Kültür kavramını en başta
sözlük anlamıyla tanımlayabiliriz: Bir toplumun duyuş
düşünüş birliğini oluşturan gelenek durumundaki her türlü yaşayış düşünce dil ve sanat varlıklarının topu
belli bir konuda edinilmiş geniş ve sistemli bilgi. Bir başka
tanımlaması ise şöyledir: Tarihsel ve toplumsal gelişme
süreci içinde yaratılan her türlü değerlerle
bunları kullanmada sonraki kuşaklara iletmede kullanılan
insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin
ölçüsünü gösteren araçların
tümü. Üçüncü sözlük tanımı şu
şekildedir: Akıl yürütme eleştirme ve beğeni yeteneklerinin öğrenim deney ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi.
Kültür latince kökenli bir kelime olup dilimize Amerikanca veFransızca'dan girmiştir. Latince cultura toprağa birşeyler ekip ürün almak
üretmek anlamında kullanılıyordu. Voltaire Fransız Devrimi
öncesinde Culture’ü insan zekasının oluşumunu ve
gelişmesini belirleyen bir terim olarak kullanınca sözcük
değişik bir anlam kazanmıştır. Fransızca’dan Almanca’ya
cultur biçiminde geçen sözcük daha sonra
tüm Avrupa dillerine yayılmıştır. Fransızca’da
kültürün karşılığı irfandır. İrfan kelimesinin
sözlük anlamı ise; anlama bilme
gerçeğe ulaştırıcı güçlü seziştir. Daha
çok tinsel ve manevi değerleri içermiştir.
Amerikanca’da kültürün karşılığı medeniyettir.
Medeniyet ise uygarlık yani insanların doğaya egemen olma toplum olarak daha iyi bir yaşama ulaşma çabalarından çıkan sonuçların bilim teknik sanat ve kültürün tümünü kapsar. Sonuç olarak bilim ve tekniğin sanat ve kültürün gelişmesi ilerlemesiyle yaratılan yaşama koşullarının yaşama biçiminin incelmesi
yetkinleşmesi durumudur. Dolayısıyla Amerikanca kültürün
karşılığına maddi kültür daha denk düşer.
Medeniyet insanlığın çalışarak ortaya koyduğu teknik eserlerin bütününden ibarettir. Kültür ise
bir toplumu kendi tarihi içinde meydana getirdiği değer
hükümlerinin bütünüdür. Bunlar ilim sanat ahlak ve dine ait değerlerdir. Medeniyet
kültür yaratan düzendir. Bu durumda kültür ve
medeniyet kavramlarını birbirinden ayırdıktan sonra
kültürün oluşumuna etken olan değerler durumlar ve vs. önem kazanır. Her toplumun kendi kültürü vardır ve kültürün yükselmesi
ilerlemesi ve gelişmesi medeniyetin doğuşunu sağlar. Sosyolojik
çerçevede en geniş sınırlarına ulaşan kültür
kavramı ‘bir yaşama biçimidir.’ Bu yaklaşımda bir
toplumda bulunan ve bulunmayan bütün ifade ve etkileşim
biçimleri önem kazanır. Bu anlamda kültür insan olarak belli bir toplumda öğrendiklerimizle davranış düşünce sistemimizin toplamı sayılabilir. Bir bakıma ne yediğimiz ne içtiğimiz ne okuduğumuz nelere sempati ile yaklaşırken nelere tepki duyduğumuz ait olunan grup
küme ya da toplumu karakterize eder. Günümüzde
iletişimin son derece hızlı yapılabilmesi kültürel ve
bilimsel gelişmelerin
anında yayılmasına olanak sağlamıştır. Bu durum kültürlerin
birbirleriyle olan ilişkilerinin ve etkileşimlerinin üzerine
düşünülmesi gereğini çıkarmıştır.
Aslında sosyal bilimciler 166 farklı tanımı olan kültür
kavramı için ‘bir kavramın bu kadar çok tanımı varsa
onun tanımlanamayacağını kabul etmek gerekir’ diyebiliyorlar.
Kültür tarihçileri insanoğlunun gelişme ve ilerleme
göstererek hayatta kalma ve varlığını sürdürme
savaşındaki başarısını
kültürel bir varlık oluşuna yani öğrendiklerini
birikiminde saklayıp yeni nesillere aktarma yeteneği ile becerisine
bağlar.
Kültür gelişim sürecinde önce sözlü kültür doğmuş
daha sonra yazılı kültür oluşmuştur. Bugün yazılı
kültür ile beraber sözlü kültür de
devinim ve gelişimine devam etmektedir. Sözlü
kültür de yazar yoktur anonimdir doğaldır metinsizdir ezbere dayalıdır çeşitlenebilir sürekli akış
dolaşım ve dolayısı ile değişim içindedir. Bu kültür
de çözümleme ve inceleme yoktur. Yazılı
kültür yazılıdır metne bağlıdır okuru değişebilse bile metin değişmez üreten yalnızdır anlatıya istenilen sıklıkta dönülebilir çözümleme ve inceleme yapılabilir.
sözlük anlamıyla tanımlayabiliriz: Bir toplumun duyuş
düşünüş birliğini oluşturan gelenek durumundaki her türlü yaşayış düşünce dil ve sanat varlıklarının topu
belli bir konuda edinilmiş geniş ve sistemli bilgi. Bir başka
tanımlaması ise şöyledir: Tarihsel ve toplumsal gelişme
süreci içinde yaratılan her türlü değerlerle
bunları kullanmada sonraki kuşaklara iletmede kullanılan
insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin
ölçüsünü gösteren araçların
tümü. Üçüncü sözlük tanımı şu
şekildedir: Akıl yürütme eleştirme ve beğeni yeteneklerinin öğrenim deney ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi.
Kültür latince kökenli bir kelime olup dilimize Amerikanca veFransızca'dan girmiştir. Latince cultura toprağa birşeyler ekip ürün almak
üretmek anlamında kullanılıyordu. Voltaire Fransız Devrimi
öncesinde Culture’ü insan zekasının oluşumunu ve
gelişmesini belirleyen bir terim olarak kullanınca sözcük
değişik bir anlam kazanmıştır. Fransızca’dan Almanca’ya
cultur biçiminde geçen sözcük daha sonra
tüm Avrupa dillerine yayılmıştır. Fransızca’da
kültürün karşılığı irfandır. İrfan kelimesinin
sözlük anlamı ise; anlama bilme
gerçeğe ulaştırıcı güçlü seziştir. Daha
çok tinsel ve manevi değerleri içermiştir.
Amerikanca’da kültürün karşılığı medeniyettir.
Medeniyet ise uygarlık yani insanların doğaya egemen olma toplum olarak daha iyi bir yaşama ulaşma çabalarından çıkan sonuçların bilim teknik sanat ve kültürün tümünü kapsar. Sonuç olarak bilim ve tekniğin sanat ve kültürün gelişmesi ilerlemesiyle yaratılan yaşama koşullarının yaşama biçiminin incelmesi
yetkinleşmesi durumudur. Dolayısıyla Amerikanca kültürün
karşılığına maddi kültür daha denk düşer.
Medeniyet insanlığın çalışarak ortaya koyduğu teknik eserlerin bütününden ibarettir. Kültür ise
bir toplumu kendi tarihi içinde meydana getirdiği değer
hükümlerinin bütünüdür. Bunlar ilim sanat ahlak ve dine ait değerlerdir. Medeniyet
kültür yaratan düzendir. Bu durumda kültür ve
medeniyet kavramlarını birbirinden ayırdıktan sonra
kültürün oluşumuna etken olan değerler durumlar ve vs. önem kazanır. Her toplumun kendi kültürü vardır ve kültürün yükselmesi
ilerlemesi ve gelişmesi medeniyetin doğuşunu sağlar. Sosyolojik
çerçevede en geniş sınırlarına ulaşan kültür
kavramı ‘bir yaşama biçimidir.’ Bu yaklaşımda bir
toplumda bulunan ve bulunmayan bütün ifade ve etkileşim
biçimleri önem kazanır. Bu anlamda kültür insan olarak belli bir toplumda öğrendiklerimizle davranış düşünce sistemimizin toplamı sayılabilir. Bir bakıma ne yediğimiz ne içtiğimiz ne okuduğumuz nelere sempati ile yaklaşırken nelere tepki duyduğumuz ait olunan grup
küme ya da toplumu karakterize eder. Günümüzde
iletişimin son derece hızlı yapılabilmesi kültürel ve
bilimsel gelişmelerin
anında yayılmasına olanak sağlamıştır. Bu durum kültürlerin
birbirleriyle olan ilişkilerinin ve etkileşimlerinin üzerine
düşünülmesi gereğini çıkarmıştır.
Aslında sosyal bilimciler 166 farklı tanımı olan kültür
kavramı için ‘bir kavramın bu kadar çok tanımı varsa
onun tanımlanamayacağını kabul etmek gerekir’ diyebiliyorlar.
Kültür tarihçileri insanoğlunun gelişme ve ilerleme
göstererek hayatta kalma ve varlığını sürdürme
savaşındaki başarısını
kültürel bir varlık oluşuna yani öğrendiklerini
birikiminde saklayıp yeni nesillere aktarma yeteneği ile becerisine
bağlar.
Kültür gelişim sürecinde önce sözlü kültür doğmuş
daha sonra yazılı kültür oluşmuştur. Bugün yazılı
kültür ile beraber sözlü kültür de
devinim ve gelişimine devam etmektedir. Sözlü
kültür de yazar yoktur anonimdir doğaldır metinsizdir ezbere dayalıdır çeşitlenebilir sürekli akış
dolaşım ve dolayısı ile değişim içindedir. Bu kültür
de çözümleme ve inceleme yoktur. Yazılı
kültür yazılıdır metne bağlıdır okuru değişebilse bile metin değişmez üreten yalnızdır anlatıya istenilen sıklıkta dönülebilir çözümleme ve inceleme yapılabilir.