KLASİZM
Edebiyatta eski Yunan ve Roma sanatını temel alan tarihselci yaklaşım
ve estetik tutumdur. Yeniden doğuş diye adlandırılan Rönesans döneminde
gelişmiştir. Bu akamın izleri bir önceki dönemde Rebelais ve Montaigne
de hatta Aristoteles'tedir. Klasizmin temel öğeleri kendi içinde
soyluluk, akılcılık, uyum, açıklık, sınırlılık, evrensellik, idealizm,
denge, ölçülülük, güzellik, görkemliliktir. Yani bir eserin klasik
sayılabilmesi için bu özellikleri barındırması gerekmektedir. Kısaca
klasik bir eser, bir üslubun en yetkin ve en uyumlu ifadesini bulduğu
eserdir. Klasizm temellerini Rönesans aristokrasisinden alır. Klasizm
bir bakıma aristokrasinin akımıdır. 16. yüzyılda Fransa'da doğmuştur.
Gerçeğin yalnızca akıl yoluyla bulunacağı savunulur. Sanat ideal insanı
ele almalıdır, sanat eseri ahlaka uygun olmalıdır. Monteigne,
Descartes, Racine, La Fontaine, Moliere, Comeille bu akımın önemli
temsilcilerindendir.
Türk edebiyatında Şinasi klasizme yakınlığıyla bilinir. Ahmet Vefik Paşa da Moliere'den çeviriler yapmıştır.
ROMANTİZM
18. yüzyılın sonunda ortaya çıkan ve 19. yüzyılın ortalarına kadar
uzanan akımdır. Kendisinden önceki klasizme bir tepki olarak ortaya
çıkmıştır. Önce bir ön-romantizm dönemi denilen gelişmeler yaşanmıştır.
Bugelişmelerin en önemlisi, halkın beğenisinin klasizmin görkemli,
katı, soylu, idealize edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve
içten ve doğal anlatım biçimlerine kaymış olmasıydı. Romantizm,
klasizmin düzenlilik, uyumluluk, dengelilik, akılcılık ve idealleştirme
gibi özelliklerine bir başkaldırı niteliğindedir. Romantizm, doğduğu
çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki olarak bireye, öznelliğe, akıl
dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe, kendiliğindenciliğe ve aşkınlığa,
yani sınırları zorlayıp geçmeye önem verir. Tarisel olarak bu dönemde
gelişen orta soylu sınıfın, yani burjuvazinin duygu, düşünce ve yaşam
tarzını ön plana çıkarır. Soyluların zarif sanat biçimlerini yapay ve
aşırı incelikli bulan bu yeni sınıf, duygusal açıdan kendisine yakın
hissettiği daha gerçekçi sanat biçimlerinden yanaydı. Böylece romantizm
gelişme ve yaygılaşma şansı buldu.Romantizmin en önemli habercisi
Fransız filozof ve yazar Jean Jacques Rousseau'dur. Ama İngiliz
yazarlar William Wordsworth ve Samuel Taylor Coleridge'nin 1790 yılında
birlikte yayınladığı Lirik Balatlar adlı eserromantizmin bildirgesi
sayılır. Yine İngiltere'de William Blake, Almanya'da Friedrich
Hölderlin, Johann Wolfgang von Goethe, Jea Paul, Novalis, Fransa'da
Chateaubriand ve Madame de Stael ilk romantizm temsilcileridir. Victor
Hugo, Alphonse de Lamartine, Alfred de Vigny, Nodier, Soumet, Deschamp,
Alfred de Musset, büyük romantik yazarlardır.Türk edebiyatında
romantizmin etkisi Namık Kemal'ineserlerinde görülür. Abdülhak Hamit ve
Recaizade Mahmut Ekrem'in şiirlerinde, Tevfik Fikret'in ilkdönem
şiirlerinde romantizmin etkisi açıkça görülür.
REALİZM
Bir estetik kavram olarak 19. yüzyıl ortalarında Fransa'da ortaya
çıkmıştır. Nasıl ki romantizm klasizme bir başkaldırı niteliğinde ise
gerçekçilik yani realizm ise, hem klasizme hem de romantizme bir
başkaldırıdır. Amaç, sanatı klasik ve romantik akımların yapaylığından
kurtarmak, çağdaş eserler üretmek ve konularını öncelikle yüksek
sınıflar ve temalarla ilgili değil, toplumsal sınıflar ve temalar
arasından seçmekti. Realizmin amacı, günlük yaşamın önyargısız,
bilimsel bir tutumla incelenmesi ve bir bilim adamının klinik
bulgularına benzer nesnel bir bakış açısıyla ortaya konmasıdır. Örneği
bu akamın iki güçlü temsilcisi Gustave Flaubert'in Madame Bovary adlı
romanı ile Emile Zola'nın Nana adlı romanında cinsellik ve şiddet edebi
bir mikroskop altında incelenerek olanca çıplaklığıyla ortaya
konulmuştur. Realizm felsefesinin altında güçlü bir felsefi
belirlenimcilik yatar. Fransız edebiyatında Flaubert, Zola'nın yanısıra
Honore de Balzac, Stendhal, Rusya'da Lev Tolstoy, İvan Turgenyev,
Fyodor Dostoyevski, İngiltere'de Charles Dickens ve Anthony Trollope,
Amerika'da Theodore Dreiser, İrlanda'da James Joyce realizmin önemli
temsilcileridir. Realizm, 20. yüzyıl romanının gelişimini de önemli
ölçüde etkilemiştir. Realizmin etkisini, Türk edebiyatında Samipaşazade
Sezai'nin "Sergüzeşt", Recaizade Mahmut Ekrem'in "Araba Sevdası" adlı
romanlarında görürüz. Nabizade Nazım'ın "Karabibik" adlı romanı köy
gerçeğini anlatır. Türk edebiyatında realizm, Servet-i Fünun
dönemindegörülmektedir. Halit Ziya Uşaklıgil'in "Mai ve Siyah"adlı
eserinde realizm romantizme üstünlük sağlar.
PARNASİZM
Klasizm, romantizm ve realizmin bütününe tepkili bir akımdır. Temel
kuralı "sanat sanat içindir" diye özetlenebilir. Aslında realizmin katı
toplumculuğu ve gerçekçiliğine bir karşı çıkıştır. Daha çok şiirde
kendini gösterir. Sanatsal biçim ve sanatsal içerik kaygısı ön
plandadır. Ölçülü ve nesnel bir anlatım, teknik kusursuzluk ve kesin
betimlemeler kullanılır. Parnas şiir için "biçimciliği amaçlayan" şiir
tanımı da kullanılabilir. Parnasizm, bir yönüyle kendisinden sonraki
doğalcılığa da kaynaklık yapmıştır. Zengin bir dil, zengin bir biçim,
zengin ve yoğun bir duygusallık işlenir. 1830'lu yıllarda ortaya
çıkmıştır. Theophile Gautier'in şiirlerini, Theodore de Banville,
Leconte de Lisle izlemiştir. Parnasizm, edebiyat tarihinde Leconte de
Lisle ile özdeşleştirilir. Adarını Louis Xavier de Richard ile Catulle
Mendes'in hazırlayıp Alphonse Lemerre'in bastığı Le Parnasse
Contemporain (Çağdaş Parnasçılık) adlı eserden almıştır. Türk
edebiyatında parnasizmin etkileri Tevfik Fikret'te görülmektedir.
NATÜRELİZM
19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında etkili olmuştur.Doğa
bilimlerinin, özellikle de Darwinci doğa anlayışının ilke ve
yöntemlerinin edebiyata uyarlanmasıyla gelişmiştir. Edebiyatta
gerçekçilik geleneğini daha da ileri götüren doğalcılar, gerçekleri
ahlaksal yargılardan, seçici bir bakıştan uzak bir anlatımla ve tam bir
bağlılıkla anlatmayı amaçlar. Doğalcılık, bilimsel belirlenimciliği
benimsemesiyle gerçekçilikten ayrılır. Doğalcı yazarlar, insanı
ahlaksal ve akılsal nitelikleriyle değil, rastlantısal ve fizyolojik
özellileriyle ele alır. Doğalcı yaklaşıma göre, çevrenin ve kalıtımın
ürünü olan bireyler, dıştan gelen toplumsal ve ekonomik baskılar
altında ezilir, içten gelen güçlü içgüdüsel dürtülerle davranırlar.
Yazgılarını
belirleyebilme gücünden yoksun oldukları için yaptıklarından sorumlu değillerdir.
Doğalcılığın kuramsal temelini Hippolyte Taine'in Historei de la
Litterature Anglaise (İngiliz edebiyatı tarihi) adlı eseri oluşturur.
İlk doğalcı roman Goncourt kardeşlerin bi hizmeçi kızın yaşamını
inceleyen Germinie Lacarteux adlı yapıtıdır. Ama Emile Zola'nın Le
Roman Experimental (Deneysel Roman) adlı eseri akımın edebi bildirgesi
sayılır. Zola'nın yanısıra Guy de Maupassant, J. K. Huysmans , Leon
Hennique, Henry Ceard, Paul Alexis, Alphonse Daudet doğalcı yapıda
eserler veren yazarlardır. Nabizade Nazım'ın ve Hüseyin Rahmi
Gürpınar'ın romanlarında natüralist öğelere rastlanır
SEMBOLİZM
Sembolizma ve sembolizm, bir düşüncenin veya olayın sayılar ve
şekillerle anlatılmasıdır. Bir açıdan kullandığımız harfler ve
rakamlardan tutun, etrafımızda gördüğümüz geometrik şekillerde, doğanın
yarattıklarında ve oluşlarda dahi sembolizmi görebiliriz. Fakat bizler
genellikle bunları taşıdıkları anlamlardan çok, karşımızdakilere
bildiklerimizi aktarmak için
kullanırız. Oysa her harfin, rakamın, geometrik şeklin taşıdıkları
anlamlar ve enerjiler vardır. Sembolizmin en önemli yanı, bir sembole
yüklenen anlamın yıllarca değerini kaybetmeden korunabilmesidir. Fakat
bunun bir kötü yanı da aynı sembole gerçek anlamından veya daha doğrusu
esas kullanım amacından farklı anlamlar yüklenerek kullanılmasıdır. Bu
nedenle semboller ile uğraşırken dikkatli olmak ve gerçeği araştırmak
gerekebilir. Fakat sembollerin gerçek anlamları ne kadar saptırılmaya
çalışılırsa çalışılsın mutlaka birileri tarafından hep doğru olarak
bilinir ve korunur. Sembolizma, fleksibilitesi ve rölativitesi
nedeniyle çağlara uygun dinamizmi sayesinde temel bilgi aktarım yöntemi
olarak gelişmelere hemen adapte olarak hem
demodeliğe meydan okur, hem de varlığını başarıyla korur. Sırların
evrensel dili olan sembolizm; gizleyerek açıklar, açıklayarak gizler.
İnsanlar binlerce yıldır, bir düşünceyi izah etmek için birçok yollar
denemişlerdir. Bir düşüncenin anlamını, kademeli şekilde insanların
anlayışlarına ve olgunluklarına göre birtakım kalıplar içine koyup
sunmuşlardır. Özellikle ezoterik, gizli tutulması gereken birçok bilgi
sembollerle anlatılmıştır. Yani doğrudan doğruya bir düşünce, bir bilgi
izah edilmemiş, üstü adeta örtülerek bohçalandıktan sonra aktarılmıştır.
EMPRESYONİZM
Empresyonizm, 19. Yüzyılın sonlarında Fransa'da resimde görülmüş, daha sonra edebiyat ve müzikte de etkili olmuş bir akımdır.
Bu akımda anlam açıklığından çok kapalılık yeğlenir. Dış dünyadan
algılanan görüntüler ruh süzgecinden geçirildikten sonra dışa
yansıtılır.
Bu akımın edebiyattaki temsilcileri Baudlaire ve Verlaine'dir.
İzlenimcilik Türk edebiyatında da Ahmet Haşim, Cenap Şehabettin gibi
şairlerin üzerinde etkili olmuştur.
NEOKLASİZM
Sembolizme tepki olarak doğan bir şiir akımıdır. Türk edebiyatında
neoklasizmin en güçlü temsilcisi Yahya Kemal Beyatlı'dır. Yahya
Kemal'in şiirleri, biçim yönünden eski, öz yönünden yenidir
GELECEKÇİLİK
20. yüzyılın başlarında İtalya'da ortaya çıkmıştır. Edebiyatta devrim
ve dinamizmi vurgulayan akım olarak eğerlendirilir. İtalyan şair,
romancı, oyun yazarı ve yayın yönetmeni Filippo Tommaso Marinetti'nin
1909'de Paris'te Le Figaro gazetesinde yayınladığı bildiri ile ortaya
çıktı. Bildiride, "Bizler müzeleri, kütüphaneleri yerle bir edip
ahlakçılık, feminizm ve bütün yararcı korkaklıklarla savaşacağız"
deniyordu. Bu geçmişin bütünüyle reddi demekti. Aynı bildiride, "Biz
dünyadaki gerçekten sağlıklı tek şeyi, yani savaşcı ve ölüme götüren
güzel düşünceleriyüceltiyoruz" sözleri, siyasal alanda o dönemde
gelişen faşizm'den yana bir tavrın da açık göstergesiydi.Gelecekçiliğin
kurucusu Marinette Avrupa'dan birçok yazarı etkilerdi. Rusya'da Velemir
Hlebinikov ve Mayakovski gelecekçiliğe yöneldi. Rus gelecekçiler kendi
bildirgelerini yayınladı. Puşkin, Tolstoy, Dostoyevski reddedildi.
Şiirde sokak dilinin kullanılması istendi. 1917 Ekim devriminden sonra
da gelecekçi akım güçlendi. Mayakovski'nin ölümüne kadar etkisini
sürdürdü. İtalya'daki gelecekçiler ilk şiir antolojisini 1912'de
yayınladı. İtalya'nın 1. Dünya Savaşı'na girmesini ve Mussolini'yi
savunuyorlardı. Onunla birlikte hapsedildiler. Gelecekçilik faşizm ile
özdeşleşti. Ve 1920'lerin ortalarına doğru etkisini yitirdi.
Eserlerinde mantıklı cümleler kurmayı reddeden gelecekçilerin parolası,
"sozcüklere özgürlük"tü. Ezra Pound, D. H. Lawrence ve Giovanni Papini
bu akımdan etkilenin yazar olarak sayılabilir. Fütürizmin Türkiye'deki
temsilcisi Nazım Hikmet'tir
DADAİZM
Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Tristan Tzara, Marcel Janco ve Emmy
Hennings'in aralarında bulunduğu bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı
1916 yılında Zürih'te Hugo Ball'in açtığı cafe'de toplandı.
Fransızca'da oyuncak tahta at anlamına gelen "Dada" akımın ismi olarak
seçildi. Bildirisi de burada açıklandı. Bu akım, dünyanın, insanların
yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli
olduğuna inanmayan bir felsefi yapıdan etkilenir. 1.Dünya Savaşı'nın
ardından gelen boğuntu ve dengesizliğin akımıdır. Kamuoyunu şaşkınlığa
düşürmek ve sarsmak istiyorlardı. Yapıtlarında alışılmış estetikçiliğe
karşı çıkıyor, burjuva değerlerinin tiksinçliğini vurguluyorlardı.
Toplumda yerleşmiş anlam ve düzen kavramlarına karşı çıkarak dil ve
biçimde yeni deneylere giriştiler. Çıkardıkları çok sayıda derginin
içinde en önemlisi 1919-1924 arasında yayınlanan ve Andre Breton, Louis
Aragon, Philippe Soupauld, Paul Eluard ve Georges
Ribemont-Dessaignes'in yazılarının yer aldığı Litterature'dü. Dadacılık
1922 sonrasında etkinliğini yitirmeye başladı. Dadacılar
gerçeküstücülüğe yöneldi.
Edebiyatta eski Yunan ve Roma sanatını temel alan tarihselci yaklaşım
ve estetik tutumdur. Yeniden doğuş diye adlandırılan Rönesans döneminde
gelişmiştir. Bu akamın izleri bir önceki dönemde Rebelais ve Montaigne
de hatta Aristoteles'tedir. Klasizmin temel öğeleri kendi içinde
soyluluk, akılcılık, uyum, açıklık, sınırlılık, evrensellik, idealizm,
denge, ölçülülük, güzellik, görkemliliktir. Yani bir eserin klasik
sayılabilmesi için bu özellikleri barındırması gerekmektedir. Kısaca
klasik bir eser, bir üslubun en yetkin ve en uyumlu ifadesini bulduğu
eserdir. Klasizm temellerini Rönesans aristokrasisinden alır. Klasizm
bir bakıma aristokrasinin akımıdır. 16. yüzyılda Fransa'da doğmuştur.
Gerçeğin yalnızca akıl yoluyla bulunacağı savunulur. Sanat ideal insanı
ele almalıdır, sanat eseri ahlaka uygun olmalıdır. Monteigne,
Descartes, Racine, La Fontaine, Moliere, Comeille bu akımın önemli
temsilcilerindendir.
Türk edebiyatında Şinasi klasizme yakınlığıyla bilinir. Ahmet Vefik Paşa da Moliere'den çeviriler yapmıştır.
ROMANTİZM
18. yüzyılın sonunda ortaya çıkan ve 19. yüzyılın ortalarına kadar
uzanan akımdır. Kendisinden önceki klasizme bir tepki olarak ortaya
çıkmıştır. Önce bir ön-romantizm dönemi denilen gelişmeler yaşanmıştır.
Bugelişmelerin en önemlisi, halkın beğenisinin klasizmin görkemli,
katı, soylu, idealize edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve
içten ve doğal anlatım biçimlerine kaymış olmasıydı. Romantizm,
klasizmin düzenlilik, uyumluluk, dengelilik, akılcılık ve idealleştirme
gibi özelliklerine bir başkaldırı niteliğindedir. Romantizm, doğduğu
çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki olarak bireye, öznelliğe, akıl
dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe, kendiliğindenciliğe ve aşkınlığa,
yani sınırları zorlayıp geçmeye önem verir. Tarisel olarak bu dönemde
gelişen orta soylu sınıfın, yani burjuvazinin duygu, düşünce ve yaşam
tarzını ön plana çıkarır. Soyluların zarif sanat biçimlerini yapay ve
aşırı incelikli bulan bu yeni sınıf, duygusal açıdan kendisine yakın
hissettiği daha gerçekçi sanat biçimlerinden yanaydı. Böylece romantizm
gelişme ve yaygılaşma şansı buldu.Romantizmin en önemli habercisi
Fransız filozof ve yazar Jean Jacques Rousseau'dur. Ama İngiliz
yazarlar William Wordsworth ve Samuel Taylor Coleridge'nin 1790 yılında
birlikte yayınladığı Lirik Balatlar adlı eserromantizmin bildirgesi
sayılır. Yine İngiltere'de William Blake, Almanya'da Friedrich
Hölderlin, Johann Wolfgang von Goethe, Jea Paul, Novalis, Fransa'da
Chateaubriand ve Madame de Stael ilk romantizm temsilcileridir. Victor
Hugo, Alphonse de Lamartine, Alfred de Vigny, Nodier, Soumet, Deschamp,
Alfred de Musset, büyük romantik yazarlardır.Türk edebiyatında
romantizmin etkisi Namık Kemal'ineserlerinde görülür. Abdülhak Hamit ve
Recaizade Mahmut Ekrem'in şiirlerinde, Tevfik Fikret'in ilkdönem
şiirlerinde romantizmin etkisi açıkça görülür.
REALİZM
Bir estetik kavram olarak 19. yüzyıl ortalarında Fransa'da ortaya
çıkmıştır. Nasıl ki romantizm klasizme bir başkaldırı niteliğinde ise
gerçekçilik yani realizm ise, hem klasizme hem de romantizme bir
başkaldırıdır. Amaç, sanatı klasik ve romantik akımların yapaylığından
kurtarmak, çağdaş eserler üretmek ve konularını öncelikle yüksek
sınıflar ve temalarla ilgili değil, toplumsal sınıflar ve temalar
arasından seçmekti. Realizmin amacı, günlük yaşamın önyargısız,
bilimsel bir tutumla incelenmesi ve bir bilim adamının klinik
bulgularına benzer nesnel bir bakış açısıyla ortaya konmasıdır. Örneği
bu akamın iki güçlü temsilcisi Gustave Flaubert'in Madame Bovary adlı
romanı ile Emile Zola'nın Nana adlı romanında cinsellik ve şiddet edebi
bir mikroskop altında incelenerek olanca çıplaklığıyla ortaya
konulmuştur. Realizm felsefesinin altında güçlü bir felsefi
belirlenimcilik yatar. Fransız edebiyatında Flaubert, Zola'nın yanısıra
Honore de Balzac, Stendhal, Rusya'da Lev Tolstoy, İvan Turgenyev,
Fyodor Dostoyevski, İngiltere'de Charles Dickens ve Anthony Trollope,
Amerika'da Theodore Dreiser, İrlanda'da James Joyce realizmin önemli
temsilcileridir. Realizm, 20. yüzyıl romanının gelişimini de önemli
ölçüde etkilemiştir. Realizmin etkisini, Türk edebiyatında Samipaşazade
Sezai'nin "Sergüzeşt", Recaizade Mahmut Ekrem'in "Araba Sevdası" adlı
romanlarında görürüz. Nabizade Nazım'ın "Karabibik" adlı romanı köy
gerçeğini anlatır. Türk edebiyatında realizm, Servet-i Fünun
dönemindegörülmektedir. Halit Ziya Uşaklıgil'in "Mai ve Siyah"adlı
eserinde realizm romantizme üstünlük sağlar.
PARNASİZM
Klasizm, romantizm ve realizmin bütününe tepkili bir akımdır. Temel
kuralı "sanat sanat içindir" diye özetlenebilir. Aslında realizmin katı
toplumculuğu ve gerçekçiliğine bir karşı çıkıştır. Daha çok şiirde
kendini gösterir. Sanatsal biçim ve sanatsal içerik kaygısı ön
plandadır. Ölçülü ve nesnel bir anlatım, teknik kusursuzluk ve kesin
betimlemeler kullanılır. Parnas şiir için "biçimciliği amaçlayan" şiir
tanımı da kullanılabilir. Parnasizm, bir yönüyle kendisinden sonraki
doğalcılığa da kaynaklık yapmıştır. Zengin bir dil, zengin bir biçim,
zengin ve yoğun bir duygusallık işlenir. 1830'lu yıllarda ortaya
çıkmıştır. Theophile Gautier'in şiirlerini, Theodore de Banville,
Leconte de Lisle izlemiştir. Parnasizm, edebiyat tarihinde Leconte de
Lisle ile özdeşleştirilir. Adarını Louis Xavier de Richard ile Catulle
Mendes'in hazırlayıp Alphonse Lemerre'in bastığı Le Parnasse
Contemporain (Çağdaş Parnasçılık) adlı eserden almıştır. Türk
edebiyatında parnasizmin etkileri Tevfik Fikret'te görülmektedir.
NATÜRELİZM
19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında etkili olmuştur.Doğa
bilimlerinin, özellikle de Darwinci doğa anlayışının ilke ve
yöntemlerinin edebiyata uyarlanmasıyla gelişmiştir. Edebiyatta
gerçekçilik geleneğini daha da ileri götüren doğalcılar, gerçekleri
ahlaksal yargılardan, seçici bir bakıştan uzak bir anlatımla ve tam bir
bağlılıkla anlatmayı amaçlar. Doğalcılık, bilimsel belirlenimciliği
benimsemesiyle gerçekçilikten ayrılır. Doğalcı yazarlar, insanı
ahlaksal ve akılsal nitelikleriyle değil, rastlantısal ve fizyolojik
özellileriyle ele alır. Doğalcı yaklaşıma göre, çevrenin ve kalıtımın
ürünü olan bireyler, dıştan gelen toplumsal ve ekonomik baskılar
altında ezilir, içten gelen güçlü içgüdüsel dürtülerle davranırlar.
Yazgılarını
belirleyebilme gücünden yoksun oldukları için yaptıklarından sorumlu değillerdir.
Doğalcılığın kuramsal temelini Hippolyte Taine'in Historei de la
Litterature Anglaise (İngiliz edebiyatı tarihi) adlı eseri oluşturur.
İlk doğalcı roman Goncourt kardeşlerin bi hizmeçi kızın yaşamını
inceleyen Germinie Lacarteux adlı yapıtıdır. Ama Emile Zola'nın Le
Roman Experimental (Deneysel Roman) adlı eseri akımın edebi bildirgesi
sayılır. Zola'nın yanısıra Guy de Maupassant, J. K. Huysmans , Leon
Hennique, Henry Ceard, Paul Alexis, Alphonse Daudet doğalcı yapıda
eserler veren yazarlardır. Nabizade Nazım'ın ve Hüseyin Rahmi
Gürpınar'ın romanlarında natüralist öğelere rastlanır
SEMBOLİZM
Sembolizma ve sembolizm, bir düşüncenin veya olayın sayılar ve
şekillerle anlatılmasıdır. Bir açıdan kullandığımız harfler ve
rakamlardan tutun, etrafımızda gördüğümüz geometrik şekillerde, doğanın
yarattıklarında ve oluşlarda dahi sembolizmi görebiliriz. Fakat bizler
genellikle bunları taşıdıkları anlamlardan çok, karşımızdakilere
bildiklerimizi aktarmak için
kullanırız. Oysa her harfin, rakamın, geometrik şeklin taşıdıkları
anlamlar ve enerjiler vardır. Sembolizmin en önemli yanı, bir sembole
yüklenen anlamın yıllarca değerini kaybetmeden korunabilmesidir. Fakat
bunun bir kötü yanı da aynı sembole gerçek anlamından veya daha doğrusu
esas kullanım amacından farklı anlamlar yüklenerek kullanılmasıdır. Bu
nedenle semboller ile uğraşırken dikkatli olmak ve gerçeği araştırmak
gerekebilir. Fakat sembollerin gerçek anlamları ne kadar saptırılmaya
çalışılırsa çalışılsın mutlaka birileri tarafından hep doğru olarak
bilinir ve korunur. Sembolizma, fleksibilitesi ve rölativitesi
nedeniyle çağlara uygun dinamizmi sayesinde temel bilgi aktarım yöntemi
olarak gelişmelere hemen adapte olarak hem
demodeliğe meydan okur, hem de varlığını başarıyla korur. Sırların
evrensel dili olan sembolizm; gizleyerek açıklar, açıklayarak gizler.
İnsanlar binlerce yıldır, bir düşünceyi izah etmek için birçok yollar
denemişlerdir. Bir düşüncenin anlamını, kademeli şekilde insanların
anlayışlarına ve olgunluklarına göre birtakım kalıplar içine koyup
sunmuşlardır. Özellikle ezoterik, gizli tutulması gereken birçok bilgi
sembollerle anlatılmıştır. Yani doğrudan doğruya bir düşünce, bir bilgi
izah edilmemiş, üstü adeta örtülerek bohçalandıktan sonra aktarılmıştır.
EMPRESYONİZM
Empresyonizm, 19. Yüzyılın sonlarında Fransa'da resimde görülmüş, daha sonra edebiyat ve müzikte de etkili olmuş bir akımdır.
Bu akımda anlam açıklığından çok kapalılık yeğlenir. Dış dünyadan
algılanan görüntüler ruh süzgecinden geçirildikten sonra dışa
yansıtılır.
Bu akımın edebiyattaki temsilcileri Baudlaire ve Verlaine'dir.
İzlenimcilik Türk edebiyatında da Ahmet Haşim, Cenap Şehabettin gibi
şairlerin üzerinde etkili olmuştur.
NEOKLASİZM
Sembolizme tepki olarak doğan bir şiir akımıdır. Türk edebiyatında
neoklasizmin en güçlü temsilcisi Yahya Kemal Beyatlı'dır. Yahya
Kemal'in şiirleri, biçim yönünden eski, öz yönünden yenidir
GELECEKÇİLİK
20. yüzyılın başlarında İtalya'da ortaya çıkmıştır. Edebiyatta devrim
ve dinamizmi vurgulayan akım olarak eğerlendirilir. İtalyan şair,
romancı, oyun yazarı ve yayın yönetmeni Filippo Tommaso Marinetti'nin
1909'de Paris'te Le Figaro gazetesinde yayınladığı bildiri ile ortaya
çıktı. Bildiride, "Bizler müzeleri, kütüphaneleri yerle bir edip
ahlakçılık, feminizm ve bütün yararcı korkaklıklarla savaşacağız"
deniyordu. Bu geçmişin bütünüyle reddi demekti. Aynı bildiride, "Biz
dünyadaki gerçekten sağlıklı tek şeyi, yani savaşcı ve ölüme götüren
güzel düşünceleriyüceltiyoruz" sözleri, siyasal alanda o dönemde
gelişen faşizm'den yana bir tavrın da açık göstergesiydi.Gelecekçiliğin
kurucusu Marinette Avrupa'dan birçok yazarı etkilerdi. Rusya'da Velemir
Hlebinikov ve Mayakovski gelecekçiliğe yöneldi. Rus gelecekçiler kendi
bildirgelerini yayınladı. Puşkin, Tolstoy, Dostoyevski reddedildi.
Şiirde sokak dilinin kullanılması istendi. 1917 Ekim devriminden sonra
da gelecekçi akım güçlendi. Mayakovski'nin ölümüne kadar etkisini
sürdürdü. İtalya'daki gelecekçiler ilk şiir antolojisini 1912'de
yayınladı. İtalya'nın 1. Dünya Savaşı'na girmesini ve Mussolini'yi
savunuyorlardı. Onunla birlikte hapsedildiler. Gelecekçilik faşizm ile
özdeşleşti. Ve 1920'lerin ortalarına doğru etkisini yitirdi.
Eserlerinde mantıklı cümleler kurmayı reddeden gelecekçilerin parolası,
"sozcüklere özgürlük"tü. Ezra Pound, D. H. Lawrence ve Giovanni Papini
bu akımdan etkilenin yazar olarak sayılabilir. Fütürizmin Türkiye'deki
temsilcisi Nazım Hikmet'tir
DADAİZM
Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Tristan Tzara, Marcel Janco ve Emmy
Hennings'in aralarında bulunduğu bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı
1916 yılında Zürih'te Hugo Ball'in açtığı cafe'de toplandı.
Fransızca'da oyuncak tahta at anlamına gelen "Dada" akımın ismi olarak
seçildi. Bildirisi de burada açıklandı. Bu akım, dünyanın, insanların
yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli
olduğuna inanmayan bir felsefi yapıdan etkilenir. 1.Dünya Savaşı'nın
ardından gelen boğuntu ve dengesizliğin akımıdır. Kamuoyunu şaşkınlığa
düşürmek ve sarsmak istiyorlardı. Yapıtlarında alışılmış estetikçiliğe
karşı çıkıyor, burjuva değerlerinin tiksinçliğini vurguluyorlardı.
Toplumda yerleşmiş anlam ve düzen kavramlarına karşı çıkarak dil ve
biçimde yeni deneylere giriştiler. Çıkardıkları çok sayıda derginin
içinde en önemlisi 1919-1924 arasında yayınlanan ve Andre Breton, Louis
Aragon, Philippe Soupauld, Paul Eluard ve Georges
Ribemont-Dessaignes'in yazılarının yer aldığı Litterature'dü. Dadacılık
1922 sonrasında etkinliğini yitirmeye başladı. Dadacılar
gerçeküstücülüğe yöneldi.