.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR?

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR? Empty ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR?

    Mesaj  AsiRuH Cuma Nis. 10, 2009 9:10 pm

    ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR?

    Güzel bir ahlaka sahip olabilmek ancak Allah'tan korkmakla ve
    O'nun emirlerine kesin olarak boyun eğmekle mümkündür.
    Bir insanın güzel ahlaka sahip olması ve bunu kararlılıkla
    sürdürebilmesi için, güçlü bir Allah
    sevgisi ile birlikte güçlü ve derin bir Allah korkusu
    taşıması gerekir. Allah'tan gereği gibi korkabilmek ise, Allah'ın
    büyüklüğünü, şanını ve azametini,
    üstün makamını, sonsuz ilim ve kudretini, kulları
    üzerindeki kayıtsız şartsız güç ve hakimiyetini,
    dilediğini dilediği gibi gerçekleştirebileceğini sürekli
    akılda tutmak ve tefekkür etmekle, Allah'ın vaadine, tehdidine,
    hesap gününe, cezasının şiddetine, cehennem azabının
    sonsuzluğuna ve korkunçluğuna kesin olarak iman etmekle
    mümkündür. Bu iman, güçlü bir Allah
    korkusunu doğurur. Bu korku da insanın tüm tavır ve
    davranışlarını, hareket ve konuşmalarını Allah'ın beğendiği, hoşnut
    olduğu ahlak doğrultusunda düzenlemesini sağlar. Allah'tan korkan
    kişi O'nun sınırlarını korumaya karşı derin bir hassasiyet
    içinde olur.
    Allah'tan
    korkmayan insanlar ise, Allah'ın beğenmediği her türlü tavrı
    gösterebilirler. Allah'a hesap vereceğini unutmuş bir insanın
    dürüstlük göstermesi, insanlara fedakarlıkta
    bulunması, adil ve namuslu olması, kısacası güzel ahlaklı olması
    için hiçbir nedeni yoktur. Onun tüm ahlakını
    yalnızca kendi kişisel hırsları ve çıkarları şekillendirir. Ve
    ölümlü insanlara güzel ahlak göstermenin onun
    için bir anlamı olamaz.
    Bu bakış
    açısının bir sonucu olarak kişinin kendi çıkarları uğruna
    yapmayacağı şey yoktur. Allah'ın kadrini gereği gibi takdir
    edemediğinden Allah'ın azabı onun için caydırıcı bir unsur
    olmaz. Allah'tan korkmadığı ve karşılık göreceğini
    düşünmediği için haddi aşmada, insanlara zalimce bir
    tavır göstermede hiçbir sınır tanımaz ve alabildiğine azgın
    bir karakter sergiler. Allah'ın azametini ve intikam alacağını aklına
    getirmediği için rahatlıkla Allah'ın sınırlarını aşar.
    Bu
    nedenlerden dolayı Allah korkusu olmayan insanlar, her türlü
    günaha ve ahlaki bozukluğa açıktırlar. Hem Allah'ın dinine
    uymazlar, hem de zalimce bir tavır göstererek diğer insanları da
    Kuran ahlakından uzaklaştırmaya çalışırlar. Dinin sunduğu
    güzel ahlakın yaşanmasına kesinlikle tahammül edemezler.
    Elbette bu insanlar dünyada işledikleri zulümlerin
    karşılıklarını ahirette göreceklerdir. Allah Kuran'da bu insanları
    ve uğrayacakları sonu şöyle haber vermiştir:

    Şüphesiz,
    inkar edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar gerçekten uzak bir
    sapıklıkla sapmışlardır. Gerçek şu ki, inkar edenler ve
    zulmedenler, Allah onları bağışlayacak değildir, onları bir yola da
    iletecek değildir. Ancak, onda ebedi kalmaları için cehennem
    yoluna (iletecektir.) Bu da Allah'a pek kolaydır. (Nisa Suresi, 167-169)
    Bu
    bölümde Allah'tan korkmayan zalim insanların Kuran'da tarif
    edilen belli başlı çarpık karakter özellikleri
    incelenecektir.

    Şeytanla Olan Benzerlik: Şuursuzluk

    ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR? Seytan_suursuzAllah'ın
    varlığını ve gücünü bildikleri halde, Allah'ın dilediği
    biçimde davranmayan, O'ndan gerçek manada korkmayan
    insanların durumu şeytanın durumuyla benzerlik taşır. Şeytanın
    sürekli telkini ve etkisi altında bulunan bu kimseler, neredeyse
    şeytanla aynı tür bir zihniyet ve ruh hali içine
    girmişlerdir. Bu ortak ruh halinin en belirgin özelliği ise
    şuursuzluktur. Yani insanın bildiği ve gördüğü bir
    gerçek karşısında vermesi gereken mantıklı tepkiyi,
    göstermesi gereken en akılcı tutum ve davranışı, ruh halini değil,
    göz göre göre çarpık, dengesiz ve kendi zararına
    sonuçlanacak tepki ve davranışı göstermesidir. Bu
    çarpık davranış tarzının en somut örneğini şeytanın Allah'a
    başkaldırmasında görürüz. Kuran'da bu olay tüm
    insanlar için bir ibret vesilesi olarak aktarılır.
    Allah
    Hz. Adem'den önce melekleri ve cinleri yaratmıştı. Onlar Allah'ı
    övgü ile tesbih ediyorlardı. Sonra Allah ilk insan olan Hz.
    Adem'i yarattı ve meleklere ona secde etmelerini emretti. Melekler
    Allah'ın emrine gönülden itaat ederek Hz. Adem'e secde
    ettiler. Ancak meleklerin arasında bulunan ve cinlerden olan İblis,
    Allah'ın bu emrine başkaldırarak O'na isyankar oldu.
    Çünkü kendisinin Hz. Adem'den daha üstün
    olduğuna inanıyordu. Bu kibiri yüzünden, Allah kendisine, "Ey
    İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi?
    Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?"
    (Sad Suresi, 75) diye sorduğunda şöyle cevap vermişti:

    ..."Ben ondan daha hayırlıyım; Sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Sad Suresi, 76)
    Allah'ın
    emrine karşı böyle bir itaasizliğe cüret eden İblis'i Allah
    lanetledi ve kendisi için ebedi cehennem azabı takdir etti.
    Kuşkusuz İblis'in bu isyanında esrarengiz bir ruh hali hakimdir. İblis
    Allah'ın varlığına bizzat şahittir. Öyle ki, Allah'la konuşmuştur.
    Allah'ın sıfatlarını, gücünü ve sonsuz cehennem azabını
    da çok iyi bilmektedir.
    Şeytanın
    ve Allah korkusundan uzak tüm insanların esrarengiz benzerliği
    burada gizlidir: Allah'ın varlığını bildikleri halde O'nun
    hükmüne karşı gelebilmek ve inkarcılardan olmak. Bu aslında
    son derece mucizevi bir olaydır. Çünkü bu bilgilere
    sahip olan şeytanın çok üstün bir imana ve korkuya
    sahip olması gereklidir. Şuur seviyesi de aynı oranda yüksek
    olmalı, Allah'a son derece itaatli ve saygılı olmalıdır. Oysa şeytan
    çirkin bir cüret ve cesaret göstermiştir.
    Hem
    Allah'ın varlığını tanımak, O'nun sonsuz gücünü ve
    ilmini kabul etmek, hem de O'na kasıtlı olarak isyan etmek açık
    bir şuurla izah edilemeyecek bir durumdur.
    Bir ayette bu kişilerin durumu şöyle tarif edilir:

    De
    ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve
    gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran
    ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri
    evirip-çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir.
    Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?
    (Yunus Suresi, 31)
    Bir başka ayette ise inkarcıların şuursuzca davranışları ve ruh halleri şöyle haber verilmiştir:

    İnkar
    edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip
    (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli)
    haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar,
    dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.
    (Bakara Suresi, 171)
    Bu insanların
    şuursuzca inkar ettikleri konulardan biri de, yeniden diriliştir. Ancak
    yokken var edilmiş ve öleceğini kesin olarak bilen bir insanın bir
    daha nasıl diriltileceğini sorması kuşkusuz son derece hayret
    vericidir. Bir ayette, insanların yeniden dirilişi inkar etmelerinin
    şaşırtıcı olduğuna şöyle dikkat çekilir:

    Eğer
    şaşıracaksan, asıl şaşkınlık konusu onların şöyle
    söylemeleridir: "Biz toprak iken mi, gerçekten biz mi
    yeniden yaratılacağız?" İşte onlar Rablerine karşı inkara sapanlar,
    işte onlar boyunlarına (ateşten) halkalar geçirilenler ve işte
    onlar -içinde ebedi kalacakları- ateşin arkadaşları olanlardır.
    (Rad Suresi, 5)
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR? Empty Geri: ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR?

    Mesaj  AsiRuH Cuma Nis. 10, 2009 9:11 pm

    Gururlu ve Kibirlidir

    Ona:
    "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu
    günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter;
    ne kötü bir yataktır o. (Bakara Suresi, 206)
    ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR? KibirAllah
    korkusu olmayan insanların en belirgin özellikleri boş bir kibir
    ve gurur içinde olmalarıdır. Bunun temelinde kişinin kendisini
    Allah'tan bağımsız bir varlık olarak görüp, sahip olduğu bazı
    özelliklerin kendinden kaynaklandığını zannetmesi yatar. Oysa bu
    son derece anlamsız bir düşüncedir. Çünkü
    insan son derece aciz ve pek çok eksikliği olan bir varlıktır.
    İstediği kadar kendini üstün ve kusursuz zannetsin, mutlaka
    yorulur, acıkır, susar, başı ağrır, uyumadan yapamaz, hasta olur,
    yaşlanır ve eninde sonunda ölür, bedeni
    çürüyüp parçalanır.
    Allah'ın
    büyüklüğünü, herşeyi yoktan var ettiğini,
    insanlara sahip oldukları bütün imkan ve özellikleri
    verenin O olduğunu, dilediği anda hepsini geri alabileceğini, tüm
    canlıların ölümlü olduğunu, yalnızca Allah'ın varlığının
    baki olduğunu bilen ve sürekli bunun bilincinde olan bir insanın,
    kibirli ve azgın bir tavır içinde olması mümkün
    değildir. Ancak bunları kavrayamayan, eksikliklerini, acizliklerini ve
    ölümlü olduğunu unutan, şuuru bulanık bir insan
    böyle bir şeye cüret edebilir. Tıpkı Allah'ın Kuran'da
    insanlara bu konuda ibret olarak aktardığı Karun gibi...
    Karun'un
    Allah'tan korkmadan azmasına ve kibirlenmesine sebep olan şey
    zenginliğidir. Mülkün tamamının Allah'ın olduğunu ve dilerse
    hepsini geri alabileceğini unutmuş, bu hazineleri kendisinin sahip
    olduğu bazı özelliklerinden dolayı hak ettiğini
    düşünmüştü:

    Gerçek
    şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz,
    ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya)
    davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani
    kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme, çünkü Allah,
    şımararak sevince kapılanları sevmez."

    "Allah'ın
    sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını
    (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda
    bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü
    Allah, bozgunculuk yapanları sevmez."

    Dedi
    ki: "Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir." Bilmez mi,
    ki gerçekten Allah, kendisinden önceki nesillerden kuvvet
    bakımından kendisinden daha güçlü ve insan-sayısı
    bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır.
    Suçlu-günahkarlardan kendi günahları sorulmaz. (Kasas
    Suresi, 76-78)
    Ayetlerde
    görüldüğü gibi, Karun aynı ahlaktaki tüm
    insanlara ibret olarak daha dünyadayken azaplandırılmıştır. Eğer
    iddia ettiği gibi bir güç sahibi olsaydı kuşkusuz önce
    kendini bu azaptan kurtarırdı. Ancak ne bilgisi, ne hazineleri, ne de
    topluluğu ve itibarı onu Allah'ın gazabından koruyamamıştır:

    Sonunda
    onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah'a
    karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi kendine
    yardım edebileceklerden de değildi. Dün, onun yerinde olmayı
    dileyenler, sabahladıklarında: "Vay, demek ki Allah, kullarından
    dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer
    Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı.
    Vay, demek gerçekten inkar edenler felah bulamaz" demeye
    başladılar. (Kasas Suresi, 81-82)
    Karun'un
    durumu, Allah korkusu taşımadıkları için büyüklenme
    tutkusuna kapılan ve kendilerini acıklı bir sona
    sürükleyenlere apaçık bir örnek teşkil
    etmektedir. Ahiretteki güzel sonucun ise ancak
    büyüklenmeyen takva sahiplerine ait olduğu bir ayette
    şöyle bildirilmektedir:

    İşte
    ahiret yurdu; Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere
    ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel)
    Sonuç takva sahiplerinindir. (Kasas Suresi, 83)

    Kıskanç ve Saldırgandır
    ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR? SaldirganAllah
    korkusundan uzak insanlar içlerindeki kibiri öyle
    büyütüp beslemişlerdir ki, iyi olan herşeye yalnız
    kendilerinin layık olduğunu düşünür, bu yüzden de
    başkalarının sahip oldukları üstünlükleri kıskanırlar.
    Bu konuyla ilgili Allah, Kuran'da ibret olarak Hz. Adem'in iki oğlu
    arasındaki olayı anlatmıştır:

    Onlara
    Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a)
    yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul
    edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen)
    Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü
    de:) "Allah, ancak korkup-sakınanlardan kabul eder."

    "Eğer
    beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben
    seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim.
    Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım."

    "Şüphesiz
    kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve
    böylelikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası
    budur."

    Sonunda nefsi ona
    kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek)
    kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden
    hüsrana uğrayanlardan oldu. (Maide Suresi, 27-30)
    Allah
    korkusu olan bir insan nefsinin kötülüklerinden sakınır.
    Bunun dışında hiçbir korku insanda, kendi olumsuz
    özelliklerini köklü bir şekilde düzeltme isteği ve
    gayreti doğurmaz. Bu nedenle yukarıdaki ayetlerde de açıklandığı
    üzere Allah'tan korkmayan kardeşlerden biri nefsinin sınır tanımaz
    kötülüklerine kendini teslim etmiştir. Kardeşine karşı
    olan rekabet duygusundan ve kendi kurbanının kabul edilmemesinden
    kaynaklanan kıskançlık ve öfkesi yüzünden, bir
    anda öz kardeşini öldürmeye kalkışabilecek bir duruma
    girmiştir. Bu örnek, nefsine uymanın ve Allah'tan korkmamanın
    insana neler yaptırabileceğini, ne kadar korkunç bir hale
    sokabileceğini gösteren önemli bir ibrettir.
    Allah'tan
    korkmayan insan, nefsine dokunan bir olayda, sırf kendi nefsinin
    istekleri için karşısındakilere maddi ve manevi zarar vermekten
    asla çekinmez. Kıskançlık aynı zamanda şeytanın
    karakterinin de temel özelliğidir. Şeytan da Allah'ın huzurundan
    kovulduğunda, Hz. Adem'e karşı olan kin ve kıskançlığı
    tümüyle ortaya çıkmış ve var gücüyle onun
    soyundan gelecek insanları cehenneme sürükleyeceğine dair
    yemin etmiştir. Ne var ki bu yemini yine ancak kendi yandaşları ve
    dostları için geçerlidir. Allah'tan korkup sakınan samimi
    müminler üzerinde ise hiçbir etkisi yoktur.

    Müstağnidir
    ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR? Mustagni"Müstağni",
    hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, her türlü kusur,
    eksiklik ve sorundan uzak demektir ve bu sıfat ancak Allah'a mahsustur.
    İnsanlar ve diğer tüm canlılar da Allah'ın yarattığı ve her an
    O'nun dilemesiyle yaşamlarını sürdüren, birçok acizlik
    ve ihtiyaç içinde olan varlıklardır. Ancak başta da
    belirttiğimiz gibi, Allah'tan korkmayan insanlar, akıl ve şuurları
    kapandığı için Allah'a karşı acizlik içinde olduklarını
    görmezden gelirler. Kendi akıllarını beğenirler ve eksik ya da
    hatalı olabileceklerini düşünmezler. Kendilerinden son derece
    emin oldukları için de günaha girmekten sakınmaz, endişe
    duymazlar. Allah Kuran'da, bu zihniyetin sonucunun "azgınlık" olacağını
    bildirmiştir:

    Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni gördüğünden. (Alak Suresi, 6-7)
    Bu
    insanlar kendilerini herşeyden müstağni gördükleri gibi
    yaptıklarının cezasını görmekten, bela ve azapla karşılaşmaktan da
    kendilerini uzak görürler. Bu nedenle azgınlıklarını ısrarla
    ve şuursuz bir cesaretle sürdürürler.
    Allah'ın
    bir denemesi olarak nimetlerde bir artış olursa azgınlıkları iyice
    pekişir. Halbuki bu, Allah'ın onlar için hazırladığı bir
    denemedir. Ve azgınca yaşadıkları süre arttıkça, cehennemde
    görecekleri azabın şiddeti de aynı oranda artacaktır:

    Onların
    malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları
    dünyada azablandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken
    zorluk içinde çıkmasını istiyor. (Tevbe Suresi, 85)
    Onlar
    bu gerçeğin farkında olmadıkları için, Allah'ın denemek
    için verdiği güç ve imkanların, kendilerini Allah'ın
    azabından koruyabileceği gibi bir yanılgıya düşerler.
    Örneğin, sağlam ve lüks bir arabanın kendilerini kazadan,
    yaralanmaktan ya da ölümden, sağlam bir binanın ise
    depremlerden, felaketlerden, saldırılardan koruyacağını
    düşünürler. İnsan elbette korunabilmek amacıyla sağlam
    bir binada oturabilir. Ancak dünyanın en sağlam binası bile yeri
    geldiğinde büyük bir felaket karşısında yıkılabilir. Bunun
    gibi söz konusu insanlar, sahip oldukları imkanlarla alacakları
    diğer pek çok tedbirin kendilerini her türlü tehlike
    ve beladan koruyabileceğini, sağlıkları ve bedenleri ile ilgili
    alacakları her türlü önlemin kendilerini sarsılmaz
    kılacağını sanırlar.
    Oysa bu, tamamen
    sonuçsuz bir çabadır. Tek bir virüs bile Allah'ın
    azabını bu insanlara taşımaya yeterlidir. Ya da beyinlerindeki tek bir
    kılcal damarın çatlaması bu kişilerin sonsuza kadar
    yaşayacakları azabın başlangıcı olabilir. Hiç kimse ve
    hiçbir güç, bir insanı Allah'ın gazabından
    koruyamaz. Allah bu gerçeğe; "... Benim gazabım, kimin üzerine inerse, muhakkak o, tepetaklak düşmüştür." (Taha Suresi, 81) ayetiyle dikkat çekmiştir.
    Allah'tan
    korkmayan kimseler kendilerini ölümden bile müstağni
    görürler. Bu insanlar için, yakın çevrelerinden
    henüz yaşı genç bir insanın ölümü ya da
    makam-mevki, kültür seviyesi gibi konularda kendilerinden
    üstün gördükleri bir insanın ölümü
    ani ve beklenmedik durumlardır. Bu kişinin özellikle, bir kaza ya
    da ağır bir hastalık sonucu ölmüş olması, genç ve
    sağlıklı görülen bedeninin tanınamayacak, hatta bakılamayacak
    hale gelmesi, ölümü unutmak isteyen bu tip insanlara
    büyük bir darbe olur.
    Belki
    de daha bir-iki gün önce beraber oldukları bir insanı, hurda
    şeklinde yol kenarına çekilmiş bir arabanın kenarında, yerde
    tanınmayacak şekilde yatarken görmeleri, daha sonra da siyah bir
    naylon torbanın içine konulup fermuarının boydan boya
    çekilmesi, unutmaya çalıştıkları birçok şeyi
    akıllarına getirir. Kendilerine hem yaş, hem hayat tarzı, hem de ruh
    hali olarak çok benzeyen bir insanı, etrafına
    üşüşmüş bir kalabalık tarafından yolda yatan cesedi
    seyredilirken görmek, kalplerini kendi ölümlerine ve
    ahiretlerine hiç hazırlık yapmamış olmanın verdiği korkuyla
    doldurur. Çünkü belki de bir-iki gün
    öncesine kadar üzerindeki kıyafetlerle insanlara hava atan,
    bütün amacının mesleğinde en üst seviyeye gelmek
    olduğunu ve din ile ilgilenecek vakti olmadığını anlatan ya da ahiret
    konusunda alaycı espriler yapan bu tanıdıkları, şimdi çok farklı
    bir durumdadır. Görevliler yola saçılan ve
    parçalanmış olan gözlüğünü, ezilen
    ayakkabılarını veya marka olduğu için hava attığı diğer
    eşyalarını süpürerek çöpe atarlar. Oldukça
    beğendiği vücudunun kokmaması için hemen morga kaldırılan
    ve orada diğer ölülerin bulunduğu soğuk dolaba bırakılan bu
    insan, bir iki gün içinde de beyaz bir bezin içine
    sarılarak kendisi için açılan çukurun içine
    atılır.
    Ancak çoğu kişinin, yakını
    olan bir insanın ölümünden ve bu durumunu görmekten
    duyduğu korku, çok kısa sürer. Aradan az bir süre
    geçmeden umursuz ve pervasız zihniyetlerine yeniden geri
    döner ve ölümü yine kendilerinden uzak görmeye
    başlarlar. Etraflarında sürekli ölen insanları
    görmelerine, ahiretin varlığını bilmelerine, bedenlerinin de
    gitgide yıpranmasına ve ölüme adım adım yaklaşmalarına rağmen
    Allah'tan korkup sakınmadıkları için ölümü
    ısrarla düşünmez kendilerinden uzak görürler. Bu
    yüzden de çok kısa süreleri kalmasına rağmen
    kendilerine çeki düzen vereceklerine, kendilerini Allah'ın
    dilediği biçimde düzelteceklerine, daha kalın bir gaflet
    perdesine bürünürler.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR? Empty Geri: ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR?

    Mesaj  AsiRuH Cuma Nis. 10, 2009 9:11 pm

    Dünyevi Korku ve Endişelerle Doludur
    ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR? Allah_Korkusu8Allah
    inancına ve korkusuna sahip olmayan insan için tüm
    dünya kaos ve belirsizliklerden oluşur. Herşeyin tesadüfler
    sonucu geliştiğini, etrafında olup biten olayların da başıboş
    işlediğini sanır. Bu durumda hiçbir zaman gerçek bir
    emniyet ve huzur duygusu yaşayamaz. Çünkü her an
    başına bir şeyler gelebilir, onu üzecek, yıpratacak, zarar verecek
    olaylar gelişebilir. Gelecekle ilgili sayısız endişeleri ve korkuları
    vardır. Örneğin amansız bir hastalığa yakalanabilir, tüm
    parasını kaybedebilir ya da sevdiği bir insandan ayrılabilir. Veya
    hiç ummadığı felaketler kendisinin ya da yakınlarının başına
    gelebilir. Tüm bu muhtemel olayları kontrolsüz zannettiği
    için her birinden ayrı ayrı endişe ve tedirginlik duyar. Her
    birini kendi kontrolü altına almanın mümkün olmadığını
    da bildiği için büyük bir çaresizlik ve
    ümitsizlik içine düşer.
    Etrafında
    kendisini ezmeye, alt etmeye çalışacak sayısız rakipleri vardır.
    Bunlarla başa çıkabilmesi mümkün değildir. İnsanların
    kendisi hakkında ne düşündüğüne kadar herşeyi tek
    tek hesaplamak zorundadır. Bu, ona tarifsiz bir gerilim ve stres
    yaşatır.
    Oysa yalnızca Allah'tan korkan
    bir insan saydığımız bu korkuların hiçbiriyle muhatap olmaz.
    Allah korkusu ve iman bu korkuların hepsini ortadan kaldırır. Herşeyin
    sahibinin ve yaratıcısının Allah olduğunu, olayların Allah'ın
    kontrolünde ve çizdiği kader doğrultusunda geliştiğini,
    Kendisi'ne inanıp güvenen kullarını Allah'ın koruyup kollayacağını
    bilmek iman eden bir insanı her türlü korku ve bağımlılıktan
    özgürlüğe kavuşturur. Bir ayette şöyle buyrulur:

    Allah
    (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında
    uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı
    olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir
    adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların
    çoğu bilmiyorlar. (Zümer Suresi, 29)
    Allah'a
    iman etmeyen, dolayısıyla Allah'tan korkmayan insanlar milyonlarca
    farklı korku yaşarlar. Bu insanlar, insanlardan korkup,
    çekinirler de bir tek Allah'tan korkmazlar. Allah'ın huzurunda
    hesaba çekilecekleri anı asla akıllarından geçirmez ama
    işyerinde kendilerinden daha üst mevkideki bir insana, eşlerine,
    annelerine, babalarına bunun gibi birçok insana verecekleri
    hesaptan titizlikle sakınırlar.
    Yalnızca
    Allah'a yöneltilmesi gereken korku hissi O'nun yarattıklarına
    duyulduğunda bu korku kişinin tüm tavır ve davranışlarını da
    etkileyerek kendisini son derece aşağılık bir konuma sokar.
    Çünkü kendisinden gerçekten korkulmaya layık
    olan tek varlık Allah'tır. Mutlak gücün sahibi O'dur, herşey
    O'nun dilemesi ve kontrolü altındadır. Allah'ın bilgisi, ve izni
    dışında hiçbir şey gerçekleşemez. O'nun dilemesi
    olmadıkça hiçbir şey insana zarar veremez. Dolayısıyla
    Allah'tan başka korkup sakınılması gereken varlık yoktur.
    Başta
    da belirttiğimiz gibi, Allah'tan değil de başkalarından korkan
    insanlar, Allah'ın yarattıklarını Allah'tan bağımsız bir
    güç ve irade sahibi olarak görürler. Allah'ı
    bırakıp O'nun yarattıklarından medet ummak gibi büyük bir
    yanılgıya düşerler. Bu beklentilerinin karşılığını hiçbir
    zaman alamadıkları gibi ömürleri aşağılanarak ve ezilerek
    geçer. Allah'a kul olmakta kibirlenen, büyüklenen bu
    insanlar aslında binlerce insanı razı etmeye çalışırlar.
    Allah iman edenlere kesinlikle insanlardan korkmamalarını, yalnızca Kendisi'nden korkmalarını emretmiştir:

    ... Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın... (Maide Suresi, 44)

    ...
    Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi
    tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz. (Bakara Suresi, 150)

    Vicdansız ve Nankördür
    ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR? VicdansizKuran'da
    Allah'tan korkup sakınmayanların nankörlüklerine dair pek
    çok örnek vardır. Fakat bunların içinde belki de en
    ayrıntılı olarak aktarılan örnek, İsrailoğulları'nın Allah'a ve
    peygamberlerine karşı gösterdikleri vicdansızlık ve
    nankörlüklerdir. İsrailoğulları kimseye verilmeyen nimetlerle
    donatılmış, kendilerine sayısız mucizeler gösterilmiş, aralarından
    peygamberler çıkmış bir kavim olduğu halde, içlerindeki
    birtakım azgın kimseler bunlardan hiç etkilenmemişlerdir. Hz.
    Musa her defasında onları sabırla eğitmeye çalışmış, ancak onlar
    "gerçek iman"a ve "Allah'a kul olmaya" asla yanaşmamışlardır.
    Azabı görünce Allah'ın affına sığınmışlar, Allah
    kendilerinden azabı kaldırınca ise yeniden zulme sapmışlardır. Allah
    onları her affettiğinde, onlar yeniden inkara dönmüşler,
    hatta O'ndan başka ilahlar edinmişlerdir. Peygamberleri inkarcılara
    karşı zorlu bir mücadele içindeyken, İsrailoğulları
    içindeki münafıklar kendi arzu ve beklentilerini,
    menfaatlerini ön planda tutmuşlar, hiçbir zaman samimi
    olarak Allah'a ve O'nun dinine bağlanmamışlardır. Büyük bir
    nankörlük göstererek, peygamberleri Hz. Musa'yı
    mücadelenin en zorlu anında tek başına bırakmış ve kendi
    canlarının ve çıkarlarının derdine düşmüşlerdir.
    Bununla da kalmamış, son derece küstah ve nankörce tavır ve
    ifadeler sergilemişlerdir:

    Dediler
    ki: "Ey Musa biz, onlar durduğu sürece hiçbir zaman oraya
    girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burada duracağız.
    (Maide Suresi, 24)
    Görüldüğü
    gibi bu insanlar içlerinde Allah korkusu taşımadıklarından,
    nefisleriyle çatışan bir olay karşısında, derhal Allah'a ve
    peygamberine karşı nankör ve asi bir tavır göstermişlerdir.
    Allah'ın ve elçisinin daha önce, kendilerini en zorlu
    düşmanları olan Firavun'un zulmünden kurtardığını, sayısız
    nimetler verdiğini, onları sürekli imana ve ebedi kurtuluşa davet
    ettiğini bir anda unutuvermişlerdir.

      Forum Saati Cuma Mayıs 31, 2024 7:36 am