.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Kültür Nedir?

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Kültür Nedir? Empty Kültür Nedir?

    Mesaj  AsiRuH Paz Ekim 26, 2008 3:14 am

    Kültür Nedir?

    Kültür kelimesi aslında Latincede “toprağı işlemek, ziraat” demektir. Sonradan bu tabir, Batı Avrupa’da “yüksek umumi bilgi” manası kazanmış ve Türkçeye de bu anlamda girmiştir. Kültür tarihçileri, sosyologlar ve sosyal psikologlar kültürün ıstılahi (belirli bir sahadaki ilmi) manasını değişik ifadelerle belirtmişlerdir.

    C.Wisler, kültür; “Bir halkın yaşama tarzıdır.” derken, E.Sapir onu; “Atalardan gelen maddi, manevi değerlerin tamamı” şeklinde tarif etmiş, F.A.Wolf ise; “Bir milletin fertlerinin iştirak halinde bulundukları manevi hayat”ın kültür olduğunu ifade etmiştir.

    A.Yong, kültürün, “İnsanın tabiatı ve kendisini idare etme yolu ile bizzat meydana getirdiği eser” olduğunu belirtirken, A.K.Kohen, “Umumi olarak inançlar, değer hükümleri, örf ve atdetler, zevkler kısaca insan tarafından yapılmış ve meydana getirilmiş her şey”in kültür olduğunu ifade etmiştir.

    R.Thurnawald, “Kültür, tavırlardan, davranış tarzlarından, örf ve adetlerden, düşüncelerden, ifade şekillerinden, kıymet biçimlerinden, tesislerden ve teşkilattan meydana gelmiş ahenkli bir sistemdin” ‘demiş, fakat E.B.Taylor onu; “bilgiyi, imanı, sanatı, ahlaki, örf ve adetleri, ferdin mensubu olduğu cemiyetin bir üyesi olması itibariyle kazandığı alışkanlıkları ve diğer bütün maharetleri içine alan gayet karışık bir bütündür.” şeklinde tarif etmiştir.

    Ziya ‘Gökalp ise; “Hars (kültür), yalnız bir milletin dini, ahlaki, hukuki, adli, estetik, lisani, iktisadi ve fenni hayatlarının ahenkli bir bütünüdür.” demiştir.


    Kültürün Doğuşu

    Kültürün doğuşu, insanın yaratılışı ile eş zamanlıdır. Şüphesiz kültürün meydana gelmesinde bütün insanların payı ve yeri vardır. Osmanlı İmparatorluğu üç kıt’ada 600 yıl boyunca gerek kendi uyruğu, gerekse sınır komşusu olarak ticaret yolları, savaşlar, göçler nedeniyle Hıristiyan dininin çeşitli mezheplerine mensup toplumlarla ekonomik, ticari ve kültürel ilişkiler kurmuştur. Bununla beraber Sultan II. Mahmud devrimleriyle başlayan zorunlu Batılılaşma dönemine gelinceye kadar hem özde ve hem de ayrıntılarda Batıyla farklılaşma kararında olan bir kültürün temsilcisi olmuştur.

    Bir insan grubu, diğer insan grupları ile hiçbir temasta bulunmayıp ilkel bile olsa, yine kendisine mahsus bir dile, basit de olsa bir dünya görüşüne ve estetiğe ulaşabilmektedir. Nitekim on beşinci asırdan beri yeni kıtalar, topraklar ve diğer insanlarla temas halinde olmayan birçok ada keşfedildi. Buralarda yaşayan insan gruplarının hepsinin seviyelerine uygun bir kültüre sahib oldukları görüldü. Fakat dış dünyaya kapalı olan bu kültürler, başka kültürlerle temas edemedikleri için gelişememişlerdir. Kültür ve medeniyetlerin ileri ve güçlü olduğu ülkeler sosyal ve kültürel temaslara açık ülkelerdir.


    Kültür ve Medeniyet

    Ekseriya kültür ile yanyana kullanılan, bazan da kültürün eş anlamlısı zannedilen “medeniyet” kelimesinin tarifi ise şu şekilde yapılmaktadır: Medeniyet, “milletler arası ortak değerler seviyesine yükselen anlayış, davranış ve yaşama vasıtalarının bütünüdür.Veya aynı medeniyet dairesine giren birçok milletlerin sosyal hayatlarının müşterek bir yekunudur. Batı medeniyeti denildiği zaman, din bakımından Hıristiyan olan toplulukların, sosyal değerleri ile müsbet ilme dayalı teknik anlaşılmaktadır. Halbuki batı medeniyetine bağlı milletlerden her biri ayrı bir kültür topluluğudur. Fen bilimlerinde benzer bir anlayış içerisinde olmalarına, tekniği bulma ve kullanmada birbirlerine yakın yollar takib etmelerine ra,~men, bu milletler başka başka diller konuşurlar. Adetleri, gelenekleri, ahlak anlayışları, güzel~sanatları, mahalli müzikleri ve giyinişleri bir değildir. Hatta hepsi Hıristiyan inancına sahip bulunmakla beraber, din konusundaki tutumları da farklıdır.

    İşte bu ayrı ayrı inanış, meyil (eğilim), düşünce, kullanış ve davranış tarzları her milletin milli kültür’ unsurlarını ‘teşkil etmektedir.’ Yani kültürlerden doğan medeniyet karakter yönünden umumi, kültür ise hususidir. Medeniyet bilme ve yapabilme, kültür takınılmış bir tavır olmaktadır. Her topluluk bir kültür sahibi olduğundan, her kültür ayrı bir topluluğu temsil ettiğinden, bir kültürün varlığı, bir milletin mevcudiyetini göstermekte bir topluluğun varlığı ise bir kültürün varlığına işaret sayılmaktadır. Yalnız milli kültürü olan bir kavim kültür bakımından yükseldikçe, medeniyet doğmaya başlar. Bunun açık örneği İslam medeniyetidir.


    Kültürü Oluşturan Unsurlar

    Bir milletin manevi kültür değerlerinin yekununu din, dil, sanat, edebiyat, örf ve adetler ile, düşünüş ve yaşayış tarzları meydana getirmektedir. Bu kültür değerleri milletlerin hayatında önemli bir yer tutarlar. Milletler bu tip kültür değerleri üzerinde hassasiyetle dururlar, bunları mümkün mertebe zedelemeden ve hatta geliştirerek kendinden sonraki nesillere devrederler. Çünkü millilik, orijinallik, tabiilik, canlılık gibi vasıfları olan kültürde müştereklik yani sadece yaşayan cemiyetin değil, geçmişteki ve gelecekteki cemiyetlerin de müşterek malı olma keyfiyeti ile devamlılık özelliği çok önemlidir. Eğer bir kültür toptan terk edilecek olursa veya özü bırakılacak olursa o cemiyetten, milletten eser kalmaz. Nitekim 10. asra kadar Türk kavmi olan Bulgarların, kültürleri değişince, o tarihten itibaren slavlaşmış oldukları buna açık bir misaldir. Kültürde bütün cemiyete şamil olma ve nesilden nesile intikal etme durumu da çok mühimdir. Kültür unsurlarının bozulduğu bir cemiyette çeşitli tehlikeler meydana gelir ve bunlara mukavemet çok zorlaşır. Kültürün fertler ve cemiyetler üzerin de icra ettiği hizmet hiçbir zaman inkar edilemez. ‘Zira kültür milli duyguların gelişmesini sağlayıp ferdi vatansever yapar. Bu yolla milli bütünlüğü sağlar. Böy1ece fertleri ve cemiyeti korur. Yine ‘kültür, kişinin insani meziyetlerini takviye edip fazilet ve fedakarlık aşılar. Onu namuslu ve ahlaklı yaptığı gibi şahsiyet sahibi’ kılar. Netice olarak fert ve cemiyet büyür ve sükuna kavuşur. Kültür aynı zamanda millet fertlerine uyanıklık temin eder ve bu sayede ‘millet muhtelif tehlikelerden korunmuş olur. Şu bir vakıadır ki, kültür unsurlarının terk edilmesi, ihmali veya yozlaştırılması cemiyetlerin başlarına sayısız tehlikeler açmaktadır.

    Kültür, istiklal isteyen bir yapıya sahiptir. Cemiyetler, kendi topluluklarında başka bir kültürün boy gösterip gelişmesine izin vermezler ve mücadele içine girerler. Cemiyet olduğu müddetçe milli kültür mücadelesi devam eder.

    Bir milletin kendine has iman (inanış) ve amelini (yaşayışını) meydana getiren din, asırlardan beri kültürün en önde gelen unsuru olmuştur. Aslında bu unsurlar bir cemiyetteki bütün ferdi hareketleri, örf ve adetleri, sanatı vs.yi tesir altına alır.

    Türk kültürünün din ve imandan sonra gelen en mühim unsuru “dili”dir. Dil, gerek fert olarak insanları, gerek cemiyet ve millet olarak toplumların ses dünyaları, ifade şekilleri, konuşmaları olup, fertleri birbirine bağlayan ilk sosyal bağlardan ve ortaklıklardan sayılır. Bir milletin dili, onu diğer milletlerden ayıran en önemli unsurlardandır ve milli yapıyı meydana getiren sağlamlaştıran ve destekleyen en büyük faktör ve dayanaktır;

    Bir milletin mazisini, çağlar içinde kendine has yürüyüşünü, hareketini, hayat tarzı ve tavrı teşkil eden tarih, bugünün ve geleceğin ferdlerini de birbirine bağlayan, onlar arasında kader birliğini temsil eden, milletlerin nereden gelip nereye gittiğini gösteren en önemli kültür unsurlarındandır. Millet ferdleri zaferlerle iftihar ve sevinç duyar, hezimet ve yenilgilerle de keder, üzüntü hissederler. O bakımdan tarih bir milletin sosyal akrabalık bağı sayılır.

    Dünyada Türkler kadar eski bir tarihe sahip pek, az millet gösterilebilir. Bütün tarihi boyunca, Türk kültüründe devlet ve hanedan milli varlığın temel direği olarak muhafaza edildi. Türk milleti, sonunda tarihi boyunca kazandığı gücünü ve tecrübesini birleştirerek Osmanlı İmparatorluğunu kurdu. Tarihimizin bütün evvelki safhaları bu büyük eserin meydana getirilmesi için yapılmış birer prova mahiyetindedir. Teşkilatçılık, idarecilik, hakimiyet duygusu, adalet ve şefkat, vakar, yiğitlik, fedakarlık ve feragat gibi kültürümüzün bütün üstün vasıfları hiçbir zaman bu devirdeki kadar işlenmiş ve geliştirilmiş değildir. Osmanlılar kendisini, Allah’ın kullarına hizmet etmek ve Allah’ın adını yüceltmek için kurulmuş bir devletin temsilcisi olarak görüyordu. Onun hizmetinin takdiri ve mükafatı ancak insanların hakiki sahibinden gelebilirdi. Hükümdar kanun karşısında halkının en basit fertleriyle aynı muameleye tabi tutuluyordu. İnsanlar devlet için yaşıyor, devlet için ölüyorlardı. Çünkü onlar dinle devleti aynı şey olarak görüyor, biri yıkılırsa diğerinin de mahvolacağını biliyorlardı. Ayrıca devlet onların inandıkları kültür kıymetlerini korumakla görevliydi.

      Forum Saati Salı Mayıs 07, 2024 3:43 pm