.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    ahmet kaya

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    ahmet kaya Empty ahmet kaya

    Mesaj  AsiRuH Ptsi Nis. 06, 2009 5:34 pm

    Ulan Rıza!

    Ne hayallerimiz vardı oysa
    Ne acayip şeyler yapacaktık
    Lotoyu vurunca dükkan açacak
    Adını 'Dostlar Meyhanesi' koyacaktık
    Hafta sonu iki yavru kapıp Boğaz yolunda
    O biçim fiyaka atacaktık
    Ah ulan Rıza!
    Bu mahallenin nesini beğenmedin de
    Öte yana taşındın?
    Ara sıra gıcıklaşırdın ama
    İnan ki benim en kral arkadaşımdın
    Ah ulan Rıza!
    Ben şimdi bu koca denizde
    Tek başıma ne halt ederim?
    Senden ayrılacağımı sanma,
    Bir kaç güne kalmaz Ben de gelirim! ...

    Al Öfkemi


    Her sürgün'ün gözlerine
    Bu sebepten ah geceye
    Kanatlanmış güvercine
    Kırılacağım, kırılacağım
    Yeter ki bil sen
    Yorgun alnımda şafaklar
    Bir düş kursun arkadaşlar
    Bırak iz sürsün şarkılar
    Yeter ki bul sen
    Mapushane duvarlarına
    Hüznümü yazacağım
    Hergün seni düşünüp
    Yok olacağım
    Al öfkemi koy yanına
    Günü düşür dağlarıma
    Haydi dokun gözyaşıma
    Ağlayacağım, ağlayacağım
    Yeter ki gül sen

    Ben Beni

    Seyyah oldum pazar pazar dolaştım
    Bir tüccara satamadım ben beni
    Koyun oldum, kuzum ile meleştim
    Bir sürüye katamadım ben beni
    Ben beni, kendi mi, canımı, özümü
    Dostlar beni bir kazana koydular
    Kırk yıl yandım, daha çiğdir dediler
    Ölçeğimi gram, gram yediler
    Bir kantara da tartamadım, ben beni
    Ben beni, kendi mi, canımı, özümü
    Deli gönlüm aktı gitti engine
    Çok boyandım, çok çicekler rengine
    Bir Mahsuni demiş oldum kendime
    Olmaz olsun atamadım ben beni
    Ben beni, kendi mi, canımı, özümü


    Beni Bul

    Beni Bul Anne
    Dün gece gördüm düşümde
    Seni özledim anne
    Elin yine ellerimde
    Gözlerin ağlamaklı
    Gözyaşlarını sildim anne
    Camlar düştü yerlere
    Elim elim kan içinde
    Yanıma gel yanıma anne
    İki yanımda iki polis
    Ellerim kelepçede
    Beni bul beni bul anne
    Dün gece gördüm düşümde
    Seni özledim anne
    Gözlerinden akan bendim
    Düştüm göğsüne
    Söyle canın yandımı anne
    Camlar düştü yerlere
    Elim elim kan içinde
    Yanıma gel yanıma anne

    Beni Tarihle Yargila

    Titrek bir mum alevinin
    havaya bıraktığı bulanık bir is,
    Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz...
    Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla,
    Ve tarihle yargıla...
    Bal değildir ölüm bana,
    idam gül değildir bana,
    Geceler çok karanlık,
    Gel düşümdeki sevgilim,
    Ay ışığı yedir bana...
    Ahh... Ben hasrete tutsağım,
    Hasretler tutsak bana
    Bıyığımdan gül sarkmaz,
    Bıyık bırakmak yasak bana,
    Mahpus bana, sus bana.
    Yağlık ilmek boynuma...
    Sevgili yerine
    Koynuma idamlar alır yatarım,
    Ve sonra sabırla beklerim,
    Bulutları çekersiniz üstümden,
    Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız,
    Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana...
    Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim,
    Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına, doğrulurum,
    Gözlerimde güneş koşar,
    Ve çiçekler ekersiniz toprağıma...
    Duygu bana, öykü bana,
    Roman gibi her an bana
    Hücremde yalnızım gel,
    Gel düşümdeki sevgilim,
    Soyunup hazırlan bana
    Biraz sonra asmaya götürecekler beni,
    Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni,
    Hoşçakalın sevdiklerim;
    Dört mevsim, yedi kıta, mavi gök...
    Bütün doğa hoşçakalın...
    Hoşçakalın sevdalılar,
    Çocuklar, üniversiteliler, genç kızlar,
    Sonsuz uzay, gezegenler ve yıldızlar,
    Hoşçakalın...
    Hoşçakalın senfoniler, oyun havaları,
    Sevda türküleri ve şiirler.
    Bildirilerimizin ve seslerimizin yankılandığı şehirler.
    Dağlarında yürüdüğümüz toprak,
    Yalınayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz nehirler hoşçakalın...
    Hoşçakalın ağız tadlarım;
    Sıcak çorbam, çayım, sigaram...
    Havalandırma sıram, banyo sıram, kelepçe sıram...
    Parkamı, kazağımı, eldivenlerimi, ayakkabılarımı,
    Ve kalemimi, ve saatimi,
    Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar
    Hoşçakalın ...
    Dostum bana, sevdam bana,
    Soluğunu geçir bana,
    Uyku tutmuyor gözüm,
    Anılar sıraya girdi.
    Gel anne süt içir bana.
    Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar,
    Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar,
    Yedi bölge, dört deniz,
    Yedi iklim, altmışyedi şehir,
    Okullar, mahalleler, köprüler, tren yolları...
    Deniz kıyıları, balıkçı motorları, takalar,
    Asfalt yolu boyu dizilmiş fabrikalar,
    Ve işçiler ve köylüler...
    Hoşçakal ülkem
    Hoşçakal anne, hoşçakal baba, kardeşim,
    Hoşçakal sevgilim, hoşçakal dünya,
    Hoşçakalın dünyanın bütün halkları,
    Sınırlı olmayan mekâna,
    Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben;
    En sevda halimle, en yaşayan halimle,
    Gidiyorum dostlarım,
    Hoşçakalın...
    Beni yaşamımla sorgula iki gözüm,
    Beni yüreğimle, beni özümle,
    Bilimle anla beni, felsefeyle anla beni,
    Tarihle anla beni,
    Ve öyle yargıla

    Beni Vur

    Bir ince pusudayım
    Yolumun üstü engerek
    Bir garip akşamdayım
    Sırtımı gözler tüfek
    Ben senin sokağına
    Ulaşamam,dardayım
    O mazlum gözlerine
    Bakamam,firardayım
    Oysa ben bu gece,yüreğim elimde
    Sana bir sırrımı söyleyecektim
    Şu mermi içimi delmeseydi eğer
    Seni alıp götürecektim
    Beni vur.... beni onlara verme
    Külümü al uzak yollara savur
    Dağılsın dağlara dağılsın, bu sevdamız
    Ama sen ağlama dur
    Bir ince pusudayım
    Bu gece zehir zemberek
    Bir yolun sonundayım
    Sessizce tükenerek
    Ah, senin ellerine
    Uzanamam,yerdeğim
    O masum hayallere
    Varamam ölmekteğim

    Bırak Beni

    Bırak beni gayri uçam
    Uçamda yollara göcem
    Ben uçmasam bil ki içem
    Uçsuz yollara yollara.
    Kuş ehline durak olmaz
    Durur ise yüzüm gülmez
    Ben uçmasam bahar gelmez
    Gonca güllere güllere.
    Bir gün gelir ben giderim
    Yedi iklim, yurdum yerim
    Bellenmeyen türkülerim
    Düşer dillere dillere.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    ahmet kaya Empty Geri: ahmet kaya

    Mesaj  AsiRuH Ptsi Nis. 06, 2009 5:34 pm

    Adı Bahtiyar (Gökyüzü)


    Geçiyor önümden sirenler içinde
    Ah eller üstünde, çiçekler içinde
    Dudağında yarım bir sevdanın hüznü
    Aslan gibi göğsü, türküler içinde.
    Rastlardım avluda hep volta atarken
    Cigara içerken yahut coplanırken
    Kimseyle konuşmaz dal gibi titrerdi
    Çocukça sevdiği çiçeği sularken.
    Diyarbakırlıymış adı Bahtiyar
    Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar
    Geçiyor önümden gül güzlü Bahtiyar
    Yaraldığım yerde kalan sazı kadar.
    Beni tez saldılar o kaldı içerde
    Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde
    Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler
    Mavi gökyüzünü ona dar etmişler.
    Gazete de çıktı üç satır yazıyla
    Uzamış sakalı çatlamış sazıyla
    Birileri ona; ölmedin, diyordu
    Ölüm yanında hüzünle gülüyordu.
    Diyarbakırlıymış adı/kod adı Bahtiyar
    Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar
    Geçiyor önümden gül güzlü Bahtiyar
    Yaraldığım yerde kalan sazı kadar.

    Adı Yılmaz


    Dalyan gibi bir çocuktu
    Benim gözümde küçüktü
    Küstüde dağlara cıktı
    İner mi inmez mi bilmem
    Şimdi dağların tozudur
    Belki isyanın sazıdır
    Halen kalbimde sızıdır
    Diner mi dinmez mi bilmem
    Adı Yılmaz kendi Yılmaz
    Makamı yok dem tutulmaz
    Dağlara soru sorulmaz
    Döner mi dömez mi bilmem
    Mavi gözleri boncuktur
    Ölüm korkusu şuncuktur
    Azrail atı kancıktır
    Biner mi binmez mi bilmem
    Parkasına kar yağmıştır
    Bir kenarda ağlamıştır
    Belki elleri yanmıştır
    Söner mi sönmez mi bilmem
    Adı Yılmaz kendi Yılmaz
    Makamı yok dem tutulmaz
    Dağlara soru sorulmaz
    Döner mi dömez mi bilmem

    Ağladıkça

    Dağlarda öfkeli başım Serhat’ta hep akşam oluyor
    Nasipsiz kıştan mı, yamurdan mı yoksa aşktan mı
    Ağladıkça,
    Ağladıkça dağlarımız yeşerecek
    Görecek, göreceksin
    Ağladıkça,
    Ağladıkça
    Geceği tutacağız göreceksin
    İlk yazda bitti telaşım
    Alnımda hep kavga duruyor
    Vakitsiz kırstan mı
    Bahardan mı yoksa aşktan mı
    Ağladıkça,
    Ağladıkça bozkırlar yeşerecek
    Görecek göreceksin
    Ağladıkça,
    Ağladıkça
    Güneşi tutacağız göreceksin

    Ağlama Bebek

    Ağlama bebek, ağlama sende
    Umut sende herşey sende.
    Yağmur gibi gözlerinden akan yaş niye
    Bu kırgınlık bu dargınlık sıkıntın niye.
    Çok uzakta öyle bir yer var
    O yerlerde mutluluklar
    Bölüşülmeye hazır
    Bir hayat var.
    Ağlama bebeğim ağlama sende
    Yarın sende herşey sende.
    Dalıp dalıp derinlere düşünmen niye
    Bu suskunluk bu durgunluk kızgınlık niye.

    Ah

    Yüzünün yarısı göz kadife yansımalı
    bulutlu siyah ah bulutları eflatun
    o boy aynasından çıktı fransızın malı
    vişne asidi vardı tadında rujunun
    ah sinema yıldızı filan olmalı
    ağızlığı kristal son derece uzun
    bir kibrit çakıldı mı ah yağmurluklu kız
    alevinden anlamlı dumanlar üfürüyor
    ah çocuk yüzünde gül goncası ağız
    saçlarından incecik su tozu dökülüyor
    sığınak gibi derin ağaçlar gibi yalnız
    karartma başlamış ışıklar örtülüyor
    ellerinde ruh gibi ah portakal kokusu
    kırkmaları morsalkım göz kapakları saydam
    çok vapurun battığı bir liman orospusu
    bir hırsla öptüm ki ah ölürüm unutamam
    ay ışığında deniz akordeon solosu
    pırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam
    görkemli çadırında italyan lunaparkın
    sanki zeytin düşürür yerlere gözlerini
    ah tahtına kurulmuş bol sakallı bir kadın
    sutyenler tutmuyor çılğın göğüslerini
    kaşları ip incesi kumral kirpikleri kalın
    kim görse şaşırır sakalının süslerini
    tavana asılmış sosyalist saçlarından
    ah sabah sabah omuzları kan içinde
    işkence sonrası genç bir kadın militan
    yığınlar uğulduyor hummalı gençliğinde
    adı bile çıkmamış dudaklarından
    doğru yaşadığının sımsıkı bilincinde ...

    Ah Ulan Rıza

    Neden hâlâ gelmedi?
    Yoksa saati mi şaşırdı bu hıyar?
    Gerçi hiç saati olmadı ama
    En azından birisine sorar.
    Cebimde bir lira desen yok
    Madara olduk meyhaneye
    Ahh eşşek kafam benim
    Nasıl da güvendim bu hergeleye
    Gelse balığa çıkacaktık
    Ne çekersek kızartıp
    Bir büyük rakıyla yutacaktık
    Kafamız tam olunca şarkılar döktürüp
    Enteresan hayallere dalacaktık
    Bu sandalı geçen hafta denk getirip
    Çalıntıdan düşürdük
    Arkadaşlar ısrar etti, biz de
    'İyi olur, bize uyar' diye düşündük
    Saat sekizde gelecekti
    Bana beş milyon borç verecekti
    Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
    Onun peşinden mi gitti?
    Eğer öyleyse yandık!
    Gudubet yaptı yine yapacağını!
    Geçen senede merdivenden itip
    Kırmıştı Rıza'nın bacağını
    Kadında boy şu kadar
    Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak
    Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak
    Ya horlarken Rıza'yı boğacak
    Bak şimdi acıdım
    Aşk olsun adama
    Ben olsam vallahi baş edemem
    Hele beş tane velet var ki boy boy
    Allah'tan düşmanıma dilemem.


    Aslında iyi çocuktur Rıza,
    Efendi huyludur,
    Herkezin suyuna gider
    Erken yıprandı garibim
    Yoksa tek başına on tane adam eder
    Bir keresinde hiç unutamam
    Üç beş zibidi haraca dadandı
    Rıza sandalyeyi kaptığı gibi
    Herifleri hastaneye kadar kovaladı.
    Aynı mahallede büyüdük,
    Aynı kızları sevdik
    Aynı kafadaydık, orta ikiden bıraktık
    Matematik ağır geliyordu
    Bir başka havadaydık
    Aynı gömleği giyer
    Aynı sigaraya takılır,
    Aynı takımı tutardık.
    Fenerin maçına iddialaşıp
    Millete az mı yemek ısmarladık!
    Bir tek askerde ayrıldık
    Ona Bornova düştü, bana Gelibolu
    Döner dönmez evlendirdiler
    En büyük salaklığı da bu oldu
    Bense hiç düşünmedim
    Zaten param yoktu
    Hep tek tabanca gezdim
    benim istediğimi annem istemedi
    Onun gösterdiğini ben sevmedim.


    Neyse,
    Bunlar derin mevzu
    Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek
    Ufaktan yol alayım,
    Annem evde yanız
    Şimdi meraktan ölecek
    Gittim, vurup kafayı yattım
    Rüyamda gördüm
    Gülümseyerek geldiğini
    Ne bilirdim yolda kamyon çarpıp da
    Hastaneye kavuşamadan can verdiğini...
    Vay be Rıza!
    Sonunda sende düşüp gittin Azrail'in peşine
    Dün boşuna günahını almışım
    Ne olur kızma bu kardeşine
    Öğlen kahvede söylediler
    Rıza öldü dediler, ne kolay söylediler
    Sanki dev bir taş ocağını
    Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler
    Ah dostum!
    O kocaman gövdene o beyaz kefeni
    Nasıl kıyıp giydirdiler?
    O zalim tabutun tahtalarını
    Senin üstüne böyle nasıl çivilediler?
    Yani sen şimdi tamamen gittin de
    Bir daha olmayacakmısın?
    Yani bir daha borç vermeyecek misin?
    Bir daha rakı ısmarlamayacak mısın?
    Peki beni kim kızdıracak?
    Kim zar tutacak?
    Kim ağzını şapırtadacak?
    Peki beni bu köhne dünyada
    Senin anladığın kadar kim anlayacak?
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    ahmet kaya Empty Geri: ahmet kaya

    Mesaj  AsiRuH Ptsi Nis. 06, 2009 5:35 pm

    Acı Ninni


    Uyusun ha iyi büyüsün
    Camlar buğulanmasın
    Sen uyu uyusun
    Bulutlar uyanmasın
    Işıklar uyanmasın
    Camlar buğulanmasın.
    Sen uyu, uyanmasın
    İstanbul uyusun
    Karagümrük uyusun
    Fatih uyusun
    ****** bulvarında
    Rüyalar büyüsün.
    Sen uyu, uyusun
    İstanbul uyanmasın
    Gemiler uyanmasın
    Camlar buğulanmasın
    Cibali uyanmasın
    Kalbim buğulanmasın
    Gemiler uyanmasın
    Camlar buğulanmasın

    Acılara Tutunmak

    Kavuşmak özgürlükse özgürdük ikimizde
    Elleri çığlık çığlık yan yana iki dunya
    İkimiz iki daldan iki hırçın su gibi akıp gelmiştik
    Buluşmuştuk bir kavşakta
    Unutmustuk ayrılığı yok saymıştık özlemeyi
    Şarkımıza dalmıştık
    Mutluluk mavi çocuk oynardı bahçemizde
    Acı çekmek özgürlükse
    Özgürüz ikimizde
    O yuvasız çalıkuşu
    Bense kafeste kanarya
    O dolaşmış daldan dala
    Savurmuş yüreğini
    Ben bölmüşüm yüreğimi
    Başkaldıran dizeler.
    Aramakmış oysa sevmek
    Özlemekmiş oysa sevmek
    Bulup bulup yitirmekmiş
    Düşsel bir oyuncagi.
    Yalanmış hepsi yalan
    Yalanmış hepsi yalan
    Sevmek diye bir şey varmış
    Sevmek diye bir şey yokmuş
    Acı çektim günlerce
    Acı çektim susarak
    Şu kısacık konuklukta
    Deprem kargaşasında
    Yaşadım bir kaç bin yıl
    Acılara tutunarak
    Acı çekmek özgürlükse
    Özgürüz ikimizde
    Acılardan arta kalan
    İşte bu bakışlarmış
    Buğu diye gözlerinde
    Gün batımı bulutlarmış.

    Ada Sahilleri

    Ada sahillerinde bekliyorum
    Her zaman yollarını gözlüyorum
    Seni senden güzelim istiyorum
    Beni şad et şadiye başın için
    Her zaman sen yalancı ben kani
    Her zaman orta yerde bir mani
    Her zaman sen uzakta ben müştak
    Her tellakide bir hayalin berrak
    Nerede o mis gibi leylaklar
    Sararıp solmak üzere yapraklar
    Bana mesken olunca topraklar
    Beni yad et güzelim başın için
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    ahmet kaya Empty Geri: ahmet kaya

    Mesaj  AsiRuH Ptsi Nis. 06, 2009 5:37 pm

    Bu Gala Daşlı Gala

    Dağlara acem düşünde
    Bülbüle gam düşende
    Ruhum bedenden oynar
    Yadıma sen düşende
    Bu gala daşlı gala
    Cıngıllı daşlı gala
    Korkaram yar gelmeye
    Gözlerim yaşlı gala
    Bu gala daşlı gala
    Cıngıllı daşlı gala
    Korkaram yar gelmeye
    Gözlerim yaşlı gala
    Kızıl gül olmayaydı
    sararıp solmayaydı
    Bir ayrılık bir ölüm
    Heç biri olmayaydı
    Bu gala daşlı gala
    Her yanı daşlı gala
    Korkaram yar geç gele
    Gözlerim yaşlı gala
    Bu gala daşlı gala
    Cıngıllı daşlı gala
    Korkaram yar gelmeye
    Gözlerim yaşlı gala


    Bu Yalnızlık Benim

    Sana birgün bu mektubum ulaşır
    Açarsın ha eline kan bulaşır
    Çürür bir yerlerde çırılçıplak cesedim
    Sedyele taşınır kan çiçekleri
    Adımların adımların adımların birbirine dolaşır
    Nazlı ırmak boylarından, ılık rüzgarlarla geldim
    Çiçek istediler verdim,şarkı dediler söyledim
    Ömrümün yarısı kavgayla geçti
    Ben böyle, ben böyle, ben böyle yanlızlık görmedim
    Beni birgün bu şarkıyla anarsın
    İçinden kopar bir tel ağlarsın
    Gecikmiş bir vefa kalıntısıyla
    Polis kaydından sildirip adımı
    Pencerenin, pencerenin, pencerenin buğusuna yazarsın
    Darmadağın bir evden sabah ezanıyla çıktım
    Denizler üstüme gelmeyin
    Kuşlar ne olur didişmeyin
    Şarkımı esmer bir hasrete sundum
    Bu yanlızlık, bu yanlızlık, bu yanlızlık benim ilişmeyin

    Büyüdün Bebeğim

    Aklın ermez mapusluğa
    Bahçede sarı ışığa
    On üç tane yaş döküldü
    Ranzadaki yastiğina
    Büyüdün sende
    Hasret sende sevgi bende
    Akşamlar döner geceye
    Geceler gebe gündüze
    Karanliğa bakip durma
    Beni orada arama
    Ben güneşin içindeyim
    Beni sabahlarda ara
    Geleceğim bir gün bende
    Sevgi büyüt ellerinde
    Akşamlar döner geceye
    Geceler gebe gündüze

    Can Yoldaşım

    Yağmur yağar sel olurum
    Toprak döner sel olurum hey
    Seni sevdim gam çekmeden
    Gün ortasında ölürüm hey
    Canım benim can yoldaşım
    Gül tenimde kara benim hey
    Gül tenimde belam benim hey
    Gün doğarken meyhanede
    Bardağım da rakım benim hey hey
    Çorbam da tuzum közde biberim
    Belim de silahım benim hey
    Canım benim can yoldaşım
    Gül tenimde kara benim hey
    Gül tenimde belam benim hey

    Cinayet Saati

    Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
    Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
    Dört bıçak çekip vurdular dört kişi
    Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
    Deli Cafer, İsmail, Tayfur ve Şaşı
    Maktul'ün onbeş yıllık arkadaşı
    Üçü kamarot öteki aşçıbaşı
    Dört bıçak vurdular dört kişi.
    Cinayeti kör bir kayıkçı gördü
    Ben gördüm kulaklarım gördü
    Vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü
    Hiç biriniz orda yoktunuz.
    Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
    Onüç damla gözyaşını saydım
    Allahına kitabına sövüp saydım
    Şafak nabız gibi atıyordu
    Sarhoştum Kasımpaşa'daydım
    Hiç biriniz orda yoktunuz.
    Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
    Polis katilleri arıyordu
    Deli Cafer, Ismail, Tayfur ve Şaşı
    Üzerime yüklediler bu işi
    Sarhoştum Kasımpaşa'daydım
    Vapuru onlar vurdu ben vurmadım
    Cinayeti kör bir kayıkçı gördü
    Ben vursam kendimi vuracaktım.

    Çek Mustafa Çek

    Genc kadınları kültürümüzle etkiledikten sonra
    Vesta kızlarına, rahibelere saldırdıktan sonra
    Leylakları yaktıktan, bulutları gömdükten sonra
    Elimize ne geçti, elimize ne geçti
    Akademide bir koltuk ve bir de çek defteri
    Akademide bir koltuk ve bir de çek defteri
    Çek mustafa çek çek rakı çek
    Senin ömrün hep böyle çekmekle mi geçecek
    Çek mustafa çek çek rakı çek
    Senin ömrün hep böyle ahkam kesmekle mi geçecek
    Çek mustafa çek çek rakı çek
    Senin ömrün hep böyle çekmekle mi geçecek
    Müzeleri havaya uçurduktan sonra
    Ün peşinde koşup
    O kadınla yattığımızı düşledikten sonra
    Gazetelere geçsin diye
    Adımız yalvar yakar olduktan sonra
    Elimize ne geçti, elimize ne geçti
    Akademide bir koltuk ve bir de çek defteri
    Çek mustafa çek çek rakı çek
    Senin omrun hep böyle çekmekle mi geçecek
    Çek mustafa çek çek rakı çek
    Senin omrun hep böyle ahkam kesmekle mi geçecek
    Çek mustafa çek çek rakı çek
    Çek mustafa çek bir de benim için akademik rakı çek
    Çek mustafa çek çek rakı çek
    Senin ömrün hep böyle çek kesmekle mi geçecek

    Çiğdem Çiçek

    Aylar oldu yillar oldu
    Ben yuzunu gormedim
    Yuzune hasret kaldim giz
    Yuzumu yuzune surmedim
    Gulen aya sordum seni
    Kustu yuzunu sakladi
    Yildizlara sordum seni
    Yuzume bakamadi
    Yildizlara sordum seni
    Yildizlar kan agladi
    Aksam olur ay gecede
    Cigdem cicek senlenir
    Vallah/ Billah dusunmesem seni
    Derdime dert eklenir
    Bicak sapladim sineme
    Eskidi yaralarim
    Sabah olsun gelmeye gel
    Kendimi yaralarim

    Dardayım

    Daradayım yalanım yok
    Baskın yedim gün gece...
    Örtselendi aşklarım üstelik
    Bir uzak diyardayım...
    Günaydın anneciğim, günaydın babacığım
    Yine sabah oluyor
    Evde sabah olmaz deme
    Orda günler geçmez deme
    İçime sancı doğuyor...
    Yüreğimi bir kalkan bilip, sokaklara çıktım
    Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum
    Sıkıldım dertlendim dostlarımla buluştum
    Bugün de ölmedim anne.
    Kapalıydı kapılar, perdeler örtük
    Silah sesleri uzakta boğuk boğuk
    Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük
    Bugünde ölmedim anne.
    Üstüme bir silah doğruldu sandım
    Rüzgar beline dolandığımda bir dal
    Korktum, güldüm, kendime kızdım
    Bugünde ölmedim anne.
    Bana böylesi garip duygular
    Bilmem neye gelir nereye gider
    Döndüm işte
    Acı yüreğimden beynime sızar
    Bugünde ölmedim anne.


    Demedim Mi Haydar

    Biz dağlarda keklik idik
    Şimdi bu çöplükte bir karga olduk
    Bizim de boyumuzu aştı bu şehir
    Yerlere serildik madara olduk
    Demedim mi haydar demedim mi sana
    Bu istanbul yutar adamı
    Demedim mi haydar demedim mi söyle
    Bu şerefsiz geceler satar adamı
    Biz umutlar yolcusuyduk
    Rakı sofrasında meze olduk
    Bizim de harcımız değildi sevmek
    Yosmalar içinde kepaze olduk

    Denizin Ardı Özgürlük

    Ne demeli şimdi
    Bir çiğdemin toprağı yırtışını seyredişim
    Göğe mi dokunmalı ucuna mı körpe filizin
    Öylese karanlık sokaklarda koştuğumu düşün
    Ay gene bir kadın gibi sarkıyorken denize
    Dirseklerimle böğrüme gömdüğüm titremeyi düşün
    Oradan göğsümü kaplayışını soğuk bir terin
    İlk sözcüğü anlamla birleştiren çocuğu düşün
    Onun kavradıkça derinleşen şarkısını
    Vay perçemle günün huysuzluğu dolaşan kısrak
    Vay acemi öpüşlerden gövdeme boşalan acımtırak haz
    Telaş, kıvranış, parıltılı gözlerdeki atılganlık
    Ya görevin ne senin görevin
    Oynaşmak değil mi içindeki savaşmak duygusuyla
    Ve benim nevresimim karamışsa kirden,rutubetten
    Sarhoşsam gülümseyişler ağlayışlarda
    Ve kaynak sularıyla üstüme yağan aydınlık hülyaları
    Senden gelen ısıyla koruyorsam
    Ne demeli şimdi
    Ey serçelerin sabahlarla bölüştüğü cıvıltı
    Ey bir romanın olur olmaz yerinde dikkati çeken hayal
    Kalbimi çevreleyen sevda gözeneği
    Acıyış, şefkat, umursayış, hırçınlık seli
    Beni düşün öyleyse
    Beni hayretin ve karanlığın eşiğinde
    Beni fitillerde başlayan bir fısıltı
    Anında ilk satırını yazarken bir bildirinin
    Kulaktan kulağa dolaşan haberlerin bağrında
    Beni dar camlarda değil
    Bir bulutun seyrinde düşün
    Burada ortasında sıçraya sıçraya kabaran alevlerin...
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    ahmet kaya Empty Geri: ahmet kaya

    Mesaj  AsiRuH Ptsi Nis. 06, 2009 5:50 pm

    Bir Minik Kız Çocuğu

    Ona hergün ratlardım kuyruğun bir ucunda
    Bir minibüs parası sımsıkı avucunda
    Uykusuna doymamış kırpışan gözleriyle
    Anlarsa baktığımı başı inerdi öne
    Bildiğim kadarıyla ölmüş anne-babası
    Okulundan koparıp işe koymuş ablası
    Ne rüyalar görürdü kim bilir yol boyunca
    Hep gülümserdi yüzü ansızın uyanınca
    Bir minik kız çocuğu saçları darmadağın
    Yollarda yalın ayak üşürüşür üşür elleri
    Meraklandım bir kaç gün durakta görmeyince
    Tanıyanlar söyledi inanmadım ilk önce
    Dalmış bir gün rüyaya mavi önlük içinde
    Fabrika değil sanki bir okul bahçesinde
    İşte o an dişliler kapmış iki elini
    Böyle ödemiş yavrum rüyanın bedelini
    Tebessüm donup kalmış ağzının kenarında
    Soluvermiş minik kız henüz ilk baharında
    Bir minik kız çocuğu bir minik kuş yüreği
    Ölümün kucağında üşür üşür üşür elleri

    Bir Veda Havası

    Vakit tamam, seni terk ediyorum
    Bütün alışkanlıklardan öteye
    Yorumsuz bir hayatı seçiyorum
    Doymadım inan, kanmadım sevgiye.
    Korkulu geceleri sayar gibi
    Birdenbire bir yıldız kayar gibi
    Ellerim kurtulacak ellerinden
    Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi.
    Aşk sabitti gülse hiç dermedik
    Bul kendine kuytularda hadi dal
    Seninle bir bütün olabilirdik
    Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal
    Hoşçakal canımın içi, hoşçakal
    Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal.
    Vakit tamam seni terk ediyorum
    Bu incecik bir veda havasıdır
    Parmak uçlarına değen sıcaklık İncinen bir hayatın yarasıdır.
    Kalacak tüm izlerin hayatımda
    Gözümden bir damla yaş aktığında
    Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan
    Kan tarlası gelincik şafağında.
    Ölümse korktum savaşsa hep kaçtım
    Vur kendini korkularda hadi al
    Sen bir suydun sen bir ilaçtın
    Hoşçakal canımın içi, hoşçakal
    Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal
    Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal. -
    Bir Veda Havası
    Vakit tamam, seni terk ediyorum.
    Bütün alışkanlıklardan öteye...
    Yorumsuz bir hayatı seçiyorum.
    Doymadım inan, kanmadım sevgine.
    Korkulu geceleri sayar gibi,
    Birden bire bir yıldız kayar gibi,
    Ellerim kurtulacak ellerinden
    Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi.
    Aşk sabittir gülse hiç dermedik
    Bul kendini kuytularda hadi dal
    Sen bir suydun, sen bir ilaçtın.
    Hoşçakal iki gözüm hoşçakal.
    Vakit tamam seni terk ediyorum
    Bu incecik bir veda havasıdır
    Parmak uçlarına değen sıcaklık
    İncinen bir hayatın yarasıdır
    Kalacak tüm izlerin hayatımda
    Gözümden bir damla yaş aktığında
    Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan
    Kan tarlası gelincik şafağında
    Ölümse korktum savaşsa hep kaçtım
    Vur kendini korkularda hadi al
    Seninle bir bütün olabilirdik
    Hoşçakal iki gözüm hoşçakal.

    Biz Üç Kişiydik

    Biz üç kişiydik;
    Bedirhan, Nazlıcan ve ben
    Üç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek...
    Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara,
    Boynumuzda ağır vebal, koynumuzda çapraz tüfek...
    El tetikte kulak kirişte
    Ve sırtımız toprağa emanet...
    Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi,
    Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık.
    Deniz çok uzaktaydı
    Ve dokunuyordu yalnızlık.
    Gece uçurum boylarında,
    Uzak çakal sesleri
    Yüzümüze, ekmeğimize,
    Türkümüze çarpar geçerdi.
    Göğsüne kekik süredi Nazlıcan,
    Tüterdi buram buram.
    Gizlice ona bakardık,
    Yüreğimiz göçerdi...
    Belki bir çoban kavalında yitirdik Nazlıcan'ı,
    Ateşböcekleriyle bir oldu kırpışarak tükendi.
    Bir narin kelebek ölüsü bırakıp tam ortamıza,
    Kurşun gibi, mayın gibi tutuşarak tükendi...
    Oy Nazlıcan vahşi bayırların maralı,
    Nazlıcan saçları fırtınayla taralı,
    Sen de gider miydin böyle yıldızlar ülkesine,
    Oy Nazlıcan oy can evinden yaralı...
    Nazlıcan serin yayla çiçeği
    Nazlıcan deli dolu heyecan
    Göğsümde bir sevda kelebeği
    Nazlıcan ah Nazlıcan...
    Artık yenilmiş ordular kadar
    Eziktik, sahipsizdik
    Geçip gittik, parka ve yürek paramparça,
    Gerisi ölüm duygusu, gerisi sağır sessizlik,
    Geçip gittik, Nazlıcan boşluğu aramızda...
    Bedirhan'ı bir geçitte sırtından vurdular...
    Yarıp çıkmışken nice büyük ablukaları,
    Omuzdan kayan bir tüfek gibi usulca,
    Titredi ve iki yana düştü kolları...
    Ölüm bir ısırgan otu gibi sarmıştı her yanını
    Devrilmiş bir ağaçtı ayışığında gölgesi
    Uzanıp bir damla yaş ile dokundum kirpiklerine
    Göğsümü çatlatırken nabzımın tükenmiş sesi...
    Sanki bir şakaydı bu, birazdan uyanacaktı,
    Birazdan ateşi karıştırıp bir sigara saracaktı
    Oysa ölüm sadık kalmıştı randevusuna ah
    O da Nazlıcan gibi bir daha olmayacaktı...
    Ey Bedirhan; Katran gecelerin heyulası,
    Ey Bedirhan; Kancık pusuların belası
    Sen de böyle düşecek adam mıydın konuşsana,
    Ey Bedirhan ey mezarı kartal yuvası...
    Bedirhan mor dağların kaçağı
    Bedirhan mavi gözleri şahan
    Zulamda suskun gece bıçağı
    Bedirhan ah Bedirhan...
    Biz üç kişiydik
    Üç intihar çiçeği
    Bedirhan, Nazlıcan ve ben
    Suphi...

    Bize Kalan

    Bize kalan
    İnsanlığa bırakmak istedidiğimiz değildi
    Binlerce fidan ektik halkın çölüne
    Su vermediler eğildi
    Bizim eskiden öfkelerimiz vardı
    Kızaran yanakları öpmelere utandık
    Sonra suç olmak girdi araya
    Bizim eskiden umutlarımız vardı
    Yıkılan duvarların gövdesine yaslandık
    Sonra yanılmak girdi araya
    Bize kir bize pas
    Bize tortusu kaldı
    Dostlar tükenip düştüler
    Yok olma korkusu kaldı
    Bizim eskiden gülüşlerimiz vardı
    Kırılan yüreklere öylesine dağıttık
    Sonra ağlamak girdi araya
    Bizim eskiden öfkelerimiz vardı
    Tutuşan dağların seherine yar olduk
    Sonra vurulmak girdi araya
    Bize kir bize pas
    Bize tortusu kaldı
    Dostlar tükenip düştüler
    Yok olma korkusu kaldı

    Bizim Hikayemiz

    Bir güneşti gördüğüm dağlar ardında
    Uzanıp gittiğim yollar ateşti sanki
    Tuttuğum ellerde dostluk saklı bağrımda
    Yürüyüp gittiğim yollar ateşti sanki
    Bir volkandı içimizde coşan nehirler
    Coştukça umutlar hep taşardı sanki
    Ne oldu bizim güneşe neden doğmuyor
    Uzun uzak gecelerde sabah olmuyor
    Işte bizim hikayemiz hep böyle gider
    Umutlar hep gecelerde yol olur gider
    Işte bizim hikayemiz burda biter
    Aydınlıklar karanlıkta yol olur gider

    Böyle Bir Sevmek

    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
    Azıcık okşasam sanki çocuktular
    Bıraksam korkudan gözleri sislenir
    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Böyle bir sevmek görülmemiştir
    Hayır sanmayın ki beni unuttular
    Hala arasıra mektupları gelir
    Gerçek değildiler birer umuttular
    Eski bir şarkı, belki bir şiir
    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Böyle bir sevmek görülmemiştir
    Yalnızlıklarımda elimden tuttular
    Uzak fısıltıları içimi ürpertir
    Sanki gökyüzünde bir buluttular
    Nereye kayboldular şimdi kimbilir
    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Böyle bir sevmek görülmemiştir

    Bu Dert Beni Adam Eder

    Eğri büğrü bakar oldun
    Şaşkın oldum,sakar oldum
    İkide bir yüreğimi dağa taşa diker oldum
    Şunca yıldır karanlıkta
    göz kırpmaktan bıkar oldum
    Benim annem şeker annem
    gençlik elden gitti gider
    Gece gündüz dolaşırım
    tenhalarda menhalarda
    Benim annem güzel annem
    beni beni beni koyver
    Sağ yanımda bir sızı var
    sol yanımda dağlar duman
    Altı patlar, altı patlar
    bu dert beni, bu dert beni verem eder
    Dama çıktımm damdan düştüm
    Kılıç kestim rakı içtim
    Şahin oldum ,
    keloğlanın küllahını kaptım kaçtım
    Yare ağlar, güler uçtum
    Yarı yolda yorgun düştüm
    Benim annem kadın annem
    bu nasıl iş bana de hele
    Gece gündüz düşünürüm
    tenhalarda menhalarda
    Aman annem guzel annem
    beni beni beni koyver
    Sağ yanımda bir sızı var
    sol yanımda yandım allah
    Altı patlar, altı patlar
    bu dert, beni bu dert beni adam eder
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    ahmet kaya Empty Geri: ahmet kaya

    Mesaj  AsiRuH Ptsi Nis. 06, 2009 5:51 pm

    Bırak Döneyim - Öyle Bir Yerdeyim ki

    Edirne kapısı zordur geçilmez
    Uzaktır memleket kolay gidilmez
    Dağda açan çiçek şehirde büyümez
    Koyma beni buralarda gözünü seveyim
    Zincir vurma yüreğime bırak döneyim -
    Dostum dostum güzel dostum
    Bu ne beter çizgidir bu
    Bu ne çıldırtan denge
    Yaprak döker bir yanımız
    Bir yanımız bahar bahçe
    Öyle bir yerdeyim ki
    Ne karanfil ne kurbağa
    Öyle bir yerdeyim ki
    Bir yanım mavi yosun
    Dalgalanır sularda
    Dostum dostum güzel dostum
    Bu ne beter çizgidir bu
    Bu ne çıldırtan denge
    Yaprak döker bir yanımız
    Bir yanımız bahar bahçe
    Öyle bir yerdeyim ki
    Bir yanım çığlık çığlığa
    Öyle bir yerdeyim ki
    Anam gider Allah Allah
    Kızım düşmüş sokağa
    Anam gider Allah Allah
    Dölüm düşmüş sokağa.

    Bir Acayip Adam

    suphi suphi bir acayip adam
    suphi suphi benim canım ciğerim
    kimse bilmez nereli olduğunu
    suphi suphi bir acayip adam
    suphi suphi susar akşama doğru
    bir cebinde daskapital
    bir cebinde daskapital
    bir cebinde kenevir tohumu
    suphi suphi bir acayip adam
    suphi suphi benim canım ciğerim
    fırtınadan arta kalmış bir teknede
    tevekkül içinde görkemli sakalı
    ve iğleti paltasıyla
    gizlediği macerasıyla
    bir acayip adam yaşardı
    akşamları susardı ben konuşsam kızardı
    bir sürgün kasabasıydı
    bir eski zamandı hazirandı
    çocuktum evden kaçmıştım
    gelip ona sığınmıştım
    küçücük bir koydu sığdı
    burayı keşfeden belki oydu
    uzaktan kasabanın ışıkları yanardı
    içim anneyle dolardı ağlardım
    suphi şöyle bir göz atardı
    gizli bir cigara sarardı ağlardı
    sonra barışırdık ben fülüt çalardım
    cigara sönerdi ağlardık
    nerden geldiğini bilmezdim
    kimsesizdi belki kimliksizdi
    onun macerası onu ilgilendirirdi
    kimseye ilişmezdi
    birşeylere küfrederdi hep
    tedirgin bir balık gibi uyurdu
    bazen kaybolurdu arardım
    yağmurun altında dururdu
    bir kalın kitabı vardı cebinde dururdu
    hergün okurdu ben birşey anlamazdım
    kapağını seyreder duymazdım
    sakallı bir resimdi kimdi
    nekadar mütebessimdi
    sordum birgün suphiye
    söylediklerini niye anlamıyorum diye
    bildiklerini dedi yüzleştir hayatla
    ve sınamaktan korkma
    doğruyla yanlışı ozaman anlayabilirsin
    ve onu anlıyabilirsin sonra gülerdi
    günlerim yüzlerce ayrıtıyı merak etmekle geçerdi
    sonra yine akşam olurdu suphi susardı
    ben konuşsam kızardı tekneye martılar konardı
    yüreğim suphiye yanardı ağlardım
    suphi denize tükürürdü gökyüzünü tarardı ağ
    bir sürgün kasabasıydı
    bir eski zamandı hazirandı
    çocuktum evden kaçmıştım
    gelip ona sığınmıştım
    bir gün aksilik oldu annem beni buldu
    suphi kaçıp kayboldu
    kasaba çalkalandı olay oldu
    ben sustum kanım dondulardı
    sonra barışırdık ben fülüt çalardım
    yıldız kayardı ağlardık
    suphi suphi bir acayip adam
    suphi suphi benim canım ciğerim
    kimse bilmez nereli olduğunu
    suphi suphi bir acayip adam
    suphi suphi susar akşama doğru
    bir cebinde daskapital
    bir cebinde daskapital
    bir cebinde kenevir tohumu
    suphi suphi bir acayip adam
    suphi suphi benim canım ciğerim
    polisler onu bulduğunda tekti felaketti
    herkes meydanda birikti
    karakoldan içeri girerken sanki mağrur bir tüfekti
    ansızın dönüp bana baktı anladın mı dedi
    anladım dedim anladım
    ve o günden sonra hiç bir zaman hiç bir yerde hiç ağlamadım

    Bir Anka Kuşu

    Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi
    Yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi
    Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular
    Öpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi
    Üşüştü birer birer çakallar üzerime
    Üşüştü her bir yandan göğsüme, ciğerime
    Anne, beni leş gibi yiyip talan ettiler
    Teşhis edilmek için savurdular önüne
    "Yeryüzündeki acıların
    Hepsini, hepsini tattım"
    Heder oldum, ekmeğime tütün kattım
    Beni milyon kere yaktılar üstüste
    Bir anka kuşu gibi anne bir anka kuşu gibi
    Kendimi külümden yarattım"
    Geceler tanır beni; konarım göçerim ben
    Geceler taıir beni; kan damlar içerim ben
    Anne, sen beni unut karanlığın bağrında
    Kırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben
    Suçüstü yakalandım bölüşürken kalbimi
    Suçüstü, kelepçeyle yardılar bileğimi
    Anne, ben diyar diyar umudun savaşçısı
    Bir tutam sevgi için dağladım gözlerimi
    "Prometheus'tum, çiviyle çakılırken taşlara
    Ciğerimi kartallara yedirdim
    Spartakus'tüm, köleliğin çığlığında
    Aslanlara yem oldum, tükendim
    Kör kuyuların dibinde Yusuf'tum
    Kerbela çölünde Hüseyin
    Zindanlarda Cem Sultan, sehpada Pir Sultan
    Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu ?
    "Tanrılardan ateş çaldım,"
    Yüzyıllarca tutuştum, üstüste yandım
    Bir anka kuşu gibi anne bir anka kuşu gibi
    Kendimi külümden yarattım"
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    ahmet kaya Empty Geri: ahmet kaya

    Mesaj  AsiRuH Ptsi Nis. 06, 2009 5:53 pm

    Gel Haydi Gel

    Güller solmadan önce gel
    Gecenin yarısında gel
    Gizli gizli gel sessiz gel
    Ay pencereden aşmadan
    Karanlık yoldan şaşmadan
    Yavaş yürü koşmadan gel
    Kimselere sataşmadan
    Ekiplere dalaşmadan
    Belaya bulaşmadan gel
    Bak ben gelmeden önce gel
    Ben sana gel demeden gel
    İşte şimdi gel hadi gel

    Uykulara karışmadan
    Yastığımız buruşmadan
    Rakımız mayışmadan gel
    Gün sabaha kavuşmadan
    Ayaklarım dolaşmadan
    Arzular savuşmadan gel
    Ay pencereden aşmadan
    Karanlık yoldan şaşmadan
    Yavaş yürü koşmadan gel
    Kimselere sataşmadan
    Ekiplere dalaşmadan
    Belaya bulaşmadan gel

    Ateş sönmeden önce gel
    Sabahın serininde gel
    Islak ıslak gel titre gel
    Ay pencereden aşmadan
    Karanlık yoldan şaşmadan
    Yavaş yürü koşmadan gel
    Kimselere sataşmadan
    Ekiplere dalaşmadan
    Belaya bulaşmadan gel
    Şarkım bitmeden önce gel
    Söyleyince gel çabuk gel
    Hadi hadi gel şimdi gel

    Uykulara karışmadan
    Yastığımız buruşmadan
    Rakımız mayışmadan gel
    Gün sabaha kavuşmadan
    Ayaklarım dolaşmadan
    Arzular savuşmadan gel
    Ay pencereden aşmadan
    Karanlık yoldan şaşmadan
    Yavaş yürü koşmadan gel
    Kimselere sataşmadan
    Ekiplere dalaşmadan
    Belaya bulaşmadan gel



    Hep Sonradan

    Ne sen leyla' sın ne de ben mecnun
    Ne sen yorgun ne de ben yorgun
    Kederli bir akşam içmişiz sarhoşuz hepsi bu

    Hep sonradan gelir aklım başıma hep sonradan sonradan
    Hep sonradan gelir aklım başıma hep sonradan
    Hep sonradan gelir aklıma hep sonradan, sonradan
    Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan

    Ne sen bulutsun ne de ben yağmur
    Ne sen mağrur ne de ben mağrur
    Hüzünlü bir akşam susmuşuz durgunuz hepsi bu

    Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan, sonradan
    Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan
    Hep sonradan gelir aklıma, hep sonradan, sonradan
    Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan




    Koçero

    Koçero bir dağ çekirgesinin gecede irkilmesidir
    Bir belirsiz karanlıktan
    Bir belirsiz karanlığa
    İrkilip uçmasıdır
    Bir dağ çekirgesinin
    Bir kurdun kaçmasıdır kendi karaltısından
    Yamaçtan bir taşın yuvarlanması
    Bir pınarın durup durup akması
    Bir çift gözün karanlığa bakması
    Şimşeklerin uzak uzak çakmasıdır dağlarda
    Bir mavzerin yanlışlıkla patlamasıdır
    Bir geyiktir koçero
    Sekerken taştan taşa kırılmış bilekleri
    Tırnakları kekik nane ve menekşe kokulu
    Tırnakları rüzgarlı
    Suçsuz bir geyik
    Avcılar yakalarsa mezedir eti
    Köpekler kovalarsa diş kırasıdır
    Bir okul piyesidir koçero
    Açış konuşmalıdır ve halaylı türkülüdür
    Müsamere derler adına oralarda
    Kaymakamlı savcılı ve çavuşludur
    Biletlidir ve yoksullar yararınadır

    Muhtara sorarsanız
    Bizim serseri veli
    Marabaya sorarsanız
    İşini bilmemiş deli
    Köylüye sorarsanız
    Ekmeksiz garibin teki
    Çocuklara sorarsanız
    Yüce dağlar aslanı aslan koçero
    Kimsesize sorarsanız
    Hükümet bilir onu
    Candarmaya sorarsanız
    Devletin dağlarda silah çatması
    Vurguncuya sorarsanız
    Yolkesici yağmacı
    Soyguncuya sorarsanız
    Devletin acizliği
    Sağcıya sorarsanız
    Siktiret pezevengi
    Solcuya sorarsanız
    "ferman padişahın dağlar bizimdir"
    Erzurum'da kol başıdır
    Erzincan'da deli daylak
    Pir sultan yoldaşıdır sivas'ta
    Bir "kılıcı kanlı" van'da
    Mardin'de bir
    Gözükanlı kaçakçı

    Diplomata sorarsanız
    Turistik bir serüven
    Kaymakama sorarsanız
    "ahval-i adiye"den
    Sosyeteye sorarsanız
    Eğlenceli bir briç
    Sorarsanız bezirgan filimciye
    Gişelik bir senaryo
    Sorarsanız bürokrata
    ******'ün gardrobuna
    Tükürmüş biri
    Hümaniste sorarsanız
    Fransızca bilmeyen
    Montenyi'den anlamıyan
    Mitologya tragedya
    Hümanizma helenizma
    Hiçbirinden çakmayan
    Bir yörüktür koçero
    Ne anlar rönesanstan
    Ne anlar restorasyondan
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    ahmet kaya Empty Geri: ahmet kaya

    Mesaj  AsiRuH Ptsi Nis. 06, 2009 5:53 pm

    Elektro Şok

    Çocuksu korkuları senle bastırdım
    Yanında sofra kurdum kaşık salladım
    Kana kana içtim seni ağustosta
    Rakımda buz oldun şişemde buğu
    Karanlık sokakları sahipsiz mezarları
    Seninle geçtim sensiz bir hiçtim
    Üşüdüm sobamda senle kavruldum
    Acıktim aşımı senle pişirdim
    Elektrik elektrik bir acayip şoktayım yüreğim bitik
    Elektrik elektrik yay gibi gerinmişim sigortam atık
    Geçit vermez dağları seninle aştım
    Uzaktaki dostlara senle ulaştım
    Tak fişi bitir işi dedikleri bu
    Hep rahat yaşamaya senle alıştım
    Şimdi loş odalarda tutsağın oldum
    Yasal koridorlarda damgalı puldum
    El kelepçe kol kırık gönül çaresiz
    Her bir dokunuşunda titredim durdum
    Elektrik elektrik bir acayip şoktayım yüreğim bitik
    Elektrik elektrik yay gibi gerinmişim sigortam atık
    Elektrik elektrik bir acayip şoktayım yüreğim bitik
    Elektrik elektrik yay gibi gerinmişim sigortam atık

    Entel Maganda

    Piposu agız kenarında
    Bodrum'un entel barında
    Herkesin yarğılamaktan
    Kimse kalmamış yanında
    Sakalları şarap tasında
    Dikilmiş barın ortasında
    Tanınsın diye bekliyor
    Sanırsın dev aynasında
    Bir eli televizyonda
    Öteki eli basında
    Birşeylerin tadı kalmış
    Dişlerinin arasında
    Başkalarına hümanist
    Karısına karşı dayı
    Nasil beceriyor bilmem
    Ikisi birden olmayı
    Konuşurken solcusun
    Yaşarken karambolcusun
    Oportunizme bulaşmış
    Tipik bir orta yolcusun
    Bir Allahcı bir kulcusun
    Bir davulcu bir pulcusun
    Ne kadar inkar etsen de
    Hem jigolo hem dulcusun
    O yandasın bu yandasın
    Hovardasın hep bardasın
    Artık rol yapmayı bırak
    Sen bir entel magandasın
    Behey sanat hırsızı

    Evlerinin Önü

    Evlerinin önü mersin
    Ah sular akar gadınım
    Mersin tersin
    Allah seni bana versin
    Al hançeri gadınım
    Vur ben öleyim
    Ah kapınızda bir danem
    Kul ben olayım
    Hayda efeler of
    Evlerinin önü susam
    Ah su bulsamda gadınım
    Çevremi bulsam
    Açsan yüzünü
    Baksam doysam
    Al hançeri gadınım
    Vur ben öleyim
    Ah kapınızda bir danem
    Kul ben olayim
    Hayda efeler of

    Eylül'e İsyan

    Sen betonlar içinde ben senin özleminde
    Sen yanginlar içinde ben mazlumun türküsünde
    Aydinliği aradik karanliklar içinde
    Sen dünün hasretinde ben yarinlarin derdinde
    Sen bir yana ben bir yana dostlarımız bir yana
    Bölünsekte çözülsekte başkaldırdık zamana
    Güneşte kavruluruz kıraç topraklar gibi
    Hazanda savruluruz serseri yapraklar gibi
    Yanlızlığı yaşarız geride kalan gibi
    Düşer düşer kalkarız her Eylül'e isyan gibi

    Behey üretme kabızı
    Birazcık efendi ol
    Birak elinden şu sazı

    Öfkemi Al Yanına
    Her sürgünün gözlerine
    Bu sebepten ah geceye
    Kanatlanmış güvercine
    Kırılacağım, kırılacağım
    Yeter ki bil sen

    Yorgun alnımda şafaklar
    Bir düş kursun arkadaşlar
    Bırak iz sürsün şarkılar
    Yeter ki bul sen

    Mahpushane duvarlarına
    Hüznümü yazacağım
    Her gün seni düşünüp
    Yok olacağım

    Al öfkemi koy yanına
    Günü düşür dağlarıma
    Haydi, dokun gözyaşıma
    Ağlayacağım, ağlayacağım
    Yeter ki gül sen



    Arka Mahalle

    Ağladım göz yaşlarım döndü denize
    Ben derdimi kimseye söyleyemedim
    Kurşunlara gelirken arka mahlede
    Düştüm de yerlere bir of demedim

    Başıma neler geldi sana diyemedim
    Beni kaç kere dövdüler
    Adını söylemedim of of of of
    Yıkılsın evin

    Ağladım gözyaşlarım düştü ateşe
    Yine de bu yangını söndüremedim
    Bağıra bağıra yazdım seni içime
    Bir kez olsun yüzünü güldüremedim



    Bir Anka Kuşu

    Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi
    Yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi

    Anne beni söğüdün gölgesinde vurdular
    Öpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi

    Üşüştü birer birer çakallar üzerime
    Üşüştü her bir yandan göğsüme ciğerime

    Anne beni leş gibi yiyip talan ettiler
    Teşhis edilmek için savurdular dövdüler

    Şiir
    Yeryüzündeki acıların hepsini, hepsini tattım heder oldum
    Ekmeğime tütün kattım, beni milyon kere yaktılar üstüste
    Bir anka kuşu gibi anne, bir anka kuşu gibi
    Kendimi külümden yarattım

    Geceler tanır beni, konarım göçerim ben
    Geceler tanır beni, kan damlar içerimden

    Anne sen beni unut, karanlıkğın bağrında
    Kırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben

    Suç üstü yakalandım, bölüşürken kalbimi
    Suç üstü kelepçeyle, yardılar bileğimi

    Anne ben diyar diyar, umudun savaşçısı
    Bir tutam sevgi için, dağladım gözlerimi

    Şiir
    Prometustum çiviyle çakılırken taşlara
    Ciğerimi kartallara yedirdim, sparta küstüm köleliğin
    Çığlığında, aslanlara yem oldum tükendim, kör kuyuların
    Dibinde yusuftum, kerbela çölünde hüseyin, zindanlarda
    Cem sultan sehpada pir sultan, kaçıncı ölmem kaçıncı
    Dirilmem bu tanrılardan ateş çaldım yüzyıllarca tutuştum
    Üstüste yandım bir anka kuşu gibi anne
    Bir anka kuşu gibi, kendimi külümden yarattım


    Bize Ne Oldu

    Gece düştüm sokaklara
    Her yerde seni aradım
    Birden karşıma çıktın
    Seni gördüm ağladım
    Yine nekadar iyiydin
    Yine nekadar sıcak
    Oysa neler anlatıyordum içimden
    Artık, diye bilmem imkansız

    Söyle söyle yar bize ne oldu
    Yine gönlüm derbeder oldu
    İstedim gözünü öpeyim
    Gözlerin düşmanım oldu

    Alışamadım yalnızlığına
    Karanlığa çok uzağım
    Ne olur södürme ışıkları
    Karanlığa alışacağım
    Gitme bu gece, gitme, gitme
    Ne olur kal benimle
    Ağlatmasın şarkılarım ağlatmasın
    Belki bu son gece



    Gayrı Gider Oldum

    Gayrı gider oldum gardaşlar
    Ve de kızkardaşlar
    Gayrı haram bu can bana
    Bu toprak damlar bu yollar bana
    Bu sevdalar bu ağaçlar haram bana
    Oğul uşak bir de karım
    Kurt bana hastır çeker
    Yılan bana çıyan bana

    Hastır çeker yılan bana
    Lan gardaş bu nasıl yara
    Lan gardaş bu nasıl yara
    Kanar her yerinden
    Dövülmüşüm sövülmüşüm kovulmuşum ben
    Hastir çekilmişim yani kendi öz yurdumdan
    Çeker giderim.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    ahmet kaya Empty Geri: ahmet kaya

    Mesaj  AsiRuH Ptsi Nis. 06, 2009 5:53 pm

    Derin Bir Ah Çektim

    Derin bir ah çektin içim yandı
    Kıyamaz gözüm gözlerine
    Rüyalarımdan gelip geçersin
    Varamaz elim ellerine
    Tren yolunda raylar uzar
    Uzarda nereye gider
    Ay'a gider, suya gider ,yola gider, yar gider
    Benim de başıma gelenler adamı kanser eder
    Benim de başıma gelenler insanı kanser eder
    Derin bir ah çektin içim yandı
    Dayanmaz gönlüm hasretine
    Arzularımdan gelip geçersin
    Yaslanmaz başım dizlerine
    Gurbet olunca yollar uzar
    Uzarda nere gider
    Dağa gider ,taşa gider, aşka gider ,yar gider
    Benimde basima gelenler adami kanser eder
    Benimde basima gelenler insani kanser eder
    Derin bir ah çektin içim yandı
    Yetişmez ömrüm gençliğine
    Son nefesimden gelip geçersin
    Yağmaz gözüm ellerine
    Darağacında ipler uzar
    Uzarda nere gider
    Cana gider, kana gider, sona gider, yar gider
    Benim de başıma gelenler adamı kanser eder
    Benim de başıma gelenler insanı kanser eder

    Diyarbakır Hasreti

    Sevince ölesiye sevilir kalınırdı
    Gidince kırılmış bir dal gibi gidilirdi
    Sonra
    Şehirler uyur kalbim örselenirdi
    Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen
    Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen
    Gidince upuzun kırılmış dallar gibi
    Üşürdü ömrümüz saçakta kuşlar gibi
    Kederden geberten hasret ezberlenirdi
    Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen
    Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen
    Geliyorum köpekler gibi acı çekerek
    Geliyorum hasretinin gözlerinden öperek

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 3:50 am