ALLAH'TAN KORKANLARIN GÖRECEKLERİ KARŞILIK
Dünyadayken Müjdelenmeleri
Dünyada
Allah korkusundan uzak bir yaşam süren insanların, ahirette
sonsuza kadar tarifsiz korkular yaşayacaklarını ve her an Allah'ın
azametini tüm şiddetiyle hissedeceklerini ilerleyen
bölümlerde ayetler doğrultusunda göreceğiz. Allah'tan
korkup sakınanlar da bunun tam tersine, ahirette her türlü
korkudan emniyete kavuşacaklar ve Allah'ın korumasında ve inayetinde
bir yaşam süreceklerdir. Tüm hayatları boyunca kıyamet
saatinden, hesap gününden ve cehennemden içleri
titreyerek korkan müminler, o gün geldiğinde her
türlü korkudan uzak tutulacaklar ve güvende
olacaklardır. Allah bunun müjdesini daha dünyadayken
ayetleriyle verirken, o gün geldiğinde de kullarına hitap edecek
ve daha nice müjdeler verecektir:
"Ey kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız."
Ki onlar, Benim ayetlerime iman edenler ve Müslüman olanlardır.
"Siz ve eşleriniz cennete girin; 'sevinç içinde ağırlanacaksınız."
Onların
etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu
ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada
süresiz kalacaksınız.
"İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur."
"Orada sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz." (Zuhruf Suresi, 68-73)
Bir
başka ayetinde ise Allah bu müjdeyi melekleri aracılığı ile verir.
Kuşkusuz bu, cenneti şiddetle arzulayan müminler için
tarifsiz bir sevinçtir:
Şüphesiz:
"Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru bir istikamet
tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:)
"Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin.
Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniziz. Orada
nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istediğiniz herşey de
sizindir. Çok bağışlayan, çok esirgeyen (Allah)tan bir
ağırlanma olarak." (Fussilet Suresi, 30-32)
Ayette
de vurgulandığı gibi, sonsuz güzelliklere uzanan bu müjde
mümin daha dünyadayken ona erişmeye başlar.
Güzel Bir Hayat
Allah
iman etmeyen ve Kendisi'nden korkup sakınmayanların azabı hak ettikleri
gibi, dünya hayatındaki bolluk ve bereketten de mahrum
kaldıklarını şöyle haber verir:
Eğer
o ülkeler halkı inansalardı ve korkup-sakınsalardı,
gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız)
bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, Biz de
onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik. (Araf Suresi, 96)
İman
eden ve Allah'tan korkup sakınanlar ise, ahirette cennetle
müjdelendikleri gibi, bu dünyada da Allah'ın lütuf ve
ikramından, nimetlerinden en güzel şekilde yararlandırılırlar.
Allah ayetinde bunu güzel bir hayat olarak nitelendirmiştir:
Erkek
olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde
bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla
yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle
muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
Nasıl
inkarcıların ebedi azapları daha bu dünyadan başlıyorsa, sakınan
müminler için vaat edilen ebedi güzellikler de
kendilerine dünyada gösterilmeye başlanır. Zenginlik ve
güzellik cennetin en temel özelliklerinden olduğundan Allah
sevdiği takva kullarına cennetini tanıtacak, onların cennete olan
özlemlerini ve arzularını artıracak nimetlerin ve ortamların
benzerlerini bu dünyada da yaratır.
Öte
yandan kendisini yaratan Allah'ın emir ve yasaklarına uymasından, O'nun
dinini yaşamasından ve en önemlisi daima O'na güvenip
dayanmasından ve ahireti için umut beslemesinden dolayı
mümin, dünyadaki yaşamı boyunca her türlü
üzüntü ve sıkıntıdan uzak tutulur. Bunun yerine Allah
kalbine "huzur ve güvenlik duygusu" indirmiştir.
Küçük büyük yaptığı her işte, her ibadette
ve sergilediği güzel ahlakta Allah'ın kendisini
gördüğünü, meleklerin bunları amel defterlerine
yazdığını, ahirette tüm bunların karşılığını alacağını bilmenin
getirmiş olduğu bir huzurdur bu.
Ancak
unutulmaması gereken bir nokta da vardır ki, dünya bir imtihan
yeridir. Elbette mümin de çeşitli zorluk ve sıkıntılarla
karşılaşabilir. Ancak Allah'tan korkan bir mümin her durumda
Kuran'a uygun en güzel tavrı göstereceğinden bu zorluk ve
sıkıntılar kendisi için rahmete ve ecre dönüşecektir.
Kendisini yalanlayan kavmi tarafından ateşe atılmak istendiği halde,
imanından, teslimiyetinden, tevekkülünden en ufak bir taviz
vermeyen Hz. İbrahim'in durumu buna çok güzel
örnektir. Görünüşte bir insan için
çok büyük bir azap olan ateş, Hz. İbrahim'e "soğuk ve esenlik"
kılınmış, ona hiçbir zarar ve sıkıntı vermemiştir. Sıkıntı, azap
ve belanın ancak insanın kendi yanlış tutum ve davranışlarının bir
karşılığı olarak, bir ceza ya da uyarı olarak verildiği, "Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır…" (Şura Suresi, 30) ayetiyle
bildirilmiştir. Yoksa Allah'tan gücü yettiğince korkan, her
tutum ve davranışında Allah'ın rızasını gözeten, dosdoğru davranan
samimi bir mümin için azap söz konusu değildir.
Dünyada
imtihan olarak karşısına çıkan zorlukların tümü
müminlerin Allah'a duydukları saygıyı ve korkuyu, cennete olan
isteklerini daha da artırır. Çünkü mümin, bu
zorlukların hem denenmesi ve olgunlaşması için yaratıldığının,
hem de güzel bir ahlak sergilediği, sabrettiği ve Allah'a
güvendiği takdirde ahiretini güzelleştirmek için ecir
fırsatı olduğunun bilincindedir. Nitekim tüm olaylara hayır
gözüyle bakmanın Allah'tan sakınan müminlerin bir
özelliği olduğunu ayetlerde görürüz. Allah bir
ayetinde şöyle buyurmaktadır:
(Allah'tan)
Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu
dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır;
ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne
güzeldir. (Nahl Suresi, 30)
Dünyada
hayır içinde yaşatılan müminin ölümü de
güzel ve rahat olacak, ahiret hayatı meleklerin karşılamasıyla
başlayacaktır. Bunun devamında ise yine mümini rahatlık ve
kolaylık beklemektedir.
Kolay Bir Hesap
Müminler,
ahirette kötü hesapla karşılaşmaktan korktukları için
hayatları boyunca hayırlarda yarışır, Allah'ın sınırlarını titizlikle
gözetirler. Müminlerin bu korkuları ayetlerde şöyle
tarif edilmektedir:
Adaklarını
yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan
bir günden korkarlar. Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen
yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler."Biz size, ancak Allah'ın
yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık
istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü biz, asık
suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz." (İnsan
Suresi, 7-9)
Allah'tan ve
O'na verecekleri hesaptan korkanların Allah ahirette yüzlerini
ağartır, onların kitapları sağ yanlarından verilir ve korktukları hesap
kendilerine kolaylaştırılır:
Artık
kimin kitabı sağ yanından verilirse, o, kolay bir hesap (sorgu) ile
sorguya çekilecek, Ve kendi yakınlarına sevinç
içinde dönmüş olacaktır. (İnşikak Suresi, 7-9)
Hesaba
çekilmeleri bittiğinde artık müminler cehennem azabından
kurtulmuş olmanın mutluluğu içindedirler. Ayette belirtildiği
gibi yakınlarının yanına sevinç içinde dönerler.
Sonsuz Bir Cennet Hayatı
Ama
Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah Katında -bir
şölen olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi
kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allah'ın
Katında olanlar daha hayırlıdır. (Al-i İmran Suresi, 198)
Takva
sahiplerine (Allah'tan korkanlara) vadedilen cennet; onun altından
ırmaklar akar, yemişleri ve gölgelikleri süreklidir. Bu
korkup-sakınanların (mutlu) sonudur, inkar edenlerin sonu ise ateştir.
(Rad Suresi, 35)
Dünyada hayatları
boyunca cenneti kaybetmekten, sonsuz cehennem azabına uğramaktan
korkarak, Allah'a karşı gelmekten sakınmış olan müminler, Allah'ın
korkup sakınanlara vaat ettiği mükafata kavuşmuşlardır. Artık,
ebedi yurtlarına girmek üzere sevk edilirler:
Rablerinden
korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük
sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı
ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde
olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin." (Onlar
da) Dediler ki: "Bize olan vaadinde sadık kalan ve bizi bu yere
mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde
konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.
(Zümer Suresi, 73-74)
Cennete
girecek müminleri burada bekleyen bir sürpriz daha vardır ki,
bu an onlara herşeyin üzerinde bir mutluluk ve heyecan yaşatır:
Rabbimizden kendilerine sözlü bir selam...
Çok esirgeyen Rabb'dan onlara bir de sözlü "Selam" (vardır). (Yasin Suresi, 58)
Allah cennetteki müminlere şöyle hitab eder:
"Ey kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız." (Zuhruf Suresi, 68)
İnsanı
yaratmış olan Allah, onun neler isteyebileceğini ondan daha iyi
bilmektedir ve bunları bir mükafat olarak cennette mümin
kulları için yaratacaktır. Nitekim nimetlerle donatılmış olan
cennet insanın düşünce sınırlarının çok üzerinde
özelliklere sahiptir. Daha önce hiçbir gözün
görmediği, hiçbir kulağın işitmediği sayısız nimetler
müminlere sunulacaktır. Herşey ve her durum sonsuza kadar
müminin tam istediği gibi olacaktır:
...
Rableri Katında her diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl
(nimet ve üstünlük) budur. (Şura Suresi, 22)
Müminlerin
cennette yaşadıkları yerler, doğal güzellikler, yiyecekler,
giyecekler, bulundukları ortam, eşleri, kendilerini bekleyen nice
sürprizler gibi cennetteki sonsuz yaşama dair tüm ayrıntılar
Kuran ayetlerinde tasvir edilmiştir.
Bir
ayette de Allah'tan korkanların içinde yaşadıkları ebedi hayat
ile Allah'tan korkmayanların karşılaştıkları korkunç son
şöyle karşılaştırılmıştır:
Takva
sahiplerine (Allah'tan korkanlara) vadedilen cennetin misali (şudur):
İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten
ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve
süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin
her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır.
Hiç (böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin
içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça
parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur
mu? (Muhammed Suresi, 15)
Hiç
şüphesiz ki, vicdanlı bir kişinin yalnızca bu ayeti biraz
tefekkür edip zihninde canlandırması, Allah'tan gücü
yettiğince korkması için yeterli olacaktır.
En Büyük Mükafat: Allah'ın Ebedi Rızası
Allah,
mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi
kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn
cennetlerinde güzel meskenler vaat etmiştir. Allah'tan olan
hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş
ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 72)
Cennete
giren müminlerin duydukları en büyük manevi haz,
Allah'ın bundan sonra kendilerinden razı olduğunu, kendilerini
sevdiğini, onlara hiçbir zaman gazaplanmayacağını, ebediyen
Allah'ın dostu olacaklarını bilmeleridir. Allah'ın rızasını kazanmış
olmak insana hiçbir maddi güzellikle karşılaştırılamayacak
kadar büyük bir sevinç ve mutluluk verir. Nitekim
cennet nimetlerini değerli kılan da Allah'ın rızasıdır. Sunulan
nimetler son derece değerlidirler ama bunlardan daha değerli olan
alemlerin Rabbi olan Allah'ın ikramına layık görülmenin
vermiş olduğu zevktir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
Ey
mutmain (tatmin bulmuş) nefis. Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş
olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir. (Fecr
Suresi, 27-30)
Dünyadayken Müjdelenmeleri
Dünyada
Allah korkusundan uzak bir yaşam süren insanların, ahirette
sonsuza kadar tarifsiz korkular yaşayacaklarını ve her an Allah'ın
azametini tüm şiddetiyle hissedeceklerini ilerleyen
bölümlerde ayetler doğrultusunda göreceğiz. Allah'tan
korkup sakınanlar da bunun tam tersine, ahirette her türlü
korkudan emniyete kavuşacaklar ve Allah'ın korumasında ve inayetinde
bir yaşam süreceklerdir. Tüm hayatları boyunca kıyamet
saatinden, hesap gününden ve cehennemden içleri
titreyerek korkan müminler, o gün geldiğinde her
türlü korkudan uzak tutulacaklar ve güvende
olacaklardır. Allah bunun müjdesini daha dünyadayken
ayetleriyle verirken, o gün geldiğinde de kullarına hitap edecek
ve daha nice müjdeler verecektir:
"Ey kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız."
Ki onlar, Benim ayetlerime iman edenler ve Müslüman olanlardır.
"Siz ve eşleriniz cennete girin; 'sevinç içinde ağırlanacaksınız."
Onların
etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu
ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada
süresiz kalacaksınız.
"İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur."
"Orada sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz." (Zuhruf Suresi, 68-73)
Bir
başka ayetinde ise Allah bu müjdeyi melekleri aracılığı ile verir.
Kuşkusuz bu, cenneti şiddetle arzulayan müminler için
tarifsiz bir sevinçtir:
Şüphesiz:
"Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru bir istikamet
tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:)
"Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin.
Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniziz. Orada
nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istediğiniz herşey de
sizindir. Çok bağışlayan, çok esirgeyen (Allah)tan bir
ağırlanma olarak." (Fussilet Suresi, 30-32)
Ayette
de vurgulandığı gibi, sonsuz güzelliklere uzanan bu müjde
mümin daha dünyadayken ona erişmeye başlar.
Güzel Bir Hayat
Allah
iman etmeyen ve Kendisi'nden korkup sakınmayanların azabı hak ettikleri
gibi, dünya hayatındaki bolluk ve bereketten de mahrum
kaldıklarını şöyle haber verir:
Eğer
o ülkeler halkı inansalardı ve korkup-sakınsalardı,
gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız)
bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, Biz de
onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik. (Araf Suresi, 96)
İman
eden ve Allah'tan korkup sakınanlar ise, ahirette cennetle
müjdelendikleri gibi, bu dünyada da Allah'ın lütuf ve
ikramından, nimetlerinden en güzel şekilde yararlandırılırlar.
Allah ayetinde bunu güzel bir hayat olarak nitelendirmiştir:
Erkek
olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde
bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla
yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle
muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
Nasıl
inkarcıların ebedi azapları daha bu dünyadan başlıyorsa, sakınan
müminler için vaat edilen ebedi güzellikler de
kendilerine dünyada gösterilmeye başlanır. Zenginlik ve
güzellik cennetin en temel özelliklerinden olduğundan Allah
sevdiği takva kullarına cennetini tanıtacak, onların cennete olan
özlemlerini ve arzularını artıracak nimetlerin ve ortamların
benzerlerini bu dünyada da yaratır.
Öte
yandan kendisini yaratan Allah'ın emir ve yasaklarına uymasından, O'nun
dinini yaşamasından ve en önemlisi daima O'na güvenip
dayanmasından ve ahireti için umut beslemesinden dolayı
mümin, dünyadaki yaşamı boyunca her türlü
üzüntü ve sıkıntıdan uzak tutulur. Bunun yerine Allah
kalbine "huzur ve güvenlik duygusu" indirmiştir.
Küçük büyük yaptığı her işte, her ibadette
ve sergilediği güzel ahlakta Allah'ın kendisini
gördüğünü, meleklerin bunları amel defterlerine
yazdığını, ahirette tüm bunların karşılığını alacağını bilmenin
getirmiş olduğu bir huzurdur bu.
Ancak
unutulmaması gereken bir nokta da vardır ki, dünya bir imtihan
yeridir. Elbette mümin de çeşitli zorluk ve sıkıntılarla
karşılaşabilir. Ancak Allah'tan korkan bir mümin her durumda
Kuran'a uygun en güzel tavrı göstereceğinden bu zorluk ve
sıkıntılar kendisi için rahmete ve ecre dönüşecektir.
Kendisini yalanlayan kavmi tarafından ateşe atılmak istendiği halde,
imanından, teslimiyetinden, tevekkülünden en ufak bir taviz
vermeyen Hz. İbrahim'in durumu buna çok güzel
örnektir. Görünüşte bir insan için
çok büyük bir azap olan ateş, Hz. İbrahim'e "soğuk ve esenlik"
kılınmış, ona hiçbir zarar ve sıkıntı vermemiştir. Sıkıntı, azap
ve belanın ancak insanın kendi yanlış tutum ve davranışlarının bir
karşılığı olarak, bir ceza ya da uyarı olarak verildiği, "Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır…" (Şura Suresi, 30) ayetiyle
bildirilmiştir. Yoksa Allah'tan gücü yettiğince korkan, her
tutum ve davranışında Allah'ın rızasını gözeten, dosdoğru davranan
samimi bir mümin için azap söz konusu değildir.
Dünyada
imtihan olarak karşısına çıkan zorlukların tümü
müminlerin Allah'a duydukları saygıyı ve korkuyu, cennete olan
isteklerini daha da artırır. Çünkü mümin, bu
zorlukların hem denenmesi ve olgunlaşması için yaratıldığının,
hem de güzel bir ahlak sergilediği, sabrettiği ve Allah'a
güvendiği takdirde ahiretini güzelleştirmek için ecir
fırsatı olduğunun bilincindedir. Nitekim tüm olaylara hayır
gözüyle bakmanın Allah'tan sakınan müminlerin bir
özelliği olduğunu ayetlerde görürüz. Allah bir
ayetinde şöyle buyurmaktadır:
(Allah'tan)
Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu
dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır;
ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne
güzeldir. (Nahl Suresi, 30)
Dünyada
hayır içinde yaşatılan müminin ölümü de
güzel ve rahat olacak, ahiret hayatı meleklerin karşılamasıyla
başlayacaktır. Bunun devamında ise yine mümini rahatlık ve
kolaylık beklemektedir.
Kolay Bir Hesap
Müminler,
ahirette kötü hesapla karşılaşmaktan korktukları için
hayatları boyunca hayırlarda yarışır, Allah'ın sınırlarını titizlikle
gözetirler. Müminlerin bu korkuları ayetlerde şöyle
tarif edilmektedir:
Adaklarını
yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan
bir günden korkarlar. Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen
yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler."Biz size, ancak Allah'ın
yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık
istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü biz, asık
suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz." (İnsan
Suresi, 7-9)
Allah'tan ve
O'na verecekleri hesaptan korkanların Allah ahirette yüzlerini
ağartır, onların kitapları sağ yanlarından verilir ve korktukları hesap
kendilerine kolaylaştırılır:
Artık
kimin kitabı sağ yanından verilirse, o, kolay bir hesap (sorgu) ile
sorguya çekilecek, Ve kendi yakınlarına sevinç
içinde dönmüş olacaktır. (İnşikak Suresi, 7-9)
Hesaba
çekilmeleri bittiğinde artık müminler cehennem azabından
kurtulmuş olmanın mutluluğu içindedirler. Ayette belirtildiği
gibi yakınlarının yanına sevinç içinde dönerler.
Sonsuz Bir Cennet Hayatı
Ama
Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah Katında -bir
şölen olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi
kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allah'ın
Katında olanlar daha hayırlıdır. (Al-i İmran Suresi, 198)
Takva
sahiplerine (Allah'tan korkanlara) vadedilen cennet; onun altından
ırmaklar akar, yemişleri ve gölgelikleri süreklidir. Bu
korkup-sakınanların (mutlu) sonudur, inkar edenlerin sonu ise ateştir.
(Rad Suresi, 35)
Dünyada hayatları
boyunca cenneti kaybetmekten, sonsuz cehennem azabına uğramaktan
korkarak, Allah'a karşı gelmekten sakınmış olan müminler, Allah'ın
korkup sakınanlara vaat ettiği mükafata kavuşmuşlardır. Artık,
ebedi yurtlarına girmek üzere sevk edilirler:
Rablerinden
korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük
sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı
ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde
olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin." (Onlar
da) Dediler ki: "Bize olan vaadinde sadık kalan ve bizi bu yere
mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde
konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.
(Zümer Suresi, 73-74)
Cennete
girecek müminleri burada bekleyen bir sürpriz daha vardır ki,
bu an onlara herşeyin üzerinde bir mutluluk ve heyecan yaşatır:
Rabbimizden kendilerine sözlü bir selam...
Çok esirgeyen Rabb'dan onlara bir de sözlü "Selam" (vardır). (Yasin Suresi, 58)
Allah cennetteki müminlere şöyle hitab eder:
"Ey kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız." (Zuhruf Suresi, 68)
İnsanı
yaratmış olan Allah, onun neler isteyebileceğini ondan daha iyi
bilmektedir ve bunları bir mükafat olarak cennette mümin
kulları için yaratacaktır. Nitekim nimetlerle donatılmış olan
cennet insanın düşünce sınırlarının çok üzerinde
özelliklere sahiptir. Daha önce hiçbir gözün
görmediği, hiçbir kulağın işitmediği sayısız nimetler
müminlere sunulacaktır. Herşey ve her durum sonsuza kadar
müminin tam istediği gibi olacaktır:
...
Rableri Katında her diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl
(nimet ve üstünlük) budur. (Şura Suresi, 22)
Müminlerin
cennette yaşadıkları yerler, doğal güzellikler, yiyecekler,
giyecekler, bulundukları ortam, eşleri, kendilerini bekleyen nice
sürprizler gibi cennetteki sonsuz yaşama dair tüm ayrıntılar
Kuran ayetlerinde tasvir edilmiştir.
Bir
ayette de Allah'tan korkanların içinde yaşadıkları ebedi hayat
ile Allah'tan korkmayanların karşılaştıkları korkunç son
şöyle karşılaştırılmıştır:
Takva
sahiplerine (Allah'tan korkanlara) vadedilen cennetin misali (şudur):
İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten
ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve
süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin
her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır.
Hiç (böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin
içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça
parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur
mu? (Muhammed Suresi, 15)
Hiç
şüphesiz ki, vicdanlı bir kişinin yalnızca bu ayeti biraz
tefekkür edip zihninde canlandırması, Allah'tan gücü
yettiğince korkması için yeterli olacaktır.
En Büyük Mükafat: Allah'ın Ebedi Rızası
Allah,
mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi
kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn
cennetlerinde güzel meskenler vaat etmiştir. Allah'tan olan
hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş
ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 72)
Cennete
giren müminlerin duydukları en büyük manevi haz,
Allah'ın bundan sonra kendilerinden razı olduğunu, kendilerini
sevdiğini, onlara hiçbir zaman gazaplanmayacağını, ebediyen
Allah'ın dostu olacaklarını bilmeleridir. Allah'ın rızasını kazanmış
olmak insana hiçbir maddi güzellikle karşılaştırılamayacak
kadar büyük bir sevinç ve mutluluk verir. Nitekim
cennet nimetlerini değerli kılan da Allah'ın rızasıdır. Sunulan
nimetler son derece değerlidirler ama bunlardan daha değerli olan
alemlerin Rabbi olan Allah'ın ikramına layık görülmenin
vermiş olduğu zevktir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
Ey
mutmain (tatmin bulmuş) nefis. Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş
olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir. (Fecr
Suresi, 27-30)