1. SORU: YENİ TCK’NIN, ‘KADIN’A TEMEL YAKLAŞIMI NEDİR?
YANIT:
Yürürlükten kalkmış olan TCK; kadının vücut
bütünlüğüne yönelik tecavüz ve taciz gibi
cinsel şiddet içeren suçları, birey - insan olarak kadına
yöneltilmiş eylemler olarak değerlendirmiyordu. Cinsel şiddet
içeren suçların, öncelikle, toplumun, genel ahlak ve
adabını rencide ettiğini kabul ediyordu. Bu nedenle de bu tür
suçları, ‘Topluma Karşı Suçlar’ başlığı
altında ele alıyordu. Yeni TCK, bu yaklaşımı reddederek, cinsel
suçlarda korunması gereken değerin, toplumsal ahlak, gelenek ve
göreneklerden önce, öncelikle bir insan olarak kadının
kendisi ve onun vücut bütünlüğü olduğunu kabul
etmiştir. Bu nedenle anılan suçlar, Yeni TCK’de
‘Kişilere Karşı Suçlar’ ana başlığı altına alınmış
bulunuyor. Bu suç grubu, yasada, “Cinsel Dokunulmazlığa
Karşı Suçlar” alt başlığı ile yer alıyor. (TCK:102-105)
2. SORU: “CİNSEL DOKUNULMAZLIK TCK’DE NASIL KORUNMAKTADIR?
YANIT:
Yeni TCK, “Cinsel Dokunulmazlığı”, kişilerin vücudu
üzerinde, rızaları dışında cinsel davranışlarda bulunularak beden
bütünlüklerinin ihlali olarak tanımlamaktadır.
“Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar”, TCK’nın,
102,103,104 ve 105. maddelerinde yer almıştır.
Yeni TCK’nın, ‘bireyin vücut
bütünlüğünü koruma’ amacını birinci
sıraya almış olması nedeni ile eski yasamızda “ırza tecavüz
ve ırza tasaddi” olarak anılan eylemler, yukarıdaki maddelerde
‘cinsel saldırı’ olarak ifade edilmekte ve cinsel
davranışlarla, bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi
cezalandırılmaktadır.
Cinsel saldırı suçlarının oluşabilmesi için aranan
önemli koşul, bu suçu oluşturan eylemlerin, mağdurların
isteği dışında ve zorla ya da aldatma ile gerçekleştirilmiş
olmasıdır. (TCK:102-103)
Yasamız, cinsel saldırıyı; “Cinsel arzuları tatmin amacına
yönelik fakat cinsel ilişkiye varmayan davranışlarla, bir kişinin
vücut dokunulmazlığını ihlal etme” olarak tanımlamaktadır.
Bu eylemin, şehevi arzularla yapılmış olması yeterlidir. Bu
suçun oluşması için şehevi arzuların fiilen tatmini
aranmaz. Bu tür eylemleri yapanlar, mağdurların şikayeti
üzerine hapis cezası alırlar. (TCK:102/1)
3. SORU: NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI NE DEMEKTİR?
YANIT:
Yukarıda tanımladığımız cinsel saldırı fiili; “Mağdurun
vücuduna organ ya da başka bir cismin sokulması yolu ile
işlenirse” suçun nitelikli halinin oluştuğu kabul edilir.
Burada dikkat çekici olan nokta, nitelikli cinsel saldırı
suçunun kabulü için yalnızca cinsel ilişkinin
gerçekleşmesinin aranmamasıdır. Vücuda, vajinal, anal ya da
oral yoldan herhangi bir cismin ithali de bu suçu oluştur.
Ayrıca bu suçun oluşması için, beden
bütünlüğüne yapılan saldırının, cinsel arzuların
tatmini amacı taşıması şart olarak kabul edilmez. Bu suçlarda,
eylemci, hapis cezasına mahkum olabilir. (TCK:102/2)
4. SORU: CİNSEL SALDIRI SUÇLARININ EYLEMCİLERİ, HANGİ HALLERDE DAHA AĞIR CEZALAR ALIRLAR?
YANIT:
Cinsel saldırı fiilleri; Beden ve ruh bakımından kendisini
savunamayacak kişiye karşı, Kamu görevi ya da hizmet ilişkisinin
sağladığı gücü kötüye kullanarak, 3. derece dahil
kan ve kayın hısımlığı ilişkisi olan kişiye karşı, Silahla veya birden
çok kişi tarafından birlikte işlenirse, eylemciye verilecek ceza
yarı oranında artırılır.
5. SORU: CİNSEL SALDIRI SONUCU YARALANMA, PSİKOLOJİK YA DA FİZİKSEL BAŞKACA ZARARLAR DA VARSA BU CEZA MİKTARINI ETKİLER Mİ?
YANIT:
Cinsel saldırı sırasında, direncin kırılmasına neden olacak cebir
kullanılmışsa, bu şiddet eylemi nedeni ile ayrıca ceza verilir. İşlenen
suç nedeni ile mağdurun beden ya da ruh sağlığının bozulması
halinde, eylemciye 10 yıldan az olmamak üzere ceza verilir.
Cinsel saldırı nedeni ile mağdurun ölümü ya da bitkisel
yaşama girmesi durumunda, eylemci, ağırlaştırılmış müebbet hapse
mahkum olur.
6. SORU: EVLİLİK İÇİ CİNSEL SALDIRI NE DEMEKTİR?
YANIT:
TCK, Cinsel saldırı eyleminin, evlilik birliği içinde
gerçekleşmesi halini şikayete bağlı bir suç olarak kabul
etmiştir. Hukuk sistemimize yeni girmiş olan bu suç
türü, yasamızın, bireyi, her koşulda şiddete karşı koruma
kararlılığının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Yasaya
hakim olan ‘Önce insan’ düşüncesi, evlilik
kurumunu koruduğumuz zannıyla, kimse ile paylaşmadığımız,
“özel alanımız” diyerek içimize attığımız, aile
içinde yaşanan pek çok olumsuzluğun, özünde
aileyi içinden kemiren ve çürüten unsurlar
olduğunu görmemize yardımcı oluyor. Cinsel şiddet, çoğu
zaman evin içinden birinden, hatta eşimizden gelebilir. Evlilik
birliği, eşlerin birbirine dayak atmasına, hakaret etmesine,
aşağılamasına, aç susuz bırakmasına, eve kapatılmasına nasıl
izin vermiyorsa, zorla cinsel birlikteliğe de izin vermez. Evimiz
içindeki bu şiddeti de yargı ile bölüşerek
çözebiliriz. Unutmayalım ki yasalar, cezalandırmak, yok
etmek için değildir. Önlemek, düzeltmek, onarmak gibi
görevleri vardır. Biz de evlilik birliğimizi onarmak istiyorsak,
yasaların bize verdiği hakları kullanmaktan çekinmemeliyiz.
(TCK:102/2)
7. SORU: CİNSEL TACİZ VE İŞ YERİNDE CİNSEL TACİZ NE DEMEKTİR?
YANIT:
Cinsel taciz, bir kimsenin, vücut dokunulmazlığının ihlali
niteliği taşımayan cinsel davranışlarla gerçekleştirilir. Yeni
yasamıza göre, bir kimseyi, cinsel amaçlı olarak taciz eden
kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine ceza verilmektedir. Yeni
yasa, işyerinde cinsel taciz eylemini, bu eylemin, nitelikli hali
olarak tanımlamıştır. Yasamız, çalışma yaşamı içinde
bulunan bir kişinin, işyerinde, hiyerarşi ve hizmet ilişkisinin
yarattığı güçten ya da aynı iş yerinde çalışmanın
sağladığı kolaylıktan yararlanarak, diğer çalışana cinsel
tacizde bulunması halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılmasını
emretmektedir. (TCK:105/2)
8. SORU: ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI NE DEMEKTİR?
YANIT:
Yeni Türk Ceza Yasası’nda yetişkinlere yönelik olarak
gerçekleşen cinsel amaçlı eylemler, ‘Cinsel Saldırı
Suçu’ olarak adlandırılırken, çocuklarımıza
yönelik cinsel amaçlı saldırılar, “Cinsel
İstismar” olarak adlandırılmaktadır. İstismar,
‘kötüye kullanma- iyi niyeti sömürme’
anlamına gelmektedir. Aynı nitelikteki bu eylemin, çocuklar
yönünden farklı adlandırılmasının nedeni, erişkin
yönünden cinsel suçlardan söz edebilmek
için ‘rızanın olmaması- zor unsurunun bulunması’
gerekirken, çocuklara yönelik cinsel suçlarda,
çocukların rızasından söz etmenin olanaksız oluşudur.
Çocuklar, kendilerine yönelik cinsel amaçlı
saldırının ayırdında değildir. Bu saldırının kendileri üzerinde
yaratacağı olumsuzluk ve zararları bilmemektedirler. Bu nedenle,
saldırı karşısında hareketsiz ve dirençsiz olmaları halinde
dahi, bu duruma, rızaları dışında tahammül ettiklerini- boyun
eğdiklerini kabul etmek gerekmektedir. Çocuk Hakları
Sözleşmesi, onsekiz yaşına kadar herkesi çocuk saymaktadır.
(Madde:1) Aynı Sözleşme’nin 19. ve 34. maddelerinde ise,
çocuğa yönelik her türlü, bedensel ve zihinsel
saldırı; istismar ve suiistimal olarak değerlendirilmekte ve bu
hallerde çocuğun korunması sorumluluğu devlete verilmektedir. Bu
nedenle TCK, çocuklara yönelik cinsel saldırı eylemlerini
‘istismar’ olarak nitelemiştir. Yasa’da
çocukların durumu, yaşlarına ve cinsel farkındalıklarına
göre iki grupta ele alınmıştır. Yasamız, 103. maddesinde
‘cinsel istismar’ı şöyle tanımlamaktadır:
“Cinsel istismar deyiminden; “Onbeş yaşını tamamlamamış
veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve
sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara
karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış;
diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi
etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel
davranışlar” anlaşılır.”
Bu tanım, Yasa’da, yukarıda belirtilen ölçütten
ayrı bir tanımın da yapıldığını göstermektedir. Yasa Koyucu, onbeş
yaşın üzerindeki çocuklara yönelik eylemlerde, onbeş
yaş üstü çocukların, uğradıkları saldırının, hukuki
anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğine sahip olmaları halinde,
eylemin rıza dışı ve iradeyi etkileyen bir nedenle
gerçekleştirilmesi halini ‘istismar’ olarak kabul
etmiştir.
9. SORU: ÇOCUKLARA YÖNELİK NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI EYLEMLERİ HANGİLERİDİR VE NASIL CEZALANDIRILIR?
YANIT:
Kız ve kadınlara yönelik cinsel saldırı suçlarında olduğu
gibi, çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarında
da ‘Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim
sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumu’ nitelikli
hal sayılmış ve bu tür fiillere daha ağır ceza verilmiştir.
(TCK:103/2)
Cinsel istismarın, üstsoy, ikinci veya
üçüncü derecede kan veya kayın hısmı, üvey
baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık
hizmeti veren veya koruma ve gözetim
yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından
ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye
kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde de verilecek
ceza yarı oranında artırılacaktır. (TCK:103/3)
Cinsel istismarın, onbeş yaşını tamamlamamış, ya da onbeş yaşından
yukarı olsa da uğradığı saldırının anlam ve sonuçlarını algılama
yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı cebir veya tehdit
kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda da ceza yarı
oranında artırılacaktır. (TCK:103/1)
Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten
yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde, ayrıca
kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler
uygulanacaktır. (TCK:103/5)
Suçun sonucunda mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması
halinde onbeş yıldan az olmamak üzere ceza verilecektir.
(TCK:103/6)
Cinsel istismar eylemi nedeni ile suçun, mağdurunun, bitkisel
yaşama girmesi veya ölümüne neden olunması durumunda,
eylemciye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilecektir.
(TCK:103/7)
10. SORU: 15 YAŞINI BİTİRMİŞ REŞİT OLMAYANLA ŞİDDET OLMADAN KURULAN CİNSEL İLİŞKİ SUÇ MUDUR?
YANIT:
TCK’da bu başlık altında cezalandırılan, 15-18 yaş arasındaki
çocuklarla zor kullanmadan, yani cebir, tehdit ve hile
olmaksızın, cinsel ilişkide bulunan kişidir. Zor unsurunun olmayışı ve
çocuğun içinde bulunduğu yaş gereği cinsel farkındalık
içinde bulunması nedeni ile bu tür fiillerin
cezalandırılması şikayete bağlı kılınmıştır.
Şayet, eylemci, çocuktan 5 yaş daha büyük ise, zor
kullanılmamış dahi olsa şikayet koşulu aranmaksızın, cezası iki kat
artırılacaktır. (TCK:104)
Bu maddenin düzenlenmesi sırasında, TCK Kadın Çalışma Grubu
farklı bir önermede bulunarak 15-18 yaş arasındaki
çocukların, rızaları ile cinsel ilişkiye girmeleri halinde ceza
verilmemesi gereğine dikkat çekti.
SORUN:
15-18 yaş arası, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne
göre bireylerin çocuk sayıldıkları yaşlardır. Ancak,
özellikle coğrafi ya da biyolojik nedenlerle çocuklar, daha
erken yaşlarda cinsel yetişkinliğe ulaşabilirler. Bu durumda, 15-18 yaş
arasındaki çocukların zora dayalı olmayan ve ortak iradeleri ile
oluşan cinsel birlikteliği, bir cinsel istismar ya da cinsel saldırı
olarak değerlendirmek, cezaevlerini bu çocuklarla doldurmak
anlamına gelecekti. Bu nedenle, önümüzdeki
süreç içinde bu sorun, yeni bir uğraş alanı olarak
önümüzde durmaktadır.
11. SORU: YENİ TCK, SUÇLULARI CEZALANDIRIRKEN, MAĞDURUN KIZ YA DA KADIN OLMASINI FARKLI DEĞERLENDİRİYOR MU?
YANIT:
Yeni yasal düzenlemeyle, cinsel suçlar karşısında, evli
kadın ile kızları farklı korumaya alan düzenlemelerden
vazgeçildi. Önceki yasamızda, evli kadın, bekar kadına
göre daha fazla korunmakta idi. Bu ayrıcalıklı koruma, ne yazık ki
bireye değil evlilik kurumuna idi. Oysa, tecavüz ya da taciz
fiilleri karşısında kız ya da kadın olmanın daha ağırlaştırıcı
sonuçlar yaratmayacağı, haksızlığın medeni durumları ne olursa
olsun tüm mağdurları eşit etkileyeceği açıktır.
YANIT:
Yürürlükten kalkmış olan TCK; kadının vücut
bütünlüğüne yönelik tecavüz ve taciz gibi
cinsel şiddet içeren suçları, birey - insan olarak kadına
yöneltilmiş eylemler olarak değerlendirmiyordu. Cinsel şiddet
içeren suçların, öncelikle, toplumun, genel ahlak ve
adabını rencide ettiğini kabul ediyordu. Bu nedenle de bu tür
suçları, ‘Topluma Karşı Suçlar’ başlığı
altında ele alıyordu. Yeni TCK, bu yaklaşımı reddederek, cinsel
suçlarda korunması gereken değerin, toplumsal ahlak, gelenek ve
göreneklerden önce, öncelikle bir insan olarak kadının
kendisi ve onun vücut bütünlüğü olduğunu kabul
etmiştir. Bu nedenle anılan suçlar, Yeni TCK’de
‘Kişilere Karşı Suçlar’ ana başlığı altına alınmış
bulunuyor. Bu suç grubu, yasada, “Cinsel Dokunulmazlığa
Karşı Suçlar” alt başlığı ile yer alıyor. (TCK:102-105)
2. SORU: “CİNSEL DOKUNULMAZLIK TCK’DE NASIL KORUNMAKTADIR?
YANIT:
Yeni TCK, “Cinsel Dokunulmazlığı”, kişilerin vücudu
üzerinde, rızaları dışında cinsel davranışlarda bulunularak beden
bütünlüklerinin ihlali olarak tanımlamaktadır.
“Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar”, TCK’nın,
102,103,104 ve 105. maddelerinde yer almıştır.
Yeni TCK’nın, ‘bireyin vücut
bütünlüğünü koruma’ amacını birinci
sıraya almış olması nedeni ile eski yasamızda “ırza tecavüz
ve ırza tasaddi” olarak anılan eylemler, yukarıdaki maddelerde
‘cinsel saldırı’ olarak ifade edilmekte ve cinsel
davranışlarla, bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi
cezalandırılmaktadır.
Cinsel saldırı suçlarının oluşabilmesi için aranan
önemli koşul, bu suçu oluşturan eylemlerin, mağdurların
isteği dışında ve zorla ya da aldatma ile gerçekleştirilmiş
olmasıdır. (TCK:102-103)
Yasamız, cinsel saldırıyı; “Cinsel arzuları tatmin amacına
yönelik fakat cinsel ilişkiye varmayan davranışlarla, bir kişinin
vücut dokunulmazlığını ihlal etme” olarak tanımlamaktadır.
Bu eylemin, şehevi arzularla yapılmış olması yeterlidir. Bu
suçun oluşması için şehevi arzuların fiilen tatmini
aranmaz. Bu tür eylemleri yapanlar, mağdurların şikayeti
üzerine hapis cezası alırlar. (TCK:102/1)
3. SORU: NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI NE DEMEKTİR?
YANIT:
Yukarıda tanımladığımız cinsel saldırı fiili; “Mağdurun
vücuduna organ ya da başka bir cismin sokulması yolu ile
işlenirse” suçun nitelikli halinin oluştuğu kabul edilir.
Burada dikkat çekici olan nokta, nitelikli cinsel saldırı
suçunun kabulü için yalnızca cinsel ilişkinin
gerçekleşmesinin aranmamasıdır. Vücuda, vajinal, anal ya da
oral yoldan herhangi bir cismin ithali de bu suçu oluştur.
Ayrıca bu suçun oluşması için, beden
bütünlüğüne yapılan saldırının, cinsel arzuların
tatmini amacı taşıması şart olarak kabul edilmez. Bu suçlarda,
eylemci, hapis cezasına mahkum olabilir. (TCK:102/2)
4. SORU: CİNSEL SALDIRI SUÇLARININ EYLEMCİLERİ, HANGİ HALLERDE DAHA AĞIR CEZALAR ALIRLAR?
YANIT:
Cinsel saldırı fiilleri; Beden ve ruh bakımından kendisini
savunamayacak kişiye karşı, Kamu görevi ya da hizmet ilişkisinin
sağladığı gücü kötüye kullanarak, 3. derece dahil
kan ve kayın hısımlığı ilişkisi olan kişiye karşı, Silahla veya birden
çok kişi tarafından birlikte işlenirse, eylemciye verilecek ceza
yarı oranında artırılır.
5. SORU: CİNSEL SALDIRI SONUCU YARALANMA, PSİKOLOJİK YA DA FİZİKSEL BAŞKACA ZARARLAR DA VARSA BU CEZA MİKTARINI ETKİLER Mİ?
YANIT:
Cinsel saldırı sırasında, direncin kırılmasına neden olacak cebir
kullanılmışsa, bu şiddet eylemi nedeni ile ayrıca ceza verilir. İşlenen
suç nedeni ile mağdurun beden ya da ruh sağlığının bozulması
halinde, eylemciye 10 yıldan az olmamak üzere ceza verilir.
Cinsel saldırı nedeni ile mağdurun ölümü ya da bitkisel
yaşama girmesi durumunda, eylemci, ağırlaştırılmış müebbet hapse
mahkum olur.
6. SORU: EVLİLİK İÇİ CİNSEL SALDIRI NE DEMEKTİR?
YANIT:
TCK, Cinsel saldırı eyleminin, evlilik birliği içinde
gerçekleşmesi halini şikayete bağlı bir suç olarak kabul
etmiştir. Hukuk sistemimize yeni girmiş olan bu suç
türü, yasamızın, bireyi, her koşulda şiddete karşı koruma
kararlılığının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Yasaya
hakim olan ‘Önce insan’ düşüncesi, evlilik
kurumunu koruduğumuz zannıyla, kimse ile paylaşmadığımız,
“özel alanımız” diyerek içimize attığımız, aile
içinde yaşanan pek çok olumsuzluğun, özünde
aileyi içinden kemiren ve çürüten unsurlar
olduğunu görmemize yardımcı oluyor. Cinsel şiddet, çoğu
zaman evin içinden birinden, hatta eşimizden gelebilir. Evlilik
birliği, eşlerin birbirine dayak atmasına, hakaret etmesine,
aşağılamasına, aç susuz bırakmasına, eve kapatılmasına nasıl
izin vermiyorsa, zorla cinsel birlikteliğe de izin vermez. Evimiz
içindeki bu şiddeti de yargı ile bölüşerek
çözebiliriz. Unutmayalım ki yasalar, cezalandırmak, yok
etmek için değildir. Önlemek, düzeltmek, onarmak gibi
görevleri vardır. Biz de evlilik birliğimizi onarmak istiyorsak,
yasaların bize verdiği hakları kullanmaktan çekinmemeliyiz.
(TCK:102/2)
7. SORU: CİNSEL TACİZ VE İŞ YERİNDE CİNSEL TACİZ NE DEMEKTİR?
YANIT:
Cinsel taciz, bir kimsenin, vücut dokunulmazlığının ihlali
niteliği taşımayan cinsel davranışlarla gerçekleştirilir. Yeni
yasamıza göre, bir kimseyi, cinsel amaçlı olarak taciz eden
kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine ceza verilmektedir. Yeni
yasa, işyerinde cinsel taciz eylemini, bu eylemin, nitelikli hali
olarak tanımlamıştır. Yasamız, çalışma yaşamı içinde
bulunan bir kişinin, işyerinde, hiyerarşi ve hizmet ilişkisinin
yarattığı güçten ya da aynı iş yerinde çalışmanın
sağladığı kolaylıktan yararlanarak, diğer çalışana cinsel
tacizde bulunması halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılmasını
emretmektedir. (TCK:105/2)
8. SORU: ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI NE DEMEKTİR?
YANIT:
Yeni Türk Ceza Yasası’nda yetişkinlere yönelik olarak
gerçekleşen cinsel amaçlı eylemler, ‘Cinsel Saldırı
Suçu’ olarak adlandırılırken, çocuklarımıza
yönelik cinsel amaçlı saldırılar, “Cinsel
İstismar” olarak adlandırılmaktadır. İstismar,
‘kötüye kullanma- iyi niyeti sömürme’
anlamına gelmektedir. Aynı nitelikteki bu eylemin, çocuklar
yönünden farklı adlandırılmasının nedeni, erişkin
yönünden cinsel suçlardan söz edebilmek
için ‘rızanın olmaması- zor unsurunun bulunması’
gerekirken, çocuklara yönelik cinsel suçlarda,
çocukların rızasından söz etmenin olanaksız oluşudur.
Çocuklar, kendilerine yönelik cinsel amaçlı
saldırının ayırdında değildir. Bu saldırının kendileri üzerinde
yaratacağı olumsuzluk ve zararları bilmemektedirler. Bu nedenle,
saldırı karşısında hareketsiz ve dirençsiz olmaları halinde
dahi, bu duruma, rızaları dışında tahammül ettiklerini- boyun
eğdiklerini kabul etmek gerekmektedir. Çocuk Hakları
Sözleşmesi, onsekiz yaşına kadar herkesi çocuk saymaktadır.
(Madde:1) Aynı Sözleşme’nin 19. ve 34. maddelerinde ise,
çocuğa yönelik her türlü, bedensel ve zihinsel
saldırı; istismar ve suiistimal olarak değerlendirilmekte ve bu
hallerde çocuğun korunması sorumluluğu devlete verilmektedir. Bu
nedenle TCK, çocuklara yönelik cinsel saldırı eylemlerini
‘istismar’ olarak nitelemiştir. Yasa’da
çocukların durumu, yaşlarına ve cinsel farkındalıklarına
göre iki grupta ele alınmıştır. Yasamız, 103. maddesinde
‘cinsel istismar’ı şöyle tanımlamaktadır:
“Cinsel istismar deyiminden; “Onbeş yaşını tamamlamamış
veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve
sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara
karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış;
diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi
etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel
davranışlar” anlaşılır.”
Bu tanım, Yasa’da, yukarıda belirtilen ölçütten
ayrı bir tanımın da yapıldığını göstermektedir. Yasa Koyucu, onbeş
yaşın üzerindeki çocuklara yönelik eylemlerde, onbeş
yaş üstü çocukların, uğradıkları saldırının, hukuki
anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğine sahip olmaları halinde,
eylemin rıza dışı ve iradeyi etkileyen bir nedenle
gerçekleştirilmesi halini ‘istismar’ olarak kabul
etmiştir.
9. SORU: ÇOCUKLARA YÖNELİK NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI EYLEMLERİ HANGİLERİDİR VE NASIL CEZALANDIRILIR?
YANIT:
Kız ve kadınlara yönelik cinsel saldırı suçlarında olduğu
gibi, çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarında
da ‘Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim
sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumu’ nitelikli
hal sayılmış ve bu tür fiillere daha ağır ceza verilmiştir.
(TCK:103/2)
Cinsel istismarın, üstsoy, ikinci veya
üçüncü derecede kan veya kayın hısmı, üvey
baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık
hizmeti veren veya koruma ve gözetim
yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından
ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye
kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde de verilecek
ceza yarı oranında artırılacaktır. (TCK:103/3)
Cinsel istismarın, onbeş yaşını tamamlamamış, ya da onbeş yaşından
yukarı olsa da uğradığı saldırının anlam ve sonuçlarını algılama
yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı cebir veya tehdit
kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda da ceza yarı
oranında artırılacaktır. (TCK:103/1)
Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten
yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde, ayrıca
kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler
uygulanacaktır. (TCK:103/5)
Suçun sonucunda mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması
halinde onbeş yıldan az olmamak üzere ceza verilecektir.
(TCK:103/6)
Cinsel istismar eylemi nedeni ile suçun, mağdurunun, bitkisel
yaşama girmesi veya ölümüne neden olunması durumunda,
eylemciye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilecektir.
(TCK:103/7)
10. SORU: 15 YAŞINI BİTİRMİŞ REŞİT OLMAYANLA ŞİDDET OLMADAN KURULAN CİNSEL İLİŞKİ SUÇ MUDUR?
YANIT:
TCK’da bu başlık altında cezalandırılan, 15-18 yaş arasındaki
çocuklarla zor kullanmadan, yani cebir, tehdit ve hile
olmaksızın, cinsel ilişkide bulunan kişidir. Zor unsurunun olmayışı ve
çocuğun içinde bulunduğu yaş gereği cinsel farkındalık
içinde bulunması nedeni ile bu tür fiillerin
cezalandırılması şikayete bağlı kılınmıştır.
Şayet, eylemci, çocuktan 5 yaş daha büyük ise, zor
kullanılmamış dahi olsa şikayet koşulu aranmaksızın, cezası iki kat
artırılacaktır. (TCK:104)
Bu maddenin düzenlenmesi sırasında, TCK Kadın Çalışma Grubu
farklı bir önermede bulunarak 15-18 yaş arasındaki
çocukların, rızaları ile cinsel ilişkiye girmeleri halinde ceza
verilmemesi gereğine dikkat çekti.
SORUN:
15-18 yaş arası, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne
göre bireylerin çocuk sayıldıkları yaşlardır. Ancak,
özellikle coğrafi ya da biyolojik nedenlerle çocuklar, daha
erken yaşlarda cinsel yetişkinliğe ulaşabilirler. Bu durumda, 15-18 yaş
arasındaki çocukların zora dayalı olmayan ve ortak iradeleri ile
oluşan cinsel birlikteliği, bir cinsel istismar ya da cinsel saldırı
olarak değerlendirmek, cezaevlerini bu çocuklarla doldurmak
anlamına gelecekti. Bu nedenle, önümüzdeki
süreç içinde bu sorun, yeni bir uğraş alanı olarak
önümüzde durmaktadır.
11. SORU: YENİ TCK, SUÇLULARI CEZALANDIRIRKEN, MAĞDURUN KIZ YA DA KADIN OLMASINI FARKLI DEĞERLENDİRİYOR MU?
YANIT:
Yeni yasal düzenlemeyle, cinsel suçlar karşısında, evli
kadın ile kızları farklı korumaya alan düzenlemelerden
vazgeçildi. Önceki yasamızda, evli kadın, bekar kadına
göre daha fazla korunmakta idi. Bu ayrıcalıklı koruma, ne yazık ki
bireye değil evlilik kurumuna idi. Oysa, tecavüz ya da taciz
fiilleri karşısında kız ya da kadın olmanın daha ağırlaştırıcı
sonuçlar yaratmayacağı, haksızlığın medeni durumları ne olursa
olsun tüm mağdurları eşit etkileyeceği açıktır.