.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Peygamberlerimiz

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Empty Geri: Peygamberlerimiz

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ocak 10, 2009 10:59 pm

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Image111
    [b][b]Hz.YÛNUS (a.s)[/b]

    Adi Kur'ân'da geçen peygamberlerden biri.
    Soyu,
    Bünyamin vasitasiyla Ya'kûb (a.s)'a ve onun vasitasiyla de
    ibrâhim (a.s)'a dayanmaktadir. Bazi alimlerin naklettigine
    göre, isa (a.s) annesinin adiyla isa b. Meryem diye anildigi gibi,
    Yûnus (a.s) da annesinin adiyla Yûnus b. Matta diye
    anilmaktadir. (ibn Sa'd, Tabakatü'l-Kübra, Beyrut 1957, I,
    55). Buhârî'nin verdigi bilgiye göre ise, bu
    görüs yanlistir. Aslinda Matta, Yûnus (a.s)'in
    annesinin degil, babasinin adidir. Yani Yûnus (a.s),
    Yûnûs b. Matta diye anilinca, babasinin adiyla anilmis olur
    (ez-Zebîdî, Sahihi Buhârî Muhtasari Tecridi
    Sarih Tercemesi ve serhî, trc: Kamil Miras, Ankara, 1971, IX,
    152).

    Yûnus (a.s)'in Ya'kub (a.s)'in torunlarindan oldugu, Kur'ân'da söyle haber verilistir:
    "Nûh'a
    ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettigimiz gibi, sana da
    vahyettik. Nitekim ibrâhim'e, ismail'e, ishâk'a, Yakub'a,
    torunlarina, isa'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Harûn'a,
    Süleyman'a da vahyetmis ve Davud'a da Zebûr'u vermistik"
    (en-Nisâ, 4/163).

    Bu
    âyette ifâde edildigi gibi isâ (a.s), Eyyûb
    (a.s), Harun (a.s) ve Süleyman (a.s)'da Yunus (a.s) ile ayni
    soydan, Yakub (a.s)'in torunlarindandirlar.

    Yûnus
    (a.s)'in nüfusu yüz bini askin bir sehrin halkina uyarici ve
    tevhide çagrici bir peygamber olarak gönderildigi,
    Kur'ân'da söyle geçmektedir:

    "Ve onu yüz bin Insana, ya da daha fazla olanlara peygamber gönderdik" (es-Saffat, 37/147).
    O'nun
    peygamber olarak gönderildigi bu yerin Ninova sehri oldugu
    nakledilmistir. Ninova sehri, Dicle nehrinin kiyisinda, simdiki
    Musul'un yerinde bulunmaktaydi. Bu beldenin Insanlari küfrün
    içinde bulunuyorlardi ve putlara tapmakta idiler. Yûnus
    (a.s) onlari küfürden ve putperestlikten nehyetmek bir de
    onlara, küfürlerinden dolayi tevbe etmelerini, Yüce
    Allah'in varligina ve birbirine inanmalarini emretmek üzere
    gönderilmisti (ez-Zemahserî, el-Kessâf, Kahire, t.y.,
    V, 126; et-Taberî, Tarih, Misir 1326, II, 42).

    Yûnus
    (a.s)'in adi, Kur'ân'in çesitli yerlerinde geçmekle
    berâber, Kur'ân'daki sûrelerden birine isim olarak
    verilmistir. Kur'an'in onuncu sûresinin adi, Yûnus
    sûresidir.

    Yûnus (a.s)
    milletini otuz üç yil Allah'a imân etmeye,
    küfürden kurtulmaya davet etti, tebligde bulundu ve
    peygamberlik vazifesini yerine getirdi. Ancak sadece iki kisi ona
    imân etti (ibn Esir, el-Kâmil, Beyrut 1965, I, 360; Sahihi
    Buhâri ve Tecridi Sarih Tercümesi, IX, 152).

    Milletinin
    bu sekilde küfürde direnmesi ve imâna gelmemesi,
    Yûnus (a.s)'in zoruna gitti. Yüce Allah onun bu kizginligini
    ve bunun neticesinde milletini terketmeye kalkismasini söyle haber
    vermistir:

    "Zünnûn
    (Yûnus)'a gelince, o, öf keli bir halde geçip
    gitmisti. Bizim kendisini asla sikistirmayacagimizi zannetmisti.
    Nihâyet karanliklar içinde; "Senden baska hiç bir
    ilâh yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden
    oldum!" diye niyaz etti." (el-Enbiyâ, 21/87).

    Bu
    âyette Yûnus (a.s)'dan Zünnûn diye
    bahsedilmistir. Zünnûn, balik sahibi demektir.
    Kur'ân'in baska bir yerinde de, Yûnus (a.s) bu lakabla
    anilmistir:

    "Sen Rabbinin
    hükmünü sabirla bekle. Balik sahibi (Yunus) gibi olma.
    Hani, o dertli dertli Rabbine niyaz etmisti" (el-Kalem, 68/48).

    Hem
    bu âyette hem de yukaridaki âyette Yûnus (a.s)'in
    sabretmemesine, Allah'in emri olmadan milletini terketmeye kalkismasina
    isâret edilmistir. Onun bu hali üzerine, Yüce Allah
    söyle buyurmustu:

    "O halde, peygamberlerden azim sahibi olanlarin sabrettigi gibi sen de sabret" (el-Ahkâf, 46/35).
    Allah'in
    müsaadesi olmadan Yûnus (a.s)'in ayrilmaya kalkismasi, iyi
    netice vermemisti. Ninova'dan ayrilmak için bir gemiye binmisti.
    Geminin batmaya yüz tutmasi üzerine, hafiflemesi için
    yolculardan birinin suya atilmasi gerekti. Kimin suya atilacagini
    tesbit için kur'a çekildi ve kur'a Yûnus (a.s)'a
    isâbet etti. Bu durum kur'ân'da söyle haber
    verilmistir:

    "Gemide onlarla karsilikli Kur'a çektiler de yenilenlerden oldu" (es-Saffat, 37/141).
    isin
    daha acisi, Yûnus (a.s) denize atildiktan sonra bir balik onu
    yutmustu. Yüce Allah Kur'ân'da onun bu durumunu söyle
    haber vermistir:

    "Yûnus,
    (Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrildigi için) kendisi
    kötülüklerken, onu bir balik yuttu" (es-Saffat, 37/142).

    Burada Yûnus (a.s) hatasini anlamis ve nefsini kinamaya baslamisti. Baligin karnindaki karanliklarda:
    "Senden
    baska ilâh yoktur. Sen eksikliklerden uzaksin, yücesin. Ben
    zalimlerden oldum!" (el-Enbiyâ, 21/87) diye dua etmeye ve Allah'a
    yalvarmaya basladi. Bu sekilde imân ve inançla Allah'a
    siginmasi neticesinde, Yüce Allah onu affetmisti
    (el-Maverdî, en-Nuketu ve'l-Uyûnu, Beyrut 1992, III, 465
    vd). Yûnus (a.s)'in duasinin kabul edildigi ve Allah tarafindan
    bagislandigi, Kur'ân'da söyle dile getirilmistir:

    "Biz de onun duasini kabul ettik ve onu tasadan kurtardik. iste biz, Insanlari böyle kurtaririz" (el-Enbiyâ, 21/88).
    "Eger
    tesbih edenlerden olmasaydi, (Insanlarin) yeniden diriltilecekleri
    güne kadar onun karninda kalirdi" (es-Saffat, 37/143, 144).

    Gücü
    her seye yeten Yüce Allah, baligin karnindaki Yûnus (a.s)'i
    öldürmedi. Bir süre sonra balik onu agzi ile sahile
    birakmisti. Onun kurtulus ve daha sonraki hafi, Kur'ân'da
    söyle haber verilmistir:

    "(Ama
    baligin karninda bizi andi, tesbih etti), biz de onu hasta bir halde
    agaçsiz, bos bir yere attik ve üzerine (gölge yapmasi
    için) kabak türünden bir agaç bitirdik"
    (es-Saffat, 37/145, 146).

    Yûnus
    (a.s)'in Allah tarafindan affedilmesi ve büyük bir tehlikeden
    kurtarilmasi, Kur'ân'in baska bir yerinde dile getirilmistir:

    "Sen
    Rabb'inin hükmüne sabret, balik sahibi (Yûnus) gibi
    olma. Hani o, sikintidan yutkunarak (Allah'a) seslenmisti. Eger
    Rabb'inden ona bir nimet yetismeseydi, yerilerek çiplak bir yere
    atilirdi. Fakat (böyle olmadi), Rabb'i onun duasini kabul etti de
    onu salihlerden kildi" (el-Kalem, 68/8, 49, 50).

    Yûnus
    (a.s)'i bu sikintilardan kurtaran Yüce Allah, onun milletine de
    neticede hidâyeti nasib etti. Onlar da sonunda Allah'a imân
    edip tevhid'e sarildilar. Onlarin tevbe edip hakka
    dönüslerini ifâde eden âyetin meâli
    söyledir:

    "inandilar, biz de onlari bir süreye kadar geçindirdik" (es-Saffat, 37/148).
    Yûnus
    (a.s)'in milletinin bu sekilde tevbe etmeleri, küfürden
    dönüp Allah'a inanmalari, Allah tarafindan
    övülmüs, methedilmistir:

    "Keske
    (azabi gördükten sonra) inanip da, inanmasi kendisine fayda
    veren bir memleket olsaydi! (Azabi gördükten sonra inanmak,
    hiç bir memlekete yarar saglamamistir). Yalniz Yûnus'un
    kavmi, (azab henüz inmeden önce) inaninca, dünya
    hayatinda onlardan rezillik azabini kaldirmis ve onlari bir süre
    daha yasatmistik" (Yûnus, 10/98).

    Yûnus (a.s)'in faziletli bir Insan oldugu, Yüce Allah tarafindan söyle haber verilmistir:
    "ismâil, el-Yesa', Yunus ve Lut'a da (yol gösterdik). Hepsi iyilerden idiler" (el-En'âm, 6/86).
    Hz. Muhammed (s.a.v) de onu söyle övmüstür:
    "Her
    kim ben Yûnus b. Mattâ'dan hayirliyim derse, yalan
    söylemistir" (Buhârî, Tefsiru süre 6, 4).

    Yûnus
    (a.s) da, diger peygamberler gibi, Insanlari küfrün serrinden
    nehyetmis ve Allah'a imân etmeye davet etmistir. inanan Insanlar
    için, onun hayatindan alinacak çesitli ibretler vardir.
    [/b]
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Empty Geri: Peygamberlerimiz

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ocak 10, 2009 10:59 pm

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Bismill0
    LOKMAN (LUKMAN) HEKIM
    Bir nebî veya velî oldugu ihtilâfli; ancak çogunlugun tercihine göre hakim bir sahsiyet.
    Kur'ân-i
    Kerîm'de Lokman adi iki yerde geçer (Lokman, 31/12,13).
    Kelime, ayni zamanda Mekkî bir surenin adidir. Bu sûrenin
    nüzul sebebi Kureyslilerin Lokman'i Hz. Peygamber (s.a.s)'e
    sormalaridir.

    Lokman'in adi
    geçen iki ayetin meâli söyledir: "Andolsun Biz
    Lokman'a Allah'a sükretmesi için hikmet verdik.
    sükreden kimse ancak kendisi için sükretmis olur.
    Nankörlük eden ise, bilsin ki Allah her seyden
    müstagnîdir, övülmeye lâyik olandir. Lokman,
    ogluna ögüt vererek. "Yavrum, Allah'a es kosma, dogrusu es
    kosmak büyük zulümdür" demisti " (Lokman,
    31/12,13). Lokman'in adi içinde geçmese de onun ogluna
    ögütleri devam etmektedir. Ancak arada iki ayet içinde
    Yüce Allah, Lokman'in ögüdündeki es kosmayi(sirk)
    tekit için ana-babaya iyi davranmak; yaradana sükür,
    ana-babaya tesekkür etmesini bilmekle beraber; eger ana-baba
    Allah'a es kosmak üzere çocugunu körü
    körüne zorlarlarsa o çocugun onlara itaat etmemesi,
    dünya islerinde onlarla güzelce geçinip Allah'a
    yönelen kimselerin yoluna uymasi gerektigini bildirmektedir
    (Lokman, 31/14,15). Lokman'in ögütleri söyle devam
    etmektedir: "Yavrum, isledigin sey bir hardal tanesi agirliginca olsa
    da, bir kayanin içinde, göklerde veya yerde bulunsa da,
    Allah onu getirip meydana kor. Dogrusu Allah Lâtif'dir,
    haberdar'dir. Yavrum, namazi kil, iyiligi emret,
    kötülükten vazgeçir ve basina gelene sabret;
    dogrusu bunlar azmedilmeye deger islerdir. Insanlari
    küçümseyip yüz çevirme,
    yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Allah,
    kendini begenip böbürlenen kimseyi hiç süphesiz
    ki sevmez. Yürüyüsünde ölçülü
    ol, sesini de kis! Seslerin en çirkini süphesiz merkeplerin
    sesidir" (Lokman, 31/16-19).

    Lokman
    suresinde geçen meâli verilen ayetlerden anlasilmaktadir
    ki, bu zat bir hakimdir. Çünkü ona hikmet verilmistir.
    Böyle bir hikmete ulasan kimseye gereken, o hikmete
    sükürdür. Aslinda Yüce Allah'in, sükür de
    dahil hiç bir seye ihtiyaci yoktur. Ancak sükre ihtiyaci
    olan Insandir. Çünkü Allah, sükredince nimetleri
    artirma vadinde bulunmustur (ibrâhim, 14/7). Lokman,
    üç kere "yavrum" veya "oglum" diye hitap ederek ogluna
    ögüt vermistir. Bunlardan ilkinde Allah'a es, ortak
    kosmamasini ögütlemistir. Çünkü bu, Allah'in
    hakkini baskasina vermek, kullarin ve bütün varliklarin
    yaratanina olan bu haksizlikla onlarin haklarini çignemek, basta
    Yüce Allah'in ikram ettigi, serefli kildigi Insan olmak üzere
    bu varliklari esas yaratanindan baska fâni, âciz,
    güçsüz seylere yönelterek onlari tahkîr
    etmektir. Lokman, ikinci "yavrum" hitabiyle baslayan
    ögüdünde, Yüce Allah'in hardal tanesi kadar da olsa
    yapilan bütün iyilik ve kötülükleri
    gördügünü, bildigini ve onlari ahirette
    degerlendirecegini anlatmistir. Nitekim Yüce Allah, zerre miktar
    hayir-ser isleyenin karsiligini görecegini bildirmektedir
    (ez-Zilzâl, 99/7-8). Lokman, yine ogluna hitaben
    üçüncü ögüdünde onun namazi
    kilmasini, iyiligi emredip kötülükten
    vazgeçirmesini, basina gelene sabretmesini, Insanlara
    böbürlenip kibirlenmemesini, çalim satip
    ögünmemesini, yürümesinde, konusurken sesinde
    ölçülü olmasini tavsiye etmistir.

    Lokman
    hakkinda hadislerde de bazi bilgiler bulunmaktadir. En'âm
    suresi'nin 82. ayetinin nüzulünde sahabeler: "Ey Allah'in
    Resulü! Bizim hangimiz nefsine zulmetmez ki...?" dediklerinde,
    Peygamberimiz. Bu ayetteki zulüm sizin sandiginiz gibi degildir. O
    zulüm, sirk demektir. Lokman'in ogluna nasihat ederken, yavrum,
    Allah'a sirk kosma. Zira sirk en büyük zulümdür
    dedigini isitmediniz mi?" cevabini vermistir (Sahîh-i
    Buhârî, Tecrîd-i Sarîh, Tercemesi, IX, 163).
    Lokman söyle derdi: "Yavrum, ilmi âlimlere karsi
    böbürlenmek, sefihlerle münazarada bulunmak ve
    meclislerde gösteris yapmak için ögrenme!" (Ahmed b.
    Hanbel, I,190). Bu anlatim ve devami baska bir rivayette söyle yer
    almaktadir: "...Ginâ göstererek ve cehalete düserek
    ilmi terketme! Yavrum, meclisleri ihmal etme! Allah'i anan bir topluluk
    gördügünde onlarla otur. Eger âlimsen ilmin isine
    yarar; cahilsen onlar sana ögretirler. Umulur ki Allah onlara
    rahmetini lütfeder, onlarla beraber sana da ulasir. Allah'i
    anmayan bir lopluluk gördügünde onlarla oturma. Eger
    âlimsen ilminin sana bir yarari olmaz; cahilsen onlar seni
    saptirirlar. Allah onlari azabina düçar kilar, sana da
    onlarla beraber isabet eder" (Dârimî, Mukaddime, 34). Yine
    bir hadis-i serifde ilim-hikmet hakkinda söyle denilmektedir:
    "Hakîm Lokman ogluna su tavsiyede bulunmustur. Yavrum
    âlimlerin yaninda otur ve dizlerinle onlara çok yaklas.
    Çünkü Allah, gökten indirdigi yagmurla
    ölü topragi dirilttigi gibi, kalbleri hikmet nûruyla
    diriltir"(Muvatta, ilim, 1). Lokman hakkinda baska bir hadis de
    söyledir: "Hakim Lokman, söyle derdi: süphesiz Allah bir
    seyi emânet aldigi zaman onu korur" (Ahmed b. Hanbel, II, 87).

    Bu
    hadislerin, meselâ zulüm, hikmet, ilim gibi konularda
    Kur'ân-i Kerîm'deki Lokman ile ilgili ayetlerle rabitali
    oldugu görülmektedir.

    Lokman'in
    kim oldugu konusunda çesitli görüsler vardir. ibn
    ishak'a göre Lokman'in nesebi [Lokman b. Bâur b. Nahor b.
    Tarih (Terah: Âzer)] Dördüncü. Kusakda Hz ibrahim
    (a.s)'in babasi Âzer'e ulasir. Vâkidî, Lokman'in
    isrâilogullari kadisi, Eyle ve Medyen taraflarinda yasayan,
    Eyle'de ölen bir kimse oldugunu zikreder. ikrime'ye göre
    Lokman bir nebîdir. Ancak onun bir hakim oldugunda
    âlimlerin ittifaki vardir (Sahih-i Buharî Tecrid-i Sarih
    Tercemesi, IX, 163). Vehb b. Münebbih'e göre; Lokman ibn
    Bâûra, Âzer neslindendir. Mukâtil'e göre
    ise, Hz. Eyyub (a.s)'in kizkardesinin veya teyzesinin oglu idi. Uzun
    müddet yasadi. Hz. Davud'a yetisti ve ondan ilim aldi. Sanat
    sahibi idi. Bir nebî oldugunu söyleyenler de oldu. ibn
    Rüsd, Tehâfüt'ünde söyledigi gibi, her
    nebî hakîmdir, fakat her hakim nebî degildir. Bakara
    sûresi'nin 269. ayetine göre Yüce Allah hikmeti
    istedigine verir. Kime de hikmet verilmisse ona büyük hayir
    lütfedilmistir. Dolayisiyle o kimsenin ilmen, amelen bunun
    sükrünü yerine getirmesi gerekir. Lokman için de
    Kur'ân'da böyle söylenmistir (Elmalili Hamdi Yazir, Hak
    Dini Kur'an Dili, IX, 3842-3843).

    Lokman,
    Islâm'dan önceki Araplarda kendisinden çok bahsedilen
    bir sahsiyet idi. Yahudi ve Hristiyan kutsal kitaplarinda adi
    geçmez. Onun Âd kabilesinden veya Habesli bir köle
    oldugu da belirtilmistir (S.G.F. Brandon, A Dictionary of Comparative
    Religion, London 1970, s. 414).

    Eski
    Arap geleneginde cahiliyye devri Insanlari bu zata
    Lukmânü'l-Muammer diyorlardi. Onun yedi kartalin
    ömrü kadar uzun yasadigina inanilirdi. Ebû Hâtim
    es-Sicistâni'nin "Kitâbül-Muammarîn" adli
    eserinde Lokman, Hizir'dan sonra uzun yasayan ikinci sahsiyet olarak
    yer alir. Yedi kartal ömrü bes yüz altmis yil yapsa da
    çesitli rivayetlerde onun bin, hatta üç
    bin-üç bin bes yüz yil yasadigi bile ileri
    sürülmüstür. Lokman'a, Nâbiga'nin siirlerinde
    bile rastlanir. Cahiliyye geleneginde Lokman ayni zamanda bir kahraman
    ve hakim bir kimse olarak da görülürdü. Bir
    çok macera ona isnat edilmisti. Bütün bunlar arasinda
    Lokman, Âd kabilesinden olmakla bu kabîleye Sodom gibi
    günahkârligi dolayisiyla kuraklik cezasi verildiginde, onun
    da dahil oldugu bazi kimseler yagmur için dua etmek üzere
    Mekke'ye giderler. Ancak Âdlilar orada zevk ve safâya dalip
    esas vazifelerini unuturlar. Hatirlatildiginda da birisi siyah bir
    bulut isteyiverir. Âd kabilesinin mahvi bu bulutla olur. Aslinda
    onlarin cezalandirilmalari Hz. Hûd'a itaatsizlikleri
    dolayisiyladir. Âd kavmi ile ilgili ayetlerde ve Hûd
    suresinde Lokman'in adi geçmez (Bernhard Heller, iA., "Lokman ",
    maddesi).

    Lokman, Kur'ân-i
    Kerîm'de yer aldiktan sonra, Arapça darb-i mesel ve hikmet
    kitaplarindan Kasasul-Enbiyalara kadar bir çok eserlerde yer
    aldi. Sa'lebî (ö. 427/1035)
    Ârâisul-Mecâlis"inde ondan bahsederken
    Kur'ân'daki anlatimi baska rivayetlerle genisletir. O, Lokman'in
    kim oldugu konusunda yukaridaki bütün bilgileri verdikten
    sonra Mücâhid'in onun uzun dudakli siyahî bir
    köle oldugu yolundaki rivayetlerini de bunlara ekler. Ancak bu
    rivayeti takviye sadedinde Insanlardan Sudan'dan çikmis
    üç hayirli kimse arasinda, Bilâl (Habesli ?), Hz.
    Ömer (r.a)'in kölesi Mühecca' ve Lokman'a (Sudan'in
    Misir'a yakin Nubya tarafindan) yer veren rivayeti de almaktadir. O,
    Lokman'in Habes'li bir marangoz, bir terzi oldugu konusundaki iddialari
    da aktardiktan sonra, âlimlerin onun hakim olup nebî
    olmadiginda ittifak ettiklerini, bu konuda ikrime'nin farkli
    görüse sahip oldugunu (bazilarina göre Lokman'in
    nebîlik ile hakimlikten birini tercihte serbest birakildigi, onun
    hikmeti seçtigini) belirtmektedir. O, ayrica Lokman'in
    nebî olmadigi; Allah'in çok tefekkür, iyi yakin ile
    takvâ ehli kildigi bir kul oldugu; onun Allah'i, Allah'in da onu
    sevdigi, ona hikmet lütfettigini açiklayan bir hadis de
    nakleder (Sa'lebi, Arâisul-Mecâlis, 312).

    Sa'lebî,
    Lokman'in, dünyada sikinti çekenin refahtakinden hayirli
    oldugunu; dünyayi ahirete tercih edenin dünyada da, ahirette
    de kaybedecegini; malin sihhat, nimetin nefis temizligi gibi
    olmadigini; dogru söz, emaneti yerine teslim ve bos yere konusmayi
    terkin hikmeti dogurdugunu söyledigini nakleder. Yine onun nakline
    göre Lokman ogluna söyle dedi:

    "Dünya
    derin bir denizdir. Çoklari onda bogulmustur. O denizde senin
    gemin Allah'dan takvâ olsun. Binegin Allah'a imanin ve yolun
    Allah'a tevekkül olsun. Umulur ki kurtulursun; tamamen
    kurtulacagini da sanmam. Yavrum, Insanlar ibadet ve taatte her gün
    noksanlastiklari halde nasil olur da vadolunduklarindan korkmazlar!
    Yavrum! Dünyadan yetecek kadar al, ona kapilma, bu ahiretine zarar
    verir.


    __________________
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Empty Geri: Peygamberlerimiz

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ocak 10, 2009 11:00 pm

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 A-vehhab
    HZ. ÜZEYR (a.s)
    israilogullarina
    (Yahudilere) göre meshur bir peygamber olan Üzeyr (a.s)'in
    adi Kur'an-i Kerîm'de geçmektedir. Fakat Islâm'a
    göre onun peygamber olup olmadigi hususunda ihtilaf vardir.

    Üzeyr
    (a.s)'in adi hakkinda da alimlerin farkli yorumlari vardir. Bazi
    alimlere göre onun adi Arapça bir isimdir. Diger bazi
    alimlere göre ise, Üzeyr kelimesi Arapça degil,
    ibranicedir (el-Ukberî, imlau ma menne bihi'r Rahman, Misir,
    1961, II, 7).

    ibranice'de
    Üzeyr kelimesinin karsiligi "Azra"dir. Tevrat'in bu dildeki
    nüshasinda böyle geçmektedir (Biblio Hobraica, nsr.
    Rud. Kittel, Stuttgart,1952; Esra, VII,1; Nehemio, VIII,13).

    Üzeyr (a.s), Harun Peygamber'in neslinden gelmektedir (es-Sa'lebî, el-Arais, Misir, 1951, 344).
    Üzeyr
    (a.s)'in adi, Kur'an-i Kerîm'de bir yerde geçmektedir:
    "Yahudiler. 'Üzeyr, Allah'in ogludur; dediler. Hristiyanlar da:
    Mesih Allah'in ogludur', dediler. Bu, onlarin agizlariyla geveledikleri
    sözlerdir. (Sözlerini), önceden inkâr etmis(olan
    müsrik)lerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onlari kahretsin,
    nasil da (haktan batila) çevriliyorlar!.. Hahamlarini ve
    rahiplerini Allah'tan ayri rehber edindiler, Meryem oglu Mesîh'i
    de. Oysa kendilerine yalniz tek Tanri olan Allah'a ibâdet
    etmeleri emredilmisti. Ondan baska ilâh yoktur. O, onlarin ortak
    kostuklari seylerden münezzehtir" (et-Tevbe, 9/30, 31).

    Burada
    söz konusu olan Üzeyr (a.s) hakkinda çesitli
    rivâyetler vardir. En meshuru ibn Abbas'in rivâyetidir.
    Buna göre, Yüce Allah isrâil ogullarinin elinde bulunan
    Tevrat'i onlardan aldi. Tevratin içinde bulundugu sandigi
    kaybettiler. Ayni zamanda Tevrat zihinlerinden de silindi. israil
    ogullari buna çok üzüldüler. Bilhassa Üzeyr
    (a.s) Allah'a çok ibâdet etti; O'na yalvarip yakardi.
    Allah'tan inen bir nur, onun kalbine girdi. Unutmus oldugu Tevrat'i
    hatirladi. Ondan sonra Tevrat'i yeniden israil ogullarina ögretti.
    Daha sonra Tevrat'in içinde bulundugu sandik bulundu. Bunun
    üzerine Üzeyr (a.s)'in ögrettiginin aslina uygun
    oldugunu gördüler. Bunun üzerine Üzeyr (a.s)'i
    çok sevdiler. Fakat bu hususta asiri gittiler. "O, olsa olsa
    Allah'in ogludur" dediler (ibn Cerir et-Taberî,
    Camiu'l-Beyân, Misir,1951, X,111). Bu âyetler, onlarin bu
    hususta asiri gitmelerini ve Hristiyanlarin da, isâ (a.s)
    Allah'in ogludur diye söylemelerini reddetme mahiyetinde nazil
    olmustur. Onlarin bu sözlerinin batil oldugu anlatilmis ve
    Yüce Allah'in, onlarin bu iddialarindan münezzeh oldugu
    ifâde edilmistir (el-Beydâvî, Envaru't-Tenzîl
    ve Esraru't Te'vîl, Misir, 1955, I, 196).

    Yahudilerin
    bu hususta asiri gitmeleri, Kur'an'in baska yerlerinde de tenkid
    edilmistir. "Vay haline o kimselerin ki, Kitabi elleriyle yazip, az bir
    paraya satmak için, "Bu Allah'in katindandir. " derler.
    Ellerinin yazarligindan ötürü vay haline onlarin!
    Kazandiklarindan ötürü vay haline onlarin!" (el-Bakara,
    2/79) mealindeki âyette Yahudiler kasdedilmektedir. Onlarin
    Tevrat'i tahrif ettikleri, ondan sonra kendileri tarafindan yazilan bir
    kitabi Allah'in kitabi diye tanitmalari söz konusudur. Onlar bu
    sekilde kitab yazmislar, Allah'in kelâmi olarak ileri
    sürmüsler ve bununla menfaat ile nüfûz saglamaya
    çalismislardir. Bu âyette, onlarin bu yaptiklari tenkid
    edilmektedir (Muhammed Ali es-Sâbûnî,
    Safvetu't-Tefâsir, istanbul, 1987, I, 71 vd).

    Asagidaki âyette de, Yahudilerin bu durumu tenkid edilmistir:
    "Onlardan
    bir grup, okuduklarini kitaptan sanasiniz diye kitabi okurken,
    dillerini egip bükerler. Halbuki okuduklari, kitaptan degildir.
    Söyledikleri Allah katindan olmadigi halde, "Bu, Allah
    katindandir. " derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar"
    (Âlu imran, 3/78).

    ibn Abbas
    (r.a)'dan nakledildigine göre, bu ayette de Yahudiler
    kasdedilmektedir. Buna göre, onlar Allah'in kelâmini
    kaybetmisler. Kendi uydurduklarini Allah'in kelami olarak tanitmaya
    çalismislar. Onlarin bu yaptiklari yalan ve uydurmadir
    (ez-Zemahserî, el-Kessâf, Kahire,1977, I, 182 vd.).

    Üzeyr (a.s) ile ilgili bulundugu söylenen diger bir ayet de söyledir;
    "Yahut
    görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin çatilari duvarlari
    üzerine çökmüs (yikik dökük olmus)
    issiz bir kasabaya ugradi. "Ölümünden sonra Allah
    bunlari nasil diriltir acaba!" dedi. Hemen Allah onu
    öldürdü, yüz sene sonra tekrar diriltti. "Ne kadar
    kaldin burada?" dedi. "Bir gün yahut bir kaç saat" dedi.
    Allah ona: "Bilakis yüz sene kaldin. Yiyecegine ve
    içecegine bak, henüz bozulmamistir. Bir de esegine bak.
    Seni Insanlar için bir âyet (ibret isâreti) kilalim
    diye (yüz sene ölü tuttuk sonra tekrar dirilttik). simdi
    sen kemiklere bak, onlari nasil birbiri üstüne koyuyor, sonra
    ona nasil et giydiriyoruz. " dedi. Durum kendisince anlasilinca,
    "süphesiz Allah'in her seye kadir oldugunu bilmeliyim" dedi
    (el-Bakara, 2/259).

    Bu ayette
    söz konusu olan zatin kim oldugu hususunda çesitli
    rivâyetler vardir. Fakat alimlerin ekseriyetine göre bu zat,
    Üzeyr (a.s)'dir (el-Beydâvî, Envaru't-Tenzîl, I,
    57).

    Hz. Muhammed (s.a.s),
    Üzeyr (a.s)'in peygamber olup olmadigi hususunda söyle
    buyurmustur: "Bilmiyorum, Üzeyr peygamber midir, degil midir?"
    (Ali Nasif et-Tâc, III, 302). Bundan dolayi Islâm inancinda
    Üzeyr (a.s)'in peygamberligi ihtilafli kabul edilmistir.

    Peygamber
    olsun veya olmasin, Üzeyr (a.s) Allah'a tam manasiyla inanmis,
    kamil imân sahibi olan bir zatti. Hayati boyunca, Allah'in
    rizasini kazanmak için serden kaçmis, hayra kosmustur.
    Çevresindeki Insanlari da bu sekilde inanmaya ve Allah'in emir
    ile yasaklarina riâyet etmeye davet etmistir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Empty Geri: Peygamberlerimiz

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ocak 10, 2009 11:00 pm

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Bism1
    Hz. ZEKERIYYA (a.s)
    Kur'ân'da
    adi gelen peygamberlerden biri. Soyu Dâvud (a.s)'a dayanmaktadir.
    Kur'ân'da anilan duâlarindan (Meryem, 16/6) anlasildigina
    göre, soyu daha sonra Yâkub (a.s)'a varmaktadir
    (el-Kurtubî, Ahkâmu'l-Kur'ân, Kahire 1967, XI, 82;
    er-Razî, Mefâtihu'l-Gayb, Misir 1937, V, 769).

    Zekeriyya
    (a.s) isrâilogullarinin peygamberi oldugu gibi, ayni zamanda
    onlarin bilgini, reisi ve müsaviri yani danismani idi
    (es-Sa'l-ebî, el-Arais, 1951, 372).

    Onun
    hakkinda çesitli âyet ve hadisler vardir. Ebû
    Hureyre'nin naklettigine göre, Hz. Muhammed (s.a.s);" "Zekeriyya
    (a.s) marangoz idi"(Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, Misir, 1954, II,
    405) diyerek O'nun elinin emegi ile geçinen bir sanat ehli
    oldugunu haber vermistir.

    Zekeriyya
    (a.s)'in hanimi isa (a.s)'in annesi Meryem'in teyzesi isâ idi.
    Zekeriyya (a.s) da, Meryem'e bakmakla mesgul oluyordu. O'na Beyt-i
    Makdis'te bir yer yapmisti. O'nun odasina her girdiginde, yaninda kis
    mevsiminde yaz meyvesini ve yaz mevsiminde de kis meyvesini buluyordu.
    Zekeriyya (a.s), "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" diye sorunca,
    Meryem, "Allah tarafindandir." diye cevap veriyordu (el-Kurtubî,
    Ahkâmu'/-Kur'ân, IV, 69 vd).

    Zekeriyya
    (a.s) Hz. Meryem'in yaninda böyle yaz mevsiminde kis meyvesini ve
    kis mevsiminde de yaz meyvesini görünce, Meryem'e bu
    nimetleri veren, buna gücü yeten yüce Allah, esimin yasi
    geldigi halde, bize hayirli bir evlat verebilir seklinde
    düsündü ve hayirli bir evladin olmasi için
    Allah'a gizlice söyle dua etti:

    "Rabbim!
    Gerçekten kemiklerim zayifladi, saçlarim agardi,
    Rabbim!.Sana yalvarmaktan dolayi herhangi bir seyden mahrum kalmadim.
    Dogrusu, benden sonra yerime geçecek yakinlarimin iyi hareket
    etmeyeceklerinden korkuyorum. Karim da kisirdir. Katindan bana bir ogul
    bagisla ki, bana ve Yâkub ogullarina mirasçi olsun!
    Rabbim! O'nun, senin rizani kazanmasini da sagla!" (Meryem,19/4,5,6)

    "Ya Rabbi! Bana kendi katindan temiz bir soy bahset!" (Âlu imrân, 3/38)
    "Rabbim! Beni tek basima birakma! Sen varislerin en hayirlisisin" (el-Enbiyâ, 21/89).
    Gücü
    her seye yeten Yüce Allah, Zekeriyya (a.s)'in duâsini kabul
    etti ve O'na bir erkek evlad verecegini müjdeledi:

    "Ey Zekeriyya! Sana Yahya isminde bir oglani müjdeliyoruz. Bu adi daha önce kimseye vermemistik" (Meryem, 19/7).
    "Mihrabda
    namaz kilmaya durdugu sirada, hemen melekler ona söyle seslendi:
    "Haberin olsun! Allah sana Yahya adli çocugu müjdeliyor. O,
    Allah'tan gelen bir kelimeyi (isâ'yi) tasdik edecek, milletinin
    efendisi olacak, nefsine hakim bulunacak ve salihlerden bir peygamber
    olacaktir" (Âlu imrân, 3/39).

    Zekeriyya
    (a.s), Allah'in verdigi bu müjdeye sasti, hayret etti.
    Çünkü kendisi de hanimi da hayli yasli idiler.
    "Rabbim! Karim kisir, ben de son derece kocamisken nasil oglum
    olabilir?" (Meryem, 19/8) diyerek, bu ilginç müjde
    karsisinda hayretini dile getirdi.

    Yüce Allah ona söyle cevap verdi:
    "Rabbin
    böyle buyurdu. Çünkü bu bana kolaydir. Nitekim
    sen yokken, daha önce seni yaratmistim" (Meryem, 19/9).

    Kur'ân'in baska bir yerinde bu durum söyle haber verilmistir:
    "Zekeriyya'nin
    duasini kabul edip kendisine Yahya yi bahsetmis, esini de dogum yapacak
    hale getirmistik. Dogrusu onlar iyi islerde yarisiyorlar, korkarak ve
    umarak bize yalvariyorlardi. Bize karsi gönülden saygi
    duyuyorlardi" (el-Enbiya, 21/90).

    Yüce Allah'in bu güzel müjdesine son derece sevinen Zekeriyya (a.s)
    "Rabbim! Öyle ise bana bir alamet var, dedi" (Meryem, 19/10). Allah ona su cevabi verdi:
    "Alâmetin;
    üç gün, isaretten baska sekilde Insanlarla
    konusmamandir. Rabbini çok an, aksam sabah hamdet!" (Âlu
    imrân, 3/41).

    Gün
    oldu, Zekeriyya (a.s)'in nutku tutuldu. Mihrabdan çikti ve
    milletine: "Sabah-aksam Allah'i tesbih edin! diye isârette
    bulundu" (Meryem, 19/11).

    Zamani gelince, Zekeriyya (a.s)'in oglu Yahya (a.s) dünyaya geldi.
    Yukarida
    görüldügü gibi, Zekeriyya (a.s) ile ilgili olarak
    zikredilen âyetlerin çogu, dua mahiyetindedir. O,
    çok dua eden, Allah'in emir ve yasaklarina riayet ederek tam bir
    teslimiyet içinde yasayan Yüce bir peygamberdi. Allah:
    "Zekeriyyâ, Yahyâ, isa ve ilyas'a da (yol
    göstermistik). Hepsi iyilerden (idi)ler" (el-En'âm, 6/85)
    diyerek onu sahit peygamberlerle birlikte anmistir.

    Zekeriyya
    (a.s) bu sekilde ömrünü ibâdetle geçirdi.
    Daima Insanlari Yüce Allah'a inanmaya ve O'nun yolunda
    yürümeye cagirdi. fakat azmis olan, küfre dalan ve
    önünü görmeyecek kadar gözü
    dönenler, onu sehid ettiler (Taberî, et-Tarih, Misir 1326,
    II, 16; Ahmet Cevdet Pasa, Kisus-r Enbiyâ, istanbul 1966, I, 41).
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Empty Geri: Peygamberlerimiz

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ocak 10, 2009 11:00 pm

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Blmosque
    Hz. YAHYA (a.s)
    Kur'an'da
    adi geçen peygamberlerden biri. Yüce Allah tarafindan,
    Kur'an'da: "Ey Zekeriyya! Sana Yahya isminde bir oglani
    müjdeliyoruz. Bu adi daha önce kimseye vermemistik" (Meryem,
    19/7) ayeti ile haber verildigine göre; Yahya (a.s.), Zekeriya
    (a.s)'in oglu idi. Kendisine Yahya adi da, Allah tarafindan verilmisti.

    Yahya
    (a.s)'nin yüzü güzel, kaslari çatik,
    saçlari seyrek, burnu uzun, sesi ince ve parmaklari kisa idi. O,
    isâ (a.s)'dan alti ay önce dünyaya gelmisti. Yani
    Isâ (a.s)'dan alti ay büyüktü. Dolayisiyla, Musa
    (a.s)'nin seraitiyle amel eden peygamberlerin sonuncusuydu.

    Daha
    küçük yasta iken, kendisine hikmet verilmisti. Yasiti
    olan çocuklar kendisine: "Ey Yahya! Bizimle gel, oynayalim"
    dedikleri zaman:

    "Ben, oyun için yaratilmadim" derdi (es-Sa'lebî, el-Arais, Misir 1951, 375 vd.).
    Onun
    küçüklügünden itibaren böyle temiz,
    saygili ve ibâdet ehli oldugu, Kur'an'da söyle haber
    verilmistir:

    "(Ona
    çocuklugunda): Ey Yahyâ! Kitabi, kuvvetle tut! (dedik).
    Henüz çocuk iken, ona, hikmet'i verdik (Tevrat'i
    ögrettik). Tarafimizdan (ona) bir kalb yumusakligi ve
    (günahlardan) temizlik (verdik). O, çok muttaki idi.
    Anasina ve babasina itaatli idi, bir serkes ve asi degildi.
    Dünyaya getirildigi günde, ölecegi gün de, diri
    olarak (kabrinden) kaldirilacagi gün de, ona, selâm olsun!"
    (Meryem, 19/12, 13, 14, 15).

    Bu
    ayetlerde görüldügü gibi Yüce Allah, Yahya
    (a.s)'nin çesitli güzel vasiflarini haber vermis ve onu
    selamla anmistir. Bu, onun dogdugunda, vefat ettiginde ve ahiret
    gününde Allah'in himâyesinde bulundugunu ifâde
    etmektedir. Her Insanin basina gelecegi kesin olan bu üç
    yalnizlik ve korku günlerinde Allah'in selâm ve esenligi
    içinde olmak, ne büyük bir bahtiyarliktir. Bu
    üç durumda Allah'in himayesinde bulunmak, bir nevi devamli
    bir sekilde Allah'in himayesinde bulunmak demektir (Muhammed Ali
    es-Sabûnî, Safvetu't-Tefâsîr, istanbul 1987,
    II, 213).

    Yahya (a.s) Allah'in
    emrettigi gibi kitabi kuvvetle tuttu. Önce Tevrat'a ve daha sonra
    incil'e uygun hareket etti. Bu mukaddes kitaplarin
    hükümlerinin milleti tarafindan yasanmasi için
    çalisti. Hz. Muhammed (s.a.v) onun bu mücâdelesi
    hakkinda söyle buyurdu:

    "Yüce
    Allah, Zekeriyya (a.s)'nin oglu Yahya (a.s) ya, hem kendisi amel etmek,
    hem de amel etmeleri için israil ogullarina emretmek üzere,
    bes kelime emretmisti. Kendisi bu hususta biraz agir ve yavas
    davraninca, isâ (a.s) ona:

    -Sen,
    hem kendin amel etmek hem de amel etmelerini isrâil ogullarina
    emretmek üzere, bes kelime ile emrolunmustun. Bunu israil
    ogullarina ya sen teblig edersin, ya da ben teblig ederim, deyince,
    Yahya (a.s):

    -Ey kardesim! Sen
    bu vazifeyi yerine getirmekte beni geçersen, ben azaba
    ugramamdan veyâ yere batirilmamdan korkarim, dedi ve hemen
    isrâil ogullarini Beytü'l-Makdis'te topladi.
    Beytü'l-Makdis, israil ogullari ile doldu. Yahya (a.s) yüksek
    bir yere oturarak Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra söyle
    dedi:

    -Yüce Allah, bana,
    hem kendim amel edeyim, hem de amel etmenizi size emredeyim diye bes
    kelime emretti. Onlarin ilki, Allah'a hiç bir seyi serik
    kosmaksizin, O'na ibâdet etmenizdir. Bunun misâli, öz
    mali olan altin veya gümüsle bir köle satin alip
    çalistiran bir adama benzer ki, köle çalismasinin
    kazancini, efendisinden baskasina ödüyordur. Hanginiz,
    kölesinin böyle davranmasina sevinir, razi olur? Hiç
    kuskusuz, sizi yüce Allah yaratti ve rizkinizi vermektedir.
    Öyle ise Allah'â, hiç bir seyi serik kosmaksizin,
    ibâdet ediniz.

    Allah
    namaz kilmanizi size emretti. Namaza durdugunuzda,
    yüzünüzü saga sola çevirmeyiniz. süphe
    yok ki Yüce Allah, kulu, yüzünü baska tarafa
    çevirmedikçe, hep ona yöneliktir.

    Allah
    size oruc'u emretti. Bunun misâli, yaninda misk kesesi oldugu
    halde, bir topluluk içinde bulunan ve hepsi ondaki misk kokusunu
    duyan bir kimseye benzer. Hiç süphesiz oruçlunun
    agzinin kokusu, Allah'in katinda misk kokusundan daha güzeldir.

    Allah
    size sadakayi emretti. Bunun misâli, düsmanin esir edip
    elini boynuna bagladiklari ve boynunu vurmak üzere
    yaklastirdiklari bir kimseye benzer ki o, "canimi elinizden kurtarmak
    için size bir fidye, kurtulmalik versem, olmaz mi?" diyerek
    kendisini onlardan kurtarincaya kadar, az çok kurtulmalik
    akçesi öder durur.

    Allah
    size Allah'i çok zikretmenizi, anmanizi da emretti. Bunun
    misâli, düsmanin süratle kendisini takib ettigi bir
    kimseye benzer ki, saglam bir kaleye gelip onun içine
    siginmistir. i,îte kul da, Allah'i zikir ile mesgul
    oldukça, seytandan böyle korunur" (et-Tirmizî,
    es-Sünen, el-Emsâl, 3; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV,
    202).

    Bu hadiste
    görüldügü gibi tevhid inanci, namaz, oruç,
    zekât ve zikir gibi ibâdetler, yalniz Hz. Muhammed
    (s.a.v)'in ümmetine mahsus ibâdetler degildir. Daha
    önceki peygamberlerin de ümmetlerine emrettigi
    ibâdetlerdir.

    Yahya
    (a.s)'da, babasi Zekeriyya (a.s) gibi milleti tarafindan sehid edildi
    (Elmalili Muhammed Hamdi Yazir, Hak Dini Kur'an Dili, istanbul 1971, I,
    421).
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Empty Geri: Peygamberlerimiz

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ocak 10, 2009 11:01 pm

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Image112
    Hz. ISA (a.s)
    Kur'an-i
    Kerîm'de adi geçen ve Israilogullarina gönderilen
    peygamberlerden. Hz. isa (a.s) batili tarihçilere göre
    miladi yildan dört veya bes sene kadar önce dogmustur.

    Yine
    batili tarihçilere göre Hz. isa (a.s) Romalilarin elinde
    bulunan Yahudiye'de Romalilardan Tiberius iktidari döneminde otuz
    yaslarina dogru peygamberligini Insanlara bildirdi. Önce Celile'de
    sonra Kudüs'te Insanlari hak dine davet etti. Yahudilerin dinini
    ikmal onlarin dine kattiklarini düzeltmek için
    gönderilen Hz. isa (a.s) kendisine indirilen incil adli kutsal
    kitapta bunu söyle anlatir: "Ben yok etmege degil, tamamlamaya
    geldim." Hz. isa (a.s), yahudilerin tahrif ettigi Eski Ahid'i onlarin
    anlayisindan kurtarmaya, Hz. Musa (a.s)'in getirdigi akideyi
    yerlestirmeye ve yahudilere daha önce bildirilen zahmetli bazi
    ilahi kanunlari hafifletmeye çalisti.

    Memleketi
    Celile'de Genaseret gölü kiyisinda ilk vaaz ve tebliglerini
    bildiren Hz. isa daha sonra Kudüs'e gitti. Yahudiler Hz. isa'yi,
    dönemin Romali Kudüs valisi Pontus Pilatus'a sikayet ettiler.
    Havarilerin içinde Yahuda isimli birisi Hz. isa'ya ihanet etti
    ve Hristiyanlarin inancina göre Hz. isa çarmiha gerilerek
    öldürüldü. Kur'an-i Kerîm'de ise hadise
    söyle anlatilmaktadir: "Halbuki onlar isa'yi
    öldürmediler ve asmadilar. Fakat kendilerine bir benzetme
    yapildi" (en-Nisa, 4/156). Rivayete göre Hz. isa'ya ihanet eden
    Yahuda, Romalilar tarafindan isa (a.s.) zannedilerek asilmistir.

    isa
    (a.s); orta boylu, kirmiziya çalar beyaz benizli, daginik,
    düz saçli idi. Saçini uzatir, omuzlari arasina
    salardi. Genis gögüslü, küçük
    yüzlü çok benli idi: Sirtina yün elbise, ayagina
    agaç kabugundan yapilmis sandal giyer, çogu zaman da
    yalinayak yürürdü.

    Kendisinin
    geceleri varip barinacagi bir evi, ev esyasi ve zevcesi yoktu.
    Hiç bir seyi yarin için biriktirip saklamazdi. isa (a.s)
    dünyadan yüz çevirir, ahireti özler, Allah'a
    ibadete koyulurdu. Yeryüzünde nerede günes batarsa orada
    konaklar iki ayaginin üzerinde namaza durur; gece namaz
    gündüz de oruç ile günlerini geçirirdi (M.
    Asim Köksal, Peygamberler Tarihi, II. 334, 335). isa (a.s)
    göge kaldirildigi zaman, yün bir kaftan, bit çift
    mesti, bir de deri dagarciktan baska bir sey birakmamisti (Abdurrezzak,
    Musannef, XI, 309).

    Kur'an-i
    Kerîm'e göre Hz. isa (a.s)'in annesi Hz. Meryem'dir. Meryem
    (a.s), yine Kur'an'da ismi geçen dört seçkin aileden
    biri olan imrân ailesinden idi. Hz. Meryem, Zekeriya (a.s)'in
    korumasi ve gözetim altindaydi. Meryem, Beytü'l-Makdis'te,
    dogu tarafta özel bir bölmeye yerlestirilmisti. Zekeriya
    (a.s), Meryem'in yanina geldikçe orada, rizkini ve yiyecegini
    hazir görürdü. Hz. Meryem, Beytü'l Makdis'te
    zikirle, ibadetle hayatini geçiriyordu. iste bu sirada Allah,
    ona bir beser sûretiyle Cebrail'i gönderdi. bu durum,
    Kur'an-i Kerim'de su sekilde anlatilir: "Meryem dedi ki; ben senden
    Rahman'a siginirim. Eger O'ndan korkuyorsan bana dokunma! O da, ben,
    temiz bir oglan bagislamak için Rabbinin sana gönderdigi
    elçiden baskasi degilim, dedi. Meryem; bana bir Insan temas
    etmemisken, ben kötü kadin olmadigim halde nasil oglum
    olabilir? dedi. Cebrail, bu böyledir; çünkü
    Rabbin, "bu bana kolaydir, onu Insanlar için bir mucize ve
    katimizdan da bir rahmet kilacagiz," diyor, dedi. is olup bitti.
    Böylece Meryem, isa'ya gebe kalarak bir köseye
    çekildi. Dogum sancilari basladi ve basina gelen bu hadiseden
    dolayi çok üzülerek, keske bundan önce
    ölseydim de unutulup gitseydim, dedi" (Meryem, 19/1 8-23).

    Cebrail,
    Meryem (a.s)'e, babasiz doguracagi çocugun özelliklerini ve
    mücadelesini haber vermis, Meryem'i teselli etmis ve ayrilip
    gitmisti. Hz. Meryem'in kendisini Allah'a ibadete verdigini ve onun
    tertemiz bir kadin oldugunu bilenler de bilmeyenler de bu duruma hayret
    etmis ve dogumun bu sekilde nasil olabilecegi tartismasina girmislerdi.
    Hz. Meryem ise olayi, çocuga sormalarini isaret etmisti. Fakat
    "Onlar, biz besikteki çocukla nasil konusabiliriz? dediler.
    Çocuk, ben süphesiz Allah'in kuluyum. Bana kitap verdi ve
    beni peygamber yapti. Nerede olursam olayim, beni mübarek kildi.
    Yasadigim sürece namaz kilmami ve zekât vermemi, anneme iyi
    davranmami emretti. Beni bedbaht bir zorba kilmadi. Dogdugum gün
    de, ölecegim gün de, dirilecegim gün de, bana
    selâm olsun, dedi" (Meryem, 19/23-33).

    isa
    (a.s)'in babasiz olarak mucizevî bir sekilde dogusu, Allah'in
    dilemesinden ibaretti. Hatta Allah katinda, olus itibariyle Adem (a.s)
    ile isa (a.s) arasinda fark yoktu. Nitekim ayet-i kerimede, durum su
    sekilde izah edilir: "Gerçekten isa'nin babasiz dünyaya
    gelis hâli de Allah katinda Adem'in hâli gibidir. Allah,
    Âdem'i topraktan yaratti, sonra da ona ol dedi; o da hemen
    (Insan) oluverdi" (Âlu imrân, 3/59).

    isa
    (a.s) otuz yasinda iken peygamberlik görevi aldiginda, hemen
    israilogullarina durumu bildirdi. isa (a.s)'nin çagrisina kulak
    tikayan ve ellerindeki Tevrat'i tahrif edip pek çok
    degisiklikler yapan israilogullari, Hz. isa (a.s)'a inanmadilar. Ayrica
    Allah, Hz. isa'nin risâletini destekleyen mucizelerde
    gösteriyordu. Kur'an-i Kerim'de zikri geçen mucizeleri
    sunlardir: isa (a.s) nin, çamurdan kus biçiminde bir
    heykel yapmasi ve onu üfleyince kus olup uçmasi,
    ölüleri diriltmesi; anadan dogma körleri ve alaca
    hastaligina tutulmus olanlari tedavi etmesi; gökten sofra
    indirmesi (el-Mâide, 5/110-115); Havarîlerin ve diger
    arkadaslarinin evlerinde ne yediklerini ve neler sakladiklarini
    söyleyerek gaybdan haber vermesi (Âlu imrân, 3/49).

    israilogullari,
    isa (a.s.)'i ve ona tâbi olanlari durdurmak için pek
    çok yol denediler; sonunda Hz. isa'yi öldürmege karar
    verdiler. Ancak Allah, onlarin planlarini etkisiz hâle getirdi.
    Yahudiler, isa (a.s.)'a benzeyen birini yakalayip astilar ve "Meryem
    oglu isa Mesih'i öldürdük" dediler (en-Nisâ,
    4/157). Öte yandan Kur'an-i Kerîm, asil durumu su sekilde
    açiklar: "Halbuki onlar isa'yi öldürmediler ve
    asmadilar. Fakat kendilerine bir benzetme yapildi. Ayriliga
    düstükleri seyde, dogrusu süphededirler. Onlarin bu
    öldürme olayina ait bir bilgileri yoktur. Ancak kuru bir zan
    pesindedirler. Kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah,
    onu kendi katina yükseltti. Allah güçlüdür,
    hâkimdir" (en-Nisâ, 4/157-158).

    isa
    (a.s) ayette de belirtildigi gibi, öldürülmeden
    göge yükseltilmistir. Mezari dünyada degildir. Ayrica
    Mi'rac'da, peygamberimiz kendisini görmüstür. Hz. isa,
    göge yükselmeden önce, havârîlerine ve
    tüm Insanliga su müjdeyi vermisti: "Ey israilogullari!
    Dogrusu ben, benden önce gelmis olan, Tevrat'i dogrulayan ve
    benden sonra gelecek ve adi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen
    Allah'in size gönderilmis bir peygamberiyim" (es-Saf, 61/6).

    Hz.
    isa (a.s) göge çekildigi siralarda kendisine inananlarin
    sayisi çok azdi. Daha sonra bir ara Hz. isa'nin getirdigi inanci
    kabul edenler çogaldi ise de, sonunda Hristiyanlar da
    israilogullari gibi yoldan çikti ve pek çok yanlisliklara
    saptilar. Bugün, Hiristiyanlarin sahip olduklari teslis inanci,
    isa (a.s)'nin göge yükseltilmesinden hemen sonra ortaya
    çikmistir.

    isa
    (a.s)'in annesi Hz. Meryem Hz. isa'nin göge çekilmesinden
    sonra alti sene kadar daha yasamis ve ölmüstür (Hakim,
    Müstedrek, II, 596).

    Hz.
    isa (a.s)'a dört büyük ilâhi kitaptan biri olan
    incil verilmistir. Kur'an-i Kerîm'de incil'in Hz. isa'ya verilisi
    ile ilgili su bilgiler vardi: "Arkalarindan da izlerince Meryem oglu
    isa'yi Tevrat'in bir tasdikçisi olarak gönderdik; ona da
    bir hidâyet, bir nur bulunan incil'i, ondan evvelki Tevrat'in bir
    tasdikçisi ve sakinanlara bir hidâyet ve ögüt
    olmak üzere verdik" (el-Mâide, 5/11). Ancak bu incil de
    Tevrat gibi tahrifata ugramis: tir. Bununla birlikte Allah
    Teâlâ tarafindan son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)'e
    indirilen Kur'an-i Kerîm, Zebur, Tevrat ve incil'in
    hükümlerini ve geçerliliklerini ortadan kaldirmistir.
    Hz. isâ Islâm âlimlerinin çogunluguna
    göre cisim ve ruhuyla göge yükseltilmistir. Kiyamet
    vaktine yakin yeryüzüne inecek, haçi kiracak, domuzu
    öldürecek ve Islâm seriatiyla hükmedecektir (bk.
    Buhârî, Buyu', 102).

    Hz.
    isa bedeniyle göge yükseltildiginden, Kur'an-i Kerim'de
    bildirilen "ölümden evvel" (en-Nisa, 4/159) ve "ölecegim
    güne ve diri olarak ba's edilecegim güne" (et-Tevbe, 9/34)
    mealindeki ayetler Hz. isa'nin nüzûlünden sonraki
    ölümünü anlatir. Hz. isa gökten Arz-i
    Mukaddes'e inecek, elinde bir kargi olacak; Afik denilen bir yerde
    ortaya çikacak ve Kargi ile Deccâl'i öldürecek
    ve sabah namazinda Kudüs'e gelecektir. imam kendi yerini ona
    vermek isteyecek fakat o imâm'in gerisinde Hz. Peygamber
    (s.a.s)'in seriatina uygun olarak namazini kilacaktir. Sonra domuzu
    öldürecek ve haçi kiracak, sinagoglar ve kiliseleri
    yikacak ve kendisine iman etmeyen bütün hristiyanlarla
    savasacaktir.

    Hz. isa
    nüzûlünden sonra kirk sene daha yasayacak,
    öldügünde müslümanlar namazini kilacak ve
    Islâm dinine uygun olarak gömülecektir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Empty Geri: Peygamberlerimiz

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Ocak 10, 2009 11:01 pm

    Peygamberimiz Hz. MUHAMMED
    Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Nabiani(S.A.V.) Peygamberlerimiz - Sayfa 2 Pey
    "Efendim, Müjdecim, Kurtaricim, Peygamberim !
    Sana uymayan ölçü hayat olsa teperim"

    N. F. Kisakürek

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 11:55 am