"Çoklukta birlik" diye tarif edilen âhengin en mükemmeli, kâinatta.
Her yaratık, kendine düşen vazifeyi eksiksiz yerine getiriyor.
Cansızlar, hayata hizmet ediyor. Hayatın en ulvîsi de insana verilmiş.
Hiç tereddüt etmeden diyebiliriz ki, kâinat insan için çalışıyor.
Bitkiler hayvanların, hayvanlarsa insanların emrinde.
Her
mahlûkun bir gâyesi olduğuna göre, insan da bir maksat için
yaratılmıştır. Aksini düşünmek abes olur. Şu hâlde, bu nasıl bir gâye
olmalı?
Bu sorunun cevabı, Rabbimizin kelâmında. Bütün ilâhî
kitaplar, aynı noktaya parmak basarak diyorlar ki: Temel vazifeniz,
sizi yoktan var eden ve sayısız nimetlerle yaşatan Rabbinizi tanıyıp,
kulluk etmektir. Sonsuz bir gençlik, ebedî bir saadet ve tükenmez
zevkler isterseniz, Onun emirlerine itaat edip, yasaklarından
sakınınız. Dünyanın zevkleri aldatıcı seraba benzer. Fâni lezetlerin
câzibesine kapılarak gerçek hedefinizi unutursanız, azaba uğrayanlardan
olursunuz. İsyan ve küfür, nankörlüktür.
Misafir, ev sahibinin
sözüne itaat etmeli. Kendisini yediren, içiren istirahatini temin eden
zatı dinlemeyerek, içinden geleni yapan adam, nankördür. Vazifesi
teşekkürken, misafirhane sahibini tanımak istemeyen misafir, kahra
müstahaktır. İşte, dünya misafirhanesine gelip de nimetlere mazhar
olan, fakat ALLAH’ı bilmeyen kulun hâli bu misâle benzer.
Seyrettiğim
bir "bilim-kurgu" filmi, bana "ALLAH’a kul olmak," gerçeğini çok iyi
anlatmıştı: Zengin bir adam, robot üretmek için büyük bir fabrika
kuruyor, milyarlarca lira para sarfediyor. Gayesi, onları bazı mühim
işlerde çalıştırmak. Robotlar yapılıyor. Her nasılsa, kumanda cihazları
bozuluyor, onlar da isyan ediyorlar. İş yapmadıkları gibi zarar da
veriyorlar. Başıboş ve serserice yaşamak hevesine kapılıyorlar. O zât,
robotları feci bir şekilde tahrip ediyor ve fabrikayı da dağıtıyor.
O
gelişmiş cihazları, biz insanlara benzetiyorum. Kâinat fabrikası bizim
için kuruldu. Canlı cansız bütün yaratıklar bize hizmet ediyor. İbâdet
gibi yüce bir gâye için yaratılmışız. Nimetler, lezzetler ve zevklerle
de imtihan olunuyoruz. Bir hesap gününün bulunmadığını, ölümün yokluk
olduğunu düşünmek son derece yersiz. Çünkü, nice hikmetlerle yaratılan
şu kâinat, boş yere çalışmış olur ki, bu durum abeslerin en büyüğüdür.
Şu
hâlde, âhiret kurulacak, hesap günü gelecek, asîler ceza, inananlar da
mükâfat görecekler. Kendi rahatı için başkalarını vasıta yapanlar, er
geç azaba dûçar olacaklar.
Her yaratık, kendine düşen vazifeyi eksiksiz yerine getiriyor.
Cansızlar, hayata hizmet ediyor. Hayatın en ulvîsi de insana verilmiş.
Hiç tereddüt etmeden diyebiliriz ki, kâinat insan için çalışıyor.
Bitkiler hayvanların, hayvanlarsa insanların emrinde.
Her
mahlûkun bir gâyesi olduğuna göre, insan da bir maksat için
yaratılmıştır. Aksini düşünmek abes olur. Şu hâlde, bu nasıl bir gâye
olmalı?
Bu sorunun cevabı, Rabbimizin kelâmında. Bütün ilâhî
kitaplar, aynı noktaya parmak basarak diyorlar ki: Temel vazifeniz,
sizi yoktan var eden ve sayısız nimetlerle yaşatan Rabbinizi tanıyıp,
kulluk etmektir. Sonsuz bir gençlik, ebedî bir saadet ve tükenmez
zevkler isterseniz, Onun emirlerine itaat edip, yasaklarından
sakınınız. Dünyanın zevkleri aldatıcı seraba benzer. Fâni lezetlerin
câzibesine kapılarak gerçek hedefinizi unutursanız, azaba uğrayanlardan
olursunuz. İsyan ve küfür, nankörlüktür.
Misafir, ev sahibinin
sözüne itaat etmeli. Kendisini yediren, içiren istirahatini temin eden
zatı dinlemeyerek, içinden geleni yapan adam, nankördür. Vazifesi
teşekkürken, misafirhane sahibini tanımak istemeyen misafir, kahra
müstahaktır. İşte, dünya misafirhanesine gelip de nimetlere mazhar
olan, fakat ALLAH’ı bilmeyen kulun hâli bu misâle benzer.
Seyrettiğim
bir "bilim-kurgu" filmi, bana "ALLAH’a kul olmak," gerçeğini çok iyi
anlatmıştı: Zengin bir adam, robot üretmek için büyük bir fabrika
kuruyor, milyarlarca lira para sarfediyor. Gayesi, onları bazı mühim
işlerde çalıştırmak. Robotlar yapılıyor. Her nasılsa, kumanda cihazları
bozuluyor, onlar da isyan ediyorlar. İş yapmadıkları gibi zarar da
veriyorlar. Başıboş ve serserice yaşamak hevesine kapılıyorlar. O zât,
robotları feci bir şekilde tahrip ediyor ve fabrikayı da dağıtıyor.
O
gelişmiş cihazları, biz insanlara benzetiyorum. Kâinat fabrikası bizim
için kuruldu. Canlı cansız bütün yaratıklar bize hizmet ediyor. İbâdet
gibi yüce bir gâye için yaratılmışız. Nimetler, lezzetler ve zevklerle
de imtihan olunuyoruz. Bir hesap gününün bulunmadığını, ölümün yokluk
olduğunu düşünmek son derece yersiz. Çünkü, nice hikmetlerle yaratılan
şu kâinat, boş yere çalışmış olur ki, bu durum abeslerin en büyüğüdür.
Şu
hâlde, âhiret kurulacak, hesap günü gelecek, asîler ceza, inananlar da
mükâfat görecekler. Kendi rahatı için başkalarını vasıta yapanlar, er
geç azaba dûçar olacaklar.