.talk4her

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.talk4her

müzik dinle klip izle indir resim google yetkinforum video download youtube islamiyet ilahi


    Türk ceza kanunlarının kadına getirdikleri!

    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Türk ceza kanunlarının kadına getirdikleri! Empty Türk ceza kanunlarının kadına getirdikleri!

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Mart 28, 2009 7:03 pm

    1. SORU: YENİ TCK’NIN, ‘KADIN’A TEMEL YAKLAŞIMI NEDİR?

    YANIT:
    Yürürlükten kalkmış olan TCK; kadının vücut
    bütünlüğüne yönelik tecavüz ve taciz gibi
    cinsel şiddet içeren suçları, birey - insan olarak kadına
    yöneltilmiş eylemler olarak değerlendirmiyordu. Cinsel şiddet
    içeren suçların, öncelikle, toplumun, genel ahlak ve
    adabını rencide ettiğini kabul ediyordu. Bu nedenle de bu tür
    suçları, ‘Topluma Karşı Suçlar’ başlığı
    altında ele alıyordu. Yeni TCK, bu yaklaşımı reddederek, cinsel
    suçlarda korunması gereken değerin, toplumsal ahlak, gelenek ve
    göreneklerden önce, öncelikle bir insan olarak kadının
    kendisi ve onun vücut bütünlüğü olduğunu kabul
    etmiştir. Bu nedenle anılan suçlar, Yeni TCK’de
    ‘Kişilere Karşı Suçlar’ ana başlığı altına alınmış
    bulunuyor. Bu suç grubu, yasada, “Cinsel Dokunulmazlığa
    Karşı Suçlar” alt başlığı ile yer alıyor. (TCK:102-105)

    2. SORU: “CİNSEL DOKUNULMAZLIK TCK’DE NASIL KORUNMAKTADIR?

    YANIT:
    Yeni TCK, “Cinsel Dokunulmazlığı”, kişilerin vücudu
    üzerinde, rızaları dışında cinsel davranışlarda bulunularak beden
    bütünlüklerinin ihlali olarak tanımlamaktadır.
    “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar”, TCK’nın,
    102,103,104 ve 105. maddelerinde yer almıştır.

    Yeni TCK’nın, ‘bireyin vücut
    bütünlüğünü koruma’ amacını birinci
    sıraya almış olması nedeni ile eski yasamızda “ırza tecavüz
    ve ırza tasaddi” olarak anılan eylemler, yukarıdaki maddelerde
    ‘cinsel saldırı’ olarak ifade edilmekte ve cinsel
    davranışlarla, bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi
    cezalandırılmaktadır.

    Cinsel saldırı suçlarının oluşabilmesi için aranan
    önemli koşul, bu suçu oluşturan eylemlerin, mağdurların
    isteği dışında ve zorla ya da aldatma ile gerçekleştirilmiş
    olmasıdır. (TCK:102-103)

    Yasamız, cinsel saldırıyı; “Cinsel arzuları tatmin amacına
    yönelik fakat cinsel ilişkiye varmayan davranışlarla, bir kişinin
    vücut dokunulmazlığını ihlal etme” olarak tanımlamaktadır.
    Bu eylemin, şehevi arzularla yapılmış olması yeterlidir. Bu
    suçun oluşması için şehevi arzuların fiilen tatmini
    aranmaz. Bu tür eylemleri yapanlar, mağdurların şikayeti
    üzerine hapis cezası alırlar. (TCK:102/1)

    3. SORU: NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI NE DEMEKTİR?

    YANIT:
    Yukarıda tanımladığımız cinsel saldırı fiili; “Mağdurun
    vücuduna organ ya da başka bir cismin sokulması yolu ile
    işlenirse” suçun nitelikli halinin oluştuğu kabul edilir.
    Burada dikkat çekici olan nokta, nitelikli cinsel saldırı
    suçunun kabulü için yalnızca cinsel ilişkinin
    gerçekleşmesinin aranmamasıdır. Vücuda, vajinal, anal ya da
    oral yoldan herhangi bir cismin ithali de bu suçu oluştur.
    Ayrıca bu suçun oluşması için, beden
    bütünlüğüne yapılan saldırının, cinsel arzuların
    tatmini amacı taşıması şart olarak kabul edilmez. Bu suçlarda,
    eylemci, hapis cezasına mahkum olabilir. (TCK:102/2)

    4. SORU: CİNSEL SALDIRI SUÇLARININ EYLEMCİLERİ, HANGİ HALLERDE DAHA AĞIR CEZALAR ALIRLAR?

    YANIT:
    Cinsel saldırı fiilleri; Beden ve ruh bakımından kendisini
    savunamayacak kişiye karşı, Kamu görevi ya da hizmet ilişkisinin
    sağladığı gücü kötüye kullanarak, 3. derece dahil
    kan ve kayın hısımlığı ilişkisi olan kişiye karşı, Silahla veya birden
    çok kişi tarafından birlikte işlenirse, eylemciye verilecek ceza
    yarı oranında artırılır.

    5. SORU: CİNSEL SALDIRI SONUCU YARALANMA, PSİKOLOJİK YA DA FİZİKSEL BAŞKACA ZARARLAR DA VARSA BU CEZA MİKTARINI ETKİLER Mİ?

    YANIT:
    Cinsel saldırı sırasında, direncin kırılmasına neden olacak cebir
    kullanılmışsa, bu şiddet eylemi nedeni ile ayrıca ceza verilir. İşlenen
    suç nedeni ile mağdurun beden ya da ruh sağlığının bozulması
    halinde, eylemciye 10 yıldan az olmamak üzere ceza verilir.

    Cinsel saldırı nedeni ile mağdurun ölümü ya da bitkisel
    yaşama girmesi durumunda, eylemci, ağırlaştırılmış müebbet hapse
    mahkum olur.

    6. SORU: EVLİLİK İÇİ CİNSEL SALDIRI NE DEMEKTİR?

    YANIT:
    TCK, Cinsel saldırı eyleminin, evlilik birliği içinde
    gerçekleşmesi halini şikayete bağlı bir suç olarak kabul
    etmiştir. Hukuk sistemimize yeni girmiş olan bu suç
    türü, yasamızın, bireyi, her koşulda şiddete karşı koruma
    kararlılığının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Yasaya
    hakim olan ‘Önce insan’ düşüncesi, evlilik
    kurumunu koruduğumuz zannıyla, kimse ile paylaşmadığımız,
    “özel alanımız” diyerek içimize attığımız, aile
    içinde yaşanan pek çok olumsuzluğun, özünde
    aileyi içinden kemiren ve çürüten unsurlar
    olduğunu görmemize yardımcı oluyor. Cinsel şiddet, çoğu
    zaman evin içinden birinden, hatta eşimizden gelebilir. Evlilik
    birliği, eşlerin birbirine dayak atmasına, hakaret etmesine,
    aşağılamasına, aç susuz bırakmasına, eve kapatılmasına nasıl
    izin vermiyorsa, zorla cinsel birlikteliğe de izin vermez. Evimiz
    içindeki bu şiddeti de yargı ile bölüşerek
    çözebiliriz. Unutmayalım ki yasalar, cezalandırmak, yok
    etmek için değildir. Önlemek, düzeltmek, onarmak gibi
    görevleri vardır. Biz de evlilik birliğimizi onarmak istiyorsak,
    yasaların bize verdiği hakları kullanmaktan çekinmemeliyiz.
    (TCK:102/2)

    7. SORU: CİNSEL TACİZ VE İŞ YERİNDE CİNSEL TACİZ NE DEMEKTİR?

    YANIT:
    Cinsel taciz, bir kimsenin, vücut dokunulmazlığının ihlali
    niteliği taşımayan cinsel davranışlarla gerçekleştirilir. Yeni
    yasamıza göre, bir kimseyi, cinsel amaçlı olarak taciz eden
    kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine ceza verilmektedir. Yeni
    yasa, işyerinde cinsel taciz eylemini, bu eylemin, nitelikli hali
    olarak tanımlamıştır. Yasamız, çalışma yaşamı içinde
    bulunan bir kişinin, işyerinde, hiyerarşi ve hizmet ilişkisinin
    yarattığı güçten ya da aynı iş yerinde çalışmanın
    sağladığı kolaylıktan yararlanarak, diğer çalışana cinsel
    tacizde bulunması halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılmasını
    emretmektedir. (TCK:105/2)

    8. SORU: ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI NE DEMEKTİR?

    YANIT:
    Yeni Türk Ceza Yasası’nda yetişkinlere yönelik olarak
    gerçekleşen cinsel amaçlı eylemler, ‘Cinsel Saldırı
    Suçu’ olarak adlandırılırken, çocuklarımıza
    yönelik cinsel amaçlı saldırılar, “Cinsel
    İstismar” olarak adlandırılmaktadır. İstismar,
    ‘kötüye kullanma- iyi niyeti sömürme’
    anlamına gelmektedir. Aynı nitelikteki bu eylemin, çocuklar
    yönünden farklı adlandırılmasının nedeni, erişkin
    yönünden cinsel suçlardan söz edebilmek
    için ‘rızanın olmaması- zor unsurunun bulunması’
    gerekirken, çocuklara yönelik cinsel suçlarda,
    çocukların rızasından söz etmenin olanaksız oluşudur.
    Çocuklar, kendilerine yönelik cinsel amaçlı
    saldırının ayırdında değildir. Bu saldırının kendileri üzerinde
    yaratacağı olumsuzluk ve zararları bilmemektedirler. Bu nedenle,
    saldırı karşısında hareketsiz ve dirençsiz olmaları halinde
    dahi, bu duruma, rızaları dışında tahammül ettiklerini- boyun
    eğdiklerini kabul etmek gerekmektedir. Çocuk Hakları
    Sözleşmesi, onsekiz yaşına kadar herkesi çocuk saymaktadır.
    (Madde:1) Aynı Sözleşme’nin 19. ve 34. maddelerinde ise,
    çocuğa yönelik her türlü, bedensel ve zihinsel
    saldırı; istismar ve suiistimal olarak değerlendirilmekte ve bu
    hallerde çocuğun korunması sorumluluğu devlete verilmektedir. Bu
    nedenle TCK, çocuklara yönelik cinsel saldırı eylemlerini
    ‘istismar’ olarak nitelemiştir. Yasa’da
    çocukların durumu, yaşlarına ve cinsel farkındalıklarına
    göre iki grupta ele alınmıştır. Yasamız, 103. maddesinde
    ‘cinsel istismar’ı şöyle tanımlamaktadır:
    “Cinsel istismar deyiminden; “Onbeş yaşını tamamlamamış
    veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve
    sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara
    karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış;
    diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi
    etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel
    davranışlar” anlaşılır.”

    Bu tanım, Yasa’da, yukarıda belirtilen ölçütten
    ayrı bir tanımın da yapıldığını göstermektedir. Yasa Koyucu, onbeş
    yaşın üzerindeki çocuklara yönelik eylemlerde, onbeş
    yaş üstü çocukların, uğradıkları saldırının, hukuki
    anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğine sahip olmaları halinde,
    eylemin rıza dışı ve iradeyi etkileyen bir nedenle
    gerçekleştirilmesi halini ‘istismar’ olarak kabul
    etmiştir.

    9. SORU: ÇOCUKLARA YÖNELİK NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI EYLEMLERİ HANGİLERİDİR VE NASIL CEZALANDIRILIR?

    YANIT:
    Kız ve kadınlara yönelik cinsel saldırı suçlarında olduğu
    gibi, çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarında
    da ‘Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim
    sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumu’ nitelikli
    hal sayılmış ve bu tür fiillere daha ağır ceza verilmiştir.
    (TCK:103/2)

    Cinsel istismarın, üstsoy, ikinci veya
    üçüncü derecede kan veya kayın hısmı, üvey
    baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık
    hizmeti veren veya koruma ve gözetim
    yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından
    ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye
    kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde de verilecek
    ceza yarı oranında artırılacaktır. (TCK:103/3)

    Cinsel istismarın, onbeş yaşını tamamlamamış, ya da onbeş yaşından
    yukarı olsa da uğradığı saldırının anlam ve sonuçlarını algılama
    yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı cebir veya tehdit
    kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda da ceza yarı
    oranında artırılacaktır. (TCK:103/1)

    Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten
    yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde, ayrıca
    kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler
    uygulanacaktır. (TCK:103/5)

    Suçun sonucunda mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması
    halinde onbeş yıldan az olmamak üzere ceza verilecektir.
    (TCK:103/6)

    Cinsel istismar eylemi nedeni ile suçun, mağdurunun, bitkisel
    yaşama girmesi veya ölümüne neden olunması durumunda,
    eylemciye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilecektir.
    (TCK:103/7)

    10. SORU: 15 YAŞINI BİTİRMİŞ REŞİT OLMAYANLA ŞİDDET OLMADAN KURULAN CİNSEL İLİŞKİ SUÇ MUDUR?

    YANIT:
    TCK’da bu başlık altında cezalandırılan, 15-18 yaş arasındaki
    çocuklarla zor kullanmadan, yani cebir, tehdit ve hile
    olmaksızın, cinsel ilişkide bulunan kişidir. Zor unsurunun olmayışı ve
    çocuğun içinde bulunduğu yaş gereği cinsel farkındalık
    içinde bulunması nedeni ile bu tür fiillerin
    cezalandırılması şikayete bağlı kılınmıştır.

    Şayet, eylemci, çocuktan 5 yaş daha büyük ise, zor
    kullanılmamış dahi olsa şikayet koşulu aranmaksızın, cezası iki kat
    artırılacaktır. (TCK:104)

    Bu maddenin düzenlenmesi sırasında, TCK Kadın Çalışma Grubu
    farklı bir önermede bulunarak 15-18 yaş arasındaki
    çocukların, rızaları ile cinsel ilişkiye girmeleri halinde ceza
    verilmemesi gereğine dikkat çekti.

    SORUN:
    15-18 yaş arası, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne
    göre bireylerin çocuk sayıldıkları yaşlardır. Ancak,
    özellikle coğrafi ya da biyolojik nedenlerle çocuklar, daha
    erken yaşlarda cinsel yetişkinliğe ulaşabilirler. Bu durumda, 15-18 yaş
    arasındaki çocukların zora dayalı olmayan ve ortak iradeleri ile
    oluşan cinsel birlikteliği, bir cinsel istismar ya da cinsel saldırı
    olarak değerlendirmek, cezaevlerini bu çocuklarla doldurmak
    anlamına gelecekti. Bu nedenle, önümüzdeki
    süreç içinde bu sorun, yeni bir uğraş alanı olarak
    önümüzde durmaktadır.

    11. SORU: YENİ TCK, SUÇLULARI CEZALANDIRIRKEN, MAĞDURUN KIZ YA DA KADIN OLMASINI FARKLI DEĞERLENDİRİYOR MU?

    YANIT:
    Yeni yasal düzenlemeyle, cinsel suçlar karşısında, evli
    kadın ile kızları farklı korumaya alan düzenlemelerden
    vazgeçildi. Önceki yasamızda, evli kadın, bekar kadına
    göre daha fazla korunmakta idi. Bu ayrıcalıklı koruma, ne yazık ki
    bireye değil evlilik kurumuna idi. Oysa, tecavüz ya da taciz
    fiilleri karşısında kız ya da kadın olmanın daha ağırlaştırıcı
    sonuçlar yaratmayacağı, haksızlığın medeni durumları ne olursa
    olsun tüm mağdurları eşit etkileyeceği açıktır.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Türk ceza kanunlarının kadına getirdikleri! Empty Geri: Türk ceza kanunlarının kadına getirdikleri!

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Mart 28, 2009 7:04 pm

    12. SORU: TECAVÜZCÜ, MAĞDURLA EVLENEREK CEZADAN KURTULABİLECEK Mİ?

    YANIT:
    Eski TCK’da, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, cinsel saldırı ya
    da kız-kadın kaçırma suçlarında “etkin
    pişmanlık” adı verilen, suçun mağdurunu korumak yerine,
    suçluyu korumaya alan bir düzenleme bulunuyordu; Cinsel
    saldırıda bulunan ya da kız kaçıranın mağdurla evlenmesi halinde
    cezası 5 yıl süre ile ertelenmiş oluyordu. Beş yıl süre ile
    evlilik birliğinin sürmesi halinde de eylemcinin cezası ortadan
    kaldırılıyordu.

    Kadını, kendisine tecavüz eden ya da zor kullanarak
    kaçıranla evlendirip cezalandıran ve onun yaşamını zindana
    çeviren bu uygulamanın insan haklarının korunması ile uzaktan
    yakından ilgisi yoktu. Bu uygulamada mağdur, suçlu, suçlu
    ise ödüllenen durumunda bulunuyordu. Yeni yasamızda,
    tecavüze uğrayan genç kızların tecavüzcüsü
    ile evlenmesi halinde tecavüz edenin cezadan kurtarılmasına olanak
    sağlayan bu hukuka aykırı düzenleme kaldırıldı.

    13. SORU: BEKARET KONTROLÜ YASAL MI?

    YANIT:
    “Bekaret kontrolü” her zaman hukuka aykırı idi. Yeni
    yasamızda “Bekaret Kontrolü” deyimi
    açıkça ifade edilmiyor. Bu kavram yerine “genital
    muayene’ terimi kullanıldı. Bundan böyle, ancak bir
    suçun araştırılmasına bağlı olmak koşulu ile ve yargıç ya
    da savcı kararı ile bu tür muayene gerçekleştirilebilecek.
    Yetkili hakim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye
    gönderen veya bu muayeneyi böyle bir karar olmaksızın yapan
    eylemci ceza görecek. (TCK: 287)

    Ancak, bulaşıcı hastalıklar nedeni ile kamu sağlığını korumak amacı ile
    kanun ve tüzüklerde öngörülen
    hükümlere uygun olarak yapılan muayeneler için bu
    madde hükmü uygulanmayacak.

    SORUN:
    Bu düzenlemede eksik olan yan, bu tür muayeneler için
    mağdurun olurunun aranmamış olmasıdır. Bir suçun araştırılması
    hali dahi olsa, bireyin beden bütünlüğüne
    müdahalenin onun iznine bağlı olması gereklidir. İnsan haklarına
    uygun bir koruma ancak, bu müdahaleye bireyin onayı ile
    mümkün olmalıdır. Hasta hakları yönünden dahi
    korumaya alınan bu hakkın, suçun mağduruna da tanınması yerinde
    olacaktır.

    Özellikle delil elde etmek için seçilmiş olduğu
    ileri sürülen bu yöntem, çok ikna edici değildir.
    Bugün ulaşılan teknik, cinsel saldırı suçlarında,
    saldırganın ve eylemin niteliğinin saptanması için geniş
    olanaklar tanımaktadır. Cinsel saldırı suçunun mağdurunun,
    genital muayene nedeni ile ikinci bir travma altında kaldığı
    unutulmamalıdır.

    14. SORU: EVLİLİK DIŞI DÜNYAYA GELEN ÇOCUĞUN ÖLDÜRÜLMESİNE CEZA İNDİRİMİ SÜRÜYOR MU?

    YANIT:
    Yeni TCK’da, evlilik dışı dünyaya gelen çocuğun
    annesi tarafından namus kurtarma gerekçesi ile
    öldürülmesi eylemine ceza indirimi getiren bir
    düzenleme artık yoktur. Yeni TCK; insan yaşamını, korunacak en
    yüksek değer olarak kabul etmekte ve namus kavramının yaşama
    hakkının üzerinde tutulmasını reddetmektedir.

    15. SORU: NAMUS CİNAYETLERİNE YENİ TCK NASIL YAKLAŞIYOR?

    YANIT:
    Kadınların yıllardır ısrarla savundukları ‘Namus
    cinayetleri’ne indirim sağlayan düzenlemelerin
    yürürlükten kaldırılması ve nitelikli adam
    öldürme fiili olarak tanımlanıp, cezalandırılması istemi,
    kısmi bir kabulle TCK’da yer almış bulunuyor. TCK değişikliği
    tartışmalarında en önemli sorun alanlarından birini oluşturan bu
    istem, yasamıza ‘töre cinayetleri’ nitelemesi ile
    girmiş oldu.

    Ayrıca yeni TCK, 29. maddesinde, daha önce ceza indirimine olanak
    sağlayan ‘Haksız Tahrik’ maddesini yeniden düzenlemiş
    bulunuyor. Buna göre, ‘haksız tahrik’in (Hukuk
    düzeninde onaylanmayan eylem) kabulü için, hiddet ve
    şiddetli eylemin haksız bir fiil sonucu ortaya çıkması ve
    doğrudan haksız fiil eylemcisine yönelik olması aranıyor.
    Örneğin, tecavüz sonucu hamile kalmış bir kadının
    öldürülmesi eyleminde fail, ceza indiriminden
    yararlanamıyor. Suçun mağduruna yönelik eylemlerde ceza
    indiriminin uygulanmasının önüne geçilmiş oluyor.

    SORUN:
    Namus ve töre cinayetlerinin içerik olarak farklı anlamlar
    taşıması karşısında bu maddedeki düzenlemeyi yeterli bulmadığımız
    açıktır. Ancak, yasanın özellikle ‘haksız
    tahrik’ başlıklı 29. maddesinin gerekçesinde yasa
    koyucunun bu iki kavramı, aynı anlamlar yükleyerek
    açıklamış olması namus cinayetlerinin de aynı madde
    içinde ve nitelikli adam öldürme fiili olarak
    değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır.

    16. SORU: AİLE BÜYÜKLERİ, EŞ YA DA ÇOCUKLARA YÖNELİK ŞİDDET CEZA YASASI KAPSAMINDA MIDIR?

    YANIT:
    TCK, bu tür suçları, vücut dokunulmazlığına karşı
    suçlar olarak nitelemektedir. Şiddet, her biçimde
    suçtur. Aile bireylerinden biri olmak, diğerine şiddet
    uygulamaya izin vermez. Hukuk, bireyin yaşama hakkını, en temel değer
    olarak kabul eder. Bu nedenle, TCK’nın 86. ve 87. maddelerinde,
    bir başka kişiye karşı kasıtlı olarak, zarar veren, onun sağlığının ya
    da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişinin
    cezalandırılacağı belirtilmektedir.

    Bu fiil, ‘üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı’ yapılmışsa ceza, artırılacaktır.

    Şayet kasten yaralama, gebe bir kadına karşı işlenir de çocuğun
    vaktinden önce doğmasına neden olursa ya da sürekli bir
    bedensel zaafa yol açarsa veya yaşam tehlikesi yaratırsa
    verilecek ceza bir kat artırılacaktır.

    Yaralama, mağdurun bitkisel yaşama girmesine, iyileşmesi olanağı
    olmayan bir hastalığa yakalanmasına, duyularından ya da organlarından
    birinin işlevini yitirmesine, konuşma ya da çocuk yapma
    yeteneğinin yitirilmesine, yüzünde sürekli değişikliğe,
    gebe kadının çocuğunun düşmesine neden olursa, verilecek
    ceza iki kat artırılacaktır.

    Kasten yaralama vücutta kemik kırılmasına neden olduysa kırığın
    yaşam fonksiyonlarındaki etkisine göre ceza artırılarak
    verilebilecektir.

    17. SORU: TCK İŞKENCEYİ VE EZİYETİ NASIL TANIMLIYOR?

    YANIT:
    Anayasamızın 17. maddesinde ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası
    sözleşmelerde, kimseye eziyet ve işkence yapılamayacağı
    açıkça belirtilmiştir.

    Uluslararası sözleşmeler ve iç hukukumuz, işkenceyi insan
    onuruna aykırı görmekte ve cezalandırmaktadır. İşkence suçu
    ile korunan değer, bireyin vücut dokunulmazlığı ve onurudur.

    Yeni TCK’nın 94. Maddesi’nde işkence suçu şu biçimde tanımlanmaktadır:

    ‘Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya
    ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade
    yeteneğinin, etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak
    davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında 5
    yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’

    Suçun, çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini
    savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı işlenmesi
    halinde, 8 yıldan, 15 yıla kadar hapis cezası verilecektir.

    Eylemin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde,
    on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunacaktır.

    Yasanın 95. Maddesi’nde de işkence fiilinin yarattığı sonuçlara bağlı olarak artırımlı halleri sıralanmaktadır.

    Bu tanımda, ‘suçun sadece kamu görevlileri tarafından
    ve suç işlediği savı ile gözaltında tutulan kişiye karşı,
    ikrar elde etmek amacı ile işlenmesi’ kabulünden daha ileri
    bir kabul ve tanımlamaya gidildiği açıkça
    görülmektedir.

    Eziyet, TCK’nın 96. maddesinde tanımlanmaktadır. Bir kişiye karşı
    insan onuruyla bağdaşmayan bedensel veya ruhsal yönden acı
    çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda
    bulunmasıyla gerçekleşen, sistemlilik ve süreklilik arzeden
    davranışlardır.

    Yasanın 96. maddesinde, eziyet fiilinin, çocuğa, beden veya ruh
    bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe
    kadına karşı, üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa veya eşe
    karşı işlenmesi halinde, kişi hakkında artırılarak hapis cezası
    verilecektir.

    18. SORU: ÇOCUK DÜŞÜRME VE ÇOCUK DÜŞÜRTME HANGİ KOŞULLARDA SUÇTUR?

    YANIT:
    TCK’nın 99. 100. ve 102. Maddelerinde, rızası olmaksızın bir
    kadının çocuğunu düşürten kişinin cezalandırılacağı
    belirtilmemektedir.

    Rızaya dayalı olarak çocuğun aldırılması, gebelik süresinin
    10 haftadan az olması koşuluna bağlıdır. Bu durumda, çocuğun
    düşürtülmesine rıza gösteren kadın ve çocuğu
    düşürten kişi ayrı ayrı ceza alır. Bu eylem nedeniyle,
    kadının beden ve ruh sağlığında zarar ortaya çıkmışsa ceza
    artırılır.

    SORUN: TCK Platformu bu sürenin 12 hafta olmasını talep etmiştir.

    19. SORU: KISIRLAŞTIRMA HANGİ HALLERDE SUÇTUR?

    YANIT:
    Bir erkek ya da kadını rızası olmaksızın kısırlaştıran kimseye ceza
    verilir. Bu eylem kısırlaştırma işlemi yapma yetkisi olmayan bir kişi
    tarafından yapılırsa ceza artırımı uygulanır.

    20. SORU: EŞİM, AİLE BİREYLERİMDEN BİRİ YA DA HERHANGİ BİRİ BENİ BİR YERDE KALMAYA ZORLAYABİLİR Mİ?

    YANIT:
    TCK’nın 109. Maddesinde ‘Bir kimseyi hukuka aykırı olarak
    bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünden
    yoksun bırakan kişiye’ ceza verilmektedir. Bu eylem sırasında,
    cebir, tehdit veya hile kullanılması halinde ceza miktarı artırılır.

    Bu suçun; silahla, üstsoy, altsoy, eşe karşı ya da
    çocuğa veya kendini savunamayacak durumda olan kişiye karşı
    işlenmesi halinde de artırılarak ceza uygulanacaktır.

    Bu suç cinsel amaçla işlenmişse, verilecek cezalar yarı
    oranında artırılacaktır. Ancak, suç işleyen, soruşturmaya
    başlamadan önce mağdura bir zarar vermeden ve kendiliğinden,
    mağduru güvenli bir yerde serbest bırakırsa, cezası
    üçte ikisine kadar indirilebilecektir.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Türk ceza kanunlarının kadına getirdikleri! Empty Geri: Türk ceza kanunlarının kadına getirdikleri!

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Mart 28, 2009 7:04 pm

    21. SORU: TCK’YA GÖRE AYIRIMCILIK SUÇ MUDUR?

    YANIT:
    Bu kavram, TCK’ya yeni girdi. Bireyler arasında yasaları ihlal
    ederek ayırımlar yapılmasını ve böylece, ayırıma tabi tutulan
    kişinin, hukukun sağladığı olanaklardan yoksun bırakılmasını
    cezalandırıyor. Yasada; taşınmaz malın satılmaması, devredilmemesi bir
    hizmetin sunulmaması ya da bireyin işe alınmaması halleri,
    “ayırım” olarak değerlendirilmiş ve cezalandırılmıştır.
    (Madde: 122)

    TCK’da iş ve çalışma hürriyetinin ihlali hali, ayrıca
    117. Madde’de de yer almaktadır. Maddenin 1. fıkrasında bireyin
    iş ve çalışma özgürlüğünün zor ya da
    tehdit yoluyla engellenmesi, şikayete bağlı suç olarak ifade
    edilmektedir.

    Maddenin 2. fıkrasında çaresiz ya da kimsesiz kişilerin bu
    durumunu ya da bir kişiye bağlılığı sömürerek bireyleri
    ücretsiz olarak çalıştıranlar ya da sunduğu hizmetle
    orantısız düşük ücret verenler, ayrıca bu durumda
    bulunan kişileri insanlık onuruyla bağdaşmayacak çalışma ve
    konaklama koşullarında tutanlar daha ağır cezayla cezalandırılmaktadır.


    SORUN:
    Ancak, her alanda olduğu gibi cinsiyet ayırımının yapılmasında da bu
    suçun daha geniş olarak ele alınması gerekirdi. TCK’nın
    122. Maddesi’nin 1. Bendi’nde: ‘Kişiler arasında dil,
    ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç,
    din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yapılarak’ cümlesi
    bulunmaktadır. Bu cümlenin başına ‘her ne suretle olursa
    olsun’, ‘yapılarak’ sözcüğü yerine de,
    ‘yapılması yasaktır’ sözcükleri eklenerek
    yapılacak suç tanımı, ayırımcılık fiilinin ceza yaptırımına
    bağlanmış olmasını daha açık ve net bir biçimde
    kapsayacaktır. Çünkü yaşamın içinde, yasada
    sayılan nedenlerle ayırım salt üç alanda değil, çok
    değişken hal ve durumlarda karşımıza çıkabilmektedir. Her
    türlü hakkın, ayırımcılık yapılarak cezalandırılması
    suç sayılmalıdır. Bu eksikliğine karşın, bu maddenin
    TCK’da yer alması olumlu olmuştur. Özellikle işe alınmada ve
    çalışma yaşamında karşılaşılacak ayrıcalıklar, bu madde ile ceza
    yaptırımına bağlanabilecektir.

    22. SORU: YASADA, HAYASIZCA HAREKETLER NASIL TANIMLANMAKTADIR?

    YANIT:
    TCK, ‘Alenen cinsel ilişkide bulunan ve teşhircilik yapan
    kişileri’ cezalandırıyor. Bu cezalandırmanın gerekçesinde
    ‘toplumun sahip olduğu ortak edep (ar ve haya) duygularının, edep
    törelerinin ihlali, incitilmesi ve hangi şekilde olursa olsun,
    edep ve ahlak temizliğine açıkça saldırı niteliği taşıyan
    hareketler, tutum ve davranışların cezalandırıldığı’ ifade
    ediliyor. (TCK: 225)

    SORUN:
    Gerekçede yer alan bu açıklama esas olarak yasa metni ile
    çelişiyor. Gerekçede hayasızca sayılan hareketlerin
    ‘her ne suretle olursa olsun’ biçiminde tanımlanmış
    olmasına karşın yasa metninde hayasız hareket olarak tanımlanan
    eylemlerin ‘aleni cinsel ilişki ya da teşhircilik
    olduğunun’ anlaşılması gerekmektedir. Gerekçede bu tanımın
    çok genel bir biçimde ifade edildiği
    görülmektedir ki böyle bir değerlendirme keyfi
    uygulamaların gündeme gelmesine neden olabilir. Bu maddenin
    gerekçesinde bir başka sorun ‘alenen cinsel ilişkide
    bulunma’ eyleminin ‘cinsel arzuların tatmini amacına
    yönelik her türlü davranış’ biçiminde
    tanımlanmış olmasındadır. Teşhirciliğin konusu da ‘kişinin cinsel
    organlarından ibaret değil’ biçiminde tanımlanmıştır. Oysa
    teşhircilik, cinsel organın teşhiri biçiminde anlaşılmalıdır.
    Cinsel ilişkiden anlaşılması gereken de filli cinsel ilişkidir. Yasanın
    bu anlamda yeniden düzenlenmeye gereksinimi bulunmaktadır. Aksi
    halde sokakta birbirine sarılmış iki insanın ya da kısa etek giymiş bir
    kadının bu madde kapsamında suçlanması söz konusu
    olabilecektir ki bu durum hukukla açıkla çelişecektir.

    23. SORU: YASA, MÜSTEHCENLİĞİ NASIL TANIMLIYOR?

    YANIT:
    Yasanın 226. Maddesinde ‘Müstehcenlik’ başlığı altında
    ‘bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı
    veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların
    içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten, bunları
    çocukların bulunduğu yerlerde sergileyen, satan, kiralayan,
    bunları promosyon olarak veren, reklamını yapan kişiler’
    cezalandırılmaktadır.

    Bunların basın ya da yayın yoluyla yayınlanması, bu yayınlarda
    çocukların kullanılması, çocukların kullanıldığı
    ürünlerin satışa sunulması halinde, ceza ağırlaştırılarak
    verilmektedir. Yine bu maddede, şiddet kullanılarak hayvanlarla,
    ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan
    yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya
    görüntüleri içeren ürünleri
    üretmek, satışa sunmak gibi eylemlere de daha ağır ceza
    verilmektedir. Bu madde hükümlerinin istisnası, bilimsel
    eserler ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla sanatsal ve
    edebi değeri olan eserlerdir.

    SORUN:
    ‘Müstehcenlik’, salt çocuklar
    yönünden önlem alınmasını gerektiren bir kavram
    değildir. Ayrıca müstehcen kavramının yasada açıkça
    ifade edilmemiş oluşu ve gerekçede müstehcen olanın
    hayasızca hareketlerle özdeş tutulmuş olması, hem suçun iyi
    tanımlanmamış olmasını getirmekte, hem de yaptırımın keyfi uygulamalara
    aracı kılınması tehlikesini yaratmaktadır.

    24.
    SORU: TCK; BİR ÇOCUĞU YA DA KİŞİYİ, FUHUŞA TEŞVİK ETMEK YA DA
    FUHUŞ İÇİN ARACILIK YAPMAK SUÇUNU NASIL TANIMLAMAKTADIR?


    YANIT:
    TCK’nın 227. Maddesi’nde; çocuğun ya da bireyin
    fuhşa teşvik edilmesi, bunun yolunun kolaylaştırılması, fuhşa aracılık
    edilmesi, bu amaçla yer temin edilmesi, fuhuş amacıyla
    ülkeye insan sokulması ya da ülke dışına insan
    çıkarılması fiillerini gerçekleştirenler hakkında ceza
    yaptırımı bulunmaktadır. Bu fiiller, cebir, tehdit ve hileyle yapılırsa
    verilecek ceza iki kat artırılacaktır.

    Yukarıdaki eylemleri, eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlat
    edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim
    yükümlülüğü bulunan kişiler ya da kamu
    görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzu
    kötüye kullananlar gerçekleştirirse verilecek ceza
    yarı oranında artırılacaktır.

    25.
    SORU: BİRDEN ÇOK EVİLİK, HİLELİ EVLENME, RESMİ NİKAH OLMAKSIZIN
    DİNSEL TÖRENLE EVLENME SUÇLARININ CEZALARI NEDİR?


    YANIT:
    Yeni TCK, daha önceki Ceza Yasasında olduğu gibi, evlilik kurumunu
    yasal güvencelerle donatmaktadır. Evli olmasına rağmen başkasıyla
    evlenme işlemi yaptıran ya da kendisi evli olmamakla birlikte evli
    olduğunu bildiği kişiyle evlilik işlemi yaptıran kişilere hapis cezası
    verilmektedir. (TCK: 230)

    Gerçek kimliğini saklayarak başkasıyla evlenen kişi hakkında
    ise, hapis cezası verilmektedir. Aralarında evlenme akdi ya da resmi
    nikah olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar ve
    yapanlar hakkında da hapis cezası verilecektir. Bu durumda taraflar
    medeni nikah yaparlarsa, kamu davası ve hükmedilen ceza
    sonuçlarıyla ortadan kalkacaktır.

    26. SORU: AYNI KONUTTA BİRLİKTE YAŞADIĞI KİŞİLERE KÖTÜ MUAMELEDE BULUNAN DA CEZA ALIR MI?

    YANIT:
    TCK, 4320 Sayılı Ailenin Korunması Yasası ile bir denklik sağlayarak
    aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birisine karşı kötü
    davranışta bulunan kişiyi hapis cezasıyla cezalandırmaktadır.

    Bu kötü davranış; büyütmek, okutmak, bakmak,
    muhafaza etmek, meslek veya sanat öğretmekle
    yükümlü olduğu birey üzerinde terbiye hakkından
    doğan, disiplin yetkisi kötüye kullanılarak
    gerçekleşmişse, 1 yıla kadar ceza verilir. (TCK: 232)

    SORUN:
    Bu maddede sorun oluşturan anlayış, ‘disiplin yetkisinin belli
    ölçülerde zor kullanmaya izin verdiği’
    görüşüdür. Gerekçede, ‘Her
    türlü kötü muamele suçun oluşmasını olanaklı
    kılmaz. Kötü muamelenin, merhamet, acıma ve şefkatle
    bağdaşmayacak nitelikte bulunması gereklidir.’ denilmektedir.
    Disiplin, yaşamın doğru yolda planlanması ve düzenlenmesidir.
    Disiplin adına, kötü muamele yapılabileceği izlenimi veren
    gerekçe, temel hak ve özgürlüklerle bağdaşmayan
    bir durum yaratmaktadır.

    27. SORU: AİLE HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜĞÜ İHLAL EDENLER CEZA ALIR MI?

    YANIT:
    Aile birliği, aile bireylerine, karşılıklı olarak bakım, eğitim, destek
    olma yükümlülüğünü getirmektedir. Bu
    yükümlülüğü yerine getirmeyenler, şikayet
    üzerine 1 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar. Kocanın
    hamile olan eşini, ya da bir kadınla sürekli birlikte yaşayan
    erkeğin kendisinden gebe kalmış olan kadını çaresiz durumda terk
    etmesi halinde de, ceza yaptırımı bulunmaktadır.

    Velayet hakları kaldırılmış olsa dahi, sürekli sarhoşluk,
    uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin kullanılması ya da onur kırıcı
    davranışlarla ya da özensiz davranarak çocuklarının ahlak,
    güvenlik ve sağlığını ağır şekilde tehlikeye sokan anne ve babaya
    da ceza verilecektir.

    28. SORU: İNSANLIĞA KARŞI SUÇLAR VE İNSAN TİCARETİ SUÇLARINDA KADINLARI KORUYAN HÜKÜMLER NELERDİR?

    YANIT:
    TCK, eski ceza yasamızda açıkça yer almayan iki yeni
    suç tanımı getirmektedir. Ana başlığında insanlığa karşı
    suçlar olarak tanımlanmış olan bu bölümün
    altında, soykırım, göçmen kaçakçılığı ve
    insan ticareti yer almaktadır.

    Suç yasada şöyle tanımlanmaktadır: ‘Bir planın icrası
    suretiyle milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen
    yok edilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı kasten
    öldürme, bireylerin bedensel ve ruhsal
    bütünlüklerine zarar verme, bir grubu tamamen veya
    kısmen yok etmeye yönelik koşullarda yaşamaya zorlama, doğumlara
    engel olmaya yönelik tedbirler alma, bu gruba ait çocukları
    bir başka gruba nakletme, fiillerinden birinin işlenmesi soykırım
    suçunu oluşturur.’

    Bu tür suçlarda zaman aşımı işlemeyecektir. Yani
    suçun işlenmesinin üzerinden hangi zaman dilimi
    geçmiş olursa olsun eylemci yargılanacak ve cezalandırılacaktır.


    Bu bölümdeki ikinci suç tanımı, ‘İnsanlığa Karşı
    Suçlar’ başlığını taşımaktadır. Kasten öldürme
    ya da yaralama; işkence eziyet veya köleleştirme, kişi
    özgürlüğünden yoksun kılma, bilimsel deneylere tabi
    kılma, cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı;
    zorla hamile bırakma ve zorla fuhşa sevketme fiillerinin, siyasal,
    felsefi ırksal veya dinsel nedenlerle toplumun bir kesimine karşı bir
    plan doğrultusunda işlenmesi hali ‘insanlığa karşı
    suç’ olarak ifade edilmiştir.

    Yine aynı bölümdeki diğer suç tanımı göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretidir.

    Göçmen kaçakçılığında amaç, menfaat
    sağlamaktır. Eylemci, bireysel veya örgütlü olarak bu
    suçu işleyebilmektedir. Yasadışı yollarla bir başka ülkeye
    giden bireyler, yaşam tehlikesiyle dahi karşı karşıya kalmakta ya da
    önemli maddi ve manevi zararlara uğramaktadırlar. İnsan Ticareti,
    göçmen kaçakçılığından çok farklıdır.
    Bu suçun, işlenmesi için, bir yerden diğer bir yere
    götürmedeki asıl amaç, bu kişileri zorla
    çalıştırmak, bazı hizmetleri vermeye mecbur bırakmak, onları
    adeta tutsaklıkla eşit uygulamalara tabi tutmak yahut organlarının
    başkasına zorla verilmesine razı etmektir.

    Uygulamazsak,

    Öğrendiklerimiz Hiçbir İşe

    Yaramaz!

    Kısaca....

    Türk Ceza Yasası’nın neler getirdiğini özetleyerek size
    aktarmaya çalıştık. Yasaları öğrenmemiz, hak aramak
    için en önemli araçtır. Ancak,
    öğrendiklerimizi, kullanmazsak yasalar sadece yazılmış olurlar ama
    yaşamazlar. Onları yaşama geçirmek bizim elimizde. Cesur olmaya
    ihtiyacımız var. Haksızlığı bilmek ama boyun eğmek, yeni haksızlıkları
    çoğaltır. O halde, öncelikle kendimizi değiştireceğiz.
    Sonra da şiddet, çok yakınımızdan da gelse onunla mücadele
    etmeyi görev sayacağız. Bugüne dek yapılmış olan cinsel
    şiddet, cinsel saldırı ve cinsel saldırının ortaya çıkması ile
    ilgili araştırma sonucunu gösteren çizelgeler ve
    istatistikler, şiddetin öncelikle aile ortamından kaynaklandığını
    gözler önüne sermektedir. Bu nedenle hak aramaya, en
    yakınımızdan başlamalıyız. Evimizin içindeki şiddeti
    temizlemeden, sokağı arıtamayız. Kadınlar olarak, bütün bir
    yaşamımızı biçimleyen yasaların, kadının insan haklarını ve
    onurunu koruyucu bir biçimde düzenlenmesi için
    elimizden geleni yaptık. Şimdi yasaları, uygulama zamanındayız. Bu
    amaçla kitapçığımızın ekinde şiddete uğrayanlara yardımcı
    olabilecek kurumların adlarını ve bir dilekçe örneğini
    sunduk. Bu listede yer almayan çok sayıda kuruluş olduğunu da
    biliyoruz. Doğal olarak bunlardan da yararlanabilirsiniz. Yasaların
    doğru bir biçimde uygulanması için dayanışmaya devam
    edeceğiz.

    Mücadeleye, kararlılıkla devam edeceğiz.
    AsiRuH
    AsiRuH
    yönetici
    yönetici


    Erkek
    mesaj sayısı : 9861
    Yaş : 36
    İş/meslek : xxxxx
    Kayıt tarihi : 27/09/08

    Türk ceza kanunlarının kadına getirdikleri! Empty Geri: Türk ceza kanunlarının kadına getirdikleri!

    Mesaj  AsiRuH C.tesi Mart 28, 2009 7:05 pm

    BAŞVURULACAK RESMİ KURUMLAR


    1-Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü

    Meşrutiyet cad.No:19

    Kızılay/Ankara

    Tel: 0.312. 419 29 79

    2-Polis İmdat -155

    3-Jandarma İmdat-156

    4-Alo SHÇEKtatürk Bulvarı No6

    Kızılay/ANKARA Tel.418 66 62

    5-Alo Sosyal Hizmetler-183

    6-Emniyet Genel Müd. Çocuk Şb 412 28 30

    7-Valilik ve İlçelerde İnsan Hakları Kurulları


    KADIN DANIŞMA MERKEZİ BULUNAN İLLER VE TELEFON NUMARALARI:


    Ankara Barosu: 0.312. 310 55 26

    İstanbul Barosu: 0212. 251 98 55

    İzmir Barosu: 0.232.463 00 14

    Antalya Barosu: 0.242.248 07 66

    Denizli Barosu: 0.258. 265 10 59

    Adana Barosu: 0.322. 351 21 21

    Bursa Barosu: 0.224. 272 11 94

    Kadın Dayanışma Vakfı: 0.312.430 40 05-06

    Mor Çatı

    Kadın Sığınağı Vakfı: 0.212.292 52 32

    KAMER-Kadın Merkezi: 0.412.224 23 19-228 10 53

    Mersin Bağımsız Kadın Derneği: 0.324.336 59 92- 337 20 21


    KOŞULLARI VARSA BAROLARDAN ADLİ YARDIM ALABİLİRSİNİZ


    Bir avukata ihtiyaç duyduğunuzda ekonomik olarak
    güçsüz iseniz, yaşadığınız ile bağlı Baronun Adli
    Yardım Kurullarına başvurarak kimliğinizi, ikametgah belgenizi ve
    muhtardan alacağınız fakirlik belgesini sunarak ücretsiz avukat
    atanmasını talep edebilirsiniz.

    Koşullarınız uygunsa, Baro size avukat yardımı yapacaktır.



    CUMHURİYET SAVCILIĞI’NA VERİLECEK ŞİKAYET DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ



    Alıntı:
    CUMHURİYET SAVCILIĞI’NA

    ANKARA

    ŞİKAYET EDEN: İsim, Soyadı, adres

    ŞİKAYET EDİLEN: Şikayetçi olduğunuz kişinin ad, soyad ve adresi

    SUÇ: Tecavüz, taciz, sarkıntılık, Aile içi şiddet,
    müessir fiil ve yapılan diğer eylemler belirtilecektir.

    SUÇ TARİHİ: Olay tarihi belirtilecektir.

    ŞİKAYET NEDENLERİ: (Şikayet Konusu olay, zaman, yer ve doğurduğu sonuçlar belirtilerek kısaca özetlenecektir.)

    “ÖRNEĞİN

    ................... tarihinde ....... sırasında tanıştığım sonradan
    adının ............... olduğunu öğrendiğim, fakat bana adının
    ..... olduğunu söyleyen ........ adlı kişi bana ev bulma konusunda
    yardım edeceğini söylemiş ve beni .... adındaki emlakçı ile
    tanıştırmıştı. ......... tarihinde Pazar günü beni ev bakmak
    üzere emlakçı arkadaşı ile .... mahallesinde bulunan ...
    numaralı eve götürdüler. Ev de bulunan bir kaç
    eşyanın bir önceki kiracının olduğunu ve en kısa zamanda alacağını
    belirttiler. Ben de inanarak eve bakmaya başladım. Ben içerdeki
    odaları gezerken kapıyı kilitlediklerini duymadım. ..... adındaki şahıs
    benimle içerideki odaya geçti. Diğeri dışarıda idi. Ben
    ne olduğunu anlamadan arkadan saldırdılar. Ellerinde bıçak
    olduğu için bağıramıyordum. Tüm direnmeme rağmen karşı
    koyma çabalarım boşa gitti. Bu iki şahıs tarafından
    tecavüze uğradım. Kaç kere olduğunu hatırlamıyorum. Beni
    ertesi gün öğle vakti baygın bir halde evime yakın bir yere
    bıraktılar. Eğer olaydan şikayetçi olursam, bunun on katını, bu
    sefer daha kalabalık kişiyle yapacaklarını söylediler. Bu nedenle
    bugüne dek yakınma olanağı bulamadım. Ancak şimdi
    suçluların yakalanması ve cezalandırılmasını talep
    ediyorum.”

    SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda sunduğum nedenlerle, gerekli araştırma
    ve soruşturma yapılarak, sanıklar hakkında dava açılmasını ve
    cezalandırılmalarını saygıyla dilerim. (Tarih)

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 3:58 pm