.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Aglatan Bir başörtü Hikayesi***

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Aglatan Bir başörtü Hikayesi*** Empty Aglatan Bir başörtü Hikayesi***

    Mesaj  AsiRuH Perş. Mayıs 07, 2009 10:40 pm

    Burası bir kumaş pazarı... Ben de bir zamanların gözde kumaşıydım. Ama şimdi eskisi gibi bana rağbet etmiyorlar. Modam geçmiş. Renklerim canlı değilmiş.
    Yaşlı işiymişim. Bu yüzden diğer parlak renklerin altında kalmış, ezilme
    tehlikesiyle karşı karşıyaydım. O karanlık ve tozlu yerde yıllardan beri
    bekliyordum. Üstümdeki top kumaşların parçaları bitiyor, yenileri
    geliyordu.
    Ustam kumaşları düzlerken bazen bana gözü çarpıyor, esefle "Yer kaplıyorsun
    yıllardan beri burada. Seni artık buradan kaldırmak gerekiyor" diyordu
    kendi
    kendine. "Hayır" diye avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum. "Bir gün
    elbet beni de alan biri bulunacak" Diğer havalı renkler alay ederek "Komik
    olma, artık senin yüzüne bakan bile yok" dediler. "Bir de bize bak. Ne
    kadar
    da güzeliz! Renklerimiz şeker gibi. Desenlerimiz göz alıcı. Oysa sen ne
    kadar da iç
    karartıcısın!" Kendimi savunarak "Hiç de iç karartıcı değilim!
    Bir zamanlar ben de yok satıyordum. Aranan bir kumaştım!"

    "O bir zamanlardı şekerim, şimdi bayanlar kendilerinin farkına vardılar.
    Daha güzel olmak istiyorlar. Daha çekici, daha göz kamaştırıcı olmak
    istiyorlar. Ama sen mahkeme suratlısın!" dedi uçuk bir pembe kumaş. İşte
    her
    gün böyle sözler duyuyor, gittikçe daha derinlere doğru kayıyordum. Doğru
    söylüyorlardı. Benim çoktan modam geçmişti. Oysa önceden bayanlar dikkat
    çekmemek için beni tercih ederlerdi. Benden genellikle başörtüsü
    yaparlardı.
    Ben bunları düşünürken içeriye genç bir bayan girdi. Ağır tavırlarıyla,
    sade
    giyimiyle vakarlı birine benziyordu. Ben bütün olanları diğer kumaşların
    altındaki küçük bir aralıktan izliyorum. Ustam müşteriyi görünce "buyurun
    küçük hanım, yardımcı olabilir miyim?" dedi. Genç kız sakin bir
    edayla
    bakışlarını kumaşların üzerinde gezdirip "başörtülük bir kumaş arıyorum"
    diye bir kuş gibi şakıdı. Bunu duyar duymaz, kalbimden vurulmuştum. Bizim
    bulunduğumuz yere doğru geliyorlardı. Üstümdeki uçuk renkli kumaşlar
    güzellik yarışına girmiş gibiydiler. Benim duyduğumu onlar da duymuş
    üstümde
    debelenip duruyorlardı. Fısıldayarak "susun geliyorlar" dedim.

    Portakal rengi bir kumaş "Eee sana ne oluyor? Biz varken senin hiç şansın
    yok!" dedi eğlenerek. "Şans mı, kader mi göreceğiz!" dedim. Genç kızın beni
    görmesini çok arzu ediyordum. Ama nasıl? O kadar derinlerde kalmıştım ki,
    ustam beni zahmet edip çıkarır mıydı? Ustam eline fıstık yeşili bir kumaşı
    alıp "Küçük hanım bu renk size çok yakışır. Şimdi genç kızlar hep bu
    renklerden alıyor." dedi. Genç kız kumaşa göz ucuyla bakıp pek tenezzül
    etmedi. Diğer kumaşları inceliyor gittikçe gül
    yüzüne bir kaygı gelip
    oturuyordu. Ustam da genç kıza yardımcı oluyordu. "Yine siz bilirsiniz ama
    bence yaşınıza şu pembe, turuncu rengi çok uygun." dedi. Renkli kumaşlar
    hep
    bir ağızdan "Eveeet!" dedi. Kendimi göstermek için büyük bir çabaya
    girmiştim. Ama diğerleri beni itekliyor, kendileri öne geçmek için beni
    eziyorlardı. İyice bunalmıştım. "Ahh boğuluyorum, çekilin üstümden be!"
    diye
    bağırmak istiyordum. Mutlaka beni arıyordu. Genç kız hayal kırıklığıyla
    "Aradığım burada değil galiba!" dedi.

    "Buradayım küçük hanım, ne olur devam edin!" diye bağırmak istiyordum. O
    kadar altta kalmıştım ki, gördüğüm tek şey karanlıktı. "Allah'ım ne olur
    bana yardım et!" dedim debelenerek. Genç kız kumaşlara üzgün bir şekilde
    bakıp "Teşekkür ederim." dedi ustama. İşte, gidiyordu. Ustam desen beni
    unuttu. "Usta! Duymuyor musun beni? Bak ben buradayım!"
    dedim çaresizlikle.
    Biliyordum ki beni duymayacaktı. Kaderimin gül yüzü gidiyordu işte. Ustam
    üstümdeki kumaşları düzlerken bir şey hatırlamış gibi birden "Küçük hanım
    bir dakika!" deyip üstümdekileri boşaltmaya başladı. Aman Allah'ım, giderek
    rahatlıyordum. Ferahlıyordum. Diğer kumaşlar mızmızlanıyordu. Kıvrak bir
    hareketle beni hızla çekip "Seni tamamen unutmuşum" dedi kendi kendine
    yine.
    "Alıştık usta artık buna" dedim. Genç kız beni görünce hızla yanımıza
    geldi.
    Gözleri ışıldıyordu. Bana sevgiyle dokundu, işte birbirimize ilk
    sevdalandığımız an. Gözlerini benden alamıyordu. Ben de onun gül yüzünden.
    Kader bizi bir araya getirmişti sonunda. Diğer kumaşlar bize gıptayla
    bakıyordu. Bilge bir kumaş "Eyvah" dedi. "Eyvah, çok gözyaşı göreceksin!"
    "Evet," dedim, "mutluluk gözyaşları..."

    Eve geldiğimizde genç kız dakikalarca aynanın
    karşısında benden gözünü
    alamadı. Yıllardan beri böylesine değer verilmemişti bana. Beni başına
    örtüp
    namaz kılıyor, Kur'ân okuyordu. Hiç böyle duygular yaşamamıştım. Dışarıda
    gül yüzlümü bir kalkan gibi koruyor, kem gözlerden saklıyordum. Onunla çok
    güzel günlere şahit oldum. Arkadaşları tarafından çok sevilen bir kızdı.
    Bazen dostluklarını kıskanıyordum. Benim onu sevdiğim gibi acaba o da beni
    seviyor muydu? Sürekli ders çalışıyor, kitaplar okuyor, uzun uzun
    düşünüyordu. Bazı geceler masanın başında uyuyakalıyordu. Kimi zaman
    uzaklara dalar, akşam olduğunda bir nilüfer gibi kendini iç dünyasına
    kapatırdı. Sonra gözleri bana kayar, gül yüzü gerçekten bir gül rengini
    alırdı.

    Bir gün ikimiz de korkunç bir şeyle sarsıldık. Mutlu günler sona ermişti
    artık. Gül yüzlüm artık okuyamayacaktı. Okuluna devam edemeyecekti. Okuma
    hakkını
    elinden almışlardı. Çünkü beni tercih etmişti. Başörtüsünü...
    Olmadık hakaretlere uğruyor, herkes geleceğini bilir gibi karanlık masallar
    uyduruyorlardı. Artık bizim için yeni bir süreç başlamıştı. Gül yüzlüm
    baskılara direnecek, kendisiyle aynı yasaklara maruz kalanlarla yeni ve
    anlamlı dostluklar kuracaktı.. Zulme, sürgüne duçar edilmişti. Bu bir
    başörtüsü sevdası olmalı. Sabret gül yüzlüm, sabret! Şu an karanlık. Belki
    gecenin en koyu olduğu bir vakit. Şafak yakındır gül yüzlüm, şafak
    yakındır. Başak başak olacak bir gün ümitlerimiz. Allah'ın rahmet kanadının
    altında buluşacak bir gün ellerimiz...

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 10:54 am