İSLAM'I ÖĞRENME
Önceden
bir başka dine mensupken veya dini bir inancı yokken sonradan
müslüman olan bir kimsenin hayatındaki en önemli
dönüm noktası, hiç şüphesiz İslâm'a girdiği
andır. Bu öyle bir an ki geçmişin tüm günahlarını
silmekte ve müslüman olan kişinin hayatında tertemiz,
bembeyaz bir sayfa açmaktadır. Şu halde bu tertemiz sayfanın
kirlenmemesi ve iyi bir başlangıç yapılması, o kimsenin
dünya ve ahiret mutluluğu açısından çok
önemlidir.
Zerrece
tereddüde yer vermeyen temiz bir imanla İslâm'a girdikten
sonra İslâm'ı doğru bir şekilde öğrenme gayreti içine
girmek gerekir. Çünkü İslâm'ın temel ve
vazgeçilmez öğretilerini bilmeden İslâm'ı tam
manasıyla yaşayabilmek pek mümkün olmaz. Gerçek bir
mü'min, İslâm'ı iyi tanımalı, ona bilinçli bir
şekilde sarılmalı ve onu hayata geçirmeye çalışmalıdır.
En
iyi müslüman Allah'a karşı en yüce saygı gösteren
müslümandır.Allah'a karşı en iyi saygı gösterebilmek
İslâmi deyimiyle muttakilerden olabilmek için nasıl
muttaki olunabileceğini bilmek gerekir. Bilgisiz bir şekilde
İslâm'ı hayata geçirmek en azından istendiği şekilde
hayata geçirmek pek mümkün olmaz bu durum, Işık
olmadan, gece zifiri karanlıkta yol almaya benzer. Böyle bir kimse
yoldaki işaretleri farkedemez ve muhtemelen farkında olmadan yoldan
çıkabilir veya bir çukura yuvarlanabilir. İste bu sebeple
hiç olmazsa asgari seviyede neyin doğru neyin yanlış olduğunu
ayırtedebilecek; kimin doğru kimin yanlış söylediğini sezebilecek
seviyede de olsa bir İslâmî bilgi elde etmek gayreti
içinde olmak gerekir.
Az
çok İslâmî bir bilgiye sahip olan insan,
İslâm'ın aydınlık yolunu apaçık görebilir.
Küfrün, şirkin, ahlâksızlığın İslâm'a ters
düsen unsurlarını farkedebilir. En azından kendisine rehberlik
yapmaya kalkan insanlardan hangisinin rehberlik yapabileceğini
hangisinin yapamayacağını ayırdedebilir.
Çağımızda
pek çok müslüman, mealesef, İslâm'ın
güzelliklerini hayatlarına yansıtama mışlardır.
Çünkü onlar da İslâm'ı yeterince
öğrenebilmiş değillerdir.Bu yüzden yalnızca bugünkü
müslüman toplulukları taklit ederek İslâm'ı doğru bir
şekilde hayata geçirebilmek pek mümkün olamaz.
Kur'an-i
Kerim, okumaları, anlamaları, içindekilere göre hareket
etmeleri ve prensipleri ni hayata geçirmeleri için
insanlara gönderilmiştir.
Peygamber
Efendimiz de İslâm'ın nasıl hayata geçirileceğini bizzat
yasayarak ve anlatarak göstermiştir. Öyleyse bir
müslüman, Kur'an-i Kerim'i ve Peygamber Efendimizin
İslâm'ı hayata geçiriş tarzını öğrenmeye gayret
etmelidir ki, tam manasıyla Allah'a teslimiyet içinde olabilsin
ve son peygamberin örnekliğinden yararlanabilsin.
İslâm'ı
doğru kaynaklardan doğru bir şekilde öğrenmeye
çalışmalıdır. Bunun için İslâm'ı bilen kimselerin
kılavuzluğundan yararlanmak en kestirme yoldur. İslâm'ı
öğrenirken belli bir sıra takibedilmeli ve kendisini
öncelikle ilgilendiren konular dan başlamalı. Bir
müslümanı kişisel olarak ilgilendiren en öncelikli
konular ise yerine getirmekle yükümlü olduğu farzlar ve
sakınması gereken haramlardır. Farzların basında da müslüman
olduğu günden itibaren kılmaya başlaması gereken günlük
ibadeti beş vakit namaz gelir. Yeni İslâm'a girmiş bir
müslüman, bu konuda ya pratik olarak diğer
Müslümanların kılavuzluğundan yararlanmalı yada konuyla
ilgili hazırlanmış eğitici ve öğretici
görüntülü yayınlardan istifade etmelidir.
Böylece
bir mümin ilkönce yapabildiği kadarıyla günlük
ibadeti olan namazları kılmaya baslar, bilahare yavaş yavaş
eksikliklerini gidermeye gerekenleri öğrenmeye ve namazı
usulüne uygun olarak kılmaya gayret eder.
İSLAM'I TANIMA
Susuzluktan
dudakları çatlamış birisinin, pınara ulaşıp kana kana
içtikten sonra kendisi gibi susuzluk çektiğini bildiği
diğer insanları da o pınara ulaştırmak için bir çaba sarf
etmemesi düşünülemez. Bunun gibi, gerçekten
İslâm'a yürekten inanmış ve İslâm'ın nasıl berrak bir
pınar olduğunu görmüş olan bir kimsenin, yapabiliyor ve
becerebiliyorsa o kaynağa başkalarını da ulaştırmak için gayret
göstermesi dini bir vecibedir.
Gönülden
inandığı ve benimsediği, son hak din İslâm'ı herhangi bir baskı
ve zorlamaya başvurmadan diğer insanlara da ulaştırma gayreti
içinde olmak ve bu uğurda karsılaşacağı
güçlükleri göğüslemek, ortaya çıkacak
engelleri ortadan kaldırmak için mücadele etmek her
müslümanın görevidir. Bir başka dinden veya
düşünce sisteminden İslam'a geçmiş bulunan kimseler,
daha önce mensubu bulundukları dinin yahutta düşünce
sistemi nin saliklerini iyi tanıdıkları için, bu konuda,
müslüman toplumlarda yetişip geleneksel olarak
Müslüman olanlardan daha basarili olabilir ve Peygamber
Efendimizin su müjdesine kavuşabilirler: " Senin aracılığınla bir
kimsenin müslüman olması, senin için dünya ve
dünyadaki herşeyden daha hayırlıdır."
Bu
sebeple yeni İslâm'a girmiş kardeşlerimize, güzel bir
şekilde yapabileceklerse İslâm'ı başka insanlara da tanıtmak
için çaba sarfetmelerini tavsiye ediyoruz. Bu konuda
temel prensip, sevdirmek, kolaylaştırmak, müjdelemek ve ümit
vermek olmalıdır.
Önceden
bir başka dine mensupken veya dini bir inancı yokken sonradan
müslüman olan bir kimsenin hayatındaki en önemli
dönüm noktası, hiç şüphesiz İslâm'a girdiği
andır. Bu öyle bir an ki geçmişin tüm günahlarını
silmekte ve müslüman olan kişinin hayatında tertemiz,
bembeyaz bir sayfa açmaktadır. Şu halde bu tertemiz sayfanın
kirlenmemesi ve iyi bir başlangıç yapılması, o kimsenin
dünya ve ahiret mutluluğu açısından çok
önemlidir.
Zerrece
tereddüde yer vermeyen temiz bir imanla İslâm'a girdikten
sonra İslâm'ı doğru bir şekilde öğrenme gayreti içine
girmek gerekir. Çünkü İslâm'ın temel ve
vazgeçilmez öğretilerini bilmeden İslâm'ı tam
manasıyla yaşayabilmek pek mümkün olmaz. Gerçek bir
mü'min, İslâm'ı iyi tanımalı, ona bilinçli bir
şekilde sarılmalı ve onu hayata geçirmeye çalışmalıdır.
En
iyi müslüman Allah'a karşı en yüce saygı gösteren
müslümandır.Allah'a karşı en iyi saygı gösterebilmek
İslâmi deyimiyle muttakilerden olabilmek için nasıl
muttaki olunabileceğini bilmek gerekir. Bilgisiz bir şekilde
İslâm'ı hayata geçirmek en azından istendiği şekilde
hayata geçirmek pek mümkün olmaz bu durum, Işık
olmadan, gece zifiri karanlıkta yol almaya benzer. Böyle bir kimse
yoldaki işaretleri farkedemez ve muhtemelen farkında olmadan yoldan
çıkabilir veya bir çukura yuvarlanabilir. İste bu sebeple
hiç olmazsa asgari seviyede neyin doğru neyin yanlış olduğunu
ayırtedebilecek; kimin doğru kimin yanlış söylediğini sezebilecek
seviyede de olsa bir İslâmî bilgi elde etmek gayreti
içinde olmak gerekir.
Az
çok İslâmî bir bilgiye sahip olan insan,
İslâm'ın aydınlık yolunu apaçık görebilir.
Küfrün, şirkin, ahlâksızlığın İslâm'a ters
düsen unsurlarını farkedebilir. En azından kendisine rehberlik
yapmaya kalkan insanlardan hangisinin rehberlik yapabileceğini
hangisinin yapamayacağını ayırdedebilir.
Çağımızda
pek çok müslüman, mealesef, İslâm'ın
güzelliklerini hayatlarına yansıtama mışlardır.
Çünkü onlar da İslâm'ı yeterince
öğrenebilmiş değillerdir.Bu yüzden yalnızca bugünkü
müslüman toplulukları taklit ederek İslâm'ı doğru bir
şekilde hayata geçirebilmek pek mümkün olamaz.
Kur'an-i
Kerim, okumaları, anlamaları, içindekilere göre hareket
etmeleri ve prensipleri ni hayata geçirmeleri için
insanlara gönderilmiştir.
Peygamber
Efendimiz de İslâm'ın nasıl hayata geçirileceğini bizzat
yasayarak ve anlatarak göstermiştir. Öyleyse bir
müslüman, Kur'an-i Kerim'i ve Peygamber Efendimizin
İslâm'ı hayata geçiriş tarzını öğrenmeye gayret
etmelidir ki, tam manasıyla Allah'a teslimiyet içinde olabilsin
ve son peygamberin örnekliğinden yararlanabilsin.
İslâm'ı
doğru kaynaklardan doğru bir şekilde öğrenmeye
çalışmalıdır. Bunun için İslâm'ı bilen kimselerin
kılavuzluğundan yararlanmak en kestirme yoldur. İslâm'ı
öğrenirken belli bir sıra takibedilmeli ve kendisini
öncelikle ilgilendiren konular dan başlamalı. Bir
müslümanı kişisel olarak ilgilendiren en öncelikli
konular ise yerine getirmekle yükümlü olduğu farzlar ve
sakınması gereken haramlardır. Farzların basında da müslüman
olduğu günden itibaren kılmaya başlaması gereken günlük
ibadeti beş vakit namaz gelir. Yeni İslâm'a girmiş bir
müslüman, bu konuda ya pratik olarak diğer
Müslümanların kılavuzluğundan yararlanmalı yada konuyla
ilgili hazırlanmış eğitici ve öğretici
görüntülü yayınlardan istifade etmelidir.
Böylece
bir mümin ilkönce yapabildiği kadarıyla günlük
ibadeti olan namazları kılmaya baslar, bilahare yavaş yavaş
eksikliklerini gidermeye gerekenleri öğrenmeye ve namazı
usulüne uygun olarak kılmaya gayret eder.
İSLAM'I TANIMA
Susuzluktan
dudakları çatlamış birisinin, pınara ulaşıp kana kana
içtikten sonra kendisi gibi susuzluk çektiğini bildiği
diğer insanları da o pınara ulaştırmak için bir çaba sarf
etmemesi düşünülemez. Bunun gibi, gerçekten
İslâm'a yürekten inanmış ve İslâm'ın nasıl berrak bir
pınar olduğunu görmüş olan bir kimsenin, yapabiliyor ve
becerebiliyorsa o kaynağa başkalarını da ulaştırmak için gayret
göstermesi dini bir vecibedir.
Gönülden
inandığı ve benimsediği, son hak din İslâm'ı herhangi bir baskı
ve zorlamaya başvurmadan diğer insanlara da ulaştırma gayreti
içinde olmak ve bu uğurda karsılaşacağı
güçlükleri göğüslemek, ortaya çıkacak
engelleri ortadan kaldırmak için mücadele etmek her
müslümanın görevidir. Bir başka dinden veya
düşünce sisteminden İslam'a geçmiş bulunan kimseler,
daha önce mensubu bulundukları dinin yahutta düşünce
sistemi nin saliklerini iyi tanıdıkları için, bu konuda,
müslüman toplumlarda yetişip geleneksel olarak
Müslüman olanlardan daha basarili olabilir ve Peygamber
Efendimizin su müjdesine kavuşabilirler: " Senin aracılığınla bir
kimsenin müslüman olması, senin için dünya ve
dünyadaki herşeyden daha hayırlıdır."
Bu
sebeple yeni İslâm'a girmiş kardeşlerimize, güzel bir
şekilde yapabileceklerse İslâm'ı başka insanlara da tanıtmak
için çaba sarfetmelerini tavsiye ediyoruz. Bu konuda
temel prensip, sevdirmek, kolaylaştırmak, müjdelemek ve ümit
vermek olmalıdır.