En az iki haftalık süre içerisinde aşağıdaki belirtilerden en az beşi sizde varsa DEPRESYON sorgulanmalıdır.
*Çökkün bir ruh hali, ilgi kaybı ya da yaptıklarından zevk alamama,
*Günlük iş ve gücünü yapamama,günlük işlere karşı isteksizlik,
*Perhiz yapmadığı halde aşırı kilo kaybetme ya da kilo alma (Bir ayda
vücut ağırlığının %5 inden fazlasını alma ya da verme) İştah kaybı
ya da aşırı iştah.
*Hemen her gün aşırı uyma ya da uykusuzluk,
*Sıkıntı huzursuzluk yerinde duramama,
*Kendini yorgun bitkin halsiz hissetme (enerjisi çekilmiş gibi hissetme)
*Kendini değersiz aşağılık ya da suçlu gibi hissetme
*Dikkatini bir noktaya toplayamama
*Cinsel istekte aşırı azalma ya da istek kaybı.
Halk arasında sıkıntı ile giden bütün hastalıklar depresyon
olarak adlandırılmaktadır. Ancak depresyon bunların hepsinin
ötesinde özel bir durumdur. Yukarıda saydığımız belirtilerin
hepsinin herkeste görülmesi beklenmez. Önemli olan bu
belirtilerin kişinin sosyal mesleki ve insani ilişkilerinin ne kadar
etkilendiğidir. İş güç yapamayan insani ilişkilerini
sürdürmekte zorlanmaya başlayan bir kişi hastalık sınırlarını
zorlamaya başlamış birisi demektir. Çünkü depresyonun
da kendi içerisinde basamakları vardır. En ağırından Majör
depresyonla depressif yakınmaları olan bir kişi arasında dağlar kadar
fark vardır. Ancak her ikisi de sonuçta birbirine
dönüşebilir.
Sayılan belirtiler içerisinde birbirine zıt görünen
belirtiler olmakla birlikte depresyonun farklı alt tiplerinin ayrımı
ancak uzman bir gözle ve belirtilerin tümü birlikte
değerlendirildiğinde olacak bir iştir. Etrafınızdaki herhangi birinde
bu belirtiler varsa ve günlük hayatını etkiliyorsa bu kişi
depresyonda olabilir dikkatli olun. Bu belirtiler herkeste zaman zaman
olabilir. Dikkat etmek gereken en önemli iki noktayı tekrar
hatırlatalım.
1-Belirtilerin süresi
2-Günlük yaşamı ne kadar etkiledikleri.
Tedavide iki ana prensip vardır.
1-İlaç tedavisi
2-Psikoterapi metotları.
Bu iki yöntem birlikte uygulandıklarında eni iyi cevaplar alınır.
Bütün hastalık belirtileri geçtikten sonra yapılması
gereken şey en az 6 ay daha ilaç kullanımı ve belirli aralarla
psikiyatristinizle görüşmektir. Unutmayın bir kez depresyon
geçirmek ikincisinin daha kolay gelmesine işarettir.
Depresyonun Tekrarı
Psikiyatrik hastalıklar doğaları gereği zaman zaman tekrarlama riskleri
olan hastalıklardır. Ve daha önce depresyon gibi bir hastalık
geçirmişseniz tekrarlar mı diye endişenizde haksız
sayılmazsınız. Hiç hasta olmayan birinin hastalanması riski
nasıl varsa daha önceden hastalanmış biri de hastalanabilir. Ancak
risk biraz daha fazladır.
Bunu depresyon için değerlendirelim. Geçirilmiş bir atak
varsa ve bu ilk ataksa, ailede hasta kimse yoksa bir daha hiç
hastalanmama şansı % 50'dir. Eğer daha önce geçirilmiş
hastalık 2 yıldan uzun sürmüşse daha sonra hastalanma
riskimiz yüksek demektir. Tekrarlayan her hastalık atağı riskimizi
artıracaktır. 1.derece akrabalarda (anne,baba,kardeşler gibi) hastalık
varsa daha fazla risk altındasınız demektir.
Psikiyatrik rahatsızlıklar artık eskiye oranla çok daha iyi
tedavi edilmektedir. Bu gerek ilaçların gelişmesi gerekse
hastalıkların daha iyi öğrenilmesi ile alakalıdır. Yani artık
hekimler bazı hastalıkları daha iyi öğrendiler ve daha iyi tedavi
etmeyi başarabiliyorlar. Hastalıklar tedavi edilebilir risk altında
olanlar daha dikkatli olursa tablo tam oluşmadan başvurduklarında daha
kolay tedavi olurlar. Hastalık tekrarı için risk faktörleri:
Ailede başka bireylerde hastalık varlığı
Daha önceki hastalığın uzun sürmesi (2 yıl ve üzeri) ve zor tedavi edilmiş olması.
Daha önce birden fazla kez hastalık geçirmiş olmak.
Hastalık tekrarlamasını önlemenin en iyi yolu önceki atağı
iyi tedavi etmektir. Bu yüzden tedavinizi kesmeden önce
mutlaka hekiminize danışın.
Hazan Mevsimi
Yaklaşan sonbahar hangimizi hüzünlendirmez ki? Düşen
sarı yapraklar çoğunlukla insanın içindeki
hüzün duygusunun harekete geçirir . İnsanlar
hayatlarında da benzer Sonbaharları yaşarlar. Şarkı sözlerinde de
sonbaharın hüzün verici özelliği hep dile getirilmiştir.
Yalnız şarkı sözlerinde değil bilimsel araştırmalarda sonbahar ve
ilk baharda Depresyon ve Mani gibi ruhsal rahatsızlıkların arttığını
ortaya koymuştur. Özellikle çökkün
duygulanım(Yani mutsuz ümitsiz ve halsiz hissetme), iş
güç yapma isteğimizde azalma sabahları yataktan kalkmak
istememe, iştahsızlık, keyifsizlik, yorgunluk hissi, cinsel
isteksizlik, bazen hayatı yaşamaya değmez bulma hemen herkesin az
çok hissettiği şeylerdir.
Bu duygular hazan mevsiminde (Sonbaharda) kabarır.
Bir çok insan bunu hisseder ama az bir kısmımızın
günlük yaşamını etkiler. Eğer günlük yaşantımızı bu
duygular etkilemeye başlamışsa, işimizi yapamıyorsak her zamankinden
çabuk sinirlenip etrafımızı kırıyorsak ve 2 haftadır bu durum
değişmemişse giderek de artıyorsa hazan mevsimi hüzne gebedir
denebilir. Bu durum önceki yıllarda da olmuşsa bu yıl daha
dikkatli olmalısınız.
Bu sonbahar umarım 1999 yılı sonbaharında milletçe yaşadığımız
felaketleri unutturur. Sonbaharla birlikte eskiden psikiyatrik sorunu
olanlar biraz daha gerildiler. Bazılarınınsa eski rahatsızlıkları
nüksetti. Yapılması gereken tedavisi devam eden hastaların
kesinlikle aksatmamaları. Belirtileri nüksedenlerin de doktorları
ile bir an önce irtibata geçmeleri gerekir.
Mani
Depresyon en çok bilinen duygudurum bozukluğudur. Ancak
yaşanılan çökkünlüğün zıttı bir şekilde
duygulanımın taşkın bir hal aldığı bir psikiyatrik rahatsızlık vardır
ki ona da mani diyoruz. Mani halk arasında pek bilinmeyen bir
hastalıktır. Yaşam boyu görülme sıklığı % 1'dir. Yani 100
kişide bir kişide görülür. Oysa bu oran depresyon
için %3-5 tir.
Çok iyi bilinmediği içinde bu sorun bazen kişinin
kendisine ve bazen de çevresine zarar vermesine yol
açabilir. Bu nedenle iyi tanınmalı ve tedavisi ihmal
edilmemelidir. Genel özelliği hastanın günlük
işlevselliğinde belirgin bozulmaya sebep olan ve hastanın muhakeme
yetisini bozan inatçı biçimde yükselmiş, kabarmış
veya aşırı uyarılmışlık hali ile giden bir duygudurum bozukluğudur. Bu
aşırı uyarılmış ve taşkın halin en az bir hafta sürmesi bu
hastalığın tanısını koymak için gereklidir. Ancak bazen
mizaç o kadar yükselmiş olur ki 1-2 günlük bir
süre bile hastalığın tanısını koymak için yeterli olabilir.
Bu duygudurum bozukluğu sırasında aşağıdakilerden en az 3 ünün varlığı gereklidir.
1. Kendine güvende abartılı ve aşırı bir artma olması. En
güçlü benim benim her şeye gücüm yeter.
(Bazen peygamber ya da tanrı olduğunu bile iddia edenler olabilir.)
2. Uyku gereksiniminde azalma ( Mesela sadece 2-3 saatlik bir uyku ile
günlerce idare etme ve dinlenmiş hissetme halinin varlığı)
3. Her zamankinden daha konuşkan olma ya da etrafındakileri konuşmaya tutma hali.
4. Fikirle öylesine hızlı değişir ki zihnindeki u uçuşmayı konuşma hızı yakalayamaz ve daldan dala atlama olur.
5. Dikkatte aşırı bir dağınıklık olur ve basit ayrıntılar bile dikkatini dağıtabilir.
6. Motor faaliyetlerde aşırı bir artma vardır. Yaptığı işin amacına yönelik davranışlar ve hareketler artar.
7. Kötü sonuç verme ihtimali, yüksek zevk veren
etkinliklere aşırı katılma (sonucunu hesap etmeden ani kararlar verip
uygulamaya koyma gibi).
Bu rahatsızlık uzun süre psikiyatrik tedavi gerektiren ve
tekrarlama ihtimali olan bir rahatsızlıktır. Ve zaman zaman depresyonla
seyreden dönmeler de görülebilir. İlaç tedavisine
iyi cevap veren bir rahatsızlıktır.
Sıkıntı Hissi
Sıkıntı insanlık tarih kadar eski bir histir. Bu his, hissedeni
tarafından çoğunlukla iç sıkıntısı huzursuzluk,
gerginlik, daralma şeklinde ifade edilir. Bu hisle hepimiz
günlük hayatımızda tanışırız. Ancak gelip geçici
olduğunda pek etkilenmeyi. Bazen sıkıntılarımız öylesine
yoğunlaşır ki işimizi gücümüzü yapmamıza mani
olacak bir hal bile alabilir. Sürekli gergin ve tedirgin
olduğunuzu düşünün; Hayattan zevk almanız azalır,
dikkatinizi toparlayamazsınız, işe gitmeyi canınız istemez eskiden zevk
alarak yaptığınız bir çok işi artık boş ve anlamsız bulursunuz.
Sıkıntının bariz ve yaşadığınız durumla uyumlu bir nedeni varsa bu
doğal bir duygu yansıması olarak değerlendirilebilir. Ancak eğer bu
anlamda bir sebep yokken siz kendinizi sıkıntılı ve gergin
hissediyorsanız bunu biraz incelemek gerekir.
Burada hemen şu soru akla geliyor sıkıntının normali var mıdır? Evet
her insanın hayatında hastalık olmadan yaşadığı normal bir sıkıntı
vardır. Ciddi kayıplar (para, sevilen birinin kaybı vs gibi) bir
süre için kaybın kişi için anlamı oranında sıkıntıya
sebep olabilirler. Ancak bu süre işimizi
gücümüzü engelleyecek boyuta ulaşmışsa, sosyal
ilişkilerimizi bozuyorsa artık eskiye kıyasla asabi olmaya başlamışsak
sınırlar aşılmış normalin ötesine geçilmiş olur.
En çok da depresyonda bu durumu yaşarız. Depresyonun en
önde gelen belirtisi zaten duygu duruma hakim ola sıkıntı ve
isteksizlik halidir. Sözün özü sıkıntınız 2
haftadan daha uzun bir süredir devam ediyorsa; sosyal mesleki ve
aile yaşantınıza negatif yansımaları varsa sıkıntının normal sınırı
aşılmaya başlanıyor emektir. Dikkatli olmalısınız.
Işık Tedavisi
Depresyon çağımızın ruh hastalıklarının vebası gibi
değerlendirilmektedir. Yaygınlığı ve tedavisinin başka psikiyatrik
rahatsızlıklara oranla yüz güldürücü olması
dikkatlerin hep üzerinde toplamasına neden olmuştur. Ve bu arada
hekimler tedavi için hep yeni arayışlar içerisinde
bulunmuşlardır.
Tedavi için yapılan araştırmalar öncelikle depresyonun
nedenine yönelik araştırmaların artmasına neden olmuştur. Yapılan
beyin araştırmaları rahatsızlığın kaynağına yönelik bir çok
farklı durumu tespit etmiş olmakla birlikte beyinde bulunan bir
merkezin (corpus pineale) güneş ışığıyla uyarılması neticesinde
beynin daha aktif ve canlı uyarı olduğu keşfedilmiş. Bu buluş
özellikle kuzey ülkelerinde kış aylarında havanın kapalı
olduğu zamanların çok fazla olması nedeniyle gün ışığından
oldukça az faydalandığı tespit edilmiştir.
Bu durum güneş ışığının suni olarak verilmesi ile tedavide fayda
sağlanabileceği tezinin öne sürülmesine neden olmuş ve
denemişlerdir. Bir süre sonra hakikaten faydalı neticeler alınmış
insanlar daha az depresif bulunmuştur. Ancak yinede bu tedavi yeterince
faydalı bulunmamıştır. Başka tedavi yöntemleri araştırılmaya devam
edilmiştir.
Bir süre önce gazetelerde gördükleri bir haber
neticesinde depresyonlarını bu ampullerden çıkan ışıkla tedavi
ettirmek istediğini söyleyen bir grup hastam oldu. Şunu
hatırlatmakta fayda var. Bu ışık ne kadar iyi taklit edilirse edilsin
güneş ışığının kalitesini asla yakalayamaz. Ve kaldı ki
Türkiye en az güneş alan bölgesi olan Doğu Karadeniz
bölgesi dikkate alındığında bile böyle bir tedaviye
ihtiyaç göstermemektedir. Çünkü Türk
insanı güneşten faydalanmak adına coğrafi olarak çok şanslı
bir noktada yaşamaktadır. Bu anlamda ışık tedavisini dışlarken
hatırlatma fayda var şu an depresyon için en etkili tedavi
metodu ilaç ve psikoterapinin birlikte uygulanmasıdır.
*Çökkün bir ruh hali, ilgi kaybı ya da yaptıklarından zevk alamama,
*Günlük iş ve gücünü yapamama,günlük işlere karşı isteksizlik,
*Perhiz yapmadığı halde aşırı kilo kaybetme ya da kilo alma (Bir ayda
vücut ağırlığının %5 inden fazlasını alma ya da verme) İştah kaybı
ya da aşırı iştah.
*Hemen her gün aşırı uyma ya da uykusuzluk,
*Sıkıntı huzursuzluk yerinde duramama,
*Kendini yorgun bitkin halsiz hissetme (enerjisi çekilmiş gibi hissetme)
*Kendini değersiz aşağılık ya da suçlu gibi hissetme
*Dikkatini bir noktaya toplayamama
*Cinsel istekte aşırı azalma ya da istek kaybı.
Halk arasında sıkıntı ile giden bütün hastalıklar depresyon
olarak adlandırılmaktadır. Ancak depresyon bunların hepsinin
ötesinde özel bir durumdur. Yukarıda saydığımız belirtilerin
hepsinin herkeste görülmesi beklenmez. Önemli olan bu
belirtilerin kişinin sosyal mesleki ve insani ilişkilerinin ne kadar
etkilendiğidir. İş güç yapamayan insani ilişkilerini
sürdürmekte zorlanmaya başlayan bir kişi hastalık sınırlarını
zorlamaya başlamış birisi demektir. Çünkü depresyonun
da kendi içerisinde basamakları vardır. En ağırından Majör
depresyonla depressif yakınmaları olan bir kişi arasında dağlar kadar
fark vardır. Ancak her ikisi de sonuçta birbirine
dönüşebilir.
Sayılan belirtiler içerisinde birbirine zıt görünen
belirtiler olmakla birlikte depresyonun farklı alt tiplerinin ayrımı
ancak uzman bir gözle ve belirtilerin tümü birlikte
değerlendirildiğinde olacak bir iştir. Etrafınızdaki herhangi birinde
bu belirtiler varsa ve günlük hayatını etkiliyorsa bu kişi
depresyonda olabilir dikkatli olun. Bu belirtiler herkeste zaman zaman
olabilir. Dikkat etmek gereken en önemli iki noktayı tekrar
hatırlatalım.
1-Belirtilerin süresi
2-Günlük yaşamı ne kadar etkiledikleri.
Tedavide iki ana prensip vardır.
1-İlaç tedavisi
2-Psikoterapi metotları.
Bu iki yöntem birlikte uygulandıklarında eni iyi cevaplar alınır.
Bütün hastalık belirtileri geçtikten sonra yapılması
gereken şey en az 6 ay daha ilaç kullanımı ve belirli aralarla
psikiyatristinizle görüşmektir. Unutmayın bir kez depresyon
geçirmek ikincisinin daha kolay gelmesine işarettir.
Depresyonun Tekrarı
Psikiyatrik hastalıklar doğaları gereği zaman zaman tekrarlama riskleri
olan hastalıklardır. Ve daha önce depresyon gibi bir hastalık
geçirmişseniz tekrarlar mı diye endişenizde haksız
sayılmazsınız. Hiç hasta olmayan birinin hastalanması riski
nasıl varsa daha önceden hastalanmış biri de hastalanabilir. Ancak
risk biraz daha fazladır.
Bunu depresyon için değerlendirelim. Geçirilmiş bir atak
varsa ve bu ilk ataksa, ailede hasta kimse yoksa bir daha hiç
hastalanmama şansı % 50'dir. Eğer daha önce geçirilmiş
hastalık 2 yıldan uzun sürmüşse daha sonra hastalanma
riskimiz yüksek demektir. Tekrarlayan her hastalık atağı riskimizi
artıracaktır. 1.derece akrabalarda (anne,baba,kardeşler gibi) hastalık
varsa daha fazla risk altındasınız demektir.
Psikiyatrik rahatsızlıklar artık eskiye oranla çok daha iyi
tedavi edilmektedir. Bu gerek ilaçların gelişmesi gerekse
hastalıkların daha iyi öğrenilmesi ile alakalıdır. Yani artık
hekimler bazı hastalıkları daha iyi öğrendiler ve daha iyi tedavi
etmeyi başarabiliyorlar. Hastalıklar tedavi edilebilir risk altında
olanlar daha dikkatli olursa tablo tam oluşmadan başvurduklarında daha
kolay tedavi olurlar. Hastalık tekrarı için risk faktörleri:
Ailede başka bireylerde hastalık varlığı
Daha önceki hastalığın uzun sürmesi (2 yıl ve üzeri) ve zor tedavi edilmiş olması.
Daha önce birden fazla kez hastalık geçirmiş olmak.
Hastalık tekrarlamasını önlemenin en iyi yolu önceki atağı
iyi tedavi etmektir. Bu yüzden tedavinizi kesmeden önce
mutlaka hekiminize danışın.
Hazan Mevsimi
Yaklaşan sonbahar hangimizi hüzünlendirmez ki? Düşen
sarı yapraklar çoğunlukla insanın içindeki
hüzün duygusunun harekete geçirir . İnsanlar
hayatlarında da benzer Sonbaharları yaşarlar. Şarkı sözlerinde de
sonbaharın hüzün verici özelliği hep dile getirilmiştir.
Yalnız şarkı sözlerinde değil bilimsel araştırmalarda sonbahar ve
ilk baharda Depresyon ve Mani gibi ruhsal rahatsızlıkların arttığını
ortaya koymuştur. Özellikle çökkün
duygulanım(Yani mutsuz ümitsiz ve halsiz hissetme), iş
güç yapma isteğimizde azalma sabahları yataktan kalkmak
istememe, iştahsızlık, keyifsizlik, yorgunluk hissi, cinsel
isteksizlik, bazen hayatı yaşamaya değmez bulma hemen herkesin az
çok hissettiği şeylerdir.
Bu duygular hazan mevsiminde (Sonbaharda) kabarır.
Bir çok insan bunu hisseder ama az bir kısmımızın
günlük yaşamını etkiler. Eğer günlük yaşantımızı bu
duygular etkilemeye başlamışsa, işimizi yapamıyorsak her zamankinden
çabuk sinirlenip etrafımızı kırıyorsak ve 2 haftadır bu durum
değişmemişse giderek de artıyorsa hazan mevsimi hüzne gebedir
denebilir. Bu durum önceki yıllarda da olmuşsa bu yıl daha
dikkatli olmalısınız.
Bu sonbahar umarım 1999 yılı sonbaharında milletçe yaşadığımız
felaketleri unutturur. Sonbaharla birlikte eskiden psikiyatrik sorunu
olanlar biraz daha gerildiler. Bazılarınınsa eski rahatsızlıkları
nüksetti. Yapılması gereken tedavisi devam eden hastaların
kesinlikle aksatmamaları. Belirtileri nüksedenlerin de doktorları
ile bir an önce irtibata geçmeleri gerekir.
Mani
Depresyon en çok bilinen duygudurum bozukluğudur. Ancak
yaşanılan çökkünlüğün zıttı bir şekilde
duygulanımın taşkın bir hal aldığı bir psikiyatrik rahatsızlık vardır
ki ona da mani diyoruz. Mani halk arasında pek bilinmeyen bir
hastalıktır. Yaşam boyu görülme sıklığı % 1'dir. Yani 100
kişide bir kişide görülür. Oysa bu oran depresyon
için %3-5 tir.
Çok iyi bilinmediği içinde bu sorun bazen kişinin
kendisine ve bazen de çevresine zarar vermesine yol
açabilir. Bu nedenle iyi tanınmalı ve tedavisi ihmal
edilmemelidir. Genel özelliği hastanın günlük
işlevselliğinde belirgin bozulmaya sebep olan ve hastanın muhakeme
yetisini bozan inatçı biçimde yükselmiş, kabarmış
veya aşırı uyarılmışlık hali ile giden bir duygudurum bozukluğudur. Bu
aşırı uyarılmış ve taşkın halin en az bir hafta sürmesi bu
hastalığın tanısını koymak için gereklidir. Ancak bazen
mizaç o kadar yükselmiş olur ki 1-2 günlük bir
süre bile hastalığın tanısını koymak için yeterli olabilir.
Bu duygudurum bozukluğu sırasında aşağıdakilerden en az 3 ünün varlığı gereklidir.
1. Kendine güvende abartılı ve aşırı bir artma olması. En
güçlü benim benim her şeye gücüm yeter.
(Bazen peygamber ya da tanrı olduğunu bile iddia edenler olabilir.)
2. Uyku gereksiniminde azalma ( Mesela sadece 2-3 saatlik bir uyku ile
günlerce idare etme ve dinlenmiş hissetme halinin varlığı)
3. Her zamankinden daha konuşkan olma ya da etrafındakileri konuşmaya tutma hali.
4. Fikirle öylesine hızlı değişir ki zihnindeki u uçuşmayı konuşma hızı yakalayamaz ve daldan dala atlama olur.
5. Dikkatte aşırı bir dağınıklık olur ve basit ayrıntılar bile dikkatini dağıtabilir.
6. Motor faaliyetlerde aşırı bir artma vardır. Yaptığı işin amacına yönelik davranışlar ve hareketler artar.
7. Kötü sonuç verme ihtimali, yüksek zevk veren
etkinliklere aşırı katılma (sonucunu hesap etmeden ani kararlar verip
uygulamaya koyma gibi).
Bu rahatsızlık uzun süre psikiyatrik tedavi gerektiren ve
tekrarlama ihtimali olan bir rahatsızlıktır. Ve zaman zaman depresyonla
seyreden dönmeler de görülebilir. İlaç tedavisine
iyi cevap veren bir rahatsızlıktır.
Sıkıntı Hissi
Sıkıntı insanlık tarih kadar eski bir histir. Bu his, hissedeni
tarafından çoğunlukla iç sıkıntısı huzursuzluk,
gerginlik, daralma şeklinde ifade edilir. Bu hisle hepimiz
günlük hayatımızda tanışırız. Ancak gelip geçici
olduğunda pek etkilenmeyi. Bazen sıkıntılarımız öylesine
yoğunlaşır ki işimizi gücümüzü yapmamıza mani
olacak bir hal bile alabilir. Sürekli gergin ve tedirgin
olduğunuzu düşünün; Hayattan zevk almanız azalır,
dikkatinizi toparlayamazsınız, işe gitmeyi canınız istemez eskiden zevk
alarak yaptığınız bir çok işi artık boş ve anlamsız bulursunuz.
Sıkıntının bariz ve yaşadığınız durumla uyumlu bir nedeni varsa bu
doğal bir duygu yansıması olarak değerlendirilebilir. Ancak eğer bu
anlamda bir sebep yokken siz kendinizi sıkıntılı ve gergin
hissediyorsanız bunu biraz incelemek gerekir.
Burada hemen şu soru akla geliyor sıkıntının normali var mıdır? Evet
her insanın hayatında hastalık olmadan yaşadığı normal bir sıkıntı
vardır. Ciddi kayıplar (para, sevilen birinin kaybı vs gibi) bir
süre için kaybın kişi için anlamı oranında sıkıntıya
sebep olabilirler. Ancak bu süre işimizi
gücümüzü engelleyecek boyuta ulaşmışsa, sosyal
ilişkilerimizi bozuyorsa artık eskiye kıyasla asabi olmaya başlamışsak
sınırlar aşılmış normalin ötesine geçilmiş olur.
En çok da depresyonda bu durumu yaşarız. Depresyonun en
önde gelen belirtisi zaten duygu duruma hakim ola sıkıntı ve
isteksizlik halidir. Sözün özü sıkıntınız 2
haftadan daha uzun bir süredir devam ediyorsa; sosyal mesleki ve
aile yaşantınıza negatif yansımaları varsa sıkıntının normal sınırı
aşılmaya başlanıyor emektir. Dikkatli olmalısınız.
Işık Tedavisi
Depresyon çağımızın ruh hastalıklarının vebası gibi
değerlendirilmektedir. Yaygınlığı ve tedavisinin başka psikiyatrik
rahatsızlıklara oranla yüz güldürücü olması
dikkatlerin hep üzerinde toplamasına neden olmuştur. Ve bu arada
hekimler tedavi için hep yeni arayışlar içerisinde
bulunmuşlardır.
Tedavi için yapılan araştırmalar öncelikle depresyonun
nedenine yönelik araştırmaların artmasına neden olmuştur. Yapılan
beyin araştırmaları rahatsızlığın kaynağına yönelik bir çok
farklı durumu tespit etmiş olmakla birlikte beyinde bulunan bir
merkezin (corpus pineale) güneş ışığıyla uyarılması neticesinde
beynin daha aktif ve canlı uyarı olduğu keşfedilmiş. Bu buluş
özellikle kuzey ülkelerinde kış aylarında havanın kapalı
olduğu zamanların çok fazla olması nedeniyle gün ışığından
oldukça az faydalandığı tespit edilmiştir.
Bu durum güneş ışığının suni olarak verilmesi ile tedavide fayda
sağlanabileceği tezinin öne sürülmesine neden olmuş ve
denemişlerdir. Bir süre sonra hakikaten faydalı neticeler alınmış
insanlar daha az depresif bulunmuştur. Ancak yinede bu tedavi yeterince
faydalı bulunmamıştır. Başka tedavi yöntemleri araştırılmaya devam
edilmiştir.
Bir süre önce gazetelerde gördükleri bir haber
neticesinde depresyonlarını bu ampullerden çıkan ışıkla tedavi
ettirmek istediğini söyleyen bir grup hastam oldu. Şunu
hatırlatmakta fayda var. Bu ışık ne kadar iyi taklit edilirse edilsin
güneş ışığının kalitesini asla yakalayamaz. Ve kaldı ki
Türkiye en az güneş alan bölgesi olan Doğu Karadeniz
bölgesi dikkate alındığında bile böyle bir tedaviye
ihtiyaç göstermemektedir. Çünkü Türk
insanı güneşten faydalanmak adına coğrafi olarak çok şanslı
bir noktada yaşamaktadır. Bu anlamda ışık tedavisini dışlarken
hatırlatma fayda var şu an depresyon için en etkili tedavi
metodu ilaç ve psikoterapinin birlikte uygulanmasıdır.