.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    AtatÜrk'Ün Edebİyatla İlgİlİ GÖrÜŞlerİ

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    AtatÜrk'Ün Edebİyatla İlgİlİ GÖrÜŞlerİ Empty AtatÜrk'Ün Edebİyatla İlgİlİ GÖrÜŞlerİ

    Mesaj  AsiRuH Paz Ekim 12, 2008 10:32 pm

    ******'ün her türüyle üzerinde durduğu bir sanat dalı da edebiyattır.
    Edebiyatın tanımını yapan ****** der ki:
    Edebiyat denildiği zaman şu anlaşılır: Söz ve manayı, yani insan
    dimağında yer eden her türlü bilgileri ve insan karakterinin en büyük
    duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları çok alakalı kılacak
    surette söylemek ve yazmak sanatı.Bugün içindir ki edebiyat, ister
    nesir halinde olsun, ister nazım şeklinde olsun, tıpkı resim gibi,
    heykeltıraşlık gibi, bilhassa musiki gibi, güzel sanatlardan sayıla
    gelmektedir.
    Bu tanımdan sonra edebiyatın amaç ve hedefini çizmiş.
    beşeriyette en müspet ilim ve en ince teknik esaslarına dayanan hayatla
    ve kanla karşılaşmak kendileri için alında yazılı olan askerlik gibi
    yüksek bir idealist meslek dahi, kendini içinde bulunduğu topluma
    anlatabilmek ve bu büyük insanlık ve kahramanlık yolculuğuna
    hazırlayabilmek için, uyandırıcı, hedefleyici, yürütücü ve nihayet
    fedakar ve kahraman yapıcı vasıtayı edebiyatta bulur.
    Bu cümlede, üzerinde kısaca da olsa durulması gereken bazı önemli
    konulara yer verilmiştir. Bir kere ****** için, edebiyat, geçirilmesi
    güç zamanlarda uyandırıcı, hedeflendirici ve yürütücü bir vasıtadır.
    Ancak dikkat olunacak husus, bu vasıtanın yıkıcı değil, fedakar,
    kahraman ve yapıcı bir vasıf taşımasıdır. Sonra ******'ün milli, daha
    dorusu hamasi bir edebiyat zevk ve anlayışı olduğu ortaya çıkmaktadır.
    Yine bu cümlenin devamında ******'ün, edebiyatı, cemiyetin hal ve
    istikbalini koruyan ve daima koruyacak olan bir terbiye ve eğitim aracı
    saydığı da ortaya çıkmaktadır.
    Şair Halit Fahri Ozansoy'a 29 Ağustos 1928 akşamı Dolma bahçe
    Sarayı'nda Türk inkılabı şairinin nasıl olması gerektiğini şu şekilde
    açıklamıştır.
    Mutlak dahil olduğun parlak Türk devrinde şair olduğunu ispat
    edeceksin. Şiirlerin şen, şatır fakat Türk milletinin sürur, şetaret,
    faaliyet, his ve hareketlerini terennüm edecektir. Buna mevcudiyetini
    hasredeceksin.



    ATATÜRK'E GÖRE EDEBİYAT

    ******; hayatı boyunca edebiyatla yakında ilgilenmiş, edebiyatı toplum
    faydasına yöneltmek için direktifler vermiş, okullarda öğretim
    programlarını bu yönde düzenletmiştir. Edebi sanatların bir fikrin,
    özellikle inkılapların yayılması ve kökleşmesinde en etkili araç
    olduğuna daima inanmıştır.
    Bir akşam toplantısında (1937), söz edebiyattan açılınca, bu konuda
    çeşitli konuşmalar yapılır. "Edebiyat nedir? Osmanlı devrinde ve
    cumhuriyet rejiminde edebiyat denilince ne anlaşılıyor?" gibi sorular
    sorulur.
    Osmanlı devrinde ve bugüne kadar geçen cumhuriyet çağında ve bundan
    evvelki Türk kültürel çağlarında ve hatta bütün medeni toplumlarda
    edebiyat denildiği zaman şu anlaşılır:
    Söz ve anlamı, yani insan aklında yer eden her türlü bilgileri ve insan
    kudretinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları
    çok alakalı kılacak surette söylemek ve yazmak sanatı.
    Bu itibarla, edebiyatın, her insan ve cemiyeti, bu cemiyetin hal ve
    geleceğini koruyan ve koruyacak olan her kuruluş için esaslı eğitim
    araçlarından biri olduğu kolayca anlaşılır.
    Bunun içindir ki Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı, edebiyat
    öğretiminde şu noktalar bilhassa önem ve kıymet vermelidir:
    A) Türk çocuğunun kafasını, yaratılıştaki dikkat ve itinaya göre
    geliştirmek. Bu, cumhuriyetin sağlık düzeniyle ilgilenen bakanlığa da
    düşen bir görevdir.
    B) Güzel muhafaza edilen, Yürek kafa ve zekalarını açmak, yaymak,
    genişletmek. Bu bilhassa, Milli Eğitim Bakanlığının görevidir. Bununla
    birlikte, Türk çocuklarının kafalarına müspet ilim ve maddi teknik
    mefhumlarını, yalnız nazari olarak değil aynı zamanda pratik
    vasıtalarla da yetiştirmek.
    C) Bir taraftan da Türk kafalarındaki kabiliyetleri, Türk
    karakterindeki sağlamlıkları, Türk duygularındaki yükseklik ve
    genişlikleri, kendileri hiç zorlanmadan, doğal bir halde ve olduğu gibi
    ifadeye onları alıştırmak.
    Bunlar yapılınca netice şu olacaktır: Türk çocuğu konuşurken, onun
    beyan ve anlatış tarzı; Türk çocuğu yazarken, onun ifade üslubu
    kendisini dinleyenleri, onun yürüdüğü yola gösterebilecek kabiliyeti
    sayesinde; Türk çocuğu kendisini dinleyen veya yazısını okuyanları
    peşine takarak yüksek Türk ülküsüne iletebilecek, ulaştırabilecektir.

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 4:03 pm