CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
Cumhuriyet döneminde Türkiye hemen hemen her alanda hızlı bir
çağdaşlaşma hareketine girmiş olduğundan bu dönemde ortaya çıkmış
birçok edebi ve fikri hareket aynı zaman içinde varlık göstermişlerdir.
Daha önce olduğu gibi bir edebi akım ömrünü tamamlayıp yerine bir
başkası geçmemiştir. Birçok edebi akım varlığını günümüze kadar devam
ettirmiştir. Farklı görüşte olan edebi anlayışlar Cumhuriyetin
kurulduğu ilk yıllardan günüm.üze kadar varlıklarını devam ettirmiş,
temsilcileriyle edebiyat ve sanat dünyasında örneklerini vermişlerdir.
Bu nedenle Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında gelişen edebi akımları
kesin bir şekilde bir sınıflamaya sokmak biraz zor gibi gözükmektedir.
Ancak biz yine de Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatını iki ana devre ve
bunların alt kolları olan gruplara ayırmaya çalıştık. Cumhuriyet
döneminde "edebiyat en çok; şiir, roman ve hikaye, tiyatro ve dergi
gibi türlerde rağbet gördüğünden bu edebi türlerin Cumhuriyet
dönemindeki gelişimini ele almaya çalıştık.
1923-1940 arası Türk edebiyatı
1940 sonrası Türk Edebiyatı.
1923-1940 arası Türk Edebiyatı da kendi içinde bölümlere ayrılır:
I-ŞİİR: 1) Memleket Edebiyatı: a-Folklor şairleri b-Hamasi şairleri
c-Mistik şairler 2) Öz Şiir Anlayışını benimseyenler: a) Yedi
Meşaleciler 3) Toplumsal Gerçekçi Şiir. II-ROMAN VE HİKA YE :
A-Memleket edebiyatı çerçevesinde gelişen roman ve hikaye yazarları.
B-TOPLUMSAL Gerçekçi roman ve öykü III- TİY A TRO IV-DERGİLER
V-Müstakil Şahsiyetler: Mehmet Akif ERSOY, Hüseyin Rahmi GÜRPİNAR,
Abdülhak Şinasi HİSAR, Yahya Kemal BEYATLI, Cahit Sıtkı T ARANCI, Sait
Faik ABASIY ANIK, Ahmet Hamdi TANPINAR, Peyami Sara.
1940 sonrası Türk Edebiyatı: I-şİİR: a) Nazım Hikmet'in Toplumsal
Gerçekçi Şiir anlayışını devam ettirenler b-Garip Hareketi c)
Hisarcılar ve Hisar Dergisi d) Mavi Grubu e) İkinci Yeni Hareketi, 1)
1960-2000 Arası Türk Şiiri g) 1940 Sonrası Türk Şiirinin Bazı Özgün
isimleri 2- Roman a-1940 Sonrası Türk Roman ve Hikayesinin Bazı Usta
Kalemleri 3- Tiyatro 4- Dergiler.
"Türkiye'de Cumhuriyet Devri Edebiyatı bu devrin ilk yıllarında önce,
İstiklal Savaşı zaferlerinin ve Cumhuriyet inkılabının yarattığı
devamlı heyecanlarla beslenerek, daha çok, Anadolu'daki Türk milletinin
ve Türklerin elinde kalan öz yurt topraklarının hayat ve hareketlerini
terennüm etmiştir. İnönü zaferleri için Sakarya ve bilhassa Dumlupınar
kahramanlıkları için şiirler yazılmış, İzmir' e giden yolların;
Akdeniz'e varan kahraman koşuların heyecanları dile getirmiştir.
"Refik Halit'in "Av Peşinde"sinden, Halide Edip'in "Ateşten Gömlek",
"Vurun Kahpeye", "Dağa Çıkan Kurt" gibi eserlerinden, Yakup Kadri'nin
Falih Rıfkı'nın bu konudaki yazılarından başlayarak; İstiklal
Savaşı'nın mensur destanları, hikayeleri ve romanları yazılmıştır.
"Halas" isimli romanıyla Mehmet Rauf, "Türk ilahisi isimli 'şiiriyle
Süleyman Nazif gibi Servet-i Fünun sanatkarlarından başlayarak, en yeni
en genç Türk şair ve muharrirlerine kadar, eli kalem tutan herkes, bu
anlarda bu büyük ve enerjik Kurtuluş Savaşı için, duyduklarını,
düşündüklerini söylemekte büyük bir zevk bulmuşlardır.
"Devrin şiir ve romanı gibi tiyatro edebiyatı da Cumhuriyetin ilk on
yılı boyunca; bilhassa manzum tiyatro eserleri ve manzum destanlar
halinde ve yine bu heyecanın yarattığı bir milli inanışla; en uzak ve
en yakın Türk fazilet ve kahramanlıklarını sahneye koyan eserler
yazılır.
"Aka Gündüz'ün "Mavi Yıldırım"ı, Faruk Nafıi'in "Akın, Kahraman, Öz
Yurt" isimli tiyatroları, Behçet Kemal'in "Çoban ve Attila" isimli
eserleri Yaşar Nabi'nin "Mete"si ve daha bir çok sanatkarların bu çeşit
manzum tiyatroları, hep bu on yılın milli verimlerindendir. Sayı
bakımından önemli bir yekun tutan bütün bu eserlerin sanat kıymeti
bakımından ekseriya Türk edebiyatının birinci sınıf mahsulleri arasında
yer alamayacaklarını ayrıca söylemek gerekir."
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİ
"Cumhuriyet Dönemi Türk şiiri, Osmanlı Devleti'nin yıkılması ve Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra yazılan şiirlere verilen addır.
Burada siyasi bir durum söz konusudur. Ancak, imparatorluktan milli
devlete geçiş, bütün edebiyatımıza, kültür hayatımıza ve elbette ki
şiirimize de derinden tesir etmiştir.
"Osmanlı Devleti uzun yıllar yıkılışın sancılarını çekmiş, yıkılışı.
geciktirecek birtakım geçici tedbirlere başvuffi1Uş ve gelişen Avrupa
karşısında büyük bir aşağılık duygusuna kapılmıştır. Bunun edebiyata
yansıması ise kötümserlik şeklinde olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti ise
varolma mücadelesini vermiş ve bu mücadeleyi kazanmıştır. Bunun
edebiyattaki yansıması da kahramanlık ve iyimserlik şeklinde 0Imuştur."
Cumhuriyet dönemi şiirimiz tıpkı Tanzimat sonrası yenileşme dönemi
şiirimiz gibi üç gelenekle beslenmiş ve gelişmiştir. Bunlar Divan
şiiri. Halk şiiri ve Batı şiiri. Batı şiiri, şairlik geleneği kadar
bilgi ve kültür bakımından da son derece donanımlı olan şairler
tarafından edebiyatımıza sokulur. Yahya Kemal Parnast'lardan aldığı
etkileri, Ahmet Haşim ise Sembolist ve empresyonist bazı özellikleri
şiirimize getirir.
Edebiyatımızın en güçlü geleneklerinden olan Divan şiiri Tanzimat'tan
sonra tamamen reddedilmekle beraber, şairlerin kalitesi yükselip
zevkleri inceldikçe her dönem tekrar ele alınan bir kaynak olmuştur.
Bazı sanatçıların sadece şekil ve vezin, bazılarının ise duygu ve imaj
bakımından etkilendikleri Divan şiiri, 1923 'ten sonra eser veren
şairler üzerinde de etkili olur. Cumhuriyet Devri Şiirinin, başlangıç
yıllarında en çok etkilendiği .kaynak Halk şiiri geleneğidir. Ancak bir
süre sonra Garipçiler tarafından tamamen reddedilen bu geleneğe yine bu
grubun öncülerinden Orhan Veli'nin "Yol Türküleri" adlı eseri ile geri
dönülür. Halk şiiri geleneğinin son dönemdeki gerçek temsilcisi Aşık
Veysel'dir.
Tanzimat'tan sonraki şiirimizde görüldüğü gibi, Cumhuriyet şiirinde de
didaktik, hamasi, sosyal muhtevalı şiir anlayışını, insanın iç
dünyasını da ele alan şiir anlayışı takip etmiş, sonra bu aşırı
ferdiyetçiliğe yeniden bir sosyal şiir anlayışı ile mukabele edilmiştir.
Servet-i Fünun, Fecr-i Ati ve Milli Edebiyat hareketleri içinde
bulunarak üne kavuşmuş olan yazar ve şairler, Cumhuriyet'in ilk
yıllarında henüz hayattadırlar. Bunlardan Abdülhak Hamid gibi
Tanzimat'tan sonraki bütün yeniliklerin içinde bulunmuş olanlar artık
son eserlerini verirler. Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Yakup Kadri vb.
sanatçılar ise geçmiş dönemlerde olgunlaştırmış oldukları sanat
anlayışlarıyla en güzel sanat eserlerini Cumhuriyet döneminde kaleme
alırlar.
Bu dönem edebiyatının en önemli özelliklerinden biri; Milli Edebiyat
hareketi sırasında ilk defa ele alınan Anadolu insanının, daha geniş
açılardan bakılarak edebiyata konu yapılmasıdır.
Memleket edebiyatı adı verilen bu yöneliş,. eski nesle mensup şair ve
yazarlarla ilk eserlerini mütareke yıllarından itibaren vermeye
başlayan genç sanatçılar tarafından benimsenir. Bu konuyu işleyen
manzum ve mensur eserlerin en bol olduğu dönem Cumhuriyet'in ilk
yıllarıdır.
Dünyadaki ve Türkiye'deki sosyolojik değişmelerin etkisiyle Osmanlı-
İslam tarihi ve kültürü ile aydınlar arasında çizilen kesin çizgi,
manevi alanda boşluklar yaşayan bir aydın nesil yaratmaya başlar. Bu
maddeci akıma karşı manevi değerleri ön plana çıkaran bir mistik akım
oluşur. Şiirde Necip Fazıl, romanda ise Peyami Safa'nın öncülük ettiği
mistisizmin yanı sıra, olgunluk dönemi eserlerini yer vermekte olan
Ahmet Haşim ve Yahya Kemal' in eserlerinde Sembolizmin izleri görülür.
MEMLEKET EDEBİYATI
Bu şairlerin çoğu halk edebiyatı geleneğini takip ederek, yeni bir şiir
oluşturmaya çalışırlar. Ziya Gökalp ve Emin Yurdakul'un yolunu
izlerler. Şiirlerinde konu memlekettir, hece veznini kullanırlar ve
halk şiiri nazım şekillerini tercih ederler. Sade bir dille yazıp
mahalli söyleyişlere de yer verirler. Daha ziyade didaktik bir tarzları
vardır. Gururlu, iradeli ve iyimser bir psikoloji ile hitabet tonunda
şiirler yazarlar.
FOLKLOR ŞAİRLERİ
"Halk evleri vasıtasıyla gücünü ve sayısını arttıran bu tarz şiirler
çoğunlukla öğretmen yazarlara aittir. Böylece halk edebiyatı ve halk
kültürüne ilgi, öğretmen şairler vasıtasıyla büyük bir yaygınlık
kazanmış, sonraki nesillere de geçirilmiştir. Ahmet Kutsi Tecer'in Ülkü
dergisinin idaresini üstlenmesinden sonra folklora da büyük ağırlık
verilir. Ahmet Kutsi Tecer'in:
"Orda bir köy var uzakta O köy bizim köyümüzdür"
diye başlayan şiiri, halkçı şairlere tek bir hedef gösterir: Köy.
Ancak, bu köyü konu alan şiir zevki halkevleri ve dergileri vasıtasıyla
bütün ülkede yaygınlaşır. Ahmet Kutsi, köye, folklora ait bütün
değerleri ortaya çıkarırken, Halk şiiri geleneğinin son büyük
temsilcisini, Aşık Veysel ŞA TIROĞLU'nu keşfeder. Küçük yaşta gözlerini
kaybeden şairin bütün dünyayı diğer duyularıyla idraki, köyün dar
çerçevesinin ötesinde insanın ebedi özlemlerini dile getiren bu şiirler
çok sevilmiş, taklit edilmiş ve halk şiiri geleneğinin ölümsüzlüğüne
delil sayılmıştır. Ancak Aşık Veysel' den sonra gelen halk şairlerinde
aynı gücü bulmak mümkün deği1dir."
"Folklor malzemesini en başarılı bir şekilde şiirimizde kullanan önemli
bir isim de, Ressam Bedri Rahmi EYÜBOĞLU'dur (1911*1975). O folklor ile
modem sanatı coşkun bir heyecan İle hem resimde hem de şiirde
birleştirerek orijinal ve başarılı örnekler vermiştir. Resimleriyle
şiirleri arasında büyük bir yakınlık vardır. Renk' duygusu çok kuvvetli
olan şair, hem şiirde hem resimde renk uyumuna büyük önem verir.
Renklerden bahseden ve onları hayatın bin bir durumu, duyguları ve
eşyalar ile birleştiren şairdir.
"Çocukluk ve masal, hayatı değiştirme vasıtaları olarak, Bedri
Rahmi'nin şiirine hakimdir. Halk sanatından, folklordan aldığı bazı
unsurları da kendi orijinal imajlarıyla şiirine yerleştirerek kendi
tarzını geliştirir."
MİSTİK ŞAİRLER
Nazım Hikmet'in başını çektiği, insanın manevi taraflarının 'ihmal
edildiği Marksist şiir anlayışına karşı bir kısım şairler, insanın
manevi taraflarının olduğunu savunmuşlardır. "Hareket noktası olarak
Memleket edebiyatını alan şairler, görünen manzara ve insanların bir de
görünmeyen iç alemlerini, ferdi duyuşlarını da anlatmak istediler. Öz
Şiir peşinde gidenlerin başlangıç noktasını teşkil eden bu şairlerden
Necip Fazıl, mistik ve dini bir heyecana kapılır. Felsefeyle
meşguliyeti dolayısıyla aşma fikrine ulaşan, görünenin ardını araştıran
ve mistik bir anlayışı geliştiren Necip Fazıl KISAKÜREK 1930 sonlarında
Nazım Hikmetin tam karşısında görülür. O da Halk şiiri geleneğinden
hareket etmiş, heceyi kullanmış, Batı şiiriyle kendi geleneğimizi
birleştirmeye çalışmıştır. Felsefeye duyduğu merak bir çeşit mistik
anlayış ve duyuşa yöneltmiştir.
Aç kapıyı haber ver
Ötenin ötesinden
Diyerek ötelerin sırlarını kurcalayan şair, zaman zaman mazoşist bir ruhun ifadesi olan melo-dramatik şiirler söylemiştir.
"Mistik akım, en orijinal örneklerinden birini Asaf Halet ÇELEBİ'nin
şiirlerinde gösterir. Daha sonraları da Sezai KARAKOÇ gibi dindar
şairler İkinci Yeni Akımı içinde, insanın iç dünyasının karmaşıklığını
kurtaracak esrarlı gücü sızdırmaya çalışırlar.
Cumhuriyet döneminde Türkiye hemen hemen her alanda hızlı bir
çağdaşlaşma hareketine girmiş olduğundan bu dönemde ortaya çıkmış
birçok edebi ve fikri hareket aynı zaman içinde varlık göstermişlerdir.
Daha önce olduğu gibi bir edebi akım ömrünü tamamlayıp yerine bir
başkası geçmemiştir. Birçok edebi akım varlığını günümüze kadar devam
ettirmiştir. Farklı görüşte olan edebi anlayışlar Cumhuriyetin
kurulduğu ilk yıllardan günüm.üze kadar varlıklarını devam ettirmiş,
temsilcileriyle edebiyat ve sanat dünyasında örneklerini vermişlerdir.
Bu nedenle Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında gelişen edebi akımları
kesin bir şekilde bir sınıflamaya sokmak biraz zor gibi gözükmektedir.
Ancak biz yine de Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatını iki ana devre ve
bunların alt kolları olan gruplara ayırmaya çalıştık. Cumhuriyet
döneminde "edebiyat en çok; şiir, roman ve hikaye, tiyatro ve dergi
gibi türlerde rağbet gördüğünden bu edebi türlerin Cumhuriyet
dönemindeki gelişimini ele almaya çalıştık.
1923-1940 arası Türk edebiyatı
1940 sonrası Türk Edebiyatı.
1923-1940 arası Türk Edebiyatı da kendi içinde bölümlere ayrılır:
I-ŞİİR: 1) Memleket Edebiyatı: a-Folklor şairleri b-Hamasi şairleri
c-Mistik şairler 2) Öz Şiir Anlayışını benimseyenler: a) Yedi
Meşaleciler 3) Toplumsal Gerçekçi Şiir. II-ROMAN VE HİKA YE :
A-Memleket edebiyatı çerçevesinde gelişen roman ve hikaye yazarları.
B-TOPLUMSAL Gerçekçi roman ve öykü III- TİY A TRO IV-DERGİLER
V-Müstakil Şahsiyetler: Mehmet Akif ERSOY, Hüseyin Rahmi GÜRPİNAR,
Abdülhak Şinasi HİSAR, Yahya Kemal BEYATLI, Cahit Sıtkı T ARANCI, Sait
Faik ABASIY ANIK, Ahmet Hamdi TANPINAR, Peyami Sara.
1940 sonrası Türk Edebiyatı: I-şİİR: a) Nazım Hikmet'in Toplumsal
Gerçekçi Şiir anlayışını devam ettirenler b-Garip Hareketi c)
Hisarcılar ve Hisar Dergisi d) Mavi Grubu e) İkinci Yeni Hareketi, 1)
1960-2000 Arası Türk Şiiri g) 1940 Sonrası Türk Şiirinin Bazı Özgün
isimleri 2- Roman a-1940 Sonrası Türk Roman ve Hikayesinin Bazı Usta
Kalemleri 3- Tiyatro 4- Dergiler.
"Türkiye'de Cumhuriyet Devri Edebiyatı bu devrin ilk yıllarında önce,
İstiklal Savaşı zaferlerinin ve Cumhuriyet inkılabının yarattığı
devamlı heyecanlarla beslenerek, daha çok, Anadolu'daki Türk milletinin
ve Türklerin elinde kalan öz yurt topraklarının hayat ve hareketlerini
terennüm etmiştir. İnönü zaferleri için Sakarya ve bilhassa Dumlupınar
kahramanlıkları için şiirler yazılmış, İzmir' e giden yolların;
Akdeniz'e varan kahraman koşuların heyecanları dile getirmiştir.
"Refik Halit'in "Av Peşinde"sinden, Halide Edip'in "Ateşten Gömlek",
"Vurun Kahpeye", "Dağa Çıkan Kurt" gibi eserlerinden, Yakup Kadri'nin
Falih Rıfkı'nın bu konudaki yazılarından başlayarak; İstiklal
Savaşı'nın mensur destanları, hikayeleri ve romanları yazılmıştır.
"Halas" isimli romanıyla Mehmet Rauf, "Türk ilahisi isimli 'şiiriyle
Süleyman Nazif gibi Servet-i Fünun sanatkarlarından başlayarak, en yeni
en genç Türk şair ve muharrirlerine kadar, eli kalem tutan herkes, bu
anlarda bu büyük ve enerjik Kurtuluş Savaşı için, duyduklarını,
düşündüklerini söylemekte büyük bir zevk bulmuşlardır.
"Devrin şiir ve romanı gibi tiyatro edebiyatı da Cumhuriyetin ilk on
yılı boyunca; bilhassa manzum tiyatro eserleri ve manzum destanlar
halinde ve yine bu heyecanın yarattığı bir milli inanışla; en uzak ve
en yakın Türk fazilet ve kahramanlıklarını sahneye koyan eserler
yazılır.
"Aka Gündüz'ün "Mavi Yıldırım"ı, Faruk Nafıi'in "Akın, Kahraman, Öz
Yurt" isimli tiyatroları, Behçet Kemal'in "Çoban ve Attila" isimli
eserleri Yaşar Nabi'nin "Mete"si ve daha bir çok sanatkarların bu çeşit
manzum tiyatroları, hep bu on yılın milli verimlerindendir. Sayı
bakımından önemli bir yekun tutan bütün bu eserlerin sanat kıymeti
bakımından ekseriya Türk edebiyatının birinci sınıf mahsulleri arasında
yer alamayacaklarını ayrıca söylemek gerekir."
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİ
"Cumhuriyet Dönemi Türk şiiri, Osmanlı Devleti'nin yıkılması ve Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra yazılan şiirlere verilen addır.
Burada siyasi bir durum söz konusudur. Ancak, imparatorluktan milli
devlete geçiş, bütün edebiyatımıza, kültür hayatımıza ve elbette ki
şiirimize de derinden tesir etmiştir.
"Osmanlı Devleti uzun yıllar yıkılışın sancılarını çekmiş, yıkılışı.
geciktirecek birtakım geçici tedbirlere başvuffi1Uş ve gelişen Avrupa
karşısında büyük bir aşağılık duygusuna kapılmıştır. Bunun edebiyata
yansıması ise kötümserlik şeklinde olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti ise
varolma mücadelesini vermiş ve bu mücadeleyi kazanmıştır. Bunun
edebiyattaki yansıması da kahramanlık ve iyimserlik şeklinde 0Imuştur."
Cumhuriyet dönemi şiirimiz tıpkı Tanzimat sonrası yenileşme dönemi
şiirimiz gibi üç gelenekle beslenmiş ve gelişmiştir. Bunlar Divan
şiiri. Halk şiiri ve Batı şiiri. Batı şiiri, şairlik geleneği kadar
bilgi ve kültür bakımından da son derece donanımlı olan şairler
tarafından edebiyatımıza sokulur. Yahya Kemal Parnast'lardan aldığı
etkileri, Ahmet Haşim ise Sembolist ve empresyonist bazı özellikleri
şiirimize getirir.
Edebiyatımızın en güçlü geleneklerinden olan Divan şiiri Tanzimat'tan
sonra tamamen reddedilmekle beraber, şairlerin kalitesi yükselip
zevkleri inceldikçe her dönem tekrar ele alınan bir kaynak olmuştur.
Bazı sanatçıların sadece şekil ve vezin, bazılarının ise duygu ve imaj
bakımından etkilendikleri Divan şiiri, 1923 'ten sonra eser veren
şairler üzerinde de etkili olur. Cumhuriyet Devri Şiirinin, başlangıç
yıllarında en çok etkilendiği .kaynak Halk şiiri geleneğidir. Ancak bir
süre sonra Garipçiler tarafından tamamen reddedilen bu geleneğe yine bu
grubun öncülerinden Orhan Veli'nin "Yol Türküleri" adlı eseri ile geri
dönülür. Halk şiiri geleneğinin son dönemdeki gerçek temsilcisi Aşık
Veysel'dir.
Tanzimat'tan sonraki şiirimizde görüldüğü gibi, Cumhuriyet şiirinde de
didaktik, hamasi, sosyal muhtevalı şiir anlayışını, insanın iç
dünyasını da ele alan şiir anlayışı takip etmiş, sonra bu aşırı
ferdiyetçiliğe yeniden bir sosyal şiir anlayışı ile mukabele edilmiştir.
Servet-i Fünun, Fecr-i Ati ve Milli Edebiyat hareketleri içinde
bulunarak üne kavuşmuş olan yazar ve şairler, Cumhuriyet'in ilk
yıllarında henüz hayattadırlar. Bunlardan Abdülhak Hamid gibi
Tanzimat'tan sonraki bütün yeniliklerin içinde bulunmuş olanlar artık
son eserlerini verirler. Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Yakup Kadri vb.
sanatçılar ise geçmiş dönemlerde olgunlaştırmış oldukları sanat
anlayışlarıyla en güzel sanat eserlerini Cumhuriyet döneminde kaleme
alırlar.
Bu dönem edebiyatının en önemli özelliklerinden biri; Milli Edebiyat
hareketi sırasında ilk defa ele alınan Anadolu insanının, daha geniş
açılardan bakılarak edebiyata konu yapılmasıdır.
Memleket edebiyatı adı verilen bu yöneliş,. eski nesle mensup şair ve
yazarlarla ilk eserlerini mütareke yıllarından itibaren vermeye
başlayan genç sanatçılar tarafından benimsenir. Bu konuyu işleyen
manzum ve mensur eserlerin en bol olduğu dönem Cumhuriyet'in ilk
yıllarıdır.
Dünyadaki ve Türkiye'deki sosyolojik değişmelerin etkisiyle Osmanlı-
İslam tarihi ve kültürü ile aydınlar arasında çizilen kesin çizgi,
manevi alanda boşluklar yaşayan bir aydın nesil yaratmaya başlar. Bu
maddeci akıma karşı manevi değerleri ön plana çıkaran bir mistik akım
oluşur. Şiirde Necip Fazıl, romanda ise Peyami Safa'nın öncülük ettiği
mistisizmin yanı sıra, olgunluk dönemi eserlerini yer vermekte olan
Ahmet Haşim ve Yahya Kemal' in eserlerinde Sembolizmin izleri görülür.
MEMLEKET EDEBİYATI
Bu şairlerin çoğu halk edebiyatı geleneğini takip ederek, yeni bir şiir
oluşturmaya çalışırlar. Ziya Gökalp ve Emin Yurdakul'un yolunu
izlerler. Şiirlerinde konu memlekettir, hece veznini kullanırlar ve
halk şiiri nazım şekillerini tercih ederler. Sade bir dille yazıp
mahalli söyleyişlere de yer verirler. Daha ziyade didaktik bir tarzları
vardır. Gururlu, iradeli ve iyimser bir psikoloji ile hitabet tonunda
şiirler yazarlar.
FOLKLOR ŞAİRLERİ
"Halk evleri vasıtasıyla gücünü ve sayısını arttıran bu tarz şiirler
çoğunlukla öğretmen yazarlara aittir. Böylece halk edebiyatı ve halk
kültürüne ilgi, öğretmen şairler vasıtasıyla büyük bir yaygınlık
kazanmış, sonraki nesillere de geçirilmiştir. Ahmet Kutsi Tecer'in Ülkü
dergisinin idaresini üstlenmesinden sonra folklora da büyük ağırlık
verilir. Ahmet Kutsi Tecer'in:
"Orda bir köy var uzakta O köy bizim köyümüzdür"
diye başlayan şiiri, halkçı şairlere tek bir hedef gösterir: Köy.
Ancak, bu köyü konu alan şiir zevki halkevleri ve dergileri vasıtasıyla
bütün ülkede yaygınlaşır. Ahmet Kutsi, köye, folklora ait bütün
değerleri ortaya çıkarırken, Halk şiiri geleneğinin son büyük
temsilcisini, Aşık Veysel ŞA TIROĞLU'nu keşfeder. Küçük yaşta gözlerini
kaybeden şairin bütün dünyayı diğer duyularıyla idraki, köyün dar
çerçevesinin ötesinde insanın ebedi özlemlerini dile getiren bu şiirler
çok sevilmiş, taklit edilmiş ve halk şiiri geleneğinin ölümsüzlüğüne
delil sayılmıştır. Ancak Aşık Veysel' den sonra gelen halk şairlerinde
aynı gücü bulmak mümkün deği1dir."
"Folklor malzemesini en başarılı bir şekilde şiirimizde kullanan önemli
bir isim de, Ressam Bedri Rahmi EYÜBOĞLU'dur (1911*1975). O folklor ile
modem sanatı coşkun bir heyecan İle hem resimde hem de şiirde
birleştirerek orijinal ve başarılı örnekler vermiştir. Resimleriyle
şiirleri arasında büyük bir yakınlık vardır. Renk' duygusu çok kuvvetli
olan şair, hem şiirde hem resimde renk uyumuna büyük önem verir.
Renklerden bahseden ve onları hayatın bin bir durumu, duyguları ve
eşyalar ile birleştiren şairdir.
"Çocukluk ve masal, hayatı değiştirme vasıtaları olarak, Bedri
Rahmi'nin şiirine hakimdir. Halk sanatından, folklordan aldığı bazı
unsurları da kendi orijinal imajlarıyla şiirine yerleştirerek kendi
tarzını geliştirir."
MİSTİK ŞAİRLER
Nazım Hikmet'in başını çektiği, insanın manevi taraflarının 'ihmal
edildiği Marksist şiir anlayışına karşı bir kısım şairler, insanın
manevi taraflarının olduğunu savunmuşlardır. "Hareket noktası olarak
Memleket edebiyatını alan şairler, görünen manzara ve insanların bir de
görünmeyen iç alemlerini, ferdi duyuşlarını da anlatmak istediler. Öz
Şiir peşinde gidenlerin başlangıç noktasını teşkil eden bu şairlerden
Necip Fazıl, mistik ve dini bir heyecana kapılır. Felsefeyle
meşguliyeti dolayısıyla aşma fikrine ulaşan, görünenin ardını araştıran
ve mistik bir anlayışı geliştiren Necip Fazıl KISAKÜREK 1930 sonlarında
Nazım Hikmetin tam karşısında görülür. O da Halk şiiri geleneğinden
hareket etmiş, heceyi kullanmış, Batı şiiriyle kendi geleneğimizi
birleştirmeye çalışmıştır. Felsefeye duyduğu merak bir çeşit mistik
anlayış ve duyuşa yöneltmiştir.
Aç kapıyı haber ver
Ötenin ötesinden
Diyerek ötelerin sırlarını kurcalayan şair, zaman zaman mazoşist bir ruhun ifadesi olan melo-dramatik şiirler söylemiştir.
"Mistik akım, en orijinal örneklerinden birini Asaf Halet ÇELEBİ'nin
şiirlerinde gösterir. Daha sonraları da Sezai KARAKOÇ gibi dindar
şairler İkinci Yeni Akımı içinde, insanın iç dünyasının karmaşıklığını
kurtaracak esrarlı gücü sızdırmaya çalışırlar.