Hadis-i Şerif LugatıHadîs Âlimi (Muhaddis):
Hadîs-i şerîf sahasında mütehassıs kimse. Çok
sayıda hadîs toplayıp, senet ve metinleriyle ezberleyen,
râvilerin cerh ve ta'dîl (güvenilir olup olmadıkları)
noktasından durumlarını bilen, bu ilimde ihtisas kazanıp kitaplar
yazmış olan âlim. Muhaddisin çoğulu muhaddisîn'dir.
Hadîs İmâmı:
Üç yüz binden çok hadîs-i şerîfi,
râvîleri (rivâyet edenleri, nakledenleri) ile
birlikte bilen büyük hadis âlimi. Buna, hadîs
müctehidi de denir.
Hadîs-i Âhâd:
Hep bir kimse tarafından rivâyet edilen, bildirilen,
müsned-i muttasıl (Resûlullah efendimize varıncaya kadar,
rivâyet edenlerden yâni nakledenlerden hiçbiri
noksan olmayan) hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Âmm:
Herkes için söylenmiş hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Cibrîl:
Peygamber efendimiz Eshâbı (arkadaşları) ile otururlarken,
Cebrâil aleyhisselâmın insan sûretinde gelip;
İslâm'ı, îmânı ve ihsânı sorduğunda
Resûlullah efendimizin verdiği cevabları bildiren hadîs-i
şerîf.
Hadîs-i Garîb:
Yalnız bir kişinin bildirdiği sahîh hadîs. Yahut, aradaki
râvîlerden (nakledenlerden) birine, bir hadîs
âliminin muhâlefet ettiği hadîs.
Hadîs-i Hâs:
Bir kimse için söylenmiş hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Hasen:
Bildirenler (râvîler) sâdık (doğru) ve emîn
(güvenilir) olmakla beraber hâfızası, anlayışı sahîh
hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan kimselerin
bildirdiği hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Kavî:
Resûlullah efendimizin, söyledikten sonra, peşinden bir
âyet-i kerîme okuduğu hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Kudsî:
Mânâsı, Allahü teâlâ tarafından,
kelimeleri ise, Resûl-i ekrem sallallâhü aleyhi ve
sellem tarafından olan hadîs-i şerîfler. Hadîs-i
kudsîleri söylerken, Peygamber efendimizi bir nûr
kaplardı ve bu, hâlinden belli olurdu. (Abdülhak
Dehlevî)
Hadîs-i Maktû':
Söyleyenleri (râvîleri), Tâbiîn-i
kirâmakadar bilinip, Tâbiîn'den rivâyet olunan
hadîs-i şerîfler. Tâbiîn'den rivâyet
edilen, bildirilen maktû' hadîslerin sonraki
râvîleri (nakledenleri) Ehl-i sünnet
âlimlerinden iseler, bunlar hakîkaten hadîs-i
maktû'dur. Mevdû sanmamalıdır. (İbn-i
Kudâme-Buhârî)
Hadîs-i Mensûh:
Peygamber efendimiz tarafından ilk zamanda söylenip, sonra değiştirilen hadîsler.
Hadîs-i Merdûd:
Mânâsı olmayan ve rivâyet şartlarını taşımayan söz.
Hadîs-i Meşhûr:
İlk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan,
yâni bir kimsenin Resûl-i ekremden, o kimseden de,
çok kimselerin ve bunlardan dahî, başka kimselerin
işittiği hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Mevdû:
Bir hadîs imâmının şartlarına uymayan hadîs-i
şerîfler. Bir müctehid (âyet-i kerîme ve
hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran
âlim), bir hadîsin sahîh (doğru) olması için,
lüzûm gördüğü şartları taşımıyan bir
hadîs için; "Benim mezhebimin usûlünün
kâidelerine göre mevdûdur" der. Yoksa;
"Resûlullah'ın sallallah ü aleyhi ve sellem sözü
değildir" demez. (Dâvûd-ül-Karsî)
Hadîs-i Mevkûf:
Eshâb-ı kirâma kadar râvîleri (nakledenleri)
hep bildirilip, sahâbî olan râvînin,
Resûl-i ekremden işittim demeyip, böyle buyurmuş dediği
hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Mevsûl:
Sahâbînin (Resûlullah efendimizin arkadaşları);
"Resûlullah'tan işittim, böyle buyurdu" diyerek haber
verdiği hadîs-i şerîfler. Bunda, Resûl-i ekreme kadar
rivâyet edenlerin hiç birinde kesinti olmaz.
Hadîs-i Muddarib:
Kitab yazanlara, çeşitli yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Muhkem:
Te'vîle (yoruma, açıklamağa) muhtaç olmayan hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Mu'allak:
Baştan bir veya birkaç râvîsi(rivâyet edeni,
nakledeni) veya hiçbir râvîsi belli olmayan
hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Munfasıl:
Aradaki râvîlerden (nakledenlerden), birden ziyâdesi (fazlası) unutulmuş olan hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Müfterâ:
Müseylemet-ül-Kezzâb'ın ve ondan sonra gelen
münâfıkların (kalbiyle inanmayıp, sözleriyle inandık
diyenlerin), zındıkların (kâfirlerin), müslüman
görünen dinsizlerin uydurma sözleri. Ehl-i sünnet
âlimleri (Resûlullah efendimiz, dört halîfesinin
ve ashâbının arkadaşlarının yolunda olan âlimler),
müfterâ hadîsleri aramış, bulmuş ve ayırmışlardır. Din
büyüklerinin kitablarında böyle sözlerden
hiçbiri yoktur.
Hadîs-i Mürsel:
Sahâbe-i kirâmın ismi söylenmeyip,
Tâbiîn'den (Sahâbeyi görenlerden) birinin,
doğruca Resûl-i ekrem buyurdu ki dediği hadîs-i
şerîfler.
Hadîs-i Müsned-i Münkatı':
Sahâbîden başka bir veya birkaç râvîsi (nakledeni) bildirilmeyen hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Müsned-i Muttasıl:
Peygamber efendimize kadar râvîlerden (nakledenlerden) hiçbiri noksan olmayan hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Müstefîz (Müstefîd):
Söyleyenleri üçten çok olan hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Müteşâbîh:
Te'vîle (açıklamaya, yorumlamaya) muhtâç olan hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Mütevâtir:
Bir çok Sahâbînin Peygamber efendimizden ve başka
bir çok kimsenin de bunlardan işittiği ve kitâba
yazılıncaya kadar, böyle pek çok kimsenin haber verdiği
hadîs-i şerîfler. Mütevâtir hadîsleri
rivâyet edenlerin yalan üzerinde sözbirliği yapmaları
müm kün değildir. Hadîs-i mütevâtire
muhakkak inanmak ve bildirilenleri yapmak lâzımdır. İnanmayan
kâfir olur, îmânı gider. (İbn-i Âbidîn)
Hadîs-i Nâsih:
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin, son
zamanlarında söyleyip, önceki hükümleri değiştiren
hadîs-i şerîfleri.
Hadîs-i Sahîh:
Âdil ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen,
müsned-i muttasıl (Resûl-i ekreme kadar, rivâyet
edenlerin hepsi tam olup noksan bulunmayan), mütevâtir (bir
çok sahâbînin rivâyet ettiği) ve meşhûr
(önceleri bir kişi bildirmişken, sonraları şöhret bulan)
hadîsler.
Hadîs-i Şâz:
Bir kimsenin, bir hadîs âliminden işittim dediği
hadîs-i şerîfler. Hadîs-i şâzlar kabûl
edilir, fakat sened (vesîka) olamazlar. Âlim denilen kimse
meşhûr bir zât değilse, kabûl olunmazlar. Hadîs-i Zaîf:
Sahîh ve hasen olmayan hadîs-i şerîfler. Zaîf
hadîsi bildirenlerden birinin hâfızası, adâleti
gevşek olur veya îtikâdında (inancında) şübhe bulunur.
Zaîf hadîslere göre fazla ibâdet yapılır; fakat
ictihâdda bunlara dayanılmaz.
Hadîs-i şerîf sahasında mütehassıs kimse. Çok
sayıda hadîs toplayıp, senet ve metinleriyle ezberleyen,
râvilerin cerh ve ta'dîl (güvenilir olup olmadıkları)
noktasından durumlarını bilen, bu ilimde ihtisas kazanıp kitaplar
yazmış olan âlim. Muhaddisin çoğulu muhaddisîn'dir.
Hadîs İmâmı:
Üç yüz binden çok hadîs-i şerîfi,
râvîleri (rivâyet edenleri, nakledenleri) ile
birlikte bilen büyük hadis âlimi. Buna, hadîs
müctehidi de denir.
Hadîs-i Âhâd:
Hep bir kimse tarafından rivâyet edilen, bildirilen,
müsned-i muttasıl (Resûlullah efendimize varıncaya kadar,
rivâyet edenlerden yâni nakledenlerden hiçbiri
noksan olmayan) hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Âmm:
Herkes için söylenmiş hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Cibrîl:
Peygamber efendimiz Eshâbı (arkadaşları) ile otururlarken,
Cebrâil aleyhisselâmın insan sûretinde gelip;
İslâm'ı, îmânı ve ihsânı sorduğunda
Resûlullah efendimizin verdiği cevabları bildiren hadîs-i
şerîf.
Hadîs-i Garîb:
Yalnız bir kişinin bildirdiği sahîh hadîs. Yahut, aradaki
râvîlerden (nakledenlerden) birine, bir hadîs
âliminin muhâlefet ettiği hadîs.
Hadîs-i Hâs:
Bir kimse için söylenmiş hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Hasen:
Bildirenler (râvîler) sâdık (doğru) ve emîn
(güvenilir) olmakla beraber hâfızası, anlayışı sahîh
hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan kimselerin
bildirdiği hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Kavî:
Resûlullah efendimizin, söyledikten sonra, peşinden bir
âyet-i kerîme okuduğu hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Kudsî:
Mânâsı, Allahü teâlâ tarafından,
kelimeleri ise, Resûl-i ekrem sallallâhü aleyhi ve
sellem tarafından olan hadîs-i şerîfler. Hadîs-i
kudsîleri söylerken, Peygamber efendimizi bir nûr
kaplardı ve bu, hâlinden belli olurdu. (Abdülhak
Dehlevî)
Hadîs-i Maktû':
Söyleyenleri (râvîleri), Tâbiîn-i
kirâmakadar bilinip, Tâbiîn'den rivâyet olunan
hadîs-i şerîfler. Tâbiîn'den rivâyet
edilen, bildirilen maktû' hadîslerin sonraki
râvîleri (nakledenleri) Ehl-i sünnet
âlimlerinden iseler, bunlar hakîkaten hadîs-i
maktû'dur. Mevdû sanmamalıdır. (İbn-i
Kudâme-Buhârî)
Hadîs-i Mensûh:
Peygamber efendimiz tarafından ilk zamanda söylenip, sonra değiştirilen hadîsler.
Hadîs-i Merdûd:
Mânâsı olmayan ve rivâyet şartlarını taşımayan söz.
Hadîs-i Meşhûr:
İlk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan,
yâni bir kimsenin Resûl-i ekremden, o kimseden de,
çok kimselerin ve bunlardan dahî, başka kimselerin
işittiği hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Mevdû:
Bir hadîs imâmının şartlarına uymayan hadîs-i
şerîfler. Bir müctehid (âyet-i kerîme ve
hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran
âlim), bir hadîsin sahîh (doğru) olması için,
lüzûm gördüğü şartları taşımıyan bir
hadîs için; "Benim mezhebimin usûlünün
kâidelerine göre mevdûdur" der. Yoksa;
"Resûlullah'ın sallallah ü aleyhi ve sellem sözü
değildir" demez. (Dâvûd-ül-Karsî)
Hadîs-i Mevkûf:
Eshâb-ı kirâma kadar râvîleri (nakledenleri)
hep bildirilip, sahâbî olan râvînin,
Resûl-i ekremden işittim demeyip, böyle buyurmuş dediği
hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Mevsûl:
Sahâbînin (Resûlullah efendimizin arkadaşları);
"Resûlullah'tan işittim, böyle buyurdu" diyerek haber
verdiği hadîs-i şerîfler. Bunda, Resûl-i ekreme kadar
rivâyet edenlerin hiç birinde kesinti olmaz.
Hadîs-i Muddarib:
Kitab yazanlara, çeşitli yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Muhkem:
Te'vîle (yoruma, açıklamağa) muhtaç olmayan hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Mu'allak:
Baştan bir veya birkaç râvîsi(rivâyet edeni,
nakledeni) veya hiçbir râvîsi belli olmayan
hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Munfasıl:
Aradaki râvîlerden (nakledenlerden), birden ziyâdesi (fazlası) unutulmuş olan hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Müfterâ:
Müseylemet-ül-Kezzâb'ın ve ondan sonra gelen
münâfıkların (kalbiyle inanmayıp, sözleriyle inandık
diyenlerin), zındıkların (kâfirlerin), müslüman
görünen dinsizlerin uydurma sözleri. Ehl-i sünnet
âlimleri (Resûlullah efendimiz, dört halîfesinin
ve ashâbının arkadaşlarının yolunda olan âlimler),
müfterâ hadîsleri aramış, bulmuş ve ayırmışlardır. Din
büyüklerinin kitablarında böyle sözlerden
hiçbiri yoktur.
Hadîs-i Mürsel:
Sahâbe-i kirâmın ismi söylenmeyip,
Tâbiîn'den (Sahâbeyi görenlerden) birinin,
doğruca Resûl-i ekrem buyurdu ki dediği hadîs-i
şerîfler.
Hadîs-i Müsned-i Münkatı':
Sahâbîden başka bir veya birkaç râvîsi (nakledeni) bildirilmeyen hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Müsned-i Muttasıl:
Peygamber efendimize kadar râvîlerden (nakledenlerden) hiçbiri noksan olmayan hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Müstefîz (Müstefîd):
Söyleyenleri üçten çok olan hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Müteşâbîh:
Te'vîle (açıklamaya, yorumlamaya) muhtâç olan hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Mütevâtir:
Bir çok Sahâbînin Peygamber efendimizden ve başka
bir çok kimsenin de bunlardan işittiği ve kitâba
yazılıncaya kadar, böyle pek çok kimsenin haber verdiği
hadîs-i şerîfler. Mütevâtir hadîsleri
rivâyet edenlerin yalan üzerinde sözbirliği yapmaları
müm kün değildir. Hadîs-i mütevâtire
muhakkak inanmak ve bildirilenleri yapmak lâzımdır. İnanmayan
kâfir olur, îmânı gider. (İbn-i Âbidîn)
Hadîs-i Nâsih:
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin, son
zamanlarında söyleyip, önceki hükümleri değiştiren
hadîs-i şerîfleri.
Hadîs-i Sahîh:
Âdil ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen,
müsned-i muttasıl (Resûl-i ekreme kadar, rivâyet
edenlerin hepsi tam olup noksan bulunmayan), mütevâtir (bir
çok sahâbînin rivâyet ettiği) ve meşhûr
(önceleri bir kişi bildirmişken, sonraları şöhret bulan)
hadîsler.
Hadîs-i Şâz:
Bir kimsenin, bir hadîs âliminden işittim dediği
hadîs-i şerîfler. Hadîs-i şâzlar kabûl
edilir, fakat sened (vesîka) olamazlar. Âlim denilen kimse
meşhûr bir zât değilse, kabûl olunmazlar. Hadîs-i Zaîf:
Sahîh ve hasen olmayan hadîs-i şerîfler. Zaîf
hadîsi bildirenlerden birinin hâfızası, adâleti
gevşek olur veya îtikâdında (inancında) şübhe bulunur.
Zaîf hadîslere göre fazla ibâdet yapılır; fakat
ictihâdda bunlara dayanılmaz.