BEYNİN POTANSİYELİ
Uzmanlar,
normal insanların mevcut beyin kapasitelerinin çok azını, bazı uzmanlar
ancak %1 kadarını kullanabildiğini söylemektedirler. Bu durumda
beynimizi, kullanılmayan, yaklaşık % 99 kapasitesiyle beraber, uyuyan
bir deve benzetmek yanlış olmasa gerek. Demek geride, kullanılmayı
bekleyen muazzam bir kapasite var.
Peki, beyin potansiyelinin neden bu kadar azı kullanılmaktadır?
Bunun temel sebeplerinin başında, beynin nasıl çalıştığının, yakın
zamanlara kadar bilinememesi geliyor. Yani, zihinsel yeteneğimizle
ilgili sorunlar, beynin kapasite eksikliğinden değil, onu nasıl
kullanacağımızı bilmeyişimizden kaynaklanıyor.
İşte hafıza eğitiminin amacı, bu âtıl potansiyeli harekete geçirmek ve geliştirmek için yardımcı olmaktır.
Büyük âlim İbni Sina çocukluk yıllarında matematik dersinde başarısız
olur ve medreseden kaçar. Gide gide bir kuyunun başına varır. Kuyudan
kovayla su çekmek için eğildiğinde, kuyunun ağzını çevreleyen taşlar
üzerindeki ip izlerini görür. İp, gide gele, o sert taşlar üzerinde
izler bırakmıştır. Bu, küçük İbni Sina'yı derin düşüncelere götürür ve:
"Bu yumuşacık ip, gide gele gide gele bu sert taş üzerinde bu izleri
yaparsa, ben de azimle çalışırsam, matematiği başarırım." der ve o
kuyunun başından tekrar derslerinin başına döner. Böylece, bildiğimiz
İbni Sina ortaya çıkar.
Çalışmak, özellikle sistemli çalışmak zekâyı, hafızayı açtığı gibi, tembellik de köreltir.
Tarihte "inanılmaz" denilebilecek hafızalar var. Bunlardan birisi olan
Dominic O'Brien hafıza sistemlerini öğrendiğinde, para kazanmak için
bir yol arar ve maalesef bu bilgi ve beceriyi çok kötü bir yolda
kullanır. Her akşam bir kumarhaneye giderek 21 diye bilinen Black Jack
adlı oyunu oynamaya başlar.
Bu oyunda kâğıt takip etmek son derece önemli olduğundan, bütün
kâğıtları hafızasına alan ve hangi kâğıdın kullanıldığını bilen Dominic
O'Brien her akşam büyük paralar kazanmaya başlar. Ancak, onun bu
yeteneğini keşfeden kumarhane sahipleri onun kumarhanelerine girmesini
yasaklarlar. Dominic O'Brien için tek bir seçenek kalır: Hafıza eğitimi
vermek ve müthiş hafıza gösterileri yapmak. O da bunu yapar ve bu
sayede çok zengin olur.
Melik Safi Duyar ise, hafıza konusunda, ülkemizden yetişen bir dünya
şampiyonudur. Kendisi sadece bir dünya şampiyonu olmakla kalmamış, bu
sistemin ülkemizde yayılmasına önderlik etmiştir.
Ayrıca, Tony Buzan'ın "Dehânın El Kitabı" adlı eserinde kısaca
belirttiği gibi, büyük bir hadis âlimi olan İmam Buharı 300.000 hadisi,
haber zinciri ile beraber ezberlemiştir ki, bu yaklaşık 21 milyon
kelime eder.
Bir arkadaşı, Buhari'yi şöyle anlatıyor: "Buhari, işittiklerini, küçük
yaşına rağmen yazmıyor, ezberliyordu. Basra'da bizimle beraber hadis
âlimlerini dolaşırdı; biz yazardık, fakat o yazmazdı. Biz de ona,
yazmamasının sebebini sorar dururduk. Aradan onaltı gün geçmişti ki
bize, 'Artık bana sataşmakta çok oldunuz. Yazdıklarınızı getirip
gösterin bakalım.' dedi. Getirdik. Hepsini ezberden okuyuverdi."
Buhari'nin bir hadisi ezberlemesi için, bir defa işitmesi veya okuması yetiyordu.
Bu şahsiyetten, çok çarpıcı bir örnek daha verelim: Buhari'nin Bağdat'a
bir gidişinde, oradaki bir kısım hadis âlimleri ve hukukçular, onu
sınava çekip bilgisini ve hafıza gücünü ölçmek isterler.
Bu maksatla 100 hadis seçerler ve bu hadislerin metinleriyle haber
zincirlerini birbirine karıştırırlar. Sonra bu hadisleri on kişiye,
onar onar dağıtırlar. Buhari'nin bulunduğu bir topluluk içinde, bu on
kişiden her biri, elindeki on hadis ve haber zincirini, sırasıyla tek
tek İmam Buhari'ye sorar. O da hepsine, verilen bilgiler yanlış olduğu
için, "Böyle bir hadis bilmiyorum" diye cevap verir. Bu durumda,
insanların, özellikle onu müşkil duruma düşürmek isteyenlerin hâllerini
tahmin edersiniz. Böylece 100 soru da biter.
Bundan sonra Buhari, ilk şahsa döner ve "Senin birinci hadisin şöyle,
haber zinciri de şöyle" diyerek onu düzeltir. Sonra ikinci hadise
geçer, onu da aynı şekilde düzeltir. Böylece, 100 hadisi de, metni ve
haber zincirleriyle beraber düzelterek, hiçbir kişiyi ve sırayı
şaşırmadan, hepsini de tam ve doğru olarak söyler.
Uzmanlar,
normal insanların mevcut beyin kapasitelerinin çok azını, bazı uzmanlar
ancak %1 kadarını kullanabildiğini söylemektedirler. Bu durumda
beynimizi, kullanılmayan, yaklaşık % 99 kapasitesiyle beraber, uyuyan
bir deve benzetmek yanlış olmasa gerek. Demek geride, kullanılmayı
bekleyen muazzam bir kapasite var.
Peki, beyin potansiyelinin neden bu kadar azı kullanılmaktadır?
Bunun temel sebeplerinin başında, beynin nasıl çalıştığının, yakın
zamanlara kadar bilinememesi geliyor. Yani, zihinsel yeteneğimizle
ilgili sorunlar, beynin kapasite eksikliğinden değil, onu nasıl
kullanacağımızı bilmeyişimizden kaynaklanıyor.
İşte hafıza eğitiminin amacı, bu âtıl potansiyeli harekete geçirmek ve geliştirmek için yardımcı olmaktır.
Büyük âlim İbni Sina çocukluk yıllarında matematik dersinde başarısız
olur ve medreseden kaçar. Gide gide bir kuyunun başına varır. Kuyudan
kovayla su çekmek için eğildiğinde, kuyunun ağzını çevreleyen taşlar
üzerindeki ip izlerini görür. İp, gide gele, o sert taşlar üzerinde
izler bırakmıştır. Bu, küçük İbni Sina'yı derin düşüncelere götürür ve:
"Bu yumuşacık ip, gide gele gide gele bu sert taş üzerinde bu izleri
yaparsa, ben de azimle çalışırsam, matematiği başarırım." der ve o
kuyunun başından tekrar derslerinin başına döner. Böylece, bildiğimiz
İbni Sina ortaya çıkar.
Çalışmak, özellikle sistemli çalışmak zekâyı, hafızayı açtığı gibi, tembellik de köreltir.
Tarihte "inanılmaz" denilebilecek hafızalar var. Bunlardan birisi olan
Dominic O'Brien hafıza sistemlerini öğrendiğinde, para kazanmak için
bir yol arar ve maalesef bu bilgi ve beceriyi çok kötü bir yolda
kullanır. Her akşam bir kumarhaneye giderek 21 diye bilinen Black Jack
adlı oyunu oynamaya başlar.
Bu oyunda kâğıt takip etmek son derece önemli olduğundan, bütün
kâğıtları hafızasına alan ve hangi kâğıdın kullanıldığını bilen Dominic
O'Brien her akşam büyük paralar kazanmaya başlar. Ancak, onun bu
yeteneğini keşfeden kumarhane sahipleri onun kumarhanelerine girmesini
yasaklarlar. Dominic O'Brien için tek bir seçenek kalır: Hafıza eğitimi
vermek ve müthiş hafıza gösterileri yapmak. O da bunu yapar ve bu
sayede çok zengin olur.
Melik Safi Duyar ise, hafıza konusunda, ülkemizden yetişen bir dünya
şampiyonudur. Kendisi sadece bir dünya şampiyonu olmakla kalmamış, bu
sistemin ülkemizde yayılmasına önderlik etmiştir.
Ayrıca, Tony Buzan'ın "Dehânın El Kitabı" adlı eserinde kısaca
belirttiği gibi, büyük bir hadis âlimi olan İmam Buharı 300.000 hadisi,
haber zinciri ile beraber ezberlemiştir ki, bu yaklaşık 21 milyon
kelime eder.
Bir arkadaşı, Buhari'yi şöyle anlatıyor: "Buhari, işittiklerini, küçük
yaşına rağmen yazmıyor, ezberliyordu. Basra'da bizimle beraber hadis
âlimlerini dolaşırdı; biz yazardık, fakat o yazmazdı. Biz de ona,
yazmamasının sebebini sorar dururduk. Aradan onaltı gün geçmişti ki
bize, 'Artık bana sataşmakta çok oldunuz. Yazdıklarınızı getirip
gösterin bakalım.' dedi. Getirdik. Hepsini ezberden okuyuverdi."
Buhari'nin bir hadisi ezberlemesi için, bir defa işitmesi veya okuması yetiyordu.
Bu şahsiyetten, çok çarpıcı bir örnek daha verelim: Buhari'nin Bağdat'a
bir gidişinde, oradaki bir kısım hadis âlimleri ve hukukçular, onu
sınava çekip bilgisini ve hafıza gücünü ölçmek isterler.
Bu maksatla 100 hadis seçerler ve bu hadislerin metinleriyle haber
zincirlerini birbirine karıştırırlar. Sonra bu hadisleri on kişiye,
onar onar dağıtırlar. Buhari'nin bulunduğu bir topluluk içinde, bu on
kişiden her biri, elindeki on hadis ve haber zincirini, sırasıyla tek
tek İmam Buhari'ye sorar. O da hepsine, verilen bilgiler yanlış olduğu
için, "Böyle bir hadis bilmiyorum" diye cevap verir. Bu durumda,
insanların, özellikle onu müşkil duruma düşürmek isteyenlerin hâllerini
tahmin edersiniz. Böylece 100 soru da biter.
Bundan sonra Buhari, ilk şahsa döner ve "Senin birinci hadisin şöyle,
haber zinciri de şöyle" diyerek onu düzeltir. Sonra ikinci hadise
geçer, onu da aynı şekilde düzeltir. Böylece, 100 hadisi de, metni ve
haber zincirleriyle beraber düzelterek, hiçbir kişiyi ve sırayı
şaşırmadan, hepsini de tam ve doğru olarak söyler.