karsılıga degismeyin ve bana karsı gelmekten sakının.
42. Hakkı bâtılla karıstırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.
43. Namazı kılın, zekatı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.
44. Siz Kitabı (Tevrat'ı) okuyup durdugunuz halde, kendinizi unutup baskalarına iyiligi mi emrediyorsunuz? (Yaptıgınızın çirkinligini)
anlamıyor musunuz?
45. Sabrederek ve namaz kılarak (Allah'tan) yardım dileyin. Süphesiz namaz, Allah'a derinden saygı duyanlardan baskasına agır
gelir.
46. Onlar, Rablerine kavusacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini çok iyi bilirler.
47. Ey Ýsrailogulları! Size verdigim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldıgımı hatırlayın.
48. Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimse bir baskası adına bir sey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir sefaat kabul
olunmaz, fidye alınmaz.8 Onlara yardım da edilmez.
49. Hani, sizi azabın en kötüsüne ugratan, kadınlarınızı sag bırakıp, ogullarınızı bogazlayan Firavun ailesinden kurtarmıstık. Bunda,
size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı.
50. Hani, sizin için denizi yarmıs, sizi kurtarmıs, gözlerinizin önünde Firavun ailesini suda bogmustuk.
51. Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözlesmistik. Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek bir buzagıyı tanrı edinmistiniz.
52. Sonra bunun ardından sükredesiniz diye sizi affetmistik.
53. Hani, dogru yolu tutasınız diye Mûsâ'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) ve Furkan'ı vermistik.
54. Mûsâ kavmine dedi ki: "Ey kavmim! Sizler, buzagıyı ilah edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de
nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti.
Çünkü o, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir."
55. Hani siz, "Ey Mûsâ! Biz Allah'ı açıktan açıga görmedikçe sana asla inanmayız" demistiniz. Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi
yıldırım çarpmıstı.
56. Sonra, sükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik.
57. Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. "Verdigimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin"
(dedik). Onlar (verdigimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler fakat, kendilerine zulmediyorlardı.
58. Hani, "Su memlekete girin. Orada dilediginiz gibi, bol bol yiyin. Kapısından egilerek tevazu ile girin ve "hıtta!" (Ya Rabbi, bizi
affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bagıslayalım. Ýyilik edenlere ise daha da fazlasını verecegiz" demistik.
59. Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden baska sekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle o
zalimlere gökten bir azap indirdik.
60. Hani, Mûsâ kavmi için su dilemisti. Biz de, "Asanı kayaya vur" demistik, böylece kayadan on iki pınar fıskırmıs, her boy kendi su
alacagı pınarı bilmisti. "Allah'ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın" demistik.
61. Hani, "Ey Mûsâ! Biz bir çesit yemege asla katlanamayız. O halde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze,
kabak, sarımsak, mercimek, sogan versin" demistiniz. O da size, "Ýyi olanı düsük olanla degistirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin
sehre! Ýstedikleriniz orada var" demisti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah'ın gazabına ugradılar. Bunun sebebi,
onların; Allah'ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek
ve asırı gitmekte oluslarıydı.
62. Süphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi seriatında) "Allah'a ve ahiret
gününe inanan ve salih ameller isleyenler için Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuya ugramayacaklar, mahzun da
olmayacaklardır" (diye hükmedilmistir).
63. Hani, (Tevrat ile amel edeceginize dair) sizden saglam bir söz almıs, Tûr dagını da tepenize dikmis ve "Sakınasınız diye, size
verdigimiz Kitab'ı sıkı tutun, onun içindekileri düsünün (gafil olmayın)" demistik.
64. Bundan sonra yine yüz çevirdiniz. Allah'ın bol nimeti ve merhameti olmasaydı herhalde ziyana ugrayanlardan olurdunuz.
65. Süphesiz siz, içinizden Cumartesi yasagını çigneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, "Asagılık maymunlar olun" demistik.
66. Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah'a karsı gelmekten sakınanlara da bir ögüt kıldık.
67. Hani Mûsâ kavmine, "Allah size bir sıgır kesmenizi emrediyor" demisti. Onlar da, "Sen bizimle egleniyor musun?" demislerdi.
Mûsâ, "Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah'a sıgınırım" demisti.
68. "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sıgır oldugunu bize açıklasın." dediler. Mûsâ söyle dedi: "Rabbim diyor ki: O, ne
yaslı, ne körpe, ikisi arası bir sıgırdır. Haydi emrolundugunuz isi yapın."
69. Onlar, "Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymis? açıklasın" dediler. Mûsâ söyle dedi: "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi,
bakanların içini açan bir sıgırdır" dedi.
70. "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sıgır oldugunu bize açıklasın. Çünkü sıgırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama
Allah dilerse elbet buluruz" dediler.
71. Mûsâ söyle dedi: "Rabbim diyor ki, o; çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruga vurulmamıs, kusursuz, hiç alacası olmayan
bir sıgırdır". Onlar, "Ýste, simdi tam dogrusunu bildirdin" dediler. Nihayet o sıgırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı.
72. Hani, bir kimseyi öldürmüstünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıstınız. Halbuki Allah gizlemekte oldugunuzu ortaya çıkaracaktı.
73. "Sıgırın bir parçası ile öldürülene vurun" dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) Ýste, Allah ölüleri böyle diriltir, düsünesiniz diye
mucizelerini de size böyle gösterir.
74. Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılastı, tas gibi; hatta daha katı oldu. Çünkü tas vardır ki, içinden ırmaklar fıskırır. Tas
vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Tas da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düser. Allah yaptıklarınızdan hiçbir zaman
habersiz degildir.
75. Simdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden bir takımı, Allah'ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra,
onu bile bile tahrif ederlerdi.
76. Onlar iman edenlerle karsılasınca, "Ýman ettik" derler. Birbirleriyle bas basa kaldıklarında da söyle derler: "Rabbinizin
huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah'ın (Tevrat'ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? (Bu kadarcık
seye) akıl erdiremiyor musunuz?"
77. Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizli tuttuklarını da bilir, açıga vurduklarını da.
78. Bunların bir de ümmî takımı vardır; Kitab'ı (Tevrat'ı) bilmezler. Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntulardır. Onlar sadece
zanda bulunurlar.
79. Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab'ı yazarlar, sonra da onu az bir karsılıga degismek için, "Bu, Allah'ın katındandır" derler. Vay
ellerinin yazdıklarından ötürü onların haline! Vay kazandıklarından dolayı onların haline!
80. Bir de dediler ki: "Bize ates, sayılı birkaç günden baska asla dokunmayacaktır." Sen onlara de ki: "Siz bunun için Allah'tan söz
mü aldınız? -Eger böyle ise, Allah verdigi sözden dönmez-. Yoksa siz Allah'a karsı bilemeyeceginiz seyleri mi söylüyorsunuz?"
81. Evet, kötülük isleyip suçu benligini kaplamıs (ve böylece sirke düsmüs) olan kimseler var ya, iste onlar cehennemliklerdir. Onlar
orada ebedi kalacaklardır.
82. Ýman edip salih ameller isleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.
83. Hani, biz Ýsrailogulları'ndan, "Allah'tan baskasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik
edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekatı vereceksiniz" diye söz almıstık. Sonra pek azınız
hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz.
84. Hani, "Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız" diye de sizden kesin söz almıstık. Sonra
bunu böylece kabul etmistiniz. Kendiniz de buna hâlâ sahitlik etmektesiniz.