*ÜÇ BİN YILDIR ÇÜRÜMEYEN CESETLER*
Tarih,Eylül 1995 idi.Bundan yaklaşık 3200 yıl önce vefat
eden ve kabirleri Diyarbakır'ın Eğil ilçesi'nde bulunan
Hz.ELYESA ve Hz.ZÜLKİFL
Peygamberler'in mübarek naaşları;
baraj sularının altında kalmaması için başka bir yere
nakledilecekti...
Nakil işlemini yerine getirmekle görevli olan
Molla Ömer Kalkan Hoca,Mahmud Laçin Hoca ve işçi Bahattin Köksal,büyük bir heyecan yaşıyorlardı.Yapacakları görevin sorumluluğu,onları adeta titretiyordu.
Kolay değildi.Bu iki güzide insan,ALLAH'ın Peygamberleriydi.
Kur'an'da isimleri geçiyor,hayatları anlatılıyordu.
Nakil işleminin yapılacağı gün,büyük bir heyecan ve sorumluluk duygusuyla kabirleri açmaya başladılar.Kabir kazma işi ilerleyip naaşlara yaklaşıldıkça heyecan artıyor;nefes alıp-verirken kalpleri daha hızlı çarpıyordu.
Peygamberlerin naaşlarını gördüklerinde ise şok olmuşlardı.
Çünkü,naaşlar sanki yeni vefat etmiş insanın cesedi gibiydi.Hadiseyi anlatan Molla Ömer Kalkan Hoca,gördüklerini heyecanla anlatıyordu: "Naaşlar,canlı bir insanın yatmış hali;uykudaki hali gibiydi.
Ellerine,beline ve ayaklarına dokundum,her tarafı sağlamdı.
Kefenlerinde leke bile yoktu.Tertemizdi.
Boyları bizden uzundu."
Mahmud Laçin Hoca'da,cesetlerin sağlam olduğunu belirterek, kendisini hayrete ve dehşete düşüren hadiseyi şöyle özetliyordu:
"Kabirler açıldığında gördük ki,naaşlar sapasağlam.Bu bizim için, İslam alemi için bir şereftir.Cesetler bozulmamıştı,konulduğu gibi duruyordu.Bir mucize de o ilçede yaşandı.Tabutun olduğu arabayla geldiğimizde tüm ilçe halkı ayaktaydı.Halbuki hiç kimsenin haberi yoktu.Bu da onların bir mucizesiydi."
Kabirlerin kazılması ve naaşların taşınması işinde çalışan işçi Bahattin Köksal'da,gördükleri karşısında şaşkına dönmüştü.Olayın şokunu uzun zaman atamamıştı üzerinden.Gördüklerini anlatırken bile heyecanla titriyor ve şunları söylüyordu:
"Naaşların çıkarılmasında bizzat çalıştım.Naaşlar gömüldüğü günkü gibi duruyordu.Sanki yeni ölmüş bir insanın naaşı gibi,kefenleri sapasağlamdı.Naaşları gördükten sonra ölü gibiydim.45 gün kendime gelemedim.Bu olaydan sonra hayatım değişti.Manevi hayatıma anlam geldi.Biz,Peygamberlerin nakli sırasında kendilerinin rızası olduğuna inanıyoruz.Çünkü onların rızası olmasaydı,naaşlarını kabirden çıkaramazdık bile."
3200 yıllık mucizeyi görenler böyle anlatıyorlar.Tabutları omuzlarında taşıyan ilçe halkı,tıpkı yeni ölmüş insanın cesedi gibi ağır olduğunu söylüyorlar.Demek ki,kefen dahil hiçbir organlarında çürüme eseri yoktu.
Her şeyin Sahibi öyle emredince,ceset de çürümüyor,kefen de...
Ve hatırımıza Yüce Peygamberimizin(SAV) buyurduğu bir hadis geliyor:
"Kim yatmadan önce Tebareke'yi okursa,kabirde cesedi çürümez."
Bu da,cesedimizi çürütmemenin formülü..
Tarih,Eylül 1995 idi.Bundan yaklaşık 3200 yıl önce vefat
eden ve kabirleri Diyarbakır'ın Eğil ilçesi'nde bulunan
Hz.ELYESA ve Hz.ZÜLKİFL
Peygamberler'in mübarek naaşları;
baraj sularının altında kalmaması için başka bir yere
nakledilecekti...
Nakil işlemini yerine getirmekle görevli olan
Molla Ömer Kalkan Hoca,Mahmud Laçin Hoca ve işçi Bahattin Köksal,büyük bir heyecan yaşıyorlardı.Yapacakları görevin sorumluluğu,onları adeta titretiyordu.
Kolay değildi.Bu iki güzide insan,ALLAH'ın Peygamberleriydi.
Kur'an'da isimleri geçiyor,hayatları anlatılıyordu.
Nakil işleminin yapılacağı gün,büyük bir heyecan ve sorumluluk duygusuyla kabirleri açmaya başladılar.Kabir kazma işi ilerleyip naaşlara yaklaşıldıkça heyecan artıyor;nefes alıp-verirken kalpleri daha hızlı çarpıyordu.
Peygamberlerin naaşlarını gördüklerinde ise şok olmuşlardı.
Çünkü,naaşlar sanki yeni vefat etmiş insanın cesedi gibiydi.Hadiseyi anlatan Molla Ömer Kalkan Hoca,gördüklerini heyecanla anlatıyordu: "Naaşlar,canlı bir insanın yatmış hali;uykudaki hali gibiydi.
Ellerine,beline ve ayaklarına dokundum,her tarafı sağlamdı.
Kefenlerinde leke bile yoktu.Tertemizdi.
Boyları bizden uzundu."
Mahmud Laçin Hoca'da,cesetlerin sağlam olduğunu belirterek, kendisini hayrete ve dehşete düşüren hadiseyi şöyle özetliyordu:
"Kabirler açıldığında gördük ki,naaşlar sapasağlam.Bu bizim için, İslam alemi için bir şereftir.Cesetler bozulmamıştı,konulduğu gibi duruyordu.Bir mucize de o ilçede yaşandı.Tabutun olduğu arabayla geldiğimizde tüm ilçe halkı ayaktaydı.Halbuki hiç kimsenin haberi yoktu.Bu da onların bir mucizesiydi."
Kabirlerin kazılması ve naaşların taşınması işinde çalışan işçi Bahattin Köksal'da,gördükleri karşısında şaşkına dönmüştü.Olayın şokunu uzun zaman atamamıştı üzerinden.Gördüklerini anlatırken bile heyecanla titriyor ve şunları söylüyordu:
"Naaşların çıkarılmasında bizzat çalıştım.Naaşlar gömüldüğü günkü gibi duruyordu.Sanki yeni ölmüş bir insanın naaşı gibi,kefenleri sapasağlamdı.Naaşları gördükten sonra ölü gibiydim.45 gün kendime gelemedim.Bu olaydan sonra hayatım değişti.Manevi hayatıma anlam geldi.Biz,Peygamberlerin nakli sırasında kendilerinin rızası olduğuna inanıyoruz.Çünkü onların rızası olmasaydı,naaşlarını kabirden çıkaramazdık bile."
3200 yıllık mucizeyi görenler böyle anlatıyorlar.Tabutları omuzlarında taşıyan ilçe halkı,tıpkı yeni ölmüş insanın cesedi gibi ağır olduğunu söylüyorlar.Demek ki,kefen dahil hiçbir organlarında çürüme eseri yoktu.
Her şeyin Sahibi öyle emredince,ceset de çürümüyor,kefen de...
Ve hatırımıza Yüce Peygamberimizin(SAV) buyurduğu bir hadis geliyor:
"Kim yatmadan önce Tebareke'yi okursa,kabirde cesedi çürümez."
Bu da,cesedimizi çürütmemenin formülü..