İlin Tarih Öncesi Çağları
İlimizin tarihi Neolotik Çağa kadar inmektedir.1957-1960 yılları
arasında Prof.J.Mellaart tarafından Hacılar’da yapılan kazılarda
Neolitik kültürün bütün ayrıntılarını ortaya
çıkarmıştır. Bu bulgular M.Ö.7000 yıllarına inmektedir.
Yine 1978-1988 yılları arasında Kuruçay Höyükte ve
1989-1992 yılları arasında Bucak Höyücek Höyükte
Prof.Dr.Refik DURU tarafından yapılan kazılarda da Neolitik
çağın kültürüne rastlanılmıştır. Bu çağın
en önemli özelliği: İnsanların,hayvanları
evcilleştirmesi,çanak-çömlek yapımını öğrenmiş
bulunmasıdır. Anadolu’nun ilk heykelcikleri olarak bilinen ANA
İLAHE’yi temsil eden pişmiş toprak figürünler ve
süs eşyaları Neolitik Çağda Hacıların en önemli
eserleridir.
Kalkolitik Çağ;
Neolitik çağdan sonra gelen M:Ö.5400-3000 yılları
arasındaki çağdır. Bu çağda taş,kemik ve ağaç
aletlerin yanısıra,madenin de kullanılmaya başlamış olması en
önemli özelliğidir. Kuruçay Höyükte bulunan
madeni keskiler,ok uçları gibi aletler çağın
özelliğini yansıtırlar. Ayrıca Uğurlu Höyük,Kızılkaya
Höyük,Karamanlı Çamur Höyük,Tefenni
Beyköy Höyükte bu çağı destekleyen malzemeler
elde edilmiştir.M.Ö. 3000-2000 yılları arasına tarihlenen Eski
Tunç Çağında,medeniyet daha gelişmiş,taş aletlerin yerini
tunçtan yapılan aletler almıştır. Çağın
özelliklerini yansıtan bir başka grup da,pişmiş toprak ve
mermerden yapılmış keman tipi idollerdir. İlimizde Yassıgüme
Höyük,Burdur Höyük,İncirdere
Höyük,Tepecik Höyük gibi yerleşim yerlerinde eski
tunç çağı malzemesi yaygın olarak tespit
edilmiştir.İlimiz,Antik çağlarda. bugünkü sınırları
ile Isparta ve Antalya illerini de içine alan antik PİSİDİA
bölgesinde kalmaktadır. Bu bölge Pers döneminin
ortalarına kadar karanlıkta kalmış,henüz aydınlatılamamıştır.
Bölge, M.Ö. 2000 yıllarında ARZAVA konfederasyonunun siyasi
merkezi olmuştur. Bu durum M:Ö. 1000 yılına kadar çeşitli
toplumların yerleşmesiyle devam eder.M.Ö. 8.yy’da
Pisidia’nın batı bölgesi Friglerin hakimiyetine girmiştir.
Yarışlı Gölü’ndeki yerleşim yerinde Frig keramiklerinin
bulunması bu tezi desteklemektedir. M.Ö. 696-676 Frig devletini
yıkan Lidyalıların bölgeye hakim olduğunu
görüyoruz.M.Ö. 546 yılında Lidyalıları yenen
Persler,bölgeyi ele geçirmişlerdir. M.Ö. 334’te
Büyük İskender,Biga Çayı kenarında Persleri mağlup
eder ve Anadolu’ya yönelir. Önce Bodrum,Milet ve
Phaselis’i alır. Daha sonra Perge,Side,Aspendos’u alır ve
M.Ö.333’te de Sagalassos ve Kremna’yı da zapteder.
Büyük İskenderin M.Ö. 323 yılında
ölümü,imparatorluğun paylaşılmasına sebep olur.
Bölgeye, M.Ö. 321 yılında komutan Antigonos hakim olur.Fakat
M.Ö.301 yılında İpsos Savaşında Selefkoslulara yenilince
ülkesini kaybeder. Selefkoslardan sonra bölge,Bergama
krallığına ve daha sonra da Roma’ya bağlanır. Bu durum,M.S. 395
yılına kadar devam eder. Bu yıl Roma İmparatorluğu ikiye
bölünür;bölge Doğu Roma(Bizans) idaresine girer. Bu
durum M.S. Xl yy sonlarına kadar devam eder ve bu tarihten itibaren
Türk hakimiyeti başlar. Roma çağında Psidia’nın her
tarafında kesif bir yerleşme vardır. Bir çok yeni şehir
kurulmuş, eski merkezler yeniden onarılmıştır.
Burdur’un Türk Tarihi Dönemi
1071 Malazgirt Meydan Muharebesinden sonra ise bölge; sırasıyla
Selçuklular, Hamitoğulları ve Osmanlıların hakimiyeti altına
girmiştir.
Anadolu’ya yayılan Oğuz boyları muhtemelen 1075’lerde o
zaman Psidia diye adlandırılan bölgeye ve Burdur’a
yerleşmeye başladılar. İlk yerleşim yerleri Şekerpınarı-Hamam bendi
mevkii olmuştur. Çoğunluğu Kınalı aşiretinden olan
Türkmenler, en az 2000 çadırdan meydana gelen bir
toplulukla yerleşim yerleri kurmaya başladılar. Başlangıçta
kendi başlarına hiçbir devlete bağlı olmadan ve komşuları olan
Bizanslılarla mücadele ederek varlıklarını
sürdürdüler. Bu mücadelelerin en önemlisi
Dinar yakınlarında Bizanslı Manüel Kommenos komutasındaki orduyu
yenmeleridir.
Bilhassa Haçlı Seferleri döneminde Selçuklu
Hükümdarı I. Mesut ve II. Kılıçarslan'ın Erle ovasında
bu orduyu yenilgiye uğratması Selçuklu Hakimiyetini bu
bölgede kolaylaştırdı. Selçuklu Hükümdarı II.
İzzeddin Kılıçarslan Denizli, Uluborlu, Burdur ve Antalya'ya
kadar olan bölgeyi ve Türkmen aşiretlerini idaresi altına
aldı.
Fakat Türkmen aşiretleri üzerinde tam bir otorite
sağlayamadı. Bölge; 1219 ve 1236 yıllarında tekrar I. Keykavus ve
Alaaddin Keykubat tarafından alındı. Böylece, bölge
kesinlikle Selçuklu hakimiyetine girmiş oldu. 1257 yılında
Selçuklu Devleti üç kardeş arasında pay edildi.
Fakat II. Alaaddin Keykubat ölünce, II.İzeddin ve IV.
Rukneddin Kılıçarslan arasında paylaşıldı. Ama iki kardeş
arasında çıkan şavaşta Rukneddin yenildi ve Burdur kalesine
hapsedildi. 1259 tarihinde hapisten çıkarak Selçuklu
tahtına oturdu. Rukneddin Kılıçarslan hapis dönemi
olaylarının intikamını almaya başladı. Bu yüzden huzursuzluk
arttı. Bu arada Baba İlyas ve Baba İshak isyanları da devletin
otoritesini sarstı. Ve nihayet Selçuklu Devleti 1303 yılında
tamamen ortadan kalktı.
Bu otorite boşluğundan istifade eden Selçukluya bağlı aşiret ve
oymakların "Uç" Beyleri de kendi başlarına hükümet
kurmaya başladılar.
Antalya ve Denizli'nin Türk hakimiyetine girmesinden sonra akın
akın gelen aşiret ve oymaklar, bilhassa Kayı, Avşar, Bayındır,
Büğdüz, Yazır, Yiva ve diğerlerinin toplamı 200 bin
çadıra ulaşmıştı. Bu türkmen nüfusunun merkezi de
Burdur olmuştur. Celaleddin Harzemşah'ın komutanlarından ve Yomut
kabilesinden olan Hamit Bey, Selçukluların döneminde Burdur
ve Çığralı'ya kadar olan bölgenin sınır beyiydi.
Selçuklunun yıkılma dönemine denk gelen Hamitoğulları
Beyliğinin esas kurucusu Hamit Bey'in torunu olan Felekeddin
Dündar Beydir. Bir "Uç" beyi olan Dündar Bey,
beyliğini Burdur'da ilan ederek, beyliğini dedesinin adına
hürmeten "Hamitoğulları" olarak duyurdu. Hamitoğullarının en
parlak dönemi Dündar Bey'in zamanıdır. Beyliğin sınırları
genişlemiş, Antalya, Gölhisar ve Korkuteli beyliğe katılmıştır.
Burdur ili, dönemin en önemli merkezi olmuştur. Sanat,
ticaret ve nakliye gelişmiştir.
İlhanlılar Anadolu’ya geldiğinde diğer beylikler gibi
Hamitoğulları da bağlılıklarını Başvezir Emirçoban’a
bildirerek, İlhanlı fırtınasını kazasız atlatma yoluna gitmiştir.
Emirçobanoğlu Timurtaş’ı (Demirtaş), Anadolu Valisi olarak
atamıştır. Timurtaş Anadolu’daki beylikleri tek tek ortadan
kaldırmaya başlamıştır. Hamitoğulları'nın da üzerine
yürüdü. Dündar Beyi 1323 yılında Antalya’da
öldürdü ve Hamitoğullarının toprağını ilhak etti. Bu
durum karşısında Dündar Beyin oğulları memleketten
kaçtılar. Bu hakimiyet 1327 yılına kadar devam etti. Oğlunun
yaptıklarını tasvip etmeyen Emirçoban, Anadolu’ya gelerek
oğlunu ortadan kaldırmak istedi. Timurtaş Mısır’a kaçtı,
fakat orada öldürüldü.
Dündar Beyin oğlu Hızır Bey Eğirdir’e gelerek Hamitoğulları'nın topraklarının bir kısmında hakimiyet kurdu.
Hızır Beyin ölümünden sonra yerine, Dündar Beyin
diğer oğlu İshak Bey geçti. İshak Beyin Beyşehir ve
Akşehir’e kadar beyliğin sınırlarını genişlettiğini
görüyoruz.
İshak Beyin 1335’te ölümünden sonra yerine oğlu
Muzafereddin Mustafa Bey geçti. Onun da yerine oğlu
Hüsameddin İlyas Bey 1349’da başa geçti. İlyas Bey
Karamanoğullarıyla savaştı fakat, topraklarını kaybetti.
Germiyanoğullarının yardımıyla topraklarını geri aldı.
Yerine geçen Kemaleddin Hüseyin Bey,
Karamanoğulları’nın saldırısına uğradı. Ama Osmanlılar ve
Germiyanoğulları’nın yardımıyla kurtuldu.
Bu sırada Anadolu’nun Söğüt Bölgesinde
gittikçe büyüyen ve kuvvetlenen ve Osmanoğulları
tarafından kurulan Osmanlı Devleti dikkat çekiyordu. Osmanlı
padişahı Murat Hüdavendigar Kosova’da şehit olunca yerine
oğlu Yıldırım Beyazıt geçmişti. Yıldırım Beyazıt’ın
hükümdarlığını başta Karamanoğulları olmak üzere diğer
beylikler de tanımadılar. Yıldırım Beyazıt Anadolu’ya
geçerek bu beylikleri teker teker ortadan kaldırdı.
Hamitoğulları Beyliğini de ortadan kaldırarak Anadolu Beylerbeyliğinin
merkezi olan Kütahya’ya bağladı. (1391)
Böylece Hamitoğulları ve diğer beylikler ortadan kalkmış ve
Anadolu’da Türk Birliği sağlanmıştır. Hamitoğullarının son
beyi Kemaleddin Hüseyin Beyin oğlu Mustafa Bey, Osmanlı komutanı
olarak görev almıştır. Böylece Burdur’un Osmanlı
Dönemi başlamıştır
Osmanlı Şehzadelerinden I. Beyazıt ve ll. Selim Kütahya’da
Beylerbeyi olarak bulundular. ll. Beyazıt zamanında Şah Kulu
ayaklanması ortaya çıkmıştır. Şah Kulu Şehzade Korkut’un
Antalya’dan Manisa’ya giden hazinesini yağmalamış, Antalya,
İstanos, Elmalı, Burdur ve Keçiborlu’yu basarak, buraların
kadılarını ve bir çok insanı öldürmüştür.
Şah Kulu sonunda İran’a sığınmış ve böylece tehlike ortadan
kalkmıştır.
XVl. yy'a kadar Burdur'da önemli olaylar olmamıştır. 1522’de
de Burdur Tirkemiş İlçesi merkezi durumundadır. Bu dönemde
şehir eskiye nazaran daha gelişmiştir.
XVl. yy'ın sonuna doğru şehir biraz daha
büyümüştür. Ekonomi canlanmıştır. Bu bakımdan
verilen vergiler fazlalaşmıştır.
1839 Tanzimat hareketinden sonra Burdur, Kütahya ilinden ayrılarak
Konya ilinin Isparta kaymakamlığına bağlandı. 1850 yılına kadar bu
bağımlılık sürdü.
Daha sonra başta Saden oğlu Hacı İsmail Ağa olmak üzere
Burdur’un Sancak olması için uğraşmışlar ve 1872 yılında
Burdur sancak olmuştur. Burdur’un ilk sancakbeyi Mehmet İzzet
Paşadır.
Osmanlı Devleti 1914’de 1. Dünya Savaşına katılınca
bütün yurtta seferberlik ilan edilmiş ve aynı yıl
Burdur’da şiddetli bir deprem olmuş, yaklaşık 4000 kişi
ölmüş ve şehrin önemli dini yapıları bu depremde
yıkılmıştır.
Her iki felaket birleşmiş ve Burdurlular birkaç yıl bu kötü şartlar altında yaşamışlardır.
1920 yılında müstakil mutasarrıflık olan Burdur, doğrudan
hükümet merkezi olan İstanbul’a bağlanmıştır.
1.Dünya Savaşının yenilgi ile neticelenmesinden sonra İtalyanlar
Antalya’ya asker çıkardılar. Burdur’a gelerek merkez
komutanlığı kurdular. Burdur düşmanın yurttan atılmasından sonra
kurulan yeni Türkiye Cumhuriyetinde 1923 yılında İl olarak yerini
almıştır.
İlimizin tarihi Neolotik Çağa kadar inmektedir.1957-1960 yılları
arasında Prof.J.Mellaart tarafından Hacılar’da yapılan kazılarda
Neolitik kültürün bütün ayrıntılarını ortaya
çıkarmıştır. Bu bulgular M.Ö.7000 yıllarına inmektedir.
Yine 1978-1988 yılları arasında Kuruçay Höyükte ve
1989-1992 yılları arasında Bucak Höyücek Höyükte
Prof.Dr.Refik DURU tarafından yapılan kazılarda da Neolitik
çağın kültürüne rastlanılmıştır. Bu çağın
en önemli özelliği: İnsanların,hayvanları
evcilleştirmesi,çanak-çömlek yapımını öğrenmiş
bulunmasıdır. Anadolu’nun ilk heykelcikleri olarak bilinen ANA
İLAHE’yi temsil eden pişmiş toprak figürünler ve
süs eşyaları Neolitik Çağda Hacıların en önemli
eserleridir.
Kalkolitik Çağ;
Neolitik çağdan sonra gelen M:Ö.5400-3000 yılları
arasındaki çağdır. Bu çağda taş,kemik ve ağaç
aletlerin yanısıra,madenin de kullanılmaya başlamış olması en
önemli özelliğidir. Kuruçay Höyükte bulunan
madeni keskiler,ok uçları gibi aletler çağın
özelliğini yansıtırlar. Ayrıca Uğurlu Höyük,Kızılkaya
Höyük,Karamanlı Çamur Höyük,Tefenni
Beyköy Höyükte bu çağı destekleyen malzemeler
elde edilmiştir.M.Ö. 3000-2000 yılları arasına tarihlenen Eski
Tunç Çağında,medeniyet daha gelişmiş,taş aletlerin yerini
tunçtan yapılan aletler almıştır. Çağın
özelliklerini yansıtan bir başka grup da,pişmiş toprak ve
mermerden yapılmış keman tipi idollerdir. İlimizde Yassıgüme
Höyük,Burdur Höyük,İncirdere
Höyük,Tepecik Höyük gibi yerleşim yerlerinde eski
tunç çağı malzemesi yaygın olarak tespit
edilmiştir.İlimiz,Antik çağlarda. bugünkü sınırları
ile Isparta ve Antalya illerini de içine alan antik PİSİDİA
bölgesinde kalmaktadır. Bu bölge Pers döneminin
ortalarına kadar karanlıkta kalmış,henüz aydınlatılamamıştır.
Bölge, M.Ö. 2000 yıllarında ARZAVA konfederasyonunun siyasi
merkezi olmuştur. Bu durum M:Ö. 1000 yılına kadar çeşitli
toplumların yerleşmesiyle devam eder.M.Ö. 8.yy’da
Pisidia’nın batı bölgesi Friglerin hakimiyetine girmiştir.
Yarışlı Gölü’ndeki yerleşim yerinde Frig keramiklerinin
bulunması bu tezi desteklemektedir. M.Ö. 696-676 Frig devletini
yıkan Lidyalıların bölgeye hakim olduğunu
görüyoruz.M.Ö. 546 yılında Lidyalıları yenen
Persler,bölgeyi ele geçirmişlerdir. M.Ö. 334’te
Büyük İskender,Biga Çayı kenarında Persleri mağlup
eder ve Anadolu’ya yönelir. Önce Bodrum,Milet ve
Phaselis’i alır. Daha sonra Perge,Side,Aspendos’u alır ve
M.Ö.333’te de Sagalassos ve Kremna’yı da zapteder.
Büyük İskenderin M.Ö. 323 yılında
ölümü,imparatorluğun paylaşılmasına sebep olur.
Bölgeye, M.Ö. 321 yılında komutan Antigonos hakim olur.Fakat
M.Ö.301 yılında İpsos Savaşında Selefkoslulara yenilince
ülkesini kaybeder. Selefkoslardan sonra bölge,Bergama
krallığına ve daha sonra da Roma’ya bağlanır. Bu durum,M.S. 395
yılına kadar devam eder. Bu yıl Roma İmparatorluğu ikiye
bölünür;bölge Doğu Roma(Bizans) idaresine girer. Bu
durum M.S. Xl yy sonlarına kadar devam eder ve bu tarihten itibaren
Türk hakimiyeti başlar. Roma çağında Psidia’nın her
tarafında kesif bir yerleşme vardır. Bir çok yeni şehir
kurulmuş, eski merkezler yeniden onarılmıştır.
Burdur’un Türk Tarihi Dönemi
1071 Malazgirt Meydan Muharebesinden sonra ise bölge; sırasıyla
Selçuklular, Hamitoğulları ve Osmanlıların hakimiyeti altına
girmiştir.
Anadolu’ya yayılan Oğuz boyları muhtemelen 1075’lerde o
zaman Psidia diye adlandırılan bölgeye ve Burdur’a
yerleşmeye başladılar. İlk yerleşim yerleri Şekerpınarı-Hamam bendi
mevkii olmuştur. Çoğunluğu Kınalı aşiretinden olan
Türkmenler, en az 2000 çadırdan meydana gelen bir
toplulukla yerleşim yerleri kurmaya başladılar. Başlangıçta
kendi başlarına hiçbir devlete bağlı olmadan ve komşuları olan
Bizanslılarla mücadele ederek varlıklarını
sürdürdüler. Bu mücadelelerin en önemlisi
Dinar yakınlarında Bizanslı Manüel Kommenos komutasındaki orduyu
yenmeleridir.
Bilhassa Haçlı Seferleri döneminde Selçuklu
Hükümdarı I. Mesut ve II. Kılıçarslan'ın Erle ovasında
bu orduyu yenilgiye uğratması Selçuklu Hakimiyetini bu
bölgede kolaylaştırdı. Selçuklu Hükümdarı II.
İzzeddin Kılıçarslan Denizli, Uluborlu, Burdur ve Antalya'ya
kadar olan bölgeyi ve Türkmen aşiretlerini idaresi altına
aldı.
Fakat Türkmen aşiretleri üzerinde tam bir otorite
sağlayamadı. Bölge; 1219 ve 1236 yıllarında tekrar I. Keykavus ve
Alaaddin Keykubat tarafından alındı. Böylece, bölge
kesinlikle Selçuklu hakimiyetine girmiş oldu. 1257 yılında
Selçuklu Devleti üç kardeş arasında pay edildi.
Fakat II. Alaaddin Keykubat ölünce, II.İzeddin ve IV.
Rukneddin Kılıçarslan arasında paylaşıldı. Ama iki kardeş
arasında çıkan şavaşta Rukneddin yenildi ve Burdur kalesine
hapsedildi. 1259 tarihinde hapisten çıkarak Selçuklu
tahtına oturdu. Rukneddin Kılıçarslan hapis dönemi
olaylarının intikamını almaya başladı. Bu yüzden huzursuzluk
arttı. Bu arada Baba İlyas ve Baba İshak isyanları da devletin
otoritesini sarstı. Ve nihayet Selçuklu Devleti 1303 yılında
tamamen ortadan kalktı.
Bu otorite boşluğundan istifade eden Selçukluya bağlı aşiret ve
oymakların "Uç" Beyleri de kendi başlarına hükümet
kurmaya başladılar.
Antalya ve Denizli'nin Türk hakimiyetine girmesinden sonra akın
akın gelen aşiret ve oymaklar, bilhassa Kayı, Avşar, Bayındır,
Büğdüz, Yazır, Yiva ve diğerlerinin toplamı 200 bin
çadıra ulaşmıştı. Bu türkmen nüfusunun merkezi de
Burdur olmuştur. Celaleddin Harzemşah'ın komutanlarından ve Yomut
kabilesinden olan Hamit Bey, Selçukluların döneminde Burdur
ve Çığralı'ya kadar olan bölgenin sınır beyiydi.
Selçuklunun yıkılma dönemine denk gelen Hamitoğulları
Beyliğinin esas kurucusu Hamit Bey'in torunu olan Felekeddin
Dündar Beydir. Bir "Uç" beyi olan Dündar Bey,
beyliğini Burdur'da ilan ederek, beyliğini dedesinin adına
hürmeten "Hamitoğulları" olarak duyurdu. Hamitoğullarının en
parlak dönemi Dündar Bey'in zamanıdır. Beyliğin sınırları
genişlemiş, Antalya, Gölhisar ve Korkuteli beyliğe katılmıştır.
Burdur ili, dönemin en önemli merkezi olmuştur. Sanat,
ticaret ve nakliye gelişmiştir.
İlhanlılar Anadolu’ya geldiğinde diğer beylikler gibi
Hamitoğulları da bağlılıklarını Başvezir Emirçoban’a
bildirerek, İlhanlı fırtınasını kazasız atlatma yoluna gitmiştir.
Emirçobanoğlu Timurtaş’ı (Demirtaş), Anadolu Valisi olarak
atamıştır. Timurtaş Anadolu’daki beylikleri tek tek ortadan
kaldırmaya başlamıştır. Hamitoğulları'nın da üzerine
yürüdü. Dündar Beyi 1323 yılında Antalya’da
öldürdü ve Hamitoğullarının toprağını ilhak etti. Bu
durum karşısında Dündar Beyin oğulları memleketten
kaçtılar. Bu hakimiyet 1327 yılına kadar devam etti. Oğlunun
yaptıklarını tasvip etmeyen Emirçoban, Anadolu’ya gelerek
oğlunu ortadan kaldırmak istedi. Timurtaş Mısır’a kaçtı,
fakat orada öldürüldü.
Dündar Beyin oğlu Hızır Bey Eğirdir’e gelerek Hamitoğulları'nın topraklarının bir kısmında hakimiyet kurdu.
Hızır Beyin ölümünden sonra yerine, Dündar Beyin
diğer oğlu İshak Bey geçti. İshak Beyin Beyşehir ve
Akşehir’e kadar beyliğin sınırlarını genişlettiğini
görüyoruz.
İshak Beyin 1335’te ölümünden sonra yerine oğlu
Muzafereddin Mustafa Bey geçti. Onun da yerine oğlu
Hüsameddin İlyas Bey 1349’da başa geçti. İlyas Bey
Karamanoğullarıyla savaştı fakat, topraklarını kaybetti.
Germiyanoğullarının yardımıyla topraklarını geri aldı.
Yerine geçen Kemaleddin Hüseyin Bey,
Karamanoğulları’nın saldırısına uğradı. Ama Osmanlılar ve
Germiyanoğulları’nın yardımıyla kurtuldu.
Bu sırada Anadolu’nun Söğüt Bölgesinde
gittikçe büyüyen ve kuvvetlenen ve Osmanoğulları
tarafından kurulan Osmanlı Devleti dikkat çekiyordu. Osmanlı
padişahı Murat Hüdavendigar Kosova’da şehit olunca yerine
oğlu Yıldırım Beyazıt geçmişti. Yıldırım Beyazıt’ın
hükümdarlığını başta Karamanoğulları olmak üzere diğer
beylikler de tanımadılar. Yıldırım Beyazıt Anadolu’ya
geçerek bu beylikleri teker teker ortadan kaldırdı.
Hamitoğulları Beyliğini de ortadan kaldırarak Anadolu Beylerbeyliğinin
merkezi olan Kütahya’ya bağladı. (1391)
Böylece Hamitoğulları ve diğer beylikler ortadan kalkmış ve
Anadolu’da Türk Birliği sağlanmıştır. Hamitoğullarının son
beyi Kemaleddin Hüseyin Beyin oğlu Mustafa Bey, Osmanlı komutanı
olarak görev almıştır. Böylece Burdur’un Osmanlı
Dönemi başlamıştır
Osmanlı Şehzadelerinden I. Beyazıt ve ll. Selim Kütahya’da
Beylerbeyi olarak bulundular. ll. Beyazıt zamanında Şah Kulu
ayaklanması ortaya çıkmıştır. Şah Kulu Şehzade Korkut’un
Antalya’dan Manisa’ya giden hazinesini yağmalamış, Antalya,
İstanos, Elmalı, Burdur ve Keçiborlu’yu basarak, buraların
kadılarını ve bir çok insanı öldürmüştür.
Şah Kulu sonunda İran’a sığınmış ve böylece tehlike ortadan
kalkmıştır.
XVl. yy'a kadar Burdur'da önemli olaylar olmamıştır. 1522’de
de Burdur Tirkemiş İlçesi merkezi durumundadır. Bu dönemde
şehir eskiye nazaran daha gelişmiştir.
XVl. yy'ın sonuna doğru şehir biraz daha
büyümüştür. Ekonomi canlanmıştır. Bu bakımdan
verilen vergiler fazlalaşmıştır.
1839 Tanzimat hareketinden sonra Burdur, Kütahya ilinden ayrılarak
Konya ilinin Isparta kaymakamlığına bağlandı. 1850 yılına kadar bu
bağımlılık sürdü.
Daha sonra başta Saden oğlu Hacı İsmail Ağa olmak üzere
Burdur’un Sancak olması için uğraşmışlar ve 1872 yılında
Burdur sancak olmuştur. Burdur’un ilk sancakbeyi Mehmet İzzet
Paşadır.
Osmanlı Devleti 1914’de 1. Dünya Savaşına katılınca
bütün yurtta seferberlik ilan edilmiş ve aynı yıl
Burdur’da şiddetli bir deprem olmuş, yaklaşık 4000 kişi
ölmüş ve şehrin önemli dini yapıları bu depremde
yıkılmıştır.
Her iki felaket birleşmiş ve Burdurlular birkaç yıl bu kötü şartlar altında yaşamışlardır.
1920 yılında müstakil mutasarrıflık olan Burdur, doğrudan
hükümet merkezi olan İstanbul’a bağlanmıştır.
1.Dünya Savaşının yenilgi ile neticelenmesinden sonra İtalyanlar
Antalya’ya asker çıkardılar. Burdur’a gelerek merkez
komutanlığı kurdular. Burdur düşmanın yurttan atılmasından sonra
kurulan yeni Türkiye Cumhuriyetinde 1923 yılında İl olarak yerini
almıştır.