840-1212 tarihleri arasında, Türkistan ve Maveraünnehir'de hâkimiyet kuran ilk Müslüman Türk devleti.
Karluk, Çiğil, Yağma ve diğer Türk boylarından meydana gelen
Karahanlılar Devleti, devrin İslâm kaynaklarında El-Hâkaniye,
El-Hâniye, Âl-i Afrasiyab; başka eserlerde de, Alp-ilig Hanlar,
Arslan-Buğra Hanlar unvanlarıyla anılır. Karahanlılar tabiri, batılı
şarkiyatlar tarafından, bu sülâlenin "kara" unvanını çok kullanmaları
sebebiyle verilmiştir. "Kara", Türkçe'de, kuzey yönünü işaret etmesinin
yanında, büyüklük ve yükseklik de ifade eder.
Karahanlılar Devleti, 840 senesinde Uygur Devleti'nin, Kırgızlar
tarafından yıkılmasıyla, Orta Asya bozkırlarında, Bilge Kül Kadır Han
tarafından kuruldu. Kadır Han, Mâveraünnehir'i almak isteyen Sâmânîler
Devleti ile mücadele etti. Karahanlılar'ın başlangıç dönemi, ilmî
yönden pek açık değildir. Kadır Han'dan sonra, iki oğlundan Bazır
Arslan Han, Balasagun'da Büyük Kağan olarak, kardeşi Oğulçak Kadır Han
ise, Ortak Kağan olarak Taraz'da devleti idare ettiler. Oğulçak Kadır
Han, Sâmânî hükümdarı İsmail bin Ahmed ile devamlı mücadele etti.
Sâmânîler, 883 yılında Taraz'da devleti ele geçirince, Oğulçak,
Kaşgar'ı merkez yapıp, Sâmânî hakimiyetindeki bölgelere akınlara
başladı. Bu akınlar sırasında Oğulçak Kadır Han'ın yeğeni Satuk,
Karahanlılar'a sığınan, Ebu Nâsır adlı Sâmânî şehzadesi ve Müslüman din
adamları ile tanışarak İslâm dînini kabul etti.
Nuh peygamberin oğlu Yâfes'in torunları olan Türkler, hükümdarlarının
Müslüman olmasından sonra, yaradılışlarındaki temizlik ile seve seve ve
büyük topluluklar halinde, en son ve en mütekâmil din olan İslâmiyet'i
topluca kabul ettiler. Sekizinci asırda Müslümanlarla tanışıp,
içlerinden kısmen bu dini kabul edenlerin bulunduğu Türklerin 10.
asırda topluca İslâmiyet'i kabulü, netice itibariyle tarihteki birçok
hâdiseye yön vermesi bakımından pek önemlidir.
Müslüman olunca Abdülkerim adını alan Satuk Buğra Han, doğudaki
amcasına karşı mücadelesinde, Müslüman gönüllülerden de faydalandı.
Abdülkerim Satuk Buğra Han, 995 senesinde vefat edince Artuç'a
defnedildi. Yerine oğlu Musa hükümdar oldu. Onun çok kısa sürdüğü
anlaşılan saltanatından sonra hükümdar olan kardeşi Baytaş Arslan Han,
doğu kağanı Arslan Han'ı mağlup ederek, sülalenin bu kolunu ortadan
kaldırdı ve bütün Karahanlıları birleştirdi. Baytaş Arslan Han,
Karahanlı ülkesinde İslâmiyet'in yayılması faaliyetlerini tamamlayınca,
komşu Türk boylarını İslâm'a daveti, kendisine gaye edindi.
Baytaş'tan sonra, oğlu ebü'l-Hasan Ali hükümdar oldu. Bu dönemde
devletin batı kısmını kardeşi Buğra Han Harun idare ediyordu. Buğra
Han, 990 yılında İsbicâb'ı zaptedip, 992 senesinde Sâmânîlerin merkezi
Buhara'ya girdi. Böylece Horasan ve Mâverâünnehir, Karahanlıların eline
geçti. Şihâbüddevle ve Zâhirüdda'vâ gibi İslâmî unvanlar kullanan Buğra
Han, Kaşgar'a dönerken 996 yılında vefat etti. Yerine Ahmed bin Ali
geçti. Halife tarafından tanınan ilk Karahanlı hükümdarı Ahmed Han'dır.
Ahmed Han zamanında, Sâmânîler ve onlara bağlı devletçiklerle Karahanlı
münasebetini, devletin batı kısmını idare eden İlig Han unvanlı Nâsır
bin Ali sağlıyordu. Özkent'te oturan Nâsır, 996 senesinde Sâmânî
kumandanlarından Fâik'in teşvikiyle bu ülke topraklarına sefer
düzenledi. Fakat Gazne hâkimi Sebüktekin'in aracılığı ile bu iki
devlet, antlaşma yaptı. Bu antlaşmaya göre Sâmânîler, Seyhun sahasını
Katvan çölüne kadar Karahanlılara bırakıyor, Fâik de Semerkant valisi
oluyordu. Nâsır, 999 senesinde Buhara'yı zaptederek, Sâmânî hanedanı
mensuplarını Özkent'e götürdü. Nâsır Han, Gazneli Mahmud ile anlaşınca,
Ceyhun nehri iki devlet arasında sınır kesildi. Ayrıca Mahmud Han,
aralarındaki dostluğu güçlendirmek için Nâsır'ın kızı ile evlendi.
Nâsır, Sâmânîlerin bütün mirasına konmak ve Horasan'ı ele geçirmek
istiyordu. Bu yüzden Gazneli Mahmud'un Hindistan seferinden
faydalanarak iki koldan Horasan'a girdi ise de yenildi. Hânedan mensubu
Hotan Hâkimi Yusuf Kadır Han'dan yardımcı kuvvet alıp, Gazneliler'e
karşı yeniden askerî harekâta geçti. 1006 senesi Ocak ayının beşinde,
Sultan Mahmud'a mağlup oldu. Bu başarısızlık, Karahanlılar arasında
aile kavgalarına yol açtı. Nâsır, bağımsızlığını ilan etmek istedi.
Nâsır'a karşı, Büyük Kağan Ahmed Han, Gazneli Mahmud'a başvurduysa da,
Nâsır bin Ali, 1013 yılında vefat etti. Yerine, Arslan İlig unvanıyla,
kardeşi Mensur bin Ali geçti. Büyük Kağan Ahmed Arslan Han'ın
hastalığında, kendisini büyük kağan ilan eden Mensur Han, kardeşi
Muhammed'e de Arslan İlig unvanını verdi.
Ahmed Arslan Han, Ortak Kağan Yusuf Kadır Han ve Ali Tigin ile birlik
olup, hânedanlık kavgasına son vermek için harekete geçti. Ali Tigin,
Mensur'a esir düştü. Yedisu bölgesine yapılan seferde düşmana karşı,
hasta yatağında mücadele eden Arslan Han, Balasagun'a sekiz günlük
mesafede, yüz bin çadırdan fazla gayrimüslim göçebeyi mağlup etti.
Turfan'a kadar takip ederek ülkesini korudu. Ahmed Han, bu seferden
dönüşünde 1017'de vefat etti.
Ahmed Han'dan sonra büyük kağan olan Mensur Arslan Han ise, 1024
senesinde kendi isteği ile saltanatı Yusuf Kadır Han'a bıraktı. Bu
sırada Selçuklular'dan yardım alan Ali Tigin, Buhara'yı zaptetti. Yusuf
Kadır Han'a karşı, kardeşleri Ahmed ve Ali birleştiler. II. Ahmed,
kendisini 1014'te Muizüddevle lâkabıyla büyük kağan ilan etti. Kardeşi
Ali ise, Arslan İlig oldu. II. Ahmed Arslan Han; Balasagun, Hocend,
Ahsikas, Fergana ve Özkent'e hakim oldu. Yusuf Kadır Han, Gazneli
Mahmud ile görüştü. İki Müslüman Türk devleti arasında dostluk bağları,
evlenme yoluyla da kuvvetlendirildi. Bu görüşmede, Karahanlıları
ilgilendiren meselelerin yanısıra, Arslan bin Selçuk ve emrindeki
Oğuzların da Horasan'a nakledilmesi hususunda karara vardılar. Sultan
Mahmud, bir fırsatını bulup, Arslan bin Selçuk'u yakalattı ve
Hindistan'da Kalincâr kalesine hapsettirdi. Bu sırada Ali Tigin,
bozkırlara kaçtı ve Mahmud'un ülkesine dönmesi üzerine tekrar Buhara ve
Semerkand'a hakim oldu. Yusuf Kadır Han'ın 1032 yılında vefatıyla,
oğulları Süleyman, Arslan Han; Muhammed de Buğra Han unvanlarıyla,
devletin idaresini ele aldılar. Bu sırada Ali Tigin de Mâverâünnehir'de
kendisini Tavgaç Kara Buğra Hakan ilan etti.
Karahanlı hânedanı arasında kıyasıya devam eden mücadele sonucunda,
1042 yılında ülke kesin olarak ikiye ayrıldı. Nâsır bin Ali'nin
oğullarından Muhammed Arslan, Kara Hakanlık mevkiinde Büyük Kağan;
İbrahim de Tavgaç Buğra Kara Hakan unvanını alarak, Batı Karahanlılar
devletini meydana getirdiler. Yusuf Kadır Han'ın oğulları da, Doğu
Karahanlı Devletini idare ettiler.
Doğu Karahanlılar Devleti
Karahanlı Devleti ikiye ayrılınca; Büyük Kağan unvanıyla, Şerefüddevle
lâkaplı Ebû Şüca Süleyman bin Yusuf, merkezi Balasagun ve Kaşgar'ı
kendine bırakıp, kardeşlerinden Buğra Han Muhammed'e, Taraz ile
İsficab'ı, Mahmud'a ise Arslan Tigin unvanıyla ülkenin doğusunu verdi.
1043 yılında yapılan aile toplantısında ayrıca, eski Büyük Kağan II.
Ahmed Han'a da Mâverâünnehir, mülk olarak verildi. Fergana'nın bir
kısmı zaptedilerek, Bulgar ile Balasagun arasında yaşayan, on bin
çadırdan meydana gelen Türkler, 1043 senesi güzünde, topluca
İslâmiyet'i kabul etti.
İslam dininin esaslarına sıkıca bağlı, âdil bir hükümdar olan Süleyman
Han, ilim âşığı ve âlimlerin koruyucusuydu. 1056'da kardeşi Ortak Kağan
Buğra Han, Büyük Kağan Süleyman Han'la anlaşmazlığa düştü. Muhammed
Han, Süleyman Han'ı hapsettirip, büyük kağanlığını ilan etti. On beş ay
hükümdarlık yapan Muhammed Han, mevkiini büyük oğlu Hüseyin'e bıraktı.
Hüseyin Han'ı, kardeşi İbrahim tahttan indirtip, 1057'de Büyük Kağan
oldu. İbrahim Han, 1059'da, hânedandan Yınal Tegin tarafından
öldürülünce, Tuğrul Kara Han unvanlı Mahmud bin Yusuf başa geçti.
Mahmud Han (1059-1074, Ortak Kağan Tabgaç Buğra Kara Han ve Hasan bin
Süleyman, kaybedilen toprakları geri almak için harekete geçtiler. 1068
yılında iki taraf arasında yapılan antlaşma ile, Seyhun hudut
kesilerek, Fergana, Doğu Karahanlılara bırakıldı. 1074'te Mahmud Han'ın
yerine, oğlu Ömer geçti ise de, ancak iki ay hükümdarlık yapabildi.
Büyük Kağan olan Buğra Han Hasan bin Süleyman (1074-1103) devrinin ilk
yıllarında; Buge Budraç kumandasındaki Yabaku ve Basmılların da aynı
safta olduğu yedi yüz bin düşmana karşı, Ömer bin Mahmud kumandasındaki
kırk bin Müslüman askeriyle, büyük bir zafer kazanıldı.
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah (1072-1092), 1082'de Mâverâünnehir'i
zaptedip Özkent'e gelince, Doğu Karahanlı hükümdarı Hasan Han, onun
hakimiyetini tanıdı. Hasan Han'dan sonra oğlu Ahmed (1103-1128),
hükümdar olup, Abbasî Halifeliği ile münasebetlerde bulundu. Halife
Mustahzırbillâh (1094-1118), Ahmed Han'ın istediği beratı verip, ona
"Nûruddevle" demiştir. 1128'de Karahıtayları, Kaşgar kenti yakınlarında
mağlup eden Ahmed Han, onların batıya doğru ilerlemelerini durdurdu.
Ahmed Han'dan sonra 1128'de hükümdar olan oğlu İbrahim, Karahıtaylardan
yardım alarak, rakiplerini yendi. Karahıtaylar, II. İbrahim Han
(1128-1158) devrinde Balasagun'u zaptedince, merkez, Kaşgar'a taşındı.
Karahıtaylar, kendilerine isyan eden Karluklar'ın üzerine onu gönderdi.
1158'de de, öldürülen II. İbrahim Han'ın yerine oğlu Arslan Han ünvanlı
Muhammed ve sonra da torunu Ebü'l-Muzaffer Yusuf geçti. Yusuf Han,
1205'te vefat ettiği sırada, oğlu Ebü'l-Feth Muhammed, Karahıtaylı Kür
Han'ın yanında rehin bulunuyordu. Nayman Devleti kurucusu Küçlük
tarafından 1207'de kurtarılan Ebü'l-Feth Muhammed, daha sonra Kaşgar'a
gönderildi. Ancak, Kaşgar'a varmadan, şehirdeki beyler tarafından yolda
öldürüldü (1211). Bu durum, Küçlük'ün, Karahanlı merkezini işgal edip,
katliâm yaptırmasına sebep oldu.
Hânedanlık içi mücadele neticesinde bölünen Doğu Karahanlılar, Moğol
Naymanlarca işgal edilerek, hakimiyetlerine son verildi. Böylece Türk
milletine ve İslâm'a büyük hizmetleri olan Doğu Karahanlılar Devleti,
tarihe karıştı.
Batı Karahanlılar Devleti
Karahanlı Devleti ikiye bölününce, Batı Karahanlı Hanlığı, Mâverâünehir
ve Hocend'e kadar batı Fergana'yı içine almaktaydı. Büyük Kağanın
merkezi, önceleri Özkent, sonraları Semerkand oldu.
Bu devletin ilk hükümdarı I. Muhammed Han, 1052 senesinde vefat edince
yerine kardeşi Ortak Kağan İzzü'l-umma Ebu İshak İbrahim Tavgaç Han
geçti. Tavgaç İbrahim Han, Doğu Karahanlılardan Şaş, İlak gibi hudut
şehirleri ile Fergana'nın bir kısmını aldı. İbrahim Han, âlim olup, iyi
bir hükümdardı. Devletin idaresi için lüzumlu kanunları tanzim edip,
hırsızları tamamen ortadan kaldırdı. Ahalinin menfaatlerini koruyup,
piyasayı düzeltti. Âlimlerin sohbetinde bulunup onların tasvibini
almadan kanun koymadı. İbrahim Han, Ortak Kağanken, devlet aleyhinde
faaliyetlerde bulunan İsmailîleri, dâhiyane bir siyasetle ortadan
kaldırdı.
İbrahim Han'dan sonra, oğlu Şemsü'l-Mülk Nasr hükümdar oldu. Şaş ve
Tünhas hakimi Şuayb, yeni hükümdara isyan etti. Nasr Han, bu isyanı
bastırdı. Bu karışıklıktan faydalanan Doğu Karahanlılar, İbrahim Han'ın
zaptettiği yerleri geri almaya çalıştılar ise de, bu mücadele bir
antlaşma ile sona erdi. Daha sonra I. Nasr Han, Selçuklular tarafından
zaptedilen yerlerin alınması için bir hareket başlattı. Fakat
Melikşah'ın Semerkand'a gelmesiyle sulh yapılıp, akrabalık tesis
edilerek meseleler halledildi. Nasr Han da, âlimlere hürmet edip, ilim
merkezleri inşa ettirdi. Ticaretin gelişmesi için sosyal hayatın bütün
lüzumlu müesseselerini içine alan iki ribat yaptırdı.
1080 senesinde Nasr'ın vefatı üzerine, oğlu Ebu Şüca Hızır hükümdar
oldu. Hızır Han'ın saltanatı bir yıl kadar sürdü. Yerine geçen Ahmed
Han devrinde ulema ile hükümdar arasında bir anlaşmazlık oldu. Bu
sırada, Selçuklu Sultanı Melikşah, önce Buhara'yı sonra da Semerkand'ı
zaptetti ve Ahmed Han'ı Özkend'de esir alıp İsfahan'a götürdü. Bunun
sonucu, Karahanlı ordusunun temelini teşkil eden Çiğil Türklerinin
kumandanı Yakub bin Süleyman, Semerkand'a davet edilip hükümdar ilan
edilerek, Selçuklulara karşı bir ayaklanma başlatıldı. Bunun üzerine
Melikşah, ikinci defa Semerkand seferine çıktı. Bu sefer sonunda
Karahanlı devleti, Selçuklulara bağlandı. Karahanlı devlet adamları,
Mesud bin Muhammed'i hükümdarlığa getirdi.
Birinci Mesud'un hükümdarlığı devrine ait bir bilgi yoktur. Mesud
Han'dan sonra, Selçuklu sultanı Berkyaruk, arka arkaya üç hükümdar
tayin etti. Bunlardan üçücüsü olan Cebrâil Han, Selçuklu şehzadeleri
arasındaki saltanat kavgalarından faydalanarak, Horasan'ı ele geçirmek
istedi. Bu sırada Horasan valisi olan Sencer, Tirmiz şehri için yapılan
savaşı kazandı ve Cebrâil Han'ı esir alıp, 1102'de idam ettirdi. Bu
zaferden sonra Sultan Sencer, Mâverâünnehir'i yeniden teşkilatlandırdı.
Karahanlı sülalesinden olup, Selçuklu sarayında büyüyen yeğeni Muhammed
bin Süleyman'ı Arslan Han unvanıyla Semerkand'da büyük kağan ilan etti.
Dayısı Sultan Sencer'in yardımıyla isyanları bastıran II. Muhammed Han,
düşmanlarına karşı seferler düzenledi. II. Muhamed Han, saltanatının
son zamanlarında felç oldu. Çıkan iç isyanları bastırmak için
Selçuklulardan yardım istedi. Fakat yardım gelmeden isyanı bastırınca,
Selçuklu yardımını geri çevirdi. Bu durum, Sultan Sencer'i kızdırdı.
1130 senesinde Semerkand'a gelen Sultan Sencer, Muhammed Han'ı Merv'e
götürdü. Muhammed Han, 1132'de orada vefat etti.
Karluk, Çiğil, Yağma ve diğer Türk boylarından meydana gelen
Karahanlılar Devleti, devrin İslâm kaynaklarında El-Hâkaniye,
El-Hâniye, Âl-i Afrasiyab; başka eserlerde de, Alp-ilig Hanlar,
Arslan-Buğra Hanlar unvanlarıyla anılır. Karahanlılar tabiri, batılı
şarkiyatlar tarafından, bu sülâlenin "kara" unvanını çok kullanmaları
sebebiyle verilmiştir. "Kara", Türkçe'de, kuzey yönünü işaret etmesinin
yanında, büyüklük ve yükseklik de ifade eder.
Karahanlılar Devleti, 840 senesinde Uygur Devleti'nin, Kırgızlar
tarafından yıkılmasıyla, Orta Asya bozkırlarında, Bilge Kül Kadır Han
tarafından kuruldu. Kadır Han, Mâveraünnehir'i almak isteyen Sâmânîler
Devleti ile mücadele etti. Karahanlılar'ın başlangıç dönemi, ilmî
yönden pek açık değildir. Kadır Han'dan sonra, iki oğlundan Bazır
Arslan Han, Balasagun'da Büyük Kağan olarak, kardeşi Oğulçak Kadır Han
ise, Ortak Kağan olarak Taraz'da devleti idare ettiler. Oğulçak Kadır
Han, Sâmânî hükümdarı İsmail bin Ahmed ile devamlı mücadele etti.
Sâmânîler, 883 yılında Taraz'da devleti ele geçirince, Oğulçak,
Kaşgar'ı merkez yapıp, Sâmânî hakimiyetindeki bölgelere akınlara
başladı. Bu akınlar sırasında Oğulçak Kadır Han'ın yeğeni Satuk,
Karahanlılar'a sığınan, Ebu Nâsır adlı Sâmânî şehzadesi ve Müslüman din
adamları ile tanışarak İslâm dînini kabul etti.
Nuh peygamberin oğlu Yâfes'in torunları olan Türkler, hükümdarlarının
Müslüman olmasından sonra, yaradılışlarındaki temizlik ile seve seve ve
büyük topluluklar halinde, en son ve en mütekâmil din olan İslâmiyet'i
topluca kabul ettiler. Sekizinci asırda Müslümanlarla tanışıp,
içlerinden kısmen bu dini kabul edenlerin bulunduğu Türklerin 10.
asırda topluca İslâmiyet'i kabulü, netice itibariyle tarihteki birçok
hâdiseye yön vermesi bakımından pek önemlidir.
Müslüman olunca Abdülkerim adını alan Satuk Buğra Han, doğudaki
amcasına karşı mücadelesinde, Müslüman gönüllülerden de faydalandı.
Abdülkerim Satuk Buğra Han, 995 senesinde vefat edince Artuç'a
defnedildi. Yerine oğlu Musa hükümdar oldu. Onun çok kısa sürdüğü
anlaşılan saltanatından sonra hükümdar olan kardeşi Baytaş Arslan Han,
doğu kağanı Arslan Han'ı mağlup ederek, sülalenin bu kolunu ortadan
kaldırdı ve bütün Karahanlıları birleştirdi. Baytaş Arslan Han,
Karahanlı ülkesinde İslâmiyet'in yayılması faaliyetlerini tamamlayınca,
komşu Türk boylarını İslâm'a daveti, kendisine gaye edindi.
Baytaş'tan sonra, oğlu ebü'l-Hasan Ali hükümdar oldu. Bu dönemde
devletin batı kısmını kardeşi Buğra Han Harun idare ediyordu. Buğra
Han, 990 yılında İsbicâb'ı zaptedip, 992 senesinde Sâmânîlerin merkezi
Buhara'ya girdi. Böylece Horasan ve Mâverâünnehir, Karahanlıların eline
geçti. Şihâbüddevle ve Zâhirüdda'vâ gibi İslâmî unvanlar kullanan Buğra
Han, Kaşgar'a dönerken 996 yılında vefat etti. Yerine Ahmed bin Ali
geçti. Halife tarafından tanınan ilk Karahanlı hükümdarı Ahmed Han'dır.
Ahmed Han zamanında, Sâmânîler ve onlara bağlı devletçiklerle Karahanlı
münasebetini, devletin batı kısmını idare eden İlig Han unvanlı Nâsır
bin Ali sağlıyordu. Özkent'te oturan Nâsır, 996 senesinde Sâmânî
kumandanlarından Fâik'in teşvikiyle bu ülke topraklarına sefer
düzenledi. Fakat Gazne hâkimi Sebüktekin'in aracılığı ile bu iki
devlet, antlaşma yaptı. Bu antlaşmaya göre Sâmânîler, Seyhun sahasını
Katvan çölüne kadar Karahanlılara bırakıyor, Fâik de Semerkant valisi
oluyordu. Nâsır, 999 senesinde Buhara'yı zaptederek, Sâmânî hanedanı
mensuplarını Özkent'e götürdü. Nâsır Han, Gazneli Mahmud ile anlaşınca,
Ceyhun nehri iki devlet arasında sınır kesildi. Ayrıca Mahmud Han,
aralarındaki dostluğu güçlendirmek için Nâsır'ın kızı ile evlendi.
Nâsır, Sâmânîlerin bütün mirasına konmak ve Horasan'ı ele geçirmek
istiyordu. Bu yüzden Gazneli Mahmud'un Hindistan seferinden
faydalanarak iki koldan Horasan'a girdi ise de yenildi. Hânedan mensubu
Hotan Hâkimi Yusuf Kadır Han'dan yardımcı kuvvet alıp, Gazneliler'e
karşı yeniden askerî harekâta geçti. 1006 senesi Ocak ayının beşinde,
Sultan Mahmud'a mağlup oldu. Bu başarısızlık, Karahanlılar arasında
aile kavgalarına yol açtı. Nâsır, bağımsızlığını ilan etmek istedi.
Nâsır'a karşı, Büyük Kağan Ahmed Han, Gazneli Mahmud'a başvurduysa da,
Nâsır bin Ali, 1013 yılında vefat etti. Yerine, Arslan İlig unvanıyla,
kardeşi Mensur bin Ali geçti. Büyük Kağan Ahmed Arslan Han'ın
hastalığında, kendisini büyük kağan ilan eden Mensur Han, kardeşi
Muhammed'e de Arslan İlig unvanını verdi.
Ahmed Arslan Han, Ortak Kağan Yusuf Kadır Han ve Ali Tigin ile birlik
olup, hânedanlık kavgasına son vermek için harekete geçti. Ali Tigin,
Mensur'a esir düştü. Yedisu bölgesine yapılan seferde düşmana karşı,
hasta yatağında mücadele eden Arslan Han, Balasagun'a sekiz günlük
mesafede, yüz bin çadırdan fazla gayrimüslim göçebeyi mağlup etti.
Turfan'a kadar takip ederek ülkesini korudu. Ahmed Han, bu seferden
dönüşünde 1017'de vefat etti.
Ahmed Han'dan sonra büyük kağan olan Mensur Arslan Han ise, 1024
senesinde kendi isteği ile saltanatı Yusuf Kadır Han'a bıraktı. Bu
sırada Selçuklular'dan yardım alan Ali Tigin, Buhara'yı zaptetti. Yusuf
Kadır Han'a karşı, kardeşleri Ahmed ve Ali birleştiler. II. Ahmed,
kendisini 1014'te Muizüddevle lâkabıyla büyük kağan ilan etti. Kardeşi
Ali ise, Arslan İlig oldu. II. Ahmed Arslan Han; Balasagun, Hocend,
Ahsikas, Fergana ve Özkent'e hakim oldu. Yusuf Kadır Han, Gazneli
Mahmud ile görüştü. İki Müslüman Türk devleti arasında dostluk bağları,
evlenme yoluyla da kuvvetlendirildi. Bu görüşmede, Karahanlıları
ilgilendiren meselelerin yanısıra, Arslan bin Selçuk ve emrindeki
Oğuzların da Horasan'a nakledilmesi hususunda karara vardılar. Sultan
Mahmud, bir fırsatını bulup, Arslan bin Selçuk'u yakalattı ve
Hindistan'da Kalincâr kalesine hapsettirdi. Bu sırada Ali Tigin,
bozkırlara kaçtı ve Mahmud'un ülkesine dönmesi üzerine tekrar Buhara ve
Semerkand'a hakim oldu. Yusuf Kadır Han'ın 1032 yılında vefatıyla,
oğulları Süleyman, Arslan Han; Muhammed de Buğra Han unvanlarıyla,
devletin idaresini ele aldılar. Bu sırada Ali Tigin de Mâverâünnehir'de
kendisini Tavgaç Kara Buğra Hakan ilan etti.
Karahanlı hânedanı arasında kıyasıya devam eden mücadele sonucunda,
1042 yılında ülke kesin olarak ikiye ayrıldı. Nâsır bin Ali'nin
oğullarından Muhammed Arslan, Kara Hakanlık mevkiinde Büyük Kağan;
İbrahim de Tavgaç Buğra Kara Hakan unvanını alarak, Batı Karahanlılar
devletini meydana getirdiler. Yusuf Kadır Han'ın oğulları da, Doğu
Karahanlı Devletini idare ettiler.
Doğu Karahanlılar Devleti
Karahanlı Devleti ikiye ayrılınca; Büyük Kağan unvanıyla, Şerefüddevle
lâkaplı Ebû Şüca Süleyman bin Yusuf, merkezi Balasagun ve Kaşgar'ı
kendine bırakıp, kardeşlerinden Buğra Han Muhammed'e, Taraz ile
İsficab'ı, Mahmud'a ise Arslan Tigin unvanıyla ülkenin doğusunu verdi.
1043 yılında yapılan aile toplantısında ayrıca, eski Büyük Kağan II.
Ahmed Han'a da Mâverâünnehir, mülk olarak verildi. Fergana'nın bir
kısmı zaptedilerek, Bulgar ile Balasagun arasında yaşayan, on bin
çadırdan meydana gelen Türkler, 1043 senesi güzünde, topluca
İslâmiyet'i kabul etti.
İslam dininin esaslarına sıkıca bağlı, âdil bir hükümdar olan Süleyman
Han, ilim âşığı ve âlimlerin koruyucusuydu. 1056'da kardeşi Ortak Kağan
Buğra Han, Büyük Kağan Süleyman Han'la anlaşmazlığa düştü. Muhammed
Han, Süleyman Han'ı hapsettirip, büyük kağanlığını ilan etti. On beş ay
hükümdarlık yapan Muhammed Han, mevkiini büyük oğlu Hüseyin'e bıraktı.
Hüseyin Han'ı, kardeşi İbrahim tahttan indirtip, 1057'de Büyük Kağan
oldu. İbrahim Han, 1059'da, hânedandan Yınal Tegin tarafından
öldürülünce, Tuğrul Kara Han unvanlı Mahmud bin Yusuf başa geçti.
Mahmud Han (1059-1074, Ortak Kağan Tabgaç Buğra Kara Han ve Hasan bin
Süleyman, kaybedilen toprakları geri almak için harekete geçtiler. 1068
yılında iki taraf arasında yapılan antlaşma ile, Seyhun hudut
kesilerek, Fergana, Doğu Karahanlılara bırakıldı. 1074'te Mahmud Han'ın
yerine, oğlu Ömer geçti ise de, ancak iki ay hükümdarlık yapabildi.
Büyük Kağan olan Buğra Han Hasan bin Süleyman (1074-1103) devrinin ilk
yıllarında; Buge Budraç kumandasındaki Yabaku ve Basmılların da aynı
safta olduğu yedi yüz bin düşmana karşı, Ömer bin Mahmud kumandasındaki
kırk bin Müslüman askeriyle, büyük bir zafer kazanıldı.
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah (1072-1092), 1082'de Mâverâünnehir'i
zaptedip Özkent'e gelince, Doğu Karahanlı hükümdarı Hasan Han, onun
hakimiyetini tanıdı. Hasan Han'dan sonra oğlu Ahmed (1103-1128),
hükümdar olup, Abbasî Halifeliği ile münasebetlerde bulundu. Halife
Mustahzırbillâh (1094-1118), Ahmed Han'ın istediği beratı verip, ona
"Nûruddevle" demiştir. 1128'de Karahıtayları, Kaşgar kenti yakınlarında
mağlup eden Ahmed Han, onların batıya doğru ilerlemelerini durdurdu.
Ahmed Han'dan sonra 1128'de hükümdar olan oğlu İbrahim, Karahıtaylardan
yardım alarak, rakiplerini yendi. Karahıtaylar, II. İbrahim Han
(1128-1158) devrinde Balasagun'u zaptedince, merkez, Kaşgar'a taşındı.
Karahıtaylar, kendilerine isyan eden Karluklar'ın üzerine onu gönderdi.
1158'de de, öldürülen II. İbrahim Han'ın yerine oğlu Arslan Han ünvanlı
Muhammed ve sonra da torunu Ebü'l-Muzaffer Yusuf geçti. Yusuf Han,
1205'te vefat ettiği sırada, oğlu Ebü'l-Feth Muhammed, Karahıtaylı Kür
Han'ın yanında rehin bulunuyordu. Nayman Devleti kurucusu Küçlük
tarafından 1207'de kurtarılan Ebü'l-Feth Muhammed, daha sonra Kaşgar'a
gönderildi. Ancak, Kaşgar'a varmadan, şehirdeki beyler tarafından yolda
öldürüldü (1211). Bu durum, Küçlük'ün, Karahanlı merkezini işgal edip,
katliâm yaptırmasına sebep oldu.
Hânedanlık içi mücadele neticesinde bölünen Doğu Karahanlılar, Moğol
Naymanlarca işgal edilerek, hakimiyetlerine son verildi. Böylece Türk
milletine ve İslâm'a büyük hizmetleri olan Doğu Karahanlılar Devleti,
tarihe karıştı.
Batı Karahanlılar Devleti
Karahanlı Devleti ikiye bölününce, Batı Karahanlı Hanlığı, Mâverâünehir
ve Hocend'e kadar batı Fergana'yı içine almaktaydı. Büyük Kağanın
merkezi, önceleri Özkent, sonraları Semerkand oldu.
Bu devletin ilk hükümdarı I. Muhammed Han, 1052 senesinde vefat edince
yerine kardeşi Ortak Kağan İzzü'l-umma Ebu İshak İbrahim Tavgaç Han
geçti. Tavgaç İbrahim Han, Doğu Karahanlılardan Şaş, İlak gibi hudut
şehirleri ile Fergana'nın bir kısmını aldı. İbrahim Han, âlim olup, iyi
bir hükümdardı. Devletin idaresi için lüzumlu kanunları tanzim edip,
hırsızları tamamen ortadan kaldırdı. Ahalinin menfaatlerini koruyup,
piyasayı düzeltti. Âlimlerin sohbetinde bulunup onların tasvibini
almadan kanun koymadı. İbrahim Han, Ortak Kağanken, devlet aleyhinde
faaliyetlerde bulunan İsmailîleri, dâhiyane bir siyasetle ortadan
kaldırdı.
İbrahim Han'dan sonra, oğlu Şemsü'l-Mülk Nasr hükümdar oldu. Şaş ve
Tünhas hakimi Şuayb, yeni hükümdara isyan etti. Nasr Han, bu isyanı
bastırdı. Bu karışıklıktan faydalanan Doğu Karahanlılar, İbrahim Han'ın
zaptettiği yerleri geri almaya çalıştılar ise de, bu mücadele bir
antlaşma ile sona erdi. Daha sonra I. Nasr Han, Selçuklular tarafından
zaptedilen yerlerin alınması için bir hareket başlattı. Fakat
Melikşah'ın Semerkand'a gelmesiyle sulh yapılıp, akrabalık tesis
edilerek meseleler halledildi. Nasr Han da, âlimlere hürmet edip, ilim
merkezleri inşa ettirdi. Ticaretin gelişmesi için sosyal hayatın bütün
lüzumlu müesseselerini içine alan iki ribat yaptırdı.
1080 senesinde Nasr'ın vefatı üzerine, oğlu Ebu Şüca Hızır hükümdar
oldu. Hızır Han'ın saltanatı bir yıl kadar sürdü. Yerine geçen Ahmed
Han devrinde ulema ile hükümdar arasında bir anlaşmazlık oldu. Bu
sırada, Selçuklu Sultanı Melikşah, önce Buhara'yı sonra da Semerkand'ı
zaptetti ve Ahmed Han'ı Özkend'de esir alıp İsfahan'a götürdü. Bunun
sonucu, Karahanlı ordusunun temelini teşkil eden Çiğil Türklerinin
kumandanı Yakub bin Süleyman, Semerkand'a davet edilip hükümdar ilan
edilerek, Selçuklulara karşı bir ayaklanma başlatıldı. Bunun üzerine
Melikşah, ikinci defa Semerkand seferine çıktı. Bu sefer sonunda
Karahanlı devleti, Selçuklulara bağlandı. Karahanlı devlet adamları,
Mesud bin Muhammed'i hükümdarlığa getirdi.
Birinci Mesud'un hükümdarlığı devrine ait bir bilgi yoktur. Mesud
Han'dan sonra, Selçuklu sultanı Berkyaruk, arka arkaya üç hükümdar
tayin etti. Bunlardan üçücüsü olan Cebrâil Han, Selçuklu şehzadeleri
arasındaki saltanat kavgalarından faydalanarak, Horasan'ı ele geçirmek
istedi. Bu sırada Horasan valisi olan Sencer, Tirmiz şehri için yapılan
savaşı kazandı ve Cebrâil Han'ı esir alıp, 1102'de idam ettirdi. Bu
zaferden sonra Sultan Sencer, Mâverâünnehir'i yeniden teşkilatlandırdı.
Karahanlı sülalesinden olup, Selçuklu sarayında büyüyen yeğeni Muhammed
bin Süleyman'ı Arslan Han unvanıyla Semerkand'da büyük kağan ilan etti.
Dayısı Sultan Sencer'in yardımıyla isyanları bastıran II. Muhammed Han,
düşmanlarına karşı seferler düzenledi. II. Muhamed Han, saltanatının
son zamanlarında felç oldu. Çıkan iç isyanları bastırmak için
Selçuklulardan yardım istedi. Fakat yardım gelmeden isyanı bastırınca,
Selçuklu yardımını geri çevirdi. Bu durum, Sultan Sencer'i kızdırdı.
1130 senesinde Semerkand'a gelen Sultan Sencer, Muhammed Han'ı Merv'e
götürdü. Muhammed Han, 1132'de orada vefat etti.