TBMM’NİN AÇILIŞI ve TEPKİLER
1. TBMM'nin Açılması
İstanbul'un
işgali ve Mebuslar Meclisi'nin dağıtılması üzerine harekete geçen
Mustafa Kemal yayınladığı bir genelge ile Ankara'da olağanüstü bir
meclisin toplanacağını bildirdi.
TBMM açıldıktan bir gün sonra Mustafa Kemal'in meclise verdiği bir önerge kabul edildi.
Buna göre;
- Hükümet kurmak zorunludur.
- Geçici hükümet başkanı ya da padişah vekili atamak doğru değildir.
- Meclisten seçilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı hükümetin de başkanıdır.
- Yasama ve yürütme gücü meclise aittir. TBMM'nin üstünde bir güç yoktur.
- Mecliste ortaya çıkan millet iradesi yurt kaderine el koymuştur.
- Padişah ve halifenin durumunu ülke işgalden kurtulduktan sonra meclis belirleyecektir. Bu kararlar;
Hükümeti'nin yok sayıldığını (a,d), millet egemenliğine dayalı yeni bir
yönetimin kurulduğunu göstermektedir.
İlk
TBMM gücünü halktan alan bir halk meclisidir. Çok farklı düşünceye
sahip milletvekillerinden oluşmuştur. Meclisteki ortak düşünce ülkenin
işgalden kurtarılması olmuştur.
2. TBMM'ye Karşı Ayaklanmalar
TBMM'nin
açılmasına İstanbul Hükümeti'nin başında bulunan Damat Ferit sert tepki
gösterdi. Yayınlattığı hükümet bildirileri, şeyhülislam fetvaları ve
padişah fermanları ile TBMM'yi komünist olmakla suçladı. Halkı
ayaklanmaya teşvik etti. Mustafa Kemal ve arkadaşlarını gıyabında
yargılatarak idama mahkum ettirdi. Vergi ve askerliğin kaldırıldığını
ilan ederek TBMM'nin asker ve para kaynaklarını kurutmaya çalıştı.
İtilaf
Devletleri de İstanbul Hükümeti’ni desteklediler. Hükümet bildirileri,
ferman ve fetvaları uçaklarla Anadolu köylerine attırdılar. TBMM'yi
Osmanlı Devleti’nin bir iç sorunu olarak gördüler.
Anadolu
halkı genelde TBMM'yi destekledi. Buna rağmen yıllarca süren
savaşlardan, vergilerden ve askerlikten bıkan halkın bir kısmı ile
çıkarları elden giden bazı kişiler İstanbul Hükümeti'nin de kışkırtması
ile ayaklandılar. Azınlıklar da çeşitli ayaklanmalar çıkardılar. Bu
ayaklanmalar;
- Doğrudan İstanbul Hükümeti'nin çıkardığı ayaklanmalar; Ahmet Anzavur ve Kuva-yı İnzibatiye (Halifelik Ordusu).
- Anadolu halkının çıkardığı ayaklanmalar; Bolu - Düzce - Hendek -
Adapazarı Ayaklanması, Yozgat Ayaklanması, Konya Ayaklanmaları, Afyon
Ayaklanması, Milli Aşireti Ayaklanması - Azınlıkların çıkardığı ayaklanmalar; Pontusçu Rumlar ve Ermeni ayaklanmaları
- Kuvayı Milliye yanlısı olup sonradan ayaklananlar; Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe
sevk ettirdi. Hıyanet-i Vataniye kanunu çıkarıldı. Bu kanunu uygulamak
üzere üyeleri milletvekili olan, İstiklal Mahkemeleri kuruldu (Meclis
yargı yetkisine sahip olmuştur). Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi ve
arkadaşları tarafından fetvalar yayınlandı. Ayrıca Mustafa Kemal’in
emri ile kurulan Anadolu Ajansı da halkın doğru bilgilendirilmesi için
çalıştı.
Ayaklanmalar; Kurtuluş
Savaşı’nın uzamasına, Yunan işgalinin yayılmasına ve uzamasına,
TBMM'nin asker ve silah kaybına yol açtı. Buna rağmen TBMM Anadolu'da
otoritesini sağladı.
3. Sevr Antlaşması
İtilaf
Devletleri aralarındaki uzun görüşmeler sonunda Osmanlı Devleti ile
yapacakları barışın esaslarını belirlediler. 10 Ağustos 1920'de Sevr
Antlaşması’nı imzaladılar.
Buna göre;
- İstanbul
antlaşma şartlarına uymak şartıyla Osmanlı başkenti olarak kalıyordu.
Boğazlar Türklerin yer almadığı uluslar arası bir komisyon yönetecekti. - Doğuda Ermeni ve Kürt Devleti kurulacaktı.
- Çukurova, Güneydoğu ve Sivas'a kadar olan yerler Fransa'ya Antalya
ve çevresi İtalyanlara, Batı Anadolu ve Trakya Yunanlılara verilecekti. - Osmanlı Devleti savaş tazminatı ödeyecek, maliyesi İtilaf
Devletleri’nin kontrolünde olacaktı. Azınlıklara her türlü ayrıcalık
tanınacaktı. Kapitülasyonlardan tüm devletler yararlanacaktı. - Askerlik zorunlu olmayacak, 50 bin asker olacak, ordunun ağır silahları bulunmayacaktı.
toprakları yağmalanmıştır. Antlaşma Mebuslar Meclisi tarafından
onaylanmadığı için hukuken geçersizdir. TBMM antlaşmayı tanımadı.
İmzalayanları da vatan haini ilan etti. Türk halkı kurtuluşun ancak
mücadele etmekle mümkün olacağını anladı.