Cumhurİyet DÖnemİ TÜrk Edebİyati Hitskin_logo Hitskin.com

Bu Hitsikin.com temayı önceden görmekte fırsat veriyor.
Tema yerleştirmekTemanın fişine geri dönmek

.talk4her
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Cumhurİyet DÖnemİ TÜrk Edebİyati

Aşağa gitmek

Cumhurİyet DÖnemİ TÜrk Edebİyati Empty Cumhurİyet DÖnemİ TÜrk Edebİyati

Mesaj  AsiRuH Paz Ekim 12, 2008 10:01 pm

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
Cumhuriyet döneminde Türkiye hemen hemen her alanda hızlı bir
çağdaşlaşma hareketine girmiş olduğundan bu dönemde ortaya çıkmış
birçok edebi ve fikri hareket aynı zaman içinde varlık göstermişlerdir.
Daha önce olduğu gibi bir edebi akım ömrünü tamamlayıp yerine bir
başkası geçmemiştir. Birçok edebi akım varlığını günümüze kadar devam
ettirmiştir. Farklı görüşte olan edebi anlayışlar Cumhuriyetin
kurulduğu ilk yıllardan günüm.üze kadar varlıklarını devam ettirmiş,
temsilcileriyle edebiyat ve sanat dünyasında örneklerini vermişlerdir.
Bu nedenle Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında gelişen edebi akımları
kesin bir şekilde bir sınıflamaya sokmak biraz zor gibi gözükmektedir.
Ancak biz yine de Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatını iki ana devre ve
bunların alt kolları olan gruplara ayırmaya çalıştık. Cumhuriyet
döneminde "edebiyat en çok; şiir, roman ve hikaye, tiyatro ve dergi
gibi türlerde rağbet gördüğünden bu edebi türlerin Cumhuriyet
dönemindeki gelişimini ele almaya çalıştık.
1923-1940 arası Türk edebiyatı
1940 sonrası Türk Edebiyatı.
1923-1940 arası Türk Edebiyatı da kendi içinde bölümlere ayrılır:
I-ŞİİR: 1) Memleket Edebiyatı: a-Folklor şairleri b-Hamasi şairleri
c-Mistik şairler 2) Öz Şiir Anlayışını benimseyenler: a) Yedi
Meşaleciler 3) Toplumsal Gerçekçi Şiir. II-ROMAN VE HİKA YE :
A-Memleket edebiyatı çerçevesinde gelişen roman ve hikaye yazarları.
B-TOPLUMSAL Gerçekçi roman ve öykü III- TİY A TRO IV-DERGİLER
V-Müstakil Şahsiyetler: Mehmet Akif ERSOY, Hüseyin Rahmi GÜRPİNAR,
Abdülhak Şinasi HİSAR, Yahya Kemal BEYATLI, Cahit Sıtkı T ARANCI, Sait
Faik ABASIY ANIK, Ahmet Hamdi TANPINAR, Peyami Sara.
1940 sonrası Türk Edebiyatı: I-şİİR: a) Nazım Hikmet'in Toplumsal
Gerçekçi Şiir anlayışını devam ettirenler b-Garip Hareketi c)
Hisarcılar ve Hisar Dergisi d) Mavi Grubu e) İkinci Yeni Hareketi, 1)
1960-2000 Arası Türk Şiiri g) 1940 Sonrası Türk Şiirinin Bazı Özgün
isimleri 2- Roman a-1940 Sonrası Türk Roman ve Hikayesinin Bazı Usta
Kalemleri 3- Tiyatro 4- Dergiler.
"Türkiye'de Cumhuriyet Devri Edebiyatı bu devrin ilk yıllarında önce,
İstiklal Savaşı zaferlerinin ve Cumhuriyet inkılabının yarattığı
devamlı heyecanlarla beslenerek, daha çok, Anadolu'daki Türk milletinin
ve Türklerin elinde kalan öz yurt topraklarının hayat ve hareketlerini
terennüm etmiştir. İnönü zaferleri için Sakarya ve bilhassa Dumlupınar
kahramanlıkları için şiirler yazılmış, İzmir' e giden yolların;
Akdeniz'e varan kahraman koşuların heyecanları dile getirmiştir.
"Refik Halit'in "Av Peşinde"sinden, Halide Edip'in "Ateşten Gömlek",
"Vurun Kahpeye", "Dağa Çıkan Kurt" gibi eserlerinden, Yakup Kadri'nin
Falih Rıfkı'nın bu konudaki yazılarından başlayarak; İstiklal
Savaşı'nın mensur destanları, hikayeleri ve romanları yazılmıştır.
"Halas" isimli romanıyla Mehmet Rauf, "Türk ilahisi isimli 'şiiriyle
Süleyman Nazif gibi Servet-i Fünun sanatkarlarından başlayarak, en yeni
en genç Türk şair ve muharrirlerine kadar, eli kalem tutan herkes, bu
anlarda bu büyük ve enerjik Kurtuluş Savaşı için, duyduklarını,
düşündüklerini söylemekte büyük bir zevk bulmuşlardır.
"Devrin şiir ve romanı gibi tiyatro edebiyatı da Cumhuriyetin ilk on
yılı boyunca; bilhassa manzum tiyatro eserleri ve manzum destanlar
halinde ve yine bu heyecanın yarattığı bir milli inanışla; en uzak ve
en yakın Türk fazilet ve kahramanlıklarını sahneye koyan eserler
yazılır.
"Aka Gündüz'ün "Mavi Yıldırım"ı, Faruk Nafıi'in "Akın, Kahraman, Öz
Yurt" isimli tiyatroları, Behçet Kemal'in "Çoban ve Attila" isimli
eserleri Yaşar Nabi'nin "Mete"si ve daha bir çok sanatkarların bu çeşit
manzum tiyatroları, hep bu on yılın milli verimlerindendir. Sayı
bakımından önemli bir yekun tutan bütün bu eserlerin sanat kıymeti
bakımından ekseriya Türk edebiyatının birinci sınıf mahsulleri arasında
yer alamayacaklarını ayrıca söylemek gerekir."
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİ
"Cumhuriyet Dönemi Türk şiiri, Osmanlı Devleti'nin yıkılması ve Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra yazılan şiirlere verilen addır.
Burada siyasi bir durum söz konusudur. Ancak, imparatorluktan milli
devlete geçiş, bütün edebiyatımıza, kültür hayatımıza ve elbette ki
şiirimize de derinden tesir etmiştir.
"Osmanlı Devleti uzun yıllar yıkılışın sancılarını çekmiş, yıkılışı.
geciktirecek birtakım geçici tedbirlere başvuffi1Uş ve gelişen Avrupa
karşısında büyük bir aşağılık duygusuna kapılmıştır. Bunun edebiyata
yansıması ise kötümserlik şeklinde olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti ise
varolma mücadelesini vermiş ve bu mücadeleyi kazanmıştır. Bunun
edebiyattaki yansıması da kahramanlık ve iyimserlik şeklinde 0Imuştur."
Cumhuriyet dönemi şiirimiz tıpkı Tanzimat sonrası yenileşme dönemi
şiirimiz gibi üç gelenekle beslenmiş ve gelişmiştir. Bunlar Divan
şiiri. Halk şiiri ve Batı şiiri. Batı şiiri, şairlik geleneği kadar
bilgi ve kültür bakımından da son derece donanımlı olan şairler
tarafından edebiyatımıza sokulur. Yahya Kemal Parnast'lardan aldığı
etkileri, Ahmet Haşim ise Sembolist ve empresyonist bazı özellikleri
şiirimize getirir.
Edebiyatımızın en güçlü geleneklerinden olan Divan şiiri Tanzimat'tan
sonra tamamen reddedilmekle beraber, şairlerin kalitesi yükselip
zevkleri inceldikçe her dönem tekrar ele alınan bir kaynak olmuştur.
Bazı sanatçıların sadece şekil ve vezin, bazılarının ise duygu ve imaj
bakımından etkilendikleri Divan şiiri, 1923 'ten sonra eser veren
şairler üzerinde de etkili olur. Cumhuriyet Devri Şiirinin, başlangıç
yıllarında en çok etkilendiği .kaynak Halk şiiri geleneğidir. Ancak bir
süre sonra Garipçiler tarafından tamamen reddedilen bu geleneğe yine bu
grubun öncülerinden Orhan Veli'nin "Yol Türküleri" adlı eseri ile geri
dönülür. Halk şiiri geleneğinin son dönemdeki gerçek temsilcisi Aşık
Veysel'dir.
Tanzimat'tan sonraki şiirimizde görüldüğü gibi, Cumhuriyet şiirinde de
didaktik, hamasi, sosyal muhtevalı şiir anlayışını, insanın iç
dünyasını da ele alan şiir anlayışı takip etmiş, sonra bu aşırı
ferdiyetçiliğe yeniden bir sosyal şiir anlayışı ile mukabele edilmiştir.
Servet-i Fünun, Fecr-i Ati ve Milli Edebiyat hareketleri içinde
bulunarak üne kavuşmuş olan yazar ve şairler, Cumhuriyet'in ilk
yıllarında henüz hayattadırlar. Bunlardan Abdülhak Hamid gibi
Tanzimat'tan sonraki bütün yeniliklerin içinde bulunmuş olanlar artık
son eserlerini verirler. Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Yakup Kadri vb.
sanatçılar ise geçmiş dönemlerde olgunlaştırmış oldukları sanat
anlayışlarıyla en güzel sanat eserlerini Cumhuriyet döneminde kaleme
alırlar.
Bu dönem edebiyatının en önemli özelliklerinden biri; Milli Edebiyat
hareketi sırasında ilk defa ele alınan Anadolu insanının, daha geniş
açılardan bakılarak edebiyata konu yapılmasıdır.
Memleket edebiyatı adı verilen bu yöneliş,. eski nesle mensup şair ve
yazarlarla ilk eserlerini mütareke yıllarından itibaren vermeye
başlayan genç sanatçılar tarafından benimsenir. Bu konuyu işleyen
manzum ve mensur eserlerin en bol olduğu dönem Cumhuriyet'in ilk
yıllarıdır.
Dünyadaki ve Türkiye'deki sosyolojik değişmelerin etkisiyle Osmanlı-
İslam tarihi ve kültürü ile aydınlar arasında çizilen kesin çizgi,
manevi alanda boşluklar yaşayan bir aydın nesil yaratmaya başlar. Bu
maddeci akıma karşı manevi değerleri ön plana çıkaran bir mistik akım
oluşur. Şiirde Necip Fazıl, romanda ise Peyami Safa'nın öncülük ettiği
mistisizmin yanı sıra, olgunluk dönemi eserlerini yer vermekte olan
Ahmet Haşim ve Yahya Kemal' in eserlerinde Sembolizmin izleri görülür.

MEMLEKET EDEBİYATI
Bu şairlerin çoğu halk edebiyatı geleneğini takip ederek, yeni bir şiir
oluşturmaya çalışırlar. Ziya Gökalp ve Emin Yurdakul'un yolunu
izlerler. Şiirlerinde konu memlekettir, hece veznini kullanırlar ve
halk şiiri nazım şekillerini tercih ederler. Sade bir dille yazıp
mahalli söyleyişlere de yer verirler. Daha ziyade didaktik bir tarzları
vardır. Gururlu, iradeli ve iyimser bir psikoloji ile hitabet tonunda
şiirler yazarlar.

FOLKLOR ŞAİRLERİ
"Halk evleri vasıtasıyla gücünü ve sayısını arttıran bu tarz şiirler
çoğunlukla öğretmen yazarlara aittir. Böylece halk edebiyatı ve halk
kültürüne ilgi, öğretmen şairler vasıtasıyla büyük bir yaygınlık
kazanmış, sonraki nesillere de geçirilmiştir. Ahmet Kutsi Tecer'in Ülkü
dergisinin idaresini üstlenmesinden sonra folklora da büyük ağırlık
verilir. Ahmet Kutsi Tecer'in:
"Orda bir köy var uzakta O köy bizim köyümüzdür"
diye başlayan şiiri, halkçı şairlere tek bir hedef gösterir: Köy.
Ancak, bu köyü konu alan şiir zevki halkevleri ve dergileri vasıtasıyla
bütün ülkede yaygınlaşır. Ahmet Kutsi, köye, folklora ait bütün
değerleri ortaya çıkarırken, Halk şiiri geleneğinin son büyük
temsilcisini, Aşık Veysel ŞA TIROĞLU'nu keşfeder. Küçük yaşta gözlerini
kaybeden şairin bütün dünyayı diğer duyularıyla idraki, köyün dar
çerçevesinin ötesinde insanın ebedi özlemlerini dile getiren bu şiirler
çok sevilmiş, taklit edilmiş ve halk şiiri geleneğinin ölümsüzlüğüne
delil sayılmıştır. Ancak Aşık Veysel' den sonra gelen halk şairlerinde
aynı gücü bulmak mümkün deği1dir."
"Folklor malzemesini en başarılı bir şekilde şiirimizde kullanan önemli
bir isim de, Ressam Bedri Rahmi EYÜBOĞLU'dur (1911*1975). O folklor ile
modem sanatı coşkun bir heyecan İle hem resimde hem de şiirde
birleştirerek orijinal ve başarılı örnekler vermiştir. Resimleriyle
şiirleri arasında büyük bir yakınlık vardır. Renk' duygusu çok kuvvetli
olan şair, hem şiirde hem resimde renk uyumuna büyük önem verir.
Renklerden bahseden ve onları hayatın bin bir durumu, duyguları ve
eşyalar ile birleştiren şairdir.
"Çocukluk ve masal, hayatı değiştirme vasıtaları olarak, Bedri
Rahmi'nin şiirine hakimdir. Halk sanatından, folklordan aldığı bazı
unsurları da kendi orijinal imajlarıyla şiirine yerleştirerek kendi
tarzını geliştirir."

MİSTİK ŞAİRLER
Nazım Hikmet'in başını çektiği, insanın manevi taraflarının 'ihmal
edildiği Marksist şiir anlayışına karşı bir kısım şairler, insanın
manevi taraflarının olduğunu savunmuşlardır. "Hareket noktası olarak
Memleket edebiyatını alan şairler, görünen manzara ve insanların bir de
görünmeyen iç alemlerini, ferdi duyuşlarını da anlatmak istediler. Öz
Şiir peşinde gidenlerin başlangıç noktasını teşkil eden bu şairlerden
Necip Fazıl, mistik ve dini bir heyecana kapılır. Felsefeyle
meşguliyeti dolayısıyla aşma fikrine ulaşan, görünenin ardını araştıran
ve mistik bir anlayışı geliştiren Necip Fazıl KISAKÜREK 1930 sonlarında
Nazım Hikmetin tam karşısında görülür. O da Halk şiiri geleneğinden
hareket etmiş, heceyi kullanmış, Batı şiiriyle kendi geleneğimizi
birleştirmeye çalışmıştır. Felsefeye duyduğu merak bir çeşit mistik
anlayış ve duyuşa yöneltmiştir.
Aç kapıyı haber ver
Ötenin ötesinden
Diyerek ötelerin sırlarını kurcalayan şair, zaman zaman mazoşist bir ruhun ifadesi olan melo-dramatik şiirler söylemiştir.
"Mistik akım, en orijinal örneklerinden birini Asaf Halet ÇELEBİ'nin
şiirlerinde gösterir. Daha sonraları da Sezai KARAKOÇ gibi dindar
şairler İkinci Yeni Akımı içinde, insanın iç dünyasının karmaşıklığını
kurtaracak esrarlı gücü sızdırmaya çalışırlar.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cumhurİyet DÖnemİ TÜrk Edebİyati Empty Geri: Cumhurİyet DÖnemİ TÜrk Edebİyati

Mesaj  AsiRuH Paz Ekim 12, 2008 10:03 pm

NECİP FAZIL KISAKÜREK (1905-1983)
Maraşlı, zengin bir ailenin çocuğu olarak 1905 yılında İstanbul'da
doğdu. Ailesinin yaşadığı konak hayatı nedeniyle eziklik duymadan, aile
fertlerinin özel ilgisiyle yetişti. İlk öğrenimini çok düzensiz ve
dağınık yaptı. Ortaöğrenimini Bahriye Mektebi'nde yaptı. Darü'l-Fünun
Felsefe bölümünde 1 yıl okudu. 1925 yılında devletin Avrupa'ya
gönderdiği ilk burslu üniversite öğrencisi olarak Paris' e gitti.
Dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş bankalarında memurluk ve müfettişlik
yaptı. 1939 yılından itibaren Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet
Konservatuarı ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde hocalık yaptı. 1943
yılında Büyük Doğu Mecmuası'nı çıkarmaya başladıktan sonra memuriyet
görevinden ayrılarak yazı hayatına atıldı. 25 Mayıs 1983 tarihinde
vefat etti.
Necip Fazıl hayatını üç safhaya ayırır: a- 1920-1934 genç bunalımlı şair, b- 1934-1945- mistik şair, c- 1945-1983 sabık şair.
İlk dönem şiirlerinin çoğu Milli Mecmua ve Hayat dergilerinde
yayımlanır. Şair bu dönemde bireysel sıkıntı ve patlamaları, buhranları
yaşar. Ferdi bunalımlarının dışa vurmuş hali olan bu şiirlerde en çok
ölüm, karanlık ve yalnızlık temaları işlenir.
Necip Fazıl Cumhuriyet nesli şairleri içinde en trajik veya daha uygun
bir ifade ile en "patetik" olanıdır. Bu bakımdan o şiirlerinde
bunalımlarını anlatan son kuşak şairlerine yaklaşır. Fakat onlara
hayatı boş, karanlık ve karışık gösteren ruhi sıkıntı daha ziyade
sosyal sebeplere dayandığı halde "Kaldırımlar Şairi"nin ıstırabı daha
çok ferdi ve metafizik bir mahiyettaşır. Necip Fazıl'ı tahrik eden,
bunalımlar içinde eriten esas amil, dıştan ziyade onun kendi içindedir.
O, bir mizacın şairidir. Kaldırımlarda bu mizaç en sanatkarane
ifadelerinden birini bulur. Şairin kudreti, ruh haline en uygun sembol,
atmosfer, ve ahengi bulabilmesindedir. Bu dönemin en güzel şiiri olan
Kaldırımlar' da dış alem, iç alemin objektif karşılığını teşkil eder..
Bu dönem şiirlerinde mustarip, arayan, bekleyen ve hiç tatmin olamayan
modem insanın huzursuzluğu görülür. Kaldırımlar, Otel Odaları,
Sayıklama, Bu Yağmur, Noktürn, Gel, Geçen Dakikalarım gibi şiirler bu
dönemin en güzel örnekleridir.
Necip Fazıl, 1934 yılından itibaren fikir ve manevi dünyasında
geçirdiği değişiklikle, daha çok mistik ve tasavvufi bir şair kimliğini
kazanır.1934 yılından sonra bağlandığı tasavvufi anlayış ve dini
kaygılardan dolayı Ben ve Ötesi ve Örümcek Ağı gibi şiir kitaplarındaki
birçok şiirini kabul etmez.
"Yararlandığı mistik şiir geleneği, onun ruhunu sakinleştirmekten
uzaktır. Ancak bu özelliği, Necip Fazılın şiirinin asıl cazibesini
yapar. Sonraları dine yöneldikçe, Necip Fazıl başlangıçtaki bu trajik
duyuşunu kaybeder.
"Orhan OKAY, memleketçi şiir ile materyalist ideolojik şiir yanında
Necip Fazılın şiiri hakkında şu değerlendirmeyi yapar: "Bu yeni ses
işte o sosyal - ideolojik muhtevalı şiire bir reaksiyon gibidir. Şiirde
dışa çevrilmiş olan gözler, insanın iç varlığına çekiliyor, yeni ve
orijinal tesire bırakan psikolojik bir derinlik kendisini fark
ettiriyordu.
"Mistik, metafizik temayüller, yalnızlık, vehimler, sayıklamalarla
görülen trajik karakter, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim'insaf şiirinden onu
uzaklaştırır. Ürpertici hayaller ile uyandırılan korku da şairin trajik
cephesini besler. Bu korku ile Egzistansiyalistlerin "angoisse"i
arasında bir bağ vardır. Necip . Fazıl'ın 1943 'ten sonraki şiirlerinde
dini- mistik temayül artar.
"Bizce şiir mutlak hakikati arama işidir. Eşya ve hadiselerin, bütün
mantık yasaklarına rağmen en mahrem, en mahcup, en nazik ve hassas
nahiyesini tutarak ve nispetlerini bularak, mutlak hakikati arama işi"
diyen Necip Fazıl tıpkı Nazım Hikmet gibi geniş bir tesir alanı bulmuş,
bu tesir 1960'lardan sonra "İslami dünya görüşü"ne bağlı olanlar
arasında artmıştır.
Şiirlerindeki mistisizm, kapalılık, trajik söyleyiş geleneğe bağlılık,
şekil bakımından kusursuzluk, Necip Fazıl'ın şiir tarihimizdeki yerini
sağlamlaştırır.
Necip Fazıl, memuriyet görevinden istifa ettikten sonra, dergicilik
vasıtasıyla topluma seslenmeye çalışır. Vakit dergisinde yazılar yazar,
Ağaç dergisini yönetir. Büyük Doğu dergisini çıkarır. Bu dergiler fikir
dünyasına toplumsal bir hareketlilik getirir. İşlenmesi ve anlatılması
zor ve yasak olan yazı ve düşünceleri kaleme alır.
Necip Fazıl,siyasi yönüyle hiç korku ve pervası olmayan bir kişidir.
Onunla ancak korkusuz ve pervasızlar işlere girişebilir. Yaşadığı
dönemde devamlı kendi etrafında oldukça geniş halk kitlelerini bulur.
Necip Fazıl öldükten sonra, kendi döneminde gündemde olan ve ağırlık
teşkil eden konular, devir ve şartlar değiştiği için gündemdeki yerini
kaybeder.
Türk edebiyatı, Türkçe'yi kullanma, akıcılık, dolgunluk ve anlam
yoğunluğu bakımından Necip Fazıl'a muhtaçtır. Necip Fazıl da Ahmet
Hamdi T ANPINAR gibi Fransız şiir anlayışını benimsemiş, fakat söyleyiş
kıymetleriyle birleştirmek suretiyle şiirlerine daha büyük bir hayat
kudreti verebilmek sırrına ulaşmıştır.
Necip Fazı!:!9 kendi i_sine göre şiir, iki unsurdan oluşur:
His ve fikir. Şiir bu iki unsurun terkibinden meydana gelir: Ona öre
şiirde temel unsur, duygu haline gelmiş düşüncedir. Şiir hiçbir zaman
bir tebliğ değildir. Şiir müşahhastan mücerrede doğru giderken
duyuruculuk yoluyla manayı telkin ederek neticeye ulaşır.
Necip Fazıl yazdığı şiirlerde şekil ve. sanatı hiçbir zaman ihmal
etmez. Şiirin estetik ve fanatik değerler içinde yeni büyük bir sanat
gücü ile verilmesini şart koşar. Yine ona öre'. şiirin dış yapısı olan
şekil ve kalıp, yan, vezin ve kafiye gibi unsurlarla iç ya ısı o an
manasında bir ahenk sağlanması şarttır. Mana şekli aşmalı, ona esir
olmamalı.
Necip Fazıl duygularına en uygun hayaller yaratmakta mahir olan bir
şairdir. Onun şiirlerinde imajlar bir süs veya kelime oyunu değil,
fonksiyonları olan, duyguların mahiyetini ve şiddet derecelerini ifade
eden vasıtalardır.
Necip Fazıl'a göre bütün güzel sanatlar gibi şiir de Allah'ı yani
mutlak hakikati arama işidir. "Alemin namülenahi kesretinden büyük ve
merkezi vahdete ulaşmak şiirin biricik gayesidir." Diyen sanatçının
şiire yüklediği fonksiyon da mistik-tasavvufı bir görünümdedir.
Necip Fazıl'ın son dönem şi.irlerinde en çok işlediği tema sonsuzluk,
ebediyet ve Allah'tır. Sonsuzluğun ve ebediyetin sırrını çözdüğüne
inanan Necip Fazıl'a göre, şairlik cüce işidir. "Büyük sanatkarlık"
olarak gördüğü ebediyete kavuşma arzusu da onun biricik gayesi ve
"meselesi"dir.
Şiir Kitapları: Kaldırımlar, Ben ve Ötesi Örümcek Ağı, Çile ve Sonsuzluk Kervanı.

ASAF HALET ÇELEBİ (1907-1958)
1907. yılında İstanbul'da doğdu. İlk ve örta öğrenimini Galatasaray
Lisesi'nde yaptı Adliye Meslek Mektebi'ni tamamladıktan sonra Üsküdar
Asliye Ceza Mahkemesinde katip olarak çalışmaya başladı. Osmanlı
Bankası ve Denizyolları İdaresinde çalıştı. En son İstanbul Edebiyat
Fakültesi Felsefe Bölümü Kütüphanesinde memur olarak çalıştı. 1958
yılında öldü.
Şiire gazel ve rubailer yazarak başlayan Asaf Halet Çelebi'nin ilk
şiirleri Servet-i Fünftn, Hamle, Sokak gibi dergilerle, Gün gazetesinde
yayımlanır. Şiirlerinde mistik, soyut ve egzotik unsurlar hakim olur.
Hem tasavvur, hem de mistisizm onun şiirlerinde harmanlanarak, ona özgü
şiirlerin ortaya çıkmasını sağlayan iki önemli unsurdur. Asaf Halet
Çelebi'nin hemen hemen bütün şiirlerinde tasavvufi ve mistik eğilimler
yer alır. Çocukluğunda büyüklerinden sıkça dinlediği masallar,
hikayeler, doğu kültürüne ait efsaneler onun hayal dünyasında oldukça
derin izler bırakır, bu izler daha sonra şair kimliğine de güçlü bir
şekilde etki eder.
Asaf Halet, kendi ruh hallerini anlattığı şiirlerinde dahi, masal ve
tasavvuftan yararlanır. Sadece İslam tasavvufu değil, uzak doğu
mistisizmi ve diğer ilahi dinlerin mistisizminden de yararlanır. Hayata
ironik olarak baktığı şiirlerinde dahi, dinlediği masalların hayal
dünyasında oluşturduğu izler görülür.
Asaf Halet Çelebi'ye göre "şiir basmakalıp bir peyzaj, uluorta bir
hikaye olmadığı gibi, neyi ifade ettiği belli olmayan bir musiki de
değildir. Fakat şiirde bunlilrın hepsinden birer nebze bulunmak icap
eder. Ancak şairin maksadı ne hikaye anlatmak, ne musiki yapmak ne de
resim çizmek olmadığı için bunlar ancak dozu kaçırılmadan şiire
verilebilir." Yine ona göre "şair şuuraltı ile çok temas etmesi gereken
bir insandır.
Asaf Halet şiirde vezin ve kafiyeye önem vermez, şiirde ahengi
yakalamak için bunlara başvurmaz, ahengi şiirin kompozisyonunda arar.
Asaf Halet Çelebi, yaşadığı dönem içinde hiçbir şiir akımının etkisi
altında kalmadan kendine özgü şiirler yazabilmiş, diğer taraftan da
taklit edilmesi oldukça zor bir şairdir. Cumhuriyet döneminde, eski
şiiri oldukça iyi bilen bir sanatçı olarak mistik şiirde yenilik
gerçekleştirebilen bir sanatçıdır.
"O, ne gelmiş geçmiş tek şairdi ne de şiirleri tartışılmaz metinlerdi.
O yer. yer empresyonist ama çoğunlukla realiteyi mistisizmle karıştıran
irrealist söyleyişleriyle bir yandan kimi batılı şairlerle yakınlık
kurarken diğer yandan da doğulu mutasavvıf
şairlerden beslenmeyi ihmal etmeyen bir yenilikçi şairdi. Bu yönüyle
Asaf Halet, birçok sanatçının geçmişinden ve doğu kültüründen kopuk bir
kültürle yetişmeyi yeğlediği bir dönemde yetişmiş olmasına rağmen
farklı bir kişiliğe sahiptir.
Asaf Halet Çelebi'nin başlıca şiir kitapları şunlardır: He(l942), Lamelif (1945), Om Mani Padme Hum (1953).
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cumhurİyet DÖnemİ TÜrk Edebİyati Empty Geri: Cumhurİyet DÖnemİ TÜrk Edebİyati

Mesaj  AsiRuH Paz Ekim 12, 2008 10:04 pm

ÖZ ŞİİR ANLAYIŞI
Cumhuriyet döneminde 1930'lu yıllara kadar memleketçi edebiyat anlayışı
edebiyat ve sanat hayatında etkili olmuştur. 1930'lu yıllara doğru
memleketçi edebiyata karşı sanatı ön plana alan kıpırdamalar görünmeye
başlar. Bu hareketlerin ilki Öz şiiri benimseyen sanatçılardır.
"Didaktik şiir anlayışının şiirle bir ilgisi yoktur. Bundan dolayıdır
ki, ilk yılların heyecanı bitince, şairler de haklı olarak "beylik
edebiyatı" diye nitelendirmeye başladıkları ve birçok kötü şairin
elinde tekerlemeler halini alan, memleketi anlatan şiirlerden bıkmış,
yeni yollar aramaya başlamışlardır. Batıda savaş sonrası yeni akımlar
çıkmıştır. Ancak Batı savaştan çıkmış ve her şeye inancını kaybetmiş
bir halde iken Dadaizm akımı orada, . inkarcılığının bütün tesirlerini
yaşatmıştı. Halbuki bu tarihlerde Türkiye' de yepyeni bir yaşayış ve
inanç vardı. Yeni bir yaşama mücadelesine başlarken, eski kötümser
şairler bile tavır değiştirmişlerdir. Bundan dolayı ne Dadaizm ne de
ondan türeyen yeni akımlar bizde yankı uyandırdı. Şairlerimiz bu
akımları, akımların hızı geçtikten sonra, İkinci Dünya Savaşı'nın
eşiğinde yakaladılar.,,63 .
Türkiye’de Cumhuriyet döneminde "sanat sanat içindir" deyip öz şiir
anlayışını benimseyen ilk grup YEDİ MEŞALECİLERDİR. Şiirlerini Yedi
Meşale adlı bir kitapta toplayan Muammer Lutfi, Sabri Esat Siyavuşgil,
Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret, Ziya Osman Saba
ve Kenan Hulusi Korayadlı gençlerin oluşturduğu bir harekettir. Bunlar
eserlerini Meşale adlı bir dergide yayınlıyor ve bunlara Ahmet Haşim de
yazılar gönderiyordu. Bu grup artık Ayşe, Fatma edebiyatından
bıktıklarını ilan ediyor ve ne olduğu çok da açık seçik belirtilmeyen
ancak Servet/-i Fünun ve Fecr-i Ati şiir anlayışlarına yakın duran ve
bunların devamı olduğunu gösteren şiirler yazıyorlardı.
Bunlara göre şiir hiçbir fikir ve ideolojinin hizmetinde kullanılamaz
Gerçek şiir, sanat için yazılan, samimi ve yenilik dolu olan şiirdir.
Yedi Meşale'nin Mukaddimesi "Bu eser size her türlü müşkilata rağmen
yalnız sanat aşkıyla çalışan birkaç gencin bir senelik edebi mahsülünü
takdim ediyor" diye başlar.
Mukaddimede gençler kendilerinin de zamanla önemsiz kalacaklarını, buna
rağmen taklitçi edebiyattan kurtulmak için vazifeye atıldıklarını
belirtirler. Sanat anlayışlarını kısaca şöyle özetleyebiliriz: Dünün
mızmız ve soluk hisleri ve Ayşe Fatma terennümleri terk edilecek.
-Yalnız duygular ifade edilecek. -Şiirin konu ve temaları
genişletilecek. -Yıllardır değiştire değiştire, verilen fikir ve
konulardan vazgeçilecek. -Şiirde canlılık samimiyet ve yenilik esas
olacak. -Gerçek bir sanat eseri meydana getirmek için şiirlerde sanat
ve inceliğe dikkat edilecektir.
"Bu önsöz, edebi bir tatminsizlik ve mevcut edebiyattan bıkış ile
edebiyatın bozulduğu bittiği hakkında, hemen her devirde söylenegelen
sözlere bir tepkiden ibarettir. Bu ifadelerin çoğu Abdülhak Hamid ve
Recaizade Mahmut Ekrem'in şiirin hiçbir şekilde sınırlandırılmayacağını
anlatan yazı ve şiirlerini andırır.,,64
Bu şairler Türk edebiyatından Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şairleri
Avrupa edebiyatından da Parnas akımın etkisinde kalmışlardır. Bu
hareket fazla uzun sürmez. Yedi Meşale'yi çıkaran gençlerin çoğunda
şiir faaliyeti bir gençlik hevesi olarak kalır.
AsiRuH
AsiRuH
yönetici
yönetici

Erkek
mesaj sayısı : 9861
Yaş : 36
İş/meslek : xxxxx
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz