Hürriyet'ten Kanadoğlu itirafı !
Hürriyet, Sabih Kanadoğlu'nun Susurluk'taki derin hamlesini farkında olmadan itiraf etti.
Ergenekon
Terör Örgütü’ne yönelik son operasyonda
Sabih Kanadoğlu’nun evinin aranması en çok tartışılan konu
oldu. Başını Ertuğrul Özkök, Enis Berberoğlu, Uğur
Dündar ve Bekir Coşkun’un çektiği cephe,
“İbrahim Şahin’i mahkum ettiren kişi Sabih
Kanadoğlu’ydu. Şimdi ikisi aynı örgütün üyesi
nasıl olur?” şeklinde özetlenebilecek bir karşı çıkış
sergiliyorlardı.
Ancak bugün Hürriyet Gazetesi’nin kendisi farkında
olmadan bu tezi çürüttü. Hürriyet
Gazetesi’nde bugün gazeteci Saygı Öztürk imzasıyla
manşetten verilen haber, Sabih Kanadoğlu’nun İbrahim Şahin ve
Susurluk’un tetikçi ekibini aslında küçük
bir cezayla kurtardığının kanıtıydı.
Susurluk yargılama sürecindeki akışı bilenler bunu fark ettiler.
Ancak Hürriyet yazı işleri bunu gözden kaçırmıştı.
İŞTE SABİH KANADOĞLU GERÇEĞİ VE HÜRRİYET’İN FARKINDA OLMADAN SABİH KANADOĞLU’NU DEŞİFRESİ
Bilindiği gibi Susurluk Davası 2001'de İbrahim Şahin, Korkut Eken ve
Sami Hoştan'ın da aralarında bulunduğu 14 sanık hakkında verilen
mahkumiyet kararı ile sonuçlandı. Hakkında yüzlerce manşet
atılan, yüzlerce kitap yazılan, onlarca fail-i mechul cinayetten
bahsedilen Susurluk Davası sonucunda dağ fare doğurmuştu.
Özellikle İbrahim Şahin’in 6 yıl cezayla kurtulması kimseyi
tatmin etmemişti.
Dava sürerken Mahkeme Başkanı Sedat Karagül görevden
alındı ve yerine Metin Çetinbaş atandı. Çetinbaş
yüzlerce klasör delilden oluşan davayı iki ayda jet hızıyla
bitirdi. Sözkonusu davada yargılanan eski Özel Harekat Polisi
Ayhan Çarkın geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada
“Bizi dava sürecinde 3.5 sene yargılayan bir heyet vardı.
Başkan Sedat Karagül. O adamda ben adaleti gördüm.
Allahım bu adam her şeyi kuyruğundan yakaladı. Hepimize bu
yerleştirecek müebbedi , idamı dedim. Bunun işi bizle değil
şükürler olsun. Asil bir adam. Keşke o adamdan idam cezası
alsaydık. Son 15 gün Mesut Yılmaz hükümetinin atadığı
bir başka bir heyet geldi. 15 günde sen benim iddianamemi
inceleyip gerekçeli karara kanaatini yazamazsın.
Suçlamaya bak, aldığımız cezaya bak. Bizim hakkımız o
suçlamalara göre idamdı. 4 sene aldık. Bunun cezası
idamdır. Herkes herkesi biliyor kimse kıvırmasın.” demişti.
Susurluk Davası hakimi değişmiş ve işler jet hızıyla ilerletilmişti.
Ama işi jet hızıyla bitiren başka biri daha vardı: Sabih Kanadoğlu…
Dava sonuçlandıktan sonra birkaç sanık avukatı sonuca
itiraz etti. Konuyu inceleyen Yargıtay 8. Dairesi’nin o
dönem başkanlığını yürüten Naci Ünver ve ekibi,
bambaşka bir noktadan kararı bozdular; “EKSİK SORUŞTURMA”
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, eksik soruşturmadan bozma kararını iki
gerekçeye dayandırıyordu. “Korkut Eken'in avukatının
'müvekkilinin kayıp silahlarla ilgili gizli oturumda
açıklama yapacağına' ilişkin talebinin yerine
getirilmemesi” ve , “Susurluk çetesinin eylemi
olduğu iddia edilen Ömer Lütfi Topal cinayetiyle ilgili
davanın sonucunun beklenmesi”
Susurluk Davasını jet hızıyla bitiren mahkeme heyeti eğer “kayıp
silahlarla ilgili gizli oturumu” yapmış olsa Susurluk’un en
kilit sırrı çözülecek, bu silahlarla işlenen cinayet
ağı ortaya dökülecekti. Yine Ömer Lütfi Topal
cinayetinin davasının sonucu beklense Topal cinayeti Susurluk'a
bağlanacak ve sözkonusu sanıklar ağırlaştırılmış müebbet
hapis istemiyle yargılanacaktı.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi verdiği “bozma” kararıyla bu iki
şeyin yapılmasını istedi. İşte bu noktada devreye Sabih Kanadoğlu
girdi. Kanadoğlu, 8. Dairenin “bozma istemine” itiraz etti
ve Susurluk Davası’na son anda atanan ve davayı iki ayda jet
hızıyla bitiren mahkeme heyetinin verdiği kararın onanmasını istedi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Sabih Kanadoğlu’nun isteğine uydu ve
Susurluk’un tetik ekibi 4/6 yıl arası cezalarla kurtuldular.
ZAMAN AŞIMI MANEVRASI NE KADAR DOĞRU?
Süreç böyleyken, Sabih Kanadoğlu’yla ilgili
yapılan savunmanın temeli; “Sabih Kanadoğlu kararın onanmasını
sağlamasaydı, Susurlukçular zaman aşımından kurtulacaktı”
söylemine oturtuluyor.
Bu söylem dile getirilirken, zaman aşımının hemen dolacağı
zannediliyor. Oysa belgelere bakınca, zaman aşımının dolmasına tam 3
yıl olduğu ortaya çıkıyor.
Üstelik hukukçular, “zaman aşımı dolacak, hiç
olmazsa bunlara 4/6 yıl ceza vermiş olalım” şeklinde bir mantığın
yürütülemeyeceğini. Zaman aşımı dolsun dolmasın,
yargılamanın “gerçeği ortaya çıkarmak”
ekseninde sürdürülmesi gerektiğini, “kayıp
silahları ortaya çıkartacak sürecin” işletilmesinin
ve sözkonusu bilginin elde edilmesinin, Susurluk’u
çözmek adına İbrahim Şahin ve ekibinin 4/6 yıl ceza
almasından daha önemli olduğunu belirtiyorlar.
HÜRRİYET GERÇEĞİ FARKINDA OLMADAN İTİRAF ETTİ
Hürriyet Gazetesi’nin Yayın Yönetmeni Ertuğrul
Özkök, Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu başta olmak
üzere hemen bütün yazarlarının savunduğu “İbrahim
Şahin’i mahkum ettiren Sabih Kanadoğlu, onunla aynı
örgütün üyesi nasıl olabilir” teziyle ilgili
gerçekleri yukarıda okudunuz.
Peki Hürriyet Gazetesi hem de manşetinden kendi tezini farkında olmadan nasıl çürüttü?
Hürriyet Gazetesi’nin önemli muhabirlerinden Saygı
Öztürk, yerel mahkemenin jet hızıyla verdiği 4/6 yıl
mahkumiyet kararlarını “eksik soruşturma”
gerekçesiyle bozan dönemin Yargıtay 8. Dairesi Başkanı Naci
Ünver’le görüştü.
Hürriyet bugün bu görüşmeyi Manşetine
çekti. Görüşmede Naci Ünver’in
söylediklerini Hürriyet aynen şu şekilde aktarıyordu:
“Naci Ünver, Hürriyet’e yaptığı
açıklamada, Susurluk davasını iki nedenle bozduklarını belirtti.
Ünver, "Bize gelen dosya, Susurluk davasının suyunun suyu bile
değildi. Kayıp silahların yerini bildiğini belirten sanığın ifadesinin
alınmaması büyük eksiklikti" dedi. Kayıp silahlar konusunun
"Devlet sırrı" diye üzerinin kapatıldığını belirten Naci
Ünver, Hürriyet’e yaptığı açıklamada şunları
söyledi: "Dosyayı incelediğimizde, sanıklardan birisinin yargılama
sırasında gizli oturum yapılması halinde kayıp silahlar konusunda
açıklama yapacağını söylediğini okuduk. Ancak, buna fırsat
verilmediğini gördük. Eğer, yerel mahkeme, Susurluk
Davası’yla ilgili olarak kayıp silahların yerini kapalı oturumda
söylemek isteyen sanığı dinlemiş olsaydı, çoğu suikast
silahı olarak bilinen silahların yeri o yıllarda belirlenmiş
olabilecekti. Nitekim, Susurluk davasında 6 yıl hapis cezasını
onadığımız Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim
Şahin’in, evinde bulunduğu belirtilen krokilere dayalı olarak
bazı silah ve bombaların bulunduğunu, aramaların devam ettiğini
görüyoruz. Susurluk Davası’nın bize ancak suyunun suyu
gelmişti. Silah ve bombaların bulunması da o zaman kararımızın
haklılığını gösteriyor."
İşte Hürriyet Naci Ünver’i konuşturarak, “Kayıp
silahların yerinin öğrenileceği duruşmayı yapmadan Susurluk
Davası’nın kapatılmasını” önemli buluyor ve manşetine
çekiyordu.
Peki Hürriyet yazı işleri, “kayıp silah celsesini”
yaptırtmayan kararı kesin olarak onaylatan kişinin; Sabih Kanadoğlu
olduğunu fark etselerdi bu haberi yaparlar mıydı?
Kayıp silahlarla ilgili gizli celsenin yapılması için zaman aşımı açısından tamı tamına 3 yıl vardı.
Çünkü kayıp silahlarla ilgili her şeyi ortaya
çıkartacak o celseyi yaptırmayan Hakimi bugün iki Ergenekon
sanığını avukatı; o kararı kesin olarak onaylatan Sabih
Kanadoğlu’nu ise Ergenekon sanığı olarak karşımızda buluyoruz.
AKTİFHABER
11.Ocak.2009 14:25:43
Hürriyet, Sabih Kanadoğlu'nun Susurluk'taki derin hamlesini farkında olmadan itiraf etti.
Ergenekon
Terör Örgütü’ne yönelik son operasyonda
Sabih Kanadoğlu’nun evinin aranması en çok tartışılan konu
oldu. Başını Ertuğrul Özkök, Enis Berberoğlu, Uğur
Dündar ve Bekir Coşkun’un çektiği cephe,
“İbrahim Şahin’i mahkum ettiren kişi Sabih
Kanadoğlu’ydu. Şimdi ikisi aynı örgütün üyesi
nasıl olur?” şeklinde özetlenebilecek bir karşı çıkış
sergiliyorlardı.
Ancak bugün Hürriyet Gazetesi’nin kendisi farkında
olmadan bu tezi çürüttü. Hürriyet
Gazetesi’nde bugün gazeteci Saygı Öztürk imzasıyla
manşetten verilen haber, Sabih Kanadoğlu’nun İbrahim Şahin ve
Susurluk’un tetikçi ekibini aslında küçük
bir cezayla kurtardığının kanıtıydı.
Susurluk yargılama sürecindeki akışı bilenler bunu fark ettiler.
Ancak Hürriyet yazı işleri bunu gözden kaçırmıştı.
İŞTE SABİH KANADOĞLU GERÇEĞİ VE HÜRRİYET’İN FARKINDA OLMADAN SABİH KANADOĞLU’NU DEŞİFRESİ
Bilindiği gibi Susurluk Davası 2001'de İbrahim Şahin, Korkut Eken ve
Sami Hoştan'ın da aralarında bulunduğu 14 sanık hakkında verilen
mahkumiyet kararı ile sonuçlandı. Hakkında yüzlerce manşet
atılan, yüzlerce kitap yazılan, onlarca fail-i mechul cinayetten
bahsedilen Susurluk Davası sonucunda dağ fare doğurmuştu.
Özellikle İbrahim Şahin’in 6 yıl cezayla kurtulması kimseyi
tatmin etmemişti.
Dava sürerken Mahkeme Başkanı Sedat Karagül görevden
alındı ve yerine Metin Çetinbaş atandı. Çetinbaş
yüzlerce klasör delilden oluşan davayı iki ayda jet hızıyla
bitirdi. Sözkonusu davada yargılanan eski Özel Harekat Polisi
Ayhan Çarkın geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada
“Bizi dava sürecinde 3.5 sene yargılayan bir heyet vardı.
Başkan Sedat Karagül. O adamda ben adaleti gördüm.
Allahım bu adam her şeyi kuyruğundan yakaladı. Hepimize bu
yerleştirecek müebbedi , idamı dedim. Bunun işi bizle değil
şükürler olsun. Asil bir adam. Keşke o adamdan idam cezası
alsaydık. Son 15 gün Mesut Yılmaz hükümetinin atadığı
bir başka bir heyet geldi. 15 günde sen benim iddianamemi
inceleyip gerekçeli karara kanaatini yazamazsın.
Suçlamaya bak, aldığımız cezaya bak. Bizim hakkımız o
suçlamalara göre idamdı. 4 sene aldık. Bunun cezası
idamdır. Herkes herkesi biliyor kimse kıvırmasın.” demişti.
Susurluk Davası hakimi değişmiş ve işler jet hızıyla ilerletilmişti.
Ama işi jet hızıyla bitiren başka biri daha vardı: Sabih Kanadoğlu…
Dava sonuçlandıktan sonra birkaç sanık avukatı sonuca
itiraz etti. Konuyu inceleyen Yargıtay 8. Dairesi’nin o
dönem başkanlığını yürüten Naci Ünver ve ekibi,
bambaşka bir noktadan kararı bozdular; “EKSİK SORUŞTURMA”
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, eksik soruşturmadan bozma kararını iki
gerekçeye dayandırıyordu. “Korkut Eken'in avukatının
'müvekkilinin kayıp silahlarla ilgili gizli oturumda
açıklama yapacağına' ilişkin talebinin yerine
getirilmemesi” ve , “Susurluk çetesinin eylemi
olduğu iddia edilen Ömer Lütfi Topal cinayetiyle ilgili
davanın sonucunun beklenmesi”
Susurluk Davasını jet hızıyla bitiren mahkeme heyeti eğer “kayıp
silahlarla ilgili gizli oturumu” yapmış olsa Susurluk’un en
kilit sırrı çözülecek, bu silahlarla işlenen cinayet
ağı ortaya dökülecekti. Yine Ömer Lütfi Topal
cinayetinin davasının sonucu beklense Topal cinayeti Susurluk'a
bağlanacak ve sözkonusu sanıklar ağırlaştırılmış müebbet
hapis istemiyle yargılanacaktı.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi verdiği “bozma” kararıyla bu iki
şeyin yapılmasını istedi. İşte bu noktada devreye Sabih Kanadoğlu
girdi. Kanadoğlu, 8. Dairenin “bozma istemine” itiraz etti
ve Susurluk Davası’na son anda atanan ve davayı iki ayda jet
hızıyla bitiren mahkeme heyetinin verdiği kararın onanmasını istedi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Sabih Kanadoğlu’nun isteğine uydu ve
Susurluk’un tetik ekibi 4/6 yıl arası cezalarla kurtuldular.
ZAMAN AŞIMI MANEVRASI NE KADAR DOĞRU?
Süreç böyleyken, Sabih Kanadoğlu’yla ilgili
yapılan savunmanın temeli; “Sabih Kanadoğlu kararın onanmasını
sağlamasaydı, Susurlukçular zaman aşımından kurtulacaktı”
söylemine oturtuluyor.
Bu söylem dile getirilirken, zaman aşımının hemen dolacağı
zannediliyor. Oysa belgelere bakınca, zaman aşımının dolmasına tam 3
yıl olduğu ortaya çıkıyor.
Üstelik hukukçular, “zaman aşımı dolacak, hiç
olmazsa bunlara 4/6 yıl ceza vermiş olalım” şeklinde bir mantığın
yürütülemeyeceğini. Zaman aşımı dolsun dolmasın,
yargılamanın “gerçeği ortaya çıkarmak”
ekseninde sürdürülmesi gerektiğini, “kayıp
silahları ortaya çıkartacak sürecin” işletilmesinin
ve sözkonusu bilginin elde edilmesinin, Susurluk’u
çözmek adına İbrahim Şahin ve ekibinin 4/6 yıl ceza
almasından daha önemli olduğunu belirtiyorlar.
HÜRRİYET GERÇEĞİ FARKINDA OLMADAN İTİRAF ETTİ
Hürriyet Gazetesi’nin Yayın Yönetmeni Ertuğrul
Özkök, Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu başta olmak
üzere hemen bütün yazarlarının savunduğu “İbrahim
Şahin’i mahkum ettiren Sabih Kanadoğlu, onunla aynı
örgütün üyesi nasıl olabilir” teziyle ilgili
gerçekleri yukarıda okudunuz.
Peki Hürriyet Gazetesi hem de manşetinden kendi tezini farkında olmadan nasıl çürüttü?
Hürriyet Gazetesi’nin önemli muhabirlerinden Saygı
Öztürk, yerel mahkemenin jet hızıyla verdiği 4/6 yıl
mahkumiyet kararlarını “eksik soruşturma”
gerekçesiyle bozan dönemin Yargıtay 8. Dairesi Başkanı Naci
Ünver’le görüştü.
Hürriyet bugün bu görüşmeyi Manşetine
çekti. Görüşmede Naci Ünver’in
söylediklerini Hürriyet aynen şu şekilde aktarıyordu:
“Naci Ünver, Hürriyet’e yaptığı
açıklamada, Susurluk davasını iki nedenle bozduklarını belirtti.
Ünver, "Bize gelen dosya, Susurluk davasının suyunun suyu bile
değildi. Kayıp silahların yerini bildiğini belirten sanığın ifadesinin
alınmaması büyük eksiklikti" dedi. Kayıp silahlar konusunun
"Devlet sırrı" diye üzerinin kapatıldığını belirten Naci
Ünver, Hürriyet’e yaptığı açıklamada şunları
söyledi: "Dosyayı incelediğimizde, sanıklardan birisinin yargılama
sırasında gizli oturum yapılması halinde kayıp silahlar konusunda
açıklama yapacağını söylediğini okuduk. Ancak, buna fırsat
verilmediğini gördük. Eğer, yerel mahkeme, Susurluk
Davası’yla ilgili olarak kayıp silahların yerini kapalı oturumda
söylemek isteyen sanığı dinlemiş olsaydı, çoğu suikast
silahı olarak bilinen silahların yeri o yıllarda belirlenmiş
olabilecekti. Nitekim, Susurluk davasında 6 yıl hapis cezasını
onadığımız Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim
Şahin’in, evinde bulunduğu belirtilen krokilere dayalı olarak
bazı silah ve bombaların bulunduğunu, aramaların devam ettiğini
görüyoruz. Susurluk Davası’nın bize ancak suyunun suyu
gelmişti. Silah ve bombaların bulunması da o zaman kararımızın
haklılığını gösteriyor."
İşte Hürriyet Naci Ünver’i konuşturarak, “Kayıp
silahların yerinin öğrenileceği duruşmayı yapmadan Susurluk
Davası’nın kapatılmasını” önemli buluyor ve manşetine
çekiyordu.
Peki Hürriyet yazı işleri, “kayıp silah celsesini”
yaptırtmayan kararı kesin olarak onaylatan kişinin; Sabih Kanadoğlu
olduğunu fark etselerdi bu haberi yaparlar mıydı?
Kayıp silahlarla ilgili gizli celsenin yapılması için zaman aşımı açısından tamı tamına 3 yıl vardı.
Çünkü kayıp silahlarla ilgili her şeyi ortaya
çıkartacak o celseyi yaptırmayan Hakimi bugün iki Ergenekon
sanığını avukatı; o kararı kesin olarak onaylatan Sabih
Kanadoğlu’nu ise Ergenekon sanığı olarak karşımızda buluyoruz.
AKTİFHABER
11.Ocak.2009 14:25:43