğu Anadolu’nun
büyük bir kısmını işgal ettiler. Ruslar, Trabzon ve Erzincan’ı aldılar.
1917 Mart’ında başlayan Rus İhtilâli, cephedeki Rus kuvvetlerini de
etkilemişti. Ekim 1917’de gerçekleştirdikleri bir ihtilalle Rusya’da
Çarlık rejimini yıkarak yönetimi ele geçiren Bolşevikler, savaştan
çekilme kararı aldılar. Bunun üzerine, 16 Aralık 1917’de Ruslarla
Erzincan Mütarekesi yapıldı. Bu mütarekeden sonra Rus kuvvetleri Doğu
Anadolu’yu boşaltmaya başladılar. Rusların boşalttığı bu toprakları bu
kez Ermeni birlikleri istila etti. Ermenilerin bölgedeki Türkleri toplu
katliamlarla yok etmeye başlamaları üzerine; Şubat 1918’de başlarında
ileri harekata geçen Türk ordusu, bütün Doğu Anadolu’yu istiladan
kurtardı.
Sovyetlerle 3 Mart 1918’de yapılan Brest Litovsk Antlaşmasıyla Kars,
Ardahan ve Batum vilayetleri Osmanlı Devleti’ne geri verildi. Bölgedeki
Türk kuvvetleri Azerbaycan içlerinde Bakü’ye ve Hazar Denizi
kıyılarına, İran içlerinde ise Tebriz’e kadar olan geniş bir sahayı ele
geçirdi. Ancak, Mondros Mütarekesi’nden sonra, galip devletlerin
baskısı üzerine, Türk Ordusu harbin başladığı yere 1914 hududuna
çekildi ve İstiklâl Harbinin Doğu Cephesi de tekrar bu huduttan başladı.
Not : İngiltere tepki olarak Çanakkale ve Irak cephelerini açmıştır.
Çanakkale Cephesi (18 Mart 1915) :
Çanakkale’de cereyan eden muharebeler, I. Dünya Savaşı’nın akışını
değiştirmiş, sonucunu etkilemiş olduğu için ayrı bir önem taşır.
Çanakkale geçilebilseydi; Rusya’daki büyük insan kaynağı İtilâf
devletlerinin silah ve malzeme fazlasıyla donatılacak, Rus ordusunun
taarruz gücü artırılacak, büyük bir ihtimalle savaş daha çabuk bitecek,
Rusya’da ihtilâl ortamı meydana gelmeyecekti. Dolayısıyla da Rusya
savaştan yenik olarak erken ayrılmak zorunda kalmayacaktı.
Türk Ordusu, Çanakkale’de kendisinden özellikle ateş gücü bakımından
üstün kuvvetlerin denizden ve karadan yaptıkları saldırılara dokuz ay
süreyle, ağır kayıplar pahasına mukavemet etmiş ve nihayet
saldırganların cepheyi boşaltıp gitmesiyle hak ettiği zaferi kazanmıştı.
Çanakkale Cephesi’nin açılmasına gerçi Rusların isteği üzerine karar
verilmiştir, ama burada bir cephe açılması çok daha önce düşünülmüştü.
Balkan savaşında ele geçirdiği Ege adalarını sağlama bağlamak ve
Türkleri Ege Denizinden uzaklaştırmak isteyen Yunanistan, 19 Ağustos
1914’de Osmanlı Devleti’nin henüz tarafsız bulunduğu günlerde,
İngiltere’ye müracaat ederek Çanakkale’de bir cephe açılmasını
önermişti. O tarihte İngiltere, böyle bir hareketin Osmanlı Devleti’nin
savaşa girmesini hızlandıracağı endişesiyle bu öneriyi reddetmişti.
Türkiye savaşa girdikten sonra Kasım 1914’te İngiliz Bahriye Nazırı
Churchill ve Amiral Fisher, Türk kuvvetlerinin Süveyş’e saldırmalarını
önlemek amacı ile Gelibolu Yarımadasına bir çıkarma yapılmasını
önermişlerdi. Fakat İngiliz savaş kabinesi bu öneriyi kabul etmemişti.
Nihayet, l915 yılı başında Avrupa’daki savaş mevzî harbine dönüşünce
İngilizler, bütün kuvvetlerini Batı Cephesine yığmaktansa Çanakkale ya
da Balkanlarda ikinci bir cephe açarak harbi hareket harbine çevirmeyi
ciddî olarak düşünmeye başladılar. Böylece Rusya’ya lojistik destek
sağlanabileceği gibi; Osmanlı başkentinin ele geçirilmesiyle Osmanlı
Devleti de Alman ittifakından ayrılma mecburiyetinde bırakılacaktı.
Ayrıca, kararsız durumda olan Bulgaristan’ın Merkezi Devletlere
katılması da önlenecektir.
Bu arada, Türklerin Süveyş Kanalına yaptıkları taarruz başarısızlıkla
sonuçlanıp, Mısır’da bulunan kuvvetlerin bir kısmının Çanakkale’ye
aktarılması imkânı da ortaya çıkınca; Boğazın önce donanmayla
geçilmesine ve donanma Marmara’ya girdikten sonra arkadan yetişecek
kuvvetlerin boğazların ve İstanbul’un işgalinde kullanılmasına karar
verildi
* Deniz Harekatı
İtilâf devletleri, Çanakkale harekatına 12’si İngiliz, 4’ü Fransız
olmak üzere 16 Muharebe gemisi, 6 muhrip, 14 mayın arama tarama gemisi
ve 1 uçak ana gemisi ayırmışlardı. Ayrıca, 4 hafif kruvazörle 16
muhribin, 5 İngiliz, 2 Fransız denizaltısının, altı deniz uçağı taşıyan
uçak ana gemisinin de bu harekata katılmasını kararlaştırmışlardı.
Çanakkale Boğazı’ndaki Türk savunma tertibinin belkemiğini Müstahkem
Mevki teşkil ediyordu. Mart 1915 başlarında Çanakkale Müstahkem Mevki
emrinde 27 batarya halinde teşkilatlanmış çeşitli çapta 104 top ve bir
de mayın grubu vardı. Topların bir kısmı savaş gemilerinden çıkarılmış
gemi toplarıydı.
İtilaf Devletlerinin, Çanakkale Cephesi’ne ayırdıkları kara
kuvvetlerinin gücü, iki tümenli bir ANZAK Kolordusuyla, iki İngiliz ve
bir Fransız tümeni ve iki deniz piyade taburuydu. İtilâf devletleri
daha sonra on piyade tümeniyle bir Hint tugayını bu cephede birbiri
ardına muharebeye sokmuşlardır.
İtilâf Devletleri Donanması’nın Boğazlara yönelik ilk hareketi 19 şubat
günü başlayan, Boğazların girişindeki müstahkem mevkilerin bombardımanı
olmuştur. 25 Şubat’a kadar aralıklı devam eden bombardımanla bu
bölgedeki Türk savunma bataryaları susturulmuştu. İtilâf Devletleri
mayın aramatarama gemilerinin, Boğazların girişindeki tüm mayınları
temizlediklerini düşündüklerinden, 18 Mart 1915’ de Müttefik
Donanması’nın boğazları zorlayarak geçmesi kararını almışlardı.
Müttefik Donanması’nın taarruzu 18 Mart günü başladı. Ancak, müttefik
mayın arama-tarama gemileri, Türk mayın gemisi Nusret’in 8 Mart’ta
döktüğü mayınları farkedememişti.
Durgun ve güzel bir havada Boğaza giren Müttefik Donanması’ndan ilk
isabeti “Gaulois” isimli gemi aldı ve sulara gömüldü. Daha sonra
Fransızların Suffren gemisi birkaç isabet aldı. Öğleden sonra ise,
Fransız muharebe gemisi Bauvet aldığı isabetlerle birkaç dakikada
battı. Bir süre sonra da İngilizlerin İrresistable gemisi etkisiz hale
getirildi. Ona yardım için giden Ocean isimli gemi de savaş dışı kaldı.
Her iki gemi de, açılan topçu ateşleriyle batırıldı. Türk topçusunun
isabetli atışları düşman gemileri üzerinde büyük tahribat yapmış ve
mayınlar son darbeyi vurmuştur.
Saat 18.00’de Müttefik Donanması’nın Boğazı terk etmesiyle, tarihin bu
büyük “Boğaz Muharebesi” Türklerin kesin zaferiyle sonuçlandı. Yaklaşık
7 saat devam eden çok şiddetli ateş muharebesi sırasında Müttefik
Donanması tonlarca mermi yağdırmıştır. Sadece İngiliz gemileri
tarafından toplam 3344 top mermisi atılmıştır. Bunca ateşe rağmen, Türk
kuvvetlerin zayiatı 24 şehit 43 yaralıdır. Dört ağır top harap olmuş,
üç top hasara uğramış, bir cephanelik infilak etmiştir. Müttefik
Donanması’na gelince; üç muharebe gemisi (İrresistable, Ocean, Bauvet)
batmış, iki muharebe gemisi ve bir muharebe kruvazörü (İnflexible,
Gaulois, Suffren) ağır yaralanmıştı. İnsan zayiatı ise, çoğu ölü olmak
üzere 800 kişiyi aşmıştır.
Bu büyük mağlubiyet üzerine Müttefikler, Boğazı donanmayla zorlayarak geçme umutlarını tamamen yitirmiş oldular.