.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    rize tanıtım

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Ekim 08, 2008 11:54 pm

    Ardeşen İlçesi

    rize tanıtım Ilce_1_2008711_14_30_23



    Tarihçe


    Uzun yıllar Roma ve Bizans İmparatorluğunun yönetimi altında kalan
    Ardeşen, daha sonra Trabzon Rum Pontus İmparatorluğunun yönetimine
    girmiştir. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet Rum Pontus İmparatorluğunu
    yıkınca Ardeşen bir süre özerk kalmıştır.
    Ardeşen, 1 Mart 1953 tarihinde İlçe olmuştur.
    Coğrafi Yapı ve Ulaşım


    İlçenin yüzölçümü 743 km² dir. Doğusunda Fındıklı, batısında Pazar,
    güneyinde Altıparmak Dağları ve kuzeyinde Karadeniz ile çevrilmiş olup,
    kıyı uzunluğu 10 km dır.
    Sahilden 50 km kadar iç kısımlara uzanır. Bölgede Doğu Karadeniz
    Dağlarının uzantıları ve tepeleri yer alır. İlçenin akarsuları Fırtına
    Deresi, Durak Deresi, Tunca Deresi, Işıklı Deresi, Dolana Çayı ve
    Yeniyol Deresidir.
    Ardeşen’in çevre ile bağlantısı karayolu ile sağlanmaktadır. İlçe,
    Rize Merkezinden 48 km uzaklıkta sahilde kurulmuş bir yerleşim
    birimidir. İlçe merkezinden Rize - Hopa - Sarp karayolu geçmektedir.
    İdari Yapı ve Nüfus


    Ardeşen’in 1 merkez belediyesi, 1 belde belediyesi, 25 mahalle ve 38 köyü bulunmaktadır.
    2000 Genel Nüfus Sayımına göre merkez nüfusu 45.392, köyler toplamı
    13.107 olmak üzere toplam nüfus 58.499’dur. Nüfus artış hızı %4.71 dır
    . Genel olarak km²’ye düşen nüfus yoğunluğu 78 kişidir.
    Ekonomik ve Sosyal Durum


    Karadeniz ile denize paralel olarak uzanan dağlar arasında kalan
    İlçe arazisinin tarıma elverişsiz oluşu ve yağışlı iklim, Ardeşen’in
    ekonomik yapısını da biçimlendirmiştir. Bu arazi yapısı nedeniyle
    tarımsal üretimin düşük olması, gurbetçiliğin İlçe ekonomisi içinde
    önemli bir yer tutması sonucunu doğurmuştur.
    Bölgemizde gayri resmi olarak yapıla gelen silah üretimini yasal
    çerçeveye oturtmak ve istihdam yaratmak amacıyla ASİLSAN A.Ş. 1991
    yılında KOSGEB öncülüğünde 99 ortaklı 6 milyar TL. sermayeli olarak İl
    Özel İdaresi ve TESK iştiraki ile kurulmuş ve ilçe ekonomisine büyük
    katkı sağlamıştır.
    Tarım ve Hayvancılık


    İlçenin genel arazi dağılımı;
    Tarıma elverişli arazi %13, orman alanı %24, çayır mera alanı %32, taşlık, kayalık, akarsu ve yerleşim alanı %31‘dir.
    Ardeşen’de süt sığırı, yerli koyun ve kıl keçisi besiciliği mevcuttur.
    İlçede nispeten yaygın olan ikincil tarımsal faaliyetlerden biri de
    arıcılıktır. Kafkas ırkı arılarla yaklaşık yıllık 10 ton bal ve 100 kg
    balmumu üretimi yapılmaktadır.
    İlçede su ürünleri üretimi kıyı balıkçılığı şeklinde yapılmakta
    olup, açık deniz balıkçılığı yapan büyük tekne ve işletmeler yoktur.
    Deniz balıkçılığı dışında, İlçede mevcut akarsu, tatlı su ve kültür
    balıkçılığı yönünden önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. İklimin
    etkisiyle her mevsim temiz ve soğuk olan akarsular alabalık bakımından
    zengindir.
    Çalışma Hayatı


    Çay tarımından önce toprakların engebeli yapısı ve yetersizliği
    yüzünden Ardeşen halkı denizcilik, inşaatçılık, fırıncılık gibi işlerde
    gerek yurt içinde gerekse yurt dışında çalışmak üzere ilçe dışına
    çıkmıştır.
    Eğitim, Kültür ve Sağlık


    Çay tarımının sağladığı refah artışı ve şehirleşme yoluyla dışa
    açılma sonucu kültürel değişim yaşansa da, şehirleşmenin görece
    azlığının etkisiyle, özellikle kırsal alanlarda geleneksel kültürel
    unsurlar yaşama imkânı bulabilmiştir. Bu unsurlardan yerel diller
    (Lazca) özellikle yaşlı nüfus arasında kullanılmakta, geleneksel
    kıyafetler de kırsal alanlarda yaygın olarak gözlenebilmektedir.
    İlçede 2 adet matbaa, 1 gazete, 1 radyo ve 2 adet televizyon kanalı faaliyet göstermektedir.
    Gençlik ve spor alanında 1 açık spor sahası, 1 spor salonu bulunmaktadır.
    İlçede Okuma yazma oranı % 99.88 dir.
    Merkezde 6 Genel ve Mesleki Lise, 1 Halk Eğitim Merkezi, 2 Anaokulu, 1 Öğretmenevi vardır.
    Ayrıca 4 Özel Dershane, 1 M.T.S.Kursu ve 4 Öğrenci Yurdu faaliyetini sürdürmektedir.
    Köylerimizde 6 adet 8 Sınıflı İlköğretim okulu, İlçe Merkezinde 7
    adet 8 Sınıflı ilköğretim okulu olmak üzere toplam 13 İlköğretim okulu
    vardır.
    Ardeşen’de yataklı sağlık kurumu olarak 75 yataklı devlet hastanesi
    bulunmaktadır. Yeni binasında hizmet veren Ardeşen Devlet Hastanesi
    Ekim 2000 tarihinde hizmete açılmıştır.
    Yeşilkartlı sayısı yaklaşık 7500 olup, ilçe nüfusuna oranı yaklaşık % 16’dır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Ekim 08, 2008 11:55 pm

    Çamlıhemşin İlçesi

    rize tanıtım Ilce_2_2008711_14_34_22



    Tarihçe


    Çamlıhemşin’in eski adı “VİCEALTI”dır.
    Cumhuriyetin ilanından önce 1922 yılında karakol merkezi
    oluşturulmuştur. 1953 yılında Ardeşen ilçe olunca, Vicealtı “ÇAMLICA”
    adı ile bu ilçeye bağlanmış, 1954’de bucak binası yapılmış ve 1955’de
    belediye kurulmuştur. 27.06.1957’de yürürlüğe giren 7033 Sayılı Kanun
    ile Çamlıhemşin adını alarak İlçe haline getirilmiştir. İlçenin
    kuruluşu 1960’larda tamamlanmıştır.
    Coğrafi Yapı ve Ulaşım


    Çamlıhemşin Doğu Karadeniz Bölgesinde Rize İlinin İlçe
    merkezlerinden biri olup, kıyıdan içerde fırtına deresi vadisi 41.8
    kuzey enlemi ile 41.01 doğu boylamının kesinleştiği noktada, vadi
    tabanında denizden yüksekliği 300 metre dolayında bulunmaktadır. Bazı
    mahallelerde ise bu yükseklik 700 metreyi aşmaktadır. İlçemiz 885
    Kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Bu alanın %80’i ormanla
    kaplı, dağınık ve tepelik alanlardan ibaret olup, düz alanlar hemen
    hemen yok gibidir. Çamlıhemşin İlçesi Rize İlinin denize sınırı olmayan
    ilçelerinden biridir. Denizden güneye doğru 22 Km. lik karayolu
    uzunluğunda ve içeridedir. İlçenin güneyi, doğu-batı doğrultusunda
    kavis çizen ve denize paralel olan, yükseklikleri 2000-4000 metreyi
    bulan “KAÇKAR DAĞLARI” ile çevrilidir. Bu dağ silsileleri içinde 3932
    metre yüksekliğe sahip “KAÇKAR DAĞI” yine yüksekliği 3344 metreye
    ulaşan “CİMİL DAĞI” ve yükseltileri 2000 metreyi geçen bir çok dağ ve
    tepeleri mevcuttur. Kaçkar Dağları üzerinde jeomorfolojik olaylar
    sonucu oluşmuş bir çok irili ufaklı krater gölleri mevcuttur. (Büyük
    Deniz Gölü, Meterez Gölü, Yıldız Gölü, Dönen Gölü, Serincef Gölü ve
    Kara Göl bunlardan bazılarıdır.)
    Arazinin meyilli olması nedeni ile ilçemizdeki akarsular 70 Km.lik
    bir uzaklıktan 3000 m. Rakımdan 0(Sıfır) rakıma düşmektedir. İlçe
    merkezinden geçen Fırtına Deresinden dolayı da Fırtına Vadisi olarak
    anılır. Fırtına Deresi, Kaçkar ve Verçenik Vadilerinden gelen Elevit
    Deresi ve Palovit Deresinin birleşimi olan büyük dere ile Hala
    Deresinin (Ayder Deresi) birleşmesinden oluşur. Fırtına Deresi Ardeşen
    sınırından Karadeniz’e dökülür. Pazar, Ardeşen, Çayeli, Hemşin, İspir,
    İkizdere ve Yusufeli ilçeleri ile sınırları vardır.
    İklimi her mevsim yağışlıdır. Sıcaklık kışın -7 dereceye kadar
    düşmekte, yazın ise 25 dereceye kadar yükselmektedir. Günlük en yüksek
    sıcaklık farkı 23,6 derece olmaktadır. Yıllık metrekareye düşen yağış
    miktarı 245 Cm3’ü bulmaktadır. Havadaki nem oranı ise %10 ile %97
    arasında değişmektedir.
    Çamlıhemşin İlçesi Rize İl Merkezine 64 Km. uzaklıkta olup, komşu
    ilçeler olan Ardeşen İlçesine 17 Km., Pazar İlçesine 22 Km.
    uzaklıktadır. İlçeden Rize İline ve Komşu İlçelere Belediye Halk
    Otobüsü ve minibüslerle ulaşım sağlanmaktadır.
    İdari Yapı ve Nüfus


    Çamlıhemşin, Rize İlinin 11 ilçesi içinde gerek toplam ilçe nüfusu
    gerekse merkez nüfusu bakımından en küçüklerindendir. İlçe
    kilometrekareye 16 kişilik nüfus yoğunluğu ile ilin tenha ilçelerinden
    biridir. İlçe nüfusu 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı kesin sonuçlarına
    göre 6.023’tür. Şehir merkezinin nüfusu 877, köylerin nüfusu ise 5.146
    ’dir. 6 mahalle ve 27 köyden oluşmakta olup, yöredeki nüfusun büyük bir
    kısmı mevsimlik işçi olarak kışın büyük şehirlere çalışmaya gitmekte,
    yazın ilçeye dönmektedir.
    Ekonomik ve Sosyal Durum


    İlçede en önemli ekonomik faaliyet olarak turizm ön plana çıkmaya
    başlamıştır. Ayder Turizm Bölgesi 1200 yatak kapasitesine müsaittir.
    İlçenin kuzey kesiminde kalan bölgesinde ise çay tarımı, hayvancılık
    ve yarıcılık ekonomik faaliyetler olarak ön palana çıkmaktadır. Ayrıca
    arıcılık ve kültür balıkçılığı da önemli ekonomik faaliyetler
    arasındadır.
    Eğitim, Kültür ve Sağlık


    İlçede eğitime karşı ilgi düşüktür. İlköğretimden sonra özellikle
    kız çocuklarında liseleşme oranı düşüktür. Ayrıca Liseden mezun olanlar
    arasında Üniversiteleşme oranı da istenilen düzeyin çok altındadır.
    İlçe köylerinde ve ilçe merkezinde toplam olarak 27 ilkokul mevcuttur.
    Bunların 6’sı eğitim öğretime devam etmekte, 3 tanesi taşımalı sistemle
    eğitim öğretim vermektedir. İlçe merkezinde 1 İlköğretim Okulu, 1 Lise,
    1 İmam-Hatip Lisesi, Dikkaya ve Topluca Köylerinde 1’er İlköğretim
    Okulu bulunmaktadır. İlçede okuryazarlık oranı %97’dir.
    İlçe Merkezinde 10 yataklı sağlık merkezi, bir sağlık ocağı ve B
    Tipi 112 istasyonu bulunmaktadır. Köylerinde ise toplam 4 adet sağlık
    evi mevcut olup bunlardan Ayder Sağlık Ocağı yaz aylarında 112 sağlık
    hizmeti verilmektedir. Dikkaya Köyünde 1 Sağlık Ocağı mevcuttur.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Ekim 08, 2008 11:56 pm

    Turizm Değerleri


    Ayder Termal Turizm Merkezi


    Ayder Termal Turizm Merkezi Rize İline 87 km, bağlı bulunduğu
    Çamlıhemşin ilçesine 16 km mesafede yer almaktadır. Ayder Termal
    Kaplıca Bakanlar Kurulu Kararı ile Turizm Merkezi ilan edilmiş,
    19.04.1987 tarih ve 19426 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır.
    Turizm İşletme Belgeli Termal Tesisin mülkiyeti İl Özel İdare Genel
    Sekreterliğine ait olup, 01.01.2003 tarihinden 01.01.2013 tarihine
    kadar işletilmesi yapılmak kaydıyla Ayder Turizm Anonim Şirketine
    kiralanmış olup; 25 kişilik 2 adet havuz, 8 adet özel oda ve sıra
    banyoları ile 12 ay hizmet vermektedir. Tesisin toplam kapasitesi
    günlük 300 kişidir.
    Kaplıcanın, 46 C sıcaklıktaki renksiz, kokusuz, berrak suyu (PH
    Değeri 8, Sodyum, Sülfat, Kükürtlü ve Radyoaktif bileşim)
    inflaboratuvar romatizmam hastalıkların kronik dönemlerinde; kronik bel
    ağrısı, osteoartrit gibi eklem hastalıkları, miozit tendinit travma,
    yumuşak doku hastalıkları, ortopedik operasyonlar, beyin ve sinir
    cerrahi sonrası gibi uzun süreli hareketsiz kalma durumlarında
    mobilizasyon çalışmalarında, rehabilitasyon amacıyla stres
    bozukluklarında ve spor yaralanmalarında ayrıca kalp ve kan dolaşımı,
    solunum yolları rahatsızlıklarında tamamlayıcı tedavi unsuru olarak
    kullanılabilir niteliktedir.
    Rize-Çamlıhemşin-Ayder Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Merkezi


    1987 yılında turizm merkezi ilan edilen Ayder Termal Turizm Merkezi
    birçok aktiviteyi barındırması (yayla, kaplıca, kış turizmi) nedeniyle
    20.11.2006 tarih ve 11264 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile "Kültür ve
    Turizm Gelişim Bölgesi" ilan edilerek, 08.12.2006 tarih ve 26370 sayılı
    Resmi gazetede yayımlanmıştır.
    Ayder Yaylası doğa güzelliği, yöreye has otantik mimarisi ve birçok
    hastalığa şifa olduğu bilimsel olarak tespit edilmiş Termal Kaplıcası
    ve özellikle 2004 yılından itibaren İlimizde ilk defa gerçekleştirilen
    Heliski Kayak Sporu, yörenin çekiciliğini arttırmış, yerli ve yabancı
    turistlerin odak noktası haline gelmiştir.
    Ayder Turizm Merkezinde kış turizm potansiyelinin değerlendirilmesi,
    bu alanda turizm çeşitliliğinin artırılması, kış aylarında yeterli
    doluluk oranlarına ulaşamayan tesislerin değerlendirilerek, bölge
    turizminin canlandırılması ve turizm sezonunun maksimum seviyeye
    çıkarılması hedeflenmiştir. Bu amaçla Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
    ve Afet İşleri Genel Müdürlüğü'nün olumlu raporları neticesinde,
    bölgenin Çevre Düzeni Planı'nda değişiklik yapılmış ve Bakanlığımız,
    Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü'nce Ayder Yaylası'nda "Bady Lift
    Mekanik Tesisat Projesi" geliştirilmesi planlanmıştır.
    Yörenin doğal, tarihi, sosyo-kültürel turizm değerleri, kış ve
    sağlık turizmi ile mevcut diğer turizm potansiyelinin dikkate alınarak
    değerlendirilmesi ve bu alanların koruma-kullanma dengesinin kurularak,
    sektörel kalkınma ve planlı gelişim sağlanması amacıyla Bakanlığımızca,
    Ayder Bölgesi, Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Merkezi ilan edilmiştir.
    Yayla Turizmi


    İlimizin iç kesimlerinde, zengin orman dokusu civarında yer alan
    yaylalarda mevcut altyapıyı kullanarak yapılabilecek fazla yatırım
    gerektirmeyen bir turizm çeşididir. Bu aktivite için gerekli potansiyel
    tüm yaylalarımızda mevcut olup, halen Ayder, Anzer, Çad, Elevit gibi
    yaylalarımızda yapılmaktadır.
    Rize’nin güneyindeki Kaçkar Dağları ile yüksek dağların eteklerinde
    birbiriyle bağlantılı birçok güzel yayla vardır. Bütün bu yaylalar yaz
    mevsiminde insanlarla dolup taşar. Olağanüstü güzellikteki bu
    yaylaların hemen hepsinde ot biçme şenlikleri yapılmaktadır. Bu
    şenliklere katılmak mümkün olduğu gibi yayla eteklerindeki yamaçlarda
    rehberlerle birlikte doğa yürüyüşü yapma imkanı da bulunmaktadır.
    Akarsu Turizmi


    Kaçkar Dağları, hızlı akışlı akarsuların kaynağıdır. Bunların en
    önemlileri Fırtına Deresi, Taşlıdere, İkizdere, Karadere ve
    İyidere'dir. Bu derelerde akarsu sporları (kano-rafting) için gerekli
    debi rejim miktarı vardır.
    Bu akarsularımızda ulusal rafting gösterileri ve 2004 yılı ulusal
    rafting şampiyonası gerçekleştirilmiştir. Akarsular dışında irili
    ufaklı birçok dere de bulunmaktadır.
    Fırtına Deresi


    Kaçkar Dağları'nın Karadeniz'e bakan yamaçlarındaki derelerin
    birleşmesi ile oluşan Fırtına Deresi, Ardeşen'in yaklaşık 2 km.
    batısında Karadeniz'e dökülür. 57 km uzunluğundaki Fırtına Deresi,
    akarsu turizmi (kano-rafting) açısından elverişli parkura sahiptir.
    Fırtına deresi, debisi en yüksek ve hızlı akan bir dere olma özelliği
    taşımaktadır. Bu nedenle yerli ve yabancı sporcular bu dereyi özellikle
    tercih etmektedirler.
    Çay bahçelerinin ve yer yer ağaçlık adaların arasından geçen derenin
    üzerindeki kemer köprüler doğayla uyumlu görüntüleriyle huzur verici
    bir manzara sunar.
    Göller


    Rize Dağları'nın 2400 m'yi aşan bölümlerinde buzul aşandırması ve
    biriktirmesi sonucu oluşmuş olan 19 adet küçük alanlı göl tespit
    edilmiştir. Bu göllerin en büyükleri 0.07 km2 yüzölçümündeki
    Ambar Gölü (2950m) ile Büyük Deniz Gölü'dür.(2900m.) 2400-3000m
    yükseklikler arasında yer alan bu göllerin en küçüğü ise 0.01 km2 yüzölçümündeki Öküzyatağı Gölü'dür.(2775 m) Bunların bir kısmı buzyalağı, bir kısmı da moren set gölüdür.
    Bitki İnceleme


    Rengarenk kır çiçekleri, dağ çayırları ile kaplı olan yaylalarımızın
    çevresi genellikle ladin türü çam ağaçları ile kaplıdır. Karadeniz
    kıyıları sahip olduğu yeşillikleri sadece bol yağmuruna değil, nemli ve
    sisli havasına da borçludur. Ancak sahil şeridindeki şehirlerde yüksek
    nem ve sisli hava yükseklere çıkıldıkça yerini pırıl pırıl bir güneşe,
    bol oksijenli tertemiz havaya bırakır.
    Yaylalarda bitki örtüsü genel olarak köknar, ladin, sarıçam, sedir,
    kayın, meşe, ıhlamur, karaağaç, gürgen, kızılağaç, yabani fındık gibi
    ağaç türleriyle kardelen, yabani açelya, orman gülü, gökovan gibi
    binlerce çeşit kır çiçeği ile kaplıdır.
    Yaban Hayatı


    Ormanlık alanda geyik, ceylan, bozayı, kurt, çakal, tilki gibi
    hayvanların yanı sıra çayırlık, fundalık alanda huş tavuğu, ur kekliği,
    yalçın tepelerde ise çengel boynuzlu keçi gibi türlere rastlamak
    mümkündür. Atmaca avcılığı ve yakalanan bu hayvanların eğitimi
    sonrasında yapılan bıldırcın avcılığı yöre kültüründe önemli bir yer
    teşkil etmektedir.
    Dağ ve Doğa Yürüyüşü


    Rize ve civarı, Alp-Himalaya kıvrım kuşağı üzerinde yer alması
    nedeniyle flora ve faunasıyla çok zengin olan dağ ve sıradağlara,
    dolayısıyla dağ-doğa yürüyüşüne elverişli önemli bir potansiyele
    sahiptir. Rize ve Hopa arasnda yer alan yıl boyunda gözlenebilen keskin
    buzulları masmavi gölleri, yeşilin her tonuna sahip ormanları, coşkulu
    dereleri, bin bir çeşit bitkileri ve hayvanları ile doğal bir park
    görünümünde olan Kaçkar sıradağlarının en yüksek tepeleri Altıparmak
    (3480 m.), Kavran (3932 m.) ve Verçenik'tir (3710 m.). Bu tepeler,
    dağcılık sporları (özellikle tırmanış) için çok elverişlidir.
    Güney rotasından çıkışı kolay olan Kaçarlar' ı her yıl yüzlerce
    dağcı ziyaret etmektedir. Tırmanış esnasında, eğer sis yoksa Doğu
    Karadeniz Dağları'nın muhteşem görüntüsü izlenebilmektedir. Kuzey
    rotasını ise daha çok deneyimli dağcılar tercih ederler. Kuzeyden zirve
    yapmanın bir avantajı geri dönüşte Ayder Yaylası'nda kaplıcalara
    uğrayabilme olanağıdır.
    Motosiklet ve Bisiklet Turizmi


    Potansiyel bir turizm alanı olan Kaçkar Dağları, dağ bisikleti
    faaliyeti ve motosiklet gezileri için de imkanlar sunar. Kendi
    organizasyonunuzu yapmak kaydıyla, yaylaların güzelliklerini, iki
    tekerin keyfiyle birleştirebilirsiniz. her yıl dünyanın farklı
    bölgelerinden gelen bisiklet ve motosiklet severler yayla yollarını
    kullanarak kendi rotalarını çiziyorlar. Haziran-Eylül ayları arasını
    kapsayan geniş bir sezonda, her mevsimin farklı güzelliklerini
    görebileceğiniz bir geziyi gerçekleştirebilirsiniz. Türkiye Çevre
    Koruma ve Yeşillendirme Kurumu'nun "Kaçkarlarda Dağ Alanları Yönetimi
    (DAY)" adlı çalışması çerçevesinde bisiklet geçiş rotalarına yönelik
    çalışmalar da yürütülmektedir.
    Kamp ve Karavan Turizmi


    Rize yaylaları kampçılar için mükemmel mekandır. Kaçkar Dağları
    Milli Parkı içinde de çadırlı ve karavanlı konaklama sağlanabilmektedir.
    Sportif Olta Balıkçılığı


    Rize'nin hemen her deresinde ve gölünde sportif olta balıkçılığı
    yapmak mümkündür. Yaylardaki akarsularda ve özellikle de bu yaylalar
    arasına yayılmış krater göllerinde tatlı su balığı bulunur.
    Atlı Doğa Yürüyüşü


    Rize yaylaları arasında atlı doğa yürüyüşü yapılmaktadır. Yemyeşil
    doğası, temiz havası ve eşsiz manzarasıyla görenlere büyük bir seyir
    zevki veren yaylalar, atlı doğa yürüyüşü için önemli bir potansiyel
    oluşturmaktadır.
    Bulut Şelalesi


    Çamlıhemşin ile Ayder Yaylası arasındaki Tar Deresi'nden vadiye
    birçok küçük düşümlü şelale akar. Bunların en uzunu ve seyrine doyum
    olmayanı, 250 metre yükseklikten üç kademeli olarak akan Bulut
    Şelalesi'dir. Çamlıhemşin ilçe merkezine 2 km uzaklıkta bulunan
    şelaleye ağaçların arasından, su sesleri eşliğinde yapılan bir yürüyüş
    ile varmak mümkündür.
    Palovit Şelalesi


    Kaçkar Dağları Milli Parkı içindeki doğal güzelliklerden biri olan
    Palovit Şelalesi, ilimizdeki şelaleler içerisinde en yüksek debiye
    sahip olanıdır. Zil Kale harabesini geçtikten sonraki yol ayrımında
    başlayan Palovit Vadisi'nin duraklarından biri olan heybetli şelale 15
    metre yüksekliğindedir. Doğa yürüyüşü yapan gruplar için, şelalede
    verilen molanın ardından yürüyüş Çinçiva Köprüsü'nden devam eder.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Ekim 08, 2008 11:58 pm

    Çayeli İlçesi

    rize tanıtım Ilce_3_2008711_14_39_32



    Tarihçe


    Çayeli, M.Ö.700’lerde Miletoslularca kurulduğu sanılan bir yerleşim
    yeridir. Önce Roma, sonra Bizans ve Rum Pontus İmparatorluklarının
    egemenliği altında kalmışken, 1461’de Fatih Sultan Mehmet tarafından
    Osmanlı Devletine katılmıştır.
    1878 yılında Nahiye olan Çayeli’nde belediye teşkilatı 1915 yılında kurulmuş, 1 Eylül 1944 tarihinde ilçe statüsüne kavuşmuştur.
    Coğrafi Yapı ve Ulaşım


    İlçe, İl Merkezinin Doğusunda 473 Km2’lik alan üzerine
    kurulu olup, doğuda Pazar ve Hemşin İlçeleri, batıda İl merkezi ve
    Güneysu İlçesi, Kuzeyi denize bitişik, güneyde ise Çamlıhemşin ve
    İkizdere İlçesi ile sınırlıdır. İlçe merkezinin İl Merkezine uzaklığı
    18 km’dir.
    İklimi her mevsim yağışlıdır. İlçe Çay bahçeleri ve ormanlık
    alanlardan oluşmaktadır. Yeryüzü şekli oldukça engebeli ve dağlıktır.
    En önemli akarsuları Büyükdere, Şairler, Aşıklar ve Büyükköy
    dereleridir.
    Çayeli İlçesi, Rize İl merkezi ve komşu ilçelerle karayolu
    bağlantısına sahiptir. İl merkezine 18 km, komşu ilçelerden Pazar’a 19
    km, Hemşin’e 37 km, Çamlıhemşin’e 51 km, İkizdere’ye 72 km ve
    Güneysu’ya 22 km mesafededir.
    İlçeden İl Merkezine her 15 dakikada bir halk otobüsü ve minibüs
    bulunmaktadır. Komşu ilçelerden Pazar’a Rize-Pazar, Ardeşen, Fındıklı,
    Hopa gibi aynı güzergahı kullanan dolmuşlarla ulaşım mümkündür diğer
    komşu ilçeler olan Hemşin, Çamlıhemşin, İkizdere ve Güneysu’ya direkt
    ulaşım söz konusu değildir.
    İlçeye bağlı 54 köyün toplam yol ağı uzunluğu yaklaşık 800 km olup;
    bunun 45 km’si asfalt (Karayolları ağı), 142 km’si beton yol, 510 km’si
    stabilize, geri kalanı ise ham yol niteliğindedir. Köylerin 40
    tanesinin ilçe merkeziyle bağlantısı asfalt veya beton yollarla, 14
    tanesinin ise kısmen beton, kısmen stabilize yollarla yapılmaktadır.
    İdari Yapı ve Nüfus


    473 Km2’lik alan üzerine kurulu ilçemize bağlı, Madenli ve Büyükköy
    olmak üzere 2 belde, 54 köy. 33 mahalle olmak üzere toplam 87 muhtarlık
    mevcuttur. Köylerin ilçe merkezine uzaklığı 5 ile 41 km arasında
    değişmektedir. Arazinin dağlık ve denizden itibaren yükselmesi ile
    engebeli bir yapı oluşturması ve sahil şeridinin dar olması ilçede
    dağınık bir yerleşimi zorunlu hale getirmektedir. İncesu köyü dışında
    toplu yerleşime sahip bir başka köy bulunmamaktadır. Köylerimizde arazi
    yapısına uygun olarak dikey yapılaşma hakimdir. İlçedeki sosyal yaşam
    genellikle köy yaşamı ile şehir yaşamının karışımını andırmaktadır.
    Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre İlçe merkezi nüfusu 25.205, köyler nüfusu 16.904 olmak üzere toplam nüfus 42.109.’tür.
    BELEDİYELERADIKURULUŞUNÜFUSUMAHALLE SAYISI
    Çayeli Belediyesi19152520517
    Büyükköy Belediyesi195332898
    Madenli Belediyesi197323528


    Ekonomik ve Sosyal Durum


    Tarım ve Hayvancılık


    İlçenin ticari ve gelir getirici bitkisel üretimi ağırlıklı olarak tek bir ürüne, yani çay tarımına dayanmaktadır
    Çay yetiştiricilerine ait çay bahçeleri, kamuya ait bir devlet kuruluşu olan Çay-Kur tarafından alan m2 olarak tespit edilerek mevcut bahçeler müstahsiller adına ruhsatlandırılmıştır. Bu anlamda İlçede;
    Çay- Kur’dan ruhsatlı toplam müstahsil sayısı: 18.929 kişi,
    Çay-Kur tarafından ruhsatlı toplam çay bahçesi alanı: 82.244 dekar dır.
    Ticari ve gelir getirici ikinci bir ürün olarak kivi
    yetiştiriciliğinden bahsedebiliriz. İlçemizde, 1996 yılı ve sonrası
    itibariyle ticari kivi yetiştiriciliği düşüncesi ivme kazanmıştır. Bu
    doğrultuda 1996 ve 1997 yıllarında kaynağı İlçe Kaymakamlığı (SYDV)
    tarafından karşılanıp, direk imalatı, fidan ve muhtelif malzeme temini
    ve teknik destek Tarım İlçe Müdürlüğü tarafından sağlanarak, 500’er m2'
    lik 165 adet (82.5 dekar) kivi bahçesi projeli olarak tesis edilmiştir.
    Bilahare vatandaşlarımızın kendi gayret ve teşebbüsleri
    doğrultusunda tesis etmiş oldukları bahçelerle birlikte, bu gün
    İlçemizde toplamda 215 dekar civarında kivi bahçesi mevcuttur.
    Çok genel bir ifadeyle İlçemizdeki hayvan yetiştiriciliği,
    ekseriyetle zati ihtiyaca yönelik ve aile işletmeciliği şeklinde
    yapılmaktadır.
    İlçe genelinde ortalama 15.000 civarında arı kolonisi mevcut olup
    bunun 800 adet kolonisi yuvarlak kara kovan niteliğindedir. Diğer
    koloni varlığı fenni kovanlardan ibarettir.
    İlçede ticari anlamda deniz balık avcılığı yaygın olarak
    yapılmaktadır. İlçe sahilinde Limanköy, Büyükcaferpaşa, Çayeli Liman ve
    Taşhane olmak üzere 4 adet çekek ve balıkçı barınağı mevcuttur.
    Mevcut Su Ürünleri kooperatifinin 411 aktif üyesi olup, bunlardan
    170 tanesi irili ufaklı olarak Çayeli’nde balık avcılığı noktasında
    faaliyet göstermektedir.
    Ağırlıklı olarak ortalama yıllık 2.000 ton hamsi olmak üzere,
    mezgit, istavrit, palamut ve sargan gibi diğer çeşitler de, yıllık
    olarak ortalama 100-150 ton civarında istihsal edilmektedir.
    Ticaret ve Sanayi


    İlçede sanayi, ağırlıklı olarak çay sanayine dayalıdır. Bu kapsamda
    Çay-kur’a ait 5, özel sektöre ait 12 çay fabrikası faaliyettedir. Bu
    fabrikalarda 422 daimi, 1497 geçici personel çalışmaktadır.
    1995 yılında faaliyete geçen İlçe Küçük Sanayi Sitesinde toplam 160
    işyeri bulunmakta, bu iş yerlerinde yaklaşık 130 esnaf ve sanatkar
    çalışmaktadır.
    Çayeli Bakır İşletmeleri (ÇBİ)


    İlçenin en önemli sanayi kuruluşu, Madenli Beldesinde faaliyet
    gösteren Çayeli Bakır İşletmeleridir. 7 Temmuz 1983 tarihinde Türk ve
    yabancı sermaye ortaklığı olarak kurulmuş bir madencilik şirketidir.
    (Eti Maden İşletmeleri genel müdürlüğü % 45, İnmet Mining Co. % 49
    Kanada, Gama % 6). Şirket ortaklarından İnmet, 2001 yılında Gama’nın %
    6 hissesini, akabinde özelleştirme kapsamında 2004 yılında da devlete
    ait % 45 lik hisseyi satın alarak şirketin % 100 hissesi sahip
    olmuştur.
    1983-1991 yılları arasında arama, araştırma, test ve fizibilite
    çalışmaları devam etmiş, 1992 yılında yatırımlara başlanıp 1994 Ağustos
    ayında üretime geçilmiştir. Madendeki ham cevher yaklaşık olarak
    ortalama % 4 Bakır ve % 6 Çinko içermektedir. İşletme tesisleri, 18
    hektar alan üzerine kurulu olup şirketin işlettiği maden işletme ruhsat
    sahası 134 hektardır.
    İşletmede yılda 1 milyon ton cevher üretme ve işletme kapasiteyle,
    ortalama 150 bin ton % 25 tenörlü Bakır ve 70 bin ton % 50 tenörlü
    Çinko konsantresi üretilmektedir. Üretilen Bakır ve Çinko Konsantreleri
    Rize limanından gemiler vasıtasıyla yurt dışında çeşitli ülkelere ihraç
    edilmektedir. Şirket, sektörel ihracatta Türkiye ikincisi ve Rize il
    birincisidir.
    İşletmede toplam çalışan sayısı 475 olup buna ilaveten belirli işlerde 100 civarında müteahhit elemanı istihdam edilmektedir.
    Eğitim, Kültür ve Sağlık


    İlçede düzenli eğitim faaliyeti ilk olarak; şimdiki adı 9 Mart
    ilköğretim okulu olan ve 1923 yılında faaliyete başlayan Çayeli
    İlkokulunun kuruluşu ile başlamıştır. Akabinde 1949 yılında şimdiki adı
    Merkez ****** ilköğretim okulu olan Çayeli ortaokulu hizmete
    girmiştir. 1970 Yılında da Çayeli lisesi açılmış olup, şuanda Vakıfbank
    lisesi adıyla hizmet vermektedir.
    İlçede şuanda 1’i özel, toplam 20 ilköğretim okulunda 295 derslikle eğitim verilmektedir.
    Ortaöğretim kurumu olarak da ilçede 1’i genel lise, 1’i Anadolu
    lisesi, 5’i Meslek lisesi olmak üzere 7 lise mevcuttur. Toplam derslik
    sayısı 89 dur.
    İlçe merkezindeki iki anaokulunda ve diğer okullarımızın bünyesinde
    açılan anasınıflarında okul öncesi eğitim verilmektedir. Okul öncesi
    eğitimde okullaşma oranı % 70 'dir.
    İlçe genelinde 73 merkezden yaklaşık 1600 öğrenci 105 araçla 13
    merkeze taşınmaktadır. Ayrıca 2 YİBO’ da 433 öğrenci pansiyonlarda
    kalmaktadır.
    Rize Üniversitesi eğitim Fakültesi


    Çayeli Eğitim Fakültesi, 03 Eylül 1997 tarih ve 23099 sayılı resmi
    gazetenin mükerrer sayısında yayınlanan 97/9892 sayılı Bakanlar Kurulu
    kararı ile kurularak 05 Ekim 1998 tarihinde öğretime başlamıştır.
    Fakültede Sınıf öğretmenliği bölümü, Eğitim bilimleri bölümü,
    Bilgisayar ve öğretim Teknolojileri bölümü olmakla birlikte sadece
    Sınıf öğretmenliği bölümünde öğretim sürdürülmektedir.
    YURT-KUR ÇAYELİ AHMET MESUT YILMAZ ÖĞRENCİ YURDUBölümKapasiteToplam400
    Kız Öğrenci Yurdu200
    Erkek Öğrenci Yurdu200


    Kütüphaneler


    İlçe Halk Kütüphanesinde 20 bin civarında kitap bulunmakta olup 1953
    yılından bu yana hizmet vermektedir. Madenli beldesinde bulunan Halk
    Kütüphanesi şubesinde de 4500 kayıtlı kitap bulunmakta, 1990 Yılından
    itibaren hizmet vermektedir.
    110 yatak kapasiteli olan ve 2004 yılında hizmete giren Çayeli
    Hizmet İçi Eğitim Enstitüsü ve Akşam Sanat Okulu, kurs ve seminer
    dolayısıyla yöremize gelen Milli Eğitim Bakanlığı mensuplarına hizmet
    vermektedir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Ekim 08, 2008 11:59 pm

    Turizm Değerleri


    Yeşiltepe Köyü (Tolenis-Kestanelik) Köprüsü


    Tahmini 1905 yılında Uzundere Köyünden Kalyoncu Hacı Sabit ve Ahmet
    Efendiler tarafından hayır için yaptırılmıştır. Köprünün ustası Pazar
    Apso Köyündendir. Köprünün yapımına 106 lira harcanmıştır. Tahmini 15
    metre yüksekliği, 30 metre ayak genişliği vardır.
    Uzundere Köprüsü


    Yenice Köyünden Kaçar Mahmut Efendi öncülüğünde halkın yardımları
    ile yaptırılmıştır. Tahmini 1940 yılında Pazar Apso Köyünden Purputoğlu
    Ali Usta tarafından yapılmıştır. Yeşiltepe Köprüsünden biraz daha
    küçüktür.
    Şairler (Marvaya) Köprüsü


    1946 Yılında Ahmet SARIÇAM usta tarafından yapılmıştır. Masrafını
    halk karşılamıştır. Tahmini yüksekliği 7 metre iki ayak arası 18
    metredir. Köprünün üzerinde yapılış tarihini gösteren, son konulmuş bir
    mermer tabela bulunmaktadır.
    Seslidere Köprüsü


    Kaptanpaşa yolu üzerinde, Seslidere Köyü yol kavşağında ve eski yaya
    yolu üzerinde bulunmaktadır. O yöre sakinlerinden Süleyman
    Hesapoğlu’nun rivayetine göre köprü tahmini 1950 li yıllarda
    yapılmıştır. Köprüyü İncesırt Köyünden Kireçli Hasan Dayı kendi hayrına
    yaptırmış olduğu, ancak ustasının bilinmediği söylenmektedir.
    Yüksekliği 6 metre, ayak genişliği 10 metredir.
    Yamaç (Ehteni) Köprüsü


    Ehteni Köprüsü tahminen 1910 yıllarında yapılmıştır. Ustaları Pazar
    Apso Köyündendir. Halen sarmaşık kaplıdır. Yüksekliği 6 metre, ayak
    genişliği 12 metredir.
    Sırt Köyü Çakırlı Köprüsü


    1920'li yıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir. Bunun ustası da Apso
    Köyündendir. Halk tarafından yaptırılmıştır. 8 metre yüksekliği, 12
    metre ayak genişliği vardır.
    Aşıklar Deresi Yanıkdağ Köprüsü


    Yörede Usta Ömer veya Ayı Ömer Köprüsü diye anılır. Halk taralından
    yaptırılmıştır. Ustası bilinmemektedir. 1940 yıllarında yapıldığı
    tahmin edilmektedir. Yüksekliği 7 metre, ayak genişliği 20 metredir.
    Çataklıhoca Çıkarun Köprüsü


    Yanıkdağ'Iı usta Ahmet Sarıçam tarafından yapılmıştır. 1949 yılında
    yapıldığı üzerine kazınmıştır; Tahmini yüksekliği 8 metre, ayak
    genişliği 14 metredir. Köprü halen arızalıdır. Yıkılmaya yüz tutmuştur.
    Kullanılan taşların kalitesizliği, buzdan etkilenmiş olması köprünün
    sakatlanmasına sebep olmuştur.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:00 am

    Derepazarı İlçesi





    Tarihçe


    Merkez İlçeye bağlı olarak 1949 yılında bucak ve 1954 yılında da belediye teşkilatı kurulmuştur.
    9 Mayıs 1990 gün ve 3644 sayılı Kanunla İlçe haline getirilmiş olup,
    6 Ağustos 1991 tarihinde fiilen faaliyete geçmiş ve 3 Ekim 1991
    tarihinde resmen açılışı yapılmıştır.
    Coğrafi Yapı ve Ulaşım


    İlçenin yüzölçümü 29 km² dir. Doğu ve güneyinde Rize, batısında İyidere, kuzeyinde Karadeniz ile çevrilmiştir.
    Karadeniz ikliminin koşulları İlçe için de geçerli olup, ılık ve bol yağışlıdır. Yıllık ortalama sıcaklık 14-15 C derecedir.
    Derepazarı’nın çevre ile bağlantısı karayolu ile sağlanmaktadır.
    İlçe, Rize Merkezinden 7 km uzaklıkta sahilde kurulmuş bir yerleşim
    birimidir. İlçe merkezinden Trabzon - Hopa karayolu geçmektedir.
    İdari Yapı ve Nüfus


    Derepazarı’nın 1 merkez belediyesi, 7 mahalle ve 11 köyü bulunmaktadır.
    Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre İlçenin toplam nüfusu 7651 olup, bunun 4273’ü merkezde, 3378 ise köyde yaşamaktadır.
    Ekonomik ve Sosyal Durum


    İlçe arazisinin tarıma elverişsiz oluşu ve yağışlı iklim,
    Derepazarı’nın ekonomik yapısını da biçimlendirmiştir. Bu arazi yapısı
    nedeniyle tarımsal üretimin düşük olması, gurbetçiliğin İlçe ekonomisi
    içinde önemli bir yer tutması sonucunu doğurmuştur. Halkın %90’ı çay
    tarımıyla uğraşmakta, ailenin ihtiyacını karşılayacak kadar balıkçılık
    yapılmaktadır. İlçe’de 2’si Çay Kur’a, 2’si özel sektöre ait olmak
    üzere toplam 4 çay fabrikası bulunmaktadır. Çay-Kur fabrikalarının
    günlük çay işleme kapasitesi 120-150 ton civarındadır.
    Tarım ve Hayvancılık


    Çok büyük kısmı, arazi yapısı ve iklim nedeniyle, diğer bitkisel
    üretime imkan vermeyen tarım alanının %89 unu çaylıklar
    oluşturmaktadır. İlçe’de çay dışındaki bitkisel ürünler genelde aile
    içi tüketimde kullanılmaktadır. Bu ürünlerin üretim miktarları
    bakımından kayda değer olanları, tarla ürünlerinden mısır, fasulye,
    sebzelerden yaprak lahana, meyvelerden de portakal ve mandalinadır.
    İlçe’de su ürünleri üretimi kıyı balıkçılığı şeklinde yapılmakta olup,
    açık deniz balıkçılığı yapan büyük tekne ve işletmeler yoktur. İlçe’de
    avlanan deniz balığının başını hamsi oluşturmakta, hamsi dışındaki
    başlıca balık ürünleri ise mezgit ve istavrit oluşturmaktadır.
    Sanayi


    Derepazarı, sanayi bakımından az düzeyde gelişmiş bir ilçedir.
    İlçe’de küçük ölçekli imalat sanayi işletmeleri ağaç ürünleri ve
    mobilya dallarında yoğunlaşmaktadır. Endüstriyel etkinlikler
    yetersizdir. 3 adet kereste atölyesi, 3 adet mobilyacı bulunmaktadır.
    Çalışma Hayatı


    İlçe halkının kendi ihtiyaçlarını karşılayacağı birer konutu
    bulunmakta, yaşantıları köy ve şehir karışımı bir ortamda süre
    gitmektedir.
    İlçe halkının sosyal yaşantısı, iş ve çalışma hayatı İl merkeziyle
    bağlantılıdır. İlçede çay tarımının yanında ticaretle uğraşanlar da
    vardır. Ancak İlçenin yeni ve İl merkezine çok yakın olması nedeniyle,
    eski alışkanlıklar devam etmekte bu nedenle İlçede ticaret hayatı
    hareketlenememektedir. Bir çok esnaf İl merkezinde faaliyetini
    sürdürmektedir.
    İlk çay üretiminin yapıldığı 1938 yılından sonra, sağlanan destekle
    hızlı bir gelişme gösteren çay tarımı ve çay sanayi İlçe’de temel
    çalışma alanı olmuştur.
    Mayıs-Ekim döneminde mevsimlik istihdam sağlayan çay tarımında daha
    çok kadın nüfus çalışmaktadır. Erkek nüfus ise çay sanayi başta olmak
    üzere diğer alanlarda istihdam edilmektedir.
    İlçe’de çalışanların iş gurupları itibariyle dağılımına
    bakıldığında, nüfusun ağırlıklı olarak tarımsal mesleklerde istihdam
    edildiği görülmektedir.
    İlçeden büyük illere, özellikle İstanbul başta olmak üzere, Ankara ve Bursa’ya göç oldukça fazladır.
    Eğitim, Kültür ve Sağlık


    Çay tarımının sağladığı refah artışı ve şehirleşme yoluyla dışa
    açılma sonucu kültürel değişim yaşansa da, şehirleşmenin görece
    azlığının etkisiyle, özellikle kırsal alanlarda geleneksel kültürel
    unsurlar yaşama imkanı bulabilmiştir.
    İlçe nüfusunun eğitime ilişkin göstergelerine genel olarak
    bakıldığında, İlçe’de eğitim düzeyinin ülke ortalamasının üstünde
    olduğu görülmektedir.
    İlçede 1 lise ile 3’ü 1-8 sınıflı ve 1’i birleştirilmiş sınıflı olmak üzere toplam 4 ilköğretim okulu bulunmaktadır.
    Taşımalı ilköğretim kapsamında bulunan 265 öğrencimiz İlçedeki tek
    taşıma merkezi okulumuz olan Fıçıcılar İlköğretim Okulunda
    öğretimlerini devam ettirmektedirler.
    İlçe’de 1 kütüphane bulunmaktadır.
    İlçemizde sağlık hizmetleri, SSK Sağlık İstasyonunda hizmet
    verilmekte olup, ana görevi sağlık hizmetlerini vermek, gerekli
    önlemleri almak ve gerektiğinde müdahale etmektir. Ayrıca tedavi edici
    hizmetleri de vermektedir. Sağlık ocağına bağlı 3 sağlık evi
    bulunmaktadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:01 am

    Fındıklı İlçesi





    Tarihçe


    Fındıklı ilçesi, Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon’u
    fethinden sonra Osmanlı egemenliği altına girmiştir. Önceden bölgede
    Tranlılar, Makedonyalılar ve Bizanslılar yaşamıştır. 1886 yılına kadar
    karye (köy ile nahiye arasında idari birim) olan Fındıklı’nın eski adı
    VİÇE ‘dir. Kaynaklara göre Viçe 1887 yılında Hopa ilçesine bağlı bir
    nahiye oldu. 15. Şubat 1916 tarihinde Rus İşgaline uğrayan Viçe 11 Mart
    1918 tarihinde işgalden kurtulmuştur. Viçe 11 Haziran 1947 tarihinde
    Fındıklı adı ile Çoruh (Artvin) iline bağlı bir ilçe olmuş ve 1948
    yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur. Fındıklı 27 Kasım 1953 yılında
    Artvin ilinden ayrılıp Rize iline bağlanmıştır.
    Coğrafi Yapı ve Ulaşım


    Yüz ölçümü 409 km2 olan ilçenin doğusunda Arhavi,
    batısında Ardeşen, Güneyinde Yusufeli ilçeleri kuzeyinde ise Karadeniz
    ile çevrili olup, 13 km kıyı şeridi vardır. Kıyıda çok az olan düzlük
    alanlar kaçkarlara doğru, tepeler ve dağlar şeklinde yükselir. Vadiler
    arasında yer yer düzlükler mevcuttur. İlçe topraklarını Sümer, Arılı ve
    Çağlayan derelerinin etrafındaki vadiler oluşturur. Bu dereler boyunca
    otlaklar ve yaylalara rastlanır. Kaçkar eteklerine doğru yükseldikçe
    daimi kar sınırları ile karşılaşılır.
    Tipik karadeniz arazi yapısı iklimine sahip olan ilçemizde yılın
    altı ayı kapalı, 4 ayı çok bulutlu, 1,5 ayı bulutlu, 19 gün açık hava
    bulunmakta ve 365 günün yarısı yağışlı geçmektedir. Yıllık yağış
    miktarı 2.500 mm’den 3.000 mm’ye çıkmakta olup en yüksek nem oranı %95,
    en küçük nem oranı %40 civarındadır. En yüksek sıcaklık 30 derece, en
    düşüğü ise -4 derece civarındadır.
    İdari Yapı ve Nüfus


    İlçemizde 22 köy bulunmaktadır. Bunlar, Arılı, Aslandere, Avcılar,
    Beydere, Cennet, Çağlayan, Çınarlı, Derbent, Doğanay, Gürsü, Hara,
    Ihlamurlu, Karaali, Kıyıcık, Meyvalı, Saat, Sulak, Sümer, Tepecik,
    Y.Şehitlik, Yaylacılar, Yeniköy Köyü ve Merkez belediyesinin Merkez,
    Yeni, Hürriyet, Ilıca, Liman, Tatlısu, Sahil ve Aksu mahalleleri olmak
    üzere toplam 8 mahallesi vardır.
    Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre ilçenin toplam nüfusu
    15.556 olup, merkezde 9.909 kişi yaşamaktadır. Nüfusu 150’nin altında 6
    Köy bulunmaktadır.
    Ekonomik ve Sosyal Durum


    Yöre halkının bölge şartlarına göre geçim kaynağı başta çay ve
    fındık olmak üzere kısmen narinciye, meyvecilik, su ürünleri, arıcılık
    ve hayvancılıktır. İlçe mülki sınırları içerisinde Çay İşletmeleri
    Genel Müdürlüğüne bağlı Fındıklı Çay Fabrikası ve bu fabrikaya ilaveten
    özel sektör bünyesinde 4 fabrika faaliyetlerini sürdürmektedir. İlçede
    yaklaşık 2.500 çiftçi ailesi tarımsal gelir ekonomik refahı sağlamada
    yeterli olmadığından, nüfusun büyük bir çoğunluğu işçi, memur ve esnaf
    gibi tarım dışı alanlarda çalışmaktadır. İlçede tarımsal faaliyetlerden
    yılda 15.000 ton yaş çay, 1.110 ton kuru kabuklu fındık , 400 ton kivi,
    103 ton turunçgiller, 800 ton sebze ve mısır ve 211 ton meyve
    üretilmekte ve kıyı balıkçılığından da 35 ton çeşitli cins balık
    avlanmaktadır. Ayrıca Çağlayan köyünde 60 ton/ Ihlamurlu Köyünde 30
    ton/yıl kapasiteli alabalık üretim tesisi ve değişik köylerde küçük
    aile işletmeciliği kapsamında 5 adet alabalık işletmesi, ayrıca ilçede
    1 Liman, 1 Balıkçı Barınağı ve 3 adet çekek yeri mevcuttur.
    İlçede büyük baş ve küçük baş hayvan besiciliği ile birlikte
    arıcılıkla da uğraşılmakta ve Halk Eğitimi Merkezi işbirliği ile
    arıcılık eğitimi verilmektedir.
    İlçede tarımsal amaçlı bir fındık tarım satış kooperatifi, bir tarım
    kredi kooperatifi ve üç adet tarımsal kalkınma kooperatifi ve 10 adet
    yapı kooperatifi mevcuttur.
    Sosyal yaşantı oldukça yüksektir. Özellikle 1952 yılından sonra çay
    ziraatının başlamasıyla halkın ekonomik gücü yükselmiş, sahil yolunun
    açılmasından sonra dışa açılım hızlanmış olup, köylerle şehir merkezi
    arasında sosyal yaşantı bakımından fark yok denecek kadar azalmıştır.
    Köyde yaşayan Nüfus genelde hareketlidir. Yazın tarlasında, bağında
    ve bahçesinde çalışır, kış mevsiminde ilçe merkezindeki evinde yada
    kiraladığı evde kalmaktadır. İlçemizde modern toplum yapısı hakimdir.
    Düğün, davet, cenaze gibi toplum olaylarında azami yardımlaşma görülür.
    Giyimi, yaşamı ve davranışı ile köylü kentli ayrımı yapmak
    olanaksızdır. %98 üzerinde okur-yazar olan ilçe halkı okula ve okumaya
    çok önem vermektedir. Okuldan ayrılanlar halk eğitim merkezinde
    düzenlenen kurslara büyük ilgi gösterip bu kurslarda çeşitli bilgi
    becerilerle kendilerini yetiştirmektedirler.
    Halk Eğitim Merkezince bayanlara yönelik biçki - dikiş, makine
    nakışları ve diğer sanatlarına devam etmektedirler. Yöre folkloru
    oldukça zengindir. Enstrüman olarak kemençe var ise de genelde Hopa,
    Çayeli ilçeleri arasında oynanan oyunlarına tulum eşlik etmektedir.
    Yöre oyunu kadın erkek ayrımı göstermeksizin halka şeklinde dizilerek
    oynanır. Bir zamanların yörede ün salmış ozanları (şairleri) azalmış
    ise de yeni yeni yetişen kuşaklarda da benzer yetenekler görürüz. Ani
    buluş hazır cevaplılık bir yetenek işidir. Bu yetenek karadeniz
    insanının özünde vardır.
    Eğitim, Kültür ve Sağlık


    Fındıklı’da okumaya karşı halkın ilgisi oldukça fazladır. Her aile
    ilkokul öğreniminden sonra çocuklarını üst öğrenime gönderme
    zorunluluğunu hisseder.
    İlçe merkezinde Muammer ÇİÇEKOĞLU, 11 Mart ve Aksu ******
    İlköğretim Okulu olmak üzere 3 adet, Köylerde ise Arılı, Çağlayan ve
    Sümer İlköğretim Okulu olmak üzere 3, toplam 6 adet İlköğretim Okulu
    vardır.
    İlçede halen toplam 28 ilköğretim okulu, 6 merkezi okula, (3’ü ilçe
    merkezi, 3’ü grup köy) taşınmaktadır. Taşımalı eğitimden faydalanan
    öğrenci sayısı 1003 (%49)’dir.
    İlçe merkezinde Fındıklı Lisesi, Anadolu Lisesi, Ticaret Meslek
    Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi birleştirilerek (Mesleki ve Teknik
    Eğitim Merkezi) METEM olmuştur (Elektrik, Mobilya ve
    Dekorasyon)(Pansiyonlu), ve Sağlık Meslek Lisesi ( İlk yardım ve Acil
    Bakım Teknisyenliği) vardır.
    Sağlık Meslek Lisesi 1991/1992 öğretim yılında eğitim – öğretime
    başlamış, halen 77 öğrenci ile yeni binasına taşınan Ahmet şahinler
    ilköğretim okuluna ait eski binada 1 Müdür V., 1 Hizmetli ve kadrolu
    öğretmenleri olmayıp diğer okullardan görevlendirilen öğretmenle , Acil
    Tıp Teknisyenliği bölümü adı altında eğitim- öğretime devam etmektedir.
    İlçe Merkezinde bulunan Pratik Kız Sanat Okulu 03.01.2008 tarih ve
    311/142 sayılı Valilik Oluruyla kapatılarak bütün demirbaş, öğretmen ve
    öğrencileriyle beraber METEM’e devredilmiştir.
    İlçede Özel Kalem Çözüm Dershanesinin Fındıklı Şubesi açılmış olup öğretime devam edilmektedir.
    İlçede Rize Üniversitesine bağlı Fındıklı Meslek Yüksek Okulu
    açılmış olup, Muhasebe, İşletme, Turizm ve Otelcilik bölümleri
    bulunmaktadır.
    İlçede 1994 yılında Sabancı Vakfı tarafından 49 yıllığına bağışlanan
    Sabancı Öğretmen Evi 40 yatak kapasiteli otel bölümü, restoran, lokal
    bölümü ve 1 katıda Kütüphane olarak hizmet vermektedir.
    İlçe Gençlik ve Spor Müdürlüğünce gençlik faaliyetleri adı altında,
    amatör futbol müsabakaları, atletizm yarışmaları, okullar arası futbol
    turnuvası, (kızlar ve erkekler ) düzenlenmekte, ilçede köyler arası
    voleybol ve futbol turnuvaları ve ayrıca ilçede yaz spor okulu (ilçe
    spor merkezi ) 8-16 yaş arası futbol ve voleybol dalında faaliyet
    gösterilmekte olup, ilçenin 2.lig deplasmanlı Türkiye Erkekler Voleybol
    liginde Fındıklı Spor adı altında bir takımı bulunmaktadır.
    İlçede 1 adet Guatr Araştırma ve Tedavi Merkezi, 1 Adet Sağlık Ocağı ve buna bağlı 7 köyde Sağlık evi bulunmaktadır.
    Arılı, Sümer, Çınarlı, Sulak, Meyvalı, Çağlayan ve Yaylacılar
    köylerinde Merkez Sağlık Ocağına bağlı birer adet olmak üzere toplam 7
    adet sağlık evleri bulunmaktadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:02 am

    Sarp sınır kapısının açılması ve Karadeniz Turizminin canlanması ile
    birlikte turizm hareketlerinde hızlanma görülmektedir. İlçede halen
    belediyeye ait olup, müstecire kiralanan 65 yataklı bir otel ile özel
    kişilere ait toplam 3 adet otel bulunmaktadır. Söz konusu otellerden
    yurt içi tur şirketleri ve özellikle BDT vatandaşları yararlanmaktadır.
    Bunun dışında ilçede tabii plajlar çağlayanlar, çay bahçeleri ve
    lokantalar turistlere hizmet etmektedir. Sınır ve kıyı ticaretinin
    artması turizmi hareketlendirmektedir.
    İlçemizin önemli karakteristiğini taşıyan doğu Karadeniz tipi Kültür
    ve Tabiat Varlıklarınca koruma altına alınmış dolmataş tarihi evler
    bulunmaktadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Güneysu İlçesi

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:03 am

    rize tanıtım Ilce_6_2008711_15_8_58




    Tarihçe


    Rize’nin tarih öncesi çağları ile ilgili yapılan araştırmalara göre,
    bölge yontma taş çağından sonra iskan görmüştür. Rize’nin M.Ö.650-500
    yıllarında Miletliler tarafından küçük bir liman ve pazar yeri olarak
    kurulduğu tahmin edilmektedir. Rize, M.Ö. 606 yılında kısa bir süre
    için Med’lerin hakimiyeti altına girmiş, daha sonra sırasıyla
    Persler’in, Pontus Devleti’nin, Roma İmparatorluğu’nun, Bizans
    İmparatorluğu’nun ve Trabzon Rum Devleti’nin egemenliğine girmiştir.
    Malazgirt Zaferinden sonra bir ara Selçuklular’ın yönetimine girmiş ise
    de Trabzon Rum Devleti bölgeye tekrar hakim olmuştur. 1461 yılında
    Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethinden sonra, Rize de Osmanlı
    İmparatorluğu’na katılmıştır.
    Güneysu İlçesi’nin eski adı ve halk arasında da yaygın olarak
    kullanılan ismi Potomya’dır. Çünkü Karadeniz bölgesinde kaynağını
    dağların kuzeyinden alan birçok kısa mesafeli, gür akışlı akarsulardan
    olan Taşlıdere Havzası'nın iki önemli kolu olan Salarha Deresi ve
    Potamya deresi arasında kaldığından bu ismi almıştır. Yani iki akarsu
    ortasında yer aldığından Potamya denilmiş ve zamanla halk dilinde
    Potomya'ya dönüşmüştür. Dolayısıyla araştırmamızın asıl konusu Güneysu
    İlçesi olup Güneysu Havzası sınırları dahilinde olan her yer araştırma
    kapsamına alınıp ayrıca araştırmaya daha geniş perspektif kazandırıp
    daha kolay mukayeseyi sağlama amacıyla zaman zaman Taşlıdere Havzası ve
    Salarha Deresi Havzası’ndan da bahsedilmiştir.
    Güneysu 1942 yılına kadar Rize İline bağlı köy olarak yönetilmiştir.
    1942 yılında Bucak Merkezi iken 19.06.1987 tarih ve 3392 sayılı yasa
    ile İlçe olarak yapılandırılmış olup, 09.08.1988 tarihinde
    teşkilatlanma çalışmasını tamamlayarak İlçe statüsüne kavuşmuştur.
    Coğrafi Yapı ve Ulaşım


    Güneysu İlçe sınırları yaklaşık olarak batıda 40 34 doğu
    boylamından, doğuda 40 44 doğu boylamından, güneyde 40 50 kuzey
    enleminden ve kuzeyde 41 02 kuzey enleminden geçmektedir. Güneysu, Rize
    il merkezinin güneydoğusunda Taşlıdere'nin Karadeniz'le birleştiği
    noktadan güneye doğru gidildikçe dokuzuncu kilometrede yer alan ve 107
    km2 alana sahip Rize'nin iç kesim ilçelerinden biridir. Şehir
    merkezinin, kıyıya uzaklığı 14 km. olup şehir merkezi rakımı 152
    metredir. Doğudan Çayeli, kuzeyden Rize merkeze bağlı topraklar;
    batıdan Rize merkeze ve İkizdere toprakları ve güneyden İkizdere
    toprakları ve Kaçkar Dağları ile çevrilidir. Kuzey sınırları Karadeniz
    kıyısından 9 km içeriden başlayıp şehir merkezinin 14. km'de olduğu
    halde rakımı 152 km'de olması akarsu kenarında kurulmasının bir
    sonucudur. Oysa şehir merkezi bile tepelerle çevrili olup, buralarda
    kurulan yakın köylerde bile (iki üç km. mesafede) rakım bu değerin
    birkaç katına çıkabilmektedir.
    İlçe çok engebeli bir rölyefe sahip olup, ilçe sınırları dahilinde
    yükseltisi 150 m. ile 2000 m. civarında değişen tepelik alanlar
    mevcuttur. Bu tepeler yapı, rölyef ve teşekkülat bakımından birbirine
    benzer özellikler göstermekte olup, vadilerle birbirinden
    ayrılmışlardır. Bu vadilerde büyüklü küçüklü çok sayıda akarsu mevcut
    olup bunlar daha sonra Taşlı dere havzasının en önemli kolu olan
    Güneysu (Potamya) deresini meydana getirmektedir. Arazinin çoğu dağlık
    olup cüzi bir kısmını yaylalar meydana getirmektedir. Denize komşu
    olmadığı için de Rize genelinde payı %1 olan ovalarından bile tam
    olarak payını alamamıştır. Bu dağlık arazi ise tamamen bitki örtüsü ile
    kaplı olup, açık alan görmek mümkün değildir. Bu bitki örtüsü,
    vadilerin derin ve keskin görünümünü yumuşatıp göze hoş bir karakter
    kazanmasına yardımcı olmaktadır.
    Bölgenin iklim özelliğinden kaynaklanan sürekli yağışlar aşınmayı
    arttırarak erozyon tehlikesini sürekli gündemde tutmaktadır. Ayrıca bu
    yağışlar rölyefteki engebe ve topraktaki namüsait yapı ve doku ile
    birleşince ilçenin her köşesine can ve mal kaybına müsebbip olan
    sürpriz sel ve heyelanlarla karşılaşmak mümkün olmaktadır. Nitekim 12
    Kasım 2001 ve 23 Temmuz 2002 felaketleri bunun sadece acı iki örneğidir.
    Yörenin bitki örtüsü özelliğine baktığımızda sınırları dışından
    (kıyıdan) başlayan Kolşik Flora’nın hakimiyetini müşahede etmekteyiz.
    Ancak belli bir yükseltiden sonra iğne yapraklı ağaçlar hakim duruma
    geçmekte ve Kaçkar’ların kuzey sınırlarında sıralanan belli sayı ve
    büyüklükteki yaylalarda alpin çayırlardan söz etmemiz mümkündür.
    Güneysu, Rize il merkezinin güneydoğusunda Taşlıdere'nin
    Karadeniz'le birleştiği noktadan güneye doğru gidildikçe dokuzuncu
    kilometrede yer alan Rize'nin iç kesim ilçelerinden biridir. Şehir
    merkezinin, kıyıya uzaklığı 14 km.’dir.
    Toplu taşımacılık hizmetleri özel halk otobüsleri ile yapılmakta
    olup, İl merkezinden İlçeye bu araçlarla 25-30 dakikada
    ulaşılabilmektedir.
    İdari Yapı ve Nüfus


    İlçenin toplam 22 köyü ve 7 mahallesi vardır. Belediye teşkilatı
    1969 yılında kurulmuştur. Yerleşim, arazi yapısının etkisi ile dağınık
    bir şekil arz etmektedir. Köyler, Anadolu’nun diğer yörelerinden çok
    farklı olarak geniş alanlara yayılmış, yerleşim alanları ile tarım
    alanları iç içe girmiştir. Genel İdare Kuruluşları yanında ayrıca
    Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifi, Köye Yönelik Hizmetler Birimi
    Şantiyesi, Şoförler Odası, Ziraat Odası ve Esnaf Sanatkarlar Odası da
    ilçede mevcuttur.
    2000 yılı nüfus sayım sonuçlarında şehir nüfusu 4.914, köy nüfusu 11.608 olmak üzere toplam 16.522 olarak tespit edilmiştir.
    Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sonuçlarına göre şehir nüfusu 4.442, köy
    nüfusu 8.174 olmak üzere toplam 12.616 olarak tespit edilmiştir.
    Ekonomik nedenlerden kaynaklanan göçten dolayı, İlçe nüfusu sürekli
    azalma eğilimine girmiştir. Göçün İstanbul ve Rize merkeze daha
    yoğunlukta olduğu gözlemlenmiştir. İlçe nüfusuna kayıtlı insan sayısı
    80.004’tür.
    Ekonomik ve Sosyal Durum


    Engebeli arazi yapısı nedeniyle arazisinin bütünü kullanılmayan
    Güneysu İlçesinin ekonomik durumunu da arazi yapısı belirlemiştir.
    Halkın büyük bir bölümü geçimini çay tarımından ve buna bağlı olarak
    gelişen sanayi kuruluşlarında çalışarak elde ettiği ücretle
    sağlamaktadır. 10.700 hektarlık İlçe arazisinin 3.784 hektarlık bölümü
    tarım arazisidir. Tarım arazisinin 3500 hektarlık kısmında çay tarımı
    yapılmaktadır. Yerleşim alanları civarındaki arazinin büyük bir bölümü
    çay tarımına ayrıldığı için son yıllarda hayvancılık sektöründe büyük
    bir gerileme olmuştur. İlçede Kamuya ait 2, Özel sektöre (şirket,
    şahıs) ait değişik ölçekli 31 olmak üzere toplam 33 çay
    fabrikası-atölyesi mevcuttur. Güneysu diğer İlçelere nazaran çay
    sanayisi yönünden oldukça gelişmiş bir İlçedir. Bu tesislerde önemli
    ölçüde istihdam sağlanmaktadır.
    Çay tarımı yanında küçük ölçekli kivi yetiştiriciliği de
    yapılmaktadır. Bunun dışında 150’ye yakın aile arıcılıkla
    uğraşmaktadır. Bu aileler yaklaşık 4000 civarında arı kovanına
    sahiptir. Yıllık bal üretimi 40-50 ton arasında değişmektedir
    Ayrıca son yıllarda taşımalı eğitim ve ilçenin il merkezine yakın
    oluşundan dolayı yolcu sayısında meydana gelen artış, taşımacılık
    sektörünün gelişmesinde etkili olmuş ve 100’e yakın aile geçimini bu
    yolla sağlamaktadır.
    Yeşil kartlı vatandaş sayısı yaklaşık % 9, Vakıftan yardım alan aile sayısı ise yaklaşık 300 civarındadır.
    Maliye kayıtlarına göre toplam aktif mükellef sayısı 471’dir.
    İlçe halkının sosyal yaşamı geleneksel bir özellik arz etmektedir.
    Geleneksel yapı malzemesi ahşap olmasına rağmen çay tarımının refah
    artırıcı etkisi ve şehirleşme ile birlikte betonarme yapılaşma
    artmıştır. İlçedeki konutların çoğunluğu betonarme yapılardan
    oluşmakta, yüksek köylerde kısmen ahşap yapılara rastlanmaktadır. Gerek
    tarımsal gelirin azalması, gerek ticari faaliyetlerde bulunmak
    maksadıyla Güneysu halkının büyük bir kısmı büyük şehirlere göç
    etmiştir.
    Önemli tarımsal faaliyetler arasında yer alan yaylacılık, çay
    tarımının ve bunlara bağlı olarak meydana gelen sanayileşme ile
    birlikte hemen hemen ortadan kalkmış durumdadır. Sadece aile ihtiyacını
    karşılamaya yönelik az sayıda bazı aileler tarafından büyük baş hayvan
    beslenmektedir.
    İlçenin tüm yerleşim birimlerine yol, su, elektrik ve telefon hizmeti götürülmüştür.
    Eğitim, Kültür ve Sağlık


    İlçede 1'i özel olmak üzere 7 ilköğretim, 1'i özel olmak üzere 4
    ortaöğretim kurumu ile eğitime devam edilmektedir. Ayrıca Halk Eğitimi
    Merkezi ve Öğretmenevi bulunmaktadır.
    Güneysu Sağlık Grup Başkanlığımıza bağlı 5 adet mahalle ve 21 adet
    köy bulunmaktadır. Bunlara sağlık hizmetini 1 adet Güneysu Tenzile
    Erdoğan İlçe Hastanesi ve 8 adet (Ortaköy , Gürgen , Ballıdere ,
    Islahiye, Yeşilköy, Kıbledağı, Adacami, Kiremit) sağlık evi sunmaktadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:16 am

    İlçemizde turizm alanında, İlçe Merkezinden 16 km. uzaklıkta bulunan
    ve geniş düzlüğe sahip han düzü yaylası yaz aylarında dağ ve yaylacılık
    turizmiyle ilgilenen vatandaşlar tarafından ziyaret edilmektedir.
    Yaylada henüz ziyaretçilere hizmet verebilecek nitelikte alt yapı
    oluşmamıştır. Bu yaylada, ilki 1999 yılında olmak üzere her yıl düzenli
    olarak Ağustos ayı içerisinde yayla şenlikleri düzenlenmektir. Bu
    yaylada konaklama tesisleri olmadığından daha çok günübirlik ziyaret
    edilmektedir. Yolu betonla kaplanmış olup, her çeşit vasıtayla ulaşmak
    mümkündür.
    Bunun dışında turistik restoran niteliğinde bir anda 150 Kişiye
    hizmet verebilecek kapasiteye sahip İlçe Merkezinde alabalık çiftliği
    bulunmaktadır.
    Ayrıca Asmalıırmak köyü ile Gürgen köyünde sadece alabalık satan 2 ayrı balık çiftliği vardır.
    Başköy ve Çamlıca köylerinde çeşitli hastalıklara iyi geldiği
    tecrübe edilen ılıcalar mevcuttur. Rize’den Başköy ve Çamlıca
    köylerindeki ılıcalara tek vasıta ile ulaşmak mümkündür.
    Rize, Başköy arası 24 Km.’dir. Bunun 14 Km.’ si asfalt 7.5 Km.’ si
    beton, 2.5 Km.’ si stabilize yoldur. Çamlıca köyü Rize Merkez’e 20 Km.
    uzunluğunda karayoluyla bağlıdır. Bu yolun tamamı beton ve asfalt
    kaplamadır.
    Tarihi değerlerimizden olan ve 1862 yılında Kıbledağı Köyü
    merkezinde yapılan ve daha sonra Çamlıca Köyü Ilıca mevkiine taşınan
    cami, bölgenin geleneksel ahşap camilerinden birisidir. Taşınma
    sırasında beton bir zemin kat üzerine oturtulmuş, kuzeyine yeni bir
    kısım ilave edilmiştir. Bununla birlikte caminin orijinal unsurları
    korunmuştur.
    Ayrıca Ortaköy ve Asmalıırmak köylerinin sınırında, Kıbledağı
    Tepesinde bulunan camii (Ayane Camii) sıkça ziyaret edilen
    mekanlardandır. Ulaşım için araçla varılan noktadan sonra 30.dk’lık
    yürüme mesafesinde bulunmakta olup, dağ sporları için de uygun bir
    yürüyüş parkuruna sahiptir.
    İlçemiz Aşağı Kiremit mahallesinde ilçe merkezine 1 km. mesafede
    bulunan çok eski yıllardan beri mevcut olan Katarahte Şelalesi yaz
    aylarında serinleme ve piknik amacıyla tercih edilen, gezilip görülmeye
    değer bir mekandır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:18 am

    Hemşin İlçesi

    rize tanıtım Ilce_7_2008711_14_50_15



    Tarihçe


    Tarihi geçmişi itibarıyla Hemşin yöresini "Rize ve Çevresinin
    tarihi" içerisinde ele almak gerekmektedir. M.Ö’ki dönemlerde Rize ve
    çevresinde çeşitli kavimlerin yaşadığı, yörenin, zaman zaman değişik
    kavimlerin yönetiminde kaldığı bilinmektedir. M.Ö. 63'te Roma
    imparatorluğu egemenliğine girmiştir. Roma imparatorluğunun bölünmesi
    ile Rize ve çevresi Bizans Yönetimi sınırları içerisinde kalmıştır.
    Bizans döneminde Rize'nin iç kısımlarında Alon, Kıpçak ve Kuman adlı
    Türk boylan yerleşmiştir. Bu Türk boyları içerisinde M.5. 623
    yıllarında Hamam Beğ idaresinde bugünkü Hemşin yöresinde bir Oğuz
    Oymağı da bulunuyordu. Adı geçen bu Türk oymağı, daha önce
    Oğuz-Türkmen-Partlı/Arşaklı Devletini kuran 1. Arsak (M.Ö. 250 - M.Ö
    247) tarafından Manua idaresinde bir ön kuvvet korucu olarak
    Amadan-Mamadan bölgesine yerleştirilmişti. Uzun süre Amadan-Mamadan
    yöresini kendilerine yurt edinen bu Türk oymağı, daha sonraları
    Sasaniler'in yoğun din baskılarına mahruz kaldılar. Mecusi (Ateşe
    tapan) inancına sahip Sasaniler'in bu dine geçmeleri için zorlamaları
    üzerine, Bu yörede tutunamayacaklarını anlayınca 623 yıllarında Hamam
    Beğ idaresinde Rize yöresine göçüp "Danpur" denilen yıkık kasabayı imar
    ettiler. Yeniden imar ettikleri bu beldeye beylerinin adına izafeten
    "Hamama Şen (Hamama Bad/ Hamamın Şenlendirdiği) " adını verdiler. Bu
    Türkçe ad zamanla Hemşen/ Hemşin biçimine girerek günümüze kadar geldi.
    Tarihi kaynaklardan Hemşinliler'in atalarının Hamadan/Hemedan'dan
    ayrıldıktan sonra Kars-Göle dolaylarına yerleştikleri; sonradan
    Acaristan ve Çoruh bölgesine inerek Çoruh'u karşıya geçtikleri ifade
    edilmekte ve Bizans Kralı 6. Kostantin tarafından şimdiki Hemşin
    yöresine yerleştirildikleri belirtilmektedir. Ayrıca Osmanlı vergi
    defterinde Hemşinliler için; "Muselmanı Kadım" yanı: 1461 Osmanlı Fethi
    öncesi eski müslümanlar ifadesini kullanılması da bu durumu
    doğrulamaktadır. Akkoyunlu Türk Devleti zamanında (1350- 1502) Rize'nin
    güney kesiminde yer alan Hemşin'e birçok Türk boyu yerleşmiştir. Aşağı
    Çamlıca (Viçe) ve Molaveyis (Ülkü) köy de bulunan Koç Heykelleri bu
    yörelerdeki Türklüğ'ün bariz delilleridir. Benzeri koç heykelleri doğu
    Anadolu ve Azerbaycan gibi diğer Türk bölgelerinde de bulunmaktadır.
    Koyun ve koç heykelleri orta asya Türk kültüründe yer alan
    sembollerdir. Türkler göçüp yerleştikleri yerlerde ölen ilk atalarının
    mezar taşlarına, taştan oyma koç heykeli dikerlerdi. Bu bir Türklük
    geleneğidir. Fatih Sultan Mehmet’in, 1461 yılında Trabzon'un fethetmesi
    ile birlikte Rize ve çevresi de Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1486
    ve 1534 tarihli Trabzon sancağı mufassal tapu tahrir defterlerine göre
    bölgenin merkezi yönetime bağlandığını görüyoruz. Bu kayıtlara göre
    Kaza-i Hemşen'e (Hemşin Kazası) bağlı 34 köy bulunuyordu. Hemsin
    kazasının; Hemsin, kara Hemsin, Eskanos (Senos-Kaptanpaşa) olmak üzere
    üç nahiyesi vardı. 1536 tarihinde yapılan yeni bir idari taksimatla
    Hemşin, İspir sancağına bağlandı. 1600 tarihli kaynaklarda da bu
    sancağa bağlı olduğu görülür. 1753 ve 1831 tarihli tapu kayıtları ile
    ilgili belgelerde de Hemsin kazasının Trabzon sancağına bağlı olduğu
    yazılmaktadır. 1836 yılında yapılan yeni bir taksimatla Atina (Pazar)
    ilçe, Hemşin'de Pazar'a bağlı bir nahiye olur. Daha sonra 1856-1857
    yıllarında Hemşin'in kaza olduğu bilinmektedir. Ancak 1878 yılında
    Berlin Antlaşması ile yapılan yeni bir idari düzenleme ile Çoruh iline
    bağlı bir bucak, 1904 tarihinden sonra da Trabzon'a bağlı olduğu
    görülmektedir. 05.03.1916 tarihinde Rus işgali sonucunda Hemsin, Batum
    Sancağına bağlı olarak yönetilmeye başlanmıştır. 15.08.1918 tarihinde
    Rus işgalinin kaldırılması sonucunda da Hemşin tekrar Osmanlı
    imparatorluğu yönetimine girmiştir.Cumhuriyet dönemi ilk idari taksimat
    20.04.1924 tarihinde yapılmıştır. Yapılan bu taksimatla Hemşin tekrar
    Pazar'a bağlı bir bucak olmuştur. Son olarak 09.05.1990 tarih ve 3644
    sayılı kanunla Hemşin yeniden ilçe olarak kurulmuş; 19.08.1991 tarihi
    itibariyle teşkilatlanmaya başlamıştır. Böylece 133 yıl sonra Hemşin
    ilçe olma statüsüne yeniden kavuşmuştur.
    Coğrafi Yapı ve Ulaşım


    Hemşin ilçesi Rize'nin eski yerleşim birimlerinden olup, Rize'nin
    yeni ilçelerinden biridir. Denizden 19 Km içerde, ulaşım yönünden
    kendisine en yakın konumda olan Pazar ilçesine 19 km, Rize iline 57 km
    mesafededir. İlçenin yüzölçümü 176 kilometrekaredir. Doğusunda
    Çamlıhemşin, Kuzeyinde Pazar, batısında Çayeli ilçeleri, Güneyinde de
    Çamlıhemşin sınırları içerisinde kalan Kito Yaylası ile Kaçkar dağları
    yer almaktadır. Hemşin ilçesi Ceğalver tepesinin eteğinde kurulmuştur.
    Fiziki Özellik


    Genelde 3. zamandaki ALP-HİMALAYA orijini içerisinde yer alan
    yörenin güneyindeki dağlık alan, Tatos dağlarının Çatalkaya kesimidir.
    Bu yüksek dağlar sayısı pek çok olan ırmaklarla derin şekilde
    yarılmıştır. Bundan dolayı zorlama mendereslerinin meydana getirdiği
    vadinin Kantarlı serisi ormanların etrafında doğu sınırını teşkil eden
    Minaslı tepesi 1800m. Pamukçuk tepesi 1660 m. Üsküt dağı 1475 m
    yüksikliktedir. Gedalmaç belinin batısından kıvrılarak devam eden Tokça
    tepesi 1653 metredir. Ceğalver tepesi 1476 m yüksekliktedir. Bu dağ
    serisi Kantarlı mevkiinde dere içinde seviye 500 metreye inmektedir. Bu
    tepeler arasında derin yarıklar meydana gelmiş ve vadi aralarından çok
    sayıda yan dereler oluşmuştur. Kaynağını eriyen kar sularından ve yan
    kol derelerden alıp güneyden kuzey istikametine doğru akan Hemşin
    deresi ilçe merkezinin ortasından geçerek Pazar ilçe sınırından
    Karadenize dökülmektedir.
    Jeolojik Yapı


    Hemşin deresi formasyonunun en yaygın kayaç grubunu andezit, bazalt,
    lav ve proklastlar oluşturmaktadır. Lavların genel renkleri gri, koyu
    gri ve siyah arasındadır. Bazaltlarda yer yer spritleşme
    gözlenmektedir. Birim içinde ayrıca iki seviye halinde yastık lavlara
    da rastlanmıştır.Kantarlı ana deresinin son kademesin, teşkil eden
    Mağlut ırmağı ile Tozhozina dereleri bol su ve yüksekten çağlıyarak
    aktığı için iyi alüvyon taşırlar.Bunlara Hemşin'e doğru pek çok kertik
    vadiler oluşturan yan dereler de karışır.Suları tatlı,soğuk ve yılın
    hiçbir gününde kurumayan bu akarsularda çok miktarda alabalıkların
    bulunması bölgenin önemini dahada artırmaktadır. Alpin bitkiler ve
    kayalık sahalar dışında erozyon oldukça kuvvetlidir.Akarsu işlemesi ile
    meydana gelen şekillerden en önemlisi birikinti konileridir. Bir diğeri
    de şekilledir(taraçlar). Bu taraçlar yol yapımı sebebi ile zaman zaman
    ortadan kalkmıştır. Tabanlı vadi olmasına rağmen, yer yer vadi tabanı
    çok dardır. Örneğin; Çamlıtepe ile Çipendüzü arasındaki kısım kanyon
    vadi tipinde örnektir.
    İklim


    Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinin içinde bulunan Hemşin, ılıman kuşağın
    yüksek enlem iklim tipine girmektedir. Her mevsimi yağışlı, yazları
    serin, kışları ılıktır. Dağlar denize paralel olduğundan, hava
    kütleleri buralarda bol miktarda yağmur bırakırlar.Bu yağışların
    mevcudiyeti, Kuzey Avrupadaki yüksek basınç alanından teşekkül eden
    hava kütleleri Türkiye'nin güneyindeki alçak basınç alanına doğru
    haraket ederken Karadenizden gaçmekte ve Karadenizden bol rutubet
    alarak dağlarra yükselerek bol yağış bırakmaktadır. Kar kalınlığı
    yükseklerde 3-4m. yi bulur. Yaz aylarında ani sağanaklar, zaman zaman
    dolu yağışları rastlanır.
    Bitki Örtüsü


    Bölgenin iklim özelliğinden kaynaklanan sürekli yağışlar, aşınmayı
    artırarak erozyon tehlikesini sürekli gündemde tutmaktadır. Deniz
    seviyesinden yüksekliği 210 m’dır. Arazinin tamamı bitki örtüsü ile
    kaplıdır. Tabii bitki örtüsü birinci derecede yüksek kısımlarda köknar,
    aşağı kısımlarda ladin,alçak kısımlarda kayın,dere kenarlarında
    kızılağaç,ekseriyeti teşkil eder. İkinci derecede ise gürgen, meşe,
    ihlamur, karaağaç, karaçam, karayemiş ve kumarlıklar görülür. Orman üst
    sınırının üstünde ise alpin çayırlara rastlanır. Bu bitki türleri,
    yaprakları geniş ve iğne yapraklı olmak üzere değişik yüksekliklerde
    topluluklar oluştururlar. Örneğin; kızılağaç 0-500 m. arasındaki
    yüksekliklerde bulunur. Gürgen, kestane ve karaağaç 500-1500 m.
    arasında topluluklar oluştururlar.
    İdari Yapı ve Nüfus


    İlçenin toplam 8 köyü ve 4 mahallesi vardır. Belediye teşkilatı 1955
    yılında kurulmuştur. Yerleşim arazi yapısının etkisi ile dağınık bir
    şekil arz etmektedir. Köyler, Anadolu’nun diğer yörelerinden çok farklı
    olarak geniş alanlara yayılmış, yerleşim alanları ile tarım alanları iç
    içe girmiştir.
    2000 yılı Genel Nüfus sayımı sonuçlarına göre İlçenin toplam nüfusu
    4435’dır. Bu nüfusun 3262’si şehir merkezinde, 1173 kişisi köylerde
    yaşamaktadır. Nüfus artışı hızı şehir merkezinde 7.77, köylerde
    –57.46’dır. 1990 yılında İlçenin nüfusu 5102 iken daha sonraki yıllarda
    ekonomik nedenlere bağlı olarak meydana gelen göçün etkisiyle, İlçe
    nüfusu azalma eğilimine girmiştir. 2007 adrese dayalı hane halkı tespit
    çalışmaları sonuçlarına göre yaklaşık olarak köy nüfus sayısı 600,
    şehir nüfus sayısı 1600 civarındadır.
    Ekonomik ve Sosyal Durum


    Engebeli arazi yapısı nedeniyle arazinin bütünü kullanılmayan Hemşin
    İlçesinin ekonomik durumunu da bu arazi yapısı belirlemiştir. Halkın
    büyük bölümü tarımsal faaliyetten elde edilen gelirin geçimi temin
    etmeye yetmemesinden dolayı büyük illere göç ederek gittikleri yerlerde
    çalışıp elde ettikleri gelirle, bir bölümü de bölgemizdeki çay
    fabrikalarında ve buna bağlı olarak gelişen sanayi kuruluşlarında
    çalışarak elde ettiği gelirle, ilçeyi terk etmeyen vatandaşlarda yaş
    çaydan elde ettikleri gelirle geçimlerini sağlamaktadır. İlçede
    istihdam yaratacak herhangi bir sanayi kuruluşunun olmaması, ilçe
    ekonomisinin sürekli küçülmesine sebep olmuştur. 17600 hektarlık İlçe
    arazisinin 3500 hektarlık bölümü çaylık, 1000 hektarlık bölümü de diğer
    tarım (çayır, mısır, meyve ve sebze) arazisidir. Az sayıda aile
    tarafından aile ihtiyacını temin etmek üzere hayvancılık faaliyeti
    sürdürülmektedir. Yerleşim alanları civarındaki arazinin büyük bir
    bölümü çay tarımına ayrılmıştır. Bu durumunda hayvancılık sektörünün
    giderek küçülmesine etkisi olmuştur. Halkın temel geçim kaynağı çaydır.
    Bunun yanında arıcılıkla uğraşan aile sayısı her geçen gün artmakta ve
    arıcılık da ilçe ekonomisine önemli katkı sağlamaktadır. İlçede 200
    aile tarafından arıcılık yapılmaktadır. Bunun dışında kivi üretimi de
    yapılmaktadır. Organik tarımın geliştirilmesi için
    Kaymakamlık-Belediye-TEMA Vakfı tarafından yapılan bilgilendirme ve
    bilinçlendirme konferansları, halkın organik tarıma olan ilgisini
    artırmıştır. Organik tarım ve EKO Turizmin ilçede çok önemli istihdam
    alanları yaratacağı düşüncesiyle bu konu ile ilgili çalışmalara ayrı
    bir önem verilmektedir.
    İlçe halkının sosyal yaşamı geleneksel bir özellik arz etmektedir.
    Her ne kadar kent yaşamının izlerine rastlanmakta ise de İlçede hakim
    olan yaşam tarzı geleneksel köy yaşamıdır. Geleneksel yapı malzemesi
    ahşap olmasına rağmen çay tarımının refah artırıcı etkisi ile betonarme
    yapıların sayısında artış gözlenmektedir. İlçedeki konutların çoğunluğu
    betonarme yapılardan oluşmakla birlikte her köyde çok sayıda ahşap
    yapılara rastlanmaktadır. Gerek tarımsal gelirin yetersizliği, gerekse
    ticari faaliyetlerde bulunmak maksadıyla ilçe halkının büyük bir kısmı
    büyük şehirlere göç etmiştir. Önemli tarımsal faaliyetler arasında yer
    alan yaylacılık, çay tarımının ve bunlara bağlı olarak meydana gelen
    sanayileşmenin etkisi ile birlikte hemen hemen ortadan kalkmış
    durumdadır. Sadece aile ihtiyacını karşılamaya yönelik az sayıda bazı
    aileler tarafından büyük ve küçükbaş hayvan beslenmektedir. İlçenin tüm
    yerleşim birimlerine yol, su, elektrik ve telefon hizmeti götürülmüştür.
    Eğitim, Kültür ve Sağlık


    İlçede sağlık hizmetleri ilçe merkezinde yer alan tek Sağlık Ocağı Tabipliği tarafından karşılanmaktadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:21 am

    İyidere İlçesi

    rize tanıtım Ilce_9_2008630_14_59_48



    Tarihçe


    İlçenin de içinde bulunduğu yerleşim bölgesi 1461 yılında Osmanlı
    Devleti sınırları içerisine katılmıştır. Eski adı “Aspet” olan İlçe
    merkezi Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından sonra Bucak olarak
    yapılandırılmış ve İyidere çayından dolayı İyidere ismini almıştır.
    21.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla İlçe olmuştur.
    Coğrafi Yapı ve Ulaşım


    İlçenin yüz ölçümü 25 km2’dir. Rize’ ye Batı yönünden gelindiğinde ilk uğrak yeri, Doğu Anadolu’nun Karadeniz’e açıldığı noktada bulunmaktadır.
    İlçe merkezi denizin kıyısında kurulmuş olmasına rağmen dağlık
    alanda yer alan, İlçenin güneyini boydan boya bir duvar gibi kaplayan
    Doğu Karadeniz dağları ile doğu ve güneye gidildikçe rakım yükselir.
    İlçe yerüstü kaynakları bakımından oldukça zengindir. En önemli
    akarsuyu İyidere deresidir. Kıyı kesiminde ılık ve bol yağışlı bir
    iklim olmasına rağmen, içerilere doğru gidildikçe rakımın artmasıyla
    birlikte iklim sertliği görülür.Ortalama sıcaklık 14 derecedir. Yıllık
    yağış ortalaması metrekareye 230 kg’dır.
    İlçeye bağlı 8 Mahalle, 7 Köyün ulaşımı beton ve asfalt yolla yapılmaktadır.
    Elektrik, Su ve Telefonu olmayan Mahalle, Köy bulunmamaktadır.
    Köy ve Mahalle kanalizasyonları fosiftiklerle çözüm sağlanmıştır.
    İdari Yapı ve Nüfus


    8 mahalle, 7 köyden oluşan ilçenin nüfusu, 2008 TUİK (Türkiye
    İstatistik Kurumu) verilerine göre merkez nüfusu 4904, köyler 3759
    olmak üzere toplam nüfus 8663 tür.
    Ekonomik ve Sosyal Durum


    İlçe Tarımda tek ürüne bağlı olup; 3 ÇAYKUR, 13’ü Özel Sektöre ait
    olmak üzere toplam 16 Çay Fabrikası ve ÇAYKUR’a ait bir adet Çay Kutusu
    Fabrikası bulunmaktadır.
    İlçede hayvancılık küçük aile işletmeciliği şeklinde yapılmaktadır.
    İlçe Sosyo-Ekonomik kalkınma bakımından ilçeler arasında 241. sıradadır.
    Halkın çoğunluğu sosyal güvenceye sahiptir.
    İlçede Ziraat Bankası, Tarım Kalkınma Kooperatifi, Tarım Kredi
    Kooperatifi, Ziraat Odası Başkanlığı ve Su Ürünleri Kooperatifi
    kuruluşları bulunmaktadır.
    İlçe sınırları içerisinde bir Beton Santrali yer almaktadır.
    Eğitim, Kültür ve Sağlık


    İlçede Okuma-Yazma oranı %100 olup, 1 Lise ve 9 İlköğretim Okulunda,
    derslik başına yaklaşık 20 öğrenci ile eğitim sürdürülmektedir.
    İlçede 4 Sağlık Ocağı, 2 Sağlık Evi ve 112 Acil Sağlık İstasyonu hizmet vermektedir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:22 am

    Turizm Değerleri


    İyidere Plajı


    Günümüze kadar doğal yapısını koruyan plaj, ilçenin turizmine büyük
    katkı sağlamaktadır. İlin en önemli plajı olan iyidere plajı, Karadeniz
    otoyolunun sahil şeridinin büyük bölümünün doğal dokusunu bozmasıyla
    daha da önem kazanmıştır.
    Pileki Mağarası


    İyideredeki mağaraların içinde en büyüğüdür. Taşhane köyünde bulunan
    ve uzunluğu yaklaşık 1500 metreyi bulan bu mağara insan eliyle yapılmış
    olup; bölge halkı tarafından pileki taşı çıkartılmak için yüz yıllar
    boyunca oyulmuştur. Mağaranın içinde bir çok tünel, tünellerin sonunda
    da boşluklar bulunmaktadır.
    Mağaradan 30-40 yıl öncesine kadar taş çıkartılıyordu. Fakat
    teknolojinin gelişmesi ve alışkanlıkların degismesi nedeniyle artik
    buradan taş çıkartılmıyor.
    Pileki; yakın geçmişe kadar yöre mutfağının temel öğelerinden
    biridir. Büyüklüklerine göre laz, yarım, üç çeyrek, kotluk, ikili
    kotluk gibi isimle anılırdı. Mağaradan çevresi oyularak alınan taşların
    daha sonra içleri oyulur, yöre ihtiyacı karşılandıktan sonra geri
    kalanı genellikle deniz yoluyla başka şehirlere pazarlanırdı.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:23 am

    Kalkandere İlçesi

    rize tanıtım Ilce_10_2008711_14_54_25



    Tarihçe


    İlçenin bilinen en eski adı Karadere'dir. İlçe merkezinden geçmekte
    olan derenin yatağındaki kara taşların, suyun rengini kara göstermesi
    ilçenin bu adı almasına sebep olmuştur. Daha sonra bu ad Kalkandere
    olarak değiştirilmiştir. Kalkandere adı ilçenin geri kalmışlıktan
    kurtularak kalkınma sürecine girmesi nedeniyle verilmiştir. Başka bir
    düşünceye göre derenin bol su getirerek taşmasına atıfta bulunularak
    "Kabaran Dere" anlamında Kalkandere denmiştir. üçüncü bir anlamı da
    kötülüklere karşı kalkan olmaktır.
    Kalkandere, sırasıyla Kimmerler, Persler, Selçulular ve Trabzon Rum
    Pontus devletinin egemenliği altında kalmış, 1461'de Fatih sultan
    Mehmet'in Trabzon Rum Pontus Devletini ortadan kaldırmasıyla Osmanlı
    İmparatorluğu'na katılmıştır.
    Mütareke yıllarında Trabzon'da kurulan "Trabzon Müdâfa-i Hukuk-i
    Milliye" örgütünün Rize'de şubesi açılmış, bölgemiz halkı, bu örgüt
    vasıtasıyla seferberliğe iştirak etmiştir.
    Kalkandere nahiyesi 27.06.1957 tarihinde yürürlüğe giren 7033 sayılı
    kanunla ilçe olmuştur. Ancak bölgemiz fiilen 01.04.1959'da ilçe olarak
    yönetilmeye başlanmıştır.
    Coğrafi Yapı ve Ulaşım


    Kalkandere Rize'nin Güneybatı'sında yer alan Rize Merkez, İyidere, İkizdere ve Trabzon'un Of ilçeleri ile çevrili 95 km2
    alana sahip, sahilden 15 km içeride Rize'nin iç kesiminde kalan dört
    ilçesinden biridir. Kalkandere engebeli bir arazi yapısına sahiptir.
    Arazinin tümü ağaç ve yeşil bitki örtüsüyle kaplıdır. Çıplak araziye
    rastlamak mümkün değildir. Düzlük denilebilecek arazi hemen hemen hiç
    yoktur. Bölgede göze çarpan vadi aralarında büyük veya küçük birçok
    dere akmaktadır.Bölgenin iklim özelliğinden kaynaklanan sürekli
    yağışlar aşınmayı arttırarak erozyon tehlikesini sürekli gündemde
    tutmaktadır. İlçe sınırları içerisinde yükseklikleri 1000 m. altında
    kalan birçok tepe mevcuttur. Bu tepeler herhangi bir özelliğe sahip
    değildir.
    Dört mevsim ılıman ve yağışlı bir iklime sahip olan Kalkandere'de, Yıllık ortalama sıcaklık 13.8 C, Yıllık ortalama yağış m2'ye 2327 kg ve Yıllık ortalama yağışlı gün sayısı 172'dir.
    İlçenin çevre il ve ilçelerle bağlantısı karayolu ile
    sağlanmaktadır. İlçeyi İl merkezine bağlayan sahil devlet karayolu
    İlçeye 33 km. mesafe olup, İlçeyi Yolbaşı Beldesi üzerinden il
    merkezine bağlayan eski devlet karayolunda yeniden düzenleme ve yapım
    çalışmaları devam etmektedir. Bahse konu yolun tamamlandığında ilçenin
    il'e olan uzaklığı 20 km mesafede olacaktır. İlçenin İl Merkezine
    uzaklığı 33 km mesafededir. İlçe Merkezinden İl Merkezine; Belediye
    Otobüsü ile sabah saat 07.00’den başlayarak aksam saat l8.00’e kadar
    her saat başı, dolmuş minibüsleri ile de her yarim saatte bir ulaşım
    sağlanabilmektedir. İlçeden (komşu İlçeler) İkizdere İlçesine olan
    uzaklık 40 km, deniz sahiline uzaklığı 13 km, İyidere İlçesine olan
    uzaklık 15 km ve Trabzon İli Of İlçesine olan uzaklık ise 22 km
    mesafededir.
    İdari Yapı ve Nüfus


    İlçeye bağlı 2 belediye (Merkez Belediyesi ve Yolbaşı Belde
    Belediyesi) ve 21 köy bulunmaktadır. (Çağlayan, Çayırlı,
    Dilsizdağı,Dülgerli, Esendere, Fındıklı, Geçitli, Hurmalık, Esentepe,
    Hüseyinhoca, İnci, Kayabaşı, Ormanlı, Seyrantepe, Soğuksu, Ünalan,
    Yenigeçitli, Yeniköy, Yeşilköy, Yokuşlu ve Yumurtatepe Köyü), Ayrıca,
    merkez belediyesine bağlı 12 mahalle (Adalar, Aksu, Aşağıtatlısu,
    Cevizlik, Dağdibi, Kuruköy, Kızıltoprak, Medrese, Soğuksu, Taşçılar,
    Yukarıtatlısu ve Yenimahalle Mahallesi) ve Yolbaşı Belde Belediyesine
    bağlı 6 mahalle (Armutlu, Cumhuriyet, Camii, Düz, Merkez ve Sırt
    Mahallesi) vardır.
    2000 Nüfus Sayımına göre İlçenin nüfus yoğunluğu 165’dir. İlçede
    ekonomik sebeplerden kaynaklanan dışa göç olayı yaşanmaktadır. 2000
    Genel Nüfus Sayımının kesin sonucu ise 19216’dir. Adrese Dayalı Nüfus
    Kayıt Sistemi 2007 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre ilçenin toplam
    nüfusu 12.712'dir. Şehir nüfusu 5.670, köy nüfusu 7.042'dir.
    Ekonomik ve Sosyal Durum


    İlçenin ekonomik hayatı daha önceki bölümlerde de ifade edildiği
    üzere çay tarımına ve sanayisine dayanmaktadır. İlçedeki toplam tarım
    arazisinin % 90’ından fazlasında çay tarımı yapılmaktadır.
    İlçede büyükbaş ve küçükbaş hayvancılığın yanı sıra arıcılıkla da uğraşılmaktadır.
    1950’li yıllardan sonra bölgede çay tarımı gelişmeye başlamış ve
    daha önceleri tarla, bağ ve bahçe düzenlenmesine elverişli olmayan
    yerlerde çay üretiminde olumlu sonuçlar alınmış olup, günümüze kadar
    gelen süreçte de artarak devam etmiştir. Halen İlçemizde 47.163
    dekarlık alanda çay tarımı, 800 dekarlık bağ-bahçe ziraatı, 2.000
    dekarlık tarla ziraatı, 2.000 dekarlık mera-çayır, 42.500 dekarlık
    ormanlık, 537 dekarlık kullanılmayan alan olmak üzere toplam 95.000
    dekar mevcuttur.
    İlçedeki çalışma hayatı tamamen çay üretimine dayanmaktadır. Çay
    üretim döneminde (Mayıs-Ekim ayları arası) iş ve çalışma yaşamında ve
    nüfusta (İlçe nüfusuna kayıtlı olup da İl dışında yaşayan
    vatandaşlardan çay üretimi yapanların üretim döneminde İlçeye gelmeleri
    nedeniyle) oldukça hareketlilik yaşanmaktadır.
    İlçedeki vatandaşlardan bir bölümü, ilçe merkezi ve köylerdeki çay fabrikalarında geçici veya daimi işçi olarak çalışmaktadır.
    Eğitim, Kültür ve Sağlık


    İlçede 11 İlköğretim Okulu, 1 Çok Programlı Lise ve 1 İmam-Hatip
    Lisesi olmak üzere 13 okul mevcuttur. İlköğretim okullarından 20 tanesi
    taşımalı ilköğretim nedeniyle kapalıdır. Kalan 11 okul da ise, eğitim
    öğretime devam edilmektedir. İlçe merkez ve köylerinde yaşanan göç
    nedeniyle öğrenci sayısı son yıllarda büyük ölçüde düşmüştür.
    İlçede orta öğretim öğrencilerine yönelik olarak faaliyette bulunan
    2 özel öğrenci yurdu bulunmaktadır. 2 Erkek Yurdu, İlçede 12 yatak
    kapasiteli öğretmen evi mevcut olup, lokali ile birlikte hizmet
    vermektedir.
    İlçe sağlık teşkilatı 1962 yılında kurulmuş olup, yeni hizmet
    binası, 15.10.2006 tarihinde hayırsever vatandaş tarafından
    tamamlanarak Şaban Cengiz Sağlık Merkezi adı altında hizmete
    başlamıştır. İlçede 3 Sağlık Ocağı (Merkez, Yolbaşı, Hurmalık Sağlık
    Ocakları), 6 Sağlık Evi (Çağlayan Köyü, Dülgerli Köyü, Esendere Köyü,
    Fındıklı Köyü, Hüseyinhoca Köyü, Ormanlı Köyü) bulunmaktadır
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:26 am

    Pazar İlçesi





    Tarihçe

    M.Ö 2000 başlarında Pazar ve yöresinde Hayvancılık
    ve tarımla geçinen bir takım topluluklar yaşıyordu. M.Ö 1900 ve 1200
    Tarihleri arasında Atina'nın (Pazar) Hititlerin etkisi altında kaldığı
    sanılmaktadır. İ.Ö. VIII. yüzyılda Miletos'lu denizciler Pazar yeri adı
    verilen yerleşimlerden birini de yörede kurmuşlardır. Aynı yüzyıllarda
    Med’ler yöreyi ellerine geçirmişlerdir. Bir süre yöremiz Med'lerin
    yerine Ülke olan Persler'in eline geçmiştir. İ.Ö. 1950'de Atina'da
    (Pazar) Pontus krallığı hakimiyeti görülür. İ.Ö. 66'da Roma
    İmparatorluğunun kontrolü altına giren Atina'nın Roma İmparatorluğunun
    İ.S. 395'de ikiye ayrılmasından sonra yöremiz Bizans egemenliğine
    geçer.Malazgirt savaşını izleyen sürede Melikşah'ın Rize'ye kadar
    geldiği ni Prof.Dr.İbrahim Kafesoğlu Melikşah adlı kitabında belirtir.
    1204'te Atina'nın (Pazar)Trabzon Rum İmparatorluğunun hâkimiyetine
    geçmesinden sonra Türk hâkimiyetine geçişi 1461'de Fatih'in Trabzon'u
    fethi ile gerçekleşir. 1571'de Kafkas kavimlerinden dolayı abhaza
    korsanlarınca Atina'nın (Pazar) basılıp yağmalanması da Tarihi bir
    vakadır. Osmanlı döneminde 1877'ye kadar Batum sancağına bağlı bir
    yerleşim yeri olarak görürken 1877-1878 Osmanlı Rus savaşından sonra
    Batum Ruslara bırakılınca 1878'de kurulan Lazistan sancağının (Merkez
    Rize) önde gelen kazası da Atina olur. I.Dünya savaşında 5 Mart 1915'de
    Atina (Pazar) Rus işgaline uğrar. Pazar'ın Rus işgalinden kurtuluş
    tarihi ise 10 Mart 1918'dir. 1928'de Atina ilçesi Pazar adını almıştır.
    Çoruh iline bağlı olan Pazar'ın Çoruh ilinin kaldırılmasından sonra
    kurulan Rize İlinin tek İlçesi Pazar'dır. 1 Mart 1953'de Pazar'a bağlı
    Ardeşen Bucağı İlçe olur.
    Coğrafi Yapı ve Ulaşım


    Pazar, Doğu Karadeniz'de Rize'nin ilçelerinden biridir. Deniz
    seviyesinden 10 metre yüksekte Artvin-Rize Devlet yolu üzerinde
    Doğu-Batı yönünde kurulmuştur. Doğusunda: Ardeşen Batısında: Çayeli
    Güneyinde: Çamlıhemşin ile Hemşin Kuzeyinde ise Karadeniz yer alır.
    İlçe Rize'ye 37,Sovyetler birliğine 67 Km uzaklıkta olup 315 Km2
    Yüzölçümü sahiptir. Pazar-Ardeşen arasındaki çok dar kıyı düzlüğü ve
    dar Pazar deresi vadi tabanı dışında ilçe tamamıyla dağlıktır. İlçe
    harita üzerinde tabanı deniz kıyısında olan bir üçgene benzer. Bu üçgen
    deniz kıyısında 21,kuzey-güney yönünde ise 35 km uzunluktadır.
    Pazar İlçesi İl Merkezi Rize'ye 37 km uzaklıktadır. Çayeli’ne 22 km
    Ardeşen’e 8 km uzaklıktadır. Pazar ilçesine Yurdun değişik illerinden
    Trabzon-Rize Merkeze gelinerek buradan ilçemize dolmuşlarla
    ulaşılmaktadır. Trabzon-Hopa arasında çalışan küçük otobüslerle sabah
    6.30 akşam 19.30 arasında her 30 dakikada araç bulunması mümkündür.
    İklim


    Yazları az sıcak, kışları az soğuk geçen, "orta iklim tipi" ne sahip ilçede yıllık ortalama yağış miktarı 2332 mm dir.
    Bitki Örtüsü


    İklimin yağışlı olması yüzünden yöre bitki örtüsü bakımından çok
    zengindir. İlçe bütün yıl yeşillikler içindedir. eskiden daha fazla
    alan kaplayan doğal bikri örtüsü çay bahçeleri açmak ve yeni yerleşim
    yerleri kurmak uğruna tahrip edilmiştir. Gerek koru, gerekse bozuk koru
    ormanlarında Kayın, Gürgen, Kızıl ağaç, Kestane, Ihlamur ve az da olsa
    Karaağaç vardır. Devlet denetimindeki ormanlık alanların alt
    tabakalarıyla bazı yerlerde bölümler halinde orman gülleri "Kumar"
    bulunmaktadır. Ayrıca, yabani karayemiş, böğürtlen, eğrelti otlar ve
    ayı üzümü orman altı formasyonu olarak dikkat çeker.
    Dağlar


    İlçenin en yüksek dağı güneyde Kaçkar 3737 metredir. Diğer önemli
    yükseltiler Verçenik, Altıparmak ve Hipot tur. Bu dağlar arasında
    yollar patika'dan ibarettir. Kaçkar dağının üzerinde sürekli "Buzul
    "vardır.
    Yaylalar


    İlçede yaylacılık doğal şartların sonucu olarak asırlardır
    sürdürülen ekonomik bir faaliyettir. Özellikle orta kesim ile kıyı
    kesiminde yer alan bazı köylerin sakinleri yaz aylarında hayvan
    otlatmak ve ürünlerini saklamak amacıyla Fırtına Deresinin yukarı
    çığırında yer alan yaylalara gitmektedirler. Bu yaylaların en
    önemlileri: Kito, Ambarlı, Kızılhaç, Çelmeç, Verçenbek, Kaleibala,
    Başyayla, Çiçekli, Elevit, Kelevit, Palovit ve Samistal'dır.

    İdari Yapı ve Nüfus


    Pazar ilçesinde 2007 yılı nüfus sayımına göre şehir merkezi ve
    mahallelerde 14.682 köylerde 17.533 olmak üzere toplam 32.215 kişinin
    yaşamakta olduğu tespit edilmiştir.
    İlçe nüfusunun % 46 sı ilçede yerleşiktir.
    Ekonomik ve Sosyal Durum


    İlçe ekonomisinde en büyük payı çay alır. Bunun yanında balıkçılık
    ticaret, sanayi, bankacılık ve tarımda ekonomik kaynak yaratıcı işler
    olarak yapılmaktadır. Çayın halkın geçiminde bu kadar önemli olması
    yöredeki az kireçli toprağın bu bitki için ideal olmasından
    kaynaklanmaktadır.
    İlçemizde irili ufaklı olmak üzere müteahhitlik ve küçük esnaf kesiminde ortalama olarak 2150 kişi istihdam edilmiştir.
    Tarım ve Hayvancılık


    İlçe ekonomisinde en büyük payı çayın alması yüzünden tarla ziraatı
    ve bağ-bahçecilik çok küçük alanlarda, aile ihtiyacının karşılanma
    ihtiyacına yönelik yapılmaktadır. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ilçede
    büyük alan kaplayan mandalina ve portakal bahçeleri ile elmalık
    günümüzde çok azalmıştır. 1939 yılında ürünlerinin değerlendirilmesi
    için kurulan elma kurutma ve konserve fabrikası da ha sonra çayın
    devreye girmesiyle ekonomik olarak devreden çıkmıştır.
    Tarla ziraatına ayrılan 2.000 hektarlık alanda mısır, fasulye ve patates ekilmektedir.
    Arazinin engebeli, çayır ve mera’nın az olduğu, çay bahçeleri
    nedeniyle yem bitkilerinin ekilmemesi yüzünden hayvancılık "ahır
    hayvancılığı" şeklinde yapılmaktadır. Kıyı kesimlerdeki bu durumun
    aksine yüksek yerleşimlerde hayvancılık asıl uğraş olarak dikkat
    çekmektedir. Kıyı kesimde az sayıda aile kendi süt ihtiyacını
    karşılamak amacıyla Jersey inek türü beslemektedir. Sahil kesiminde
    rutubetin çok olması yüzünden iç kısımlardaki dağlık ve yaylalık
    alanlarda yapılan arıcılık 3600 civarında fenni ve iptidai kovanla
    sürdürülmektedir.
    Puro Tütünü


    İlçenin özgü bir Endüstri bitkisidir ve Pazar adıyla anılan
    puroların yapımında kullanılır. Toprak yapısı gereği yalnızca 26 köyde
    ekimine izin verilmiştir. Puro tütününü diğer tütünlerden ayıran en
    büyük özellik yapraklarının 1 metre civarında oluşudur. Diğer tütünler
    gibi kıyılmayan bu tütün "iç sargılık", "Dış sargılık" ve "Dolguluk"
    olarak üç aşamada kullanılır.
    Balıkçılık


    İlçenin gelir getiren kaynaklarından biride balıkçılıktır. Pazar'lı
    denizle bütünleşmiş gibidir, onsuz yapamaz. Fakat deniz kirliliği
    yüzünden balıkçılık eski önemi ve yerini kaybetmektedir.
    Eskiden Pazar'lı hem balığı tutar yerdi, hem de satarak geçimini
    sürdürürdü. Bu gün dededen kalma mesleği sürdüren 150–200 civarındaki
    balıkçı ailesi geçim sıkıntısı içinde yaşama savaşı vermektedir.
    Balıktan umduğunu bulamayan Pazar'lı küçük balıkçı tekneleri ile
    lüks yat yapımına yönelmektedir. Bahçedeki daracık alanlarda yöre
    insanının becerisi ve bir keser-testere yardımıyla sürdürülen tekne
    yapımı önemli bir ekonomik değer yaratmaktadır.
    Eğitim, Kültür ve Sağlık


    İlçenin en belirgin yanı dış çevreyle sürekli ve yoğun ilişkidir.
    Yörede "Gurbetçilik" denen göç olgusu çeşitli biçimlerde etkinliğini
    sürdürmektedir. Toplumsal yapıda köklü değişikliler yaratan çay ekimi
    öncesinde deniz; ana geçim kaynağıydı. Daha sonra taşımacılık gibi
    hizmetlerde denize açılan ilçe insanı öteden beri "Ev dışı" bir yaşama
    biçimine yönelmiştir. Başsız, erkeksiz kalan ailenin öbür
    bireylerindeyse içine kapanık bir yaşama düzeni görülmüştür. Yörenin
    dağınık yerleşim düzeni de içe kapanmayı yaratmaktadır. Kapalı yapıda
    toplumsal değerler ve ilişkiler, büyük ölçüde geleneksel-dinsel
    düşüncelerle biçimlenmektedir
    Nüfus yoğunluğu ve toprakların yetersizliği yüzünden göç sürmüştür.
    Dağ ve iklim koşularından kaynaklanan, taş ve ahşaba dayalı özgün ev
    yapısı bile yerini kırsal kesimde betonarmeye bırakmıştır. Dağınık
    yerleşme anlayışı sürdürülürken, bomboş alanlarda birkaç katlı, villa
    tipi evler geçim düzeyinin bir göstergesi olmuştur. Çay gelirleriyle il
    dışında ya da işinde yatırıma yönelirken tüketim eğilimi de giderek
    yükselmiştir. Ancak tarıma dayalı uğraşlarla biçimlenen geleneksel
    değerler, toplumsal ilişkilerde günlük yaşamı belirleyiciliğini
    korumaktadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:27 am

    RİZE'NİN TARİHÇESİ


    İLİN ADININ KAYNAĞI


    Rize'nin tarihi öncesi hakkında bilgilerimiz sınırlıdır. Yöreye
    hakim olan orman dokusu nedeniyle, Rize'nin tarih çağları ile ilgili
    bilgilere ışık tutacak arkeolojik bulgular da bu güne kadar ortaya
    çıkarılamamıştır. Rize'nin tarihi ancak komşu illerin ve bölgelerin
    tarihleri ile bağlantılı olarak ele alınabilmiştir.

    Rize ilinin adı ile ilgili olarak değişik görüşler ileri
    sürülmüştür; Yunanca pirinç anlamına gelen Rhisos, Rumca'da "RIZA"
    olarak dağ eteği anlamında kullanılmıştır. Osmanlıca'da ise "RİZE" ufak
    kırıntı, döküntü anlamındadır. Ayrıca Erzincan'ın Sakalar dönemindeki
    "Eriza" olan adının başındaki "e" sesinin düşmesi ile adaş olarak Rize
    için de kullanıldığı ifade edilmektedir.
    İLK TARİHİ İZLER


    Rize ili ve çevresinin bilinen ilk hakim ahalisi, bitişken dilli ve
    Asya kökenli kavimlerdir. Bunlar Rize ve çevresinde tarım ve
    hayvancılıkla geçinen yerleşik topluluklarıdır. Bu topluluklardan
    "KULKU-KULKHA"ların adına, Erzurum yöresini kendi ülkesinin
    topraklarına katan URARTU kralı II. SARDUR (M.Ö. 765-735) 'un Çıldır
    gölünün güneyinde Taşköprü köyünün üstündeki kayalıklara kazdırdığı
    çivi yazılı kitabede rastlanmıştır.
    M.Ö. 2000'lerde Kafkas dağları ile Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan
    Kimmerler'in Ülkesi, M.Ö. 720 yıllarında Sakalar tarafından işgal
    edildi. Kimmerler'in Azak denizi ile Kafkaslar arasında yaşayan kolu,
    Sakalar'ın baskısı ile M.Ö. 714 yıllarında yurtlarını bırakarak Aras ve
    Çoruh nehri boylarınca yayıldılar. Kimmerler'in bu ilk göçleri, en eski
    destani Gürcistan tarihi olan "Kartlis-Çkhovrebe"da kartli (Gürcistan)
    ve komşularını esarete aldıkları ilk seferi diye anılmaktadır. Daha
    sonraları Kızılırmak ve Adana Bölgesine kadar hakim olan Kimmerler'den,
    Trabzon-Bayburt arasındaki Kemer dağı, Rize Çayeli İlçesi çıkışındaki
    Kemer köyü, Kızılırmak boyundaki Gemerek ile Kars'ın doğusunda yer alan
    Ümrü gibi coğrafya adları günümüze kadar gelmiştir.
    Aşağı Tuna ve Karpatlara kadar Doğu Avrupa'ya hakim olan Sakalar
    M.Ö. 680 yılında kendilerine itaat etmeyen son Kimmerler'i de yenerek
    Azerbaycan ve Gürcistan'a yayıldılar. Saka Kralı MADOVA'nın M.Ö. 626'da
    Medler'ce hile ile öldürülmesi üzerine Heredot'un andığı "Asya'da 28
    yıl süren Sakaların hakimiyetleri" sona erdi.
    Saka göçleri sırasında, Aşağı Çoruh ve Rize-Batum arasına "Kalaç"
    adlı bir Türk boyu yerleşmiştir. Bu boyun yerleştiği bölgeye, M.S. 150
    yıllarında yazılan PTOLEMEUS'un coğrafyasında Kalarzen, Gürcü
    kaynaklarda ise Klarc-et (=Klarç yurdu) denmektedir. Batom-Rize
    arasında güneyden Karadeniz'e esen sıcak rüzgarlar hala "Kalaş yeli"
    olarak anılmaktadır. Ayrıca Rize yöresindeki Türkmen/Oğuz topluluğu
    içinde yer alan Askur Boyunun Rize'nin doğusundaki Askoroz çayı diye
    bilinen çaya adını vermiş olması gerektir. Yine Sakaların Horosan
    kolunun gelen Arşaklar ve Balkarlar Bayburt çevresi Çoruh vadisi
    boyunca yerleşmişlerdir. Bu yüzden Bayburt ve İspir'in kuzeyindeki sıra
    dağlara günümüze kadar ve hece kaymasıyla "Balkal" ve buradan güneye
    doğru esen yağmur getiren rüzgara da "Balkal yeli" denile gelmektedir.
    Rize'de Hemşinlilerin en güzel yaylaları ****** dağlarındadır.
    KOLONİ DÖNEMİ


    M.Ö. 670 yılında Ege'de yaşayan Milletoslu denizciler Marmara ve
    Karadeniz kıyılarında Plinius'un tarihine göre 10 kadar empeion (Pazar
    yeri) adı verilen ticari nitelikle liman şehirleri kurmuşlardır. Bu
    arada Rize'nin de Kolonize edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
    Tarihi akış içerisinde M.Ö. 7 YY sonlarında Kimmer akınlarının
    Anadolu'yu kargaşaya sürüklemesinden faydalanan Medler'in yöreyi istila
    girişimleri, M.Ö. 550'de Med krallığını yıkan Pers kralı II. Kiros'un
    aynı şekilde ki istila hareketleri yöredeki savaşçı kavimlerin karşı
    koymaları nedeni ile Rize çevresinde başarılı olamamışlardır.
    Büyük İskender'in Pers kralı III. Darius'u kesin bir yenilgiye
    uğratması ile eline geçirdiği Anadolu Hakimiyeti M.Ö. 323 senesine
    kadar sürmüştür. Büyük İskender'in ölümü ile İmparatorluğun devamı
    niteliğinde olan Pontos, Koppodkida, Bithynia gibi krallıklar
    kurulmuştur. Ancak Trabzon, Rize gibi bir takım serbest şehirler, bu
    krallıklara bağlı olmadan varlıklarını sürdürmüşlerdir.
    PONTOS VE SELÇUKLULAR DÖNEMİ


    İskenderin ölümünden sonra Komutanları ve Satraplar arasında çıkar
    egemenlik savaşlarında bağımsızlığını ilan eden Mitridates Kitistes
    Karadeniz kıyısında Sinop dolaylarına doğru genişleyen Pontos
    krallığını kurdu. Pontos kralı Farnakes M.Ö. 180'de Rize'yi İşgal
    ederek krallığı topraklarına kattı.
    M.Ö. 5. Yüzyılda Karadeniz'in kuzeyini gezen Herodot sakaların
    "Alazon" (+Alazlar) boyundan söz eder. M.S. 23-79 yılları arasında
    yaşayan Romalı PİLİNUS aynı yörede "Laz'lar" (Laz'oi) adlı bir kavim
    yaşadığını bildirir. 131 yılında Karadeniz kıyılarını gemi ile dolaşan
    Romalı ARRİANOS, Karadeniz'in doğusunda hakim olan Lazlardan bahseder.
    Rize, M.S. 10-395 yılları arasında Roma, 395 yılından itibaren de Bizans hakimiyeti altında yer almıştır.
    Sakaların Kars, Iğdır kesimine yakın Gökçegöl ile Alagez dağı
    arasında yaşayan bir boyu olan Amadunuler 626 yılında İranlıların
    baskısından kurtulmak için Boy Beyleri Hamam'ın öncülüğünde Çoruh
    ırmağını aşıp Rize'nin Dampur adlı ıssız yerini şenlendirerek ve bu
    yöreye HAMAM-A ŞEN (Hamamın şenliği) adını vererek yerleşip yurt
    tuttular. Bu yöreye bu gün Hemşin denmektedir. 646 yılında yöre Araplar
    tarafından vergiye bağlanmış olup 737 yılında da kısa bir süre
    Araplar'ın eline geçmiştir.
    XI. Yüzyıldan itibaren Rize'ye Türkmenlerin akınları yoğunlaşır.
    1071 Malazgirt zaferi ile birlikte Bizans'tan feth edilen bölgelerde
    Türk emirlikleri kurulurken, Erzurum-Saltukluları da Çoruh nehri
    boyları ile birlikte Rize bölgesini hudutları içine aldılar.
    Alpaslanoğlu Sultan Melikşahın emirlerinden Ebu Yakup ile Emir İsa Böri
    adındaki Komutanlar 24 Haziran 1080 Posof-Kol zaferi ile
    Apkaz-Gürcistan krallığını yenerek Giresun'un batısına kadar olan Doğu
    Karadeniz bölgesinde Bizans'ın Hakimiyetine son verdiler. Böylelikle
    Büyük Selçukluların yükselme devrinde tüm Anadolu ile birlikte Rize de
    Selçukluların hakimiyetine girmiştir.
    Bu gelişmelerden sonra 100 bin nüfuslu Çepni'ler ile Kürtünler Doğu
    Karadeniz kıyılarına ve Rize'nin İkizdere kesimine yerleştirildiler.
    1098 yılında Danışmenlilerin yöreye kısa bir dönem hakimiyetleri söz
    konusudur. Ancak Haçlı seferleri yüzünden canlanan Bizanslar, 1098'de
    Trabzon
    ve Rize kesimini Emirüssevahil Sülübey'den aldılar. Çoruh vadisinde
    yerleşmiş olan Kıpçak boyundan Kubasar ailesi ve taraftarları 1195
    tarihinde doğudan yeni-Kıpçakların gelişinden rahatsız olarak Bizans
    idaresindeki Rize ve Trabzon bölgesine gelip yerleşmişlerdir. İkizdere
    ve Sürmene'deki 60 aileden çok Kumbasar oymağı, bunların torunlarıdır.
    IV. Haçlı seferinde Frenklerin İstanbul'u işgali üzerine baskıdan kaçan
    KOMMENLER soyu, 1204 yılında Rize'yi de içine alan TRABZON PONTOS RUM
    imparatorluğunu kurmuşlardır.
    OSMANLILAR DÖNEMİ


    Trabzon Rumları, 1456 yılından itibaren Osmanlı devletine vergi
    vermeye başlamış, 1461 yılında Trabzon'u feth eden Fatih Sultan Mehmet
    1470 yılında Ali Paşa ismindeki Komutan tarafından Rize ve çevresi Türk
    egemenliği altına alınmıştır. Böylece Anadolu Türk birliğine katılan
    Rize bölgesine, 1461 yılı ve sonrasında Çoruh, Amasya, Samsun ve
    Tokat'tan; 1466 yılında yıkılan Karamanoğlu Beyliği bir daha
    canlanmasın diye Konya yöresinden; 1501 yılında Şil Şah İsmail'in
    yıktığı Sünni Akkoyunlulardan Tebriz ve öteki bölgelerden kaçanlardan;
    1515 yılında Dulkadırli beyliği kaldırılınca Mara-Elbistan Türkmenleri
    Trabzon ve Rize yöresine yerleştirildiler.
    Yavuz Selim devrinde Trabzon'un doğusundaki dirliklerden bazıları ünlü
    Oğuz boyu Çepniler'in elinde idi. Fakat Çepnilerin Trabzon'un
    doğusundaki yerlere ve bilhassa Rize bölgesinde yerleşmeleri sonraki
    yüzyıllarda olmuştur. Gerçekten Çepniler karada ve denizde yiğitçe
    mücadele vererek oralarda kalabalık topluluklar halinde yurt
    tutmuşlardır. Bilhassa Rize şehri ve bölgesinde Çepniler yoğun bir
    şekilde yerleşmişlerdir. Şimdi Rize şehri ve bölgesinde sadece Türkçe
    konuşulmasının sebebi bu yoğun Çepni yerleşmesidir. Zamanımızda Rize
    bölgesindeki köylerde Çepni adlı ailelere rastlandığı gibi, Çepni bu
    yörede "yiğit" , "gözü pek", "cesur ve çetin", adam manasına geliyor.
    Yavuz Sultan Selim'in sancak beyliği sırasında Annesi Gülbahar Hatun
    Sultan Rize'ye gelerek kendi adı ile anılan camii yaptırmıştır.
    19. Yüzyılın başlarından itibaren Rize'de Tuzcuoğullarının isyanı
    değişik tarihlerde birkaç kez tekrarlanmıştır. 1834 yılında bu
    isyanlara son verilerek Tuzcuoğulları Rumeli de iskan edilmişlerdir.
    Rize, 1867 Vilayet Nizamnamesine göre Trabzon Vilayetinin merkez
    sancağının 6 kazasından biri durumundadır. 1877 yılında merkez sancağa
    bağlı nahiye olmuştur. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşının ardından
    Lazistan sancağı kurulunca Rize hem kaza, hem de bu sancağın merkezi
    oldu. Birinci Cihan savaşında 9 Mart 1916 tarihinde Rize, Rusların
    işgaline uğramış, 2 Mart 1918 de bağımsızlığına kavuşmuştur.
    CUMHURİYET DÖNEMİ


    Cumhuriyet dönemine kadar sancak merkezi olan Rize, 20 Nisan 1924
    tarihinde Vilayet olmuştur. 2 Ocak 1936 tarihinde yürürlüğe giren 2885
    sayılı Kanunla Erzurum'dan Yusufeli ilçesi, Rize'de Pazar ilçesinden
    sonraki arazi parseli, ilçe ve bucaklar alınmak sureti ile bugünkü
    Artvin ili Çoruh adı ile vilayet haline getirilmiş ve Rize ili de tek
    ilçesi olan Pazarla kalmıştır. Bugün ise Pazar ilçesi ile birlikte 12
    ilçesi bulunmaktadır.
    ******'ün Rize'yi ziyareti "******'ün Sonbahar Seyahatleri" adlı kitapta şöyle anlatılmaktadır:
    ****** 17 Eylül 1924'te saat 17
    sıralarında Hamidiye Kravüzörü ile Rize'ye gelmiştir. Vali, kumandanlar
    ve halk motorlar ve kayıklarla karşılamaya çıktılar, büyük ve coşkun
    halk tabakaları karşılama için her türlü hazırlıkları yapmışlardı.
    Silah sesleri ve coşkun alkışlarla büyük misafir selamlandı.
    Çeşitli heyetler, karaya ayak basmış bulunan Reisi Cumhuru büyük bir coşkunlukla karşılamışlardır.
    Her tarafı bayraklarla donatılmış olan Rize, bir bayram yeri haline
    döndü, Reisicumhur hazretleri hükümet konağına ve bunu takiben
    belediyeye, halk fıkrası ve kumandanlığa teşrif etti. Görüşmek için
    gelen heyetler de kurbanlar keserek kendilerine büyük sevgi
    gösterilerinde bulunmuşlardır. Geceleyin fener alayları düzenlenerek bu
    sevinç devam ettirilmiştir.
    Reisicumhur, ayrıca bir hoca heyetini de kabul etmiştir. Bu heyet
    sunmuş oldukları dilekçede kapatılmış bulunan medreselerin açılmasını
    arz etmişlerdir.
    Gazi Paşa Hazretleri, memleket ve millet için nelerin tehlikeli
    olacağını ihtar ederek bu heyete özet olarak aşağıdaki sözleri
    söylemiştir.: "Mektep istemiyorsunuz, halbuki millet onu istiyor,
    bırakınız artık bu zavallı millet, bu evladı memleket yetişsin,
    medreseler açılmayacaktır, millete mektep lazımdır." Gazinin bu
    açıklamaları "Bravo" sesleri ile alkışlanmıştır.
    17 Eylül 1924 tarihinde ******'ün Rize'ye teşrif ettiklerinde
    misafir kaldığı ev bu gün ****** Müzesi olarak halkın ziyaretine
    açıktır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:28 am

    COĞRAFİ YAPI


    Coğrafi Konum


    Rize'de kuzeydoğu Anadolu'da; Doğu Karadeniz kıyı şeridinin doğusunda, 40o-22' ve 41o-28' doğu meridyenleri ile 40o-20' ve 41o-20'
    kuzey paralelleri arasında yer alır. Batıdan Trabzon'un Of, güneyden
    Erzurum'un İspir, Doğudan Artvin'in Yusufeli ve Arhavi ilçeleri ve
    kuzeyden Karadeniz ile çevrili olan Rize'nin göller hariç yüzölçümü
    3920 km2 dir.
    Yeryüzü Şekilleri


    Doğu KaradenizkKıyı sıradağları yayının kuzey yamacında yer alan
    Rize toprakları genel ifade ile dağlık ve engebelidir. Ancak bu genel
    topografik durum dikey yönde bazı farklılıklar arz etmektedir. Bu
    nedenle Rize'nin topografyasını üç bölümde incelemekte fayda vardır.

    1. Kıyı Şeridi ve Alüvyon düzlükleriÇok dar olan bu sahanın Rize topoğrafyası içinde ayrı bir yeri
      vardır. Kabaca 80 km uzunluğundaki kıyı şeridinin genişliği akarsu
      vadileri dışında ortalama 20-150 m. arasında değişmektedir. Çok sayıda
      akarsu tarafından kesilen bu şeridin en geniş düzlüklerini taban
      seviyesi ovaları oluşturur. Tümüyle akarsuların getirdiği alüvyonlardan
      oluşan bu düzlükler, akarsuların denize kavuştuğu noktadan itibaren
      içeriye doğru 500-600 metreye kadar taban seviyesi ovası şeklinde, 9-10
      km'ye kadar da taraça düzlükleri şeklinde uzanırlar. Bu düzlüklerin
      kıyı boyunca olan genişlikleri ise yaklaşık olarak 200 m ile 1000 m
      arasında değişmekte olup hemen tamamı yerleşmeye sahne olmuştur.
      Bunlardan en geniş olanı Ardeşen ilçe merkezinin yerleşim alanını
      oluşturan Fırtına Deresi'nin taban seviyesi ovasıdır.Yüksek kıyılar kategorisine giren Rize kıyıları genellikle sade bir
      görünüş arz eder. Kıyı çizgisi küçük boyutlu ve asimetrik girinti ve
      çıkıntılardan oluşur. Bütün burunların önüne kıyıdan 5-25 m, hatta
      bazen 150 m. uzaklıkta ve boyutları 5-10-15 m arasında değişen taş
      adacıkları mevcuttur. Diğer taraftan karayolunun inşası sırasında geniş
      ölçüde tahrip edilmiş olmasına rağmen yer yer taraça ve falezlere de
      rastlanmaktadır.
    2. Derin Vadilerle Yarılmış Dağlık Saha

      Topografya kıyı
      düzlüğünün hemen gerisinde arızalanmakta ve yükselti birdenbire 150-200
      m'yi bulmaktadır. Buradan itibaren arazi, giderek daralan akarsu
      vadileri tarafından derin bir şekilde yarılmıştır. Gerek ana akarsular
      ve gerekse bu akarsuların orta çığırları boyunca aldıkları sayısız
      kollar araziyi şiddetle aşındırmış ve çok arızalı bir görünüş
      kazandırmıştır. Keskin ve birbirine yakın sırtlar, dik yamaçlı "V"
      profilli vadiler yaklaşık 2000 m yüksekliğine kadar olan bu sahanın
      karakteristik topoğrafik görünüşünü oluştururlar.
    3. Yüksek Dağlık Saha ve Buzul Topoğrafyasıfotoğraf

      Kabaca
      2000 m yükseklikten başlayan bu sahanın 3000-3200 m yüksekliğe kadar
      olan kısımlarında topoğrafya basık sırtlar, dik yamaçlı "U" profilli
      vadilerden oluşur. Dördüncü jeolojik zamanın buzul devrelerinde geniş
      ölçüde buzul aşındırmasına sahne olan bu sahada çok sayıda küçük
      boyutlu buzyalağı ve moren set gölleri mevcuttur.
      Bu sahanın, yüksekliği 3000 m'yi aşan kısımları ise Rize'nin en sarp
      ve en arızalı kesiminin oluşturmaktadır. Geniş ölçüde çıplak ve tamamen
      kayalık zirveler ile bunların arasındaki keskin sırtların yamaçları
      insanın gezmesini engelleyecek kadar diktir. Rize'nin en yüksek
      noktalarını bu sırtlar arasındaki zirveler oluşturur. Üzerinde hâlâ
      buzul bulunan ve Rize topraklarının en yüksek noktası olan Kaçkar
      Tepesi (3937m) ile Verçenik (üç doruk) Tepesi (3709m), Koyunsokağı
      Vacakar dağı (3458m), Çaymakçur Tepesi (3420m), Gudashevsivrisi Tepesi
      (3406m), Koyunsokağı tepesi (3342m), Marsis Tepesi (3334m) ve Aşağı
      Karataş Tepesi (3322m) bu zirvelerden bazılarıdır. Bu arızalı
      topoğrafya Fındıklı ilçe merkezinin güneyinden itibaren sarplığını ve
      yüksekliğini kaybetmeye başlar.

    Jeolojik Yapı


    Doğu Karadeniz Dağlık Sistemine dahil olan Rize arazisi esas
    itibariyle paleozoik (I.zaman) bir temel üzerinde ve Kretase'de (III.
    Zaman ara devresi) başlayan büyük orojenezle (Dağ oluşumu) yüzeye
    çıkmış Granodiorit ve Kretase flişlerinden ibaret olmakla birlikte yer
    yer Neojen depolarına da rastlanır.
    Bütün kıyı kesimi yüzeyde üst Kretase serisi volkanik örtü ve
    tüflerin fazlalığı ile dikkati çeker. Örneğin Çayeli-Pazar arasındaki
    tünellerin deniz tarafını oluşturan falezler, andezitlerle
    ophiolitlerin teşkil ettiği kaba greler ve bunlarla karışık olarak
    bulunan ince konglomera ve aglomera banklarından oluşmuştur.
    Kıyıya yakın yamaçlarda ise Kretase sedimanları yaygın olmakla
    beraber, bu sedimanların üzeri yer yer Eosen fliş serileri tarafından
    örtülmüştür. Vadi boylarında bu örtülerin altında yer yer aflore olmuş
    trakit, andezit ve bazalt sütunlarına rastlanır.
    Yüksek dağlık sahada ise daha çok mağmatik elemanlar hakim
    durumdadır. Aflore olan granit, andezit ve bazalt kütleleri yüksekliği
    3000 m'yi aşan hemen her yerde hakim durumdadır.
    Yörede alüvyonlara büyük akarsu vadilerinin denizden itibaren en çok 10 km'ye kadar olan kesimlerinde rastlanır
    İklim


    Rize'de yazları serin, kışları ılıman ve her mevsimi yağışlı bir iklim görülür.
    Elli yıl boyunca yapılan rasat sonuçlarına göre Rize'nin yıllık sıcaklık ortalaması 14 oC'yi biraz geçer. Bu süre içinde kaydedilen en düşük sıcaklık -7 oC olup 23 Mart 1962'de, en yüksek sıcaklık ise 38.2 oC olup 21 Mayıs 1980'de kaydedilmiştir. En soğuk ay olan Ocak ayının sıcaklık ortalaması 6.7 oC; en sıcak ay olan Temmuz ayının sıcaklık ortalaması ise 22.2 oC'dir. Ocak minimumunun -5.6 oC, Temmuz Maximumunun 32.5 oC olduğu Rize'de yıllık sıcaklık amplitüdü (salınımı) 25,8 oC'dir. Bu haliyle Rize, denizsel iklimlerin karakteristik özelliğini taşır.
    Rize'de aylık ortalama sıcaklık eğrisi bütün yıl 5 oC'nin üzerinde seyretmekte olup, sadece 4 ayın sıcaklık ortalaması 10 oC'nin altındadır.
    Diğer bütün ayların sıcaklık ortalaması 10 oC'nin üzerindedir. Sıcaklık ortalaması 20 oC'yi
    geçen ay sayısı ise 2'dir. Bütün bunlardan Rize'nin oldukça istikrarlı
    bir sıcaklık rejimine sahip olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür.
    Türkiye'nin en çok yağış alan ili olan Rize'de yıllık toplam yağış
    miktarı 2300 mm'nin üzerinde olup, yağışlar her mevsime dengeli olarak
    dağılmıştır. Bu nedenle Rize'de kurak mevsim yoktur. En az yağış alan
    ilk baharın toplam yağış miktarı kuraklık sınırının çok üzerindedir
    (367.9 mm).
    Rize'de kurak ay da yoktur. Şekil 2'den sıcaklık ve yağış
    eğrilerinin seyri izlenirse yağış eğrisinin hiçbir ayda sıcaklık
    eğrisinin altına düşmediği görülür. Bu iki eğrinin birbirine en çok
    yaklaştığı Mayıs ayı bile iç bölgelerimizin yaz mevsimi toplamından
    fazla yağış almaktadır. (94.3 mm)
    Rize'de kar yağışları olağandır. Toplam yağışın bir kısmının kar
    şeklinde düşmekte, akarsu rejim grafiği Yağış eğrisi son bahar ve kış
    aylarında yükselirken akarsu rejim eğrisi bu aylarda maximumun oldukça
    altında seyretmekte ve maximuma ilk bahardan itibaren uzanmaktadır.
    Oysa ilk bahar Rize'de en az yağış alan mevsimdir. Bu durumda kışın
    düşen yağışların kar şeklinde olduğu ve ilk baharla birlikte bu kar
    örtüsünün erimesiyle akarsuların kabardığı anlaşılmaktadır.
    Mevsimlere göre değişmekle birlikte Rize'de nem oranı her zaman %
    75'in üzerindedir. Yılın 150 günü kapalı, 163 günü bulutlu geçmektedir.
    Açık gün sayısının az olması Rize'de güneş enerjisinden yararlanma
    imkanını en aza indirmiştir.
    Karın ortalama 14 gün yerde kaldığı Rize'de donlu gün ortalama
    sayısı 10'dur. Donlu gün sayısının az olması ve minimum sıcaklık
    ortalamasının -7 oC'yi geçmemesi Rize'de narenciye üretimine imkan vermiştir.
    Rize'de hakim rüzgar yönü Güneybatıdır. Ancak 2-3 yılda bir
    Kasım'dan Nisan'a kadar kısa aralıklarla esen föhn rüzgarlarına da
    değinmek gerekir. Doğu Anadolu Antisiklonun Sibirya Antisiklonuyla
    birleşerek güçlendiği yıllarda Doğu Anadolu'da Doğu Karadeniz
    üzerindeki siklon merkezine doğru yönelen hava, 3000 m'yi geçen Rize
    dağlarını aştıktan sonra kıyıya doğru inerken ısınır ve kıyıya
    ulaştığında bu bölgede sıcaklıkların yükselmesine yol açar. Böylece
    Rize'de kış sıcaklık değerlerinin aşırı düşüş göstermesini önler.
    Bitki Örtüsü


    Bol yağış alan ve dengeli bir sıcaklık rejimine sahip olan Rize sık ve gür bir tabii bitki örtüsüne sahiptir.
    Kıyıdan yaklaşık 750 m yüksekliğe
    kadar olan saha geniş yapraklı kıyı ormanları ile kaplıdır. Bu sahada
    yer yer iğne yapraklıların da bazı sırtlar boyunca aşağılara sarktığı
    görülür. Gür ve sık bir orman formasyonu ile aynı zamanda da zengin bir
    orman altı formasyonundan oluşan bu yükseklik basamağı "Kelşik Flora"
    adıyla da tanınmaktadır. Bu basamağın hakim türü sakallı kızılağaç
    (Alnus Barbata) olup diğer türler kayın, kestane, ıhlamur türleri,
    gürgen, karaağaç türleri, yabani Trabzon hurması, yabani karayemiş,
    yabani kiraz, defne, çınar, tesbih ağacı, meşe, dişbudak ve şimşir'dir.
    Bunlardan sakallı kızılağaç ve yabani karayemiş akarsu vadileri boyunca
    orman üst sınırına kadar çıkar. Bu basamağın orman altı bitki örtüsü de
    çok zengindir. Hakim tür; yörede "Kumar" adıyla bilinen ve yakacak odun
    olarak istihsal edilen orman gülü (Rhododendron) olup, sayılamayacak
    kadar çok otsu ve odunsu bitki türü, orman gülü ile birlikte orman altı
    bitki örtüsünü oluşturur.
    Bu yükseklik basamağı aynı zamanda kültür bitkilerinin de yayılış
    alanıdır. Ancak konunun kapsamı dışına çıkmamak için burada bunlara yer
    verilmeyecektir.
    Yaklaşık olarak 800-1400 m yükseklikler arasındaki kuşak karışık
    orman kuşağıdır. Bu katın yaygın türlerinin geniş yapraklılarından
    sakallı kızılağaç, kayın, kestane, gürgen ile iğne yapraklılarından
    ladin ve çam türleri teşkil eder. Orman altı bitki örtüsünü gene orman
    gülü ile diğer otsu ve odunsu bitkiler oluşturur.
    Yüksekliğin daha da artmasıyla yavaş yavaş iğne yapraklı türler
    hakim duruma geçer. Hele 1600 m'den sonra iğne yapraklılarının
    hakimiyeti kesindir. Hakim tür doğu ladini (Picea Orientallis) olup,
    orman üst sınırına yaklaştıkça Kafkas köknarı da yaygın bir şekilde
    görülür. karaçam da bu kuşağın yaygın türlerindendir. Orman altı bitki
    örtüsü bu kuşakta da değişmez.
    Rize'de ormanlar yaklaşık olarak 2000-2200 m yüksekliklerde sona
    erer ve yerini alp çayırlarına bırakır. Turuncu ve beyaz renkli küçük
    dağ zambakları ile papatyalar gibi çeşitli türlerin yer aldığı bu
    sahada, çayırların yanında lekeler halinde yer yer kısa boylu, orman
    gülü çalılıkları da yer almaktadır. Yaylacılık faaliyetlerine sahne
    olan bu sahada yakacak ihtiyacını karşılamak amacıyla tahrip edilen
    orman gülü çalılıkları gün geçtikçe azalmaktadır.
    Akarsu ve Göllerfotoğraf


    Rize, yağışlı iklimi ve çok sayıdaki yeraltı su kaynakları sayesinde
    çok zengin bir hidroğrafik yapıya sahip olmuştur. Rize sınırları içinde
    doğu-batı yönünde ortalama her 250-300 m'de büyük veya küçük akan bir
    suya mutlaka rastlanır. Nitekim Rize arazisinin reliefi de bunu
    göstermektedir. Bundan hareketle Rize'nin, Türkiye'de akarsu yoğunluğu
    en fazla olan il olduğunu söylemek mümkündür. Ancak bunu kesin olarak
    söyleyebilmek için Türkiye'nin bütün illerinde akarsu yoğunluğu
    ölçümlerinin yapılmış olması gerekir.
    Rize'nin akarsuları kısa boylu, yatay eğilimli fazla olan hızlı
    akışlı akarsulardır. Rize sınırları içinde uzunluğu 5 km'den fazla olan
    23 akarsu vardır. Ancak bunlardan 16 tanesi doğrudan doğruya
    Karadeniz'e ulaşmakta olup geri kalanı ise bu 16 akarsudan birinin kolu
    durumundadır. Doğrudan doğruya Karadeniz'e ulaşan akarsuların en uzun
    olanları Çağlayan deresi (34.7km), Arılı Deresi (31.5 km), Fırtına
    Deresi (68.0 km), Hemşin Deresi (38,5 km), Sabuncular Deresi (46.0 km),
    Taşlı Dere (34.0 km), İyi Dere (78.4 km)'dir. Diğerlerinin boyları
    kısadır. Öyleki kol durumundaki bir çok akarsu bile bunların en uzunu
    olan Venek Deresinden (20.3 km) daha uzundur. Örneğin Fırtına Deresinin
    kolları olan Durak Deresi 33.0 km, Hala Deresi 32.5 km ve Taşlı
    Dere'nin kolu olan Balamya Çayı 22.6 km. uzunluğundadır.
    Rize'nin büyük akarsuları olarak belirttiğimiz 7 akarsudan en uzun
    olanı İyi dere (78.4 km) ama beslenme sahası en geniş olanı Fırtına
    Deresi'dir (1149.3 km). Havza genişliği yönünden ikinci sırayı İyi Dere
    (1047.4 km), uzunluk yönünden ikinci sırayı ise Fırtına Deresi (68km)
    alır. Akarsular hidroğrafik ve rimlilik açısından değerlendirilirken
    ölçü olarak havza genişliği alındığı için Rize akarsularının
    karakterinin incelenmesinde Fırtına Deresi'ni örnek olarak almakta
    fayda vardır. Diğer taraftan Rize'nin bütün akarsuları il sınırları
    içinde olduğu, yani akarsu karakterini etkileyen etmenler hepsinde aynı
    olduğu için ikinci bir akarsuda daha karakter incelemesi yapmaya gerek
    olmadığı kanısındayız.
    Rize'de akarsuların karakteri yağmur, kar, gür kaynaklar tarafından
    belirlenir. "Yağmurlu Karadeniz Rejimi" statüsünde incelenen bu
    akarsulardan, biri Eylül'den Kasım ortalarına kadar, diğeri Mart'tan
    Ağustos'a kadar iki kabarık ve Kasım ortalarından Mart'a kadar bir
    çekik devre vardır. Örnek olarak alınan Fırtına Deresi'nin 25 yıllık
    rasat sonuçlarından çıkan grafikte de görüldüğü gibi (Şekil 1) Rize
    akarsuları Kasım'dan Mart'a kadar çekik devreyi yaşamaktadır. Bu
    devrede akarsular sadece göl ve kaynak sularıyla beslenmektedirler.
    Çünkü bu devrede yöre yağışı kar şeklinde olduğu için akarsuyun yağmur
    sularından beslenme şansı yok gibidir. Nitekim en çekik seviyenin Ocak
    ayına tekabül etmesi de bunu kanıtlar (Fırtına deresi Ocak ortalama
    debisi 11.3 m3/sn).
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:29 am

    RİZE’DE SANAYİ VE TİCARET


    Güzel ülkemizin Doğu Karadeniz Bölgesinin doğusunda yer alan şirin
    ilimizin en temel özelliği, tam anlamıyla bir çay kenti olmasıdır. İlin
    ekonomisine de ticaretine de çay bitkisi ve çay tarımı damgasını vurur.
    İlimizde Sanayi siciline kayıtlı 205 irili ufaklı işletmeden 170
    adedi çay üretimi alanında faaliyet göstermektedir. Bu işletmeler, çay
    işleyen fabrika ve atölyelerdir. Bu 170 adet işletmeden 34 adedi Çay
    İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlı fabrikalardır. Bu fabrikalarda
    yaklaşık 15.000 kişi istihdam edilmektedir.
    Ülkemizin çay üretiminin üçte ikisine yakını Rize’de yapılır.
    İkliminin ılık oluşu ve bol yağış olması nedeniyle Rize çay üretimi
    için çok elverişlidir.
    İlimizde Çay tarımı 1944 yılında başlamış olup, günümüze kadar büyük
    gelişmeler göstermiştir. Çay tarımı, yörede fabrikaların yapılması ve
    elde edilen ürünlerin burada işlenmesiyle bölgenin ekonomisine büyük
    katkı yapmıştır. 40.000 hektarlık çay bahçelerinde yılda ortalama
    400.000 ton çay üretimi yapılır.
    Çay fabrika ve atölyelerinin dışında bu fabrikaların yedek parçasını
    üreten, bakım ve onarımını yapan işletmeler, çay paketleme ve ambalaj
    fabrikaları, un fabrikaları, kereste fabrikaları, döküm fabrikaları,
    balık unu ve balık yağı fabrikası gibi sanayi kuruluşları İlimizin
    ekonomisinin temel taşlarıdır.
    Rize topraklarının dağlık ormanlık ve çok engebeli olması nedeniyle
    sürülmeye elverişli olmadığı için kullanılabilen tarım arazisi oldukça
    azdır. Bu nedenle sebzecilik ve meyvecilik, yöre insanının kendi
    ihtiyacını karşılayacak ölçüde yapılır. Daha çok mısır, fasulye ve
    patates, armut, elma, fındık ve mandalina yetiştirilir.
    Dünyaca ünlü ve çok az bir ekim alanında yetişen puro tütünü,
    Rize’nin Pazar ilçesinde yetişir. Puro tütünü bu ilçemize özgü bir
    endüstri bitkisidir ve Pazar puroların yapımında kullanılır. Puro
    tütününü diğer tütünlerden ayıran en büyük özellik yapraklarının 1
    metre civarında oluşudur. Diğer tütünler gibi kıyılmayan bu tütün, iç
    sargılık, dış sargılık ve dolguluk olarak üç aşamada kullanılır.
    İlimizde çay tarımının yaygınlaşması ile mısır tarımı gerilemiş ve
    buna bağlı olarak hayvancılık da eski önemini kaybetmiştir. Yine
    hayvancılık da yöre insanının kendi ihtiyacını karşılayacak ölçüde
    yapılmaktadır.
    İlimizin önemli geçim kaynaklarından biride arıcılıktır. İlimizin
    birçok bölgesinde arıcılık yapılmaktadır. İlimizin İkizdere
    İlçesi’ndeki Anzer Yaylasında oldukça küçük sayılabilecek bir alanda
    yetiştirilen Anzer Balı Dünyaca ünlüdür. Bu bölge dünyada başka
    herhangi bir yerde bulunmayan ve flora örtüsüne sahiptir. 450-500
    değişik türdeki kır çiçeği bulunur ve bunlardan 80-90 tanesi sadece
    burada yetişir. Bu bölgeden elde edilen balın birçok hastalığa iyi
    geldiği bilinmektedir. Bu bölgede sınırlı ölçüde üretim yapılabildiği
    için Ülkemiz ve dışarıdan gelen talepleri karşılamaktan uzaktır.
    İlimizin bir diğer geçim kaynağı da Balıkçılıktır. Rize, balık
    üretiminde. Rize kıyıları bol ve kaliteli balık potansiyeline sahiptir.
    Kıyılarında hamsi, kefal, istavrit, palamut, barbunya, kalkan, zargana,
    izmarit, mezgit, lüfer, kırlangıç, torik, karagöz, tirsi ve levrek gibi
    kıymetli balıklar bulunur. Son yıllarda Karedeniz’ deki kirlenme
    nedeniyle türlerde azalma görülmektedir.
    İlimiz 150.000 hektar orman ve 35.000 hektar fundalık alanına
    sahiptir. Ormanlarda kayın, kızılçam, kestane, kızılağaç, titrek kavak,
    gürgen, meşe, dişbudak ve çeşitli yabani meyve ağaçları bulunur. Yılda
    yaklaşık 100.000 m3 sanayi odunu ile 70 ster yakacak odunu üretimi
    yapılmaktadır.
    İlimiz Merkez ve İlçelerinde 6 adet Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi
    bulunmaktadır. Bunlardan Merkezdekinde 222, Çayeli İlçesindekinde 122, Ardeşen İlçesindekinde de 111 işyeri bulunmaktadır.
    Bunların dışında Rize Merkezde kurulmuş bulunan Rize Modern Küçük
    Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi Çiftekavak mevkiinde planlanan yerde
    Küçük Sanayi Sitesi İşyeri yapma konusunda kamulaştırma çalışmalarını
    sürdürmektedir.
    Pazar İlçesinde bulunan Pazar Modern Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi ise yer temini konusunda çalışmalarını sürdürmektedir.
    Zengin akarsu kaynaklarına sahip ilimizde mevcut potansiyelin
    yeterli ölçüde kullanılamamaktadır. Bu alanda yatırım yapılarak,
    üretilecek elektrik ile ülkemiz enerji ihtiyacına önemli katkı
    sağlanacaktır.
    Yine Rize ve Ülkemiz için çok önemli potansiyeli olan eko turizm,
    dağ ve yayla turizmi için yeni yatırımlar yapılarak atıl olan
    değerlerin ekonomiye kazandırılması gereklidir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:30 am

    RİZE'DE TARIM VE HAYVANCILIK


    ARAZİ DAĞILIMI


    359.991 Hektarlık toplam arazinin, 54.678,4 Ha (%15,2) tarıma
    elverişlidir. Geriye kalan arazinin; 45.322 Ha (%12,58) Çayır ve Mera
    arazisi, 158.411 Ha (%44) orman ve fundalık arazi, 101.573 Ha (%28,21)
    Tarım dışı ve Yerleşim alanıdır.
    İL ARAZİSİNİN İLÇELER İTİBARİYLE GENEL DAĞILIMI
    İlçeler Tarım Alanı (ha) Orman Ve Fundalık (ha) Çayır Ve Mera (ha) Tarım Dışı Arazi (ha)
    TOPLAM 54678,4 158.411 45322 101.572,6
    MERKEZ 12508,4 8.367 1867 1.840,1
    ARDEŞEN 6428 17.634 2543 32.555,7
    ÇAMLIHEMŞİN 988 38.830 3453 7.801,5
    ÇAYELİ 8311 22.917 1929 9.101,2
    DEREPAZARI 2307 439 0 153,3
    FINDIKLI 6553 13.626 3700 16.920,9
    GÜNEYSU 3401 4.700 221 1.369,4
    HEMŞİN 387 12.613 150 1.586,5
    İKİZDERE 548 30.194 29479 27.197,9
    İYİDERE 2323 908 0 125,6
    KALKANDERE 4769 1.996 5 987,3
    PAZAR 6155 6.187 1975 1.933,2


    TARIMSAL ÜRETİM


    Rize ilinde yıllık yağışın çok fazla olması, yüksek oranda nisbi
    nemin olması, güneş ışığının yetersizliği ve tarım alanlarının genel
    olarak engebeli oluşu bitki deseninin sınırlandırmaktadır. Tarım
    alanlarının %90’ını çay oluşturmaktadır. Fındık üretimi 3.079,7 ha
    alanda yapılmakta olup çaydan sonra ikinci ürün durumundadır. İlde
    narenciye ürünleri ve az miktarda sebze, turunçgiller, kivi (255,6 ha)
    ve diğer meyveler yetişmektedir. Kivi yetiştiriciliği son yıllarda
    Rize’de giderek üretimi genişleyen bir faaliyettir. Tarla bitkilerinin
    ekiliş oranı Türkiye genelinde %70 olmasına rağmen bu oran Rize’de %1,7
    dir. Sebze ve süs bitkileri %0,02, meyve ve narenciye alanı ise %4,4
    tür. İlin en fazla üretimi olan çay alanları ise toplam tarım
    alanlarının %91,8’ine tekabül etmektedir. İl genelinde 1749 adet çay
    alım yeri, 123.726 üretici, 499.609 dekar çaylık alan mevcut olup, 2007
    yılında 451.718 ton Çay-Kur tarafından yaş çay alımı yapılmıştır.
    Meyve üretimi olarak, 33757 dekar alanda meyve üretimi yapılmakta
    olup, bu meyveler arasında Kivi, Trabzon hurması, nar, dut, erik,
    kiraz, şeftali, vişne, elma, armut, muşmula, ceviz, fındık, kestane,
    limon, portakal ve mandarin yer almaktadır.
    Sebze üretimi ise; Türkiye’de toplam sebze üretim miktarının %0,01,
    baklagil sebzelerinin %0,12’si, meyvesi yenen sebzelerin %0,002’si,
    yaprağı yenen sebzelerin % 0,09’u, soğansı, yumrusu ve kökü yenen
    sebzelerin % 0,01’i Rize’ üretilmektedir. Toplam 4240 dekar alanda
    sebze üretimi yapılmaktadır.
    HAYVANCILIK


    Rize İlinde büyükbaş hayvan sayısı giderek azalmış,daha önce
    yüzbinin üzerinde bulunan büyükbaş hayvan mevcudu bu gün 29.522 ye
    kadar düşmüştür. Koyun 6.908 adet, keçi 10.855 adet, tek tırnaklı 173
    adet, kedi-köpek sayısı 2.425 adet, kanatlı sayısı ise 7.259 adet tir.
    Rize’de kültür ırkı olarak jersey ırkı olup, az sayıda da Montofon ve
    Holstein ırkı sığır bulunmaktadır. Kümes hayvancılığında ise; 2007 yılı
    itibariyle 7.045 adet yumurta tavuğu bulunmaktadır ve 986.300 adet
    yumurta üretilmektedir.
    Rize’de 40 adet Alabalık çiftliği vardır. Proje kapasiteleri 1.268 ton/yıl, fiili üretimleri ise 1.073,5 ton/yıl’dır.
    Arıcılık Faaliyetleri ise; 2007 yılı itibariyle, il genelinde eski
    tip kovan (kara kovan) sayısı 4.159 adet, yeni tip kovan 62.952 adet
    olmak üzere toplam 67.111 adet kovan bulunmaktadır. Arıcılıkla uğraşan
    köy sayısı 303 tür. Yıllık bal üretimi; 638.250 kg, balmumu üretimi
    ise; 22.400 kg’dır.
    TARIMSAL KURUMLAR:


    İlimizde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bağlı olarak; 44 Tarımsal
    Kalkınma, 19 Su Ürünleri olmak üzere toplam 63 Kooperatif, ayrıca 6 Çay
    Birliği, 1 adet Üst Birlik, 1 adet Arı Yetiştiricileri Birliği, 4 adet
    Üretici Birliği mevcuttur.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:31 am

    GELENEKSEL MİMARİ YAPI


    Evler


    Doğu Karadeniz Bölgesinde evler coğrafi yapı gereği, genellikle
    yamaçlarda, dağınık şekilde, çoğu zaman aile içi bir kaç evlik guruplar
    halinde, bazen de birbirinden bir iki kilometre uzakta konumlanmıştır.
    Yamaçlara ve tepelere serpilmiş orman ve yeşille bütünleşmiş birkaç
    evden oluşan yerleşmeler, hatta bazen tekil konutlar heyecan verici bir
    görüntü oluşturmaktadır. Bu heyecan verici görüntülerine karşın bu
    evlere ulaşım bir o kadar da zordur. Genellikle düzgün olmayan
    patikalardan yürüyüp evlere ulaşılmaktadır.
    Rize’de ev mimarisinde yapı malzemesi olarak genellikle ahşap ve taş
    kullanılmıştır. Bunların haricinde az sayıda da olsa tuğla malzeme
    kullanılmıştır.
    Bölge özgün bir konut ve yayla evi mimari tarzına sahiptir. Bu tarz,
    ahşap ağırlıklı taş temele oturan bir yapı türüdür. Doğu Karadeniz
    yöresinde geçmişte, özellikle kırsal kesimlerde evler dolma taş ve
    ahşap karışımıyla inşa ediliyordu. Rize ve yöresinde yaygın olan bu tür
    yapılaşma Trabzon ve Giresun yöresinde ise daha çok ahşap kullanılarak
    gerçekleştirilmiştir.
    Ahşap kolay bulunan ve kolay işlenebilen bir yapı malzemesi olduğu
    için öncelikle tercih edilmiştir. Ormanlarda çok zengin flora
    bulunmasına rağmen yapı malzemesi olarak çam, ladin, kayın gibi ahşabın
    dayanıklı türlerinin kullanımı yaygındır. Kıyı kesiminde kestane, iç
    kesimlerde ise çam yakın çevrede elde edilebilmesi nedeniyle en çok
    tercih edilen yapı malzemesidir. Bunların haricinde ceviz, meşe,
    karaağaç gibi daha az bulunan sert ağaç türlerine yer verilmiştir.
    Ahşabın yanı sıra, daha az bulunması nedeniyle ikinci derece kullanılan
    yapı malzemesi taştır. Ayrıca, özellikle kıyı kesiminde çatı ve
    bacalarda tuğla, kiremit gibi pişmiş toprak kullanılmıştır. Bu
    malzemeler yapı içinde kullanılış biçimine göre sınıflandırıldığında,
    yapı sistemleri basitten gelişmişe göre ahşap yığma, ahşap karkas ve
    karma olmak üzere üç gurupta toplanabilir.
    Evlerin dış cepheleri süsleme ve mimari açıdan vurgulanarak ön plana
    çıkarılmıştır. Evler genellikle yamaçların eğimine uyarak bodrum kat
    üzeri iki kattan inşa edilmiştir. Bodrum katı ahır olarak
    kullanılmıştır. Genellikle ahırlara evin her iki cephesinden de giriş
    bulunmaktadır. Çamlıhemşin ve Fındıklı konutlarında bodrum katında
    genelde iki ahır bölmesi bulunur, bunların üzeri düzgün kesme taştan
    yapılmış, basık kemerlerle taşınan tonoz örtülere sahiptir. Eskiden bu
    evlerde kalabalık ailelerin yaşadığı düşünülürse, ahıra, beslenmeleri
    açısından büyük önem verdikleri ortaya çıkmaktadır. Ahırların içinde
    hayvanların beslendiği yemlikler ve su içtikleri yalaklar
    bulunmaktadır. Ahır zeminleri genellikle taş döşeli olmakla beraber
    bazılarında ahşap ve tuğla malzemede kullanılmıştır.
    Doğu Karadeniz evleri ülkemizin diğer bölgelerindeki evlere göre
    farklılıklar gösterir. Türk evinde en önemli mekan oda iken, Karadeniz
    evinde aşhanedir. Aşhane bugünkü anlamda mutfak bölümüdür. Aşhane bu
    evlerde günlük hayatın geçtiği mekandır. İki yan girişten ulaşılabilen
    bu mekanda, aşhaneyi boydan boya kat eden kemerli bir ocak yer
    almaktadır. Ayrıca bu mekan hayat ve selamlık mekanlarına geçişteki
    nakışlı rafların bulunduğu yerdir. Yörede, ocağın kemeri aşhanedeki
    perde olarak söylenmektedir. Taştan ve basık kemer biçimindedir. Büyük
    baca üstten açıktır ve ortasında, ateşin üstüne gelen yerde kazanların
    asıldığı büyük ve kalın bir demir zincir (klemuri) asılıdır. Dolap ve
    raflar büyük bir ustalıkla ahşap oyma tekniği ile süslenmiştir. Yapı
    malzemesi olarak genellikle rengi zamanla koyulaşan kestane ağacı
    kullanılmıştır.
    Hayat, evin merkezindedir ve yamaca bakar, dolayısıyla manzaraya
    açık konumdadır. Önünde sıra pencereler, gerisinde de genellikle ahşap
    bir sedir yer alır. Hayatın sağında ve solunda odalar yer almaktadır.
    Bu odaların çoğunda Bursa kemerli şömine ve banyo bulunur. Bu özellik,
    Rize Yöresi evlerinde aynıdır.
    Yapı sistemi ve dış duvar dolguları ne olursa olsun, Rize
    yapılarının çatı kuruluşunda iklim koşulları önemli etkendir.
    Duvarların yağmurdan korunabilmesi için saçaklar olabildiğince geniş
    tutulur. Çatı arasına yapılan havalandırmalarla, nemden kaynaklı çürüme
    engellenir. Çatı yüzeyleri üç ya da dört eğimli olabilir. Eğimlere göre
    farklı görsel etki yaratan bu çatı türleri, yörede sırayla “semer “,
    “üç omuz”, “dört omuz” olarak adlandırılır. Çatı, eskiden balta ile
    ayrılan ahşap tahtalar(hartama) ile örtülü iken daha geç dönemde kıyı
    kesimlerinde alaturka kiremitler kullanılmıştır.
    Camiler


    Rize yöresinin camileri bölgenin zengin halk mimarisinin etkisi
    altında kalmışlar ve mahalli özellikleri bünyesinde barındırırlar.
    Rize’nin il merkezinde bulunan İskender Cafer Paşa Camisi Osmanlı
    klasik devrinden kalmıştır. Diğer camiler ise yakın zamanlarda onarım
    görmüşlerdir. İskender Cafer Paşa Camisi’nin de son cemaat yeri
    yenilenmiştir. Eski fotoğraflardan anlaşıldığı üzere orijinalinde bu
    camiler, bir son cemaat yeri ve bir ibadet kısmından oluşan, kırma
    çatılı küçük camilerdi. Bu camilerin 1910–1920’li yıllarda son cemaat
    yerlerinin üzerine bağdadi tarzda birer kat yapıldığı ve 1940-1950’li
    yıllarda ise bazı camilerin yuvarlak kemerli taşkın silmeli, barok
    özelliğinde yenilendiğini görmekteyiz. Bu mahalli barok etkiler, kale
    camisi ve orta camide kendini iyiden iyiye hissettirir. 1960’lı
    yıllarda kırma çatılı camilerin yıkılarak yerine taş ve beton
    malzemeyle, kubbeli camilerin yapıldığını görmekteyiz. Böylece birkaç
    cami dışında şehir merkezinde orijinal cami kalmamıştır. Eski camiler
    orijinal ve tarihi değere sahiptiler.
    Günümüzde eski özelliğini yansıtan sadece İskender Paşa Camisi
    kalmıştır. Orta Cami ve Gülbahar Hatun Camisi başta olmak üzere, diğer
    camiler orijinaline uygun olarak yeniden yapılmışlardır. Şehir
    merkezinde yapılan eski camilerden günümüze kadar gelebilen camilerin
    dış cepheleri taş malzemeyle, iç mekanları ise ahşap malzemeyle
    yapılmıştır. Oldukça küçük ölçekte yapılan bu camilerde süsleme
    özellikleri ve güzellik kaygısından çok ihtiyaca binayen yapılmış
    yapılardır.
    İlçe ve köylerdeki camiler de Rize yöresinin dağınık yerleşme
    karakterine göre şekillenmişlerdir. Bu camiler bir ya da iki mahallenin
    ihtiyacı için yapılmış, oldukça küçük camilerdir. Camiler yapılırken
    konut mimarisinin genel özellikleri alınarak kullanılmıştır. Yapı
    malzemesi olarak ahşap ve taş malzeme kullanılmıştır. Ahşabın bulunma
    kolaylığından dolayı bazı camiler ahşap yığma tarzda yapılmışlardır. Bu
    camiler iklim özellikleri ve malzemenin dayanıksızlığına bağlı olarak
    uzun yıllar ayakta kalamamıştır. En önemli örnekler Hemşin’deki Bilen
    Köyü Camisi, İkizdere İlçesindeki Hacı Şeyh Camisi ve Fındıklı’daki
    Meyveli Köyü camisi’dir. Her üç cami de ahşap ustalığın önemli
    özelliklerini yansıtmaktadır.
    Bu camiler eğimli araziye kuruldukları için hemen hemen hepsinde,
    yüksek su basmanları yer alır. Çamlıhemşin İlçesi’nde bulunan Aşağı
    Çamlıca Camisi’nde olduğu gibi bazılarında zemin kata medrese bölümü
    yerleştirilmiştir. Camilerin ön kısımlarında son cemaat yeri olmamakla
    beraber, namaz vakitlerinin beklenilmesi amacıyla sedirli bölümler
    vardır. Süsleme bakımından ahşap öğelerin ağır bastığı camilerin
    kapıları, mihrapları, minberleri, korkulukları ve tavanları ahşap oyma
    olarak süslenmişlerdir. Bilen Köy Camisi’nin kapı ve minberi üzerinde
    klasik geometrik süslemeler yüzeyleri kaplar. Minberin panolara
    ayrılarak, içlerine stilize vazoda çiçekler koyulan örnekleri Şimşirli,
    Kurtuluş Mahallesi, Zivane Köprüsü, Tunca, Işıklı ve Aşağı Çamlıca
    Camileridir.
    Su Değirmenleri


    Tarihe şahitlik eden su değirmenleri insanın toprağa bağlandığı ve
    ilk ziraat faaliyetlerine başladığı devirlerde kullanılmaya
    başlanmıştır. İki yassı taş arasında ezilen mısır ve buğday
    tanelerinden un elde etmeyi başaran insan zekası bu işlemi geliştirmiş
    ve o günün şartlarında aç kalmamayı başarmıştır
    Kale Mimarisi


    Rize yöresinde ki kalelerin hemen hepsi savunma amaçlı yapılardır.
    Bu kalelerin içinde en önemlisi Rize Kalesidir. Yapım tarihi kesin
    olarak bilinmemekle beraber, 6 yy’da yenilenen kale Trabzon Devleti
    zamanında (13 y.y) son şeklini almıştır. Kale, iç kale ve halkın
    oturduğu aşağı kale olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Doğu
    Karadeniz Bölgesi’nde buna benzer kale yapıları Trabzon ve Giresun
    kaleleridir.
    Rize çevresinde yer alan kaleler stratejik yerlere kurulmuşlardır.
    Bu kaleler çevresini korumak, haberleşmek, yeterince askeri kuvveti
    barındırmak için tesis edilmiştir. Bu kalelerden il merkezinin
    doğusunda, Gündoğdu Beldesi’nde bulunan Bozuk Kale ile Pazar İlçesi
    Yücehisar Köyü’nde bulunan Cihar Kale küçük yapılar olup, ortalarında
    birer gözetleme kulelerine sahiptirler. Yine Pazar İlçesi’nde, küçük
    bir adacık üzerinde yer alan Kız Kalesi bu kalelerden, kulesi olmadığı
    için ayrılır. Çamlıhemşin İlçesi’nde, Fırtına Vadisi’nin hakim
    noktasında kurulan Zil Kale, Rize Kalesi’nden sonra yörenin en büyük
    kalesidir. Yine Çamlıhemşin İlçesi’nde, Tatos Geçidi’nde ki Kale-i Bala
    içinde birçok tesisata sahip olan bir kaledir. Zil Kalen’in ortasında
    yer alan kule Fırtına Vadisi’ne hakimdir. Kale Osmanlı döneminde de
    onarılarak kullanılmıştır.
    Taş Kemer Köprüler


    Rize’nin, deniz seviyesinden 2000 m. yüksekliğe ve 50 km’lik bir
    mesafeye ulaşan topografyası, oldukça dik yamaçlar meydana
    getirmektedir. Bu durum akarsuların denize hızlı bir akışla dökülerek
    derin vadiler açmalarına neden olmuştur. Buna bağlı olarak dağlık
    arazide yaşayan yöre insanı, sıkça karşısına çıkan akarsu vadilerini
    geçip konutlarına, yaylalarına ve tarım alanlarına ulaşmak için
    köprüler inşa etmiştir. Bu bakımdan Rize yöresinde taş kemer köprü
    mimarisi oldukça gelişmiştir. Yöre ikliminin etkisiyle (sel) bu
    köprüler çabuk yıpranmış ve sık sık onarım görmüşlerdir. Köprülerde
    herhangi bir kitabeye rastlanmamakla beraber, genellikle Osmanlı
    döneminin son zamanlarında yapıldıkları düşünülmektedir.
    Köprülerin tümü, akarsu yatağının iki yanında karşılıklı birer ayak
    üzerine yükselen yuvarlak ya da hafif sivri kemerli bir yay
    formundadır. İlk çağlardan itibaren farklı zaman ve mekanlarda farklı
    toplumlar tarafından kullanılan bu formun, tercih edilmesindeki ana
    faktör kullanımından doğan işlevidir. Köprülerin tümünün kemer
    biçiminde yapılmasının temelinde yatan düşünce, köprünün fevkani yapısı
    ile sık sık sel suları ile taşan akarsuların altında kalmamasını
    sağlamaktır. Ormanlık bir bölge olmasına rağmen köprülerin, ahşap
    yerine taştan yapılmasının nedeni; taşın, suya karşı ahşaba göre daha
    sağlam ve dayanıklı bir malzeme olmasıdır.
    Tümü dikdörtgen planlıdır ve bir çoğu tek ve yuvarlak kemerlidir.
    Çamlıhemşin’de ki Kadıköy Köprüsü ve Yukarı Durak Köyü Köprüsü çift
    kemerli köprülerdir. Ayrıca bugün sadece ayak kalıntıları kalan, Behice
    Köyü’nde yer alan köprünün ayak kalıntılarından çift gözlü olduğu
    tahmin edilmektedir. Köprülerin tek gözlü olmasının sebebi genellikle
    dar vadilere kurulmasından kaynaklanır. Bazı köprüler basık yada hafif
    sivridir. Köprü ayakları çift ya da tek yönde doğal kayalara
    oturmaktadır. Tümünün korkulukları köprü yolunun iki kenarında tek sıra
    kesme taş ile oluşturulmuştur.
    Köprülerin hemen hemen hepsinde kullanılan taş malzeme, düzgün kesme
    ve moloz taştır. Köprü kemerleri düzgün kesme taşlardan, ayaklar ve
    diğer kısımlar, moloz taşlardan inşa edilmiştir. Korkuluklar tek sıra
    taş olarak yapılmış olup, bazılarında sonradan eklenen demir
    korkuluklar yer alır.
    Yükseklikleri vadinin derinliğine göre değişmektedir. 2-3 m.
    yükseklikte köprüler bulunduğu gibi 15-20 m yükseklikte köprüler de
    vardır. En yüksek köprülerden biri de Çamlıhemşim İlçesi’nde yer alan
    Şenyuva Köprüsüdür. Bu köprü yaklaşık 20 m yüksekliktedir. Yine
    köprülerin uzunlukları da kuruldukları vadilerin genişliklerine göre 20
    m ile 45 m arasında değişmektedir.
    Nayla (Serender)


    Rize sadece doğasıyla değil kültürel değerleriyle de güzel ve eşsiz
    bir bölgedir. Bunlardan değerlerden birisi de “Naylalar”dır. Bölgede,
    yüzyıllar öncesine dayanan bir geçmişi olan naylalar günümüzde, eskisi
    kadar yaygın olmasa da, hala varlığını sürdürmektedir. Rize dışında,
    Karadeniz’in diğer kesimlerinde de örneklerine rastlanan Naylalar her
    yörede farklı isimlerle anılıyor. Rize’de: Nayla-Serender, Ordu’da:
    Seren-Serender Trabzon’da Serander, Sürmene’de Paska, Şalpazarı ve
    civarında Tekir, Kastamonu’da Köşk, Artvin’de serander-kısmen
    Bageni=Pagen v.b. gibi.
    Naylalar daha çok mısır ambarı olarak kullanılan küçük yapılardır ve
    evlerin hemen yanında bulunurlar. Kullanılış amacına ve içine konulacak
    ürün miktarına göre çeşitli boyut ve şekillerde yapılan naylalar küçük,
    zarif, ahşap yapılardır. Geleneksel mimarinin en güzel süsleme ve ağaç
    oyma örneklerini bu eserlerde bulmak mümkündür.
    Rize’nin geleneksel yaşantısı içerisinde Naylaların genel işlevi, o
    dönemin ekmek hammaddesi olan mısırı kurutmak ve saklamaktı. Mısırdan
    başka ceviz, fındık, hurma ve fasulye de naylalarda kurutulurdu.
    Bunların çürümeden kuruyabilmesi için naylalar karşıdan karşıya rüzgâr
    geçecek şekilde yapılmışlardır. Ahşaptan kafes biçiminde delikli olarak
    yapılan naylanın bir veya iki çeperi içeriye devamlı hava girmesine
    sebep olur ve kurutma işlemini yerine getirir.
    Dört direk üzerine kurulan naylanın altı tamamen boştur. Dört adet
    direk üzerinde birer yuvarlak ağaç tekerlek bulunur ve onların üzerine
    de nayla yerleştirilmiştir. Bu ağaç tekerlekler naylaya fare ve diğer
    zararlıların çıkmasını engellemek için konur.. Yine aynı sebeple sabit
    bir merdivenleri de yoktur. Naylaya çıkılacağı zaman portatif merdiven
    getirilerek, naylanın merdiven dayamak için özel olarak bırakılan
    çıkıntısına dayandırılır ve öylece yukarıya çıkılır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:32 am

    HALK MUTFAĞI


    Halk mutfağı, bir bölgedeki halkın günlük veya mevsimlik (sezonluk)
    yiyecek ve içecek ürünlerinin hazırlanışını, tüketimini; bu ürünlerin
    hammaddesinin üretimini ya da teminini; bunların hazırlanıp tüketildiği
    mekanları ve kullanılan araçları ve de bütün bu aşamalarla ilgili
    inanış ve değer yargılarını içeren geniş bir konuyu kapsar.
    Rize bölgesinde, halk kültürünün birçok alanında olduğu gibi halk
    mutfağı ve yemek kültüründe de 1940’lı yıllardan sonra başlayan çay
    üreticiliğinin ve köylere yönelik kalkınma hamlelerinin etkisiyle
    değişimin ve yeniliklerin önü açılmıştır. Çünkü bu dönemle birlikte
    köyler birbirleriyle ve kent merkezleriyle, kentler de diğer büyük
    şehirlerle daha kolay alış veriş (maddi ve manevi) imkanı bulmuşlardır.
    “Bir yerde üretilen, diğer yerlerde de tüketilmeye başlanmıştır.”
    Böylece kapalı toplum yapısındaki geleneksel mutfak düzeni değişmeye
    başlamıştır.
    Bölgedeki tarım alanlarının darlığı ve iklim özellikleri nedeniyle
    sınırlı türde sebze (mısır, karalahana, fasulye, kabak v.b.)
    yetiştirilebilmektedir. İklim koşulları çeşitli meyvelerin yetişmesine
    olanak tanısa da bahçecilik için yeterli alanların olmamasından dolayı
    genelde aile içi tüketime yönelik üretim yapılmaktadır. (elma,
    mandalina, armut, hurma.) 1990’larla birlikte, bölgede ticari amaçlı
    “kivi” yetiştiriciliğine de başlanmıştır.
    Yörede yapılan sebze ve meyve üretiminin yanında, halk mutfağını
    şekillendiren iki önemli kaynak, deniz ve hayvan ürünleridir. Karadeniz
    denince akla ilk gelen şeylerden birisi “hamsi”dir. Başta hamsi olmak
    üzere, deniz ürünlerinin Rize mutfağındaki yeri tartışılmazdır. Bunun
    yanında, çay tarımının yapılamadığı köylerin ve yayla yaşamının başlıca
    üretim faaliyeti olan hayvansal gıdalar da Rize mutfak kültürünü
    zenginleştirmektedir.
    Çaycılıktan önceki dönemlerde yaygın olarak üzüm yetiştiriciliği ve
    pekmez üretimi yapılmakta idi. Çay tarımının yaygınlaşmasıyla birlikte
    asma ağaçları yerlerini çay bitkilerine bırakmıştır. Günümüzde üzüm
    yetiştiriciliği ve pekmez yapımı az miktarda ve sınırlı alanlarda
    yapılmaktadır. (Üzüm pekmezi dışında armut pekmezi de yapılmaktadır.)
    Yörede arıcılık önemini hala korumaktadır. Dünyaca ünlü “Anzer Balı” ve
    “Deli Bal” bu bölgede üretilmektedir.
    MISIR EKMEĞİ



    Yöresel yiyeceklerin temelinde genellikle mısır ve mısır unu
    bulunmaktadır. Bunun böyle olması da tabiidir. Eskiden anbarda mısır
    oldu mu korkacak bir şey yoktu. Evde her zaman ekmek varsa yiyecek de
    var demekti.
    Mısır ekmeği pişirmenin iki safhası bulunmaktadır. Bir; ekmeğin piş
    irileceği plekiyi bu işe hazırlamak, ikincisi de ekmek hamurunu
    yoğurmak.
    Plekiler üç kiloluktan altı kiloluğa kadar küçükten büyüiğe doğru
    sıralanır. Diyelimki üç kiloluk plekide ekmek yapmaya karar verdik: Tok
    bir ateş yakar, ateşin iki yanına demir ayakları koyarız, plekiyi ağzı
    aşağı olarak bu demirleıin üzerine yerleştiririz.
    Ateş plekiyi iyice kızdırırken bol köz ve kül de bırakır. Bu arada
    ekmek hamurunu sıcak su ile yoğurmak için yanan ateşin kenarına bir
    güğüm su konur.
    Pleki ateşin Üzerinde pişedursun, biz diğer yandan ekmek hamurunu
    hazırlarız. En eskilerde ekmek teknesi ağaçtandı ve çekme olarak
    yapılırdı. Anbardan üç kiloluk un alarak ekmek teknesine elekleıiz. Tuz
    kalın olduğundan bir kapa konur ve sıcak su ile temizlendikten sonra
    eritilerek teknedeki unun ortasına dökülür, yeteri kadar da el yakan
    sıcak su ilave edilir ve hamur iyice yoğrulur. Bu arada sıcak su eli
    yakar ve hamur parmaklara yapışır. Bunun için hamuru yoğuran kadın,
    yanında bir sahanla bir miktar soğuk su alır ve zaman zaman elini bu
    soğuk suya batırarak ve parmaklardan temizliyerek işini tamamlar.
    Yoğurma işi bitince hamur yuvarlak hale getirilir ve tekneye konan
    bir tutam un üzerine gezdiriliı. Bu unlar hamunın plekiye yapış masım
    önler. Ekmek hamuruna bir miktar şeker, bir miktar balli lobya unu, bir
    miktar zeytinyağı koymak ekmeğe tad verir. Süt ve yumurta da konabilir.
    Hamur tarif edildiği gibi yoğrulduktan sonra sıra pişirmeye gelmiştir.
    Şimdi de ekmeğin pişiıilmesini görelim.
    Pleki, iyice piştiğine emin olunduktan sonra (Pişmiş plekinin
    üzerine bırakılan bir damla su hemen buharlaş ir) bir kukari ve bir
    parça paçavra yardımıyla ateş in üzerinden alınır ve yana çekilir.
    Hazırlanan hamur sıcak olan plekiye yerleştirilir ve çevirme ekmek
    yapilacaksa pleki paçavra ile dildendirilir, içindeki hamur elin
    ayasına alınarak plekiye ters konur. Böylece yapışmayı önleyen un da
    görevini yapmıştır. Ateşteki közler ve küller kenara çekilerek pleki,
    alttan da kızmış olan ocak taşının üzerine sürülür ve üzeri bir sacla
    kapatılarak, sac üzerine hafif bir ateş yakilır. Aıtan küller ve
    közlerle plekinin çevresi çepeçevıe sanlır. Böylece plekideki ekmek
    alttan, üstten ve yanlardan yavaş yavaş pişer. Üstten kızarmışsa pişmiş
    demektir. Iyi bir usta, ateşi ustalikla yakarak olduğu gib bırakır ve
    ekmeğin pişip pişmediğini kontrol etmeye gerek görmez.
    Sıcak ekmek, tereyağı ve minci ile katık edilince bir hoş olur. Aclığı fevkalade giderir ve başka bir şey istemez.
    ÇORBALAR


    Her yerde birinci yemek olarak alınan sulu çorbalar Rize bölgesinde
    pek fazla bilinmez. Birinci yemek olarak sofraya gelenler genellikle
    tava yemekleridir. Bu yemekler sofraya sıcak olarak getirilirler. Turşu
    kavurması, muhlama ve bunların değişik çeşitleri gibi. Rize'de bazı
    sulu yemekler "manca" diye adlandınlır. Bunlar çorba türü yemekler
    olarak mütalaa edilebilirse de umumiyetle tava yemeklerinden sonra
    ikinci yemek olarak alınırlar. Fasulye mancası, lahana mancası, kabak
    mancası gibi.
    KORKOTO ÇORBASI VEYA AYRAN ÇORBASI


    Korkoto : Kırılmış mısır
    Malzemeler: İki su bardağı korkoto, Bir su bardağı ayran, İki çorba kaşığı tereyağı
    Yapılışı: Önce korkoto suya atılır, ayran ve tuz katılır, tereyağı
    konup pişirilir. Günümüzde; salça tereyağmda pişirileıek servis
    yapılırken çorbanın üzerine gezdirilmektedir.
    FASULYE (LOBYA) ÇORBASI


    Malzemeler: Uç su bardağı kuru fasulye, Domates büyüklüğünde içyağı, Iki baş ortaboy soğan veya soğana karşılık prasa yaprağı
    Yapılışı: Once kuru fasulye suda pişirilir. Soğanlar veya prasa
    yapraklan ayrı bir kapta pembeleşinceye kadar yağda kavrulur, fasülye,
    içyağı, tuz ve su ilave edilip pişinceye kadar yeniden kaynatılır.
    Kemik ilave edilirse daha lezzetli olur. Nane katılarak yenir.
    HOPİ VEYA HUPI ÇORBASI


    Malzemeler: Uç yoğurt kasesi hopi. (İçiyle birlikte kurutulmuş kuru
    fasulye), bir kaşık tereyağı, Bir domates büyüklüğünde içyağı, İki baş
    soğan veya bunun kadar prasa yaprağı
    Yapılışı: ince doğranmış soğanlar veya prasa yaprakları yağla
    kavmlur. Kırılmış fasülye hopileri içine atılarak karıştırılır, su ve
    tuz ilave edilip piş irilir. Kemik ilave edilerek pişirilirse iyi olur.
    Nane ve sarmısak ilave edilerek yenir.
    KABAK ÇORBASI


    Malzemeler: Bir beyaz kabağın dörtte biıi, Bir su bardağı kuru fasülye, Uç çorba kaşığı yağ.
    Yapılışı: Kabuğu soyulan kabak kuşbaşı şeklinde doğranır, kazana
    konup ayrı bir kapta piş erken başka bir kapta pişirilen kuru fasülye,
    tuz ve yağla birlikte kabağa ilave edilir. Kum fasulye yerine taze
    fasUlye kullanılabilir. Çorbaya bulgur, arpa veya pirinç ilave
    edilebilir.
    SEBZE YEMEKLERİ


    FASULYE TAVALISİ


    Malzemeler: Bir kilo taze fasülye, iki baş soğan veya soğan yerine
    yeteri kadar prasa yaprağı, beş diş sarmısak, iki kaşık tereyağı veya
    zeytinyağı
    Yapılışı: Bir kilo daneli fasülye kırılarak kazana konur, yeterince
    pişirildikten sonra bir süzgeçte süzülür. İnce doğranmış soğan veya
    soğan yerine prasa yaprağı yağda kavrulur. Süzgeçte süzdüğümüz
    fasülyeler önceden hazırladığımız sarmısak, soğan kavruntusuna ilave
    edilir; tuzu konulup 10-15 dakika tavada veya kazanda kavrulur, sıcak
    yenir.
    TURŞU KAVURMA VEYA TURŞU TAVALISI


    Malzemeler: Bir kilo fasülye turşusu, üç baş soğan veya buna denk
    prasa yaprağı, beş diş sarmısak, iki kaşık tereyağı veya buna denk
    zeytinyağı
    Yapılışı: Fasulye turşusu bir gün önceden suya konur, tuzu
    çıkartılır. Hiç su kalmayacak şekilde elle sıkılır. Soğanlar, ay
    şeklinde bir tavaya doğranırlar ve zeytinyağı ile penbeleşinceye kadar
    kavrulurlar. Daha sonra hazırlanan turşu, tavaya ilave edilir, ezilmiş
    sarmısak ve az bir miktar biber konarak 10-15 dakika kavrulur. Sıcak
    veya soğuk olarak yenebilir. Eskiden ilk yemek olarak ve mısır ekmeği
    ile birlikte yeniyordu. Bir lokma ekmek tavaya uzanıyor ve parmaklar
    yardımıyla bir tutam turşu alınıp ağıza getiriliyordu. Günümüzde ise
    turşu kavurma, salata gibi sofraya konulmakta ve iştah açıcı olarak
    alınmaktadır.
    PAZI TAVALISİ VEYA PAZI KAVURMASI


    Malzemeler: Dört bağ pazı, üç baş soğan veya buna denk prasa, beş altı diş sarmısak, ki kaşık tereyağı
    Yapılışı: Soğanlar halka halka doğranıp yağda kavrulur. Haşlanıp
    süzülen pazılar sıkılarak yağda kavrulmuş soğana ilave edilir. Ezilmiş
    sarmısak ve tuz konup 10-15 dakika kavrulur.
    TOMARI TAVALISI VEYA KAVURMASI


    Tomari sulak yerlerde, ırmak kenarlarında kendiliğinden yetişen otsu
    bir bitkidir. Yapraklan pazı yaprağı genişliğinde ve pazıdan biraz daha
    serttir. Tomari kavurması Pazı kavurması gibi yapılmaktadır. Pazı ve
    tomari karışımı olarak da yapilabılır.
    PAZI DOLMASI


    Malzemeler: Dört bağ pazı, bir bardak korkoto (Kırılmış Mısır) , iki baş soğan, iki kaşık tereyağı.
    Yapılışı: Once pazılar bir kazanda haşlanıp süzülür. Doğranmış
    soğanlar yağda kavrulur. Daha önce haşlanmış ve süzülmüş pazılar
    doğranarak kazana ilave edilir, daha önce ıslatılmış korkoto, su ve tuz
    konur, karabiber katılır, 20 ila 30 dakika pişirilir. Pirinçli ispanak
    yemeği kıvamında veya biraz daha katı olur. Korkoto yerine bulgur veya
    pirinç konabilir.
    KARA LAHANA DOLMASI


    Malzemeler: Dört bağ lahana, iki baş soğan, bir su bardağı korkoto, iki kaşık tereyağı veya iç yağı.
    Yapılışı: Eritilmiş yağda soğanlar kavrulur. Doğranmış haşlanmış ve
    süzülmüş lahanalar buna ilave edilir. Suyu, tuzu, ve acı biberi
    konulduktan sonra 20-30 dakika kadar pazı dolması kıvamında pişirilir.
    Suyu tuzu konulurken daha önceden ıslatılmış korkoto da ilave edilir.
    Korkoto yerine bulgur ve pirinç de konabilir.
    LAHANA HAŞLAMASI


    Malzemeler: Altı bağ lahana, bir domates büyüklüğünde içyağı, bir
    kase fasülye, iki kaşık mısır unu, iki kaşık tereyağı, bir kiloya yakın
    kemik, bir miktar acı biber (Lav Biberi)
    Yapılışı: Lahanalar önce yıkanıp temizlenir. Daha sonra elle
    bükülerek doğranır, fasülye ile beraber veya ayrı ayrı haşlanır ve
    süzlür. Lahana kaynatılıp süzülmezse tadı acı olur. Kazana su koyarak
    bütün malzeme buna ilave edilir. Tuzu biberi konur, yarım saat
    pişirilir.
    EZME LAHANA VEYA VURMA LAHANA


    Malzemeler: Altı bağ kara lahana, bir domates büyüldüğünde içyağı,
    bir kaşık tereyağı, bir bardak içyağı, bir bardak un, az miktarda acı
    biber.
    Yapılışı: Once, temizlenmiş ve doğranmış lahana ve fasülye ayrı ayrı
    haşlanır ve süzülürler. Mısır unu dışında bütün malzemeler ve tuz
    kazana konur, kaynatılmış su ilave edilir ve pişirilir. Suyu bir başka
    kapa alınıp ezme işine girişilir. Lahanayı ezmek için özel bir kutali
    (Kepçe uzunluğunda düz yontulmuş ağzı dört parmak kalınlığında ve
    genişliğinde bir araç) veya kepçe kullanılır ve lahana muhallebi kıvamı
    alıncaya kadar ezilir. Ezme işi bitince lahanadan daha önce alınmış
    olan su ve bir miktar mısır unu kazana yavaş yavaş ilave edilir ve 5
    ila 10 dakika karıştırılarak kaynatılır. Ezme lahanaya damak zevkine
    göre tatlı kabağı, taze fasülye, taze mısır veya pazı ilave edilebilir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:34 am

    LAHANA ROHTIKOSU


    Lahana rohtikosu ayrı bir yemek olmayıp ezme lahanadan yapılan bir
    yiyecektir. Ezme lahanaya ufalanmış mısır ekmeği ve tereyağı katarak
    kaynatilır. Eğer kavurma konursa daha lezzetli olur.
    LAHANA SARMASI VEYA ETLİ LAHANA DOLMASI


    Malzemeler: Altı veya yedi bağ kara lahana, üç baş soğan, bir kilo ince kıyılmış et, bir kase korkoto, maydonoz.
    Yapılışı: Soğanlar ince ince doğranır. Yeteri kadar tuzla ovulur,
    ince kıyılmış et, korkoto, maydonoz, tuz, su ilave edilerek dolma içi
    hazırlanır, daha önce haşlanmış süzülmüş lahanayaprakları ile sarılır.
    Dolmaların üzerini geçmiyecek kadar su konulup kazanda pişirilir, sıcak
    servis yapılır. Kazanın en altına kemik konursa daha lezzetli olur.
    Korkoto yerine bulgur veya pirinç konabilir.
    ISIRGAN YEMEĞİ


    Kendiliğinden yetişen ısırgan otundan yapılan yemeğin tarifi Çayeli'nden alınmıştır.
    Yapılışı: Taze ısırgan yıkanır, haşlanır ve süzülür. Iki baş
    kıyılmış soğan bir tencerede bir kaç kaşık yağla kavrulur, salçası ve
    süzülmüş ısırganlar tencereye konur. Yeterince kaynar su ile iki bardak
    süt ve tuz ilave edılır. İsteğe göre karabiber de konabilir. Isırgan
    yemeğinin bazı hastalıldara yararlı olduğu söylenmektedir.
    HAMSİ İLE YAPILAN YÖRESEL YEMEKLER


    Bu bölümde hamsinin her yerde yapılan ızgarası, tavası ve
    buğulamasından değil, yöreye özgü hamsili yemeklerden bahsedilecektir.
    Bunların başlıcaları hamsili ekmek, hamsili plav, hamsi çığırtası,
    hamsi köftesi ve kiremitte hamsi adları altında yapılan hamsii
    yiyeceklerdir. Tuzlanarak bir aydan fazla bekletilen hamsi olgunlaşına
    sardalya veya torik gibi çiğ olarak ta yenebilir. Tuzlu hamsi suya
    konarak tuzu alınır, kılçığı çıkarılır, limon, maydonoz ve zeytinyağı
    ile beslenerek güzel bir yiyecek olur. Sofralarımızda salata gibi
    alınabilir.
    HAMSİKOLİ (HAMSİLİ EKMEK)


    Malzemeler: Bir bağ pazı, bir bağ taze soğan veya buna denk kuru
    soğan, Bir bağ prasa yaprağı, bir iri domates büyüklüğünde içyağı, dört
    bardak mısır unu, iki kaşık tereyağı, bir avuç nane, iki kase hamsi.
    Yapılışı: Önceden suya konmuş hamsiler kılçıklarından ayıklanır.
    Bütün sebzeler ve içyağı ince ince doğranır, elenmiş un ve kaynar su
    ilave edilerek karıştırilır ve ekmek hamuru şeklinde hafifçe yoğrularak
    mısır ekmeği gibi plekide pişirilir. Pişirmeden önce tuzu kontrol
    edilmelidir. Hamsi ve içyağı kendiliğinden tuzlu olduğundan tuz ayarı
    buna göre yapılmalıdır. Hamsili ekmeğin hamuruna su yerine kaymaklı süt
    ve yumurta katılırsa daha da lezzetli olur. Sıcak olarak yenirse daha
    lezzetlidir.
    HAMSİ ÇIGIRTASI


    Malzemeler: Bir bağ pazı, bir bağ taze soğan veya buna denk yerli
    prasa yaprağı, iki bardak ince mısır unu veya buna denk buğday unu'da
    olabilir, bir tas tuzlu hamsi, bir yumurta büyüklüğünde içyağı.
    Kızartma için zeytinyağı yoksa tereyağı.
    Yapılışı: Hamsiler önceden suya konarak ayıklanır, kılçıklarından
    temizlenir, hamsi, un, kıyılmış pazı ile soğan içyağı ile
    karıştırılarak ekmek hamuru gibi hafifçe yoğrulur, tuzu kontrol edilir.
    Yumurta katılırsa daha iyi olur. Bir santim kalınliğında veya daha ince
    yayılarak tavada kızartılir. Çığırta hamuruna köfte biçimi verilerek de
    kızartılabilir.
    HAMSİLİ PİLAV


    Hamsili plavın ilk şekli "Hamsili Rasti" yemeğidir. Korkoto,
    azmiktarda pazı veya prasa yaprağı, kılçığı alınmış tuzlanmış hamsi ile
    birlikte karış tınhr, yağı konarak kazanda plav gibi ve plav kıvamına
    gelinceye kadar piş irilir. Hazırlanan malzeme tepsiye konarak pleki
    veya kuziııada piş irilebilir.
    Hanısili Plavın Malzemesi: Bir kilo veya bir tas hamsi. (Taze veya
    tuzlu hamsi olabilir), dört bardak pirinç, Uç baş soğan, bir avuç nane,
    Bir buçuk bardak zeytinyağı veya tereyağı.
    Yapılışı: Hamsi tuzlu ise suya konur ve tuzu alınır. Taze veya tuzlu
    olsun önce hamsilerin kılçildan tenıizlenir. Pirinç yıkamp tenıizlenir,
    hamsi hariç, diğer hazırlannıış malzeme ile karış tınlır, iki bardak
    pirinc üç bardak su hesabıyla suyu konur. Tepsiye bir sıra hamsi
    dizildikten sonra üzerine hazırlanmış malzeme konur ve en üstünede bir
    sıra daha hamsi dizilir. Tepsi plekide veya fırında pişirilir. Sıcak
    veya soğuk olark salatalık veya ayranla yenir.
    Bu gün hamsi pilavı baharat, maydonoz , kuş üzümü ile
    zenginleştirilmektedir. Hamsili pilava, kuş başı doğranmış pateteste
    konabilir. Genellikle hamsili plav yapılınca başka yemek yapmaya gerek
    görülmez.
    PLEKIDE VEYA KIREMİTİE HAMSİ


    Yapılışı: Taze hamsi başları kesilerek temizlenir ve tuzlanır. Bir
    oluklu kiremit alınarak üzerine kumar yaprağı veya lahana yaprağı
    serilir. Temizlenmiş hamsi yaprağm üzerine dizilir, üzeri aynı tür
    yaprakla örtülür ve en üstte bir oluklu kiremit daha konarak ocağa veya
    ateşe sürülür ve üzerine közler çekilerek pişirilir. Kiremit yerine
    pleki de kullanılabilir. Kiremite dizilen hamsiler plekiye dizilir,
    üzeri sacla örtülerek üzerine ateş yakilır ve pişirilir.
    HAMSİ KÖFTESİ


    Tarifi Çamlıhemşin'den alınmıştır.
    Malzemeler: Bir kilo tuzlu hamsi, dört dilim bayat ekmek, üç
    yumurta, yarım su bardağı mısır unu, karabiber, maydonoz, tuz ve yağ.
    Yapılışı: Tuzlu hamsi akşamdan suya konarak tuzu alınır. Kılçığı
    temizlenek ince ince doğranır. Bayat ekmek hamsilerin üzerine ovulur.
    Karabiber, yumurta tuz konarak maydanozla birlikte iyice karıştırılıp
    yoğrulur. Ceviz büyüklüğüne getirilerek tavada kızartılır.
    UNLU TAVA YEMEKLERİ


    MUHLAMA


    Malzemeler: Üç tahta kaşığı mısır unu, üç kaşık tereyağı, bir kase tel veren peynir, İlik SU ve tuz.
    Yapılış ı: Bakır bir tavada tereyağı eritilir. Mısır unu konulup
    penbeleş inceye kadar kavrulur. Tavaya ilik su ve peynir ilave edilir.
    Peynirin tuzuna göre tuzu ayarlanır. Hafİf ateşte karıştırılarak yağını
    üzerine verinceye kadar pişirilir.
    Muhlama tel veren peynirle yapılabileceği gibi hertürlü peynirle
    veya minci ile de yapılabilir. Peynir ve minci sade olarak da yağda
    pişirilebilir. (Buna pişirmek yerine ısıtmak demek daha doğru olur).
    Yağda sade olarak pişirilen peynire peynir muhlaması, yağda sade olarak
    pişirilen minciye de minci muhlaması denir.
    Hemşin yöresinde bir miktar kaymak alınarak tavaya konur, ateş
    üzerinde kaynatılır, içerisine yavaş yavaş mısır unu ilave edilir. Daha
    sonra bir miktarda ince ince doğranmış köy peyniri konmak suretiyle
    sıcak olarak servis yapılır. Bu muhlama şekline adı geçen yöremizde
    "kaymak muhlaması' denmektedir.
    HOŞMER


    Malzemeleri: Bir litre kaymaklı süt, bir kase köy peyniri, üç tahta kaşığı mısır unu, yeterince tuz.
    Yapılışı: Kaymaklı taze süt süzgeçle süzülerek bir tavaya
    boşaltılır. Tava ateşe konarak kaynatılmaya bırakılır. Elenmiş mısır
    unu, kaynayan süte yavaş yavaş ve karıştırılarak ilave edilir. Normal
    kıvama gelince ince doğranmış köy peyniri ve tuz konur. Peynirin hoşmer
    içine erimesiyle birlikte sıcak servis yapılır.
    Hemşin yöresinde kaymağı alınmış süt içeresine mısır unu
    karıştırılarak yapılan tava işine "Kotniyar" denmektedir. Kotniyara
    peynir konmaz.
    Hoşmer, muhlama gibi yenir ve yerken yağ tavada göllenir.
    HAŞIL


    Değişik şekillerde yapılan haşılın Salaha Bölgesinden aldığımız bir tarih aşağıda verilmiştir.
    Haşıl, kavut unuyla yapılır. Kavut unu; kavrulmuş kabak çekirdeği,
    kavrulmuş balli lobya (soya fasulyesi) ve kavrulmuş mısırın değirmende
    öğütülmesi ile elde edilen bir undur. Tavaya yeter miktarda su ve yeter
    miktarda kavut unu konarak pişirilirken sürekli karıştırılır. Bir
    miktar tuz ilave edilir. Pişme işi tamamlanırken yemek de ekmek hamuru
    kıvamma yaklaşır.
    Dikkat edilirse, haşıl yağsız olarak pişirilmektedir. Fakat, yağla yenir.
    Haşıl sıcak olarak sofraya almmakta ve ortasına bir kaşık tereyağı konularak
    yenmektedir. Haş ila kaşık salan kişi, kaşığmı haşılin ortasındaki tereyağına bandırır.
    Ortadaki yağ bitince aynı yere yoğurt dökülür ve yemeye devam edilir. Haş il
    hangi tavada pişmişse o tava ile sofraya gelir ve servis yapılmaz.
    Ikizdere'den aldığınıız bir örnek de şöyle:
    Malzemeleri: Mısır unu, tereyağı, su, süt veya yoğurt.
    Hazırlanışı: Mısır unu suya karıştırılarak pişirilir. İyice pişen bu
    karışıma bol miktarda tereyağı kanştırılır, pişimıe işine devam edilir.
    Çok katı bir kıvama gelen yemek bir miktar soğumaya bırakılır. Birazcık
    soğuduktan sonra üzerine süt veya yoğurt dökülerek yenir.
    ÇUMUR


    Malzemeler: Sıcak mısır ekmeği, tereyağı ve mıncı.
    Hazırlanışı: Sıcak mısır ekmeğinin içi yayvan bir kap içersine boşaltılır.
    İçersine bol miktarda tereyağı ve tuzlu minci (Lor) katılarak karıştırılır. Mısır
    ekmeğinin sıcağında yağ, ekmeğe ve minciye sirayet eder. Soğutulmadan yenir.
    Sıcak ekmek bulunmadığı zamanlarda soğuk ekmek bir tavanm içine
    ufaltilıp yağı ve mincisi konur. Sonra hafif ateşte ısıtılarak yağın
    ekmeğe nufuz etmesi sağlanır. Böylece leziz ve besleyici bir yiyecek
    elde edilmiş olur.
    PEKMEZLE YAPILAN UNLU YEMEKLER


    TERMONI


    Termoni Yemeğinin Malzemesi: Bir buçuk bardak halli fasulye, bir
    buçuk bardak renkli fasulye, bir bardak buğday unu, bir buçuk bardak
    armut pekmezi, bir çay bardağı şeker
    Yapılışı: Balli fasulye dört bardak su ile biraz pişirilir. Renkli
    fasulye dört bardak su ilavesiyle kazana konur ve ikisi birlikte
    pişinceye kadar kaynatılır. Fasulyeler piş ince sekiz bardak su ilave
    edilerek su kaynaymcaya kadar ısıtılır ve buğday unu sulandınlarak
    kazana ilave edilir. Bir miktar yeniden kaynadıktan
    sonra da pekmezi, şekeri ve tuzu konularak beş dakika daha pişirilir. Kaselere konarak ilik veya soğuk olarak yenebilir.
    Bu yemek zenginleş tirilerek de yapılabilir. Bu takdirde yemeğe bir
    buçuk bardak taze mısır, bir çay bardağı bulgur, bir çay bardağı
    pirinç, bir avuç karalahana ilave edilir. Armut pekmezi yerine üzüm
    pekmezi veya taze şıra da konabilir.
    EKŞAŞİ
    Malzemeler: Iki bardak renkli veya beyaz fasulye, bir bardak buğday
    unu, bir buçuk bardak armut pekmezi, bir çay bardağı pirinç, bir çay
    bardağı şeker.
    Yapılışı: Fasulyeler dört baıtlak su ile birlikte pişirilir.
    Fasulyeler piş ince sekiz bardak su ilave edilerek ve yeniden
    kaynatılarak pirinci konur, buğday unu sulandınlarak kazana ilave
    edilir. Yeniden kanatılarak pekmezi, şekeri, ve tuzu konur ve yeniden
    beş dakika karıştırılarak piş irilir. Kaselere boşaltılarak yenir.
    PEKMEZLİ ASUDE
    Yapılışı: Bir kaşık tereyağı orta bir tavada eritilir, bir başka
    kapta bir su bardağı pekmez ılık su ile açılarak tavada erimiş yağa
    ilave edilir. Bu şerbet üzerine bir elle yavaş yavaş mısır unu dökerken
    diğer elle bu un, bir tahta kaşıkla sürekli karıştırılır. Muhlama
    kıvamına gelinciye kadar bu işlem sürdürülür.
    Çok az bir tuz ilave edilerek servis yapılır.
    BÖREK VE HAMUR İŞİ TATLILAR
    LAZ BÖREĞİ
    Malzemeler: Beş yumurta, yedi su bardağı süt, beş kaşık tereyağı,
    bir buçuk su bardağı şeker, bir buçuk kahve fincanı nişasta, bir buçuk
    kahve fincanı pirinç unu, alabildiği kadar buğday unu, tuz.
    Yapılışı: Bir kase su, iki kaşık tereyağı, bir yumurta sarısı, az
    tuz, bir iki damla zeytinyağı ve alabildiğince un katılarak yoğrulur ve
    ondört parçaya bölünür. Bu ondört parça ile laz böreğinin on dört
    yufkası açılır.
    Yapraklar arasına konacak muhallebinirı yapılışı: Süt ve şeker
    kaynatildıktan sonra az tuz konur, ayrı bir kapta pirinç unu veya
    nişasta, dört yumurta sarısı, bir bardak soğuk su ile iyice çırpılır,
    kaynayan süte karıştırılarak ilave edilir. Piştikten sonra bir tutam
    karabiber serpilir.
    Yedi hamur tek tek açılır ve her bir yaprağına tereyağı sürülerek
    tepsiye dizilir, üzerine önceden hazırlanmış olan muhallebi soğuk
    olarak dökülür. Geriye kalan yedi hamurda tek tek açılarak ve tereyağı
    süıiilerek muhallebinin üzerine dizilir. Arzu edilen şekilde kesilir,
    üzerine tereyağı gezdirilerek fırına verilir.
    Bir buçuk bardak şeker, bir bardak su ile hazırlanan ilik şurup,
    fırından çıkan böreğin üzerine dökülür. Fındık veya cevizle
    süslendikten sonra ılık olarak servis yapılır.
    ENIŞTE LOKUMU
    Eskiden kaynanaların damatlan için yaptıkları ve kızlarını her
    ziyaretlerinde bir bohça yapıp damat evine gönderdikleri yüksek
    kalorili bir pasta türüdür. Çokca yapılan bu lokunılar, gelin tarafmdan
    koca evi halkına birer ikişer dağıtırdı ve bir ihtimal utanıp da
    yiyemediği zamanlarda odasında gizlice yerdi.
    Malzemeler: Uç su bardağı tereyağı (Margaıin de olabilir), üç su
    bardağı yoğurt, altı su bardağı şeker, üç yumurta, yarım limon suyu,
    yanm çorba kaşığı kaıbonat, alabildiğince buğday unu ve tuz
    Yapıhşı: Şeker, yumurta ve yoğurt bir kap içine konur, şeker
    eriyinceye kadar çnpilır. Şeker yağ içine erimediğinden eritilmiş ilik
    yağ bu karış ima sonradan ilave edilir. Diğer yanda yarım limon suyuna
    karbonat katıp karıştırarak yağh karış ima katılır ve alabildiğince un
    konarak kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yapılır. Hamur on dakika
    dinlendirilir. Bu hamurdan iki yumurta büyüklüğünde parçalar alınarak
    avuç arasında yuvarlayıp uzatilarak lokum şekli verilir. Yağlanmış
    tepsiye birer parmak ara ile yerleştirilir, üzerine bıçakla (Z)
    şeklinde kesikler atarak şekillendirilir. Plekide ekmek pişirir gibi
    üzerine sac örtülerek veya kuzinada orta hararette pişirilir.
    KABAK SUTLACI
    Malzemeler: Ortaboy bir taze siyah kabak, bir buçuk kilo süt, bir su bardağı şeker, tuz.
    Yapılışı: Kabak parçalara bölünüp kabukları soyulur, küçük küçük
    doğranıp suyla pişirilir. Kepçe ile iyice ezilerek süt, şeker ve tuz
    ilave edilir, on dakika kadar pişirilir, sahanlara veya taslara
    boşaltılarak soğuk veya sıcak yenebilir.
    PEKMEZLI KABAK
    Büyük pekmez tavasmda pekmez yapılacak şıra satlerce kaynatılır,
    bu-harlaş arak ş ıra siner ve tatlanmaya baş lar. Artık pekmez olması
    ıçın yarım saat kadar bir zaman kalmış tır. işte o zaman daha önce
    beyaz tatlı kabağmdan hazırlanmış olan kabak felileıi (Uzunluğuna
    kesilmiş bir kabağm ikiye üçe ayrılmış panalan) pekmez tavasına atılır.
    Kabaldar tatlilaşmakta olan şıra ile birlikte pış er, giderek kahve
    rengi bir renk alarak tadlaş ir. Uzun saplı bir süzgeçle pekmez
    tavasmdan toplanır. Sıcak veya soğuk olarak yenebilirler.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:35 am

    YÖRESEL KIYAFETLER


    Gündelik yaşamda kullanılan kıyafetler ve aksesuarlar bütün
    toplumlarda zamana bağlı olarak değişim göstermektedir. Bu,
    sosyo-kültürel değişimin kaçınılmaz bir sonucudur. Yaşanan değişim,
    toplumun geleneksel yapısının gücüne ve dış etkenlere karşı direncine
    göre hızlı veya yavaş olabilmektedir.
    Rize bölgesinde 1950’lerle birlikte başlayıp gittikçe etkisini
    hızlandıran çay tarımının, kasabalara, köylere yönelik kalkınma
    hamlelerinin etkisiyle ortaya çıkan ekonomik gelişme ile dış göç ve
    modernleşme (teknoloji, iletişim, okur-yazarlık…) alanında yaşanan
    hızlı yayılmanın sonucunda geleneksel giyim-kuşam tarzı değişime
    uğramıştır. Bugün daha çok geleneksel (kapalı) toplum yapısını az çok
    koruyan kasabalarda, köylerde, ailelerde ve toplumun yaşlı kesiminde
    görebiliyoruz. Kent ve ilçe merkezlerinde ve de toplumun genç-orta
    kuşaklarında modern yaşamın giyim-kuşam tarzı hakimdir. Geçmiş yıllarda
    kıyafetlerin çoğunluğu bölgede imal edilen kumaşlardan (Rize Bezi,
    Tilo…) yapılmaktayken günümüzde daha çok dışardan satın alınan
    kumaşlarla yapılmaktadır.
    Kadın Kıyafetleri


    Yöre kadını gündelik işlerini yaparken rahat çalışabileceği giysiler
    giymektedir. İçten "foga" denen elbise, etek buluz veya köynek giyilir.
    Bunun üstüne kokneç bağlanır. Alta uzun çorap ve lastik ayakkabı
    (eskiden çarık) üstte ise bele dolaylık dolanır, başa önce tülbent veya
    çember onun üstüne de makaslı peştamal ya da puşi bağlanır. Arkadan
    saran kalın kuşak , gün boyu ıslak zeminde çalıştığından onu oturduğu
    yerin zararından korumakta, uzun çorapları ıslandığında her gün
    değişimi kolaylaştırmakta, önlükleri peştemali ise yine günlük işlerden
    kıyafetlerinin kirlenmesini , yıpranmasını önlemektedir .
    Takı olarak altın beşi birlikler, bilezikler, taşlı altın yüzükler ve 22’lik lira diye adlandırılan küpeler mevcuttur.
    Dolaylık


    Eni 130 cm boyu 80 cm civarında olan ve bele sarılan bir
    aksesuardır. İki renkli ve geniş paftalı olarak dokunur. Bele dolandığı
    için dolaylık adını almıştır.
    Bulüz: Genellikle Rize bezinden yapılır. Robadan büzgülü, hakim
    yakalı, uzun kollu, manşetli veya manşetsiz bir beden giysisidir.
    Kokneç


    Önlük özelliği taşıyan bir giyecektir. Genellikle ince siyah
    kumaştan yapılan kokneçlerin kenarları işlemelidir. Ön kısımlarına cep
    konabilir.
    Köynek (Gömlek)


    Keten kadife gibi kumaşlardan yapılan, kollu ve diz kapağı altına
    kadar uzanan bir özelliğe sahiptir. Daha çok Hemşin ve çevresinde
    kullanılmaktadır.
    Elbise (Foga)


    Desenli ve çiçekli kumaşlardan yapılan bedeni düz, kolları uzun,
    belden aşağı büzgülü, etekleri fırfırlı uzun bir elbisedir. Yukarıdan
    makaslı peştamal ve aşağıdan dolaylık elbiseyi örter.
    Makaslı Peştamal


    Başa örtülen büyükçe bir örtüdür. Boy kenarları kalın, orta
    bölümleri ince düz çizgili şekilde uzanır. Enine olan kenarı
    püsküllüdür.
    Etek


    Desenli kumaştan yapılan, belden lastikli, etekleri fırfırlı, sutaşı ile süslü uzunca bir giysidir.
    Erkek Kıyafetleri


    Erkek giyiminde alttan şalvar, "şıkva şalvar" veya "zıpka" denilen
    üstü bol, dizden aşağısı dar bir giysi giyilir. Üste ise gömlek, yelek
    ve ceket giyilir. Ayağa yün çorap, ayakkabı olarak da "çapula" veya
    "çarık" giyilir. Başa "kudi" ve "kukula" denen başlıklar takılır. Bu
    başlıklarda uzunca bir bağ da olabilir.
    Kukula


    Lacivert veya siyah renkli pamuklu kumaştan yapılan bir erkek
    başlığıdır. Başa giyilen bölüm üçgen şeklindedir. Üçgenin ortası sutaşı
    ile süslenmiştir.
    Gömlek


    Geçmişte, yöresel kumaşlardan yapılan gömlekler genellikle uzun
    kollu, önden düğmeli, hakim yakalı veya sıfır yakalı olarak
    dikilmektedir.
    Şalvar (Zıpka)


    Arka ağı ve üst kısmı bol, dizden aşağısı dar olan bir giysidir.
    Beline ip ya da lastik geçirilen şalvarın yan dikişleri, yırtmaç ve
    paça ağızları su taşı ile temizlenip süslenmektedir.
    Yelek


    Yelekler model olarak ekseriyetle kolsuz, sıfır yaka ve önden çift
    düğmelidir. Sol göğüs hizasında ve etek bölümlerinde cepler bulunur.
    Yeleğin arka kısmı öne nazaran daha bol olur. Bu bolluk arka kısma
    enlemesine tutturulmuş olan bel kemeri veya bağcıkla ayarlanabilir.
    Ceket


    Boyu yelekten daha uzun olan ceketler önden V yakalı ve düğmeli
    olur. Kolları düz ve uzundur. Her iki yanda cepleri vardır. Kenar
    kısımları sutaşı ile süslenebilmektedir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:36 am

    GELENEK – GÖRENEK VE İNANÇLAR


    Geçiş Dönemleri (Özel Günler)


    Geçiş dönemleri olarak adlandırdığımız “doğum, evlenme ve ölüm”
    olayları bütün insan topluluklarında, gerek geçmişte ve gerekse de
    günümüzde büyük bir öneme sahip olmuştur. Bu süreçlerle ilgili çeşitli
    inanışlar ve pratikler uygulanmıştır. Toplumlar geçmişten
    getirdikleriyle, o an da içinde bulunulan dinsel yapının değer ve
    pratiklerini bağdaştırarak “doğanı” karşılamış, “evlenenleri” onaylamış
    ve desteklemiş, “öleni” ise uğurlamışlardır.
    Rize bölgesinde de bu dönemlerle ilgili pek çok inanış ve uygulama
    mevcuttur. Yöreden yöreye kimi farklılıklar gösterse de biz burada
    genelleme yaparak kısaca anlatmaya çalışacağız.
    Doğum


    Doğum öncesinde bebek için kıyafetler ve beşik hazırlanır. Beşiği
    kız tarafı hazırlar (Pazar). Doğum, günümüzde genellikle hastane de
    olur ama geçmişte olduğu gibi “ebe nine”ler tarafından da
    yapılabilmekte. Doğum yapan kadın, “albasması”na karşı korunur. Doğum
    günü uzun süre uyuması engellenir. Çeşitli nesneler (nazar boncuğu,
    ip..) kullanılarak korunur. Lohusanın sütünün bol olması için “loğusa
    şerbeti” yapılır.
    Bebeğin doğumundan 7 gün sonra bebek “yedilenir”. Yani bebeğin ve
    annesinin temizliği yapılır. Eğer anne ilk bebeğini dünyaya getirmişse
    “beşik alayı” yapılır. Annenin ailesi tarafından hazırlanan beşik ve
    çeşitli hediyeler eşliğinde bebek görmeye gidilir. Beşik alayıyla
    gelenlere yemekler verilir.
    Üzülmeyi Kaldırma: Loğusalık dönemi ağır geçen kişi “üzülmüş”
    oluyor. Bu durumda “üzülmeyi kaldırma” işlemi yapılıyor. Şöyle ki;
    terazinin (el terazisi) bir kefesine kuran, diğerine su konuyor. Üstü
    örtülü hastanın başına, yüreğine, dizine, ayağına su olan kefe okunarak
    değdiriliyor. Çok üzgün olduğu için su dökülmüyor, sonunda da su
    hastaya içiriliyor, böylece hasta ayağa kalkıyor. (Çayeli / Sefalı Köyü)
    Dolala: Loğusa bir kadın ağır bir iş yaparak hastalanırsa buna
    dolala denir. Loğusayı iyileştirmek için ayağı ete bastırılır veya
    tütsü yapılır. (Pazar)
    Evlenme


    Günümüzde her ne kadar gençlerin fikri alınsa da görücü usulüyle
    evlenme vardır. Ancak kız istemediğinde kaçma, kaçırma da
    görülebilmektedir. Bazı yerlerde “kız çekme” de denilmektedir. Azda
    olsa “berdel evlilik” vardır. “Başlık parası” ve “beşik kertme” eskiden
    olmasına rağmen şimdi yoktur. Önceden beri yabancıya kız verme ve
    yabancıdan kız almadan kaçınılmıştır. Ama şimdi bu düşüncenin önemini
    yitirdiğini görüyoruz.
    Evlilik seremonisi genelde şu şekilde yapılır:
    Kız istenir, söz kesilir, düğün günü kararlaştırılır. Düğüne davet
    için davetlilere “lokum” adı verilen kurabiyeler gönderilir. Düğünden
    önceki akşam kız evinde “kına gecesi” yapılır. Bu geceye yakın
    akrabalar koç getirdiklerinden “koç akşamı” da denir. Yine düğünden
    önce, kız oğlan evine, oğlan da kız evine bohçalar gönderir. Düğün günü
    gelin alayı oğlan evine geldiğinde, damat alayı karşılar, gelinin
    üstüne para ve çerez serper. Bu arada karşılama esnasında silahlar
    atılır. Genellikle düğün akşamında imam nikahı kıyılır. Düğünden üç gün
    sonra gelin evine gidilir. Çamlıhemşin yöresinde gelin damat evine
    yengesiyle birlikte gelir ve ilk 4-5 gün yengesi gelinin yanında kalır.
    Bu süreç gelinin yeni evine alışma süresidir, yengesi ona yardımcı olur
    ve bu zaman zarfında gerdek olmaz. Alışma süresinin sonunda gelin evine
    ziyarete gidilip gelindikten sonra gerdek olur.
    Rize’de daha önceleri “damat” yerine “enişte” tabiri kullanılıyordu.
    Koca adayına “enişte” deniyordu. Enişte sofrası, enişte lokumu, enişte
    daveti gibi ifadeler hep damat kastedilerek kullanılıyordu. Enişteye,
    yani teyzenin kocasına ise “dayı” deniliyordu.
    Dondarcı: Düğün yemeğini pişiren kadınlara dondarcı denir.
    Elbise Kesmek: Kız ve erkek tarafı düğünden bir süre önce
    birlikte düğün alışverişi yaparlar. Elbiseler ve takılar alırlar. Buna
    elbise kesmek denir.
    Enişteyi Bağlama: Düğün günü damadın arkadaşları damadı
    kollarından ve ayaklarından sandalyeye bağlarlar. Kaynana bir tepsi
    baklava göndererek damadı bu durumdan kurtarır.
    Kapılık: Gelin erkek evine gelince eve girmeden önce gelinin
    kardeşi gelin için kapılık (hediye) ister kayınbaba veya kaynana
    genelde ahırda bulunan hayvanlardan birisini geline kapılık olarak
    hediye ederler. Hediye edilen gelinin malı sayılır.
    Ölüm


    Ölüm bütün toplumlarda, geleneksel olanla dinsel olanın birbirine
    karıştığı mistik bir olaydır. Rize’de de İslamiyet’ten gelen
    kurallarla, geçmişten gelen pratikler ve inanışlar ölüm öncesiyle
    sonrasında yapılan uygulamalarda kendini gösterir.
    Ölüm ani olmamışsa, ölmek üzere olan kişi mümkünse sağ yanı üstüne
    çevrilir ve yüzü kıbleye döndürülür. Onun başucunda Kur’an okunur,
    dualar edilir. Ölüm gerçekleştikten sonra ağzı bağlanır, aynı şekilde
    ayak başparmakları birbirine bağlanır. Ölü yıkanıp kefenlendikten sonra
    (Geçmiş yıllarda kefen bezi olarak “kendir bezi (feretiko-porça)”
    kullanılırdı.), genelde öğle namazının ardından cenaze namazı kılınır
    ve defin işlemine geçilir.
    Rize bölgesinde genellikle cenazeler tabutla gömülmektedir. Pazar
    bölgesinde daha çok kadınlar tabutla gömülür. Tabut mezara
    indirildikten sonra tabutun üstü kalaslarla kapatılır (Bu kalaslara
    yörelere göre “ğoncidi, ferçan, hatel, okoresğu” gibi isimler
    verilmektedir.) ve ardından da mezar toprakla doldurulur. Bu sırada
    hoca Yasin’i şerif okur ve ardından da “telkin” çağırır.
    Cenaze evinde üç gün boyunca yemek pişirilmez, komşular yemek getiriler. Ölümün 40’ncı veya 50’inci gününde mevlit okutulur.
    Ölümle İlgili Bazı İnanışlar:
    Pardi (çakal) bağırması, ölüm habercisi sayılır.
    Ölüm döşeğindeki kişinin yanında yüksek sesle konuşulmaz, gürültü
    yapılmaz. Çünkü o çok zahmet çekmekte, şeytan onunla uğraşmaktadır.
    Ölünün şişmemesi için karnının üstüne bir demir parçası konur.
    Eğer ölünün yüzü kızarmış, gözü göğermiş ise o insanın günahkar
    olarak öldüğü kabul edilir. Eğer ağzı sıkı, yüzü gülümsüyor ise ona
    ahirette kavuşacağı nimetler teşhir edilmiş demektir.
    Ölümün 52’inci günü etin kemikten ayrılmaya başladığı gündür.
    Ölü odasında 40 gün boyunca ışık yakılır ve su bulundurulur.
    Hayatın Çeşitli Alanları İle İlgili İnanış ve Pratikler


    Güneş Duası


    Rize’nin özellikle yüksek kesimlerinde, yaylalarda yapılan bir
    uygulamadır. Bölgede hava uzun süre kapalı kaldığı zaman, sisin
    (bulutların) dağılması ve güneşin yüzünü göstermesi için “güneş duası”
    yapılır.
    Bir çalı süpürgesine kollar takılıp elbise giydirilir (özellikle
    kırmızı olur) ve başına puşi bağlanır. Hazırlanan bu kuklaya
    (korkuluğa) “bubirdak, ebe bubrik, bublik, ablik-bublik” gibi isimler
    verilir. Çocuklar bubirdağı alıp, maniler söyleyerek kapı kapı dolaşır
    ve un, yağ, tuz, şeker, kaymak gibi yiyecekler toplarlar.

    • “Baba bubrik ne ister
    • Allah’tan güneş ister
    • Veren cennet hatuni
    • Vermeyen cehennem kütuği”

    • “Bubirdağım bur ister
    • Kaşık kaşık yağ ister
    • Kadelden kaymak ister
    • Un torbasından un ister
    • Kintamandan tuz ister
    • Allah’tan kırmızı güneş ister.”

    • “Ablik-bublik ne istersin?
    • Bir kaşık yağ isterim
    • Tekneden kaymak isterim
    • Verene bir koç oğlan
    • Vermeyene kör, topal kız
    • O da yansın ateşe.”

    Toplanan yiyeceklerden helva ve höşmeri yapılıp yenir. Yemekler
    pişerken yağından, suyundan çevreye ve havaya atılarak “Allah’ım yarın
    kırmızı güneş ver” denir.
    Güneş ve Ay Tutulması


    Güneş ve ay tutulduğu zaman kötü güçlerin güneşin ve ayın önünü
    kestiğine inanılır. Bunları kovmak için silahlar atılarak, tenekeler
    çalınarak, bağırıp çağırarak, iftar borusu* çalınarak gürültü yapılır.
    Böylelikle kötü güçlerin korkup kaçacağına ve güneşle ayın önünün
    açılacağına inanılır.
    * İftar Borusu: Bölgede dağ köylerinin dağınık olmasından
    dolayı, geçmiş yıllarda, iletişim (televizyon, telefon v.b.)
    olanaklarının olmadığı zamanlarda, camiden okunan ezanın bütün evlerden
    duyulması mümkün olmazdı. Ramazan aylarında iftar vaktini herkese
    duyurabilmek için gür sesli bir boru öttürülürdü. Bu boruya “iftar
    borusu” denir. İftar borusu son yıllara kadar özellikle Ardeşen’in
    yüksek köylerinde kullanılmıştır.
    Batıl İnançlarla İlgili Örnekler



    • Çocuklar eğilip bacakları arasından bakarlarsa, o eve misafir geleceğine inanılır.
    • Yeni evliler gece dışarı çıkarsa cin çarpar.
    • Arazisine kamış fidanı dikenin erkek çocuğu olmaz.
    • Evin hayvanı bağırıp ağlarsa, ev halkından biri ölür.
    • Eskiden
      14 ocak günü yılbaşı sayılıyordu. Bazı yerlerde buna “kocakarı
      yılbaşısı” deniyordu. Bu günde ip satın alırsan bütün yıl yılan
      göreceğine inanılır.
    • Kurban bayramında et ev içine
      alınacağı zaman loğusa ve bebek ayağa kaldırılır. Yoksa kurban etinin
      lohusayı ve bebeği basacağına inanılır.
    • Yürüyemeyen çocuklar ocağın üzerine asılı olan zincirden yedi kez geçirilir.
    • Süpürgeyi üzerine süpürmek, erkek kardeşe kötülük getirir.
    • Elçiliğe giderken iç çamaşırını ters giyenin işi olur.
    • Düğünlerde lahana dolması içine para konur. Para kime çıkarsa o zengin olur.
    • Yürüyemeyen,
      geç yürüyen çocuklara “basılmış” denir. Çocuğu yürütmek için ayaklarına
      ip bağlanır ve caminin kapısına getirilir. Namazdan çıkan ilk kişiye bu
      ip kestirilir. Böylelikle çocuğun yürümesini engelleyen bağın
      çözüldüğüne inanılır.
    • Yeni gelin koca evine geldiği zaman kucağına, anne ve babası sağ olan erkek çocuk oturtulur. Gelinin erkek çocuğu olsun diye.
    • Kulak çınlaması, birinin öleceğine işarettir.

    Halk Hekimliği


    Halk hekimliği yılların deneyimi ve bilgi birikimi ile meydana
    gelmektedir. Günümüzde geleneksel yollarla tedavi uygulamaları azalmış
    olsa da varlığını sürdürmektedir. Bu yöntemlerin birçoğunun faydalı
    olduğu bilimsel olarak da kabul görmektedir, hatta bilimsel tıp
    alanındaki çalışmalarda halk hekimliğinin verilerinden
    yararlanılmaktadır. Tabi bunun yanında, deneysel (bilimsel) bir temele
    dayanmayan, genellikle nazar, muska, dua, okuyup üfleme gibi manevi
    tedavi yolları da mevcuttur.

    • İltihaplı yaralar için; ham sabun rendelenip yumurta ile
      çırpılır ve sulu bir hamur elde edilir. Bu hamur yaranın üstüne konup
      temiz bir bezle bağlanır.
    • Vücutta meydana gelen çürüklerin üzerine dövülmüş zeytin konur.
    • Bağırsak parazitlerini temizlemek için, karayemiş çekirdeği ile bal karıştırılıp yedirilir.
    • Kulak ağrısı olanların kulaklarının içine sarımsak ısıtılıp konur.
    • Mide ağrılarını gidermek için kardelen çiçeği yedirilir.
    • Gece altını ıslatan çocuklara eşek sütü içirilir veya yumurta, kabuğuyla birlikte yedirilir.
    • Cıva, göztaşı ve gazyağı karıştırılarak hayvanlara ve elbiselere sürülür. Böylece bitler ve diğer asalak böcekler yok edilir.
    • Yanıklara zeytinyağı ile deniz suyu karıştırılıp sürülür.
    • Taze karaağaç yaprağı dövülüp kanayan yaranın üzerine konursa akan kanı durdurur..
    • Mısır püskülü veya kiraz yaprakları kaynatılıp içilirse böbrek taşlarını düşürür.
    • Cuma günleri cami minberinin altından geçmenin hastalıklara iyi geldiğine inanılır.
    • Mayıs ayının ilk günlerinde yağan yağmur saçların gelişmesini sağlar.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    rize tanıtım Empty Geri: rize tanıtım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 12:38 am

    ADRESE DAYALI NÜFUS KAYIT SİSTEMİ 2007 SONUÇLARI


    İLÇELERE GÖRE ŞEHİR VE KÖY NÜFUSLARI İLÇE TOPLAM ŞEHİR KÖY Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam 316.252 155.580 160.672 197.167 97.122 100.045 119.085 58.458 60.627
    Merkez 133.258 65.805 67.453 94.800 46.820 47.980 38.458 18.985 19.473
    Ardeşen 38.524 18.972 19.552 26.762 13.183 13.579 11.762 5.789 5.973
    Çamlihemşin 6.023 2.910 3.113 877 433 444 5.146 2.477 2.669
    Çayeli 42.109 20.851 21.258 25.205 12.505 12.700 16.904 8.346 8.558
    Derepazari 7.651 3.732 3.919 4.273 2.078 2.195 3.378 1.654 1.724
    Findikli 15.556 7.644 7.912 9.909 4.833 5.076 5.647 2.811 2.836
    Güneysu 12.616 6.200 6.416 4.442 2.116 2.326 8.174 4.084 4.090
    Hemşin 2.342 1.119 1.223 1.580 762 818 762 357 405
    İkizdere 6.034 2.993 3.041 2.109 1.076 1.033 3.925 1.917 2.008
    İyidere 8.663 4.190 4.473 4.904 2.393 2.511 3.759 1.797 1.962
    Kalkandere 12.712 6.240 6.472 5.670 2.816 2.854 7.042 3.424 3.618
    Pazar 30.764 14.924 15.840 16.636 8.107 8.529 14.128 6.817 7.311



    BELEDİYE TEŞKİLATI OLAN YERLEŞİM YERLERİNİN NÜFUSLARI İlçe Belediye Toplam Erkek Kadın
    Merkez RizeBelediyesi 94.800 46.820 47.980
    GündoğduBelediyesi 6.213 3.050 3.163
    MuradiyeBelediyesi 2.326 1.131 1.195
    KendirliBelediyesi 3.331 1.640 1.691
    ÇaykentBelediyesi 2.165 1.078 1.087
    Ardeşen ArdeşenBelediyesi 26.762 13.183 13.579
    TuncaBelediyesi 2.034 977 1.057
    Çamlihemşin ÇamlihemşinBelediyesi 877 433 444
    Çayeli ÇayeliBelediyesi 25.205 12.505 12.700
    BüyükköyBelediyesi 3.289 1.650 1.639
    MadenliBelediyesi 2.352 1.194 1.158
    Derepazari DerepazariBelediyesi 4.273 2.078 2.195
    Findikli FindikliBelediyesi 9.909 4.833 5.076
    Güneysu GüneysuBelediyesi 4.442 2.116 2.326
    Hemşin HemşinBelediyesi 1.580 762 818
    İkizdere İkizdereBelediyesi 2.109 1.076 1.033
    GüneyceBelediyesi 1.317 648 669
    İyidere İyidereBelediyesi 4.904 2.393 2.511
    Kalkandere KalkandereBelediyesi 5.670 2.816 2.854
    YolbaşiBelediyesi 1.420 697 723
    Pazar PazarBelediyesi 16.636 8.107 8.529

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 2:39 am