BAŞARININ SIRRI;ALLAH’IN ADIYLA BAŞLAMAK
Kuran'da.
"...O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez…" (Enam Suresi, 59) ayetiyle
yeryüzündeki trilyonlarca yapraktan her birinin yalnızca ALLAH'ın
izniyle yere düştüğü bildirilerek her olay ve her varlığın Rabbimiz'in
kontrolü altında olduğu haber verilmiştir. Ancak bu gerçeğin bilincinde
olmayan bazı insanlar, ALLAH'ı anmaktan uzaklaştıkça birçok sorunla
karşı karşıya kalırlar:
Kendi başlarına, yapayalnız ve yardımcısız kalırlar.
Doğru düşünebilme ve doğru karar verebilme yeteneklerini kaybederler.
Yaptıkları işler başarısızlığa uğrar.
Müminler
her olayın ALLAH'ın izniyle gerçekleştiğini bilir ve buna göre hareket
ederler. Bazı insanlar ise ancak başlarına bir felaket geldiğinde ya da
bir zorlukla karşılaştıklarında içinde bulundukları durumdan kendi
iradeleri ile kurtulamayacaklarını ve çaresizliklerini anlarlar.
Kendilerine ait bir güç ve iradelerinin olmadığının, yaşadıkları
çaresizlik ve endişelerden kendilerini kurtaracak tek gücün Yüce ALLAH
olduğunun bilincine ancak zor anlarda varırlar. Kişinin yaşadığı bu
endişe ve çaresizlikten kesin olarak kurtulabilmesi ise ancak her işe
Yüce ALLAH'ın adıyla başlaması ve her işte ALLAH'ın rızasını gözetmesi
ile mümkündür. Bu, insanı feraha, huzura ve sonsuz mutluluğa
kavuşturacak önemli bir imani sırdır.
ŞANS, TESADÜF YA DA RASTLANTI YOKTUR
İnsanların
bir kısmı ALLAH'a dönüp yönelmek yerine, güç yetiremeyeceklerini
bildikleri işlerde "şans, tesadüf ya da rastlantılar" gibi kavramların
yardımıyla başarılı olacaklarını zannederler. Bunun için de “iyi
şanslar”, “bol şans”, “tesadüfen”, “uğurlu sayım”, “uğurlu giysim” gibi
yanlış ifadeler kullanırlar. ALLAH'ın varlığını, gücünü ve kudretini
görmezden gelen (Yüce ALLAH'ı tenzih ederiz.) bu insanlar,
çaresizliklerini hayali kavramlardan ve cansız nesnelerden yardım
isteyerek örtbas etmeye çalışırlar. Kuran'da "Yardım görürler umuduyla,
ALLAH'tan başka ilahlar edindiler. " (Yasin Suresi, 74) ayetinde de bu
insanların içinde bulundukları yanılgı açıkça haber verilmektedir.
Ancak iman etmeyenlerin ALLAH'tan başka ilah arayışları onları son
derece basit ve aşağılık bir duruma sürükler. Hiç şüphesiz, ALLAH'ın
dışında hiçbir varlık insana bir yarar ya da fayda sağlayamaz. Bu
gerçek Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
"...Gerçek şu ki,
sizin ALLAH'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç
yetiremezler; öyleyse rızkı ALLAH'ın Katında arayın,O'na kulluk edin ve
O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz." (Ankebut Suresi, 17)
HER ŞEYE GÜCÜ YETEN YALNIZCA ALLAH’TIR
İnsanın
ve diğer canlıların ihtiyaçlarını karşılayabilecek güce ve mülke sahip
olan yalnızca Yüce ALLAH'tır. Bu nedenle insan herişinde ve ihtiyacında
ALLAH'ın iznini ve rızasını istemeli, O'nun adıyla hareket etmelidir.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi, ALLAH'ın adıyla hareket etmenin önemini bir eserinde şöyle vurgulamaktadır:
"Bismillah
her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim, şu
mübarek kelime İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudatın (varlıklar)
Lisan-ı hâliyle (hal dilleriyle) vird-i zebânıdır (sürekli
okumaktadırlar). Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki: Senin
nihayetsiz Aczin ve fakrın (muhtaçlığın), seni nihayetsiz kudrete,
rahmete raptedip (bağlayıp) Kadîr-i Rahîm'in dergâhında aczi, fakrı en
makbul bir şefaatçi yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama
benzer ki: Askere kaydolur. Devlet namına hareket eder. Hiçbir kimseden
pervâsı (korkup-çekinmesi) kalmaz. Kanun namına, devlet namına der, her
işi yapar, her şeye karşı dayanır. Her bir nebat (bitki) ve ağaç ve
otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları, Bismillah der. Sert olan
taş ve toprağı deler geçer. ALLAH namına, Rahman namına der, her şey
ona musahhar (esir) olur. " (Risale-i Nur, Sözler 1. söz)
Üstad'ın
verdiği örnekteki gibi eğer insan işlerinde hayra, berekete ve başarıya
ulaşmak istiyorsa, ALLAH'a teslim olup, O'nun namıyla, O'nun adıyla
hareket etmelidir. Çünkü başladığı işi tamamlaması için gerekli olan
kuvvet ve kudreti kendisine ALLAH verecektir. Varlıklara kendisine
yardımcı olmaları için emir verecek ve onlara boyun eğdirecek olan da
ALLAH'tır.
ALLAH'ın adıyla bir işe başlayan her kişi Kuran'da,
"...Yardım ve zafer' (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet
sahibi olan ALLAH'ın Katındandır. " (Al-i İmran Suresi, 126) ayetiyle
bildirilen hükümden duyduğu sonsuz güven ve başarı umudu içinde, çok
hayırlı ve başarılı neticelere ALLAH'ın izniyle ulaşacaktır.
ALLAH’IN ADIYLA BAŞLANAN HER İŞ İBADET OLUR
Her
işe ALLAH'ın adıyla başlamak; kişinin günlük ihtiyaçlarını örneğin,
yemek yemesi, su içmesi, temizlik yapması, yürümesi gibi hayra,
güzelliğe, sağlığa, refaha, barışa, vesile olması umulan bütün işlerini
ibadete dönüştürür. Zira yapılan işin ALLAH'ın Katındaki makbuliyetini
işin büyüklüğü küçüklüğü, ne olduğu, nasıl olduğu değil yalnızca ALLAH
rızası için samimiyetle yapılmış olması belirler. ALLAH'ın izniyle ve
O'nun adıyla günlük ihtiyaçlarını karşılaması kişinin her an kendisini
ALLAH'ın yedirip içirdiğini hatırlayarak şükretmesine vesile olur.
Ayrıca birçok Kuran ayetinde ALLAH'ın adının çokça anılması
emredilmiştir.
Müslümanlar ALLAH'ı çokça zikretmekle
sorumludurlar. Her an ALLAH'ı anarak hareket etmeleri aynı zamanda bu
emri yerine getirmelerine vesile olur. Ayrıca her işinde ALLAH'ı anan
kişi:
ALLAH'a olan yakınlığını artırmayı umut edebilir.
Her davranışında ALLAH'a yöneldiği için her an her saniye ALLAH'ın kendisiyle olduğunu bilir.
ALLAH'ı unutmanın (Yüce ALLAH'ı tenzih ederiz) verdiği sıkıntılı ruh halini yaşamaz.
Gün boyu yaptığı her şeyin kendisi için birçok hayra vesile olacağını umabilir.
Dolayısıyla
ALLAH'ı razı edebilmek ve sevgisini kazanabilmek müminler için her
şeyden önemlidir. Bu nedenle hayatları boyunca ALLAH'ın Kuran'da "Ey
iman edenler, ALLAH'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak)
vesile arayın…" (Maide Suresi, 35) ayetiyle buyurduğu üzere O'na daha
da yakınlaşabilmenin yollarını arayarak her durumda Rabbimiz'i
zikrederler.
Kuran'da.
"...O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez…" (Enam Suresi, 59) ayetiyle
yeryüzündeki trilyonlarca yapraktan her birinin yalnızca ALLAH'ın
izniyle yere düştüğü bildirilerek her olay ve her varlığın Rabbimiz'in
kontrolü altında olduğu haber verilmiştir. Ancak bu gerçeğin bilincinde
olmayan bazı insanlar, ALLAH'ı anmaktan uzaklaştıkça birçok sorunla
karşı karşıya kalırlar:
Kendi başlarına, yapayalnız ve yardımcısız kalırlar.
Doğru düşünebilme ve doğru karar verebilme yeteneklerini kaybederler.
Yaptıkları işler başarısızlığa uğrar.
Müminler
her olayın ALLAH'ın izniyle gerçekleştiğini bilir ve buna göre hareket
ederler. Bazı insanlar ise ancak başlarına bir felaket geldiğinde ya da
bir zorlukla karşılaştıklarında içinde bulundukları durumdan kendi
iradeleri ile kurtulamayacaklarını ve çaresizliklerini anlarlar.
Kendilerine ait bir güç ve iradelerinin olmadığının, yaşadıkları
çaresizlik ve endişelerden kendilerini kurtaracak tek gücün Yüce ALLAH
olduğunun bilincine ancak zor anlarda varırlar. Kişinin yaşadığı bu
endişe ve çaresizlikten kesin olarak kurtulabilmesi ise ancak her işe
Yüce ALLAH'ın adıyla başlaması ve her işte ALLAH'ın rızasını gözetmesi
ile mümkündür. Bu, insanı feraha, huzura ve sonsuz mutluluğa
kavuşturacak önemli bir imani sırdır.
ŞANS, TESADÜF YA DA RASTLANTI YOKTUR
İnsanların
bir kısmı ALLAH'a dönüp yönelmek yerine, güç yetiremeyeceklerini
bildikleri işlerde "şans, tesadüf ya da rastlantılar" gibi kavramların
yardımıyla başarılı olacaklarını zannederler. Bunun için de “iyi
şanslar”, “bol şans”, “tesadüfen”, “uğurlu sayım”, “uğurlu giysim” gibi
yanlış ifadeler kullanırlar. ALLAH'ın varlığını, gücünü ve kudretini
görmezden gelen (Yüce ALLAH'ı tenzih ederiz.) bu insanlar,
çaresizliklerini hayali kavramlardan ve cansız nesnelerden yardım
isteyerek örtbas etmeye çalışırlar. Kuran'da "Yardım görürler umuduyla,
ALLAH'tan başka ilahlar edindiler. " (Yasin Suresi, 74) ayetinde de bu
insanların içinde bulundukları yanılgı açıkça haber verilmektedir.
Ancak iman etmeyenlerin ALLAH'tan başka ilah arayışları onları son
derece basit ve aşağılık bir duruma sürükler. Hiç şüphesiz, ALLAH'ın
dışında hiçbir varlık insana bir yarar ya da fayda sağlayamaz. Bu
gerçek Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
"...Gerçek şu ki,
sizin ALLAH'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç
yetiremezler; öyleyse rızkı ALLAH'ın Katında arayın,O'na kulluk edin ve
O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz." (Ankebut Suresi, 17)
HER ŞEYE GÜCÜ YETEN YALNIZCA ALLAH’TIR
İnsanın
ve diğer canlıların ihtiyaçlarını karşılayabilecek güce ve mülke sahip
olan yalnızca Yüce ALLAH'tır. Bu nedenle insan herişinde ve ihtiyacında
ALLAH'ın iznini ve rızasını istemeli, O'nun adıyla hareket etmelidir.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi, ALLAH'ın adıyla hareket etmenin önemini bir eserinde şöyle vurgulamaktadır:
"Bismillah
her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim, şu
mübarek kelime İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudatın (varlıklar)
Lisan-ı hâliyle (hal dilleriyle) vird-i zebânıdır (sürekli
okumaktadırlar). Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki: Senin
nihayetsiz Aczin ve fakrın (muhtaçlığın), seni nihayetsiz kudrete,
rahmete raptedip (bağlayıp) Kadîr-i Rahîm'in dergâhında aczi, fakrı en
makbul bir şefaatçi yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama
benzer ki: Askere kaydolur. Devlet namına hareket eder. Hiçbir kimseden
pervâsı (korkup-çekinmesi) kalmaz. Kanun namına, devlet namına der, her
işi yapar, her şeye karşı dayanır. Her bir nebat (bitki) ve ağaç ve
otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları, Bismillah der. Sert olan
taş ve toprağı deler geçer. ALLAH namına, Rahman namına der, her şey
ona musahhar (esir) olur. " (Risale-i Nur, Sözler 1. söz)
Üstad'ın
verdiği örnekteki gibi eğer insan işlerinde hayra, berekete ve başarıya
ulaşmak istiyorsa, ALLAH'a teslim olup, O'nun namıyla, O'nun adıyla
hareket etmelidir. Çünkü başladığı işi tamamlaması için gerekli olan
kuvvet ve kudreti kendisine ALLAH verecektir. Varlıklara kendisine
yardımcı olmaları için emir verecek ve onlara boyun eğdirecek olan da
ALLAH'tır.
ALLAH'ın adıyla bir işe başlayan her kişi Kuran'da,
"...Yardım ve zafer' (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet
sahibi olan ALLAH'ın Katındandır. " (Al-i İmran Suresi, 126) ayetiyle
bildirilen hükümden duyduğu sonsuz güven ve başarı umudu içinde, çok
hayırlı ve başarılı neticelere ALLAH'ın izniyle ulaşacaktır.
ALLAH’IN ADIYLA BAŞLANAN HER İŞ İBADET OLUR
Her
işe ALLAH'ın adıyla başlamak; kişinin günlük ihtiyaçlarını örneğin,
yemek yemesi, su içmesi, temizlik yapması, yürümesi gibi hayra,
güzelliğe, sağlığa, refaha, barışa, vesile olması umulan bütün işlerini
ibadete dönüştürür. Zira yapılan işin ALLAH'ın Katındaki makbuliyetini
işin büyüklüğü küçüklüğü, ne olduğu, nasıl olduğu değil yalnızca ALLAH
rızası için samimiyetle yapılmış olması belirler. ALLAH'ın izniyle ve
O'nun adıyla günlük ihtiyaçlarını karşılaması kişinin her an kendisini
ALLAH'ın yedirip içirdiğini hatırlayarak şükretmesine vesile olur.
Ayrıca birçok Kuran ayetinde ALLAH'ın adının çokça anılması
emredilmiştir.
Müslümanlar ALLAH'ı çokça zikretmekle
sorumludurlar. Her an ALLAH'ı anarak hareket etmeleri aynı zamanda bu
emri yerine getirmelerine vesile olur. Ayrıca her işinde ALLAH'ı anan
kişi:
ALLAH'a olan yakınlığını artırmayı umut edebilir.
Her davranışında ALLAH'a yöneldiği için her an her saniye ALLAH'ın kendisiyle olduğunu bilir.
ALLAH'ı unutmanın (Yüce ALLAH'ı tenzih ederiz) verdiği sıkıntılı ruh halini yaşamaz.
Gün boyu yaptığı her şeyin kendisi için birçok hayra vesile olacağını umabilir.
Dolayısıyla
ALLAH'ı razı edebilmek ve sevgisini kazanabilmek müminler için her
şeyden önemlidir. Bu nedenle hayatları boyunca ALLAH'ın Kuran'da "Ey
iman edenler, ALLAH'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak)
vesile arayın…" (Maide Suresi, 35) ayetiyle buyurduğu üzere O'na daha
da yakınlaşabilmenin yollarını arayarak her durumda Rabbimiz'i
zikrederler.