.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    malatyamızı tanıyalım

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:24 pm

    BU
    BÖLÜMDE MALATYA LİNKLERİ, RESİMLER, MALATYA
    TÜRKÜLERİ (mp3), MALATYALI ÜNLÜLER, MALATYA'NIN
    DELİLERİ, MEŞHUR ŞEKER HOCAMIZ, MALATYA MUTFAĞI, MALATYA EFSANELERİ,
    MALATYA BELGESELİ (video) MALATYA İLE İLGİLİ KİTAP TANITIMI VE MALATYA
    İLE İLGİLİ BİRÇOK KONUYU BULABİLİRSİNİZ.



    malatyamızı tanıyalım Malatyaharita



    Malatyamızdan Resimler

    Battalgazi
    malatyamızı tanıyalım Battalgazi_001

    Arapgir

    malatyamızı tanıyalım 01barajaynalisazan

    Arguvan

    malatyamızı tanıyalım Arguvan_etkinlik_001

    Darende

    malatyamızı tanıyalım Darende012

    Doğanşehir

    malatyamızı tanıyalım Dogansehir_019

    Doğanyol

    malatyamızı tanıyalım Doganyol_002

    Hekimhan

    malatyamızı tanıyalım 29

    Kale

    malatyamızı tanıyalım Kale009

    Kuluncak

    malatyamızı tanıyalım Kuluncak10

    Yazıhan

    malatyamızı tanıyalım Yazihan_0003

    Yeşilyurt

    malatyamızı tanıyalım Yesilyurt_002

    malatyamızı tanıyalım Yesilyurt_003

    malatyamızı tanıyalım Yesilyurt_007

    Yeşilyurt'a biraz iltimas gösterdik malum Şeytandereliyiz malatyamızı tanıyalım Smile

    ve şimdi Malatya Merkez

    malatyamızı tanıyalım Merkez01

    malatyamızı tanıyalım Merkez02

    malatyamızı tanıyalım Merkez08

    malatyamızı tanıyalım Merkez10

    malatyamızı tanıyalım Merkez11

    malatyamızı tanıyalım Merkez15

    malatyamızı tanıyalım Merkez14

    malatyamızı tanıyalım Merkez20

    malatyamızı tanıyalım Merkez16

    malatyamızı tanıyalım Merkez24

    malatyamızı tanıyalım Merkez23

    malatyamızı tanıyalım Merkez25

    malatyamızı tanıyalım Merkez26

    malatyamızı tanıyalım Merkez35

    malatyamızı tanıyalım Merkez31

    malatyamızı tanıyalım Nemrut004

    Malatya Malatya Bulunmaz eşin
    Beydağı'ndan doğar ayla güneşin
    Al al olmuş kaysı gibi beneklimisin
    Derme gibi akışın var 'Kernek'limisin ..
    Aman Aman Aman Aman Kerneklimisin
    Kerneğe gelmeye yeminlimisin.


    malatyamızı tanıyalım TurkiyeMalatya-harita
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:25 pm

    BATTAL GAZİ DESTANI ve BATTAL GAZİ DESTANININ (BATTALNAMENİN) ÖZETİ
    BATTAL GAZİ DESTANI

    Destanlar tarihin bir şey söylemediği tarihsel dönemlerin
    ışık tutan yegane kaynaklardır. Destanlar adeta milletlerin
    masallaştırdıkları tarihleri olup, yaşanan sosyal olayların bıraktığı
    izler zaman içerisinde, halkın muhayyilesi ile yoğrula yoğrula
    şekillenir. Zaman ve mekan bakımından değişikliğe uğrasa da toplum
    hayatında yaşananlara ait izleri hep muhafaza ederler. Destanlar ortaya
    çıktıkları dönemde halk değerleri içerisinde
    önemli yere sahip; meziyetleri(yiğitlik, mertlik) öne
    çıkararak , özellikle milletlerin tarihlerindeki
    “yeni Kuruluş” dönemlerinde hasımlarla yapılan
    mücadelelerde halkın birbiri ile ve vatanları ile kenetlenmelerine
    hizmet ederler.

    Battal Gazi ve destanı da bu bağlamda yani Anadolu‘nun
    Türkleştirilmesi ve Müslümanlaştırılması döneminde
    Bizans’lılarla yapılan mücadelelerin ortaya çıkardığı
    kahraman ve bu kahramanın yiğitliğini anlatan hikayesidir.

    Anadolu’ya Türk akınları 359 yılında Hun akınları ile
    başlamıştır. VII. Yüzyıl başlarında İslamiyetin doğuşu ile
    birlikte güçlenen İslam devleti Anadolu’ akınlar
    yapmaya başlamış, Abbasiler döneminde İslamı seçen
    Türklerden oluşturulan İslam ordularının Anadolu akınları VIII.
    Yüzyılın ikinci yarısından itibaren yoğunlaşarak devam etmiştir.

    1071 yılına gelinceye kadar Anadolu ‘nun doğu sınırları
    Müslümanlarla Bizaslılar arasınsa sık sık el değiştiren
    bölgeler olagelmiştir. Özellikle Tarsus-Malatya doğrultusunda
    çizilecek hattın kuzey ve güneyi büyük
    ölçüde devamlı mücadele sahası olan bir
    bölge idi.[1]

    İşte Battal Gazi destanı bu tarihsel bağlamda doğmuştur.

    Arap ve Türk edebiyatında özellikle halk romanlarındaki yiğit
    ve cengâver Battal Gazi ile eski adıyla Akroinon yeni adıyla
    Seyitgazi kasabasında büyük bir külliyenin
    içerisinde yatan Abdullah El Battal’ın aynı kişi olup
    olmadıkları kesin olarak bilinememekle beraber ; Bu büyük
    destan kahramanının yaşayıp yaşamadığı hakkında her hangi bir
    münakaşaya lüzum görmüyoruz, zîra hem
    matbuatta, hem halk şiirinde hem de halk geleneğinde Battal Gazi
    yaşamış ve yaşamaktadır.[2]

    Seyyit Battal Gazi'nin yaşadığı hakkında en küçük bir
    şüphemiz yoktur. Ancak maceralarının bütünü doğru
    mudur? Bu soruya şöyle cevap vermekle yetineceğiz: Seyyit Battal
    Gazi, halk hikayelerinde ve yazarların çeşitli eserlerinde
    «Fevkal beşer» dediğimiz olağan üstü yetenek ve
    gücü ile tanıtılmış ve yakınlığı. olan bütün
    olaylar O'na mal. edilmiştir. Gerek manevi, gerekse maddi yönden
    O'nun varlığı büyüklüğü ortaya koyulmağa
    çalışılmıştır. [3]

    BATTAL GAZİ DESTANININ (BATTALNAMENİN) ÖZETİ

    Bir gün Hz. Muhammed ashabiyle otururken vahy gelmediğinden
    bahisle güzel mevzulardan konuşulmasını ister. Ashabdan
    Abdülvehhab, Rum vilayetinden bahseder. O anda gelen vahyde bu
    vilayetin iki yüzyıl sonra Cafer adında bir yiğit tarafından
    Müslüman edileceği bildirilir. Hüseyin Gazi, peygamber
    soyundan bir kişidir. Malatya'ya yerleşmiştir Malatya'nın önde
    gelen kişilerindendir. Bir oğlu vardır ve adı Cafer'dir.

    Hüseyin Gazi, bir av esnasında Rum beylerinden Mihriyayil
    tarafından hile ile öldürülür. Cafer genç
    bir delikanlı iken babasının katillerini öldürür ve
    Serasker olur. Bundan sonra Kayser ordularıyla yapılan iki savaşta
    Cafer üstün başarılar gösterir ve Malatya beylerinin
    güvenini kazanır.Kayser, Ahmer komutasındaki bir. başka orduyu
    Malatya üzerine gönderir. Cafer, Ahmer'le yaptığı ferdi
    mücadeleyi kazanır. Bunun üzerıne Ahmer, müslüman
    olur. Kendisine Cafer tarafından «AHMET» ismi verilir.
    Ahmet de Cafer' e «Battal» ismini verir[4].

    Bu an dan itibaren Battal Gazi Bizanslarla girdiği sayısız savaşta gösterdiği kahramanlıklar destansı bir dille anlatılır.

    Artık Anadolu’da müslümanlar açısından Bizans
    tehlikesi bertaraf edilmiş Battal gazi de Medine’ye yerleşmiştir.
    Ancak Battal Gaziden aman dilemiş Kayser Kanatur, Battala verdiği
    sözü unutur ve Malatya üzerine ordu gönderir. Ordu
    şehri yakıp yıkar Battal durumu işitince topladığı ordu ile Kayser
    ‘le savaşır. Kayser Nesih kalesine saklanır. Battal kaleyi
    kuşatır. Kale duvarının dibinde dinlenmek amacıyla uzanır ve uyur.
    Kaleden Battalın uyuduğunu gören Kayser ‘in kızı O’na
    aşık olur. Gelmekte olan Bizans ordusundan haberdar etmek için
    bir not yazar ve bu notu taşa sararak O’na atar.Uyandırmak
    için âşığı tarafından atılan taş Battalın başına değer ve
    Battalı öldürür. Prenses Battalın
    öldüğünü görünce kederinden kendi
    hançeri ile kendini öldürür.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:26 pm

    Malatya Mutfağından Köfteler

    malatyamızı tanıyalım Kofte


    | Yavandan Etli Patatesli Köfte | Yeşil Fasulyeli Ekşili
    Köfte | Yumru Köfte | Etli Dolma Köfte | Fasulye
    Yaprağından Domatesli Köfte | Ayva Yaprağından Ekşili Köfte |
    Fasulye Yaprağından Ekşili Köfte | Sıcak Çiğleme | Elmalı
    Köfte | Ispanaklı Ekşili Köfte | Kebap | Kiraz Yaprağından
    Ekşili Köfte | Tiritlı Dolma Köfte | Kabaklı Yoğurtlu
    Köfte | Sıkma Köfte | Yavandan Etli İçli Köfte |
    Mercimekli Çiğ Köfte | Patlıcanlı Köfte | Pat
    Köfte

    MALATYA'NIN MEŞHUR ŞEKER HOCASI


    Şeker Hoca bir alem hoca: "Peygamberimiz yaşasaydı cipe binerdi,zaten
    devenin de iyisine binmiş!" diyor.Teravih namazında eli boş gelen
    kadınlara "Televizyon programlarına börek çörek yapıp
    gidersiniz,buraya eliniz boş geliyorsunuz!" diye
    takılıyor.Söylediklerini oya sunuyor,Cuma namazının farzını
    kıldırıp "Memleketin 330 milyar dolar borcu var,haydi şimdi gidip
    çalışın!" diye cemaati işlerinin başına gönderiyor.O
    Malatya'nın ünlü Şeker Camii'nin Şeker Hoca lakaplı imamı
    Celal Tigen.Basın Yayın Halkla İlişkiler mezunu.Yaşını sorduğumuzda "52
    modelim!" diyor.

    İşte sorular ve cevaplar:

    Cemaatiniz camiden taşıyormuş.Nedir bunun esbab-ı mucizesi?
    "Zebanilerden,cehennemde kaynayan kazanlardan,cehennem ateşinde
    yananlardan bahsetmem.Cami korkutma yeri değil,sevdirme yeridir.Adam
    camiye zaten dert,ızdırap içinde geliyor.Bir de cehennemden mi
    bahsedeceğiz?"

    Camide promosyon uygulamanız varmış?
    "Gelenleri caminin
    monoton havasından kurtarmak lazım.Camiye gelen çocuklara camiyi
    sevdirmek gerekir.Onlara sorular soruyorum,bilseler de bilmeseler de
    şehirler arası bilet,çeyrek,cumhuriyet altını veriyorum."

    Camilerde niye devamlı ayakkabılar çalınır?
    " Bizde ayakkabılar kaskoludur.Ayakkabısı çalınana ayakkabı alıyorum."

    Hep böyle grand tuvalet mi giyersiniz?
    "İslam dini
    cübbe,sarık,takke ve tesbihten ibaret değildir.Peygamberimiz sıcak
    iklimde yaşadığı için entari giymişti.Kutuplarda yaşasa
    öyle mi giyecekti?"

    Hurafeler ve batıl inançlara niçin bu kadar itibar ediliyor?
    "Şİddetle karşıyım.Gidiyorlar türbelere,çaputlar
    bağlıyorlar, "Al sana göbek,ver bana bebek!" bunlarla
    uğraşıyorlar.Malatya'da Keşşaf Baba Türbesi var.Bir baktım
    kadınlar türbenin etrafında neredeyse içki kokteyli
    yapıyorlar.Yakını içki içen eline viski,şarap,rakı ne
    varsa mezara getirmiş.Şimdi bu adam kalksa bunları kovalasa haklı değil
    mi? Bunlar dini takvim yapraklarında,cami diplerinde öğrendikleri
    için oluyor."

    Allah bilir sizin internet siteniz de vardır?
    "Cemaate; www.celalhoca.com.tr
    'ye girin,sorular sorun dedim.Cemaat araştırmış."Hocam bulamadık!"
    dediler.Sitem yok,esri yapmıştım.Ama hazırlıkları yapılıyor,yakında
    olacak."

    Cuma Namazının farzını kıldırıp cemaati gönderdiğiniz oluyormuş,niye?
    "Bu memleketin 330 milyar dolar borcu var.Namazın farzını kıldırdıktan
    sonra; "Haydi şimdi gidin çalışın,memleket düzlüğe
    çıksın!" diyorum."

    Sizden rahatsızlık duyanlar yok mu?
    "Neşeli şeyler
    anlatıyorum diye çok tepki verdiler.Dini preslemişler,monoton
    hale getirmişler.İslam dini güler yüzlü bir din ama
    namazı bile somurtarak kılıyoruz."


    Şeker Hoca devam ediyor:

    "Şeker Camii'ne yalınayak gelinmesini yasakladım.Ayağında
    mantar,egzama,başka bir hastalık olabilir.İnsanlar o ayakla basılan
    yere secde ediyorlar.Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı'na cemaate galoş
    giydirelim edim.Henüz alamadım ama 1000 tane alıp koyacağım
    camiye."

    "Bir gün sabah namazı için camiye
    gelmiştim.Üstünde hırka olan birini gördüm ama
    çok karanlıktı,tanıyamadım."Kimisiniz?" dedim,"Turgut
    Özal'ım" dedi.O sırada Başbakandı.Korumalarını atlatıp
    gelmiş.Annesi Hafize Hanım'la tanıştırıp aile imamları olmamı,dini
    konularda onları yönlendirmemi ve yılda 5 kere hatim indirmemi
    istedi."Babam için 5 kere hatim indirmiyorum,ancak bir kere
    yapabilirim!" dedim."Peki öldükten sonra mezarıma 5 yıl
    boyunca gelip dua okur musun?" dedi."Ya Amerika'da,Arabistan'da
    ölürseniz,nasıl geleyim?" dedim,onu da kabul etmedim.Ama 4
    yıl boyunca Özal ailesinin aile imamlığını yaptım."

    "Bir zaman cami yeni yapıldığı zamanlarda 4 avize
    gerekiyordu.Halde çalışan birine; "Sen camiye avizeleri
    getir,ben senin reklamını yapayım!" dedim.Cami doluyken cemaate;
    "Namazın farzı kaç diye sorsam aranızda bilen olur,bilmeyen
    olur.Haydi ondan da vazgeçtim,abdestin farzını sorsam onu da
    bilen olur,bilmeyen olur..Ama kaliteli,ucuz sebze ve meyvenin hal
    binası No:47 Şahin Topaloğlu'nda satıldığını bilip oraya gidersiniz!"
    dedim.15 gün sonra avizeleri getirdi."Hocam,gelen giden benim
    dükkanı soruyor,caminin başka ihtiyacı var mı?" diye sordu."

    "Bir ara dünya kupası maçı vardı.Birkaç
    rütbeli kişi teravih namazını da,maçı da kaçırmak
    istemiyordu."Hocam ne yapacağız?" diye sordular."Teravihe gelin,hızlı
    kıldırıp sizi maça yetiştiririm!" dedim.Birkaç rekatı
    hızlı hızlı kıldırdım.Sonra biraz rolantiye almışım.Maça
    geciktiler."Hocam ne yaptın?İyi gidiyordun,sonra birden yavaşladın?"
    dediler."Yahu radara yakalandık! Görmediniz mi,cemaatin arasında
    Malatya Müftüsü vardı?" dedim"



    KAYNAK : Genç Beyin Dergisi / Sayı 46 / Sayfa 60
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:27 pm

    GELENEK VE GÖRENEKLER

    DOĞUM VE ÇOCUKLA İLGİLİ GELENEKLER

    Doğum; insan hayatının üç önemli safhasından ilkidir.
    Doğum-evlenme-ölüm... Bu önemli üç safha
    etrafında birçok gelenek görenek, adet, töre ve
    tören oluşturulmuştur.

    Evlenen çiftlerin evliliklerinin en geç 1-2 yılında
    çocukları olması beklentisi vardır. Bu süre
    içerisinde çocuk olmayınca, özellikle geleneksel
    kültürde halk hekimliği ilaçlarına dayalı
    çeşitli çarelere başvurulduğu, ziyartelere, köy
    ebelerine gidildiği görülür. Bu uygulamaların yanı sıra
    doktora başvurmalar da artmıştır. Hamile kadına yörede "İki canlı,
    hamile, yerikli" adları verilir. Hamilelik süresi
    içerisinde doğacak çocuğun kız mı, oğlan mı olacağını
    hamilenin yediği yiyecekler, baktığı, dokunduğu vb. ile ilgili olarak
    birçok uygulama ve inanışlar mevcuttur.

    Hamile kadın elma yerse kızı, çok tatlı yerse oğlu olur.
    Rüyasında boynuna altın takılmışsa kızı, el bileğine altın
    takılmışsa oğlu olurmuş. Hamilelik döneminde baykuşa, yılana,
    çirkinlere bakamamaya dikkat edilir. Çünkü,
    bakıldığında çocuğun bunlara benzemesi inancı hakimdir. Bu
    dönemde güzel şeylere bakılmaya dikkat edilir. Kırdan
    toplanan çiğdem destesi bir metre kadar yüksekten atılır,
    eğer top yere düşerse oğlan, dağılırsa kız olacağı inancı
    mevcuttur. Kadının aşerme döneminde canının çektiği
    yiyecekleri temin etmek için ailesi büyük çaba
    sarfeder. Doğum yaklaştıkça, çocuk için
    hazırlıklar da yoğunlaşır. Evde beşik donatma, bebek için
    yorgan, yastık, yatak, giysiler ve bezler hazırlanır. Doğumu yaptıran
    kadına "ebe" denilir. Çocuğun göbeği kesildikten sonra ya
    bir cami duvarı dibine, ya da ayak değmeyecek bir yere dua okunarak
    gömülür.

    Yeni doğan çocuk tuzlanır. Bu işlem çocuğun pişmemesi,
    terlememi ve çiğ kalmasını önler. Yeni doğan çocuk
    önceleri "öllük" denilen kırmızımsı bir toprak ile
    belenir. Bu pratik günümüzde ortadan kalkmıştır. Yeni
    doğum yapmış kadına yörede "loğusa", ya da "Dığasken" adı verilir.
    Loğusa kadına ilk önce undan hazırlanan ve içerisinde
    pekmez katılarak yapılan kuymak yedirilir. Bu, özel gün
    yemeği sayılır.

    Doğum yapan kadınla çocuğu, inanışa göre kırk gün dış
    zararlardan ve tehlikelerden korunur. Kırkgün boyunca yattıkları
    odanın ışığı söndürülmez. Yastıklarının baş tarafına
    Kur'an-ı Kerim konulur. İki kırklı kadın birbiriyle karşılaştıklarında
    iğne değiştirirler ki, kırkları birbirini basmasın. Evde değirmenden
    un, bulgur Sünnetten bir görünüm

    getirildiğinde çocukla kadın birkaç adım dışarı
    çıkarılır. Yine yakın bir evden cenaze çıkmışsa, kırkı
    çıkmamış loğusayla çocuğu cenaze oradan
    götürülürken dışarı çıkarılır. Bu
    âdetler kırk basmaması için yapılır.

    Yine kırk basmaması için "kırklama" yapılır. Çocuğun
    yıkanacağı suya yirmi ve kırkıncı günde kırk kaşık şu, ya da kırk
    tane arpa sayılarak atılır. Çocuğun başı üzerinde bir
    kalburdan su dökülür. Böylece kırk
    çıkarılır. Kırk çıktıktan sonra çocuk ve anneye
    zarar verecek etkenler de ortadan kalkmış olur.

    Lohusalık döneminde geleneksel kültür içerisinde
    anne ve çocuğa zararı dokunacağına inanılan "Alkarısı" adını
    verdikleri saçı başı dağınık, dişleri iri, parmakları çok
    uzun çirkin bir yaratığın olduğundan da söz edilir. Buna
    karşın geçmişte annenin ve çocuğun yatağının
    çevresine kıl ip bırakıldığı, yastığına iğne takıldığı
    görülmüştür.

    Böylece alkırısı denilen mahlûkun zarar veremeyeceği inanışı
    yaygınken, günümüzdeki bu tür uygulamalar kalkmış
    olup, yatılan yerin başucuna Kur'an-ı Kerim konulmaktadır.

    Yeni doğum yapmış lohusayı ve çocuğunu görmeye gitme
    âdeti vardır. Bu gidişle birlikte giyim eşyası vb.
    götürülür. Özellikle ilk doğumda kadının
    annesi tarafından beşik donatılır.

    Çocuğun ilk dişi çıktığında buğday kaynatılarak hedik
    yapılır. Bazen hedik taneleri bir ipliğe dikilerek bebeğin boynuna
    takılır. Çağırılan akraba ve komşulara "Diş Hediği" ikram
    edilir. Çocukluk çağı içerisinde birçok
    geleneklere dayanan uygulamaların varlığı da dikkati çeker.
    Doğup yaşamayan çocuklara "Tıpkı" oldu derler ve tıpkı
    çeşmesi denilen suda yıkarlar. Hekimhan'ın Güzelyurt
    beldesindeki Tıpkı/Tıpka çeşmesine bu gaye ile gidilir. Konuyla
    ilgili olarak bir kişi yılanın veya yengecin ağzında bir böcek
    görürse çocuğu doğup yaşamayanın adını seslice
    söylediğinde yılan veya yengeç ağzındakini bıraktığında
    Tıpkı'nın geçeceğine inanılır. Çocuk yürümede
    geç kalmışsa, iki ayak bileğine ip bağlanır, hızla biri gelerek
    ayağındaki bu ipi keserek kaçar buna "Duşak Kesme" denilir.
    Geç konuşan, konuşma güçlüğü olan
    çocuklar için ziyaretlere gidildiği
    görülür.

    Uyumayan, korkan çocuklara "okutulur"; çocuğa
    korkularının geçmesi için geleneksel bazı pratikler
    uygulanır. Nazar değmemesi için kulak memesinin ardına kara
    çalınır. Omuz başına ya da giysisinin iç tarafına
    nazarlık takılır. Bebeklik çağındaki sancılarına, kulak
    ağrılarına ve rahatsızlıklara yönelik uygulamalar
    günümüzde az da olsa devam etmektedir. Şehirleşmenin
    hızlandığı yörelerde doktora başvurmalar artmıştır.

    SÜNNET VE KİRVELİK GELENEKLERİ

    Malatya ve köylerinde dinî vecibeler gereği erkek
    çocuklarına yapılan sünnet ve geleneksel bir kurum olarak
    kirvelik önemli bir yer tutar.

    Kirvelik: Yerleşik ve kurumlaşmış bu özelliğiyle, çocuğun
    sünneti ile birlikte ve hatta kirveliğin kurulmasıyla da daha
    önceden doğarak pekiştirilmiş yakın dostluklar, ilişkiler
    bütününü oluşturur. Yörede erkek çocuğu
    sünnette tutan kirve, çocuğun manevi babası sayılır. Bu
    kişiye kirve, kivre gibi isimler verilir. Kirveliklerin kurulmasında,
    seçim ve teklifin geleneksel bir yeri vardır. Kirve,
    çocuğun babasının sevdiği bir dostu, arkadaşı olabilir. Bu
    teklif geleneğe göre reddedilmez. Kirvelik "Peygamber Dostluğudur"
    derler. Onun için kirve olmaya karar verenler, kendilerini artık
    birbirileriyle akraba sayarlar. Çocuklar ise birbirleriyle
    kardeş sayılır. Bazı yöreler de ise çocuk, kirvenin kızıyla
    evlenemez. Bu âdetin temelinde çocuğun kanının kirvenin
    kucağına düşmesi yatar.

    Sünnet: Bebeklik çağı ile 11-12 yaşlarına kadar olan
    dönemde gerçekleştirilir. Düğüne davet ya okuyucu
    vasıtasıyla, ya da davetiye gönderilerek yapılır. Sünnet
    düğünleri çalgılı veya çalgısız yapılır.
    Mevlüd okutulur. Düğüne davet edilenlere yemek verilmesi
    âdeti yaygındır.

    Sünnet olacak çocuğun giysisi kirve ta rafından alınır.
    Kirve çocuğa altın, saat vb. gibi armağanlar getirir.
    Çocuğun babası tarafından kirveye halı, elbise vb: gibi armağan
    verilir. Çocuk otomobille ya da atla gezdirilir. Sünneti,
    sünnetçi veya sağlık memuru yapar. Son yıllarda doktora
    yaptırılan sünnetlerde artış görülmektedir. Çocuk
    sünnet edilirken acıyı fazla duymasın diye ağzına lokum verilir.
    Bazen de çocuk, eline aldığı bir çiğ yumurtayı şaka olsun
    diye sünnetçinin kafasına atar. Sünnetten sonra
    çocuğu ziyarete gelirler, çeşitli armağanlar verirler.
    Sünnetle birlikte iki kirve ailesi arasındaki dostluk ilişkileri
    daha da pekiştirilmiş olur. Artık sünnet olan çocuk,
    geleneğe göre erkekliğe ilk adımı atmış sayılır.

    EVLENME ÂDET VE GELENEKLERİ

    Evlenme, hayatın üç önemli safhalarından biridir. Bu
    dönemlerde doğum, evlenme ve ölüm etrafında
    birçok gelenek, görenek, âdet, töre ve
    tören oluşturulmuştur. Malatya'da evlenmeler;
    görücü usûlünün yanı sıra karşılıklı
    anlaşmaya dayalı olarak gerçekleşmektedir. Bunların dışında
    "Kaçmak" yoluyla evlenmeler az da olsa olmaktadır.

    Görücü usûlünde isteklerin aileye duyurulması
    ilk basamağı oluşturur. Gençler, evlenme isteklerini direkt
    olarak babaya açamazlar. İstekler, ya anne vasıtasıyla, ya da
    başka vasıtalarla duyurulur.

    Evlenme yaşı, erkeklerde "18 yaş civarında başlar. Bu yaş genellikle
    ailenin ekonomik durumu, bazı erken evlendirmeyi gerektiren şartlarda
    ön plana çıkar. Ortalama evlenme yaşı ise askerlik sonrası
    başlar. Kızlarda ise önceleri 15-16 yaşlarında evlenme yaygınken,
    bu yaş sınırı 18-19 yaşa çıkmıştır.

    Gençler, evlenme isteklerini duyururken gelenek gereği bazı
    davranışlarda bulunurlar. Eve geç gelme, bıyık bırakma, huysuz
    davranışlar gösterme, hastalık bahanesiyle işe-güce gitmeme,
    pişirilen yemeği beğenmeme gibi davranışların yanı sıra ev eşyası
    almak, giyimine özen göstermek gibi hareketler sergiler.
    Genç kızlarda ise bu gibi davranışlara pek rastlanmaz.
    Davranışları aşikar değil, imalıdır. Hiç olmadık zamanlarda
    yakınmalar, serzenişler görülür. Evlenme geleneği
    içerisinde aile tarafından gencin evlendirilmesine kesin karar
    verilmişse, "Görücü Gezme" ya da bir diğer
    söylenişle "Kız Bakma" başlar. Evlendirilecek gencin ailesi
    çocukları için temiz süt emmiş, kendilerine
    lâyık bir kız bulmak için düğün, nişan komşu
    gezmeleri, akraba ve tanıdıklarının tavsiyeleri vb. vesilelerle kız
    beğenirler.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:28 pm

    "Kız bakmaya" gitmeden önce tanıdıklar vasıtasıyla el altından
    kız tarafına haber gönderilir. Kız evine gidildikten sonra,
    genç kız el öper ve misafirlere kahve ikram eder. Bu
    ziyaret sırasında kız yakından incelenir. Kızın bir sakatlığı var mı,
    hamarat mı öğrenilmeye çalışılır. Kızın niyeti yoksa
    görücülere asık suratlı davranır. Ayakkabılarını dağınık
    bırakır ve yanlarında pek durmaz. Bu görücü
    gezmelerinde, kız beğenilmişse durum aile içerisinde tekrar
    görüşülür, danışılır. Kızı istemeye karar verilir.
    Kız evine haber gönderilir. Aile kızı vermeye niyetli ise, "Kız
    evi naz evi" deyiminden hareketle kendilerini naza çekerler.
    Hele bir danışalım-görüşelim hayırlı ise olur, derler,
    Neticede kız evine gidiş-gelişler birkaç sefer tekrarlanır.
    Gün kararlaştırılır. Daha sonra kızı istemeye giderler. Her iki
    tarafın yakın akrabaları bu istemede hazır bulunurlar. Kız istenirken,
    oğlan ve kız babasını temsilen birer kişiye vekâlet verilir.
    Oğlan tarafını temsil eden kişi kızı "Allah'ın emriyle, Peygamberin
    kavliyle" üç kere ister. Üçüncü
    tekrarın sonunda, kız babası "Allah yazdıysa bize diyecek söz yok,
    biz de verdik" diyerek cevaplar. Orada bulunan hoca dua okuyarak "Allah
    hayırlı eylesin" der. Bu törenin Malatya köylerindeki adına
    kız isteme, söz kesme veya el öpme adı verilir. Kız
    istenildikten sonra, köylerde görülen bir âdet ise
    gencin kulağının çekilmesi ve bahşiş alınması geleneği vardır.
    Ayrıca, "Süt hakkı" adıyla kızın annesine hediye verme adeti
    vardır. Söz kesildikten sonra ağız tatlılığı için şerbet
    ezilerek dağıtılır. Ardından "başlık" görüşülür.
    Başlığın, yöredeki adı "Galin" dır. Bu gelenek bazı köylerde
    devam etmektedir. Birçok yerde ise kalkmıştır. Başlık istenen
    yörelerde babanın isteği orada bulunanların ricasıyla makul bir
    seviyeye indirilir. Başlık geleneğinin kalktığı yörelerde liste
    verme geleneği vardır. Bu listeye istenilen ev eşyaları, altın vb.
    yazılır. Başlık geleneğinin sürdürüldüğü
    köylerde kaçırma yoluyla yapılan evliliklerde normal
    durumda alınan başlığın iki katı miktarda "Kan" adı verilen başlık alma
    geleneği de görülebilmektedir.

    Söz kesmenin ardından belirlenen bir günde nişan takılır. Bu
    törene bazı köylerde göreye gitme, şerbet içme
    gibi isimler verilir. Nişanda oğlan tarafı bir heybe hazırlar, bir
    gözüne şirincelik denilen çerez konulur, diğer
    gözüne ise kız ailesine gömlek ve kumaş gibi hediyeler
    konulur. Şirincelik, misafirlere dağıtılır. Kız anasına
    götürülen hediyeye ise, "Ana keteni" denir. Kız, nişanda
    oğlan tarafının aldığı elbiseleri giyer. Büyük teştlerde
    şerbet ezilerek dağıtılır. Yüzükler kadınlar tarafından
    takılır. Nişanlılara para ve altn gibi hediyeler verilir. Bundan sonra
    erkek tarafı nişanlı kızdan söz ederken "bizimgelin" der.
    Nişanlılık döneminde gençlerin birbirlerini
    serbestçe görmeleri hoş karşılanmaz. Bu yasaklama
    şehirleşmenin başladığı yörelerde zayıflamıştır.

    Nişanlılık döneminde kız tarafına dini bayramlarda koç
    gönderilir. Ayrıca altın, saat, elbiselik gibi hediyeler de
    götürülür. Bu hediye götürme âdeti
    erkeğin nişanlısını ziyaretinde de geçerlidir. Nişanlılık
    dönemi "evli evinde gerektir" düşüncesinden hareketle
    fazla uzatılmaz.

    Nişandan sonra gelen tören düğündür.
    Düğünler köylerde hasat sonuna rastlar. Şehirlerde ise
    bahar ve yaz aylarında yapılır. Düğün günü
    kararlaştırıldıktan sonra kız tarafından da nişanlı kızla beraber 3-4
    kişi alınarak şehre düğün pazarlığına gidilir. Geline, eşya,
    elbise, altın vb. alınır. Bazı köylerde buna "yük" de
    denilmektedir. Düğünden önce oğlan tarafından aldığı
    yün ile kız tarafı yatak yapar. Düğün öncesi bir
    gelenek de "Yolların sağlanması" adı altında kızın amcasına, dayısına
    ve erkek kardeşine hediye alınarak onların gönüllerini
    almaktır. Bunlara emmi yolu-dayı yolu denilir. Bu gönül alma
    işi bir elma götürülerek de para
    götürülerek de olur.

    Düğüne davet; köylerde "okuntu' denilen çağırma
    şekliyle olur. Okuntu dağıtana bahşiş verilir. Bu adet yerini
    davetiyelere bırakmıştır. Düğünler önceleri
    çarşamba ve perşembe günleri yapıldığı gibi Cuma,
    cumartesi, pazar günleri de yapılmaktadır. Düğünün
    başladığını belli etmek için oğlan evinin damına Türk
    bayrağı asılır. Bayrağın asıldığı uzun sopanın ucuna bazı köylerde
    elma konur. Düğünlerde özellikle köylerde
    davul-zurna çalgısı bulunur. Düğün sırasında
    özellikle yörenin seyirlik oyunları oynanır. Şehirde ise
    davul-zurna yerine orkestra ağırlıktadır. Arapgir ilçesinde
    klarnet, keman cümbüş vb. çalgılar kullanılmaktadır.

    Köylerde; bayraktar, düğün vekili, aşçı, kahveci
    gibi hizmet grubu misafirlerle ilgilenir. Gelin getirmeye gitmeden
    önceki gün, kız tarafına "kınacılar" ve "ekmekçiler"
    gönderilir. Kınada, oyunlar oynanır ve gelin kıza kına yakılır.
    Kına yakımanda tepsi başlar üzerinde dolaşırken Malatya'nın kına
    havası olan "Yüksek eyvanlarda bülbüller öter"
    türküsü söylenir. Gelin kızın önce sağ eline
    kına yakılır, içerisine bir madeni para konularak dolakla
    (yazma) sarılır. Sonra diğer eline yakılır. Kınadan bir
    bölümü oğlan tarafına gönderilir. Kına sırasında
    "gelin övme" ya da "gelin ağlatma" törenleri yapılır. Bu
    törenler sırasında çeşitli türküler ve maniler
    söylenir. Kına gecesinin sabahı oğlan evinde toplanan gelin alayı
    dağlık yörelerde at ile diğer yörelerde traktör ve
    otomobil ile gelin almaya giderler. Gelincik adı verilen gelin arabası
    dikkatle süslenir. Kızın köyüne yaklaşıldığında gelin
    alayı durdurularak "sapancalık" denilen bahşiş alınır. Ayrıca kız
    evinin kapısı kapatılarak bahşiş alınır, sonra açılır.

    Düğünden üç gün sonra kız tarafı oğlan
    tarafına tatlı gönderir. Bir hafta sonra gelinle kocası kız
    tarafını ziyaret ederler. Buna "Haftasına gitmek" adı verilir. Kız
    tarafı ise onbeş gün sonra karşı tarafı ziyaret eder.
    Önceleri çok yaygın olarak görülen evin
    büyüklerine karşı "gelinlik etme" âdeti bugün
    önemini kaybetmiştir. Gelinlik etmek; kaynana, kayınbaba ve diğer
    aile büyüklerinin yanında sofraya oturmamak, çok
    sessiz konuşma gibi davranışlardır.

    ÖLÜMLE İLGİLİ ÂDETLER

    İnsanoğlu doğar, yaşar ve ölür. Bu dönem
    içerisinde birçok inanç, âdet ve pratiklerin
    gelişmiş olduğunu görürüz.

    Ölümle ilgili inanç ve uygulamalar ölüm
    öncesi, ölüm sırası ve ölüm sonrası olmak
    üzere üç bölümde incelenebilir.

    Ölüm Öncesi: Yöredeki halkın inanışlarına göre
    ölümün habercisi olarak adlandırılan hayvanlarla ilgili
    düşünceler bulunmaktadır. Bunlar; köpeğin gereksiz yere
    uzun uzun uluması, evin damına baykuşun kaçıp ötmesi. Bu
    gibi durumlar bir kara haberin geleceğine ve ölü olacağına
    yorumlanır. Ölüme yorumlanabilecek rüyalar da vardır:
    Önceden ölen bir yakınının kendisini de yanma
    çağırması, rüyasında evin orta direğinin yıkılması, evin
    bir yanının yıkılarak göçmesi, gibi rüyalar
    ölüme yorumlanır. Hastanın öleceği düşüncesi
    şu belirtilerle anlaşılır: Gözleri kayar ve soğur, burnu
    çöker, nefes alıp vermede hırıltı olur, daha önceden
    ölen bir kimsenin kendisini çağırdığını söyler,
    gurbette olan çocukları varsa onları sayıklar, su ister,
    yanındakilerden helallik alır, ağzına köpük yığılır.

    Ölüm Sırası:

    Bir kişinin öldüğü, vücudunun hareketsiz ve kaskatı
    kesilmesinden, göğüs kafesinin inip kalkmasından,
    bakışlarından ve vücudunun soğumasından anlaşılır. Ayrıca, şu
    pratiklere de başvurulur, Ağzına ayna tutulur, Aynada buharlaşma olursa
    yaşadığı, yoksa öldüğü anlaşılır. Ayrıca nabzına da
    bakılır. Ölüm haberi çabuk duyulur, derler. Yakın
    çevrelerine ya telefon edilerek, haberci gönderilerek ya da
    camiden duyuruda bulunulur. Öldüğü anlaşılır anlaşılmaz
    çenesi çekilir ve bağlanır. Gözleri açıksa
    kapatılır. Elleri yanlara getirilir, ayak başparmak uçları bir
    iplikle bağlanır. Gözü açık ölmüşse bir
    beklediği var düşüncesiyle ve gözü arkada kalmasın
    duygusuyla elle sıvazlanarak kapatılır. Temiz bir yatağa alınır, buna
    'rahat döşeği' denilir. Ölen kişinin üzerindeki giysiler
    yırtılarak çıkarılır. Bu giysilere ölünün soykası
    da denildiği olur. Yatakta sağ yanı kıbleye gelecek biçimde
    bırakılan ölünün üzerine çarşaf serilir.
    Bazen karnının üzerine, şişmemesi için bir bıçak
    veya makas konulur. Yatağın etrafında halka biçiminde oturularak
    beklenir.

    Yakınları tarafından kefen hazırlanır. Kara kazanda su ısıtılır.
    Ölü evinin pencereleri açılarak havalandırılır. Bu
    arada ölenin giysileri, yatak ve yorganı bir kadın tarafından
    yıkanır. Bu kadına birkaç kalıp sabun verilir. Akşam gün
    batımına yakın zamanda cenaze defnedilmez. İnanışa göre, gün
    batımından sonra yer mühürlüdür, kimseyi kabul
    etmez inancı hakimdir. Ertesi sabah defnedilir. Bu beklemenin bir amacı
    da uzaktaki yakınlarının gelmesi içindir. Erkek cenazesini
    erkekler, kadın cenazesini kadınlar yıkar. Abdesti aldırılır. Yıkama
    işi "Teneşir" denilen bir tahta kerevet üzerinde yapılır.
    Ölen kişi nişanlı veya yeni gelin ise yanma gelinliğinin
    konulduğu, saçının ardına kına yakıldığı da olur. Saçları
    örülür veya boynuna dolanır. Kefenlenen cenaze
    çam veya kavak ağacından yapılmış kapaklı tabuta veya "Salaca"
    denen dört kollu tabuta konur. Ölen kadın ise tabutun
    üzerine yazması atılır. Erkek ise giysisi çoğu zaman
    konulmaz, üzerine bir örtü atılır. 3-4 aylık
    çocuklar bir kişinin kolları arasında mezara
    götürülür. Yıkama işlemi bittikten sonra bazı
    yörelerde kazan ters çevrilir. Gece orada ışık yakılır.

    Cenaze yıkandıktan sonra bekletilmeden mezara götürülme
    işlemi başlar. Kadının mezarı göğüs hizası yüksekliği
    kadar, erkek mezarı göbek hizası yüksekliği kadar derinlikte
    eşilir. Eşilen mezarda başkasına ait kemik çıkmışsa bunlar bir
    köşeye toplanır. Bazı yörelerde âdet gereği mezara
    madeni para atılır. (Böylece inanışa göre o yer alınmış
    sayılır) Cenaze namazı kılındıktan sonra mezara indirilir. Mezar,
    oradakiler tarafından hızlı bir şekilde toprak atılarak kapatılır.
    Kapatma işlemi bittikten sonra üzerine su dökülür.
    Bu inanış bazı yörelerde sorgusunun ve sualinin çabuk ve
    kolay verilmesi içindir. Mezarın yanında gün batınımdan
    sonra ateş yakmak geleneği yaygındır. Bunun amacı yabani hayvanlar
    tarafından cenazeye zarar gelmemesi içindir.

    Mezar Sonrası Yapılan İşlemler: Mezar dönüşü cenaze
    evine gelinir ve Kur'an okutulur. Kadınlar tarafından ağıtlar yakılır.
    Yaygın bir gelenek olarak, ölen kimse kadın ise sağlığında
    komşularından ödünç bir şeyler almıştır ve hakkı
    geçmesin düşüncesinden hareketle kadınlara sabun,
    iplik gibi şeyler dağıtılır.

    Daha önceleri mezar dönüşü cenaze çıkan ev
    tarafından bir yemek verme âdeti vardı. Bazı köylerde bu,
    bugün de devam etmektedir. Ölü evinde üç
    gün ile yedi gün arası yemek yapılmaz, komşular tarafından
    getirilir. Ölü sahipleri, ikinci günün sabahı
    mezarı ziyaret ederler. Ölü çıkan eve komşu, tanıdık,
    akraba gelerek başsağlığı diler. Cenaze çıkan evin erkekleri en
    az bir hafta sakal traşı olmazlar. Kadınlar ise alınlarını siyah veya
    beyaz bir yazma ile bağlarlar. Ölümün
    üçüncü ya da yedinci günü ölü
    evi yemek yaparak mevlüd okutur. Helva dağıtılır ve yemeğe
    köyün tamamı katılır. Üçüncü
    günü ile kırkıncı günü arası hatim indirilir.
    İnanışa göre elliikinci günde et kemikten ayrılır. Bu
    günün akşamı Kur'an okutulduğu görülür.
    Ölümden sonra gelen Ramazan ve Kurban Bayramı ölen
    kişinin "İlk Yas Bayramı"dır. Köylerde bayramlaşma ilk önce
    bu evlere ve hasta olanlara gidilerek yapılır. İlk yas bayramında
    mezara gidilerek şeker, leblebi gibi yiyecekler dağıtılır.

    ÖLÜ-ÖLÜM-MEZARLIKLA İLGİLİ İNANIŞLAR

    1- Mezarlık, parmakla işaret edilerek gösterilmez, unutularak gösterildiğinde parmak ısırılır.

    2- Gece sakız çiğneyene "Ölü eti çiğniyorsun" diye müdahale edilir.

    3- Mezardaki ölünün canına batar düşüncesiyle gece şiş ile çorap örülmez.

    4- Mezar ziyaretinde ağlayıp kendini kaybedenlerin başı üzerine toprak serpilir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:29 pm

    Malatya Tarihi


    Malatya çevresinin çok
    eskiden beri bir yerleşme alanı olduğu bilinir. Malatya ovasında eski
    yerleşmeleri belirten birtakım yığma tepelere (höyük) ve
    megalitik kalıntılara rastlanır. Başlıca yerleşmeler, ovada tabii su
    deposu olan güneydeki dağların eteğinden uzaklaşmadı ve şehir
    birkaç defa yer değiştirdiği halde, bütün tarih
    devirleri boyunca, adını hemen hemen değiştirmedi. Şehrin ilk kuruluş
    yeri bugünkü Malatya’nın 4km. kuzeydoğusundaki Orduzu
    (Bahçebaşı) kasabası toprakları içinde yer alan Aslantepe
    höyüğüdür. Son yıllarda İtalyan arkeologları
    tarafından bu bölgede sistemli araştırmalar yapıldı ve şehrin eski
    tarihini aydınlatan önemli belgeler ele geçti.
    Aslantepe’de yapılan kazılarda, Neolitik çağda yerleşilmiş
    olan bu höyüğün üst kısımlarında M.Ö. XIII.
    yy.da yapılan bir Hitit sarayı ile daha sonra Asurlu bir valiye ait
    sarayın kalıntıları ortaya çıktı. Arkeolog L. Delaporte, burdaki
    Hitit şehrinin adını Maldiya şeklinde tespit etti.; bu ad Asur veya
    Urartu belgelerinde Milidya, Melid, Melidi ve Meliddu
    biçimlerinde geçer. Yüzyıllarca sonra bu eski
    yerleşmenin yerini alacak Roma şehrine de Melita (veya Melitine) adı
    verildi; bu adı da müslüman devrinin Malatya’sı izledi.
    Adın anlamı bilinmemekle birlikte, Hitit kuruluşları arasında Malazia
    ve Malita gibi adlara rastlanır, Aslantepe’de kurulan Hitit
    şehrinin çok daha eski bir neolitik yerleşmenin yerini aldığı
    anlaşılmaktadır. Aslantepe adının da, burada ele geçen ve
    1895’te yayımlanan bir aslan avı sahnesini gösteren kabartma
    resimle ilgili olduğu sanılır. M.Ö.XII. yy. başına kadar
    Büyük Hitit devleti toprakları içinde bulunan şehir,
    bu devletin M.Ö. 1190’a doğru ortadan kalkmasıyla,
    küçük bir devlete başkent oldu; M.Ö. 1114’e
    doğru Asur hükümdarı Tiglatpleser I tarafından vergiye
    bağlandı. M.Ö. 1115-675 yılları arasında geçen 440 yıl
    içinde Malatya’da 23 hükümdar adı tespit edildi.
    “Dana ayağı şehri” diye de tanımlanan Malatya, bir
    süre Kargamış krallığına bağlı kaldı, sonra tekrar Asurlulara
    vergi verdi; bundan sonra M.Ö. 800 yıllarına doğru Urartu (Haldi)
    devleti, M.Ö. 722’ye doğru Asur hükümdarı Sargon
    II’nin eline geçerek halkı başka yere
    sürüldü ve onların yerine Basra körfezi
    taraflarından esir alınan halk yerleştirildi; ayrıca burada bir Asur
    sarayı yaptırıldı. VII. yy.da, Asur devleti yıkıldığı sırada, halkının
    ova içinde başka yerleşme noktalarına dağıldığı anlaşılır.
    Bununla birlikte M.S. I. yy.a doğru burada kurulan Roma askeri kamp
    şehrine hemen aynı adı verilmiş olması, eski şehrin adının
    unutulmadığını gösterir. Roma şehrine, yörenin adı olan
    Melitene ismi verildi. Romalılar, şehirlerini Hitit şehrinin 4 km.
    kuzeyinde, ondan 100m. kadar alçakta ova içinde kurararak
    surlarla çevirdiler. Bu şehir bugün Eski Malatya
    (Battalgazi) adıyla tanınan, ilçe merkezi,
    küçük bir kasaba durumundadır. İmparator Titus
    devrinde (I. yy.), bir Roma lejyonuna kamp olan Melitine, Trajanus
    (98-117) döneminde büyüdü, şehir haline geldi;
    Diocletianus (284-305) zamanında önemi arttı; İmparator
    Constantinus tarafından yaptırılan surlar 532’de Bizans
    imparatoru Justinianus tarafından bitirildi ve kale-şehir,
    imparatorluğun doğu sınırları yakınında büyük önem
    kazandı. Malatya, Sasani imparatorluğunun saldırılarına uğradı, VII.
    yy.da, İslam orduları Malatya çevresinde göründü.
    Nitekim İslam kumandanı İyaz bin Ganim, Şimşat’ta (Şamşat)
    bulunduğu sırada Habib ibni Mesleme’yi göndererek
    Malatya’yı ele geçirdi; fakat Bizanslılar şehri geri
    aldılar. Muaviye, Suriye ve Elcezire valisi olunca, Habib, ani bir
    saldırıyla Malatya’yı alarak (657-658), şehre bir süvari
    bölüğü bıraktı ve bir vali tayin etti; öte yandan
    Muaviye, Anadolu seferi sırasında Malatya’ya gelerek buradaki
    muhafız sayısını arttırdı. Bu suretle Malatya, Anadolu’ya karşı
    yapılan yaz seferlerinin genel karargahlarından biri durumuna geldi.
    Bununla birlikte halife Abdülmelik ve Abdullah bin Zübeyr
    zamanında iç karışıklıklar çıkınca, halk şehri bıraktı;
    bundan yararlanan Rumlar burayı ele geçirerek tahrip ettiler.
    Daha sonra Malatya’ya Ermeniler ve aramca konuşan
    köylüler (Nabatiler) yerleştiler (712). Bu suretle şehrin
    nüfusu arttı ve müslümanlarla ilgisi kuvvetlendi.
    Nitekim Halife Ömer, İbni Ali, daha önce şehri terketmiş olan
    Turanda (Darende) halkını Malatya’ya yerleştirdi ve Beni Amir
    kabilesinden Cenana bin el Haris’i buraya vali tayin etti.
    740-741 yılında Bizans generali Aşkivaş kumandasındaki bir ordu ile
    Malatya üstüne yürüyerek, şehri ve yakınlarını
    yağmaladı. Malatya halkı şehrin kapılarını kapatarak El-Rusafe’de
    bulunan Halife Hişam’a bir haberci yolladı. Kısa bir süre
    sonra Bizanslılar çekildiler. Hişam, bir süvari birliği
    gönderdi, kendisi de Bizanslıların üstüne
    yürüdü ve tahrip edilen şehir onarılıncaya kadar M
    alatya önünde karargah kurdu. 750-751’de İmparator
    Konstantinos VI, Kopronymos, Ebu Müslim Horasani’nin
    Emevileri şiddetle takip ettiği bir sırada, fırsattan faydalanarak,
    Kemah gibi Malatya üstüne de yürüdü. Halkın
    Elcezire’den yardım istemesi bir yarar sağlamadı. Durumu
    öğrenen imparator, şehrin boşaltılmasını istedi. Halk sonunda
    çaresiz kalarak boyun eğdi ve taşıyabildiği yükü
    yanında götürerek Elcezire’ye çekildi. Bunun
    üstüne imparator şehri yıktı. 756’da Abbasi halifesi
    Mansur devrinde Salih bin Ali bin Abdullah, Konstantinos’un
    kumanda ettiği 100.000 kişilik bir Bizans ordusunu yenerek
    Malatya’yı geri aldı. Bunu izleyen aylarda Halife, yeğeni imam
    Abdül Vahhab bin İbrahim’i Elcezire ve hudut valisi tayin
    etti. İmam 758’de yanında Hasan bin Kahtaba ve 70.000 asker
    olduğu halde buraya geldi; harap şehrin önünde karargah
    kurarak, getirdiği işçi ve duvarcılara Malatya’yı yeniden
    kurdurdu; bir cami ile askerleri için büyük kışlalar
    yaptırdı. 6 ay sonra şehrin yeniden kurulması tamamlandı. Mansur,
    Malatya’ya 4.000 asker yerleştirerek bunlara yüksek
    ücret ve geniş tımarlar verdi. 759’da, Muhammed bin İbrahim,
    şehri Bizanslılardan korumak üzere, bir orduyla Malatya’ya
    geldi ve şehrin güvenliğini sağladı, göç edenler
    geriye döndüler. Girişilen bir Bizans saldırısı Halife
    Harun-ür-Reşid tarafından püskürtüldü. Memun
    zamanında, oğlu Elcezire valisi Abbas, Malatya’yı üs olarak
    kullanarak Bizanslılara karşı harekete geçti. 837 yazında Bizans
    imparatoru Theophilos Ermenilere karşı açtığı seferde
    Malatya’yı yağma ve tahrip ettirdi; dönüşte halkını
    esir olarak götürdü. Ertesi sene El-Mutasım zamanında
    Malatya halkı, Afşin, emir Ömer bin Abdullah el-Akta ve 10.000
    Türkün yardımıyla birlikte hareket ederek imparator
    Theophilos’un kuvvetlerini Dazimon kalesi yakınında yendi. Fakat
    Bizanslılar 841’de Malatya havalisini aldılarsa da kalesini elde
    edemediler.

    Nitekim IX. yy.ın ortalarına doğru Malatya’nın batı ve
    kuzeyindeki büyük kısmına yerleşen Hıristiyanlıkta ayrı bir
    mezhebe bağlı Pavlikiyanlar, Bizansa karşı isyan ettikleri zaman,
    Malatya emiri Ömer el-Akta onları korudu ve bunların reislerine,
    bu bölge Argavan, Divriği ve Amara gibi yeni kaleler kurdurdu.
    Bunu izleyen yıllarda yapılan mücadeleler sonunda Ömer
    el-Akta bütün ordusuyla Merc el-Uskuf’ta (Uskuf
    çayırı) Bizanslılar tarafından öldürüldü.
    Bunun üstüne imparator Basileios I, Tephrike ve Turanda
    (Darende) üstüne yürüdü; Zibatra ve
    Sumeysat’ı yol ederek bugünkü Çirmikli suyunda
    karargah kurdu; fakat Malatya’yı ele geçiremedi; kuşatma
    sırasında ordusu büyük kayıplara uğradı. 916-917’de
    Malatya emiri Munis, buradan hareket ederek, Kappadokia’ya
    (Kayseri, Sivas) doğru bir akın yaptı. 926-927’de Bizanslılar
    karşı harekete geçtiler. Ermeni aslından Domestikos Joannes
    Kurkuas kumandasındaki kuvvetlerle Malatya topraklarına girerek, şehrin
    surlarına yaklaştılar; geçtikleri yerleri yakıp yıkarak
    Şimşat’a (Şamşat) kadar ilerlediler. Şehrin emiri, oğlu Ebu
    Hafs’ı ve kumandan Ebul Eşas’ı Kurkuas’a
    göndererek, imparatora bağlılığını bildirdi. Kurkuas, Malatya ve
    Sumaysat havalisini Ermeni reisi Meleh’e verdi; fakat Meleh,
    Musul Hemedanı emiri Nasırüddevle’nin amcası
    Saidüddevle tarafından buradan atıldı. Öte yandan
    934’te Ebu Hafs ile Ebul Eşas’ın ölümlerinden
    sonra Kurkuas ve Meleh, çift sur ve su dolu hendekle korunan
    Malatya önünde göründüler. Açlıktan
    korkan şehir halkı Malatya’nın teslimi için bunlarla
    görüşürken, Rumlar, hileyle kuzey kapısından şehre
    girdiler ve burayı 19 mayıs 934’te işgal ettiler, halk şehri terk
    etti; surlar yıkıldı ve böylece şehir her türlü
    saldırıya açık bir duruma geldi. Daha sonraki yıllarda Hemedan
    emiri Seyfüddevle birkaç kere Malatya topraklarını istila
    etti. 932’de yapılan yeni Hemedan akınlarıyla bölge tahrip
    edildi.

    İmparator Nikephoros Phokas, Suriye ve Yukarı Elcezire’yi
    alınca, harap ve savunmasız kalan şehri yeniden iskan etmek istedi.
    Ancak, Bizanslılar, arap akınlarından çekindikleri için
    buna razı olmadılar. Bunun üstüne, imparator Suriye’den
    hıristiyan mezhebinden olan Yakubileri getirmeye karar verdi ve patrik
    Mar Yohannan Sarigta’ya Malatya ve çevresine yerleşecek
    Yakubilerin rahatsız edilmeyeceklerini bildirdi. Bunun üstüne
    şehirde nüfus arttı (969); zamanla sayısı çoğalan
    manastırlar kuruldu; 1100’e doğru Malatya ve çevresinde 53
    kilise ve 60.000 hıristiyan olduğu bilinmektedir. Fakat imparator
    Nikephoros Phokas sözünde durmadı. Bu durum Yakubileri yavaş
    yavaş Araplara yaklaştırdı. İmparator Joannes Tzimiskes,
    Nisaybin’e yaptığı seferde Malatya yakınından Fırat ırmağına
    geçti (927). Bu sırada isyan eden Bardas Skleros,
    Malatya’yı ele geçirdi; şehri imparator adına yöneten
    Strategos’u esir aldı ve kendisini basileus ilan etti. Daha sonra
    Bardas Skleros, 7 yıl Dicle üzerindeki adalardan birinde esir
    olarak kaldıysa da sonunda kaçtı ve Bedevilerin yardımıyla,
    Malatya’ya geldi. 987’de şehrin valisini esir aldı ve
    yeniden kendisini basileus ilan etti. Fakat geçerken Skleros,
    geleceğin imparatoru Bardas Phokas, 14 eylül 987’de
    Malatya’dan 1008’de Hamdanilerden Ebul Heyca, Mirdasilerden
    Mansur Lulu’nun önünden kaçarak Malatya’ya
    sığındı ve imparator tarafından buraya vali tayin edildi.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:30 pm

    Malatya, Bizans hakimiyetindeyken şehir Türk
    akınlarına maruz kaldı. Türkler ilk defa 1058’de şehir
    civarında göründüler; halk bunlardan kaçarak,
    yakındaki dağlara sığındı, 3.000 kişiden kurulu Türk kuvvetleri,
    emir Ebu Dinar kumandasında 10 gün süreyle şehir ve civarını
    yağmaladı. Fakat dönüşleri sırasında Sasun bölgesi halkı
    tarafından pusuya düşürülerek yok edildi. Türkler,
    imparator İsaak I (1057-1059) zamanında yeniden Malatya’ya
    girdiler ve halkını esir ederek götürdüler. Bunun
    üstüne İsaak’ın yerine geçen Konstantinos Dukas
    X, 1060’ta (veya 1061) Malatya’nın iki sur ve hendeğini
    yeniden yaptırdı ve İstanbul’da oturan Malatya ileri
    gelenlerinden bir kısmını doğdukları şehre dönmelerini sağladı.
    Çok kısa bir zamanda şehir yeniden onarıldı. Ancak sürekli
    saldırılar yapan Türkler, burada büyük bir direnme
    görmediler; Malatya etrafında karargah kuran ordular, başıbozuk
    kuvvetlerle Türkler üzerine yürümek için,
    Fırat’ı geçmekten çekindiler. Bununla beraber
    Türkler, şehri kuşatmadılar ve Kayseri’ye
    yürüyerek burayı aldılar. Romados Diogenes IV, 1068’de
    Selçuklulara karşı harekete geçince, sınırları, Türk
    kumandanı Afşin’in akınlarından korumak üzere
    Malatya’ya bir kumandan gönderdi; aynı yıl, Flafatos
    kuvvetleriyle Suriye sınırında kendisine geçici bir devlet kurdu
    ve Malatya’ya Hetomoğlu Thoros’u vali olarak tayin etti.
    Thoros’dan sonra ermeni Hareb, Balatianos (Valentianus) ve rum
    Gabriel, Bizanslıların Türklere uzun süre dayanamayacaklarını
    anlayınca, Malatya üstündeki hakimiyetini önce halifeye
    onaylattı, sonra türlü hilelere başvurarak, Türk
    kuvvetlerini Malatya’dan uzaklaştırdı ve daha sonra bu kuvvetler
    Malatya’yı kuşatınca, Sivas’a hakim olan Danişmendoğlu
    Gümüştigin’e başvurdu; onun yardımıyla Türklerle
    barıştı. Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan I,
    Malatya’yı ilk defa 1100’de kuşattı; fakat kızı
    Morfia’yı Urfa kontu Baudouin ile evlendiren Gabriel’in,
    Frankları yardıma çağırması üstüne geri
    çekildi. Daha sonra Gümüştigin şehrin çevresini
    yağmaladı. Bunun üstüne Antakya hükümdarı Mohemond,
    yeğeni Riccordo ve bir süvari kuvvetiyle harekete geçti,
    fakat Maraş yakınında tuzağa düşürülerek esir alındı ve
    Niksar’a (veya Sivas) gönderildi (1100). Fakat Urfa hakimi
    Baudouin’i yardımına çağırdı. Baudouin Malatya’yı
    kuşatmadan kurtardı ve üç gün süre ile
    Gümüştigin’i izledi. Urfa’ya dönerken
    uğradığı Malatya’yı Gabriel kendisine teslim etti, o da, şehri
    korumak için, buraya 50 süvari bıraktı. Bununla beraber
    Gümüştigin aynı senenin sonbaharında halkın isteğine uyarak
    yine Malatya önlerine geldi; halkın Gabriel’i teslim etmesi
    üstüne Malatya’ya girdi (18 eylül 1101).
    Böylece Malatya’da Danişmendli hakimiyeti başladı. İmparator
    Aleksis Kommenos’un isteği üzerine Gümüştigin,
    Malatya’ya getirdiği Bohemond’u 100.000 dinar karşılığında
    serbest bıraktı (1103). Gümüştigin, Malatya’yı aldıktan
    2 yıl sonra öldü (1103-1104). Yerine oğlu Yağıbasan
    geçti. Bunun zamanında Anadolu Selçuklu Sultanı
    Kılıç Arslan, 28 haziranda kuşattığı Malatya’ya hakim oldu
    (2 eylül 1106). Fakat bir yıl sonra Tutuş’a mağlup olarak
    Habur nehrinde ölünce, en küçük oğlu Tuğrul
    Arslan, Malatya’da onun yerini aldı. Kılıç Arslan’ın
    öteki oğulları arasındaki mücadeleler sırasında Mesud,
    Malatya’ya kaçtı. Bu sırada Bohemond, Ceyhan ırmağının
    yukarısındaki Elbistan ve Malatya çevresini ele geçirdi.
    Fakat 1111’de Malatya sultanının atabeki Belek, Ceyhan
    üzerindeki araziyi ondan geri aldı. Kılıç Arslan’ın
    dul eşi Belek ile evlenmek üzere, 1113’te Malatya’dan
    ayrıldı, fakat Büyük Selçuklu Sultanının oğlu
    tarafından yakalandı. 15 mart 1118’de Kemah ve Erzincan emiri
    Mengücek Gazi, Malatya çevresini yağmaladı. Bunun
    üstüne genç hükümdarın annesi
    Urfa’daki Joscelin’den yardım istedi. Ertesi yıl Tuğrul
    Arslan, Danişmendli Gazi ve Bizanslıları yenen Belek’in
    yardımlarıyla Ceyhan üzerindeki toprakları ve Elbistan’ı
    aldı. Belek, Manbic önünde ölünce de Gerger’i
    eline geçirdi. Bir süre sonra Danişmend Gazi, damadı
    Selçuklu Sultanı Mesud ile birlikte Malatya üstüne
    yürüyerek şehri kuşattı (1124); halkın yardımıyla
    Malatya’ya girdi. Bu hükümdar devrinde Malatya barış
    içinde yaşadı. 1135’te yerine oğlu Melik Muhammed
    geçti; fakat kısa bir süre sonra Bizans imparatorunun
    yaklaştığını haber alarak, şehri bıraktı. Joannis Kommenos II,
    Suriye’ye kadar ilerlediği sırada, Selçuklu Sultanı Mesud,
    Kilikya’ya saldırarak esir aldığı Adana halkını Malatya’ya
    gönderdi. 1139’da Melik Muhammed de Kilikya seferine
    çıktı. Ölümünden sonra Zünnun onun yerine
    geçti. Bunun üstüne kardeşi Aynüddevle,
    Malatya’yı kuşattı; şehirdeki Türk muhafızlar; Bureydiye
    kapısını açarak Malatya’yı ona teslim ettiler. Bundan
    sonra Selçuklu Sultanı Mesud, Aynüddevle’nin
    kendisine bağlanmaması üstüne Malatya’yı iki kere
    kuşattı fakat alamadı (1143-1144). Aynüddevle ölünce (12
    haziran 1152) yerine oğlu Zulkarneyn geçti. Ancak çok
    küçük yaşta olduğundan önceleri annesi onun
    yerine saltanat sürdü; bir süre sonra genç
    hükümdarı öldürmek istediği için, şehirden
    çıkarıldı. Bunu bahane eden Mesud, yeniden şehri ele
    geçirmek istedi (24 temmuz 1152); başaramadı. 1162’de
    Zulkarneyn’in yerine küçük yaştaki oğlu
    Nasırüddin Muhammed geçti. Eğlenceye
    düşkünlüğü sebebiyle halkın gözünden
    düştüğü için Malatya’yı bırakmak zorunda
    kaldı (1170). Kardeşi Ebulkasım onun yerini aldı. 1172’de
    ölünce yerine küçük kardeşi Feridun
    geçti. Durumu haber alan Selçuklu Sultanı Kılıç
    Arslan II, Malatya üstüne yürüdü; önce
    şehri alamadı fakat Feridun, kardeşi Muhammed tarafından
    öldürülünce dört ay süren bir kuşatma
    sonunda şehre girdi (1178). Şehrin iki surunu onarttı (1181).
    1185’te devlete bağlı olmayan Türkmenler Malatya
    topraklarına saldırdılar. Bir süre sonra Kılıç Arslan
    ülkeyi oğulları arasında bölerken Malatya’yı oğlu
    Muizzüddin Kayserşah’a verdiyse de sonradan diğer oğlu
    Kutbüddin Melikşah’a bırakmak zorunda kaldı. Salahaddin
    Eyyubi’den destek gören Muizzüddin Malatya hakimi oldu.
    1200’de kardeşi Tokat hakimi Rukneddin Süleyman,
    Malatya’yı Muizzüddin’in elinden aldı. Bundan sonra
    Malatya Selçuklu Sultanlarının elinde kaldı. Alaeddin Keykubat I
    zamanında (1231) Moğollar, Malatya yakınındaki Fırat ırmağına kadar
    ilerlediler. Alaeddin, Malatya’dan 100.000 kişilik bir ordu
    toplayarak, Hisn Ziyad’ı aldı. Gıyaseddin Keyhüsrev II
    zamanında Selçuklulardan ayrılan Harizmliler Malatya’ya
    saldırdıkları gibi, 1241’de Baba İshak’ı Horasani’nin
    başında bulunduğu Türkmenler şehri yağmalamak istediler (1241).
    Gıyaseddin Keyhüsrev II’nin Kösedağ savaşında Moğollara
    yenilmesi (1243), Malatya’nın zararına oldu. Şehrin subaşısı
    Reşidüddin, Selçuklu hazinelerini yağmaladı, şehrin
    ilerigelenleri Haleb’e çekildiler. Moğollar şehri
    sardılar.

    Selçuklu Devletinin Hulagu tarafından kardeşler arasında
    bölünmesi üstüne, önce İzzeddin Keykavus II,
    Malatya’da hüküm sürdü; sonra yerine
    Rükneddin Kılıç Arslan IV geçti. İzzeddin asker
    toplamaları için Malatya bölgesine adamlar gönderdi
    (1257); fakat şehirliler adamlarını Moğolların korkusundan kabul
    etmediler. Abaka zamanında (1265-1282) yapılan yeni bir
    bölünme sonunda Malatya, Gıyaseddin Mesud II’nin
    hissesine düştü. Cimri olayı (1277) sırasında Malatya
    bölgesinde bulunan Germiyan Türkmenleri Kütahya
    bölgesine geldiler. Memluklar Malatya’yı almak üzere
    birçok teşebbüste bulundular. 1316’da
    Melikünnasır Muhammed zamanında Malatya önüne gelen bir
    Memluk ordusu şehri alarak tahrip etti. Bundan sonra Malatya
    Memlukların bir uç kalesi oldu. Ancak Dulkadıroğulları Elbistan
    dolaylarında kuvvet kazanınca Memluklu hakimiyeti etkisini kaybetti.
    Osmanlılar, Yıldırım Beyazıd zamanında etki alanlarını Doğu’ya
    kaydırdıkları sırada Malatya, Akkoyunlular, Memluklar ve Osmanlılar
    arasında birçok savaşa yolaçtı. Sivas ve Kayseri hakimi
    kadı Burhaneddin Ahmed, Amasya beyi Şadgeldi Ahmed Bey ve onun
    yardımına gelen Yıldırım Beyazıd yüzünden Malatya’ya
    kaçtı, fakat Divriği yakınlarındaki Karayel’de Akkoyunlu
    hükümdarı Karayölük Osman Bey tarafından
    öldürülünce (1398) Yıldırım Beyazıd, kadı
    Burhaneddin’in topraklarına sahip çıktığı gibi Malatya
    üstünde de hak ileri sürdü. Malatya’yı
    korumak isteyen Dulkadıroğlu Suli Bey, kızı Emine hatunu, Yıldırım
    Beyazıd’ın oğlu Şeyhzade Süleyman ile nişanlayarak
    Osmanlılar tarafına geçti. Memluk sultanı Berkuk, bu olay
    üstüne Suli Bey’i öldürterek Malatya’yı
    Sadaka Bey’e verdi. Suli Bey’in yeğeni Nasırüddin
    Mehmed Bey, Yıldırım Beyazıd’a başvurarak kendisine yardım
    edilirse Osmanlılara bağlanacağını bildirdi. Bunun üstüne
    Yıldırım Beyazıd, Berkuk’un ölümünden ve yerine
    Ferec’in geçmesinden yararlanarak Dulkadırlılar
    üstüne yürüdü ve Memluklu emiri
    Çakmak’tan Malatya’yı aldı (1399). Ancak
    Osmanlıların şehirdeki hakimiyeti bir yıl kadar sürdü. Timur
    Malatya’yı Osmanlılardan aldı (1401). Yıldırım Beyazıd’a
    haber göndererek Osmanlılara sığınan Sultan Ahmed Celayir ile
    Karayusuf’a karşı şehrin geri verilebileceğini bildirdi. Yıldırım
    Beyazıd bu isteği kabul etmedi; fakat Ankara’da yenildi (1402).
    Dulkadırlılar, Timur’un Anadolu’dan gitmesinden sonra,
    Memluklar döneminde Malatya’ya hakim oldular. Ancak,
    Memluklar bu şehre ayrı bir önem verdiklerinden vali
    göndermekten de geri kalmadılar. Bu yüzden Dulkadırlılarla
    araları açıldı. Nitekim Beyazıd II devrinde
    Çukurova’da yapılan Osmanlı-Memluk savaşları sırasında
    (1485-1491), Dulkadıroğlu Alaüddevle Bozkurt, Osmanlılarla
    işbirliği yaparak Malatya’ya hücum etti, başarı
    sağlayamayarak Memluklularla anlaşmak zorunda kaldı (1485). Bu
    yüzden Memluklar Malatya’ya en seçkin emirlerini vali
    olarak gönderdiler. Nitekim son Memluklu Sultanı Kansu Gavri,
    Malatya’da valilik yapmış, Osmanlı lehçesinde şiirler
    yazmıştır. Yavuz Sultan Selim, Memluk seferine çıkarken
    Malatya’yı aldı (1516). Temmuz sonunda Malatya önlerine
    gelen Türk ordusu, Hadım Sinan Paşa ile birleşerek
    Malatya’ya girdi. Yavuz Selim Dulkadıroğlu topraklarını
    Şahsuvaroğlu Ali Bey’e verdi. Mısır’ın alınmasından sonra
    (1517) Malatya kesin olarak Osmanlı sınırlarına katıldı ve bir
    uç şehri olmaktan çıktı. Şehsuvar Bey’in bir iftira
    yüzünden Kanuni devrinde Ferhad Paşa tarafından
    öldürülmesiyle Malatya’da Dulkadır soyu son buldu
    (1522). XVII’nci yüzyılda Celali isyanları başladığı zaman
    Malatya, asilerin soygunlarına uğradı. Celalilerden Bölükbaşı
    Kara Ahmed, Malatya’ya çok zarar verdi. Kocasinan Paşa,
    Kara Ahmed’i devlet hizmetine aldı. Malatya, İran seferleri
    sırasında orduya erzak sağladı. XVIII’nci yüzyılda
    Malatya’da imar çalışmaları başladı. Bazı cami ve
    mescidler yapıldı veya onarıldı. XIX’ncu yy.da Kavalalı Mehmet
    Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’ya yenilen ve esir olan
    Mehmet Reşid Paşa, serbest bırakılarak sadaretten azledildikten sonra
    Diyarbakır-Sivas-Harput valiliklerine gönderildi. Paşa bu arada
    Malatya’yı onarmak için 1833’te 40 tabur askerle
    şehre geldi. Arguvan bölgesindeki Dirican, Nermigan,
    Arapgir’deki Atmalı, Şötikak ve Akçadağ’daki
    Kürne, Kürecik, Gözene aşiretleriyle Adıyaman, Besni
    civarındaki aşiretler arasında güvenliği sağladı. Bu başarı, İzolu
    çevresindeki aşiret reislerini telaşa düşürdü.
    Fırat’ı geçecek olan Osmanlı askerlerinin kayıklarını
    batırarak bunların kendi üstlerine gelmesini önlemek
    istediler. Bu olaya kızan Mehmed Reşid Paşa, olayı yaratanları astırdı.
    Mısır meselesi üstünde 1839’da Mahmud II’nin
    emriyle Hafız Mehmed Paşa, karargahını Elazığ’da kurarak Kavalalı
    ile çarpışmaya hazırlandı. Orduyu Malatya’ya getirdi.
    Askerlerin içinde Alman kurmayları da vardı. General Moltke, o
    sırada yüzbaşı rütbesiyle Malatya’da bulunuyordu. Hafız
    Mehmed Paşa, askerini Orduzu’ya 4 km. uzaklıktaki Eski
    Malatya’nın içine yerleştirdi. Han, ev ve köşkleri
    işgal etti. Halk, Bağlar bölgesinden (Aspuzu) şehre inemedi. Bağ
    evlerinde kışı geçirdi. Aspuzu’da yerleşen halk, burada
    bir şehir kurarak bir daha eski yerine dönmedi. Böylece
    Malatya, ad değiştirmeden, bir üçüncü defa yer
    değiştirdi. Malatya, Tanzimattan sonra, yeni yerinde gelişmeye başladı.
    Büyük iş merkezlerinden biri durumuna geldi. Cumhuriyetten
    önce mutasarrıflık; cumhuriyetten sonra il oldu
    .
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:31 pm

    MALATYA LINKLERI :

    · Malatya Valiligi http://www.malatya.gov.tr
    · Malatya Belediyesi http://www.malatya.bel.tr
    · Inönü Üniversitesi http://www.inonu.edu.tr
    · Malatya Emniyet Müdürlügü http://www.malatyaemniyet.gov.tr
    · Malatya Il Milli Egitim Müdürlügü http://malatya.meb.gov.tr
    · Malatya Il Saglik Müdürlügü http://www.malatya.saglik.gov.tr
    · Malatya Il Çevre ve Orman Müdürlügü http://www.malatyacevreorman.gov.tr
    · Malatya Il Tarim Müdürlügü
    http://www.malatya-tarim.gov.tr
    · Malatya Gençlik ve Spor Il Müdürlügü http://www.malatya-gsim.gov.tr
    · Malatya Defterdarligi http://www.malatyadefterdarligi.gov.tr
    · Turgut Özal Tip Merkezi http://totm.inonu.edu.tr
    · ******çü Düsünce Dernegi Malatya Subesi http://www.addmalatya.org
    · Malatya Spor Kulübü
    http://www.malatyaspor.org.tr
    · Malatya TEDAS http://malatya.tedas.gov.tr
    · Köy Hizmetleri Malatya Il Müdürlügü http://www.khgm.gov.tr/iller/malatya.htm
    · Malatya PTT Müdürlügü Telefonlari http://www.ptt.gov.tr/tr/telno/malatya.htm
    · Arapgir Kaymakamligi http://www.arapgir.gov.tr
    · Arguvan Kaymakamligi http://www.arguvan.gov.tr
    · Dogansehir Kaymakamligi http://www.dogansehir.gov.tr
    · Doganyol Kaymakamligi http://www.doganyol.gov.tr
    · Hekimhan Kaymakamligi http://www.hekimhan.gov.tr
    · Pütürge Kaymakamligi http://www.puturge.gov.tr
    · Akçadag Belediyesi http://www.akcadag.bel.tr
    · Battalgazi Belediyesi http://www.battalgazi.bel.tr
    · Haniminçiftligi Belediyesi (Merkez) http://www.haniminciftligi.bel.tr
    · Ipekyolu Belediyesi (Hekimhan) http://www.ipekyolu.bel.tr
    · Dogansehir Ilçe Milli Egitim Müdürlügü http://www.dogansehirmem.com
    · Malatya Sanat Toplulugu http://www.malatyasanattoplulugu.com
    · Malatya Satranç Il Temsilciligi http://www.malatyasatranc.com
    · Malatya Ticaret Borsasi http://www.malatyatb.tobb.org.tr
    · Malatya Ticaret ve Sanayi Odasi http://www.malatyatso.org.tr
    · Malatya Tabip Odasi http://www.malatyatabip.org
    · Malatya Dishekimleri Odasi http://www.mdo.org.tr
    · Malatya Eczaci Odasi http://www.malatyaeczaciodasi.org.tr
    · Malatya SMMM Odasi http://www.malatya.smmmo.org.tr
    · Kayisi Birlik http://www.kayisibirlik.com
    · Malatya Ticaret Borsasi http://www.ticaretborsalari.com/malatya/show.asp
    · Malatya I. Organize Sanayi Bölgesi http://www.malorsa.org.tr
    · Kobi Malatya.Com http://www.kobimalatya.com
    · Kültür ve Turizm Bak. Malatya Sayfasi http://www.kultur.gov.tr/portal/dest....asp?belgekod= 45893&belgeno=45985&baslik=Detay+Bilgi
    · Kültür Bakanligi Malatya Sayfasi http://www.discoverturkey.com/iller/malatya.html
    · Kültür Bakanligi Malatya Sayfasi (ing.) http://www.kultur.gov.tr/portal/defa...p?belgeno=2173
    · Malatya ****** Evi Müzesi http://www.******.net/ata/malatya.html
    · Malatya Kültürünü Yas. ve Yard. Der. http://www.malatya.org.tr
    · Malatyali Is Adamlari Dernegi http://www.miad.org.tr
    · Malatya Aktif Isadamlari Dernegi http://www.makiad.org.tr
    · Istanbul Malatyalilar Dernegi http://www.malatyalilardernegi.org
    · Berlin Malatyalilar Dernegi http://www.makyad-berlin.de
    · Malatyali Üniversite Ögrencileri Dernegi http://www.unimalatyalilar.org
    · Malatya Hava Alani http://www.dhmi.gov.tr/malatya.htm
    · MTA Malatya Maden Haritasi http://www.mta.gov.tr/mta_web/maden/malatya.asp
    · Malatya Askerlik Celpleri http://www.asal.msb.gov.tr/er_isleml...p-malatya.html
    · DIE Malatya Istatistikleri http://www.die.gov.tr/TURKISH/ISTATI...ALAT/malatya.h tm
    · TRT Malatya Televizyon Frekanslari http://www.trt.net.tr/wwwtrt/frekans...aspx?Ilid=387& tur=TV
    · TRT Malatya Radyo Frekanslari http://www.trt.net.tr/wwwtrt/frekans...aspx?Ilid=387& tur=RD
    · TCDD Anahat Trenleri Seferleri ve Saatleri http://www.tcdd.gov.tr/yolcu/trenler.htm
    · Malatya ve ilçeleri karayolu mesafeleri http://www.kgm.gov.tr/ilce1.asp
    · Malatya’da Hava Durumu http://www.meteor.gov.tr/2003/iller/MALATYA.htm
    · Türkiye Faal Futbol Hakemleri Dernegi Malatya Subesi http://www.malatyahakemleri.com
    · Malatya Basketbol Hakemleri http://www.malatyabasket.com
    · Malatya Gençlik Gelisim Dernegi http://www.malatyagenclikgelisim.com
    · Malatyaspor Haberleri http://www.superspor.com/malatyaspor
    · Uni – Kaplanlar Trabzon http://www.arfentour.com/arfentour.com_non_ssl/erbil/
    · Malatya BJK Dernegi http://www.malatyabjk.com
    · Malatya Sonsöz Gazetesi http://www.sonsozgazetesi.com
    · Malatya Yenigün Gazetesi http://www.malatyayenigun.com
    · Malatya Görüs Gazetesi http://www.gorusgazetesi.com
    · Malatya Haber http://www.malatyahaber.com
    · Malatya Güncel http://www.malatyaguncel.com
    · Haber 44 http://www.haber44.com
    · Ajans Malatya http://www.ajansmalatya.com
    · Malatya Hayat http://www.malatyahayat.com
    · Malatya’nin Sesi Dergisi http://www.malatyaninsesi.com
    · Malatya Bölge Dergisi http://www.malatyabolge.com
    · Malatya Gündem http://www.malatyagundem.com
    · Günes TV & Gerçek Gazetesi http://www.gunestv.net
    · Tv Malatya http://www.malatyatv.com
    · ER TV Malatya http://www.malatyaertv.com
    · Radyo Malatya http://www.radyomalatya.com
    · Radyo Mega http://www.radyomega44.com
    · Radyo Zafer http://www.radyozafer.com
    · Radyo Çaglar http://www.radyocaglar.com
    · Malatya Yerel Gündem 21 http://www.malatya21.net
    · Kent Haber – Malatya http://www.kenthaber.com/iller.aspx?IlKodu=44
    · Yerel NET – Malatya http://www.yerelnet.org.tr
    · Kentimiz NET – Malatya http://www.kentimiz.net/malatya/
    · Malatya Online Sayfasi http://www.malatya.now.nu
    · Malatya Yerel Medya Adresleri http://www.malatya.gov.tr/basin/basin.htm
    · Malatya Yerel Medya Adresleri http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ...iYayinlar/mala tya.htm
    · Malatya Tecde Mahallesi Tanitim Sayfasi http://www.tecde.net
    · Malatya Kernek Mahallesi Tanitim Sayfasi http://www.kanalboyu.com
    · Malatya Yesilevler Toplu Konutlari Web Sayfasi http://www.yesilevler.com
    · Akçadag Kozluca Beldesi Sayfasi http://www.kozlucalilar.net
    · Akçadag Yagmurlu Köyü http://www.yagmurlu.8k.com
    · Akçadag Kürecik Sayfasi http://www.kurecik.com
    · Akçadag Kürecik - Çakillipinar Köyü http://www.bilamon.tr.gs
    · Akçadag Kürecik - Çevirme Köyü http://www.cevirme.tk
    · Akçadag Bayramusagi Köyü http://www.bayramusagi.com
    · Akçadag Bekirusagi Köyü http://www.bekirusagi.com
    · Arapgir Ilçesi Sayfasi http://www.arapgir.cjb.net
    · Arapgir Kalkindirma Dernegi http://www.arapgir.org
    · Arapgir Aktas Köyü http://aktaskoyluleri.gq.nu
    · Arguvan Vakfi http://www.arguvanvakfi.org.tr
    · Arguvan Eymir Köyü http://www.eymirkoyu.com
    · Arguvan Çavus Köyü http://www.cavuskoyu.com
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:32 pm

    · Arguvan Halpuz Köyü http://www.halpuz.com
    · Arguvan Isa Köyü http://www.isakoyu.com
    · Arguvan Kizik Köyü http://www.kizik.net
    · Arguvan Yayikli Köyü http://www.yayiklikoyu.com
    · Arguvan Karahüyük Köyü http://www.karahuyuk.cjb.net
    · Arguvan Ermisli Köyü http://www.hguven.8k.com
    · Darende Haber http://www.darendehaber.com
    · Darende Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Vakfi http://www.hulusiefendivakfi.org.tr
    · Darende Somuncu Baba Dergisi http://www.somuncubaba.net
    · Darende Ilçesi Sayfasi http://www.darendeli.de
    · Darende Ilçesi Tanitimi http://www.sadikozen.com
    · Darende Ilçesi Tanitimi http://www.kemalozkan.com
    · Darende Ilçesi Tanitimi http://www.ocakbey.com.tr.tc
    · Darende Ilçesi Tanitimi http://www.darendem.com
    · Dogansehir Ilçesi Sayfasi http://www.dogansehir.beldesi.com
    · Dogansehir Erkenek Beldesi http://www.erkenek.com
    · Dogansehir Erkenek Beldesi http://www.erkenekliyiz.biz
    · Dogansehir Erkenek Beldesi http://www.erkenek.8k.com
    · Dogansehir Kurucaova Beldesi http://www.kurucaova.beldesi.com
    · Dogansehir Resadiye Köyü http://www.resadiyeliler.org
    · Dogansehir Haber.Com http://www.dogansehirhaber.com
    · Dogansehir Dedeyazi Köyü http://www.dedeyazi.com
    · Hekimhan Ilçesi Sayfasi http://www.hekimhan.com
    · HekimhanNET http://www.hekimhan.net
    · Hekimhan Güzelyurt Kasabasi http://www.guzelyurdum.org
    · Hekimhan Güzelyurt Kasabasi http://www.guzelyurt44.com
    · Hekimhan Igdir Köyü http://www.igdirkoyu.com
    · Hekimhan Köylü Köyü http://www.koyder.com
    · Hekimhan Köylü Köyü http://koylukoyu.sitemynet.com
    · Hekimhan Basak Köyü http://www.basakli.com
    · Hekimhan Davulku Köyü http://www.davulku.com
    · Hekimhan Salicik Köyü http://salicik.sitemynet.com
    · Hekimhan Yagca Köyü http://www.yagca.com
    · Kale Kozluk Köyü http://www.kozluk.net
    · Kuluncak Ilkögretim Okulu http://www.kuluncakilkogretim.com
    · Yazihan Fethiye Dernegi http://www.fethiye-malatya.org
    · Yazihan Karaca Köyü Dernegi http://www.karder.org.tr
    · Yazihan Karaca Köyü Dernegi - Avrupa http://www.malatya-karaca.de
    · Yesilyurt Ilçesi Sayfasi http://www.yesilyurtunsesi.com
    · Yesilyurt Milli Egitim Müdürlügü http://yesilyurt-meb.gov.tr
    · Yesilyurtlular Yardimlasma Dernegi http://www.yesilyurtlular.org.tr
    · Yesilyurt Gündüzbey Belediyesi http://www.gunduzbey.bel.tr
    · Yesilyurt Gündüzbey Dernegi http://www.gunduzbeyder.8m.com
    · Yesilyurt Çok Programli Lisesi http://www.ycp.lisesi.com
    · Yesilyurt Kadirusagi Köyü http://www.kadirusagi.com
    · Malatya Tanitimi Sayfasi http://www.insankaynaklari.gokceada....a/malatya.html
    · Malatya Tanitimi Sayfasi http://www.malatya.0catch.com/index.htm
    · Malatya Tanitimi Sayfasi http://www.malatya.web.tr/mlty/default.asp
    · Malatya Tanitimi Sayfasi http://www.malatyam.org
    · Malatya - Nemrut - Adiyaman Tanitimi Sayfasi http://www.nemruthaber.com
    · Malatya Haber ve Ilan Sayfasi http://www.malatyamiz.com
    · Malatya Ilan Sayfasi http://www.bilgi44.com
    · Malatya Haber ve Ilan Sayfasi http://www.malatyamalatya.com
    · Malatya Tanitimi Sayfasi http://www.gencbilgi.50g.com
    · Malatya - Kayisi Tanitimi ve Satis Sayfasi http://malatyakayisisehri.sitemynet.com

    MALATYA TICARI FIRMA LINKLERI :
    · Esenlik Market http://www.esenlik.com.tr
    · Malatya Fuarcilik http://www.malatyafuar.com
    · Aksoganoglu Zafer Turizm http://www.zaferturizm.com.tr
    · Beydagi Turizm http://www.beydagi.com.tr
    · Bilgiç Insaat - Yapi Malzemeleri http://www.bilgicinsaat.com
    · NazarWeb Internet Hizmetleri http://www.nazarweb.com
    · Öz Bilgen Insaat Malzemeleri http://www.ozbilgen.com
    · Besiciler Et Market http://www.besiciler.com












    __________________
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:33 pm

    MALATYA ADININ ASLI

    Malatya, kuruluş ve isim itibariyle başlangıçtan zamanımıza
    kadar büyük bir değişikliğe uğramadan gelen Anadolu
    şehirlerinden birisidir. Kültepe vesikalarında "Melita" şeklinde
    görülen Malatya'dan Hitit vesikalarında "Maldia" olarak
    bahsedilmektedir. Asur lmparatorluk devri vesikalarında ise Meliddu,
    Melide, Melid, Milid, Milidia olarak geçmektedir. Urartu
    kaynaklarında ise Melitea denilmektedir. Malatya kelimesinin
    Hititçe "bal" anlamana gelen "Melid"den türediği
    anlaşılmaktadır. Hitit hiyeroglif kitabelerinde Malatya şehri, bir
    öküz başı ve ayağı ile ifade edilmektedir.[1]

    Eski çağ coğrafyacılarından Strabon (M.Ö. 58- M.S. 21)
    Malatya'yı sürekli "Melitene" adı ile zikretmiştir. Kesin olarak
    yerini vermediği geniş bir alan içerisinde "Kataonia" ile Fırat
    Nehri arasında Kommagene sınırında Kapadokya Krallığı'nın (M.Ö.
    280-212) on Valiliğinden birisi olarak gösterir. Ona göre
    Melitene, Sophene (takriben bugünkü Elazığ ile Fırat Nehri
    arasındaki bölgeyi ifade eder) nin karşısında kurulmuş bir eyalet
    olduğu kadar kentleri bulunmayan bir bölgenin adıdır. Strabon'a
    göre bu yöre; zeytin-üzüm ve meyva
    ağaçlarıy1a bezenmiş, Kapadokya'da bir benzeri bulunmayan tek
    yerdir.

    Pline'ye dayanarak Malatya'nın Asur kraliçesi Semiramis
    tarafından "Meliten" adıyla kurulduğunu kayıt eder. Bu bilgi, daha
    sonraki çalışmalarda aynen doğrulanmıştır.

    Gelişen Maldia-Melite ne (Malatya), Kalkomik çağdan beri iskan
    görmüş ve bugünkü Aslantapede 27 kültür
    katı bırakmıştır. Buradan 4 km. kuzeyde yer alan Battalgazi'ye M.S.
    79-81 yıllarında Roma kralı Titus zamanında lejyon karargah olarak
    taşınmıştır. Yine şehre bu dönemde de Melitene adı verilmiştir.
    Artık bundan böyle bir şehir adı olarak bu isim kullanılmaya
    başlanacaktır. Roma şehir surları bu dönemde yapılmaya
    başlamıştır. Burası Roma devrinde, Hudutlarının korunması, coğrafi
    konumu ve jeopolitik önemi dikkate alınarak mühim bir merkez
    olarak muhafaza edilmekteydi. Bizans döneminde de bu değerini
    siyasi iktisadi bakımdan da korumuştur.[2]

    Bizans-Arap mücadelesi sonucunda şehir" İslam hakimiyetine
    geçmiştir. (M.S. 659) Bizans kaynaklarında da Melitene şeklinde
    kullanılan Malatya şehir adı, Araplar tarafından, kadim şekline yakın
    bir imla ile "Malatiyye" adıyla anılmaya başlanacaktır. Araplar,
    "Sugür EI-Cezeriye "nin merkezi haline getirdikleri bu şehri aynı
    zamanda bölgenin en büyük ve mamur bir beldesi
    yapmışlardır. Abbaslerden Harun Reşit döneminde (M.S. 786-809)
    "EI-Avasım" adıyla oluşturulan müstakil bir idari bölgenin
    merkezi olma hüviyetini kazanır. Böylece Malatya, 1stanbul'a
    kadar uzanan Rum kazalarının hareket üssü olma
    özelliğini de taşır. Bu merkezin bir diğer özelliği ise
    Tarsus, Adana, Maraş şehirleri gibi Horasan'dan nakledilen
    Türkler'in önemli bir yerleşim yeri durumuna gelmiş
    olmasıdır. Malatya'ya çok eski zamanlardan beri çeşitli
    sebeplere bağlı olarak Türk yerleşiminin olduğu bilmekteyiz. Bu
    bölgede Türk varlığı, Arap - Bizans mücadeleleri
    sırasında ortaya çıkmıştır. Türkler, bu güzel ve
    önemli beldenin adını değiştirmeyerek Araplardan aldıkları Malatya
    şekliyle günümüze taşımışlardır. 11. yüzyıl
    başlarından itibaren Anadolu bir Türk yurdu haline gelmeye
    başlamıştır. Bu bölge de Türk-Bizans mücadelelerinin
    odaklaştığı şehirlerden biri olmuştur. 1056-1101 yılları arasında
    birkaç defa el değiştirmiştir. 1101 yılında Danişmenli Melik
    Muhammed Gazi'nin hakimiyetine geçen Malatya, bir daha kayıp
    edilmemek üzere Türk Beldesi haline getirilmiştir.
    Selçuklular döneminde "Vilayet-i Malatya" olarak anılan
    şehir, bir üstünlük ve asalet ifadesi olarak
    "Daru'r-Rifa" (Saadet, mutluluk yeri) olarak anılmıştır.

    Memlüklü devleti kaynaklarında, DulkadirIiler ve diğer
    Türkmenlerle meskun olan Malatya ve havalisi için "İklim
    AI-Ozaria (Üzeyir Ülkesi) lakabı kullanılmıştır.

    Osmanlılar döneminde aynı adla anılan şehirde , daha önce
    belirtildiği gibi, 1838 yılında Osmanlı ordusu ikamet ederek
    kışlamıştır. Yöre insanı Aspuzu bağları olarak bilinen yazlığa
    göç etmiş, orada yerleşerek bugünkü şehir
    oluşmuştur. Malatya, günümüze modern bir yapılanma ile
    gelirken asıl tarih çekirdeğini oluşturan Battalgazi (Eski
    Malatya), yöre insanının deyimi ile "Aşağı Şeher”,
    bugün turistik bir ilçe olarak varlığını
    sürdürmektedir. Bu bilgiler ışığında Malatya, isim olarak
    fazla bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir













    __________________
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:33 pm

    MALATYA TURİZMİ, GÜZEL SANATLAR VE KÜLTÜRÜ



    Malatya’nın sanat eserleri
    bugünkü yerleşme merkezinden 12 km uzaklıkta bulunan Eski
    Malatya’dadır. Buradaki eserler Hitit, Asur, Selçuklu,
    Memluk ve Osmanlı devirlerine aittir. Malatya’da
    görülen en eski eser, şehrin yakınındaki Aslantepe’de,
    kazılarda bulunmuş olan Hitit ve Asur devirlerine ait saray
    kalıntılarıdır. Öteki önemli eserler;

    Nemrut, karayoluyla,
    Pütürge ilçesi, Tepehan beldesi üzerinden
    ulaşılan Doğu ve Batı medeniyetlerinin, 2150 m yükseklikte
    muhteşem bir piramitteki kesişme noktası, Dünyanın sekizinci
    harikası Nemrut, yüksekliği 10m’yi bulan
    büyüleyici heykelleri, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle,
    UNESCO Dünya Kültür Mirasında yer almaktadır. Nemrut
    Malatya ile Adıyaman sınırında bulunmaktadır.

    Aslantepe höyüğü,
    Malatya’nın 4km. kuzeydoğusundaki Orduzu (Bahçebaşı)
    kasabası toprakları içinde yer alan Aslantepe’de yapılan
    kazılarda, Neolitik çağda yerleşilmiş olan bu
    höyüğün üst kısımlarında M.Ö. XIII. yy.da
    yapılan bir Hitit sarayı ile daha sonra Asurlu bir valiye ait sarayın
    kalıntıları ortaya çıkmıştır.

    Malatya kalesi, bugünkü
    Malatya şehrinin 8 km kuzeyinde Eski Malatya (Melitene) şehrinin
    kalesi, I. yy. da Roma imparatoru Titus tarafından yaptırıldı.
    532’de Bizans imparatoru Justinianus kaleyi tamir ettirdi.
    575’te İran hükümdarı Hüsrev I zamanında ve
    934’te Bizanslılar tarafından tahrip edilen kaleyi 1057-1067
    yılları arasında Bizans imparatoru Dukas ve 1181’de Kılıç
    Arslan II yeniden tamir ettirdiler. Malatya kalesinin planı yamuğa
    benzer. Doğu cephesi 850 m, kuzey cephesi 500 m, batı cephesi 800 m,
    güney cephesi de 750 m uzunluğundadır. Doğuda 24, kuzayde ve
    batıda 23, güneyde 24 kule ve burcu, ayrıca 11 kapısı vardır. Sur
    ve burçların yapımında düzgün şekilde yontulmuş taşlar
    kullanılmıştır. Kale yüksekliği 20 m.’yi bulan iki sıra
    surla çevrilidir. Birinci sur değerinden 15 m kadar daha
    alçaktır.

    Ulucami, Eski Malatya şehri
    surlarının ortasındadır. Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubad I
    devrinde, Yakuboğlu Mansur tarafından yaptırıldı (1224). Plan
    bakımından klasik <> tiplerinden farklı olarak
    derinliğine bir mekanı vardır. Mihrap önü kubbesi, eyvan ve
    revaklı avlusuyla İran’daki büyük Selçuklu
    camilerine benzer. Tuğladan yapılmış olan ilk yapıdan bugüne,
    iç avludaki eyvan, eyvan tonozu, mihrap önü kubbesi ve
    avlu çevresindeki batı revakları kaldı. Ayrıca, yapıldığı
    devirden kalan çini, mozaik ve sırlı tuğla dekorlar da ilgi
    çekicidir. Çeşitli devirlerde yapılan onarımlardan en
    önemlisi, XIV. yy.ın ikinci yarısında Memluklar tarafından
    yapıldı. Bu arada yapılan bir takım eklerle yapı ilk biçimini
    kaybetti. Güney cephesindeki portal ve basık kubbe, Memluk
    devrinde yapıldı. Caminin, üzeri zengin dekorlu ahşap mimberi
    çok ilgi çekicidir; bu mimber, 1932’den beri Ankara
    Etnografya müzesinde muhafaza edilmektedir. Malatya Ulucamii,
    zengin sırlı tuğla ve mozaik çini dekorları bakımından da
    Selçuklu camilerinin tipik bir örneğidir. Caminin yanında
    güney yönünde çok harap bir medrese kalıntısı
    vardır. Yapının tarihi kesin olarak belli değildir, XIII. yy.ın
    ortalarında yapıldığı sanılır;

    Ulucami medresesi, Eski Malatya’da
    Ulucami’nin güneyinde bulunan medresenin yapılış tarihi
    kesin belli değidir. Fakat elde kalan birkaç parça
    süslemenin karakter ve üslubu XIII. yy.a ait bir
    Selçuklu yapısı olduğunu gösterir. Bugün yalnız esas
    eyvanı ve kapısının batı tarafında bir odası kalmıştır. Çok
    harap olmasına rağmen, mihrap üzerinde sarmaşık motifleriyle
    işlenmiş stalaktitlerin izi görülür.

    Musalla-namazgah, Eski Malatya
    surlarının dışında Malatya-Sivas karayolu üzerinde (Meydanbaşı
    mahallesi), Selçuklu sultanı Keyhüsrev II zamanında
    Sucaeddin İshak’ın oğlu olan Selçuklu kumandanı Kemeleddin
    Kamyar tarafından yaptırıldı (1243). Memluklar devrinde sultan
    Meliküleşref Ebül Nasr Kayıtbay tarafından tamir ettirildi
    (1474). Anadolu’da bu tipin ender örneklerinden biri olan
    yapıdan, bugün mihrap ve mimber duvarı kaldı. Kemer
    biçimindeki mihrap nişini, Selçuklu taş
    işçiliğinin bir örneği olan, içleri yıldız
    motifleri, örgüler, lotus ve zincir motifleriyle
    süslü dört bordür çevirir. Mihrap nişi de
    alternatif dizilmiş iki renkli kesme taştan yapılmıştır.

    Hörümdede minaresi,
    Meydanbaşı mahallesinde, Ulucami’nin güneyinde tuğladan
    yapılmış tipik bir Selçuklu minaresidir. Yapılış tarihi belli
    değildir (XIII. yy.a ait olduğu sanılır). Minare, sekizgen tuğla kaide
    üzerinde silindirik olarak yükselir. Firuze renkli
    çini frizler ve şerefe altındaki kufi kitabe ilgi
    çekicidir. Son zamanlarda minarenin tuğla kaidesinin alt kısmı
    moloz taştan bir kılıf içine alındı ve şerefeyle üst kısım
    yıkıldı;

    Meliksunullah camii
    (Adile camii de
    denir), Alacakapı mahallesinde , Ulucami’nin batısında, Eski
    Malatya’da Memluk devrine ait eserlerden bugüme kadar
    kalabilmiş tek örnektir. Halk arasında Vaizocağı veya Vaizbaba
    adıyla da anılır. Memluk sultanı Melikülzahir Berkuk zamanında
    Abdullah Hüsnüoğlu Cerkeş tarafından yaptırıldı (1394).
    Bugün caminin yalnız minaresi ayakta durmaktadır. Minarenin kesme
    taştan kaidesi kare biçimindedir. Silindirik gövdeye
    tuğladan yapılmış sekizgen bir kasnakla geçilir. Şerefenin
    altında bugün çoğu dökülmüş firuze renkli
    çinilerden meydana gelen bir friz vardır. Tuğla mukarnas dekorun
    altında da süslemeler görülür. Şerefeden sonraki
    kısmı yıkılmıştır;

    Akminare camii, şehir surunun
    dışında, Değirmenönü mahallesinde Selim II zamanında, Zaim
    Yusufoğlu Himmet Bey tarafından yaptırıldı (1573-1574). Kare mekanlı,
    tek kubbeli, tek minareli karakteristik bir Osmanlı camiidir. Kesme
    taştan yapılmış olan yapının güney ve batı duvarlarında ikişer
    pencere yer alır. İç kısmı, mihrap ve mimberi çok
    sadedir. Mihrabın solunda vaiz kürsüsü olarak kullanılan
    bir niş vardır. Kesme taştan yapılmış minare, kuzeydoğuda ve yapıdan
    biraz uzaktadır. Kare kaide üzerinde sekizgen şeklinde ikinci bir
    kaide ve üzerinde minare gövdesi yükselir. Mukarnaslarla
    süslü şerefe ve üst kısım bugün yıkılmış durumdadır;

    Sütlüminare camii, şehir
    surlarının güneyinde, Meydanbaşı mahallesinde (Evliya
    Çelebi’nin Seyahatname’simde Çermikmahalle
    camii olarak kaydedilir) XVI. yy. sonuna ait bir Osmanlı yapısıdır.
    Bugün yalnız minaresi sağlamdır. Duvarları çok harap
    olmakla birlikte tek kubbeli, kare mekanlı bir cami olduğu anlaşılır.
    Cami ve minare kesme taştan yapılmıştır;

    Karahan camii, surların dışında,
    Karahan mahallesindedir. Kuzey cephesinde girişin üzerinde yer
    alan kitabeye göre Malatya miralayı Abdullah oğlu Hüsrev Bey
    tarafından yaptırıldı (1583). 1900’de onarıldı. Kare planlı
    küçük bir camidir.
    Üçbölümlü bir son cemaat yeri vardır.
    İç kısım iki sütun dizisiyle üç nefe
    ayrılmıştır. Mihrap ve mimber basittir; üzerlerinde süs
    yoktur. Son onarımlarda yapılmış olan minare, onaltı köşelidir.
    Kesme taştan kare bir kaidesi ve tuğladan sekizgen bir geçişi
    vardır. Şerefe altında tuğla frizler yer alır;

    Emirömer mescidi ve türbesi,
    Alacakapı semtinde, Emirömer mhallesinde, Emirülazam
    Ömer Bey adına yaptırıldı (1563). Kesme taştan yapılmış
    dörtgen planlı tipik bir Osmanlı mescididir. Çok sade olan
    iç kısımda kesme taştan yapılmış sivri kemerler yer alır.
    Sanduka, girişin sağındadır. Taş portal, süslemesi bakımından ilgi
    çekicidir;

    Sittizeynep türbesi, surların
    dışında, Karahan mahallesindedir. Kesme taştan yapılmış sekizgen
    gövdeli bir mezar yapısıdır. XIII. yy. sonuna ait bir
    Selçuklu eseri olan yapının üzerini yine sekizgen bir
    külah örter. Gövdeden külaha üç
    kademeli bir silme ile geçilir. İç kısımda kime ait
    olduğu bilinmeyen bir mezar vardır;

    Hacınefisehatun türbesi,
    Meydanbaşı mahallesindedir. Kitabesi yoktur. Kare planlı, kubbeli bir
    yapıdır. İç kısımda Nefise Hatuna ait olduğu bilinen bir sanduka
    vardır.

    Eski Malatya’daki diğer türbeler arasında
    Üçkardeşler türbesi, Beşkardeşler tübesi,
    Karababa türbesi, Alibaba türbesi, Ahmetduran mescidi ve
    türbesi sayılabilir. Öteki önemli tapılar:

    Kanlıkubbe, Meydanbaşı mahallesinde,
    köşelerinde payeler olan kare planlı taş ve tuğla karışımı bir
    yapıdır. Üzeri kasnaksız, tuğladan bir kubbeyle
    örtülüdür.

    Silahtarmustafapaşa kervansarayı,
    şehrin batısında Alacakapı mahallesindedir. Eski Malatya’da
    Osmanlı devrine ait en önemli eserdir. Murad IV’ün
    silahtarı Bosnalı Mustafa Paşa tarafından yaptırıldı (1637). Bugün
    bir harabe durumunda olan yapının dikdörtgen avlusu ve holü
    ile tipik kervansaray planındadır. Doğu cephesindeki portalden
    çevresi revaklı avluya girilir. Bugün sadece
    güneybatıdaki revaklardan bir kısmı ayaktadır. Revaklardan sonra
    dışa açılan mekanlar gelir. Bunların dükkan olduğu
    sanılıyor. Ayrıca kervansarayın ısınması için yapılmış konik
    külahlı ocak nişleri ile misafirlere ayrılmış oniki oda vardır.
    Kuzey, doğu ve güney cephelerinden hiçbir iz kalmadı; batı
    cephesi son yıllarda restore edilmeye başlandı.

    Malatya ****** Evi Müzesi,
    Malatya ****** Evi, eski Halkevi binasında 1981 yılında
    düzenlenerek ziyarete açılmıştır. ******'ün
    Malatya'ya ilk geldiği zaman bir gece kaldığı eski Türk Ocağı,
    daha sonra Halkevi Binası'nın giriş katındaki iki oda, 1981 yılında
    ****** Evi olarak düzenlenmiştir. Girişte, sağdaki ilk oda
    ******'ün Halkevini ziyaret ettiği sarada kullandığı masa ve
    koltukla döşenmiş, işlemeli bir sehpa konulmuştur. Girişin
    solundaki odada, ****** kitapları sergilenmiştir.

    Kaynak: Meydan Larousse
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:36 pm

    DOĞAL GÜZELLELİKLER VE MESİRE YERLERİ
    Orduzu Pınarbaşı
    Orduzu Pınarbaşı, Malatya merkezinde adı en çok bilinen mesire
    yeridir. Malatya-Elazığ karayolu üzerinde, merkeze 5 km. mesafede
    Bahçebaşı (Orduzu) semtinde kaynak sularının önüne set
    çekilerek bir gölet oluşturulmuştur. Yamaçları
    çam ağaçlarıyla çevrili olan bu yer yaz aylarında
    şehir halkının dinlenme yeridir. Yazın sıcak günleri Malatyalılar
    ve zaman zaman da dışarıdan gelenler Pınarbaşı'na akın eder ve göl
    kenarında piknik yapıp dinlenirler. Yazlık gazinolar, Malatya
    Belediyesi tarafından göl kenarında yaptırılan dinlenme tesisleri
    ve Mişmiş park'ta inşa edilen Kayısı Fuarı alanı Orduzu Pınarbaşı'nı,
    kentimizin en gözde dinlenme alanı haline getirmiştir. Ayrıca,
    yörenin güzelliği ve sakinliği göz önüne
    alınarak, buraya Malatyaspor Kulübü, Spor Kompleksi ve
    yüzme havuzu yaptırmıştır. Futbolda kentimizi temsil eden
    Malatyaspor, yıl boyunca söz konusu tesislerden yararlanır.
    Kompleksteki çim saha, Malatyaspor tarafından antrenman alanı
    olarak kullanılırken, toprak saha amatör takımların hizmetindedir.
    Ek olarak, açık yüzme havuzu yaz aylarında yüzme
    müsabakalarına sahne olduğu gibi, halkın kullanımına da sunulur.

    Horata
    İl merkezine 5 km. mesafedeki
    Konak Kasabası'nda, Beydağı'nın eteklerinde çıkan Horata suyunun
    çevresinde bir mesire yeridir. Yaz aylarında kent merkezinden
    Horata'ya akın eden Malatya halkı, durgun, temiz ve soğuk suların
    yanında dinlenme fırsatı bulmaktadır.

    Gündüzbey
    Malatya'ya 8
    km. uzaklıktaki Yeşilyurt llçesi'nin kasabası olan
    Gündüzbey, Derme Deresi'nin kaynak yeridir. Yeşile bezeli
    doğal güzellik, suyun bolluğu ve kasabanın sakinliği halkın
    ilgisini çeker ve yaz aylarında ziyaretçi akınına uğrar.
    Kasaba içindeki ve yakınındaki parkların yanı sıra, Kapılık
    adıyla bilinen mevki görülmeye ve dinlenmeye değer yerler
    arasındadır.

    Davullu Pınar

    Yeşilyurt ilçe merkezine 2 km. mesafedeki Taftacık
    mevkiinde kaynak sularının kayaların arasından çıkıp dereye
    karıştığı bir dinlenme yeridir.

    İnek Pınarı
    Yeşilyurt
    İlçesindeki İnek Çayı'nın kaynağındadır. ilçeye 5
    km. mesafede, Kadir Uşağı köyüne giden yol üzerindeki,
    Altmalı mevkiindedir. Doğal güzelliği, sakinliği ve yöredeki
    meyva bahçelerinin bolluğu, İnek Pmarı'nı görülmeye
    değer kılar. İnek Pınarı, yaz aylarında ilçedeki
    vazgeçilmez piknik yerlerinden biridir.

    Sürgü Takaz
    Doğanşehir
    llçesi'nin, Sürgü Kasabası'nda kaynak sularının
    çıktığı Sürgü Vadisinde yer alır. Malatya'ya 70 km.
    mesafededir. Asfalt yol ile ulaşılan mesire yeri bol, temiz ve soğuk
    sulu Takaz kaynağının oluşturduğu doğal bir akvaryum
    görünümünde olup, alabalık üretme tesisleri de
    bulunmaktadır.

    SürgüTakaz, halkın, piknik için ilgisini
    çekerken, yöreyi ziyaret edenler, lezzetli alabalıkların
    tadına bakmaktan geri kalmazlar.

    Sulu Mağara
    Doğanşehir
    İlçesi, Polat Kasabası'na 6 km. mesafede olup, mağara
    içerisinde sarkıt ve dikitler mevcuttur. Görülmeye
    değer doğal bir güzeliktir.

    Günpınar Şelalesi
    Darende
    Ilçesi'nin 10 km. batısındadır. Günpınar Çayı,
    kaynağından çıktıktan sonra kayalar arasında oldukça
    yüksek bir düşüş yapar. Şelalenin çıkardığı ses,
    toz halinde çevreye yayılan su zerreciklerinin kayalar
    üzerinde akışı izlenmeye değer görüntüler ortaya
    çıkarır. Şelalenin çevresini kaplayan ağaçlar,
    Günpınar'm görünümünü daha da muhteşem
    hale getirir. Şelale, her yıl çok sayıda ziyaretçinin
    akınına uğramaktadır. Günpınar'ın çevre düzenlemesi
    Özel idarece yaptırıldıktan sonra, şelalenin cazibesi daha da
    artmış bulunmaktadır.

    Somuncu Baba ve Çevresi
    Darende ilçesi, eski Darende mevkiinde yer alan Somuncu Baba
    Camii önünde bulunan balıklı havuzu, balıkların
    çıktığı kuyu ile, caminin hemen yanında akan Tohma suyunun
    geçtiği vadi ve Tohma kenarındaki Kudret hamamı
    görülmeye değer yerlerdir.

    Yukarıda sayılanların dışında, Arguvan ilçe merkezine 10
    km. uzaklıktaki Kızık Köyü'nde bulunan, Balıklı Çeşme
    ile Bemara Çayı'nın geçtiği yeşilliklerle
    örtülü vadi, ilçenin 3 km. uzağındaki Dolaylı
    Mahallesi'nde Büyük Bağ adındaki su başı ile Gürge
    Köyü'ndeki Deliklitaş Arguvan Ilçesi'nin;
    Güzelyurt, Ilıcak, Uğurpınar, Şıp Şıp, Zurbahan ve Yücekaya
    Hekimhan ilçesinin mesire yerleridir.



    SAĞLIK (İÇME VE KAPLICA) VE DAĞ TURİZMİ İMKANLARI
    İspendere İçmesi
    Malatya Elazığ yolu üzerinde Malatya'nın 28 km. doğusunda
    ispendere köyündedir. içme, ağaçlar arasında
    açık bir alanda olup, üç kaynaktan çıkan su
    hem içme, hem de banyo yapma amaçlı kullanılmaktadır.
    Suyu; sindirim sistemi, idrar yolları ve karaciğer hastalıklarına iyi
    gelmektedir. îl Özel idaresince yaptırılan bir motel ve
    gazinosu mevcuttur.

    Balaban İçmesi
    Darende
    İlçesi, Balaban bucağına 1 km. uzaklıktadır. Mide, böbrek
    rahatsızlıkları ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.

    Harap Şehir İçmesi
    Doğanşehir
    ilçesindeki bu içmenin suyu, idrar yolları hastalıkları
    ve böbrek rahatsızlıklarına ivi çelmektedir.


    AV TURİZMİ VE BALIKÇILIK
    Malatya'da kara avcılığının yanı sıra, Karakaya Baraj Gölünde
    su ürünlerinin yetiştirilmesi, balıkçılığın
    gelişmesini sağlamıştır. Kara avcılığı, keklik avına dayanır, ilin her
    bölgesinde dağlık ve meşelik kesimlerdeki kekliklerin
    bilinçsizce avlanması, bu hayvanın sayısında azalmaya yol
    açmıştır. Arapgir ve Pütürge ilçesinde yaban
    domuzu ve tavşan avlanması da yapılmaktadır.

    Su avcılığı için Fırat Nehri, Tohma Çayı ve Karakaya
    Baraj Gölü'nden yararlanılmaktadır. Söz konusu
    yerlerdeki avcılık, yöre insanına ekonomik katkı sağlamaktadır.

    GENÇLİK, SPOR VE KONGRE TURİZMİ
    Amatör spor ve halk oyunları çalışmalarının yoğunlaşması,
    bölge ve Türkiye birinciliklerinin zaman zaman Malatya'da
    yapılması gençlik turizmine hareket katmaktadır.

    Ayrıca, İnönü Üniversitesi'nce 22-24 Ekim tarihleri
    arasında düzenlenen "Battal Gazi Malatya Çevresi Halk
    Kültürü Sempozyumu" ilde kongre turizmine katkıda
    bulunmaktadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:37 pm

    MALATYA'DA BELİRLİ GÜNLER, FESTİVAL VE ETKİNLİKLER
    Türkiye çapında kutlanan belirli günlerin yanı sıra,
    ******'ün Malatya'ya ilk gelişinin kutlanması 13 Şubat, II.
    Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün ölüm
    yıldönümü nedeniyle yapılan anma töreni 25 Aralık,
    Malatya Kayısı Bayramı ve Fuarı 17-31 Temmuz, Arapgir ilçesi
    Bağbozumu Şenlikleri Eylül ayının ilk haftası, Darende
    ilçesi Somuncubaba ve Hulusi Efendi Kültür
    Etkinlikleri 25 Haziran ile Zengibar Karakucak Güreş ve
    Kültür Festivali 26-27-28 Ağustos, Yeşilyurt Kiraz Festivali
    17-18 Haziran, Akçadağ Kültür ve Sanat Şenlikleri
    Eylül ayında ve çilek hasat mevsimi, Pütürge
    ilçesinde bal festivali, Kale ilçesinde de "En iyi
    Çilek Üretimi – Kale Çilek Festivali" Haziran
    ayının 3.haftası, yarışmaları düzenlenmektedir.



    YÖRENİN DİĞER ÇEKİCİLİKLERİ
    Kent ve ilçelerinin doğal güzelliğinin yanı sıra,
    kültürel ve tarihsel eserler ile bazı yerler, turistik
    açıdan öneme sahiptir ve ilgi çeker. Ancak şu bir
    gerçektir ki, ülkemize her yıl önemli bir girdi
    sağlayan turizm sektöründe Malatya adına ilginin kaynağı
    tartışılmaz biçimde Nemrut Dağı ve bu dağdaki açık hava
    mabedinde sergilenen eserlerdir. Nemrut'u Battalgazi
    Ilçesi'ndeki eserler izler.



    NEMRUT DAĞI
    "Dünyanın 8.
    Harikası" nitelemesini hakeden Nemrut Dağı, Commagene Kralı I.
    Antiochos tarafından yaptırılmış bir açık hava mabedidir.
    Mabedde yer alan tanrı heykelleri ve kralın anıt mezarı olduğu tahmin
    edilen tümülüsün bulunduğu Nemrut Dağı, Malatya ve
    Adıyaman il sınırları içerisinde bulunmaktadır.

    Güneydoğu Torosların (Tümülüsle birlikte 2.150
    metre) en yüksek noktası olarak kabul edilen zirvedeki arkeolojik
    kalıntılar, sadece ülkemiz bazında değil, dünya bazında da
    büyük öneme sahiptir. 196O'lı yıllara kadar zirveye
    herhangi bir motorlu araçla ulaşmak mümkün değildi. O
    yıllara dek Nemrut'a ancak yürüyerek veya at sırtında ulaşmak
    mümkündü. Sonraları, Malatya ve Adıyaman tarafından ayrı
    ayrı yapılan yollar, zirveye minibüs, taksi gibi araçlarla
    ulaşmayı mümkün kıldı.

    Tümülüsün yapımıyla oluşturulmuş 50 metre
    yüksekliğindeki tepe, onlarca kilometre uzaktan bile
    görülebilir. Uzaktan bakıldığında tepe, ucu sivriltilmiş bir
    kalem ucu görüntüsü vermektedir. Bu tepenin altında
    kral ve yakınlarının mezar odaları ile hazinenin olduğu ortaya
    atılmışsa da, şimdiye kadar yapılan çalışmalarda henüz
    böyle bir şeye rastlanmamıştır. Tümülüs, baş ve
    kafa büyüklüğündeki taşlarla kapatılmıştır. Taban
    yarıçapı 1.50 metre olan tepeyle birlikte, Nemrut Dağı 2.150
    metreye kadar yükselir.

    Nemrut Dağı'na Mayıs – Kasım ayları arasında ulaşılabilir.
    Diğer aylarda, yöreye özgü iklim koşulları ve coğrafya
    nedeniyle, dağa gidilmez. Bu aylarda karla dolu yollar ve dağlar
    geçite izin vermez. Dağın eteğinde Malatya Valiliğince
    yaptırılan 40 yataklı Güneş Otel, ziyaretçilere turizm
    sezonu boyunca hizmet verir.

    Nemrut Dağı, sadece heykeller ve röliyefleri görmek
    için ziyaret edilmez. Güneşin doğuşu ve batışı,
    yörenin diğer çekiciliğidir. Akşam bulutların arasında
    yavaş yavaş kaybolan, sabah ise tersini yaparak yükselen
    güneş, izleyicilere unutulmaz dakikalar yaşatır ve karelerce film
    harcatır. Acele etmeden, yavaş yavaş yüzünü
    gösteren güneşin ışıkları çevresinde, aylara göre
    değişen, renk cümbüşleri oluşur. Bazen inanılmaz
    güzellikteki rengin adı mor olur, bazen kızıl, bazen de menekşe...
    Gece vakti, güneş battıktan sonra, bu kez ay sahneye çıkar.
    Eğer ay yüzünü tamamıyla gösterdiği bir
    dönemde ise, yani dolunaysa, zirveden bakarak Adıyaman, Malatya,
    G. Antep, Diyarbakır ve Ş.Urfa'yı kıvrıla kıvrıla kateden Fırat'ı
    seyretmek apayrı bir zevktir.

    M.Ö. I. yüzyılda Commagene Krallığı'na hükmetmiş,
    I. Antiochos tarafından yaptırılan heykeller, tanrıları simgeler.
    Nemrut'un kalıntıları yapımından sonra, yüzyıllar boyu yalnızlığa
    terkedilmişlerdir. Sadece Dutluca, Harik, Gerger, Pütürge
    gibi yörelerden gelen avcılar ve çobanlar haberdar
    olabilmişler ve bunlar, günümüzden yaklaşık 150 yıl
    önce askeri amaçlarla yöreyi gezen, Prusyalı subaylar
    Helmut ile Moltke'yi kalıntılardan haberdar etmişlerdir. Sonrasında
    Nemrut Dağı zirvesindeki heykel başlarından tüm dünya
    haberdar olmuş, araştırmalar, kazılar birbirini izlemiş, Nemrut ile
    ilgili bir yığın bilgi ortaya çıkarılmıştır.


    Zirvedeki Arkeolojik Eserler
    Törenler
    için kullanılan yol, zirveye güneyden ulaşır. Platformlar
    kuzey, batı ve doğu'da yapılmıştır. Zirveye kadar gelip aracınızdan
    indiğinizde, zirveye doğu, batı ve kuzeyden ulaşabilirsiniz. Batı ve
    doğu platformlarında yan yana konulmuş tahtlar bulunur. Yıllar
    önce tahtların üzerinde Kral Antiochos ve tanrıların
    heykelleri bulunmaktaydı. Sonrasında heykeller tahtlarla birlikte
    yıkıldı. Ayrıca, geriye kalan başlar koptu.

    Heykeller birbirinin üzerine konulmuş sekiz mermer bloğundan
    oluşur. İlk iki blok baş, üçüncüsü omuz,
    dördüncüsü bel ve göğüs, beşincisi
    kalça, altıncısı baldır ve taht, yedincisi ayak ve baldırın arka
    bölümleri ve son olarak sekizincisi tahtların ayağıdır.

    Heykellerin ve tahtların yapımında kullanılan beyaz mermerler 30
    km. mesafedeki Gerger'den, röliyeflerin yapımında kullanılan siyah
    mermerler ise 5 km. uzaklıktaki Karabela'dan getirtilmiştir. Heykeller
    doğu ve batı platformlarında simetrik olarak yan yana dizilmişlerdir.
    Bu heykeller şunlardır:

    Herkül: Yunan Mitolojisinde yarı insan yarı tanrı bir karakter.

    Artragenes: Mitolojide savaş tanrısı.

    Ares: Pers tanrısı.

    Kral I. Antiochos: Kral kendisini tanrı sayardı. Bu nedenle heykelini eril ve dişil tanrı heykellerinin arasına koydurdu.

    ZeusOramasdes (Ahuramazda): Bu tanrı, Pers ve Yunan
    uygarlıklarındaki belli başlı bütün tanrıları semebolize
    eder. Bu heykelin başı, en büyük Zeus heykel başlarından biri
    olarak bilinir.

    Fortuna: Şans ve kader tanrıçası. Bu heykelin başı sebze ve meyve figürleriyle süslenmiştir.

    Apollo: Mitra, Helio ve Hermes karışımı güneş tanrısı.

    Bunların yanı sıra, heykellerin hemen yanında kartal ve aslan
    heykelleri mevcuttur. İnanışa göre, kartal
    gökyüzünden, aslan ise yeryüzünden gelecek
    tehlikeleri savuşturacaktı.

    Ayrıca, güney platformda Pers Kralı Darius'a ait bir portre
    bulundu. Kralın annesine mi, yoksa karısına mı ait olduğu
    belirlenemeyen bir portre de doğu platformda bulundu. Antiochos'un anne
    tarafından Büyük İskender'e, baba tarafından Darius'a
    dayandığı söylenir. Bu yüzden heykellerin tamamında Pers ve
    Yunan etkileri gözlenir. Bazı tanrı başları taçla
    süslenmiştir.

    Kitabeler
    Heykellerin önünde birer kitabe
    vardır. Kitabelerde 5 cm. uzunluğunda Pers ve Yunan dilinden yazılara
    rastlanır. Bunlar Kralın doğum gününü, başarılarını ve
    yasalarını anlatır. Bir kitabede Antiochos, "dinine bağlı olduğunu
    göstermek için bütün bunları yaptırdığını ve bu
    kutsal huzur tören yerinin zaman içerisinde asla zarar
    görmeyeceğini" anlatırken, bir başkasında "halkının doğum
    günlerinde buraya gelip dans etmesini" ister.

    Röliyefler
    Zirvede ilginç denebilecek
    röliyefler (kabartma) de mevcuttur. Bazıları kralın tanrılarla el
    sıkışmasını gösterir. Tanrılarla el sıkışma ve aslan heykelleri
    Hitit etkisinin varlığını gösterir. Özellikle, kuzey
    platformunda birçok aslan ve kartal heykeli vardı.

    Boyutları 1.75 X 2.40 olan aslan kabartmaları tarihteki en eski
    burçlardan biri olarak kabul edilir. Göğüs ve
    çene arasında bir hilal, 19 yıldız ve vücudun değişik
    bölgelerinde üç Yunanca harf (Jüpiter,
    Merkür ve Mars'ı simgeleyen) vardır. Başlangıçta bu
    sembollerin anlamı bilinmiyordu. Brovvn Üniversitesi'nden Otto
    Nongrtovver, uzun araştırmalar sonrası, kabartmaların esrarını
    çözdü. Ona göre, M.Ö. 62 yılını
    gösteren bu semboller, Kral Antiochos'un tahta çıktığı ve
    tapınağı bu tarihte yaptırmaya başladığını gösteriyordu.

    Yukarıda, hakkında özet bilgi verilen Nemrut Dağı,
    günümüzde birçok turistin ilgisini
    çekmektedir. Mart ayından başlayarak Nemrut'a Malatya'dan
    ulaşmak mümkündür. Malatya-Nemrut arasındaki
    Pütürge ilçesi üzerinden giden yol, Mart ayında
    dağa 10 km. mesafedeki Büyüköz köyüne kadar
    ulaşır. Büyüköz'e kadar araçla gelen turistler,
    yollarına at sırtında devam ederler. Çünkü, yol halen
    karla kaplıdır. Nisan ayından başlayarak Nemrut Dağı'nın girişine kadar
    gitmek Malatya tarafından sorun değildir. Kasım ayma kadar Nemrut
    için ziyaretçi akını başlamıştır. Avustralya ve Yeni
    Zelanda'dan tutun Avrupa ülkelerine kadar, hatta haritada
    gösterilmesi güç, ismini çoğu kimsenin
    bilmediği ülkelerden bile turist gelmiştir. (Örneğin, 1995
    yılında Makao'dan ziyaretçi gelmiştir. Bu ülke,
    Çin'in güneyinde, HongKong'a yakındır).

    Nemrut en yoğun ilgiyi, gezip görmeyi adeta meslek haline
    getirmiş, kendilerine "backpacker" denen sırt çantalı
    turistlerden görür. Yanlarına gezdikleri ülkelerle
    ilgili bilgilerin yer aldığı kitaplardan tutun çadır
    malzemelerine kadar herşeyi alan bu tür turistler, Turizm îl
    Müdürlüğü'nün öncülük ettiği
    "organize turlar" sayesinde Nemrut'a gider ve dönerler. Seyahat
    acentalarının organize ettiği gruplara dahil olan turistler,
    backpacker'lar kadar yoğun sayıda gelmezler. Turistler Nemrut
    ziyaretlerinden ve Malatya'da gördükleri konukseverlik ve
    ilgileden o kadar memnun kalırlar ki; bugün Avrupa'da yayınlanan
    birçok rehber kitapta kentimizden övgüyle
    bahsedilmekte, turistlerin Nemrut ziyareti için Malatya'yı
    tercih etmeleri önerilmektedir. Bu "memnun ayrılan bir turist bin
    turist demektir" sloganının çarpıcı örneklerinden sadece
    bir tanesidir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:37 pm

    Battagalgazi (Eskimalatya) İlçesi
    Malatya'da turizmin ilgi odaklarından bir tanesi de Battalgazi
    ilçesinde yer alan eserlerdir. Bilindiği gibi Battalgazi halk
    arasında "Eskimalatya" adıyla anılmaktadır. Kuşkusuz bu tanımlama
    yersiz değildir. Roma döneminden 1838 yılına kadar Malatya halkı
    kent merkezi olarak bugünkü Battalgazi ilçesini
    seçti, "Aspuzu Bağları" denen günümüz Malatyası
    yazlık olarak kullanıldı. Söz konusu tarihte yapılan Nizip Savaşı
    nedeniyle Doğu Anadolu Kuvvetleri Komutanı Hafız Ahmet Paşa, orduyu
    Elazığ'dan boş olan Eskimalatya'ya getirdi. Aspuzu'ya yazlık
    için giden halk, ordu Eskimalatya'da kışlayınca dönemedi ve
    binaların tahtalarına kadar yakarak kente büyük zarar verdi.
    Böylece Yeni Malatya kentinin temelleri atılmış oldu. Malatya
    halkı, tarihin çeşitli dönemleri değişik uygarlıkların
    hükmü altında yaşarken, Eskimalatya'da çeşitli eserler
    inşa edildi.

    Ulu Camii ve Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı bunlardan en
    önemlileridir. Camii Kebir olarak da anılan Ulu Camii ilk kez 7.
    yüzyılda Araplar tarafından yaptırılmıştır. Türkiye'de
    yaptırılan ilk camii olduğu sanılmaktadır. 1224 yılında Selçuklu
    Emiri Sabahattin îlyas tarafından yemden yaptırılmış, Memluk ve
    Osmanlılar döneminde onarılmıştır. Cumhuriyet döneminde
    Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce de onarımı
    yaptırılmıştır. Camii süsleme sanatının güzel
    örneklerine sahiptir. Kapı kemeri, büyük kubbe ve
    kasnağındaki işlemeli taş oyma motifleri, beyaz, siyah, lacivert, yeşil
    ve firuze renkli çini mozaikler ilgi çekicidir.

    Eski Malatya'da turistlerin ilgisini çeken diğer eser
    Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı'dır. 1632 yılında Silahtar Bosnalı
    Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır.

    Karakaya Baraj Gölü
    Büyük bir bölümü Malatya sınırları
    içinde kalan Karakaya Barajı Göl alanında, Malatya
    Valiliğince Kırkgöz Köprü mevkiinde yaptırılan turistik
    tesisler ve feribot işletmesi çalışmaları ile ilde göl
    turizmine canlılık katılmıştır. 1993 yılından başlayarak Valilik,
    mahalli imkânları kullanmak suretiyle, Kırkgöz
    köprüsünden başlamak üzere Kömürhan
    karayolu köprüsüne kadar devam eden kıyı boyunca bir
    sahil yolunun yapımı çalışmalarına başlamıştır. Bunun dışında,
    baraj kıyısında Turizm Bakanlığınca Turizm Geliştirme Planları yapılmış
    olup, arazi mülkiyet tespiti gerçekleştirilmiştir.

    Kaynak: Malatya Valiliği web sayfası



    İLÇELERDE TURİZM :



    AKÇADAĞ

    Akçadağ yöresinde ilk yerleşim eski Tunç devrinde
    başlamış, Geç Hitit, Roma ve Bizans devirlerinde devam etmiştir.
    Akçadağ Arga Tepesi, Ören, İkinciler Höyük ve
    Levent Vadisinde yapılan arkeolojik çalışmalar ilçe
    tarihine ışık tutmaktadır. Osmanlı döneminde bugünkü
    Levent bucağı da tahminen 1850 yıllarında teşkilatlandırılmış,1858
    yılında ilçe merkezi şimdiki yerine, Arga’ya, nakil
    edilmiştir. Cumhuriyet döneminde Malatya’ya bağlı bir
    ilçe olmuştur. Akçadağ yüzey yapısı olarak engebeli
    ve ovalık bir yapı arz eder. Karasal iklim hakim olup,
    çiftçiliğin her türlüsüyle
    uğraşılmaktadır. Yörede el dokumasıyla kilim, halı, koç
    başı, çuval, omuz çantası, şal ve kuşak yapılmaktadır.
    Ekonomik nedenlerden dolayı ilçede kayısıcılık gelişmekte,
    halıcılık azalmaktadır. Okuma yazma oranı %98’dir. İlçe
    sınırları içinde TİGEM’e bağlı Sultansuyu üretme
    çiftliği mevcut olup, ülkemizin ünlü yarış atları
    burada yetiştirilmektedir. Tarihi ve doğal eserler açısından
    zengindir. Levent vadisi ilçenin en önemli doğal varlığını
    oluşturmaktadır. Bu alanın turizme kazandırılması çalışmaları
    devam etmektedir.



    ARAPGİR

    M.Ö. 1200 yıllarında kurulduğu sanılan ve eski adı Daskuza olan
    ilçe Malatya civarındaki en eski yerleşim merkezlerinden
    biridir. Sırasıyla; Asur, Danişment, Anadolu Selçuklu,
    Karakoyunlu egemenliğinde kalmıştır. Çaldıran Savaşı’ndan
    sonra 1514’de Osmanlı Devletinin egemenliğine girer ve Sivas
    eyaletinin yedi sancağından biri olur. Diyarbakır’a
    1834’te, Elazığ’a 1874’te bağlanan Arapgir, 1927
    yılında Malatya iline bağlı bir ilçe yapıldı.Doğu Anadolu
    Bölgesinin yukarı Fırat bölümünde yer alır. Keban
    Baraj Gölünün etkisiyle son yıllarda, iklimi yumuşayarak
    karasal iklim özelliğini yitirmeye başlamıştır. Tarihi eser
    açısından oldukça zengindir.Ulu Cami, Cafer Paşa Cami,
    Mirliva Ahmet Paşa Cami, Mola Eyüp Cami,
    Gümrükçü Osman Paşa Cami Hamamı ve
    Çobanoğlu Konağı sayılabilecek tarihi eserlerden
    bazılarıdır.Oldukça hareketli bir toplumsal yapısı olan Arapgir,
    çevre ilçeler açısından merkezi bir konuma
    sahiptir. Tarihte önemli bir kültür, ticaret ve sanat
    beldesi olan, bir zamanların 40 000 nüfuslu yerleşim birimi
    Arapgir, sanayileşme ve ekonomik gelişmenin yarattığı ortama ayak
    uyduramaması sonucu, hızla nüfus kaybetmektedir. Arapgir’den
    başka bir yerde yetişmeyen siyah Köhnü ile Aşık Beyazı
    üzümünü tanıtmak için her yıl Eylül
    ayında Bağ Bozumu şenlikleri yapılmaktadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:38 pm

    ARGUVAN

    İlçede en eski yerleşimin Kalkolitik çağda başladığı,
    eski Tunç, Hitit, Roma ve Bizans devirlerinde devam ettiği
    yüzey araştırmaları sonucu anlaşılmıştır. Bu araştırmalar
    Morhaman, Kara Höyük ve İsa Köy’de yapılmıştır.
    Osmanlı İmparatorluğu döneminde Tahir bucağı adı ile
    Arapgir’e bağlı olan Arguvan sonradan ilçe olarak
    Diyarbakır’a, 1873 yılında ise Keban’a bağlanmıştır.
    Cumhuriyetin ilanıyla merkez ilçe olarak Malatya’ya
    bağlanmıştır. Dağlık ve ovalık bir araziye sahip ve Doğu Anadolu
    bölgesinin iklim özelliklerini gösterir. Su kaynakları
    açısından zengin olan ilçede Şotik Çayı, Morhamam
    Çayı Söyütlü Çay ve Çavuş
    Çayı bulunmaktadır. Karahöyük Köyü, İsa
    Köyü ve Tarlacık Köyüne bağlı Horumhan mezrasındaki
    Morhamam Höyükler’in yanı sıra Kızık
    Köyü’nde de Kutsal Balıklı Park bulunmaktadır. Halk
    ozanları açısından zengin olan ilçe’nin Arguvan
    ağzı halk türküleri meşhurdur.



    BATTALGAZİ

    Malatya’nın ikinci yerleşim yeri olan ve 1988 yılına kadar
    Eskimalatya adıyla anılan ilçenin tarihi çok eskidir.
    Asur ve Urartu kaynaklarında bu yöre Maldia, Melidda, Melit,
    Melide, Melita olarak değişik şekilde isimlendirilmiştir. Uzun yıllar
    Bizans, Arap ve Selçuklu Beylikleri arasında el değiştirmiştir.
    1838 yılında Osmanlı ordularının burada konaklaması üzerine halkın
    yazlık olarak kullandığı Aspuzu bağlarının bulunduğu şimdiki Malatya
    yöresine yerleşmesi ile Eskimalatya önemini kaybetmiştir.
    Cumhuriyet döneminde Malatya’nın il olmasından sonra 1928
    yılında belediye, 1932 yılında nahiye oldu. 1987 yılında Eskimalatya
    ismi Battalgazi olarak değiştirilerek ilçe statüsü
    kazandı. İlçe ekonomisinin temeli tarıma dayalı kayısıcılık ve
    hayvancılıktır. Karakaya Barajının yapılmasıyla yumuşayan bir karasal
    iklim hakimdir.Tarihi eserlerinden birkaçı şunlardır: Ulu Cami,
    Melik Sunullah Cami, Ak Minare, Karahan, Toptaş, Alacakaya Cami, Sıddı
    Zeynep Kümbeti, Emir Ömer Türbesi, Hasan Basri, Ahmet
    Turan, Ali Baba, Kara Baba, Edir ile Bedir Türbeleri, Kanlı
    Kümbet, Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı, Sütlü
    Minare, Namazgah, Kırkkardeşler Mezarlığı. Karakaya Baraj
    Gölü’nün ilçenin çok yakınında yer
    alması turizmin ve su sporlarının gelişme açısından
    ilçeye önem kazandırmıştır. Barajda balıkçılık
    yapıldığı gibi Özel İdareye ait gemiyle de baraj gezisi
    yapılabilmektedir.



    DARENDE

    Farsça , ‘sahip olan, var olan’, Türkçe
    ‘ otuz yapraklı gül’ anlamındaki Darende ismi
    çeşitli değişimlerden sonra bugünkü halini almıştır.
    Geçmişi 7000 yıllık bir tarihe uzanır. Hititlerden kalma bir
    yerleşim merkezidir. Darende, Asurlular, Persler ve Romalılardan sonra
    8. yüzyıldan itibaren Müslümanlar tarafından
    fethedilerek bir kültür ve ticaret merkezi haline
    getirilmiştir. 1517’de Osmanlı yönetimine girerek Sivas
    iline; 1934’de ise Malatya’ya bağlanmıştır. Doğuyu batıya
    bağlayan ana güzergah üzerinde bulunması nedeniyle tarihin
    her döneminde ticaret merkezi olmuşken sonradan bu yolun
    özelliğini kaybetmesi nedeniyle ticaret anlamında durgun bir
    döneme girmiştir. İlçenin en büyük geliri
    kayısıcılıktır.İnönü Üniversitesi’ne bağlı Darende
    İlahiyat fakültesi Darende merkezindedir. Tarihi eser
    açısından zengin olan İlçede Mehmet Paşa Halk
    Kütüphanesi, Somuncu Baba, Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi,
    Balaban Şeyh Abdurrahman Erzincani Camisi bulunmaktadır.
    Kütüphanelerde nadide el yazması eserler vardır.
    İlçede bulunan tarihi eserlerin başlıcaları şunlardır. Ulu Cami
    ve Minaresi, Danabey Minaresi, Hacı Müşrif Cami,Tacettin
    Mescidi,Somuncu Baba Cami ve Külliyesi, Çilehanesi, Ozan
    Anıt Mezarı, Aslan Taş, Zengibar Kalesi, Bedesten, Dum Dum Mehmet Paşa
    Külliyesi, Balaban İçmeceleri, Uzunok, Hacılar ve Nadir
    Köprüsüdür. İlçede ayrıca; Günpınar
    Şelalesi, Somuncu Baba Camisi çevresi ve Tohma Çayı
    boyunca doğal güzellikler, mesire yerleri yer alır.



    DOĞANŞEHİR

    M.Ö. 66 yılında yerleşildiği bilinen Doğanşehir; Bizans ve
    Araplar’dan sonra 1399 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından
    Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1441 yılında Timur tarafından
    yağmalanmış ve 1515 yılında tekrar Osmanlı topraklarına katılan
    ilçe Besni’ye bağlı nahiye olmuştur. 1946 yılında
    Akçadağ’dan ayrılarak Malatya’ya bağlı bir
    ilçe olmuştur. En önemli gelir kaynağı tarımdır. Tarihi ve
    mesire yerleri açısından zengindir. Merkezde tarihi sur
    kalıntıları mevcuttur. Sürgü Höyük yüzey
    kalıntıları M.Ö. II-IV bine kadar inmektedir. Mesire yeri olarak
    Erkenek vadisinde bulunan Şelale ile Pınarbaşı sayılabilir.
    Özellikle Sürgü Takas’da bulunan kutsal Balıklı
    Havuzlar büyük miktarda ziyaretçi çekmektedir.
    Sürgü’de güzel bir alabalık yiyebilirsiniz.



    DOĞANYOL


    500 yıl önce bir köy olarak kurulduğu sanılan ve eski adı
    Keferdiz olan Doğanyol 1990 yılında ilçe olmuştur. Osmanlı
    İmparatorluğu zamanında Adıyaman ilinin Kahta ilçesine, daha
    sonra Elazığ iline, Cumhuriyetten sonra da Malatya iline bağlanmıştır.
    İlçe bölgeye hakim engebeli bir arazi üzerinde yer
    alan tipik bir Anadolu kasabası niteliğindedir. Güney ve doğu
    kesimleri dağlarla kaplı olduğundan tarıma elverişli arazi ancak
    ilçe kuzeyinde mevcuttur. İlçenin 2116m ile en
    yüksek yeri Ulubaba Dağı’dır. Orman açısından zengin
    bir yapıya sahiptir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:38 pm

    HEKİMHAN

    İlk yerleşimin M.Ö. 5 000-3 500 yılları arasında geç
    kalkolitik devrinde başladığı yapılan arkeolojik kazılarda
    anlaşılmıştır. Güzelyurt Höyük yüzey buluntularında
    yörede M.Ö. 3000’lerde de yerleşim izlerine
    rastlanmıştır. Roma ve Bizans dönemlerinden sonra
    Selçuklular zamanında Türklerin eline geçen
    ilçe Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına
    katılmıştır. Tarihi eser kalıntılarından İpekyolu ve Likya Kralı Giges
    tarafından yaptırılan Kral yolunun ilçeden geçtiği
    anlaşılmaktadır. İlçe merkezi önceleri Keban’a bağlı
    bir köy daha sonra bucak olarak Akçadağ’a bağlı iken
    1927 yılında ilçe olarak Malatya’ya bağlanmıştır.
    İlçeye adını veren Taşhan ve Köprülü Mehmet Paşa
    Cami tarihi eserler arasındadır.



    KALE

    20 Mayıs 1990 tarihinde kurulmuş olup, eski ismi yörede
    İzollu’dur. Osmanlı Tahrir defterinde İzoli köyü olarak
    geçmektedir. 3 km uzaklıkla Malatya’ya en yakın
    ilçedir. Yöre halkı başta kayısı olmak üzere tarım ve
    hayvancılıkla geçimini sağlamaktadır. Malatya merkeze göre
    daha ılıman bir iklimi vardır. Halk tarımla uğraşır. Okuma yazma oranı
    %86 dır. Arkeolojik alanların başında Pirot Höyük gelir.
    Kazısı tamamlanan Höyük ile Urartu dönemine ait kaya
    yazıtı Karakaya Baraj Gölü’nün suları altında
    kalmıştır. İzollu Yazıtı’nın bir kopyası Malatya
    Müzesi’nde sergilenmektedir.



    KULUNCAK

    Yörede yayla hayatı süren halkın kışı geçirmek
    için konakladıkları yerdir. İlçenin adı kuytu bir yerde
    olduğu için Kuluncak’tır.20 Mayıs 1990 tarihinde
    ilçe statüsünü almıştır. Mehmet Halife
    Türbesi, Kabak Abdal ve Siyahi Baba türbesi tarihi eserler
    arasındadır.



    PÜTÜRGE

    İlk adı güzel yer, istenilen yer anlamına gelen
    “İmrun” olup, bundan 300 yıl önce kurulmuştur. 1892
    yılında ilçe olarak Elazığ iline bağlanan Pütürge,
    Cumhuriyetin ilanıyla Malatya’ya bağlanmıştır. Topografik yapı
    itibariyle sarp ve dağlık bir yapıya sahiptir. İlçe sınırında
    bulunan Kubbedağı çok sert geçen kış mevsimlerinde yoğun
    kardan kapanabilmektedir. Bu nedenle geçim kaynağı tarımdan
    çok hayvancılıktır. Nemrut Dağı’nın doğu yakası
    ilçe hudutları içinde yer almaktadır. Ayrıca Gerar Kalesi
    ve Battalgazi Ziyareti gibi tarihi yerler de vardır.
    Kubbedağı’ndaki Vali Çeşmesi soğuk suyuyla, yaz aylarında
    geçenlerin uğrak ve piknik yeridir. Pütürge
    ilçesinde Bal Festivali düzenlenmektedir.



    YAZIHAN

    Tarihi İpekyolu-Bakıryolu kervanlarının yol güzergahı
    üzerinde bulunan Yazıhan, 1936 yılında demiryolunun, 1937 yılında
    karayolunun geçmesiyle önce köy daha sonra da 1947
    yılında nahiye olmuştur. Karasal iklimin hakim olmasına rağmen Karakaya
    Baraj gölünden sonra iklim yumuşamaya başlamıştır.
    Geçim kaynağı hayvancılık ve tarımdır. Tarımla uğraşılan zamanın
    dışında, kadınlar Dirican Halısı dokuyarak ekonomiye katkı
    sağlamaktadırlar. Tarihi eser olarak Fethiye Köyü Hasan Basri
    Cami, Fethiye Höyük, Ansur (Buzluk) Mağaraları, Hacı
    Höyük sayılabilir.



    YEŞİLYURT

    İlçenin kesin tarihi bilinmemekle beraber Bizans döneminde
    yerleşime başladığı arkeolojik kazı çalışmalarından
    anlaşılmaktadır. Osmanlı döneminde Çırmıktı, Cumhuriyetten
    sonra İsmetpaşa adıyla anılan ilçenin 1957 yılında ilçe
    statüsünü alarak Yeşilyurt adını almıştır. Beylerderesi
    Vadisi boyunca 3 km ‘lik bir vadi üzerine kurulmuş olan
    ilçe, dağların çok dik ve ormansız oluşu nedeniyle
    erozyon ve sel taşkınlarına maruz kalmaktadır. Yeşilyurt hudutları
    içinde yer alan ve yapımı devam eden Malatya – Yeşilyurt
    – Adıyaman karayolu ilçe ekonomisine hareketlilik
    kazandıracaktır.Tarihi eser bulunmamakla beraber Malatya’nın
    mesire yeri özelliğini taşımaktadır. Yeşilyurt’un
    ünlü dalbastı kirazını tanıtmak için her yıl Haziranın
    son haftasında kiraz festivali düzenlenmektedir. İlçenin
    tarıma uygun araziye sahip olmaması yüzünden halk ticaretle
    uğraşmakta, gençler ise eğitim-öğretime büyük
    önem vermektedir. Bu yüzden Malatya ekonomisinin önde
    gelen bir çok ismi Yeşilyurt ilçesinden
    çıkmaktadır.
    Bakınız http://www.yesilyurtunsesi.com


    MÜZE VE ÖREN YERLERİ

    Kernek Meydanı’ndaki Malatya Arkeoloji Müzesi ve Malatya
    merkeze 6 km. uzaklıkta Orduzu semtindeki Aslantepe ören yeri,
    pazartesi hariç, mesai saatleri dahilinde açıktır.
    Müzenin telefon numarası 0(422) 321 30 06, Aslantepe’ninki
    ise 0(422) 337 10 02’dir. Müzede Fethiye, Gelinciktepe ve
    Aslantepe kazılarında ele geçen eserler ile Asur ticaret
    kolonilerine ait ağırlık taşları, taş kabartmalar, Romalılara ait
    seramik heykelcikler, gözyaşı ve koku şişeleri, Bizanslılara ait
    seramikler, Selçuklulara ait çini tabaklar bulunmaktadır.
    Aslantepe ören yerinde, kazı alanı dışında, görülecek
    pek eser yoktur. Çünkü bu eserler müzeye
    konulmaktadır.



    TARİHİ VE TURİSTİK ÇEKİM YERLERİ

    Deniz Turizmi: Malatya’da böyle bir
    imkan yok. Ancak Karakaya Baraj Gölü üzeri ve
    çevresinde çekimler yapılabilir.



    Kültür Turizmi: Malatya zengin bir
    kültürel mirasa sahip. Başta Eskimalatya (Battalgazi
    ilçesi) olmak üzere Malatya’nın tüm
    ilçelerinde görüntülenebilecek tarihsel mekanlar
    bulunuyor. Malatya üzerinden Nemrut Dağı’na ulaşılıp
    çekim yapılabilir.



    Kongre Turizmi: 17-31 Temmuz tarihleri arası
    Malatya Fuarı ve Kayısı Şenlikleri etkinlikleri
    çerçevesinde kayısı konulu kongre, sempozyum
    vb.düzenleniyor. İnönü Üniversitesi ve bağlı
    fakülteler alanlarında (tıp, iktisat, matematik vb.) kongreleri
    düzenliyor. Ancak bu kongrelerin belirli bir tarihi yok. İhtiyaca
    göre ilgili fakülte ve üniversitenin işbirliğiyle
    planlanıyor. Üniversite ile bağlantı kurulup bu tarihler
    saptanabilir ve çekim yapılabilir.



    Kış Turizmi: Malatya tipik karasal iklimiyle
    kar yağışı alan bir kent. Ancak kış turizmi ile ilgili henüz bir
    faaliyet yoktur. Beydağı Kayak Tesisleri düşünülmektedir.



    Termal Turizm:
    Şehre 28 km. mesafede İspendere içmeleri var. Ancak bu turizm dalında ciddi bir faaliyet olduğu söylenemez.



    Eko Turizm: Malatya’nın topoğrafik
    yapısı eko turizme çok uygun. Pütürge ilçesinde
    yaylalar ve yayla yaşamı belirgin biçimde göze
    çarpıyor. Akçadağ ilçesine bağlı Levent beldesinde
    yüzlerce mağara bulunuyor. Nehirleri, barajları ve diğer doğal
    güzellikleriyle Malatya eko turizme çok şey sunuyor.
    Özellikle Sultansuyu ve çevresi ile bu mekanda yetiştirilen
    yarış atları fotoğrafçıların gözde çekim merkezleri
    arasına girebilir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:39 pm

    Turizm Amaçlı Sportif Faaliyetler:
    Av turizmi potansiyel oluşturmuyor. Çünkü
    bilinçsiz avlanma bir çok hayvanın neslini tüketti.
    Rüzgar sörfü, hava sporları, bisiklet, atlı doğa
    yürüyüşü ve trekking Malatya’da yaygın turizm
    faaliyetleri değil. Ancak bu alanda çok yüksek bir
    potansiyel var, kullanılmıyor. İnönü Üniversitesi
    Havacılık Kolu Yamaç Paraşütü eğitim ve atlama kursu
    düzenliyor. Baraj gölleri ve nehir kenarlarında oltayla balık
    avı yaygın.



    Gençlik Turizmi: Eğitim döneminin
    sonlarında ilk ve orta dereceli okullar ile üniversite
    öğrencileri Malatya içinde veya yakınında (Adıyaman, Şanlı
    Urfa başta olmak üzere) mekanları ziyaret ediyorlar.



    KÜLTÜR
    Halk Oyunları: Halay ve semah halk oyunlarının iki unsurudur. 7,9 veya
    11 kişiyle Ağırlama, Alkışta, Aşırma, Bapuri, Berde, Beşayak,
    Çarşı, Gelin, Kartal Oyunu ve Topal Oyunu halayları
    çekilir. Belli başlı semahlar ise Hızır, Bozok (Kırklar), Demdem
    (Dem Geldi), Arguvan ve Kırat Semahı’dır.



    Geleneksel Giysi: Modern yaşam geleneksel
    giyimi önemli ölçüde değiştirmiştir. Geleneksel
    giyime daha çok kırsal kesimde rastlanır. Kadınlar ak-kara,
    damalı çarşaf, el dokuması peştamal (kimi yörelerde
    bervanik diye adlandırılır), çarşafın içine zıbın ve
    altına şalvar giyerler. Erkekler ise başlarına papak, yakası boğazı
    iyice saracak şekilde kolları düğmesiz gömlek,
    göğüs ortasına yelek, bellerine bel kuşağı ve şalvar
    giyerler. Üzerlerine ise (günümüzde yerini ceket,
    palto vs. almıştır) aba giyerler.



    Yöresel yemekler: Bulgur, et ve kaysı
    yöresel yemeklerin temel maddeleridir. Bulgur ve et karışımıyla
    adına köfte denen yaklaşık 70 tür yemek yapılır. Kaysı
    özelllikle tatlı yapımında yoğun biçimde kullanılır.
    Analı-kızlı içli köfte, kağıt kebabı, kaysı hoşafı, kaysı
    tatlısı, tandır ekmeği, sıkma köfte, yaprak sarma belli başlı
    yemeklerdir.



    Yöresel türküler: Malatya
    Malatya Bulunmaz Eşin, Yüksek Eyvanlarda Bülbüller
    Öter, Sarıdır Kurdelam Sarı, Tren Gelir Hoş Gelir, Kaleden Kaleye
    Şahin Uçurdum, Su Gelir Lüle Lüle, Armudu Taşlayalım,
    Boran Geldi Kış Geldi, Dambaşında Duran Kız , Yüce Dağ Başında Ay
    Kandil Olur, Bugün Ben Dostumu Gördüm, Güzel Gel
    Beri Beri, yüzlerce Malatya türküsünden sadece
    birkaçıdır.



    Gelenek-görenekler: Evlenmede
    görücülük yöntemi halen yaygındır.Geleneksel
    düğünlerin yanı sıra salon düğünlerine
    rastlanmaktadır. Doğum öncesi ‘iki canlı’ veya
    ‘yerikli’ diye nitelenen hamile kadına özel ilgi
    gösterilir. Evde beşik donatma yapılır. Bebek doğumunun yedinci
    günü törenle yıkanır. Çocuk ilk dişini
    çıkarınca ‘diş hediği’ töreni yapılır. Bu
    amaçla komşulara hedik, yani haşlanmış buğday, dağıtılır.
    Sünnet düğünü geleneği yaygın olup, kirveliğin
    toplumsal ilişkilerde saygın bir yeri vardır. Ölüm
    geleneklerinde ise, dinsel kuralların yanı sıra başka gelenekler de
    yerine getirilir. Ölü evinde üç gün ateş
    yakılmaz, ağıt yakılır, ölünün elbiseleri (soyka)
    yoksullara verilir. Bazı yörelerde ölü evi, bazı
    yörelerde ise komşular cenazeye gelenlere yemek hazırlarlar.
    Ölen kişinin mezarı önemli günlerde ziyaret edilir.



    ULAŞIM

    Karayolu: Terminal şehrin 5 km. dışında Karakavak mevkiindedir.
    Minibüs, belediye otobüsü ve taksiyle ulaşılabilir.
    Önemli firmalar : Aksoğanoğlu Zafer, Kayısıkent, VIP Malatyalılar,
    Medine ve Beydağı Turizm. Bu firmaların saat 13.00, 15.00, 17.00 ve
    19.30 İstanbul, 10.30 ve 21.00 Adana, 09.30 , 20.00 ve 21.30, Ankara,
    14.00 Trabzon, 12.30 Aydın, 14.00 Antalya ve 15.30, 19.00 İzmir
    yönüne seferleri bulunuyor.



    Demiryolu: Merkez İstasyon mevkiinde. Her
    gün 14.55’de Ankara’ya Mavi Tren bulunuyor. Pazartesi,
    Çarşamba, Cuma ve Pazar günü 16.25, Salı, Perşembe ve
    Cumartesi günü saat 18.10’da ise Ekspres tren seferi
    var. Kent merkezine 3 kilometre. Taksi, minibüs ve belediye
    otobüsüyle ulaşılabilir.



    Havayolu: Sivil havaalanı olmadığı için
    Erhaç askeri havaalanı kullanılıyor. Şehre 30 kilometre
    mesafede. Taksi ve Havayolu şirketi servisleri ile havaalanına
    varılabilir. THY, Atlas Jet ve Onur Air firmaları haftanın her
    günü İstanbul – Malatya – İstanbul
    uçuşları ile Ankara bağlantılı uçuşlar yapmaktadır.
    Ayrıca İzmir ve Antalya uçuşları da yapılmaktadır. Fly Air
    firması da Ankara – Malatya – Ankara seferleri yapmaya
    başlamıştır.


    YAPMADAN DÖNME!

    Eskimalatya, Aslantepe ve Arkeoloji Müzesi gezilmeli, Sultansuyu
    ve Nemrut Dağı görülmeli, Nemrut’a çıkarken
    Kubbedağı’ndaki Vali Çeşmesinde ve Haydaran’da mola
    verip buz gibi sularından içmeli, merkezde iyi bir lokantada
    kağıt kebabı, analı – kızlı, içli köfte ve tereyağlı
    kaysı tatlısı ile Karakaya Barajına bakan lokantalarda balık
    köfte, Sürgü’de alabalık yenmeli, kayısı ve yan
    ürünlerinin satıldığı Şire Pazarında alış – veriş
    yapılmalı
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    malatyamızı tanıyalım Empty Geri: malatyamızı tanıyalım

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ocak 08, 2009 11:41 pm

    MALATYA EFSANELERİ
    Malatya (Beydağı) Efsanesi

    Torosların bir kolu olan Beydağı’nda
    uyuyan, taşa dönmüş bir ermişi anlatır. Ermiş yılda bir kez
    uyanıp şu soruyu sorarmış:
    -Malatya ovası altın sabanla sürülüyor mu? Olumsuz yanıt
    alınca tekrar uykuya dalarmış. Malatya ovası çok verimlidir. İyi
    sürülüp işlenirse bereket, bolluk artacak ve sabanlar
    bile altından yapılacaktır. O gün ermişin yeniden canlanacağına
    inanılmaktadır. Ermiş o günü beklemektedir.


    Eskimalatya Efsanesi

    Eskimalatya XIX.yy başlarında terkedilmiştir. Halk
    Aspuzu bağlarına yaz için göç etmektedir.
    Söylence bu göçle ilgilidir. Eskimalatya’lılar
    her yıl Aspuzu’ya göç ederken ateşlerini bir kuyuya
    doldurup üstünü kapatmakta,dönünce de aynı
    kuyudan ateşlerini almaktadırlar. O yıl Aspuzu’dan dönen
    halk ateşlerinin söndüğünü görür. Bunu
    uğursuzluk sayar ve kenti terk ederler.


    Derme Suyu Efsanesi

    Suyun kaynağı Malatya yakınlarındaki
    Gündüzbey Köy’ündedir. Hem içilir hem
    de bir kanalla bağları bahçeleri sular. Söylenceye
    göre; İsa, Havarileriyle bu yöreden geçerken
    yanındakiler su içmek isterler. İsa’nın asasını vurduğu
    yerden Derme suyu fışkırmıştır. Bu nedenle suyun adının Deyr-i
    Mesih’ten geldiğine inanılmaktadır.


    Gelin Kayası Efsanesi

    Orduzu’nun Bahçebaşı
    köyündeki Arslantepe,yöredeki ilk yerleşim alanıdır.
    Burada yaşayan yoksul bir kıza,komşu ülke kralının oğlu
    sevdalanmıştır. Kral karşı koysa da oğlunu bu sevdadan caydıramaz.
    Sonunda gençler kırk gün kırk gece süren bir
    düğünle evlenirler ve gelin alayı yola koyulur. Kız bir ara
    gelin alayını durdurur,evine iki atlı gönderip unuttuğu oklavayı
    istetir. Buna kızan anası `’gelinlik tacınla, askerinle, alayınla
    taş ol’’ diye beddua edince tüm alay taş olur.


    Koca Vaiz Efsanesi

    Koca Vaiz, Anadolu Selçukluları
    döneminde Malatya ve çevresinde uç beyidir.
    Yörede büyük bir din bilgini ve savaşçı olarak
    tanınır. Bizans üzerine sayısız akınlar yapmıştır. Bunlardan
    birinde bir kılıç vuruşuyla başı gövdesinden ayrılır. Vaiz
    Baba başını koltuğuna alarak Malatya’ya döner. Eskimalatya
    yakınlarında bir kadın, Koca Vaizi görür,korkuyla bağırır.
    İşte o zaman koca vaiz düşüp ölür.
    Öldüğü yere türbesi yapılır.
    Günümüzde de halkın en çok ziyaret ettiği yerdir.


    Hekimhan’ın Kuruluşuna Ve Adına Ait Efsane

    Bir sefer sırasında Köprülü Mehmet
    Paşa’nın yolu Hekimhan dolaylarına düşer. Doğanın
    güzelliğine hayran kalır,burada konaklanmasını buyurur. Askerler
    çevreyi dolaşmaya çıktıklarında
    günümüzdeki Hasan Ağa Çeşmesi’nin yanındaki
    dereye gelirler. Dere suyunun al al aktığını görürler,suyu
    izlediklerinde yaralı bir adam bulurlar ve Paşa’ya haber
    verirler. Paşa hekimiyle birlikte gelir, hekim hastanın durumunun
    umutsuz olduğunu söyleyince, Paşa sorar.
    -Hiç mi canı kalmamıştır?
    Hekim:’’Ancak onda bir canı var’’ der.
    Köprülü bu yanıt karşısında kızar ve şöyle haykırır.
    `’Onda bir canı kalmış adamı ölüme mi bırakırsın?Ya
    bunu kurtarırsın ya da senin kanını da bununkine katarım.’’
    Hekim hemen işe koyulur yaralıyı üç günde ayağa kaldırır.
    Yaralıya kim olduğu sorulduğunda:
    Kendisinin de hekim olduğunu, ilaç yapmak için bitki
    toplarken, eşkıyalarca vurulduğunu anlatır. Köprülü
    ağaçları kestirip açtırdığı yere adam için bir
    han, hamam ve cami yaptırır. Çevreden de birkaç aile
    getirip yerleştirir. Buraya önceleri Hekimin Hanı, daha sonra da
    Hekimhan denilmiştir
    .

    Zurbahan’a Ait Söylence

    Hekimhan yöresindeki Ayrancı Dağlarının en
    yüksek tepesine halk Zurbahan Dağı der.Buraya ait çok fazla
    söylence anlatılır.

    Zurbahan’ın 6-7 km güneybatısında Asarkaya denilen sarp bir
    kaya vardır. Kayanın tepesinden, aşağı basamaklı ve dik bir tünel
    iner. Buradan yuvarlak, dar bir boğaza varılır.
    Günümüzde boğazın ağzı taşlarla
    örtülüdür. Boğazın bir yanı Maltepesi’ne,bir
    yanı Ballıkaya’ya,bir yanıda Zurbahan’a
    açılmaktadır. Maltepesi’nde altından yapılmış
    gereçler, Ballıkaya’da depolar dolusu bal,
    Zurbahan’da da eşsiz takılar vardır.

    Zurbahan’daki takıları ele geçirmek isteyenlerin
    tünelde 1-2km ilerleyince fenerleri söner, geri dönmek
    zorunda kalırlar. İnanışa göre fener tünelin tılsımıyla
    sönmektedir, kimse Zurbahan’a ulaşamamaktadırlar.

    Yöreye ilişkin bir başka söylencede şöyledir:
    `’Güzelyurt’lunun biri savaşta tutsak düşer.
    Yanına yaklaşan bir adam nereli olduğunu sorar. Söyleyince:
    ``Yurduna döndüğünde çeşmenin başına var. Bir
    pire tut,kayanın üstünde öldür, sakın
    unutma’’der.

    Adam yıllar sonra tutsaklıktan kurtulup yurduna
    döndüğünde söyleneni anımsar. İsteneni yapar.
    Pireyi öldürmesiyle üstüne arılar
    üşüşür. Arılardan korunmak için abasını başına
    çeker. Abanın içinde üç arı kalmıştır.
    Ortalık durulunca adam abayı başından atar, üç altın
    yuvarlanır. Korkup abasını başına çekmese tüm arılar altın
    olacaktır.’’

      Forum Saati Cuma Kas. 15, 2024 6:15 am