İşte Erdoğan'ın açıkladığı adaylar
AK
Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 5
büyükşehir belediye başkan adayını açıkladı. İşte
adaylar...
Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Yusuf Ziya Yılmaz
Sakarya Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Zeki Toçoğlu
Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Recep Altepe
İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Taha Aksoy
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Hasan Gönen
Kırklareli Belediye Başkan Adayı Cengiz Bağdan
Edirne Belediye Başkan Adayı Mustafa Hatipler
BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN KONUŞMASINDAN BAŞLIKLAR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, siyasetini o dönemin eski
parametrelerine göre kuranların şu anda telaş içinde
olduklarını, karanlık dehlizlerde yol almaya alışanların,
gölgelerin gücüyle ayakta kalmaya çalışanların
büyük bir tedirginlik yaşadığını belirterek, ''Milli iradenin
aydınlığından, hukuk devletinin ışıltısından karanlık hesapları
bozulanlar kaygı duyuyorlar'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Altındağ Belediyesi Karapürçek Spor
Salonu Tesisleri'nde partisinin belediye başkan adayları tanıtım
toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin emniyet içinde
hukuka, insan haklarıyla, temel hak ve özgürlüklerle
büyüyüp gelişmesini sağladıklarını söyledi.
''Çetelere, mafyaya, hukuk dışı örgütlere asla
taviz vermediklerini, asla göz yummadıklarını'' belirten Erdoğan,
şunları kaydetti:
''Ülkemizi, şehirlerimizi, milletimizi çetelerin ve
mafyaların tasallutundan kurtarmak kurtarmak için kararlı ve
cesur duruş ortaya koyduk, önemli mesafeler aldık. Aksi takdirde
Türkiye'de kararı çeteler, mafyalar veriyordu. Böyle
bir ülkeyi temsil almıştık.
Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin
bu dört temel ilke üzerinde büyüyüp
gelişeceğini, her vesilesiyle vurguladık, dile getirdik. Bunlardan
yalnızca birini ön plana çıkarıp, diğerlerini
görmezden gelirseniz Türkiye'yi bir ufuk çizemezsiniz,
Türkiye'yi bir adım dahi ileri taşıyamazsınız dedik. Nitekim
önceki dönemlerde bunu tecrübe ettik. Demokrasinin
ötelendiği, sosyal develetin hatırlanmadığı, hukukun işlenmediği
dönemlerde bu millet çok ağır faturalar ödedi.
Şimdi lütfen dikkat ediniz. Siyasetini o dönemin eski
parametrelerine göre kuranlar, şu anda telaş içindeler.
Karanlık dehlizlerde yol almaya alışanlar, gölgelerin
gücüyle ayakta kalmaya çalışanlar, büyük bir
tedirginlik yaşıyorlar. Milli iradenin aydınlığından, hukuk devletinin
ışıltısından, karanlık hesapları bozulanlar kaygı duyuyorlar. Sosyal
devlet ilkesi hayata geçtik geçtikçe kaygı
duyuyorlar.
Demokrasi güçlendikçe, geliştikçe,
istismar zeminlerini kaybediyorlar. Hukuk işledikçe,
ülkenin savcısı, hakimi her türlü baskıdan,
yönlendirmen, tehditten uzak bir şekilde özgür, bağımsız
hür vicdanıyla hareket ettikçe, yasaları uyguladıkça
bazıları rahatsız oluyorlar.
Buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Türkiye'de hukuk
var, demokrasi var, yerleşmiş bir sistem, oturmuş kurumlar var,
kurallar var. Bu ülkede fikri hür, vicdanı hür savcılar
var, hakimler var. Hiç kimse kendisini yasaların, hukukun,
adaletin üzerinde görmemeli. Hiç kimse kendisini
ayrıcalıklı, seçkin, imtiyazlı, hukuk alanı dışında bir
pozisyonda görmemeli.
HİÇ BU KADAR SİNİRLENMEMİŞTİ
Türkiye değişiyor ve değişecek. Türkiye, ilerlemesine,
kalkınmasına, gelişmesine, huzuruna ve güvenliğine takılmış
prangalardan kurtuldu, kurtuluyor. Ama bir de bakıyorsunuz ki birileri
de çıkıyor, 'Korku imparatorluğu'ndan bahsediyor. Evet, kimlerin
bu ülkede korku imparatorluğu kurmaya çalıştığını, gayret
ettiğini bize şu son aylar gayet iyi gösterdi. Çukurlardan
nasıl el bombalarının çıktığını, nasıl tüfeklerinin, af
edersiniz bir yerleri yok etmenin gayreti içerisinde planlarının
çıktığını çok iyi görüyoruz. Ve bütün
bunlarla beraber, bu ülkede hepsinin ötesinde, binlence on
binlerce mermilerin acaba birilerinin evlerinde çıkmasının acaba
bir anlamı yok mu, bunun üzerinde durulmayacak mı, bunlara seyirci
mi kalacağız? Bunları yapanlar, bunları takip edenler, korku
imparatorluğunu temsil edecek, bunların avukatlığına soyunanlar ise
korku imparatorluğunu değil, bu ülkede barışı konuşacak.''
Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesinin üzerine
çıkma hedefi doğrultusunda, değişip, geliştiğini belirten
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Biz ülkemizi tertemiz görmek istiyoruz. Bu ülkede
sevginin, saygının egemen olmasını istiyoruz. Bu ülkede gece
rahat, gündüz rahat olan milletimizin yaşam tablosunu
hatırlamanın gayreti içerisinde koşturuyoruz ve bu süreci
hukuka olan güveni sarsarak, hukukun bağımsızlığına ve
tarafsızlığına gölge düşünerek, işleyen demokrasiyi
hafife alarak kıyasıya eleştirmeye kalkanlar, önce kendilerini
gözden geçirmelidirler.
Yargıya müdahale anlamına gelen söylemlerden herkesin
ama öncelikle siyasetçilerin şiddetle kaçınması
gerekir. Bunun yanında yasama organının içerisinde
siyasetçiler tabii ki kaçınması gereklidir derken,
yürütme içerisinde varsa onların da kaçınması
gerekir, yargıda varsa onların da kaçınması gerekir. Bu
yasaları, Anayasayı çiğnemektir ve aleni suçtur.
Demokrasiye, hukuka, adalete, yasalara ve Anayasaya asgari düzeyde
dahi saygısı olan herkes, hele hele de mesuliyet mevkinde olanlar
söylediği sözün ne anlama geldiğini ölçer,
biçer, tartar öyle söyler. Yargının siyasallaşmasından
dem vurup, yargıyı siyasetin kıyasıya eleştirenler öncelikle
hukuka saygı duymalı, hukuk sistemimize inanmalı güvenmelidir.
Doğrusu ana muhalefet partisinin telaşını anlamaktan
güçlük çekiyorum. Bazı medya kuruluşlarının
panik hallerini anlamakta, gerçekten güçlük
çekiyorum. Türkiye'nin şeffaflaşmasından mı korkuyorsunuz?
Kirli ilişkilerin açığa çıkarılması çabasından mı
korkuyorsunuz, karanlık olayların aydınlatılması girişimlerinden mi
korkuyorsunuz? Türkiye'ye demokrasinin, hukukun, Türkiye'ye
millet iradesinin egemen olmasından mı korkuyorsunuz? Neden
korkuyorsunuz, nedir bu telaşınız, bu öfkeniz, bu
saldırganlığınız, bu pervasızlığınız neden? ''
Kurum ve kuralların işlediğini, çalıştığını, bu
sürecin hukuka, demokrasiye, ülkenin ve milletin
menfaatlerine hizmet edecek bir titizlikle devam etmesinin önemini
vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Şu hususu da iyi bilmemiz lazımdır. Kişilerin hataları kurumları
bağlamaz. Yanlış yapan kişi yaptığı yanlışın hukuki sorumluluğu şahsi
olarak yüklenir. Kimse kurumlarımızı yıpratma, tartışmaya
açma noktasında, rencide etme lüksüne sahip değildir,
olamaz. Önemli olan sabırla, hassasiyetle hukukun adil bir şekilde
tecelli etmesini beklemektir.
Bu süreci olumsuz etkileyecek tavır ve davranışlardan,
söylemlerden kaçınmak her vatandaşımızın
yükümlülüğüdür. Şu çok bilinen
ilkeyi bir kez daha hatırlatmak istiyorum: 'Aksi ispat edilene kadar
herkes masumdur'. Biz hükümet olarak da siyaset kurumu olarak
da tüm gelişmelere bu gözle, bu anlayışla, bu yaklaşımla
bakıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 138. 'Hakimler
görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun
olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez,
genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı
yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz, görüşme
yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.' Bırakın hukuk
işlesin, bırakın savcılar, hakimler rahat bir şekilde görevlerini
yapsınlar.''
İSRAİL'İN GAZZE SALDIRISI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''BM Güvenlik Konseyi kararlarının
bağlayıcılığının olmasına rağmen takınılan bu tavır karşısında, buradan
tüm ülkelere sesleniyorum: Acaba bu takınılan tavır
böyle mi kalmalı? Ne borcunuz veya ne borcumuz var? Bunlar
karşısında nasıl böyle sessiz durulabilir? BM Güvenlik
Konseyi'nin ve BM teşkilatının bu noktadaki yaptırımı neyse, bu
yaptırımı BM teşkilatının ve Güvenlik Konseyi'nin
gerçekleştirmesi lazım'' dedi.
Erdoğan, Altındağ Belediyesi Karapürçek Spor Salonu
Tesisleri'nde partisinin belediye başkan adayları tanıtım toplantısında
yaptığı konuşmada, İsrail'in Gazze'de başlattığı operasyonun dün
ikinci haftasını doldurduğunu anımsattı.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''İki hafta içinde dün itibariyle aldığım rakam 835
civarında Gazzeli ne yazık ki hayatını kaybetti, 3 bin 300 civarında
yaralı var. Hayatını kaybedenlerin içerisinde o masum
çocukların, annelerin, yaşlıların özellikle bulunması
gerçekten bizleri yürekten yaralıyor. Ne yazık ki iki
haftadır canlı yayınlarla tüm dünyadaki televizyonlara
yansıyan, dünyada hemen her haneye ulaşan vahşet
görüntüleri, uluslararası toplumun ortak bir tavır
almasına yetmiyor. Okulların, hastanelerin, camilerin, ambulansların,
altyapının hedef alınması, Birleşmiş Milletler'e ait tesislerin, yardım
konvoylarının vurulması dahil vicdanların harekete geçmesine
yetmiyor. Bütün insanlık, film seyreder gibi bu acımasız
katliamı seyrediyor. Akan kanı durdurmak için ciddi bir
girişimde bulunmuyor.
Türkiye olarak, Filistin'in geçmişinden bugüne
tarihini çok iyi bilen ve bu tarihi paylaşan bir ülke
olarak, bölgesel barışa uzan yıllardır katkı sağlayan bir
ülke olarak, bu dramın son bulması için ilk andan itibaren
büyük bir gayret gösterdik, hala da gösteriyoruz.
Gazze'de savaşın durması, kan ve gözyaşının dinmesi için
ilk günden itibaren samimi bir çaba içindeyiz.''
Erdoğan, ateşkesin sağlanması ve insani yardımların bölgeye
ulaşabilmesi için öncelikle Suriye, Ürdün, Mısır
ve Suudi Arabistan'da temaslarının olduğunu, ardından birçok
Batılı ve Ortadoğu ülkeleri olmak üzere tüm
ülkeleri telefonla aramak suretiyle bu konuları müzakere
ettiğini söyledi.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve özel temsilcisinin mekik
diplomasisiyle önemli temaslar gerçekleştirdiğini,
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün farklı ülkelerin
cumhurbaşkanları ile görüştüğünü anlatan
Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi'nin Gazze'de kalıcı ve acil bir
ateşkesin sağlanması için çağrıda bulunduğunu anımsattı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Amerika'nın çekimser oy kullandığı 15 üyesi olan,
5'i daimi 10'u geçici üye, 14'ünün az önce
ifade ettiğim kararı almış olduğu toplantıdan sonra, İsrail, bu kararı
tanımayacağını söyledi. BM Güvenlik Konseyi kararlarının
bağlayıcılığının olmasına rağmen takınılan bu tavır karşısında, buradan
tüm ülkelere sesleniyorum: Acaba bu takınılan tavır
böyle mi kalmalı? Ne borcunuz veya ne borcumuz var? Bunlar
karşısında nasıl böyle sessiz durulabilir? BM Güvenlik
Konseyi'nin ve BM teşkilatının bu noktadaki yaptırımı neyse, bu
yaptırımı BM teşkilatının ve Güvenlik Konseyi'nin
gerçekleştirmesi lazım. Bugüne kadar onlarca kez İsrail
bunu yaptığı için bu bir alışkanlık haline gelmiştir. Kusura
bakmasınlar, acaba BM yarın Türkiye ile ilgili aldığı bir kararda
biz de bunun aksini ifade eder de böyle bir yaptırıma gidersek,
bunun örneği olarak İsrail ortada kalacaktır. Bunu böyle
bilin.
Türkiye olarak, barış ve ateşkesin sağlanması girişimlerimizi
sürdürüyoruz. Ambargonun sona erdirilmesi, Gazze'ye
temel insani ihtiyaçların ulaştırılması için de
girişimlerimiz sürüyor. Başta Türk Kızılayı olmak
üzere yardım örgütlerinin örnek bir gayret
içinde bölge için seferber olduklarını
görüyoruz. Birçok yardım kampanyası düzenlendi.
Halkımızın da bu yöndeki gayreti tüm dünyaya örnek
olacak niteliktedir. Bölgedeki bazı siyasi liderlerin,
kraliçe, bunun yanında cumhurbaşkanı eşleri, başbakan eşleri
olmak üzere dün İstanbulumuzda yapılan toplantıyla da gerek
ülkemizdeki sivil toplum örgütleri, iş kadınları,
medyasıyla, dünya medyasını tekrar ayağa kaldırmak ve dünyaya
bir çocuk anne ilişkisini ve annenin hıçkırıklarını
duyurma görevini gayet anlamlı bir şekilde
gerçekleştirdiler.
Bu vesileyle bir kez daha acilen saldırıların durması, ateşkesin
sağlanması, ambargonun kalkması yönündeki çağrımı dile
getiriyorum. Şu anda özel temsilcim, ekibiyle beraber Mısır'daki
toplantıya katıldılar. Şu anda orada toplantı devam ediyor. Bakalım ne
gibi bir karar çıkacak ve bu karara göre adımlarımızı
atacağız.''
11.Ocak.2009 13:34:51
AK
Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 5
büyükşehir belediye başkan adayını açıkladı. İşte
adaylar...
Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Yusuf Ziya Yılmaz
Sakarya Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Zeki Toçoğlu
Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Recep Altepe
İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Taha Aksoy
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Hasan Gönen
Kırklareli Belediye Başkan Adayı Cengiz Bağdan
Edirne Belediye Başkan Adayı Mustafa Hatipler
BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN KONUŞMASINDAN BAŞLIKLAR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, siyasetini o dönemin eski
parametrelerine göre kuranların şu anda telaş içinde
olduklarını, karanlık dehlizlerde yol almaya alışanların,
gölgelerin gücüyle ayakta kalmaya çalışanların
büyük bir tedirginlik yaşadığını belirterek, ''Milli iradenin
aydınlığından, hukuk devletinin ışıltısından karanlık hesapları
bozulanlar kaygı duyuyorlar'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Altındağ Belediyesi Karapürçek Spor
Salonu Tesisleri'nde partisinin belediye başkan adayları tanıtım
toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin emniyet içinde
hukuka, insan haklarıyla, temel hak ve özgürlüklerle
büyüyüp gelişmesini sağladıklarını söyledi.
''Çetelere, mafyaya, hukuk dışı örgütlere asla
taviz vermediklerini, asla göz yummadıklarını'' belirten Erdoğan,
şunları kaydetti:
''Ülkemizi, şehirlerimizi, milletimizi çetelerin ve
mafyaların tasallutundan kurtarmak kurtarmak için kararlı ve
cesur duruş ortaya koyduk, önemli mesafeler aldık. Aksi takdirde
Türkiye'de kararı çeteler, mafyalar veriyordu. Böyle
bir ülkeyi temsil almıştık.
Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin
bu dört temel ilke üzerinde büyüyüp
gelişeceğini, her vesilesiyle vurguladık, dile getirdik. Bunlardan
yalnızca birini ön plana çıkarıp, diğerlerini
görmezden gelirseniz Türkiye'yi bir ufuk çizemezsiniz,
Türkiye'yi bir adım dahi ileri taşıyamazsınız dedik. Nitekim
önceki dönemlerde bunu tecrübe ettik. Demokrasinin
ötelendiği, sosyal develetin hatırlanmadığı, hukukun işlenmediği
dönemlerde bu millet çok ağır faturalar ödedi.
Şimdi lütfen dikkat ediniz. Siyasetini o dönemin eski
parametrelerine göre kuranlar, şu anda telaş içindeler.
Karanlık dehlizlerde yol almaya alışanlar, gölgelerin
gücüyle ayakta kalmaya çalışanlar, büyük bir
tedirginlik yaşıyorlar. Milli iradenin aydınlığından, hukuk devletinin
ışıltısından, karanlık hesapları bozulanlar kaygı duyuyorlar. Sosyal
devlet ilkesi hayata geçtik geçtikçe kaygı
duyuyorlar.
Demokrasi güçlendikçe, geliştikçe,
istismar zeminlerini kaybediyorlar. Hukuk işledikçe,
ülkenin savcısı, hakimi her türlü baskıdan,
yönlendirmen, tehditten uzak bir şekilde özgür, bağımsız
hür vicdanıyla hareket ettikçe, yasaları uyguladıkça
bazıları rahatsız oluyorlar.
Buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Türkiye'de hukuk
var, demokrasi var, yerleşmiş bir sistem, oturmuş kurumlar var,
kurallar var. Bu ülkede fikri hür, vicdanı hür savcılar
var, hakimler var. Hiç kimse kendisini yasaların, hukukun,
adaletin üzerinde görmemeli. Hiç kimse kendisini
ayrıcalıklı, seçkin, imtiyazlı, hukuk alanı dışında bir
pozisyonda görmemeli.
HİÇ BU KADAR SİNİRLENMEMİŞTİ
Türkiye değişiyor ve değişecek. Türkiye, ilerlemesine,
kalkınmasına, gelişmesine, huzuruna ve güvenliğine takılmış
prangalardan kurtuldu, kurtuluyor. Ama bir de bakıyorsunuz ki birileri
de çıkıyor, 'Korku imparatorluğu'ndan bahsediyor. Evet, kimlerin
bu ülkede korku imparatorluğu kurmaya çalıştığını, gayret
ettiğini bize şu son aylar gayet iyi gösterdi. Çukurlardan
nasıl el bombalarının çıktığını, nasıl tüfeklerinin, af
edersiniz bir yerleri yok etmenin gayreti içerisinde planlarının
çıktığını çok iyi görüyoruz. Ve bütün
bunlarla beraber, bu ülkede hepsinin ötesinde, binlence on
binlerce mermilerin acaba birilerinin evlerinde çıkmasının acaba
bir anlamı yok mu, bunun üzerinde durulmayacak mı, bunlara seyirci
mi kalacağız? Bunları yapanlar, bunları takip edenler, korku
imparatorluğunu temsil edecek, bunların avukatlığına soyunanlar ise
korku imparatorluğunu değil, bu ülkede barışı konuşacak.''
Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesinin üzerine
çıkma hedefi doğrultusunda, değişip, geliştiğini belirten
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Biz ülkemizi tertemiz görmek istiyoruz. Bu ülkede
sevginin, saygının egemen olmasını istiyoruz. Bu ülkede gece
rahat, gündüz rahat olan milletimizin yaşam tablosunu
hatırlamanın gayreti içerisinde koşturuyoruz ve bu süreci
hukuka olan güveni sarsarak, hukukun bağımsızlığına ve
tarafsızlığına gölge düşünerek, işleyen demokrasiyi
hafife alarak kıyasıya eleştirmeye kalkanlar, önce kendilerini
gözden geçirmelidirler.
Yargıya müdahale anlamına gelen söylemlerden herkesin
ama öncelikle siyasetçilerin şiddetle kaçınması
gerekir. Bunun yanında yasama organının içerisinde
siyasetçiler tabii ki kaçınması gereklidir derken,
yürütme içerisinde varsa onların da kaçınması
gerekir, yargıda varsa onların da kaçınması gerekir. Bu
yasaları, Anayasayı çiğnemektir ve aleni suçtur.
Demokrasiye, hukuka, adalete, yasalara ve Anayasaya asgari düzeyde
dahi saygısı olan herkes, hele hele de mesuliyet mevkinde olanlar
söylediği sözün ne anlama geldiğini ölçer,
biçer, tartar öyle söyler. Yargının siyasallaşmasından
dem vurup, yargıyı siyasetin kıyasıya eleştirenler öncelikle
hukuka saygı duymalı, hukuk sistemimize inanmalı güvenmelidir.
Doğrusu ana muhalefet partisinin telaşını anlamaktan
güçlük çekiyorum. Bazı medya kuruluşlarının
panik hallerini anlamakta, gerçekten güçlük
çekiyorum. Türkiye'nin şeffaflaşmasından mı korkuyorsunuz?
Kirli ilişkilerin açığa çıkarılması çabasından mı
korkuyorsunuz, karanlık olayların aydınlatılması girişimlerinden mi
korkuyorsunuz? Türkiye'ye demokrasinin, hukukun, Türkiye'ye
millet iradesinin egemen olmasından mı korkuyorsunuz? Neden
korkuyorsunuz, nedir bu telaşınız, bu öfkeniz, bu
saldırganlığınız, bu pervasızlığınız neden? ''
Kurum ve kuralların işlediğini, çalıştığını, bu
sürecin hukuka, demokrasiye, ülkenin ve milletin
menfaatlerine hizmet edecek bir titizlikle devam etmesinin önemini
vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Şu hususu da iyi bilmemiz lazımdır. Kişilerin hataları kurumları
bağlamaz. Yanlış yapan kişi yaptığı yanlışın hukuki sorumluluğu şahsi
olarak yüklenir. Kimse kurumlarımızı yıpratma, tartışmaya
açma noktasında, rencide etme lüksüne sahip değildir,
olamaz. Önemli olan sabırla, hassasiyetle hukukun adil bir şekilde
tecelli etmesini beklemektir.
Bu süreci olumsuz etkileyecek tavır ve davranışlardan,
söylemlerden kaçınmak her vatandaşımızın
yükümlülüğüdür. Şu çok bilinen
ilkeyi bir kez daha hatırlatmak istiyorum: 'Aksi ispat edilene kadar
herkes masumdur'. Biz hükümet olarak da siyaset kurumu olarak
da tüm gelişmelere bu gözle, bu anlayışla, bu yaklaşımla
bakıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 138. 'Hakimler
görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun
olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez,
genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı
yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz, görüşme
yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.' Bırakın hukuk
işlesin, bırakın savcılar, hakimler rahat bir şekilde görevlerini
yapsınlar.''
İSRAİL'İN GAZZE SALDIRISI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''BM Güvenlik Konseyi kararlarının
bağlayıcılığının olmasına rağmen takınılan bu tavır karşısında, buradan
tüm ülkelere sesleniyorum: Acaba bu takınılan tavır
böyle mi kalmalı? Ne borcunuz veya ne borcumuz var? Bunlar
karşısında nasıl böyle sessiz durulabilir? BM Güvenlik
Konseyi'nin ve BM teşkilatının bu noktadaki yaptırımı neyse, bu
yaptırımı BM teşkilatının ve Güvenlik Konseyi'nin
gerçekleştirmesi lazım'' dedi.
Erdoğan, Altındağ Belediyesi Karapürçek Spor Salonu
Tesisleri'nde partisinin belediye başkan adayları tanıtım toplantısında
yaptığı konuşmada, İsrail'in Gazze'de başlattığı operasyonun dün
ikinci haftasını doldurduğunu anımsattı.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''İki hafta içinde dün itibariyle aldığım rakam 835
civarında Gazzeli ne yazık ki hayatını kaybetti, 3 bin 300 civarında
yaralı var. Hayatını kaybedenlerin içerisinde o masum
çocukların, annelerin, yaşlıların özellikle bulunması
gerçekten bizleri yürekten yaralıyor. Ne yazık ki iki
haftadır canlı yayınlarla tüm dünyadaki televizyonlara
yansıyan, dünyada hemen her haneye ulaşan vahşet
görüntüleri, uluslararası toplumun ortak bir tavır
almasına yetmiyor. Okulların, hastanelerin, camilerin, ambulansların,
altyapının hedef alınması, Birleşmiş Milletler'e ait tesislerin, yardım
konvoylarının vurulması dahil vicdanların harekete geçmesine
yetmiyor. Bütün insanlık, film seyreder gibi bu acımasız
katliamı seyrediyor. Akan kanı durdurmak için ciddi bir
girişimde bulunmuyor.
Türkiye olarak, Filistin'in geçmişinden bugüne
tarihini çok iyi bilen ve bu tarihi paylaşan bir ülke
olarak, bölgesel barışa uzan yıllardır katkı sağlayan bir
ülke olarak, bu dramın son bulması için ilk andan itibaren
büyük bir gayret gösterdik, hala da gösteriyoruz.
Gazze'de savaşın durması, kan ve gözyaşının dinmesi için
ilk günden itibaren samimi bir çaba içindeyiz.''
Erdoğan, ateşkesin sağlanması ve insani yardımların bölgeye
ulaşabilmesi için öncelikle Suriye, Ürdün, Mısır
ve Suudi Arabistan'da temaslarının olduğunu, ardından birçok
Batılı ve Ortadoğu ülkeleri olmak üzere tüm
ülkeleri telefonla aramak suretiyle bu konuları müzakere
ettiğini söyledi.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve özel temsilcisinin mekik
diplomasisiyle önemli temaslar gerçekleştirdiğini,
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün farklı ülkelerin
cumhurbaşkanları ile görüştüğünü anlatan
Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi'nin Gazze'de kalıcı ve acil bir
ateşkesin sağlanması için çağrıda bulunduğunu anımsattı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Amerika'nın çekimser oy kullandığı 15 üyesi olan,
5'i daimi 10'u geçici üye, 14'ünün az önce
ifade ettiğim kararı almış olduğu toplantıdan sonra, İsrail, bu kararı
tanımayacağını söyledi. BM Güvenlik Konseyi kararlarının
bağlayıcılığının olmasına rağmen takınılan bu tavır karşısında, buradan
tüm ülkelere sesleniyorum: Acaba bu takınılan tavır
böyle mi kalmalı? Ne borcunuz veya ne borcumuz var? Bunlar
karşısında nasıl böyle sessiz durulabilir? BM Güvenlik
Konseyi'nin ve BM teşkilatının bu noktadaki yaptırımı neyse, bu
yaptırımı BM teşkilatının ve Güvenlik Konseyi'nin
gerçekleştirmesi lazım. Bugüne kadar onlarca kez İsrail
bunu yaptığı için bu bir alışkanlık haline gelmiştir. Kusura
bakmasınlar, acaba BM yarın Türkiye ile ilgili aldığı bir kararda
biz de bunun aksini ifade eder de böyle bir yaptırıma gidersek,
bunun örneği olarak İsrail ortada kalacaktır. Bunu böyle
bilin.
Türkiye olarak, barış ve ateşkesin sağlanması girişimlerimizi
sürdürüyoruz. Ambargonun sona erdirilmesi, Gazze'ye
temel insani ihtiyaçların ulaştırılması için de
girişimlerimiz sürüyor. Başta Türk Kızılayı olmak
üzere yardım örgütlerinin örnek bir gayret
içinde bölge için seferber olduklarını
görüyoruz. Birçok yardım kampanyası düzenlendi.
Halkımızın da bu yöndeki gayreti tüm dünyaya örnek
olacak niteliktedir. Bölgedeki bazı siyasi liderlerin,
kraliçe, bunun yanında cumhurbaşkanı eşleri, başbakan eşleri
olmak üzere dün İstanbulumuzda yapılan toplantıyla da gerek
ülkemizdeki sivil toplum örgütleri, iş kadınları,
medyasıyla, dünya medyasını tekrar ayağa kaldırmak ve dünyaya
bir çocuk anne ilişkisini ve annenin hıçkırıklarını
duyurma görevini gayet anlamlı bir şekilde
gerçekleştirdiler.
Bu vesileyle bir kez daha acilen saldırıların durması, ateşkesin
sağlanması, ambargonun kalkması yönündeki çağrımı dile
getiriyorum. Şu anda özel temsilcim, ekibiyle beraber Mısır'daki
toplantıya katıldılar. Şu anda orada toplantı devam ediyor. Bakalım ne
gibi bir karar çıkacak ve bu karara göre adımlarımızı
atacağız.''
11.Ocak.2009 13:34:51