.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    gül ve bülbül-islami hikaye-

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    gül ve bülbül-islami hikaye- Empty gül ve bülbül-islami hikaye-

    Mesaj  AsiRuH Ptsi Ocak 12, 2009 7:02 pm

    Farklı Bir “Gül-Bülbül” Hikayesi

    . Bugüne kadar aşkın adeta sembolü olmuş bu ikilinin farklı bir hikayesi...

    Bahçenin birinde bir kırmızı gül vardı. Ne
    var ki, eşsiz güzelliğine rağmen tomurcuk olduğu günden beri
    kendini sıradan bir `ot` sanıyordu. Gülün bu zannı, zaman
    içerisinde bir kabullenişe dönüşmüş, gül
    mevsimi gelip de bütün güzelliğiyle etrafa
    türlü renkler ve kokular saldığı günlerde bile devam
    etmişti.


    Mevsimlerin güzü göstermesine yakın
    günlerde bahçeye bir bülbül girdi.
    Bülbül, adeta kabuğuna sığınmış bir inci tanesi gibi gül
    olduğunu unutup kendini saklamış gülü daha ilk
    gördüğünde yıllardır aradığı şeyi bulduğunu hissetti.
    Kalbi çarptı, içi titredi. Daha önce hiç
    öyle olmadığı için ruhuna işlenmiş aşkı ilk
    görüşte tanımıştı. Yıllardır aradığı işte oradaydı.


    Tanışıp uzun uzun konuştular. İlk günlerde gül
    şaşkındı. “Gül olmadığım halde bu bülbülü
    neden sevdim?” diye geçiyordu içinden... Ama yanlış
    ta olsa yılların kabullenişini değiştiremiyordu. Herşeye rağmen
    içine “acaba ben gül müyüm?” sorusu
    da düşmüştü.


    Çok geçmeden bülbül, aşkını
    haykırdı gülün güzel ve mahcup yüzüne
    bakarak... Gül, içinde ilk defa rastladığı ve anlam
    veremediği kıpırtıya rağmen bülbülün aşkına ve vuslat
    arzusuna çok şaşırmıştı. Öyle ya?... Güle aşkıyla
    meşhur bülbülün kendisi gibi bir `ot`la ne işi
    olabilirdi? Hayır, hayır... Bülbül yanılıyor olmalıydı.
    Kendisi gül olamazdı.


    Bülbülse içinde yıllardır usul usul
    yanan ateşin sahibini bulmanın o engin coşkusuyla şakıyor, tekrar
    tekrar güle olan aşkını ve vuslat arzusunu haykırıyordu güle
    ve bütün dünyaya...


    Gül, telaşa kapılmıştı. Gül olduğuna dair
    işaretler çoğalmıştı ama aniden ortaya çıkan bu durum
    kendisini tedirgin ediyordu. İçindeki türlü
    şüphelere rağmen:


    -Ben gül değil, sıradan bir otum, sense güle
    olan aşkını şiirlerle, şarkılarla ve nice efsanelerle anlatmakla meşhur
    bir bülbül... Beni nasıl seversin?” diye sesleniyordu
    sürekli bülbüle... Bülbül, güle aşkla
    bakıp konuştu:


    Yıllar yılı aşkını arayan bir bülbülüm,
    Artık senle doldu bak gecelerim, gündüzüm.
    Gülü sevmek için yaratılmış yüreğim,
    Bir otu nasıl sever, söylesene ey gülüm!

    ***

    Günler hızla geçiyordu. İlk günlerdeki
    gülün bülbüle olan ve tarifini yapamadığı ilgisi ve
    sevgisi, azalmak üzereydi. Gül için, kendisini sıradan
    bir ot olarak görmek kolay geliyordu belki de... Aşk, kişisel
    sorumluluk gerektiriyordu, bir ot olarak hissetmeden,
    düşünmeden kısaca bir armağan gibi sunulan hayatı gerektiği
    gibi yaşamadan geçirmek ve hatta belki de baştan savmak
    varken... Ama ya bir gülse ve bunun farkına ancak solduktan sonra
    varırsa yaşamadan, gül olmanın hakkını vermeden geçip giden
    günler, yüreğine bir hançer olup saplanmayacaklar
    mıydı? Yüreği, gel-gitler içinde yüzüyordu.


    Bülbül, çaresizdi.
    Gülünün, içinde yanan ateşi paylaşmak yerine
    söndürmek için üzerine su dökme telaşı, onu
    yaralıyordu. Zira bu gayretin beyhude olduğunu, ateşi
    söndürmenin bülbülün
    bülbüllüğünü yok etmek demek olduğunu,
    gül, bilmiyordu.


    Bülbül kararını vermişti. Her ne pahasına
    olursa olsun güle olan aşkını ve daha da önemlisi
    gülün, onun içini aşkla dolduran hakikî bir
    gül olduğunu ona ispat edecekti. Aşkı bulunca söylemek
    yakışır.

    Har daim güle gönül vermek yakışır.
    Haydi uzat dikenini, işte burda yüreğim,
    Bülbüle gülün aşkıyla ölmek yakışır.

    diyerek kalbini gülünün dikenine batırdı
    ve oracıkta öldü. O an, gül, onu tekrar hayata
    döndürmek için uğraşsa da nafileydi,
    çünkü kendisinin bir gül olduğunu anlaması,
    çok sevdiği bülbülünün hayatına mal olmuştu.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 6:47 pm