23 Mart 2009 09:14
Toplantı
sonuçlarını Bakan Şimşek’e aktardığını belirten
TÜSİAD Başkanı, Türkiye’deki gelişmelerle ilgili de
değerlendirmelerde bulundu. Başbakan Erdoğan’ın son seçim
kampanyalarında sık sık işsizliği gündeme getirerek bu konuda
işadamlarını, firmaları eleştirdiğinin hatırlatılması üzerine
TÜSİAD Başkanı şu değerlendirmeyi yaptı: “Başbakan
işçi çıkaran işverenleri eleştiriyor. Hesabını sorarız
diyor ama iş kaybının sorumlusu biz değiliz. İşadamları ekonomi
kötü demeye korkuyor. Tehditle yönetim olmaz.
Hiçbir işadamı yetişmiş elemanını çıkarmaz. Önceliği
bu olmaz. Ama mecbur kalabilir, kaçınılmaz olabilir.”
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın görüşleri şöyle:
TÜRKİYE KRİZİ GEÇ ALGILADI, GEÇ KALDI, BÜTÇE SANAL KALDI:
Biz krizi geç algıladık, tedbirlerde geç kaldık.
Otomotivdeki ÖTV’yi ekimde kaldırabilirdik. KKDF’deki
düzenleme çok daha önce yapılabilirdi. Krizi hafife
aldık.
2001 önlemleri bize bazı bağışıklıklar kazandırdı. Bize bir şey
olmaz diye düşündük. Müthiş bir talep daralması
var. Bu koşullarda enflasyon endişesi yaşamamız söz konusu değil.
Maliye ve para politikalarını kullanmalıyız.
TÜSİAD olarak kontrollü bir maliye politikası genişlemesi
gerektiğini düşünüyoruz. Para politikası zaten
kullanılıyor. Merkez Bankası faizleri indiriyor. Hâlâ
fırsatımız var mı, bakmalıyız. Ucu açık bir maliye
politikasından bahsetmiyoruz.
Şu andaki bütçe sanal. Yüzde 4 büyüme
öngörüyor. Bunun değiştirilmesi gerek. Siyaset birinci
konu değil. Bedelini çok ağır ödüyoruz.
IMF’NİN İSTEKLERİ SORUN DEĞİLMİŞ, MEĞER YOKMUŞ BÖYLE BİR ÇELİŞKİ:
Başbakan’a gidinceye kadar IMF ile anlaşmazlık durumu nedir
bilmiyorduk. Öğrendik ki IMF’nin istekleri kabul edilemez
değilmiş. Meğer yokmuş ciddi bir anlaşmazlık konusu. IMF, maliye
politikasında sıkıştırma istiyor sanıyorduk. Oysaki bunlar değilmiş.
Çapraz denetim ve gelir idaresinin özerkliği konusu. Bir de
yerel yönetimlere kaynak aktarımı var. IMF, KDV’yi artırın
filan demiyor. İşi, yatırımı engelleyecek bir yaklaşımı yok.
Ancak iktidar için başka öncelikler varmış ki bunu
yapmadılar. IMF bunları pas edip geçmiş. Şimşek, son
görüşmemizde “Gelir İdaresi’nin
özerkleştirilmesi şartını hallettik” dedi.
HÜKÜMET ÖNEMLİ TEDBİRLER DE ALDI:
Kredi Garanti Fonu önerimiz oldu. Zimmet yasaları
çok ürkütücü. Böyle bir fon
önemli. Yalnız zaten kurtulamayacak şirketlere kredi, kaynakların
heba edilmesi olur. Hükümet önemli tedbirler de
aldı. Yeni bir paket hazırlığı olduğunu öğrendik. Seçim
sonrası için en büyük beklenti IMF anlaşmasının
yapılması ve bütçenin yenilenmesidir. Tedbirlerde acele
etmeliyiz. İşsizlik açıklanan rakamlardan çok daha
büyüktür.
Soğuyan bir ekonomiyi canlandırmak çok zordur. Tedbirlerde
gecikilmemeli. Ar-Ge yasasını 1.5 yıl önce söyledik. Şimdi
oldu ama krize rastladı. Zamanlama çok önemli.
İÇE KAPANMAMALIYIZ:
Bazı kurumların ‘yerli malı’ ile ilgili çalışmaları
var ama onlar tamamen yerli malı kullan gibi bir görüşte
değil. Biz bunu yaparsak, çok kötü sonuçları
olur. Ayrım yanlış. Bizim ihracatımızın çoğu Avrupa’ya.
Böyle bir eğilimin gelişmesi en çok bizi zor durumda
bırakır.
ABARTMAMALIYIZ AMA GERÇEKÇİ DE OLMALIYIZ:
Kriz olduğunda Başbakan ‘teğet geçer’ dedi.
Siyasetçi olarak belki yaklaşımı doğru ama önemli olan bu
konularda gerçekçi olmak. Hem yatıştırmak önemli ama
hem de algılamak. Güven ortamını öyle sağlamaya
çalışmamalıydı.
‘Vergi denetimi siyasallaştı,bunun örneğini görüyoruz’
TÜSİAD Başkanı, Doğan Yayın Holding’e verilen vergi cezasıyla ilgili sorulara da şöyle yanıt verdi:
“Verginin denetimi siyasallaşmış durumda. Her gittiğim yerde
örneğini görüyorum. Türkiye’de her
dönemde kadrolaşma olmuştur. Demokrasi verdiğimiz oyun
hakkaniyetle kullanılmasıdır. Koalisyonlar dönemi oldu. Şimdi tek
partinin güçlü bir iktidarı var. Önemli olan, bu
gücün hakkaniyetle kullanılması.
Vergi denetiminin özerkleşmesi çok elzemdir. Biz bunu
bugün savunmuyoruz. TÜSİAD’ın 2003 tarihli raporunda
var. Bu olmadığında siyaset de işadamı da zan altında kalabilir. Doğan
Grubu’na verilen vergi cezası hakkında ben ‘doğrudur,
haklıdır’ diyen bir tek uzman görüşüne rastlamadım.
ÖZERK KURUMLAR REFORMLARIN EN ÖNEMLİ AYAĞIYDI:
2001’den sonra kurulan özerk kurumlar çok
önemliydi. Merkez Bankası’nın özerkliği çok uzun
zaman aldı. Özerklik hesap vermemek değil. Bu kurumlar tabii ki
hesap vermek durumundalar ve şeffaf olacaklar. Özerk kurumlar
yapısal reformların en önemli ayağıydı.
İş dünyası korumacılıktan korkuyor, G20’den fazla umut beklenmiyor
TÜSİAD Başkanı’nın, G20’nin iş dünyası kanadının toplantısıyla ilgili verdiği bilgiler şöyle:
“20-25 kişinin katıldığı bir toplantı oldu.
Türkiye’den TÜSİAD, diğer ülkelerden de bizim
muadilimiz kuruluşların temsilcileri katıldı. Kim ne
düşünüyor, gördük. Biz bu toplantıların
kurumsallaşmasını önerdik.
IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların yalnızca kaynaklarının
artırılmasını değil, bununla birlikte görev tanımlarının
değiştirilmesini önerdik. Maliye ve para politikası
araçlarının kullanılıp tüketim ihtiyacını artırmanın
öneminin altını çızdik. Bunun için güven
unsurunun önemine vurgu yaptık.
Avrupa’nın büyük ülkelerinin iş dünyasında
korumacılık endişeleri var. Bunun önlenmesi konusunda geniş bir
fikir birliği var. MEDEF’in başkanı, Fransa’daki
korumacılık eğilimlerinden rahatsızlığını dile getirdi. En çok
onlar konuyu gündeme getirdi.
Ticaretin finansmanı konusu çok tartışıldı. Finansman olanakları
daralıyor. Bankalar akreditif açmıyor. Bu konuda küresel
bir önlem olabilir mi? Tartışıldı ama bir uzlaşma olmadı.
BAKAN MEHMET ŞİMŞEK’E SONUÇLARI AKTARDIM:
Toplantıda ortaya çıkan görüşleri, 2 Nisan’da
yapılacak G20 toplantısında Türkiye’yi temsil edecek olan
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’e aktardığını anlatan Arzuhan Doğan
Yalçındağ, şöyle devam etti:
IMF kaynağı 250 milyar dolardan 500’e çıkacak. IMF
kaynağının gelişmekte olan ülkelere aktarılması üzerinde
duruluyor.
Şimdi öncelik ekonomiyi canlandırmaktır. Bunu yapmak için
gerekli parasal genişlemelerin sonucu olarak dünya, krizden
çıktıktan sonra yeni bir enf-lasyonla mücadele
dönemine girecektir.
ÖNCE DENETİM VE REGÜLASYONLAR MI YOKSA EKONOMİYİ CANLANDIRMA MI?
Toplantıda denetim çok konuşuldu. Önce regülasyonlar
mı yoksa ekonomiyi canlandırma mı? Almanya biraz daha
regülasyonlar konusunda ısrarlıydı. İngiltere önce ekonominin
ayağa kaldırılması gerektiği görüşünde. İş
çevrelerinde ekonomiyi canlandırma önceliği genellikle
destek buldu. Önce yangın söndürülmeli. Tabii nasıl
bir regülasyon? Acaba küresel bir regülasyon manzumesi
olabilir mi? Bu tartışılıyor.
2001 TEDBİRLERİNİ ANLATTIK, ESPRİLİ KONUŞMALAR OLDU:
İş dünyası toplantısında, bazı katılımcılar G20’den bir şey
çıkmayacağı görüşündeydi. Ancak IMF konusunda
somut gelişmeler bekleniyor.
Toplantıda çözümler de konuşuldu ama kimse kısa vadede çıkış beklemiyordu.
Bizim 2001 yılı tecrübemizi aktardım. Esprili konuşuldu. Bizde
bankalar çabuk alıcı buldu. Yabancılar geldi aldılar. Ama şimdi
dünyada devletin para koyduğu, hissedar olduğu bankalar çok
büyük. Bunları kim alabilir?
Toplantı
sonuçlarını Bakan Şimşek’e aktardığını belirten
TÜSİAD Başkanı, Türkiye’deki gelişmelerle ilgili de
değerlendirmelerde bulundu. Başbakan Erdoğan’ın son seçim
kampanyalarında sık sık işsizliği gündeme getirerek bu konuda
işadamlarını, firmaları eleştirdiğinin hatırlatılması üzerine
TÜSİAD Başkanı şu değerlendirmeyi yaptı: “Başbakan
işçi çıkaran işverenleri eleştiriyor. Hesabını sorarız
diyor ama iş kaybının sorumlusu biz değiliz. İşadamları ekonomi
kötü demeye korkuyor. Tehditle yönetim olmaz.
Hiçbir işadamı yetişmiş elemanını çıkarmaz. Önceliği
bu olmaz. Ama mecbur kalabilir, kaçınılmaz olabilir.”
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın görüşleri şöyle:
TÜRKİYE KRİZİ GEÇ ALGILADI, GEÇ KALDI, BÜTÇE SANAL KALDI:
Biz krizi geç algıladık, tedbirlerde geç kaldık.
Otomotivdeki ÖTV’yi ekimde kaldırabilirdik. KKDF’deki
düzenleme çok daha önce yapılabilirdi. Krizi hafife
aldık.
2001 önlemleri bize bazı bağışıklıklar kazandırdı. Bize bir şey
olmaz diye düşündük. Müthiş bir talep daralması
var. Bu koşullarda enflasyon endişesi yaşamamız söz konusu değil.
Maliye ve para politikalarını kullanmalıyız.
TÜSİAD olarak kontrollü bir maliye politikası genişlemesi
gerektiğini düşünüyoruz. Para politikası zaten
kullanılıyor. Merkez Bankası faizleri indiriyor. Hâlâ
fırsatımız var mı, bakmalıyız. Ucu açık bir maliye
politikasından bahsetmiyoruz.
Şu andaki bütçe sanal. Yüzde 4 büyüme
öngörüyor. Bunun değiştirilmesi gerek. Siyaset birinci
konu değil. Bedelini çok ağır ödüyoruz.
IMF’NİN İSTEKLERİ SORUN DEĞİLMİŞ, MEĞER YOKMUŞ BÖYLE BİR ÇELİŞKİ:
Başbakan’a gidinceye kadar IMF ile anlaşmazlık durumu nedir
bilmiyorduk. Öğrendik ki IMF’nin istekleri kabul edilemez
değilmiş. Meğer yokmuş ciddi bir anlaşmazlık konusu. IMF, maliye
politikasında sıkıştırma istiyor sanıyorduk. Oysaki bunlar değilmiş.
Çapraz denetim ve gelir idaresinin özerkliği konusu. Bir de
yerel yönetimlere kaynak aktarımı var. IMF, KDV’yi artırın
filan demiyor. İşi, yatırımı engelleyecek bir yaklaşımı yok.
Ancak iktidar için başka öncelikler varmış ki bunu
yapmadılar. IMF bunları pas edip geçmiş. Şimşek, son
görüşmemizde “Gelir İdaresi’nin
özerkleştirilmesi şartını hallettik” dedi.
HÜKÜMET ÖNEMLİ TEDBİRLER DE ALDI:
Kredi Garanti Fonu önerimiz oldu. Zimmet yasaları
çok ürkütücü. Böyle bir fon
önemli. Yalnız zaten kurtulamayacak şirketlere kredi, kaynakların
heba edilmesi olur. Hükümet önemli tedbirler de
aldı. Yeni bir paket hazırlığı olduğunu öğrendik. Seçim
sonrası için en büyük beklenti IMF anlaşmasının
yapılması ve bütçenin yenilenmesidir. Tedbirlerde acele
etmeliyiz. İşsizlik açıklanan rakamlardan çok daha
büyüktür.
Soğuyan bir ekonomiyi canlandırmak çok zordur. Tedbirlerde
gecikilmemeli. Ar-Ge yasasını 1.5 yıl önce söyledik. Şimdi
oldu ama krize rastladı. Zamanlama çok önemli.
İÇE KAPANMAMALIYIZ:
Bazı kurumların ‘yerli malı’ ile ilgili çalışmaları
var ama onlar tamamen yerli malı kullan gibi bir görüşte
değil. Biz bunu yaparsak, çok kötü sonuçları
olur. Ayrım yanlış. Bizim ihracatımızın çoğu Avrupa’ya.
Böyle bir eğilimin gelişmesi en çok bizi zor durumda
bırakır.
ABARTMAMALIYIZ AMA GERÇEKÇİ DE OLMALIYIZ:
Kriz olduğunda Başbakan ‘teğet geçer’ dedi.
Siyasetçi olarak belki yaklaşımı doğru ama önemli olan bu
konularda gerçekçi olmak. Hem yatıştırmak önemli ama
hem de algılamak. Güven ortamını öyle sağlamaya
çalışmamalıydı.
‘Vergi denetimi siyasallaştı,bunun örneğini görüyoruz’
TÜSİAD Başkanı, Doğan Yayın Holding’e verilen vergi cezasıyla ilgili sorulara da şöyle yanıt verdi:
“Verginin denetimi siyasallaşmış durumda. Her gittiğim yerde
örneğini görüyorum. Türkiye’de her
dönemde kadrolaşma olmuştur. Demokrasi verdiğimiz oyun
hakkaniyetle kullanılmasıdır. Koalisyonlar dönemi oldu. Şimdi tek
partinin güçlü bir iktidarı var. Önemli olan, bu
gücün hakkaniyetle kullanılması.
Vergi denetiminin özerkleşmesi çok elzemdir. Biz bunu
bugün savunmuyoruz. TÜSİAD’ın 2003 tarihli raporunda
var. Bu olmadığında siyaset de işadamı da zan altında kalabilir. Doğan
Grubu’na verilen vergi cezası hakkında ben ‘doğrudur,
haklıdır’ diyen bir tek uzman görüşüne rastlamadım.
ÖZERK KURUMLAR REFORMLARIN EN ÖNEMLİ AYAĞIYDI:
2001’den sonra kurulan özerk kurumlar çok
önemliydi. Merkez Bankası’nın özerkliği çok uzun
zaman aldı. Özerklik hesap vermemek değil. Bu kurumlar tabii ki
hesap vermek durumundalar ve şeffaf olacaklar. Özerk kurumlar
yapısal reformların en önemli ayağıydı.
İş dünyası korumacılıktan korkuyor, G20’den fazla umut beklenmiyor
TÜSİAD Başkanı’nın, G20’nin iş dünyası kanadının toplantısıyla ilgili verdiği bilgiler şöyle:
“20-25 kişinin katıldığı bir toplantı oldu.
Türkiye’den TÜSİAD, diğer ülkelerden de bizim
muadilimiz kuruluşların temsilcileri katıldı. Kim ne
düşünüyor, gördük. Biz bu toplantıların
kurumsallaşmasını önerdik.
IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların yalnızca kaynaklarının
artırılmasını değil, bununla birlikte görev tanımlarının
değiştirilmesini önerdik. Maliye ve para politikası
araçlarının kullanılıp tüketim ihtiyacını artırmanın
öneminin altını çızdik. Bunun için güven
unsurunun önemine vurgu yaptık.
Avrupa’nın büyük ülkelerinin iş dünyasında
korumacılık endişeleri var. Bunun önlenmesi konusunda geniş bir
fikir birliği var. MEDEF’in başkanı, Fransa’daki
korumacılık eğilimlerinden rahatsızlığını dile getirdi. En çok
onlar konuyu gündeme getirdi.
Ticaretin finansmanı konusu çok tartışıldı. Finansman olanakları
daralıyor. Bankalar akreditif açmıyor. Bu konuda küresel
bir önlem olabilir mi? Tartışıldı ama bir uzlaşma olmadı.
BAKAN MEHMET ŞİMŞEK’E SONUÇLARI AKTARDIM:
Toplantıda ortaya çıkan görüşleri, 2 Nisan’da
yapılacak G20 toplantısında Türkiye’yi temsil edecek olan
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’e aktardığını anlatan Arzuhan Doğan
Yalçındağ, şöyle devam etti:
IMF kaynağı 250 milyar dolardan 500’e çıkacak. IMF
kaynağının gelişmekte olan ülkelere aktarılması üzerinde
duruluyor.
Şimdi öncelik ekonomiyi canlandırmaktır. Bunu yapmak için
gerekli parasal genişlemelerin sonucu olarak dünya, krizden
çıktıktan sonra yeni bir enf-lasyonla mücadele
dönemine girecektir.
ÖNCE DENETİM VE REGÜLASYONLAR MI YOKSA EKONOMİYİ CANLANDIRMA MI?
Toplantıda denetim çok konuşuldu. Önce regülasyonlar
mı yoksa ekonomiyi canlandırma mı? Almanya biraz daha
regülasyonlar konusunda ısrarlıydı. İngiltere önce ekonominin
ayağa kaldırılması gerektiği görüşünde. İş
çevrelerinde ekonomiyi canlandırma önceliği genellikle
destek buldu. Önce yangın söndürülmeli. Tabii nasıl
bir regülasyon? Acaba küresel bir regülasyon manzumesi
olabilir mi? Bu tartışılıyor.
2001 TEDBİRLERİNİ ANLATTIK, ESPRİLİ KONUŞMALAR OLDU:
İş dünyası toplantısında, bazı katılımcılar G20’den bir şey
çıkmayacağı görüşündeydi. Ancak IMF konusunda
somut gelişmeler bekleniyor.
Toplantıda çözümler de konuşuldu ama kimse kısa vadede çıkış beklemiyordu.
Bizim 2001 yılı tecrübemizi aktardım. Esprili konuşuldu. Bizde
bankalar çabuk alıcı buldu. Yabancılar geldi aldılar. Ama şimdi
dünyada devletin para koyduğu, hissedar olduğu bankalar çok
büyük. Bunları kim alabilir?