.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    dini bilgiler

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    dini bilgiler Empty dini bilgiler

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 5:00 pm

    [ DİN ]







    Din, ilk insanla birlikte doğal olarak var olmuştur. İnsan var olduğu
    sürece de devam edecektir. Çünkü insanın yaratılışında, kendisini
    yoktan var edeni bilme, O'na inanma, bağlanma, kulluk yapma duygusu ve
    ihtiyacı vardır. Fıtratı bozulmamış bir insanda bu ihtiyaç mutlaka
    kendisini gösterir ve tıpkı fiziki varlığın yeme, içme bilmeye, o'na
    inanmaya ve bağlanmaya ihtiyaç duyar. İnsan, fıtratındaki bu duyguyla
    aklını kullanarak, yaratanının varlığını ve birliğini kavrayabilir.
    Ancak, yaratıcısının, kendisinin mutluluğu için ondan neler istediğini,
    hangi davranışlarından razı olup hangilerinden hoşlanmayacağını,
    kısacası o'nun hoşnutluğunu nasıl elde edeceğini, bunun yanında,
    sinirli olarak yaratılmış bulunan insan aklının, mücerred düşünmekle
    ulaşamayacağı birtakım soyut meseleleri bilemez. İşte sınırlı olarak
    yaratılmış bulunan insan aklının, tek başına çözemeyeceği bu tür
    meselelerin cevabini ancak hak din verebilir.



    Bunun için Allah, insanlar içinden peygamber görevlendirerek onlar
    aracılığıyla insanları dünya ve ahirette mutluluğa ulaştıracak esasları
    insanlara bildirmiştir. İşte Allah'ın Peygamberleri aracılığıyla akıl
    sahiplerine gönderdiği, onları kendi irade ve seçimleriyle doğruya ve
    mutluluğa ulaştıran bu hayat düzenine din denir.



    Dini kuralların koyucusu Yüce Allah'tır. Peygamberler dahil hiç bir
    kimsenin din koyma yetkisi yoktur. Peygamberler, dini hükümleri tebliğ
    etmekle yükümlüdürler. Tarih boyunca insanların din olarak ortaya
    koydukları birtakım ilke ve kurallar hiçbir zaman hak din niteliği
    taşımaz. Vahye dayanmayan yani bir peygamber tarafından tebliğ
    edilmemiş olan bu gibi sistemler, insanlığı maddi ve manevi bütün
    yönleriyle kuşatıcı özelliğe sahip olamaz. Bunun yanında asılları vahye
    dayanmakla birlikte, temel ilkeleri korunmamış ve zaman içinde
    asliyetini yitirip bambaşka şekiller alarak bozulmuş dinler de vardır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    dini bilgiler Empty Geri: dini bilgiler

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 5:03 pm










    [ Hak Dinin Kemale Ermesi ]
    Hak din, ilk insan ve ilk peygamber Hz.Adem'le başlamıştır. Esas
    itibariyle hak dinin temel prensiplerinde değişiklik yoktur. Fakat
    kabiliyetlerin, zaman ve mekanın, sosyal şartların değişmesine ve
    gelişmesine bağlı olarak ibadet şekilleri ve bazı hükümlerde
    değişiklikler olmuştur. Peygamberlerin getirdiği esaslarla insanlar
    yükseldikçe, fikirler geliştikçe, medeniyet ilerledikçe Allah (c.c)
    peygamberleriyle ortaya koyduğu dinlerini de tekamül ettirmiş, bu
    tekamül, Musevilik ve Hıristiyanlığı da aşarak İslâm'da kemale
    ermiştir. Aynı şekilde sahifeler halinde başlayan ilahi kitaplar,
    Tevrat ve İncili de geçerek kıyamete kadar sürecek olan sonsuz mucize
    Kur'an-ı Kerim'le noktalanmıştır. Artık bundan sonra ilahi kitap
    gelmeyecek ve Kur'an, kıyamete kadar insanlığın rehberi olacaktır.
    İslâm dini hak dinlerin sonuncusudur.



    Belirli bir topluma değil bütün insanlığa gönderilmiştir. Hak dinin
    ulaştığı kemal nokta olması münasebetiyle kıyamete kadar insanlığın
    tabi olacağı hak din olarak devam edecektir. İslâm Dini, daha önceki
    hak dinlerin temelini doğrulamaktadır. Ancak İslâm dini geldikten sonra
    onlara ihtiyaç kalmamıştır. Kur'an-ı Kerim nazil olduktan sonra da
    diğer ilahi kitaplara ihtiyaç kalmamıştır. Çünkü Kur'an-ı Kerim, diğer
    kitaplarında ihtiva ettiği Allah'ın varlığına ve birliğine,
    Peygamberlerine, kitaplarına, meleklerine, Ahiret gününe ve her şeyin
    Allah'ın takdiriyle meydana geldiğine inanan neslin, aklin ve dinin
    korunması gibi hak dinin temel esaslarını yeniden ortaya koymuş; daha
    önceki kitaplarda yer alan gerçekleri tasdik etmiş, tahrif edilen
    hususları da düzeltmiştir.



    İslâm Dini, son hak din olduğu için hak dinin temel prensipleri kesin
    bir şekilde ortaya konarak, zamana ve mekana göre değişebilecek
    nitelikte hükümler, ilim adamlarının içtihatlarına bırakılmıştır.
    Müslümanlığın kıyamete kadar sürmesini ve her asırda hak din niteliğini
    devam ettirmesini sağlayan da bu niteliğidir.

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    dini bilgiler Empty Geri: dini bilgiler

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 5:03 pm

    [ İSLAM'A GİRİŞ ]







    İslâm'a giriş, imanla gerçekleşir. İman, Allah Teâlânın Hz.Muhammed'e
    indirdiği, o'nun da insanlara tebliğ ettiği kesin olarak belli olan
    şeylerin tümüne tereddütsüz inanmak ve onaylamaktır. İmanın temelini,
    iste bu kabul ve onaylama oluşturur.



    Müslüman olmak isteyen kişi bu kabul ve tasdikini "Şehadet ederim ki,
    Allah'tan başka tanrı yoktur ve yine şehadet ederim ki Hz. Muhammed
    O'nun kulu ve elçisidir" mealindeki "Eşhedü en la ilahe illallah ve
    eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasülüh" cümlesiyle açıklar. Bu
    cümleye "Kelime-i Şehadet" denir.



    İman, bilerek, isteyerek benimseyerek inanmaktır. Bir kimse kalben
    inanmadığı halde diliyle bu cümleyi söylese iman etmiş olmaz. Kelime-i
    şehadeti söyleyen kimse, son ilahi kitap Kur'an-ı Kerim'i bütünüyle
    benimsemiş ve Allah'ın son peygamber Hz. Muhammed'e vahiy yoluyla
    bildirdiği, Onun da insanlara tebliğ ettiği her şeyi tamamen kabul
    etmiş demektir. Bu sebeple Allah'ın varlığına ve birliğine imanın
    yanında; meleklerin varlığına Allah'ın gönderdiği kitapların gerçek
    olduğuna, peygamberlere, Ahiret gününe her şeyin Allah'ın takdiriyle
    meydana geldiğine, kısacası Kur'an-ı Kerim'in ve peygamberimiz Hz.
    Muhammed'in kesin ve net olarak bildirdiği şeylerin hepsine inanmak
    imanın şartıdır. "Kelime-i Şehadet" bütün bunları topluca kabul ve
    tasdik etmeyi ifade eden bir anahtar cümledir. Bu yüzden Kelime-i
    Şehadet, İslâm'a giriş sözleşmesi yapmak gibidir. Bu sözleşmeyi yapan
    insan, Allah'a büyük bir söz vermiş, O'nun emirlerini tereddütsüz bir
    şekilde kabul edip yerine getirmeyi,yasaklarından kaçınmayı benimsemiş
    olmaktadır.



    Kelime-i Şehadeti söyleyerek yaptığımız sözleşmeye bütün mahlukat şahit
    oluyor. Şayet bu sözleşmeyi bozarsak, sözümüzden döndüğümüze şahit olan
    veya bu sözleşmeye aykırı hareket ettiğimize tanık olan yeryüzündeki ve
    gökyüzündeki her şey Allah'ın huzurunda aleyhimize şahitlik edecektir.



    Ayrıca, bu sözleşme ile müslüman toplumun bir ferdi haline gelmiş
    oluyoruz. Müslümanlarla evlenme, zekat alma, verme, müslümanlarla her
    türlü dayanışma bu sözleşmenin kapsamına girmektedir.



    İman etmek için kimse zorlanamaz. İslâm'a girmek isteyen kendi
    isteğiyle girer. İman etmeden önce araştırma yapılabilir, kafada oluşan
    her türlü tereddüt ve şüphenin cevabi aranabilir. Ancak iman ettikten
    sonra iyi bir mümin, iyi bir müslüman olabilmek için kalpten her türlü
    tereddüdü söküp atmak gerekir. Çünkü imanla tereddüt bir arada olmaz.
    Bu yüzden iman, insanin kalbinin derinliklerine öylesine kök salmalı ki
    onu İslâm'a aykırı davranışlardan alıkoymalı, onun zihniyetinin,
    ahlakinin ve davranışlarının İslâm'a göre şekillenmesine imkan vermeli.




    İslâm'a girmek için herhangi bir aracıya ihtiyaç yoktur. Bir kimse
    yukarıda belirttiğimiz hususlara inanmak suretiyle kendiliğinden
    İslâm'a girebilir.Bu hususta başkaları kendisine ancak bilgi vererek
    yardımcı olabilirler. İslâm'a giren kimse kendisine, tam bir inanç
    berraklığı kazandıracak kaynağa ulaşmış olmaktadır. Böylece önemli bir
    inanç değişiminden sonra ilk fırsatta bir de gusül (boy abdesti)
    alınmalıdır. Gusül ilerde tarif edilecektir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    dini bilgiler Empty Geri: dini bilgiler

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 5:04 pm

    [ İSLAM'I ÖĞRENME ]







    Önceden bir başka dine mensupken veya dini bir inancı yokken sonradan
    müslüman olan bir kimsenin hayatındaki en önemli dönüm noktası, hiç
    şüphesiz İslâm'a girdiği andır. Bu öyle bir an ki geçmişin tüm
    günahlarını silmekte ve müslüman olan kişinin hayatında tertemiz,
    bembeyaz bir sayfa açmaktadır. Şu halde bu tertemiz sayfanın
    kirlenmemesi ve iyi bir başlangıç yapılması, o kimsenin dünya ve ahiret
    mutluluğu açısından çok önemlidir.



    Zerrece tereddüde yer vermeyen temiz bir imanla İslâm'a girdikten sonra
    İslâm'ı doğru bir şekilde öğrenme gayreti içine girmek gerekir. Çünkü
    İslâm'ın temel ve vazgeçilmez öğretilerini bilmeden İslâm'ı tam
    manasıyla yaşayabilmek pek mümkün olmaz. Gerçek bir mü'min, İslâm'ı iyi
    tanımalı, ona bilinçli bir şekilde sarılmalı ve onu hayata geçirmeye
    çalışmalıdır.



    En iyi müslüman Allah'a karşı en yüce saygı gösteren
    müslümandır.Allah'a karşı en iyi saygı gösterebilmek İslâmi deyimiyle
    muttakilerden olabilmek için nasıl muttaki olunabileceğini bilmek
    gerekir. Bilgisiz bir şekilde İslâm'ı hayata geçirmek en azından
    istendiği şekilde hayata geçirmek pek mümkün olmaz bu durum, Işık
    olmadan, gece zifiri karanlıkta yol almaya benzer. Böyle bir kimse
    yoldaki işaretleri farkedemez ve muhtemelen farkında olmadan yoldan
    çıkabilir veya bir çukura yuvarlanabilir. İste bu sebeple hiç olmazsa
    asgari seviyede neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırtedebilecek;
    kimin doğru kimin yanlış söylediğini sezebilecek seviyede de olsa bir
    İslâmî bilgi elde etmek gayreti içinde olmak gerekir.



    Az çok İslâmî bir bilgiye sahip olan insan, İslâm'ın aydınlık yolunu
    apaçık görebilir. Küfrün, şirkin, ahlâksızlığın İslâm'a ters düsen
    unsurlarını farkedebilir. En azından kendisine rehberlik yapmaya kalkan
    insanlardan hangisinin rehberlik yapabileceğini hangisinin
    yapamayacağını ayırdedebilir.



    Çağımızda pek çok müslüman, mealesef, İslâm'ın güzelliklerini
    hayatlarına yansıtama mışlardır. Çünkü onlar da İslâm'ı yeterince
    öğrenebilmiş değillerdir.Bu yüzden yalnızca bugünkü müslüman
    toplulukları taklit ederek İslâm'ı doğru bir şekilde hayata
    geçirebilmek pek mümkün olamaz.



    Kur'an-i Kerim, okumaları, anlamaları, içindekilere göre hareket
    etmeleri ve prensipleri ni hayata geçirmeleri için insanlara
    gönderilmiştir.



    Peygamber Efendimiz de İslâm'ın nasıl hayata geçirileceğini bizzat
    yasayarak ve anlatarak göstermiştir. Öyleyse bir müslüman, Kur'an-i
    Kerim'i ve Peygamber Efendimizin İslâm'ı hayata geçiriş tarzını
    öğrenmeye gayret etmelidir ki, tam manasıyla Allah'a teslimiyet içinde
    olabilsin ve son peygamberin örnekliğinden yararlanabilsin.



    İslâm'ı doğru kaynaklardan doğru bir şekilde öğrenmeye çalışmalıdır.
    Bunun için İslâm'ı bilen kimselerin kılavuzluğundan yararlanmak en
    kestirme yoldur. İslâm'ı öğrenirken belli bir sıra takibedilmeli ve
    kendisini öncelikle ilgilendiren konular dan başlamalı. Bir müslümanı
    kişisel olarak ilgilendiren en öncelikli konular ise yerine getirmekle
    yükümlü olduğu farzlar ve sakınması gereken haramlardır. Farzların
    basında da müslüman olduğu günden itibaren kılmaya başlaması gereken
    günlük ibadeti beş vakit namaz gelir. Yeni İslâm'a girmiş bir müslüman,
    bu konuda ya pratik olarak diğer Müslümanların kılavuzluğundan
    yararlanmalı yada konuyla ilgili hazırlanmış eğitici ve öğretici
    görüntülü yayınlardan istifade etmelidir.



    Böylece bir mümin ilkönce yapabildiği kadarıyla günlük ibadeti olan
    namazları kılmaya baslar, bilahare yavaş yavaş eksikliklerini gidermeye
    gerekenleri öğrenmeye ve namazı usulüne uygun olarak kılmaya gayret
    eder.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    dini bilgiler Empty Geri: dini bilgiler

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 5:04 pm

    [ İSLAM'I YAŞAMA ]







    Bir önceki baslıkta, kısaca İslâm'ı öğrenmenin öneminden söz ettik.
    İslâm'ı öğrenmenin amacı onu hayata geçirmektir. Çünkü hayata
    geçirilmeyen bir bilginin değeri yoktur. Elde edilen bilgiler hayata
    geçirilirse bir anlam kazanır.



    İslâmî bilgileri elde ettiği halde bunları hayata geçirmeyen bir
    müslümanın hali, hastalığıyla ilgili reçetedeki ilaçları çok iyi bilen
    fakat bu ilaçları alıp kullanmayan kimsenin haline benzer.



    İmanı bir tohuma benzetirsek; gerek ibadet gerek ahlak ve muamelat
    sahasındaki İslâmî esasların hayata geçirilmesi, bu tohumun filizlenip
    yeşermesine, yaprak açmasına ve meyve vermesine benzer. İnandığı halde
    bu inancını hayata geçirmeyen kimse, aklında güzel şeyler tasarlayıp
    bunları uygulamaya koymayan kimse gibidir.



    İmanı sağlıklı bir şekilde koruyabilmek edebilmek, dünya ve ahiret
    mutluluğunu elde etmek ve neticede huzurlu olabilmek için mü'min, Yüce
    Allah'la manen bağlantı kurmak ve bu bağlantıyı devam ettirmek
    ihtiyacındadır. Çünkü insan, Allah'ı bilmek ve ona ibadet etmekle tam
    bir huzura kavuşabilir. Yoksa ruhunda daima bir boşluk daima bir
    sıkıntı duyar. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi, fiziki varlığımızı
    sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek için nasıl yeme, içme, uyuma gibi
    bir takım biyolojik ihtiyaçları gidermek zorundaysak ruhumuzun
    canlılığını ve diriliğini muhafaza edebilmek ve rûhi melekelerimizi
    geliştirebilmek için de ibadete ihtiyacımız vardır.



    İman ettikten sonra bu imanın gereklerini yerine getirmemek, bir
    çelişki olur. Huzurlu olabilmek için çelişkilerden kurtulmak gerekir.
    Çünkü çelişkiler içinde bocalayan bir kimsenin huzurlu olması
    düşünülemez.



    Müslümanlık bir giyim kuşam ve sekil değişikliğinden veya mücerred bazı
    sözler söyle mekten ibaret değildir. O bir zihniyettir. İste bu sebeple
    mü'min, Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'le kemale erdirdiği dini
    gönülden ve içten benimseyerek onu hayata geçirme gayreti içinde olur.



    İbadet, müslüman olduğunu söyleyen kimsenin, bu iddiasında sadık olup
    olmadığını ortaya koyan en önemli göstergelerden biridir. Çünkü iman
    ettikten sonra ibadet ihtiyacı kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bizi
    yoktan var eden, binbir çeşit nimete garkeden, rahmeti, bilgisi, gücü
    her zerreyi kuşatan, sonsuz kudretin varlığını kabul edip de O'na karsı
    sonsuz bir hayranlık ve minnet duymamak mümkün müdür? İste ibadet,
    kulun bu hayranlığını ve minnetini ifade eden bir vasıtadır. İbadet,
    yalnız birtakım şekillere, diş görünüşlere bağlı hareketlerden ibaret
    değildir. İbadette esas olan özdür. Huşu olmadan yapılacak bir ibadetin
    içi bostur.



    Samimi bir mü'min, her hareketinin ve davranışının Allah'ın rızasına
    uygun olup olma dığını göz önünde bulundurur. Böyle hareket ettiği
    takdirde yaptığı her meşru fiil bir ibadet hükmünü almaya baslar.



    İslâm'a göre, İslâm'a girerken, ibadet ederken, dua yaparken her hangi
    bir aracıya ihtiyaç yoktur. Her insan doğrudan doğruya Allah'a el açıp
    yakarabilir. İbadet yapabilir. Günahları af yetkisi de sadece Yüce
    Allah'a aittir. Allah'tan başka hiç kimse günah affedemez. İlerdeki
    sahifelerde İslâm' daki ibadetlerle ilgili kısaca bilgi verilecektir.



    İslâm ahlakıyla ahlaklanma da İslâm'ı yasamanın en önemli bölümlerinden
    birini oluşturur. Denilebilirki; hiç bir dinde ve hiç bir düşünce
    sisteminde İslâm'da güzel ahlaka verilen önem kadar önem verilmemiştir.
    Hatta Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed "Ben ancak ahlaki faziletleri
    tamamlamak için gönderildim" buyurmuştur. Bu yüzden müslümanın ahlakini
    güzelleştirmesi en temel hedeflerden biri olmalıdır. Bu amaçla mü'min,
    İslâm'ın kendinden istediği kişisel ve toplumsal görevlerini öğrenmek
    ve bunun sonucunda güzel hareketlerle bezenmek, çirkin alışkanlıklardan
    kaçınmak zorundadır.



    İslâm ahlakıyla ilgili olarak da ileriki sahifelerde kısaca bilgi verilecektir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    dini bilgiler Empty Geri: dini bilgiler

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 5:05 pm

    [ İSLAM'I TANITMA: ]







    Susuzluktan dudakları çatlamış birisinin, pınara ulaşıp kana kana
    içtikten sonra kendisi gibi susuzluk çektiğini bildiği diğer insanları
    da o pınara ulaştırmak için bir çaba sarf etmemesi düşünülemez. Bunun
    gibi, gerçekten İslâm'a yürekten inanmış ve İslâm'ın nasıl berrak bir
    pınar olduğunu görmüş olan bir kimsenin, yapabiliyor ve becerebiliyorsa
    o kaynağa başkalarını da ulaştırmak için gayret göstermesi dini bir
    vecibedir.



    Gönülden inandığı ve benimsediği, son hak din İslâm'ı herhangi bir
    baskı ve zorlamaya başvurmadan diğer insanlara da ulaştırma gayreti
    içinde olmak ve bu uğurda karsılaşacağı güçlükleri göğüslemek, ortaya
    çıkacak engelleri ortadan kaldırmak için mücadele etmek her müslümanın
    görevidir. Bir başka dinden veya düşünce sisteminden İslam'a geçmiş
    bulunan kimseler, daha önce mensubu bulundukları dinin yahutta düşünce
    sistemi nin saliklerini iyi tanıdıkları için, bu konuda, müslüman
    toplumlarda yetişip geleneksel olarak Müslüman olanlardan daha basarili
    olabilir ve Peygamber Efendimizin su müjdesine kavuşabilirler: " Senin
    aracılığınla bir kimsenin müslüman olması, senin için dünya ve
    dünyadaki herşeyden daha hayırlıdır."



    Bu sebeple yeni İslâm'a girmiş kardeşlerimize, güzel bir şekilde
    yapabileceklerse İslâm'ı başka insanlara da tanıtmak için çaba
    sarfetmelerini tavsiye ediyoruz. Bu konuda temel prensip, sevdirmek,
    kolaylaştırmak, müjdelemek ve ümit vermek olmalıdır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    dini bilgiler Empty Geri: dini bilgiler

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 5:05 pm

    [ İSLAM DİNİ HAKKINDA BAZI TEMEL BİLGİLER ]







    Müslümanlar, dünya nüfusunun dörtte birini oluşturmaktadırlar.
    İslâmîyet bugün artık beş kıtaya yayılmış vaziyettedir. İslâm Dininin
    Dünya Medeniyetine çok büyük katkıları olmuştur. İslâm'ı çeşitli
    yönleriyle tanımak için bu dini çeşitli yönleriyle tanıtan muteber
    eserlere müracaat etmek gerekir. Bu küçük broşürde amaçlanan ise, İslâm
    Dininin itikat ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili çok özet bilgiler
    sunarak bir ön fikir vermektir.



    İslâm: "İslâm", Arapça bir kelimedir. Kökü "barış" anlamına gelen "silm
    (selm)" kelimesine dayanır. Sözlükte itaat etme, boyun eğme anlamına
    gelir. Herhangi bir zorlama olmaksızın gönülden ve içtenlikle Allah'a
    itaat etmek, O'na teslim olmak, emir ve yasaklarına kayıtsız şartsız
    boyun eğmek demektir.



    İslâm, Yüce Allah'ın son Peygamber Hz. Muhammed'e vahiy yoluyla
    bildirdiği O'nun da insanlara ulaştırdığı şeylerin tümünü kabul ederek
    onları yasamak, sözleri ve isleriyle onları kabul ettiğini göstermek,
    Allah'a ve Rasulüne itaat etmektir.



    Müslüman: İslâm Dininin kurallarına uyan, İslâm'ın kurallarını hayata geçiren kimsedir.



    İman: Sözlük anlamı doğrulamak tasdik etmek bir şeye tereddütsüz ve
    kesin olarak yürekten inanmak anlamına gelen iman, İslâmî bir deyim
    olarak Allah'a ve Hz. Muhammad'in Allah tarafından haber verdiği kesin
    olarak belli olan şeylerin doğru olduğuna tereddütsüz inanmaktır.



    İmanın Esasları: Peygamberimiz Hz.Muhammed; imanın ne demek olduğunu sorana:



    İman, Allah'tan başka tanrı olmadığına, Muhammed'in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna,



    Allah'ın meleklerine,



    Kitaplarına,



    Peygamberlerine,



    Ahiret gününe,



    Kadere (Hayır ve ser her şeyin Allah'ın takdiri ve yaratmasıyla
    olduğuna) inanmaktır" şeklinde cevap vermiştir. Peygamberimizin bu
    sözü, İslam'daki inanç temellerini göstermektedir. Simdi bunlara kısaca
    değinelim.



    1. Allah'a İman: Allah'ın varlığını, birliğini, ezeli ve ebedi
    olduğunu, yani varlığının bir başlangıcı olmadığını ve ebediyken sona
    ermeyeceğini, esinin, benzerinin, ortağının, oğlunun, kızının
    olmadığını; varlığı kendinden olup varlığı için bir başka şeye muhtaç
    olmadığını, yaratılmış olan şeylerden hiç birine benzemediğini,
    dolayısıyla düşündüklerimizden ve hayalimize gelen şeylerin hepsinden
    başka olduğunu; her şeyi bildiğini, herşeyi gördüğünü, her şeyi
    işittiğini, duyduğunu, her şeye gücünün yettiğini, her şeyi yaratanın O
    olduğunu ..Kısacası, her türlü eksiklikten uzak oldu?unu ve her türlü
    eksiksizlik özelliğine sahip olduğunu kabul etmek ve buna yürekten,
    tereddütsüz bir şekilde inanmak; ergenlik çağına ulaşmış her akil
    sahibine farzdır.



    2. Meleklere İman: Allah'ın yarattığı şeyler, gözümüzle
    gördüklerimizden ibaret değildir. Göremediğimiz ve hakikatlerini
    bilemediğimiz ruhani ve nurani varlıklar da vardır. Meleklerde
    bunlardandır. meleklerin varlığını peygamberler ve ilahi kitaplar haber
    vermektedir. Bu sebeple onları inkar etmek , Peygamberleri inkar etmek
    gibidir.



    Melekler yaratılışı, insanlarınkine benzemez. Onlarda yeme, içme,
    erkeklik, dişilik gibi özellikler yoktur. Günah islemezler, Allah'ın
    kendilerine verdiği görevleri yaparlar. Sayılarını Allah'tan başka
    kimse bilmez.



    3. Kitaplara İman: Allah, insanlara doğru yolu göstermek, onları dünya
    ve ahirette mutlu kılacak ilkeleri bildirmek, akıllarıyla cevaplarını
    bulmaları imkansız bazı konularda onları aydınlatmak üzere Peygamberler
    göndermiştir. Bu peygamberlerden bazılarına insanlara tebliğ edilmek
    üzere yol gösterici kitaplar indirilmiştir. Allah Teâlânın Kitap
    göndermesi, sahifeler halinde başlamıştır.İlk sahifeler, ilk insan ve
    ilk peygamber Hz. Adem'e gönderilmiştir. Sayıları henüz son derece
    sınırlı olan, hayatları ve ilişkileri henüz kompleks hale gelmemiş o
    zamanın toplumlarının ihtiyacının görülmesinde bu sahifeler yeterli
    olmaktaydı.



    Peygamberlerin getirdiği esaslarla ve bu esasların Işığında insan
    aklinin faaliyetleriyle uygarlık ilerledikçe, insanların hayat ve
    ilişkileri daha kompleks hale geldikçe Allah Teâlâ da daha kapsamlı
    sahifeler ve kitaplar göndermiştir. İlahi kitaplar son kitap Kur'an-ı
    Kerim'le zirveye ulaşmış ve Kur'an-ı Kerim ilahi korumaya alınmıştır.
    Artık bundan sonra ilahi kitap gelmeyecek ve Kur'an-ı Kerim kıyamete
    kadar insanlığın rehberi olacaktır. Tevrat Hz. Musa'ya, Zebur Hz.
    Davut'a, İncil Hz. İsa'ya indirilen büyük kitaplardır.



    Müslüman, Allah tarafından Peygamberlere indirilen kitapların hepsine
    inanır. Ancak bu kitaplardan, Allah'ın indirdiği gibi hiç bir harfi
    bile değişmeden günümüze kadar ulasan yegane ilahi kitap, sadece
    Kur'an-ı Kerim'dir. Diğerleri ise ya tamamen kaybolmuş veya insanlar
    tarafından değiştirilmiş; böylece asli şekillerini kaybetmişlerdir. Bu
    yüzden bugün Kur'an-ı Kerim'in dışında elde mevcut bulunan diğer ilahi
    kitaplarda yer alan sözlerden hangilerinin Allah'a ait olduğu,
    hangilerinin ise insanlar tarafından bu kitaplara sokulduğunu
    ayırdetmek mümkün değildir.



    Zaten Kur'an-ı Kerim indirildikten sonra ilahi kitaplara ihtiyaç
    kalmamıştır. Artık onların hükmü sona ermiştir. Çünkü, yukarı da da
    belirttiğimiz gibi Kur'an-ı Kerim, diğer kitaplarında ihtiva ettiği
    Allah'ın birliğine Peygamberlerine, kitaplarına, meleklerine, ahiret
    gününe iman; canın, malın, neslin, aklın ve dinin korunması gibi hak
    dinin temel esaslarını yeniden ve en mükemmel bir şekilde ortaya
    koymuş, daha önceki kitaplarda da yer alan gerçekleri tasdik etmiş,
    tahrif edilen hususların doğrusunu açıklamıştır.



    4. Peygamberlere İman: Yüce Allah, insanlara kendi içlerinden seçtiği
    son derece yetkin insanlar aracılığıyla dinini bildirmiştir. Bu
    kimselere "peygamber" denir ki Allah ile kulları arasında bir elçi
    demektir.



    Peygamberlik, Allah'ın insanlardan dilediğine verdiği bir görevdir.
    Çalışmakla elde edilmez. İlk Peygamber Hz. Adem son Peygamber Hz.
    Muhammed (s.a.v) dır. Bu ikisinin arasında pek çok peygamber gelip
    geçmiştir. Sayılarını Allah'tan başka kimse bilmez. Bunlardan bir
    kısmının adı Kur'an'da geçmektedir. Her millete kendi diliyle konuşan
    peygamberler gönderilmiştir.



    Peygamberler de insandır. Bu bakımdan yeme, içme,uyuma,
    dinlenme,evlenme, hastalanma gibi beşeri hususlarda diğer insanlarla
    aralarında bir fark yoktur. Bunlar peygamberler için bir eksiklik
    değildir. Ancak hepsinde mutlaka bulunması gereken ortak nitelikler
    şunlardır. Sıdk (doğruluk), emanet (güvenilir olma), fetanet (çok zeki
    ve akilli olmak), tebliğ (bildirmekle yükümlü bulundukları hükümleri
    insanlara anlatmak). Peygamberlerin , peygamberliğini insanlara
    anlatmak için Allah kendilerine mucizeler vermiştir. Son peygamber Hz.
    Muhammed (s.a.v)'e de böyle pek çok mucize verilmiştir. Fakat O'nun en
    büyük ve sürekli mucizesi, hiç şüphesiz ki Kur'an'dır.



    5. Ahiret Gününe İman: Allah'tan başka hiç bir varlık kadim ve ezeli
    değildir. Hepsi de Allah'ın yaratmasıyla sonradan meydana gelmiştir.
    Sonradan yaratılan şeylerin bir de sonu vardır. Çünkü Allah'tan başka
    hiç bir şey ebedi ve baki değildir. Dünyanın da sonunun gelip düzeninin
    alt üst olmasından yani Kıyametin kopmasından sonra Allah'ın emriyle
    bütün canlılar tekrar diriltilecektir. Buna öldükten sonra tekrar
    dirilme denir. İnsanlar dünyada yaptıkları şeylerden sorguya çekilecek,
    haklı haksiz ayırt edilecek, kimin kimde hakki varsa alınacak, herkes
    dünyada yaptığı iyilik ve kötülüğün karşılığını mutlaka görecektir.
    İste bütün bunlara inanmak da iman esaslarındandır.



    6. Kadere İnanmak: (Hayır ve Şer; her şeyin Allah'ın takdiri ve
    yaratmasıyla olduğuna) inanmak. Kader, Allah Teâlânın, ezelden ebede
    kadar olacak her şeyi en ince ayrıntılarıyla bilip takdir
    etmesidir.Allah kullarına hayrı da şerri de serbestçe seçebileceği bir
    irade vermiştir. İnsan iyiliği veya kötülüğü kendi seçer. Onun
    seçtiğini de Allah yaratır. Ancak, Allah Teâlâ, kulun kötülüğü
    seçmesine razı değildir. Bu yüzden kullar kendi seçimlerine göre
    karşılık göreceklerdir. İste, hayır ve şer her şeyin Allah'ın
    yaratmasıyla meydana gelmesinin anlamı budur. Buna da inanmak iman
    esaslarındandır.



    İbadetler:



    Namaz: Namaz, müslümanın günlük ibadetidir. İman ettikten sonra
    müslümanın, yerine getirmekle yükümlü bulunduğu farzların basında
    gelir. Namaz, insani kötülüklerden uzaklaştırır, manen olgunlaşmasını
    sağlar, ruhi melekelerini geliştirir, günahlardan arındırarak manevi
    huzura kavuşmasını temin eder. Allah'a manen yakınlaşmanın en önemli
    vasıtalarından biri olan namaz, Allah'ın rızasını kazandırır. Günde
    münferit olarak veya cemaatle beş defa kılınan namaz, insana daima
    Allah'ı hatırlatır. Müslüman, şafak vakti kalkar ve ilk önce sabah
    namazını kılmak suretiyle Allah'ı anarak güne başlar, gün ortasında
    öğle namazıyla yine O'na yönelir, dünya meşgalelerinin kendisini iyice
    yorduğu bir vakitte ikindi namazıyla yaratıcısını unutmadığını
    gösterir, aksam namazıyla Allah'la olan ahdini yenileyerek gününü
    bitirir ve nihayet uykuya yatmadan önce tekrar Allah'ın huzuruna durmak
    suretiyle O'nun yardımını dilemeyi unutmaz. Cuma günleri cemaatla
    kılınan Cuma namazı ile yılda iki defa dini bayram günlerinde kılınan
    bayram namazları, müslümanlara, hep birlikte Allah'ın huzuruna durma
    imkanı verir. Böylece müslüman, bir taraftan dünyadaki islerini
    yürütürken öbür taraftan yaratıcısıyla irtibatını asla kesmez, O'ndan
    uzaklaşmaz, dünya ahiret dengesini sağlamış olur.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    dini bilgiler Empty Geri: dini bilgiler

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 5:06 pm

    Abdest: Namaz kılabilmek için abdest almak şarttır. Abdest, yüzü
    dirseklerle beraber elleri yıkamak, ıslak elle başı mesh etmek,
    topuklarla beraber ayakları yıkamaktır. Aslında manevi bir temizlik
    olan abdestin maddi temizlik açısından da büyük faydaları vardır.



    Gusül: Gusül, ağız ve burnun içi dahil hiç kuru yer kalmamak üzere
    tepeden tırnağa vücudun her tarafını yıkamaktır. Cinsel ilişkide
    bulunmuş olanların, adet ve lohusalık halleri sona ermiş bulunan
    hanımların gusül yapmaları gerekir. Ayrıca en az haftada bir defa her
    müslümanın yıkanması dini bir tavsiyedir. İslâm dini, temizliğe büyük
    bir önem vermiştir. Peygamberimiz: "Temizlik imanın yarısıdır."
    buyurmuştur.



    Müslümanın her şeyiyle tertemiz olması, dini görevlerindendir. Bedenin,
    elbisesinin, oturup kalktığı ve ibadet ettiği yerlerin, yiyip içtiği
    şeylerin temiz olması gerekir.



    Oruç: Niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından aksam güneş
    batıncaya kadar yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle
    tutulan orucun dinî ahlakî, sosyal ve sıhhî bir çok yararları vardır.



    Oruç tutan kimse sabretme, sıkıntılara göğüs germe, açlığa susuzluğa
    dayanma ve nefse hakim olma melekesi kazanır. Fakirlik ve yoksulluğun
    ne demek olduğunu daha iyi anlar. Bunun sonucu olarak, şefkat,
    merhamet, başkalarına yardım etme ve insanlara faydalı olma gibi yüce
    duygular kazanır. Elindeki nimetlerin kadrini bilir, israftan sakınmayı
    öğrenir.



    İnsanin manen yükselmesini sağlayan oruç, kişinin iradesini
    güçlendirir, başkalarına karşı, sevgi, merhamet ve yardim hislerinin
    gelişmesini temin eder.



    Akil sahibi ve erginlik cağına gelmiş her sağlıklı müslümanın tutmak
    zorunda olduğu oruç, bir aydır kamerî aylardan Ramazan ayında tutulur.



    Zekat: Zekat, dinen zengin sayılan erginlik cağına gelmiş akıl sahibi
    müslümanların, mallarının belli bir miktarını ki genellikle % 2,5 diğer
    bir ifade ile kırktabirini seneden seneye fakir müslümanlara
    vermesidir.



    Zekat, sözlükte temizlik ve artma anlamlarına gelir. Çünkü günahlardan temizlenmeye ve malın bereketlenmesine vesiledir.



    İslâm, yoksula yardımı kişinin isteğine bırakmayarak zengin olan
    herkesin zekat vermesini zorunlu kılmıştır. Çünkü zekat, Allah'ın
    zenginlere ihsan ettiği malda, fakirlerin hakkıdır.



    Zekat, Allah'ın rızasını kazandıran, kişinin anlayışında, malın, araç
    olmaktan çıkarak amaç haline gelmesini önleyen, insanda başkalarını
    düşünme, merhamet ve iyilik gibi güzel duyguları geliştiren ve
    toplumsal barışı sağlayan bir ibadettir.



    Hac: İslâm'ın esaslarından biri olan Hac, hac günlerinde Kabe'yi ve
    etrafındaki bazı kutsal yerleri usûlüne göre ziyaret ederek buralarda
    yapılması gerekenleri yerine getirmektir. Gücü yeten her müslümana
    ömründe bir defa hac yapmak farzdır.



    Hac; her yıl, dilleri, renkleri, ülkeleri, kültürleri farklı, fakat
    hedef ve gayeleri ayni milyonlarca müslümanın bir arada, hep birden
    ibadet edip Allah'a yönelmelerini, birbirleri ile tanışıp
    kaynaşmalarını, müslümanların dertlerini görüşüp ortak çareler üzerinde
    düşünmelerini sağlar.



    Hac ibadeti esnasında günlük giysilerinden soyunup ihrama giren
    müslümanlar, zenginlikle böbürlenmemeyi, insanlar arasındaki eşitliği,
    ölümü ve öldükten sonra dirilisi unutmamayı fiilen yasar ve öğrenirler.




    İhramlı için konulan yasaklar, hiç kimseye, hatta haşerelere bile zarar
    vermeme, yaratıklara şefkat ve merhamet, zorluklara sabretme melekesi
    kazandırır. Böylece Hac farizasını eda eden kimseler, Allah'a kulluk
    vazifelerini ifa etmiş oldukları gibi çevresindekilere yararlı olma,
    hiç değilse zarar vermeme alışkanlığı kazanmış olur.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    dini bilgiler Empty Geri: dini bilgiler

    Mesaj  AsiRuH Perş. Ekim 09, 2008 5:07 pm

    [ İSLAM AHLAKI ]







    İslâm Dini kadar güzel ahlaka önem veren bir başka din veya düşünce
    sistemi göstermek mümkün değildir. Öyleki Peygamber Efendimiz "İslâm,
    güzel ahlâktır" buyurmuştur. Hz. Peygamberin güzel ahlâka teşvik eden
    bir çok güzel sözü vardır.



    "Mü'minlerin îmanca en kamil olanı, ahlâkI en güzel olanıdır"
    "İçinizden en çok sevdiklerim ve kıyamet gününde bana en yakın
    olanlarınız, ahlaki en güzel olanlarınızdır" hadisleri bunlardan sadece
    ikisidir. Kur'an-ı Kerim'de adalet, ahde vefa, affetme, alçak
    gönüllülük, ana-babaya itaat, sevgi, kardeşlik, barış, güvenirlilik,
    doğruluk, birlik, beraberlik, iyilik, ihsan, iffet, cömertlik,
    merhamet, müsamaha, tatlı dilli olma, güler yüzlülük, temiz kalplilik
    gibi güzel ahlâki hasletlere teşvik eden ve zulüm, haksizlik, riya,
    haset, gıybet, çirkin sözlülük, asık suratlılık, cimrilik, bencillik,
    kıskançlık, kibir, kin, kötü zan, israf, bozgunculuk... gibi kötü
    hasletlerden nehyeden pek çok âyetin yer alması, Kur'an'da ahlaka ne
    kadar önem verildiğinin bir göstergesidir.



    Peygamber Efendimizin güzel ahlaka teşvik eden ve kötü hasletlerden
    nehyeden hadisleri ise neredeyse bir kitap oluşturacak kadardır. O
    sadece bu sözleri söylemekle kalmamış, güzel ahlaki bizzat yasayarak
    insanlara örnek olmuş ve öğretmiştir.



    Bu yüzden O'nun ahlaki, İslâm ahlakinin en güzel tatbikatını
    oluşturmaktadır. İste bu sebeple burada peygamberimiz Hz. Muhammed'in
    güzel ahlakından az da olsa sözetmek istiyoruz(*). Çünkü O gerçekten en
    güzel örnektir:



    Peygamber Efendimiz güler yüzlü, nazik tabiatlı, ince ve hassas ruhlu
    idi. Kati yürekli, sert ve kırıcı değildi. Ağzından sert ve kaba hiçbir
    söz çıkmazdı. Başkalarını tenkit etmez, kimsenin ayıbını yüzüne
    vurmazdı. Yanlış ve hoşlanmadığı bir davranış görürse "içinizden bazı
    kimseler, söyle söyle yapıyorlar..." Şeklinde, bu davranışları
    yapanların kim olduklarını belli etmeden ve hiç kimseyi kırmadan
    yanlışı ve hataları düzeltirdi. Kimsenin sözünü kesmez, konuşması
    bitinceye kadar dinlerdi. Tartışmayı sevmez, sözügereğinden çok
    uzatmazdı. Kendini ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olmaz, kimsenin
    gizli hallerini araştırmazdı. Allah'a hürmetsizlik olmadıkça, sahsına
    yapılan kötülükleri, ne kadar büyük olursa olsun, bağışlar, eline imkan
    geçince öç almayı düşünmezdi.



    Son derece iffet ve haya sahibiydi. Bütün insanları eşit tutar, zengin
    fakir, efendi-köle, büyük-küçük ayrımı yapmazdı. Her bakımdan kendisine
    güvenilirdi. Verdiği sözü mutlaka zamanında yerine getirirdi.
    Dürüstlükten ayrıldığı, saka bile olsa yalan söylediği hiç
    görülmemiştir. Bu yüzden O'na henüz peygamberlik verilmeden önce
    "Muhammed'ül-Emin" denilmişti. Nitekim Peygamberliğini haber verdiği
    zaman, iman etmeyenler bile O'na "yalancı, yalan söylüyor"
    diyememiştir. En yakın akrabalarını safa tepesinde toplayıp onlari
    İslâm'a davet için, "Size su dağın arkasında düşman atlılarının
    bulunduğunu söylesem, bana inanırmısınız?" dediği zaman: "Hepimiz
    inanırız. Çünkü sen yalan söylemezsin" diye cevap vermişlerdi. Kendisi
    böyle olduğu gibi, herkesin dürüst olmasını isterdi. "Doğruluktan
    ayrılmayınız, çünkü doğruluk, iyilik ve hayra götürür. İyilik ve hayır
    da, kişiyi Cennete ulaştırır. Kişi doğru söyleyip doğruluğu aradıkça,
    Allah katında sıddıklar zümresine yazılır. Yalan sözden ve
    yalancılıktan sakınınız; Çünkü yalan insani kötülüğe sevkeder. Kötülük
    de kişiyi Cehennem'e götürür. İnsan yalan söylemeğe ve yalan aramağa
    devam ede ede, Allah katında nihayet yalancılardan yazılır"
    buyurmuştur.



    Rasûlüllah (s.a.v.) insanların en cömerdi ve en kerimiydi. Eline gecen
    her şeyi muhtaçlara dağıtır, kimseyi eli boş çevirmezdi. (*)



    Peygamberimizin ahlakini özetleyen bu kısım. Kısmî tasarruflarla İrfan
    YÜCEL'in "Peygamberimizin Hayati" adli eserinden iktibas edilmiştir.
    Son derece mütevâzı ve alçak gönüllü idi. Bir topluluğa geldiğinde,
    kendisi için ayağa kalkılmasını istemez, nereyi bos bulursa, oraya
    otururdu. Arkadaşları arasında otururken ayaklarını uzatmazdı.
    Arkadaşları her işini yapmayı kendileri için şeref ve cana minnet
    saydıkları halde, bütün islerini kendi görür, ev islerinde hanımlarına
    yardim ederdi. Methedilmesini ve aşırı hürmet gösterilmesini istemezdi.
    Fakir kimselerle düşüp kalkmaktan, yoksulların, dulların, kimsesizlerin
    islerini görmekten zevk alırdı. Bulduğunu yer, bulduğunu giyer, hiç bir
    şeyi beğenmemezlik etmezdi. Yiyecek bir şey bulamayınca, aç yattığı da
    olurdu.



    Bütün islerini tam bir düzen ve nizam içinde yapardı. Namaz ve ibadet
    vakitleri, uyku ve istirahat için ayırdığı saatler, misafir ve
    ziyaretçilerini kabul edeceği hep belliydi. Vaktini boşa geçirmez, her
    ânini faydalı bir isle değerlendirirdi. "İnsanların çoğu, iki nimetin
    kıymetini takdirde aldanmışlardır: "Sıhhat ve boş vakit", buyurmuştur.



    İnsanı en yakından tanıyan, onun iç yüzünü ve bütün gizli hallerini en
    iyi bilen, şüphe yok ki eşidir. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) ilk vahiyden
    sonra gördüklerini anlattığı zaman eşi Hz. Hatice:



    "Allah'a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hak hiç bir vakit seni utandırmaz.
    Çünkü sen akrabanı gözetirsin, işini görmekten aciz kimselerin
    ağırlıklarını yüklenirsin, fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını
    kazandırırsın. Müsafiri ağırlarsın, Hak yolunda herkese yardım
    edersin..." diyerek O'nun peygamberliğini hemen kabul etmiş, en küçük
    tereddüt göstermemiştir.



    Çocukluğundan itibaren Medine'de 10 yıl hizmetinde bulunan Hz. Enes:
    "Rasûlüllah (s.a.v)'e 10 yıl hizmet ettim. Bir kere bile canı sıkılıp,
    öf, niçin böyle yaptın, neden şunu yapmadın, diye beni azarlamadı"
    demiştir.



    Peygamber Efendimizin bizzat yaşayarak, uygulayarak çizdiği bu ahlaki
    tablo, hiç şüphesiz İslâm ahlâki hakkında bir fikir vermektedir.



    *Kendisi için istediğini başkası için de istemek, kendisi için arzulamadığını başkaları için de arzulamamak,



    *Olduğu gibi görünmek ya da göründüğü gibi olmak,



    *Küçüklere sevgi büyüklere saygı,



    *Affetmek, hoşgörülü davranmak, başkalarının kusurlarını araştırmamak,



    *Öfkeye hakim olmak,



    *Sözünde durmak, ahde vefa göstermek,



    *Doğruluk ve dürüstlükten zerrece taviz vermemek,



    *Güvenilir olmak,



    *Kibirden gururdan sakınmak mütevazî olmak,



    *Cimrilikten, tamahtan uzak durmak,cömert olmak,



    *Her hususta sabırlı olmak,



    *Asla adaletten ayrılmamak,



    *Maddi ve manevi temizliğe riayet etmek,



    *Allah'ın kendisine verdiği sağlığına ve sıhhatine çok dikkat etmek,



    *Boş vakitlerini hayırlı işlerde değerlendirmek,



    Ve benzeri yüzlerce muazzam ahlâkî prensibe özenle yer veren İslâm
    ahlakını her yönüyle tanımak için bu konuyu geniş olarak inceleyen
    eserlere müracaat etmek gerekmektedir.

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 1:47 pm