KURAN'DA TARİF EDİLEN ALLAH KORKUSU
Ayette belirtilen "Allah'tan nasıl korkup sakınmak gerektiği" Kuran'da
son derece açık ve ayrıntılı bir biçimde tarif edilmiş
bir konudur. Korkunun ne şekilde, nasıl bir ruh halinde ve ne şiddette
olması gerektiği de Allah'ın ayetlerinde bir bir anlatılmıştır. Zaten
Kuran'ın indiriliş amaçlarının en önemlilerinden biri de
budur:
İşte
bu (Kur'an) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca
bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice
öğüt alıp düşünsünler diye bir
bildirip-duyurma (bir belağ)dır. (İbrahim Suresi, 52)
Şimdi Allah korkusunun nasıl olması gerektiğini yine Kuran ayetlerinden görelim.
Gücünün Yettiği Kadar Allah'tan Korkmak
Öyleyse
güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının,
dinleyin ve itaat edin... (Tegabün Suresi, 16)
Allah
Kuran'da insanlara sonsuz kudretini, makamının yüceliğini ve
üstünlüğünü, Kendisi'ne karşı gelenler
için hazırladığı azabın şiddetini ve
büyüklüğünü detaylı olarak anlatmıştır. Artık
bundan sonra kişiye düşen bu gerçekleri samimi olarak ve
derin derin tefekkür etmesi, niyetinde ve yaptığı işlerde hep bu
gerçeklerin bilincinde bir tavır göstermesidir. Bunu da
ayette belirtildiği gibi gücünün yettiği derecede
yapmaya çalışmalıdır. Yani gücünün yettiğince
Allah'ın büyüklüğünü takdir etmeli,
gücü yettiğince Rabbimizin tehdit ettiği azabın -cehennem
azabının- büyüklüğünü, boyutlarını ve
sonsuzluğunu tefekkür etmelidir. Bunun sonucunda kalbinde doğal
olarak Allah korkusu oluşacaktır. Böylece mümin Kuran'da
emredilen ibadetleri yapmamaktan, haram kılınan şeyleri ise yapmaktan
gücü yettiğince korkup sakınacaktır. Zira korkup sakınacağı
şeyler de Kuran'da kendisine detaylı olarak bildirilmiştir:
Böylece
Biz onu, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda korkulacak
şeyleri türlü şekillerde açıkladık; umulur ki
korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme
(yeteneğini) oluşturur. (Taha Suresi, 113)
Burada
belirtilmesi gereken çok önemli bir nokta daha vardır:
Allah korkusu elde edilmesi zor olan, birtakım aşamalardan
geçerek kazanılacak bir his değildir. Aksine şuuru açık,
düşünen her insanın aksi mümkün olmayacak şekilde
derinden hissettiği bir duygudur. Bir insanın gerçek Allah
korkusunu elde edebilmesi için tek bir samimi
tefekkürü bile yeterli olabilir. Kişi yalnızca bir an
ölümü, ölümden sonra karşılaşacaklarını
düşünüp, Allah'a karşı saygı dolu bir korku
hissedebilir. Bu, tamamen insanın düşünmesine ve aklını
kullanmasına bağlıdır.
İçi Saygı ile Titreyerek Korkmak
Allah
diğer dünyevi korkularla karıştırılmaması için, Kuran'da
Kendisi'nden korkan bir müminin hislerini ve ruh halini de tarif
etmiştir. Müminin Allah korkusu başka hiçbir korkuya
benzemeyen, son derece içli ve saygı dolu bir korkudur. Bu korku
diğer korkular gibi insana sıkıntı ve azap veren bir korku
türü değildir. Tam tersine, insana kulluğunu ve aczini
hatırlatan, onun aklını ve şuurunu açıp geliştiren, insanı
çok üstün bir ahlak seviyesine ulaştıran bir korkudur.
Bu korku müminin
ahirete olan özlemini artıran, ümit ve şevkini
körükleyen bir korkudur. Allah korkusu, müminin Allah'a
olan yakınlığını ve sevgisini kat kat artıran, ona büyük
manevi hazlar yaşatan asil bir duygudur. Kuran'da iman edenlerin
taşıdıkları bu içli ve saygı dolu korkudan pek çok ayette
bahsedilir:
Gerçek
şu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde)
içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir
bağışlanma ve büyük bir ecir vardır. (Mülk Suresi, 12)
... Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. (Rad Suresi, 21)
Görmediği
halde Rahman'a karşı 'içi titreyerek korku duyan' ve
'içten Allah'a yönelmiş' bir kalp ile gelen içindir.
(Kaf Suresi, 33)
Ki onlar
(o peygamberler) Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan
içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç
kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah
yeter. (Ahzab Suresi, 39)
Umutla Beraber Korku Duymak
Mümin
Allah'tan korkarken Allah'ın şefkatini, merhametini, bağışlayıcılığını,
O'nun lütfeden, tevbeleri kabul eden olduğunu da hatırından
çıkarmaz. Bu da onun korkarken, bir yandan da içinde
çok şiddetli bir umut taşımasına sebep olur. İçindeki
Allah korkusu, Allah'ın bu sıfatlarını da çok derin ve geniş bir
biçimde tefekkür etmesine, Allah'ın
üstünlüğünü ve
büyüklüğünü çok daha iyi takdir
edebilmesine, dolayısıyla Allah'a daha fazla yakınlaşmasına vesile
olur. Allah'ın merhametinin, şefkatinin, bağışlamasının
büyüklüğünü daha iyi idrak eder.
İşte gerçek mümin Allah'a korku ve umut dolu bir ruh hali içinde yönelir ve dua eder:
Onların
yanları yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler
ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. (Secde
Suresi, 16)
Bu da Allah
korkusunun hiçbir zaman ümitsizliğe, karamsarlığa
düşürmeyen bir duygu olduğunun göstergesidir.
Müminlerin sürekli bir umut içinde olmaları gerektiği
Kuran'ın pek çok yerinde belirtilmiştir:
... O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır. (Araf Suresi, 56)
De
ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere
ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden
umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları
bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir."
(Zümer Suresi, 53)
Umutsuzluğun ise inkar edenlerin bir vasfı olduğu yine ayetlerde bildirilmiştir:
Allah'ın
ayetlerini ve O'na kavuşmayı 'yok sayıp inkâr edenler'; işte
onlar, benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar, acı azab
onlarındır. (Ankebut Suresi, 23)
Ey
iman edenler, Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli
(dost ve müttefik) edinmeyin; ki onlar, kafirlerin mezar halkından
umut kesmeleri gibi ahiretten umut kesmişlerdir. (Mümtehine
Suresi, 13)
Ayette belirtilen "Allah'tan nasıl korkup sakınmak gerektiği" Kuran'da
son derece açık ve ayrıntılı bir biçimde tarif edilmiş
bir konudur. Korkunun ne şekilde, nasıl bir ruh halinde ve ne şiddette
olması gerektiği de Allah'ın ayetlerinde bir bir anlatılmıştır. Zaten
Kuran'ın indiriliş amaçlarının en önemlilerinden biri de
budur:
İşte
bu (Kur'an) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca
bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice
öğüt alıp düşünsünler diye bir
bildirip-duyurma (bir belağ)dır. (İbrahim Suresi, 52)
Şimdi Allah korkusunun nasıl olması gerektiğini yine Kuran ayetlerinden görelim.
Gücünün Yettiği Kadar Allah'tan Korkmak
Öyleyse
güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının,
dinleyin ve itaat edin... (Tegabün Suresi, 16)
Allah
Kuran'da insanlara sonsuz kudretini, makamının yüceliğini ve
üstünlüğünü, Kendisi'ne karşı gelenler
için hazırladığı azabın şiddetini ve
büyüklüğünü detaylı olarak anlatmıştır. Artık
bundan sonra kişiye düşen bu gerçekleri samimi olarak ve
derin derin tefekkür etmesi, niyetinde ve yaptığı işlerde hep bu
gerçeklerin bilincinde bir tavır göstermesidir. Bunu da
ayette belirtildiği gibi gücünün yettiği derecede
yapmaya çalışmalıdır. Yani gücünün yettiğince
Allah'ın büyüklüğünü takdir etmeli,
gücü yettiğince Rabbimizin tehdit ettiği azabın -cehennem
azabının- büyüklüğünü, boyutlarını ve
sonsuzluğunu tefekkür etmelidir. Bunun sonucunda kalbinde doğal
olarak Allah korkusu oluşacaktır. Böylece mümin Kuran'da
emredilen ibadetleri yapmamaktan, haram kılınan şeyleri ise yapmaktan
gücü yettiğince korkup sakınacaktır. Zira korkup sakınacağı
şeyler de Kuran'da kendisine detaylı olarak bildirilmiştir:
Böylece
Biz onu, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda korkulacak
şeyleri türlü şekillerde açıkladık; umulur ki
korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme
(yeteneğini) oluşturur. (Taha Suresi, 113)
Burada
belirtilmesi gereken çok önemli bir nokta daha vardır:
Allah korkusu elde edilmesi zor olan, birtakım aşamalardan
geçerek kazanılacak bir his değildir. Aksine şuuru açık,
düşünen her insanın aksi mümkün olmayacak şekilde
derinden hissettiği bir duygudur. Bir insanın gerçek Allah
korkusunu elde edebilmesi için tek bir samimi
tefekkürü bile yeterli olabilir. Kişi yalnızca bir an
ölümü, ölümden sonra karşılaşacaklarını
düşünüp, Allah'a karşı saygı dolu bir korku
hissedebilir. Bu, tamamen insanın düşünmesine ve aklını
kullanmasına bağlıdır.
İçi Saygı ile Titreyerek Korkmak
Allah
diğer dünyevi korkularla karıştırılmaması için, Kuran'da
Kendisi'nden korkan bir müminin hislerini ve ruh halini de tarif
etmiştir. Müminin Allah korkusu başka hiçbir korkuya
benzemeyen, son derece içli ve saygı dolu bir korkudur. Bu korku
diğer korkular gibi insana sıkıntı ve azap veren bir korku
türü değildir. Tam tersine, insana kulluğunu ve aczini
hatırlatan, onun aklını ve şuurunu açıp geliştiren, insanı
çok üstün bir ahlak seviyesine ulaştıran bir korkudur.
Bu korku müminin
ahirete olan özlemini artıran, ümit ve şevkini
körükleyen bir korkudur. Allah korkusu, müminin Allah'a
olan yakınlığını ve sevgisini kat kat artıran, ona büyük
manevi hazlar yaşatan asil bir duygudur. Kuran'da iman edenlerin
taşıdıkları bu içli ve saygı dolu korkudan pek çok ayette
bahsedilir:
Gerçek
şu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde)
içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir
bağışlanma ve büyük bir ecir vardır. (Mülk Suresi, 12)
... Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. (Rad Suresi, 21)
Görmediği
halde Rahman'a karşı 'içi titreyerek korku duyan' ve
'içten Allah'a yönelmiş' bir kalp ile gelen içindir.
(Kaf Suresi, 33)
Ki onlar
(o peygamberler) Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan
içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç
kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah
yeter. (Ahzab Suresi, 39)
Umutla Beraber Korku Duymak
Mümin
Allah'tan korkarken Allah'ın şefkatini, merhametini, bağışlayıcılığını,
O'nun lütfeden, tevbeleri kabul eden olduğunu da hatırından
çıkarmaz. Bu da onun korkarken, bir yandan da içinde
çok şiddetli bir umut taşımasına sebep olur. İçindeki
Allah korkusu, Allah'ın bu sıfatlarını da çok derin ve geniş bir
biçimde tefekkür etmesine, Allah'ın
üstünlüğünü ve
büyüklüğünü çok daha iyi takdir
edebilmesine, dolayısıyla Allah'a daha fazla yakınlaşmasına vesile
olur. Allah'ın merhametinin, şefkatinin, bağışlamasının
büyüklüğünü daha iyi idrak eder.
İşte gerçek mümin Allah'a korku ve umut dolu bir ruh hali içinde yönelir ve dua eder:
Onların
yanları yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler
ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. (Secde
Suresi, 16)
Bu da Allah
korkusunun hiçbir zaman ümitsizliğe, karamsarlığa
düşürmeyen bir duygu olduğunun göstergesidir.
Müminlerin sürekli bir umut içinde olmaları gerektiği
Kuran'ın pek çok yerinde belirtilmiştir:
... O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır. (Araf Suresi, 56)
De
ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere
ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden
umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları
bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir."
(Zümer Suresi, 53)
Umutsuzluğun ise inkar edenlerin bir vasfı olduğu yine ayetlerde bildirilmiştir:
Allah'ın
ayetlerini ve O'na kavuşmayı 'yok sayıp inkâr edenler'; işte
onlar, benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar, acı azab
onlarındır. (Ankebut Suresi, 23)
Ey
iman edenler, Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli
(dost ve müttefik) edinmeyin; ki onlar, kafirlerin mezar halkından
umut kesmeleri gibi ahiretten umut kesmişlerdir. (Mümtehine
Suresi, 13)