.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    "Gökler bile sana ağlıyor"

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    "Gökler bile sana ağlıyor" Empty "Gökler bile sana ağlıyor"

    Mesaj  AsiRuH Perş. Nis. 09, 2009 7:59 pm

    ÖYKÜ


    Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren
    sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir
    çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması
    ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve
    kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş
    Parkına bakarak yaşlı ciğerlerine sabahın ılık esintisi ile doldurdu.
    Abdestini aldı, sabah namazını kıldı. Mutfağa yöneldi.
    Çayla birlikte bir iki lokma bir şeyler atıştırdı. Oturma
    odasına yöneldi. Eski bir fiskos masasının yanındaki koltuğuna
    ilişti. Masanın üstü çerçeveler ile doluydu.
    Bir tanesine uzandı, camının üzerinde titreyen parmaklarını
    dolaştırdı. Çerçevenin içindeki fotoğrafta
    İstiklal madalyalı kara yağız bir adamla, makyajsız olmasına rağmen
    güzelliği göz alan bir kadın birbirlerine bakarak
    gülümsüyorlardı. Yaşlı kadın "Günaydın Anne,
    Günaydın Baba" dedi. Usulca yerine koyduğu çerçeveye
    bir bakış daha attıktan sonra başka bir çerçeveyi eline
    aldı. Bu siyah beyaz fotoğrafta da subay üniformalı bir adamla bir
    gelin yan yana duruyorlardı. Yaşlı kadın çerçeveyi
    titreyen dudaklarla öptü. "Günaydın Kocacığım" dedi.
    Kadın bu çerçeveyi de bıraktıktan sonra
    üçüncü ve son çerçeveye uzandı.
    Artık gözlerinden yaş damlıyordu. Fotoğraftaki biri erkek diğeri
    kız çocuklara bakıp "Günaydın Evlatlarım" dedi. Tüm
    çerçevelere kısaca göz atıp "Sizleri, hepinizi
    çok özledim" dedi.
    Gözlerinde biriken yaşları sildi. Artık ağlamak için bile
    yaşlı hissediyordu kendini. Ağır ağır doğrulduğu koltuğundan eski
    telefonuna doğru yöneldi. Ağır ağır numaraları çevirdi.
    Karşısına çıkan adama "Bir taksi istiyorum" dedi ve adresi
    verdi. Kapısını kilitleyip, apartman merdivenlerine yöneldi.
    Yıllarca çekmediği zorluk kalmamıştı ama şimdi bu merdivenler
    hayatının en büyük engeli olmuştu. Ağır ve dikkatli bir
    biçimde iniyordu. Sabırsızlanan taksi şoförünün
    çaldığı korna sokağı inletiyordu. "Patlama be adam" dedi.
    Nihayet taksiye binebildi. "Teyze hoş geldin" dedi 25–30
    yaşlarındaki şoför. "Nereye gidiyoruz?" Kadın kısa bir sessizliğin
    sonunda "Tüm bir gün beni taşırmısın?" diye sordu. "Sana 500
    lira veririm." Adam küçümser bir gülümseme
    ile "Mal sahibi benden her gün 500 lira istiyor teyze" dedi.
    Kadın gülümsedi
    "O zaman sana 650 lira vereceğim ne dersin?"
    "Kurtarmaz ama senin güzel hatırını kırmayayım. İlk önce nereye gideceğiz?"
    "Anıtkabir'e"
    "Anıtkabir'e mi?
    "Evet"
    "Tamam teyzeciğim"
    "Yaş kaç teyzeciğim?"
    "Seksen sekiz"
    "Maşallah Allah uzun ömür versin teyzeciğim"
    "Allah sağlıklı mutlu ömür versin oğlum"
    "Haklısın teyzecim"
    Taksi Anıtkabir'in kapısına gelmişti. Şoför "Teyzeciğim geldik"
    dedi. Dalgın görünen kadın "Evladım burada yardımına
    ihtiyacım var" dedi. "Benimle gel" Adam şaşırmıştı. "Tabii teyze" dedi.
    Kuşkulu gözlerle "Bizi buraya alırlar mı?" diye sordu.
    O ana kadar dalgın ve yorgun görünen kadın, bir anda irkildi.
    Gözlerinden ateş fışkırarak "Ne demek almamak? Sen daha önce
    hiç gelmedin mi buraya?" dedi
    "Hayır"
    "Kaç yıldır Ankara'da yaşıyorsun?"
    "Ben Ankaralıyım teyze. Doğma büyüme"
    "Ee o zaman"
    "Ne bileyim bir kez okulla gelmiştik bayramda. Bayram olmayınca burası kapalı sanıyordum ben"
    Kadın sinirli bir şekilde kafa salladı.
    Şoför utanmıştı. Mozoleye çıkan mermer merdivenlere kadar
    konuşmadılar. Merdivenlere geldiklerinde Şoför kuşkulu bir şekilde
    "Nasıl çıkacaksın Teyze?" diye sordu.
    "Her ay nasıl çıkıyorsam öyle"
    "Her ay geliyormuşsun?"
    "Evet"
    Uzun bir uğraşla merdivenleri çıktılar. Mozoleye doğru ağır ağır
    ilerlediler. İçerisi çok serindi. Şoför
    büyük bir azimle yürümeye çalışan kadının
    koluna girmişti. Kadının nefes alışları sıklaşmıştı. Nihayet mozolenin
    önüne geldiler. Kadın şoförün kolundan ani bir
    hareketle kurtuldu. Çantasını açtı. Tek bir karanfil
    çıkardı. Mozoleye doğru ilerledi. Çiçeği mozoleye
    koydu. Şoför şaşkınlıkla olayı seyrederken kadının ağzından şu
    sözlerin döküldüğünü fark etti. "Hayatım
    boyunca sana verdiğim sözü tutmak için
    çalıştım" Ağır ağır geriye çekilen kadın ellerini
    açıp Fatiha okumaya başladı. Şoför kısa bir şaşkınlığın
    ardından ona katıldı. Kadın bir anlık suskunluktan sonra "Hadi gidelim"
    dedi.
    Geldiklerinden çok daha ağır bir şekilde arabaya
    döndüler. Şoför kadının durumundan endişelenmeye
    başlamıştı. "Yoruldun mu Teyze" dedi.
    Kadın sustu. Bir süre suskunluktan sonra "Evet hem de çok yoruldum" diye cevapladı.
    "Nereye gidiyoruz?"
    "Bankaya"
    Şoför arabasındaki kadının herhangi biri olmadığını anlamıştı. Bu
    yaşlı kadının ******'e verdiği söz ne olabilirdi? En sonunda
    dayanamadı.
    "Teyzeciğim bir şey sorabilir miyim?"
    "Sor bakalım evladım"
    "Anıtkabir'de ******'e bir söz verdiğinizi söylemiştiniz. O söz nedir?"
    "Uzun hikâye evladım"
    "Olsun be teyze anlat ne olur"
    "Ben lisedeyken bizim okulumuza gelmişti ******. Beni de ona
    çiçek vermek için seçmişlerdi.
    Çiçeği verdiğimde bana ismimi sordu. Bende "Adalet"
    dedim. Bunun üzerine "Ne güzel ismin varmış" dedi. "Okulu
    bitirince ne olacaksın" dedi bana. Hemşire dedim. Oda "Güzel
    meslek ama bence sen Hâkim ol ismine çok yakışır" dedi.
    Ben kadından hâkim olmaz ki dedim. Kaşlarını çattı, "Sen
    istedikten sonra olur. Senden söz istiyorum hâkim olacaksın"
    dedi ."
    "Sen ne dedin peki?"
    "Mustafa Kemal emretmiş ne denir? Söz verdim."
    "Peki, olabildin mi Adalet Teyze?"
    "Evet, ben Cumhuriyetin ilk kadın hâkimlerindenim."
    "Vay be. Sende ne hikâye varmış Adalet Teyze"
    "Herkesin bir hikâyesi vardır evladım. Herkesin hikâyesi de
    kendine göre değerlidir. Eğer insanların hikâyelerini bilip
    anlayabilirsen insanlara daha anlayışlı davranabilirsin"
    "Haklısın Adalet Teyze. Bu bankamı gelmek istediğin"
    "Evet"
    "Yardım edeyim mi? Bende geleyim mi?"
    "Hayır. Sen burada bekle lütfen. Bu arada adın neydi evladım"
    "Osman teyzeciğim"
    "Tamam Osman. Beni 45 dakika kadar sonra buradan al olur mu?"
    "Tamam teyzeciğim"
    Adalet hanım bankadan içeri girdi. Osman öğlen saatinin
    geldiğini fark edip yemeğe gitti. Yemek boyunca Adalet hanımı
    düşündü. "Kim bilir neler yaşamış, neler
    görmüştür" diye düşündü. Tam vaktinde
    bankanın önündeydi. Adalet hanım 15 dakikalık gecikme ile
    geldi.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    "Gökler bile sana ağlıyor" Empty Geri: "Gökler bile sana ağlıyor"

    Mesaj  AsiRuH Perş. Nis. 09, 2009 7:59 pm

    "Hoş geldin Hâkim Teyze"
    "Çok uzun zamandır bana Hâkim denmemişti."
    "Hoşuna gitmediyse söylemeyeyim?"
    "Yok, aksine hoşuma gitti. Sağ ol"
    "Nereye gidiyoruz?"
    "Seyranbağları’na"
    "Tabii"
    "Hâkim Teyze çok yer gezmişsindir sen"
    "Tüm Anadolu'yu karış karış gezdik rahmetli kocamla"
    "Ne iş yapardı amca?"
    "Subaydı."
    "Ne zaman vefat etti?"
    "1952'de"
    "Çok olmuş. Gençmiş"
    "Kore savaşında şehit oldu."
    "Allah rahmet eylesin Hâkim teyze"
    '”Sağ ol”
    "Seyranbağları'na geldik nereye gideceğiz?"
    "Sağa sap. İkinci binanın önünde dur."
    "Tamam. Buyur Hâkim Teyze. Geleyim mi ben"
    "Yok, bekle burada"
    Osman beklemeye başladı. Bir ara merak etti. Binanın uzaktan
    görünen levhasına baktı. "Seyranbağları Kız Yetiştirme Yurdu"
    yazısını okudu. Anlam veremedi. "Bu kadın burada ne yapar ki?" diye
    düşündü.
    Yarım saat sonra Adalet Hanım göründü. Yanında orta
    yaşlı kibar bir hanım vardı. Adalet hanımı arabaya ağır ağır bindirdi.
    Kadın "Adalet Hanım size ne kadar teşekkür etsek azdır. Her zaman
    yanımızdasınız. Kızlarda sizi çok seviyor. Ne olur arayı
    çok uzatmayın. Yine gelin" dedi.
    Adalet hanım, buğulu gözlerle "İnşallah. Kızlara selamımı
    söyleyin. Bende onları çok seviyorum. Onlara iyi bakın"
    Araba hareket etti.
    "Nereye Hâkim Teyze?"
    "Hemen iki sokak öteye"
    Osman iki sokak ötede bu sefer başka bir binanın önüne
    park etti. Bu binada da "Ankara Seyranbağları Huzurevi" yazıyordu.
    "Bekle beni"
    "Tabii Hâkim Teyze"
    Yine 1 saate yakın bir bekleyişin sonunda bu sefer etrafında
    birçok yaşlı kadın ve adamla çıkageldi Adalet Hanım.
    Sarılıp öpüştükten sonra oradan ayrıldılar. Osman dikiz
    aynasından Adalet Hanım'ın gözlerinden akan yaşları fark etti.
    "İyi misin Hâkim Teyze"
    "İyiyim Osman. Eski dostları görünce insan bir hoş oluyor"
    "Nereye gidiyoruz?"
    "Cebeci Asri Mezarlığına"
    "Tamam"
    "Teyze nerelisin sen?"
    "Aydın Sökeliyim. Babam orada pamuk ekerdi. Annem ev hanımıydı.
    Sonra Kurtuluş Savaşı oldu. Babam savaşa gitti. Söke işgal oldu.
    Biz dağlara kaçtık annemle. Saklandık dağ köylerinde. Savaş
    bitince Söke'ye döndük. Allah'a Şükür Babamda
    sağ salim döndü savaştan."
    "Sonra ne oldu?"

    "Liseye Aydın'a gönderdi babam. Orada ******'le karşılaştım.
    Sözümü tutmak için İstanbul'a gittim. Hukuk
    fakültesine girdim. Orada rahmetli eşimle karşılaştım. O
    Harbiye'de okuyordu o zaman. Mezun olunca evlendik.."
    "Çocuğunuz var mı?"
    "Bir kızım bir oğlum vardı."
    "Neredeler şimdi?"
    "Oğlum dışişlerinde çalışıyordu."
    "Ne güzel"
    "1978'de Fransa'da Ermeniler öldürdüler."
    "Üzüldüm Hâkim Teyze. Başın sağ olsun. O da babası gibi şehit oldu yani"
    "Evet. Şehit babanın şehit oğlu. Allah kimseye evlat acısı vermesin."
    "Âmin. Ya kızın?"
    "O eşi ve çocukları ile İzmit'te yaşıyordu. Öğretmendi. 1999'da depremde hepsi vefat ettiler."
    "Allah rahmet eylesin. Boş boğazlığımla üzdüm seni Hâkim Teyze kusura bakma"
    "Sanki sormasan aklımdan çıkıyorlar mı evladım. Sen üzülme sağ ol"
    "Geldik Teyze"
    "Tamam evladım. Al işte paran artık gidebilirsin."
    "Hâkim teyze buradan nasıl döneceksin? Ben seni bekleyeyim eve bırakayım."
    "Yok, beni alacaklar buradan"
    "Hâkim Teyze bu para fazla. Kusura bakma ben sana yalan
    söyledim. Taksinin sahibi benden 350 lira bekliyor. Affet beni.
    350 'yi ona veririm. Gerisi kalsın. Bende para istemem. Bugün
    senden aldığım hayat dersinin parasal karşılığı yok zaten."
    "Çocukların var mı?"
    "İki tane ellerinden öperler." Taksinin güneşliğinden çocuklarının resimlerini çıkarıp gösterdi.
    "Adları nedir?"
    "Kemal ve Ayşe"
    "Oğlumun adı da Kemaldi."
    Sessizliğin ardından Osman'ın elindeki parayı ittirdi Adalet Hanım..
    "Onlara bir şeyler al benim için. Onları okut. Ama yalansız,
    dolansız, çok çalışarak helal lokma ile büyüt
    ve okut. ******'ün bana yaptığı gibi içlerindeki
    gücü fark etmelerini sağla. Bir de vatanını, milletini
    sevmelerini öğütle onlara."
    Osman Adalet Hanımın ellerine sarılıp öptü. Ona iyi evlatlar
    yetiştireceğine söz verdi. Adalet hanım mezarlığın kapısından ağır
    ağır içeri girerken; Osman yaşlı gözlerle onu izliyordu.
    Hayatının en büyük dersini kendisi
    küçücük, yüreği yaşadığı acılara rağmen
    kocaman ve güçlü bu yaşlı kadından almıştı. Osman
    arabasını mal sahibine götürmeye karar verdi. Bu gün
    daha fazla çalışamazdı.
    Ertesi gün Ankara'da garip bir yağmur yağıyordu. Sanki gök
    delinmişti. Osman taksiyi mal sahibinden almış, durağa gelmişti.
    Çay ocağının yanında duran gazeteyi aldı. İlk sayfadaki
    haberlere göz gezdirdi. Siyaset doluydu gazete. Hiç
    anlamazdı. Sıkılıp adli olayların yer aldığı
    üçüncü sayfayı açtı. Taksiciler
    arkadaşları ile ilgili kötü haberleri genellikle oradan
    alırlardı. Göz gezdirirken bir haber dikkatini çekti.
    "Dün gece geç saatlerde Cebeci Asri mezarlığında bulunan
    cesedin Cumhuriyet tarihinin ilk Kadın Hâkimlerinden Adalet
    YILMAZ'a ait olduğu belirlendi. Adalet YILMAZ'ın bulunduğu yerdeki
    mezarların eşine ve oğluna ait olduğu belirlendi. YILMAZ vefat ettiği
    gün bankadaki tüm parasını çektiği, bu parayı ikiye
    bölerek Seyranbağları'ndaki bir kız yetiştirme yurdu ile bir
    huzurevine bağışladığı belirlendi. Polis, Adalet YILMAZ'ın mezarlığa
    ölmek için gittiğini düşünüyor."
    Osman bir anda sarsıldı. Gözyaşlarına engel olamıyordu. Taksici
    arkadaşları hiçbir şey anlamadılar. Bir daha da hiç
    anlatmadı Osman bu yaşadıklarını. Herkesin tek bildiği Osman'ın
    bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında "Gökler bile sana
    ağlıyor" diyerek ağladığı.

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 10:45 pm