Candaroğlu-İsfendiyaroğulları Beyliği Dönemi
Sinop’un Osmanlılara kadar tarihi tamamen Candaroğlu Beyliği’nin
gelişimi içinde kaldığından bu beyliğin tarihine ve olaylarına bakmak
gerekir. Selçuklu hanedanının taht kavgalarına karşı İlhanlı hükümdarı
Geyhatu’nun Anadolu’ya gönderdiği yardımcı kuvvetler arasında Şemseddin
Yaman Candar komutasında bir kuvvetin olduğu ve mücadeledeki hizmetine
karşılık olarak Geyhatu tarafından kendisine Osmanlı tahrir
defterlerinde Eflagunlu şeklinde geçen Eflani’nin verilmiş olduğu
kaydedilmektedir. Ölümünden sonra oğlu Süleyman Bey Eflani’de beyliğin
başına geçmiş, Kastamonu ve Safranbolu’yu alarak hakimiyetini
genişletmiştir. Bu arada beyliğin merkezini Kastamonu’ya nakletmiştir.
1323 yılında Sinop’u da topraklarına katan Süleyman Bey şehrin
yönetimini oğlu İbrahim Bey’e vermiştir. Sinop’un alınmasıyla
Candaroğlu Beyliği Karadeniz’de Ceneviz ticaretine rakip olarak
çıkmıştır. 1341′de Süleyman Bey’in yerine tahta oturan oğlu I. İbrahim
Bey hakkında eldeki tek belge, h.742/1341 tarihli Sinop’ta kendisi
tarafından yaptırılan camiinin kitabesidir. İbrahim Bey zamanında
Candaroğlu donanması düşmanlara karşı gelebilecek güçtedir. İbrahim
Bey’den sonra iktidara Yakub Bey’in geçtiği hakkında bilgiler varsa da
kaynaklar açık bir bilgi vermezler.
H.747/1346-1361 tarihleri arasında hüküm sürdüğü sanılan Adil Bey’in
beylikte kaldığı süre kesinlik kazanmamıştır. Venediklilerin iki
müşavirle ve oniki üyeli meclis yardımıyla bir konsolos tarafından
idare edilen ticaret kolonisinin de ilk faaliyetleri bu tarihlere
rastlar. Adil Bey’den sonra yerine “kötürüm” sıfatıyla tanınan oğlu
Celaleddin Beyazit Bey geçmiştir.
H.787/1385 yılında ölen Kötürüm Beyazıt yerine İsfendiyar Bey geçti.
Bu dönemden sonra Candaroğlu Beyliği hanedanı Kastamonu ve Sinop’ta
ayrı ayrı hüküm süren beyler olarak ikiye ayrılmıştır. Sinop’ta
hükümdarlık yapan beyler İsfendiyar Bey’den geldikleri için hanedanın
Sinop koluna “İsfendiyaroğulları” denmiştir. Yıldırım Beyazıt döneminde
Osmanlılara karşı Karamanoğulları’nın kurduğu ittifaka Kötürüm
Beyazıt’ın oğlu Süleyman Bey de katılmıştır. Bunun üzerine Yıldırım
Beyazıt Kastamonu’da hüküm süren Süleyman Bey’in üzerine yürüdü ve
H.794/1392 yılında yapılan savaşta Süleyman Bey yenildi. Bu sırada
Yıldırım Beyazıt Sinop’u da kuşatmış ancak alamamıştır. Süleyman Bey’in
ölümünden sonra Sinop’tan ibaret olan Candaroğlu topraklarına
İsfendiyar Bey hükümdar oldu. Yıldırım Beyazıt’ın 1402′de Ankara
yenilgisinden sonra Candaroğulları’nın eski topraklarının yanı sıra
Kastamonu, Çankırı ve Kalecik de Timur tarafından İsfendiyaroğlu
yönetimine bırakıldı. I. Mehmet Devri’nde İsfendiyar Bey’in oğlu Kasım,
Kastamonu ve çevresinin kendisine verilmesi için Osmanlı Padişahının
yardımını istedi. İsfendiyar Bey Sinop’a çekilerek topraklarını
Osmanlılara bıraktı. I. Mehmet, bu toprakların yönetimini Kasım Bey’e
verdi. II. Murat ise 1425 yılında İsfendiyar Bey’in oğulları ile kız
kardeşlerini evlendirerek İsfendiyaroğlu mirası üzerinde kuvvetli
haklar elde etti. Bu sırada İbrahim Bey ile Selçuk Hatun, Kasım Bey ile
de Sultan Hatun evlenmişlerdir.
Mezar kitabesine göre H. 842/1439 yılında ölen İsfendiyar Bey’in
yerine II. İbrahim Bey geçti. H.847/1443 yılına kadar tahtta kalan
İbrahim Bey mezar kitabesine göre Sinop’ta ölmüştür. Yerine geçen oğlu
İsmail Bey İstanbul’un Osmanlılar tarafından muharasına ordu ile
katılmak zorunda kalmıştır.
Özellikle ipek yolu üzerinde bulunan İsfendiyaroğulları ülkesini ele
geçirmek ve böylece batı seferiyle uğraşırken tüm kuzey Anadolu’daki
beylik ve devletleri fethetmek isteyen Fatih Sultan Mehmet’in ilk
hedefi Sinop oldu. Fatih Sultan Mehmet Kastamonu’ya gelerek ordugahını
kurdu ve Mahmut Paşa’yı Sinop’a gönderdi. Bu sırada donanma da Sinop
Limanı’na girdi. Sinop karadan ve denizden kuşatıldı. Mahmut Paşa
İsmail Bey’e bir mektup göndererek kaleyi teslim ettiği takdirde
kendisine Anadolu’da istediği yerin yurtluk olarak verileceğini
bildirdi. Teklifi kabul eden İsmail Bey 1461 Mayıs ayında şehri
Osmanlılara teslim etti. Daha sonra İsmail Bey’in Anadolu’da kalması
mahsurlu görülerek Filibe’de dirlik verildi. İsmail Bey burada 1479
yılında öldü.
Candaroğlu Beyliği döneminden önemli bir belge, 1331-32 kışında I.
Süleyman Bey’in hükümdarlığı sırasında büyük İslam seyyahı İbn-i
Batutan’ın şehre geldiğinde aldığı gözlemlerdir. Burası kalabalık bir
şehir olup, savunma bakımından iyi imkanlara sahiptir. Şehrin doğu
tarafı hariç her tarafı denizle çevrilidir. Şehrin tek kapısı vardır o
da doğudadır. Belde hakiminin izni olmadan kimse oradan içeri giremez.
En çok üzüm ve incir yetişir. Sinop Camii en güzel camilerinden
biridir. Sinop Candaroğlu idaresinde iken şehri gören Clavijo ve Pero
Tafur’un verdikleri bilgiler genel mahiyette kalır.
Osmanlı Dönemi
Sinop’un fethi ile İsfendiyar tersanesi de Osmanlılar’a geçti ve
burası Gelibolu ile devletin başlıca üslerinden biri oldu. İdari
bakımdan Kastamonu sancağına bağlanan Sinop, Kırım ve Karadeniz’e
yapılan seferlerde üs hizmetini gördü. Osmanlı yönetiminde Sinop, XVI.
Yüzyılda Celali ve Suhte ayaklanmaları sırasında zorluklarla
karşılaştı. 1614′de Kazaklar Sinop’a saldırdı. Karadeniz muhafızı
İbrahim Paşa baskınla Kazaklar’ı bozguna uğrattı. Sinop’a yönelik kazak
saldırıları ancak IV. Murat döneminde durdurulabildi.
XVIII. Yüzyıl sonlarında Rusların Kırım’ı işgalleri sırasında
Sinop’ta tersanenin yoğun olarak gemi yapımında çalıştığını Osmanlı
arşivlerinden öğrenmekteyiz. II. Mahmut devrinin ilk yıllarında tüm
imparatorlukta olduğu gibi ayanların güçlenmesi nedeniyle ortaya çıkan
isyanları devleti güçlükle önlediği anlaşılır. 1827 - 1828 Osmanlı-Rus
savaşlarında Sinop kalesine asker gönderilmiş, Sinop ayanı Kavizade
Hüseyin Bey kale muhafızı olarak atanmıştır. 1853 yılında Rus donanması
tarafından yapılan Sinop baskını Osmanlı Devleti ve müttefikleri ile
Rusya arasında Kırım savaşının başlamasına neden olmuş, bu da Sinop’un
gelişmesinde dönüm noktası olmuştur. Sinop baskını nedeniyle
gerçekleşen Kırım savaşı sonrasında Sinop sancağına Kafkaslardan
muhacir geldiği de bilinir. Bu savaştan sonra imzalanan Paris
Anlaşmasına göre tarafsız bölge haline getirilen Karadeniz’de Osmanlı
Devleti ve Rusya ne tersane ne de donanma bulundurmayacaklardı. İki
devlette kıyılarda güvenliğin korunması gerekli olduğundan savaş
gemilerinin sayısını aralarında özel bir anlaşmayla
kararlaştıracaklardı. Bu anlaşmadan sonra Sinop’ta ufak çapta da olsa
tersane faaliyetinin olduğu anlaşılmaktadır.
Bu baskından ve savaştan sonra askeri bir tersane şehri olmaktan
çıkan Sinop, II. Abdülhamit döneminde suçluların alıkonulduğu iç
kaledeki hapishanesiyle ünlenmiştir. 93 Harbi sırasında Sinop
Limanı’nın tahkim edildiği ve gece girişinin yasaklandığı bilinir.
Osmanlı Dönemi’nde Sinop’ta Nüfus ve Ekonomik Yaşam
Şehrin Osmanlı sistemi içinde asıl önemi ticari ve askeri gemi
yapımından ve kerestecilikten ileri gelmiştir. XVII. Yüzyıl ortalarında
Sinop’un kale içinde ve dışında 24 mahallesi vardı. Hıristiyan
mahalleleri deniz kıyısında bulunurdu. Bir bölümü kale onarımıyla
görevli olduklarından haraç vermezdi. 1582 de 3000-5000 arasında olduğu
tahmin edilen kent nüfusu, 1783 de 15000 e kadar yükselmiştir.
Sinop kentinin ekonomik açıdan tarih boyunca ve özellikle XII.
Yüzyılda zayıf olmasının başlıca nedeni bir liman kenti olan Sinop’un
arkasındaki yüksek dağ sıralarının karayolu ulaşımını engellemesi
olmuştur. Kereste üretimi de orman tahribatı nedeniyle Ayancık’a
kaymıştır. Ayrıca şehri tümüyle harap eden büyük yangınların şehrin
gelişimini engellediği görülmüştür. Bu yangınlar içinde 1917 ve 1946
yangınları önemlidir.
Milli Mücadele Dönemi
Ülkemizin dört bir taraftan işgali ve azınlıkların zararlı
çalışmalarından Sinop da nasibini almıştır. Samsun merkezi ayrılıkçı
Rum Müdafaa-i Meşrufa Cemiyeti’nin Sinop’ta bir şubesi vardı. Bağımsız
bir Rum Pontus Devleti kurmayı amaçlayan ayrılıkçı çeteler, zaman zaman
Sinop yörelerine de sarkıyor, Müslüman köyleri basıyor halkı yıldırmaya
çalışıyordu. Üçüncü Ordu Müfettişliği’ne ve Anadolu’da Milli Mücadeleyi
başlatma görevine atanan Mustafa Kemal, 18 Mayıs 1919 günü Sinop
Limanı’na uğramış, Sinop Askerlik Şubesi Başkanı’nı gemiye çağırıp,
gerekli emirleri vermiş ve kara yolunun uygun olmadığını öğrenip, hiç
gemiden inmeden, Samsun’a hareket etmiştir.
Eylül 1919′da şehirdeki küçük İngiliz birliği, Sinop Mutasarrıfı
Mutasarrıfı Mazhar Tevfik Bey’i tutuklamak ve Hükümet Konağı’na İngiliz
Bayrağı asmak istemişlerse de, halkın sert tepkisi üzerine bundan
vazgeçmek zorunda kalmışlardır.
Sinop ve yöresindeki Milli Cemiyetler’in (Müdafaa-i Hukuk)
örgütlenmesi Mazhar Tevfik Bey’in yeniden güç kazanmasından sonra hızla
gelişti. Sivas Kongresi’nde alınan karar uygulanınca, Sinop ve
nahiyelerinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin bir çok
şubesi açıldı. Meclis-i Mebusanda da Sinop’u Rıza Nur Bey ve Miralay
Zeki Bey temsil etmişlerdir.
Sinop İstiklal Savaşı’na da bütün gücüyle katılmıştır. Sinop
sancağının Ayancık-Boyabat ve merkez ilçeleri İstiklal Harbinde en çok
şehit veren bölgelerden kabul edilir ve bu yüzden askeri belgelerde bu
savaş takdirle anılır.
23 Nisan 1920′de toplanan Birinci dönem T.B.M.M.’ne Sinop adına şu
Millet vekilleri seçilmiştir: Şerif (Arkan) Bey, Abdullah (Karabina)
Bey, Hakkı Hami (Ulukan) Bey, Rıza Namık (Uras) Bey, Şevket (Peker)
Bey, İstanbul Meclis-i Mebusanı’nda Sinop Mebusu olan Rıza Nur Bey’de,
Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasından sonra Ankara’ya gelerek Büyük
Millet Meclisi’nin çalışmalarına katıldı. Meclisin ilk geçici
başkanlığını da en yaşlı üye sıfatıyla Sinop Mebusu Şerif Bey
yürütmüştür.
Cumhuriyet DönemiCumhuriyet’in ilanından sonra yapılan idari düzenlemede sancakların
kaldırılması ile il oldu. Sinop, Cumhuriyet çağında da bir gelişme
göstermiştir. Sinop ili, dar alan, az nüfusu, tabiat, turistik ve
tarihi zenginlikleri ile değerini korumaktadır.
Merkez, Ayancık ve Boyabat ilçelerine, 1920′de Gerze, 1955′te
Durağan, 1957′de Türkeli, 1961′de Erfelek ve yakın geçmişte de
Saraydüzü ve Dikmen eklenerek ilçe sayısı 9′a çıkmıştır. (Merkezle
birlikte)
Cumhuriyet dönemi Sinop tarihinin en önemli olaylarından biri de
Mustafa Kemal ******’ün 15 Eylül 1928′de şehre gelmeleri ve harf
inkılabıyla ilgili ilk işareti ve dersi burada vermeleridir.