Ben kalbimi dünyanın dert duvarları arasında ezdirdim
Çok özledim sonsuz genişliğini secdelerin
Ben ruhumu zehir parmaklıklar ardında tutuklu bıraktım
Öyle çok susadım ki ilk tekbirin;dudağımdan içtiğim serinliğe
Ben bencilliğin dehlizlerinde ümitsizce
dolandım...dolandım...dolandım...
Öyle çok hasretim ki bir rukün kavsinde
Belimi kıran ayrılıkları göğe savurmaya
Ben ellerine cilveli kelepçeleri vurulmuş bir zavallıyım
Çok isterdim bir kıyamın kıyametinde
İçimdeki bütün kuşları dağlara uçurmayı
Ayaklarımı dar zamanların prangalarına kaptırdım ben
Öyle hasretim ki yalnız ve yalnız sana kul olmaya
Cümle dilenciliklerden kurtulmayı
Öyle hasretim ki göğsümde sakladığım kanadı kırık serçeleri
Rahmetinin yuvasına uçurmaya
Öyle çok hasretim ki yalnız ve yalnız sana muhtaç olmaya
İçimde saklı sancılı incileri rahmetinin kıyılarına savurmaya
ahdettim
Mülteci ellerimin ayazında ölmüş kelebekleri
Kudsi levhanın dokunuşuna emanet etmeye geldim
Ben gururun mahkumuyum...
Ben gerçeğin kaçkınıyım...
Ben günahın tutsağıyım...
Ben isyan çöllerinin çorağına sürgün bir yetimim
Sevindir beni,sevdir,sevindir,sev,sevdiğini bildir...
Hüzünlerimi bir secdenin billur sularında erit ne olur
Ne olur korkularımı rahmetinin kucağında teskin eyle Sen
Ben sahte uzaklıkların sürgünüyüm...
Ben içine kalbimi sığdıramadığım dar vakitlerin küskünüyüm...
Öyle özledim ki seccademin alnımdan öpüşlerini...öyle özledim...
İşte huzuruna geldim ...
Şöyle başımı sokacak bir umudum olsun istedim
İstedim ki yüzünden menekşeler toplayacağım sonsuz ovalarım olsun
İstedim ki koşup koşabildiğim kadar
İçimde sakladığım bütün uçurtmaları rüzgarlara verebileyim
Ben sonsuz derinlikte uykuların yitiğiyim
Ben unutuş uçurumların dibinde unutulmuş bir cesedim
Ben benlik ve bencillik yabancılıklarında
Evine yol bulamayan bir yitirmişim
Çok özledim En Sevgilinin en çok sevdiği yerde durmayı
Öyle hasretim ki öyle muhtaçım ki
En Sevgilinin en çok sevildiği halde olmaya
Geldim...Huzuruna vardım...Geçtim kendimden...Kendime geçtim
Deldim benlik dağını...Yolda kaldı ferhat...Şirinin ben oldum
Yandı her yanım...İbrahimin oldum...Gül oldum...
Çöle verdim leylayı;aklı mecnuna sattım
Mecnun oldum yakınlığına geldim
Tüm uzaklıkları uzaklara savurdum keremini gördüm
Vazgeçtim aslıdan,gölgeden çıktım,aslına geldim...vaslına geldim...
Yandım KUL oldum...Yandım KÜL oldum...Yandım GÜL oldum...
Durdum namaza;Miracına geldim,niyazına durdum
Nazla beni ne olur...
En Sevgilinin durduğu eşikte durdum
Miracına geldim...Miracına geldim
Nazarında tut ne olur
Bakışınla sar beni,el üstünde tut,bırakma ellerimi...Bırakma...
SENAİ DEMİRCİ
Çok özledim sonsuz genişliğini secdelerin
Ben ruhumu zehir parmaklıklar ardında tutuklu bıraktım
Öyle çok susadım ki ilk tekbirin;dudağımdan içtiğim serinliğe
Ben bencilliğin dehlizlerinde ümitsizce
dolandım...dolandım...dolandım...
Öyle çok hasretim ki bir rukün kavsinde
Belimi kıran ayrılıkları göğe savurmaya
Ben ellerine cilveli kelepçeleri vurulmuş bir zavallıyım
Çok isterdim bir kıyamın kıyametinde
İçimdeki bütün kuşları dağlara uçurmayı
Ayaklarımı dar zamanların prangalarına kaptırdım ben
Öyle hasretim ki yalnız ve yalnız sana kul olmaya
Cümle dilenciliklerden kurtulmayı
Öyle hasretim ki göğsümde sakladığım kanadı kırık serçeleri
Rahmetinin yuvasına uçurmaya
Öyle çok hasretim ki yalnız ve yalnız sana muhtaç olmaya
İçimde saklı sancılı incileri rahmetinin kıyılarına savurmaya
ahdettim
Mülteci ellerimin ayazında ölmüş kelebekleri
Kudsi levhanın dokunuşuna emanet etmeye geldim
Ben gururun mahkumuyum...
Ben gerçeğin kaçkınıyım...
Ben günahın tutsağıyım...
Ben isyan çöllerinin çorağına sürgün bir yetimim
Sevindir beni,sevdir,sevindir,sev,sevdiğini bildir...
Hüzünlerimi bir secdenin billur sularında erit ne olur
Ne olur korkularımı rahmetinin kucağında teskin eyle Sen
Ben sahte uzaklıkların sürgünüyüm...
Ben içine kalbimi sığdıramadığım dar vakitlerin küskünüyüm...
Öyle özledim ki seccademin alnımdan öpüşlerini...öyle özledim...
İşte huzuruna geldim ...
Şöyle başımı sokacak bir umudum olsun istedim
İstedim ki yüzünden menekşeler toplayacağım sonsuz ovalarım olsun
İstedim ki koşup koşabildiğim kadar
İçimde sakladığım bütün uçurtmaları rüzgarlara verebileyim
Ben sonsuz derinlikte uykuların yitiğiyim
Ben unutuş uçurumların dibinde unutulmuş bir cesedim
Ben benlik ve bencillik yabancılıklarında
Evine yol bulamayan bir yitirmişim
Çok özledim En Sevgilinin en çok sevdiği yerde durmayı
Öyle hasretim ki öyle muhtaçım ki
En Sevgilinin en çok sevildiği halde olmaya
Geldim...Huzuruna vardım...Geçtim kendimden...Kendime geçtim
Deldim benlik dağını...Yolda kaldı ferhat...Şirinin ben oldum
Yandı her yanım...İbrahimin oldum...Gül oldum...
Çöle verdim leylayı;aklı mecnuna sattım
Mecnun oldum yakınlığına geldim
Tüm uzaklıkları uzaklara savurdum keremini gördüm
Vazgeçtim aslıdan,gölgeden çıktım,aslına geldim...vaslına geldim...
Yandım KUL oldum...Yandım KÜL oldum...Yandım GÜL oldum...
Durdum namaza;Miracına geldim,niyazına durdum
Nazla beni ne olur...
En Sevgilinin durduğu eşikte durdum
Miracına geldim...Miracına geldim
Nazarında tut ne olur
Bakışınla sar beni,el üstünde tut,bırakma ellerimi...Bırakma...
SENAİ DEMİRCİ