.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Zamanda yolculuk olasılığı

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:25 pm

    Zamanda yolculuk olasılığı Icon1

    Zamanda yolculuk olasılığı WormholegateJaponya
    Uzay Havacılık Dairesi (JAXA) ve Tokyo Üniversitesi'nde görev yapan
    Doç.Dr. Serkan Anılır, zamanda yolculuk konusunu cnnturk.com için
    yazdı.
    Zamanda yolculuk dendiğinde aklımıza hep ünlü bilim adamı Stephen Hawking'in yaklaşımı gelir. 'Eğer zamanda yolculuk mümkün olsaydı, neden bugün gelecekten gelmiş zaman yolcularıyla karşılaşmıyoruz?'
    Peki ya ileride zamanda yolculuk gerçekten mümkün olursa ve gelecekten
    gelmiş kişiler aramızda yaşayıp bizi izliyorlar ve içlerinden
    gülüyorlarsa? Gelin, hep beraber bu olasılığı düşünelim.
    Zannederim, uzmanlık alanı olmasa da herkes, zamanda yolculuğun ancak
    ışık hızına ulaşabilmemiz durumunda mümkün olduğunu biliyordur.
    Gelecekte, zaman yolculuğu ile ilgili bütün engelleri ortadan kaldırıp
    ışık hızından daha hızlı hareket etmeye yönelik teknolojiyi
    geliştirdiğimizi varsayarsak, nasıl bir zaman yolculuğu yaşanacağını da
    hayal edebiliriz.
    Wells'in romanı ve 'warp' fikri
    Zamanda yolculuk üzerine en tanınmış yazılı roman, ünlü yazar H.G.Wells
    tarafından kaleme alınmıştır. Romanda zaman makinası geçmişe ve
    geleceğe tek bir çizgi üzerinde hareket ederken, bugün zamanda
    yolculuğun gerçekleşeceğine inanan birçok bilim adamı, bazı zorlukları
    yok etmek için 'warp' fikrini ortaya atmaktadır.
    'Warp'ı basit bir örnekle açıklayacak olursak, bir kağıdın sol alt
    köşesine (X), sol üst köşesine (Y) yazalım. X'den (şimdiki zaman) Y'ye
    (geçmiş zaman) bir çizgi çekelim.
    Wells'in modelinde, zaman makinası bu çizgi üzerinde hareket
    etmektedir. Ama, harflerin yazılı olduğu iki köşeyi kağıdı kaldırıp
    ortası sarkacak şekilde biraraya getirirsek, bu iki farklı nokta
    arasında hareket etmek için varolan çizgiyi takip etmek yerine direkt
    atlama yapabileceğimizi görürüz. 'Warp' budur.
    Her ne kadar bu imkansız gibi düşünülse de, bugün doğadaki formlara
    baktığımızda, mükemmel bir kare veya dikdörtgen benzeri bir form
    göremeyiz. Doğa, bizim '3.5 boyut' ismini verdiğimiz mevcut form
    cetvelleriyle tanımlanamayan 'fraktal'lerden oluşur.
    Kar tanesi ve yansımalar
    Buna en güzel örnek ise bir 'kar tanesinin' şekli. Kyoto
    Üniversitesi'nden Prof. Dr. Koji Miyazaki ile beraber yaptığımız bir
    araştırma sırasında, kar taneleri ve benzer milyonlarca fraktal
    şekillerin aslında dördüncü boyuttan üçüncü boyuta yansımalar olduğunu
    bilgisayar modelleriyle kanıtlayıp başarılı olduk.
    Einstein'in 'zaman' olarak tanımladığı dördüncü boyutun, belki de
    farklı bir kurgusu olan bir üst 'mekan' olabileceğine dair bir tez de
    geliştirdik.
    Uzayın şekli ve boyut konusunu daha derinden kavramak, ileride belki de zaman makinasının önünü açabilir.
    Zaman makinasına geri dönecek olursak, bugüne kadar büyük bütçeler ve
    derin araştırmalarla hazırlanmış bütün filmlerde kahramanımız zaman
    makinasıyla geçmişe veya geleceğe giderken, farklı zaman diliminde
    başladığı nokta ile çıktığı nokta aynıdır.
    Örneği tekrar düşünürsek, bir kağıt üzerindeki iki nokta arasındaki
    çizgiyi takip etmeden o noktalar arasında gidip gelmek bir gün mümkün
    olsa da, herhalde o gün zaman makinası üzerine çalışanlar, çok önemli
    bir gerçeği fark edecekler. O da kağıdın hareket halinde olması... Yani
    uzayın hareket ediyor olması.
    Nasıl mı?
    Dünya saatte yaklaşık bin 600 km hızla dönmektedir. Eğer bir zaman
    yolcusu 'warp' ile, zamanda bir saat geriye gidecek olursa, çıkacağı
    nokta ilk başlangıç noktasından bin 600 km ötede olacaktır.
    Tabii ki bu durumda, uzaya dışarıdan bakacak olursak, dünyanın aynı bir
    saat içinde güneşin etrafında da 107 bin km yol katettiğini, güneşin de
    Samanyolu galaksisinde 810 bin km, Samanyolu'nun da Andromeda
    galaksisine doğru 240 bin km, 'Local Group' adı verilen bizim
    sistemimizin de Virgo kümesine doğru 2 milyon 770 bin km ve komple
    olarak Virgo sisteminin de 'Great Attractor' adı verilen görünmeyen bir
    kümeye doğru 2 milyon 150 bin km ile hareket ettiğini düşünmemiz
    gerekir.
    Zamanda yolculuk hayalleri ile yola çıkan pilotumuz, sadece ve sadece
    bir saat geriye dönmeye kalkışırsa, yola çıktığı noktadan yaklaşık 5
    milyon kilometre uzaklıktaki farklı bir noktada ortaya çıkacaktır.
    Burada önemli olan, yolculuğa başladığı noktada gene ortaya çıkmış olsa
    bile, bu sırada uzay bir saat içinde hareket etmeye devam etmiştir.
    Bu kadar kötümser olmamak için, olaya bir de iyi tarafından bakalım. 5
    milyon kilometre uzakta çıkma olasılığından bahsettiğim halde, bütün
    yıldız ve kümelerin aynı yöne hareket etmediği gerçeğini göz önünde
    bulunduracak olursak, buradan birbirlerini sıfırlama şansları olduğunu
    söyleyebiliriz.
    Bugün bilim adamlarının 'uzayın duvar kağıdı' olarak da tanımladıkları
    arka plandaki 'kozmik kısa dalga fon radyasyonu' (Büyük patlama, yani
    Big Bang adını verdiğimiz evrenin doğuşunda meydana gelen patlamadan
    geriye kalan radyasyon) ölçümleri ışığında, dünyanın saatte yaklaşık 1
    milyon 400 bin km hareket ettiğini biliyoruz.
    Bu uzaklıkları şu ana kadar sadece bir saatlik bir zaman yolculuğu
    macerası olarak düşündük. Bunu günlere, aylara, yıllara vurursak ortaya
    çıkan mesafe farklılıklarını zannediyorum herkes hesaplayabilir.
    Basit bir örnek verecek olursak, 2105 yılından zamanımıza dönmeye
    çalışan bir kişi, dünyadaki başladığı noktadan yaklaşık 1 trilyar
    kilometre uzakta çıkacaktır, bize o noktada mesaj gönderse, dünyaya
    ulaşması yaklaşık 47 gün alacaktır.
    Uzay keşifleri
    Eğer bu şekilde bir yolculuk imkanı olursa, yani uzayın sürekli hareket
    halinde olmasını kendi avantajımıza çevirmek istersek, bunlardan birisi
    uzay keşifleri olabilir.
    Mesela aynı hesaplama sistemi ile gidersek, şu an ki bulunduğumuz
    noktada 17.4 gün sonra Jüpiter gezegeninin olacağını tahmin ederek
    (dünyaya en yakın olduğu zamanda 587 milyon kilometre) buna ayarlayarak
    bir keşif gemisini gönderebiliriz.
    Tabii ki x-y düzleminde başarılı olunacağı tahmin edilse bile, uzay
    ortamındaki x-y-z sisteminde düşünürsek, belki uzaklık olarak doğru
    noktada çıkabiliriz ama Jüpiter'in o andaki konumuna göre tam olarak
    yanında çıkma şansımızın çok zayıf olduğu da bir gerçektir.
    Ancak bu teknoloji eğer başarılı olursa, mesela dünya yörüngesine uydu
    veya benzeri yük taşıması için son derece pratik bir çözüm olabilir.
    Hayal gücümüzü zorlamaya devam edecek olursak, ben bir gün zaman
    makinasıyla yolculuk yapma şansını yakalasam iki seçeneğim vardır.
    Birincisi ne kadar dünyadan uzakta ortaya çıksam bile, en kısa zamanda
    dünya ile bağlantı kurup yönümü bulmak ve geriye dönmeye çalışmak.
    İkincisi ise, zaten geri dönemeyeceğim gerçeğini kabul ederek,
    gitmişken sonuna kadar gideyim fikrine de sarılarak, uzayın başladığı
    zamana dönmek.
    Acaba Big Bang patlamasının olduğu ana kadar gidebilir miydim? Uzayın
    henüz bin yaşında olduğu ve sadece taneciklerden meydana geldiği bir
    döneme dönebilecek olsam, acaba benim zaman makinem de o anda
    tanelerine ayrılır mıydı?
    'Warp' fikrinde zamanın etrafında dönerek, yani o çizgi üzerindeki
    olaylardan etkilenmeyerek hareket edebileceğimizi varsayarak, 'Big
    Bang'den öncesine dönmeye kalkışsaydık? Bu durumda uzayın varolmayacağı
    ve uzayın varolmasından dolayı ortaya çıkan ve insanlar tarafından
    yorumlanarak 'fizik kanunları' olarak kabul edilmiş, ve benim zaman
    makinamla o noktaya kadar gitmeme imkan sağlamış bütün kuralların da
    varolmayacağını düşünersek?
    'Terminator'
    filminde zamanda geriye giderek, ileride lider olacak insanların
    ailelerini yok etme düşüncesi nereye kadar mümkün bilemiyorum.
    Buna başka bir yaklaşım getirsem, mesela ileride olacak çok büyük bir
    felaketi dünyaya mesaj olarak yollayarak tedbir almaları için
    uyarabilirdim.
    Bu belki ileride mümkün olabilir ancak böylesine bir felakette ölmesi
    gereken bir kişi, benim yollayacağım mesaj sayesinde kurtulur ve
    ileride dedemi bir kavga sırasında öldürürse?
    Zaman yolculuğu tartışması yıllarca sürer... Sonuç itibariyle Doç.Dr.
    Serkan Anılır'a göre zaman yolculuğu tartışması yıllarca sürer
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:27 pm

    Zamanda yolculuk olasılığı Transporter
    "Işınla beni Scotty!"
    10 Haziran, 2005 17:26:00 (TSİ)
    Doç.Dr. Serkan Anılır / JAXA
    Japonya Uzay Havacılık Dairesi (JAXA) ve Tokyo Üniversitesi'nde görev
    yapan Doç.Dr. Serkan Anılır, ışınlanma konusunu cnnturk.com için yazdı.
    'Star Trek' filmiyle insanların aklında yer eden, bir yerden başka bir
    yere ışınlanma fikri hakkındaki ilk söylentiler, aslında çok daha eski
    tarihlerde, 1943 yılında 'Philadelphia deneyi' adıyla bilinen bir
    spekülasyonla başlar.
    Bu spekülasyona göre, İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD'nin savunma
    teknolojisini geliştirmeye yönelik çalışmalarında, Philedelphia
    eyaletinde 'USS Eldridge' gemisinin radarlara görünmemesi amacıyla,
    içine büyük boyutlarda jeneratörler yerleştirilerek kuvvetli mıknatıs
    alanları oluşturulup radar sinyalleri aldatılmak istenmiştir.
    Yapılan deneyler sırasında, gemi bir anda gözden kaybolmuş ve söylentiye göre Norfolk açıklarında yeniden belirmiştir.
    Deyim yerindeyse, proje üzerinde çalışan bilim adamları, gemiyi görünmez yapmak isterken yanlışlıkla ışınlamışlardır.
    Bu konuda internette inanılmaz rakamlarda web sayfaları da mevcut.
    Hepsi ışık oyunu
    Gözlerimizin görebildiği tek şey ışık. Mesela kırmızı bir elma, mavi
    bir gökyüzü veya yeşil bir yaprak diyerek renkle tanımladığımız bütün
    nesnelerin doğal veya yapay ışık olmaması durumunda siyah renge
    dönüşmeleri ya da görünmemeleri buna güzel bir örnek olabilir.
    Bugün dünyanın en ünlü sihirbazı bile gözümüzün önünden içi yolcu dolu
    bir otobüsü yok edip bizleri 'nasıl yaptı' diye dehşete düşürürken,
    aslında yaptığı tek şey bizim gözümüze bir ışık oyunu yaşatarak aslında
    var olmayan bir görüntüyü gerçek olarak algılamamazı sağlamaktır.
    Otobüs ve yolcular yok olmamıştır, hala aynı yerdedir. Ama bizim gözümüze yansıyan ışık farklıdır.
    Bir kez daha şunu anlıyoruz ki, bizler mevcut objeyi değil, sadece o
    objeden gözümüze yansıyan ışığı görürüz. Bir filozofun gözünden
    bakarsak, objeyi görmek yerine onu hayal ettiğimizi söylemek yanlış
    olmaz.
    Böyle bir enerji yok
    Bir geminin, içindeki mürettabatı ile beraber hatayla başka bir şehre
    ışınlanmış olması tabii ki üzerinde spekülasyon yapacak enteresan bir
    teori haline gelirken, bunu üzerinde gerçekten düşünmeye değer bir konu
    haline getirecek nokta ise böyle bir transfer için gerekli olan enerji
    miktarı.
    Işınlama için bütün diğer zorlukları bir kenara bırakıp, sadece gerekli
    enerjiyi düşünecek olursak, güneşin merkezindeki mevcut enerjiden bile
    defalarca büyüklükteki gerekli miktarın bir geminin üzerine
    yerleştirilecek en kuvvetli jeneratörlerle bile oluşturulamayacağını
    tahmin edebiliriz.
    Ama ışık örneğine geri dönerek, manyetik alanların ışığın yönünü
    değiştirebileceği olasılığını gözönünde bulundurursak, gözümüze kadar
    erişmeyen ışık nedeniyle geminin kaybolduğunu düşünmemiz mümkün
    olabilir. Yani gerçekte gemi kaybolmamıştır.
    Oluşan manyetik alanların etkisiyle gemiyi görememiş olmamız (ya da
    gerçekte olduğu yerden daha farklı bir yerde görmüş olmamız veya
    gözümüze yansımış olması diyelim) bilimsel olarak açıklanabililir bir
    durum olmasına rağmen, bunun ihtimali de çok düşüktür.
    Foton transferinde başarı
    Işınlanmanın gerçekleşebilirliğine bakacak olursak, 'Star Trek' benzeri
    nefes alan insanların bir yerden bir yere ışınlanması için gerekli
    sistemlerin gelecekte neredeyse imkansız olduğunu görürüz. Çünkü bu tür
    sistemlerin kurulabilmesi için toparlanamayacak derecede çok bilgiye
    ihtiyaç var.İnsanların ışınlanması mümkün değilken, bir fotonun (ışık
    parçasının) sahip olduğu kuantum parçacıklarının ışınlanmasında
    başarılı sonuçlar alındı.
    Bu deneylerde ise kuantum karmaşası adı verilen iki parçacığın
    birbirine bağlanarak oluşturduğu 'ikiz foton' özellikleri kullanılarak
    başarılı olundu.
    İstanbul-Tokyo foton transferi
    Bu konuyu basit bir örnekle açıklamaya çalışalım: İki tane foton
    düşünelim. Bu fotonlardan biri İstanbul'da, aynı özelliklere sahip bir
    ikizi ise Tokyo'da olsun.
    Eğer İstanbul'da olan fotonu bir başka foton ile birleştirip 'ikiz
    foton' oluşturduğumuzu düşünürsek, Tokyo'da olan foton (asıl ikizi) bu
    durumdan tabii ki etkilenmeyecektir.
    Ancak olayın enteresan kısmı burda başlıyor. Eğer İstanbul ve Tokyo'da
    olan bu iki fotonu fiber optik bir kabloyla birbirine bağlarsak,
    herhangi bir tarafta olan değişiklik anında diğer tarafa yansır.
    Çok basit bir cümleyle söyleyecek olursak, kablo ile bağlı iken
    İstanbul'daki fotona bir başka fotonu bağladığınızda, hattın diğer
    ucundaki Tokyo fotonuna da bir başka foton kendiliğinden ortaya çıkarak
    bağlanmaktadır.
    Olmayan bir fotunun kendiliğinden ortaya çıkıp, hattın diğer ucundaki
    ikiziyle aynı özelliğe ulaşmak isteyerek bağlanmasının mantıklı bir
    açıklaması olmamasına rağmen, tamamen rastlantı ve şans faktörleri
    üzerine kurulu kuantum fiziğinde, doğanın kurallarının tamamen farklı
    olduğu gerçeğini bir kez daha görebiliriz.
    Böylesine bir teknoloji geliştirildiği ve günümüze adapte edildiği
    takdirde, kuantum bilgisayarlarının icadı ve haberleşme teknolojisinde
    de büyük yenilikler gerçekleşebilir. Ama kendimizi ışınlamak her zaman
    bir hayal olarak kalacaktır.
    Scotty mi haklı, Mahmut mu?
    Kaptan Kirk'ü istediği yere ışınlayan Scotty mi, yoksa Cem Yılmaz'ın
    "ışınla beni" dediğinde "makine soğuk" diyerek ışınlayamayan Mahmut mu
    haklı sorusuna gelince...
    Aslında her ikisi de hem bizim gerçek/hayal dünyamıza hem de bugünkü
    teknolojiye ulaşmamızı sağlayan insanoğlunun yaratıcılığının temelinde
    yatan 'merak' unsuruna iki farklı yaklaşım.
    Merakımızı öldürmezsek önümüze açılacak yeni ufukların sınırları
    olduğunu düşünmüyorum. Bu ufuklardan birtanesi de 'zaman makinesi'.
    Zaman yolculuğu yapılabilir mi?
    Bilim ve Ötesi...
    H.G. Wells´in ünlü romanı "Zaman Makinesi"inde,
    zaman gezgini, özel bir iskemleye oturur, ışıklar yanıp söner, gezgin
    bir numaratörü çevirir ve sonra kendisini binlerce yıl sonrasına
    fırlatılmış olarak bulur. Çok uzak geleceğin İngiltere´sinde dünya çok
    farklıdır, Morlock´lar ve Eloi´ler adlarında iki garip ırktan başka
    kimse yoktur. Kısacası İnsanlık değişmiştir. Bu iyi bir romanın
    özetidir ama aslında fizikçiler bilim tarihi boyunca, zaman yolculuğu
    fikriyle alay etmişlerdir. Zaman Yolculuğu fikri çok yakın zamana
    kadar, genelde bilim kurgucuların, mistiklerin, fanatiklerin ve
    şarlatanların ilgi alanında kalmıştır. Buna karşın, son yıllarda hızla
    gelişen kuantum kuramı ve çekim alanı bu fikri yeniden getirdi
    diyebiliriz ve şimdi zaman yolculuğu fikri günümüzün teorik
    fizikçilerinin çok sık oynadıkları bir oyuna dönüşmüştür. Ama nasıl?
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:28 pm

    Zamanda yolculuk olasılığı MichioKaku%20Zamanda yolculuk olasılığı Parallelworldkaku

    Zamanda yolculuk olasılığı Kakutimetravel
    Michio Kaku
    New York Üniversitesi Fizik Bölümü
    Fikrin temel ve vazgeçilmez sorunu, ortaya çıkacak olan çeşitli
    türlerdeki bulmacalar yani paradokslardır. Örneğin bunlardan bir tanesi
    ailesi olmayan adamdır; Zaman içinde geriye giden birisi annesini ve
    babasını, kendisi doğmadan önce öldürürse ne olacaktır? İşte bu bir
    paradokstur yani sizin anneniz ve babanız siz doğmadan evvel ölürlerse,
    siz nasıl olur da onları öldürebilirsiniz? Geçmişi olmayan adam
    paradoksu da, buna benzer. Örneğin, genç bir bilim adamının
    laboratuarında bir zaman makinesi inşa etmeye çalıştığını varsayalım.
    Birden kendisinden daha yaşlı bir adam laboratuarda ortaya çıkar,
    nereden geldiği belli değildir ve genç bilimciye zaman makinesinin
    yapılışının sırrını verir. Genç adam, öncelikle çok zengin olacaktır;
    borsada, at yarışlarında, müşterek bahislerde oynar ve daima kazanır
    çünkü geleceği bilmektedir. Sonra geçmişe bir kez daha dönüp, kendisine
    yani daha genç haline zaman makinesinin sırrını vermeye karar verir ve
    paradoks ortaya çıkar. Yani laboratuara gelen adam, aslında kendisidir
    ama aynı zamanda da kendisine verilen sır dışardan yani gelecekten
    gelmiştir. Öyleyse, zaman makinesini yapan kimdir? Her ikisi de mi? Ama
    ikisi aynı kişi değil midir?
    "Benim annem, yine benim!"
    Bir tane daha var; Kendi kendisinin annesi olan adam; Jane sokakta
    bulunmuş ve öksüzler yurduna verilmiş bir çocuktur, genç bir kız
    olduğunda kötü bir aşk ilişkisi yaşar, terk edildiğinde hamiledir.
    Felaket başlamıştır, Jane bir kız olan bebeğini tek başına doğururken
    ölüme çok yaklaşır, tam o anda bebek kaçırılır, doktorlar Jane´i
    bulduklarında ölmek üzeredir, hemen müdahale ederler. Gariplikler
    sürmektedir; tedavi sırasında doktorlar Jane´in çift cinsiyetli
    olduğunu fark ederler; Jane´de erkeklik organları da vardır; gereken
    ameliyat yapılır Jane´in adı Jim olur. Jim, iyileştikten alkolik olur
    ve bir gün bir barmenle dost olur. Barmen bir zaman gezginidir ve
    kendini düzeltmesi için Jim´i geçmişe yollar, Jim çok güzel bir genç
    kızla karşılaşır, kız hamiledir ve bir kız bebeği olur. Jim bebeği
    kaçırır ve bir öksüzler evine verir. Daha sonra zaman gezginlerine
    katılır ve seçkin bir göreve getirilir. Bir görevinde barmen olur ve
    geçmişte Jim adlı bir alkolikle tanışır. Bu bilimsel hayalin sonucunda
    şimdi söyleyin bakalım; Kim Jane´in annesi, babası, kardeşi,
    kızkardeşi, büyükanne ve babası ve çocuğudur?
    Zaman nehrine doğru...
    Zaman yolculuğunun olanaksızlığı boşuna değildir. Newton, zamanı bir
    atılan oka benzetirdi. Yaydan fırlayan, yükselen ve sonra düşmeye
    başlayan bir oka. Bir okun dünyadan, bir diğerinin Mars´dan atıldığını
    düşünün. Atılış anları da, evrensel ritmde aynı değerde olsun ama iki
    okun atılış, yükseliş ve düşüş eğrileri farklı olacaktır çünkü mekan
    farklılığı zamanı etkiler ve başka gerçekliklere neden olur. Einstein,
    daha katı bir resim çizer; zamanı daha çok bir nehre benzetir. Bu
    nehir, yıldızların ve galaksilerin çevresinde akarken, hızı etkilendiği
    ve etkilediği katı kütlelere göre azalır veya çoğalır. Yani dünyadaki
    bir dakika, Mars´daki bir dakika değildir. Evrensel ritm aynı olabilir
    ama ritmi çalan davulcu farklıdır. Einstein, ölümünden evvel çok önemli
    bulduğu bir sorunla karşılaşmıştı, sorun zaman yolculuğu denklemiydi.
    Princeton´daki komşusu Kurt Gödel ise, belki de son 500 yılın en büyük
    matematik mantığına sahipti ve Einstein´ın zaman yolculuğu denklemine
    uygun çözümü o buldu. Zaman nehri, bir girdaba dönüştüğünde, zaman
    kendi kendisini bir burgaç gibi kendi üzerine sarar. Gödel´in çözümü
    dahiceydi; bir postula olarak evrenin bir musluktan akan ve bir kovayı
    dolduran suya benzettiği zamanla dolduğunu düşündü, kovaya dolan suyun
    yani evrene dolan zamanın bir doluş yönü veya rotası vardı. Rota
    yönünde ilerleyen birisi, kendisini kaçınılmaz biçimde yine başlangıç
    noktasında bulacaktı yani zaman içinde geriye gidiş imkansızdı.
    Akıntıya karşı gidilemez ve rotadan çıkılamazdı. Einstein anılarında,
    denkleminin çözümünden rahatsız olduğunu yazıyordu, tam tatmin olmamış
    gibiydi, denklemin içinde zaman yolculuğuna izin veren birşeyin saklı
    olduğu umudunu sürdürüyordu. Sonunda bir karar verdi ve yazdı; evren
    bir rotası yoktu, evren genişleyen bir şeydi (Big Bang) ve bu nedenle
    Gödel´in çözümü doğru değildi. Buna göre, eğer Big Bang´in yani Büyük
    Patlama´nın akan değil, genişleyen bir rotası varsa, evren boyunca
    zaman yolculuğu mümkün olacaktır.
    Kurt delikleri bulunuyor;
    1963´de Yeni Zelanda´lı matematikçi Roy Kerr, Einstein´in denklemini
    bir "kara delik"le bütünleştirdi, zaman akışı kara deliklere doğruydu,
    orada bükülerek girdaplaşıyor yani dönmeye başlıyordu. Halkanın hızı
    arttıkça da, Schrödinger´in santrifüj gücü kuramına göre zaman çekim
    alanının gittikçe artan gücü sonucunda eziliyordu. Yani halka bir
    aynaya dönüşüyor, üzerinde yürüyen birisi ölmüyor fakat başka bir
    alternatif evrene geçiyordu. Buna "nötrön kurt deliği" dendi. Daha
    sonralarda Einstein´ın denklemini çözmeye yönelik yüzlerce "kurt
    deliği" çözümü daha geliştirildi. Kurt delikleri sadece uzayın iki
    bölgesi arasında ilişkiyi sağlamıyordu, aynı zamanda da iki ayrı zaman
    arasındaki ilişkiyi sağlıyordu. Yani prensip olarak Kurt Deligi bir
    zaman makinesi gibi kullanılabilirdi. Kuantum kuramının çekim kavramına
    katkısı nedeniyle (artık buna herşeyin kuramı deniyor), paradoks
    sorununa da yeni boyutlar eklendi. Kuantum kuramında, bir cismin
    çeşitli durumları vardır. Örneğin bir elektron benzer ama farklı
    rotalar çizer, zaman içinde geri gidersek, alternatif geçmişler
    bulabilir ve paralel evrenler yaratabiliriz. Yani birisinin geçmişi
    değişebilir; örneğin John Kennedy suikastten kurtulur ama bizim
    geçmişimizdeki Kennedy hala ölüdür. Yani o başka bir geçmiştir, bir
    altenatiftir, biz oraya geçersek başka sonuçlarla karşılaşırız. Bu bir
    zaman çatalıdır, nehrin kollara ayrılması gibi...
    Yeterince akıllı değiliz...
    Peki bu şekilde düşünerek, Wells´in zaman makinesini yapıp, bir
    numaratörü çevirerek, İngiltere´nin binlerce yıl sonrasına gidebilir
    miyiz? Cevap hayırdır veya en azından şimdilik hayırdır. Daha bunun
    için sayısız engel vardır. Bir kere ana sorun enerjidir, zaman makinesi
    için inanılmaz değerde bir enerji kaynağı olmalıdır hatta bunun için
    yıldızların gücü gerekir. Belki bir egzotik maddenin veya bir negatif
    enerjinin bulunması gerekmektedir. Fizikçilere göre negatif madde
    imkansız bir şeydi ama son zamanlarda deneysel alanda çok minik
    ipuçlarına raslandı (Buna Casimir efekti deniyor). Ama bunların büyük
    miktarlarda elde edilmesi çok güç bir iştir, en azından yüzlerce asır
    gerekecektir. Bir diğer sorun dengedir, Kerr´in rotası olan kara deliği
    dengesiz olabilir. Stephen Hawking kuantum etkisinin içine girmeden
    evvel bir kurt deliğini yok edebileceğini belirtiyor. Unutulmamalı ki,
    bizim matematikçilerin denge konusunda yeterince cevabı
    bulunmamaktadır. Çünkü "herşeyin kuramı"na gerçekten ihtiyaç vardır.
    Kuantum gücü ve çekim alanı bütünleşmelidir, günümüzün bu süper kuramı
    eninde sonunda ebedi ve tek kuram olmaya adaydır, üstelik rakibi de
    yoktur. Kuantum, henüz Einstein´in denklemini çözebilmiş değil ama
    zaten kendisi de tam anlamıyla tanımlanmış sayılmaz, dünyada henüz hiç
    kimse denklemle, kuram arasındaki ilişkiyi kurup, çözüme gidecek kadar
    akıllı görünmüyor.
    Geleceğin geçmişe yolculuk turistleri nerede?
    İlginçtir, Stephen Hawking bir zamanlar zaman yolculuğu fikrine
    karşıydı, fazla fantastik olduğunu düşünüyor ve eğer zaman yolculuğu
    gerçekleşmiş olsaydı, şu anda aramızda gelecekten gelen bir sürü
    turistin bulunması gerektiğini söylüyordu. Ama henüz gelecekten gelen
    hiçbir turiste raslamadık çünkü zaman yolculuğu imkansızdır. Ayrıca,
    Hawking, son beş yılda bu konuda teorik fizikçilerin yaptıkları
    çalışmaların, çok fazla olduğunu düşünüyor ve bu çabayla dünyanın başka
    sorunlarının bazılarına belki de çözüm getirilebilirdi, diyordu. Fakat
    Hawking şimdilerde fikrini değiştirdi, artık zaman yolculuğunun pek
    pratik olmasa da, olası olduğuna inanıyor. Kimbilir belki de bizler
    gelecekten gelecek veya gelebilecek olan turistler için yeterince
    ilginç değiliz. Yani yıldızların gücüne kontrol edebilen birisi için,
    bizler öylesine ilkel olabiliriz ki... Bir karınca yuvasının girişine
    gidin ve karıncalara süs eşyaları, kitaplar, tıp bilgisi ve güç verin?
    Ne ifade eder ki? Bir diğeriniz ise, bir grup karıncanın üzerine
    bassın, bu da karıncalar için fazla birşey ifade etmeyecek ve onlar
    koşuşturmalarına hiçbir şey olmamış gibi devam edeceklerdir. Sonuçta
    yine de dikkatli olun; birgün kapınız çalabilir ve birisi gelip sizin
    kendisinin büyük-büyük-büyük-büyük ve de büyükanneniz olduğunu
    söyleyebilir ve tekrar ediyoruz sakın unutmayın, çünkü o haklı
    olabilir.
    Geçmişe veya geleceğe dönebilir miyiz?
    Bilim ve Ötesi ....
    Zaman Yolculuğu mümkün mü?
    Bilim ilerliyor ve araştırıyor, bugün kuramsal olarak zaman yolculuğu
    mümkün ama pratikte uygulanması mümkün değil. Geçmişe giden zaman
    yolcusu kendi varlığını ve yola çıktığı geleceği ortadan kaldırabilir.
    Gelecekte ise, eğer öldüyse zaten varolmayacaktır.
    Bilim kurgu tutkunlarının değişmez rüyası olan zaman yolculuğu,
    günümüzde önemli araştırmalara neden oluyor. Bilimciler ve düşünürler,
    H. G. Wells´in öngördüğü bir tür zaman makinesinin yapılabileceğini
    varsayıyorlar, zaman içinde yolculuk fikri geliştirilirken yeni
    yaklaşımlar da ortaya çıkıyor, zamanda yolculuğun, uzayda yolculuk
    anlamına gelmediği aksine "kendi içinde yolculuk" olarak düşünülmesi
    gerektiği yani zaman içinde ileriye ve geriye yolculuk yapılabileceği
    iddia ediliyor. Bütün bu varsayımlara karşı çıkanlar da var; beş
    dakikalık bir süre içinde yüz yıllık bir zaman dilimi aşılsa dahi yine
    aynı yerde kalınacağı söyleniyor. Einstein´ın Görecelik Kuramı
    geliştirildikçe, zaman yolcusunun uzaydaki göreceli hareketi de zamanla
    eşit olacağından, zaman yolculuğunun yeni olasılıklara izin vermeyeceği
    belirtiliyor.
    Einstein ve Kurt Gödel 1931
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:28 pm

    Zamanda yolculuk olasılığı Godel_einsteinx
    Gödel´in Evreni
    1949 yılında Kurt Gödel, Einstein´ın alan denklemlerini kullanarak, bir
    evren modeli tasarladı. Tasarım Einstein´ınkine benziyordu ama Gödel´in
    yaklaşımında kozmolojik sabitlere negatif bir değer veriliyor (Einstein
    formüllerine göre evrenin genişlemesi durmuştu) ve kozmik bir zamanın
    tanımlanması imkansızlaşıyordu. Çünkü yerel zaman gözlemcileri ile
    maddenin hareketi bir dünya zamanı içinde uyumsuzlaşıyordu. Modelin en
    inanılmaz yönü, varoluş kapanıyor, zamansal düğümler bir roketin gökte
    çizdiği yay gibi ancak yeterli eğimi çizdikten sonra, gözlemci geçmiş
    veya gelecekteki bir konuma gidip gelebilme imkanını bulabiliyordu. Her
    ne olursa olsun, dünyadaki herhangi bir konumda deneysel olarak
    varsayılan dönülebilir geçici bir dönem varoluyor ve eğer P ve O gibi
    iki hayali noktayı varsayarsak, P, O´dan önce geliyor ama daha sonra
    zaman çizgisi P ile O´yu birleştiriyor ve bu kez O, P´den önce
    geliyordu. İşte bu dönülebilir zaman çizgisi Wells´in rüyası olan zaman
    çizgisiyle iş değerdedir. Gödel´in evreni aslında yeterince tanımlanmış
    değildi ve sonuç olarak da zaman yolculuğunun imkansız olduğu sonucuna
    varıyordu. Kısacası, Gödel´in evreni imajinatifti, fiziksel
    olasılıklara dayanmıyordu.
    Zaman yolcusu ne yapacağını çok iyi bilmelidir
    G. J. Whitrow´a göre ise, kozmik rota yani dizinsel zaman akımı kuramı
    yerine kozmik zaman olayı düşünülmelidir. Radyasyonun temelinde bulunan
    mikro-dalgalar kalıcıdırlar ve çoğulun tıpatıp örneğine sahiptirler
    yani bütünün aynısıdırlar. Whitrow şöyle diyor; "Sonuç olarak, biz
    evrenin baştanberi homojen bir varoluş olduğu düşüncesindeyiz. Bu da
    kozmik zamanın varolduğunun güçlü bir kanıtıdır." Bu yaklaşım Gödel´in
    modeli ile uyumsuzdur. zaman yolculuğuna izin verir ama yolculuğun
    fiziksel olarak yapılabileceği imkansız görünür. Herşeye rağmen zaman
    yolculuğunun imkansız olduğu düşüncesinin duygusal bir yaklaşım olduğu
    düşünülmektedir çünkü düşüncenin temelinde doğaya karşı gelmek vardır.
    Gödel rahatsızdı zira birisinin geçmişe yolculuk yaparak, kendi
    gençliği ile karşılacağına inanıyor ve; "Düşünün ki, bu insanın
    anılarında bu durumu yaşadığı bulunmuyor." diyordu. Bu bakış açısı,
    kaderciliğin neden-sonuç ilişkisi inancına aykırıdır, bir anlamda yeni
    bir kaderin oluşacağı var sayılabilir yani kişinin yapacağı olacak
    olandır. Bu nedenle, Gödel´in endişelendiği gibi kişinin ne olduğunu
    hatırlamaması önemli değildir ama bu noktada dikkat edilmelidir ki,
    zaman yolculuğu varsayımına engel olan şey, kişinin kendisidir çünkü
    kendi kendisinden korkacaktır. Öyleyse zaman yolculuğunda geçerli kural
    ne yapacağınızı bilmenizdir.
    Bir sinema izleyicisi gibi olabilecek miyiz?
    Eğer Abraham Lincoln öldürüldüğünde siz zaman içinde geriye dönüp,
    dondurma yiyorsanız, gelecek Lincoln öldürüldüğünde siz dondurma
    yediniz şeklinde oluşacaktır. Burada Lincoln´un ölümü ile sizin
    dondurma yemeniz arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Çünkü dondurma
    yemeniz veya yememeniz Lincoln´un ölümünü etkilemez. Sonuç olarak
    bilimle felsefenin karşıtlığı, felsefe ile dinin karşıtlığını benzer ve
    ikilimler arasında destekleyici etkenler vardır. Bu yüzden dinsel
    kadercilik tartışması sonuçta zaman yolculuğunun takyonlar yapılıp,
    yapılmayacağı sonucunu oluşturur. Geçmişteki olaylar, mantıklı
    olmayabilirler, öngörülmemiş bir olay yaklaşımı ile de
    değerlendirilemezler çünkü yapılmamış eylem ancak olasılıktır. Veya
    geçmişteki olayları değiştiremeyiz yaklaşımına girmemiz gerekir. Zaman
    yolculuğunu yapabilirsiniz ama müdahale etmeniz yasaklanabilir. Sessiz
    kalmanız gerekecektir. Zaman yolculuğu hakkında endişelerin azalması
    için belki de gerekli olan şey, ilahi bir bilgi ya da mantı ötesi bir
    bilgi kaynağının konuyla ilişkisi olduğunu varsaymaktır. bu da bizi
    Tanrı inancına götürür veya Tanrı´nın neyi bildiği düşüncesine...
    Geri döndüğünüzde kendinizi bulamayacaksınız ama giden kimdi?
    Zaman yolculuğunun önemli olup olmadığı çok dikkat edilmesi veya
    tartışılması gereken bir olaydır. Eğer bu teknolojiye ulaşılmış olunsa
    dahi. o noktada durmak gerekebilir. Geçmişi öğrenmek, çok ama çok
    pahalıya malolabilir zira içinde bulunduğunuz anı kaybetmeniz olasılığı
    çok yüksektir. Örneğin inandığınız bir inancın çok farklı bir şey
    olduğunu hatta olmadığını öğrenmek çok büyük yıkımlara neden olabilir.
    Tarihi olayların zaman içersinde ne derece değişmiş olduklarını ya da
    değiştirildiğini görmek sanıldığından çok daha büyük bir felakete
    götürebilir. Ama karşıt anlamda bu eşiğin aşılması kaçınılmaz da
    olabilir, er veya geç bu noktaya gelinecektir. Böyle bir durumu, bir
    bilgisayarı sıfırlamaya benzetebilirsiniz. Herşey yeniden
    başlayacaktır, hatta artık geçmiş yoktur yani geçmişinizi yitirmiş
    olacaksınız. Yepyeni ve hatta hiç hoşlanmayacağınız bir geçmişiniz
    olacaktır. Bireysel olarak ortaya çıkabilecek riskler de aynı
    düzeydedir. Geçmişe ve çok daha tehlikelisi ama daha doğru anlamda
    imkansıza yani geleceğe gidip gelmek makul mantık eşiğini aşmaktadır.
    Ölmüş olduğunuz bir geleceğe gitmek, Wells´in Zaman Makinesi´nde
    varolmayan bir kavramdır ama öyle bir gelecekte olmamanız, sizin
    geleceğe giden varlığınızın da olmayacağı anlamındadır.
    Galiba geçmiş, gelecek ve şu an birer hayalden öte değil...
    Bütün bunlar bizleri ağır ve zorlu tartışmalara götürür. Üstelik bu
    tartışmalarla bir yere varılmayacaktır. Zira denenmesi gereken şey
    deneyin ta kendisi yani zaman yolculuğunu yapabilmektir. Bir başka
    yaklaşıma göre ise gelecek zaten yoktur çünkü oluşmamıştır öyleyse
    zamanın gerçekleşmiş ve gerçekleşmemiş iki ayrı yönü vardır. Geleceğin
    varsayımlarla dolu olması, şu anda yapacaklarımızın sonuçlarını içerir
    ama bu varsayımların sınırsız olmadığı da unutulmamalıdır. Her bireyin
    gelecekte sınırlı varsayımları vardır, bunlardan birisi
    gerçekleşecektir veya hiçbirisi gerçekleşmeyecektir çünkü birey ölmüş
    olacaktır. O zaman da bireyin geleceği bildiğimiz anlamda yoktur ya da
    çok küçücük bir yaklaşımla ölü bireyin geleceği ölümün görülmesi yani
    tanımlanmasıdır. Geçmişle ilgili paradokslar şaşırtıcı olabilirler ama
    geleceğin paradoksları çok daha şaşırıtıcı olabilir. Geçmişeki olaylara
    müdahale etmeye kalkışmak ise, varlığınızı ortadan kaldırabilir. Atom
    bombasının Hiroşima´ya atılmasını engellemek inanılmaz bir alternatif
    zaman devamlılığını ortaya çıkarabilir, böyle bir gelecekte II. Dünya
    Savaşı dana sürecek, belki ölenler ölmeyecek, ölmeyecek olanlar ise
    ölecektir. Bugünün dünyası oluşmayacak, zaman makinesi yapılmayacak ve
    böyle bir geçmiş-gelecek olasılığında geçmişe gidilemeyecektir oysa ilk
    yapılan eylem geçmişe gidip atom bombasını engellemekti demek ki buna
    kalkışıldığında tekrar çıkış noktasına hiçbirşey olmamış gibi
    dönülecektir. Sonuçta, zaman yolculuğu fikren mümkündür ama pratikte
    mümkün değildir çünkü geçmişe dönen zaman yolcusu bulunduğu yere tekrar
    dönemeyecektir. Bu da herşeyin göreceli olduğu bir evrende yaşıyoruz
    anlamındadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:29 pm

    Zamanda yolculuk olasılığı Tim0Afte0Ti0Zamanda yolculuk olasılığı Time0After0Time2

    Zamanda yolculuk olasılığı Zamanicindex
    Zaman Zaman İçinde - ( Time After Time)
    Tür
    Korku / Bilim Kurgu / Fantastik

    Yönetmen

    Nicholas Meyer

    Senaryo

    Karl Alexander , Steve Hayes , Nicholas Meyer

    Görüntü Yönetmeni

    Paul Lohmann

    Müzik

    Miklós Rózsa

    Yapım

    1979, ABD , 112 dk.

    Oyuncular
    Malcolm McDowell (H. G. Wells) , Mary Steenburgen (Amy Robbins) , Charles Cioffi (Komiser Mitchell) , Kent Williams (asistan) , Andonia Katsaros (Bayan Turner) , Patti D'Arbanville (Shirley) , James Garrett (Edwards) , Leo Lewis (Richardson) , David Warner (Karındeşen Jack)

    Zamanda yolculuk olasılığı Time_aft_1
    H.G. Wells'i tanırsınız, hani şu Zaman Makinesi ve Dünyalar
    Savaşı gibi bilim kurgu klasiklarini yazmış olan, "çağının önünde
    giden" İngiliz yazar...
    İşte bu son derece önemli şahsiyet, 1979 yapımı filmimizde de başrole
    soyunuyor. Karındeşen Jack'ten bir türlü kurtulamamış durumdaki 19.
    yüzyıl sonu Londra'sının sislerini geride bırakıp, bu kez kelimenin tam
    anlamıyla "çağının önüne" gidiyor.
    Dost bilip evinde satranç oynadığı, hatta kendi yapmış olduğu (ve güneş
    ışığıyla çalışan) zaman makinesini çekinmeden gösterdiği Doktor Kohn
    Lesley Stevenson'ın aslında bizzat Karındeşen olduğunu ve polis
    baskınında paçayı kurtarmak için makine marifetiyle geleceğe gittiğini
    anlayınca, idealist yazarımız seçeneksiz kalıyor:
    Karındeşen'in gitmiş olduğu 1979 yılı, şüphesiz ki insanlığın hayli
    gelişmiş, asayişin ise berkemal olduğu bir ütopyadır... Ve kendi
    elleriyle yaptığı zaman makinesinin bu ütopyayı mahvedecek çaptaki bir
    caniye yaraması, Wells'i seçeneksiz bırakır: O da 1979'a gidecektir!
    Gider netekim, ve görür göreceğini: Geride bıratığı Londra'yı mumla
    aratacak çapta yoz ve şiddet dolu bir çağ, adeta bir anti-ütopya'dır
    bulduğu. Dahası, kendisine adanmış sergi etkinliği ile birlikte, sadece
    zaman değil mekan da değiştirerek Amerika'ya gitmiştir.
    Bir İngiliz beyefendisi olarak yaptığı araştırmalar sırasında hem
    Karındeşen'in izini, hem de "özgür" bir kadını yakından tanıma
    fırsatını bulur. Kendi döneminde kadın hareketinin önde gidip bayrak
    tutan bir neferi idiyse de, cinsellikten rahatça dem vuran ve bir erkek
    kadar işine düşkün olan bu kadına zor alışır Herbert George Wells.
    Time After Time, politik göndermelerle dolu arka planda dönemin
    atmosferini eleştirirken, gerçekten yaşamış iki karakter olan
    Karındeşen'i ve Wells'i mükemmele yakın bir yorumla sinemanın kurgusal
    boyutunda diriltiyor. Her ikisinin de etkisini koruyarak hem mizahı hem
    de şiddeti başarıyla kullanan yapım, başrol oyuncularını zaman
    yolculuklarını konu alan iki filme de taşıdı:
    Duygusal arayışlar içindeki özgür 20. yüzyıl kadını Mary Steenburgen,
    bu filmdeki rolüne atıfta bulunacak şekilde Robert Zemeckis tarafından
    1990 tarihli Geleceğe Dönüş 3'ün
    kadrosuna davet edildi. Çılgın profesörümüzün gönlünü kapan öğretmen
    hanım rolünde tam anlamıyla "tüm zamanların" en iyi zaman yolcularında
    biri oluverdi böylece... H. G. Wells'i canlandıran Malcolm McDowell
    ise, komedi/bilimkurgu türü Fransız filmi Les Visiteurs'ün Amerikan
    uyarlaması Just Visiting'de büyücü Merlin'i canlandırdı, ve bir kez
    daha geçmişin Avrupa'sından çağımızın Amerika'sına geldi.
    Filmin baş karakterleri, kitapçılarda ve internetteki satış
    noktalarında sizi farklı yorumlarla ve farklı öykülerle
    bekliyor:Karındeşen Jack'in çağları atlayarak günümüze geldiği Dylan
    Dog serüvenini ya da H.G. Wells'in Zaman Makinesi'ni okumak, sizi DVD
    formatında izleyebileceğiniz filmin atmosferine sokacaktır...
    ''Time After Time'' filminden bazı sahneler:
    Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter1 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter4 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter12

    Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter2 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter5
    Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter7 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter3
    Zamanda yolculuk olasılığı HGWellstimeafter Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter8 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter6
    Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter10 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter11 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter9 Zamanda yolculuk olasılığı Timeaftertime13 Zamanda yolculuk olasılığı Timeaftertime14 Zamanda yolculuk olasılığı Timeaftertime15
    Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter16 Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter17
    Zamanda yolculuk olasılığı Timeafter18
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:30 pm

    J.Richard Gott-Einstein Evreninde Zaman Yolculuğu / Zamanda Yolculuk Olasılığı
    Kitap Adı : Einstein Evreninde Zaman Yolculuğu / Zamanda Yolculuk Olasılığı
    Yazarı : J.Richard Gott
    Zamanda yolculuk olasılığı Einsteinevreni
    Kitap Hakkında...
    Ünlü astrofizikçi Gott şaşırtıcı bir üslupla en müşkülpesent eleştirmenleri bile zamanda yolculuğu düşünmeye yöneltiyor.
    Discover
    Zamanda yolculuk kavramının kusursuz bir anlatımı. Gott hem
    anlattığı konuya hakim bir bilim adamı hem de bilgisini açık seçik
    aktarabilen bir dil ustasıdır.

    Hugh Downs
    Sıradışı bir araştırmacı olan Gott'un ortaya attığı fikirler
    herkesin anlayabileceği ve anladıktan sonra da afallayacağı türden.
    Burada fanteziler astrofizik kanunları ve matematik ile dans ediyor ve
    okura zevk veren bir yapıt haline geliyor.

    Baltimore Sun
    Gott, büyük bir ustalıkla karmaşık fiziksel olayları basite indirgiyor ve okurun merakını uyandırıp, hayal ufkunu genişletiyor.
    Science News
    Zaman yolculuğuna dair olumlu yada olumsuz bir takım düşünceler...
    Zamanın ne olduğu ve zamanda yolculuk üzerine antik yunandan günümüze
    farklı bir çok anlayış mevcuttur. Anlatılanlar bilimsel bir anlayıştan
    ziyade felsefi bir temele oturduğu için doğruluk boyutu üzerinde
    irdelenebilir. Sorulan sorular ve iddia edilenlere cevap olması
    açısından continium adlı rpg oyunu ve zamanda yolculuk kavramını ileri
    atan ilk yazar olan h.g. wells'in “zaman yolculuğu” fikir verebilir.
    Yok ben bunları okuyamam diyenler için kısaca özetleyebilirim:
    Wells'e göre, ki bu fikir o dönemin (1895 görüldüğü üzere einstein'dan
    bayağı bir önce) matematikçileri tarafından da kabul görmekteydi, zaman
    evrendeki dördüncü boyuttur ve nasıl iki boyutlu bir çizimde perspektif
    aracılığıyla üçüncü boyut ifade ediliyorsa üç boyutlu ortamda da zaman
    aynı şekilde anlaşılabilir. Zaman nasıl diğer üç boyut birbirine dik ve
    ayrılamaz şekilde konumlanmışsa dördüncü boyut olarak aynı nitelikleri
    taşır. Zamanda seyahatin mümkünlüğünü tartışabilmek için zamanın içinde
    bulunduğu ya da bir başka deyişle gerektirdiği fiziksel koşulları
    anlamak gerekir. Zaman her boyut ya da düzlemde aynı koşulları sağlamak
    durumunda değildir. Basit bir analojiyle daha anlaşılır kılmak
    gerekirse insan dünya'da üçüncü boyut üzerinde fiziksel olarak
    zıplayarak bir hareket gerçekleştirebilir. Temel olarak tepkisel bir
    sonuçla yer çekiminin etkisiyle eski konumuna döner. Zaman bizim maruz
    kaldığımız koşullarıyla geçmişten geleceğe bir akış halindedir. Bu akış
    yer çekimine benzer. Zamanda bir zıplama
    doğal olarak kısıtlı ve kaçınılmaz olarak da tepkisel olacaktır. Yani
    basitçe geçmişe giden biri günümüze dönmek zorundadır. Geçmişe gitmenin
    olasılığı ise bu yüzden kara deliklere endeksli durumdadır. Bilim
    adamlarının kara deliklere ilgisi kara delikleri içinde bulunduğu
    koşulların bizim zaman algımızın ötesinde bir şeylere işaret
    etmesindendir.
    Zamanda geleceğe yolculuk ise einstein'ın izafiyet kuramı üzerine
    temellidir. Işık hızı ile giden bir maddenin maddesel dönüşümü yani
    diğer üç boyuttaki hareketi yavaşlamaktadır. Dördüncü boyutun diğer üç
    boyutla açık bir etkileşimi mevcuttur. Zaman akıyor olduğu halde siz
    değişmezseniz normal şartlarda gelecekte ölmüş olacağınız bir zamana
    hala genç olarak erişebilirsiniz. Bu sizin aradaki zamanı atladığınız
    değil hızlı yaşadığınız anlamına gelir. Geçmiş ile geleceğe seyahat
    arasındaki en önemli fark budur. Geleceğe seyahat bizim içinde yer
    aldığımız zaman koşulları dahilinde de mümkündür. Zamanda atlama ve zamanda seyahat bu yüzden ayırt edilmelidir.
    Zamanda yolculuk son derece tehlikeli bir kavramdır. ama yine de buna
    rağmen herkesin hayalidir. olayın tehlikesini şöyle özetleyebiliriz.
    Varolduğumuz zamanda bizimle aynı şehirde yaşayan adamın birini akrep
    sokup öldürüyor. Bundan haberimiz yok.. Zamanda yolculuk tartışıla
    dudurken 15 yıl geçiyor ve zaman makinesi bulunuyor ve zaman yolculuğu
    yapıyoruz. Işınlandığımız yer geniş bir arazi. Orada yürürken akrebin
    birini ezip geçiyoruz. Tesadüf bu ki ezip öldürdüğümüz akrep bir adamın
    ölümüne yol açan akrep. Doğal olarak bu adam ölmüyor. Günlük
    yaşantısına devam ediyor. Her gün işten eve evden işe. Fakat bir gün
    arabayla evine dönerken yolda birine çarpıp çarptığı kişinin ölmesine
    sebep oluyor. Fakat o da ne birden kayboldunuz. (tabi bunu
    anlayamıyorsunuz) meğer çarptığı insan sizin 15yıl önceki halinizmiş.
    Böylece akrebi ezerek başlayan bitmek bilmez bir paradoksun kurbanı
    oluyorsunuz.
    Burda bitti mi? hayır. Siz öldüğünüz için ileride zaman yolculuğuna
    gidecek birisi olmuyor ve akrebe kimse basmıyor. Doğal olarak akrep
    ölmediği için adamı akrep öldürüyor. Adam ölmediği için de sizin
    gelecekten 15 yıl önceki halinizi arabayla ezmiyor. Siz de ileride
    zaman yolculuğu yapıyorsunuz ve akrebi eziyorsunuz. Akrep ezildiği için
    de... işte böyle döner durursunuz sonsuz boşlukta.
    ''Zamanda yolculuk'' kelimesinden ziyade uzay-zamanda yolculuk kelimesinin daha uygun olduğu kavram.
    Şöyle ki ; zamanda yolculuk derken mesela dünyadaki herhangi bir mekana
    -diyelimki 500 yıl önceki istanbul'a gitmek- kastediliyorsa ve siz
    zaman makinenizi 2004 yılında istanbul'a kurduysanız, 500 sene önceki
    istanbul'a gitmeniz olanaksızdır. Çünkü 500 sene önce dünya sizin şu
    anda bulunduğunuz uzay koordinatında değildir. Dünya güneşin etrafinda
    saatte yüzellibin kilometreden fazla bir hızla dönmekte, güneş te yine
    büyük bir hızla samanyolu galaksisinin merkezi etrafinda dönmektedir.
    Samanyolu galaksisi de bir şekilde birşeylerin etrafinda dönmekte
    olduğundan, bırakın 500 yılı bir saat öncesine bile gitseniz nerede
    olacağınızı allah bilir.
    Dolayısıyla sadece zaman boyutunda hareket etmenin pratik bir faydası
    yok. Aynı zamanda uzayın ilk üç boyutunda da istenilen yöne
    gidilebilecek bir yöntem geliştirilmek zorundadır.
    Zaman yolculuğu için aynı anda hem şimdi hem de geleceğin var olması
    lazım fikrimce.Başka bir deyişle de tüm senaryo çoktan yazılmış biz
    rollerimizi doğru yanlış oynamaktayız. Eğer geçmişe dönmek mümkün
    olsaydı biz (geçmişte yaşayanlar) herhalde çoktan gelecekten gelenleri
    görürdük. Diyelim ki egoist bilim adamları keşfetti bunu o zaman hiç
    haberimiz olamayacak.Zaman yolculuğu için geçmiş ve geleceğin aynı anda
    varolması gerektiğinden eğer böyle bir şey mümkünse hikayenin
    başlangıcından beri keşfedilmişti o zaman...bu da benim zaman
    yolculuğuna dair az çok anlatmaya çalıştığım fikrim.
    Einstein, özel görelilik kuramında iki olay arasında ölçülen zaman
    aralığının gözlemcinin nasıl hareket ettiğine bağlı olacağını söyler.
    Temel olarak, farklı şekillerde hareket eden iki gözlemci, aynı iki
    olay arasında farklı zaman aralıkları deneyimleyeceklerdir. Bu
    genellikle ikizler açmazı ile açıklanır. İki kardeş var biri evde
    otururken diğer kardeş bir rokete bindirilip yüksek bir hızla başka bir
    yıldıza gönderilir, sonra tekrar dünyaya gelir. Bu kardeş için yolculuk
    bir yıl sürmüştür; ama geriye döndüğünde dünyada 10 yıl geçmiş olduğunu
    görür. Aynı gün doğmalarına rağmen artık aynı yaşlarda değildirler. Bu
    kardeş dünyanın geleceğine doğru 9 yıllık bir sıçrama yapmış olur.
    Işık,zaman ve mekan kavramları bir arada işliyor, basit bir matematik denklemi gibi..
    Madde ; ışık,zaman ve mekanla sınırlı..
    Eğer şunlara teoride ve pratikte yanıt verilebilirse çok şey değişecek kanımca ..
    Hız + mekan = ışık + devinim
    Karanlık madde ise ; ışık ; karanlığa (boşluk) eş değil mi ?
    Boşluk - mekan = sonsuzluk mu ??
    Çoğuna saçma gelebilir,ancak çözüm bekleyen formüller kabaca bunlardır..düşünün yanıt için..
    Zamanda 10 dk. gibi kısa bir zaman dilimi geriye gidilirse,
    Zaman yolculuğu için hazırlık yapmakta olan kendinizi görebilirsiniz... bu da şu demek olur; evrenin kütlesini arttırdınız.
    Hatta atomları klonladınız. Çünkü kendini seyreden kişi ile seyredilen kişi aynı moleküler bileşimdir.
    Raistlin geçmişe gidip fistandantilus'un bilgisine sahip olup dark
    queen'le çatışmaya girmeyi planlar.Zaman yolculuğunun mantığı şudur;
    zaman bir nehirdir, nehirde sürüklenirken çıkıp biraz geriye gidip
    tekrar nehire girerseniz nehrin akışı değişmez.Bu şu şekilde
    yorumlanır; doğal şartlar altında geçmişe gitmek tarihi değiştirmez,
    daha önce olmuş bir olay tekrar olacaktır.
    Geleceğe gitmenin imkansız olduğunu düşünmekle beraber geçmişte gitmek
    en azından geçmişi görebilmek konusunda düşünceliyim. En basitinden
    havaya yıldızlara baktığımızda geçmişi görüyoruz daha doğrusu her zaman
    geçmişi görüyoruz teorik olarak (bu yanlış oldu pratik olarak da
    gördüğümüz andakinden daha öncenin görüntüsü ama fazla pratik olduğu
    için anlaşılabilir). Ama geçmişe gitmek mümkün olsaydı ya da olacak ise
    gelecekte, bir soru çıkıyor? Gelecek sonsuz mu sonlu mu? Tabiki sonlu
    (dünyanın bir ömrü var) bu soru neden önemli ? Gelecek sonsuz ise ve
    zaman makinesi icat edilecekse gelecekte zamanımıza gelecekten gelenler
    olması gerekirdi. Geliyor da bu zamana gelmiyor olabilirler mi sorusu
    sonsuz gelecekte sonsuz kere kullanılan zaman makinesinden zamanımıza
    gelinme ihtimali ihtimal olmaktan öte! Gelecek sonlu olduğuna göre bir
    de dünya ölmeden başka gezegenlerde yaşabilme koşullarını sağlayabilme
    ihtimali olur mu insanın sorusu çıkıyor. Mümkün olursa ve de sonsuza
    kadar insan ırkı devam edebilirse yine zamanımızda ya da geçmişte
    gelecekten gelen insanların kalıntıları olmalı. O zaman burdan ne
    anlıyoruz! Zamanımızda veya daha önce gelecekten gelen insan
    göremediğimize göre ya zaman makinesi sonsuza kadar icat edilemeyecek
    ya da gelecekte dünyanın ömrü tükenince insan başka bir gezegende
    yaşama imkanına sahip olamayacak. Peki UFO sanılan şeyler piramitler ve
    hatta dinler, zaman makinesi kanıtı olabilir mi, gelecekten gelen
    insanların yaşadıkları zamanda karmaşa içinde olan dünyanın o kadar
    karmaşa içinde olmaması için insanları uyarmalarından ibaret olabilir
    mi? Dinler ve kutsal kitaplarda yazdığı söylenen mucizeler ve yine
    yazdığı söylenen ve bilim tarafindan keşfedilmeden kitaplarda açıklanan
    bilimsel gerçekler bunun kanıtı olabilir mi? Bu doğruysa da yine
    çıkmazda kalınıyor. Böyle birşey varsa ve dinler yoluyla dünyadaki
    yaşamı değiştirdilerse gelecekten gelenler ve de bu değişen dünyada
    zaman makinesi icat edilemeyecekse...
    Bütün bu söylediklerimin sonucunda ben de kendi kendime bir çelişkiye
    düşüyorum. İki yol var, biri diyor ki kader kesin bir belirlilikle her
    şeyi kontrol eder, zamanda yolculuk var olan kütlenin başka bir zaman
    noktasına taşınması olsa bile etkisi olamaz, zamanda yolculuk da
    anlamsız olur. Zaten senin zamanda yolculuk yapacağın da bellidir,
    nasıl tepkiler verip ne sonuçlara sebep olacağın da belirlidir.
    Kanıtlanan gerçekler de, açık seçik belirtmektedir ki, madde
    elektronlardan oluşmaktadır- ki bu bize daha saçlarımızı ortadan
    ayırdığımız dönemlerden, ilkokul sıralarından beridir
    öğretilegelmektedir. Bu da şu anlama gelmektedir ki, madde daimi bir
    titreşim halindedir. Elektronlar sürekli hareket halindedir. Bu gerçeği
    kabullendiğimiz anda, bedemizin, klavyenin, odunun, bardağın da daimi
    hareket içerisinde olduğunu da kabullenmişizdir. Ve bu da şu tümevarımı
    ortaya çıkarır:
    On, yüz, bin, beşyüz, altımilyon yada milyarda bir ihtimal de olsa
    maddelerin birbirleri içerisinden geçme imkanları vardır. Elektronların
    titreştiği anı hayal edersek bunların aralarında mevcut olan boşluğu da
    hesaba katmamız gerekmektedir. İşte bu ihtimal öylesine gerçektir ki;
    duvara fırlatılan bardağın, o ulvi anda, iki elimizin parmaklarını
    kenetlemişizcesine, duvardan geçmesi muhtemeldir. Bardağın elektronları
    arasındaki boşluk ve duvarın elektronları arasındaki boşluklar, olur
    ha, işte bu anda birbirleri üzerine denk gelmiştir ve bardak duvarın
    öbür tarafına geçip, şankırt diye düşerek kırılmıştır. Mantık dahilinde
    gerçekleştirlen bu varsayımın gerçek olması ihtimali tüyler
    ürperticidir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:30 pm

    Zamanda yolculuk olasılığı B_man_worlds_kaku
    İşte buradan yola çıkarsak, zaman yolculuğu
    mümkündür.Çünkü uzay bükümlüdür- misal deniz dalgaları- ve uzay mekiği
    ya da her neyse uzayın bükümlü kıvrıklarından (bkz: swh) birini delip
    geçtiği takdirde bambaşka bir yerde bulunması mümkündür. Uzay
    bükümlüdür çünkü; paralel evrenler- ki öyle birşey gerçekten varsa,
    kelebek etkisi adı verilen paralel evren kesişmeleri dahilinde sürekli,
    üslü sayıların katbekat artışı gibi, genişlemektedir. ve her yeni
    evrende yeni olasılıklar vücuda gelmektedir.

    Varsayım şu yöndedir ki; her evrenin kendi enerjisi kendi içerisinde
    sabittir yani içinde bulunduğumuz anın enerjisi, bir sonraki anınkine
    eşittir. Çünkü enerji dönüşümü, evrenin kendi içerisinde
    sağlanmaktadır; aynen çarkı döndüren suyun kinetik ve potansiyel
    enerjilerinin santralde elektrik enerjisine dönüşmesi gibi. İşte bu
    sayede, ilerleyen teknolojinin olanakları dahilinde evrenin enerjisini
    bir şekilde hesaplayabilmemiz mümkündür. Eğer bu başarılabilirse, zaman
    yolculuğunun mümkünatı vardır. Ve şu şekilde mevz-u bahistir: bu andan
    söküp alınan bir madde- ki bu da bizlere zaman yolculuğu dediğimiz
    şeyin yalnızca ve yalnızca geçmişe doğru, geriye doğru bir "madde
    transferi" olduğu gerçeğini kanıtlamaktadır- bir önceki ana, o andan
    eşit enerjiye sahip bir madde çıkarıldığı takdirde- ki zor olan da işte
    budur- geçmişe transfer edilebilir ve bu paralel evren arasındaki sabit
    enerjili bir dönüşümle mümkündür. Ve anlar arası geçişin, bükümlü
    uzayın sırları çözüldüğü takdirde, muhtemelen kara deliklerin enerji
    emme ve enerji boyutlandırma nitelikleri kullanılarak, sağlanması
    tahayyül edilebilir.
    Daha önemlisi de şu sorudur; eğer günün birinde zaman yolculuğu
    yapılacaksa, o yolculuk çoktan "yapılmış" demektir! Yani atıyorum 2345
    yılında yapılan zaman yolculuğu evren için bir milattır ve şu an
    yaşadığımız herşey aslında önceden planlamış, daha doğrusu sonradan
    planlanmış bir sistemin işler halde bulunuşudur. 2345 yılında zaman
    yolculuğuna imza atan bilimadamları, 2004 yılında pills diye biri
    sözlüğe biriyle bir entry girsin demişler, ve beni bir şekilde bu
    bilgisayarın başına oturtmuşlardır. Ve daha daha önemli soruda şudur:
    eğer bu varsayım gerçekse, bu an gerçek değildir ve kelebek etkisi
    tamamı ile gerçektir, şu an milyarlarca evrenle aynı anda yaşıyoruzdur
    ve şu an içinde bulunduğumuza inandığımız bu dünya, olması gereken ve
    bize yaşatılan dünyadır. Aslında Thales diye biri yoktur muhtemelen,
    veya Newton veya Kleopatra ve bildiğimiz , öğrendiğimiz, "inandığımız"
    herşey, aslında bu sistemin bir parçasıdır. Ve zaman yolculuğu
    yapıldıktan sonraki gelecek tamamı ile bir muammadır. İşte asıl
    ürkütücü olan da budur. Zaman belki de ileriye doğru değil geriye doğru
    ilerlemektedir. Ve back to the future da olduğu gibi, geçmişe gidip,
    kendimizi öldürebilmemiz dahilinde, bu sistemin çöküp çökmeyeceği
    sorunsalı konuyu kendi içerisinde kilitlemektedir. Eğer "yazılmış" bir
    tarih varsa, bizim bu tarihin ilerlemesine yardımcı olan minicik,
    önemsiz, planlanmış, dizayn edilmiş oyuncaklar olduğumuz varsayımı
    inanç, gerçek, varoluş üçgenin üzerine oturtulmuş olan hayat
    temellerini derinden sarsmaktadır. Fakat tekrar başa dönersek, ve
    elektron teoremlerimize bir kez daha göz atarsak, asıl çözümlemesi zor
    olanın bunlar olduğunu görmemiz çok doğaldır. Ve kimyasal, elektriksel,
    biyolojik ve matematiksel değerler üzerine kurduğumuz hayatlarımızın ne
    denli komplike ve ne kadar karmaşık olduğunu...
    Eğer zaman yolculuğu mümkün olsaydı şu an ortalık gelecekten gelen
    adamlarla dolu olurdu. Madem istenilen zamana gidilebiliyor zaman
    makinesinin veya zamanda yolculuğun icadının bir önemi yoktur. Bundan
    75 bin yıl sonra bu buluş gerçekleşmiş olsa bile bugüne gelebilirlerdi.
    Böyle bir şey olmadığına göre (olduğu herkes tarafından aşikar
    olmadığına göre) zaman yolculuğu diye bir şey yoktur. Tabi bu sav tek
    bir evren ve tek bir zaman çizgisi için mantıklı olmakla beraber
    paralel evrenlerin varlığı kabulünü dışarıda bırakmaktadır. Eğer
    zamanda yolculuk mümkünse fakat yolculuk yapılan evren veya zaman
    dilimi zaman yolculuğuna çıkılmadan önceki evren ve zaman dilimi ile
    aynı değilse bu durumda zaman yolculuğunun mümkün olabileceği
    düşünülebilir. Fakat bu durumda da geçmiş ve gelecek kavramlarının
    birbirine girmesi nedeniyle zaman kavramından bahsetmek olanaksızdır.
    Bu durum ancak zaman kavramının olmadığı bir evrende mümkün
    olabileceğine göre zaman kavramının var olduğu bizim evrenimiz için pek
    de olanaklı bir olay değildir.
    ZAMAN İÇİNDE YOLCULUK YAPMAK TEORİK OLARAK MÜMKÜN MÜ?
    Bu soruya yanıt verebilmek için zaman içinde yolculukla ne
    kastettiğimizi biraz daha belirginleştirmeliyiz. Zamanın günlük
    ilerleyişini bir kenara bıraktığımızda soru iki parçaya
    bölünebilir:Kısa bir süre içinde (insan ömründen az bir sürede)uzak
    geleceğe yolculuk yapmak mümkün mü? Geçmişe yolculuk yapmak mümkün mü?
    Günümüzün temel fizik anlayışına göre ilk sorunun cevabı “kesinlikle
    evet” iken, ikincisinin cevabı “belki” dir.
    Uzak geleceğe yolculuk yapma mekanizması, Özel Görelilik Kuramı’nın
    zaman genişlemesi etkisi ile açıklanır.Bu etkiye göre,hareket den bir
    saat ışık hızına yaklaştıkça daha yavaş çalışır.Deneylerle ölçülerek
    varlığı kanıtlanmış zaman genişlemesi etkisi biyolojik saat de dahil
    olmak üzere tüm saatler için geçerlidir.
    Eğer bir astronot sabit g ivmesi ile devamlı olarak hızlanan(bu ivme
    yeryüzündeki yerçekimine eş bir kuvvet üretecektir.) bir uzay aracına
    binip dünyadan ayrılırsa bu astronot yaklaşık bir yıl içinde ışık
    hızına yaklaşmaya başlayacaktır.Uzay aracı hızlanmaya devam ettikçe
    ışık hızına giderek yaklaşacak ve uzay aracındaki saatler de
    dünyadakilere oranla gittikçe yavaşlayacaklardır.Bu koşullar altında
    galaksimizin merkezine gidip dünyaya dönerek atılacak tur (60000 ışık
    yılı mesafesi) uzay aracının zamanına göre sadece 40 yıldan biraz daha
    az bir sürede tamamlanacaktır.Astronot dünyaya geri döndüğünde sadece
    40 yıl yaşlanmış olurken yeryüzünde 60000 yıl geçmiş olacaktır.
    Böyle bir yolculuk güç mühendislik sorunları yaratır: kütlenin tam
    olarak enerjiye dönüştürüldüğü bir durumda bile ihtiyaç duyulan enerji
    gezegen kütlesinden daha büyüktür. Ancak buna rağmen bilinen fizik
    kanunlarına göre bu yolculuğu engelleyecek bir şey olamaz.
    Geçmişe yolculuk ise –çoğu insanın zamanda yolculuktan kastettiği
    budur- çok daha belirsiz bir konudur. Einstein’in Genel Görelilik
    denklemlerinde bir kişinin kendisine ya da belki büyükannesine
    rastlayacağı bir zaman çizgisini takip etmesini sağlayacak bir çok
    çözüm vardır. Ama buradaki sorun bu çözümlerin gerçek evrende
    gerçekleşmesi mümkün durumları mı gösterdiği yoksa hepsinin aslında
    bilinen fizikle bağdaşmayacak matematiksel tuhaflıklar mı olduğuna
    karar vermenin zorluğundan kaynaklanır.Bugün itibariyle evrenimizde
    zaman yolculuğunun olabileceğini işaret eden herhangi bir deney ya da
    gözlem yoktur.Geçtiğimiz senelerde birçok teorik fizikçi tarafından,
    daha önce zamanda yolculuğun gerçekleşmediği bir evrende zaman makinesi
    yapmanın başka bir deyişle geçmişe uzanan yeni yolar yapmak amacıyla
    uzay-zamanla maddeyi birlikte yönetebilmenin saptanmasını amaçlayan
    çalışmalar yapılmıştır.
    Peki bir zaman makinesi nasıl yapılabilir? Şimdilerde tartışılmakta
    olan en basit yolu solucan deliği (uzay-zamandaki iki ayrı bölgeyi
    birbirine bağlayan tünel) bulup, deliğin ağızlarından birindeki hızın
    diğerinden daha büyük olmasını sağlamak. Bu durumda solucan deliğinden
    geçişle zamanda geriye yolculuk yapılmış olacaktır.
    Peki solucan deliğini nasıl bulabiliriz? Solucan deliklerinin
    özellikleri geçtiğimiz on yılda uzun uzun incelenmiş ve solucan
    deliklerinin özelliklerine dair kapsamlı bilgi edinilmiş olsa da,
    makroskobik ( bir insanın ya da uzay aracının geçebileceği büyüklükte)
    bir solucan deliğinin nasıl yapılabileceğine dair çok az bilgiye
    sahibiz. Bazı kuantum yerçekimi teorilerine göre uzay-zaman solucan
    deliklerinin çok küçük ölçeklerinde (1033 santimetre veya bir
    elektrondan milyarlarca kez daha küçük halinde) karmaşık, köpüğümsü bir
    yapıdadır. Bazı fizikçiler bu gerçekten mikroskobik boyutlardaki kurt
    deliklerinden birini tutup onu kullanılabilir bir büyüklüğe kadar
    genişletmenin mümkün olduğuna inanmaktadırlar.Ancak bu fikirler hala
    varsayım olma özelliğini korumaktadır.
    Teorik fizikçiler, fiziğin çeşitli açılarından şu ya da bu doğa
    kanununun kronolojiyi koruyarak zaman makinesinin yapılmasına engel
    teşkil edip etmeyeceğini saptamak için çeşitli araştırmalar
    yapmışlardır.Ancak tüm bu çalışmalar içinde solucan deliğini kullanarak
    zamanda yolculuğun yapılmasını engelleyebilecek bir tek şeye
    rastlamışlardır.1982’de birleşik devletler deniz akademisinden Deborah
    A.Konkowski’nin yürüttüğü çalışmalarda kütlesiz nicelikli alanın
    (örneğin bir foton) vakum durumundaki enerjisinin, zaman makinesi
    çalıştırıldığında büyüyebileceğini ve makinenin çalışmasını
    engelleyebileceğini gösterdi. Daha sonraki çalışmalar ise büyüyen
    enerjinin uzay-zaman geometrisinin makinenin çalışmasını durduracak
    denli hızlı değiştireceği konusunda bir kesinlik olmadığını
    göstermiştir.Son çalışmalar kütleye sahip bir alanın (örneğin elektron)
    vakum halindeki enerjisinin sınırsız şekilde büyümeyeceğini
    göstermiştir. Bu bulgular parçacık fiziğini düzenleyerek zaman
    makinesinin çalışmasını sağlayacak bir yol olabileceğine işaret
    etmektedir.
    Başka bir fikir: Uzay, elektromanyetik bir matkapla
    delinebilir... Maddesel serbestlik uzayda ancak "on üzeri eksi
    yirmibeş" çapında bir koridordan geçebilme yeteneğine sahiptir. Bu
    pratik olarak bir ağız kalabalığı değildir. Bu koridorun genişlemesi
    için etrafindaki gravitasyon ağının açılması gerekir. Bu da
    elektromanyetik ve aynı fazda dönebilen bir matkap etkisi ile mümkündür.
    Zaman ve Genel Görecelik Kuramı
    Zamansızlık gerçeğini anlamamıza yardımcı olacak önemli bir konu,
    “yüzyılın en büyük bilimadamı” sıfatını taşıyan Albert Einstein’in
    geliştirdiği Genel Görecelik Kuramı’dır. Görecelik, zamanın evrenin
    farklı noktalarında farklı “hız”larla aktığını, hatta “durabildiğini”
    göstererek, mutlak bir kavram olmadığını, değişken bir algı olduğunu
    ispatlar.
    Öncelikle, zamanın ne anlama geldiğini düşünmeye çalışalım. Zaman; duyu
    organlarımız tarafından art arda gelen birtakım olaylar neticesinde
    hissedilen, tarifi son derece güç olan bir tür algıdır. Zamanın
    akışını, etrafımızda gözlemlediğimiz hareket değişikliklerini
    birbirlerine kıyaslayarak anlarız. Örneğin; bardak yere düşer ve
    kırılır, kömür yanar ve kül olur, yürürüz ve bir an önce odanın bir
    ucundayken bir an sonra odanın diğer ucunda oluruz. İşte sebep-sonuç
    ilişkileri çerçevesinde meydana gelen tüm bu olaylar, çevremizde
    gözlemlediğimiz tüm bu hareketlilik bize zamanın geçtiğine dair bir
    izlenim verir.
    Ama zamanı ölçmek için kullandığımız kavramlar, çok değişkendir. “Yarım
    saat” dediğimiz süre, eğer sıkıcı bir bekleme içindeysek, saatler kadar
    uzun gelebilir. Aynı yarım saati, çok eğlenceli ve bitmesini
    istemediğimiz bir durumda, üç-beş dakika kadar kısa bir süre gibi
    algılarız. Yani aslında zaman algısı, bizim için farklı “hız”larda
    akabilmektedir.
    Zamanın akış hızı hakkında bir fikre sahip olmamıza neden olan etken
    ise, zaman için kullandığımız referanslardır. Güneş doğar ve batar ve
    ertesi gün tekrar doğduğunda “bir gün geçti” deriz. Bu olay 30-31 kez
    tekrarlandığında bu kez “1 ay geçti” deriz; ama sorulduğunda bu bir
    ayla ilgili fazla detay hatırlamadığımızı, geçen zamanın sanki sadece
    bir an gibi olduğunu düşündüğümüzü itiraf ederiz. Eğer gündüz geceyi,
    gece gündüzü takip etmese ve elimizde zamanın geçtiğini gösterir bir
    saatimiz olmasa, belki de geçen zamanın ne kadar olduğuna, bir günün ne
    zaman başlayıp ne zaman biteceğine dair doğru bir tahminde bulunmamız
    mümkün olmayacaktı. Bu açıdan zaman, bizim için belirli referanslar
    olmaksızın, ne hızla aktığı konusunda kesin bir yargıya varamayacağımız
    bir algıdan ibarettir.
    Ama önemli olan bu referansların değişmez ve sabit olmamasıdır. Bu gerçek bizi Genel Görecelik Kuramı’na götürür.
    H.G.Wells 'in Zaman Makinesi (Time Machine):
    Zamanda yolculuk olasılığı Time_Machine
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:31 pm

    Einstein'ın Görecelik teorisi, hıza ve konuma göre uzayda farklı zaman
    dilimleri olduğunu göstermiştir. Karadelikler ise zamanın durduğu
    zamansızlık ve sonsuzluk boyutunun meydana geldiği fiziksel olaylar
    olarak karşımızda durmaktadır. Tüm bunlar, mitsel ve dinsel
    metinlerde'de bahsedilen zamanın göreceliğinin bilimsel
    açıklamalarıdır. Hız ve Zaman
    Einstein, zamanın göreceliği kavramını bilimsel olarak ortaya
    koymuştur. Bu teoriye göre, zaman mutlak ve değişmez değildir. Zaman,
    her cismin hızına ve konumuna (çekim merkezine olan uzaklığına) göre
    hızlı veya yavaş geçmektedir.
    Einstein’a göre bir sistem hızlandıkça o sistem üzerinde zaman
    yavaşlamaktadır. Işık hızına yakın bir hızla hareket eden bir aracın
    içinde zaman daha “ağır” akar. Her türlü organik, biyolojik ve anatomik
    yapı daha ağırdan işlemeye başlar. Atom düzeyindeki tüm hareketler
    yavaşlar. Zamanın hıza göre olan bu değişimini, uzayda hareket eden bir
    araçtaki gözlemci, yani bir astronot anlayamaz. Çünkü onun da her türlü
    hücre fonksiyonu, dolaşım ve solunum sistemi daha ağır işleyecektir.
    Dünyada bildiğimiz 3 saatlik bir zaman geçtiğinde uzay kapsülü içindeki
    adam için sadece 3 dakika geçmiştir.
    Görecelik Kuramı olarak bilinen bu teoriyi açıklamak için kullanılan
    bir diğer örnek “ikizler paradoksu”dur. Bu örnekte aynı yaşlardaki
    ikizlerden biri dünyada kalırken, diğeri ışık hızına yakın bir hızda
    uzay yolcuğuna çıkar. Geri döndüğünde ikiz kardeşini kendisinden çok
    daha yaşlı bulacaktır. Bunun nedeni uzayda seyahat eden kardeş için
    zamanın daha yavaş akmasıdır.
    Rakamlarla ifade etmek gerekirse, eğer ikizlerden uzayda yolculuk
    yapanın roketi ışık hızının yüzde doksandokuzuna erişirse, dünyada 30
    yıl geçerken uzayda yalnızca 2.9 yıl geçer. Bu örnek bir baba-oğul için
    düşünülecek olursa uzay yolculuğuna çıkan baba 27 yaşında dünyadaki
    oğlu ise 3 yaşında olsa, 30 dünya yılı sonra baba dünyaya döndüğünde
    kendisi 30 yaşında olacağı halde oğlu 33 yaşında olacaktır. Diğer bir
    deyişle oğlu babasından yaşlı olacaktır.

    Zamanda yolculuk olasılığı SAATLER12Güneş
    yüzeyine çok yakın bulunan bir astronotun saati dünyadaki saatlere göre
    daha yavaş işler. Çünkü Güneş dünyaya kıyasla daha büyük kütlelidir.
    Bu kurama göre hız arttıkça zaman kısalmakta, sıkışmakta; daha ağır,
    daha yavaş işleyerek sanki durma noktasına yaklaşmaktadır. Einstein tüm
    bunları denklemlerle, formüllerle haber vermiştir.
    Ayrıca Einstein, bir cismin sadece hızının değil, konumunun da zamanı
    etkilediğini ispatlamıştır. Buna göre, büyük cisimlere yaklaştıkça
    zaman yavaşlamaktadır. Örneğin, Güneş yüzeyine çok yakın bulunan bir
    astronotun saati dünyadaki saatlere göre daha yavaş işler. Çünkü Güneş
    dünyaya kıyasla daha büyük kütlelidir.
    Zamanın göreceli oluşu, saatlerin yavaşlaması veya hızlanmasından
    mekanik bir zembereğin ağır işlemesinden değil; tüm sistemin atom altı
    seviyesindeki parçacıklara kadar farklı hızlarda çalışmasından ileri
    gelir. Başka bir deyişle zamanın kısalması içinde bulunan kişi için
    ağır çekim bir filmde rol almaya benzemez. Zamanın kısaldığı böyle bir
    ortamda insan vücudundaki kalp atışları, hücre bölünmesi, beyin
    faaliyetleri dünyaya göre daha ağır işlemektedir. Kişi zamanın
    yavaşlamasını hiç farketmeden günlük yaşamını sürdürür.
    Ünlü yazar Lincoln Barnett, Genel Görecelik Kuramı’nın ortaya koyduğu bu sonuçları şöyle özetler:
    “Einstein sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe akan şaşmaz ve değişmez bir
    evrensel zaman kavramını bir yana bıraktı. Ona göre zaman duygusu da
    renk duygusu gibi bir algıydı. Rengi ayırtedecek bir göz yoksa renk
    diye bir şey olmayacağı gibi, zamanı gösterecek bir olay olmadıkça bir
    an, bir saat ya da bir gün hiçbir şey değildir. Zamanı en iyi
    Einstein’ın şu sözleri açıklar; ‘Bireyin yaşantıları bize bir olaylar
    dizisi içinde düzenlenmiş görünür. Bu diziden hatırladığımız olaylar
    ‘daha önce’ ve ‘daha sonra’ ölçüsüne göre sıralanmış gibidir.”
    Bir cismin hızına ve konumuna göre hızlanıp yavaşlayabilen zaman, belli
    şartlarda tamamen durabilmektedir. Bu durumda “zamansızlık” ve
    “sonsuzluk” gibi kavramlarla karşılaşılmaktadır. Astrofizikçi William
    Kaufmann, karadeliklerin olay ufkunda zamanın tümüyle duracağını ve bu
    durumun sonsuza kadar süreceğini şöyle belirtmektedir:
    “Karadeliği çevreleyen olay ufkunda zaman tümüyle durur. Eğer bir
    arkadaşınızı karadeliğe doğru giderken izleyebilseydiniz, saatinin
    gittikçe yavaşladığını görecektiniz. Olay ufkunu geçtiği anda da zaman
    sonsuza değin duracağından arkadaşınızın saati de duracaktır.”
    Görüldüğü gibi, insan zihni zamansızlığı kavrayamamasına rağmen
    zamansızlık kavramı fizik formüllerine girmiş bilimsel bir gerçektir.
    Ve bu gerçek, materyalist felsefenin 19. yüzyılın köhne bilgilerinden
    miras kalan varsayımlarını açıkça geçersiz kılmaktadır.

    Zamanda yolculuk olasılığı UzaygemisiEinstein'ın
    görecelik teorisine göre, bir cisim hızlandıkça o cisimde zamanın akışı
    yavaşlar. Örneğin ışık hızına yakın bir süratte giden bir uzay
    gemisindeki zaman, durağan cisimlere göre çok daha ağır akar.


    .....:: Nazi Almanyasının Teknolojik Sırları ve UFO'lar::.....
    Zamanda yolculuk olasılığı UFOhitler Zamanda yolculuk olasılığı Haunebuantartica2

    7 haziran 1945 tarihli new york times gazetesindeki haber
    şöyleydi: "uçan daireler bir gizli silahtır. Almanlar tarafından
    üretilmiş ve ülkenin batı sınırında ortaya çıkmıştır. Amerikan hava
    kuvvetlerinin verdiği bilgiye göre , almanya göklerinde uçan gümüş
    balonlar görülmüştür.Hatta bunların bazıları neredeyse saydam
    yapıdadır."
    Zamanda yolculuk olasılığı Headerufo3 Zamanda yolculuk olasılığı Germansaucer

    Haberi izleyen günlerde UFOların alman yapımı silahlar olduğu
    dedikodusu hızla yayıldı.Alman silah endüstrisinin bu garip nesneleri
    ürettiğine inanılıyordu.UFO gözlemleri hızla artarken,özellikle
    iskandinavya gökleri sık sık uçan gemiler tarafından ziyaret
    ediliyordu.İskandinavyada alman garnizonları kurulmuş ve bunlar savaşın
    sonuna kadar bölgede kalmışlardı.Bu dönemde "SS" ideolojisi, yapılan
    bilimsel araştırmalar doğrultusunda insanlığın yararına ve çok sayıda
    kişi tarafından kullanılabilecek yeni enerji kaynakları aramaya
    yönelikti.Araştırma birimleri U-13 ve E-4, bu yeni teknolojiyi mükemmel
    hale getirmek için çalışıyordu.Böylece Victor Schönberger 'in uçandaire
    taslakları ortaya çıktı.Cisimlere Haunebu-1 ve haunebu-2 isimleri
    verildi. Hazırlanan plan ve çizimlerin, ünlü temascı George Adamski'nin
    1952 yılında resmini çektiği ufolarıyla inanılmaz bir benzerliğe
    sahipti...
    Zamanda yolculuk olasılığı NAZIdisk1 Zamanda yolculuk olasılığı NAZIdiskF
    Almanlar 1941 ve 1942 yıllarında daire biçimli uçak üretimine çoktan
    girmişti bile.Ancak ilk denemelerde çok büyük yapım hataları ortaya
    çıktı. V-1, V-2, V-4 den sonra,1942 yılında mühendis Richard Miethe,
    italyan bilim adamı Giuseppe Bellonzo ile V-7 nin yeni modeli üzerinde
    çalışmaya başladı. Zaman geçerken Hitler'in de desteğini alan
    Miethe-bellonzo ekibi, Schriever-Habermohl ikilisiyle ortak araştırmaya
    girdiler.Böylece inanılmaz efsanevi V-7 ortaya çıktı ilk uçuş denemesi
    20.813 metre, ikinci uçuşta ise 24.200 metreye kadar yükseldi.
    Diğer yandan Vril adıyla bilinen uçan diskler projeside devam ediyordu.
    Bu projenin mimarı Schumann grubuydu ve mucize yaratan silahlar
    konusunda uzmanlaşmış SS E-4 bölümünden destek alıyordu. Vril-1
    serisinde tam17 cismin üretildiği biliniyor. Disklerin çapı 11.56 metre
    idi ve 2.900 kilometre saat hızına ulaşabiliyorlardı. garip bir biçimde
    Vril-1 ve Vril-9 un görünümleri, amerikalı astronot Edwin Aldrige'in ay
    yüzeyinde gördüğü nesnelere çok benziyordu!..
    Zamanda yolculuk olasılığı Haunsaucer Zamanda yolculuk olasılığı Naziufozz
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:32 pm

    Almanlar savaşın sonuna kadar silahlarını mükemmel hale getirmek için
    çalışmayı sürdürdüler. Yeni projelerine " ateş topu" adını wermişlerdi.
    Radyo dalgalarıyla yönlendirilen ateş toplarının tek amacı vardı: yok
    etmek!.. Düşman uçaklarından çıkan gazı buluyor ve radarlarını işlemez
    hale getiriyordu. Motorun yada elektrik sisteminin tümüyle çökmesini
    sağlayan ateş topları ürkütücüydü. Bu özellik, bazı UFO gözlemlerinde,
    UFO'nun yakın teması sırasında araba motorlarını durdurması , elektrik
    kesilmesi yada elektrikle çalışan cihazlardaki geçici bozulmayı akla
    getiriyor.
    O dönemde, bugün UFO adını verdiğimiz dairesel biçimli taşıt araçları
    inşaa edildi, kullanıldı we tanıklar tarafından sayısız gözlem yapıldı.
    Şimdi bu tanıklardan birini orjinal almanca metinden yapılan çeviriyle
    yeniden gözden geçirelim.Çok gizli askeri belge özelliği taşıyan
    gözlemde tanığın adı ve kimliği açıklanmamıştır:
    "Almanya'nın Bavyera bölgesindeydim.Cumartesi
    öğleden sonra, akşam olmak üzereydi. Karşı taraftan yüksekliği pek de
    fazla olmayan uçan bir cismin yaklaştığını gördüm.Çapı 8 ila 20 metre
    arasındaydı. Çevresine ıslık sesi yayıyordu ve cisim hafif bir
    titrreşim ile sarsılıyordu.Cismin alt kısmında üç yarım küre bir tanede
    mavi nokta vardı. Ortadaki gamalı haç resmi hemen dikkatimi
    çekti.Pencere benzer bir şey yoktu sadece delikler vardı. Bu ıssız
    mekanda ve çevrede artık çalışmayan eski fabrikalardan başka bina
    yoktu.Garip cisim alçaldı ve görebildiğim kadarıyla bir duvarın
    arkasında yere indi. Az sonra ortaya çıkan kamyon cisme yaklaştı ve
    uzaktan pek de seçemediğim şeyler olmaya başladı.Sadece insan formunda
    iki silüet görebildim. Biri uçan cismin alt tarafında diğeri ise
    üstündeydi.Uçan disk yüzeyi metal plakalarla kaplanmışa benziyordu. Hem
    alttaki üç küre hemde üst tarafta çıkış borusuna benzeyen bölümler
    dikkatimi çekti. Az sonra 'NSU 80 Solingen' plakalı bir araba geldi.
    Bunu yeşil bir volkswagen izledi.Gidip yakından bakmaya karar
    verdiğimde ise, uçan cisim çoktan ortadan kaybolmuştu.Yaptığım
    gözlemden bir hafta sonra, bu bölgede pek çok kişinin UFO gördüğüne
    dair raporlar verildi.Benimle aynı cismi yada benzerlerini görmüş
    olabileceklerini düşündüm.Benzincide çalışan bir adamla konuştuğumda
    onunda aynı cismi gördüğünü öğrendim."

    Zamanda yolculuk olasılığı Haunebunazi
    Zamanda yolculuk olasılığı Nazicraft
    Çetin BAL: UFO teknolojisi konusunda çalışmalar
    yapan ''Nazi Almanyası'' görünmezlik teknolojisi, zamanda yolculuk ve
    boyut atlaması konularıylada yakından ilgilenmişlerdir.Hatta bu ve
    benzeri teknolojilerin araştırılması için Tibet ve Hindistan
    taraflarına VİMANA adı verilen, destanlarda adı geçen uçan
    araçların tarih öncesi kayıtlarının incelenmesi yönünde bir ekip
    gönderildiği speküle edilmektedir.Benim kanımca o dönemdeki NAZİ bilim
    adamları elektromanyetik gücün bir çok doğa üstü gibi görünen
    fenomenlere yol açabileceğini biliyorlardı.Ve bahsi geçen
    teknolojilerin elektromanyetizmin gizemli yapısı içinde
    çözülebileceğini her nasılsa bir şekilde biliyorlardı.Ve
    elektromanyetizmin prensiplerini kullanarak yerçekimine karşı
    gelebileceklerini düşünüyorlardı.
    Zamanda yolculuk olasılığı Nazi2saucer
    Zamanda yolculuk olasılığı Nazisaucer
    Hitler OKÜLT bilimlerlede ilgileniyordu.Alman ırkının geçmişteki büyük
    bir uygarlığın (ATLANTİS'in) devamı olan üstün bir ırk olduğunu
    düşünüyordu.Adolf Hitler spiritüel (ruhsal) bilgilerle ve bu kanaldan
    yapılan dünya dışı bağlantılarla da ilgilenmekteydi.Her ne kadar da
    bilinen alışıldık tarih kayıtları içinde yer almasa da Hitler'in ufolar
    ile ilgili bir takım çalışmalar yaptığı ve hatta UFO'ları kullandığı
    doğrudur. İnanması hayli güç bir spekülasyona göre O
    zamanlar Adolf Hitler'in sağ kolu Genaral Himmler'e bu görev
    verilmişti. O da son derece negatif bir varlık olduğu için düşünce
    formu şeklinde negatif Orion'lu uzaylılardan yardım alarak çok
    gelişmemiş UFO araçları yaparak kullandıkları söylenebilir ama gelişmiş
    UFO'ları kullanmalarına ''Dünya Dışı Konfederasyon'' tarafından izin
    verilmemiştir... Eğer dünyaya koruyucular ve Satürn Konseyi tarafından
    karantina uygulanmamış ve özgür irade yasası olmasaydı, Hitler gelişmiş
    Ufo'ları devreye alacak ve tüm dünyayı 1 hafta içinde denetim altına
    alabilecekti...

    Almanya'da ortaya çıkan yeni tarihi kaynaklar Hitler'in savaşın son
    döneminde UFO'lara benzeyen uçaklar geliştirdiğini ortaya koydu. Alman
    belgeseline göre 1943 yılında Naziler Avrupa'da üstünlüğünü korumaya
    devam ediyordu. Ancak diğer bölgelerde orduları gerilemeye başlamıştı.
    Bunun üzerine Hitler çareyi Pseudonym 7 adı verdiği kanatsız uçaklar
    üretmekte buldu. Andreas Epp adlı bir mühendisten çalınan planlarla
    hazırlanan prototip uçaklar, radarlara yakalanmıyor ve kendi
    çevrelerinde dönerek hareket ediyordu. Hazırlanan 15 prototip uçağın
    görünüşü UFO'lara benziyordu.
    Mussolini'ye tanıttı
    Hitler test uçuşları başarıyla sonuçlanınca bunları dostu İtalya lideri
    Mussolini'ye de tanıttı. Mussolini'nin silah danışmanlarından Luigi
    Romersa (84) Almanlar'ın UFO'sunu "Yuvarlaktı, ortasında çevresi
    tamamen camla kaplı bir kokpiti, kenarında jet motorları vardı" diyerek
    tarif ediyor. Fabrika hataları nedeniyle uçaklar üretilemedi. Savaşın
    son aylarında da Prag'da Skoda fabrikası ile beraber çizimleri ve
    prototipleri de yok edildi.
    Zamanda yolculuk olasılığı German-Vril04 Zamanda yolculuk olasılığı German-Vril20

    ADOLF HİTLER, EMELLERİNE ULAŞABİLMEK İÇİN BİLİMİN EN UÇ
    SINIRLARINA GİTMEYİ DE İHMAL ETMEDİ. KUSURSUZ IRK İÇİN GENLERLE OYNADI,
    DÜNYAYI FETHETMEK İÇİN UFO İMAL ETTİRDİ.”
    Haziran 1937”de, Hitler ve Goering”inde aralarında bulunduğu Nazi
    ordusunun başta gelenleri, birliklerinden özel olarak seçilmiş
    kuvvetleri ülke dışına yolladılar. Bu birliklerin görevi, uzay ve
    uzaylılarla ilgili bilgi toplamaktı. Araştırmalar sırasında Türkiye
    sınırları içinde Nuh”un Gemisinin bulunduğu farz edilen Ağrı Dağı”nda
    bazı hikayeler dinlediler.
    Bu hikayelere göre 200 nesil önce, gökyüzünden büyük ve de çok
    gürültülü bir ev yeryüzünüze indi. Ev olarak adlandırılan uçan nesnenin
    çıkardığı gürültü, köyde bulunan herkes tarafından duyulmuştu. Daha
    sonraları köy halkından biri; bu nesneyle karşılaşmış. İçinden çıkan
    insana benzeyen varlıklar adamı selamlamış. Adama gemiye gelmesini
    söylemiş. Adam köylülere geminin dışının dokunulmayacak kadar sıcak ve
    parlak olduğunu, ayrıca içeri girdikten sonrada geminin havalanıp bir
    kuş gibi uçtuğunu, adamların içeri girdikten sonra taştan yapılmış
    şapkalarını çıkarıp onunla konuştuğunu anlatmış.
    Resimlerin çekildiği tarih: 1944
    Zamanda yolculuk olasılığı Hitlerufoo1
    Zamanda yolculuk olasılığı H22nazi

    Anlatılan hikaye Almanya”ya bildirildi. Bir ay sonra aynı
    bölgeye iki birlik daha gönderildi. Birinci grupta, Hitlerin ünlü
    kimyasal ölüm silahlarını üreten bilim adamları vardı. Bu grup,
    bahsedilen evi bulmak üzere görevlendirilmişti. Bilim adamları, o günün
    bütün teknolojisini kullanarak bahsedilen evi aramaya başladılar.
    Sonunda da bu amaçlarına ulaştılar. Bir dağın tepesindeki mağaranın
    içinde bu gemiyi buldular. UFO, 25 metre genişliğinde ve 8 metre
    yüksekliğindeydi. Dünyada bulunmayan katı bir maddeden yapılmıştı.
    Bilim adamları gemiyi çalıştırmayı denediyse de başarılı olamadı.
    Aralık 1938 yılında, bulunan UFO, büyük bir gizlilik içinde Almanya”ya
    getirildi. UFO araştırması için Almanya”da ki en ünlü bilim adamları
    Münih’in kuzeyinde kurulan bölgeleye getirildiler. Araştırma
    laboratuarı, başka kuvvetler tarafından fark edilmemesi için eski tuz
    madenlerinin bulunduğu bir bölgeye konuşlandırıldı. Fakat bu bölgenin
    Amerika Birleşik Devletleri ajanları tarafından fark edilmesi uzun
    sürmedi. Nazi bilim adamları ise, UFO ve bileşenleri hakkında birçok
    bilgiye sahip olmuşlardı.
    Temmuz 1941”de, Amerika Birleşik Devletleri, Oz kod adını verdikleri
    bir ajanını bu laboratuara sokmayı başardı. Oz, buranın resimlerini
    çekmiş, burası hakkında birçok belge almıştı. Fakat bunların Amerika”ya
    gönderilmesi sırasında, Almanya”da ki Nazi hazinesini toplayan Rus
    birlikleri tarafından bu belgelere ve resimlere el konulmuştu. Büyük
    bir Rus birliği bu topraklara gönderilmiş, ondan sonraki zamanlarda da
    ne bu kurulan UFO üssünden ve ne de belgelerden hiçbiri bulunamamış.
    Nazilerle UFO’ların yakınlığı hakkında birçok belge ve söylenti mevcut.
    II.Dünya Savaşı”nda Nazi”lerin bu UFO’ları kullandığı söylentisi
    var.Gerçekten bu teknoloji savaşta kullanılabilmişmiydi? Yada buna
    fırsat oldumu? Bunu kimse bilmiyor ama bir gerçek varki oda ortalığın
    bunca dumana boğulduğu bir yerde mutlaka bir gerçek payı olmalı..!
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:33 pm

    Zamanda yolculuk olasılığı Naziufo30 Zamanda yolculuk olasılığı Naziufo20 Zamanda yolculuk olasılığı Tyskshipufo


    THULE örgütü -Nazi ideolojisi ve Gizli zaman yolculuğu deneyleri
    Çetin BAL: Aşağıda bahsi geçen Thule örgütüne dair resmi tarih kayıtlar
    içinde yer almayan ve sadece bir takım söylentilerden ibaret olan
    ilginç bazı bilgileri siz okurlarımın dikkatine sunmam gerektiğini
    düşündüm.Çünkü en az bir çok gizemli olay kadar Thlu örgütü ve Nazi
    teknolojisi ve Nazilerin ilginç araştırmacı yanları ve Nazi bilim
    adamlarının ilgi alanları hep bir sis perdesi altında kalmış ve bu
    noktada bir çok spekülasyon üretilmiştir.Bu spekülasyonlar NAZİ lerin
    Atom bombası yapma girişimlerinden, yerçekime karşı gelen uçan disk
    teknolojilerine ve zaman yolculuğu araştırmalarına kadar bir çok konuyu
    kapsamaktadır.Bunlar ne kadar gerçek yada ne kadarı doğru bunu bilmek
    yada bu konuda net bir fikir beyan etmek oldukça güç ve hemen hemen
    imkansızdır.Resmi ve bilimsel anlamda tarihe baktığımızda tüm bunlar
    bir deli saçmasıdır.Ama ben Modern bilimin gelişen serüveni içinde bu
    NAZİler ve zaman yolculuğu hikayesini en tutarlı konsept içinde kalmaya
    çalışarak ve en uçlarda gezerek toplamaya çalıştım.Sonuç olarak sizler
    için biraz fantastik/ bilimkugusal gelebilecek aşağıdaki kısa makaleyi
    oluşturdum.
    Bizim söz konusu edeceğimiz Thule ise, bir ezoterik öğreti ve örgüt...
    Şurası hiç de ilginç değildir ki, Thule Örgütünün sembolü, çift
    boynuzlu Viking miğferidir. Söylemsel kökleri, kayıp kıta Mu'ya dayanan
    bu öğretinin temel konusu, insan psikolojisinin derinlikleri ve
    zamandır.Kimileri bu çift boynuzlu migferin bir wormhole tünelini
    simgelediğini düşünmektedir.
    (...Yanınızdakilerle birlikte bir zamandan başka bir zamana
    sıçrayabilmektesiniz! Bu yanınızdaki, bir çakmak da bir uçak da bir
    uzay gemisi de bir fabrika da olabilir!)
    Thule örgütü'nün amaçlarına gelince ; bunlar özetle :
    · Zamanda gidip gelen üstün yaratıklarla ilişkiye geçmek,
    · Üstün bir Âri ırk oluşturmak : (Bunun için de saf bir Cermen ırkı
    oluşturup pan-Cermenik bir Alman Imparatorluğu'nu kurmak ve bu
    imparatorluğu Âri ırkın oluşturulmasında kullanmak) ve bu arada,
    · Hıristiyanlık öncesi antik Alman kültürünün yeniden uyandırmak,
    · Böylece dünyanın yazgısını değiştirmek ve
    · Mu uygarlığına ulaşmaktı.
    Gizlici örgüt ve öğreti olarak Thule'un felsefesine gelince; Bunu
    Eckart, şöyle açıklıyordu: "Tule'un tüm sırları, eski bir kayıp
    uygarlığa dayanır. İnsanoğlu ile dış zekalar arasında bazı varlıklar,
    bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadır. İşte bu
    güçtür ki, Almanya'yı dünyaya egemen kılacaktır". Bu sözler, Nazizmin
    de temelini oluşturuyordu.
    Dikkat edilirse bu sıralamada adı geçen öğreti ve örgütlerin, aslında
    yeterince heterojen bir kök ve geçmişe sahip olmadıkları görülür.
    Üyelerin çoğunluğunun Hristiyan görünmelerine karşın, Thule için bu
    bile gerek ve yeter bir koşul değildir. Açıkçası, Thule'un üye ve
    öğreti olarak içeriğini netleştirmek oldukça zordur. Bu içerik içinde
    Pagan, Cermen, Gnostik, Kabalacı yani yahudi mistizmi, Âri ırk ve bolca
    Katolik unsurlar vardı. Yani, Thule'un oluşumu tek tip ve homojen
    değildi. Bir kök Tötonlara giderken öbürü Cermenlere, bir başkası
    Mu'ya, bir başkası Hint ve Tibet Aryenlerine, bir başkası
    Tapınakçılara, bir başkası ise, doğrudan Masonlara gidiyordu. Saydığım
    ve saymadığım bir çok öğe ve etken, kolayca Thule'da bir araya
    gelebiliyorlardı ; çünkü ortak ve temel bir konu vardı: Zaman
    gezmenliği!

    19. yüzyılın başında, Almanya'da aşırı sağ eğilimleri ve birbirleriyle
    de yakın ilişkileri olan Tapınakçılığa bağlı üç örgüt kurulmuştu:
    Armanenschafft, Ordo Templi Orientis ve Ordo Novi Templi. Her üçü de
    Tapınakçıydı.Bu üç örgütün en önemli işlerinden biri, Germenorden
    (Alman Tarikatı) adlı örgütün kurulmasına katkıda bulunmalarıydı. Bu
    Alman Tarikatı 1912'de kuruldu ve Âri ırkın varlığına ve üstünlüğüne
    inanıyordu.
    1. Dünya Savaşı sırasında ateşli Alman milliyetçilerini organize
    etmişti. Onu önemli kılan asıl şey ise, Tuhule örgütünün oluşmasına
    önayak olmasıydı. Thule Derneği ya da Almanca adıyla "Thule
    Gesselschaft".
    Thule Derneği’nin kurucusu "Baron Rudolf von Sebottendorff"tur. Diğer
    adı, Rudolf Glauer.Yüksek öğrenimini yarım bırakıp, gemilerde üç yıl
    elektrikçi olarak çalıştı. Böylece bir çok yer gezmiş oldu. Uzak
    Doğuya, ezoterik öğreti ve gruplara da ilgisi bu sayede oluştu. Bu
    gezileri sırasında simya, astroloji ve Kabala üzerinde çalışmış,
    Gül-Haç felsefesi üzerinde de uzun araştırmalar yapmıştı.
    Türkiye'de onu "Gizli Müslüman Baron" olarak biliyorlardı. Sufizmi
    ayrıntılı biçimde biliyordu. Birçok tarikatla ilişkisi vardı. Güçlü bir
    Mason kariyerine sahip olarak özellikle, Bektaşilikle ilgilenmişti.
    Rudolf Hess: Bu topluluğa ilk katılanlardan biri kimdi dersiniz?
    Rudolf Hess; Hitler'in kötü yoldaşı! Antisemitik düşünceleriyle ünlü,
    "Oyuk Dünya Kuramı"nın babası, Aryan ırkının varlığına ve üstünlüğüne
    inanan, ezoterik ve inisiyatik tarikatlarla bağlantılı bir bilim
    adamıdır.
    Barış görüşmeleri için İngiltere’ye gönderildi ama orada tutuklandı. Spandau cezaevinde ömür boyu hapse mahkum edildi.
    Haushoffer: Thule’un en önemli ve etkili üyelerinden biri. 1869
    doğumlu. Bir bilim adamı, Münih üniversitesinde profesör. Profesör ve
    general. Hitlerle onu tanıştıran Rudolf Hess'ti. Kavgam'ı Hess ve
    Haushoffer yazdırmıştı Hitler'e. Nazi Partisi için Gamalı Haçı seçen de
    oydu. Deitrich Eckart'tan sonra Hitleri en çok etkileyen ikinci
    insandı. 1934'de genç bir general ve çok
    güvenilir bir kâhindi. Düşmanın saldıracağı yeri, saati ve mermilerin
    düşeceği yerleri söylüyordu. Hitlere de Parise ne zaman gireceğini,
    nerede ne kadar dirençle karşılaşabileceğini söylemişti. Rooswelt'in
    ölüm tarihini de doğru olarak vermişti.

    Uzak doğuda uzun yıllar resmi görevde bulundu. Japonca biliyordu. Ona
    göre Alman ırkının kökleri Orta Asya'da idi. Aslında o da bir Gurdjief
    öğrencisiydi. İkisi de Tibet Locası'na üyeydiler ve bu Tibet Loca'sının
    dünyanın altında yaşayan ve insandan daha üstün bir tür ile ilişkisinin
    olduğuna inanıyorlardı. Hitler, Himmler, Goring, fizikçi Morell de aynı
    locanın üyeleri idiler.
    Thule derneğinin özünü şöyle açıklıyordu: Thule'un tüm sırları eski
    kayıp bir uygarlığa dayanmaktadır. İnsanoğlu ile dış zekaların arasında
    bulunan bazı aracı varlıklar bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı
    oluşturmaktadırlar. Bu güç Almanya'yı bütün dünyaya egemen kılacaktır.
    Yine bu güç ve bu gücün kaynağı, geleceğin üstün insanının ortaya
    çıkması için imkan sağlarken, insan türünün de değişimine yol
    açacaktır. İşte bu ifadeler özet olarak Thule’un da Nazizmin de
    temelini oluşturmaktadır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:33 pm

    Zamanda yolculuk olasılığı 1944ssufo

    Yaşlı bir okültist kadının kendisine yıllar önce anlattığı
    "Almanya'yı kurtaracak Mesih" prototipini Hitler'de görmüştü. Bu
    nedenle bu genç adamın elinden tuttu, onu Thule'nin zengin ve etkili
    üyeleri ile tanıştırdı. 1923 yılında kurulan Milliyetçi Sosyalist
    Parti’nin yedi kurucu üyesinden biriydi.
    Aynı yıl öldüğünde, elindeki tüm bilgi birikimini Karl Haushofer’e
    bırakmıştı. Vasiyetinde ise, şöyle diyordu: Hitler’i izleyiniz. Dans
    edecektir; ancak müziği ben yazdım. Onlarla temasa geçmesi için gerekli
    araçları kendisine verdik. Bana da sakın acımayın. Tarihi herhangi bir
    Alman’dan daha fazla etkilemiş olacağım.
    Eckart ve Rosenberg 1920'de Hitler’le tanıştılar ve onu üç yıl sıkı bir
    eğitimden geçirdiler. Hitler’e doğu ezoterizmini, gizli dilini ve bu
    dille konuşmayı öğreten Eckart'tı. Öğretisini iki bölümde Hitlere
    aktarmıştı : Gizli öğreti ve propaganda.
    Bu da gösteriyor ki, Hitler üzerinde birinci derecede etkili olan bir
    isimdir. 1923'de Nazi partisi kurulduğunda Kurucu yedi üyeden biriydi.
    Hiç kuşkusuz, Hitler’in ve Nazi Partisinin Thule’un bir ürünü olduğu
    söylenebilir. Onun da Thule’a derin ilgi duyduğu, onayladığı,
    çalışmalarını yakından izlediği, zaman zaman derneği ziyaret ettiği
    doğrudur. Hiç kuşkusuz, onun akıl hocaları ve yaratıcıları oradaydı.
    Hitler’i tetikleyen, eğiten, ideolojisini, düşünce yapısını veren,
    hedeflerini belirleyen onlardı.
    Eckart başta olmak üzere Alfred Rosenberg ve Karl Haushofer Hitlere çok
    zaman ayırmışlar, ilgi göstermişler ve onu eğiterek hazırlamışlardı.
    Özelikle Eckart, Hitler’e mistik doğunun gizemlerini öğretmiş ve
    Thule’un temel değer ve öğretisini benimsetmişti.
    Thule’de Güneş, Aryanların kutsal sembolü olarak bilinirdi. Bir Tibet
    söylencesine göre, üç-dört bin yıl önce, Orta Asya’da, Gobi’de çok
    büyük bir uygarlık vardı. Bu uygarlık yıkıldı ve Gobi de bir çöle
    dönüştü. Buradan canını kurtarabilenler, Kuzey Avrupa’ya ve Kafkasya’ya
    göç ettiler.
    Thule Örgütü’nün ermişleri, bu Gobi göçmenlerinin, insanlığın temel
    ırkını (Âri soyunu) oluşturduğuna inanıyorlardı. Bu yüzden General
    Haushofer, kaynaklara dönmeyi istiyor, bunun için de Doğu Avrupa’yı,
    Türkistan’ı, Pamir’i, Gobi’yi ve Tibet’i ele geçirmeyi planlıyordu. Ona
    göre, bu bölgeleri ele geçiren, Dünya’ya egemen olacaktı.
    Hiç kuşkusuz, Hitler'i siyasete sokan, yükselten ve ona mali destek bulan da Gamalı haçı Nazi bayrağı yapan da Thule idi.
    Tuhule, temelinde, o bir tür Zaman Gezmenleri Derneği idi! Hitler’i
    seçmesinin temel nedeni, Hitler’in bir çok özelliklerinin yanısıra onun
    zaman gezmenliğine duyduğu ilgi idi.
    Bu durum Hitler’de Thule’a karşı direnilemez bir çekim oluşturuyordu.
    Ayrıca Hitler sıkı bir ezoterikçi idi. Öne çıkmağa, kahraman olmağa
    meraklıydı ve tipik bir medyumdu! Onun bu özellikleri de Thule’un ona
    çekilmesini sağlıyordu.
    Şimdi Hitler’in biraz da medyumsal-parapsişik yönünden söz edelim:
    Zaten tamamı kırklara karışmış bir kasabada doğmuştu. O kasabada
    ruhlardan, medyumlardan geçilmiyordu! Kendisinin de medyumik yeteneği
    vardı. Bir çok vizyonlar gördüğü, bir çok bilgiler ifade ettiği
    bilinmektedir. Hitler' in çevresindekilerin görmediği fakat kendisinin
    gördüğü, bir çok varlıktan söz ettiği kayıtlara geçirilmiştir. Hatta bu
    yüzden şizofren olduğundan bile kuşkulanılmıştır. Onun hitabeti ve
    kitleleri etkilemesi de bir çok kişilerce parapsişik bir yetenek olarak
    algılanır. Keza yakın çevresi Hitler'in geceleri ''Büyük Ruh'' isimini
    verdiği bir bedensiz varlıktan geleceğe dair bilgi aldığı söylenir.
    Bu bilgilerden sonra büyü, mitler, Büyük Ruh, Mu, Tuhule, zaman
    gezmenliği, Şamballa derken, Hitler’in nasıl bir zihinsel karmaşaya
    sürüklendiğini açıkça görüyoruz. Hess, Oyuk Evren kuramı
    yanında bir de buzul kozmozdan ve bir Buz Çağı'ndan söz ediyordu.
    Hitler kendi döneminde bu buz çağının ateş çağına dönüşeceğine
    inanmıştı. Üstelik bu çağı başlatmak için de kendisi seçilmişti! Rusya
    buzuluna orduyu yazlık elbiseyle göndermesinin nedeni buydu!
    Hep bunlar, kara büyünün, Şamballa’nın, Büyük Ruh’un (aslında
    Einstein'lada bağlantılı olduğu düşünülen bir zaman yolculuğu grubuyla
    gelen, zaman Volf Messing'in telepati gücünün) marifetiydi.
    Böylece süreç tapınakçılardan başlıyor, Masonlara bulaşıyor
    Germonerden’i (Alman Tarikatını) doğuruyor ve o da Thule’un doğuşunu
    hazırlıyordu. Sonra Thule örgütü kendi etkisi altında zaman gezmenliği
    uğruna Hitler’i ve Nazi Partisini yaratıyor. Âri Irk’la dünyanın
    kurtuluşu ve zaman gezmenliği uğruna Naziler, Doğu gizliciliğine bulaşıyor ve sonunda II. Dünya Savaşı ortaya çıkıyordu.
    Bir çok başka amaç ve ideallerle kuşatılmasına ya da zenginleştirilmesine karşın Thule’nin merkezî konusu yine de Zaman'dı ve bu durum Hitler’in onlarla daima ilişkide olması için için yeterliydi.
    Hitler’in eski uygarlıklara, mitolojilere olan ilgisi de Thule ile
    örtüşüyordu. Doğa yasalarının üstüne çıkmak istemesi ve bu yüzden büyü
    ile ilgilenmesi de öyle. Bir farkla ki, Thule ileri gelenlerinin hiç
    biri kendini böyle ortaya atmamasına karşın Hitler, güç ve imperium
    uğruna kırklara karıştığına ve seçilmiş olduğuna inanıyor ve dünya
    egemenliği fikrine lâpinler gibi atlıyor ve öne çıkıyordu.
    HİTLER NAZİLER VE SEKÜLERİZM
    Peki din ve dindarlık bakımından Hitler’in durumu neydi? O, sağın
    neresine düşmekteydi? Düz tarih bile, Hitler ve Naziler konusunda, din
    söz konusu olduğunda, bir garipliğin olduğunun farkındadır. Ortaya
    konan fotoğraflarda bir tuhaflık vardır gerçekten de... Marksizmle
    silahlı mücadele, yoğun bir Yahudi katliamı ve kiliseye çok soğuk bir
    yüz. Sağın da solun da neresine düştüğü belirsiz bir kimlik bu. Bence
    güce soyunmuş bir ezoterizmin tipik örneği. Tapınakçıların da soğuk ve
    din dışı bulunmalarının nedeni sanırım buradadır.
    Ne ki, sonuçta Hitler de tüm güce soyunan ezoterik öğreti yandaşları
    gibi, sekülerliğini korumaktadır. Güç isteğinin girdiği yürekte Tanrı
    yada evrensel sevgi barınamamaktadır. Açık olan budur. Tanrının
    (evrensel birliğin) çıktığı gönle de genellikle güç isteği egemen
    olmakta ve bu da eski mısır'ın Tanrı-Kral misyonuna giden yolun
    kapısını aralamaktadır. Bu ne tapınakçıların ne başka misyonsal
    eğilimlerin ne de Nazilerin sorunudur...
    Sekülerleşmenin gerçek kaynağı, ırkçılık değil, güç isteğidir ve bu güç
    isteği, zamanımızdaki bazı gizlici örgüt ve öğreti yandaşlarını bugün,
    dünya imparatorluğuna soyunma noktasına getirmiştir. Oysaki
    demaokratik, katılımcı,daha hoşgörülü ve sevgi dolu bir dünya gerçeği
    için daha uzun ömürlü bir insan uygarlığı için çoğulcu bir yönetim söz
    konusu olmalıdır.
    Bu anlamda Devletlerin kendi aralarında savaş kararı alamadıklarını,
    savaş kararını almada kapitalist dünyada sömürü üzerine dayanan kar ve
    çıkar hesaplarının tehlikeye girdiği bu güç efendilerinin yani
    uluslararası büyük finans şirketlerinin bunda etkili olduğunu belirtmek
    gerekir. Demek ki, sanayileşmenin gündeme geldiği bu dünya arenasında
    savaş çıkaranlar, terörizmi bir şekilde destekleyenler işte bu güç
    efendileridir. Rasyonel değil de güdüsel güç isteğinin sonuçları daima
    savaştır. Bunun artık görülmesi gerekir.Birey bu noktada kendi
    çıkarlarını toplumun çıkarlarının önüne almaktadır.
    Gamalı Haç'ın NSDAP'a Thule Örgütü tarafından yerleştirildiği doğrudur.
    Ama aslında o, arşetipik bir şeydir. Onda paganik kökler de bulmak
    olanaklıdır, ama paganlığa mal etmek de yanlıştır. O, yalnızca
    Kabalacılığın tekelinde de değildir. Onun umulmadık kadar gerilere
    giden bir tarihi olduğu doğrudur. Söylentiye göre, Thule bu sembolü Mu
    uygarlığından alıp Nazi Partisi’ne amblem yapmış. Mu tabletlerinde
    gerçekten de bu sembol vardı ve Mu'ya özgü gizli bilgiler içeren çok
    önemli bir semboldü. Bu sır, çok sıkı eğitimden geçmiş, eski Mısır ve
    Tibet rahiplerince de biliniyordu ve onlar tarafından korunuyordu.
    Bu sembol bir de iki yeraltı uygarlığı olan Şamballa ve Agartha'da
    kullanılıyordu. Nazilerin önde gelenleri de (yedi kurucu üye) bu sırrı
    öğrenmişlerdi ve bu bilgi de doğal olarak Tibet'le olan ilişkileri
    sayesinde ele geçirilmişti. Onların gamalı haç hakkında edindikleri
    bilgi Şamballa'dan geliyordu ve Şamballa
    pek de hırlı bir uygarlık ve güç olarak bilinmiyordu. Temeli şer ve
    karanlıktı. Bu da bize Hitler'in haklı olarak, nereye yakalandığı ve
    nereye hizmet ettiği hakkında bir fikir vermektedir.
    Gamalı Haç'ın, Thule'nin Tapınakçı kökenine uygun olduğu da doğrudur
    ama bu sembol Tapınakçıların da tekelinde değildir. Ona eski Hint
    mandalalarında da Cengiz Han'ın yüzüğünde de rastlıyoruz! Öbür
    taraftan, Kabalistik ve Masonik kaynaklarda, Siyon yıldızı ile iç içe
    kullanıldığı da doğrudur.
    Haushoffer'ın Hindistandaki çalışmaları sırasında bu sembolü görüp
    etkilenerek aldığı ve Nazi bayrağı yaptığı da söyleniyor. Aslında
    Gamalı Haç şekil olarak başka bir şeymiş de o şekli ters çevirerek
    Gamalı Haç yapmış. Hah! İşte burası ilginçtir. Ters çevirdiği orijinal
    örnek acaba neydi dersiniz?
    UZAK DOĞU BAĞLANTILARI
    Thule ve onun bir uzantısı olan Nazi Partisi, aktüel ve siyasi alanda
    dünyayı ateşe vermişti ama bunlar başında da sonunda da ezoterik
    içerikli ve nitelikliydiler.
    Hess Oyuk Dünya kuramı geliştirmişti. 1930'larda tümüyle Atlantis gibi
    kayıp kıta ve toplumları araştırmaya adanmış dergiler çıkıyordu. Otto
    Rahn 1938'de Güney Fransa'da "Kutsal Kâse"yi aramaya girişmişti. Bu
    kâse son yemekte kullanılan şarap kabıydı ama olağanüstü bir sırrı da
    beraberinde taşıyordu. Ahit Sandığı gibi bir güç yaydığına
    inanılıyordu.
    Thule'un Tibetli rahiplerle de ilişkileri vardı ve Dalai Lama ile iyi ilişkileri olmuştu.
    Bu uzak doğu ilişkilerinin temelindeki nedenler;
    · Âri ırk
    · Ezoterizm ve
    · Zaman gezmenliği idi.
    Thule de Nazi ileri gelenleri de tarih öncesi Ariyan ırkının Hindistan
    ve Tibet'te hâlâ var olduğuna inanıyorlardı. Önce Cermen ırkını
    saflaştırıp, bu ırkı Âri ırkın ortaya çıkması için hizmete
    koşacaklardı. Yani doğu ezoterizmini tanımak, oraya bağlanmak ve orayla
    ilişkide olmak zorundaydılar. İşte o nedenle,Thule Örgütü 1943 yılına
    kadar Tibet'le yakın ilişkisini sürdürmüş, birbirlerine karşılıklı
    heyetler göndermişlerdir.
    Bu ilişki çok derin, anlamlı ve yoğundu; çünkü temelinde Âri ırk,
    uçandaireler ve zaman gezmenliği vardı! Bu Thule’yi de Hitleri de çok
    yakından ilgilendiriyordu. Bu ilişki konusunda ümitlenip
    heyecanlanmamaları olanaklı değildi. Çünkü uzak doğu yalnızca ezoterizm
    yönünden değil, uçandaireler ve zaman gezmenliği bakımından da
    görmezden gelinemez bir kaynaktı.
    Hint-Tibet mitlerinde, zaman yolculuğu yapan
    Dhurakhapalama, Vaidor; UFO benzeri uçan disklere de Vimana
    denilmekteydi. Hint mitlerinde, Vaidor’ların, Turan Dağı’nda olduğu;
    Vimana’ların ise, Tor Dağı’ında bulunduğu, daha doğrusu inip,
    kalktıkları yazılıydı. Hatta, Çinliler’in, Fransızlar’ın (Kont Sédir)
    ve Ruslar’ın (Çar Nikola) büyük paralar harcayarak kurdukları ekiplerle
    Dhurakhapalam’ı arattırdıkları söylenir. General Haushofer da Tibet’te
    bu konuda araştırmalar yapmıştı. Onu Gurdjief bulmuştu ve Kamensky diye
    birini iki yıl ileri yani zamanda iki yıl geleceğe göndermişti.

    Şu da var, Thule ve Nazi partisinin bu uzakdoğu ilişkisi pek tekin bir
    şey değildi ve Hitler’e de Almanlara da pahalıya patladı. Çünkü birçok
    araştırmacı, Nazilerin, aslında çok daha karanlık bir örgütün görünen
    yüzü olduğuna inanmıştır. Bunun için nedenler yok da değildir. Çünkü
    bir çok toplantıda, Nazi Partisi'nin ileri gelenlerinin yanında doğulu,
    tipler görülmüştür. Bunların Nazilerin iplerini ellerinde tutan Tibetli
    rahipler olduğuna inanılıyordu.
    1840'larda Almanya'da "Agarta"dan
    söz ediliyordu. Bu söylenceye göre, yer altında bir krallık vardı.
    Buranın kralı, dünyadaki birçok kralı denetiminde tutuyordu. O,
    dünyanın efendisiydi ve çok yakında da Dünya krallığını
    gerçekleştirecekti.
    Yaygın kanıya göre, büyük bir olasılıkla Hitler onun bir numaralı
    adamıydı. Doğrusu Hitler de buna hiç hayır diyecek gibi görünmüyordu;
    çünkü elinde Amerika'nın bile işgali ile ilgili planlar vardı.
    İtalyanlar Afrika'yı, Japonlar Asya'yı yöneteceklerdi.
    1926'da Berlin ve Münih'e küçük bir Hintli kolonisi yerleştirilmişti.
    Ruslar Berlin'e girdiklerinde ölüler arasında bin kadar alman üniformalı ama kimlikleri olmayan Tibetlili ile karşılaşmışlardı.
    Nazilerin "Odessa" adlı bilim örgütünde, üst rütbeli Tibetliler de bulunuyordu.
    Thule'nin, Tibet kökenli "Yeşil Ejjder" örgütü ile de bağlantıları bilinmektedir.
    II. Dünya Savaşı'nın sonunda yıkılan Nazi karargahında 12 Tibetli
    rahibin ne işi vardı? Önceleri buna bir anlam verilmemişti. Çünkü eylem
    zamanıydı; kimsenin soru soracak yorum yapacak durumu yoktu.
    THULE örgütünün temel amacı zamanı saptırıp
    gelecekteki dünyada NAZİ egemenliğini sağlamaktı.Thule Örgütü’nün
    Hitler tarafından Nazi’leştirilmesinden sonra, Nazi’lerin, zaman yolculuğu teknolojisini siyasi amaçlarla kullanmak istemişlerdir.

    Örneğin satır aralarında, zaman gezmenliğinin fazla uzak olmayan bir
    zamanda başlayacağı... Bunun için ışık quantlarının bulunması daha
    doğrusu anlaşılması gerektiği, bu konuda her şeyin Thule’un yapacağı
    deneylere bağlı olduğu filan... gibi ilginç bilgilerin varlığından da
    bahsedilmektedir. Bu ne demek? Thule’un var ve devam ettiği demek.
    Zaman üzerine deneyler yaptığı demek!.Thulu
    örgütüne dahil olan bilim adamları magnetizmal alanlar içinde cisimleri
    geçmişe ve geleceğe doğru yürütebileceklerini düşünüyor ve iç içe
    dünyalar ve boyutlar gerçeğinden söz ediyorlardı.

    Kitap kurdu olan çok yönlü araştırmacılar NAZİ bilim adamlarının bu
    konudaki çalışmalarının Amerika'daki Philadelphia deneyine, Montauk
    projesine ve ordan da 51.inci UFO araştırma üssüne doğru uzanan ilginç
    bir bağlantı ağını içerdiğini sezecektirler. Belki bu bağlantı doğrudan
    planlı bir bağlantı değil ama sonuçta bir şekilde bu bilgiler bir
    yerlerde kesişiyor.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:33 pm

    Zaman ve Zamanda yolculuk hakkında kısa düşünceler...
    MATEMETİK VE ZAMAN
    Zamanın bir boyut gibi mekanla ilgisini ilk olarak Einstein ileri
    sürdü.Einstein'in "Zaman bir boyuttur ve dördüncü koordinattır"
    şeklinde özetlediği teorisinin bilimsel delil olarak ileri sürdüğü
    maddeler : A-) Zaman denklemi Sonsuz boyutlar için düşündüğü
    Matematiksel ifade'de N:4'e uymaktadır. B-)Zaman büyüme ve küçülmelerde
    diğer boyutlara yani geometrik zaman boyutlarına(Boy-En-Derinlik) aynı
    oranda uyarlık göstermektedir.Mesela milyarlarca Km.ile ifade edilen
    yıldızlar sisteminde zaman milyonlarca ışık yıllarıyla işlem görür.
    Atom çekirdeği ve elektronlarının hareket mesafeleriyse Milyar kere
    milyonda bir santime kadar küçülür. Bu şu demek oluyor Boyutlar
    büyüdükçe zaman da büyüyor boyutlar küçüldükçe zamanda salisenin
    binlerce alt birimi olarak değerlendirilir. Bu zamanın mekanla ne denli
    ilişki içinde olduğunu gösterir. Einstein'in teorisinin en ilginç
    tarafı 4.cü boyut olan zamandan ötede henüz algılıyamadığımız boyutlar
    olmasıdır.Bu teorinin bilimsel yönden Biyolojik bir gerçeğide
    vardır.Boyutlar canlılar tarafından çeşitli kademelerde algılanıyor.
    Örneğin bir çok sürüngen 2 boyut algılar. Derinlik duygusu bu
    canlılarda yoktur.Bu canlılar çevreyi fotoğraf gibi algılar.Dördüncü
    boyutu yalnız insan algılar.Einstein'den sonra Koziref Zamanın statik bir enerji olduğunu ileri sürdü bu bilim adamına göre zaman durgun bir enerjidir ve varlıklar o enerjiyi kullanabildikleri kadar varlıklarını sürdürür kullanamadığında yok olurlar!..
    Hürriyet'ten... 25 Mart 2002
    Gelelim can alıcı soruya: Zamanda yolculuk olacak iş midir gerçekten…
    Önce olabilme durumunu örnekleyelim. Bugünün bilgisiyle zamanda
    yolculuk etmeniz için ışık hızının en az %99.995 ine ulaşabilmeniz
    şart. Eğer bir gemiye atlayıp böylesi bir hızda seyahat ederek evrenin
    derinliğine doğru 500 ışık yılı gider ve aynen geri dünyaya dönerseniz
    gemi içinde yaklaşık 10 yıl geçmiş olur. Oysa dünyadakiler sizi
    beklerken 1000 yıl yaşlanmışlardır. Çünkü Einstein'ın 1915 yapımı
    İzafiyet Teorisine göre zaman sabit değil göreceli bir boyuttur.
    Hareketli bir saat yerinde duran bir saatten daha yavaş ilerler. Ancak
    burada insanoğlu için en büyük sorun ışık hızını getirecek gücü
    bulmaktır. Bu konuda önümüzde henüz ispatlanamamış 3 seçenek durmakta:
    boyut atlama (wormhole) koridorları, kara delikler ve çoğul evren
    teorisi.
    Einstein'ın ilk kez ortaya attığı ve sonradan geliştirilen teoriye göre
    yerçekimi nedeniyle uzay ve zaman boyutu düz değil eğiktir.
    Örneklersek, masadaki kağıt parçası üzerinde yürüyen karınca bir
    noktadan diğer noktaya 5 dakikada gidebilirken kağıdı katlarsak iki
    nokta yakınlaşacağı için daha kısa zamanda ilerler. İşte teorik olarak
    biz de iki kara delik arasında yerçekimi sonucunda oluşmuş zaman
    yırtıkları ile bir geçit yaratabilirsek ya da bulabilirsek boyut
    değiştirebiliriz. Contact filminde Jodi Foster'ın yaptığı gibi. Halen
    iki boyut arasında mikroskopik bağlantılar olabileceği bilim
    adamlarınca kabul görüyor.
    Kuantum mekanikçileri ise çoğul evrenler üzerinde yoğunlaşmış
    durumdalar. İki atomik parça çarpıştığında bir evrende sola ama diğer
    evrende sağa giderler. Buna çok boyut özelliği deniyor. Sorun gidilecek
    noktayı tayin edememek. Back To The Future filmi de bu teoriye
    dayanıyordu. Orada gereken enerji plutonyum kullanılarak yaratılmıştı.
    Oysa gerçek yaşamda böyle bir enerji elde etmek için şu an bilinen en
    kuvvetli reaktörden 4 milyar kez güçlü bir kaynak bulmak gerekiyor
    maalesef.
    Zaman yolculuğunu ispat etmeye çalışan her kim olursa öncelikle bilim
    adamları karşısında yanıtlaması gereken bir paradoks var. 'Büyükbaba
    Açmazı'. Yani zamanda geri gider ve büyükbabanızı öldürürseniz siz
    nasıl doğmuş olacaksınız; eğer yoksanız büyükbabanızı kim öldürdü.
    Hawking'in yanıtı basit. 'Kronoloji Koruma Varsayımı (Chronology
    Protection Conjecture)'. Doğa kanunları zamanda bir yolculuğa asla
    müsaade etmez. Biraz şevk kırıcı ama...
    David Deutsch ise yanıtın kuantum çekim yasalarındaki yeni düzenlemelerle verilebileceğine inanıyor. Gelecek 100 yıl içinde.
    Dünya tarihinde zaman yolculuğu yapan insan da yok değil aslında. Mir
    Uzay İstasyonunda iki yıl geçiren kozmonot Sergei Avdeyev sürekli
    saatte 17.500 mil hızla yörüngede döndüğü için saniyenin 50 de biri
    kadar geleceğe gitmişti. Sprinterler için çok şey ifade edebilecek bir
    uzunluk aslında.
    Son tahlilde zaman yolculuğu bizim nesil için biraz erken duruyor gibi. Şimdilik filmlerle idare edeceğiz.
    BİR GÜN BU MÜMKÜN OLACAK.
    İnsan aklına gelen her şey gerçekleşir diye bir teori vardır. Bir
    zamanlar Aya gitmek hayaldi ve Mark Twain bunu kitabında yazdığında ona
    deli gözüyle bakmışlardı. Ama gerçekleşti.Bir gün zaman tünelinde
    yolculuk ta getrçekleşebilir neden olmasın. Evrende hiç bir şey yok
    olmadığına göre?
    Işık hızı
    Zamanda hareket , başka galaksilere, başka yıldızlara ulaşmak...
    İnsanoğlunun önündeki bütün büyük emeller eninde sonuda ışık hızı
    engeline takılıyor.
    Bu engel aşılabilecek mi?
    Yeterince güçlü ya da yeterince yakıtı olan sabit ivmeli bir motorla uzun sürede ışık hızına çıkılabilir diyelim.
    İyi de, uzay boş değil ki... Meteorlardan, gök cisimlerinden
    bahsetmiyorum: gaz bulutları bile ışık hızına çıkmanın önünde engel.
    Radyasyon dediğimiz nedir? Sub-atomik parçacıkların ışık hızında
    geziniyor olması. Zararı ne? O kadar hızlı ki parçacıklar, ortamdaki
    atomların çekirdeklerine ya da elektronlarına çarpınca, bu parçalar da
    atomdan koparak hızla dağılıyorlar. Al sana zincirleme reaksiyon.
    Peki, ışık hızında giden bir uzay gemisinin bir hidrojen bulutuna girmesinin bundan ne farkı var? Yok!
    Yani yeterince kalın bir zırh arkasında değilse, uzay gemisi saniyeler
    içinde termonükleer bir araca dönüşebilir. Peki zırh kalınlığı nasıl
    belirlenecek?
    Işık hızının onda birine çıkmak bile büyük bir başarı olacak gibi geliyor bana.
    Ne dersiniz?
    Evrende ışık hızına çıkabilecek tek parçacık fotonlarıdr ki onlarında
    durağan kütleleri sıfır kabul edilir.Heleki insanların bu yüksek
    hızlara dayanabilmeleri mümküm değildir.İnsan vücudu saatte 12000km
    hızı bile kaldıramaz nerde kaldı saniyede 300.000 Km/Sn. Ayrıca ivmeli
    hareket eden her maddenin kütlesi ivmesine oranla büyür yani makine ne
    kadar hızlanırsa harcaması gereken yakıtta o kadar fazla olacaktır.yani
    ışık hızının 1/10una dayanabilecek parçacık şu anki fizik yasalarına
    göre teorik olarak yok
    KARA DELİK NEDİR?
    Kara delik, en basit ifadesiyle, yakınındaki nesnelerin kendi çekim
    alanından kaçıp kurtulmasına izin vermeyecek kadar büyük bir kütlenin
    yoğunlaştığı uzay bölgesidir. Çekim konusunda eldeki en iyi teori
    Einstein'ın Genel Relativite Teorisi (GRT) olduğuna göre kara delikleri
    anlamak için bu teorinin bazı sonuçlarını incelememiz gerekir. Bunun
    için çekimi oldukça basit bir durumda inceleyelim.
    Bir gezegenin üzerinde durduğunuzu düşünün. Düşey yukarıya doğru bir
    taş atıyorsunuz. Çok hızlı atmadığınızı kabul edersek, taş bir süre
    yükselecek ve gezegenin çekimi nedeniyle oluşan zıt yönlü ivmenin
    etkisiyle yavaşlayıp duracak ve geriye düşmeye başlayacaktır. Taşı
    yeterince hızlı atarsanız, taşın gezegenin çekim etkisinden tamamen
    kurtulmasını sağlayabilirsiniz. Artık hep yükselir.
    Taşın gezegenin çekim etkisinden kurtulmasına yetecek en küçük fırlatma
    hızına kaçış hızı denir. Tahmin edeceğiniz gibi, kaçış hızı gezegenin
    kütlesine bağlıdır: Gezegenin kütlesi çok büyükse, çekim çok kuvvetli
    ve kaçış hızı çok yüksektir. Hafif bir gezegenden kaçış hızı da
    küçüktür.
    Kaçış hızı gezegenin merkezinden ne kadar uzak olduğunuza da bağlıdır:
    Merkeze ne kadar yakınsanız, kaçış hızı o kadar büyüktür. Yeryüzünden
    kaçış hızı 11.2 km/s'dir (atmosfer sürtünmeleri hariç). Yani, herhangi
    bir cismi yeryüzeyinden yukarıya doğru saniyede 11.2 km hızla atmayı
    başarabilirseniz, cisim size geri dönmez. Ay'da kaçış hızı 2.4 km/s'dir.
    Şimdi, yüzeyindeki kaçış hızının ışık hızından da (saniyede 300 000 km)
    büyük olduğu, küçük bir yarıçapa yığılmış muazzam bir kütle hayal edin.
    Hiç bir şey ışıktan hızlı gidemeyeceğine göre, bu kütlenin çekim
    alanından hiç bir şey kaçamaz. Bir ışık demeti bile çekim etkisiyle
    durdurulup geri çekileceğinden, bu kütleden ışığın kaçması mümkün olmaz.
    Işığın bile kaçamayacağı kadar yoğun kütle yığını fikri 18. yüzyılda
    yaşamış olan Laplace'a kadar uzanır. Einstein'ın genel relativiteyi
    geliştirmesinden neredeyse hemen sonra Karl Schwarzschild bu teorinin
    matematik denklemlerinin böyle bir nesneyi tanımlayan çözümlerini
    keşfetti. Çok daha sonraları, 1930'larda Oppenheimer, Volkoff ve Snyder
    gibi kimselerin çalışmalarıyla insanlar evrende böyle nesnelerin
    gerçekten var olabileceği olasılığını ciddi ciddi düşünmeye başladı. Bu
    araştırmacılar, yeterince büyük bir yıldızın yakıtı bitince, kendisini
    kendi çekim etkisine karşı destekleyemeyeceğini ve bir kara deliğe
    çökeceğini gösterdiler.
    Genel relativitede çekim uzay/zamanın eğriliğinin bir
    manifestasyonudur. Büyük kütleli cisimler uzay ve zamanı çarpıtır,
    eğrileştirir ve büker; böylece geometrinin bildik kuralları oralara
    uygulanamaz olur. Bir kara delik yakınlarında uzayın çarpıklığı
    aşırılaşır ve kara deliklerin bazı çok acayip davranışlar
    göstermelerine neden olur. Örneğin bir kara deliğin olay ufku bulunur.
    Bu, kara deliğin sınırlarını işaretleyen küresel bir yüzeydir. Bu
    ufuktan içeriye geçebilir fakat dışarıya çıkamazsınız. Aslında, ufku
    bir kez geçtiniz mi kaderiniz geri dönüşsüz bir şekilde kara deliğin
    merkezindeki tekillik (singularite) noktasına yaklaşmaktır.
    Bu ufku kaçış hızının ışık hızına eşit olduğu yer olarak
    düşünebilirsiniz. Ufkun dışında kaçış hızı ışık hızından küçüktür,
    dolayısıyla roketlerinizi yeterince güçlü çalıştırabilirseniz kaçma
    şansınız olabilir. Fakat kendinizi olay ufkunun içinde bulursanız,
    geçmiş ola, roketleriniz ne kadar güçlü olursa olsun kaçamazsınız.
    Bu ufkun acayip geometrik özellikleri vardır. Kara delikten uzaklarda
    durmakta olan bir gözlemciye göre bu ufuk hoş, statik ve hareketsiz bir
    yüzey gibi görünür. Ancak ona yaklaştığınızda onun çok büyük bir
    hızının olduğunu fark edersiniz. Aslında o dışarı doğru ışık hızıyla
    hareket etmektedir! Bu durum, ufku içeri doğru geçmenin niçin kolay
    fakat dışarı çıkmanın niçin imkansız olduğunu açıklar. Ufuk dışarı
    doğru ışık hızıyla hareket ettiğinden onu dışarıya doğru geçmek için
    ışıktan hızlı hareket etmeniz gerekir. Işıktan hızlı gidemezsiniz ve bu
    nedenle de kara delikten kaçamazsınız.
    Bunlar size çok acayip gibi geliyorsa, endişelenmeyin: Gerçekten
    acayiptir. Ufuk bir anlamda sakin durmaktadır, fakat başka bir anlamda
    ışık hızıyla hareket etmektedir. Birazcık "Aynanın İçinden"deki
    Alice'in durumuna benzer: Orada sadece aynı yerde kalmak için bile
    hızlı koşması gereken bir yerde bulur kendini Alice.
    İçeri girdiniz mi, uzay/zaman, yarıçapsal uzaklığı ve zamanı tanımlayan
    koordinatların rollerini takas etmelerini gerektirecek kadar
    çarpıklaşır. Yani, merkezden ne kadar uzak olduğunuzu tanımlayan r
    koordinatı zaman-gibi, zamanı gösteren t koordinatı uzay-gibi haline
    gelir. Zamanı cetvelle, uzaklığı da saatle ölçmek zorunda kalırsınız.
    Bu da şu demektir: Şu anda bulunduğunuz yeri (uzaydaki yerinizi = mekan
    koordinatlarınızı) istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz ya da
    isterseniz aynı yerde durabilirsiniz; ama zamanı durduramaz, geri
    döndüremez veya zamanda yolculuk yapamazsınız. Bir kara deliğin olay
    ufkunun içindeyse, bulunduğunuz yeri değiştirme imkanınız yoktur.
    Genel görelilik evrende geçerlidir
    Zaman akış hızı ve bu hızda çeşitli koşullar altında değişimi öngören
    genel görelilik kuramı bildiğimiz fizik sınırları içinde, yani evrende
    geçerlidir.Solucan delikleri üst-uzay (hyperspace) denilen evren
    dışında bir ortamdaki bir oluşumdur. Üst-uzayın çalışma frekansı
    evrenin çalışma frekansından farklı olabilir. 1sn-18 saat farkı zaman
    akış hızındaki farka bağlıdır.Bu zaman akış hızı ilginç bir kavram.
    Teoride, evrenin çalışma frekansına faz farkı ekleyerek zaman akışını
    hızlanmış ya da geriye doğru olarak gözlemek mümkündür: Gözümüzün
    saniyede 24-25 kare algılamasından dolayı ileri giden bir arabanın
    tekerleğini dönüş frekansına bağlı olarak duruyor, yavaş dönüyor ya da
    ters yönde dönüyor olarak gözleyebildiğimiz gibi... Bunun direk sonucu
    zaman ekseninde istediğin yönde harekettir, zaman yolculuğudur.
    Philadelphia deneyi ve kuantum evreni :
    U.S.S Eldrige gemisine yeterince güçlü jeneratörler bağlanıp çok güçlü
    bir manyetik alan oluşturulduğunda geminin ortadan yok olduğu ve
    geminin norfolk ta görüldüğü hakkında açıklamalar var (gerçekliği
    hakkında bilgim yok) bu mümkün olabilir mi (tabi olamaz ama) uzayın
    bükülmesiyle mi alakalı?
    Soru: Çetin kardeşim sayfalarındaki bilgileri takip ediyorum
    bazen..Bazıları safsata olsada önemli olan düşünmek. Einstein'ın dediği
    gibi hayal etmek bilgiden daha önemlidir. Einstein'ın kuramına göre
    dünyanın manyetik alanı uzayı büküyor.Sen de diyorsunki maddede uzayı
    büküyor bu nasıl oluyor ? Biraz açabilirmisin...Jenarötörle meydana
    getirilen bükülme niye farklıdır dünyanın manyetik bükmesinden?
    Sevgili SOLİD einstein'ın ''dünyanın manyetik alanı uzayı büker'' diye
    bir sözü yada iması yok!! Öncelikle bunu bilmeni isterim.Üstadı önce
    iyi tanı. Einstein, ''kütlesi olan herşeyin uzay/zamanı büktüğünü''
    söyler.Genel Göreceliğin özü budur.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:34 pm

    Çetin BAL 22/07/2005...Philadelphia deneyi ve kuantum evreni :
    Bir maddeyi uzayda ışınlamanın temel mantığı: ''Bir uzay/zaman eğriliği elde edebilmek ve bu eğriliği yönlenedirebilmektir.''
    Bugün bilim dünyası bir parçacığın yerçekimsel uzay /zaman eğriliği ile
    bir elektromanyetik enerji damlacığının yerçekimsel sapma alanlarını
    birbiriyle karıştırıyorlar.Bu çok derin bir uzay-zaman ve kütle'ye ait
    mühendislik bilgisini içerir.Şimdi çok bariz bir hata varki yani şunu
    biliyoruz MADDE yoğunlaşmış enerjidir.Bu tamam! Birde KÜTLE denen bir
    şey var! Einstein Birleşik Alanlar Kuramı dahilinde uzay/zaman
    eğriliğini tanımlarken kütle ile enerjinin bu eğrilik çerçevesinde
    matematiksel olarak nasıl bir ilintiyi barındırdığını
    açıklayamamıştı.Denklemin o bölümü boş bırakılmıştır. İşte PHİLADELPHİA
    DENEYİ nin esası burda gizli! Parçacıksal yerçekimi alanları dahilinde
    olan uzay/ zaman bükülümü büyüdüğünde bunun karadeliksel bir sonla
    noktalandığı herkesce ve denklemlerce bilinen bir şeydir. Ama parçacığa
    ait kütleden ileri gelen uzay/zaman eğriliği alanı ile yoğunlaştırılmış
    dalgalan enerji alanlarına ait KÜTLE faktörününde benzer şekilde bir
    uzay/zaman eğriliği karakterine sahip olacağı yani bir benzerinin açığa
    çıkacağı sanılıyor. Aslında tam bu noktada çok ince bir espiri var.
    İşte burda okuyucularıma bir göz kırpmam gerekirse yerçekimine
    gerçekten parçacıktaki yada bir enerji noktası yoğunluğundaki alan
    içinde uzay/zamanı eğen şeyin gerçekten her ikisinde ortak olan kütle
    faktörünün mü rol oynadığını sanıyorsunuz? Bunun yanıtını doğru
    bilenler farklı uzay/zaman eğrilikleri anlayışına ulaşır.İşte tam bu
    noktada bir kaç elektrik jenaratörüyle çok az bir hatırı sayılır
    elektromanyetik yoğunlaşmanın karşımıza çok farklı biçimde düzenlenmiş
    bir uzay/zaman eğrilik alanını ortaya çıkaracağı bilgisine ulaşırız.
    Uzayın bilinenden çok farklı olarak bu tarzda eğirilmesi bir
    karadeliksel yada bir gezegene ait yerçekimsel uzay/zaman eğriliği
    deformasyonundan çok farklı bir deformasyonu ifade eder! Sanırım
    geminin neden kaybolduğunu anladınız...
    Madde bir enerji damlasıdır ( bir enerji yoğunluğudur).Ama nasıl bir
    enerji damlasıdır.Madde aynı zamanda uzay/zamansal bir geometriyi
    temsil eder. Ve temeli elemanter parçacıklardır.Bunlar uzay/zamanın
    dalgalanan çizgisi içinde kuantum çölülünün holomikroskopik ölçeğinde
    elektriksel ve manyetik dalgalanmaların zamana bağlı farklılaşmlarından
    doğan boyutsal düzlemlerdeki uzayıp kısalmalar ( alçalıp yükselmeler)
    sonucunda meydana gelen elektromanyetik girdaplardır. Parçacık temelde
    bir ışık vorteksidir.Yani diğer anlamda bir maddesel parçacık
    uzay/zaman boyutundaki mikroskopik bozulmalar sonucunda uzay/zamanın
    çizgilerinin düğümlendiği birbiri üstüne dolandığı uzay/zaman
    iplikçiklerinden sarılı bir yün topu gibidir ve içi fotonlarla dolu bir
    tür uzay/zaman çukurudur. Şimdi bu noktada bir elemanter parçaçığa aynı
    anda bir elektromanyetik alan yükü eşlik ettiği gibi yine benzer
    şekilde merkezden uzaklaşıldıkça zayıflayan küresel bir uzay/zaman
    eğriliği atmosferi meydana getirir.Biz buna bir elektrondaki
    elektriksel alanlar ve kütleçekimi alanları adını veriyoruz. Bu alanlar
    elektronun merkezinden dış çevresine doğru birbiri üstüne biner
    vaziyette iç içe geçmiş biçimde dış uzaya doğru açılım
    gösterirler.Şimdi eğer biz bu elementer parçacıkları atomlar ve
    moleküller olarak bir araya yığarsak bir güneş kütlesi elde ederiz.Bu
    durumda kendi üstüne çökmüş ve düğümlenmiş bir uzay/zaman eğrilik
    kavisini yani bu türde bir yerçekimsel alan etkisinide yine makroskopik
    ölçeğe taşımış oluruz. İşte böyle bir uzay/zaman eğriliği atmoseferi
    içi dolmuş bir uzay/zaman eğrileşmesidir.Zaten bir parçacıkta bunu
    ifade eder.
    Yani bir parçacığın enerji, zaman, kütle, kütleçekim ve uzay/zaman
    eğriliği denen alanı içinde bir parçacık başka bir parçacığı dahiline
    aldığında ortadan kaybolmaz sadece aynı etkiyi daha da büyütür.Yani
    normalde bir parçacığın temelde uzay/zaman içinde görünmez olan bir
    doku olması lazım.Çünkü bir parçacık uzay/zamanda bir eğriliği ifade
    eder.Ama bu eğri uzay/zaman çizgileri birbiri üstüne dolananınca biz bu
    eğrilmiş uzay/zaman parçasını bir elemenater parçacık olarak
    görüyoruz.Ve onla etkileşime giriyoruz.Şimdi
    eğer biz bir parçacığı oluşturan bu birbiri üstüne dolanan eğriltilmiş
    uzay/zaman çizgilerini tekrardan açıp düzleştirirsek parçacık ortadan
    kaybolur ve geriye sadece boş ve düz bir uzay/zaman geometrisi kalır.

    Peki parçacık nereye gitti? Parçacığa ne oldu? Anlatabildim mi! SIR
    burda! Yani tüm sır serbest uzay/zaman çizgilerini temsil eden
    elektromanyetik alanlar ile birbiri üstüne dolanık uzay/zaman çizgileri
    ile temsil edilen elektromanyetik vorteks denen parçacıklar arasındaki
    ilişkiyi anlamaktır.Eğer biz mikroskopik vakumdaki biribirini kesen
    ışık dalgaları noktasındaki uzay/zamansal değişimin yani bükülümün bir
    benzerini makroskopik ölçekte yaratabilirsek ve makroskopik aralıktaki
    elektromanyetik yoğunlaşma kriterleri içinde uzay/zaman kendi üstüne
    dolanıp çökmeyecek kadar geniş alanlarda eğrildiği için bu güç alanı
    içinde uzay/zaman bilinenden çok farklı bir biçimde eğrilecektir. Bu
    sanki merkezi bir çökme noktası olmayan boş bir uzay/ zaman eğriltisi
    olacaktır.İşte böyle bir alana giren maddeler bu uzay/zaman eğriltisi
    içine girdiğinde tümüyle uzay/zamanda kütlesel bir görünmezliğe sahip
    olacaktırlar. Aslında madde tam anlamıyla başka bir boyutta
    değildir.Madde yine ordadır ama bu bir çeşit gerçekliğin kendi içindeki
    geometriksel bir ilüzyonudur.
    Zaman makinesi gerçek mi?
    Bilim ve ötesi -Yazar: M. Ata Nirun

    Zamanda yolculuk olasılığı TimekabinFiziksel
    yasalar zaman makinesinin yapılabileceğine karşı çıkmazlar ama hiç
    kimse daha henüz böyle bir makineyi oluşturamamış ve bu bir umuttan
    öteye gidememiştir çünkü böyle bir oluşum için çok özel koşullar ve
    materyaller gerekmektedir ama bunlar henüz yoktur. Hayfa’daki Technion
    İsrail teknoloji enstitüsünden fizikçi Amos Ori şimdilerde zaman
    makinesinin dizaynı için daha pratik ve daha potansiyel çalışmaları
    sürdürmekte. Bunlar her ne kadar önceki çalışmalara benzemiyor ise de
    evrende varolan doğal vakum ve madde enerjisine yönelik çalışmaları
    içeriyorlar. Zaman yolculuğu kavramı temelde basit olarak “şimdi
    burada” mantığıyla başlıyor, yani bizim geleceğe sürüklenmemiz ya da
    gitmemiz için tek yönlü bir çıkış noktasını kullanmamız gerekiyor.
    Bunun anlamı zaman yolculuğunun yapılabilmesi için önce yola çıkış
    noktasının çok iyi belirlenmesi gerekiyor aksi halde yola çıktığınız
    yere dönemeyebilirsiniz. Çünkü Einstein’ın “Görecelik Kuramı” na göre
    geleceğe giderken zaman sizinle beraber iki kat hızlanıyor. Yani
    yolculuk esnasında zaman katlandığı için sonsuz bir hıza ulaşılıyor.
    Çünkü akıl almaz hıza ulaşan hareket, zaman yolcusunun içinde yaşadığı
    saati şiddetle etkiliyor ve bir anlamda da geçersiz kılıyor. Zaman
    yolcusu dünyaya geri dönebilirse çok uzun yılların geçmiş olduğunu
    görüyor hatta artık döneceği bir evinin olmadığını anlıyor. Yani uzun
    lafın kısası zaman yolculuğu daha da doğrusu zaman makinesinin
    yapılabilmesi yeterli değil. Bu makineyi yapsak dahi uzay-zaman ve
    mekan üçgeni içerisinde kaybolmamız kesin gibi, öyleyse önce evrensel
    gizemi çözmek gerekiyor.
    Geçmişe veya geleceğe dönebilir miyiz?
    Zaman Yolculuğu mümkün mü?
    Zamanda yolculuk olasılığı Eins
    Kurt Gödel & Albert Einstein (1931)
    Bilim ilerliyor ve araştırıyor, bugün kuramsal olarak zaman yolculuğu
    mümkün ama pratikte uygulanması mümkün değil. Geçmişe giden zaman
    yolcusu kendi varlığını ve yola çıktığı geleceği ortadan kaldırabilir.
    Gelecekte ise, eğer öldüyse zaten varolmayacaktır.
    Zamanda yolculuk olasılığı A_viaggi_tempo_1
    Bilim kurgu tutkunlarının değişmez rüyası olan zaman yolculuğu,
    günümüzde önemli araştırmalara neden oluyor. Bilimciler ve düşünürler,
    H. G. Wells´in öngördüğü bir tür zaman makinesinin yapılabileceğini
    varsayıyorlar, zaman içinde yolculuk fikri geliştirilirken yeni
    yaklaşımlar da ortaya çıkıyor, zamanda yolculuğun, uzayda yolculuk
    anlamına gelmediği aksine "kendi içinde yolculuk" olarak düşünülmesi
    gerektiği yani zaman içinde ileriye ve geriye yolculuk yapılabileceği
    iddia ediliyor. Bütün bu varsayımlara karşı çıkanlar da var; beş
    dakikalık bir süre içinde yüz yıllık bir zaman dilimi aşılsa dahi yine
    aynı yerde kalınacağı söyleniyor. Einstein´ın Görecelik Kuramı
    geliştirildikçe, zaman yolcusunun uzaydaki göreceli hareketi de zamanla
    eşit olacağından, zaman yolculuğunun yeni olasılıklara izin vermeyeceği
    belirtiliyor.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Zamanda yolculuk olasılığı Empty Geri: Zamanda yolculuk olasılığı

    Mesaj  AsiRuH Çarş. Kas. 12, 2008 11:35 pm

    Gödel´in Evreni
    1949 yılında Kurt Gödel, Einstein´ın alan denklemlerini kullanarak, bir
    evren modeli tasarladı. Tasarım Einstein´ınkine benziyordu ama Gödel´in
    yaklaşımında kozmolojik sabitlere negatif bir değer veriliyor (Einstein
    formüllerine göre evrenin genişlemesi durmuştu) ve kozmik bir zamanın
    tanımlanması imkansızlaşıyordu. Çünkü yerel zaman gözlemcileri ile
    maddenin hareketi bir dünya zamanı içinde uyumsuzlaşıyordu. Modelin en
    inanılmaz yönü, varoluş kapanıyor, zamansal düğümler bir roketin gökte
    çizdiği yay gibi ancak yeterli eğimi çizdikten sonra, gözlemci geçmiş
    veya gelecekteki bir konuma gidip gelebilme imkanını bulabiliyordu. Her
    ne olursa olsun, dünyadaki herhangi bir konumda deneysel olarak
    varsayılan dönülebilir geçici bir dönem varoluyor ve eğer P ve O gibi
    iki hayali noktayı varsayarsak, P, O´dan önce geliyor ama daha sonra
    zaman çizgisi P ile O´yu birleştiriyor ve bu kez O, P´den önce
    geliyordu. İşte bu dönülebilir zaman çizgisi Wells´in rüyası olan zaman
    çizgisiyle iş değerdedir. Gödel´in evreni aslında yeterince tanımlanmış
    değildi ve sonuç olarak da zaman yolculuğunun imkansız olduğu sonucuna
    varıyordu. Kısacası, Gödel´in evreni imajinatifti, fiziksel
    olasılıklara dayanmıyordu.
    Zaman yolcusu ne yapacağını çok iyi bilmelidir
    G. J. Whitrow´a göre ise, kozmik rota yani dizinsel zaman akımı kuramı
    yerine kozmik zaman olayı düşünülmelidir. Radyasyonun temelinde bulunan
    mikro-dalgalar kalıcıdırlar ve çoğulun tıpatıp örneğine sahiptirler
    yani bütünün aynısıdırlar. Whitrow şöyle diyor; "Sonuç olarak, biz
    evrenin baştanberi homojen bir varoluş olduğu düşüncesindeyiz. Bu da
    kozmik zamanın varolduğunun güçlü bir kanıtıdır." Bu yaklaşım Gödel´in
    modeli ile uyumsuzdur. zaman yolculuğuna izin verir ama yolculuğun
    fiziksel olarak yapılabileceği imkansız görünür. Herşeye rağmen zaman
    yolculuğunun imkansız olduğu düşüncesinin duygusal bir yaklaşım olduğu
    düşünülmektedir çünkü düşüncenin temelinde doğaya karşı gelmek vardır.
    Gödel rahatsızdı zira birisinin geçmişe yolculuk yaparak, kendi
    gençliği ile karşılacağına inanıyor ve; "Düşünün ki, bu insanın
    anılarında bu durumu yaşadığı bulunmuyor." diyordu. Bu bakış açısı,
    kaderciliğin neden-sonuç ilişkisi inancına aykırıdır, bir anlamda yeni
    bir kaderin oluşacağı var sayılabilir yani kişinin yapacağı olacak
    olandır. Bu nedenle, Gödel´in endişelendiği gibi kişinin ne olduğunu
    hatırlamaması önemli değildir ama bu noktada dikkat edilmelidir ki,
    zaman yolculuğu varsayımına engel olan şey, kişinin kendisidir çünkü
    kendi kendisinden korkacaktır. Öyleyse zaman yolculuğunda geçerli kural
    ne yapacağınızı bilmenizdir.
    Bir sinema izleyicisi gibi olabilecek miyiz?
    Eğer Abraham Lincoln öldürüldüğünde siz zaman içinde geriye dönüp,
    dondurma yiyorsanız, gelecek Lincoln öldürüldüğünde siz dondurma
    yediniz şeklinde oluşacaktır. Burada Lincoln´un ölümü ile sizin
    dondurma yemeniz arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Çünkü dondurma
    yemeniz veya yememeniz Lincoln´un ölümünü etkilemez. Sonuç olarak
    bilimle felsefenin karşıtlığı, felsefe ile dinin karşıtlığını benzer ve
    ikilimler arasında destekleyici etkenler vardır. Bu yüzden dinsel
    kadercilik tartışması sonuçta zaman yolculuğunun takyonlar yapılıp,
    yapılmayacağı sonucunu oluşturur. Geçmişteki olaylar, mantıklı
    olmayabilirler, öngörülmemiş bir olay yaklaşımı ile de
    değerlendirilemezler çünkü yapılmamış eylem ancak olasılıktır. Veya
    geçmişteki olayları değiştiremeyiz yaklaşımına girmemiz gerekir. Zaman
    yolculuğunu yapabilirsiniz ama müdahale etmeniz yasaklanabilir. Sessiz
    kalmanız gerekecektir. Zaman yolculuğu hakkında endişelerin azalması
    için belki de gerekli olan şey, ilahi bir bilgi ya da mantı ötesi bir
    bilgi kaynağının konuyla ilişkisi olduğunu varsaymaktır. bu da bizi
    Tanrı inancına götürür veya Tanrı´nın neyi bildiği düşüncesine...
    Geri döndüğünüzde kendinizi bulamayacaksınız ama giden kimdi?
    Zaman yolculuğunun önemli olup olmadığı çok dikkat edilmesi veya
    tartışılması gereken bir olaydır. Eğer bu teknolojiye ulaşılmış olunsa
    dahi. o noktada durmak gerekebilir. Geçmişi öğrenmek, çok ama çok
    pahalıya malolabilir zira içinde bulunduğunuz anı kaybetmeniz olasılığı
    çok yüksektir. Örneğin inandığınız bir inancın çok farklı bir şey
    olduğunu hatta olmadığını öğrenmek çok büyük yıkımlara neden olabilir.
    Tarihi olayların zaman içersinde ne derece değişmiş olduklarını ya da
    değiştirildiğini görmek sanıldığından çok daha büyük bir felakete
    götürebilir. Ama karşıt anlamda bu eşiğin aşılması kaçınılmaz da
    olabilir, er veya geç bu noktaya gelinecektir. Böyle bir durumu, bir
    bilgisayarı sıfırlamaya benzetebilirsiniz. Herşey yeniden
    başlayacaktır, hatta artık geçmiş yoktur yani geçmişinizi yitirmiş
    olacaksınız. Yepyeni ve hatta hiç hoşlanmayacağınız bir geçmişiniz
    olacaktır. Bireysel olarak ortaya çıkabilecek riskler de aynı
    düzeydedir. Geçmişe ve çok daha tehlikelisi ama daha doğru anlamda
    imkansıza yani geleceğe gidip gelmek makul mantık eşiğini aşmaktadır.
    Ölmüş olduğunuz bir geleceğe gitmek, Wells´in Zaman Makinesi´nde
    varolmayan bir kavramdır ama öyle bir gelecekte olmamanız, sizin
    geleceğe giden varlığınızın da olmayacağı anlamındadır.
    Galiba geçmiş, gelecek ve şu an birer hayalden öte değil...
    Bütün bunlar bizleri ağır ve zorlu tartışmalara götürür. Üstelik bu
    tartışmalarla bir yere varılmayacaktır. Zira denenmesi gereken şey
    deneyin ta kendisi yani zaman yolculuğunu yapabilmektir. Bir başka
    yaklaşıma göre ise gelecek zaten yoktur çünkü oluşmamıştır öyleyse
    zamanın gerçekleşmiş ve gerçekleşmemiş iki ayrı yönü vardır. Geleceğin
    varsayımlarla dolu olması, şu anda yapacaklarımızın sonuçlarını içerir
    ama bu varsayımların sınırsız olmadığı da unutulmamalıdır. Her bireyin
    gelecekte sınırlı varsayımları vardır, bunlardan birisi
    gerçekleşecektir veya hiçbirisi gerçekleşmeyecektir çünkü birey ölmüş
    olacaktır. O zaman da bireyin geleceği bildiğimiz anlamda yoktur ya da
    çok küçücük bir yaklaşımla ölü bireyin geleceği ölümün görülmesi yani
    tanımlanmasıdır. Geçmişle ilgili paradokslar şaşırtıcı olabilirler ama
    geleceğin paradoksları çok daha şaşırıtıcı olabilir. Geçmişeki olaylara
    müdahale etmeye kalkışmak ise, varlığınızı ortadan kaldırabilir. Atom
    bombasının Hiroşima´ya atılmasını engellemek inanılmaz bir alternatif
    zaman devamlılığını ortaya çıkarabilir, böyle bir gelecekte II. Dünya
    Savaşı dana sürecek, belki ölenler ölmeyecek, ölmeyecek olanlar ise
    ölecektir. Bugünün dünyası oluşmayacak, zaman makinesi yapılmayacak ve
    böyle bir geçmiş-gelecek olasılığında geçmişe gidilemeyecektir oysa ilk
    yapılan eylem geçmişe gidip atom bombasını engellemekti demek ki buna
    kalkışıldığında tekrar çıkış noktasına hiçbirşey olmamış gibi
    dönülecektir. Sonuçta, zaman yolculuğu fikren mümkündür ama pratikte
    mümkün değildir çünkü geçmişe dönen zaman yolcusu bulunduğu yere tekrar
    dönemeyecektir. Bu da herşeyin göreceli olduğu bir evrende yaşıyoruz
    anlamındadır.
    Alıntı:
    1-''Zamanda yolculuk olasılığı'' ve ''Işınla beni Scotty'' : www.cnnturk.com.tr' sayfasından alınmıştır
    2- Geçmişe veya geleceğe dönebilir miyiz? --Zaman Yolculuğu Yapılabilir
    mi? ( Michio Kaku) -- Fenomen Dergisinden alıntı yapılmıştır.
    3- ''Zaman içinde zaman'' Filim tanıtımı H.G.Wells -Beyazperde.com - adresinden alınmıştır.
    4- ''Zaman Genel Görecelik Kuramı'' -Bilim Araştırma Vakfı- yazılarından alınmıştır.
    5- Kaynaklar: THULU örgütü: a-) L. Pauwels - J. Bergier: Büyücülerin
    Sabahı b-) Turgut Gürsan: Hitler Almanyası’nın Gizli Tarihi
    c-) Ergün candan : Gizli Sırlar Öğretisi, Net siteleri
    6- Zaman Makinesi Gerçek mi? Alıntı: -Bilinmeyen.Com- yazar: M. Ata Nirun
    7-Geçmişe veya geleceğe dönebilir miyiz? Zaman Yolculuğu mümkün mü? Alıntı: -Bilinmeyen.Com-
    8- Arzdan Arşa sonsuzluk kulesi kitabının yazarı Hans von Aiberg'in yazıları /Hitler Naziler ve
    sekülerizm-Uzak doğu bağlantıları.
    http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/sayfaonbes.htm

      Forum Saati Paz Kas. 17, 2024 8:55 am